Yalandan Müşteri Odaklılık

Geçen gün işimle ilgili bir konuda bir bankayı aradım. Web adresinde belirtilen numaralardan hiçkimseye ulaşamadım. Telefonlar açılmıyordu. Sonra oradan buradan genel merkez numarasını buldum, birine ulaştım. Müşteri İlişkileri Müdürü olduğunu söyledi. “Hah süper” dedim, nokta atışı oldu. Problemimi anlattım ve yardım istedim. “Siz, biraz önce aradığınız numarayı tekrar arayın, ben XXX Hanım’a söyleyeceğim, sizinle ilgilenecek” dedi. Biraz önce aradığım numara, dakikalarca arayıp da kimseye ulaşamadığım numaraydı. Neyse, aradım, XXX Hanım çıkmadı, başkası çıktı. Saat: 16:05

  • Buyrun ben yardımcı olayım.
  • Ben, şu şu şu sebepten dolayı bir problem yaşıyorum, yardımcı olabilir misiniz?
  • Anlıyorum ancak bu konuda size XXX Hanım yardımcı olabilir. İsterseniz buraya not alayım o sizi arasın.
  • Tamam çok güzel olur, ancak 17:00’dan sonra bana ulaşamaz, o saatten sonra müsait olursa aramasın, yarın sabah arasın.

Ertesi gün odama geldiğimde, ofis telefonumda 1 cevapsız arama. Saat 17:05’te XXX Hanım’dan cevapsız bir çağrı…

Yine başka bir gün, paydaşlarımdan birini arayıp, başka bir problemim için acil destek talep etmem gerekiyor. Bu arada, bu paydaşım, süper kurumsal diyebileceğimiz bir firmada çalışıyor. Arıyorum konuşuyorum, tam çözüldü diyorum ki başka bir eksiklik çıkıyor. Yine arıyorum konuşuyorum, tam çözüldü diyorum ki başka bir eksiklik çıkıyor. 3.kez aradığımda şakayla karışık ama sitemkar bir şekilde, “Ay Burak Bey, dizimi bir izletmedin bana” diyor. Tabi soğukkanlılığı korumak lazım. Buna gülen de olur kızan da olur. Benim hedefim problemimi çözmek. Kusura bakması gereken kişi ben olmadığım halde, bu konuda bana danışmanlık yapmak zorunda olan kişi YYY Hanım olmasına rağmen, “Kusura bakmayın YYY Hanım, haklısınız. Siz tüm eksik noktaları bana bildirin, ben hepsini tek seferde halledeyim” diyerek, zor da olsa sonuca ulaştım.

Son zamanlarda bununla ilgili o kadar çok örnek görüyorum ki, size anlatabileceğim özet “bu benim işim değil, ben günü kurtarayım yeter” kalıbıyla birebir uyuşuyor desem yeridir.

  • Süpermarkette reyonlarda gezen müşteri temsilcisinin sorunumu çözmem için bana bilgi verememesi ve beni danışmaya yönlendirmesi,
  • Bir restoranda ödeme yaparken pos makinesinin çalışmaması ve nakit ödeme yapmaya zorlanmam (aynı restoranda en az 3 defa oldu ve cihaz bir türlü tamir edilemedi),
  • Başka bir fast food restoranında kasadaki kişinin sizi güleryüzle karşılaması ama siparişinizi/tepsinizi size veren kişinin depresyonik hareketleri,
  • Görüşmeye gittiğim bir firmanın IK müdürünün samimiyetsiz gülüşleri ve yalandan kurumsal cümleler…

Çalıştığım fabrikadaki Tedarik Zinciri Müdürüm, Güven Yazıcı ile haftada 1-2 defa havadan sudan sohbet ederiz. Keşke çok daha önce kendisiyle tanışma ve birlikte çalışma fırsatım olsaydı dediğim bir kişiliktir. Bir gün yine işimle ilgili, yukarıdakilere benzer bir olay oldu ve kendisine durumu rapor etmeye gittim.

  • Güven Bey, bu fabrika bizim babamızın fabrikası olmamasına rağmen, işimize bu kadar sarılıyor; şirketimiz kar etsin, işler kolaylaşsın, insanlara/hastalara daha hızlı ve kaliteli hizmet/ürün verelim diye uğraşıyoruz, başarılı da oluyoruz. Ama ben bu insanların işlerine sarılmamasını, uyuşmuş/uyuşturulmuş bir şekilde yaşamasını ve bize de bu şekilde davranmalarını anlayamıyorum. Sizce sorun nerede?
  • Onun asıl hedefi, başka bir işiyle ilgili sonuca ulaşmak. Sen, onun müşterisi olarak, onun için ikinci plandasın. Siteminde haklısın. Bu yaşadığın şey, bu insanların müşteri odaklı olmadığını gösterir ki en büyük eksiklik de budur. Bizim de bunların tam tersi şeklinde çalışmamızın birçok sebebi var. Karakterimiz, iş ahlakımız ve şirket kültürümüz. Biliyorsun, şirketimizde “Unboss” isimli bir çalışma stratejimiz var.

“Unboss” açılımı, “patronun yok, patron sensin”. Bizim şirketimizde zaten mevcut olan etik çalışma tarzımızın sürekliliği için ortaya çıkmış bir strateji. (Kendi işimizin patronu olduğumuz için de hem işimizi sahipleniyoruz hem de yöneticilik yeteneğimiz hat safhada gelişmiş durumda)

10 yıl öncesine kadar insanların daha yardımsever ve daha çözümcü olduklarını hatırlıyorum. Şimdi herkes kendi hedefine kilitlenmiş durumda. Bu, toplumsal gelişimimiz için iyi birşey mi kötü birşey mi bilmiyorum. Her ikisini de savunanlar mevcut. Bu sorunları benim farkettiğim gibi, toplumun büyük bir çoğunluğu da farketmiş durumda. Belki de bu samimiyetsizlik yüzünden, yardımseverliğin bitmesi yüzünden insanlar artık birbirini sevmiyor ve toplumsal çöküntü başlamış durumda. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, müşteri odaklılığı, müşteriyi memnun etmeyi toplum olarak öğrenmemiz ve benimsememiz lazım. “Müşteri de müşterililiğini bilsin” diyenleri duyuyorum. Onlar 3-5 tane, önyargılı olmaya gerek yok. Müşterimizi memnun edelim.

