İç Ticarette Yeni Bir Dijital Dönüşüm Hamlesi

İç Ticarette Yeni Bir Dijital Dönüşüm Hamlesi

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, yaptığı yazılı açıklamada, Bakanlığın Türkiye’de hızlı, kolay ve güvenli bir ticari ortam tesis etme hedefi doğrultusunda teknolojinin sunduğu imkanlardan yararlanarak, hizmetleri dijital ortama taşımayı ve iş insanlarına daha iyi hizmet sunmayı amaçlayan çalışmalarının ara vermeden sürdüğünü belirtti.

Bakanlık bünyesindeki Merkezi Sicil Kayıt Sisteminin (MERSİS), kamusal hizmetlerde dijital dönüşümün öncülüğünü yapan temel bilgi sistemleri arasında yer aldığına işaret eden Pekcan,MERSİS’in halihazırda 45 farklı kurumla anlık olarak veri paylaştığını ve entegre olarak çalıştığını ifade etti.

MERSİS üzerinden ticaret siciline ilişkin ihtiyaç duyulan bilgilere tek noktadan erişildiğine, kurum ve kuruluşlar ile tacirler ve vatandaşlar tarafından sistemin önemli bir doğrulama kaynağı olarak kullanıldığına dikkati çeken Pekcan, “İç ticaret işlemlerinin dijitalleştirilmesi kapsamında sürdürülen çalışmalar neticesinde MERSİS üzerinden elektronik ortamda yürütülen işlemlerin kapsamı genişletilmiş ve paydaş kurumlarla işbirliği yapılarak vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıran pek çok yeniliğe imza atılmıştır.” dedi.

Bu kapsamda, yakın zamanda devreye alınan elektronik belge uygulaması ile Ticaret Sicili Müdürlüklerince verilen tüm belgelerin, ödeme aşamaları da dahil olmak üzere, tamamen elektronik ortamda MERSİS üzerinden temin edilebilmesinin sağlandığını hatırlatan Pekcan; İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa Ticaret Sicili Müdürlükleri başta olmak üzere toplam 40 ticaret sicili müdürlüğünde belgelerin tamamen elektronik ortamda talep edilebildiğini ve alınabildiğini kaydetti.

-Tescile ilişkin ilanlar da artık elektronik ortamda verilecek

Bakanlığın dijital dönüşüm çalışmaları kapsamında vatandaşlara sunduğu hizmetlere bir yenisini daha eklediğini belirten Pekcan, şu bilgileri paylaştı:

“Ticaret sicili işlemlerinde, tescile ilişkin ilanlar fiziki olarak (posta veya kargo ile) Türkiye Ticaret Sicili Gazetesine gönderilmekte bu durum maliyet ve zaman kaybına neden olmaktaydı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile yürütülen ortak çalışma sonucunda MERSİS ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Bilgi Sistemi entegrasyonu sağlanmıştır. Buna göre, Ticaret Sicili Müdürlükleri tarafından yapılan tescillere ilişkin ilanlar Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’ne artık elektronik ortamda gönderilebilecek ve en geç iki saat içerisinde yayımlanabilecek. Söz konusu ilanlara Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin internet sayfası üzerinden ulaşılabilecek. Böylece ticari faaliyetler hız kazanacak.

Zaman ve maliyet tasarrufu sağlayan ve 124 Ticaret Sicili Müdürlüğünde devreye alınan söz konusu uygulama kısa sürede tüm Ticaret Sicili Müdürlüklerinde hayata geçirilecek.”

Pekcan, iç ticaretin dijitalleşmesine, ticari işlemlerin daha hızlı bir şekilde yürütülmesine, vatandaşlara daha nitelikli ve hızlı hizmet sunulmasına ve giderlerden tasarruf sağlanmasına katkı sağlayacak çalışmalara devam edeceklerini sözlerine ekledi.

226,6 Milyar Dolarlık İhracat Hedefine Lojistik Merkezleriyle Ulaşılacak / Dünya Ticaretine Açılan Kapı: Lojistik Merkezleri

Aerial view of warehouse storages or industrial factory or logistics center from above. Aerial view of industrial buildings and equipment machines at sunset

Türkiye lojistik merkezleriyle e-ticaret üssü olma yolunda Lojistik merkezleri dünya ticaretine açılan kapı olacak 226,6 milyar dolarlık ihracat hedefine lojistik merkezleriyle ulaşılacak Yurtdışında lojistik/tedarik üsleri kuruluyor Lojistik merkezleri ihracatta dönüm noktası olacak Dünya ticaretine açılan kapı: Lojistik merkezleri

Pandemi sonrası hedef ülkelerde kurulacak lojistik merkezleri 2023 yılı 226,6 milyar dolar ihracat hedefine giden yolda büyük bir rol oynayacak.

Egeli ihracatçılar lojistikte devreye alınacak yeni nesil çözümlerin hem ekonomiye ivme kazandıracağı hem de tedarik zincirini güçlendireceği görüşünde.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi’ye göre korumacılık önlemlerinin pandemiyle birlikte daha da artış gösterdiği bu dönemde lojistik sektöründe her yaşanan gelişme ihracatçıların ve hedef ülkelerle ikili ticaretin lehine olacak.

“Pandemi süresince tedarik zincirinin kırılmasıyla gördük ki global lojistik sistemleri hayati önem arz ediyor. Türkiye’nin dünya geneline hizmet sunan bir e-ticaret merkezi haline gelmesi yolundaki süreci hızlandıracak lojistik merkezlerine ve e-ticarette iş birliklerine ihtiyacımız var. Buna odaklanarak yeni nesil ticaret köprüleri oluşturmalıyız. Ticaret Bakanlığımızın İhracatçı Birlikleri ve lojistik sektörüyle bir araya gelerek hedef pazarlara erişimi kolaylaştıracak, var olan pazarların büyümesini sağlayacak lojistik merkezlerinin bir an önce hayata geçirilmesini istiyoruz. Tedarik üsleri, e-ihracatta hızlı teslimat ve iade maliyetlerinin azaltılmasında da büyük rol oynayacak. Dünyada ilk üçte yer alan Çinli e-ticaret platformuyla da gıda özelinde çok yakın bir zamanda yeni iş birliklerine imza atacağız. Türkiye’nin ilk sanal fuarını başlatan birlik olarak önümüzdeki dönemde de bir çok sanal heyet ve fuar projemiz var. Yurtdışında kurulacak tedarik üslerinin özellikle e-ihracat yapmayı hedefleyen B2B şirketlerimiz için ayrı bir önemi var.”

Hem ulaşım maliyetlerinde hem tedarikte avantaj

Özellikle lojistik anlamda stratejik noktaların seçilmesi gerektiğini vurgulayan Eskinazi, Chicago’yu örnek göstererek Orta Amerika’nın imalat sanayii, lojistik, kara taşımacılığı, depoculuk, demiryolları açısından gelişmiş bir merkezi olduğunu anlattı.

“Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerin seçilmesi de bir başka stratejik hamle olabilir. Hangi sektörlerden ağırlıklı olarak talep geleceği, bu merkezlerde çalışmak isteyen firmaların sayısı, talep edilen hizmet türleri ve alanın büyüklüğü gibi konuları netleştirmek için üreticilerle temas kurulmalı, firmaların bakış açısı ve ön talepleri için görüş alışverişleri hızlandırılmalı. Lojistik merkezleri hem ulaşım maliyetlerinde hem de tedarikte sağladığı avantajlarla ihracatçılar için dönüm noktası olacak. Öte yandan Türk Ticaret Merkezleri’miz (TTM) ürünlerimizin tanıtılması, depolanması, lojistik ve finansal olarak hizmet vermek ve pazara girişlerini kolaylaştırmak için 7 ülkede faaliyet gösteriyor. TTM’ler ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Rusya, Kenya, BAE’de konumlanmış durumda. En son Dubai’de Ticaret Bakanlığı desteğiyle mobilya sektörüne yönelik bir TTM kuruldu.”

