Teknopark Şirketleri KDV ve Amortisman Uygulamalarındaki Yeni Avantajlardan Haberdar Mıydınız?

Türkiye olarak ekonomik dalgalanmalar yaşadığımız şu dönemlerde ilaç niteliği taşıyan teşvik ve avantajlar; şirketlerimizin faaliyetlerini yürütürken nefes aldırıcı, ülkemizin kalkınmasında hız ve ivme kazandırıcı olmuştur. Bu nedenle yeni teşvik politikalarına ihtiyaç doğmakta ve gerekli tebliğler bu kapsamda yayınlanmaktadır. Bu uygulama ve tebliğlerin düzenli olarak takip edilmesi ve bilgi edinilmesinde çok büyük yarar vardır.

Teknopark şirketlerinin KDV avantajları

Yapılan son düzenleme gereğince, bölgede 01/05/2018 tarihinden itibaren daha önce kullanılmamış, sadece Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanılmak üzere ve üç yıl içerisinde satılmamak kaydıyla yeni makina ve teçhizatların alımında KDV istisnası getirilmiştir. Bu avantaj şirketlerin makine ve teçhizat alımını kuvvetlendirecek, teknoloji üretimi hızlandıracak ve vergi yüklerini önemli bir ölçüde azaltacaktır.

Peki bu avantajdan nasıl faydalanılabilir?

İstisna kapsamında makina ve teçhizat satın almak istiyorsanız, teknoloji geliştirme bölgesinde, faaliyette bulunduğunuza dair belge ve satın alacağınız makina ve teçhizatı Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanacağınıza dair ilgili birimden alacağınız belge ile KDV yönünden bağlı olduğunuz vergi dairesine istisna belgesi almak için başvuruda bulunmak gerekiyor. Başvuruda bulunanlar aynı zamanda istisna kapsamında alınacak makina ve teçhizat listesini elektronik ortamda sisteme girmeleri gerekmektedir. Vergi dairesi tarafından gerekli kontroller yapıldıktan sonra şartları yerine getirenlere elektronik ortamda girmiş olduğunuz makine ve teçhizatlar ile sınırlı olmak kaydıyla istisna belgesi (EK:27) verilir.

Bu belgeyi kaşeledikten sonra bir örneğini makine ve teçhizat aldığınız satıcılara vermek gerekecektir. Söz konusu istisna belgesi kapsamında makina ve teçhizat satan mükellef, istisna belgesi ekinin ilgili bölümünü fatura tarihi, numarası, mal miktarı ve tutarını belirtmek suretiyle onaylar ve bir örneğini alır. Teslim gerçekleştikçe alıcı ve satıcı alım/satım bilgilerini elektronik ortamda sisteme girerler.

İstisna kapsamındaki makine ve teçhizatın ithalat yoluyla temin edilmesi halinde söz konusu belge, ilgili gümrük idaresine ibraz edilir. İstisna belgesindeki istisna kapsamında ithal edilen makina ve teçhizata ilişkin bölüm doldurulduktan sonra ilgili gümrük idaresi tarafından bu bölüm de onaylanır.

KDV iadesi kısmında ise Makine ve teçhizat satan mükellefin istisna belgesi ve elektronik sisteme yapılan alış ve satış girişleri esas alınmak suretiyle, iade için gerekli diğer belgelerle ilgili vergi dairesine bildirilmesiyle sonuçlandırılır.

Teknopark Şirketlerinin Amortisman Avantajları

Yapılan bir diğer düzenleme gereğince de, bölgede 01/05/2018 tarihinden 31/12/2019 tarihine kadar Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanmak üzere iktisap edecekleri yeni makina ve teçhizatların faydalı ömür süreleri yarıya indirilmiştir.

Faydalı ömür süresinin yarıya indirilmesiyle küsuratlı bir değer çıkması halinde, çıkan rakam bir üst tam sayıya tamamlanır. Maliye tarafından faydalı ömrü iki yıl olarak belirlenmiş iktisadi kıymetin alınması durumunda ise amortismana tabi tutulmaksızın doğrudan gider yazılabilecektir.

Ancak, unutulmamalıdır ki hangi uygulamaya başlanmışsa amortisman oran ve süreleri, izleyen dönemlerde değiştirilemez. Söz konusu madde kapsamında amortisman ayırmaya başlandıktan sonra ilgili makina-teçhizat için normal amortisman oran ve sürelerine dönülmesi mümkün değildir.

Teşvik uygulamalarında dikkat edilmesi gereken diğer hususlar

Teşviklerle ilgili tebliğler yayınlanırken aynı zamanda bazı sınırlar ve yükümlülükleri de beraberinde getirmektedir. Bu yükümlülükleri doğru anlamak ve sınırlarımızı iyi bilmek gerekir. Aksi taktirde yanlış uygulamalar nedeniyle ceza ve yaptırımlarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Faaliyet alanınıza giren teşviklerden doğru şekilde, doğru yerde ve doğru zamanda yararlanmak için iyi araştırmalı ve ekibinizi güçlendirmelisiniz.

İhracat Faktoringi – İskontosu (Ön Ödemesi)

Faktoring, mal ve hizmet satışlarından doğan vadeli alacakların temlik yoluyla bir faktoring kuruluşuna devredilmesi ve bu alacakların faktoring kuruluşu tarafından yönetilmesidir.

İhracat Faktoringi’nde yurtdışında bulunan ithalatçının (alıcının) ödeme güçlüğü, aczi ve iflası söz konusu olması ve satışa konu herhangi bir ihtilaf/reklamasyon olmaması durumunda, muhabir tarafından ilgili faturanın %100’ü garanti altına alınır.

Sıkça karşımıza çıkan sorulardan birisi alıcı firmanın malı alıp ödeme yapmak istememesi nedeniyle ihtilaf bildirmesi konusudur. Bu konu hakkında ilerleyen dönemlerde detaylarını örnekleri ile paylaşmayı ümidediyorum. Kısaca belirtmem gerekirse, ihracatı yapılacak ürünün kendi özelliklerini taşıyan belgelerin temin edilmesi (Gözetim Belgesi – Inspection Certificate gibi), alıcı ve satıcı arasındaki sözleşmenin özel bir maddesinde yer alan şartların yerine getirilmesi gibi konular önem arz etmektedir. Karşılaştığımız örneklerde siparişe uygun, tam ve eksiksiz yapılan satışlardan doğan ihtilafların çözümüne daha kısa sürede varılmış ve garanti sürecinin kaldığı yerden işlemeye devam ettiği görülmüştür.

