İhracat Vesaikinin Finansmanı

İHRACAT VESAİKİ

Vesaik karşılığında bankaların kredi kullandırmasıdır. Ancak yurt dışına gönderilen tahsil vesaiklerinin iskontosu ve kesin alışı söz konusu olmayıp, sadece bankalarca vesaikin şartlarının uygun olması halinde teminata alınarak, karşılığında kredi kullandırılmasıdır. Tahsil vesaikini bankalar teminata alarak, bedel yurt dışından tahsil edildiğinde kullandırılan krediye mahsup ederek kullandırılan krediyi kapatırlar.

Bankaların herhangi bir ihracat vesaikin teminata alırken öncelikli olarak aradıkları koşullardan bir tanesi; vesaikin gönderildiği ülke riski, ithalatçının riski ve mal cinsi olduğunu söyleyebiliriz.

Kredi kullandıracak bankaların teminata alacakları vesaik ile ilgili diğer hususları şu şekilde sıralayabiliriz;

·         Vesaikin gönderileceği bankanın bulunduğu ülke riski,
·         Mal cinsi. Bozulabilir emtianın bankalar için uygun bir teminat olmadığını söylemek yerinde olur,
·         Vesaikin tahsil kabiliyeti. Daha önce aynı alıcıya gönderilen vesaikin akibeti emsal teşkil eder

Diğer hususlar ise bankaların ikinci derecede dikkate alacağı konulardır. Bunları da şu şekilde sıralamak mümkündür;

  • Malların ne şekilde gönderildiği. Deniz yolu, kara yolu veya hava yolu vs.. Bankaların tercih ettiği taşıma şekli kuşkusuz ki deniz yolu ve bu taşımayla ilgili olarak tanzim edilen deniz konşimentosudur. Deniz yolu taşımacılığında kullanılan deniz konşimentosu bir taşıma senedi olup, malların mülkiyetin temsil eder. Deniz konşimentosu olmadan ithalatçının kendi ülkesindeki gümrüğünden malları çekemeyeceğinden dolayı, ithalatçının deniz konşimentosuna sahip olması gerekmektedir. Ancak Deniz konşimentosu ihracatçı tarafından kendi bankasına tahsil kaydı ile verilmiş olduğundan, ithalatçının bankasına da yine aynı koşullarda tahsil kaydı ile gönderiliyor olması, en azından tahsil vesaikinin bedelinin bankanın emrinde ve kontrolünde olduğunu gösterir.
  • Deniz konşimentosunda aranılan diğer en önemli husus ise “charter party bill of lading” olup olmadığıdır. Bilindiği üzere “charter party bill of lading” kiralık gemilerle taşınan mallarla ilgili olarak deniz nakliyat acentesi tarafından verilen bir konşimento olup, bu konşimento esaslarına göre malları taşıtanın (ihracatçının) değil, malları taşıyan (geminin kaptanı) kişinin hakları önceliklidir. Kaptan ile acente herhangi bir mali ihtilafta girdiklerinde, malları taşıyan kaptanın hakları öncelikli olduğundan, taşınan mallara el koyması da söz konusudur. İşte bu durum bankaların tercih etmediği önemli koşullardan bir tanesidir. Bankalar sorun olabilecek koşullardan arındırılmış işlemleri almayı tercih ederler. Charter Party Bill of Lading ile taşınan mallarda mülkiyet tamamen consignee kısmında olamamaktadır.
  • Bankaların dikkat ettikleri diğer bir husus ise deniz konşimentosu ile taşınan mallara ait tanzim edilen konşimentodaki mülkiyet hakkının ithalatçıya değil, kendilerine ait olup olmadığıdır. Buna göre deniz konşimentosunda consignee kısmında yer alan kısma bankalar kendilerinin adının yazılmasını tercih ederler ki bu sayede malın mülkiyeti hakkında söz sahibi olabilmelerine olanak verilebilsin diye.

HAMİLİNE DENİZ KONŞİMENTOSU

Deniz konşimentoların consignee kısmında bankaların asla tercih etmeyecekleri hususlardan bir tanesi; “Order – Hamiline” konşimentonun tanzim edilmesidir.

Consignee kısmında “order – hamiline” olmasını mülkiyetin belirsizliği ve muhtemel tanımlanamayan risklerin var olmasından dolayı tercih etmezler. Hamiline deniz konşimentosunun, vesaik mukabili ihracat işleminin kredi teminatında kullanılması adeta teminatsız kalmaya yakın bir risk anlamına gelir. Hamiline konşimentolarda riskin nereden ve ne zaman geleceği belli olmaz. Deyim yerinde ise hamiline konşimento riskli konşimentodur. Gerektiğinde ciro edilmeden, konşimentonun sahip olduğu mülkiyet ciro yolu ile olmayıp, sadece konşimentonun teslimi ile bir başka şahsa da devredilebilir.

Kuşkusuz ki göz ardı edilemeyecek hususlardan bir tanesi, deniz yolu ile taşınan mallara ait bankalara teminata verilen deniz konşimentolarının “copy – non negotiable” değil, kesinlikle “original” olması gerekir. Copy konşimentoların hiçbir hükmü, değeri yoktur ve üzerinden işlem yapılamaz, bankalar sadece orijinal nüshalar üzerinden işlemlerini yapabilirler.

