Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde Teknik Şartnamede FDA Belgesinin İstenmesi?

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde Teknik şartnamede Fda Belgesinin İstenmesi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde Teknik Şartnamede FDA Belgesinin İstenmesi?

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde Teknik şartnamede Fda Belgesinin İstenmesi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündemİtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle, Teknik Şartname’nin 16’ncı maddesinde yer verilen FDA onayı şartının Amerika Birleşik Devletleri sınırları içerisinde satılabilmesi ve kullanılabilmesi için alınması gereken zorunlu bir belge olduğu, Amerika Birleşik Devleti sınırları dışında kullanılacak sistem veya reaktiflerin FDA onayı olmasının aranmaması gerektiği, nitekim teklif edecek oldukları ……. marka LTS-3000B model tam otomatik sıvı bazlı sitoloji sisteminin FDA belgesinin Avrupa’daki karşılığı olan CE belgesine sahip olduğu, iddialarına yer verilmiştir.

Güncel Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

 

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “Temel ilkeler” başlıklı 5’inci maddesinde “İdareler, bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde; saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur…” hükmü, “Şartnameler” başlıklı 12’nci maddesinde “…İhale konusu mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin teknik kriterlerine ihale dokümanının bir parçası olan teknik şartnamelerde yer verilir. Belirlenecek teknik kriterler, verimliliği ve fonksiyonelliği sağlamaya yönelik olacak, rekabeti engelleyici hususlar içermeyecek ve bütün istekliler için fırsat eşitliği sağlayacaktır. Teknik şartnamelerde, varsa ulusal ve/veya uluslararası teknik standartlara uygunluğu sağlamaya yönelik düzenlemeler de yapılır. Bu şartnamelerde teknik özelliklere ve tanımlamalara yer verilir. Belli bir marka, model, patent, menşei, kaynak veya ürün belirtilemez ve belirli bir marka veya modele yönelik özellik ve tanımlamalara yer verilmeyecektir. Ancak, ulusal ve/veya uluslararası teknik standartların bulunmaması veya teknik özelliklerin belirlenmesinin mümkün olmaması hallerinde “veya dengi” ifadesine yer verilmek şartıyla marka veya model belirtilebilir.” hükmü,

Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Teknik Şartname” başlıklı 16’nci maddesinde “(1) İşin teknik ayrıntılarını ve şartlarını gösteren bir teknik şartname hazırlanarak ihale dokümanına dahil edilir. Teknik şartnamelerde belirlenecek teknik kriterlerin, verimliliği ve fonksiyonelliği sağlamaya yönelik olması, rekabeti engelleyici hususlar içermemesi ve bütün istekliler için fırsat eşitliği sağlaması zorunludur. Bu şartnamelerde yerli isteklilerin katılımını engelleyici düzenlemelere yer verilemez. (2) Teknik şartnamede, varsa ulusal ve/veya uluslararası teknik standartlara uygunluğu sağlamaya yönelik düzenlemeler de yapılır. Bu şartnamede teknik özelliklere ve tanımlamalara yer verilir. Belli bir marka, model, patent, menşei, kaynak veya ürün belirtilemez ve belirli bir marka veya modele yönelik özellik ve tanımlamalara yer verilemez. Ancak, ulusal ve/veya uluslararası teknik standartların bulunmaması veya teknik özelliklerin belirlenmesinin mümkün olmaması hallerinde “veya dengi” ifadesine yer verilmek şartıyla marka veya model belirtilebilir. (3) Teknik şartnamenin idare tarafından hazırlanması esastır. Ancak, işin özelliğinin gerektirdiği hallerde ihale yetkilisi tarafından onaylanması kaydıyla teknik şartname, Kanun hükümlerine uygun olarak danışmanlık hizmet sunucularına hazırlattırılabilir. (4) İhale konusu işte kullanılacak malzeme, araç, teçhizat, makine ve ekipmanın teknik özellikleri, öncelikle yerli malının da kullanılmasını sağlayacak şekilde belirlenir. Bunlara ilişkin kullanım kılavuzlarına yönelik teknik şartnamede düzenleme yapılabilir.” hükmü,

Teknik Şartname’nin “C. Genel İstek ve Özellikler” başlığı altında yer alan 6’ncı maddesinde “4. Cihazlara aynı anda en az 20 Lam yüklenebilmelidir. 20 lam yüklenebilen cihazdan en az 1 adet kurulmalıdır, ihtiyaç duymaları halinde firmadan ikinci cihaz kurma talebinde bulunabilirler. Firma bunu karşılamakla yükümlü olacaktır. Sistemler saatte 48 adet yayılmış ve boyanmış lam hazırlayabilme kapasitesine sahip olmalıdır. Teklif edilecek cihaz aynı anda yayma boyama yapmıyorsa, yüklenici firma sisteme ek bir boyama cihazı ve sistemle aynı marka boyayı temin edecektir. Nihai karar, en az bir tıbbi patoloji uzmanının da hazır bulunacağı demo sonrası verilmelidir.

  1. Cihaz yabancı menşeili ise uluslararası kalite standartlarından FDA onayına sahip olmalıdır.

  1. Sistem materyal içinde mevcut mukus, kan ve debris gibi maddeleri ayrıştırmak ve suboptimal veya yetersiz materyal gibi tekrar gerektiren durumları minimize edebildiği yurtdışında yapılmış ve bilimsel olarak değerli yayınlarda en az 2 çalışmayla belgelenmelidir.
  2. Sistem ile hazırlanan yaymalardan, gerekli görüldüğünde histokimyasal boyama yöntemlerin yanı sıra in-situ hibridizasyon, İFA ve Nükleik asit Amplifikasyon yöntemleri (HPV, C.trachomatis, N.gonorrhoeae vb.) içinde uygun olmalı ve bu sistemle hazırlanan materyaller ile en az 5 bilimsel olarak kabul gören yurtdışında yapılmış yayınlarla beyan edilmelidir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Başvuruya konu ihalenin ……. Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından açık ihale usulüyle ve birim fiyat teklif alınmak suretiyle 26.05.2025 tarihinde gerçekleştirilen “Otomatik Sıvı Bazlı Jinekolojik ve Non-Jinekolojik Sitoloji Preperat Hazırlama Sistemi Cihazı Laboratuvar Hizmet Alımı (Puan Karşılığı 24 Aylık)” ihalesi olduğu, söz konusu ihalede 4 adet doküman indirildiği, ihaleye 1 istekli tarafından teklif verildiği, inceleme tarihi itibarıyla ihale komisyonu kararı alınmadığı,

Başvuru sahibinin iddiasının Teknik Şartname’nin 4, 16, 30 ve 31’inci maddelerinin rekabeti engellediği ve yine 4’üncü maddenin sadece belli markayı işaret ettiği bu açıdan Kamu ihale Kanunu’nun 12’nci maddesine aykırılık teşkil ettiği yönünde olduğu,

İdare tarafından 08.05.2025 tarihinde EKAP üzerinden gönderilen şikayete cevap yazısında Teknik Şartname’nin 4’üncü maddesinde belirtilen saatlik kapasitenin (48 lam) düşürülmesinin laboratuvarın iş yükünü ve sonuçların zamanında çıkmasını etkileyeceğinin, Şartname’nin 16’ncı maddesinde istenilen FDA onayının ürünlerin güvenliği ve hasta sonucunun doğru, güvenli ve zamanında raporlanmasına destek sağlayacağının, Şartname’nin 30’uncu ve 31’inci maddelerinde istenilen belgelerin sitolojik tanıda kullanılan sıvı bazlı sitoloji hazırlama sistemlerinin, doğrudan tanı doğruluğunu etkileyen cihazlar olması nedeniyle güvenli ve doğru raporlama için önem arz ettiğinin ifade edildiği anlaşılmıştır.

13.05.2025 tarihli zeyilname ile başvuruya konu edilmeyen Teknik Şartname’nin 28’inci maddesinde değişiklik yapıldığı, ayrıca 32 maddeden oluşan Teknik Şartname’nin 31 madde olarak güncellenmesi sonucunda, başvuruya konu olan 30 ve 31’inci maddelerin içeriklerinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın madde numaralarının sırasıyla 29 ve 30 olarak değiştirildiği tespit edilmiştir. Bu açıdan inceleme tespit ve hukuki değerlendirme açısından başvuru sahibinin iddialarının Teknik Şartname’nin 4’üncü, 16’ncı, 29’uncu ve 30’uncu maddelerine yönelik olduğu değerlendirilmiştir.