Türkiye lojistik merkezleriyle e-ticaret üssü olma yolunda

Depo, ofis, showroom, lojistik hizmetlerinin yanında satış ve servis desteği de vererek Türkiye’yi çekim merkezi haline getiren TTM’lerin ihracatçılar için bir fırsat olduğunu söyleyen Jak Eskinazi yurtdışı lojistik merkezlerinin daha büyük bir fırsat olduğunu sözlerine ekledi.

“Tedarik zincirinin kapsamının genişletilmesi adına bir sonraki açılımımızın lojistik merkezleri olması lazım. İlerleyen dönemde devlet kapsamına girdiğinde bizim için yurt dışındaki alıcılara daha kolay ulaşılıp, e-ticaretin etkinliğinin daha çok artırılacağı bir sıçrama tahtası olacak. Dünyanın en iyi ürününü de yapsanız eğer profesyonel bir servis ağınız yoksa ürününüzü satamazsınız. Türkiye’nin sürdürülebilir bir ihracat büyümesini yakalaması, 2023 yılındaki 226,6 milyar dolar hedefine ulaşabilmesi, ihraç ürünlerinin rekabet gücünün artırılması için lojistik sektörü ve altyapısının gelişmesi büyük önem taşıyor. Türkiye, taşımacılık sektöründeki yaklaşık 18 milyar dolar cirosuyla dünyada ilk 20 ülke arasında yer alıyor. Bu sistemleri e-ticarete entegre ederek dış ticaretteki lojistik etkinliğimizi artırabilir, maliyet yükünü azaltabilir, ürünlerin pazara ulaşım süresini kısaltabilir, hem e-ticaretten alınan payı hem de dünya pazarındaki konumumuzu güçlendirebiliriz.”

Kastamonu Entegre’den 450 Milyon TL’lik Yeni Yatırım

Sektörüne yönelik stratejik yatırımlarla 50 yıldır girişimci ruhunu koruyan, Türkiye’nin ve dünyanın üretici gücü Kastamonu Entegre, Samsun’a yapacağı 450 milyon TL’lik yeni yatırım ile büyümeye devam ediyor. Kastamonu Entegre CEO’su Haluk Yıldız, yatırımın tamamlanmasıyla birlikte Samsun Yonga Levha Tesisi’nin yıllık üretim kapasitesinin yaklaşık 2,5 kat artacağını ve şirketin toplam üretim kapasitesinin 6 milyon metreküpe ulaşacağını belirtti.

Ağaç bazlı panel sektörünün yarım asırlık lider markası Kastamonu Entegre, sektörüne yönelik stratejik yatırımlara devam ediyor. Uluslararası alandaki girişimleriyle sektörün global oyuncusu haline gelen Kastamonu Entegre, yurt içinde yaptığı yatırımlarla da yereldeki gücünü pekiştiriyor. Şirket son olarak, bölge ekonomisine ve lojistik faaliyetlere büyük katkı sağlayan Samsun Yonga Levha Tesisi’ne yönelik 450 milyon TL’lik yeni bir yatırım kararı verdi. Bu yatırımla birlikte mevcut katlı yonga levha tesisinin tamamı kontinü tesise dönüşecek. Bu sene başlayan yatırım çalışmalarının 2021 yılının ilk çeyreğinde tamamlanması hedefleniyor. Yeni yatırımla Samsun Yonga Levha Tesisi’nin yıllık üretim kapasitesinin 2,5 kat artacağını ve şirketin toplam üretim kapasitesinin 6 milyon metreküpe ulaşacağını belirten Kastamonu Entegre CEO’su Haluk Yıldız“Sektöre yönelik gerçekleştirdiğimiz stratejik yatırımlarla dün olduğu gibi bugün de girişimci ruhumuzu korumaya, Türkiye’nin ve dünyanın üretici gücü olmaya devam ediyoruz. Global marka gücünü devamlı artıran şirketimiz bugün; ana ürün grupları olan MDF, yonga levha, laminat parke ve kapı paneli ürünlerinin her birinde dünyanın en büyük 4 üreticisi arasında yer alıyor. Türkiye’de sektörün ihracat lideri olarak, 6 ülkedeki üretim tesislerimizle dünyanın 100 farklı ülkesine ihracat yapıyoruz.” dedi. Türkiye ağaç bazlı panel ve mobilya sektörlerinin cari fazla veren nadir sektörlerden olduğuna işaret eden Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü: “2018 yılının ikinci yarısında yaşanan sektörel daralmaya rağmen, panel ve mobilya ihracatı miktar olarak %25, dolar bazında ise %14 oranında arttı. 2019 yılında iki sektörde toplam 3,6 milyar dolarlık ihracat yapılırken, 2,6 milyar dolar dış ticaret fazlası verildi. Covid-19 sürecinin pazarda yarattığı etkileri göz önüne aldığımızda, her iki sektördeki ihracat artış trendinin 2020 yılında da devam etmesinin, Türkiye ekonomisinin cari fazla vermeyi sürdürmesi için gerekli olduğunu düşünüyoruz.” dedi.

Katma değerli ürün ihracatına yönelik üretim kapasitesi artacak

Ülke ekonomisi için katma değerli ürün ve ihracat odaklı büyümeye ihtiyaç olduğuna inanan Kastamonu Entegre, yeni yatırım kararlarını bu bakış açısıyla şekillendiriyor. Ülkenin büyüme ve ihracatı artırma hedefine destek verecek teknolojik gelişmelerin ışığında, kapasite artırımına yönelik yapılan yeni yatırımla, Samsun’daki mevcut tesisin tümü yenilenerek kontinü tesise dönüştürülecek. İlave 100 kişiye daha iş imkânı sağlanarak, tesis genelinde toplam 300 kişi istihdam edilmiş olacak. Yıllık 200 bin metreküp üretim yapan Samsun Yonga Levha Tesisi, yatırımın tamamlanmasının ardından kapasitesini 500 bin metreküp seviyesine çıkartacak. Böylelikle Kastamonu Entegre’nin yıllık toplam üretim kapasitesi de 6 milyon metreküpe ulaşmış olacak.

Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulundan Fahiş Fiyat Artışı Yapan 60 Firmaya 3,1 Milyon Lira Ceza

Bilindiği üzere yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde vatandaşlarımızı fahiş fiyat artışlarından korumaya yönelik yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur.Bu kapsamda, 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda değişiklik yapılmış ve fahiş fiyat artışı ile stokçuluk uygulamalarına yönelik denetim ve incelemeler yapmak ve gerektiğinde idari para cezası uygulamak üzere “Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu”oluşturulmuştur.

Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu’nun oluşturulduğu 17 Nisan tarihinden itibarenTicaret İl Müdürlükleri, Reklam Kurulu, CİMER, AKİM, E-Devlet ve Bakanlığın internet sitesi üzerinden toplam 1251 adet başvuru Kurula intikal ettirilmiştir.

Ayrıca, Ticaret İl Müdürlükleri ve Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 33 farklı ilde toplamda yaklaşık 1300 firma denetlenmiş ve söz konusu denetimlere ilişkin raporlar da Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu Sekretaryasını yürüten İç Ticaret Genel Müdürlüğüne iletilmiştir.

Fahiş fiyat artışına ilişkin olarak Kurula intikal eden veya Kurul re’sen gündemine alınan şikayetlerin başında; temel gıda ürünleri, sebze ve meyveler, cerrahi maske, el dezenfektanı vb. koruyucu sağlık ürünleri, çeşitli temizlik ve hijyen ürünlerine yönelik başvurular gelmektedir.Yine, salgın döneminde talebi artan saç tıraş makinası, ekmek yapma makinası vb. elektronik ürünlere yönelik başvurular da Kurul tarafından incelemeye alınmıştır.

Diğer taraftan sebze ve meyvelerde yaşanan fiyat artışlarının tespiti amacıyla Bakanlığımızca hallerde re’sen başlatılan denetimler kapsamında Hal Kayıt Sistemine (HKS) bildirimlerinde alış ve satış fiyatları arasında fahiş farklar bulunduğu tespit edilen firmalardan da savunmaları istenilmiştir.