ORİJİNAL KONŞİMENTO

COPY – NON NEGOTIABLE  KONŞİMENTO

Bankaya teminat için sunulacak deniz konşimentosunun tam takım “full set bill of lading” olması gerekir. Bankalar tam takım konşimento nüshalarının kendilerinde olduklarını ve herhangi bir nüshasının bir başkasında olmaması gerektiğine özen gösterirler. Konşimentolar 3 orijinal 3 kopya olarak tanzim edilir ve kaç adet düzenlendiği ise konşimentoda yazılıdır.

Bankalar haklı yere ince eleyip sık dokurlar tahsil vesaikini kredi teminatında kullanırken. Açık kapı bırakmamaya çalışırlar bu tür teminatı alırken. Sizce bu şekilde hareket edecek hiçbir riskin oluşmaması için risk kapılarını sıkı sıkıya kapattıklarını düşünüyor musunuz?

İhracatçı yüklemeyi teslim şekli olan FOB, CFR, EXW veya FAS olarak yaparsa, sigorta yapma yükümlüğü ithalatçıya ait olacak. Malların taşınması sırasında oluşabilecek olası bir risk, zarar, hasar olması durumunda sigorta şirketi hangi tarafa hasar tazminatını ödeyecek dersiniz? Sigortalanan ihraç malları seyahat sırasında ağır hasar görmesi halinde, hasar tazminatı ithalatçıya ödenirse ki sigortayı yaptıran ve menfaatdar (lehtar) ithalatçı oluyor, bankalar bu ihracat vesaikini teminata alıp kredi vermişlerdi. Bu durumda bankaların kredileri teminatsız mı kalacak acaba?

Kafanızı karıştırdım değil mi? İnanın benim de kafama karıştı. Bankalar verecekleri kredide böylesi açık kapı bırakırlar mı dersiniz?

Opsiyonda Cayma Hakkının Kullanımı

İTHALATÇININ OPSİYONU KULANMASI

Son iki haftadaki hazımda opsiyonun vadeli işlem piyasasında cayma hakkının kullanılması olduğunu belirterek, opsiyonu genel anlamda cayma hakkının satın alınması şeklinde açıklamıştım. Opsiyon sözleşmeler, sözleşmeyi alan kişi açısından bir yükümlülük getirmemekte, bir hak vermektedir. Bu hak sözleşmeden cayma hakkıdır. Bu hakkın kullanılıp kullanılmama kararı ise tamamen opsiyon sözleşmesi alan tarafa bırakılmaktadır. Opsiyon satın alan taraf belirli bir fiyat üzerinden söz konusu ürünü alma veya satma hakkını belli bir prim ödeyerek satın alır. Buna karşılık opsiyonu satan taraf karşı taraf talep ettiğinde sözleşmeye konu olan ürünü teslim etme yükümlülüğünü üstlenir. Bu yükümlülüğün doğması için opsiyon hakkının vade tarihine kadar kullanılması şarttır. Aksi halde satıcının yükümlülüğü ortadan kalkar.

Vereceğimiz örnekte ithalatçının vadeli döviz alımı ile ilgili opsiyon sözleşmesini kullanmasına göz atalım;

İthalatçımızın yurt dışına ödeyeceği mal bedeli vadeye bağlanmış ve bu vade ise 11 Aralık 2020 tarihidir. Mal bedelinin transfer tarihinde olası kur oynaklığından olumsuz etkilenmemesi için ithalatçı firmamız çalıştığı banka ile şu şekilde bir opsiyon döviz alım sözleşmesi yapar.

OPSİYON SÖZLEŞME DETAYLARI

Satın alınacak döviz                                             :  USD.1.300.000.-

Sözleşme tanzim tarihi                                         :  21.Kasım 2020

Sözleşme tarihindeki kur                                      :  USD TRL C/7.63

Opsiyon vadesi                                                     :  11 Aralık 2020

Opsiyon vadesinde banka tarafından verilen kur  : USD/TRL C/7.70

Yukarıdaki opsiyon sözleşmesine baktığımızda ithalatçımız 11 Aralık tarihinde dövizini C/7.70 fiyatından satın alabilecektir. Opsiyon sözleşmesi C/7.70 kurunu garanti etmiş durumda.

İthalatçımız, mal bedelini ödeyeceği vade sonuna kadar bekler ve dövizini satın alıp, transfer tarihi olan 11 Aralık 2020 tarihi geldiğinde ise dövize ilişkin tablo şu şekilde oluşur;

11 Aralık 2020 USD TRL. C/ 8.03

Opsiyon sözleşmemiz bize 11 Aralık 2020 tarihli USD TRL kurunu C/7.70 olarak garanti etmiş. Bu durumda ithalatçımız opsiyon sözleşmesinde garanti edilen kuru rahatlıkla kullanacak ve opsiyon sözleşmesinin ithalatçımıza vermiş olduğu cayma hakkının kullanılmasına gerek kalmayacaktır. Hatta ithalatçımızın opsiyon sözleşmesindeki garanti edilen kurları kullandığında bilançosunu ne kadar zarardan kurtaracağına da bir göz atalım;

C/7.70  11 Aralık 2020 tarihindeki garanti edilen kur

C/8.03  11 Aralık 2020 tarihindeki piyasalarda oluşan kur

C/0.33  Opsiyon sözleşmesi yapılmamış olsaydı her USD satın almak için kur

farkı zararı

USD.1.300.000.- sözleşme tutarı

Opsiyon sözleşmesi olmasaydı konsolide zararın ne olacağına bakalım;

USD.1.300.000.- x C/.0.33 = TRL.429.000.- muhtemel zararın opsiyon sözleşmesi ile önüne geçilmiştir.