ALACAĞIN TEMLİKİ

  • İhracat faktöringi gayrikabulürücu bir işlem türüdür. Bu vesile alıcı limiti tahsis edildikten sonra satıcı, faktöring şirketi ile bir gayrikabulürücu sözleşme imzalar.
  • Alıcı ile satıcı Intorductory Letter (Bildirim Mektubu) imzalar ve aslını Faktor’e gönderir.
  • Yükleme yapıldıktan sonra normalde ihracatta kullandığı evraklara ek olarak NTR (Notification and Transfer of Receivables) hazırlar. Bir nevi temlikname formudur.İhracatta kullanılan evraklar;
  • Invoice
  • Sipariş Formu / Kontrat / Sözleşme
  • Gümrük Beyannamesi
  • Yükleme Belgesi (konşimento, cmr, bill of lading)
  • Türkçe Fatura (E- fatura ise xml. Elektronik Fatura; Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından, Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile şekli ve içeriği belirlenmiş olan veri dosyalarıdır.)

Yeri gelmişken gayrikabilirücu ve kabilirücu faktoring’in ne olduğundan bahsetmek isterim;

Gayrikabilirücu faktöring, başta belirlenen limitler ve şartlar çerçevesinde, alacağın ödenmeme riskinin faktoring şirketince üstlenilmesidir.

Kabilirücu faktöring ise faktoring şirketinin alacağın ödenmeme riskini üstlenmediği faktoring şekli olup bu modelde finansman ve tahsilat hizmeti verilir. Alacakların ödenmemesi durumunda faktoring şirketinin satıcı firmaya rücu etme ve yapılan ön ödemeyi talep etme hakkı bulunur.

ALACAĞIN İSKONTOSU

  • Faktoring şirketi ihracatçının son mali verileri ile bir kredi limit çalışması yapar. Limit çalışması sonucunda belirli bir tutarda limit tanımlanır ve örneğin %80-90 oranında bir iskonto (ön ödeme) oranı belirlenir.
  • Piyasa koşulları çerçevesinde ihracatçıya, uygun faiz oranı bildirilir.
  • Faturanın vadesinin geçmemesi koşulu ile ihracatçının istediği tarihte faktöring şirketi ihracatçıya ön ödeme yapar.
  • Faturanın alıcı tarafından ödeme güçlüğü nedeni ile ödenmemesi durumunda faktorin şirketi satıcı firmaya rücu ederek yaptığı ön ödemeyi geri talep edemediği gibi faktoring komisyonu, faktoring ücreti ve banka masrafları düşüldükten sonra satıcı firmanın hala alacağı varsa bakiye ödeme yapar.
  • İşlemin gayrikabulürücu olmasına istinaden yapılan bu kredi kullanımı ihracatçının memzuçlarına yansımamaktadır.
  • İhracat faktoringi yasal mevzuat çerçevesinde herhangi bir vergiye tabi değildir.

TÜGİAD Güncel Ekonomiyi Değerlendirdi

investment stockbroker stock market analysis
investment stockbroker stock market analysis. Financial investment app graph on phone and laptop. Multiple devices using. hands close up. vertical photo.

Prof. Dr. Emre Alkin, “Dördüncü çeyrekte pozitif büyüme rakamlarına ulaşırız”

Ekonomist Sağman, “Kamunun tasarrufa giderek bütçelerin revize edilmesi gerekiyor”

Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Prof. Dr. Emre Alkin ve Ekonomist Murat Sağman’ı konuk ederek güncel ekonomik verileri değerlendirdi. Toplantıda konuşan Ekonomist Murat Sağman, güçlü Euro’nun Türkiye’ye fayda getireceğini söylerken, Prof. Dr. Emre Alkin ise Türkiye’nin ekonomiden önce eğitim ve adalet gibi konuları masaya yatırması gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin komşularıyla ticaret potansiyelinin genişletilmesi için ilişiklerin düzeltilmesi gerektiğini ifade eden TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu, pandemi sonrasında, Türkiye’nin Çin’e alternatif olarak öne çıkacağını Amerika ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi tercih edeceklerini belirtti. Covid-19 salgının Türkiye’ye tarımın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatan Şohoğlu “Bugünler bize gösterdi ki tarım ve teknoloji harmanlanmalı ve tarım ülkesi olma yolundaki adımlar daha hızlı atılmalıdır” açıklamasında bulundu.

“Güçlü Euro Türkiye’ye fayda sağlar”

Türkiye’nin turizm ve yatırım için önemli bir ülke olduğunu hatırlatan Ekonomist Murat Sağman, Türkiye’nin son 33 yılda yedi kriz yaşandığını belirtti. Covid-19 salgının diğer krizlerden farklı olarak arz ve talep dengesini durduğunu ifade eden Sağman, “Yaşadığımız krizden mutlaka çıkacağız ama bu kriz daha uzun sürebilir. Bu krizde sadece ülkemiz değil, küresel bir toparlanma gerekiyor. Avrupa Birliği’nde güçlü Euro beklentisi var. Bu beklenti gerçekleşirse Türkiye’ye fayda getirir. Dördündü çeyrekte ekonomide bir toparlanma hareketi görebiliriz. Bu toparlanma için kamunun tasarrufa giderek bütçelerin revize edilmesi gerekiyor” dedi.

“Ekonomiden önce eğitim ve adalet konularına ağırlık vermek lazım”

Büyüme ve kalkınma arasında farkın Covid-19 ile birlikte herkes tarafından anlaşıldığını ifade eden Prof. Dr. Emre Alkin, iç ve dış tedarik zincirinde sıkıntıların giderilmesi için istişare yapılması gerektiğini söyledi. İş insanlarının bulunduğu sektörün gittiği yönü iyi analiz etmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Alkin, “Koronadan önce de dünya ekonomisinde sıkıntılar vardı. Salgın sonrasında dijital altyapı ve insan sayısı, metrekare olarak işletmelerde değişiklik yapmamız lazım. Türkiye’nin CDS risk primi Mısır’la aynı seviyede, çünkü ülkemizin fabrika ayarlarına göre davranmıyoruz. Ekonominin gelişen bir grafik göstermemesinin tek sebebi geleceğe güvenle bakan bir toplumun olmaması. Koronavirüs sonrasında Türkiye’nin ekonomiden önce eğitim, adalet gibi konuları ağırlık vermesi gerekir” diye konuştu.