“Mobil İhracatı Kullanan Şirketler için Yurtdışı Pazarlarda Büyük Fırsatlar Var”

Buyer Network İş ve Ticaret Platformu tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen İş ve Ticaret Buluşmaları etkinliklerine bir yenisi daha eklendi. 27 Şubat tarihinde Türkkep ev sahipliğinde gerçekleştirilen “İhracatta Neyi İyi Yapıyoruz, Neyi Beceremiyoruz?” temalı etkinlikte konuşan Tinova Bilişim Teknolojileri A.Ş. Kurucu Ortağı Adil Ünal, uluslararası pazarlarda mobil stratejilerin kullanımının önemine ve faydalarına değindi.

Sağdan Sola: Adil Ünal, Cem Yıldız, Banu Karpat, Erden Tüzünkan, Özgür Arpaz, Öcal Gebelek, Olgar Ataseven, Dilek Akyürek, Seher Demirci, Murat Erdal, Sevil Arabul, Cahit Soysal, Reşat Bağcıoğlu, Haluk Giray, Sinan Tutuman

Ocak 2020 itibari ile global internet trafiğinin %51,98’inin mobil cihazlardan geldiğini* vurgulayan Ünal, bu oranın her geçen yıl artmaya devam ettiğinin altını çizdi. “Hedef pazara yönelik çalışmalarda Türk işletmeleri bazı konularda çok başarılı. Örneğin fuarlara katılmayı çok seviyoruz. Bunun dışında firmalarımız yurtdışında satış ağı kurma, bayilik yoluyla pazara girme, doğrudan ilgili pazarda firma kurma, ticaret konseylerine ve çeşitli iş networklerine kaydolma, uluslararası e-pazaryerlerine ürün yükleme gibi stratejileri de doğru veya yanlış bir şekilde kurguladıklarını söyleyebiliriz.” şeklinde sözlerini sürdüren Ünal, işletmeler için kullanabilecekleri alternatif ihracat stratejilerinden bahsetti ve ekledi:”İhracatta başarılı olmak isteyen şirketlerimizin eksik veya hiç yapmadığı şey ise mobil uygulamaların ve mobil odaklı stratejilerin gücünden faydalanmamaları. Hedef pazarın kendi dilinde, hedef alıcılarla konuşan, onlara tüketebilecekleri içerikler sunan, oyunlaştırma gibi uygulama içi stratejilerle ürün ve hizmetlere yönlendirme yapan mobil ihracat uygulamaları ile ihracat satış yöneticilerinin işini çok kolaylaştırabilirler. B2B alıcılar mobil uygulamalar üzerinden ürün araştırıyor, uygulamaları inceliyor ve aktif bir şekilde kullanıyorlar. Şirketlerimiz mobil dünyanın sunduğu bu ihracat fırsatını göz ardı etmemeli.”

Yetişkin bir bireyin günde 30 uygulama kullandığına dikkat çeken Ünal, şirketlerin uluslararası pazar stratejilerinde mobil oyun şirketlerinin başarılı stratejilerini incelemeleri gerektiğinden bahsetti. Ünal Buyer Network platformunda 8.500’e yakın profesyonel üye ile faaliyet gösterdiklerini belirterek bireylere ve işletmelere katma değerli hizmetler sunduklarını belirtti. “Tinova olarak mobil ihracat stratejilerini uygulamak isteyen tüm işletmelere destek olmak istiyoruz. Sahip olduğumuz mobil yazılım ve strateji uzmanlığını işletmelerin uluslararası pazarlardaki başarısı için kullanmak istiyoruz.” diyerek sözlerini noktaladı.

Mobil İhracat Nedir?

Mobil ihracat; mobil uygulamaların ve mobil odaklı stratejilerin bir arada kullanıldığı ihracat satış stratejisidir. Temelinde mobil uygulamalar ve uygulama mağazalarında geçirilen sürenin artışı ile buradaki ticari potansiyeli yakalamak bulunmaktadır.

Proje Yönetim Süreci
Doğru planlanmış proje yönetim sürecinin başarı getirdiğine inanıyoruz. En kolayından en karmaşığına kadar her farklı senaryoda doğru adımları atarak ilerliyoruz.

Mobil Stratejinizin Belirlenmesi ve Planlama

Markanızın ve işletmenizin stratejisinin belirlenmesi proje yönetim sürecinin başında yer alıyor. İhracat satışlarınız için firmanızın ana stratejisi doğrultusunda geliştirdiğimiz fikir ve önerileri, mobil ve web teknolojileri kullanarak yapılması gerekenleri belirliyoruz. Mevcut durumda “mobil”’e ilişkin yaptığınız tüm çalışmaları değerlendirerek eksik yanlarını da belirliyoruz. Hedef pazarlarda teknoloji anlamında rakiplerinizi de analiz ederek onların güçlü ve zayıf yönlerini belirliyoruz.

Uygulama Geliştirme ve Stratejilerin Yürütülmesi

Bir önceki aşamada belirlenen şirket ana hedefleri doğrultusunda mobil ihracat uygulamanızın kullanım senaryoları analiz edilerek mobil ve web projelerinizin iş akışları oluşturulur. Grafiksel kullanıcı arayüzleri tasarım ekibi tarafından oluşturulurken, kullanım hedefleri doğrultusunda oluşturulan algoritmalar yazılım ekibi tarafından mobil ve web projelerine aktarılır. Kusursuz bir geliştirme süreci için yoğun iletişim kurmayı tercih ederiz.

Uygulama Testleri

Her mobil uygulama veya yazılım projesinin doğası gereği birtakım kodlama eksikliklerinin oluşması muhtemeldir. Test ve kalite kontrol aşamasında geliştirme sonucu ortaya çıkan uygulama, uygunluk açısından gerekli kontrollerden geçer. Mobil ihracat projesinin kullanım senaryoları uygulanarak eğer varsa hatalar tespit edilir ve giderilir.

Yayınlama

Geliştirme ve test aşamalarından başarıyla geçen mobil uygulama veya web tabanlı projeler canlı yayına alınır. Mobil uygulamalar için uygulama mağazalarına yükleme yapılarak süreç başlatılır. Hedef pazarlarınızın yerel (ana) dilinde uygulama yayınlamak ve uygulama açıklamasında yerel dile yer vermek önemlidir.

Destek Hizmetler

Anlaşmanın türüne bağlı olarak bakım, pazarlama ve optimizasyon gibi destek hizmetler sunularak projenin başarısı garanti altına alınır.