Farklı bir senaryoda ithalatçımıza opsiyon sözleşmesini farklı bir biçimde kullandıralım

OPSİYON SÖZLEŞMESİNDE CAYMA HAKKININ KULLANILMASI

USD.1.300.000.-  sözleşme tutarı

C/.8.52,   06 Kasım 2020 sözleşme tarihindeki kur

C/.8.60,   19 Kasım 2020  opsiyon sözleşmesi ile garanti edilen kur

C/.7.58,   19 Kasım 2020   piyasalarda oluşan kur

Opsiyon sözleşmesiyle ilgili grafiğimiz yukarıdadır.  Bu defa ithalatçımızın döviz satın almasıyla ilgili olarak imzalamış olduğu opsiyon sözleşmesini ne şekilde kullanacağına bakalım:

USD.1.300.000.-  sözleşme tutarı

C/.8.52,   06 Kasım 2020 sözleşme tarihindeki kur

C/.8.60,   19 Kasım 2020  opsiyon sözleşmesi ile garanti edilen kur

C/.7.58,   19 Kasım 2020  piyasalarda oluşan kur

C/ 1.02,   Firmamız opsiyon sözleşmesi ile döviz satın almak isteseydi oluşacak

kur farkı zararı

C/.1.02  x USD.1.300.000.-  = TRL.1.326.000.- opsiyon sözleşmesinden döviz satın

alınsaydı oluşacak Konsolide zarar.

İthalatçı firma kur oynaklığının olumsuz etkilerinden korunma için yaptığı sözleşmeden dolayı, opsiyon sözleşmesindeki kurdan döviz satın alması halinde USD.300.000.- lık döviz alışı için TRL.1.326.000.- lık zarar etmesi söz konusu olacaktı.

İşte opsiyon sözleşmeleri bu günler için vardır. Firmamız, yukarıdaki örnekte zarar ediyorsa bu durumda opsiyon sözleşmesindeki cayma hakkını kullanabilir. Opsiyon ile forward sözleşmeler arasındaki en büyük farkın; forward sözleşmeler gayrikabilirücu düzenlenirken, opsiyon sözleşmeler cayma hakkını veriyor olmasıdır.

Bu durumda ithalatçımız opsiyon sözleşmesindeki kuru esas alarak işlem yaptığında zarar ediyor. Opsiyon sözleşmeler için, opsiyonu satın alan taraf ancak zarar edeceği zaman bu sözleşmeden cayıp, zarar etmekten kurtulabilir şeklinde açıklamamız vardı. İthalatçı firmamızın alacağı aksiyon mevcut opsiyon sözleşmesinden caymak ve olası TRL.1.326.000.- lık zarardan kurtulmak.

Opsiyon sözleşmesinden cayıldı.

Opsiyon sözleşmesinden cayılmasından dolayı ne elde ettiğimize bakalım;

USD.1.300.000.-  sözleşme tutarı

C/.8.52,   06 Kasım 2020 sözleşme tarihindeki kur

C/.8.60,   19 Kasım 2020  opsiyon sözleşmesi ile garanti edilen kur

C/.7.58,   19 Kasım 2020  piyasalarda oluşan kur

C/.7.58 – C/.8.60 = C/.1.02 kur farkı zararının önüne geçildi

C/1.02 x USD.1.300.000.- = 1.326.000.- opsiyondan cayıldığından dolayı bu zararın

önüne geçildi.

Opsiyon sözleşmesinde yazılı kur ile işlem yapılsaydı firma zarar edecekti, ancak opsiyon sözleşmesindeki C/.8.60 lık kur piyasada oluşan kurun üzerinde olduğundan firmamız cayma hakkını kullandı ve zarar etmekten kurtuldu.

Opsiyon sözleşmelere belli bir komisyon ödeyerek, hem kur oynaklığının etkilerini lehimize çeviriyor, hem de kendimizi olası zararın eşiğinden çeviriyoruz. Ama forward yapmış olaydık bu cayma hakkımız olmayacaktı maalesef.

İstifa dilekçesini onaylayıp işleme koyan işveren, işçiden ihbar tazminatı talep edebilir mi?

Yargıtay’a göre, “İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir nedeni olmaksızın ve usulüne uygun bildirim öneli tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 ve 25. madde yazılı olan nedenlere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve Kanun’un 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar öneli tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir (Y22HD.8.5.2018T., E.2017/13300., K.2018/11183).

İş sözleşmesi haklı nedenle dahi olsa kendisi tarafından feshedilen işçinin ihbar tazminatı talep hakkı bulunmamaktadır (Y9HD.17.02.2020 T., E.2016/12990., K.2020/2336). Buna karşılık işçinin iş sözleşmesini haklı sebep olmaksızın ve bildirim sürelerine uymadan feshetmesi halinde, işveren işçiden ihbar tazminatı talep edebilir.

