1501 – TÜBİTAK Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı Nedir ? Kimler Başvurabilir ? Neden Başvurmalı ? Başvuru Süreci Nasıldır ?

Bu proje; Ar-Ge, bilimsel ve teknik bilgi birikimini artırmak amacıyla, sistematik bir temelde yürütülen yenilikçi faaliyetler ve oluşan bilgi birikiminin yeni uygulamalarda (ürün, süreç) kullanımıdır. Yenilik ise, bir fikri, geliştirilmiş, iyileştirilmiş ya da yeni ve satılabilir bir ürüne veya sürece dönüştürmeye yönelik bir dizi bilimsel, teknolojik, mali ve ticari faaliyeti ifade eder.

Tüm sektör ve teknoloji alanlarında yeni bir ürün tasarım ve geliştirme çalışması, mevcut bir ürünün iyileştirilmesi, ürün kalitesi veya maliyet düşürücü nitelikte yeni tekniklerin, yeni üretim teknolojilerinin geliştirilmesi konularında, firmanın teknolojik rekabet gücünü artıracak Ar-Ge projeleri desteklenmektedir.

Bu proje çağrılı olarak yürütülmektedir. Çağrılı destek programı, yürütülen belirli bir destek programı kapsamında, nitelikleri net bir şekilde belirlenmiş olan potansiyel başvuru sahiplerinin, önceden belirlenen konu ve koşullara uygun olarak proje teklifi sunmaya davet edilmesidir.

1501 Sanayi Ar-Ge Projelerine Kimler Başvurabilir

  • 1501 Sanayi Ar-Ge Destek Programına sadece KOBİ ölçeğinde olan Türkiye’de yerleşik sermaye şirketleri başvuru yapabilmektedir.
  • Kanuni ve iş merkezi yurtdışında bulunan işletmelerin dar mükellefiyet statüsündeki Türkiye’de yerleşik temsilcilik ve şubeleri ile vakıflar, dernekler ve bunların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, birlikler, şahıs şirketleri ve adi ortaklıklar bu program kapsamında başvuru yapamazlar.
  • KOBİ Beyannamesi okunmalıdır.

1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Konusu:

Çağrı duyurusunda aksi belirtilmediği sürece projeler için konu sınırlaması yoktur. Tüm sektörlerden ve tüm teknoloji alanlarındaki Ar-Ge projeleri için başvuru yapılabilir.

Proje destek süresi çağrı duyurusunda belirtilir ve Programın Uygulama Esasları gereği 36 ayı aşamaz. Sunulacak proje sayısı sınırı vb. diğer özel koşullar çağrı duyurularında belirtilir.

1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Destek Şekli ve Oranı:

Sağlanan destek hibe şeklindedir (geri ödemesizdir).

Yılda 2 kez –6 aylık periyotlarla

2 aylık başvuru süreleri (Ocak-Şubat) ve (Temmuz-Ağustos)

4 ay değerlendirme süresi olan proje çağrıları açılması öngörülmektedir.

Programın destek oranı % 75 olarak uygulanır.

1501 Sanayi Ar-Ge Proje Amaçları:

Bu proje kapsamında, Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) ölçeğindeki kuruluşların desteklenen projeleri ile firmaların;

  • uluslararası rekabet güçlerinin artırılması ve uluslararası pazarı hedefleyen ürünlerin geliştirilmesi,
  • yurtdışına bağımlı olunan teknolojilerde rekabetçi yerli teknolojilerin kazanılması
  • güçlü ticarileşme potansiyeline sahip teknolojik ürünlerin geliştirilmesi
  • ortaklı Ar-Ge ve yenilik projeleri yapabilme yetkinliğinin kazandırılması,
  • proje esaslı araştırma ‐ teknoloji geliştirme ve yenilikçilik faaliyetlerinin desteklenmesi,
  • üniversite işbirliği ile Ar-Ge ve yenilik projeleri yapabilme yetkinliğinin kazandırılması, amaçlanmaktadır.

1501 Sanayi Ar-Ge Projelerinde Dikkate Alınacaklar:

Proje önerileri hazırlanırken aşağıda belirtilen hedeflerden bir ya da daha fazlasının karşılanması değerlendirme aşamasında dikkate alınmaktadır. Bunlar:

  • Çağrı dönemlerine özgü özel koşullara dikkat edilmelidir.
  • Firmanın uluslararası pazara yönelik teknolojik ürün veya süreç geliştirme kapasitesinin artırılması
  • Müşteri gereksinimlerini ya da pazar boşluğunu hedef alan çözüm önerilerinin ticari prototipe dönüştürülmesi
  • Aynı veya farklı alanlarda faaliyet gösteren KOBİ’lerin ortak proje çalışmaları gerçekleştirmesi
  • Üniversite işbirliği ile proje geliştirilmesi,
  • Üniversiteler, araştırma altyapıları, kamu araştırma merkez ve enstitülerinden transfer edilen teknolojilerin olgunlaştırılarak yeni ürün ve süreçlere dönüştürülmesi
  • Yüksek teknoloji alanlarında ürün ve teknoloji geliştirilmesi.

1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri kapsamında desteklenen gider kalemleri:

a) Personel giderleri,

b) Seyahat giderleri,

c) Alet, teçhizat, yazılım ve yayın alım giderleri,

d) Malzeme ve sarf giderleri,

e) Yurt içi ve yurt dışı danışmanlık hizmeti ve diğer hizmet alım giderleri,

f) Ar-Ge kurum ve kuruluşlarına yaptırılan Ar-Ge hizmet giderleri.

1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri Başvuru Süreci:

  • Proje önerileri PRODİS (Proje Değerlendirme ve İzleme Sistemi) (http://eteydeb.tubitak.gov.tr) üzerinden TÜBİTAK’a gönderilir.
  • Programa çağrının açık olduğu dönemlerde 7/24 online olarak eteydeb.tubitak.gov.tr adresindeki PRODIS sistemi üzerinden başvuru yapılabilir.

1501 Sanayi Ar-Ge Projeleri RED NEDENLERİ

  • Projedeki tüm Ar-Ge faaliyetlerinin proje başvurusundan önce kuruluş tarafından tamamlanmış olması ve kuruluşun çözmesi gereken teknik/teknolojik bir problem bulunmaması,
  • Kuruluşun Ar-Ge çalışmalarına katkısının olmaması. Projedeki Ar-Ge çalışmalarının hizmet alınan kurum/kuruluş tarafından yapılacak olması.
  • Proje çıktısının, teknik/teknolojik/yasal/hukuki açıdan yapılabilme, kullanılabilme veya endüstriyel uygulamaya dönüşme olasılığının olmaması,
  • Projenin üretim altyapısı oluşturmaya yönelik yatırım ağırlıklı bir proje olması,
  • Projenin başvuru tarihi itibariyle proje ekibinde, proje konusu ile ilgili en az lisans derecesine sahip firma çalışanı bir proje personelinin bulunmaması,
  • Proje önerisi daha önce TÜBİTAK Destek Programlarına sunulmuş ve reddedilmiştir. Daha önce sunulmuş olan projenin ret gerekçelerine yönelik değişiklik yapılmadan projenin tekrar sunulmuş olması.
  • Proje önerisinde sunulan bilgilerin projenin değerlendirilebilmesi için yetersiz ve kısıtlı düzeyde bilgi olması.
  • Projede gerçekleştirilecek Ar-Ge faaliyetleri ile sunulan gider kalemlerinin nitelik ve nicelik olarak uyumlu olmaması, gerçekçi bir bütçe planlaması yapılmaması. Bütçe kalemlerinin büyük çoğunluğunun Ar-Ge çalışmalarına katkısı olmayan gereksiz ve fazla taleplerden oluşması.

Doç. Dr. Zümrüt ECEVİT SATI

Otomotiv Sanayi, Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı – IAEC 2023 İçin Geri Sayıma Başladı !