*Statista: https://www.statista.com/statistics/306528/share-of-mobile-internet-traffic-in-global-regions/

Liderin Zaman ve Ajanda Yönetimi

Zamanın etkin kullanımı ve ajanda yönetimi, en önemli liderlik niteliklerinden biridir. Bu yazımızda, özellikle yeni yöneticilere veya yeni bir göreve atanmış olan yöneticilere zaman yönetimi konusunda rehber olacak bilgiler vermeyi tercih ettik.

Yoğun iş temposunda 30 saatlik işi, gün içerisinde 8-9 saate sığdırmak, günümüz modern iş dünyasında maharetler gerektiren bir sorundur. Bu yoğunluk içerisinde mutlu ve sağlıklı bir yaşam için iş ve özel hayat dengesinin sağlanıp sürdürülebilir şekle getirilmesi önemli bir gerekliliktir. Bu da zaman kaynağının etkin kullanımını ön plana çıkartır.

Bu noktada en etkili yöntem, elinizdeki işlerin belirli bir metodolojiye göre sınıflandırılmasının yapılmasıdır. Gün içerisinde elinize gelen her yeni işi de bu sınıflandırma doğrultusunda değerlendirirseniz önemli bir rahatlama yaşamış olacaksınız.

İşlerin sınıflandırılmasında göz önünde bulundurulması gereken kriterleri çalıştığınız şirketin öncelikleri doğrultusunda siz belirlemelisiniz. İşin önemi, aciliyeti ve yöneticiye organizasyon bünyesinde kazandıracağı altın puanlara göre dört veya beş grupluk bir sınıflandırma yapılabilir:

A GRUBU İŞLER

Bu işler acil, süreli ve önemli işlerdir. Zamanında ve tam olarak yapılmaması, şirketin itibar ve gelir kaybına sebep olabilecek derecede önemli sonuçlar doğurabilecek işlerdir. Bu sonuçlar, yöneticinin itibar ve işini kaybetmesine neden olabilecek bir dizi yeni sonuçlar da üretecektir.

  • Şirket için yasal risk ve yaptırımlar doğurabilecek işler
  • Yöneticinin kariyeri ve direkt yöneticisinin gözündeki algısı için önemli olan yukarıdan gelen görev ve sorumluluklar
  • Tepe yönetimine yapılacak olan sunumun da aynı şekilde yöneticinin şirketteki geleceği için kadersel etkileri olabilir. Bu nedenle öncelikli işlerdendir.
  • Şirket içi dedikoduları öğrenmeyi zaman kaybı olarak görüyorsanız bu düşüncenizi yeniden gözden geçirmenizi öneririm. Dedikodu yapmayın, söylenti çıkarmayın elbette. Ancak akıp giden söylentilere de mutlaka kulak kabartın. Çünkü özellikle kurumsal yapılarda en önemli istihbarat kaynağı dedikodu ve söylentilerdir.

Dahası da söylenti ve dedikodular, çoğu zaman gerçek çıkar. Şirketin üst yönetiminde, yöneticinin kendisini ve sorumlu olduğu bölümü ilgilendiren değişiklikler üzerine konuşuluyor olabilir. Özellikle değişim ve dönüşüm projelerinde üst yönetim, değişime ayak direyen yöneticileri bilmek isterler.

Yöneticinin, gerekli stratejik hamleleri zamanında yapabilmesi ve önlemler alabilmesi için bu söylentilerden önceden haberdar olması kendisine avantaj sağlayacaktır. Böylece örneğin, üst yönetimin organizasyon ile ilgili değişiklik yapma kararını ilk duyduğunda istenmeyen bir tepki vermekten de kaçınmış olur. Çünkü her zaman akılda kalan şey, verilen ilk tepkidir.

Ayrıca yönetici kendisi ve birimi hakkında organizasyon bünyesinde oluşmuş algıları da bu söylentilerden öğrenme fırsatı yakalayabilir. Herhangi bir algı operasyonuna kurban gitmemek ve zamanında önlemlerini alabilmek için söylentilere kulak kabartmak önemlidir.

  • Personel yönetimi delege edilmemesi gereken öncelikli işlerdendir. Ekip üyelerinin moral motivasyonu, şirketin vizyonuna olan bağlılıkları önemli liderlik göstergelerindendir. Ayrıca uygun şekilde verilen bir geri bildirim bile, yöneticinin çalışma arkadaşlarına değer verdiğini göstermek için birer fırsat taşıyabilir. Diğer taraftan iş hayatında her ekip üyesi, yöneticisinin kendisine zaman ayırmasını, onun tarafından değer görmek olarak algılar. Güçlü bir lider, ekibine ve ekip ruhuna önem veren liderdir.
  • Şirketin iş akışında kriz halini almış ve aşağıda çözüm bulunamayan işler için karar toplantıları

B GRUBU İŞLER

Bu işler acil ve süreli olmasına rağmen yöneticiye puan kazandıracak derecede önemli olmayan işlerdir. Bunlar bir organizasyon içerisinde, liderin yapmakla zaman kaybetmemesi gereken işlerdir. Delege edilerek hem yöneticiye zaman ve alan yaratıldığı gibi hem de ekip üyelerinin kendilerini geliştirmesi için imkân sağlanmış olacaktır.

  • İş akışı içerisinde başka bir birimden gelen ve acil olarak cevaplandırılması gereken bir mail
  • Yine iş akışı içerisinde günlük ve periyodik birimin ortak işleri
  • Müşteri ve satıcıların taleplerine verilecek cevaplar
  • Sorumlu olduğu birimden hatalı olarak çıkan ve henüz kriz halini almamış bir işin düzeltilmesi

C GRUBU İŞLER

Bu işler acil ve süreli olmayan ancak önemli olan işlerdir ve mümkün olduğunca delege edilmelidir. Delegasyon, tıpkı B grubu işlerde olduğu gibi, yöneticiye zaman kazandırdığı gibi ekip üyelerinin alanlarında uzmanlaşmasına da katkı sağlar.

  • Bir raporlamanın ön hazırlığı
  • İş akışı için diğer birimlerle yapılacak (kriz halini almamış) toplantılar
  • İşe yeni başlayan ekip üyelerine işi anlatmak
  • Yine iş akışı içerisinde birimin ortak işleri
  • Üst yönetime yapılacak olan sunumun ön hazırlıklarının yapılması

D GRUBU İŞLER

Bunlar ne acil, ne de önemlidir. Ve kesin olarak delege edilebilecek veya ertelenebilecek işlerdir.

