İhracat Yeni Normale Rekorla Başladı

container cargo terminal closeup
container cargo yard closeup, import, export, logistics concept

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), haziran ayı ihracat rakamlarını açıkladı. Türkiye’nin ihracatı 2020 yılı haziran ayında yüzde 15,8 artışla 13 milyar 469 milyon dolar oldu. Mayıs ayına göre yüzde 35,2 ile ihracatta rekor artış hızı elde edildi. Haziran’da 1.443 firma ihracat ailesine katılırken, 27 sektörün 24’ü ihracatta artış sağladı. Fındık ve Mamülleri, Hububat, Mücevher, Gemi ve Yat, Süs Bitkileri sektörleri ihracatlarını aylık bazda yüzde 50’nin üzerinde artırırken, en çok ihracat gerçekleştiren ilk 5 sektör Otomotiv, Kimyevi Maddeler, Hazırgiyim, Çelik ve Elektrik- Elektronik oldu.

TİM Başkanı İsmail Gülle, “İhracat ailesi, salgın döneminde‘Önce Türkiye, Önce İhracat’ diyerek üreten Türkiye’nin dinamosu olmaya devam etti. Türkiye, küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunu tescilleyerek ihracatta normalin de ötesindeki seyrine başladı. Ülkemiz, nasıl ki dünya ticaretindeki olumsuz gelişmeler ve Türkiye’ye yönelik finansal saldırılara rağmen pek çok kez ihracatı artırmayı başardıysa, bugün yine başardı. Olağanüstü koşulların barındırdığı fevkalade fırsatların farkındayız. İhracatçılarımıza güveniyoruz.Söz konusu Türkiye olunca dün yaptık, bugün de yaparız, yarın da yapacağız” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), haziran ayı geçici dış ticaret verilerini açıkladı. Genel Ticaret Sistemi’ne (GTS) göre ihracat haziranda yıllık yüzde 15,8 artışla 13 milyar 469 milyon dolar oldu. Mayıs ayına göre artış oranı ise yüzde 35,2 ile rekor kırdı. Son 12 aylık ihracat da yüzde 15,1 düşüşle 75 milyar 55 milyon dolar oldu.

Salgının dünya ekonomisindeki etkilerini değerlendiren TİM Başkanı İsmail Gülle, “ Uluslararası kuruluşlar, salgının küresel ekonomiye etkilerine dair beklentilerini negatif yönde revize etmeye devam ediyorlar. IMF, 2020 yılı için küresel ekonomik daralma beklentisini yüzde 3’ten yüzde 4,9’a, Fitch ise yüzde 3,9’dan yüzde 4,6’ya revize ederken Dünya Bankası ekonominin bu yıl yüzde 5,2 küçülmesini öngörüyor. Hedef pazarlarımız arasında yer alan birçok ülke ekonomisinin de 2020 yılında önemli ölçüde küçülme ile karşı karşıya kalması bekleniyor. IMF bu yıl Meksika’nın yüzde 10,5, Birleşik Krallık’ın yüzde 10,2, Güney Afrika’nın yüzde 8, Rusya’nın ise yüzde 6,6 küçülmesini öngörüyor. Satın Alma Yöneticileri Endeksi (PMI) verileri küresel ölçekte iktisadi faaliyetteki daralmanın hız kestiğine işaret ediyor. Haziran ayında, Çin’de imalat ve hizmetler PMI verileri 50 olarak tarif edilen eşik seviyesinin üzerine çıkarken; Euro bölgesinde PMI endeksi Mayıs ayına göre, yüzde 40’ın üzerinde artış göstererek 46,9’a ulaştı. Küresel ekonomide ve bilhassa ülkemiz ekonomisinde toparlanmanın hızla gerçekleşmesi en büyük temennimiz” dedi.

“İhracatçılar başarılamaz denileni başardı”

Tüm dünyada olduğu gibi salgının Türkiye’nin üretim ve ihracatını Mart- Nisan- Mayıs aylarında olumsuz etkilediğini belirten Gülle, şunları söyledi: ” İhracat ailesi, salgın döneminde ‘Önce Türkiye, Önce İhracat’ diyerek üreten Türkiye’nin dinamosu olmaya devam etti. Tüm ihracatçıları bu olağanüstü dönemde sergiledikleri üstün mücadeleden adına dolayı yürekten kutluyorum. Ülkemizde haziran ayı ile başlayan normalleşme sürecinde ilk ayı geride bıraktık. Türkiye, küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunu tescilleyerek ihracatta normalin de ötesindeki seyrine başladı. Ülkemiz, nasıl ki dünya ticaretindeki olumsuz gelişmeler ve Türkiye’ye yönelik finansal saldırılara rağmen pek çok kez ihracatı artırmayı başardıysa, bugün yine başardı. Olağanüstü koşulların barındırdığı fevkalade fırsatların farkındayız. İhracatçılarımıza güveniyoruz.Çünkü onlar hep yapılamaz denilenleri yaptı, başarılamaz denilenleri başardı. Söz konusu Türkiye olunca dün yaptık, bugün de yaparız;yarın da yapacağız.“

“Haziran ayı ihracatı büyük bir çabayı yansıttı”

Firmaların salgının ortaya çıkardığı talep şokunu en az hasarla atlatmaları adına, ihracatçılara yönelik kredi hacminin artırılması ve ihracatçıların finansmana erişimlerinin kolaylaştırılmasına büyük önem verdiklerini söyleyen Gülle, “ Başta Eximbank olmak üzere kamu bankalarının ve özel bankaların ihracatçılara sağladıkları desteklerin Haziran ayı ihracat verilerine tüm sektörlerde olumlu katkısına şahit olduk. Bu kapsamda, Türkiye Cumhuriyetinin ilk milli bankası olan Türkiye İş Bankası ile ihracatçılarımızın elini küresel ticarette daha da güçlendireceğine inandığımız bir protokol imzaladık. Bu işbirliği, ihracatçılara düşük faizli kredi sunması, kadın ihracatçılara yönelik pozitif ayrımcılık uygulaması ve 500 milyon dolar gibi yüksek bir hacmi kapsaması bakımından büyük önem arz etmektedir.Pandemi sürecinde ortaya çıkan ve TİM olarak dile getirdiğimiz 53 talebin, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’nın özverisiyle jet hızıyla çözüme kavuşturulduğunu belirtmek istiyorum. Haziran ayı ihracat rakamlarımız bu büyük çabayı yansıtmaktadır. Tüm ihracat ailesi adına;böylesi zorlu bir dönemde ortaya koydukları yoğun gayret için, tekrar tekrar Sayın Cumhurbaşkanımız nezdinde kıymetli bakanlarımıza en içten şükranlarımızı sunuyoruz. Bu dönemde atılan seri adımların olumlu yansımalarını inşallah hem yeni normalde,hem de sonrasındaki süreçte daha çok göreceğiz” dedi.

Yeni Nesil Ticaret Diplomasisi faaliyetleri aralıksız devam edecek

İhracatçılar için mücadelenin yeni başladığını belirten Gülle, TİM olarak ihracatçılar için tüm fırsat ve riskleri tek tek değerlendirmeye devam ettiklerini kaydetti. Gülle, Türkiye’nin ve ihracatın geleceği için TİM’in yürüttüğü eylem planı çerçevesinde haziran ayında yapılan çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi: “Haziran ayında, Yeni Nesil Ticaret Diplomasisi faaliyetlerimiz kapsamında Ticaret Bakanlığımız koordinasyonu ile gerçekleştirdiğimiz Sanal Ticaret Heyetlerinin bir yenisini daha organize ettik. Sanal Ticaret Heyetlerimizden üçüncüsünü, 15-25 Haziran tarihlerinde; Tarım, Gıda ve Gıda Dışı Hızlı Tüketim Ürünleri, Tarım Makinaları, Soğuk Hava Depoları ve İklimlendirme sektörlerini kapsayacak şekilde Hindistan’a gerçekleştirdik. Küresel virüs salgınıyla ortak mücadelenin ikinci aşaması olarak belirlediğimiz, yoğun ticari işbirliğinin sağlanması noktasında Sanal Ticaret Heyetleri büyük önem taşıyor. Sanal Ticaret Heyetlerimiz Özbekistan, Kenya ve Hindistan ile sınırlı kalmayacak olup, TİM olarak, ihracat ailesinin 95 bin üyesi ile hedef pazarlarda Yeni Nesil Ticaret Diplomasisi faaliyetlerimize aralıksız şekilde devam edeceğiz.”