Otomotiv mühendisliği alanında en yeni teknolojilerin ve gelişmelerin mercek altına alındığı ‟Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı – IAEC” bu yıl sekizinci kez düzenleniyor. Alanında uzman yerli, yabancı mühendislerle birlikte, önemli isimlere ev sahipliği yapmaya hazırlanan organizasyon bu yıl 2-3 Kasım 2023 tarihlerinde Bekir Okan Kültür, Sanat ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Bu yıl “Yeşil ve Dijital Gelecek” ana temasıyla düzenlenecek organizasyonda; elektrikli araçlar ve yeni yakıt teknolojilerinden otomotivde siber güvenlik ve bağlanabilirliğe, sanayinin karbonsuzlaştırılmasından otonom araçlar ve akıllı üretim teknolojilerine kadar pek çok konudaki gelişmeler masaya yatırılacak. Her sene alanında önemli çalışmalara imza atmış öğretim üyelerinin başkanlık görevini sürdürdüğü konferansa, Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tankut Acarman başkanlık edecek.

Otomotiv eko-sisteminde son yıllarda yaşanan dönüşüm, araç ve üretim teknolojilerinin de değişmesine yol açıyor. Otomotiv sektöründe yeşil ve dijital gelecek, çevresel sürdürülebilirlik ve teknolojik ilerlemelerin birleştiği bir çağın kapısını aralıyor. Her yıl alanında uzman yerli ve yabancı isimleri Türkiye’de bir araya getiren ‟Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı – IAEC”de bu yıl otomotiv endüstrisindeki bu ikiz dönüşümün önde gelen uzmanlar tarafından nasıl şekillendirildiği ve geleceği nasıl etkilediği ayrıntılı bir şekilde ele alınacak.

Konferans İki Gün Sürecek !

Bu yıl sekizinci kez düzenlenecek olan “Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı – IAEC”, 2-3 Kasım 2023 tarihleri arasında Bekir Okan Kültür, Sanat ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB), Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), Otomotiv Teknoloji Platformu (OTEP), Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) tarafından Amerikan Otomotiv Mühendisleri Birliği’nin (American Society of Automotive Engineers- SAE International) iş birliği ile düzenlenen organizasyon, Türkiye ve dünyadan alanında uzman pek çok ismi ağırlayacak.

Otomotivde Siber Güvenlik Tartışılacak !

Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nın Konferans Başkanlığı görevini Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tankut Acarman üstlenecek. Konferansta bu yıl; “Elektrikli Araçlar ve Yeni Yakıt Teknolojileri”, “Otomotivde Siber Güvenlik ve Bağlanabilirlik”, “Sanayinin Karbonsuzlaştırılması”, “Otonom Araçlar”, “Döngüsel Ekonomi” ve “Akıllı Üretim Teknolojileri” gibi konular masaya yatırılacak.

Ulusal Bayram Gününün Hafta Tatiline Rastlaması Halinde Hangi Tatil Ücreti Ödenmelidir ?

Değerli okurlarım,

Öncelikle Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun.

Ulusal bayram ve genel tatiller, 2429 sayılı Ulusal Bay­ram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda düzenlenmiştir. Buna göre, 1923 yı­lında Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim günü “Ulusal Bayramdır” (2429/m.1). Bunun dışındaki resmi ve dini bayram günleri ile yılbaşı günü “genel tatil günleri” olarak kabul edilir.

A) Ulusal Bayram günü; 29 Ekimdir. Bu günde özel işyerlerinin ka­pan­ması zorunludur. 28 Ekim saat: 13.00’den sonra başlar, 1,5 gündür.

B) Resmi Bayram Günleri:

a) 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; 1 gündür.

b) 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı; 1 gündür.

c) 30 Ağustos Zafer Bayramı; 1 gündür.

C) Dini Bayram Günleri:

a) Ramazan Bayramı; Arife günü saat: 13.00’ten başlar 3,5 gündür.

b) Kurban Bayramı; Arife günü saat: 13.00’ten başlar 4,5 gündür.

D) Ocak günü yılbaşı tatili, 1 Mayıs günü Emek ve Dayanışma Günü ve 15 Temmuz günü Demokrasi ve Milli Birlik Günü tatilidir.

Böylece bir takvim yılı içinde 15,5 gün Ulusal Bayram ve Genel Tatil günü vardır. Buna göre; Ulusal Bayram ve Genel Tatil Günleri Cuma günü akşamı sona erdiğinde, takip eden Cumartesi gününün tamamı tatil yapılır. Bu durumda; Cuma gününe rasgelen Ulusal Bayram ve Genel Tatiller de; müteakip cumartesi günü de tatil yapılır (2429 m. 3/D/2).

Ulusal Bayram yalnızca Cumhuriyet Bayramıdır. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü, bütün özel işyerlerinin kapatılması zorunlu­dur (2429/m.2). Ancak nitelikleri yönünden sürekli görev yapması gereken kuruluşların özel yasalarındaki hükümler saklı tutulmuş ve böylesi kuruluş­ların, özel yasalarına hüküm konulmak şartıyla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gününde de çalışa­bilecekleri kabul edilmiştir. Açıkça anlaşılacağı üzere, özel yasaları olmayan veya özel yasalarında böyle bir hüküm bulunmayan kuruluşlar, nitelikleri yö­nünden sürekli bir iş yapıyor olsalar bile, 29 Ekim gününde çalışma yapama­yacaklardır.

Ayrıca, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanunda, Ulusal Bayramın 28 Ekim günü saat 13.00’den sonrası ve genel tatil günle­rinde (resmi ve dini bayram günleri ile yılbaşı gününde) resmi daire ve kuru­luşların tatil edilecekleri hükme bağlanmıştır. Buna karşın Kanun, bu gün­lerde özel işyerlerinin kapatılmasının zorunlu olmadığını belirtmiştir[1].

Ulusal bayram ve genel tatil günü tatil yapmayarak ça­lı­şan işçiye çalıştığı her gün için bir günlük ücreti ödenir. Örneğin işçinin günlük ücreti 300 TL ise, ulusal bayram ile genel tatil günü çalışan işçiye 300 TL+300 TL=600 TL ödenir. Bununla birlikte, ulusal bayram ile genel tatil günü işyerinde 2 saatlik bir arızanın giderilmesi için çalıştırılan işçiye ücreti yine 600 TL ola­rak ödenir.

Hafta tatilinde ça­lışma yasak olmasına rağmen çalıştırılan işçiye de %50 artırımlı bir buçuk gündelikle birlikte, toplam iki buçuk gündelik tuta­rında ücret ödenir. Örneğin işçinin günlük ücreti 300 TL ise, 300 TL+300 TL+150 TL=750 TL tuta­rında gündelik ücret ödenir. Ayrıca bu günlerde tam gün çalışmayan (örneğin 2 saat çalışan) işçinin ücreti de çalıştığı saat kadar değil tam olarak ödenme­lidir.

Yargıtay’a göre, “genel tatil ve hafta tatili ücret alacaklarının hak edi­len tarihteki çıplak ücret üzerinden hesaplanması gerekir”[2].

Ulusal bayram ve genel tatil günlerinden birinin “hafta tatiline” (örneğin Pazar gününe) “rastlaması” (geçişmesi, tedahül etmesi) durumunda ise, “sadece bir tatil günü ücretinin” verilmesi gerekir. Nitekim Yargıtay’a göre de, “Hafta tatili ve genel tatil günlerinin çakıştığı günlerde hafta tatili hesabının yapılması gerekir. Örneğin, 19 Mayıs 2013 bayram tatili Pazar günü ile çakışmaktadır. Mahkemece bu konuda da denetime elverişli bilirkişi ra­poru alınarak sonuca gidilmelidir”[3].

Aynı şekilde, ulusal bayram ve tatil günlerinden birinin çalışılmayan cumar­tesi gününe rastlaması halinde de “bunun tamamen bir takvim rastlan­tısı ol­duğu” kabul edilmiş; ayrıca bir ücret ödenmesine gerek görülmemiştir. An­cak, ulusal bayram ve genel tatil gününe rastlayan hafta tatili veya çalışıl­ma­yan Cumartesi günü işyerine giderek “çalışan işçiye”, haftalık 45 saatlik nor­mal iş süresinin üstünde yapılan bu çalışması “fazla çalışma” sayılarak ücreti % 50 artırımlı ödenmesi gerekir. Bir başka deyişle, hafta tatili (Pazar) çalış­malarında olduğu gibi, işçi rastlantılı (geçişmeli) bu günlerde çalışması kar­şılığı bir günlük tatil ücretine ek olarak bir buçuk günlük “hafta tatilinde ça­lışma ücreti” ile birlikte toplam iki buçuk günlük ücrete hak kazanır.