Yargıtay’ın bir kararına göre, “Davacı- karşı davalı işçi işveren tarafından iradesinin fesada uğratılarak istifa dilekçesi yazdırılıp iş akdinin işveren tarafından sona erdirildiğini iddia ederken davalı- karşı davacı işveren de işçinin herhangi bir neden göstermeden istifa ettiğini savunmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgeler ve özellikle tanık anlatımlarından davacı- karşı davalı işçinin işyerindeki başka bir kadın çalışanla uygunsuz ilişkisine dair dedikodular üzerine işverene verdiği, haklı neden içermeyen yazılı istifa dilekçesiyle iş akdini sona erdirdiği, davacı- karşı davalının irade fesadı iddiasını ispatlayamadığı ve davacı- karşı davalı işçinin verdiği yazılı istifa dilekçesini onaylayıp işleme koyan davalı- karşı davacının da istifaya muvafakat etmesi nedeniyle karşı davayla ihbar tazminatı talep edemeyeceği anlaşılmakla davacı- karşı davalının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi gerekirken kabulü hatalıdır” (Y9HD.03.02.2020 T., E.2017/14279., K.2020/1182).

Sonuç olarak, işçinin haklı olmayan bir nedenle iş sözleşmesini feshetmesi ve bu feshin işveren tarafından onaylanarak işleme konulması halinde, işveren işçinin feshine muvafakat ettiği için işçiden ihbar tazminatı talep edemez.

Opsiyon Kullanımı

OPSİYON

Opsiyonu genel anlamda cayma hakkının satın alınması şeklinde açıklamıştım.  Opsiyon sözleşmeler, sözleşmeyi alan kişi açısından bir yükümlülük getirmemekte, bir hak vermektedir. Bu hakkın kullanılıp kullanılmama kararı ise tamamen opsiyon sözleşmesi alan tarafa bırakılmaktadır. Opsiyon satın alan taraf belirli bir fiyat üzerinden söz konusu ürünü alma veya satma hakkını belli bir prim ödeyerek satın alır. Buna karşılık opsiyonu satan taraf karşı taraf talep ettiğinde sözleşmeye konu olan ürünü teslim etme yükümlülüğünü üstlenir. Bu yükümlülüğün doğması için opsiyon hakkının vade tarihine kadar kullanılması şarttır. Aksi halde satıcının yükümlülüğü ortadan kalkar.

NEDEN OPSİYONU KULLANMALIYIZ?

Uçakla seyahat ettiğinizi düşünün. Uçak için tüm hava koşulları uygun, rüzgar veya fırtına veya yıldırım çarpma olasılıkları hiç yok. Ne kadar keyifli bir uçak yolculuğu yapacağınızı düşünün. Sizi korkuya sokacak hiçbir hava hareketi yok. Bir de söyle bir senaryodan bahsedelim; Uçak yolculuğu yapıyorsunuz, hava koşulları uygun değil, yağmur, fırtına, şimşek, zaman zaman yıldırımın düştüğüne tanık oluyorsunuz. Neyse ki yıldırım uçağınıza isabet etmiyor. Yıldırımın bir tanesi havada giden uçağınıza isabet etse, yolcuların nasıl panikleyeceğini hiç düşünemiyorum. Dahası; uçağınız havadayken aniden türbülansa yakalanıyor ve uçağınız 300 metre civarında hava boşluğuna düşüyor, sonrasında uçağınız ani yükseliş gösteriyor ve tekrar bir türbülans ile bu sefer uçağınız 300 ila 400 metre civarında irtifa kaybedip tekrar hava boşluğuna düşüyor. İşte böyle bir yolculuk yapıyorsunuz ve uçağınız düzgün bir şekilde uçmayıp, sıklıkla türbülansa maruz kalıyor ve uçağınız bir aşağı, bir yukarı ine, çıka sizin bir saatte gideceğiniz yol adeta size bir asır gibi geliyor değil mi? Bırakın dakikaların geçmesini, saniyeler dahi ilerlemez duruma geliyor. Siz rahat yolculuk edemiyor, kalp atışlarınız, tansiyonunuz sürekli yükseliyor, sürekli uçağın düşme korkusunu yaşıyorsunuz.

Eeee kolay değil böyle bir uçak seyahatinin yapılması..

İşte döviz piyasalarındaki kurların sürekli yükselmesi ve düşmesi, kur oynaklığının gün içinde fazla olması dövizle yakından işi olan sizin gibi ithalatçı ve ihracatçılara korkulu anlar yaşatmaz mı? Tıpkı yukarıdaki uçağın türbülansa maruz kalması ve bunun sonucunda yolcuların çektikleri korku. Benzer değil mi?

Dövizin çok oynak olduğu bir havada iş yapmak kolay olmasa gerek..

Bir iş günü içinde dövizin oynaklığına aşağıdaki grafikten bakalım;

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yukarıdaki döviz grafiğinde ithalatçı ne yapsın, ihracatçı ne yapsın? Dövizle işi olan tacirler işi gücü bırakıp sürekli dövizin hareketlerini mi kollasınlar? Dövizin oynaklığı öngörülemez ve piyasanın rahat olmadığının göstergesi niteliğindedir. Kur önce yukarı yönlü, sonra da serbest düşüşle aşağı yönlü hareket ediyor.