  • Fotokopi çekilmesi, getir götür işleri
  • İş dışı ziyaret talepleri
  • Elinde şirket içi söylentilerin olmadığından emin olduğunuz başka birim çalışanlarının çay kahve sohbetleri
  • İnternette gezinme

E GRUBU İŞLER

Liderin zaman ve ajanda yönetiminde yaygın olarak yapılan bir hata vardır. E grubu işler çoğu zaman geri plana atılsa da, iş ve özel hayat dengesinin kurulmasında çok önemli etkileri olan işlerdir. Buranın aksaması, kısa vadede yöneticinin işlerini, kariyerini veya şirketin faaliyetlerini etkilemediği düşünülür. Ancak çok önemli bir mutsuzluk ve özel sorunlara sebep teşkil edebilir. Bu nedenle bu alana gereken hassasiyetin gösterilmesi gerekir.

  • Eşin doğum günü partisi organizasyonu
  • Çocuğun mezuniyet töreni
  • Hastalanan yakın bir akrabanın ziyareti
  • Ailece gidilecek tatil ve aile üyeleriyle kaliteli ve güzel zaman geçirmek
  • Spor ve meditasyon

Başarınızı sürdürülebilir kılacak, sizi ekibiniz ve amirleriniz gözünde iyi bir lider yapacak olan etkili zaman ve ajanda yönetimidir. İşlerin sınıflandırmasının yapılıp bu konuda kararlı olunması, sonu gelmez fazla mesai çalışmalarının önünü alacaktır. İş ve özel hayat dengesinin kurulduğu mutlu, sağlıklı ve kaliteli bir yaşamın kapılarını ardına kadar açacaktır.

Türkiye Hazır Beton Birliği Elazığ Depremi İnceleme Raporu’nu Açıkladı

Türkiye’de standartlara uygun beton üretilmesi ve inşaatlarda doğru beton uygulamalarının sağlanması için 30 yılı aşkın süredir çalışan Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), Elâzığ Depremi İnceleme Raporu’nu açıkladı. Yıkılmış veya ağır hasar almış binaların ayrıntılı incelenmesi ve alınan numunelerin deneye tabi tutulması sonucu hazırlanan Rapor,binalarda ciddi mühendislik ve uygulama zafiyetleri ile birlikte ilkel yöntemlerle elle üretilmiş düşük kalitede beton ve standartlara uymayan donatı çeliği kullanımının Elâzığ Depremi’nde yıkıma neden olduğunu ortaya koydu.

24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55’te merkez üssü Elâzığ Sivrice olan ve 6,8 Mw büyüklüğündeki depremin arama kurtarma çalışmalarının tamamlanmasından sonra Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB)tarafından T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının izni ve eşliği ile hasar görmüş yapılarda detaylı inceleme yapılmıştır.

41 vatandaşımızın hayatını kaybettiğideprem sonrası T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından son derece hızlısürdürülen hasar tespit çalışmaları sona yaklaşmış, an itibarıyla 8.396 binaağır hasarlı, 1.492 bina orta hasarlı ve 17.021 bina az hasarlı olarak tespitedilmiştir. Hasarlı binaların net sayısı itiraz süreci tamamlandıktan sonraortaya çıkacaktır. Bakanlık, hasarlı binaların tespiti ve acil yıkımı gibikritik konular için özel olarak geliştirmiş olduğu mobil laboratuvar veinsansız hava araçları ile süreci etkin ve başarılı bir şekilde yürütmüştür.

Betonarme yapılarda zemin etüdüne dayanan doğru bir temel seçimi, deprem hesabını da içeren bir statik projenin bulunması, projenin doğru olarak özenle uygulanması ve projedeki dayanımları sağlayan malzemelerin (beton ve çelik donatılar) projede belirtildiği boyutlarda ve konumlarda kullanılması esastır. Elâzığ Depremi sonucu hasar gören binalarda bu kurallara kısmen uyulduğu, bazılarında ise bu kurallara hiç uyulmadan binaların inşa edildiği görülmüştür. THBB tarafından Elâzığ’da ağır ve orta hasarlı binalar incelenerek, örnekleme yöntemi ile bunlardan bazılarının betonların dan karot örnekleri alınmış, ayrıca tahribatsız yöntemlerle de yapılarda muayeneler yapılmıştır. Alınan beton karot numuneleri üzerinde, basınç dayanım deneyi yapılarak beton kalitesi belirlenmiştir.

Belirlenen Yıkım Nedenleri:

Belirlenen yıkım nedenleri değişmekte olduğunu göstermektedir. Hâlbuki yapılar eski bile olsa 1975’te yayımlanmış ilk Deprem Yönetmeliğine göre Elâzığ’da en az C18, 1998 tarihli Deprem Yönetmeliği’ne göre ise en az C20 sınıfı beton kullanılmış olması gerekiyordu. 2018 tarihli Deprem Yönetmeliği’ne göre ise günümüzde en az C25 sınıfı beton kullanılması gerekmektedir.

·····Türkiye Hazır Beton Birliği Olarak Önerilerimiz:

1)Türkiye’de 20 milyonun üzerinde konut bulunmaktadır. Bunların yüzde 35’i (yaklaşık 6,7 milyon konut) maalesef depreme dayanıksızdır. Bu doğrultuda, ülkemizin mevcut yapı stoku envanterinin detaylı bir şekilde çıkartılması ve bütün yapıların risk potansiyelinin ortaya konulması kritik öneme sahiptir. Bu kapsamda, ilk etapta hızlı tarama ile tespit edilen yüksek riskli yapılar acilen yenilenmelidir. Diğer riskli yapıların performansı daha detaylı analizlerle değerlendirilerek alınacak tedbirler belirlenmelidir.

2)

Yapıların depreme dayanıklı olması için inşaatların tasarım ve yapım zincirinde bulunan aşağıdaki kuralların hepsine eksiksiz uyulması gerekmektedir:

·····

3)

2018 Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği binalarda en az C25 dayanım sınıfı betonun kullanılmasını öngörmektedir. Yönetmeliğe göre yapılarda kullanılacak beton dayanım sınıfının bir sınıf yükseltilmesi sevindiricidir ancak yeterli değildir. Özellikle betonarme yapıların uzun yıllar boyunca depreme karşı dayanıklı olabilmesi için dış çevre etkilerine dayanıklı şekilde boşluksuz olması gerekir. Bunun için de Yönetmelik’te dürabilitenin yani dayanıklılığın sağlanması için beton dayanım sınıflarının daha da yükseltilmesi çok önemlidir. Yüksek dayanım sınıflarında ve kalite belgeli betonlarla inşa edilen binaların depremde alacağı hasarın daha az olacağını öngörebiliyoruz.