Başvuru sahibi isteklinin ihale dokümanı düzenlemelerine ilişkin iddiasına yönelik yapılan incelemede; Teknik Şartname’nin 16’ncı maddesinde yabancı menşeili cihazlar için FDA onayına sahip olunması gerektiğinin düzenlendiği görülmüş olup FDA onayının, Amerika Birleşik Devletleri’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından verilen onay olduğu, ilaca ilişkin bir teknik özellik olmadığı, ilaçların ya da cihazların piyasaya arzına ilişkin bir belge olduğu anlaşılmıştır.

Söz konusu onayın ABD’de faaliyet gösteren ya da göstermek isteyen firmalar tarafından alınmasının zorunlu olduğu, dolayısıyla ihale konusu cihaza ilişkin istenen FDA belgesinin ihaleye teklif sunacak her istekli tarafından karşılanmasının beklenemeyeceği, aksi bir yorumun uluslararası sektörde faaliyet gösteren tüm firmaların ABD’de de faaliyet göstermesi gerektiği kabulünü doğuracağı anlaşılmış olup yabancı menşeili cihazlar için “ürünlerin güvenliği ve hasta sonucunun doğru, güvenli ve zamanında raporlanmasına destek” sağlamak adına bir düzenleme yapılması ihtiyacı doğması durumunda FDA onayının/belgesinin yanı sıra farklı ülkelerden ve farklı kuruluşlar tarafından düzenlenen emsal belgelerin de istenilmesinin uygun olacağı anlaşılmıştır.

Bu açıdan kalite ve standardın belirlenmesi amacıyla yalnızca belli bir belgenin istenmesi ve bu belgeye eşdeğer nitelikte diğer belgelerin kabul edilmemesi sonucunu doğuracak söz konusu düzenlemenin 4734 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinde yer alan temel ilkelere aykırılık oluşturduğu sonucuna varılmıştır

Laboratuvar Hizmet Alımı İhalesinde Teknik şartnamede Fda Belgesinin İstenmesi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

Alım Talebi: Sıva Filesi

Alım Talebi Sıva Filesi

Alım Talebi: Sıva Filesi

Bir firmamız için sıva filesi alımı yapılacaktır. Gözenek aralığı 2.5 mm. x 2.5 mm, 160 gr. olması istenmektedir. En az 50 metrelik rulolar halinde, toplamda 3.000 metre alım yapılacaktır.

Teslim yeri İstanbul – Esenyurt olup, ödeme şekli nakit (peşin) dir.

İlgili olan üretici ya da satıcıların, ürünün teknik detayları, spekleri vb. gibi diğer ayrıntılar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi Sıva Filesi

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (750 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup, bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Mikro Kararların Makro Sonuçları: Satın Alma Kararlarında Davranışsal Ekonomi ve Kurumsal Refleksler

Mikro Kararların Makro Sonuçları Satın Alma Kararlarında Davranışsal Ekonomi Ve Kurumsal Refleksler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Mikro Kararların Makro Sonuçları: Satın Alma Kararlarında Davranışsal Ekonomi ve Kurumsal Refleksler

Mikro Kararların Makro Sonuçları Satın Alma Kararlarında Davranışsal Ekonomi Ve Kurumsal Refleksler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBazen en büyük stratejik sonuçlar, ilk bakışta sıradan görünen küçük tercihlerden doğar. Özellikle satın alma süreçlerinde büyük tedarik anlaşmaları, stratejik iş birlikleri veya kriz yönetimi kadar önemli bir başka alan daha vardır: günlük kararlar.

Rutin gibi görünen bu mikro kararlar zamanla kurumun maliyet yapısını, işleyiş hızını, kalite algısını ve hatta marka itibarını bile şekillendirebilir. Harvard Business School’un 2020 tarihli çalışmasına göre, bir yöneticinin günde ortalama 70 ila 100 arası mikro karar aldığı ortaya konmuştur. Bunların %90’ı hızlı ve sezgisel olarak verilir. Ancak bu kararların biriktiği yer, kurumsal stratejinin kalbidir.

Mikro kararlar, günlük operasyonlarda sıklıkla verdiğimiz, hızlı, çoğu zaman alışkanlığa dönüşmüş tercihlerdir. Örneğin:

  • Hangi tedarikçiden sipariş geçileceği,
  • Hangi markanın seçileceği,
  • “Bu seferlik kargo farkını göz ardı edelim” gibi anlık çözümler.

Davranışsal ekonomi alanında Nobel ödüllü Daniel Kahneman’a göre, insanlar kararlarının çoğunu Sistem 1 (hızlı, otomatik, sezgisel sistem) ile verir. Bu da demek oluyor ki, kurum içindeki satın alma tercihlerinin önemli bir kısmı görünmez önyargılar, alışkanlıklar ve kısıtlı dikkat kaynaklarıyla şekilleniyor.

London School of Economics tarafından yapılan bir analiz, küçük tercihlerin uzun vadede organizasyonlara %6 ila %15 arasında fark yaratan maliyet sonuçları doğurduğunu gösteriyor.

Örneğin, her ay birkaç yüz TL farkla yapılan tekrar siparişler yıl sonunda ciddi sapmalara neden olabilir. Daha önemlisi ise fırsat maliyetleridir. “Her zaman aynı tedarikçiden alalım” yaklaşımı, aslında daha kaliteli veya uygun maliyetli alternatifleri görmezden gelmeye neden olabilir. Buradaki sorun karar değil, karar alma şeklidir: alışkanlık refleksiyle verilen kararlar.

Kurum kültürü yalnızca misyon bildirgeleriyle değil, her gün verilen mikro kararlarla şekillenir. “Bu sefer böyle olsun” cümlesi bile zamanla norm haline gelir. Bu nedenle mikro düzeydeki kararlar aslında kolektif değer sisteminin inşasında kritik rol oynar.

MIT Sloan Management Review’de yayımlanan bir araştırma, “karar alma davranışlarının kurumsal sürdürülebilirlik ve etik değerlerle tutarlılığı”nın kurum performansını doğrudan etkilediğini belirtiyor. Bu bağlamda, satın alma profesyonelleri yalnızca bütçe yöneten değil; aynı zamanda kültür taşıyan bireylerdir.

Tedarikçiye zamanında geri dönülmemesi, güveni zedeler. Teknik detayların atlanması, kalite şikâyeti doğurur. Eksik bilgilendirme, iç müşterinin motivasyonunu düşürür. McKinsey’nin 2022 raporuna göre, müşteri memnuniyetindeki %10’luk artışın %40’ı, küçük operasyonel kararların iyileştirilmesinden kaynaklanıyor. Bu da bize şunu gösteriyor: kurumsal itibarı inşa eden sadece büyük projeler değil, görünmeyen detaylardır.

Peki ne yapabiliriz? Kurumlar Mikro Farkındalık Geliştirme önerileri:

Davranışsal Gözlem Süreçleri Kurun: Rutin kararlarda hangi örüntüler tekrar ediyor? Kim, ne zaman, neye göre karar veriyor?

  • “Karar Panoları” Oluşturun: Satın alma süreçlerinde kritik olmayan ama tekrar eden kararlar için görsel ve kısa referans listeleri hazırlayın.
  • Alternatif Görüş İklimi Yaratın: “Böyle gelmiş böyle gider” cümlesinin fark edildiği yerde alternatifleri konuşan bir kültür inşa edin.
  • Mikro Vaka Analizleri Paylaşın: Küçük hataların büyük etkilerini anlatan gerçek vaka hikâyeleriyle farkındalığı güçlendirin.
  • Esnek Rehberlik Sistemleri Kurun: Mikro seviyedeki kararlar için katı kurallar değil, yön gösterici prensipler oluşturun.

Satın alma profesyonelleri olarak, stratejinin yalnızca büyük toplantılarda değil, gündelik eylemlerde de başladığını biliyoruz. Çünkü her mikro karar, şirketin geleceğine bırakılmış bir izdir. Evet, bazen sadece bir kutu siparişi ya da kargo tercihi gibi görünen bir adım, yarının maliyet yapısını veya marka algısını belirleyebilir. Bu nedenle bizler sadece iyi kararlar veren değil; iyi düşünen, fark eden ve kültür yaratan liderler olmalıyız. Hep hatırlayalım: Büyük etki, küçük tercihlerde gizlidir.