“Türkiye, krizleri iyi yönetir”

Şirketlerin işletme içi düzeni sağlamadan Türkiye ekonomisinin düzelemeyeceğini vurgulayan Prof. Dr. Alkin, “Şirket yöneticilerinin, şirketin sahibi olarak davranmaması gerekiyor. Şirketlerin millete ait olduğunu düşünerek hareket edilmesi lazım. Yöneticiler orada sadece orkestra şefi. Türkiye’nin ekonomik kırılganlıkları değişmediği sürece döviz kuru inişli çıkışlı grafik çizmeye devam edecek. Türkiye, kriz dönemleri iyi yönetir fakat iyi günlerinde güzel yönetilmesi elzem bir olaydır. Bir aksilik çıkmazsa Türkiye, dördüncü çeyrekte pozitif büyüme rakamlarına ulaşır” dedi.

Kalkınma, Sanat Spor Eğitim Bilim ve Zenginleşmenin Bir Arada Olmasıyla Mümkündür

TÜGİAD Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu, COVİD-19 süreci ve sonrasına dair değerlendirmelerde bulundu.

Pandemi süreci ile birlikte ekonominin dünyada ciddi bir daralma sürecine girdiğini ifade eden Anıl Alirıza Şohoğlu “Son 7 yıldır iş dünyası çeşitli kritik süreçlerden geçtiği. 2018 yılında yaşanan kur şokundan günümüze Türkiye ekonomisi aldığı sert darbelere rağmen dik durmayı başardı ve bu geçirdiğimiz süreçler ekonomimizi daha dayanıklı bir yapıya kavuşturdu, önümüzdeki kritik sürecide akılla ve serinkanlılıkla ülkemizin atlatacağına iş adamları olarak inancımız tam.

Nisan ayı verilerinin gelmesiyle tehlike çanlarının çalmaya başladığını ve beklenti endekslerinin başta PMI olmak üzere çok negatif bir görünüme sahip olduğunu görüyoruz. Pandemi öncesi hedefimiz %5 büyüme, %10-12 arası işsizlik, %8,5 enflasyondu. Pandemi sonrası oluşacak rakamlar maalesef belli bir oranda küçülmeyi öngörüyor. Bu süreçten karlı çıkmak Türkiye adına mümkündür. Otomotiv, tekstil gibi ihracat lokomotifi olduğumuz sektörlerimizde bir daralma yaşanacak ama uzun vadede bu sürecin kazananı Türkiye olacaktır” dedi.

Tasarrufa yönelinmeli

Bu süreçte kopan tedarik zincirlerinin yeniden sağlamlaştırılması gerektiğine vurgu yapan Şohoğlu “Yakın mesafeden tedarikçilere sahip olmanın önemini bir kez daha gördük. Beklentilerin hükümet üzerinde yoğunlaşmasını çok doğru bulmuyorum. İşletme sahibi her bireyin oto kontrolünü yapmasını ve sisteme yardımcı olmak için çalışması gerekiyor. Kamu başta olmak üzere herkes tasarrufa yönelmeli” açıklamasında bulundu.

Sağlık sektörümüz dünyaya örnek oldu

Pandemi sürecinde bilim, sanayi, kamu, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının bir arada hareket ettiğini ve sürecin sonunda bu birlikte hareket edebilme refleksinin Türkiye’nin kalkınması için önemli bir unsur olacağını aktaran Şohoğlu “Kalkınma sadece zenginleşmeye değil, sanatın, bilimin, sporun, eğitimin bir arada olabilmesiyle mümkündür. Pandemi süreci bize bu kalkınmanın daha hızlı olabileceğini gösterdi. Gördük ki özellikle sağlık sektöründe yapığımız atılımlar bütün dünyaya örnek oldu. Sağlık turizminin yayılması için elimizden gelen çaba ve gayreti göstermeliyiz.

TÜGİAD dijital ekonomide faaliyet gösteriyor

“Türkiye Cumhuriyeti tarım ülkesi olmasına rağmen tarımı unuttu” açıklamasında bulunan Şohoğlu “Köyden kentlere göçün artması ile birlikte tarım ve hayvancılığı unuttuk. Bu değerlerimizi yeniden hatırlamamız gerekiyor. Yerli milli kavramını geri kazanarak ayakları yere sağlam basan üretim yapmamız, nano tekstile yönelmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Dijitalleşen dünyaya yönelik çalışmalarına TÜGİAD’ın 5 yıl öncesinde başladığını belirten Başkan Şohoğlu, hayata geçirdiğimiz yatırım ortaklıkları ve köprü fonlarla, ülkemizin dijital ekonomi alanında yatırım ihtiyacı olan şirketlerine ciddi kaynaklar sağladık. Pek çok start-up’a yatırım yaptık” dedi. TÜGİAD’ın yaklaşan dijitalleşen dünya hazırlıklarına ve yatırımlarına çok önceden başladığını sözlerine ekleyen Şohoğlu, üyelerimiz dijital ekonomide yoğun bir şekilde faaliyet gösterdiğini ve Girişim Türk 1 ve 2 şirketleri ile bu alandaki yatırımlarını perçinlediklerini belirtti.

Kaspersky’nin Yeni Araştırması Çalışanların Yaklaşık Üçte Birinin İş Başında Eskisinden Daha Çok Vakit Geçirdiğini Ortaya Çıkardı

Sosyal mesafeyi korumaya yönelik önlemlerin yaygınlaşmasıyla çalışanlar yeni profesyonel ortamları haline gelen evlerini buna göre ayarlamaya çalışıyor. Bu da iş hayatının ve özel hayatın birbirine karışmasına neden olabiliyor.Kaspersky’nin hazırladığı, “COVID-19 insanların çalışma şeklini nasıl değiştirdi?” başlıklı yeni rapor, karantina sürecinin insanların evde çalışma şeklini nasıl etkilediğini ortaya çıkardı.

Çalışanların karşı karşıya kaldığı “yeni normal”, iş ve yaşam dengesini etkilemeye başladı. Çalışanların yaklaşık üçte biri (%31) iş başında eskisinden daha fazla vakit geçirdiğini söyledi. Ancak, %46’lık bir kesim ise kişisel faaliyetlerde geçirdikleri sürenin arttığını belirtti. Bu değişimin nedeni, insanların eskisi gibi işe gidip gelmek için vakit harcamaması olabilir.

Raporda ayrıca, başta BT çalışanları olmak üzere, insanların iş ve kişisel faaliyetleri ayırmakta zorlandığı gözler önüne serildi. Çalışanların %55’i evde kalmaya başladıklarından beri eskisinden daha fazla haber okuduğunu söyledi. İnsanların koronavirüs ile ilgili en son bilgileri almak istediği bir dönemde bu çok normal bir durum. Ancak bu kişilerin %60’ı haberleri iş için kullandıkları cihazlarda takip ettiğini belirtti. Bu da kullanılan kaynaklara ve ziyaret edilen sitelere dikkat edilmediği takdirde cihazlara zararlı yazılım bulaşmasına neden olabiliyor.