Bu döviz hareketlerine bir de aşağıdaki bir haftalık grafikten bakalım; bir haftada dövizin havası nasılmış.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir haftalık süreçte dövizin hareketi türbülansa giren uçağın akibetine benziyor. Kalp dayanmaz doğrusu. Kurlar düzgün hareket etmemiş, sürekli dalgalanmış, dış ticaret tacirlerinin aklını karıştırmış…

Son bir aylık döviz hareketine aşağıdaki grafikten bakalım. Gerçek bir döviz türbülansı yaşanmış desem yeridir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kur bu grafikte intihar etmiş. Yaklaşık 30 gün önce güne USD/TRL 8.6000 civarında başlayan Doların fiyatı adeta serbest düşüşle USD/TRL 7.5000 civarına kadar geriliyor. Çok kısa sürede % 15 civarında kurun düşmesi söz konusudur. Hareketli ayın ortalarına doğru USD/ TRL fiyatında yukarı yönlü bir hareketin olduğu gözlemleniyor ve önce % 15 civarında düşen doların fiyatı ay ortasında %8 – 9 civarında yükseliş gösteriyor. Son derece istikrarsız bir döviz hareketi. Yatırımcı, ithalatçı ve ihracatçı ne yapsın bu durumda. İş yapmayıp sürekli kur hareketlerini mi izlesin sizce?

6 Kasım 2020 tarihinde yurt dışına USD.750.000.- ‘lık mal ihraç eden bir ihracatçıyı düşünün. Doğrusu ben düşünmek istemiyorum böylesi bahtsız ihracatçıyı. İhracatçımız kendine göre gelir gider hesabı yapmış, fiyatlamasını yapmış ve

  • 6 Kasım 2020 tarihinde USD Döviz alış kuru TRL.C/8.5600 civarında. İhracatçı bu kuru esas almış ve malını ihraç etmiştir. Firma saibinin düşüncesi ihracat bedeli dövizler yurt dışından tahsil edilesiye kadar Dolar fiyatı 10 kuruş artarsa daha fazla kazanabileceğini düşünür.
  • 20 Kasım 2020 tarihinde yurt dışından dövizlerinin geldiğini ve TRL’ne çevirmek istediğini varsayarak bankadan aldığı USD döviz alış kuru TRL C/7.5600 civarındadır.

Şimdi muhasebemize bakalım;

 

06 Kasım 2020 tarihli kur     C/ 8.5600

20 Kasım 2020 tarihli kur     C/ 7.5600

Fark                                             1.0000 firma aleyhine kur farkı zararı

 

İhracat bedeli USD.750.000.- x 1.000 = TRL.750.000.- Konsolide kur farkı zararı

Para kazanmak amacıyla ihracat yapan firma hiç beklemediği bir zararı bilançosuna yazmak zorunda kaldı.

Bu firma bu kadar zarara neden katlanmak zorunda mıydı? Bence hak etmişti bu zararı. Dalgalı kur sisteminde, adeta fırtınalı havada, kurun nereden gelip nereye gideceğini, nereye savrulacağını kim tahmin edebilir. Bozuk bir havada yol alan içinde bulunduğunuz uçağınızın ne zaman türbülansa maruz kalıp irtifa kaybedeceğini bilemezsiniz. Uçağınız türbülansa kapılıp hızla aşağı doğru düşerken kalbiniz ne kadar dayanacak? Kalp krizinden gitmeniz de an meselesi değil mi?

Yukarıdaki grafiklerimize baktığımızda uçağın türbülansa kapılmasına benzer bir kur türbülansı olduğu kesin. Kâr da edebilirsiniz, zarar da edebilirsiniz. Kur oynaklığından dolayı siz zarara dolu dizgin giderken biri çıksa da size opsiyonu anlatsa, sizi zarar etmekten kurtarsa nasıl olurdu?

Opsiyondan söz ettim evet. Neden zarar edesiniz? Baktınız ki bir işten zarar ediyorsunuz opsiyonu neden devreye koymuyorsunuz?

Haftaya size opsiyonun detay kısımlarını, fiyatlandırılmasını, zarar ederken nasıl kar edeceğinizi anlatmamı istersiniz değil mi?

İhbar süresi tanınmadan sözleşmesi feshedilen işçi, hem ihbar tazminatı hem de iş arama izin alacağı talep edebilir mi?

Yargıtay’a göre, “İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir nedeni olmaksızın ve usulüne uygun bildirim öneli tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24 ve 25. madde yazılı olan nedenlere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve Kanun’un 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar öneli tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir. Yine haklı fesih nedenine rağmen işçi ya da işverenin 26. maddede öngörülen hak düşürücü süre içinde fesih yoluna gitmemeleri halinde sonraki fesihlerde karşı tarafa ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü doğar.

O halde; ihbar tazminatı usulsüz feshin bir sonucudur. Burada usulsüz fesih; kanun veya sözleşme önellerine uyulmadan yapılan fesihtir. İhbar tazminatı sadece “bildirim şartına” uyulmamasının yaptırımıdır. Bildirim şartı da, belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerektiği hükmünün bir gereği olarak, sadece belirsiz süreli iş sözleşmelerinde feshin belirli bir süre önce diğer tarafa bildirilmesinden ibaret olup bunun kapsamına başka bir yükümlülük dahil edilmemiştir. Şu halde bildirim sürelerinin bölünmezliği esas olup bunun kapsamında iş arama izni verilmesi yer almamaktadır.

