Bir firmamız aşağıdaki görselde bulunan Nescafe Dolce Gusto Kapsül Kahve ürününden toptan alım yapacaktır. Detaylar için iletişime geçilmesi rica olunur.
E-posta: ticaret@satinalmadergisi.com

Bir firmamız aşağıdaki görselde bulunan Nescafe Dolce Gusto Kapsül Kahve ürününden toptan alım yapacaktır. Detaylar için iletişime geçilmesi rica olunur.
E-posta: ticaret@satinalmadergisi.com

Yaklaşan Seçimler
Yaklaşan seçimler dolayısıyla çeşitli kaynaklar ve yurt dışındaki bankaların tahminleri okumaya değer doğrusu. Bu yazıyı kaleme aldığım gün ABD’li finans kuruluşu Wells Fargo Bank’ın seçim tahminlerini okuduğumda biraz gerçeklerden uzak olduğunu fark ettim. Hangi verilere dayanarak bu sonuca vardıkları kocaman bir soru işareti olsa da, ilerleyen zaman sürecinde bu tahminlerin nereye vardığını hep birlikte göreceğiz.
Önce Wells Fargo Bank’ın tahminlerine ilişkin yazısına göz atalım, sonrasında Türkiye’nin finansal gerçeklerinin de masanın üzerinde olduğu görüşlerimi paylaşacağım.
KAYNAK: https://sigortagundem.com/wells-fargodan-secim-senaryolari/
Wells Fargo’dan Seçim Senaryoları
Güncelleme: 9 Mart 2023 08:39
Wells Fargo yaklaşan genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olası senaryoların yer aldığı bir rapor yayımladı. Buna göre yüzde 55-60 ihtimal verilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimleri kazandığı senaryoda doların 2023 sonunda 19.5 TL, 2024 ortasında ise 20 TL’ye çıkması bekleniyor. Muhalefetin kazanması durumunda TCMB’nin daha sıkı bir para politikası uygulayacağı tahmin edilirken, bu durumda doların 2023 sonunda 15 TL, 2024 ortasında ise 14 TL’ye gerileyeceği öngörüldü.
ABD’li finans devi Wells Fargo Türkiye’de yaklaşan seçimlere yönelik 2 farklı senaryonun yer aldığı bir değerlendirme raporu yayınladı.
Gelişmekte olan ülkelerde yerel politik gelişmelerin ekonomi ve finansal piyasaların yönünde son derece etkili olabildiği belirtilen raporda “Belki de Türkiye siyasetin ekonomik refah ve finansal piyasaları nasıl etkilediğine dair en iyi örneklerden birisidir. Yıllarca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkisiyle ortaya çıkan merkez bankası bağımsızlığının eksikliği, GSYH büyümesine odaklı ekonomik politikalar ve geleneksel olmayan para politikası TL’de sürekli ve büyük ölçekli değer kaybına yol açtı. Ayrıca ulusal finansman maliyetini yükseltti. Bunun sonucu yüksek enflasyon, hane halkı alım gücünde düşüş ve düşük büyüme yaşandı. Türkiye siyasetin aşağı çektiği tek ülke değil ancak yaklaşan genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye’nin ekonomik görünümünde dramatik değişikliklere yol açabilir” değerlendirmesi yer aldı.
Raporda ‘temel senaryonun’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesi üzerine kurulduğunu belirten Wells Fargo analistleri “Ekonomideki sıkıntılar ve deprem sebebiyle yaşanan yeni sorunlara rağmen Erdoğan’ın mali desteklerle yeterli desteği elde edebileceğini düşünüyoruz. Mali destekler ekonomik durumda düzelme ve seçmende uzun vadeye ilişkin iyimserlik sağlayabilir. Buna rağmen bu senaryonun gerçekleşme olasılığında da düşüş olduğunu ve rejim değişikliği ihtimalinin arttığını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kazanırsa Beklentiler
Raporda bu değerlendirmelerin ardından iki farklı senaryoda piyasalarda yaşanabileceklere dair öngörüler paylaşıldı. Wells Fargo analistlerine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazandığı senaryonun gerçekleşme ihtimali yüzde 55-60 aralığında. Bu senaryoda 2. çeyrek sonuna kadar döviz piyasasındaki müdahalelerle doların 19 lira civarındaki sabit seyrinin devam edeceği öngörüldü. Ancak daha uzun vadede döviz rezervlerindeki düşüşün ve para politikasında değişim olmamasının etkisiyle TL’nin 2023’ün ikinci yarısı ve 2024’te değer kaybetmesi bekleniyor. Söz konusu senaryoda Wells Fargo dolar/TL’nin yılın son çeyreğinde 19.5’e, 2024 ortasında ise 20’ye yükselmesini bekliyor.