Haziran’da 1.443 firma ihracat ailesine katıldı

Haziran ayı ihracatına ilişkin detaylara değinen TİM Başkanı Gülle, şu bilgileri verdi: “Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceği açısından vazgeçilmez bir sacayağı olduğu perçinlenmiş olan ihracatımıza yönelik farkındalık ve TİM olarak ülkemizin her noktasında yürüttüğümüz KOBİ ihracat Seferberliği eğitimlerimizin en net sonucu olarak; haziran ayında ihracat ailemize 1.443 firmamızın katıldığını bildirmekten memnuniyet duyuyorum. İhracata yeni başlayan bu firmalarımız haziran ayında 101 milyon 384 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Firma özelinde bakıldığında, haziran ayı içerisinde toplam 38.373 firmamız ihracat gerçekleştirdi.”

144 ülkeye ihracat 2,43 milyar dolar arttı

Türkiye küresel ticaretteki olumsuz tabloya rağmen haziran ayında 144 ülkeye ihracatını 2,43 milyar dolar artırmayı başardı. Bu 144 ülkenin 119’unda artış yüzde 10’un, 61’inde ise yüzde 50’nin üzerinde gerçekleşti. Bu ülkeler arasında, geçtiğimiz yılın haziran ayına göre 304 milyon dolar ihracat artışıyla Birleşik Krallık, 272 milyon dolar ihracat artışıyla ABD ve 162 milyon dolar ihracat artışıyla İsrail dikkat çekti.

Otomotiv liderliği sürdürdü

Haziran ayının lideri, 2 milyar 16 milyon dolarlık ihracat ile Otomotiv sektörü olurken, 1 milyar 425 milyon dolar ihracat ile Kimyevi Maddeler sektörü ikinci, 1 milyar 358 milyon dolara ulaşan Hazır giyim sektörü üçüncü, 1 milyar 129 milyon dolar ile Çelik sektörü dördüncü ve 903 milyon dolar ile Elektrik- Elektronik sektörleri beşinci oldu. Haziran ayının en güçlü performansına imza atanlar ise yüzde 69,3 artışla 128,4 milyon dolar ihracata ulaşan Fındık ve Mamülleri, yüzde 66 artışla 572,4 milyon dolara ulaşan Hububat, yüzde 60,2 artışla 345,1 milyon dolara ulaşan Mücevher, yüzde 58,8 artışla 88 milyon dolara ulaşan Gemi ve Yat, yüzde 55,2 artışla 6 milyon dolara ulaşan Süs Bitkileri sektörleri oldu.

Sektörlerde tablo tersine döndü

Haziran ayı özelinde sektörlerin ihracat performanslarına bakıldığında en kötü geride kaldı. Mayıs ayında 27 sektörün 25’i ihracatta düşüş yaşarken, haziran ayında 27 sektörün 24’ü ihracatta artış sağladı.

En çok ihracat gerçekleştirilen ülke Almanya oldu

Haziran ayında ihracatçılar, ülkemizin bayrağını 202 ülke ve bölgede dalgalandırmayı başardı. En çok ihracat gerçekleştirilen ilk 3 ülke ise 1 milyar 293 milyon dolar ile Almanya, 1 milyar 13 milyon dolar ile İngiltere ve 792 milyon dolar ile ABD oldu. İlk 10 ülkenin ihracattaki payı yüzde 49,4 olurken, ilk 20 ülkede bu pay yüzde 67’ye yükseldi.Aralarında ABD, Almanya, İtalya ve Hollanda’nın da yer aldığı tam 17 ülkeye her sektör ihracat gerçekleştirmeyi başardı. En büyük pazar olan Avrupa Birliği’nin ihracattaki payı 6, 53 milyar dolarlık bir hacim ile yüzde 48,5 seviyesine düştü.

En dikkat çekici artış Kastamonu’da görüldü

İllerin ihracatına bakıldığında; haziran ayında 68 il ihracatını artırdı. En çok ihracat gerçekleştiren ilk 3 il sırasıyla; 5 milyar 404 milyon dolarla İstanbul, 931 milyon dolarla Bursa ve 865 milyon dolarla Kocaeli oldu. En dikkat çekici artışlar ise; yüzde 631 artışla 54 milyon dolar ihracata imza atan Kastamonu, yüzde 293 artışla 6 milyon dolara ulaşan Van ve yüzde 208 artışla 1,5 milyon dolar ihracat yapan Kırıkkale’de yaşandı. Kastamonu Hazırgiyim sektörü ihracatını 11 kat artırırken, Van’da Madencilik sektörü ihracatını 161 katına çıkarttı. Kırıkkale’de Makine sektörünün ihracatını yüzde 44 artırdığı görüldü.

174 ülkeye 4,2 milyar TL ile ihracat yapıldı

Ay boyunca 174 ülkeye ihracatta 4 milyar 219 milyon TL tutarında ihracat gerçekleştirildi. 6.416 firma ihracat işlemlerinde Türk Lirasını tercih etti.

Paritenin olumsuz etkisi 31,7 milyon dolar oldu

Miktar bazında ihracat ise haziranda geçen yılın aynı ayına göre yüzde 28,3 artışla 12,5 milyon ton olarak gerçekleşti. Son olarak, haziran ayında Euro Dolar paritesinin negatif etkisi 31 milyon 771 bin dolar oldu.

Tedarik Zincirinde Makine Öğrenimi

Uluslararası tedarik zincirleri fazla miktarda veri üretir. Tedarik zincirinde makine öğrenimi verileri analiz etmek ve analiz sonuçları ile tedarik zinciri yönetimini geliştirmek için kullanılabilir.

Makine öğrenimi, fazlasıyla hayatımızın içerisinde yer alan analitik model oluşturmayı otomatikleştiren bir veri analizi yöntemi olarak sistemleri açıkça programlamadan deneyimlerden otomatik öğrenme ve geliştirme becerisi sağlayan bir yapay zeka uygulamasıdır.

İşletmeler tedarik zincirinde birçok problemle karşılaşabiliyor.

Bu problemlerden birkaçı;

  • Talep dalgalanması,
  • Birikmiş siparişler,
  • Envanter planlamasının yetersiz olması,
  • Tedarik zincirindeki iletişim boşlukları,
  • Lojistikte belirsizlikler,
  • Arz sıkıntısıdır.

İşletmeler Tedarik Zincirinde Makine öğrenimi kullanarak;

  • Tedarik Zinciri Planlaması,
  • Talep Tahmini,
  • İş Gücü Planlaması,
  • Rota Optimizasyonu
  • Tedarik Zinciri’nde Güvenlik

gibi birçok alanda analiz ve geliştirmeler yapabilir bu geliştirmeler sayesinde karşılaşılabileceği potansiyel problemleri çözüme ulaştırılabilir.

Tedarik Zinciri Planlaması: Tedarik zinciri planlamasında makine öğrenimi, geniş veri kümelerinin analiz edilmesi yoluyla karar verme süreçlerini optimize eder. Bu sayede daha kesin sonuçlar elde ederek doğru ve işlevsel planlama yapılmasına yardımcı olur.

Talep Tahmini: Makine öğrenimi ile desteklenen talep tahmin algoritmaları daha fonksiyonel ve gelişmiş bir deneyim sunar. Makine öğrenimi müşteri verilerini hızlı analiz etmeye ve potansiyel satın alma davranışlarını tahmin etmeye yardımcı olur.

İş Gücü Planlaması: Makine öğrenimi ile işe alım, çalışan eğitimi ve gelişimi, performans değerlendirme gibi süreçlerin verileri toplanarak öngörüler oluşturulabilir. Bu sayede doğru iş gücü yönetimi ile çalışan performansı maksimum düzeye çıkartılabilir.