İlk toplantısını 22 Mayıs 2020 tarihinde yapan Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu,bugüne kadar toplam 4 toplantı gerçekleştirmiştir.

Bu kapsamda Kurula intikal eden 1251 başvurudan, karara bağlanan başvuru sayısı732 olurken, incelemeye alınan ve savunması tamamlanan 91 firmadan 60 firmaya idari para cezası uygulanmasına karar verilmiştir.

Kurul tarafından fahiş fiyat artışı yaptığı tespit edilen 60 firmaya toplam 3.115.000 TL idari para cezası uygulanması kararlaştırılmıştır.

Öte yandan 519 başvurunun incelemesi ve savunma süreci devam etmektedir.

İdari yaptırıma konu uygulamaların, 25’nin toptan sebze ve meyve19’nun temel gıda ürünü, 5’inin maske kumaşı, 4’ünün cerrahi maske, 4’ünün ekmek yapma makinası, 2’sinin saç tıraş makinası, 1’inin dezenfektan ile ilgili olduğu görülmektedir.

Kurul tarafından inceleme yapılan firmalardan savunmaları istenmekte, haksız fiyat artışı yaptığı tespit edilen firmalara 10 bin Türk lirasından 100 bin Türk lirasına, stokçuluk faaliyetinde bulunanlara ise 50 bin Türk lirasından 500 bin Türk lirasına varan idari para cezası uygulanmaktadır.

Ticaret Bakanlığı olarak, tüketicilerimizin temel ihtiyaç maddelerinde yapılan aşırı ve adil olmayan fiyat artışları ile tüketicilerin ürünlere ulaşmasını zorlaştıran stokçuluk faaliyetlerine yönelik uygulamalar yakından takip edilmektedir.

Kadın Liderlerin Önceliği Yetenek Dönüşümü

KPMG, Küresel Kadın Liderler Araştırması’nın ikincisini tamamladı. Araştırmaya göre, kadın yöneticiler teknolojik dönüşümü tehditten çok fırsat olarak görüyor ancak önce “İnsana yatırım” diyor. Kadın yöneticilerin geleceğe hazır şirketler oluşturmak için izleyeceği stratejilerin başında iş gücünü modernize etmek geliyor.

KPMG’nin 2019 Küresel Kadın Liderler Araştırması, kadın liderlerin kurumsal liderliğe nasıl baktıkları, dikkatlerini nereye verdikleri ve neyi değiştirmek istedikleri hakkında derin öngörüler sağlıyor. 52 ülkeden, bin 100’ün üzerinde kıdemli kadın yöneticiyle yapılan araştırmada Türkiye’den 41 kadın yönetici yer aldı.

Araştırmayı değerlendiren KPMG Türkiye Denetim Bölüm Başkanı, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Çeşitlilik Lideri Nesrin Tuncer, “Kadın yöneticilerin yarısından fazla iş hayatında hâlâ cinsiyetçi kalıplarla mücadele ediyor. Kadın yöneticiler arasında şirket organizasyonlarının cinsiyet eşitliği yolunda sonraki adımları atmaya devam etmelerini sağlamak amacıyla büyük sorumluluk üstlenmesi gerektiğine inananların oranı yüksek. Kadın yöneticilerin yüzde 38’i, cinsiyet ayrımının olmadığı eğitim ve öğretim programlarını cinsiyet eşitliği mücadelesinde önemli faktörler olarak görüyor. Yüzde 20’si, kadınlar için resmi destek programlarının kadınları yönetici pozisyonlarına getirmeye yardımcı olacağına inanıyor. Eşit ücret konusunda da hâlâ engeller var. Kadın yöneticilerin yüzde 40’ı şirketlerindeki maaş yapılarını biliyor. Ancak yüzde 37’si bu bilginin şeffaf olmadığını düşünüyor” dedi.

Araştırmadan önce çıkan satır başları şöyle:

  • Kadın yöneticilerin yüzde 80’i müşteri değerlerinin, şirketlerinin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) politikalarına yansıtılmasını sağlamak konusunda kendilerini sorumlu hissediyor. Türkiye’de bu oran yüzde 88.
  • Katılımcıların yüzde 56’sı, kişisel liderlik tarzlarını stratejik ve ekip odaklı görüyor. Türkiye’de bu oran yüzde 41.
  • Kariyerinin bir sonraki adımını planlayanların oranı küreselde yüzde 72, Türkiye’de yüzde 85. Bir sonraki kariyer adımını mevcut şirketlerinde atacağına inananların oranı küreselde yüzde 34 iken Türkiye’de yüzde 44.
  • Yüzde 34’ü uzun vadeli başarı için kişisel olarak motive olduğunu söylüyor.
  • Başarının vazgeçilmezi çeviklik
  • Kadın yöneticilerin yüzde 82’si çevikliğin başarılı bir işletmenin yeni vazgeçilmezi olacağına inanıyor.
  • Rekabette kalabilmek için iş modellerini düzenli olarak gözden geçiren ve yenileyenlerin oranı yüzde 69. Kadın yöneticilerin yüzde 81’i karşılaştığı güçlüklerin üstesinden gelebilen bir şirket olmak için ana yapıyı korumaktansa değişikliklere hızlıca adapte olmanın daha önemli olduğuna inanıyor.
  • Yüzde 96’sı inovasyon sürecinin ve uygulamanın geliştirilmesi gerektiğine inanıyor.
  • Yüzde 36’sı büyümeyi sürdürmek için fintech, insurtech, healthtech gibi yenilikçi start-up’larla iş birliği yapılması gerektiğine inanıyor.
  • Kadın yöneticilerin yüzde 64’ü yeni teknolojilere yatırım yapmaktan önce iş gücüne yatırım yapacaklarını belirtiyor. Katılımcıların yüzde 47’si akıllı otomasyon vb. uygulamaları barındıran iş gücünün modernizasyonunu strateji olarak belirliyor.
  • Yüzde 63’ü karar verme aşamasında veri modellerine/sistemlerine güveniyor ve gelecek üç yıl içinde yapay zeka ve robotik süreçlerin yatırım getirisine pozitif etkisi olacağına inanıyor.
  • Güvenin kilidi veri analitiği
  • Katılımcıların yüzde 82’si kapsamlı veri analizi araçlarının müşterilerini anlamada önemli rol oynadığına inanıyor. Yüzde 69’u bilgi güvenliğinin başarıdaki en kritik faktör olduğunu düşünüyor. Yüzde 78, müşteri verilerini korumanın en önemli sorumluluklardan biri olduğunu ve bunun müşteri portföyünün genişlemesini sağlayacağını düşünüyor.
  • Katılımcıların yarısı çalışan motivasyonunda en etkili olan faktörün ‘pozitif çalışma ortamı, ekip ortamı’ olduğunu düşünüyor.
  • Yüzde 40’ı ise bir amaca yönelik ve anlamlı çalışma ortamlarının çalışanları motive ettiğini düşünüyor.
  • Yüzde 36’sı çalışanlara sunulan eğitim, kariyer desteği gibi konuların ve çalışanlarının kariyerlerinde bir sonraki adımı atmalarına yardımcı ortamların çalışanları motive ettiğini düşünüyor.
  • Yüzde 34’ü ise iş-özel hayat dengesini kurabilmenin çalışan motivasyonunda önemli olduğuna inanıyor.

Dış Ticarette Zorunlu Rota Değişikliği Gereksinimi

Pandemi sürecinde uluslararası ilişkilerde en göze çarpan durum ülkeler arası azalan güven oldu. Çin ve Rusya gibi tek blok olan ülkeler merkezi hareket ettiklerinden dolayı içten parçalanma yaşamazken, Batı dünyası NATO’dan, AB’ye kadar her konuda bir dağılma sürecine girdi. NATO konusunda Fransa birliğin işlevinin bittiğini söylemesiyle bir fitili ateşlerken, AB konusunda ise ekonomik kurtarma paketlerinde kuzey ülkeleri ile güney ülkeleri birbirine karşı tavır aldılar. Sonunda anlaşmaya varılsa da birlik içindeki çatırdamalar net bir şekilde gün yüzüne çıkmış oldu. Salgının ilk dönemlerinde birbirlerinin mallarına el koymaları ise bugünlerin yaşanacağının ilk sinyallerinin verildiği andı.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Koronavirüs salgını krizinin Avrupa ekonomisini öngörülenden daha ağır etkilediğini belirtti. Daha önce açıkladığı 2020 yıl sonuna dair tahminlerini revize eden Komisyon, AB ülkelerinde sene sonu itibari ile yüzde 8,3’lük bir küçülme yaşanmasının beklendiğini duyurdu. AB Komisyonu geçen Mayıs ayında açıkladığı tahmininde, “AB ülkelerinin benzeri görülmemiş bir ekonomik durgunluğa sürüklendiğini” ifade ederek küçülme beklentisini yüzde 7,7 olarak kamuoyu ile paylaşmıştı.