Sonuç olarak, Ulusal bayram ve genel tatil günlerinden birinin “hafta tatiline” (örneğin Pazar gününe) “rastlaması” ha­linde “sadece bir tatil günü ücretinin” verilmesi gerekir. Örneğin işçinin günlük ücreti 300 TL ise, ulusal bayram günü çalışan işçiye 300 TL+300 TL=600 TL ödenmesi gerekirken, ulusal bayram gününün hafta tatiline rastlaması nedeniyle 300 TL+300 TL+150 TL=750 TL tuta­rında gündelik ücret ödenir. Ayrıca ulusal bayram ile genel tatil ve hafta tatili ücret alacaklarının hak edi­len tarihteki çıplak ücret üzerinden hesaplanması gerekir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 5. Baskı İstanbul 2023, s.435 vd.

[2] Y9HD.12.4.2018, E.2015/14919, K.2018/8470 Legalbank

[3] Y9HD.16.06.2020 T., E.2017/15912, K.2020/5760 Legalbank.

Beşinci Rusya-Çin Enerji İş Forumu Pekin’de Başladı

  • İki ülke arasında son beş yıldaki toplam ticaret cirosu 660 milyar dolara yükseldi.
  • 2023 yılının ilk 9 ayında, Çin ile Rusya arasındaki ticaret cirosu, bir önceki yılın aynı dönemine göre neredeyse %30 artarak 176,4 milyar dolara ulaştı.

Beşinci Rusya-Çin Enerji İş Forumu (RCEBF), Salı günü Çin Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Pekin’de başladı. Forum, Rosneft ve Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) tarafından ortaklaşa düzenlenen Rusya Cumhurbaşkanlığı Yakıt ve Enerji Kompleksi Gelişim Stratejisi ve Çevre Güvenliği Komisyonu ile Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Enerji İdaresi’nin himayesinde düzenleniyor.

Rusya Devlet Başkanı’nın tebrik konuşması, Rosneft İcra Kurulu Başkanı Igor Sechin tarafından yapıldı. Tebrik konuşmasında Vladimir Putin, Rusya ile Çin arasındaki kapsamlı ortaklık ve stratejik iş birliği ilişkilerinin eşi benzeri görülmemiş yükseklikte bir seviyeye ulaştığını ve dinamik bir şekilde gelişmeye devam ettiğini belirtti. Bu ilişkilerin kilit bileşenlerinden biri, giderek daha aktif ve çok boyutlu hale gelen enerji iş birliğidir.

Ardından Sechin, mevcut durum ve Rusya-Çin iş birliğinin geliştirilmesine ilişkin beklentiler hakkındaki görüşlerini özetledi. Igor Sechin, “Rusya ile Çin arasındaki iş birliği her alanda güçleniyor. Ülkelerimiz arasında son beş yıldaki toplam ticaret cirosu 660 milyar dolara yükseldi.” dedi. “2023’ün 8 ayı sonunda Rusya, Çin’in ana petrol tedarikçisi haline gelerek Suudi Arabistan’ın önüne geçti. Bu yıl Çin’e halihazırda 75 milyon tondan fazla Rus petrolü teslim edildi. Bu rakam, geçen yıla göre %25 daha fazla.”

Enerji sektörü iki ülke arasındaki en önemli iş birliği alanıdır. 2023’ün 8 ayı boyunca Rusya, Suudi Arabistan’ı geçerek Çin’in ana petrol tedarikçisi haline geldi. Bu yıl Çin’e halihazırda 75 milyon tondan fazla Rus petrolü teslim edildi. Bu rakam, geçen yıla göre %25 daha fazla. Igor Sechin, “Gaz sektöründe Rusya-Çin iş birliğinin hızlı bir şekilde büyüdüğünü görüyoruz. Bu yıl Rusya’nın Çin’e gaz ihracatı, tarihin en yüksek seviyesine ulaşacak ve 30 milyar metreküpü aşacak.” dedi.

Rusya’nın “Doğu’ya dönüşünde”, Çin destinasyonu önemli bir rol oynuyor. 2023 yılının ilk 9 ayında, Çin ile Rusya arasındaki ticaret cirosu, bir önceki yılın aynı dönemine göre neredeyse %30 artarak 176,4 milyar dolara ulaştı. Sechin, “Ülkelerimiz arasındaki ticaret cirosunun, bu yılın başlarında 200 milyar dolar hedefini aşacağına inanmak için her türlü neden var.” diye ekledi.

Geçtiğimiz yıl Çin aynı zamanda, tedariğini üç aylık artışla 67 milyon tona çıkararak en büyük Rus kömürü alıcısı oldu. “Rusya ile Çin arasındaki ekonomik iş birliğinin en önemli projelerinden biri olan Tianwan Nükleer Santrali’nin amiral gemisi olduğu nükleer sektördeki iş birliğimizi genişletiyoruz. Her biri 1.200 MW’lık iki Rus tasarımı nükleer güç ünitesi şu anda Tianwan Nükleer Santrali’nde inşa ediliyor. Daha önce inşa edilen Rus VVER-1000 tasarımının dört ünitesi, başarılı bir şekilde çalışıyor ve ülkenin enerji sistemine milyarlarca kilovatsaat elektrik sağlıyor. Ayrıca, Liaoning şehrinde Xudapu Nükleer Santrali inşa ediliyor.

Uzun vadede enerji güvenliği söz konusu olduğunda, Rusya’nın yeni enerji projelerindeki yatırımlara öncelik veren az sayıdaki ülkeden biri olduğunu da belirtmek gerekir. Sechin şöyle devam etti: “Bu bağlamda, öncelikle Vostok Petrol Projesi‘nden bahsetmek istiyorum. Dünyada arama ve üretime yapılan yatırımlarının azalmasıyla birlikte, Kuzey Sibirya’daki 6,5 milyar ton petrol kaynak tabanına sahip olan ve dünyanın en büyük yeşil alan projesi olan bu proje, muhtemelen dünyada hidrokarbon piyasası üzerinde istikrar sağlayıcı bir etki yaratabilecek en büyük projedir. Bu büyük ölçekli yatırım projeleri, Asya’daki müşterilerimize giden en kısa deniz yolu olan Kuzey Denizi Rotasını aktif olarak teşvik etmemizi sağlıyor.”

Forum açılış törenine Çin Halk Cumhuriyeti Birinci Başbakan Yardımcısı Ding Xuexiang, Yakıt ve Enerji Sektörü Stratejik Gelişimi ve Çevre Güvenliği Başkanlık Komisyonu Genel Sekreteri Igor Sechin, Rosneft İcra Kurulu Başkanı Aleksandr Novak, Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı ve Çin Ulusal Petrol Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Dai Houliang katıldı.

Bu yılki etkinlikte siyasi isimler, çeşitli sektörlerden 100’den fazla büyük Rus ve Çin şirketinin temsilcileri, bilim adamları, akademisyenler, uzmanlar ve analistler de dahil olmak üzere yaklaşık 500 katılımcı yer aldı.

İhracatçının Sancısı – Finansman – Bölüm 5

Finansman 

İşletmelerin olmazsa olmaz ihtiyacının finansman olduğu ve finansmansız bir işletmenin adeta motorsuz bir arabaya benzediğini söyleyebilirim.

Fazla mı abarttım acaba finansmanı resmederken ?

İşletmelerin Ne Tür Finansmana İhtiyaçları Vardır ?

Sanayici – ihracatçı bir firmanın şu finansman çeşitlerine ihtiyacı vardır;

  • Nakdi finansman
  • Gayri nakdi finansman

Olup, bu finansmanlar;

Nakdi Finansman;

Firmanın nakit gereksinimi için ihtiyaç duyulan finansmanlar olup, imalatçı – ihracatçı firmaların hammadde alımı ve üretim aşamasından ihracat aşamasına kadar gereksinim duydukları finansman türüdür. Bankalarca kullandırılan bu kredi firmanın hesabına nakden aktarılır ve aktarılan bu finansmanla ilgili olarak bankalar dönemsel olarak faiz veya kâr payı alırlar.

Gayri nakdi Finansman;

Sanayici – imalatçı firmaların hammadde alımı ile ilgili olarak yapacakları borçlanmaya, bankaların kefalet etmesidir. Bankalar bu finansmanı kullandırmakla sanayicinin yapacağı borçlanmaya kefil olur.