Millet İttifakı Kazanırsa Beklentiler
Millet İttifakı’nın seçimi kazandığı ‘rejim değişikliği’ senaryosunda ise farklı tahminler yer alıyor. Banka analistleri bu durumda 2023’ün 2. çeyreğinin sonunda kadar daha güvenilir ve geleneksel bir politika uygulanacağı beklentisiyle TL’nin yüzde 20 değer kazanacağını öngörüyor. Daha uzun vadede ise bağımsız hareket edecek TCMB’nin sıkı para politikası uygulaması ve muhtemelen reel olarak pozitif faiz oranına geçilmesiyle TL’deki değer kazancının devam etmesi bekleniliyor. TL varlıklarına sermaye akışının artacağının tahmin edildiği bu senaryoda doların 2023’ü 15 liradan tamamlaması 2024 ortasında ise 14 liraya düşmesi bekleniyor.
KAYNAK: https://sigortagundem.com/wells-fargodan-secim-senaryolari/
Yorum
Wells Fargo Bank’ın görüşleri bu yönde olmakla birlikte farklı araştırmalar ve yurt dışı bankaların tahminleri daha da farklıdır. Dolar / TRL tahmini konusunda ilk defa Wells Fargo Bank’ın tahminlerini iyimser olarak gördüm. Yakın geçmişte okuduğum yurt dışı bankalarının tahminlerinin Dolar TRL kurunda agresif bir artış olacağı yönünde.
Seçim sonrası hangi ittifak iktidara gelirse gelsin, ülkemizdeki kısıtlı kaynaklar, aşırı borç yükü, eksi döviz rezervleri, negatif getirisi olan TRL mevduatı, sürekli artan ithalat ile sürekli ivme kaybeden ihracat, ücretlilerin sürekli azalan alım gücü, önlenemeyen enflasyon, düşen üretim, artan işsizlik rakamları ile karşı karşıya geleceği bir gerçektir.
Bilhassa 2023 yılı için seçim sonrası dövizde oynaklık olacağı kuvvetle muhtemeldir. Hiç kimsenin elinde sihirli bir sopa olmadığına göre, 2023 yılı sonuna kadar bilhassa döviz piyasalarında dövizin düşmesini beklemek ve döviz rezervlerinin uzun vadede pozitife dönmesini beklemek pek olası görülmemektedir.
Kısa vadede enflasyonun kontrol altına alınamayacağı, faizlerin reel pozisyona getirilmesi durumunda, İhracat rakamlarımızın şiddetle artmasına ülke olarak ihtiyacımız olduğu bu günlerde döviz fiyatının 2023 yılını 15 Liradan tamamlaması olasılığı halinde ihracatçılarımızın çoğunun kepenk kapatacağını düşünmek hiç de sürpriz olmaz.
Reşat BAĞCIOĞLU
ICC Uluslararası Ticaret Odaları
Türkiye Milli Komitesi
Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı üyesi
İş ilanlarınızı sektörle buluşturuyoruz. Ücretsiz yayınlıyoruz.
İlan gönderimi için https://satinalmadergisi.com/ik/
sayfamızda yer alan formu doldurmanız yeterli.
İnsan Kaynakları projelerinde (yönetici yerleştirme, röportaj, etkinlik, eğitim gibi) iş birliği için dergi partnerleri arasında yerinizi alınız. İş ortaklığı programı hakkında bilgi: https://satinalmadergisi.com/satis-ortakligi/
İş İlanı: Filo Satış Sonrası Hizmetler Uzmanı İş Arkadaşları Arıyoruz
Dolunay Filo Kiralama bünyesinde istihdam edilmek üzere satış sonrası
hizmetler uzmanı arıyoruz.
İş Tanımı
• Kiralanan araçların sürücüleriyle olan satış sonrası hizmetleri ve ilişkilerini
yönetmek
• Bakım ve hasar işlem süreçlerini yönetmek
• Teslim edilecek araçların eksiksiz hazırlanması ve kontrolü
• Teslimat işlemlerinde gerekli belge ve dokümanların düzenlenmesi ve
araçların teslim edilmesi.
• Araçların muayene işlemlerinin yürütülmesi
Genel Nitelikler
• Araç planlama, takibi ve operasyon geliştirme konularında deneyimli
• İyi seviyede excel bilgisine sahip, raporlama yeteneği güçlü
• Çözüm odaklı, iş takip yeteneği güçlü
• Değişim ve gelişime hevesli , iletişimi kuvvetli
• Sorumluluk sahibi , inisiyatif alabilecek
• Hızlı ve dinamik bir ortamda çalışmaya istekli
• B sınıfı sürücü belgesi olup , aktif araç kullanabilen ( en az 5 yıl )
• Tercihen şirketlerin idari işler ve araç filo yönetim birimi , hasar,
operasyon, servis vs. bölümlerinde çalışmış ( en az 2 yıl )
• Şehir içi ve şehir dışı seyahat engeli bulunmayan
• En az lise mezunu
• Askerlik hizmetini yapmış
• 25 – 35 yaş aralığında
• Anadolu yakasında ikamet eden

CV MAIL : info@dolunayfilo.com.tr
Son Başvuru Tarihi: 31/03/2023

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ
SATIN ALMA EĞİTİM TESTLERİ
PAZARLIK BECERİ ANKETİ
Kitap Önerileri :
-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz -> https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf
-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com
Bir firmamız için, 20 ton ve üzeri miktarda, 13 Mikronluk, gastronomiye uygun Alüminyum Folyo alımı yapılacaktır. Detaylar için iletişime geçilmesi rica olunur.