Buna karşılık, 4857 sayılı İş Kanunu yeni iş arama iznini bildirim sürelerini esas alarak düzenlemiştir. Kanun’un 27. maddesindeki düzenlemede, “Bildirim süreleri içinde işveren, işçiye yeni bir iş bulması için gerekli olan iş arama iznini iş saatleri içinde ve ücret kesintisi yapmadan vermeye mecburdur…” denilmiş ve ancak “bildirim süreleri” ile sınırlı olmak kaydıyla bu iznin verileceği öngörülmüştür. Buna aykırı davranış da ikinci ve üçüncü fıkralarda “İşveren yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırırsa süreye ilişkin ücret işçiye ödenir. İşveren, iş arama izni esnasında işçiyi çalıştırır ise işçinin izin kullanarak bir çalışma karşılığı olmaksızın alacağı ücrete ilaveten, çalıştırdığı sürenin ücretini yüzde yüz zamlı öder.” hükmüyle yaptırıma bağlanmıştır.

İş Kanunu’nun 17. maddesinde yer alan usulsüz feshe ilişkin hükmün yaptırımı yine aynı maddede ihbar tazminatı ödenmesi olarak düzenlenmiş; 27. maddedeki iş arama izninin kullandırılmamasının yaptırımı da o süreye ilişkin ücretin (gerekiyorsa zamlı olarak) ödenmesinden ibaret olduğu açıklanmıştır. Şu halde, usulsüz feshin ve iş arama iznine aykırılığın yaptırımları ayrı ayrı düzenlenmiş olup; bunları bir bütünün ayrılmaz iki parçası olarak kabul etmek mümkün değildir.

İhbar önelleriyle iş arama izninin bir bütün olarak değerlendirilip izin yükümüne aykırılık halinde, ihbar önellerine uyulmadığı gerekçesiyle, ihbar tazminatına hükmedilmesi, bu anlamda kurumların esasına aykırı bir çözüm tarzıdır. Her şeyden önce, ihbar tazminatı, sırf bildirim önellerine uyulmamasının Yasaca öngörülen yaptırımıdır. Bildirim öneline tamamen uyulan bir ilişkide izin yükümüne aykırı davranılmışsa; bu halde izne aykırılık, ihbar önelinin usulüne uygun verilmediği biçiminde yorumlanamaz. Gerçekten de, bildirim süresi ile iş arama izni verilmesi yükümlülüğü arasında ikisini aynı nitelikte sayamaya götürecek derecede bağlantı yoktur. İzin yükümüne aykırılığın yaptırımı ancak işçiye hak ettiği izin süresine ait ücretin ödenmesi olmalıdır, yasa koyucu da bunu göz önünde bulundurarak, iş arama iznine aykırılığın ihbar tazminatı ödenmesi değil, 4857 sayılı yeni İş Kanunu’nun 27. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki iş arama izin süresine ilişkin ücretin ödenmesi olacağını düzenlemiş bulunmaktadır (Y22HD.8.5.2018T., E.2017/13300., K.2018/11183).

Sonuç olarak, iş arama izni ihbar süreleri içerisinde verilebilecek bir hak olduğu için bildirim süreleri kullandırılmadan iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde, sadece ihbar tazminatı talep edilebilir. Aynı anda hem ihbar tazminatı hem de iş arama izin alacağı talep edilmesi mümkün değildir.

Satınalma Dergisi Aralık Sayısı Yayınlandı

Değerli Yöneticiler, 

2020 yılının son sayısı ile karşınızdayız. Şirketlerimiz yılı kapatma açısından hayli hareketli. Hedefler tartışılıyor, veriler analiz ediliyor ve kuşkusuz yeni yıla ilişkin planlar ve gündemler gözden geçiriliyor. 

2020 pandeminin sağlık ve ekonomik etkilerini iş ve sosyal hayatımızda yoğun şekilde hissettiren bir yıl oldu. Çocuklarımız okullarından uzakta kaldı. Bizler daha önce hiç yaşamadığımız bir şekilde işlerimizden ayrı kalarak çalışmaya devam ettik. Her bakımdan zor bir yılı geride bırakıyoruz. Aşı konusunda ümit vaat edici adımların atılması hepimizi sevindiriyor. 2021 ortalarına kadar önemli bir mesafe kat edilmiş olacak. Umarız 2021 yılı sağlık ve iş hayatı açısından olumlu bir yıl olarak aklımızda yer eder. 

Teknoloji yatırımları ve lojistik operasyonlar üzerinde daha fazla durulmaya başlandı. Esnek çalışma şekilleri tüm sektörlerde yaygınlık kazandı. İnternet tabanlı toplantılar hayatımızın önemli bir parçası haline geldi. 

Satınalma ve tedarik zinciri dünyası açısından durum değerlendirilmesi yapıldığında stratejik ve operasyonel riskleri konuşmaya devam edeceğiz. Çoğu şirkette uzun dönemli satınalma yol haritasının hazırlanması ve gelecekte olası darboğazlara karşı önlemlerin alınması ana gündem maddesi oldu. Tedarikçi ilişkileri temelinde yerel tedarikçilerle iş toplantıları ve uzun dönemli çalışma niyeti üzerinde duruluyor. 