Çalışanlar ayrıca kullandıkları bazı kişisel hizmetleri iş için de kullanmaya başladı. Gölge BT adı verilen bu durum hassas bilgilerin sızdırılma riskini artırıyor. Örneğin, çalışanların %42’si kişisel e-posta hesaplarını iş için kullandığını dile getirdi. Bunların %49’u bu durumun evden çalışmaya başladıktan sonra arttığını belirtti. %38’lik bir kesim ise BT departmanları tarafından onaylanmayan kişisel mesajlaşma uygulamalarını kullanıyor. Bunların da %60’ı bu tercihlerinin karantina süreciyle birlikte yaygınlaştığını söylüyor.

Kaspersky Baş Bilgi Güvenliği Yöneticisi Andrey Evdokimov, “Kurumlar, çalışanlarının istediği servisi kullanmasına izin veremez. Kullanıcıların rahatlığı ile iş gereksinimleri ve güvenlik arasında bir denge kurulması şart. Bunun için şirketlerin yalnızca gerekli minimum yetkilerle kaynaklara erişim imkanı vermesi, bir VPN kurması ve güvenli kurumsal sistemler kullanması gerekiyor. Bu tür yazılımlar kullanışlılığı azaltan bazı kısıtlamalara sahip olabiliyor fakat bunun karşılığında güvenlik önlemleriyle çok daha önemli güvenceler sunuyor.” dedi.

Şirketlerin çalışanlarını ve kurumsal verilerini güvende tutabilmeleri için, Kaspersky çalışanların şu önlemleri almasını tavsiye ediyor:

  • Çalışanlarınıza temel güvenlik farkındalığı eğitimi verin. İnternet üzerinden verilebilen bu eğitimlerde hesap ve parola yönetimi, e-posta güvenliği ve uç nokta güvenliği gibi temel konular ele alınıyor. Kaspersky ve Area9 Lyceum tarafından hazırlanan ücretsiz modül insanların evden güvenli çalışmasına yardımcı oluyor.
  • Cihazların, yazılımların ve hizmetlerin her zaman en son yamalarla güncellendiğinden emin olun.
  • Mobil cihazlar da dahil olmak üzere tüm uç noktalara Kaspersky Endpoint Security Cloud gibi kanıtlanmış bir güvenlik çözümü kurun ve güvenlik duvarlarını etkinleştirin. Kullanılan çözümlerde web tehditlerine ve e-posta ile kimlik avına karşı koruma bulunduğundan emin olun.

Kaspersky, evde kendi kişisel cihazlarında çalışmak zorunda olan kişilere şunları öneriyor:

  • Birçok farklı tehdide karşı kapsamlı koruma sağlayan, Kaspersky Security Cloudgibi güvenilir güvenlik çözümleri kullanın.
  • Eğitim ve eğlence içeriklerini yalnızca güvenilir kaynaklardan indirin.

Evden çalışmanın insanların üzerindeki etkisi hakkında daha fazla bilgi edinmek için raporun tamamını https://www.kaspersky.com/blog/report-covid-wfh/ adresinden okuyabilirsiniz.

Beyaz Yaka Evden Çalışmaktan Vazgeçmek İstemiyor

beyaz yaka

Kariyer.net’in “HR Pulse” araştırma serisi kapsamında Curiocity iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Koronavirüs ve İş Hayatı” araştırmasının dördüncü dönem raporu yayınlandı. Araştırma; beyaz yaka çalışanlarda ve İK yetkililerinde endişe seviyesinin azalmaya devam ettiğini ve koronavirüs sonrası dönemle ilgili iyimserliğin arttığını ortaya koydu. Süreçle ilgili belirsizliklerin azalmasına paralel olarak evden çalışmaya devam etmek isteyenlerin oranının ise 8 puan artarak %42’ye ulaştığı görüldü.

Türkiye’nin en büyük online istihdam platformu Kariyer.net’in, “HR Pulse” araştırma serisi kapsamında Curiocity iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Koronavirüs ve İş Hayatı” araştırmasının dördüncü dönem sonuçları açıklandı. Koronavirüs salgınının iş hayatına etkisini, çalışanlar ve işverenler/İK yetkilileri gözünden değerlendirmeye devam eden ve ilki mart ayında gerçekleşen araştırmanın dördüncü dönemine, 855 beyaz yakalı çalışan ve 227 İK yetkilisi katıldı.

İK yetkililerinin ve beyaz yakalıların endişe seviyesi azalmaya devam ediyor!

Araştırmanın son dönem sonuçları; hem İK yetkililerinin hem de beyaz yaka çalışanların salgınla ilgili endişelerinin benzer seviyelerde olduğunu; salgının seyrine ilişkin belirsizliklerin görece azalmasıyla her iki kitlenin endişe seviyelerinin düşmeye devam ettiğini ortaya koydu. Çalışmaya katılanların endişe ettikleri konuların başında, “Ailelerinin sağlığı” gelmeye devam etti.

Çoğunluk haziran sonuna kadar ofise dönüleceğini düşünüyor

Araştırmada; evden çalışmanın ne kadar süreceği konusundaki belirsizlik, beyaz yaka çalışanlar açısından ilk döneme göre 22 puan azalmış olsa da araştırmaya katılanların üçte biri hâlâ ofise dönüş tarihini belirsiz olarak tanımladı. Diğer yandan, beyaz yaka çalışanlar arasında haziran sonuna kadar ofise dönüşün tamamlanacağını bekleyenlerin oranı %63 oldu.

Evden çalışma sistemini oturtan rahat ediyor

Araştırma kapsamında; İK yetkilileri ve beyaz yaka çalışanlara evden çalışma sistemini ne kadar verimli buldukları da soruldu. Beyaz yaka çalışanlarda evden çalışmayı çok daha verimli bulanların oranı, üçüncü döneme göre 10 puan artış kaydetti.

Evden çalışmaya daha mesafeli yaklaşan ve daha verimsiz bulan İK yetkililerinin oranının son dönemde 8 puan azaldığı, evden çalışma ile ofisten çalışmayı benzer verimlilik seviyelerinde gören İK yetkililerinin oranın ise arttığı gözlemlendi.

