ALIM TALEBİ: Metal Kolye Tedarikçisi Aranıyor (Amerika)

ALIM TALEBİ : Amerika için metal kolye tedarikçisi aranmaktadır.

Tüm güncel alım taleplerini incelemek için TİCARET PANELİ ne gidiniz.

https://satinalmadergisi.com/ticaret-paneli/ 

Alım detaylarını incelemek ve teklif vermek için Tedarikçi veya Satıcı Üyeliği gerekmektedir.

 


TEKLİF TOPLAMA İÇİN ticaret@satinalmadergisi.com adresine açık talebinizi yazınız.

ÜRÜN ve HİZMET TEDARİKÇİ ARAŞTIRMASI (Ücretsiz)

Ürün ve Tedarikçi Araştırması için Satınalma Talep Formu‘nu doldurunuz.

İK İlan: Satınalma Yöneticisi

– İNSAN KAYNAKLARI –
İŞ İLANLARINIZI ÜCRETSİZ YAYINLIYORUZ. 

E-posta ile Ticaret@SatinalmaDergisi.com ilanlarınızı gönderebilirsiniz. 

– SATINALMA YÖNETİCİSİ –

Savaş Plastik A.Ş. Tilia markası ile dış mekâna odaklı mobilya üretimi yapan firmamıza, aşağıdaki niteliklere sahip “Satın Alma Yöneticisi” arayışımız bulunmaktadır.

CV Gönderimi için ik@tilia.com.tr

Genel Nitelikler
İlgili alanların ön lisans ve lisans bölümlerinden mezun veya Tedarik Zinciri Yönetimi alanında yüksek lisans yapmış
Tercihen Teknik okul mezunu,
Üretim firmalarında 5 yıl satın alma bölümlerinde çalışmış,(plastik, ambalaj vb.) sektörlerinde deneyimli,
Tüm satın alma süreçlerine hakim,
İyi düzeyde MS Office, ERP programları bilgisi olan,
Sorumluluk sahibi ve gerektiğinde inisiyatif kullanabilen,
Sosyal yönü güçlü, diksiyonu düzgün,
İngilizce bilgisi olan (Tercihen),
Erkek adaylar için Askerliğini yapmış,
Tercihen Beylikdüzü, Avcılar ve Esenyurt civarında ikamet eden,
B sınıf ehliyeti olan,
İletişimi güçlü, insan ilişkileri yönetiminde başarılı, ekip çalışmasına yatkın, öğrenmeye ve öğretmeye açık,

Görev Tanımı
Şirket stratejisi ve politikasına uygun satın alma faaliyetlerini yürütmek,
Onaylı tedarikçi portföyünü genişletmek,
Tedarikçi ilişkilerini yönetmek ve geliştirmek,
Riskleri öngörerek süreç iyileştirme çalışmaları yapmak,
Talepleri uygun fiyat, optimum süre ve istenilen kalitede karşılamak,
Siparişlerin satın alma prosedür ve talimatlarına göre verilmesini sağlamak, kontrolünü ve takibini yapmak, raporlamak,
Satın alma sözleşmelerini hazırlamak, sözleşme sürecini yönetmek,
Tedarikçi performans değerlendirmelerini yaparak performansı düşük tedarikçilerin iyileştirilmesi için gerekli çalışmaları yapmak,
Hatalı gelen malzemelerin şikâyet ve iade süreçlerini yönetmek,

 

İşçi, Şarta Bağlı Olarak Haktan Feragat Beyanında Bulunabilir mi ?