Geçen seneye göre değişen rakamlar ile AB’de azalan ihracatlarımızı paylaşmak gerekirse; İtalya -%26.33, Fransa -%25.13, İsveç -%16.94, Bulgaristan -%16.89, İngiltere -%15.63, Almanya -%13.10 ihracatlarında oranında düşüş yaşandı.

Önceki yazılarımda çokça değindiğim konulardan biri dış ticarette Avrupa bağımlı ihracatın sürdürülebilir olmayacağıydı. İhracatımızın Yaklaşık yüzde 50’si Avrupa üzerinden sürdürülürken, Arap pazarında ve Ortadoğu’da kan kaybı ciddi oranlarda. Libya krizinde Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri pazarını kaybettik. Suriye ile yarı savaş hali ve Irak’ın sınır ihlali gerekçesiyle Türkiye’ye iki nota vermesi de göz önünde bulundurulursa orta vadede ciddi bir ekonomik bunalımı tetiklemesi çok olası gözüküyor.

Libya konusunda BAE ve Arabistan Türkiye ticaretini en aza indirgese de asıl tehlike burada değil, Libya üzerinde uzun süre hakim olan İtalya ve Kaddafi’nin devrilmesinde önemli rol oynayan, Fransa’dır. Türkiye İngiltere ve ABD tarafından destekleniyor gibi görünse de bu ülkeler artık AB’de hakim ve güvenilir müttefikler de değildir. Anlık çıkar değişimlerinde ise çabuk konum değiştirebilmekteler. Bu nokta da Kıbrıs üzerinde yapılan manevralar ile Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın da lobileri AB’de etkin bir müteffik olan Fransa ile hareket edecektir.

Ekonomimizin yüzde 50’sini bağladığımız AB’den kopuş bu politikalar devam ederse kaçınılmaz gibi gözükmekte. Ayasofya hamlesi tüm bu hareketleri çok keskinleştirecektir. Uzun vadede değil, orta vade gibi bir sürede ani değişikliklere hazır olmak gerekmekte.

Kısacası önümüzdeki günlerde Güney Asya pazarı başta olmak üzere yeni pazarlara açılacak ya da ekonomik olarak 100 senelik tarihinin en büyük çöküşünü yaşayacaktır. Şirketlere her yazımda ve danışmanlığım da yaptığım uyarıyı tekrar yapıyorum; alışılmış ve ezberlenmiş hareketlerden uzaklaşıp, yenilikçi bir çözüm üretmezseniz ciddi çöküşler yaşayabilirsiniz. Ciddi krizler ezberdışı yöntemlerle aşılır.

DMSM

Global şirketlerin yeni referans yol haritası DMSM olacaktır.

Uluslararası firmalar, sürdürülebilir yönetim haritasını baştan sona revize ederek B2B başta olmak üzere B segmenti sektöründe yönetim hamlelerine yeni bir aksiyon kazandıracaklardır.

Ticari faaliyet sistemine dayalı her işletme DMSM stratejilerini; Üretim, Hizmet ve Duygusal yönetim metodolojilerine ekleyeceklerdir.

Sizlerin de bildiği gibi,

  • X kuşağı,
  • Y kuşağı,
  • Z kuşağı

ve

  • Alpha, Alfa kuşağı

ticari sektörünü tetikleyen ve temel hedef noktası olan kuşaklardır.

Bir de, X kuşağı öncesi Baby Boomer kuşağı yer almaktadır.

Belirli bir yaşın üstünde olan bu grup, ticari faaliyetlerini Algı Yönetimi sistemi uygulayıp hedef kitlesine satınalma güdüsünü harekete geçirirdi.

2010 yılından itibaren teknolojik değişim ve yenilikler Neuro Marketing olarak Algı Yönetimi yönetim sürecini modern anlama kavuşması ile şekillenmiştir.

2020 yılı itibari ile Yapay Zeka çağının başlaması, Dijital mecraların artış göstermesi sonucu; DMSM, Digital Marketing and Sales Management yani Dijital Pazarlama ve Satış Yönetimi günlük hayatımızın içine girmiştir.

Dijital mecraların gelişmesi, hedef kitleye olan önemi azaltmış yerine Potansiyel Hedef Kitle yönetimini içeriğe aktarmıştır.

Dijital Pazarlama ve Satış Yönetimi,

Potansiyel Hedef Kitle bazında,

  • Zaman tasarrufu,
  • Emek tasarrufu,
  • Ticari Kazanç,
  • Pazar Analizi,
  • Ürün, Hizmet ve Duygusal İhtiyaçların Ticari Mevduata dönüşmesi,
  • Sanal Ticaretin İvme kazanması,
  • Döviz Transferinin saniyeler içinde gerçekleşmesi,
  • Dijital ve Sanal Paraların ticarette kullanılabilirliği,

gibi bir çok yenilik ve kolaylıklar sağlamaktadır.

Toplumlar arası etkileşim 2020 yılında geçici bir süre askıya alınmış olsa dahi, Pazarlama ve Satış Yönetim Stratejilerimde bilimsel ve örgütsel çalışmalar literatüre ve reel iş hayatına eklentiler olsa da, WOMM, Ağızdan Ağıza Pazarlama Klasik anlamda hiçbir zaman modern metodolojide yerini kaybetmeyecektir.

Toplum bireyleri; istek, ihtiyaç ve duygusal dürtüleri ile satınalma yaparken, birbirleri ile olan etkileşimlerini hiçbir zaman kaybetmeyecektir.

Dijital arenada var olmak demek; Sanal Kurumsal Alanda yerini alabilmek, görünür olmak dünya toplumları global ticari sektörde yer edinebilmek demektir.

Süreç yerel ilişkilerinizi global mecralara taşımanız ile, ihtiyaçlardaki sürdürülebilir tedariki sağlamanızı da mümkün kılmaktadır.

Dijital Pazarlama ve Satış Yönetimi Stratejileriniz,

  • Güncel tutmanız,
  • İçeriklerinizin potansiyel hedef kitlenize hitap etmesi,
  • İçeriklerinizi yeni inovatif fikirler ile desteklemeniz,
  • Sektörde liderlik yapmanızı,
  • Ticari alışkanlıklarda önder olmanızı sağlayacaktır.

Bilmeniz gereken en önemli konu, dünyada olduğu gibi dijital mecralarda birçok rakibiniz yer almaktadır.

Rakipleriniz arasında fark yaratmak için, sanal kurumsal mecranızı fikirleriniz ile takviye edebilir, ticari rekabette fark yaratan oyuncu olabilirsiniz.

Dijital Kurumsal Sayfanızı dinamikleştirerek, teknolojik değişimlere açık tutun.

Teknolojiyi kurumsal mecranızda ne kadar kontrol edilebilir tutarsanız, sürdürülebilir stratejilere imza atabilirsiniz.

Dijital Pazarlama ve Satış Yönetimi, sizlerin ticari faaliyet alanınızı genişleterek her sektörden firmalar ile etkileşime girmenizi sağlayacak ve sektörel çalışma alanınızı genişletecektir.