Beyaz yaka evden çalışmaktan vazgeçmek istemiyor

Salgın nedeniyle evden çalışma sistemine geçen beyaz yakalılardan; bu esnekliğin önümüzdeki dönemde de kalıcı olmasını talep edenlerin oranı ikinci dönemde 13 puan düşüş göstermiş ve üçüncü dönemde de bu seviyeyi korumuştu. Ancak son dönemde beyaz yaka çalışanlarda, evden çalışma sisteminin kalıcı hale gelmesini isteyenlerin oranının 8 puan artarak %42’ye ulaştığı görüldü. Bu durum; süreçle ilgili belirsizliklerin azalması sonrası yapılan genel bir muhasebe olarak yorumlanabileceği gibi, çalışanların evden çalışma sisteme adapte olmalarının bir etkisi olarak da görülebilir.

Beyaz yakalılar ofise dönme konusunda daha tedirgin

Ofise geri dönme konusundaki tedirginlik düzeyi İK yetkilileri tarafında dördüncü dönemde de azalmaya devam ederken, beyaz yaka çalışanlarda ise 3 puan arttı. Bu durum, çalışanların evden çalışma sisteminin kalıcılığı konusundaki istekliliğinin artmasını da açıkladı.

Post-korona dönemiyle ilgili optimizm artıyor

Araştırmada, salgın sonrası normal düzene geri dönüleceğini düşünen İK yetkilileri ve beyaz yaka çalışan oranı üçüncü döneme göre artış gösterdi. Beyaz yaka çalışanlar ve İK yetkililerinde “Birçok sektörde işler duracağı için salgının sert bir etkisinin olacağı” yönündeki düşüncelerin pozitif anlamda iyileştiği dikkat çekti. Bu oran, ilk döneme kıyasla İK yetkililerinde %63’ten %40’a, beyaz yaka çalışanlarda ise %57’den %38’e geriledi.

Çalışanların şirketlere notu değişmedi

Araştırmanın ikinci döneminde olduğu gibi üçüncü ve dördüncü döneminde de beyaz yaka çalışanların yarısından fazlası şirketlerinin aldıkları önlemleri yeterli bulduklarını söyledi. Çalışanların neredeyse yarısı ise hala bu önlemlerin iletişimini ve şirketin kriz yönetimini yeterli bulmadığını dile getirdi.

İkinci dönemde artış gösteren “Şirketlerinin çalışan sağlığına önem verdiğini belirten” beyaz yaka çalışan oranı, son dönemde 2 puan daha gerileyerek %54 oldu. Araştırma, beyaz yaka çalışanların dörtte birinin önceki dönemlerde olduğu gibi dördüncü dönemde de işverenlerinin çalışan sağlığına önem vermediğini düşündüklerini gösterdi.

Araştırma sonuçları; çalışanların haklarını öğrenmesi konusunda, salgın sürecinin hızlandırıcı bir etkisinin olduğunu da gösterdi. İlk dönemde “Çalışan olarak bu dönemdeki haklarınızı biliyor musunuz?” sorusuna “Evet” yanıtı veren beyaz yakalı çalışanların oranı %30 iken, son dönemde bu oran %43 seviyesine yükseldi. Diğer yandan sonuçlar, beyaz yaka çalışanların hala yarısından fazlasının çalışan olarak bu dönemdeki haklarını bilmediğini de ortaya çıkardı.

Tüketim planlarında temkinli yaklaşım devam ediyor

Araştırmanın dördüncü dönem sonuçları, İK yetkilisi ve beyaz yaka çalışanlar nezdinde; tatil planı gibi kısa vadeli harcamalar ile ev, araba sahibi olmak gibi yatırımların salgından ciddi anlamda etkilenmeye devam ettiğini ortaya çıkardı. Özellikle ev ve araba sahibi olma planlarını ertelediğini söyleyen İK yetkililerinin oranının dördüncü dönemde artışta olduğu görüldü.

Araştırma, iş değişikliği ve kendi işini kurma planlarının da salgından etkilendiğine işaret etti. Diğer yandan salgının getirdiği belirsizlik nedeniyle birikim yapmaya başlamayı düşünenlerin oranının, özellikle İK yetkilileri nezdinde dördüncü dönemde de artış seyrine devam ettiği görüldü.

Nereye Gidiyoruz?

Uzun süredir devam eden evden çalışma uygulaması birçok alanda olduğu gibi satınalma süreçlerinde de değişikliklere sebep olacak. Evden çalışma uygulamaları şirket yöneticilerine, ofis çalışanları için katlanılan maliyetlerin yüksek oranda düşürülerek aynı işlerin yapılmaya devam edilebileceğini gösterdi. Hatta bazı şirketler, ofis çalışanlarının bir bölümü için kalıcı olarak evden çalışma uygulamasına geçme kararı aldı bile.

Zorunlu başladığımız bu süreç, uzun vadede daha birçok şirket tarafından evden çalışmanın kalıcı hale getirileceğinin sinyallerini veriyor. Satınalma yöneticileri olarak orta vadede bu durum sorumluluk alanlarımızı çok farklı yönlerde etkileyecek.

Evden yürütülen işler; birkaç işin sorumluluğunu birden alabileceğimiz, tek bir kuruma bağlı kalmadan satınalma süreçlerini yönetebileceğimiz farkındalığını oluşturacak. Hal böyle olunca, tek bir kurumun çatısı altında olmaktansa birçok kurumun satınalma faaliyetlerini yöneten satınalma yöneticileri olarak çalışmaya başlayacağız.

Büyük çerçeveden baktığımızda, birden çok şirket için satınalma faaliyetleri yürütmek, alınan malın veya hizmetin miktarını arttıracak ve böylece ortak satınalma yaklaşımları ile çok daha etkili stratejiler geliştirebileceğiz.

Peki orta vadede gelişecek bu değişim sürecinde bizler hangi alanlarda kendimizi geliştirmeliyiz? Ne tür becerilere sahip olmak bizleri daha başarılı, fark yaratan sektör lideri olma noktasına taşır?

Krizin Getirdikleri

Zor günlerden geçiyoruz. Tüm Dünyayı etkisi altına alan, uzun süredir devam eden ve bundan sonraki süreçte nasıl ilerleyeceği belirsiz pandemi ile birlikte kendimizi bir krizin içinde bulduk. Hem sosyal hem de ekonomik anlamda hayatımızda çok fazla değişiklik oluyor.