Miktar: 20 ton ve üzeri
Son Teklif Tarihi: 24.03.2023

Taleplerinizi talep havuzunda yayınlamak için tıklayınız.
Gastronomiye Uygun, 13 Mikron Alüminyum Folyo alımı için tekliflerinizi: ticaret@satinalmadergisi.com adresine gönderebilirsiniz.
Toplum temelli uyum, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması sürecinde yerel toplulukların dayanıklılığını artırmayı amaçlayan bir yaklaşımdır. İklim değişikliğine etkilerine en fazla maruz kalan topluluklar genellikle emek yoğun çalışan, tarım ve hayvancılık faaliyetleriyle geçimini sağlayan küçük köy veya kasabalar olmaktadır. Bu bölgeler, iklim değişikliğinin yarattığı olumsuzluklarla mücadele etme anlamında en savunmasız ve uyum kapasitesi en düşük olan toplumsal kesimlerdir. Toplum temelli uyum (Community-Based Adaptation) yaklaşımı, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında yürütülen çalışmalara yerel katılım oranını artırmakta; bölgesel bilgi ve tecrübeden olabildiğince faydalanmayı hedeflemektedir. Bu sayede etkiler en aza indirilirken sosyal, çevresel ve ekonomik kalkınma konusunda daha somut adımlar atılabilmektedir.
Toplum temelli uyum, yalnızca mevcut güvenlik açıklarını ele almayan, aynı zamanda insanların belirsizlikler ve zorluklarla başa çıkma kapasitelerini geliştiren ve yenilikçi eylemlerle geleneksel bilgileri bir araya getiren bütüncül bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bu sayede adil olmayan karar verme süreçlerine erişim gibi eşitsizlikler ortadan kaldırılabilir; iklim değişikliği ile mücadelede savunmasız kalan insanların ihtiyaçlarına en iyi şekilde hizmet eden çözümler belirlenebilir ve uygulanabilir.
Toplum temelli uyum konusunda tüm paydaşlara büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. bu bağlamda, hükümetler ve yerel yönetimler toplum temelli uyum yaklaşımı doğrultusunda iklime dayanıklı geçim stratejilerini teşvik etmelidir. Tehlikelerin savunmasız hane halkları üzerindeki etkisini azaltmak için afet risklerini azaltma stratejileri uygulamalıdır. Sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlar iklim değişikliğine uyum konusundaki kapasitelerini geliştirmeli ve bu konuyu ayrı bir politika olarak ele almalıdır. Güvenlik açıklarının altında yatan nedenleri daha kapsamlı bir şekilde ele alabilmek için sosyal farkındalık ve iş birlikleri artırılmalıdır. Toplum temelli uyum çalışmaları her ne kadar yerel düzeyde yer alsa da sistemik ve uzun vadeli değişimler yaratmak için ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde de sürdürülebilir politikalar ve eylemler gerekmektedir.
Toplum temelli uyum, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yürütülen bir programdır. Bu program, özetle ulusal uyumla ilgili politikalarda sistemik değişimi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bunun için de toplum odaklı iklim değişikliği risk yönetimi projelerinden oluşan bir portföyden elde edilen kanıta dayalı sonuçları kullanmaktadır. Program, doğal kaynak yönetimine odaklanan farklı girişimlerden alınan dersleri paylaşarak topluluk uyumuyla ilgili küresel öğrenmeyi teşvik etmektedir.
Toplum temelli uyum programı, yerel düzeydeki farklı iklim riskleri yönetimi uygulamasına pilotluk yapacak topluluk odaklı projeleri desteklemektedir. Doğal kaynak yönetimi yaklaşımını benimseyen program, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir arazi yönetimi gibi alanlarda küresel çevresel faydalar da sağlayan uyum yaklaşımlarına odaklanmaktadır. UNDP’nin toplum temelli uyum programı kapsamında desteklenen ve finanse edilen ülkelerden ve projelerden bazıları şunlardır:
Nijer – Dirençli tarım teknikleri ile iklim değişikliğine uyum sağlama çalışmaları yürütülmüştür.Dilek AŞAN
Uzun yıllardır devam eden liman uygulamaları neticesinde firmaların haksız ardiye maliyetleriyle karşılaştığını dile getiren Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “Bu uygulamalar, ardiye işletmesine ödenecek haksız ilave ücretlerin yanı sıra ürünlerin kullanılamaması sebebiyle ortaya çıkan ek maliyetlere de sebep olmaktadır. Bir an önce sanayici üzerinde yük oluşturan konteyner bekleme ve gecikme uygulamalarının kötüye kullanımının engellenmesi yolunda adımlar atılmasını talep ediyoruz” dedi.