Mikro Kararların Makro Sonuçları Satın Alma Kararlarında Davranışsal Ekonomi Ve Kurumsal Refleksler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemM.Efsun Yüksel TUNÇ

Eğitmen ve Yönetim Danışmanı

Yaşam ve Yönetici Koçu

efsun@indus.com.tr

https://www.linkedin.com/in/efsunyukseltunc/

Instagram @indusefsun

 

İşyerine Gittiği Halde İş Görme Borcunu İfaya Hiç Başlamayan Bir İşçi Devamsızlıkta Bulunmuş Sayılır mı?

İşyerine Gittiği Halde İş Görme Borcunu İfaya Hiç Başlamayan Bir İşçi Devamsızlıkta Bulunmuş Sayılır Mı

İşyerine Gittiği Halde İş Görme Borcunu İfaya Hiç Başlamayan Bir İşçi Devamsızlıkta Bulunmuş Sayılır mı?

Lütfi İNCİROĞLU

İşyerine Gittiği Halde İş Görme Borcunu İfaya Hiç Başlamayan Bir İşçi Devamsızlıkta Bulunmuş Sayılır Mıİşçinin işverenden izin almaksızın ve haklı bir nedeni ol­maksızın 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirtilen süreler kadar işe devam etmemesi hali de­vamsızlık olarak tanımlanabilir. Devamsızlığın ispat yükü işverene aittir. İş­veren devamsızlık olgusunu tuttuğu tutanaklar, çektiği ihtarnameler, işyeri kayıtları ve tanıklar aracılığı ile kanıtlayabilir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (g) alt bendinde, “işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi” halinde, işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu kurala bağlanmıştır.

Ancak, bu hükmün uygulanabilmesi için, biri devamsızlığın süresi, di­ğeri sebebi olmak üzere her iki koşulun birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. Yani devamsızlık haklı sebebe dayanıyorsa iş sözleşmesi bildirimsiz feshedi­lemez. Haklı nedenler; İstirahat, bir yakının ölümü, yardıma koşma zorunlu­luğu, resmi makamların çağrısı, tutukluluk, eşinin doğumu gibi haller sayıla­bilir. Burada önemli olan objektif iyi niyet kurallarına tarafların uymasıdır.

İşverenin ücretli ya da ücretsiz olarak izin verdiği bir işçinin, izin süresince işyerine gitmesi beklenemeyeceğinden, bu durumda bir devamsızlıktan söz edilemez. Ancak yıllık izin zamanını belirlemek işverenin yönetim hakkı kapsamında olduğundan, işçinin kendiliğinden ayrılması söz konusu olamaz. İşçinin yıllık iznini kullandığını belirterek işyerine gelmemesi, işverence izinli sayılmadığı sürece devamsızlık halini oluşturur (Y9.HD. 1.7.2008 gün 2007/21656 E, 2008/18647 K.).

İşçinin işe devamsızlığı, her durumda işverene haklı fesih imkanı vermez. Devamsızlığın haklı bir nedene dayanması halinde, işverenin derhal ve haklı nedenle fesih imkanı bulunmamaktadır (Y9.HD. 9.5.2008 gün, 2007/16956 E, 2008/11983 K). İşçinin hastalığı, aile fertlerinden birinin ya da yakınlarının ölümü veya hastalığı, işçinin tanıklık ve bilirkişilik yapması gibi haller, işe devamsızlığı haklı kılan nedenlerdir. Mazeretin ispatı noktasında, sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece özel sağlık kuruluşlarından alınan raporlara da değer verilmelidir.

Devamsızlık süresi, ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü ya da bir ayda üç işgünü olmadıkça, işverenin haklı fesih imkanı yoktur. Belirtilen işgünlerinde hiç çalışmamış olunması gerekir. Devamsızlık saatlerinin toplanması suretiyle belli bir gün sayısına ulaşılmasıyla işverenin haklı fesih imkanı doğmaz.

Devamsızlık, işçinin işine devam etmemesi halidir. İşyerine gittiği halde iş görme borcunu ifaya hiç başlamayan bir işçi devamsızlıkta bulunmuş sayılmamalıdır. İşçinin yapmakla yükümlü olduğu ödevleri hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi ayrı bir fesih nedeni olup, bu durumda 4857 sayılı Yasanın 25/II-h maddesi uyarınca değerlendirme yapılmalıdır.

Maddede geçen “bir ay” ifadesi takvim ayını değil ilk devamsızlıktan sonra geçecek olan bir ayı ifade eder. İlk devamsızlığın yapıldığı gün ayın kaçıncı günüyse takip eden ayın aynı günü bir aylık süre sona erer. Son ayda ilk devamsızlığının gerçekleştiği günün bulunmaması halinde son ayın son günü bir aylık süre dolmuş olur. Sonraki devamsızlıklar ise takip eden aylık dönemler içinde değerlendirilir.

İşgünü, işçi bakımından çalışılması gereken gün olarak anlaşılmalıdır. İş sözleşmesinde, genel tatil günlerinde çalışılacağına dair bir kural mevcutsa, bu taktirde söz konusu günlerde çalışılmaması da işverene haklı fesih imkanı tanır.

İşyerinde Cumartesi günü iş günü ise belirtilen günde devamsızlık da diğer koşulların varlığı halinde haklı fesih nedenini oluşturabilir (Y9.HD. 5.10.2009 gün, 2008/43280 E, 2009/25721 K).

İş sözleşmesinin askıya alınması durumunda, işçinin çalışması gereken günde işe başlamaması da devamsızlık olarak değerlendirilmelidir (Y9.HD. 25.4.2008 gün, 2007/15152 E, 2008/10326 K.).

Davalının 4857 sayılı Yasanın 25. maddesi (g) alt bendinde yer alan ve “işçinin işe devamsızlığı” haline ilişkin öngörülen düzenleme gereğince, üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği ve iş akdini haklı olarak feshettiğini yöntemince ispat ettiği sonucuna ulaşılmalıdır. Bu durumda, dosya içeriğine uygun olmayan yazılı gerekçeyle, davalı tarafından iş akdinin haklı nedenlerle feshedildiğinin ispat edilemediğine karar verilmesi isabetli değildir (Y9.HD. 23.02.2021 gün, 2021/1158 E, 2021/4708 K.).

İşyerine Gittiği Halde İş Görme Borcunu İfaya Hiç Başlamayan Bir İşçi Devamsızlıkta Bulunmuş Sayılır MıSonuç olarak, işçinin işverenden izin almaksızın ve haklı bir nedeni ol­maksızın 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirtilen süreler kadar işe devam etmemesi hali de­vamsızlık olarak tanımlanabilir. Devamsızlığın ispat yükü işverene aittir. İş­veren devamsızlık olgusunu tuttuğu tutanaklar, çektiği ihtarnameler, işyeri kayıtları ve tanıklar aracılığı ile kanıtlayabilir. Yargıtay uygulamasına göre, “İşyerine gittiği halde iş görme borcunu ifaya hiç başlamayan bir işçi devamsızlıkta bulunmuş sayılmaz. İşçinin yapmakla yükümlü olduğu ödevleri hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi ayrı bir fesih nedeni olup, bu durumda 4857 sayılı Yasanın 25/II-h maddesi uyarınca değerlendirme yapılmalıdır.

Lütfi İNCİROĞLU

Tedarik Zinciri Gündem Sunum Klasörünü İndirebilirsiniz “Sürdürülebilir Kalkınma Raporu ve Türkiye Analizi”

Sürdürülebilir Kalkınma Raporu Ve Türkiye Analizi

Değerli Yöneticiler,

Sürdürülebilir Kalkınma Raporu Ve Türkiye Analizi2025 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu yayınlandı. Temmuz ayı tedarik zinciri gündem konusu olarak bu raporu ve Türkiye verilerini incelemek istedim. Sürdürülebilir Kalkınma Raporu’nda her bir ülke 17 başlık ve 126 gösterge ile incelenmektedir.