İşçinin alacak haklarından feragat etmesi davayı sona erdiren bir irade beyanı olmakla birlikte, maddi hukuk bakımından aynı zamanda “hakkı sona erdiren” bir işlem olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle işçinin işverenden alacağı olan aylık ücret, fazla çalışma ücreti, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin ücreti, hafta ve genel tatil ücreti gibi alacaklarından feragat etmişse,  feragat ettiği bu alacakları daha sonra tekrar dava yoluyla talep etmesi mümkün değildir. Ayrıca kayıtsız şartsız olmalıdır. Alacak haklarından feragat eden işçi feragatten dönemez. Ancak işçi, irade bozukluğu hallerinde feragatin iptalini isteyebilir. Feragatin hata, hile, ikrah sebebiyle geçersiz olduğu durumda bu konu aynı davada veya feragatin feshi için açılacak ayrı bir davada ileri sürülebilir.

Yargıtay’a göre, “Davadan feragat, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307 ve devamı maddeleri uyarınca davayı sonuçlandıran usulü bir işlem olup, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurduğu belirtilmiştir. Davadan feragat davacının açmış olduğu davadaki sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her aşamada yapılabilir. Feragat kayıtsız şartsız olmalıdır. Şarta bağlı feragat geçerli değildir. Feragat kesin hükmün sonuçlarını doğurur ve davacı feragatten dönemez. Bu karara karşı sadece usul hukuku kurullarına aykırılık sebebiyle kanun yoluna başvurulabilir. İrade bozukluğu hallerinde feragatin iptali istenebilir. Feragatin hata, hile, ikrah sebebiyle geçersiz olduğu aynı davada veya feragatin feshi için açılacak ayrı bir davada ileri sürülebilir. Feragat sebebiyle davanın reddedilmesi halinde aynı hakka ilişkin yeniden dava açılamaz. Açılan davanın kesin hüküm sebebiyle reddedilmesi gerekir. Dava konusu haktan vazgeçildikten sonra dava derdest iken yeniden aynı konuda dava açılması da mümkün değildir. Davacının davasından feragat etmesinin sonucu bu sebeple önemli olduğundan, davacının beyanından, gerçek amacının açılan davadan feragat etmek olduğunun açıkça anlaşılması gerekir.

Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 313. madde ve devamındaki hükümlere göre; sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir. Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir. Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir. Yine 314. maddeye göre sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Sulhun etkisine gelince; sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar vermektedir.

6100 sayılı Kanun’un 114. maddesinde “Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” hususu dava şartları arasında belirtilmiş olup, böyle bir durumun varlığı söz konusu olduğunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Somut olayda, davacı tarafından Ankara 14. İş Mahkemesinin 2014/1309 esas sayılı dosyası ile kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti talepli dava açıldığı, bu dosyanın yargılaması devam ederken halen derdest olan Ankara 19. İş Mahkemesi’nin 2013/121 esas sayılı dosyası ile davacının işe iadesine karar verilmesi ve davalının davacıyı işe davet etmesi nedeniyle davacı vekili tarafından 13/04/2014 tarihli celsede “davanın dayanağı olan Ankara 19 iş mahkemesinin kararı gereğince müvekkilim 09/02/2015 tarihinde işe davet edilip davete icabet ettiğinden davamız konusuz kalmıştır, ancak davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet verdiği için yargılama gideri ve vekalet ücreti talebimiz vardır, ancak davamızdan feragat ediyoruz” şeklinde beyanda bulunulduğu, bunun üzerine Ankara 14. İş Mahkemesince davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği ve dosyanın taraflarca istinaf edilmeyerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Somut uyuşmazlıkta davacı, davalının işe davetinin samimi olmadığı iddiasıyla iş akdini feshetmiş ve kıdem tazminatı ile yıllık izin talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından davacı vekilinin Ankara 14. İş Mahkemesi nezdindeki feragat beyanı davadan feragat olarak değerlendirilip davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti talepleri hüküm altına alınmış ise de Bölge Adliye Mahkemesi tarafından hatalı olarak haktan feragat olarak kabul edilerek bu taleplerin reddine karar verilmiştir.  Ankara 14. İş Mahkemesi’nde açıklanan feragat beyanının işe iade davası sonrası yapılan işe davet nedeniyle açıklandığı, davacının haktan feragat anlamında iradesinin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenle kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan davacının kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti taleplerinin reddine karar verilmiş olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç :

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine,  kararın bir örneğinin ise İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgililere iadesine, 20/12/2021 tarihinde oybiriği ile karar verildi [1].