Bu süreçten sağlam çıkabilmek için yaşadığımız kriz ortamına ayak uydurmak ve durumu kendi lehimize çevirmek gerekiyor. Aslında hep söylendiği gibi krizi fırsata çevirmek gerekiyor. Çünkü yaşanan deneyimlere göre her kriz ortamı bir fırsatın bir yeniliğin de öncüsü oluyor.

İnsan kaynakları danışmanı olarak ben konuya bu perspektifle yaklaşacağım. Bir süredir dijitalleşmeye geçmeyi düşünen, geçmek isteyip bir türlü aksiyon alamayan şirketler Covid ile birlikte aslında bu geçişi hızlandırmış oldular. Bununla birlikte sahip olduğumuz kaynakları daha verimli kullanmayı öğrendik. Hayatımızda bir online dönem başladı. Bir anlamda lokasyon, zaman gibi sınırlamalarımız kalkmış oldu. Çalışanlar ve işverenler açısından bakıldığında bunu fırsat olarak görmek mümkün. Çalışanlar daha mobil, fiziki ortam sınırlaması olmadan, trafikte yaklaşık 2 saat ya da daha fazla vakit harcamadan çalışabiliyor ve kalan zamanlarını kendilerine ayırabiliyorlar. Bunun yanı sıra Şirketler de aslında daha az kaynak ile de etkin ve verimli çalışılabildiğini deneyimlemiş oldu. Dolayısıyla elimizdeki kaynaklarımızın değeri ortaya çıktı. Şirketler açısından sahip olunan en önemli kaynak olan yetenekli çalışanlara ihtiyaç her zamankinden daha da arttı. Güzel bir haber; dijitale geçiş ile birlikte lokasyon gibi kısıtların kalkması ile şirketler aradıkları yeteneklere daha rahat ulaşabilecek ve işe alabilecekler. Fiziki ortamda birlikte çalışmanın aslında zorunlu olmadığı büyük ofis binalarının sorgulanmaya başlandığı bu dönemde, bundan sonra uzaktan çalışmaya daha ağırlık verileceği belli aralıklarla ofis toplantılarının gerçekleştirileceği bir döneme giriyoruz. Bu da bize lokasyon kısıtı olmadan yeteneklere ulaşabilmenin önünü açıyor. Yetenekli çalışanlar daha ulaşılabilir hale geliyor.

Uzaktan çalışma uygulaması teknoloji sektörü için bir süredir popülerdi. Şirketler farklı şehirlerde hatta farklı ülkelerdeki yeteneklerle çalışabiliyorlardı. Yaşadığımız kriz ile birlikte uygulamanın diğer sektörlerde de hayata geçebileceğini görüyoruz. Hatta özel sektör haricinde kamu sektöründe de bu uygulamaya yönelik adımlar atılıyor. Önümüzdeki günlerde bu uygulamanın farklı sektörlerde farklı şekillerde uygulanacağı ve buna yönelik kalıcı, sürdürülebilir organizasyonel değişimlerin gerçekleşeceği günler bizi bekliyor..

Tele Satış

Çağrı merkezleri nasıl satış yapmalıdır? Çağrı merkezlerinin turnover oranları her zaman çok yüksektir. Sadakatın az olduğu bu agresif pazara her gün yeni oyuncular katılmaktadır. Zaman baskılı satışta yeterince yetkinliğe sahip olmayan call canter çalışanı eğitilmezse aynı hataları tekrarlayacaktır.

Tele satış, çağrı merkezinden satış etkin dinleme ve güçlü sorular kullanılarak müşteri ihtiyacını anlama ve müşteride satın alma, sahip olma arzusunu tetiklemektir. Bir çağrı için konuşma haricinde harcanan toplam sürenin kalitesi kadar konuşmanın etkileşimi de önemlidir. Scprit üzerinden mekanik bir sesle sadece ürün ve hizmet satışına odaklanmanız müşteriyi mutlu etmeyecektir. Müşteri içinde bulunmadığı, kararına ortak olmadığı bir ürün ya da hizmeti satın hale gelmesi için hazırlanması gerekir.

Bazen 3 dakika zaman baskısı buna yetmeyecektir. 10 dolar ve altında bir ürün/ hizmet satarken hedefiniz daha çok ve hızlı müşteriye ulaşmak olabilir. Kalite arayışındaki şirketler her müşteriye Dünyanın en değerli insanı gibi davranmanızı ve yaşadığı deneyimden keyif almanızı isterler.

Sattığınız ürün ve hizmetin fiyatına, müşteri profiline bağlı olarak müşteriyi oyunun içine katmalı, işbirliği, destek ve tavsiyeleri almalısınız. Bunu sağladığınızda oyunun aksiyonu değişecektir.

Türkiye’de Tele satış profesyonellerinin önemli bir yanılgısı da tek kanaldan eğitim vererek disiplin altına alabileceklerini düşünmeleridir. Farklı eğitmen, mentör hatta müşteriler ile takım geliştirilmelidir. Çünkü insanlar zıtlıklarla daha iyi noktaya gelirler.

Acw süresi düşürmenin yolu işlemleri çağrıdan sonra değil çağrı anında yapabilmektir. Bu yüksek motivasyon ve odaklanma ile sağlanır. Bu beceriyi zamanla kazanacağınız gibi hayatınızdaki sadelik, uyku kaliteniz, su tüketiminiz, ortamın oksijen miktarı, giysileriniz, ortam ısısı, diğer çalışanlar,yöneticilerinizin tavrı gibi bir çok etken bulunmaktadır.

Çağrı ile birlikte işlemleri eş zamanlı tamamlamanız kariyer, prim ve performansınızı olumlu etkileyecektir.  Çağrı merkezi ve satış zaman baskısı altında kendini geliştirmektir. Daha iyisini nasıl yapabilirim? Şirket benim olsaydı neyi daha iyi yapardım? Neyi asla yapmazdım? Sorularına sürekli cevap bulmanız gerekir.

Call center merkezleri telefonda satış, etkileme, ikna, iletişim becerileri gibi eğitimleri davranış değişimi hedefli olarak sürekli almalı ve ROI takip edilmelidir.  Performans kriterleri çok iyi anlatılmalı ve seçimlerde mutlaka sahada yöneticisi olacak kişiler yer almalıdır. Zorluk derecesi yüksek işleri geçmişte yapmış kişiler ve daha çok işe, kazanca, prime ihtiyacı olan kişiler seçilmelidir.

Karakteri seç yeteneği eğit kavramı burada çok önem kazanır. Simülasyonlar, oryantasyon eğitimleri ve zorluk derecesi yüksek role playler ile hazırlanmalıdır.