Üretim Önündeki Engeller Kaldırılmalı
Hammadde ithalatında liman işlemlerinin uzatılması sebebiyle sanayi kuruluşlarının mağdur olduğunu belirten Gülsün, “Ülkemizin ithalat kompozisyonunu yakından incelediğimizde 2022 yılı itibariyle toplam ithalatımızın %13,8’inin yatırım mallarının, %75,8’inin ise hammadde mallarının oluşturduğunu görüyoruz. Yani üretim için gerekli malların ithalatı toplam ithalatımızın yaklaşık %90’ını oluşturuyor. Üstelik bu durum 2022 yılına özgü de değil 2021 yılında %90’ı da aşan bir oran söz konusuydu. Esasen bu tablo çok önemli bir verinin de ispatı niteliğinde; ülkemizde sanayi üretiminin gerçekleşmesi ithal girdiye bağlı. Bu kapsamda liman işletmelerinin karlarını arttırmak adına konteyner bekleme ve gecikme uygulamalarını kötüye kullanarak ardiye sürelerini uzatması işletmelerimizin üretiminde durmalara ve aksamalara sebep olmaktadır. Oysa ki takip sistemi ile ambar verilerinin eşgüdümlenmesi ve benzeri hızlandırıcı uygulamaların hayata geçirilmesi halinde söz konusu bekleme sürelerinin kısalması ve sanayi üretiminde meydana gelen nakdi kayıpların ve zaman kayıplarının asgari düzeye çekilmesi mümkün olacaktır” dedi.
Sanayi Tesislerinin Kâr Marjı Eriyor
Son yıllarda gerek girdi maliyetlerinde yaşanan sert artış, gerek iç pazarımızın daralmasına bağlı olarak sanayi tesislerinin kar marjlarının hızla gerilediği bir süreçten geçildiğini ifade eden Gülsün, “Uzun bir süredir ÜFE ile TÜFE arasındaki makas açılmış ve rekor seviyelere gelmiş durumda. Üretici girdi maliyetlerinde yaşanan sert artışları, daralan iç pazar alım gücü sebebiyle fiyatlara yansıtamıyor ve bu durumun kaçınılmaz bir neticesi olarak sanayi tesislerinin karlılığı düşüyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayınlanan verileri incelediğimizde 2021 yılında plastik mamul üretimi sektöründe karlılığın %10 gerilediğini görüyoruz.
Diğer imalat sanayi kollarında ise sektörümüze nazaran çok daha sert düşüşlerin olduğunu da dile getirmekte fayda var. 2022 yılı verileri ise henüz yayımlanmamış olsa da enerji fiyatlarında yaşanan sert artışların da etkisiyle kâr marjının daha da daraldığını öngörebiliriz. Tüm bu olumsuz şartlara rağmen ülke ekonomimiz için üreten sanayi tesislerimizin bir de bu tarz uygunsuz liman uygulamalarıyla haksız kazanç etme kapısı haline getirilmiş olması çok üzücü. Bu kapsamda liman işlemlerinin hızlandırılması adına bir an önce harekete geçilmeli” dedi.
Fabrikalarda başarının anahtarı, hedef belirlemedir. Hedefsiz bir şekilde hiçbir yere varamayız. İşyerimizi açtığımız ilk andan itibaren belirlenen hedeflere doğru sağlam ve emin adımlarla ilerleyebilmemiz için aşağıdaki listede bulunan kriterlere uygun hareket etmeli, kontrollü bir şekilde hedeflerimize ulaşmalıyız. Zaman zaman meydana gelen aksamalar, takılıp düşmeler bizi yıldırmamalı ve biz daima hedeflerimize odaklanmalıyız.
Kişisel Hedefler
Öncelikle yöneticiler olarak kişisel gelişimimize katkıda bulunacak donanımları edinmeliyiz. Sonrasında ise tecrübe kazandıkça etrafımızdaki idareci ve çalışanlarımızı hedeflerimize uygun şekilde organize etmeliyiz.