Sonuç olarak, haktan feragat, davayı sonuçlandıran usulü bir işlem olup, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Haktan feragat davacının açmış olduğu davadaki sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her aşamada yapılabilir. Feragat kayıtsız şartsız olmalıdır. Şarta bağlı feragat geçerli değildir. Feragat kesin hükmün sonuçlarını doğurur ve davacı feragatten dönemez. İrade bozukluğu hallerinde feragatin iptali istenebilir. Feragatin hata, hile, ikrah sebebiyle geçersiz olduğu aynı davada veya feragatin feshi için açılacak ayrı bir davada ileri sürülebilir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.20.12.2021 T., E. 2021/12452 K. 2021/16687 Legalbank.

Bir Sayfa Fotokopi Çekmek İçin Kaç Kişi Gerekir ?

Bu yazımın konusunu daha önce yayınlanan “Çok Yoğun Hep Meşgul” başlıklı yazımda yer verdiğim Parkinson Yasasının diğer bir boyutu oluşturmaktadır. O yazıyı okuyanların da hatırlayacağı gibi Parkinson kısaca bir işin kendisi için ayrılan zaman kadar genişlediğini ileri sürmektedir (1).

Bu görüş oldukça dikkat çekmiştir ve birçoklarının Parkinson Yasasını yalnızca zaman kullanımına ilişkin bir yasa olarak düşünmesine neden olmuştur. Ne var ki Parkinson Yasası yalnızca zamana ilişkin bir gönderme yapmamaktadır.

Parkinson Yasasının içinde yer alan ve zamana ilişkin ileri sürdüğü görüş kadar dikkat çekmemiş diğer bir görüş ise çalışan sayısına ilişkindir.

Parkinson bir işin kendisi için ayrılan zaman kadar genişlediğine ilişkin görüşüne benzer bir bakış açısıyla yapılacak iş ile bu işi yapmakla görevli çalışan sayısı arasında da anlamlı bir ilişki olmadığını söylemektedir. Parkinson’a göre bir iş için ne kadar çok işgören görevlendirilirse görevlendirilsin sonuçta o iş o kadar kişi tarafından tamamlanacaktır (2).

Parkinson’a göre bunun en önemli nedeni iş yükünün fazla olduğunu hisseden daha üst kademedeki bir çalışanın ilerleyen yaş nedeniyle ortaya çıkan enerji düşüklüğüdür ve bu durum tipik bir orta yaş sorunudur. Parkinson bu durumdaki bir kişinin sorunun üstesinden gelmek amacıyla 1) İşten ayrılma, 2) Görevini ve dolayısıyla da iş yükünü benzer pozisyondaki bir başka kişi ile bölüşme ve 3) Kendisine yardımcı olacak yeni astlar görevlendirme olmak üzere üç farklı tercihte bulunabileceğini söylemektedir (3).

Parkinson’a göre maddi kayıplar nedeniyle işten ayrılmak tercih edilmemektedir. Kariyerinde belirli bir aşamaya gelmiş bir kişi kariyerinin ilerleyen aşamalarında kendisine rakip çıkmasını istemediği için iş yükü ile görev ve sorumluluklarını paylaşmak da istememekte, bunun sonucunda da ister istemez son seçenek olan emri altında çalışan astların sayısını arttırma yoluna gitmektedir. Parkinson’a göre bu tercihin doğal sonucu çeşitli kademelerdeki çalışan sayısının gerekmedik ölçüde artması, böylelikle bir kişinin yapabileceği işi birden fazla çalışanın bölüşmesi ve bu nedenle bir örgütteki çalışanların aslında birbirleri için çalışmaya başlamasıdır (4).