Gayri nakdi finansman nakit olmayıp, bir nevi kefalet kredisidir.

Gayri nakit Finansman çeşitleri;

  • Akreditif
  • Garantiler
  • Teminat mektupları
  • Poliçeye veya P/N Promissory Note’a verilen aval (banka garantisi)

Nakit ve Gayri Nakit Finansmanda Bankaların Kazançları Nelerdir ?

Nakit finansmanda;

Bankalar kullandırdıkları nakit finansman karşılığında devrevi faiz veya kâr payı tahsil ederler.

Gayri nakit Finansmanda;

Bankalar faiz veya kâr payı yerine sadece komisyon alırlar. Gayri nakdi finansmanın süresine ve miktarına bağlı olarak komisyon tahsil edilir. Faiz almamalarının nedeni caiz olmadığından değil, nakit para kullandırmadıklarından dolayıdır.

Sanayici imalatçı firmalar her zaman nakit finansman kullanmak zorunda mıdır?

Nakdi Finansmanın Özellikleri

Nakdi finansman her zaman maliyetlidir. Nakdi olan parasını bankaya yatırdığında da faiz veya kâr payı alır, bankadan nakit finansman talep eden kişiler de bankaya faiz öder. Nakit finansmanı alan da, satan da faiz veya kar payı hesabı yaptıklarından dolayı, nakit finansmanın maliyeti oldukça fazladır.

Kaynak: https://www.hangikredi.com/kredi/ihtiyac-kredisi

Nakit finansman sıcaktır, faiz veya kâr payı el yakar. Maliyeti daima yüksektir. İşinizde kârınızı düşürür.

Gayrinakdi Finansmanın Özellikleri

Gayri nakdi finansman sanayici – imalatçının mal alımında oluşacak borcuna karşılık bankaların kefalet etmesidir. Ortada nakit para yok ancak bankaların kefaleti söz konusudur.

Sanayici – imalatçı kesim mal veya hammadde alımında nakit para vermek yerine, bankaların gayri nakit finansman ürünlerini kullanmaları halinde, finansman giderleri oldukça azalacaktır.

Sanayicilerin genelde peşin para verip almak istemedikleri veya yurt dışından alım yapacakları bir ham madde için uluslararası piyasalarda kullanılan;

  • Garanti mektubu
  • Akreditif
  • Banka avalli poliçe

Vermeleri sureti ile ödeyecekleri komisyon yıl bazında ortalama % 1 ila % 3 arasındadır. Nakit finansmanın yıllık maliyeti mürekkep faizi ile birlikte % 60 civarı. Tabii en insaflı bir orandan bahsediyorum.

Sıkı Para Politikasının Sanayiciye Etkisi

Sıkı para: Daraltıcı para politikasının amacı piyasada bulunan para arzını kısmaktır. Para arzının kısılması ile sanayici – imalatçıların krediye / paraya erişimi zorlaşır. Para bulamayan sanayici üretimde sıkıntıya düştüğü gibi paranın maliyeti de artar. Artan para maliyetleri hem sanayiciyi, hem de ihracatçıyı piyasalarda zorlamaya başlar.

İhracatçının yüksek maliyetle finansmana erişmesi veya finansmana kısıtlı erişmesinin getireceği olumsuz etki ihracatın azalacağı ve global piyasalarda fiyatlama yaparken zorlanacağı anlamına gelir.

Sanayici ve ihracatçıları daima farklı kategoride değerlendirmek, onlara imtiyaz sağlamak, ihracattın sürekliliğine destek sağlar.

İhracatın Finansmanı

Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek, sanayici ihracatçının ülkemizdeki en büyük ihracatın finansmanı destek kuruluşunun Türk Eximbank (www.eximbank.gov.tr)  olduğunun altını kalın çizgilerle çizmek isterim.

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

Sürdürülebilirlik Yolculuğunda Kültürel Faktörler

İnsanlığın sürdürülebilirlik yolculuğunu etkileyen çok sayıda faktör vardır. Coğrafik koşullar, jeopolitik konum, ekonomi, teknoloji, gelir dağılımı, eğitim düzeyi vs sürdürülebilirliği doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Kültürel faktörler de bu bağlamda çok önemlidir. Kültür; değerlerimizi, inançlarımızı ve davranışlarımızı şekillendirmekte ve çevreyle ve birbirimizle etkileşim şeklimizi etkilemektedir.

Kültürün sürdürülebilirliği etkilemesinin en temel yönlerinden biri tüketim kalıpları üzerindeki etkisidir. Örneğin, maddi varlıklara yüksek değer veren kültürler, daha fazla kaynak tüketme ve daha fazla atık üretme eğilimindedir. Öte yandan sadeliğe ve ölçülülüğe değer veren kültürlerin daha az tüketme ve daha az atık üretme potansiyeli ve kabiliyeti daha yüksektir. Bir diğer faktör de sosyal normlardır. Örneğin bazı kültürlerde ikram edilen yemeği yemeyi reddetmek veya yemek artıklarını bırakmak kabalık olarak kabul edilir. Bu durum büyük bir çevre sorunu olan gıda israfına yol açabilir. Öte yandan bazı kültürlerde, atıkların azaltılmasına ve kaynakların korunmasına yardımcı olabilecek geri dönüşüm ve kompostlamanın önemli olduğu düşünülmektedir.

Kültür aynı zamanda doğal dünyayla olan ilişkimiz üzerindeki etkisi yoluyla da sürdürülebilirliği etkileyebilir. Tarih boyunca ve halihazırda günümüzde bazı kültürler doğaya derin bir saygı duymakta ve kendilerini doğal dünyanın bir parçası olarak görmektedir. Doğaya duyulan bu saygı, arazi yönetimi ve koruma gibi daha sürdürülebilir uygulamaları destekleyebilir. Fakat bazı kültürler, insanları doğadan ayrı ve üstün gören, daha insan merkezli bir dünya görüşüne sahip olabilmektedir. Bu görüş, ormansızlaşma ve aşırı avlanma gibi daha sömürücü ve sürdürülemez uygulamalara neden olabilmektedir.

Kültürel faktörlerin insanlığın sürdürülebilirlik yolculuğunu nasıl etkilediğine dair bazı örnekleri şöyle sıralayabiliriz:

  • Yerli kültürlerin doğayla uyum içinde yaşama konusunda uzun bir geçmişi vardır. Bu kültüre mensup insanlar arazi, su ve diğer kaynakların yönetimi için tarih boyunca sürdürülebilir uygulamalar geliştirmişlerdir. Örneğin, Avustralya’daki Aborijin halkının geleneksel arazi yönetimi uygulamaları, binlerce yıldır toprağın sağlığının korunmasına yardımcı olmuştur.
  • Geleneksel Çin kültüründe insanlar ve doğa arasındaki uyum ön plana çıkmaktadır. Bu kültür evrenin temel ilkesi olan Tao kavramına da yansır. Taocu felsefe, insanın doğayla denge içinde yaşaması ve doğal düzeni bozmaktan kaçınması gerektiğini öğretir.
  • Hint kültürü sadeliğe ve ölçülülüğe büyük değer verir. Bu da tüm canlılara karşı şiddet içermeyen ahimsa kavramına da yansımaktadır. Ahimsa ilkeleri zaman içerisinde vejetaryenlik ve yoga gibi sürdürülebilir uygulamaların geliştirilmesine de öncülük etmiştir.
  • Batı kültürü tarih boyunca geleneksel olarak daha insan merkezci olmuştur ve insanları doğadan ayrı ve üstün olarak görmüştür. Bu görüş ormansızlaşma, aşırı avlanma ve kirlilik gibi sürdürülemez uygulamaların gelişmesine yol açmıştır. Fakat günümüz Batı kültüründe daha sürdürülebilir yaşama doğru büyüyen bir farkındalık olduğunu söyleyebiliriz. Bunu politik ve ekonomik anlamda birçok uygulama ile desteklemektedir.