Rota Optimizasyonu: Makine öğrenimi ile ürün teslimat süreçlerinde rota optimizasyonu yapılarak olası gecikmelerin önüne geçilir ve zaman tasarrufu sağlanabilir.

Tedarik Zincirinde Güvenlik: Makine öğrenimi algoritmaları ile uçtan uca görünürlük sağlayarak olası hataların önüne geçilebilir aynı zamanda tedarik zincirinde oluşabilecek hatalı veri akışı ve güvenlik açıkları engellenebilir.

Tedarik zinciri yönetiminde makine öğrenimini kullanmak birçok avantaj sağlar.

Makine öğrenimi ile işletmeler;

  • Ürün akışını optimize ederek teslimat performansını iyileştirir,
  • Sürüş kalitesini geliştirir,
  • Zaman tasarrufu sağlar,
  • Tedarikçi ilişkilerini daha hızlı ve kolay yönetebilir,
  • Maliyetlerinizi azaltabilir,
  • Daha kolay problem çözebilir,
  • Ve sürekli iyileştirme yapabilir.

Makine öğreniminin temeli doğru, kaliteli ve güvenilir veri akışına dayanır. Bu sebeple verilere erişim eksikliği veya yanlış veri akışı makine öğreniminde sorunlar yaratabilir.

Bu sorunla karşılaşmamak için işletmeler;

  • Doğru veri girişi yapmalı,
  • Verilen bilgileri periyodik olarak kontrol etmeli,
  • Ve beklentileri ile uyumlu makine öğrenme modellerini test ederek seçmelidir.

Fortune 500 Türkiye Araştırmasının Sonuçları Açıklandı: Kârları Hızlandı, Satışlar Hız Kesti

araştırma

Türkiye’nin En Büyük 500 şirketinin yer aldığı Fortune 500 Türkiye Araştırması’na göre, şirketlerin 2019 yılı net kârı bir önceki yıla göre, yüzde 44.5 artarak 78.1 milyar TL’ye, net satış gelirleri ise yüzde 14.9 artışla 1.8 trilyon TL’ye yükseldi. Geçen yılki listeyle kıyaslandığında, net kâr yükselirken, net satış gelirleri hız kesti. TÜPRAŞ’ın birinci olduğu Fortune 500 Türkiye, bu yıl da Fortune 500 ABD’nin birincisi olan Walmart’ı yakalayamadı.

Fortune Türkiye ve CRIF Türkiye’nin 2008 yılından bu yana birlikte gerçekleştirdiği ve Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin listelendiği “Fortune 500 Türkiye Araştırması’nın 2019 sonuçları açıklandı. Fortune Dergisi Yayın Yönetmeni Şule Laleli, Fortune 500 Türkiye Editörü Ersan Taylan Çıplak, CRIF Türkiye Analitik Birim Müdürü Yavuz Arsoy ve CRIF Türkiye Analitik Birim Danışmanı Selen Yıldırım’ın katılımıyla düzenlenen online basın toplantısı ile açıklanan Fortune 500 Türkiye 2020 listesinde yer alan şirketlerin net satışları 2019 yılında bir önceki yıla göre yüzde 14.9 oranında artarak 1.8 trilyon TL’ye yükseldi. Ancak 2018 yılında net satışların bir önceki yıla göre yüzde 31.8 arttığı göz önüne alındığında geçen yıl satışlardaki artışın hız kestiği görülüyor.

TÜPRAŞ zirveyi kimseye bırakmadı

Bu yıl 13’üncüsü açıklanan, finansal kurumlar ve holding dışındaki tüm sektörleri kapsayan Fortune 500 Türkiye listesinin ilk sırasında yine TÜPRAŞ yer aldı. 89.6 milyar TL net satış geliriyle Fortune 500 Türkiye zirvesindeki yerini kimseye bırakmayan TÜPRAŞ’ın, Fortune 500’de yer alan şirketlerin toplam net satış gelirlerinden aldığı pay ise yaklaşık yüzde 5 oldu.87.9 milyar TL net satış geliriyle listeye ikinci sırada giren Enerji Piyasaları İşletme, 62.8 milyon TL FVÖK ile kâr sıralamasında ancak 316’ıncı olabildi. 75 milyar 118 milyon lira net satış geliriyle üçüncü sırada yer alan Türk Hava Yolları, 2009 yılından bu yana aralıksız sürdürdüğü ihracat şampiyonluğunu bu yıl da kimseye kaptırmadı. Petrol Ofisi’nin 53 milyar 663 milyon lira net satış geliriyle dördüncü sırada yer aldığı Fortune 500 Türkiye listesinde, Opet, 46 milyar 381 milyon lira net satış geliriyle beşinci oldu. 40 binin üzerinde çalışanı ve 8 bin 640 mağazasıyla Türkiye’nin dört bir yanında faaliyet gösteren BİM, 6. sıradan girdiği listede (geçen yıl) net satışlarını yüzde 24.4 oranında artırarak 40.2 milyar TL’ye çıkârmayı başardı. Ford Otomotiv, 39.2 milyar TL net satış geliriyle Fortune 500 Türkiye listesinde 7’inci sırada yer alırken, Ahlatçı Kuyumculuk, listeye 34.7 milyar TL net satış geliriyle 8’inci sırada, Arçelik, 31.9 milyar TL ile 9’uncu sırada, RC Rönesans İnşaat ise 28.7 milyar TL net satış geliriyle 10’uncu sırada girdi. 527.6 milyar TL satış gelirine sahip olan Fortune 500’ün ilk 10’unda ağırlıklı olarak petrol ve enerji sektöründe faaliyet gösteren şirketler yer aldı.

İhracat TL bazında arttı, dolar bazında düştü

Fortune 500 Türkiye şirketlerinin toplam ihracatı 2019 yılında bir önceki yıla göre TL bazında yüzde 14.6 oranında artarak 515.8 milyar liraya çıktı. İhracat dolar bazında ise bir önceki yıla göre yüzde 2,7 daralarak 90.9 milyar dolara geriledi. Fortune 500 Türkiye’de yer alan şirketlerin net satışlarının yüzde 72’sini iç satışlardan oluşurken, ihracatın payı yüzde 28 oldu.

Fortune 500 Türkiye ihracat listesinde ilk 5’te sırasıyla; THY, Ford Otomotiv, Arçelik, RC Rönesans ve Türkiye Petrol Rafineleri yer aldı.

Faizler düştü, net kârda yüzde 44,5 artış

Fortune 500 Türkiye 2020 listesinde yer alan şirketlerin net satış gelirleri geçen yıl, bir önceki yıla göre hız keserken, kârdaki artış dikkat çekiyor. Fortune 500 Türkiye şirketlerinde 402’si kâr açıklarken, 98’i zarar açıkladı. Geçen yılki listede zarar açıklayan şirket sayısının 119 olduğu göz önüne alındığında, bu yıl zarar açıklayan şirket sayısının gerilemesi daha net görülüyor. Fortune 500 Türkiye 2020 listesindeki şirketlerin toplam net kârı geçen seneye göre yüzde 44,5 oranında artarak 78.1 milyar TL’ye çıktı. Esas Faaliyet Kâr Marjı ve Diğer Gelir/Gider dengesinin 2019 yılında bir önceki yıla oranla daraldığı görülüyor. Bunun yanı sıra Finansman Giderleri’nde gerçekleşen yüzde 22.72 oranındaki azalma ile net kâr marjında artış olduğu görülüyor. Döviz kurlarının görece istikrarlı olduğu geçen yıl Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net kâr artışının ana nedeni ise geçen yıl faizlerde yaşanan hızlı düşüş oldu. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net satış kârlılığı 2018 yılında yüzde 3,40 iken, 2019 yılında yüzde 4,28 seviyesine yükseldi. 2018 yılında yüzde 10,07 olan özkaynak kârlılığı ise 2019 yılında yüzde 11,73’e çıktı.