Kur dalgalanmaları, vergiler, artan maliyetler ve lojistik sıkıntılar nedeniyle daha fazla yerli tedarikçilerle neler yapabiliriz konusu sorgulanıyor. Tehditler ve fırsatlar tek tek inceleniyor. 

Yöneticilerimizle Uzaktan Öğrenme Programını Devreye Aldık 

Şirketler şirketlere anlatıyor” anlayışı ile saha tecrübesi yüksek yöneticilerimizin iş deneyimlerini paylaşmalarını istedik ve bu konuda çok güzel dönüşler aldık. Ocak 2021’de başlıyoruz. Meslektaşlarımız Katılım Sertifikası ve sürpriz armağanlar elde edecekler. Açık eğitimlere https://webinar.buyernetwork.net platformumuzdan ulaşabileceksiniz. 

Kurumsal Olarak Dijital Dergi Abonesi Olun Tüm Arşive Sahip Olun 

Tüm satınalma, lojistik ve tedarik zinciri çalışanlarınıza yeni yıl hediyesi verin. Kurumsal şirket üyeliği sağlayarak Satınalma Dergisi 96 sayıya ve gelecek bir yıl tüm yeni sayılara Learning.buyernetwork.net üzerinden erişebilirsiniz. Ayrıca Öğrenme Merkezi üyeliği ile kişisel ve mesleki gelişime destekleyici dokümanlara ulaşabilirsiniz. 

Ticaret Portalımızı Aktif Kullanın 

Alım talepleri, satış ilanları, makine, işyeri kiralama ve proje duyurularınızı ücret ödemeden ticaret.buyernetwork.net Portalına girebilirsiniz. İlk adım BuyerNetwork.net‘e kullanıcı (ücretsiz) girişi yapmak. 1 dakika içerisinde işlemlerinize başlayabilirsiniz. 

Sağlık dolu bir yıl dilerim. 

Keyifli Okumalar,

 

Kur Riskine Karşı Opsiyon

OPSİYON

OPSİYON SÖZLEŞMESİ

Opsiyon sözleşmesi, satın alan tarafa alım-satım hakkı verdiğinden dolayı satın alan taraf bu hakkını kazançlı olduğu zaman kullanacaktır. Opsiyonu satan taraf ise sözleşmeyi alan tarafın hakkını kullanmak istemesi halinde alım ya da satım yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekmektedir. Ancak, opsiyonu satın alan taraf, bu hakkına karşı opsiyonu satan tarafa opsiyon primi adı verilen bir ücret ödemek durumundadır.

OPSİYON = OLASILIK

Opsiyon sözleşmesini alan tarafın riski ödediği primle sınırlı iken satan tarafın yükümlülüğü sınırsızdır.

Opsiyon adeta forward işleminin kasko giydirilmiş şeklidir.

Opsiyonu satın alan taraf belli bir prim ödemek sureti ile ileri tarihli alım satım sözleşmesinden cayma hakkını satın almış olur.

OPSİYON

  • Opsiyon; Forward’ın adeta “kasko” sigortasıdır.
  • Küçük bir prim ödeyerek satın alınan opsiyon, Forward işleminin sigortasıdır.
  • Bu sigorta Forward işleminde beklenmedik sürpriz sonuçlara karşı sizi korur.

OPSİYON SÖZLEŞMELER

Opsiyon sözleşmesi, alıcısına (buyer veya holder) sözleşmeye dayanak oluşturan varlığı, belirlenen fiyattan ve belirlenen tarihe kadar geçecek süre içinde herhangi bir zamanda alma ya da satma hakkı veren bir sözleşmedir.

Opsiyon sözleşmeler sözleşmeyi alan kişi açısından bir yükümlülük getirmemekte, bir hak vermektedir. Bu hakkın kullanılıp kullanılmama kararı ise tamamen opsiyon sözleşmesi alan tarafa bırakılmaktadır. Opsiyon satın alan taraf belirli bir fiyat üzerinden söz konusu ürünü alma veya satma hakkını belli bir prim ödeyerek satın alır. Buna karşılık opsiyonu satan taraf karşı taraf talep ettiğinde sözleşmeye konu olan ürünü teslim etme yükümlülüğünü üstlenir. Bu yükümlülüğün doğması için opsiyon hakkının vade tarihine kadar kullanılması şarttır. Aksi halde satıcının yükümlülüğü ortadan kalkar.

Opsiyon alıcısının maksimum zararı en olumsuz koşullarda ödediği prim miktarıyla sınırlıdır, karı ise teorik olarak kontrat miktarı kadardır. Opsiyon satıcısının ise en olumlu şartlarda maksimum karı kendisine ödenen prim miktarıyla sınırlı olup, zararı teorik olarak kontrat miktarı kadardır.

OPSİYON PİYASALARDA SÖZLEŞME TÜRLERİ

OPSİYONLAR
Borsa endeks opsiyonları
Para/döviz opsiyonları
Faiz opsiyonları
Hisse senedi opsiyonları

 

Opsiyon sözleşmesi, satın alan tarafa alım satım cayma hakkı verdiğinden  satın alan taraf bu hakkını kazançlı çıktığı vakit kullanacaktır

OPSİYON İLE KİMLER KAR VEYA ZARAR EDER?

Opsiyon alıcısının en olumsuz koşullarda zararı; ödediği prim kadardır. Kârı ise kontrat kadardır.

OPSİYON İLE KİMLER KAR VEYA ZARAR EDER?