Uzmanlık alanı denizcilik tarihi olan Parkinson bu iddiasını desteklemek için bazı örnekler vermektedir. Bu örneklerden biri İngiliz Donanmasında 1914-1928 yılları arasındaki değişime ilişkindir. Buna göre büyük savaş gemisi ve donanma personeli sayısı azalırken hem tersane çalışanlarının sayısı hem de deniz kuvvetleri karargâhındaki görevlilerin sayısı artmıştır (5).

Çalışan sayısının artmasını “orta yaş” ile ilişkilendirmesi ve iddiasını ispatlamak için verdiği örnekler de başlı başına tartışılması gereken noktalara işaret etmektedir. Örneğin Parkinson 1914 yılında İngiliz Donanmasında 62 büyük savaş gemisi olduğunu, 1928 yılında bu sayının 20’ye düştüğünü söylemektedir (6). Oysa Parkinson’un neleri “büyük savaş gemisi” olarak nitelendirdiği belirsizdir. Gerçekten de 1914 verilerine bakıldığında İngiliz Donanmasının çeşitli büyüklüklerde 400’den fazla gemiye sahip olduğu görülmektedir (7). Yine 1928 yılında 20 olarak verilen sayının neleri kapsadığı, örneğin, 1. Dünya Savaşı ile birlikte İngiliz Donanmasına katılan uçak gemilerinin bu sayıya dâhil olup olmadığı ya da 1. Dünya Savaşındaki kayıpların dikkate alınıp alınmadığı belirsizdir.

Parkinson tarafından verilen sayıların tutarlığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, Parkinson’un donanmada yeni teknolojilerin kullanılmaya başlanmasıyla yeni tip görevlere ve çalışanlara ihtiyaç duyulmasını olağan karşıladığını da belirtmek gerekir. Parkinson’un temel itirazı idari personelin ve deniz kuvvetleri karargâhındaki görevli sayısının oransal olarak tersane çalışanlardan ve donanma personelinden daha fazla artmasıdır. Ona göre her yeni ustabaşı için 2 ofis çalışanı göreve başlamaktadır. Bu da aynı işi yapacak fazla sayıda çalışanın görevlendirildiği anlamına gelmektedir (8).

Parkinson’un iddiaları ilk bakışta makul görülmektedir. Ne var ki, “Çok Yoğun, Hep Meşgul” başlıklı yazıda da belirttiğim gibi Parkinson’un bir işin kendisi için ayrılan zaman kadar genişlediğine ilişkin görüşü o işin yalnızca tamamlanması ile ilgilenildiği, işin sonucunda ortaya çıkacak çıktının niteliği ile ilgilenilmediği sürece doğru sayılabilir. Ayrıca bu bakış açısının çalışanların iş yüklerini optimum noktayı aşacak biçimde arttırma riski de bulunmaktadır (9).

Peki başlıktaki soruyu Parkinson’a sorsaydık nasıl bir yanıt alırdık ?

Parkinson’un, söz konusu kitabı 1957 yılında yayınlandıktan sonra 1960’lı yıllarda ofislerde kullanılmaya başlayan fotokopi makinesine ilişkin soruya vereceği yanıtı tahmin etmek zor olması gerek: Nasıl olsa çalışan fazlası var ve bunlar işlerini zamana yayarak yapıyorlar, o nedenle fotokopi çekmek herhangi birinin işi olabilir!

Öncelikle bir işin tamamlanması kadar o işin nasıl ve ne kadar kaynak harcanarak tamamlandığının da önemli olduğunu belirtmek gerekir. Örneğin 1 sayfa fotokopi çekmek için 1 çalışan yeterli gelebileceği gibi 10 çalışan da 1 sayfa fotokopinin çekilmesinde rol oynayabilir. Sonuçta amaç 1 sayfa fotokopi çekmek ise kişi sayısına bağlı kalınmadan o fotokopi çekilerek görev tamamlanmış olacaktır. Dolayısıyla Parkinson iddiasında haklı gibi görünmektedir.