2025 Yılı Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Endeksi’nde Türkiye, 167 Ülke İçerisinde 73. Sırada…

Bu klasör içerisinde tüm göstergeleri tek tek ülkeler arası karşılaştırmak pek mümkün olamadığı için öne çıkan belirli performans göstergelerini mercek altına aldım. Klasörde yöntem olarak Türkiye ve onunla birlikte çoğunluğu OECD ülke verilerini birlikte vermeye özen gösterdim. Ayrıca coğrafi olarak yakın bölge ülkeleri, Avrupa ve dünyadan önde gelen ülkeleri de göz önünde bulundurdum.

Şirketlerimizin sürdürülebilirlik raporları incelediğinde, firma faaliyetleri ile Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasındaki bağların etraflıca ele alındığını görmekteyiz. Şirket sürdürülebilirlik seviyesinin anlaşılması ve sürdürülebilirlik olgunluğu açısından eksikliklerin de rahatlıkla görülebileceği bir çalışma. Raporun şirketlerimizin sürdürülebilirlik anlayış ve uygulamalarının gelişimi açısından ışık tutacağını düşünüyorum.

Eğitim kataloğumuzun linkini http://satinalmadergisi.com/egitim.pdf paylaşıyorum.

Klasör gönderim listesine eklenmek isteyen arkadaşlarımızın egitim@SatinalmaDergisi.com a kısa bir dönüş yapmaları yeterli.

TEDARİK ZİNCİRİ GÜNDEMİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA RAPORU ve TÜRKİYE ANALİZİ SUNUM KLASÖRÜNÜ İNDİREBİLİRSİNİZ.

(Klasörü indirmek için tıklayınız)

Saygılarımla,

Prof. Dr. Murat ERDAL

Güçlü Türkiye Güçlü Sanayi Fabrika 1024x374

Deniz Taşımacılığı ve Sigorta Sektörü Değişen Jeopolitik Dengelerden Etkileniyor

Yöneticiler Için Stratejik Müzakere Eğitimi Haber Deniz Taşımacılığı Ve Sigorta Sektörü Değişen Jeopolitik Dengelerden Etkileniyor

Deniz Taşımacılığı ve Sigorta Sektörü Değişen Jeopolitik Dengelerden Etkileniyor

Yöneticiler Için Stratejik Müzakere Eğitimi Haber Deniz Taşımacılığı Ve Sigorta Sektörü Değişen Jeopolitik Dengelerden EtkileniyorOrtadoğu da yükselen jeopolitik gerilimin, küresel sigorta ve reasürans piyasalarında yeni bir kırılma noktası oluşturduğunu belirten IBS Sigorta ve Reasürans Brokerliği CEO’su Murat Çiftçi, yaşanan gelişmelerin sektöre etkilerine dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.

Artan küresel gerilimlerin, yalnızca diplomatik dengeleri değil; lojistikten sigortacılığa kadar birçok sektörü doğrudan etkiliyor. Bu gelişmelerin deniz taşımacılığı ve sigorta üzerindeki yansımalarını değerlendiren Murat Çiftçi, “Jeopolitik gerilimler, deniz taşımacılığının sürekliliğini ve güvenliğini doğrudan etkileyen en kritik dışsal faktörlerden biridir. Bu tür gerilimler; gemi güzergâhlarının değişmesine, taşıma maliyetlerinin yükselmesine, limanlara erişimin kısıtlanmasına ve operasyonel risklerin artmasına neden olur. Özellikle çatışma bölgelerine yakın seyreden ticaret yolları –örneğin Hürmüz Boğazı, Kızıldeniz, Bab el-Mandeb gibi hassas geçitler– ciddi tehdit altına girebilir. Bunun sonucu olarak navlun fiyatlarında ani yükselişler, teslimat sürelerinde sapmalar ve taşıyıcılar için artan güvenlik maliyetleri gözlemlenebilir” dedi.

Yakın Dönemde Yaşanan Jeopolitik Gerilimler Analiz Ediliyor

Murat çiftçi,Son dönemde Ortadoğu merkezli ticaret rotalarında ciddi kırılmalar yaşandığına dikkat çeken Murat Çiftçi, deniz taşımacılığı rotalarının değişmesine neden olan jeopolitik olayları şu örneklerle sıraladı: “Kızıldeniz’den geçen taşıma hatları, çeşitli grupların saldırıları nedeniyle daha riskli hale geldi. Bu durum, özellikle Asya-Avrupa arasında ticaret yapan taşıyıcıları, Ümit Burnu gibi daha uzun ve maliyetli rotaları tercih etmeye zorladı. Bu değişim sadece yakıt ve zaman maliyeti değil, aynı zamanda sigorta primlerinin artması ve gemi bulunurluğunun azalması gibi ikincil etkiler doğurdu. İleriye dönük olarak; eğer bölgedeki gerilimler kontrol altına alınamazsa, deniz taşımacılığı rotalarının kalıcı olarak değişmesi, alternatif lojistik çözümlere (örneğin demiryolu ve kara nakliyesi) yönelim ve sigorta ürünlerinin yeniden yapılandırılması gibi gelişmeler kaçınılmaz olacaktır.”

Sigortacılık Sektörü Yeniden Yapılanıyor

Jeopolitik risklerin artmasının, sigorta sektöründe hem teknik hem de finansal sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Murat Çiftçi, “Öncelikle, sigorta primlerinde belirgin bir artış yaşanır; çünkü riskin gerçekleşme olasılığı yükselmiştir. Ayrıca bazı bölgeler “yüksek riskli bölge” ilan edilerek teminat dışında bırakılabilir ya da özel onaylara tabi hale gelebilir. Bununla birlikte; reasürans maliyetleri artar, poliçe şartları yeniden tanımlanır ve sigorta sağlayıcılar daha selektif davranmaya başlar. Bu durum, taşıyıcılar ve ihracatçılar için sigorta bulmayı zorlaştırabilir ve nakliyat operasyonlarını daha karmaşık hale getirebilir” dedi.

Deniz Sigortacılığında Yeni İhtiyaçlar Doğdu

Yöneticiler Için Stratejik Müzakere Eğitimi Haber Deniz Taşımacılığı Ve Sigorta Sektörü Değişen Jeopolitik Dengelerden EtkileniyorMurat Çiftçi, deniz taşımacılığında jeopolitik risklere karşı en etkin koruma sağlayan sigorta türleri hakkında şunları söyledi: “Savaş ve Grev (War and Strikes) klozlarını içeren Gövde ve Makine (Hull & Machinery) sigortaları ile Yük Sigortaları (Cargo Insurance) kapsamındaki savaş teminatlarıdır. Ayrıca, bazı özel durumlar için Kidnap & Ransom (K&R) sigortaları, Political Risk Insurance ve Marine War Insurance gibi ek poliçelerle genişletilmiş koruma sağlanır. Bu sigorta türleri; savaş, iç savaş, terörizm, sabotaj, el koyma ve abluka gibi durumları kapsayarak armatörlerin ve yük sahiplerinin risklerini minimize eder.”


MÜZAKERE TEKNİKLERİ VE PAZARLIK BECERİLERİ MAKALELERİ
“Taktikler bazen pazarlık sürecinin başı, bazen ortası bazen de sonunda etkilidir.”

PAZARLIK MASASI ve PAZARLIK TAKTİKLERİ

“If you are not at the table, you are on the menu”.

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

MÜZAKERE & PAZARLIK EĞİTİM TESTLERİ

Dolar 20 Lira Olsaydı – Bölüm 1

Dolar 20 Lira Olsaydı – Bölüm 1 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Dolar 20 Lira Olsaydı – Bölüm 1

Dolar 20 Lira mı?

İnanmadınız değil mi?Reşat Bağcıoğlu Dolar 20 Lira

Doğrusunu isterseniz ben de inanmadım.

Dolar 20 Lira olmaz elbette.

 

Farz edelim ki 1 dolar 20 Lira olsa…

Ama şunu söyleyebilirim; Yarım dolar 20 Lira. Ben bu haberi bir yerden okumuştum, ama nereden?

Yarım DolarHesapta yanlışlık yok bence. Yarım dolardan bahsediliyor.

Bugün için doların 20 Lira olması uzak olasılık. Doların 20 Lira olmasını düşünmek dahi gerçekleşme olasılığı olmayan masal anlatmaya benziyor. Düşünmesi dahi tuhaf.