4)Betonda KGS’nin yaptığıetkin denetim sektörün tamamına uygulanmalı

Beton dünyada en çok kullanılan yapı malzemesidir. Bugün dünyanın en yüksek binaları betonarme ile yapılmakta ve en güvenli yapı malzemesi olarak dünyanın dört bir yanında kullanılmaktadır.Ancak, diğer yapı malzemelerinde de olduğu gibi doğru uygulanması ve üretilmesi gerekmektedir. Denetimin sağlanamadığı yapı, hangi malzeme ile yapılırsa yapılsın depreme karşı yeterli dayanıma sahip olmaz. Ülkemizde beton üretiminde en etkin denetim T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanmış kuruluş olarak atanan Kalite Güvence Sistemi (KGS) tarafından yapılmaktadır. Bu denetimlerde, beton üretim tesislerinin yerinde denetiminin yanı sıra habersiz ürün denetimleri de yapılmaktadır. Hazır betonda kaliteli üretim için KGS’nin uyguladığı denetim sistemi esas alınarak bütün tesisler ciddi bir şekilde denetlenmelidir.

Bu vesileyle, depremde hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz.

İhracatta Neyi İyi Yapıyoruz? Neyi Beceremiyoruz?

Değerli Sektör Yöneticileri,

Birlikte değer üretmek ve güçlü adımlar atmaya devam ediyoruz.

Mesleki Gelişim ve Networking İçin Eşsiz Fırsat

Daralan ekonomide tüm işletmelerin gündeminde ihracatı arttırmak bulunuyor. Uluslarası pazarlarda ürün ve hizmetlerinizin satışını gerçekleştirmek kuşkusuz yerel pazarlara göre daha zor. İşletmeler, kültürel dinamikler, yasal düzenlemeler, sektöre giriş koşulları, maliyet ve tedarikçi yapısı gibi faktörleri değerlendirmek durumunda.

Kurumsal pazarda şirketlere değer yaratan B2B İş ve Ticaret Platformu BuyerNetwork.net tarafından 27 Şubat’ta düzenlenecek İş ve Ticaret Buluşmalarının bu ay ki teması “İhracatta Neyi İyi Yapıyoruz, Neyi Beceremiyoruz?”

Sektörden 100 arkadaşımızla konuyu Yuvarlak Masa Toplantımızda değerlendireceğiz.
Nasıl Kayıt Olurum? Etkinliğe Kayıt için: http://www.BuyerNetwork.net/ihracat

(Lisans Öğrencisine Kapalıdır)
Üyelik kartınızı deskten alabilirsiniz.

Neden Katılmalıyım ? Sektör yöneticilerinin ve işletmelerin bu ihtiyacına çözüm üretmek, alanında uzman üst yöneticilerden dış ticarette başarının sırlarını dinlemek ve mobil teknolojilerin ihracatı arttırmada nasıl kullanılabileceğini öğrenmek için 27 Şubat’ta sadece profesyonellere açık bu etkinliğe kaydınızı gerçekleştirebilirsiniz.

Buyer Network’ün kurumsal partnerlerinden Türkkep ev sahipliğinde Şişli’de gerçekleştirilecek bu etkinliğe, Buyer Network üyesi profesyoneller ücretsiz olarak katılabilecek. Etkinlikte, ihracatı arttırmak için uygulanabilecek yenilikçi stratejiler ve yaklaşımlar “damıtılmış bilgi” niteliğinde sunulacak.

Mesleki Gelişim ve Networking İçin Eşsiz Fırsat

Buyer Network ve Türkkep İşbirliği ile “İhracatta Neyi İyi Yapıyoruz? Neyi Beceremiyoruz?” Etkinliği 27 Şubat’ta Gerçekleşti.

Türkiye’nin B2B iş ve Ticaret Platformu BuyerNetwork.net 8.400 firma ve yöneticisiyle etkinliklerine hız kesmeden devam ediyor.

Buyer Network İş ve Ticaret Platformu & Türkkep işbirliği ile “İhracatta Neyi İyi Yapıyoruz? Neyi Beceremiyoruz?” etkinliği dün akşam gerçekleşti.

Türkiye’nin lider dijital dönüşüm ve KEP, e-fatura , vd. Teknoloji ve Hizmet üreticisi TÜRKKEP A.Ş. ile birlikte düzenlenen ilk organizasyonumuza katılan tüm konuşmacı ve misafirlerimize teşekkür ederiz. BuyerNetwork.net B2B İş & Ticaret Platformunda firma ve profesyonel olarak yerinizi alın.

Dış Ticarette Bilişim Trendleri

Dünyada son yıllarda artan yazılım teknolojileri öncelikli olarak yapay zeka, endüstri alanlarında otomasyonların evrimleşmesi gibi alanlara etki yaptı. Amerika ve Avrupa ülkeleri bu alanlarda yatırım ve altyapı konusunda dünyada başı çekiyor. Bu konuda yazılım ve teknoloji geliştirme süreçlerini eğitimli iş gücü bu ülkelerdeki göçmen iş güçlerinden oluşuyor. Artık dünyada bir çok üst düzey yöneticilerin doğu ülkerinden göçmüş eğitimli nüfustan oluşmakta. Google yanı sıra Microsoft, Pepsi, MasterCard, Adobe ve Harmon gibi yüksek teknoloji geliştiren firmaların çoğu Hindistanlı. Türkiye den 2017’de 113 bin 326 kişi göçtü. Yurt dışına gidenlerin sayısı sadece bir yılda %63 arttı. Türkiye’yi terk eden her beş kişiden ikisi 20-34 yaş aralığında. Gidenler arasında kadınların oranı %37’den %42’ye çıktı. Ve yine veriler gösteriyor ki, gidenlerin büyük bölümü eğitimli-kentli kesim.