Elbette bir ofisin iş süreçlerine fotokopi makinesi dâhil edileceği zaman fotokopi makinesinin, yedek tonerin ve kâğıdın satın alınması, sarf malzemelerinin depolanması, bunların muhasebeleştirilmesi gibi işlerin de ortaya çıkması gerekmektedir. Oysa Parkinson için yanıt değişmeyecektir: Bu işleri herhangi biri hemencecik yapabilir!

Ancak unutulmaması gereken nokta bütün bu işlerin ister kısa ister uzun olsun belirli bir süreyi gerektirdiği, bunların toplamının bir noktadan sonra artık dakikalarla ölçülemeyeceği, ayrıca her işin herkes tarafından da yapılamayacağıdır. Dolayısıyla 1 sayfa fotokopi çekmek tuşa basmakla sınırlı kalmamakta, o fotokopinin çekilebilmesi için arka planda birçok başka işin yapılması gerekmektedir.

Bu nedenle zamana ilişkin görüşlerinde olduğu gibi çalışan sayısına ilişkin görüşlerinde de Parkinson’un açık bir biçimde nitelik ve nicelik karmaşası yaşadığı, kitabını yazdığı ve gözlem yaptığı dönem düşünüldüğünde kısmen normal karşılansa da, sonuçta denizcilik tarihi uzmanı olarak örgütlerdeki yapıyı ve işleyişi yeterince incelememiş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla gözden kaçırdığı en önemli nokta iş yaşamında sürekli değişimlerin yaşandığı, işlerin zaman içerisinde parçalanıp karmaşıklaştığı ayrıca sürekli olarak yeni iş ve görevlerin ortaya çıktığıdır. Böyle bir durumda da ister istemez çalışanların iş yükleri artmaktadır. Ayrıca kariyer basamaklarında ilerlemeyi ve bu nedenle artan görev ve sorumlulukları yalnızca yaşlanma ve buna bağlı olarak enerjinin düşmesi olarak ele alması da ayrı bir tartışma konusudur.

Bu nedenle Parkinson Yasası ilk bakışta makul gibi görünse de üzerinde biraz düşünüldüğünde çelişkili ve sorunlu bir doğaya sahip olduğu söylenebilir. Akademik çalışmalarda da Parkinson Yasası’nın mutlak doğru ya da yanlış olarak nitelendirilmemesi gerektiğine ilişkin tartışmalar yaşanır ve bazı görüşleri doğrulanıp bazıları da yanlışlanırken, ne yazık ki Parkinson Yasası işletme ve yönetim alanlarındaki popüler yayınlarda mutlak doğru olarak kabul edilip geniş bir taraftar kitlesi bulmuş ve hem bu görüşler hem de bu görüşlere dayanan yeni düşünceler hızlıca yayılmaya başlamıştır.

Gerçekten de konu ile ilgili çalışmalar ve popüler yayınlar incelendiğinde Parkinson tarafından ileri sürülen görüşler her ne kadar 1950’li yılların işyerlerinin ve örgütlerinin yıkıcı bir eleştirisi ve parodisi olarak betimlense de söz konusu tespitlerin çağdaş örgütler için halen geçerli olduğu, bu nedenle “zamanının ötesinde” olarak kabul edilmesi gerektiği ve halen ilham verici olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle de 60 yıldan uzun bir süredir işletme ve yönetim literatüründe ve ilgili popüler yayınlarda sıklıkla atıf verilen bir çalışma olma özelliği göstermektedir (10, 11).