Bugün için doların 20 Lira olması uzak olasılık. Doların 20 Lira olmasını düşünmek dahi gerçekleşme olasılığı olmayan masal anlatmaya benziyor. Düşünmesi dahi tuhaf.

Dolar Yıllık Yükseliş

Geçmiş yıllarda dolarda iniş çıkış (volatilite) görülüyorsa da, doların ibrası yukarıyı gösteriyor. Dolayısıyla sürekli yükseliş seyrini gösterecektir bugünkü piyasa koşulları gereği

Bugünkü Piyasalarda Doların Seyri

 Bugünkü Piyasalarda Doların Seyri

Temmuz 2025 ayının üçüncü haftasında doların fiyatı 1 USD = TRL.40.50 civarı.

Bir an Doların 20 Lira Olduğunu, Döviz Kazandırıcı Faaliyetlerde Bulunan Mal Ve Hizmet Satan İhracatçılar Açısından Değerlendirelim

Bugünkü şartlar aynı kalır da dolar 20 Lira olursa; mal ve hizmet satan ihracatçılar açısından değerlendirdiğimizde sanırım firmalar teker teker kepenk kapatır, iflas eder, yurt dışı sözleşmelerini iptal etme yoluna gider. Dahası var…

Enflasyon verilerinin ve faiz dahil olmak üzere diğer ekonomik koşullarının aynı kalması durumunda dolar neden 20 Lira olsun diyebilirsiniz. Ben de doların 20 Liraya düşmeyeceğini bildiğim halde, ola ki 1 dolar 20 lira olursa;

  • İhracat, döviz kazandırıcı faaliyetler ve turizm bıçak gibi kesilir.

Tüm maliyetler bugünkü koşullarda Türk Lirası bazında hesaplanmaktadır. Üretici / ihracatçı firmalar üretim maliyetlerini hesap ederek, yurt dışına dolar veya Euro bazında satmak istemesi halinde, global pazarda fiyat tutturması zor.

Şöyle ki;

Bir gıda ürününü ele alalım. Gıda ürününün adının ne olduğu önemli değil, burada anlatmaya çalışacağım global piyasalardaki fiyatlar, üretim maliyetleri ve doların fiyatı 20 Lira olması halinde üretici / ihracatçının yaşayacağı çıkmazı ele alalım.

Örnek;

Dünya piyasalarında limonun tonu USD.2.000.- EXW olduğunu düşünelim. Türk Lirası olarak da TRL.80.000.- / ton fabrika teslimi olduğunu düşünelim. Referans olarak da 1 Doların TRL.40.- olduğunu varsayalım.

Limon Görsel 2Üretici firma limonun tonunu TRL.80.000.-‘a mal etsin. Maliyeti etkileyen her türlü masrafın ihracatçı tarafından yapıldığını, hatta bu masrafları yaparken paranın belli bir maliyeti olduğunu da unutmayalım. Demem odur ki firma kredi kullandıysa, krediye ödeyeceği faiz üretim maliyetlerini etkileyecektir.

Limon ürünü ihracata hazır hale geldi. Şimdi sıra yurt dışından Pazar arayama geldi.

Eğer doların fiyatı bugünkü değerlerde düşünüldüğünde üretici ihracatçı firma limonu yurt dışına USD.2.000.-‘ın üzerinde bir fiyata satarsa başa baş maliyetin biraz üzerinde satmış olur ki firmanın kâr marjı olması gerekir.

  • Limonun maliyeti: USD.2.000.- / ton EXW Fabrika
  • Limonun maliyetineUSD.250., lık kâr koyalım: USD.2.250.- / ton EXW Fabrika
  • Tabii dolar kurunu 40 Liradan hesapladık.

Buraya kadar her şey piyasanın dengesi çerçevesinde oluşan fiyatlar.

Peki, ya doların fiyatını hikayemize konu olan fiyat gibi 1 USD / 20 Lira. Farz edelim ki öyle olsun.

Şimdi firmanın yapacağı fiyatlamaya bakalım;

  • Limonun Türk Lirası bazında üretim maliyeti: TRL.80.000.-
  • Hikayemizde doların fiyatı TRL.20.-
  • Dünya piyasalarında limonun ton fiyatı USD.2.000.- / ton EXW Fabrika
  • Firmamızın verebileceği asgari fiyat: TRL.80.000.- Limonun üretim maliyeti / 1 USD = 20 Lira ise USD.4.000.- / ton EXW Fabrika fiyatı olur.

Şaka gibi gelse de doların fiyatı 20 lira olursa, ihracatçı ürettiği limonu başa baş fiyata yakın bir fiyata satmak isterse global piyasalara vereceği fiyat dolar bazında USD.4.000.- olacaktır.

Pazarımız Kaçar

Doları örnek referans olarak 20 Lira olarak ele aldım. Zaten doların 20 Lira olması pek olasılık dahilinde değildir. Peki ya gerçekten doların fiyatı 20 Lira olursa ne olur?

Hemen söyleyeyim;

İhracat adına bırakın limon satmayı, limonun çekirdeğini dahi yurt dışına satamayız.

Ülkemizde enflasyon var ise, üretim maliyetleri enflasyon oranında artar, üretim maliyetleri artınca buna bağlı olarak döviz fiyatlarının da enflasyon oranında artması gerekir ki, en azından en basit anlamda üretici / ihracatçı firma ticari hayatını sürdürebilsin, para kazansın, iş gücü kaybı olmasın.

Doların Fiyatı 50 Lira Olsaydı (Mesela)

Peki, ya doların fiyatını hikayemize konu olan fiyat gibi 1 USD / 50 Lira. Farz edelim ki öyle olsun.

Şimdi firmanın yapacağı fiyatlamaya bakalım;

  • Limonun Türk Lirası bazında üretim maliyeti: TRL.80.000.-
  • Hikayemizde doların fiyatı TRL.50.-
  • Dünya piyasalarında limonun ton fiyatı USD.2.000.- / ton EXW Fabrika
  • Firmamızın verebileceği asgari fiyat: TRL.80.000.- Limonun üretim maliyeti / 1 USD = 50 Lira ise USD.1.600.- / ton EXW Fabrika fiyatı olur.

Pazarın Hakimi OluruzDövizin Fiyatı

Konuya devam edeceğim. Dolar 20 lira olursa ihracatçının ve ithalatçının durumu ne olur sorusuna yanıt vereceğim.

Bir şey söyleyeyim mi; ithalatçı göbek atar, ihracatçı kara kara düşünür işini durdurur.

Dolar 20 Lira Olsaydı – Bölüm 1 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi  

 

7552 Sayılı İklim Kanunu: Temel Düzenlemeler ve Uygulama Çerçevesi

7552 Sayılı İklim Kanunu Temel Düzenlemeler Ve Uygulama çerçevesi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

7552 Sayılı İklim Kanunu: Temel Düzenlemeler ve Uygulama Çerçevesi

Gül SALDIRANER

7552 Sayılı İklim Kanunu Temel Düzenlemeler Ve Uygulama çerçevesi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemArtan sıcaklıklar, uzun süreli kuraklıklar, ani ve şiddetli yağışlar, seller, orman yangınları ve deniz seviyesindeki yükselme gibi etkiler, dünya genelinde yaşamı ve ekonomileri doğrudan tehdit etmektedir. İklim değişikliği, yalnızca çevresel bir sorun olmanın ötesinde, küresel ölçekte sistemik bir risk ve çok boyutlu bir kriz olarak değerlendirilmektedir. Bilimsel veriler, iklim krizinin doğal ekosistemlerin yanı sıra insan sağlığı, gıda güvenliği ve ekonomik kalkınma üzerinde de derin etkiler yarattığını göstermektedir.

Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2025 Küresel Riskler Raporu’na göre, önümüzdeki iki yıl içinde dünyayı bekleyen en büyük riskler arasında aşırı hava olayları ikinci sırada yer almakta; on yıllık perspektifte ise aşırı hava olayları, biyolojik çeşitliliğin kaybı, ekosistem çöküşü ve doğal kaynak kıtlığı ilk sıralarda yer almaktadır. Bu tablo, iklim krizinin sadece kısa vadeli bir tehdit değil, aynı zamanda küresel istikrarı etkileyen uzun vadeli bir yapısal sorun olduğunu ortaya koymaktadır.