Kurumsal Hedefler
Üretim Hedefi
Maliyet Hedefi (İsrafı Önleme ve Geri Kazanım)
Satış ve Pazarlama Hedefi (Pazar Payı)
İhracat Hedefi
İnsan Kaynakları ve İstihdam Hedefi (Liderlik ve Takım Çalışması)
Mali ve Finansal Hedefler (Karlılık & Gider Kalemleri)
Müşteri Memnuniyeti Hedefi
Markalaşma Hedefi (İmaj, Reklam)
Kalite Hedefi
Çevresel Hedefler
Sosyal Sorumluluk Hedefleri
Günlük-Aylık-Yıllık Hedefler
Geleceğe Dair Hedefler (Yatırım ve Büyüme Hedefi & Borsaya Açılma)
Hedefe Varmada Ortak Strateji ve İlkeler
Plan & Organizasyon & Koordinasyon & Takip
Analiz ve Raporlama
Performans Ölçümü
Etkili İletişim
Eğitim (Uygulamalı)
Hata Yapma Özgürlüğü
Teknoloji (Robotlaşma ve Yapay Zeka)
ARGE & İnovasyon
Dijital Dönüşüm (Akıllı Fabrika)
Vizyon
Verimlilik
Meslek Lisesi & Üniversite & Sanayi Üçgeni
Demokratik Ortam
Sıcak ve Samimi İş Ortamı
Uygun Fiziki Şartlar
Rekabet Yeteneği
Başarılı Lojistik ve Sevkiyat
Olası Aksaklıkları Giderme, Engelleri Aşma (Kriz Yönetimi)
Hedef Küçültme
Bazen de hedef küçültmemiz gerekir. Olası risklere ve rakiplerimize karşı stratejik bazı karar ve uygulamalarımızı olgunlaşıncaya kadar gizlemememiz gerekebilir. Başkalarının sizin hayal ve hedeflerinizi çalmanıza müsaade etmeyiniz.
Göz-Gez-Arpacık
“Eğer hedefe isabet ettirmek istersen bu üçü aynı hizada olmalı.”
Hedefleri belirleyip hedeflere varmada gerekli olan strateji ve ilkeleri uyguladığımızda göreceğiz ki artık boşa kürek çekmeyeceğiz, her günümüz, ayımız ve yılımız birbirinden farklı ve daha iyiye doğru yol alacak. Gelecek kuşaklara ve çocuklarımıza mükemmel bir işletme devredeceğiz
Bütün bunlar hayal değil arkadaşlar, içlerinden birçoğunu veya tamamını gerçekleştirmiş fabrikalar tanıyorum. Yolun başında olmanız aslında sizin için avantaj. En baştan bazı ilkeler ve hedefler koyarsanız daha hızlı ve güvenli yol alırsınız.
Cavit SOY
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinin Resmi Gazete’de yayımlanarak uygulamaya konmasının imalat sanayine etkilerini değerlendiren Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz: “Uzun süredir artan girdi ve enerji maliyetleri ve daralan iç pazar kapasitesi sebebiyle kar marjı daralan sanayi kuruluşlarımızın EYT kaynaklı nitelikli işgücü kaybı ve tazminat yükü karşısında daha da zorlu bir sürece gireceğini öngörüyoruz. Özellikle mevcut konjonktürde finansmana erişimin kısıtlı olması işleri daha da çıkmaza sokmaktadır” dedi.
Kredi Desteği Konusunda Belirsizlik Sürüyor
Daha önce kıdem tazminatı ödemeleri dolayısıyla destek talepleri olduğunu ve bu alanda KGF desteği verileceğinin deklare edildiği için mutlu olduklarını dile getiren Karadeniz, “Öte yandan geldiğimiz noktada çok sayıda çalışan EYT başvurusunda bulunmuş durumdayken desteğin maiyetinin ve şartlarının hala belirsiz olması sanayicileri tedirgin ediyor. Malumunuz son dönemde girdi maliyetlerinde çok sert artışlar yaşanıyor, hatta öyle ki Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) son 7 aydır %100’ün üzerinde seyrediyor. Enerji maliyetlerinde artış ise plastik sektörü gibi enerji yoğun sektörlerde faaliyet gösteren firmaların işletme sermayesi ihtiyaçlarında daha büyük bir baskı oluşmasına sebep oluyor. İşletme sermayesinin yetersizliği sebebiyle üretim kayıplarının yaşanmasının dahi gündemde olduğu bir süreçte işletmeleri bir de yüklü tazminat ödemeleri ile baş başa bırakmamak gerekiyor. Bu kapsamda daha önce dile getirilen kredi desteğinin bir an önce netleştirilerek kullanıma açılmasının iş dünyasındaki tedirginlikleri azaltmak konusunda önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Nitelikli İşgücü Kaybının Telafisi Zor
EYT sebebiyle işletmelerin en nitelikli çalışanlarının bir kısmını kaybedeceğini belirten Karadeniz, “Gerek sektörümüzün gerek diğer imalat sanayi sektörlerinin en önemli sorunlarından biri nitelikli işgücünün yetersizliği. EYT kapsamında bu nitelikli işgücünden kayıp yaşanacak olması işletmelerin kısa-orta vadede üretim kaybı yaşamasına sebep olabilir. Zira işgücünün yetiştirilmesi uzun zaman alan bir süreç. Bu eğitim sürecini desteklemek adına işbaşı eğitim programlarının yaygınlaştırılmasının önemli olduğu kanaatindeyiz” dedi.