Kültürel faktörlerin sürdürülebilirlik çabalarına dahil edilmesi için ele alınması gereken birtakım zorluklar vardır. Bunların başında elbette yeryüzündeki kültürün karmaşık ve çeşitli olması gelmektedir. Farklı kültürler arasında sürdürülebilirliği teşvik etmek için herkese uyan tek bir yaklaşım ortaya koymak pek mümkün değildir. Bir diğer zorluk ise kültürel değer ve inançların değişmesinin uzun yıllar alabilmesidir. Bu de geleneksel olarak daha az sürdürülebilir olan kültürlerde sürdürülebilir davranışları teşvik etmeyi daha zor hale getirebilmektedir. Fakat tüm bu zorluklara rağmen, kültürel faktörlerin sürdürülebilirlik çabalarına dahil edilmesi için ortaya çıkabilecek fırsatlardan en iyi şekilde faydalanmalıyız.

Örneğin, geleneksel bilgi ve uygulamalardan öğrenebilir ve sürdürülebilirliği destekleyen kültürel değer ve normları destekleyebiliriz. Bunu bireysel ve kurumsal düzeyde yapabildiğimiz gibi ülkeler de bu yaklaşımı ulusal politikalarına entegre etmelidir. Sürdürülebilirlik konularında farkındalığı artırmak ve sürdürülebilir değerleri teşvik etmek için sanatsal faaliyetleri ve kültürel aktiviteleri kullanmak da kültürel faktörlerden kaynaklı zorlukları en aza indirebilir.

Dilek AŞAN

Kaynaklar

  • Human Factors for Sustainability: Theoretical Perspectives and Practical Applications
  • The Routledge Handbook of Tourism in Asia
  • Sustainable Human Resource Management: A conceptual and practical approach
  • World Regional and Cultural Footprints and Environmental Impacts: A global perspective

Güvenlik Kültürü

2021 yılında yürürlüğe giren 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile devlet, işveren ve çalışanların görev ve yetkileri tanımlanmış, yükümlülükleri belirtilmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ‘nün dört temel stratejik hedefinden biri olan ‘üçlü yapıyı ve sosyal diyaloğu güçlendirmek’ stratejisinde de önemine vurgu yapılan üç bileşen devlet, işveren ve çalışandır. Bu yapıyı oluşturan devlet, işveren ve çalışanın; görev, yetki ve yükümlülüklerini yerine getirmesi ile ‘güvenlik kültürü’ oluşur.

Güvenlik kültürü, iş kazalarının azaltılmasında ve meslek hastalıklarının önlenmesinde büyük katkı sağlamaktadır. Güvenlik kültürü sayesinde:

  • İş doyumu artar
  • İşe devamsızlık azalır
  • Verim artar
  • Çalışanın refah seviyesi yükselir
  • Kalite yönetim süreçleri olumlu etkilenir

Üçlü yapıyı oluşturan bileşenlerin güvenlik kültürünün oluşumundaki rollerini ayrı ayrı incelemek gerekirse:

Devlet:

  • Kayıt dışı istihdamın önlenmesi
  • Çocuk işçiliğin yok edilmesi
  • Cinsiyet ayrımcılığının yok edilmesi
  • Sosyal güvenliğin desteklenmesi
  • Gelir dağılımı adaletsizliğinin azaltılması
  • Yaşanabilir bir asgari ücretin saptanması

İşveren:

  • Üretim süreçlerinde, önce verimlilik yerine önce insan yaklaşımının benimsetilmesi
  • İşyeri sağlık ve güvenlik biriminin desteklenmesi
  • Her çalışanın İSG eğitiminden yararlanmasının sağlanması
  • İlk ve acil yardım hizmetlerinin organizasyonu
  • Risk değerlendirmesi ve risk yönetimi yaklaşımının benimsetilmesi

Çalışan:

  • İşyeri, iş kolu ve üretim süreçleri ile ilgili bilgi sahibi olunması
  • Risk değerlendirmesi ve risk yönetimi süreçlerine katılım
  • İş kazalarının bilimsel analizi
  • İş güvenliğinin yaşamın önceliği biçimine getirilmesine yönelik etkinlikler
  • Kişisel koruyucu ekipmanların kuralına uygun biçimde kullanılması

Güvenlik kültürünün oluşup yaygınlaşabilmesi için denetim politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Devlet, denetim yetkisini adil ve aktif bir şekilde kullanarak güvenlik kültürü oluşumunun ve yaygınlaşmasının önünü açmalı, destek sağlamalıdır. İşverenler devletin teftiş mekanizmasında; kendi işletmeleri özelinde gerekli önlemleri almalı ve çalışanlar da bu önlemler doğrultusunda alınan kararlara riayet ederek çalışmalıdır. Bu düzenin sağlanması ile güvenlik kültürü oluşacak ve 3’lü yapının tüm bileşenlerine olumlu faydalar sağlayacaktır.

Vedat CANER

Makine İhracatı 9 Ayda 21 Milyar Dolar: “Yeşil dönüşüm konusu temdit penaltısı gibi”

Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından paylaşılan makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın üçüncü çeyreği sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 21 milyar dolar oldu. Dünyada yükselen faizlerin talebi yavaşlattığı, bunun da makine ve teçhizat yatırımlarını sınırlayarak küresel durgunluğa yol açtığı bir ortamda Orta Doğu’daki belirsizliğin etkisinin kestirilemez olduğunu belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu “Şu an önemli bir sıkıntımız da, en büyük ihracat pazarımız olan Almanya’daki durağan göstergeler. Bu geçiş sürecini, sürdürülebilirlik konusunda yeni şartlar getiren gelecek döneme adaptasyonumuz için ek süre olarak değerlendirmeliyiz” dedi.

Makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın 9 ayı sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 10,1 artarak 21 milyar dolara ulaştı. Miktar bazında ihracatı yüzde 6,6 düşen sektör, KG başına ihracat ortalamasında yüzde 20’ye yaklaşan artışın etkisiyle gelirlerini artırdı. En fazla ihracat Almanya, Rusya ve ABD’ye gerçekleştirildi.

Dünya ekonomisinde ve sektörün ana ihracat pazarlarında yavaşlama devam ederken, son çeyreğe 20 milyar dolar eşiğini geçerek girmeyi başardıkları ve bunu da büyük ölçüde makinelerin teknoloji sınıflarındaki yükselmenin etkisiyle yakaladıkları için memnun olduklarını dile getiren Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, Türkiye’nin dünyayı kasıp kavuran iki savaşın tam ortasında inanılması güç bir sınav verdiğini belirterek şunları söyledi:

“Gelişmiş ülke merkez bankalarının ne karar vereceğini ve bunların iktisadi aktiviteler ile yatırımlara ne gibi etkileri olacağını öngörmeye çalışırken yakın coğrafyamızda maalesef yeni bir savaş başladı. Yükselen faizlerin talebi yavaşlattığı, bunun da makine ve teçhizat yatırımlarını sınırlayarak küresel durgunluğa yol açtığı bir ortamda Orta Doğu’daki belirsizliğin nasıl etkileri olacağını kestirmek güç. Normal akışı içinde yatırımlarda yeniden artışın yeni yılın ikinci yarısında gerçekleşmesini bekliyoruz. Bunun için sabrımız var, ama elbette komşularımızda barış ortamının hâkim olması öncelikli dileğimizdir.”

İlk üç çeyrekte dünya ekonomisindeki sıkıntıların ana kaynağının yüksek faiz oranları yanında pahalı enerji, enflasyon ve sanayide azalan siparişler olduğunu belirten Karavelioğlu şu anda belirsizliklerin katmerlendiğine işaret ederek “Rusya -Ukrayna savaşı nedeniyle uygulanan ambargo ve ticaret kısıtlamalarının yanında, ABD, Çin ve AB arasındaki hegemonya mücadelesi gibi dünyadaki tüm olumsuz gelişmelerden sakınmayı başardık. Şu an önemli bir sıkıntımız, en büyük ihracat pazarımız olan Almanya’daki durağan göstergeler. Bu geçiş sürecini, sürdürülebilirlik konusunda yeni şartlar getiren gelecek döneme adaptasyonumuz için ek süre olarak değerlendirmeliyiz” dedi.