Türkiye, 2015 yılında kabul edilen Paris İklim Anlaşması’nı 2021 yılı Ekim ayında resmen onaylayarak, küresel iklim hedeflerine uyum sağlama taahhüdünü hukuken bağlayıcı hale getirmiştir. Bu doğrultuda, 2053 net sıfır emisyon hedefini benimsemiş ve yeşil kalkınma vizyonunu ilan etmiştir. Bu gelişmeler, Türkiye’nin ulusal mevzuatını güçlendirmeye ve iklim politikalarını bağlayıcı düzenlemeler yoluyla hukuki güvence altına almaya yönelik adımlarını hızlandırmıştır.

Paris Anlaşması çerçevesindeki taahhütlerin, birçok ülke tarafından ulusal mevzuatlarına entegre edilmeye başlandığı görülmektedir. Birçok ülke, sera gazı emisyonlarının azaltımı, emisyon ticaret sistemleri, sınırda karbon düzenlemeleri ve yeşil finansman gibi alanları kapsayan bağlayıcı iklim yasaları çıkarmaktadır. Avrupa Birliği’nin 2050 net sıfır hedefini Avrupa İklim Yasası ile yasal zorunluluk haline getirmesi bu sürecin en önemli örneklerinden biridir.

Bu küresel gelişmeler doğrultusunda, 9 Temmuz 2025 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7552 sayılı İklim Kanunu ile  iklim değişikliğiyle mücadeleye ilişkin temel stratejiler ilk kez bütüncül bir yasal çerçeveye kavuşturulmuştur.

İklim Kanunu’nun Kapsamı ve Temel İlkeleri

Kapsam

İklim Kanunu, iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum sürecini bütüncül bir çerçevede ele alan temel yasal düzenlemedir. Yasa; sera gazı emisyonlarının azaltımı, iklim değişikliğine uyum faaliyetleri, karbon fiyatlandırması ve karbon piyasalarının kurulması, emisyon izin süreçleri, finansman araçları, yeşil taksonomi, kurumsal yetkilendirme, denetim ve yaptırımlar gibi alanlarda düzenlemeler getirmektedir.

Sektör ayrımı gözetilmeksizin, sera gazı emisyonuna yol açan tüm faaliyetler bu Kanun kapsamına alınmaktadır.

Temel İlkeler

Kanun, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğine uyum çalışmalarında aşağıdaki temel ilkeleri esas alır.

  • Ülkenin ortak fakat farklılaştırılmış sorumlulukları ve göreceli kabiliyetleri dikkate alınır.
  • Eşitlik, iklim adaleti ve ihtiyatlılık ilkeleri gözetilir.
  • Katılım, entegrasyon, sürdürülebilirlik ve şeffaflık ilkeleri temel alınır.
  • Adil geçiş ve ilerleme yaklaşımları dikkate alınır.

Kamu ve özel sektör, belirlenen tedbirlere ve yükümlülüklere uymakla yükümlüdür. Ulusal Katkı Beyanı hazırlanırken kalkınma öncelikleri dikkate alınır.

İklim Kanunu’nun temel yapısı ve kapsamı aşağıda şematik olarak sunulmaktadır.

Iklim Kanunu Kapsam Görseli

İklim Kanunu’nun Temel Yapısı ve Düzenleme Alanları

7552 sayılı İklim Kanunu, sektör ayrımı yapmaksızın sera gazı emisyonuna yol açan tüm faaliyetlerin yasal çerçevede yönetimini hedeflemektedir. Üç ana kısımdan oluşan sistematiğiyle Kanun; iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum politikalarından karbon piyasasına, destek mekanizmalarından yaptırımlara kadar çok sayıda düzenlemeyi kapsamaktadır. Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda hazırlanan Kanun; sera gazı emisyonlarının azaltılması, uyum faaliyetlerinin planlanması ve iklim finansmanı gibi alanlarda temel yasal çerçeveyi oluşturmaktadır.

Kanunun Düzenlediği Alanlar Nelerdir?

7552 sayılı İklim Kanunu kapsamında düzenlenen başlıca alanlar şunlardır:

  • Sera gazı emisyonlarının izlenmesi, raporlanması ve azaltılması,
  • İklim değişikliğine uyum önlemlerinin belirlenmesi ve uygulanması,
  • Ulusal Katkı Beyanı (NDC) hazırlanması ve güncellenmesi,
  • Kurumsal yapılanma: İklim Değişikliği Başkanlığı, Karbon Piyasası Kurulu ve ilgili kurulların görev ve yetkileri,
  • Emisyon izin süreçleri ve denetim yükümlülükleri,
  • Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve karbon piyasalarının kurulması,
  • Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) oluşturulması,
  • Türkiye Yeşil Taksonomisi ile yeşil finansman ve teşvik mekanizmalarının tanımlanması,
  • Karbon fiyatlandırması ve karbon kredilendirme sisteminin düzenlenmesi,
  • Döngüsel ekonomi ve sıfır atık uygulamalarının geliştirilmesi,
  • İklim finansmanı kaynaklarının geliştirilmesi ve kullanımına ilişkin esaslar,
  • Denetim, yaptırım ve idari para cezalarına ilişkin hükümler.

Kanunla Getirilen Temel Düzenlemeler Nelerdir?

  • Ulusal ve yerel düzeyde iklim strateji belgeleri hazırlanacaktır.
  • İşletmeler için sera gazı emisyon izni alma zorunluluğu getirilmiştir.
  • Emisyonların yıllık olarak izlenmesi, raporlanması ve doğrulanması yükümlülüğü getirilmiştir.
  • ETS kapsamında emisyon tahsisatlarının dağıtılması ve emisyon ticaretinin başlatılması düzenlenmiştir.
  • İthal edilen mallara karbon düzenlemesi yapılabilmesi için SKDM kurulabilmesi öngörülmektedir.
  • İklim değişikliğiyle mücadeleye ilişkin gelirlerin özel hesapta toplanması hüküm altına alınmıştır.
  • Enerji verimliliği, temiz teknoloji kullanımı ve kaynak verimliliği teşvik edilmektedir.

Kanun, uygulama esaslarının ikincil mevzuat kapsamında çıkarılacak yönetmeliklerle detaylandırılacağını düzenlemektedir.

Uygulama ve İzleme Yükümlülükleri

7552 sayılı İklim Kanunu kapsamında sera gazı emisyonlarının azaltılması ve uyum faaliyetlerinin yürütülmesi için işletmelere doğrudan yükümlülükler getirilmiştir. Kanun; uygulama, izleme ve raporlama süreçlerini düzenlemektedir.

  • Sera gazı emisyonuna yol açan işletmeler, belirlenen süre içinde sera gazı emisyon izni almakla yükümlüdür.
  • ETS kapsamındaki işletmelere yıllık emisyon tahsisatı yapılacaktır.
  • Enerji, su ve hammadde verimliliği sağlanması, yenilenebilir enerji kullanımı ve temiz teknoloji uygulamaları teşvik edilmektedir.
  • İşletmeler, sera gazı emisyonlarını yıllık olarak izlemek, raporlamak ve bağımsız doğrulamadan geçirmek zorundadır.
  • İzleme ve denetim süreçleri, İklim Değişikliği Başkanlığı ile ilgili yetkili kurumlar tarafından yürütülecektir

Cezai Yaptırımlar ve Denetim

  • Sera gazı emisyon izni almayan, raporlama yükümlülüğünü yerine getirmeyen veya yanlış bildirimde bulunan işletmelere idari para cezaları uygulanacaktır.
  • ETS kapsamındaki yükümlülüklere aykırı hareket eden işletmeler için:
    • Emisyon tahsisatı teslimi engellenebilir.
    • Faaliyet izinleri iptal edilebilir.
    • İdari para cezaları kademeli olarak artırılabilir.
  • Pilot uygulama süresince idari para cezaları %80 indirimli şekilde uygulanacaktır.
  • Denetim yetkisi İklim Değişikliği Başkanlığı’ndadır. İdari yaptırım kararları Başkanlık tarafından verilecektir.

Düzenleyici Kurumlar ve Kurumsal Yapılanma

Kanun ile merkezi ve yerel düzeyde düzenleyici ve denetleyici kurumların görev, yetki ve sorumlulukları belirlenmiştir.