Opsiyon satıcısının en olumsuz koşullarda kârı kendisine ödenen prim kadardır. Zararı ise teorik olarak kontrat kadardır.

Kıdem tazminatının taksitler halinde ödeneceğini kabul eden işçi, sonradan faiz talep edebilir mi?

Yargıtay’a göre, “4857 sayılı İş Kanunu’nun 120 nci maddesi yollamasıyla, halen yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin onbirinci fıkrası hükmüne göre, kıdem tazminatının gününde ödenmemesi durumunda mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmelidir. Faiz başlangıcı fesih tarihi olmalıdır. İş sözleşmesinin ölüm ya da diğer nedenlerle son bulması faiz başlangıcını değiştirmez. Ancak, yaşlılık, malullük aylığı ya da toptan ödeme almak için işyerinden ayrılma halinde, işçinin bağlı bulunduğu kurum ya da sandığa başvurduğunu ve yaşlılık aylığı bağlandığını belgelemesi şarttır. Bu halde faiz başlangıcı da anılan belgenin işverene verildiği tarihtir.

Yaşlılık aylığı bağlandığına ilişkin belge işverene bildirilmemişse, işverence kıdem tazminatı olarak ilk taksitin ödendiği tarih bakiye kıdem tazminatı için faiz başlangıcı sayılmalıdır. Böyle bir taksit ödemesi de olmadığı durumlarda faiz başlangıcı, davanın açıldığı ya da icra takibinin yapıldığı tarihtir.

İşe iade davası sonrasında işçinin süresi içinde başvurusuna rağmen işverence işe başlatılmadığı tarih fesih tarihi olmakla, kıdem tazminatı bakımından faiz başlangıcı da, işçinin işe alınmayacağının açıklandığı tarih ya da bir aylık işe başlatma süresinin sonudur.

Kıdem tazminatı ödenmekle feri hak olan faiz hakkı da son bulur. Ancak kıdem tazminatının kısmen ödenmiş olması durumunda son taksit ödeninceye kadar faiz hakkı saklı tutulabilir. Davanın açılması da ihtirazi kayıt anlamındadır.

Kıdem tazminatına uygulanması gereken faizi düzenleyen ilgili hükümde özel banka ile kamu bankası ayrımı yapılmamıştır. Yasada, “uygulanan en yüksek faiz” sözcüklerine yer verilmiş olmakla sözü edilen faiz oranının uygulanıp uygulanmadığı tespit olunmalıdır. Bankaların belli dönemlerde T. C. Merkez Bankasına uygulayabileceklerini bildirdikleri faiz oranı filen uygulanmış olmadıkça ücret dikkate alınmaz.

Bankaların uyguladıkları faiz oranları bir ya da birkaç aylık veya bir yıllık vadelerle belirlenmektedir. Bunlardan en uzun vade bir yıl olup, en yüksek faiz oranı da bir yıllık mevduata uygulanmaktadır. Bu durumda kıdem tazminatı için uygulanması gereken faiz, ödeme gününün kararlaştırıldığı ya da temerrüdün gerçekleştiği zamanda bankalarca bir yıllık mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı olmalıdır. Aynı miktar için ikinci yılın başlangıcındaki en yüksek banka mevduat faizinin belirlenerek uygulanması, gecikme daha da uzunsa takip eden yıllar için de aynı yönteme başvurulması gerekir. Yıl içinde artan ve eksilen faiz oranları dikkate alınmaz. Yıllar itibarıyla faiz oranları değişebileceğinden kararda faiz oranının gösterilmemesi gerekir.

Dava dilekçesinde belli bir faiz oranı ya da başka bir faiz türü gösterilmişse, istekle bağlılık kuralından hareket edilerek bu faiz oranını aşmayacak şekilde faize karar verilmelidir.

Kıdem tazminatının taksitler halinde ödenmesini kabul eden işçi, bu konuda iradesinin fesada uğratıldığını ileri sürüp kanıtlamadığı sürece faiz hakkından vazgeçmiş sayılır. Taksitlerin zamanında ödenmesi durumunda ayrıca faize hak kazanılamaz. Bu konuda daha sonraki taksitlerin ödemesi sırasında ihtirazı kayıt ileri sürülmesinin sonuca bir etkisi yoktur. Ancak, taksitlerden bir ya da bazılarının gününde ödenmemesi durumunda hak kazanılan kıdem tazminatının tamamı için faize karar verilmelidir. İşçinin taksitli ödemeyi öngören ödeme planını kabulü, ancak taksitlerin gününde ödenmesi halinde işveren yararına sonuç doğurur. Taksitler gününde ödenmediğinde işçinin taksitli ödeme anlaşmasıyla bağlı olduğunda söz edilemez. İşçi, işverence anlaşmaya uyulacağı varsayımı ile taksitli ödemeyi kabul etmiş sayılmalıdır. İş hukukunda işçi yararına yorum ilkesi de bunu gerektirir. Bu itibarla, kıdem tazminatının taksitler halinde ödenmesini öngören anlaşmanın işverence ihlali halinde işçi, kıdem tazminatının tamamı için fesih tarihinden itibaren faize hak kazanır. Daha önce yapılan ödemeler de Türk Borçlar Kanunu’nun 84 üncü maddesi uyarınca öncelikle faize ve masraflara sayılmalıdır.