İstihdam arttı

Fortune 500 listesindeki şirketlerin sağladığı toplam istihdam sayısı 2018’de 1 milyon 150 bin iken bu sayı 2019’da 1 milyon 240 bine yükseldi. Listedeki şirketlerin Türkiye’deki toplam istihdam içindeki payı 2018’de yüzde 3.9 iken bu oran 2019’da yüzde 4.43’e yükseldi. Fortune 500 Türkiye listesinde RC Rönesans İnşaat Taahhüt, 54 bin 106 çalışanı ile istihdamda ilk sırada yer aldı. BİM Birleşik Mağazalar, 51 bin 765 çalışanıyla ikinci sırada yer alırken, 43 bin çalışanı ile PTT (Posta ve Telgraf Teşkilatı) Fortune 500 Türkiye listesinde en fazla istihdam sağlayan üçüncü şirket oldu.

1 milyar TL’nin üzerinde net satış geliri olan şirket sayısı 323’ e çıktı

Fortune 500 Türkiye listesindeki şirketlerin 3/2 sinin satış geliri 1 milyar TL’nin üzerinde olduğu görülüyor. Fortune 500 Türkiye listesine giren 323 şirketin net satış geliri 1 milyar TL sınırını aştı. Bu sayı geçen yıl 279’du. Net satış gelirleri 10 milyar TL’nin üzerinde olan şirket sayısı ise geçen yıl 29 iken bu yıl 33’e çıktı.Fortune 500 Türkiye 2020 listesinde 500’üncü yani en sonda yer alan şirketin net satışları 577.6 milyon olarak gerçekleşti. Fortune 500 Türkiye araştırmasının açıklandığı 2008 yılından itibaren bakıldığında listeye giriş çıtasının her yıl yükseldiği görülüyor. Diğer yandan Fortune 500 Türkiye listesinde yer alan şirketler, Türkiye’nin GSYİH’nın yüzde 42,6’sını oluşturuyor.

Fortune 500 Türkiye’nin tamamı bir Walmart yapmıyor

Türkiye’de 1 milyar liranın ya da 10 milyar liranın üzerinde net satış gelirine sahip şirket sayısı artsa da Türk şirketlerini küresel rakipleri ile kıyasladığımızda çok küçük kaldıklarını görüyoruz. Nitekim Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net satışlarının toplamı bile Fortune 500 ABD listesinin bir numarası olan Walmart’ın yüzde 61’ine ancak denk geliyor. Fortune 500 Türkiye’nin toplam net satışları 321.8 milyar TL oldu. Fortune ABD listesinin ilk sırasında bulunan Walmart’ın net satışları ise bu yıl açıklanan verilere göre, 523.9 milyar dolara ulaştı.

Fortune 500 Türkiye şirketlerinin tamamı, Fortune 500 ABD listesine geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yine ikinci sıradan girebiliyor.

Halka açık şirket sayısı düşüyor

Türkiye’de yıllardır yoğun çalışmalar yapılsa da büyük şirketlerin halka arz ilgisinin artmadığı aksine gerilediği Fortune 500 Türkiye listesinde yer alan Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin sayısında da net olarak görülüyor. Fortune 500 Türkiye listesinin ilk açıklandığı 2008 yılında 124, 2009 yılında ise 129 şirket Borsa şirketi iken, bu yılki listede yer alan 500 şirketten 98’i Borsa şirketlerinden.

Yasa Dışı Tütün Ticaretine Uygulanacak Ceza İhracatımızı Pozitif Etkileyecek

Yasa Dışı Tütün Ticaretine Uygulanacak Ceza İhracatımızı Pozitif Etkileyecek

Ege Tütün İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Umur, 1 Temmuz tarihinde yürürlüğe giren ve “makaron veya yaprak sigara kâğıdının, içine kıyılmış tütün doldurulmuş olarak satışına” hapis cezası getiren uygulamanın tütün ihracatını olumlu yönde etkileyeceğini söyledi: “Kendi topraklarımızda kendi ürünümüze sahip çıkarak global tütün pazarında söz sahibi olmaya devam edeceğiz.”

26 Haziran tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren düzenleme ile “ticari

amaçla makaron veya yaprak sigara kâğıdını, içine kıyılmış tütün, parçalanmış tütün ya da tütün harici herhangi bir madde doldurulmuş olarak satanlara, satışa arz edenlere, bulunduranlara ve nakledenlere” 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası getirildi. 1 Temmuz tarihinden itibaren yürürlüğe giren yaptırıma Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Umur’dan olumlu tepki geldi ve kararın ihracat anlamında da pozitif etkisi olacağının altını çizdi.

Uluslararası piyasalarda markalaşmış Türk tütününü korumak zorundayız

Ege İhracatçı Birlikleri verilerine göre; yılın ilk 5 ayında Bitkisel Ürün İhracatında birinci sırada yer alan tütün ihracatını korumaya faydası olacak bu yasal düzenlemeyi memnuniyetle karşıladıklarını belirten Umur, yasa dışı sarmalık tütün satışına 2017 yılında hapis cezası getirildiğini, ancak şimdiye kadar uygulama tarihinin iki kez ertelendiğini hatırlatarak söyle konuştu: “Türkiye, bu sorunu önceden teşhis etti ama ceza uygulaması çeşitli nedenlerle ertelendi. Bu yıl ise sarmalık tütünün, makaron içine doldurulmuş olarak veya yaprak sigara kağıdına sarılmış olarak satışına ceza uygulanmaya başlandı. Bu gelişme uluslararası piyasalarda markalaşmış Türk tütün tarımının sürdürülebilirliği için çok önemli bir adım oldu. Yetkililere buradan teşekkür ediyoruz.”

“Yeniden erteleme olmamalı!”

Başkan Ömer Umur, kararı doğru bulduklarını belirtirken, Ege’li tütün ihracatçıları olarak gelecek yıla dair beklentisini de ifade etti: “Bilindiği üzere Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar da aynı yasa kapsamında 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacaktı. Ancak, yasadaki bu uygulama 2021 yılına ertelendi. Ülke ekonomisini, ihracatını, çiftçinin gelirini ve sektörün yasal ticaretini korumak ve güçlendirmek adına izinsiz tütün ticareti yapanlara getirilecek bu yaptırım yasa dışı tütün ticaretini büyük ölçüde sonlandıracaktır. Önümüzdeki sene yasanın bu maddesi de yürürlüğe girdiğinde Türk tütün tarımı ve ihracatını korumak ve geliştirmek adına yapılmış bu düzenlemenin tam anlamıyla başarıya ulaşacağına eminim”

Lojistik, Mühendisliği Hak Etmiyor Mu?

Malın ya da hizmetin hareketi büyük önem kazanarak lojistik anlayışın her geçen gün önemini daha da arttırması ve yayılması Dünyada ve Türkiye’de bu hızı yakalama trendlerini ortaya koymuştur. Özellikle günümüz küresel ekonomisinde rekabet etme anlamında yükselen değer olan lojistik hareketlilik ve kavramları daha iyi irdelemek ihtiyacını ortaya koymaya devam etmektedir. Lojistik yeni yüzyılda Dünyadaki gelişecek olan üç sektörden (Genetik, bilişim/elektronik, lojistik) biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu oluşum içinde lojistik sektörünün Türkiye’de de gelecekte dört misli artacak potansiyel bir güce ulaşacağı ise kesindir. Ancak Türkiye bu gelişmelere alt yapı ve mevzuat olarak ne kadar hazırdır?

Yeni teknolojilerin lojistik verimliliğinin artması, kayıpların azalması, şeffaflığın yaratılması ve doğru planlamayla maliyetleri de azaltması ancak teknolojiyi en iyi şekilde kullanan, takip eden, bilen profesyonel personelle mümkün olacaktır.

Lojistik yönetim anlayışının kavranması da hareketliliğin yönetiminde ne kadar önemli bir kavram olarak ortaya çıktığı görülecektir. Ayrıca her geçen gün lojistiğin öneminin artmasına paralel olarak profesyonel lojistik kadro ihtiyacı da beraberinde artacaktır. Ancak var olan ihtiyaca Türkiye’nin henüz yeterince cevap veremediği de dikkat çekecektir.