1. İklim Değişikliği Başkanlığı

  • Kanunun uygulanmasından sorumlu ana kurumdur.
  • Emisyon izni, izleme, raporlama ve doğrulama süreçlerini yönetir.
  • Ulusal iklim stratejilerini koordine eder, ETS’nin kurulmasını sağlar.
  • Karbon piyasalarına ilişkin düzenlemeleri yapar.
  • Karbon fiyatlandırması ve veri yönetiminde yetkilidir.

2. Karbon Piyasası Kurulu

  • ETS piyasası ile ilgili temel politika ve kararları belirler.
  • Tahsisat planlarını onaylar, ücretsiz tahsisat oranlarını belirler.
  • Piyasa kuralları ve işleyişine ilişkin kararlar alır.

3. İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulları

  • Valilikler bünyesinde kurulur.
  • İl düzeyinde uyum planlarının hazırlanması ve yürütülmesinden sorumludur.

4. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK)

  • Yeşil finansman araçlarını düzenlemek ve denetlemekle yetkilidir.
  • Yeşil tahvil, yeşil sukuk gibi finansal ürünlerin kurallarını belirler.

5. Piyasa İşletmecisi (Borsa İstanbul veya yetkilendirilen kurum)

  • Karbon kredilerinin ve tahsisatların işlem göreceği piyasayı kurar ve işletir.
  • İşlem kayıt sistemini yönetir.

6. Merkezi Uzlaştırma Kuruluşu

  • ETS piyasasında teminat yönetimi ve nakit takas işlemlerini yürütür.

7. Ulusal Coğrafi Bilgi Platformu

  • Başkanlık, veri yönetimini bu platform üzerinden yürütür.
  • Elde edilen veriler diğer kamu kurumlarıyla paylaşılır.

8. Yetki Devri

  • Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, yetkilerini açık ve yazılı şekilde Başkanlığa devredebilir.

Sonuç

9 Temmuz 2025 tarihinde yürürlüğe giren 7552 sayılı İklim Kanunu, iklim değişikliğiyle mücadelede Türkiye’nin uzun vadeli iklim politikalarını ilk kez yasal güvence altına alan temel düzenleme olmuştur. Ülkemizin 2053 net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda hazırlanan bu Kanun, iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum politikalarına ilişkin uzun vadeli ve bağlayıcı bir yasal çerçeve oluşturmaktadır.

Kanun kapsamında:

  • Sera gazı emisyon izni alma, izleme, raporlama ve doğrulama yükümlülükleri getirilmiştir.
  • Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) kurulması ve işletilmesi hüküm altına alınmıştır.
  • Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) oluşturulmasına imkân tanınmıştır.
  • Türkiye Yeşil Taksonomisi ve yeşil finansman araçları tanımlanmıştır.
  • İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik gelirlerin toplanacağı özel bütçeli bir kaynak oluşturulmuştur.
  • Kanun kapsamında belirlenen yükümlülüklere uyulmaması durumunda idari para cezaları ve diğer yaptırımlar uygulanacaktır.

7552 Sayılı İklim Kanunu Temel Düzenlemeler Ve Uygulama çerçevesi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündemİklim Kanunu, sera gazı emisyonuna yol açan tüm faaliyetleri kapsamaktadır. Kanunun uygulama detayları ve sektör bazlı esasları çıkarılacak ikincil mevzuat ve yönetmeliklerle netleştirilecektir.

Gül SALDIRANER

Gül Hn Yazı Sonu Görseli

L’Oréal’in Dijital Atılımı: Yapay Zeka

L’oréal’in Dijital Atılımı Yapay Zeka Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

L’Oréal’in Dijital Atılımı: Yapay Zeka

Selin ERDAL

L’oréal’in Dijital Atılımı Yapay Zeka Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBir zamanlar güzellik denince akla ilk gelen şey makyaj çantamızdaki ürünlerdi. Şimdi ise algoritmalar, yapay zekâlar ve 3 boyutlu deneyimler bu dünyanın yeni aktörleri. Sadece ayna karşısında değil, veri tabanlarında ve bulut sistemlerinde de güzelliğin tanımı yeniden yazılıyor. Peki bu dönüşümün merkezinde kim var? L’Oréal. Moda ve teknoloji dünyasının devleriyle kurduğu stratejik iş birlikleri sayesinde güzelliği gelecekle buluşturan bu marka, şimdi de NVIDIA ile yepyeni bir dönemin kapısını aralıyor.

Güzellik endüstrisi, artık yalnızca estetik değil; teknolojiyle yeniden tanımlanan bir deneyim alanı. L’Oréal, bu dönüşümün merkezine yerleşmekte kararlı. 11 Haziran’da Paris’te gerçekleşen “New Frontiers of Beauty” etkinliğinde duyurulan NVIDIA iş birliği, markanın güzellik ile teknolojiyi stratejik bir noktada buluşturma vizyonunun son halkası.

L’Oréal, içerik üretim platformu CREAITECH’i NVIDIA’nın ileri seviye grafik ve yapay zeka teknolojileriyle buluşturdu. Bu sayede ürün görselleştirmeleri artık statik sunumların ötesine geçiyor; 3D formatta, dinamik, hedef kitleye göre özelleştirilebilen içeriklere dönüşüyor. Pazarlama ekipleri için bu, yalnızca daha etkileyici kampanyalar değil, aynı zamanda veriyle beslenen yaratıcı kararlar anlamına geliyor.

Kişiselleştirme Bir Vaatten Öteye Geçiyor: Noli

Güzellik sektöründe “tek beden herkese uymaz” dönemi kapanıyor. L’Oréal’ün çok markalı yeni dijital platformu Noli, adını “No One Like I” mottosundan alıyor ve bu iddiayı veriyle temellendiriyor. 1 milyonu aşkın cilt analizi ve ürün formülasyonunu baz alan sistem, kullanıcıya özgü ürün önerileri sunuyor. Lojistik altyapısı ise bu deneyimi doğrudan evlere taşıyor.

Sonuç: Kişisel bakımda standardın değil, bireyin merkezde olduğu bir model.

Teknolojinin Gücü Kadar Sorumluluğu da Önemli: AI Refinery

Sadece hızlı olmak yeterli değil; ölçeklenebilir ve etik çözümler üretmek asıl rekabet avantajını sağlıyor. L’Oréal, AI Refinery projesiyle bu dengeyi gözetiyor. Microsoft Azure, NVIDIA AI Enterprise ve Accenture ile ortak geliştirilen altyapı, yapay zekâyı hem verimli hem de sorumlu bir şekilde iş süreçlerine entegre ediyor. Bu, sadece operasyonel bir iyileştirme değil; markanın dijital etik vizyonunun da bir yansıması.

L’Oréal’in bu adımı, güzelliğin artık yalnızca duygusal bir deneyim değil, aynı zamanda dijital bir inovasyon alanı olduğunu gösteriyor. NVIDIA ile yapılan bu ortaklık, sektörün geleceğine dair güçlü bir mesaj veriyor: Yaratıcılık artık sadece insan elinden değil, yapay zekânın hesaplama gücünden de besleniyor.

L’oréal’in Dijital Atılımı Yapay Zeka Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBu yeni çağda, güzellik markaları yalnızca ürün değil; deneyim, veri ve teknoloji de sunmak zorunda. L’Oréal bu dönüşümde sadece uyum sağlayan değil, yön veren bir aktör olma yolunda ilerliyor.

Selin ERDAL

 

 

Kaynak:

L’Oréal. (2025, Haziran 11). L’Oréal and NVIDIA collaborate to supercharge beauty with next-generation AI. L’Oréal Press Release.

NVIDIA. (2025). NVIDIA AI Enterprise platform.

Ouispeak Fashion. (2025, Haziran 11). L’Oréal and NVIDIA partnership in AI-driven beauty.