Ege Bölgesi, Covid-19’un Panzeri Narenciyede 434 Bin 116 Ton Rekolte Bekliyor

Mandalina rekoltesi artacak, portakalda düşüş olacak

Kış aylarının vazgeçilmezi, doğal vitamin deposu, Covid-19’un panzehiri narenciye ürünlerinin Ege Bölgesi’ndeki rekoltesi 2020/21 sezonunda 434 bin 116 ton olarak tahmin edildi. Ege Bölgesi’nin 2019/20 sezonundaki Narenciye Rekolte Tahmini ise; 442 bin 349 ton idi.

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği ile Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü işbirliğinde yapılan Ege Bölgesi Narenciye Rekoltesi’ne göre; Portakal 206 bin 534 ton ile Ege Bölgesi’nde lider ürün olurken, geçen sezona göre portakal rekoltesi yüzde 22 geriledi. Mandalina rekoltesi 2019 rekoltesine göre yüzde 25’lik artışla 154 bin 245 ton öngörülürken, limon rekoltesi yüzde 5’lik gelişimle 67 bin 666 ton bekleniyor. Greyfurt rekoltesi ise 5 bin 205 ton tahmin edildi. Greyfurt rekoltesinde yüzde 19 düşüş sözkonusu.

Pandemi narenciye ürünlerinin yıldızını parlatacak

Pandemi sürecinde; Narenciye ürünlerinin içerdiği besin maddeleri, vitamin ve mineral maddeler sebebiyle sağlık açısından önemini giderek artırdığı gerçeğini hatırlatan Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, bu durum karşısında ülkemizde dengeli bir üretim planlaması ile sahip olduğu ekolojik üstünlüğünü de kullanarak kaliteyi ön plana çıkarmak suretiyle uluslararası pazardaki yerini koruyup geliştirilebileceğinin altını çizdi.

Türkiye’nin üretim potansiyelimizi korumak ve geliştirmek için üretimin daha fazla desteklenmesi gerektiğine işaret eden Uçak, “Narenciye üretiminde kalitenin arttırılması için Akdeniz meyve sineği ve diğer zararlılarla mücadelede üreticiye verilen destekler bütçe olanakları çerçevesinde arttırılabilir. Pandemi sürecinde narenciye ürünlerine olan talep daha da artacak. 2019 yılında 755 milyon dolar olan narenciye ürünleri ihracatında 1 milyar dolara kolaylıkla ulaşabiliriz. Bunun için ürün kalitesinin artması kilit öneme sahip” diye konuştu.

Türkiye’nin portakal üretiminde dünya dokuzuncusu, mandalina üretiminde dünya üçüncüsü, limonda ise dünya altıncısı olduğunu anlatan Uçak, Greyfurt üretiminde de yedinci sırada yer aldığımızı ihracatta sürekliliğin sağlanabilmesi için üretimin devamlılığının sağlanması gerektiğinin altını çizdi.

Ege’de Narenciye’de aslan payı Muğla’nın

Ege Bölgesi’nde İzmir, Muğla, Aydın ve Balıkesir illerinde yapılan Narenciye Rekolte çalışmasına göre; 2020 yılı Ege Bölgesi Narenciye rekoltesinde aslan payını 260 bin 372 tonla Muğla aldı. Muğla’yı 108 bin 786 tonluk narenciye üretimiyle İzmir takip ederken, Aydın’ın 2020 yılı narenciye rekoltesi 57 bin 807 ton olarak öngörüldü. Balıkesir’in narenciye rekoltesi ise; 7 bin 201 ton olarak tahmin edildi.

Muğla, 170 bin 987 ton portakal, 66 bin 412 ton limon, 18 bin 68 ton mandalina ve 4 bin 770 ton greyfurt rekoltesi bekliyor.

İzmir’in narenciye rekoltesinde 108 bin 234 ton ile mandalina dominant ürün olurken, Aydın, 34 bin 932 ton portakal ve 21 bin 61 ton mandalina hasat edecek. Balıkesir’de de mandalina 6 bin 882 tonluk rekolteyle öne çıkan ürün oldu.

İhracatın yıldızı mandalina, lider Rusya

Türkiye, 2019 yılında narenciye ihracatından 755 milyon dolar döviz kazanırken, mandalina 347 milyon dolarlık döviz getirisinde öne çıktı. Limon ihracatından 245 milyon doları hanesine yazdıran Türkiye’nin portakal ihracatı 92 milyon dolar, greyfurt ihracatı ise; 72 milyon dolar olarak kayıtlara geçti.

Narenciye ihracatında Rusya Federasyonu 313 milyon dolarlık tutarla açık ara birinci sırada yer alırken, Ukrayna 90 milyon dolarlık Türk narenciye ürünleri tercih etti. Türk ihracatçılarının güçlü pazarlarından Irak’a yaptığı narenciye ihracatı 2019 yılında 76 milyon dolar gerçekleşti. Türkiye’nin narenciye ürünleri ihraç ettiği ülke sayısı ise 77 oldu.

Ege Bölgesi 2020 Yılı Turunçgil Tahmini Verimleri (ton)

İL Portakal Mandalina Limon Altıntop Turunç TOPLAM
Aydın 34.932 21.061 998 435 381 57.807
Balıkesir 270 6.882 49 0 0 7.201
İzmir 345 108.234 207 0 0 108.786
Muğla 170.987 18.068 66.412 4.770 135 260.372
Ege Bölgesi 206.534 154.245 67.666 5.205 516 434.166

Ulaştırma Mühendisliği İhtiyacı

Mühendis; Dar anlamda geometriyi kullanan demektir. Geniş anlamda ise; insan yaşantısını daha iyiye götürmek için doğa verilerinden (Irmaklar, rüzgar, güneş, hava, kömür vb.) matematik aracılığı ile yararlanan kişidir. Örnek; Doğada ırmaklar akıp durmaktadır. Arazinin uygun bir yerinde bu ırmaklar baraj olarak değerlendirilebilir. Mühendis;

  • Irmağın saniyede akıttığı su miktarına,
  • Akış engellendiğinde doğacak basınca,
  • Bu basınca dayanacak gövde boyutlarına,
  • Bu harcamalara gidecek para ile elde edilecek karı, zamana bölerek ekonomik bir iş olup olmadığına karar verir.

Fizikçiler, Kimyacılar, Matematikçiler genel anlamda temel bilimciler doğa verilerini keşfeder ve onların yasalarını çıkartırlar.(Örn; F=m. a Yer Çekimi Kanunu gibi. ) Mühendisler ise, çıkartılan bu formülleri uygulamaya dahil ederler. Böylece insan yaşamını kolaylaştırmaya yönelik çalışırlar. Hata yapmamak içinde matematiği kullanırlar.

Bir toplumda mühendislik düşüncesi ( zekası) ne kadar yaygın olursa o toplum refahı daha çok yakalayacağı unutulmamalıdır. Her dalla ilgili mühendislik olacağından bizim ilgi alanımızda ‘’Ulaştırma Mühendisliği’’ olmalıdır.

Türkiye yıllardır ulaşım ve dağıtım merkezi olarak dünyanın önde gelen lojistik merkezlerinden biri olup, üç kıtanın buluştuğu yerdir. Dolayısıyla bu avantajını her zaman kullanma şansına da sahiptir. Bu mantıkla yaklaştığımızda Dünyanın Ulaştırma ağlarının da kesim  noktası olduğu görülecektir. O halde Ulaştırma kavramlarını yakından tanımakta yarar vardır.

Bir üretim tesisi açısından, malzemenin kaynaklardan üretim yerlerine ve bu yerlerden piyasa merkezlerine dağıtımı için ulaştırma kritik öneme haizdir. Ulaştırma faaliyeti, zaman faktörünün öne çıktığı, bakım ve lojistik alt yapıda önemli yer tutmaktadır. Ancak taşıma, nakliye ve ulaştırma kavramları zaman zaman birbirinin içinde kullanıldığı görülmektedir. Bunları ayrıştırmak için kavramları ayrı ayrı tanımlar içerisinde görelim;

TAŞIMAK: Üstünde bulundurmak, bir şeyi bir yerden alıp başka yere götürme işidir.

NAKLİYAT: Belirlenen noktalar arasında yapılan taşıma işleridir.