Genel anlamda hala Türkiye’de her alana lojistik kelimesini yazmakla tam olarak lojistik kavramının yerleştiği de söylenemez. Dolayısıyla Türkiye’de profesyonel lojistik firmalarının da sayısına bakıldığında henüz son derece az sayıda firmayla karşılaşılacağı gerçeği ile yüz yüze kalınacaktır. Ayrıca Dünya’da ve Türkiye’de lojistiğin hızla ilerlediği bir dönemde ülkemizde henüz lojistik mevzuatlarının da yerine oturmadığı ve bu konudaki mağduriyetlerin devam ettiği de bir gerçektir. Ayrıca baktığımızda her firma görevinin başına lojistik kavramını eklemiş olmasına rağmen alakası olmayan işlerle uğraştığına da şahit olursunuz. Yine lojistiğin bir branşlaşma, bir bilim konusu olmasına rağmen lojistik alanında profesyonel olmayan, ilgisiz personel ve firmalara da rastlarsınız. Bunlar Lojistik kavramının ülkemizde henüz tam olarak yerine oturmadığını göstermektedir. Ayrıca Lojistik alanındaki mevzuatlarında yetersizliği eklenince lojistik sorunları her geçen gün daha da büyütecektir.

Bu doğrultuda aşağıdaki lojistik tanımlarına bir kez daha farklı bir bakışla göz atalım;

Lojistik: Hesap kitap yapma bilimi, hesapta becerikliliktir.

Lojistik: Hareketliliğin yönetimi, matematik düşünme sanatıdır,

Lojistik: Sürekli hareketliliğin içinde bitmeyen bir eylemdir,

Lojistik: Bir sorgulama ve doğru plan program sanatıdır.

Bu tanımlamalardan anlaşılan lojistik kavramının her evresinde matematiksel bir alışverişi görmek mümkündür. Doğru yapılan bu alışveriş, lojistiğin de başarısını ortaya koyacaktır.

Tanımlara yakından baktığımızda artık Türkiye’de lojistik mühendislere her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyulacağı net olarak görülecektir. Hatta bazı firmaların ise Türkiye’de ciddi anlamda lojistik mühendisi arayışının artışı bu ihtiyacın bel kemiğini oluşturacaktır. Halihazırda Üniversitelerimizde Lojistik Mühendisliği yetişmemesine rağmen özellikle özel kuruluşların Lojistik Mühendisi, Lojistik Müdürü arayışları sürekli artış göstermektedir. Burada bilgi iletişimi açısından bir çelişki mevcuttur. Çünkü ülkemizdeki üniversitelerimizde henüz lojistik mühendisi yetiştiren bölümler mevcut değildir. Üniversitelerimizin Lojistik ve ulaştırma bölümleri vardır.

Fakat mezun olan öğrenciler sadece bölüm mezunu olup mühendislik losyonuyla donatılmamıştır. Bu konu iki yıllık lojistik meslek yüksek okulları içinde geçerli olup, branşlaşma konuları net olarak belirlenememiş ve mezuniyet isimleri henüz belli olmadan bölüm mezunu şeklinde çalışma hayatına gönderilmektedir.

Halen Türkiye’de endüstri mühendisliği gibi farklı mühendislik dallarında eğitim gören öğrenciler, lojistik alanda yüksek lisans yapanlar, yurt dışında lojistik mühendislik eğitimi alanlar, sertifika programlarıyla lojistik eğitimleri alanlar, lojistik firmalarında çalışarak deneyim kazananlar v.b. şeklinde eğitim süreçleri devam etmektedir. Lojistik alanında ise halen doktora programları da mevcut değildir. Bu nedenlerle özellikle lojistik sorun ve mevzuatlarının gerçek anlamda düzelmesi de mümkün değildir. Ancak bu alanlarda gerçek lojistik eğitimlerini alan lojistik mühendisleri ve lojistik teknikerleri sayesinde problem sahalarının daha kısa sürede çözümleneceği kesindir. Aynı zamanda bu gelişme firmaların lojistik kuruluşlarının da daha anlamlı bir hale gelmesini sağlayacaktır.

Seven Rights’in 7 doğru lojistik tanımından yola çıkarak lojistiğin eğitim alanında da bir tanıma ihtiyacının olacağı net bir şekilde görülecektir. Bu 7 doğru tanımını eğitimsel olarak irdelediğimizde aşağıdaki sonuca ulaşılacaktır.

Doğru   Personel

Doğru   Eğitim

Doğru   Branşlaşma

Doğru   Etkinlik Alanları

Doğru   Kadrolaşma/Teşkilatlanma

Doğru   Kullanım

Doğru   Makam- Memuriyet

Bu doğrular prensibi bizi lojistik alanında daha etkin insan potansiyeline ulaştıracaktır.

Uluslararası lojistik arenasındaki hizmet hızının daha bilimsel boyutlarda yerini alacağı da lojistik mühendis ve teknikerleriyle mümkün olacağı muhakkaktır. Ayrıca lojistik anlamda branşlaşmanın da gerçekleşmesiyle lojistik başarı şansı artacaktır. Üniversitelerimizde lojistik konusunun yeniden ele alınarak yeni bilimsel ismine kavuşturulacak bir yapı içine alınması gerekmektedir. Lojistik mühendis ve teknikerleri sayesinde Türkiye’de lojistik kavramı yerine oturacak, hizmet anlayışı, mevzuatı ve uygulamasıyla lojistik emin ellere teslimi yapılacak ve uluslararası lojistikte de kendini yarışabilecek düzeye getirecektir.

Şimdi soruyorum; Lojistik, mühendisliği hak etmiyor mu? 

B2B Sektör Buluşmalarında Bugün: “Gümrük İşlemlerinde Karşılaşılan Riskler ve Avantajlar” Webinarı Gerçekleşti.

Buyer Network B2B Sektör Buluşmaları’nın 17. bölümünde bugün, “Gümrük İşlemlerinde Karşılaşılan Riskler ve Avantajlar” konusunu ele aldık. Prof. Dr. Murat ERDAL moderatörlüğünde gerçekleştirdiğimiz etkinlikte ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş. (UGM) Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Remzi AKÇİN ve UGM Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Cahit SOYSAL konuğumuz oldu.

Hüseyin Cahit Soysal konuşmasında;

Son yıllarda gümrük mevzuatında yapılan değişikliklerin ilginç olduğunu, değişikliklerin yanı sıra değişmeyen ceza hükümleri olmasına karşın, yeni getirilen ek mali yükümlülükler ve ilave gümrük vergileri nedeniyle anılan cezaların şirket bünyelerine zarar verecek boyutlara erişecek miktarlara ulaştığını, bu nedenle, eski ceza hükümlerin bile yeni bakış açısıyla yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Soysal, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun objektif iyiniyetli üçüncü şahısları korumadığını, bu nedenle, kaçakçılık olayına karışan bir kişi olmasak bile, kaçakçılık konusu malları iç piyasadan salt çok uygun fiyatlarla satın aldık diye bu Kanunun yaptırımları ile karşı karşıya kalabileceğimizi, en azından anılan eşyanın kamu tarafından alıkonulabileceğini ifade etti.

Soysal “kabahat” hükümlerinin Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndan ayıklanarak Gümrük Kanunu’na eklenmiş olmasının olumlu bir gelişme olduğunu, ancak, bu aktarma yapılırken ceza miktarlarına dokunulmadığı için, Türkiye’yi Gümrük Kanunundaki bazı para cezalarında “gümrüklenmiş değer”i baz alan dünyadaki tek ülke olma konumuna soktuğu hususuna vurgu yaptı.

Remzi Akçin ise konuşmasında;

Genellikle gümrük mevzuatı hükümleri nedeniyle gümrük yükümlülerinin ağır sorumluluklar ile karşı karşıya kaldığının bilindiğini, ancak beyanında bulunan yükümlülerin hangi haklara, hangi ceza indirimlerine sahip olduğu konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olmadığını belirtti ve bu düzenlemeler konusunda açıklamalarda bulundu. Eksik alınmış gümrük vergileri için zamanaşımı hükümlerine dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Akçin, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndaki etkin pişmanlıktan yararlanma koşullarını da sıraladı. Gümrük Kanunu’na göre, uzlaşmaya nasıl gidileceği, tasfiyelik hale gelen eşyanın beyan sahibince tekrar nasıl alınacağı, ödenmiş vergilerin ve cezaların geri alınması prosedürünün nasıl işlediği, idari kararlara, vergi, ceza ve tahlile nasıl itiraz edileceği hususlarına açıklık getirdi.