Müşteri itirazlarında kendini, şirketini, ürün ve hizmetini değersizleşitirmemeli, müşteri ile hızlı uyum yakalamalıdır. Değişim için müşteriye yavaşça etki etmek yerine hızla bilinç altında yerini almalıdır.

Dinleme teknikleri, anlık geri bildirimleri, hipnotik kodlar iletmesi, müşteriyi cesaretlendirmesi, satın alma, sahip olma duygusunu anlık yaşatması gerekir.  İlk konuşma anındaki nefes alışından satın alan yada almayan müşteriye teşekkür ettiği ana kadar her saniyesini zihninde binlerce kez oynamalıdır.

Tele satış inovasyon, yapay zeka uygulamaları, anlık veri girişi ve sürekli eğitim ile gelecekte çok daha kazandıracak bir meslek dalıdır.

Sektörde kazanan olmak için her saniye izlenen, dinlenen satıcılar işi kendileri için yaptığının farkında olmalıdır. İçsel motivasyonunuzu ve başarmak için güçlü nedenlerinizi bulduğunuzda hedefinize ulaşacaksınız.

Her saniye ülkeye, şirketinize, ailenize, kendinize katma değer ürettiğinizin farkındasınız. Unutmayın zorluk sizin onu nasıl konumlandırdığınıza bağlıdır. Güçlü nedenler zorlukları her zaman yok edecektir.

Varlık Yönetiminin Tedarik Zinciri Yönetimine Kattığı Değerler

Varlık Yönetimi Sistemi (Asset Management) henüz birçok işletmenin gündeminde değil ve sektörde sadece birkaç firma bu sistemi kurum bünyesine almış. Varlık Yönetim Sisteminin ne denli önemli olduğunu ve işletmelere ne gibi faydalarının olduğunu başlıklarla bu makalemde sizlerle birlikte değerlendirmeye çalışacağım. Bir sonraki sayılarda ise bu sisteminin işletmelere sağladığı faydaları ve malzeme, bilgi ve para akışının entegre yönetimi olan tedarik zinciri yönetimi ile ilişkisini detaylı olarak incelemeyi düşünüyorum. Varlık Yönetim Sistemi ile ilgili siz değerli meslektaşlarıma bir pencere açabilirsem ne mutlu..

Türkçe kaynak taraması yaptığımızda fazlaca bir içerik bulamamaktayız. Bu nedenle bu sistemin kaynağını oluşturan Uluslararası standart ISO 55000 belgelerini kapsamlı bir içerik sunmak üzere inceledim.

ISO 55000 nedir?

ISO 55000 standardı varlık yönetimi için giriş ve gereksinimleri sağlar. Varlık temelli bütünsel yaklaşımı ele alarak önleyici faaliyetler, toplam verimli bakım, varlıkların yaşam süresi yönetimi, varlıkların katma değerini artırma, maliyet/performans optimizasyonu gibi başlıklar üzerinde çalışılır ve değer katacak değişimlere açık bir şekilde sistemi güncel tutarak sürekli iyileştirme ve büyüme mantalitesi ile hedefe varılması amaçlanır.

ISO 55000 ailesi, Varlık Yönetimi için ilk Uluslararası Standartlar grubudur ve şunları içerir:

ISO 55000, bir işletmenin misyonunu, değerlerini, hedeflerini, iş politikalarını ve müşteri gereksinimlerini içeren uzun vadeli bir plan geliştirmek için gereken kritik genel bakış, kavramlar ve terminolojiyi sağlar.

ISO 55001, bir varlık yönetim sisteminin kurulması, uygulanması, bakımı ve iyileştirilmesi için gereksinimleri belirler.

ISO 55002, böyle bir sistemin ISO 55001 gereksinimlerine uygun olarak uygulanması için yorumlama ve rehberlik sunar.

ISO 55000 standart ailesi, diğer büyük yönetim sistemlerine uyum sağlamak için uygundur ve uyumludur. Bunlar arasında kalite yönetimi için ISO 9001, çevre yönetimi için ISO 14001, iş sağlığı ve güvenliği için OHSAS 18000 ve risk yönetimi için ISO 31000 bulunmaktadır. ISO 55000 ailesi, tüm yönetim sistemleri için tutarlı bir temel sağlayan ve daha iyi entegrasyon ve koordineli izleme, denetim ve sertifikasyon sağlayan standarttır.

Standardın Gelişim Tarihi

2002-2004 yıllarında İngiliz Standartları Enstitüsü (British Standards Institution – BSI) ile birlikte Varlık Yönetimi Enstitüsü ( Institute of Asset Management  – IAM) , fiziksel varlıkların optimize yönetimi için halka açık ilk spesifikasyon olan PAS 55’i geliştirdi. Bu, dünya çapında kamu hizmetleri, ulaşım, madencilik, proses ve imalat endüstrilerinde yaygın olarak benimsenen uluslararası en çok satan ürün haline geldi. 2008 güncellemesi ise (PAS 55: 2008) 10 ülkede 15 sanayi sektöründen 50 kuruluş tarafından geliştirilmiştir.

Standardın ilk lansmanı ise Haziran 2010’da Londra’da bir ön toplantı sonrasında gerçekleşti. Ardından, PC251 komitesinin dört resmi toplantısı Melbourne (Avustralya), Arlington (ABD), Pretoria (Güney Afrika) ve Prag’da (Çek Cumhuriyeti) gerçekleşti. Özetle, proje standartların 10 Ocak 2014 tarihinde yayınlanmasına kadar devam etti.

Varlık Yönetimi Nedir?

“Varlık Yönetimi, ISO 55000 tarafından “Bir kuruluşun varlıklardan değer tahakkuk ettirmesi için giriştiği koordineli faaliyetler” olarak tanımlanmaktadır.” http://www.icasservice.com/tr/iso-55001-varlik-yonetim-sistemi-126

Aslında bu tanıma bakıldığında her firma ve kuruluş kendi çapında bir varlık yönetimi sürdürmektedir. Ancak işletmenin ana hedefine varmak üzere varlık temelli bütünsel yaklaşımı ele alarak bu sistemi kurmak ve yönetmek bu alanda bilgi ve beceri gerektirmektedir.