ULAŞTIRMA: Personel ve lojistik maddelerin zaman ve mekan içerisinde her türlü ulaştırma vasıtaları kullanılarak intikal ve yer değiştirmesini düzenleyen teknik bir hizmettir.

ULAŞTIRMA: Ulaştırma tesis ve çeşitlerinin işletilmesi ve bakımı ile ilgili teknik bakımdan eğitilmiş uzman elemanlarca yürütülen taşıma hizmeti ve yönetimidir.

Bu tanımlardan yola çıkarak Karayolu, Demiryolu, Denizyolu, Havayolu ve Boru hattı olmak üzere ULAŞTIRMA çok geniş bir alanda yer almakta, sanayi, ticaret, tarım ve turizm gibi en önemli iktisadi faaliyetlere dinamizm kazandırmaktadır. Ülke ekonomilerinin dinamizmi Ulaştırmanın aldığı biçim ve kendisini yenileme gücü ile doğrudan ilişkilidir. Ülkelerin kalkınmışlık düzeyinin belirlenmesinde önemli bir gösterge olan Ulaşım ve Ulaşım sistemleri ülke özellikleri ve gereksinimleri dikkate alınmadan sağlanmaya çalışıldığında içinden çıkılamaz sorunlara neden olmaktadır. Gerek teknik alanda ve gerekse ekonomik alanda faaliyet gösteren Ulaştırma sistemlerine yakından bakılınca tam bir matematiksel sorgulama ile karşılaşılacağı ise kesindir.

Bu hareket tarzı da bizi Ulaştırma Mühendisliği gereksinimine doğru götürür. Çünkü Ulaştırma sistemine atılan her adımın pozitif veya negatif olmak üzere iktisadi bir değer olması yanında,  çevresel faktörleri de beraberinde düşünme gerekliliğini ortaya koyar. Çok yönlü bir bilgi ve hizmetin kullanılmasını gerektirir. Dolayısıyla Ulaştırmanın bir mühendislik kavramı içinde değerlendirilmesinde son derece isabet vardır. Çünkü henüz Türkiye’de ulaştırmanın çağdaş karakteri olan çok disiplinlilik özelliğine dayalı ve bunun diplomasını veren bir ulaştırma programı yoktur.

Özellikle uluslararası hukuksal ve ekonomik ilişkiler de bu ihtiyacın daha çok belireceği ise kesindir. Çünkü Ulaştırma mühendisliğinin ana konularını, karayolları, demiryolları, kent ulaştırması, havayolu ulaşımı, lojistik sistemleri ve bunların terminalleri gibi ulaştırma sistemleri ve tesislerinin planlanması, tasarımı, yapımı, işletilmesi, başarımı, değerlendirilmesi, bakım ve onarımı ve canlandırılması oluşturur.

Bu kadar detaylı ve önemli bir konunun ülkemizde hala Mühendis kapsamında yetiştiren bir okulu bulunmamaktadır.

Genel anlamda baktığımızda görülecek manzara ise Ulaştırma Yönetimi Lojistiğin tanımında yer alan doğrular hiyerarşisinde en önemli yere oturması gereken unsurlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Lojistikle uğraşıp Ulaştırma problemini çözen kuruluşlar zincirin en önemli halkasını tamamlamış olacaklardır. Ulaştırma Lojistik tedarik zinciri içinde olmazsa olmaz en önemli halkasını oluşturmaktadır. Bir bakıma Lojistiğin başarısı Ulaştırmanın başarısıyla doğru orantılıdır. Ulaştırma olmazsa lojistikte durma noktasındadır. Lojistiği tedarik zinciri içinde, Ulaşımı ise rodlar bazında ele aldığımızda özellikle koordinasyon ve mevzuat yönünden konunun genişliğinin son derece önemli olduğu görülür.

Türkiye’de çağdaş bir ulaştırma eğitiminin başlatılması, ekonominin ve ulaştırma kesiminin ivedilikle gereksindiği çok gecikilmiş bir adımdır. İthal Lojistik ve Ulaştırma Mühendisleri almadan önce ülkemizde bu konunun en kısa sürede çözümlenmesi gerekmektedir.

Ulaştırma kesimi, ekonominin mal ve hizmet üreten kesimlerle olan ilişkileri asla göz ardı edilemeyecek olan bir kesim olduğu için, bu ulaştırma dışı kesimin planlaması, bir başka deyişle, Lojistik ve Ulaştırmanın iktisadi analizinde “olmazsa olmaz”ı gösteren bir inceleme alanıdır. Oysa ,  bu, Türkiye’de ulaştırma kesiminin geleceğinin de, Türk ekonomisinin gerek AB, gerekse küreselleşme süreci ile uyum sağlayabilmesi için gerekli yapılanmanın da olmazsa olmaz ön koşullarından biridir.

Gelişmiş ülkelerde, Lojistik ve Ulaştırma sistemleri sürekli olarak ekonomik, sosyal ve siyasal koşulların değişimine paralel ve planlı gelişmeler göstermişlerdir. Ülkemiz ise benzeri bir gelişmeyi sağlayamadığı için, ulaştırma türlerinin ve özellikle demiryolları ve deniz yollarının çok önemli olanaklarını gereğince kullanmayan, dengesiz, pahalı ve sağlıksız bir ulaştırma sisteminin ciddi sorunlarını yaşamaktadır.

Lojistik faaliyetlerinin temel ilkelerinden olan gereksinime yerinde ve zamanında yanıt verilmesi ilkesi gereği, ulaştırma faaliyetleri büyük önem kazanmaktadır. Ulaştırma birçok firma için lojistik maliyetleri içinde önemli bir elementtir. Nakliye hareketi toplam lojistik maliyetinin 1/3’ü ile 2/3’ü arasında maliyetlendirilebilir. Ulaştırma sistemindeki gelişmeler ile birlikte uzak pazarlardaki ürün fiyatları aynı pazarda satılan diğer ürünlerin fiyatlarıyla rekabet edebilmektedir. Verimliliği ve etkinliği arttırabilmek için Ulaştırma hatları ve tesisleri ile araçlara yönelik gereksinimler Lojistik faaliyetler içerisinde değerlendirilmeli, Lojistik ve Ulaştırma bir bütünün parçaları olarak düşünülmelidir.

Ayrıca meslek alanı açısından bakıldığında ise “Ulaştırma mühendisliği, karayolları, demiryolları, kent ulaştırması, havayolu ulaşımı, lojistik sistemleri ve bunların terminalleri gibi ulaştırma sistemleri ve tesislerinin planlanması, tasarımı, yapımı, işletilmesi, başarımı, değerlendirilmesi, bakım ve onarımı ve canlandırılması ile uğraşır”.

Günümüzde ulaştırma sistemi, yukarıda belirtilen özelliklerinin yanında, bütün ulaştırma alt kesimlerinin, birbirinden ayrık, kopuk ve kendi başlarına çalışması yerine, bütünleşik bir sistem çerçevesinde birbirleriyle eşgüdüm içinde çalışmaları anlamında, disiplinler-arası /çok-disiplinli bir karaktere sahiptir. Her kesimdeki   taşımacı kuruluşları, firmaları çalıştıranların ötesinde, ulaştırma kesiminin işleyişi ve geleceği ile karar alacak olanların bu temel özelliği göz önünde bulundurmadan alacakları kararlar ve yapacakları uygulamaların yol açacağı kayıplar, yalnız o firmaların gerçek büyük iktisadi kayıplarla karşılaşmalarıyla sonuçlanmayacak, yanlış kurulmuş ve yanlış çalışan bir ulaştırma sistemi bütün diğer kesimlerin işleyişini ve ekonominin tamamını olumsuz etkilerken, yoksun kalınacak potansiyel iktisadi kazançlar da hesaplandığında, uğranılacak refah kaybı büyük rakamlarla ifade edilebilecektir.

İşte, bir ülkenin ulaştırma sistemini kuracak, örgütleyecek ve çalıştıracak kişilerin öğretim ve eğitimi olarak tanımlanabilecek olan ulaştırma eğitimi, bu temel eksen üzerine oturtulmuş olmalıdır. Eğitim & öğretimi ciddi bir iş olarak düşünen ve benimseyen ülkelerde de böyle olmuş ve bu ülkelerde ulaştırma eğitimi, kırk yılı aşkın bir süredir bu temel özellikleri özünde barındıran bir dal olarak ulaştırma mühendisliği programları çerçevesinde yürütülmüştür.