Akçin, konuşmasının son bölümünde, bilginin güç verdiğini, ticaret erbabının sahip olduğu haklar konusunda yeterince bilgi sahibi olması halinde, dış ticaret girişimlerinde daha cesur  olacaklarını belirtti.

Webinar Canlı Yayın Kaydı

 


Firmanızın kurumsal pazarda B2B satış geliştirme faaliyetlerinde yeni bir kanal açın.
Profesyonel destek alın. https://buyernetwork.net/business/

Kurumsal satış operasyonlarında “dış kaynak kullanımı” ekonomiktir.
Sektörel satış uzmanlığından yararlanırsınız.
Firma personel dağılımınızı faaliyetlerinize en uygun şekilde yapılandırırsınız. Size zaman ve maliyet tasarrufu sağlar.

Yeni Zelanda Ankara Büyükelçisi Wendy Hinton: “İş Birliğimizi Daha Yaratıcı Ve Dinamik Hale Getirebiliriz”

Yeni Zelanda Ankara Büyükelçisi Wendy Hinton: “İş Birliğimizi Daha Yaratıcı Ve Dinamik Hale Getirebiliriz”

DEİK WEBİNARINDA COVİD SONRASI TÜRKİYE – YENİ ZELANDA ARASINDAKİ İŞ FIRSATLARI KONUŞULDU

YENİ ZELANDA ANKARA BÜYÜKELÇİSİ WENDY HİNTON: “İŞ BİRLİĞİMİZİ DAHA YARATICI VE DİNAMİK HALE GETİREBİLİRİZ”

CHARLES FINNY: “TÜRK FİRMALARININ YENİ ZELANDA’DAKİ İHALELERE KATILMALARINI BEKLİYORUZ”

Türkiye ekonomisinin dinamiklerini güçlendirmek ve Türkiye’nin gücünü dünyaya taşımak için çalışmalarını aralıksız sürdüren DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) Yeni Zelanda İş Konseyi, 30 Haziran Salı günü Covid sonrası fırsatların konuşulduğu bir Webinar düzenledi. Hitay Holding Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda DEİK Türkiye-Yeni Zelanda İş Konseyi Başkanı Emin Hitay’ın moderatörlüğünü üstlendiği konferansta konuşmacı olarak Yeni Zelanda Türkiye Büyükelçisi Wendy Hinton, Yeni Zelanda-Çin ve Yeni Zelanda-Tayvan Serbest Ticaret Anlaşmalarının Baş Müzakerecisi Charles Finny ve Business NZ İcra Direktörü Catherine Beard yer aldı. Toplantıda Büyükelçi Hinton, Yeni Zelanda’nın Türkiye ile bağlarını geliştirmeye özen gösterdiğini söyledi. Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin olduğunu ve Türkiye’nin, Birleşik Krallık ile Serbest Ticaret Anlaşması’nda müzakerelerin devam ettiğini anımsatarak iki ülke için önlerinde büyük bir fırsat olduğunu belirtti.

İşbirliği Türkiye ve Yeni Zelanda için fırsatlar sunuyor

Yeni Zelanda gelişmiş ve küresel pazar ekonomisi sayesinde Dünya Bankası’na göre iş yapmak için 189 ülke arasında birinci sırada yer alıyor. Büyük bir potansiyele sahip Türkiye ile Yeni Zelanda arasında daha güçlü bir ortaklık ve koordinasyonun sağlanması iki ülke için de büyük fırsatlar sunuyor. “İşe Dönüş: Yeni Zelanda Covid Sonrası Dönemde Ne Fırsatlar Sunuyor?” başlığıyla düzenlenen etkinliğe DEİK üyeleri, iş dünyası ve basın tarafından yüksek katılım sağlandı. Web konferansında pandeminin ülkelere etkileri, tarım, hayvancılık, inşaat, sanayi ve yenilenebilir enerji alanında Türkiye ile Yeni Zelanda arasında yapılabilecek işbirlikleri değerlendirildi.

Türkiye ve Yeni Zelanda birlikte kazanacak

Emin Hitay tarafından yapılan açılış konuşmasının ardından söz alan Yeni Zelanda Türkiye Büyükelçisi Wendy Hinton, Türkiye ve Yeni Zelanda’nın potansiyel büyüme hedefleri ve iki ülke arasında yapılabilecek işbirlikleri hakkında şunları söyledi: “AB ile birkaç ay içinde Serbest Ticaret Anlaşması yapmayı umuyoruz. Bu gelişmeler Türkiye ve Yeni Zelanda arasında yeni anlaşmaların yapılması için yeni bir ilgi doğuracak. Türkiye ve Yeni Zelanda’daki fırsatlar daha iyi ortaya çıkacak. İki ülke arasında ticaret ortamının geliştirildiğinde, her iki ülke içinde kazan-kazan durumu yaratabilir. Kovid-19 bir korumacılık mazereti olarak kullanan bazı ülkeler oldu. Yeni Zelanda olarak bunun doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyoruz. Yeni Zelanda ve Türkiye iki eski dost ülke. Bu dostluk yüzyıldan fazladır devam ediyor. İrade olduğu zaman birtakım şeyler değişebiliyor. İş birliğimizi daha yaratıcı ve dinamik hale getirebiliriz. Ticaret hacmimiz düşük. Vergi gibi konuların ele alınması gerekiyor. Serbest Ticaret Anlaşmaları konusunda yeni adımlar atmamız gerekiyor.

”İki ülke arasındaki yatırımlarda yeni ufuklara yelken açabiliriz”

Hitay Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve DEİK Türkiye-Yeni Zelanda İş Konseyi Başkanı Emin Hitay ise tedarik zinciri kırılganlıklarına en iyi şekilde adapte olan ülkelerin Kovid-19 sürecinde karlı çıkacağını söyledi. Hitay, “Türkiye’de Kovid-19’a karşı mücadelede büyük başarı elde ettik. Türkiye, altyapısı ve sağlık personeli sayesinde uluslararası bir geçiş noktası olmasına rağmen çok başarılı oldu. Türkiye, Yeniden Asya inisiyatifini geçen yıl hayata geçirdi. Asya-Pasifik bölgesine odaklanıyoruz. İki ülke arasında yatırım ve ticaret ortaklıklarını çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Yeni Zelanda, bu anlamda çok iyi eğitilmiş bir güce sahip olan bir ülke. Özellikle Ar-Ge alanında başarılı bir ülke. Türkiye ve Yeni Zelanda tarihi tecrübeler üzerine inşa edilmiş bir ilişkileri olmasına rağmen potansiyelinin altında ticaret hacmi olan iki ülke. Ticaret ve yatırım konusunda yeni ufuklara doğru yelken açmak istiyoruz” dedi.

Dünyanın en eski süt kooperatiflerinden biri olan Fonterra’nın yılda 12 Milyar ABD Doları ciro yapan bir deve dönüşümüne vurgu da yapan Emin Hitay, Fonterra’ya Türkiye’de şirket satın alma veya ortak girişim kurma yoluyla ülkemize yatırım yapması çağrısında bulundu. Çok önemli bir süt ve et ürünleri ihracatçısı olan ülkenin tarım, hayvancılık ve sanayiyi birleştirmesi açısından ülkemiz için son derece önemli bir örnek teşkil ettiğini de sözlerine ekleyen Başkan Hitay, kooperatifçiliğin önemini de panel sırasında ayrıca vurguladı.

Türk firmalarını bekliyoruz

İki ülke arasındaki fırsatlar hakkında konuşan Charles Finny, “AB ve Birleşik Krallık ile müzakerelerimiz devam ediyor. Yeni Zelanda, Çin ile olan müzakereler üç yıl içinde tamamladı. Türkiye ile de bir anlaşmaya gidilebilir. İnşaat sektöründe büyük fırsatlar var. Kent alanları, altyapı, demiryolları ve su hatları değişecek. Türkiye firmaları da umarız Yeni Zelanda’daki ihalelere katılırlar” değerlendirmesini yaptı.