Parkinson Yasasının önemi örgütlerdeki başta verimlilik kaybı gibi olumsuzluklara ışık tutmasıdır. Ancak bu sorunlara ilişkin çözümlemelerinin mutlak olarak doğru kabul edilmesi birçok başka soruna da neden olmaktadır. Özellikle sorunların kaynağını daha çok çalışanlarla ilişkilendirmesi ve örneklendirmesi, sorunların örgüt yapısından kaynaklanan özelliklerinin görünmez hale gelmesine neden olmaktadır.

Neyse ki, akademik çalışmalarda Parkinson Yasası mutlak doğru olarak kabul edilmemektedir. Örneğin Parkinson’un çalışanın yaşının ilerlemesi nedeniyle enerji düşüklüğü ile açıkladığı durum bugün “tükenmişlik” ve “kronik yorgunluk” gibi kavramlarla açıklanmaktadır. Ancak bu kavramlaştırmaların ortaya çıkmasına ve kabul görmeye başlanmasına kadar geçen süreç içerisinde birçok sorunun ve mağduriyetin yaşandığı da bir gerçektir. Her ne kadar akademik çalışmaların popüler çalışmalardan farklı olarak kendini bilimsel temellere ve araştırmalara dayandırmaya çalıştığı söylenebilse de, iş yaşamında akademik çalışmaların mı yoksa popüler yayınlardaki önerilerin mi daha fazla benimsendiği ve dikkate alındığı da ayrı bir tartışma konusudur.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynakça

(1) Omay, U. (2022), “Çok Yoğun, Hep Meşgul”, Satınalma Dergisi, 01 Eylül, Çevrim içi: https://satinalmadergisi.com/cok-yogun-hep-mesgul/

(2) Parkinson, C. N. (1957), Parkinson’s Law and Other Studies in Administration, The Riverside Press, Cambridge, pp. 2.

(3) a.g.e., 2-3.

(4) a.g.e., 2-7.

(5) a.g.e., 7-10.

(6) a.g.e., 7-8.

(7) Simkin, J. (2020), “Royal Navy and the First World War”, Çevrim içi: https://spartacus-educational.com/FWWnavy.htm, 20.09.2022.

(8) Parkinson, a.g.e., 8-9.

(9) Omay, a.g.e.

(10) Gough, L. (2011), C. Northcote Parkinson’s Parkinson’s Law: A Modern-day Interpretation of a Management Classic, Infınite Ideas, Oxford.

(11) Sebestyén, A. (2022), “Parkinson’s Law and an Ironic Rhetoric of Management”. Hungarian Journal of English and American Studies, 28 (1), doi:10.30608/HJEAS/2022/28/1/10.

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Tedarikçiler Aranıyor: Üniversite Kantin, Kafe ve Restoran Alımları

ALIM TALEBİ : “Üniversite Kampüs yerleşkesi içinde yer alan kantin, kafe ve restaurantlara ait satınalma, stok yönetimi ve satış faaliyetlerini gerçekleştiriyoruz.
Bu bağlamda tedarikçiler ve çözüm ortakları arıyoruz.”

Tüm güncel alım taleplerini incelemek için TİCARET PANELİ ne gidiniz.

https://satinalmadergisi.com/ticaret-paneli/ 

Teklif vermek ve alım detaylarını görmek için Tedarikçi veya Satıcı Üyeliği gerekmektedir.

 

Ürün ve Tedarikçi Araştırması için Satınalma Talep Formu‘nu doldurunuz.

Lojistik ve Tedarik Zinciri Gündemi Eylül 2022

Satınalma Dergisi abonelerine özel Lojistik ve Tedarik Zinciri Gündem Klasörü yayında…

Pandemi sonrasında havayolu sektörü toparlanıyor.

Konteyner fiyatları düşme eğiliminde. Fakat hala yüksek.

Liman kapasitelerine ait projeksiyonlar.

Şirket yatırım haberleri.

Türkiye ve bölge ülkeleri…

Tedarik zinciri yönetiminde trendler…

Abonelik işlemleri için DİJİTAL İŞLEM MERKEZİNİ ziyaret ediniz.