“Yeşil dönüşüm konusu temdit penaltısı gibi”

Gelişmiş pazarların yeniden canlanmasını bekledikleri 2024 yılında yaşanacak hareketli ortamda, yeşil dönüşüm konusunda bürokratik engellere muhatap kalınmaması için bu kış yapılacak hazırlıkların çok kritik olacağını belirten Karavelioğlu şunları söyledi:

AB’ye ABD’ye giden ihraç ürünlerimizin menşei, kalitesi, teknolojisi dün de belli idi, bugün de belli. Dolayısıyla pratikte bir sorun görünmemekle birlikte üretim girdilerimiz üzerine daha hassasiyetle yaklaşmamız gerektiği de çok açık. Bu iş temdit penaltısı gibi, kaçırdığın zaman telafisi yok. Bu yüzden kamu, özel iş birliğinde yeşil ve dijital teknolojilere daha fazla önem vermek, bu ihtisasın ihracat ürünlerimize yaygınlaşarak yansımasını sağlamak ve evrensel standartları yakalamakla kalmamış, onları da aşmış bulunan firmalarımızın sayısını ve bilinirliğini artırmak zorundayız. Türkiye’nin teknoloji üreten bir ülke olduğu gerçeği üzerine bina edeceğimiz kampanyalarla imajımızı yükseltmedikçe, bizi bir yatırım ve üretim üssü olmaktan ziyade bir tüketim merkezi gibi görmek ve göstermek isteyenlerin elini güçlendirmiş oluruz. Gelecek yılın ilk çeyreği bütün pazarlarda görünürlüğümüzü artırmanın, ikinci çeyreği ise yeni iş birlikleri tesis etmenin, yani siparişler almanın dönemi olacaktır.”

Karavelioğlu, Türkiye’de makine sektörü, yeşil dönüşümü odağına alan Mundusplus çatı markasıyla önemli bir yol katettiklerinin altını çizerek şunları belirtti: 

“Bundan sonraki süreçte Sınırda Karbon Düzenlemesi uygulamasının pratik sonuçları, hatta gömülü emisyonların hesaplanması yönündeki standartlar, metotlar konusunda bilgilendirme toplantıları planladık. Berlin’de partneri olduğumuz Almanya’nın en büyük ve tek Satınalmacılar Birliği (BME) ile yeni görüşmeler programladık. Makine sektörünün ilişki potansiyeli olduğu her alanda, kapıların diğer sektörlerdeki ihracatçılarımıza da açılması için çalışacağız.”

“İhracata artan desteği buruk bir sevinçle karşılıyoruz”

Karavelioğlu ihracatçıları desteklemek üzere Ticaret Bakanlığı öncülüğünde yeni uygulamaların hayata geçirilmesinden memnuniyet duyduklarını ancak ithalatı özendiren koşulların ortadan kaldırılmasına da aynı oranda ihtiyaç duyduklarını belirterek şunları söyledi:

“Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de finansmana erişimde zorlukların devam ettiği bir ortamda, seçici kredi politikasıyla ihracatçılara rahat bir nefes aldırılmaya çalışıldığının farkındayız, bundan da memnunuz. Ancak biz başta enflasyon olmak üzere üretim maliyetlerimizi artırıp rekabet gücümüzü hızla eriten çok ağır sorunlarla baş etmeye çabalarken ithalatçının hiçbir kaygı duymadığını görüyoruz. Yerli imalatçıları haksız rekabetten korumak maksadıyla iş yapma biçimi problemli ülkeler için ihdas olunan ve fakat önemlice bir kısmı sembolik düzeyde kalan ilave gümrük vergilerini dahi bertaraf edecek uğraşlar peşinde olduklarını kendileri ilan ediyor. Enerjiden sonra en büyük dış ticaret açığımız makinedendir; enerjideki açığı kapatacak olan da elektrik makineleri, bütünsel bir yaklaşımla makine imalat ekosistemidir. Bu ekosistem hızını almış ilerliyorken bütün dikkatimizi ileri ülkelerde olduğu üzere onu korumaya ve kollamaya teksif etmeliyiz.  Son 12 ayda 45 milyar dolar makine ithal eden, 8 ayda Çin makinelerine 8 milyar dolar ödeyen ithalat eğilimini kıracak önlemler alınamazsa, ihracatçıya artan destek bizim sektörümüzde sadece buruk bir sevinç yaratacaktır.”

İhracat Bedellerinin Türkiye’ye Getirilmesi İle İhracat Hesabının Kapatılmaması Nedeniyle Uygulanacak Cezalar

İhracat Bedellerinin Türkiye’ye Getirilmesi

1- Tanımlar

İhracat: Bir malın, yürürlükteki ihracat mevzuatı ile gümrük mevzuatına uygun şekilde Türkiye gümrük bölgesi dışına veya serbest bölgelere çıkarılmasını veyahut Ticaret Bakanlığı’nca ihracat olarak kabul edilecek sair çıkış ve işlemleri ifade eder.

Fiili İhracat: İhraç eşyası, buna ilişkin gümrük beyannamesinin tescili sırasında bulunduğu durum ve niteliğini gümrük kontrolünden çıktığı sırada da aynen muhafaza etmesi ve bu haliyle Türkiye Gümrük Bölgesini terk etmesi koşuluyla fiilen ihraç edilmiş sayılır. Bu durumda, ihraç eşyası üzerindeki gümrük kontrolü  sona erer.

Fiili İhracat: 1) Eşyanın Türkiye Gümrük Bölgesini terk ettiği tarih;

a) Kara ve demir yoluyla çıkışlarda, gümrük idaresince çıkış işlemleri tamamlanıp kara sınırından yabancı bir ülkeye fiilen çıktığı veya serbest bölgeye fiilen girdiği,

b) Deniz ve hava yoluyla çıkışlarda, eşyanın yüklendiği deniz veya hava taşıtının hareket ettiği,

c) Dış seferde bulunan ya da dış sefere çıkacak olan deniz ve hava taşıtlarına Gümrük Yönetmeliğinin 418 ve 476 ilâ 482’inci maddeler çerçevesinde yapılacak teslimlerde eşyanın teslim edildiği,

Tarih olarak kabul edilir.

Fiili İhraç Tarihi: Eşyaya ilişkin ihracat beyannamesinin kapanma tarihini ifade eder.

2- İhracat Bedellerinin Türkiye’ye Getirilmesi

1) Türkiye’de yerleşik kişiler ve firmalar tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin ihracata aracılık eden bankaya transfer edilir veya getirilir. Özelliği olan ihracat için Merkez Bankası İhracat Genelgesi’nin 7.maddesindeki ihraç tarihleri ve süreler saklı kalmak kaydıyla, ihraç edilen malın Gümrük Beyannamesinin (GB’nin) 22.hanesinde kayıtlı bedelinin yurda getirilerek, fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde İhracat Bedeli Kabul Belgesinin (İBKB) düzenlenmesi zorunludur. Bedellerin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemez. 180 gün azami süre olup bedellerin ithalatçının ödemesini müteakip doğrudan ve gecikmeksizin yurda getirilmesi esastır. İhracat işlemlerine ait sözleşmelerde bedellerin tahsili için fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günden fazla vade öngörülmesi durumunda, bedellerin yurda getirilme süresi vade bitiminden itibaren 90 günü geçemez. Öngörülen vadenin tespiti için ihracatçının yazılı beyanıyla birlikte vade içeren sözleşmenin ya da vadeyi tevsik niteliğini haiz proforma fatura veya poliçenin aracı bankaya ibrazı zorunludur.

2) İhracat bedellerinin tahsili, satış sözleşmesinde belirlenen kurallar ve uluslararası ticari uygulamalar çerçevesinde firmaların yazılı beyanına istinaden aşağıdaki ödeme şekillerinden birine göre yurda getirilebilir;

a) Akreditifli Ödeme,

b) Vesaik Mukabili Ödeme,

c) Mal Mukabili Ödeme,

d) Kabul Kredili Akreditifli Ödeme,

e) Kabul Kredili Vesaik Mukabili Ödeme,

f) Kabul Kredili Mal Mukabili Ödeme,

g) Peşin Ödeme, şekillerine göre gerçekleştirilir.

3) İhracat bedellerinin beyan edilen Türk parası veya döviz üzerinden yurda getirilmesi esastır. Ancak, döviz üzerinden yapılacağı beyan edilen ihracat karşılığında farklı bir döviz cinsinin veya Türk parası üzerinden yapılacağı beyan edilen ihracat karşılığında döviz getirilmesi mümkündür.

4) İhracat bedelinin yolcu beraberinde efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine beyan edilmesi zorunludur.

5) Serbest bölgelere yapılan ihracat işlemleri 2018-32/48 sayılı Tebliğ hükümleri kapsamındadır.