Yeni Zelanda 12 milyar dolarlık bir dönüşüme hazırlanıyor

Türkiye, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşmasını yenileme sürecinde ve AB ile Yeni Zelanda da çok yakında bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalamaya hazırlanıyor. Ekonomik olarak AB’ye entegre bir ülke olan Türkiye, pandemiden sonra alternatif bir küresel üretim merkezi olmayı hedefliyor. Bu gelişmelerin ardından Türkiye-Yeni Zelanda ticaret ve yatırım ilişkilerini daha da güçlendirebilir mi sorusu da webinarda gündeme geldi.

Konuyla ilgili olarak Business NZ İcra Direktörü Catherine Beard, “Türkiye de Avrupa Birliği ile olan anlaşmasını revize ediyor. Alternatif küresel müzakerelerle başarılar sağlanabilir. Teknolojik uzmanlık, tarım ve hayvancılık iyi ama geliştirilebilir. İnşaat sektörü Türkiye için önemli. Yeni Zelanda’da altyapı çalışmaları devam ediyor. Ekonomiyi canlandırmak için 12 milyar dolarlık bir dönüşüme tabi olacak. Ülkede ciddi bir konut sıkıntısı var. 20 bin kişi ev bekliyor. Her sene 2 bin 500 kişiye konut sağlanabiliyor. Türkiye’den inşaat şirketleri bu projelere katılabilir. Tarım ve tarım teknolojileriyle ilgili temmuz ayı sonunda dijital fuarı NZ Field Days (Yeni Zelanda Tarım Günleri) tarım ve hayvancılık için güzel bir örnek. Bu dijital fuara Türkleri davet ediyoruz” açıklamasını yaptı.

Ticaret Bakanı Pekcan, Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Szıjjarto ile Görüştü

Ticaret Bakanı Pekcan, Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Szıjjarto ile Görüştü

Pekcan, çeşitli temaslarda bulunmak üzere beraberindeki heyetle Türkiye’ye gelen Macaristan Ticaret Bakanı Szijjarto ile Ticaret Bakanlığında bir araya geldi.

Yaklaşık bir saat süren heyetlerarası toplantıda iki ülke arasındaki ticari ilişkiler, yatırımlar ve müteahhitlik hizmetleri, transit geçişler, Gümrük Birliğinin güncellenmesi, AB’nin çelik ithalatına ilişkin korunma önlemleri gibi konular ele alındı.

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Türkiye ile Macaristan arasındaki ikili ticaret hacminin 2019 yılında 2,7 milyar doları bulduğunu, ülkeler arasındaki ticaret potansiyelinin bu rakamın çok daha üzerinde olduğunu belirtirken, iki ülke Cumhurbaşkanları tarafından ortaya konulan 6 milyar dolarlık ikili ticaret hacmi hedefine dengeli bir şekilde ulaşabilmek için her türlü çabanın gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye ile Macaristan arasında otomotiv, yan sanayi, turizm, finansal hizmetler, sağlık, yenilenebilir enerji, müteahhitlik ve danışmanlık sektörlerinde büyük bir iş birliği ve yatırım fırsatları olduğuna dikkati çeken Pekcan, Macar girişimcileriTürkiye’de yatırıma davet etti.

Macaristan’daki Türk müteahhitlerin bugüne kadar 648,5 milyon dolarlık22 proje üstlendiğini ifade eden Pekcan,Türk ve Macar şirketlerin üçüncü pazarlarda, özellikle Afrika’da birlikte çalışabileceğini söyledi.

Transit geçişlerle ilgili olarak da ulaşımın, ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinde hayati bir bileşeni olduğuna işaret eden Pekcan, bu kapsamda her türlü geçiş belgesinin kaldırılmasını ya da mevcut kotaların iki katına çıkarılmasını talep etti.

Pekcan, Gümrük Birliğinin güncellenmesi konusunda Macaristan’ın desteğinin Türkiye için son derece önemli olduğunu vurguladı.

Avrupa Birliği’nin Çelik İthalatına İlişkin Korunma önlemlerine de değinen Pekcan, bu önlemlerin AB ile Türkiye arasındaki kömür ve çelik ürünlerine ilişkin STA’ya ve DTÖ kurallarına aykırı olduğunu ifade etti.

İki ülke arasındaki Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 6. Oturumunun 25-26 Haziran 2019 tarihinde Budapeşte’de gerçekleştirildiğini hatırlatan Pekcan, KEK mekanizmasının sorunsuz çalıştığını, alt komitelerin yapıcı ve somut çalışmalarına devam ettiğini, 2020 yılının son çeyreğinde, KEK’in 7. Oturumu’nun Türkiye’de yapılmasının ve ikili ekonomik ilişkilerdeki tüm gelişmeleri gözden geçirmenin çok faydalı olacağını kaydetti.

Konuk Bakan Szijjarto da Kovid-19 sürecinde Türkiye’nin Macaristan’a özellikle koruyucu ekipman ve tıbbi malzeme tedarikinde sağladığı desteklerden dolayı teşekkür etti ve iki ülke arasındaki Kovid-19 sürecindeki işbirliğinin, Kovid süreci sonrasında da aynı ivmeyle sürdürülmesinin önemli olduğunu vurguladı.

İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin 6 milyar dolar hedefi çerçevesinde geliştirilmesinin önemine işaret eden Szijjarto, AB’deki tüm muhataplarını da Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi konusunda teşvik ettiklerini söyledi.

Türk ve Macar şirketlerinin başta Afrika olmak üzere 3. ülkelerdeki işbirliklerinin başarıyla devam ettiğini dile getiren Szijjarto, Türkiye-Macaristan ortaklığını geliştirmek için düzenlenen Go-Afrika seminerlerinin tekrar yapılmasınıdesteklediklerini ifade etti.

Szijjarto, Gümrük Birliğinin mevcut halinden çok daha ileriye götürülmesi gerektiği görüşünü paylaştıklarını belirtti.

Macar Eximbank’ın 100 milyon dolarlık kredi limitini serbest bıraktığına işaret eden Szijjarto, bu sayede Türk şirketlerle ortak projeler yapılmasının da önünün açıldığını söyledi.Szijjarto,transit geçişlerinin kolaylaştırılması için de UND ile önemli mesafe katettiklerini belirterek, pandemi nedeniyle ertelenenulaştırma sektörü komitesinin yakın zamanda yapılacağını, mevcut sorunların burada çözülmesini beklediklerini sözlerine ekledi.

Sosyal Derecelendirme Türkiye’de Tüketicilerin %11’ini Etkiliyor

Sosyal Derecelendirme Türkiye’de Tüketicilerin %11’ini Etkiliyor

Kaspersky’nin “Sosyal kredi ve güvenlik: Derecelendirme dünyasını kucaklamak”başlıklı son raporuna göre, Türkiye’den ankete katılanların %11’i derecelendirme sistemlerinin sosyal medyadaki bilgiler üzerinde yaptığı değerlendirme nedeniyle finans hizmetlerine erişmekte zorlandı. Sosyal derecelendirme sistemleri giderek daha fazla ülkede ve sektörde kullanılmaya başlanırken, yaşanabilecek olumsuz durumlar nedeniyle bu sistemlerin daha özenli bir şekilde geliştirilmesi gerekiyor.

Sosyal ağlardan banka hesaplarına kadar günlük hayatımızın her alanında kullandığımız tüm çevrim içi hizmetler hayatımızı kolaylaştırmak için verilerden yararlanıyor. Sosyal medyadaki hareketlerin de dahil olduğu kişisel bilgiler sayesinde kurumlar mevcut ve potansiyel müşterilerine özel hizmetler ve benzersiz deneyimler sunabiliyor. Ancak, otomatik algoritmalarla çalışan bu tür davranış değerlendirme sistemleri kişisel hayatımızı etkileyebilen sosyal kredi derecelendirmeleri de yapabiliyor. Tüketiciler bu konuyla ilgili yaşadıkları deneyimleri Kaspersky’nin “Sosyal kredi ve güvenlik: Derecelendirme dünyasını kucaklamak” başlıklı yeni raporunda paylaştı.