Finansman Maliyeti Düşürülmeli
Türkiye’de finansmana erişim maliyetinin çok yüksek olduğunun altını çizen Karadeniz, “Son dönemde finansmana erişim kanalları hızla daraldı ve finansman maliyeti hızla yükseldi. Bu şartlar altında işletmeler yeni yatırım konusundaki kararlarını tehir etme ihtiyacı duyuyorlar. Özellikle ikiz dönüşüm sebebiyle yeni yatırım ihtiyacının arttığı bir dönemden geçiyoruz. Ülke olarak tüm dünyada hızlanan bu dönüşüm sürecini yakalayamazsak ihracat pazarlarımızda kalıcı kayıplar yaşayabiliriz. Bu kapsamda yatırım kredileri imkanlarının genişletilmesi ve maliyetinin düşürülmesi için adımlar atılması ve ekonomi politikalarının üretimi önceleyen bir yapıya kavuşturulması elzem” dedi.
Aslına bakarsanız bu sefer Rolde Farkındalık ve Taahhüt Gerçekliği üzerine çalışmaya ve yazmaya başlamıştım. Fakat birdenbire şu meşhur “Kaliteci” tarafım ağır bastı ve kök nedene inmek istedim.
Karşıma Benim Üniversitelerim çıktı.
Benim Üniversitelerim, ünlü rus yazar Maksim Gorki’nin Çocukluğum ve Ekmeğimi Kazanırken‘den sonra hayatını anlattığı üçüncü ve son kitabıdır.
Çocukluğumuz,
Ekmek Mücadelesi ve
Üniversite Yılları…
Zaman içinde sana biçilmiş rollerin farkında olmak ve sorumlu bir birey olarak o rolün görevlerini yerine getireceğini taahhüt etmek.
Farkında Olmak ya da Olmamak. İşte bütün mesele bu!
Literatür diyor ki; her birey ait olduğu organizasyonu oluşturan ilişkiler ağında bir role uygun görevleri yerine getirir. Organizasyondaki diğer bireyler de o bireyden, yerine getirilen görevlere uygun rolü gerçeklemesini bekler ki bu rol beklentilerinin toplamı da o bireyin organizasyondaki rolünü tanımlar.
Bu tanım biraz iç içe; ama kendini ancak bu şekilde var eden bir döngüdür. Tanımın doğruluğu ve çok tekrarı o rolün daha sağlam ve tanımlanabilir olmasını sağlar. Organizasyonel olgunlaşma tam da burada, bu sarmal içinde gerçekleşir. Sunulan, Beklenen, Karşılanan, Ölçülen, Beklenen, Sunulan, İzlenen, Gerçekleşen, Karşılanan vs vs. devam eder.
Ya da şemadaki meşhur PUKÖ Döngüsü ile ilişkilendirilip sabitlenebilir: Rolü PLANLA, Rolü UYGULA, Rolü KONTROL ET, Rol için ÖNLEM AL, Rolü PLANLA…
Burada dikkat edilecek nokta, başarılı bir YÖNETİM SİSTEMİ için yönetim kademelerinde yer alan bireylerin rollerini tam anlamıyla bilmesi ve doğru bir şekilde yerine getirmesidir. Eğer rolün planlamasını, rolü üstlenen/üstlenecek olan bireylerle değil de merkezi bir otorite ile yapacak olursanız; Farkındalık ve Taahhüt Gerçekliğinden mahrum kalırsınız!
Rolde Farkındalık ve Taahhüt Gerçekliği Nedir ?
Tanımlanan rolü üstlenecek birey;
Rolünün öneminin, etkisinin ve yetkisinin farkında olmazsa,
Rolünün görevlerini taahhüt etmezse o rol daha doğmadan ölmüş demektir.
Çünkü her rol bireyiyle var olur, bireyin yeteneği ve bilgisiyle sergilenir. Rol doğru olsa bile birey yanlışsa ya da birey doğru; fakat rolü yanlış verilmişse, sonuç her durum ve şartta olumsuz rol oynama olarak karşımıza çıkar.
Sağlam yapılı bir kurum ve kuruluşta roller, statüler, yetkiler ve bunlarla ilişkili sorumluluklar belirlenmiştir. Böylece algılanan rollerle beklenen yönetsel roller arasında uyum sağlanmış olur. Tam tersi söz konusu olduğunda ise kurum içerisinde statü, rol ve yetkiden kaynaklanan çatışmalar söz konusu olacaktır.