6) Özelliği olan ihracat işlemlerine ilişkin olarak Merkez Bankası İhracat Genelgesinin 7.maddesinde belirtilen süreler uygulanır.

7) Yurt içinde serbest dolaşımda bulunan malların gümrüksüz satış mağazalarında satılmak üzere bu mağazalara veya söz konusu mağazaların depolarına antrepo rejimi kapsamında antrepo beyannamesi ile alındığı işlemler için 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 3.maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz.

8) Ek:2’de yer alan ülkelere yapılan ihracat işlemleriyle ilgili olarak 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 3.maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz.

9) Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketleri tarafından yapılan ihracat işlemlerinde 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 3.maddesinin birinci fıkrası uygulanmaz (TC. Merkez Bankası İhracat Genelgesinin 4.Maddesi).

10) İhracat bedelinin, Türkiye’deki bankalarca yurt dışındaki bankalar ile gerçek veya tüzel kişilere açılan kredilerden karşılanması mümkündür.

11) Yabancı taşıtlar ile yabancı ülkelere sefer yapan yerli taşıtlara ihracat rejimine göre verilen yağ, yakıt, temizlik maddeleri ve kumanyaya ilişkin mal bedellerinin, Türkiye’de yerleşik alıcı firmalar tarafından yurt içinden yapılan havalelerle ödenmesi halinde bu ödemenin ihracat bedeli olarak kabulü mümkündür.

 3- Özelliği Olan İhracat

(1) Konsinye yoluyla yapılacak ihracatta bedellerin kesin satışı müteakip; uluslararası fuar, sergi ve haftalara bedelli olarak satılmak üzere gönderilen malların bedellerinin ise gönderildikleri fuar, sergi veya haftanın bitimini müteakip 180 gün içinde yurda getirilmesi zorunludur.

(2) İlgili mevzuat hükümlerine göre yurt dışına geçici ihracı yapılan malların verilen süre veya ek süre içinde yurda getirilmemesi veya bu süreler içerisinde satılması halinde satış bedelinin süre bitiminden veya kesin satış tarihinden itibaren 90 gün içinde yurda getirilmesi zorunludur.

(3) Yürürlükteki İhracat Rejimi ve Finansal Kiralama (leasing) Mevzuatı çerçevesinde kredili veya kiralama yoluyla yapılan ihracatta, ihracat bedelinin kredili satış veya kiralama sözleşmesinde belirlenen vade tarihlerini izleyen 90 gün içinde yurda getirilmesi zorunludur.

(4) İhracat işlemlerine ait sözleşmelerde bedellerin tahsili için fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günden fazla vade öngörülmesi durumunda, bedellerin vade bitiminden itibaren 90 gün içinde yurda getirilmesi zorunludur.

(5) Yurt dışına müteahhit firmalarca yapılacak ihracatın bedelinin 365 gün içinde yurda getirilmesi zorunludur (İhracat Bedelleri Hakkında 2018-32/48 sayılı Tebliğin 5.maddesi, Merkez Bankası İhracat Genelgesi’nin 7.maddesi).

Not: Yurt Dışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Hakkında Daha Geniş Bilgi Edinmek İsteyenler, 19.03.2020 Tarihinde İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği “www.igmd.org.tr” Sitesinde, 23.03.2020 tarihinde “Muhasebetr.Com” Sitesinde Yayınlanan “Yurt Dışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında Kullanılan Makina ve Teçhizatın Türkiye’ye İthali” Başlıklı Makalemize Müracaat Edebilirler.

4- İhracat Hesabının Kapatılması, İhbar ve Ek Süre:

1) Merkez Bankası İhracat Genelgesinin 4.maddenin dördüncü fıkrasındaki süreler ile özelliği olan ihracat için İhracat Genelgesinin 7.maddesindeki ihraç tarihleri ve süreler saklı kalmak kaydıyla, ihracat bedeli dövizlerin (avans dahil) fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde yurda getirilmesi ve İBKB düzenlenmesi halinde ihracat hesabı aracı banka nezdinde kapatılır.

2) Peşin ödeme ve başka bir ödeme şeklinin peşin ödeme ile birlikte beyan edildiği durumlarda, peşin bedel dâhil ihracat bedelinin fiili ihraç tarihinden itibaren 180 gün içinde yurda getirilmesi halinde ihracat hesabı kapatılır.

3) Süresi içinde kapatılmayan ihracat hesapları, aracı bankalarca 5 iş günü içinde yazılı olarak ilgili Vergi Dairesi Başkanlığına veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne ihbar edilir. İhracat bedeli kabulünün ihbardan sonra yapıldığı işlemlerde ihracat hesabının kapatılmasına ilişkin talepler doğrudan ilgili Vergi Dairesi Başkanlığına veya Vergi Dairesi Müdürlüğüne yapılır.

4) İlgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce, ihbarı müteakip 10 iş günü içinde ilgililere hesapların kapatılmasını teminen 90 gün süreli ihtarname gönderilir. Bu süre içinde hesapların kapatılması veya 9.maddede belirtilen mücbir sebep hallerinin ya da haklı durumun belgelenmesi gereklidir.

5) Mücbir sebeplerin varlığı halinde, mücbir sebebin devamı müddetince altışar aylık dönemler itibarıyla ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce ek süre verilir.

6) Mücbir sebep halleri dışında kalan haklı durumların varlığı halinde, hesapların kapatılmasına ilişkin altı aya kadar olan ek süre talepleri, firmaların haklı durumu belirten yazılı beyanına istinaden üçer aylık devreler halinde ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce, altı aylık süreden sonraki ek süre talepleri Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılır.

7) Mücbir sebeplerin varlığı nedeniyle Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce verilen 24 aylık ek sürenin sonunda mücbir sebebin devamının belgelenmesi halinde açık ihracat hesabının kapatılmasına ilişkin talepler Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılır.

8) Uluslararası yaptırımlar çerçevesinde bankaların kabul etmediği ihracat bedellerine ilişkin İBKB düzenlememesi sebebiyle açık kalan ihracat hesapları ihtarname süresi içinde söz konusu hususun yer aldığı banka yazısının ibrazı üzerine ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce kapatılır.

9) Türk Eximbank ve Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumundan ihracat kredi sigortası konusunda faaliyet göstermek üzere lisans almış sigorta şirketlerince ihracat kredi sigortası kapsamına alınan ihracat bedelinin süresi içinde tahsil edilememesi sebebiyle kapatılamayan ihracat hesapları, anılan banka veya söz konusu sigorta şirketlerince ihraç bedelinin ilgiliye ödendiğinin tevsiki kaydıyla bankalar tarafından terkin edilerek veya ihtarname süresi ile ek süreler içinde kalınması koşuluyla Vergi Daireleri tarafından kapatılır.

10) Yürürlükteki İhracat Rejimi ve Finansal Kiralama (leasing) Mevzuatı çerçevesinde kiralama yoluyla yapılan ihracatta; sözleşme sürelerinin 180 günden fazla olması ve 180 gün sonunda sözleşmenin vadesi gelmemiş borçları da içermesi, aylık kira ücreti toplamının 15.000,- ABD Doları veya karşılığı döviz ya da Türk Lirasını geçmemesi halinde kiralananın toplam değeri göz önüne alınmaksızın ihracat hesabı doğrudan bankalarca veya ihtarname süresi ile ek süreler içinde kalınması koşuluyla Vergi Daireleri tarafından terkin edilerek kapatılır.  

5- Mücbir Sebep Halleri:

(1) Mücbir sebep olarak kabul edilebilecek haller; a) İthalatçı veya ihracatçı firmanın infisahı, iflası, konkordato ilan etmesi veya faaliyetlerini daimi olarak tatil etmesi, firma hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmesi, şahıs firmalarında firma sahibinin ölümü, b) Grev, lokavt ve avarya hali, c) İhracatçı veya ithalatçı memleket resmi makamlarının karar ve işlemleri ya da muhabir bankaların muameleleri dolayısıyla hesapların kapatılmasının imkânsız hale gelmesi, ç) Tabii afet, harp ve abluka hali, d) Malların kaybı, hasara uğraması veya imha edilmesi, e) İhtilaf nedeniyle dava açılması veya tahkime başvurulması,

Mücbir sebep hallerinin tevsiki; (a) ve (e) halinin yetkili mercilerden, (b) ve (ç) halinin, ithalatçının bulunduğu memleketin resmi makamlarından veya mahalli odaca tasdik edilmiş olmak kaydıyla alıcı veya ithalatçı firmadan (harp ve abluka hali hariç), (c) halinin resmi makamlarımızdan, ithalatçının bulunduğu memleketin resmi makamlarından veya muhabir bankalardan, (d) halinin ise sigorta şirketlerinden, uluslararası gözetim şirketlerinden veya ilgili ülke resmi makamlarından alınmış belgelerle tevsik edilmesi şarttır.