Elde edilen bulgulara göre, Türkiye’de tüketicilerin %11’i kendileri hakkında sosyal medyadan toplanan bilgiler nedeniyle kredi almakta zorlandı. Sosyal medya ve benzeri hizmetleri en çok kullanan 25-34 yaş arası grup bu durumdan en çok etkilenen (%13) kesimlerden biri oldu. Finansal davranışlara göre kredi derecelendirme için bilinen mevcut düzenlemeler bulunurken, çevrim içi profillerden kişisel bilgi toplayan sistemler için herkes tarafından bilinen belirli bir kurallar çerçevesi bulunmuyor.

Kaspersky’nin hazırladığı raporda, insanların daha uygun fiyatlar, indirimler ve özel hizmetler için hassas özel verilerini paylaşabileceği sonucuna ulaşıldı. Aynı zamanda, tüketicilerin büyük bir çoğunluğunun sosyal medyayı dikkatli bir şekilde kullandığı ve bir grup kullanıcının kurumlara kişisel bilgilerine göz atma izni vermeyi düşünmediği de ortaya çıktı. Örneğin, araştırmaya Türkiye’den katılanların %33’ü kredi kartı başvurusu için yapılan kontrolleri hızla geçebilmek için profillerini paylaşmaya sıcak bakmadıklarını söyledi. Çocuğunu iyi bir okula yazdırmak (%12) veya kirada indirim (%11) için profilini paylaşmaya razı olmayanların oranı ise biraz daha düşük oldu.

Kaspersky Global Araştırma ve Analiz Ekibi Avrupa Direktörü Marco Preuss, “Günümüzün dijital dünyasında sosyal derecelendirme sistemleri daha da yaygınlaşarak yalnızca bir tercih olmaktan çıkıp birçok hizmetin önemli bir parçası haline gelecek. Ancak, Kaspersky’nin dünya çapında yaptığı anket daha iyi teklifler için kişisel bilgilerini paylaşmaya sıcak bakmayan geniş bir kitlenin olduğunu gösterdi. Bu kişilerin görüşleri göz ardı edilemez. Geliştiriciler sosyal derecelendirme sistemlerine yapay zeka algoritmaları eklerken herkesin menfaati gözetilmeli, güven ve şeffaflık konusunda kafalarda soru işareti bırakılmamalı.” dedi.

Şirketler teknolojiden ve tüketici verilerinden yararlanmanın yeni yollarını ararken, tüketiciler de hangi kurumlara güvenebileceklerini değerlendiriyor. Siber tehdit alanının sürekli genişlediği bir ortamda kişisel verilerin korunması çok zorlu bir süreç haline geliyor. Yapılan araştırmada Kaspersky, dünya genelinde tüketicilerin verilerini devletlerden çok tıp kurumlarına, bankalara veya sigorta şirketlerine emanet edebileceğini ortaya çıkardı. Ancak Türkiye’deki katılımcıların %27’si kişisel verilerini saklaması için bu şirketlere veya hizmetlere güvenmediğini belirtirken, %26’sı devlete güvenmediğini söyledi.

INSEAD Strateji Bölümünden Prof. Chengyi Lin konu hakkında şu açıklamayı yaptı: “Sosyal derecelendirme sistemlerinin temel amacı hem dijital hem de fiziksel dünyada güveni ölçmek ve artırmaktır. Sistemin çalışması için insanların buna güven duyması gerekir. Ekonomik, sosyal ve kültürel bağlama göre genel güven, çeşitli kurumlara güven ve dijital dünyaya güven ülkeye göre değişir. Bu nedenle, kısa vadede bir sosyal derecelendirme sistemi uygulama kararını her ülke için ayrı almak gerekir. Veri gizliliği ve güvenliği konusundaki soru işaretlerinin ötesinde, bu kararı alırken toplumun ne istediğini, bu sistemin tasarımı ve işletilmesi için kime güvenebileceğini ve sistemin nasıl uygulanacağını da dikkatli bir şekilde değerlendirmek şarttır.”

İhracatın Finansmanı – IV

İHRACATIN FİNANSMANI İÇİN KULLANILAN KREDİLERDE İHRACAT TAAHHÜT BORCUNA SAYILAMAYACAK İHRACATLAR

Belgesiz Kredilerde:

Taahhüde sayılmayan ihracat :

     I.       İhraç sayılan satış ve teslimler ile hizmet ihracından sağlanan bedeller taahhüde sayılmaz.
    II.       Transit ticaretten, sınır ticaretinden sağlanan döviz gelirleri, mal ihracının finansmanı için kullandırılan kredilerin taahhütlerinin kapatılmasında kullanılamaz.
   III.       Fındık ihracatının finansmanı için kredi kullanabilecek nitelikteki firmaya kullandırılan ve kredi sözleşmesinde fındık ihracı için olduğu belirtilen kredinin ihracat taahhüdüne fındık dışındaki ihracat sayılmaz. Aynı şekilde fındık ihracatı için kullanılmayan kredinin ihracat taahhüdü fındık ihracatıyla kapatılamaz.
   IV.       İhraç edildikten sonra yurda geri getirilen mal taahhüde sayılamaz.
   V.        Denetim elemanlarınca gerçeğe aykırı olduğu tespit edilen ihracat taahhüde sayılamaz.
  VI.        Serbest Bölgelere TL olarak yapılan ihracat kredi taahhüdüne sayılamaz.
 VII.        Bedelsiz olarak yapılan ihracatlar kredi taahhüdüne sayılamaz.

 

İHRACATIN FİNANSMANI İÇİN KULLANILAN KREDİ SONRASI, İHRACAT TAAHHÜTLERİNİ YERİNE GETİREMEYENLER

İhracatın finansmanı için kullanılan kredi sonrası Taahhüt edilen mal ve hizmet ihracının / satışının ilgili mevzuatta belirtilen süreler içerisinde ve diğer şartlar çerçevesinde, kısmen veya tamamen yerine getirilmediğinin tespit edilmesi halinde; Kredi taahhüdünün gerçekleşmeyen kısmına tekabül eden oran üzerinden, varsa kredi için daha önce istisna edilen vergi, kkdf, masraf, komisyon v.b. tutarları ilgili mevzuata göre cezalı olarak tahsil edilir.

Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu’na ilişkin yükümlülükler (varsa) ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde krediyi kullandıran aracı bankalarca yerine getirilir.

İHRACATIN FİNANSMANI İÇİN KULLANILAM KREDİ SONRASI TÜRKİYE’DEN SERBEST BÖLGELERE YAPILAN İHRACATLARLARLA İLGİLİ BELGELER KULLANILAN KREDİNİN İHRACAT TAAHHÜDÜNE SAYILABİLİR Mİ?

Türkiye’den serbest bölgelere yapılan ihracatlara ilişkin belgeler kullanılan kredinin ihracat taahhüdüne sayılamaz. Ancak Türkiye’den serbest bölgelere, serbest bölgelerden Türkiye haricindeki üçüncü ülkelere yapılan mal ve hizmet satışına ilişkin Serbest Bölge ve Gümrük Müdürlükleri onaylı “SBİF – Serbest Bölge İşlem Formu”nun (Çıkış) kullanıcı nüshası ve alıcı adına düzenlenen fatura ibrazı ile kapatılacaktır.

Malın başka ülkeye sevkiyatı SBİF üzerine Serbest Bölge Gümrük Muhafaza Müdürlüğünün kaşesi ile son bulur. Fiili ihraç tarihi olarak; SBİF’nin 14. hanesindeki tarih esas alınır

Kredinin satış taahhüdü ile ilişkilendirilmiş ve kapanışı gerçekleşmiş SBİF’nin kullanıcı nüshası üzerine; ihracatın finansmanı için kullandırılan döviz cinsi üzerinden, döviz kredilerinde kredinin anapara, faiz, masraf toplamı, TL kredilerde ise kredinin FOB satış taahhüt tutarı kadar şerh düşülür. TL kredilerde FOB satış taahhüt tutarı, kredi anapara tutarının kredi kullandırım tarihindeki TCMB döviz alış kuru üzerinden ABD Dolarına çevrilmesi suretiyle belirlenir.

Gelecek hafta transit ticaretin finansmanı için kullandırılacak kedilerden bahsedelim. Transit ticaretin finansmanını ihracatın finansmanı olarak düşünebiliriz değil mi?