Bir ulaştırma mühendisliği programı, çağdaş ulaştırma sisteminin / sistemlerinin özelliklerine uyan “ulaştırma profesyonelleri’nin eğitimini hedefleyen bir program olarak tanımlandığında, böyle bir çağdaş ulaştırma sisteminin özelliklerinin göz önünde bulundurulmasında yarar vardır. Bu özellikleri özet olarak sıralamaya çalışalım.

Bir çağdaş ulaştırma sistemi;

  • Çok-disiplinli, disiplinler-arası karakterde, bütünleşik bir sistemdir.
  • Teknoloji kökenlidir ve bir mühendislik endüstrisidir.
  • Diğer iktisadi etkinliklerle / kesimlerle bire-bir ilişki içinde olan ve bu nedenle de iktisat yasalarından soyutlanamayacak olan bir etkinliktir. Ancak, buna ek olarak, insan ve toplum yaşamı için yarattığı dışsallıklar nedeniyle İktisadın dışındaki toplum bilimleriyle de ilişkisi ve etkileşimi göz ardı edilemeyecek olan bir etkinliktir – örneğin, sosyoloji ile ya da, mimarlık ve şehircilik ile.
  • Ulaştırma kesimi, ekonominin geri kalan kısmıyla (mal ve hizmet üreten kesimlerle) olan ilişkileri asla göz ardı edilemeyecek olan / edilmemesi gereken bir kesim olduğu için, bu ulaştırma-dışı kesimin planlaması, bir başka deyişle, lojistik ve ulaştırmanın iktisadi analizinde “olmazsa olmaz”ı gösteren bir inceleme alanıdır.
  • Ulaştırma sisteminin çağdaş iktisadi ve teknolojik gelişmelerle (küreselleşme, uluslararası ticaret ve bilişim teknolojisi) etkileşiminin büyük bir ağırlık ve ivme kazandığı olgusu asla gözden uzak tutulamayacak bir olgudur.

Ulaştırmanın iktisadi analizi”nde, sadece ulaştırmaya ayrılmış toplam kaynakları veri kabul edip, bunların firma bazında en iyi şekilde nasıl kullanılacağı sorunu (mikroiktisadi yaklaşım) yanında, ekonominin bütününü göz önüne alıp, diğer kesimler yanında ulaştırmaya ne kadar kaynak ayrılacağının / ayrılması gerektiğinin irdelenmesi de (makro-iktisadi analiz) gerekmektedir. Bunun, bugüne kadar, ne (asla) iktisat teorisinde, ne de (doğallıkla) mühendislik alanında tartışma konusu yapılmamış olduğunu da burada belirtmek gerekir.

Şimdi, “ulaştırma mühendisliği”nin ne tür bir alanı çalışma – araştırma konusu yaptığını söyleyebilmek durumundayız.

 Ulaştırma mühendisliği programlarının ekonomiye sunacağı profesyoneller;

(a) Ulaştırma kesiminin makro planlamasını yapmak durumunda olacaklardır – son olarak değindiğimiz husus kuramsal düzeyde bir eksikliğe işaret etmekte ve gerçekte / uygulamada bunun yapılmadığı anlamına gelmemektedir ki, bu, kuramsal plandaki eksikliğin ne kadar önemli olduğunu göstermeye yeterlidir.

(b) Ayrıca Ulaştırma mühendisleri, ulaştırma kesiminde mikro düzeydeki ulaşım planlarını (projeleri) üstleneceklerdir – ki bu da, bu projelerin ulaştırma mühendisi olmayan kimseler tarafından yürütüldüğünde, ne tür yanlışlarla ve kayıplarla karşılaşılmaya açık olunduğunun bir göstergesidir.

Artık, dünyanın önde gelen eğitim kurumlarındaki ulaştırma mühendisliği programlarını ele alabiliriz.

“Ulaştırma mühendisliği, karayolları, demiryolları, kent ulaştırması, havayolu ulaşımı,

lojistik sistemleri ve bunların terminalleri gibi ulaştırma sistemleri ve tesislerinin planlanması, tasarımı, yapımı, işletilmesi, başarımı, değerlendirilmesi, bakım ve onarımı ve canlandırılması ile uğraşır”.

Türkiye’de ulaştırmanın çağdaş karakteri olan çok disiplinlilik özelliğine dayalı ve bunun diplomasını veren bir ulaştırma programı yoktur.

Yalnızca iki Türk üniversitesinde bu özelliklere uyan ulaştırma programları bulunmaktadır ve bunlarda verilen diploma da “inşaat mühendisi” diplomasıdır; yani, ulaştırma profesyonellerinin ulaştırma kesiminde mesleki düzenleme yapmalarına yol verecek bir meslek kuruluşu oluşturmalarına zemin hazırlayacak bir yasal temel yoktur. Oysa, bu, Türkiye’de ulaştırma kesiminin geleceğinin de, Türk ekonomisinin gerek AB, gerekse küreselleşme süreci ile uyum sağlayabilmesi için gerekli yapılanmanın da olmazsa olmaz ön koşullarından biri budur:

Türkiye’de çağdaş bir ulaştırma eğitiminin başlatılması, ekonominin ve ulaştırma kesiminin ivedilikle gereksindiği çok gecikilmiş bir adımdır.   Araştırmalar, uluslararası ulaştırma maliyetlerinin, gelişmekte olan ülkelerin ihracattaki rekabet gücünü büyük ölçüde belirlediğini göstermektedir. Öyle ki, taşıma maliyetleri, uluslararası ticarete katılım yolunda gümrükler ve diğer ticaret engelleri kadar ve hatta daha büyük bir sınırlama oluşturmaktadır.
Türk iş dünyasının küreselleşmeyi çok iyi anladığını ve kendisini buna göre hazırladığına inanıyorum. Özellikle belli bir ölçeğin üzerindeki firmalarımızın çoğu, bana göre artık başarılı birer küresel aktör haline gelmiştir. Türkiye ihracatındaki son yıllarda kaydedilen başarının ardındaki en önemli sebeplerden bir tanesi de Türk iş dünyasının  bu anlayışıdır.  Ancak yetkili makamların ve sonuç olarak hükümetin, yapması gereken daha pek çok şey bulunmaktadır. Türkiye, küreselleşmenin hızlandığı bu son dönemde ise ekonomisinden kaynaklanan sorunlara yoğunlaşmak zorunda kalmış ve bu durum, bazen küresel bir vizyona sahip olsa bile yetkilileri kaynaksızlık nedeniyle hareketsiz halde bırakmıştır.
Son yıllarda ekonomik gelişmelerdeki sevindirici gelişmeler, artık bu sıkıntının giderek hafiflediğine işaret etmektedir. Öyle ise, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda, bugünden başlayarak tüm sektörlerde küresel bir bakış açısı geliştirmesi gerekmektedir.
Lojistik hareketliliği içerisinde ulaştırma sistemlerinin teknolojik gelişimleri dünyayı hızla küçültmeye devam etmektedir.

Genel anlamda baktığımızda görülecek manzara ise Ulaştırma Yönetimi Lojistiğin tanımında yer alan doğrular hiyerarşisinde en önemli yere oturması gereken unsurlardan bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Lojistikle uğraşıp Ulaştırma problemini çözen kuruluşlar zincirin en önemli halkasını tamamlamış olacaklardır.

ULAŞIMA ETKİSİ OLAN FAKTÖRLER

Ulaşıma etkisi olan faktörler 5 grupta toplanabilir.

a. Toplumdaki sosyal ve kültürel değişmeler

b. Ekonomik gelişim derecesi

c. Üretimde kullanılabilecek yarı ve tam girdiler

d. Sanayileşme seviyesi

e. Milli savunma gereksinimleri

Bu etkisi ile ulaştırmanın toplumun tüm katmanları ile yakından ilgili olduğu net olarak görülecektir.