Yöneticiler kendi yaptıklarını anlatmak yerine diğer yöneticilerin yapmadıklarını anlatmaya başladıysa, rollerde tanımsızlıklar var demek çok yerindedir.
Bununla birlikte rolün belirsizliği ya da rolün çelişkili olması gibi nedenlerden ötürü birey kendi içerisinde de çatışma yaşayabilmektedir. Yani rol çatışması ve rol belirsizliği hem yönetimin başarısızlığına hem de yönetici olan bireyin iş tatminsizliğine neden olabilmektedir.
Rol Çatışması ve Rol Belirsizliği
Rol çatışması, aynı anda iki ya da daha fazla rol gönderiminden birisine uyulması ve diğerine uymanın güçleşmesi söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır. Birey aynı anda birden fazla rolü gerçekleştirmek durumunda kalmakta ve rol gereklerinden birisine diğerine oranla daha fazla uymaktadır.
Değişik şart ve durumlarda ortaya çıkabilen rol çatışmaları genel olarak bireyin birbirine zıt iki statüyü aynı anda işgal etmesi ve hangi statünün rolüne öncelik vereceği konusunda çelişki yaşaması söz konusu olduğunda, bireyin mevcut yetenek ve özellikleri ile rol gerekleri uyumsuz olduğunda, birey yerine getirmek zorunda olduğu rolü sevmediğinde ya da benimsemediğinde, (Farkındalık ve Taahhüt Gerçekliği) statünün değişmesine paralel olarak roller de değiştiğinde ve ast üst çatışması söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır.
Rol Çatışması Bahisleri:
Bireyin içsel standartları veya değerleri ile rol davranışı arasındaki çatışma,
Bireyin zaman, kaynak ve yetenekleri ile rol davranışı arasındaki çatışma,
Aynı bireyden farklı davranışlar bekleyen farklı rolleri arasındaki çatışma,
Çatışan beklentiler ve kurumsal talepler,
Başkalarından gelen çatışan istekler ve değerlendirmede uyuşmayan standartlar söz konusu olduğunda rol çatışmasından söz edebiliriz.
Rol belirsizliği ise bireyin davranışlarının sonuçlarının tahmin edilebilirliği ve davranışsal gerekliliklerin varlığı ya da açıklığı açısından ele alınmaktadır. Birey;
Rol Belirsizliği Bahisleri:
Kendisinden ne beklendiğini tam olarak bilmiyorsa,
Kendisinden ne beklendiğini tam olarak biliyor; fakat buna nasıl ulaşacağını bilmiyorsa,
Hem kendisinden ne beklendiğini hem de buna nasıl ulaşacağını bildiği halde yerine getireceği rolün sonuçlarını önceden tahmin edemiyorsa rol belirsizliği ile karşı karşıya kalmaktadır.
Rol belirsizliği, kurum ve kuruluştan kaynaklanabileceği gibi kişisel faktörlerden de kaynaklanabilir.
Kurumsal rolün yeterince açık olmaması ve rolü başarmak için gerekli bilgiden yoksun olunması ile kişinin rol hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması kurumsal faktörler olarak tanımlanmaktadır. Böyle bir duruma ise, kurumsal rol gönderme sürecinde yaşanan aksamalar veya kişinin rol algılamasında sorun yaşaması sebep olabilmektedir.
Rol Çatışması ve Belirsizliğinde Örgütün Etkileri:
Örgütün çok büyük ve karmaşık olması,
Hızlı bir şekilde gelişmesi ile yeniden örgütlenme,
İş görenleri etkileyen kurumsal çevrede meydana gelen kontrolsüz değişiklikler,
Birbiriyle ilişki personelin yer değiştirmesi ve yönetimin etkin kurumsal bilgi akışını sağlayamaması gibi olaylar neden olmaktadır.
Rol çatışması ve rol belirsizliği arasındaki ilişkiyi araştıran çok sayıda araştırma bulunmakla beraber rol çatışması ve rol belirsizliğinin stres, iş tatmini, kurumsal bağlılık gibi faktörlere etkisini ölçen çok sayıda araştırmaya da rastlanmaktadır.
Türkiye’deki çalışmalar da benzer şekilde rol çatışması ve rol belirsizliğinin;
İş tatmini,
Stres,
Performans vb. üzerindeki etkilerine yoğunlaşmaktadır.
Yapılan bir çalışmada; işle ilgili stres, rol çatışması ve rol belirsizliğinin personel devri üzerinde zayıf düzeyde etkisinin olduğu,
Başka bir çalışmada; rol çatışması ve rol belirsizliğinin iş tatmini ve örgütsel bağlılık üzerinde negatif etkiye sahip olduğu,
Yine farklı bir çalışmada ise; hem rol belirsizliğinin hem rol çatışmasının tükenmişlik sendromu üzerinde anlamlı bir etkisinin olduğu ortaya konulmaktadır.