Endüstri ve Teknoloji alanındaki gelişimler, değişimler öncelikle teknoloji geliştiren firmaların gelişmesini etkilerken artık diğer sektörleri etkilemekte. Bu yazının ana konusu bu gelişen teknolojilerden ziyade bu gelişimleri dış ticaret ile sentezleyebilmek. Geliştirici olmayan ülkeler sentezleme konusundaki başarısı oranında geliştirenlere meydan okuyabilecek hale gelebilir. Ülkemizde geleneksel dış ticaret kültürü binlerce yıldır Asya ürünlerinin Avrupa’ya gidişini kontrol merkezi olmasından kaynaklı olarak üretmeye odaklanmayıp, denetim süreçlerinde uzmanlaşmıştır.

Dış ticaretimizde bir çok danışmanlık verdiğimiz kurumda geleneksel alışılmış ihracat ve ithalat departmanları bir stratejik bakış açısı oluşturacak çağın araçlarını kullanmaktan ziyade, teklif değerlendirme merkezleri olarak işlev görmekte olduğunu gördük. Dolayısıyla dış ticaret satışları firmanın önceki referansları üzerinden satışlarını kulaktan kulağa olarak satmaya devam etmekte. Sıcak ilişki üzerinden satış halen önemliliğini korusada, E-Ticaret sistemleri nasıl dükkanların yerini hızlı bir şekilde almaya devam ediyorsa, bilişim merkezli iletişim ve stratejik satışta kurumların merkezine oturmak zorunda kalacaktır.

Dünya ticari ve politik dengelerin çok hızlı değişmesi, bu hızlı değişimi takip edecek modeller, ticari istihbarat ve hızlı – esnek karar alım merkezlerini oluşturarak etkin bir yönetim ve iletişim merkezini oluşturmak şirketler için uluslararası rekabetin dayattığı koşullarda ayakta kalabilmesi için kilit noktayı oluşturur. Özellikle bu nokta bizim ülkemizde avrupa ve çin ürünlerinin dünyayı domine ettiği bir ortamda iletişim ve karar merkezlerinin oluşturulması ile  hızlı geri dönüşlerin sağlanması teknolojik ve üretim maliyetleri konusunda yaşadığımız handikapları telafi edecektir. Hızlı ve temiz iletişimin sağlanması fiyat ve kalite avantajının önüne geçecektir.

Pekı bu noktada sentezleme nasıl yapılmalıdır?

Hızlı kararlar alıp uygulayabilmek, Modern bilişim araçları ile dış ticaret istihbaratına entegre edilmesi ile gerçekleşecektir. Uzun yıllardır teknoloji ve finans sektöründe kullanılan bilgisayar programlarını dış ticarete entegre etmek bu sentezlenmenin kilit noktasıdır. Veri yönetimi ve madenciliği, iş zekası sistemleri vb. Uygulamalar ile dış ticaret istihbaratının toplandığı veri tabanlarına bağlanıp anlamlı ve görselleştirilmiş sonuçlar haline getirilmesi, ne kadar üretim konusunda geri kalsak da jeopolitik konunumuz gereği lojistik avantajımızla bir çok asyalı ve avrupalı firmanın önüne geçmemizi sağlayacaktır.

Ticaret savaşları politik belirsizliklerin yarattığı kaotik ortam bir çok fırsat yaratacaktır. Bu fırsatları önceden görebilmek, erkenden hareket etmek iç pazarın yarattığı durgunluk ortamından kurtulmayı sağladığı gibi global bir oyuncu olmanın yolunu açacaktır. Bu nedenle dış ticaret verilerini hızlı takip edilebilir ve okunabilir bir hale getirmek ve geleneksel dış ticarete entegre etmek önümüzdeki günlerde büyük krizlere gebe olan dünya ticaretinde sağ çıkmanın tek yoludur.

Yurt Dışı Vadeli Satışlarda Alınan Poliçeler

Draft – Bill of Exchange

Parası peşin alınmayan ve belli bir vade içinde alınması öngörülen ihracat bedeli alacakları için ihracatçılar tarafından ithalatçının kabul etmesi için düzenlenen bir borç senedi niteliğinde olan poliçeye  (draft / bill of exchange) ithalatçının borçlu sıfatıyla imza atması durumunda bir alacağı temsil eder. İthalatçıya sunulan poliçe, ithalatçı tarafından imzalanması durumunda, ithalatçı için geri dönülemez bir borç yükümlülüğü başlar, ithalatçı imzası ile poliçedeki borcu zamanında ödeyeceğini kabul eder.   Poliçede alacaklı sıfatı ile ihracatçının, borçlu sıfatı ile ithalatçının imzalarının bulunması kambiyo mevzuatı açısından bu poliçe değerli evrak niteliğinde değerlendirilir.

Poliçenin Unsurları

Poliçe belli bir miktar paranın hamile ödenmesi hususunda kayıtsız ve şartsız havale emrini taşıyan, özel şekil şartlarına tabi kıymetli evrak niteliğinde senettir.

Poliçede üç taraf vardır. Bunlar:

  • Keşideci,
  • Lehtar
  • Muhataptır

Keşideci; senedi tanzim eden ve lehtara muayyen bedelin ödenmesi hususunda muhataba emir ve izin veren kimsedir. Muhatap; poliçenin ödeyicisi, borçlusudur.

Poliçenin Unsurları

Ø  Poliçe kelimesi (Draft, Bill of Exchange)
Ø  Tanzim yeri / keşide tarihi
Ø  Vade tarihi
Ø  Poliçe tutarı (rakamla, yazıyla)
Ø  Belli bir bedelin ödenmesi hususunda kayıtsız şartsız havale
Ø  Muhatabın tam ismi (borçlu)
Ø  Lehtarın tam ismi (alacaklı)
Ø  Keşidecinin imzası
Ø  Muhatabın imzası
Ø  Poliçenin bir ticari işlemle ilgilendirilmesi

 

İhracatçı tarafından hazırlanan poliçeye, muhatap olan ithalatçının imza koyması, poliçede bulunan tüm koşulları kabul ettiğini ve imzasıyla da bunu teyid ettiği anlaşılır. Yukarıda görülen poliçe bir alacak senedi niteliğindedir. Bu poliçenin borçlar hukukuna göre incelenmesi durumunda garantisiz borçlar arasında yer alır. Bu poliçede sadece borçlu poliçe bedelini ödeyecek konumda olup, borçlu bu poliçe bedelini ödemediği taktirde poliçeye kefalet eden başka kimse bulunmamaktadır. Dolayısıyla borçlu bu poliçeyi poliçe vadesinde ödeyecektir. Aksi halde protesto edilecektir. Durum böyle iken bu poliçede ihracatçının alacağı garanti altına alınmamıştır.