Sağlık İşletmelerinde Stok Kontrol Yöntemlerinin Avantajları ve Zorlukları

Sağlık İşletmelerinde Stok Kontrol Yöntemlerinin Avantajları Ve Zorlukları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sağlık İşletmelerinde Stok Kontrol Yöntemlerinin Avantajları ve Zorlukları

Sağlık İşletmelerinde Stok Kontrol Yöntemlerinin Avantajları Ve Zorlukları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSağlık kurumlarında stok kontrolü, hem hasta güvenliğini sağlamak hem de işletme verimliliğini artırmak açısından son derece önemli bir süreçtir. İyi bir stok yönetimi, sağlık kuruluşlarının doğru zamanda, doğru malzemeyi temin etmelerini sağlar, atıkları azaltır ve kaynakları daha verimli kullanmalarına yardımcı olur. Sağlık sektörü, özellikle tıbbi malzeme, ilaç ve ekipman tedarik zincirindeki karmaşıklık nedeniyle etkili stok kontrol yöntemlerine ihtiyaç duyar.

Sağlık kurumlarında en önemli stok kontrol yöntemleri:

  1. Just-in-Time (JIT) Stok Kontrolü

Just-in-Time (JIT) yöntemi, ürünlerin gerektiği anda ve gerektiği miktarda temin edilmesi esasına dayanır. Bu yöntem, fazla stok bulundurmanın önüne geçerek maliyetleri düşürür. Sağlık sektöründe, bu yöntem özellikle yüksek maliyetli ve sınırlı raf ömrüne sahip ilaçlar, kan ürünleri ve diğer medikal malzemelerde kullanılabilir.

Avantajlar:

Maliyet tasarrufu sağlar, çünkü gereksiz fazla stok tutulmaz. Depolama maliyetlerini düşürür ve alan tasarrufu sağlar. Taze ve geçerli ürünlerin kullanılmasını garanti eder, özellikle ilaç ve tıbbi malzemelerde son kullanma tarihlerine dikkat edilir.

Zorluklar:

Tedarik zincirinin kesilmesi riski vardır. Kriz anlarında ürün temini aksayabilir. Stokların zamanında ve doğru bir şekilde temin edilmesi için yüksek düzeyde bir planlama ve izleme gerektirir.

  1. Economic Order Quantity (EOQ) Yöntemi

Economic Order Quantity (EOQ), bir ürünü en düşük maliyetle sipariş etmenin miktarını belirleyen bir stok kontrol yöntemidir. Bu yöntem, sağlık kurumlarının, her ürün için en verimli sipariş miktarını hesaplamasına olanak tanır ve bu da hem depolama hem de sipariş maliyetlerini optimize eder.

Avantajlar:

Depolama maliyetlerini ve siparişleme maliyetlerini dengeler, gereksiz harcamaları önler. İhtiyaç duyulan ürünleri belirli bir miktarda ve düzenli olarak sipariş ederek fazla stok ve stok tükenmesi riski azaltılır.

Zorluklar:

Sağlık kurumlarındaki belirsiz talep (özellikle acil durumlar veya epidemik salgınlar gibi) nedeniyle bu yöntem bazen yeterli olmayabilir. Sabit sipariş miktarlarının belirlenmesi, bazı ürünlerde değişken talep durumlarına uyum sağlamakta zorlanabilir.

  1. ABC Analizi

ABC Analizi stokların değerine göre sınıflandırılması esasına dayanır. Bu yöntemde, ürünler üç grupta kategorize edilir:

A Grubu: Yüksek maliyetli ve düşük hacimli ürünler (örneğin, özel cerrahi malzemeler, pahalı ilaçlar).

B Grubu: Orta maliyetli ve orta hacimli ürünler.

C Grubu: Düşük maliyetli ve yüksek hacimli ürünler (örneğin, temel ilaçlar, sarf malzemeleri).

Avantajlar:

Kaynakların etkin dağılımı sağlanır. A grubu ürünler, daha fazla dikkat ve stok yönetimi gerektirir, bu sayede önemli malzemeler için stok hataları önlenir. Daha az önem taşıyan C grubu ürünler için basit stok yönetimi yöntemleri uygulanarak verimlilik artırılır.

Zorluklar:

Stok hareketinin dönemsel değişkenliği, bu analizin her zaman doğru sonuçlar vermesini zorlaştırabilir. Düşük talep gören ürünlerin de düzenli olarak izlenmesi gerektiği için ekstra izleme gereksinimi doğar.

  1. Kanban Sistemi

Kanban, stok seviyelerinin belirli bir limitin altına düştüğünde otomatik olarak sipariş verilen bir stok kontrol yöntemidir. Genellikle, sağlık kurumlarındaki sarf malzemeleri, ilaçlar ve cerrahi ekipmanlar için kullanılır. Kanban sistemi, her ürün için minimum ve maksimum seviyeler belirler ve stok seviyesi bu sınırlar arasında olduğunda, yeni sipariş verilir.

Avantajlar:

Otomatik sipariş verme sayesinde, stokların yönetilmesi daha kolay hale gelir. Çalışanların zamanını verimli kullanmasını sağlar, çünkü sürekli olarak stokları izlemelerine gerek kalmaz. Fazla stok bulundurmaktan kaçınılır, çünkü siparişler ihtiyaç duyulduğunda otomatik olarak yapılır.

Zorluklar:

Sağlık kurumlarında düşük talep veya dönemsel dalgalanmalar bu sistemin etkinliğini etkileyebilir. Sistemin teknolojik altyapı gereksinimleri ve personelin eğitim ihtiyacı olabilir.

  1. Vender Managed Inventory (VMI-Satıcı Tarafından Yönetilen Envanter)

Tedarikçilerin, sağlık kurumlarının stok seviyelerini izleyip otomatik olarak siparişleri yönetmesini sağlayan bir yöntemdir. Bu yöntem, sağlık kurumlarının stokları sürekli olarak tedarikçi ile paylaştığı bir platformda izlemelerine ve tedarikçilerin, gerektiğinde stokları yeniden doldurmasına olanak tanır.

Avantajlar:

Tedarikçi ilişkileri güçlendirilir ve stoklar düzenli olarak tedarik edilir. Stok yönetimi yükü sağlık kurumlarının üzerinden alınır. Hızlı sipariş temini ve azalan stok seviyelerine hızlı tepki sağlanır

Zorluklar:

Tedarikçinin doğru ve hızlı bir şekilde stokları yönetebilmesi için güçlü bir iletişim ve izleme sistemi gereklidir. Bağımlılık oluşabilir; sağlık kurumu tedarikçiye fazla güvenerek kendi stok yönetimi süreçlerini ihmal edebilir.

  1. Periyodik Stok Takibi

Periyodik Stok Takibi;

Bu yöntem, belirli aralıklarla stokların sayımını yapmayı ve sonra bu sayımlara göre siparişleri düzenlemeyi içerir. Sağlık kuruluşları, her ay veya çeyrekte bir stok sayımı yaparak, stok seviyelerini belirler ve buna göre yeni siparişler verir.

Sürekli Stok Takibi:

Bu yöntem, her ürün için anlık olarak stok seviyelerinin takip edilmesini sağlar. Sağlık kurumları, ürünlerin her hareketini izler ve stok seviyesi belirli bir seviyeye düştüğünde otomatik olarak sipariş verir.

Avantajlar:

Periyodik stok takibi, sağlık kurumlarının planlama yapmasını sağlar ve öngörülebilirlik sunar. Sürekli stok takibi, kesintisiz tedavi süreçleri için kritik öneme sahip ürünlerin sürekli temin edilmesini sağlar.

Zorluklar:

Periyodik stok takibi, anlık değişiklikleri gözden kaçırabilir ve bazı ürünlerin yetersiz kalmasına neden olabilir. Sürekli stok takibi daha teknolojik altyapı gerektirir ve büyük veri sistemlerinin yönetilmesini zorlaştırabilir.

Sağlık İşletmelerinde Stok Kontrol Yöntemlerinin Avantajları Ve Zorlukları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak sağlık kurumlarında stok kontrolü, verimli bir sağlık hizmeti sunmak, hasta güvenliğini sağlamak ve işletme maliyetlerini optimize etmek için kritik bir öneme sahiptir. Bu nedenle, sağlık kuruluşlarının farklı stok kontrol yöntemlerini ihtiyaçlarına göre entegre etmeleri gereklidir. Just-in-Time, ABC Analizi, Kanban, Economic Order Quantity (EOQ) ve Vender Managed Inventory (VMI) gibi yöntemler, her biri farklı avantajlar sunarak, sağlık işletmelerinin stok yönetimini iyileştirmelerine yardımcı olabilir.

Kadir HANÇER