(2) Mücbir sebep halleri ile ilgili olarak yurtdışından temin edilecek belgelerin dış temsilciliklerimizce veya Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı çerçevesinde hazırlanan Yabancı Resmi Belgelerin Tasdik Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi hükümlerine göre onaylanmış olması gerekir.

(3) Mücbir sebep halleri dışında kalan, ancak bedel getirme süreleri içerisinde ihracat bedelinin yurda getirilmesine engel olan ve resmi kayıtlarla tevsik edilebilen durumlar Vergi Dairesi Başkanlıkları veya Vergi Dairesi Müdürlüklerince haklı durum olarak değerlendirilebilir.  

6- Ek süre:

1) 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 9.maddesinin birinci fıkrasında sayılan mücbir sebep hallerinin varlığı halinde, mücbir sebebin devamı müddetince altışar aylık dönemler itibarıyla ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce ek süre verilir.

2) Mücbir sebep halleri dışında kalan haklı durumların varlığı halinde, hesapların kapatılmasına ilişkin altı aya kadar olan ek süre talepleri, firmaların haklı durumu belirten yazılı beyanına istinaden üçer aylık devreler halinde ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce, altı aylık süreden sonraki ek süre talepleri Bakanlık tarafından incelenip sonuçlandırılır.

3) Mücbir sebep halleri 2018-32/48 sayılı Tebliğ’in 9 uncu maddesinin birinci fıkrasında açıklanan şekilde tevsik edilir.

4) Mücbir sebeplerin varlığı nedeniyle Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce verilen 24 aylık ek sürenin sonunda mücbir sebebin devamının belgelenmesi halinde açık ihracat hesabının kapatılmasına ilişkin talepler Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılır.

7- Müeyyide Uygulanması:   

Cumhurbaşkanının 1567 sayılı “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun” hükümlerine göre yapmış bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişi, üçbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

İşlenen fiil, 1567 sayılı Kanun’un 1.maddesinde yazılı kıymetlerin {Kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle tediyeyi temine yarıyan her türlü vasıta ve vesikalar} izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise  5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar, teşebbüs halinde ise bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. 

Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1567 sayılı Kanun’un 1.maddesine göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan fazla olamaz.

– İthalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir.

Bu kabahatlerin bir tüzel kişinin yararına olarak işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişiye de aynı miktarda idarî para cezası verilir.

Kabahatin konusunu yabancı para oluşturması halinde, idarî para cezasının hesaplanmasında fiilin işlendiği tarih itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bu paraya ilişkin “döviz satış kuru” esas alınır.

Hükmolunacak idarî para cezasına, suç tarihi ile tahsil tarihi arasındaki süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında, para cezası ile birlikte tahsil olunmak üzere, gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçların tekerrürü halinde verilecek cezalar iki kat olarak hükmedilir. 

Bu madde hükmüne göre idarî para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir.

Cumhuriyet savcılığında verilecek cezanın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde, Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz hakkı bulunmaktadır.

Ayrıca, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararın 1 inci maddesi de: “Bu Karar’a ve bu Karar’ın uygulanması amacıyla Bakanlıkça yayımlanacak Tebliğlere muhalefet 1567 sayılı Kanun’la ek ve tadillerine muhalefet sayılır.” hükmünü amirdir.

8- Son Dönemlerde İhracatçıların Karşılaştıkları Cezalar

Duyumlarımıza ve basına yansıyanlardan edindiğimiz izlenimlere göre son zamanlarda bazı ihracatçıların başına gelenler tabiri caizse pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.

İhracat bedelleri süresi (180 gün) içinde Türkiye’ye getirildiği ve aracı banka tarafından İhracat Bedeli Kabul Belgesi (İBKB) veya Döviz Alım Belgesi (DAB) düzenlendiği halde, aynı süre içerisinde ilgili ihracat hesabının kapatılma işleminin tamamlanmaması nedeniyle, aracı banka tarafından ilgili Vergi Dairesine ihbar edildiği, Vergi Dairelerince hesabın kapatılması için ilgililere 90 gün süreli ihtarname gönderildiği, ancak bu ihtarnamenin e-tebligat şeklinde gönderilemediği için çeşitli aksaklıklar ve gecikmelerin olduğu, çoğu zaman zamanında mükelleflere ulaşmadığı, ihtarname/ tebligat süresi sonunda belgesini hâlâ kapatmamış olanlar hakkında vergi dairelerince Cumhuriyet Savcılıklarına 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun uyarınca yasal işlem başlatılmasını teminen bildirimde bulunulduğu, ihracat bedeli Türkiye’ye getirildiği ve ilgili banka dekontunda (İBKB veya DAB’da) ihracat bedelinin getirildiği tarih yer aldığı halde, ilgili ihracat hesabının kapatılmadığı veya sonradan kapatıldığı için Cumhuriyet Savcılıklarınca herhangi bir ayrım gözetilmediği ve cezai sürecin başlatılarak 2 milyon TL ile 10 milyon TL arasında cezalara hükmedildiği, yapılan itirazların da İlgili Sulh Ceza Hakimliklerince reddedilerek verilen cezaların onandığı söyleniyor.

  • Yapılacak mevzuat düzenlemeleri ile iyi niyetli ihracatçılarla kötü niyetli olanların, ihracat bedelini zamanında Türkiye’ye getirenle getirmeyenin, getirdiği halde ihracat hesabını kapatmayan ve/veya kapatamayanın ayırımının yapılması, uygulanacak cezaların hafifletilmesi,
  • Lehe yapılacak mevzuat düzenlemelerinin yargı aşamasında olan ve henüz sonuçlanmamış olan bu konudaki bekleyen dava dosyaları içinde uygulanmasının sağlanması,
  • İhracat bedelini süresinde Türkiye’ye getirdiği halde ihracat hesabını geç kapatan firmalara uygulanan cezaların hafifletilmesi, gerekir ise affedilmesi, ihracat bedelinin Türkiye’ye getirilmesi ve ihracat hesabının kapatılması için ek süre verilmesi, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi ve ihracat hesabının kapatılması, vb. konularındaki mevzuat düzenlemelerin esnetilerek ihracatçının önünün açılması gerekir.

Kerim ÇOBAN

Emekli Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi

(Yetkilendirilmiş Gümrük Müşaviri “YGM”)

Çoban Gümrük Dış Tic. Denetim Danış. ve   

Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği A. Ş.

www.cobangumrukdenetim.com

E Mail: info@cobangumrukdenetim.com

kerim.coban@cobangumrukdenetim.com

k.coban0306@gmail.com  – Tel: 0505 519 88 41

Kaynakça:

  • 4458 sayılı Gümrük Kanunu.
  • Gümrük Yönetmeliği.
  • 1567 Sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun.
  • 32 Sayılı Karara İlişkin “İhracat Bedelleri Hakkında 2018-32/48 Sayılı” Tebliğ.
  • Merkez Bankası İhracat Genelgesi.

İş İlanı:İnsan Kaynakları Yöneticisi aranıyor

İş İlanı: İnsan Kaynakları (İK) Yöneticisi aranıyor

İnsan Kaynakları ( İK) Yöneticisi özellikleri;

1. İşe alım ve performans değerlendirme süreçlerinde deneyimli
2. Minimum 5 yıl tecrübe sahibi
3. İngilizcesi iyi seviyede ( İngilizce işe alım ve mülakat süreçlerini yürütebilecek)
4. Tercihen lojistik veya gümrük sektörü deneyimli
5. Avrupa yakasında ikamet eden
6. Çalışma saatleri  08:00 – 18:00 servis+ yemek+ özel sağlık sigortası+ araç tahsisi veya havuz araçlarının kullanımı

İnsan Kaynakları ( İK) Yöneticisi 

CV Gönderimi için egitim@satinalmadergisi.com adresini kullanabilirsiniz.