Poliçeler garantili olabilir mi?  Borçlu bu poliçe bedelini poliçe vadesinde ödemediği taktirde bir başka şahsa borç rücu edilebilir mi? Gelecek hafta bu konulara değineceğiz.

Koronovirüs Salgını Nedeniyle Kimya Sektöründe İhracat Rakamlarının Artması Bekleniyor

Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği TKSD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Erceber

Türkiye’nin en önemli sektörlerinden biri olan kimya sanayinin temsil edildiği, “Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği”nin (TKSD) Yönetim Kurulu Başkanlığı’na ikinci kez seçilen Haluk Erceber, yeni vizyon belgesi ve gelecek hedeflerini açıkladı. 3 yıl boyunca bu önemli görevi yürütecek Erceber’in, yeni dönemdeki öncelikli hedeflerini ihracat rakamlarının arttırılması ile deprem riskli bölgelerdeki sanayinin deprem dayanışmasının sağlanması oluşturuyor.

Erceber, ilk kez Çin’de görülen koronavirüs salgınının AB ülkelerinden daha fazla sipariş gelmesi ve ihracat rakamlarının artması yönünde sektöre olumlu etkisinin olacağına dikkat çekiyor. Kimya sektörü 2019 yılı itibarıyla 17.8 milyar USD ihracat gerçekleştirirken, ithalat rakamı 36.3 milyar USD oldu.

Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği TKSD, Haluk Erceber ile yola devam dedi. İkinci kez TKSD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen Erceber, üç yıl süre ile görev yapacak. Yeni dönemdeki gelecek hedeflerini açıklayan TKSD Haluk Erceber, Turkish REACH (KKDİK) eğitim ve uygulamalarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı standartlarında eksiksiz tamamlanarak, AB Kimya Sanayi ile ECHA’nın entegrasyonunu sağlanması da yeni vizyon belgesinde yer aldığına dikkat çekerken, bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmalar hakkında şu bilgileri paylaştı: “TKSD Genel Kurulunda, 3 yıl sürecek ikinci dönem için güven tazelemiş bulunuyoruz. 22 Şubat 2018 tarihinde uyumlu bir yönetim kurulu ile kimya sektörünün lider STK’sı olmayı ve kimya sanayicilerimize en üst düzeyde hizmet vererek sorunlarına çözüm yaratmayı ilke edinmiştik. Önemli hedeflerimiz,Türk kimya sanayiinin öncelikli sektör olarak seçilmesi ve AB Kimya Sanayii ile olan aramızdaki mevzuata uyum, teknoloji ve ölçek ile kümelenme eksikliğinin giderilmesine yönelik çalışmalar yapmaktı. Üyesi bulunduğumuz, AB Kimya Sanayi Konseyi CEFIC ile çok yakın bir ilişki kurarak Dünya ve AB kimya sanayii ile ilgili tüm raporların anında üyelerimize dağıtımını gerçekleştirdik. TSE ile KDU ve GBF eğitimleri için işbirliği yaptık. Tüm Bakanlıklar ve STK’lar ile yakın çalışmalar yaparak sanayicilerimize destekler sağladık, sorunların çözüm noktası olduk. CEFIC, Responsible Care Üçlü Sorumluluk yeniden canlandırma projesini başarıyla gerçekleştirip uygulamaya başladık. TKSD, son iki yılda üye sayısını yüzde 22 oranında arttırdı. Bu başarıyı daha da arttırmanın ve ülke ekonomisine en yüksek katkıyı veren sektör olmanın arzusundayız. TKSD, kimya sektöründe yerli ve yabancı sanayiciler için ilk başvuru adresi olmayı başarmıştır.”

Gelir kaynaklarımızı arttıracak yeni projeler

Önümüzdeki dönemde sürdürülebilirlik konusunun kimya sektörü için önemli bir hedef olması bilinciyle, sektörel gelişimin desteklenmesine öncelik vermek istediklerini dile getiren Erceber, ayrıca şunları söyledi: “Türkiye ekonomisinin temel taşı olan üretimin, olası bir depremden zarar görmemesi için alınacak kısa ve uzun vadeli önlemleri sanayicimizle paylaşarak gerekli finansal destekler için bakanlıklarla görüşmeler gerçekleştireceğiz. Sanayicilere yakın olarak daha fazla katkı sağlamak, üye sayımızı arttırmak ve potansiyel üyelere ulaşmak temel önceliklerimiz arasında. Bu kapsamda 100 üye hedefiyle ikinci kez yola koyulduk. Gelir kaynaklarımızı arttıracak yeni projeler, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda yeni eğitim ve danışmanlık hizmetleri vererek sanayicilerimize destek olacağız. Bu kapsamda diğer sektörel dernek ve konfederasyonlarla daha da kuvvetli iş birlikleri kuracağız. Yeni dönemde CEFIC tarafından geliştirilen Responsible Care’in (Üçlü Sorumluluk) yeni versiyonu kapsamında tesis denetim ve eğitimlerini gerçekleştirmeye başlıyoruz. İyileştirmeler için teknik danışmanlık hizmeti vereceğiz. Hammadde tedarik güvenliğinin gelişimine destek olmak ve kimyasal nakliyesi ile lojistiği geliştirmekle ilgili eğitim ve hizmetler de yeni dönemin projeleri arasında.”

Koronovirüs salgını, sektör açısından olumlu

Türk kimya sanayi tarafından toplam ihracatın yüzde 44’ü AB üyesi ülkelere gerçekleştirilirken, satılan ürünlerin birim fiyatının 1 doların altında olması ise sektörün halen önemli sorunu olmaya devam ediyor. İkinci kez TKSD Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilen Erceber’e göre, kimya sanayinin özel kimyasal madde ihracatı için yeni yatırım ve çalışmalara yönelmesi büyük önem taşıyor. Bu sayede birim fiyatın ikiye katlanacağını belirten Erceber, yeni vizyon belgesindeki hedeflerini şöyle sıralıyor: “Birim değerin 1 doların altında olmasının başlıca nedeni özel kimyasal madde ihracatında istediğimiz seviyede olmayışından geliyor. Çin’de ortaya çıkan koronovirüs salgını, sektör açısından olumlu. Özellikle AB ülkelerinden daha fazla sipariş gelecek ve ihracat rakamlarımız artacaktır. Kimya sektörü 2019 yılı itibarıyla 17.8 milyar USD ihracat gerçekleştirirken, ithalat rakamı ise 36.3 milyar USD oldu. Dış ticaret açığından yüzde 59 pay alıyoruz. Üretimde %75 ithal hammadde kullanılmaktadır.Ham maddenin yüzde 55’i ise Çin’den geliyor. Ancak koronavirüs sonrası bu ithalatın başka ülkelere kayacağını görmekteyiz.”

Yüksek teknoloji yüzde 10’a çıkmalı

“Kimya sanayinde yüksek teknolojik ürün oranının yüzde 4 seviyesinden yüzde 10’lara çıkarılması için yeni yatırımların yapılmasına da dikkat çeken Erceber’in öneri ve gelecek planlarını şöyle anlatıyor: “Yatırımları arttırmamız gerek. Çin’in ihracat rakamlarını koronovirüs kadar serbest ticaret anlaşmaları da olumsuz etkileyecek ve bu istenmeyen kötü gelişme etkisiyle kimya ihracatımızı arttırabileceğiz. Çin’i etkileyen ikinci olay ise 2021’de sınırda karbon vergisinin devreye girecek olması. Türkiye bu noktada daha az sorun yaşayacak, sektör ise ihracat rakamlarını arttıracaktır.”

Gümrük güncellemesi avantaj sağlayacak

“AB ülkelerine yolculuk ve taşımacılık olacak çok yakın bir ülkeyiz. Bu sayede kazancımızı ikiye çıkartabiliriz. Çin, yeni dönemde Vietnam üzerinden AB’ye ürün satmaya çalışacaktır. Tüm bunları göz önüne almamız gerekiyor. İhracatı arttırmak için kısa ve uzun vadeli planlamalar yapılmalı. İç piyasada zorluk yaşayan şirketler, yurtdışına ihracata yönelebilirler. İşbirliğinin katkısını göz ardı etmeden ihracat pozisyonumuzu geliştirmemiz gerekiyor. AB gümrük birliği güncellemesi Türkiye ve sektöre olumlu yansıyacaktır. Brexit sonrası İngiltere ile de bu yılın sonunda STA anlaşması yapılmasını bekliyoruz. Vergi ve rekabet avantajları sağlayacağız. ”

Kimya kümeleri, limana uygun, pazara ve büyük şehirlere yakın yerlerde oluşturulmalı

“Önümüzdeki üç yıllık dönemde AB Kimya Sanayi Konseyi CEFIC ile yakınlaşmamızı daha da arttıracağız. Türkiye’de kimya kümelerinin (CHEMPORT) pazara ve büyük şehirlere yakın, limana uygun ama deprem riskine uzak kıyılarda Sanayi ve Teknoloji ile Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığınca kurulması ve landlord modeli ile yönetimi önemli bir hedefimiz. Çin, bugün dünya kimya ticaretinin yüzde 36’sına sahip ve bu başarıyı 30 yıllık süreçte kurduğu 66 adet mega kimya kümesine borçlu. Sanayicimiz için , bugün 17,8 milyar dolar olan ihracatın arttırılması, ARGE-İnovasyonlar ile 0,9 USD olan kg ortalama satış fiyatının yükseltilmesi önemli hedeflerdir. Ceyhan bölgesinde kurulması planlanan petrokimya yatırımları için çok geç kalındı. Rekabetçi fiyatlarla üretim yapılması mümkünse yatırımlara biran önce başlanması gerekiyor. Kimya sektörünün, Türkiye’nin toplam dış ticaret açığından aldığı yüzde 59’luk payın bilincindeyiz. Bu oran ancak yeni ve nitelikle özel kimyasallar için yapılacak teknolojik yatırımlar ile azaltılır. Yeni yatırımların gerçekleştirilmesi için Chemport Özel kimyasallar kümesinin hızla kurulması gerekiyor.

Deprem dayanışması gerçekleşmeli

“Deprem konusu çok önemli. 117 milyar dolarlık ihracat Marmara Bölgesi’nden, 85 milyar dolarlık ihracat ise İstanbul çıkışlı. Toplam 180 milyar dolarlık ihracatın yüzde 65’i Marmara Bölgesi’nden gerçekleşiyor. Sanayide Deprem güvenliği için alınacak tedbirler kapsamında, can güvenliği, özel sektörün kamuya nasıl destek olacağı, deprem öncesi tesislerde yapılacak iyileştirme ve eğitimler ile üyelerle deprem dayanışması önem taşıyor. Önümüzdeki dönem hedeflerimizden biri de kimyasalların güvenli kullanımı ile AB standartlarını yakalamak.”

5G teknolojisi ile Audi’de robot ve insan birlikte çalışacak

Audi, İsveçli iletişim devi Ericsson ile birlikte üretim merkezlerinde insan ve robotların birlikte daha rahat ve verimli çalışmaları için iş birliği yapıyor.

Audi ve Ericsson otomotiv üretiminde insan ve robotların güvenli bir şekilde çalışabilmeleri için iş birliğine gitti. Pilot projede kullanılan robot, 5G altyapısı sayesinde insanlar ile güvenli bir şekilde çalışabiliyor. Üretimde 5G altyapısının kullanılması robotların üzerindeki sensörlerin daha hızlı ve kesintisiz bir şekilde iletişim kurmasını sağladığı için, güvenliği artırıyor.

Audi ve Ericsson’un ilk projesi, Audi araçların direksiyonlarına hava yastığını yerleştiren bir robot geliştirmek oldu. Robotun üzerindeki sensörler çevresinde bir güvenlik alanı yaratıyor. Bu alana herhangi bir insan veya insan uzvu temas ettiğinde sensörler bunu hızlıca algılıyor.5G’nin sağladığı hızlı ve yüksek frekanslı iletişim sayesinde, robot 1 milisaniye gibi kısa bir süre içinde durabiliyor.

5G teknolojisinin insan ile robot arasındaki etkileşimi artırdığını ve işbirliğini kolaylaştırdığını söyleyen Audi Otomasyon Teknolojisi Lideri Arjen Kreis, “5G teknolojisinin üretimde kullanımı ise bize robotlar ile insanların güvenli bir şekilde çalışabileceğini gösteriyor” diye konuştu.