Her sektörün kendine özgü emtiaları, ekonomik kıymet ifade eden ve parayla ifade edilmesi mümkün olan kıymetli materyalleri(menkulleri), taşınması mümkün olmayan  gayrimenkulleri, yönetmek durumunda oldukları hisse senedi, devlet tahvilleri, özel kesim tahvilleri ve poliçe gibi parasal araçları, marka değeri, fikri mülkiyet hakları, patentler gibi soyut niteliği olan varlıkları vardır. Büyüyen ekonomi içerisindeki teknolojik gelişmeler, başa çıkılması gerekli olan öngörülmeyen durumlar, mücbir durumlar, müşteri siparişi ile başlayan ve tekrar müşteriye doğru akan tedarik zinciri yönetimi gibi etkenler tüm bu değerleri daha verimli kullanmayı gerektirmektedir.

Bütünleşik çalışma prensibi ile tüm bu iç içe olan varlıklardan azami değer alabilmek için verimli ve etkin yönetime ihtiyaç duyulur. Varlık yönetiminin ilk uygulandığı ülkeler İngiltere, Amerika, Avustralya’dır. Uygulanması neticesinde gözle görülür çok önemli kazanımlar elde edilmiştir.

Varlıkların Envantere İşlenmesi

Bu sistemi kurum bünyenize oturtmaya karar verdiğinizde öncelikle varlıklarınızı tanımlama ile işe başlarsınız. Varlıkların Envantere işlenmesinde ilk olarak, soyut mu somut mu olduğu ve ilgili kategoriye işlenmesi, toplam beklenen performanstaki ömrü, raf ömrü, kullanım durumu, kalan ömrü, amortisman hesapları, eğer varlık işleyen bir ekipman ise toplam verimli bakım planları; öte yandan varlık bir marka patent değeri gibi soyut bir varlık ise takibi, güncellemeleri, varlıkların işletme için önem derecelendirmesi, varlığın parasal değeri, işletme için oluşturabileceği riskleri ifade eden risk analizleri, varlık elektrik üreten bir santral ise santralin her bir bileşeninin izlenmesi ve takibi gibi bir çok kriter kontrol ve değerlendirmeyle varlığın tanımının yapılması gerekmektedir.

Varlık Yönetim Sisteminin Sağlayabileceği Faydalar

Faydalar ile ilgili aşağıdaki şemaya genel bir taslak oluşturması açısından göz atmakta fayda var.
Kaynak: BSI Brochure ISO 55001

  1. Yönetim

Stratejik planlama kararı ile iyi donatılmış geniş kapsamlı risk ve performans yönetimi daha iyi kalitedeki varlık yönetim bilgisine erişimi sağlar. Etkin Varlık Yönetim sistemi varlıklardan ömrü boyunca en yüksek verim elde ederken, tüm yatırım ve işletme maliyetlerini en düşük seviyeye çekme mekanizmasıdır. Varlık yönetim sistemi kuruluşun organizasyon yapısı, boyutu, faaliyet alanı ve içerisinde bulunduğu ortam gibi etkenler değerlendirilerek özel olarak tasarlanmalıdır.

Varlıklardan değer elde etmek için aşağıdaki faaliyetler olmazsa olmazdır:

  • Mevcut varlıkları tanımlamak için bilgi toplama
  • Varlık bilgileri ile tüm varlıkları sistematik bir değerlendirme sürecinden geçirme
  • Varlıkların yaşam döngüsü ile ilgili değerlendirmeler
  • Kuruluşu etkileyebilecek değişiklikleri yönetme
  • Risk ve fırsatları sürekli kontrol edip güncelleme

Kaynak: ISO55001 Varlıktan Değere, Varlık Yönetim Sistemi ICAS

  1. Kurumsal İtibar

Varlıkların güvence altına alınmasıyla müşteri ve partnerlerin memnuniyetinin artırılması beklenilir. Müşteri memnuniyeti ile artan itibar kazancı elde edilir.

  1. Satış & Pazarlama ve Globale açılma anahtarı

Sistemin bir parçası olarak veri yakalama ve analizini desteklemek için oluşturulan araçlar, işletme bilgisini ve bilinçli karar almayı geliştirecektir. Dolayısıyla kurumun iş akışında atılmış olan her bir adım kurum yönetimin belirlediği amaca ulaşmak için yapılan bir hamle olacak, bu da her departmanda olduğu gibi Satış ve Pazarlama departmanında eskiye nazaran gözle görülür, ölçülebilir olumlu sonuçları ortaya koyacaktır. Bunun yanında uluslararası kabul görmüş bir Varlık yönetim sistemi edinildiği için firmanın uluslararası ticari büyümesini doğrudan desteklemiş olacaktır.

  1. İnsan Kaynakları

İşletme genelinde varlıkların değeri ve önemi varlık yönetimi hedeflerine ulaşabilmek adına daha iyi bir çalışan motivasyonuna ulaşmak için anlatılır.

İK uzmanları varlık yönetimi ile ilgili beceri ve yetkinlikleri artırmak ve ortak dil, yönetim kültürü ve hedefleri geliştirmek için ortak bir çerçeve içinde çalışırlar.

  1. Finansal Performans, Operasyonlar & Tesisler

Sağlam risk yönetimi ile çevresel ve sosyal etkilerin en aza indirilmesi ve kısa ve uzun vadeli harcama yönetimi ile sürdürebilirliğin artırılması beklenilir.

Planlama aşamasında, kuruluşun kısa ve uzun vadeli hedefleri ile ilgili varlığın yaşam ömrü boyunca ortaya çıkaracağı toplam değer analiz edilerek en doğru varlıklar seçilir. Uygulamadan gelen veriler ve tecrübeler ile planlamadaki öngörülerin beraber değerlendirilmesi neticesinde değer odaklı en iyi uygulamalar geliştirilerek mali performansın iyileştirilmesi, bütçe hedeflerinin tutturulması, bakım onarım giderlerinin minimize edilmesi, optimum işletme maliyetinin yakalanması, varlık ömründe maksimum değer sağlanması söz konusudur. Kaynak: ISO55001 Varlıktan Değere, Varlık Yönetim Sistemi ICAS

Varlıklardan daha iyi getiri sağlayarak daha gelişmiş bir finansal performans elde edilir. Unutmamak gerekir ki elde edilecek fayda, varlık yönetim sisteminin olgunluğu ile orantılıdır. Sistemin oturması, işletmenin elinde olan varlığını iyi tanıması ile varlıkların değer merkezli yönetilmesi sonucu karar almada ana değişken olan mevcut piyasa şartları doğrultusunda bilinçli yatırım kararları alınır, risklerin profesyonel yönetimi ve mali performansta iyileşmeler sağlanır.

Varlık Yönetim Sisteminin işletmelere sağladığı faydaları ve tedarik zinciri yönetimi ile ilişkisini diğer sayılarda değerlendirmek üzere, keyifli okumalar dilerim…