DIŞ TİCARETTE ULAŞTIRMANIN ÖNEMİ

Dış ticarette ulaştırmanın önemi, kendini iki şekilde hissettirir;

.Bunlardan birincisi ulaştırma masraflarının dış ticarete konu malların fiyatlarını etkilemesi, İkincisi ise, güvenli ve ucuz taşıma sistemlerinin bulunmasıdır.

Uluslararası ticaretin gelişmesinde en önemli pay hiç kuşkusuz ulaştırma sistemlerinindir. Mal ve hizmet alış verişleri, ulaştırma teknolojilerinin de gelişme göstermesine neden olmuştur. Dış ticareti oluşturan mal kalemlerine göre, ulaşım sistemleri de değişmektedir. Dünya ancak Teknolojik olarak gelişmiş Ulaştırma sistemleri sayesinde küçülmeye devam edecektir.

Sonuç olarak;

Türkiye de bu işi halen bilimsel olmayan yöntemlerle genellikle kamyoncular tarafından yapıldığı da göz önüne alındığında uluslararası arenadaki ulaştırma başarısından  ne kadar söz edilebilir?

Aşağıdaki tanımlara daha detaylı baktığımızda ise mantığımızın bizi farkında olmadan zaten bir bilimin içine iteceğini net olarak görebileceğiz.

ULAŞTIRMA: Hesap kitap yapma bilimi, hesapta becerikliliktir. Takip ve kontrol sistemidir.

Lojistik: Hareketliliğin yönetimi, matematik düşünme sanatıdır,

Lojistik: Sürekli hareketliliğin içinde bitmeyen bir eylemdir,

Lojistik: Bir sorgulama ve doğru plan program sanatıdır.

Bu tanımlardan büyük bir bilgi veri programı ile karşı karşıya kalındığını ve gereksinimini anlamamak mümkün değildir. Yüksek teknolojiyi, eğitimli insanlarla kullanmak, taşımacılıkta verimliliğin artışı için en önemli ön şarttır. Bu ön şartı, karayolu taşımacılığını diğer modları tamamlayan ve destekleyen nitelikte planlayarak tamamlamanız gerekmektedir.

Lojistik ve Ulaştırma birbirlerinin ayrılmaz parçaları olmasına rağmen özellikle son yıllarda Lojistiğin gerek eğitimde ve gerekse uygulamada ön plana çıkarılıp,  Ulaştırmanın geri planda düşünüldüğü görülmektedir.

Sonuç olarak, Türkiye’de Ulaştırma etkinliğinin; ekonomik, hız, güvenlik ve konfor olarak üst düzeye çıkartılması ve kişilerin hak ve gönencinden ödün vermeyen, can güvenliğinin büyük ölçüde sağlandığı, çağdaş teknolojiye, uluslararası hukuk ve kurallara uyumlu ulaşımın çok süratli bir şekilde arttırılması için eğitim gereksiniminin biran evvel ortaya konması gerekmektedir. Bunun içinde acil ULAŞTIRMA Mühendislerine gereksinim vardır.

İthalatın Finansmanı – Kabul Kredi, Akreditif, Garanti, Postfinansman

İTHALAT KREDİLERİ

İthal edilecek malların bedellerinin ödenmesi için açılan kredilerdir. İthalat kredisi, bedel firmadan tahsil edilememesi halinde nakdi kredi olur. Akreditif, garanti veya kabul kredili işlemlerde amir bankanın taahhüdü de olduğu için bankalar kendilerini garanti altına almak isterler. Bu durumda ya peşin para alırlar veya ithalat kredisi kullandırırlar.

GAYRİ NAKDİ KREDİLER

İTHALAT KREDİLERİ

  • AKREDİTİFLER
  • KABUL KREDİSİ
  • GARANTİLER

Şeklinde sayılabilir.

İTHALAT KREDİLERİ

AKREDİTİFLER :

Bir nevi şartlı havaledir. Bir ithalat işleminde ithalatla ilgili koşullar olan; yükleme vadesi, ödeme şekli, malın cinsi, kalite ve fiyatı gibi konuları içeren akreditif mektubunun ithalatçının bankası tarafından yurt dışındaki ihracatçının bankasına gönderilmesi ile mal bedelinin, mal Türkiye’ye gönderilmesinin ardından ödenmesini taahhüt etmektedir.

Diğer bir ifade ile; akreditif, malların yüklendiğini veya hizmetin yerine getirildiğini gösteren şart koşulmuş vesaikin belirlenen süre içerisinde ibraz edilmesi kaydıyla, belirli bir meblağın, malların veya hizmetlerin satıcısına ödeneceğine dair bir banka yükümlülüğüdür. Daha kısa bir anlatımla akreditif şartlı bir banka garantisidir.

Uluslararası ticarette taraflar, birbirlerini çok iyi tanıyamadıkları ve farklı ülkelerde farklı kambiyo rejimleri uygulandığı için karşılıklı bir güvensizlik ve risk içindedirler. Satıcı, sattığı malın bedelini tahsil etmek, alıcı ise sözleşmede saptanan malları zamanında almak amacındadır. Satıcı akreditif şartlarına uygun hareket etmezse, banka hiç bir şekilde ödeme yapmaz. Bu ise alıcı açısında bir güven unsurudur. Açıklanan bu nedenlerle akreditif her iki tarafa da en yüksek düzeyde güvence sağlayan bir ödeme türü olma özelliğini taşımaktadır.

KABUL KREDİLİ İŞLEMLER

İthalatçının yurt dışından vadeli olarak satın alacağı malların bedeli için vermiş olduğu bir poliçe (uluslararası ticarette tanzim edilen ve yabancı dilde tanzim edilen bir borç senedi) olup vadesinde borçlusu tarafında ödenir.

Poliçeler;

  • Müşteri kabullü
  • Müşteri kabullü, banka avalli

olmak üzere iki çeşittir.

Müşteri kabullü poliçeler sadece borçlunun sorumluluğunda olup herhangi bir kefalet bulunmaz, ancak banka avalli poliçelerde, müşterinin poliçeye borçlu sıfatı ile imza atmasını müteakip borçlunun bankası da bu poliçeden doğan borcu poliçe vadesinde ödeyeceğine dair garantör imzasını koymasıdır ki vade geldiğinde aval veren banka hiçbir itiraza mahal vermeden poliçedeki tutarı ödemekle mükelleftir.

GARANTİLER

 Borçlunun talimatıyla ilgili olarak bankalar, borçlunun doğmuş olan borcunu ödemediği taktirde, gerektiğinde birikmiş faiziyle birlikte hiç bir itiraza mahal bırakmadan borcu ödeyeceğini taahhüt eden bir mektuptur. Garanti mektubunun amiri borçlu, lehtarı ise alacaklı kişidir. Garanti mektubu bir anlamda, ithalatçının uluslararası arenada kendi şahsi kefaletinin yetmediği durumlarda belli bir komisyon karşılığıda bankanın itibarını kullanması şeklinde görebiliriz. Garanti bir borcun ödenmesini garanti eden bir taahhüttür.

POSTFİNANSMAN

İthalatçının malını yurt dışından satın alırken, mal bedelinin yurt dışında bir finans kuruluşu tarafından ödenmesi, ithalatçının kredilendirilmesi şeklindedir. Bankalar aracılığı ile sağlanan postfinansman kredisinde, bankalar bu krediyi yurt dışından bulmadan önce, kendi teminatını oluşturmak durumundadır. Postfinansman kredisinden yararlanmak için bir ticari işlemle ilgili operasyonun var olması ve bu işlemin yurt dışından finanse ediliyor olması gerekmektedir. Postfinansman kredisini bankalar aracılığı ile yurt dışındaki pazarlardan bulmamız mümkündür.

Kısa ana başlıklar halinde değindiğimiz ithalatın finansmanı konuları kendi aralarında çeşitlendirilir. Çok detaya girmeden kısaca özetlenecek ithalatın finansmanı konuları tamamen ithalatçının finansman ihtiyacının karşılanmasına yöneliktir.