Açıkçası bir çok çalışmaya konu olmuş; ama ben tam olarak “-işte budur !” denen bir çalışma görmedim. Muhtemel olarak meslek ya da sektör olarak bir etki katsayısı var ve bu da sonuçları ciddi etkiliyor.
Ama örneğin Doğan ve Arkadaşları, 2016 (Alttaki çalışma kaynağından bu çalışmaya da ulaşabilirsiniz) yılında gerçekleştirdikleri çalışmada İstanbul’da Devlet ve Vakıf Üniversitelerinde çalışan akademisyenlerin rol belirsizliği ve rol çatışmasının tükenmişlik ve tükenmişliğin tüm boyutları ile ilişkili olduğunu ve tüm bu değişkenlerin tükenmişliği etkilediğini belirtmektedir.
İşte tam da bu nedenle ROL ÇATIŞMASI VE ROL BELİRSİZLİĞİ üzerine yapılacak çalışmaların öncelikle bilim üreticisi rolünü üstlenmesini beklediğimiz eğitim kurumlarına yani Benim Üniversitelerime kaydırılmasını düşünüyorum.
Saygılarımla.
Zafer URFALIOĞLU
Kaynak: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/495154
Bilindiği üzere sağlık sektöründe Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) fiyatları belli olan, teşhis ve tedaviye yönelik hizmet alımlarındaki; görüntüleme hizmet alımları, tıbbi laboratuvar hizmet alımları, kemoterapi hizmet alımları gibi, ihalelerde fiyat farkı uygulamaları ile ilgili sorunlar yaşanmaktadır.
Özellikle 365 günü aşan hizmet ihalelerinde fiyat farkı verilmesi uygulamasının zorunlu hale getirilmesinden sonra bu sıkıntılar artmıştır. Öte yandan son yıllardaki sağlık sektörünü de kapsayan yüksek fiyat artışları, SUT fiyatlarının maliyetleri karşılayamaması ve asgari ücret artışlarının işçilik fiyat farkına yansıtılamaması, bu sorunların başında gelmekteydi.
Söz konusu sorunların çözümü ile ilgili bir süredir çalışmakta olan Kamu İhale Kurumu tarafından hazırlanan “4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’na Göre İhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslarda Değişiklikler” 07 Mart 2023 tarihli Resmî Gazete ’de yayımladı.
Aşağıdaki iki yöntemden birine göre yapılması gereken, Sağlık Uygulama Tebliğinde (SUT) fiyatları belli olan tıbbi hizmet ihalelerinde fiyat farkı uygulamaları, yayımlanan bu değişiklikler ile şu şekilde uygulanacaktır;
Bu şekilde SUT fiyatları belli olan tıbbi hizmet ihalelerinde ihalelerin de;
“F = An x B x [(Sn/So)-1]” formülü kullanılır.
Formüllerde yer alan;
a. F: Fiyat farkını (TL),
b. B: 0,90 sabit katsayısını,
c. An: İlk geçici hakedişte (n=1) olmak üzere (n) inci hak edişte; birim fiyatlı işlerde uygulama ayında gerçekleşen iş kalemlerinin sözleşme fiyatlarıyla çarpılması sonucu bulunan tutarı (TL), götürü bedel işlerde ise uygulama ayında gerçekleşen ilerleme yüzdesiyle sözleşme bedelinin çarpılması sonucu bulunan tutarı (TL),
d. So: Sağlık Uygulama Tebliğinde yer alan ve ihale tarihinin içinde bulunduğu ayda geçerli fiyatı,
e. Sn: Sağlık Uygulama Tebliğinde yer alan ve sözleşmeye göre hizmetin gerçekleştirilmesi gereken ayda geçerli fiyatı,
ifade eder.
a. Puan birimi üzerinden sözleşmeye bağlanan teşhis ve tedaviye yönelik hizmet alımlarında, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’na Göre İhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslarının 5’inci madde hükümleri uygulanmaksızın, ilgili hizmetin uygulama ayındaki puanı ile ihale tarihindeki puanı arasındaki farktan kaynaklanan fiyat değişimleri, fiyat farkı olarak ödenir veya kesilir.
b. Ancak Sağlık Uygulama Tebliğinde ödemeye esas olarak belirlenen katsayının artırılmasından veya azaltılmasından kaynaklanan fiyat değişimleri için ayrıca fiyat farkı hesaplanamaz.
c. Bu hizmet alımlarında ihale dokümanında personel sayısı belirlenerek haftalık çalışma saatinin tamamının idarede kullanılacağının düzenlenmesi halinde 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’na Göre İhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslarının 6’ıncı maddeye göre ayrıca fiyat farkı hesaplanacağına ilişkin düzenlemeye de yer verilir.
Mehmet ATASEVER
Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme E. Başkanı
Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi