Kriz Döneminde Finansal Yönetim Tavsiyeleri

Uzmanlar, kriz dönemlerinde şirketlerin satış ve karlılıklarının düşüş gösterip zarar edebileceğini buna rağmen doğru strateji ile şirketlerin ayakta kalabileceklerini belirtiyor.

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs Covid-19 pandemisi, etkilerini her alanda sürdürmeye devam ediyor. Koronavirüs günlerinde öncelik her ne kadar sağlık konusunda olsa da bu dönemi ekonomik açıdan kazasız belasız atlabilmek önemli. Şirketler kendi yapılarına en uygun finansal yol haritasını çıkarmak için kafa yormanın yanı sıra finans danışmanlarının kapılarını çalıyor.

Herkesin gözünün kulağının küresel salgın ile ilgili gelişmelerde olduğu bugünlerde, Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, ‘Kriz döneminde ne yapmalıyız?’ sorusuna şöyle cevap veriyor: “Öncelikle soğukkanlılığımızı koruyup asla panik yapmamalıyız. Kararlarımızı almadan önce objektif bir durum tespiti yapabilmek ve alacağımız kararların kısa-orta ve uzun vadede getirebileceği sonuçları ön görebilmek çok önemli. Genel kanaatim alınan ani kararların nadiren olumlu sonuç doğurduğu şeklinde olduğundan önemli kararları almadan önce ince eleyip sık dokumamız gerekiyor.

Türkiye’de kurulan yeni şirketlerinin yaşam sürelerine bakıldığında %80 gibi çok önemli bir bölümünün ilk 5 yıl içinde iflas ettiği görülüyor. Günümüzde, değişen dünyanın gerekliliklerine ayak uyduramayan, nakit akışını doğru yönetemeyen şirketler ekonomik değişimlerden de olumsuz etkilenerek yok oluyorlar. İş planlarını sürekli yenileyen ve çağdaş bir yönetim felsefesi benimseyen şirketler ise kriz ve değişimleri fırsata çevirip yollarına emin adımlarla devam edebiliyorlar.“

Fatih Kuran, kriz dönemini daha rahat atlatabilmek ve belki de fırsata çevirebilmek adına şirketlere 5 tavsiyede bulunuyor:

  1. Nakit Akış Yönetimi

Türkiye’deki pek çok şirket nakit akışlarını nasıl yöneteceğini maalesef tam olarak bilmiyor. Bu konuda çalışma yapmak finans ve muhasebenin sentezlenmesi gereken özel bir uzmanlık konusu olduğu için çoğu orta ölçekli şirket böyle bir kapasiteye sahip de değil. Türkiye’deki bankaların önemli bir kısmı ile yaptığım çalışmalarda ortak kanaat şirket iflaslarının veya zora girmesinin en önde gelen nedenlerinin başında nakit akışında yaşanan sıkıntıların geldiğidir. Gelir tablosundaki karın aslında muhasebesel bir değer olduğunun farkında olmayan şirketler kağıt üzerinde para kazanıyor olsalar bile gerçek de nakit akışı sıkıntısı yaşayabilmekte ve durumu yönetemeyen şirketler de iflasa doğru sürüklenmektedirler. Başka bir deyişle kar eden bir şirketin nakit akışında sıkıntı olabileceği gibi tam tersi de mümkündür. Amortisman, KDV, kredi ana para geri ödemeleri ve tahakkuklar gibi kalemler gelir ve nakit akış tablolarının farklı performanslar göstermesine neden olur. Her ne kadar şirket için kar önemli olsa da asıl performans nakit akışında belli olur. Nakit akışı fiili durumu yansıtır. Reel olarak şirketin cebine giren ve çıkan nakit hareketleri üzerinden hesaplama yapıldığı için gerçek durumu yansıtır. Büyük veya küçük ölçekli olduğu fark etmeksizin her işletme için önemli olan nakit akışı yönetimi ancak doğru şekilde yapıldığı takdirde uzun vadeli, başarılı ve sürdürülebilir büyüme ile karlılık söz konusu olabilmekte, şirketlerin devamlılığı garanti altına alınabilmektedir.Kriz dönemlerinde şirketlerin likidite bakımından güçlü olması büyük avantajdır. Nakit akışınızı güçlendirmeye ve likiditenizi arttırmaya çalışın.

  1. Karar Almak

Sıkıntıların ve stres katsayılarımızın fazla olduğu bu dönemde sakin kalmaya ve itidalli kararlar almaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Durumumuzu soğukkanlılık ile analiz etmeli ve kısa, orta, uzun vadede etkisini gösterecek sağlıklı tedbirler almak durumundayız. İşletme körlüğü yaşıyor olabiliriz ve dışarıdan daha objektif gözle durum değerlendirmesi yapabilecek danışmanlarla çalışmayı değerlendirebiliriz. İyi bir danışman şirket iş modeli geliştirmekten, karlılık analizlerine, maliyet optimizasyonuna ve nakit akış yönetimine kadar pek çok alanda şirketlere ekstra faydalar sağlayıp vizyonunu geliştirebilir.

Kriz dönemleri fırsatlar barındırsa da uzun vadeli karar almak için uygun zamanlar değildir. Kriz dönemlerinde riskler çok daha fazladır ve ileriye yönelik projeksiyon yapmak çok daha zordur. Uzun vadeli kararlarınızı erteleyin. Mutlaka bir karar almanız gerekiyor ise sizi uzun vadede bağlayacak nitelikte olmamasına özen gösterin. Bununla beraber bu dönemde özellikle gıda, bilişim teknolojileri, e-ticaret, perakende, sağlık ve ihracata dayalı sektörlerde şirketler için ekstra fırsatlar söz konusu olabilir. Bu tip şirketler önlerini özellikle satış ve gelir yaratma itibari ile daha uzun vadeligörebilecek güçlü bir pozisyona sahiplerse kararlarını daha uzun vadeli alabilirler.

  1. Kur Riski Yönetimi

Krize bağlı alınan parasal genişleme tedbirleri gelecekte kur artışlarına neden olabilir. Bu nedenle kur riski yönetimine her zamankinden daha fazla dikkat etmek gereklidir. Kur riski yönetiminin en temel prensibi doğal korunmadır. Gelirleriniz ile giderlerinizin aynı para birimi üzerinden olmasıdır. İhracat yapan bir şirketseniz ve döviz bazında borçlandıysanız kurların artmasından çok fazla etkilenmeyeceksiniz hatta TL olan maliyetleriniz varsa döviz bazında değer kaybettiği için ekstra kar ediyorsunuz demektir. Eğer gelir ve giderlerinizin para birimleri aynı değil ise ‘forward’ gibi finansal enstrumanlar kullanıp kur riskini yönetmeniz gerekir.

  1. Paranın Zaman Değeri

Bugün elinize geçecek olan paranın değeri ileride alacağınıza göre daha yüksektir. Buna paranın zaman değeri denilir ve alış veriş yaparken mutlaka hesaplanması gereklidir. Özellikle faizlerin yüksek olduğu dönemlerde paranın zaman değeri hesabını yapmak daha büyük önem taşır. Bir malı standart olarak 3 ay vadeli satıyorsanız ve peşin satışta ne kadar iskonto verebileceğinizi hesaplamak istiyorsanız elinize peşin para geçtiği zaman getirisinin ne olacağı üzerinden hesap yapabilirsiniz.

Örneğin:

Vadeli satış fiyatı : 1000 TL, Vade (n): 3 ay, Fırsat maliyeti (vade farkı veya faiz) (i): % 2 (aylık) ise

Peşin Satış Fiyatı = Vadeli Satış Fiyatı / ( 1 + i) ^n = 1.000 / ( 1 + %2)^3 = 942.32 TL şeklinde hesaplama yapılır.

Yukarıdaki örnekte fırsat maliyetiniz arttıkça daha fazla iskonto yapabilirsiniz. Fırsat maliyeti peşin parayı alıp işinize yatırmak ve para kazanmak şeklinde olabileceği gibi kredi geri ödemeleri için de değerlendirilebilir. Peşin parayı alıp kredi kapatacaksanız bu takdirde fırsat maliyetini aylık kredi faizi olarak düşünebilirsiniz.

  1. Maliyetleri Azaltmak

Kriz dönemlerinde ilk akla gelen hususlardan biri maliyetleri azaltmaktır ki tasarruf etmek anlamında maliyet düşürmek doğru bir yaklaşımdır. Bununla beraber satış, pazarlama, reklam, tanıtım faaliyetleri gibi işinizin artmasına direkt etki edebilecek kalemlerden kesmeye çalışırsanız dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilirsiniz. Maliyet optimizasyonu yaparken en başta değindiğimiz gibi soğukkanlı davranmamız ve neden sonuç ilişkisi çerçevesinde doğru kalemlerden tasarruf etmeye odaklanmamız gerekir. Özellikle eleman çıkarma konusunu aceleye getirmeyin. Çıkartacağınız kişi kadar geride kalacak olan şirket personeli üzerindeki olumsuz etkisini de hesaba katın. Kriz döneminden şirket olarak tek parça çıkmanız durumunda yaratacağınız aidiyet duygusunun olumlu etkilerini de dikkate alın. Eleman çıkartmak kaçınılmaz bir karar ise öncelikle kişilerin liyakatını dikkate alarak karar verin.

Medya ve Reklama Yapılan Yatırım 2019’da 11 Milyar Lirayı Geçti

Türkiye’de Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları 2019 Yılı Raporu yayımlandı.Rapora göre; Türkiye’de toplam medya ve reklam yatımları, bir önceki yıla göre yüzde 6,2 oranında büyüyerek, 11 milyar 49 milyon TL oldu. Bununla birlikte medya yatırımları ise 2019 yılı sonunda, 2018 yılının aynı dönemine göre yüzde 5,6 oranında artarak, 8 milyar 839 milyon TL olarak gerçekleşti

Türkiye’de Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları 2019 Yılı Sonu Raporu’na göre, toplam medya yatırımları 8 milyar 839 milyon TL olarak gerçekleşti. Yine bu dönemde toplam reklam ve medya yatırımlarının tutarı, 11 milyar 49 milyon TL oldu. İlgili rapor, Reklamcılar Derneği, Reklamverenler Derneği (RVD), İnteraktif Reklamcılık Derneği (IAB TR), Açıkhava Reklamcıları Vakfı (ARVAK), Ulusal Radyo Yayıncıları Derneği (URYAD) ve Mobil Mecralar Araştırma Pazarlama ve Reklamcılık Derneği (MMA) adına bağımsız danışmanlık şirketi Deloitte tarafından hazırlandı.

“Yeni bir döneme giriyoruz”

Rapor ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Reklamcılar Derneği Başkanı Volkan İkiler, Türkiye Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları Raporu’nun, Reklamcılar Derneği tarafından on yıldır hazırlanarak yayınlandığına işaret etti.

Bu yıl Türkiye pazarlama iletişimi dünyası için çok önemli bir adım atarak, tüm sektör derneklerinin el ele verdiği ve sektörün gelişimi adına birbirleriyle daha da yakından çalışıldığı bir döneme girdiklerine de işaret eden İkiler, bu konuda, “2019 yılı itibariyle, medya yatırımlarını tüm sektör derneklerinin ortak çalışmasıyla açıklamaya karar verdik.

Reklamcılar Derneği öncülüğünde, Açıkhava Reklamcıları Vakfı (ARVAK), İnteraktif Reklamcılık Derneği (IAB TR), Mobil Mecralar Araştırma Pazarlama ve Reklamcılık Derneği (MMA), Reklamverenler Derneği (RVD) ve Ulusal Radyo Yayıncıları Derneği (URYAD) güçlerini birleştirdi. Doğru ve verimli ölçümleme ve raporlama için çalıştık ve çalışmaya devam edeceğiz. Tüm sektör dernek üyelerine ve başkanlarına destekleri için teşekkür ederim” şeklinde açıklamada bulundu.

“Zorluklarla başa çıkmanın formülleri bizim DNA’mızda var”

İkiler, Corona salgının sektöre olan etkileri hakkında ise şunları söyledi:

“Türkiye’de de ilk vakanın açıklanması ile sektörümüzün etkilendiğini söylemek doğru olur. Ancak, bizim sektörümüzde çok önemli bir pratik var. Zor zamanlarda kenetlenmeyi çok iyi biliyoruz; zorluklarla başa çıkmanın formülleri bizim DNA’mızda var. Hem reklamverenlerin aldığı hızlı aksiyonlar hem de ajansların hızlı çözümleri ile bu durumdaki en doğru adımların kısa zamanda atılmaya başlandığını söylemeliyiz. Uzun vadede kazananlar bu dönemde iletişimde kalanlar, güne adapte olanlar ve yaratıcılık performans dengesini doğru kuranlar olacak.”

“Zorlu günlerde sağlam duracağız ki yarınlara daha güçlü hazırlanalım”

Reklamverenler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Pura “Dünya’da sektörümüzde yaşanan gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz ve 2020 yılının başından itibaren yaşanan Corona Virüsü salgını nedeniyle görüyoruz ki, bu eşine az rastlanır dönemde dahi sektörümüz sağlam duruşuna devam ediyor, toplumda birlik ve beraberlik ile farkındalık yaratmak adına üstlendiği misyonun hakkını veriyor. Kampanyalarında halka maddi manevi desteklerini açıklayan global reklamverenlerin yanında, yerel markalarımızdan ülke ekonomimize destek yaratan açıklamalar geliyor” dedi ve “Bu örneklerden aldığım ilhamla diyorum ki; doğa ve insanlık için yeni bir başlangıç olacak bu sancılı günlere rağmen reklam sektörü sağlam durmaya devam edecek ve yarınlara daha güçlü hazırlanacak. Markaya yatırım esastır, 2. Dünya Savaşı’nda reklama devam eden şirketlerin markaları bugün hala güçlü varlıklarını sürdürüyor, lütfen reklama devam!” diyerek görüşlerini ifade etti.

TV kuruluşlarının pazar payı yüzde 46

Medya yatırımlarında en büyük payı, 2019 sonu itibariyle sektörde yüzde 46 oranında pazar payına erişen televizyon kuruluşları aldı. Televizyonu yüzde 33,3 ile dijital mecralar takip etti. Üçüncü sırada yüzde 9,4 ile açıkhava yer aldı.

2019 yılında en büyük düşüş basın yatırımlarında yaşandı. Basın yatırımları toplamda yüzde 25,9 düşerek, yüzde 6,5 pazar payı ile dördüncü sıradaki yerini korudu. 2019 yılında televizyonlara yapılan medya yatırımı 4 milyar 68 milyon TL olarak gerçekleşirken, dijital mecralara 2 milyar 940 milyon TL’lik yatırım yapıldı.

2019 yılı genelinde medya yatırımları arasında dijital mecralara yapılan yatırımlar önemli ölçüde arttı. Dijital mecralara yapılan yatırım 2018 yılı ile karşılaştırıldığında yüzde 19 arttı. Medya yatırımları arasında en fazla paya sahip olan TV yatırımları ise yüzde 5 oranında artış gösterdi. Açıkhava yatırımları yüzde 2,5 artışla 831 milyon TL, basın yatırımları yüzde 25,9 düşüşle 578 milyon TL, radyo yatırımları yüzde 9,7 artarak 327 milyon TL olarak gerçekleşti. Sinema yatırımları söz konusu dönemde yüzde 7,1 arttı ve 95 milyon TL oldu. Radyonun toplam medya yatırımlarındaki payı yüzde 3,7 olurken, sinemanın payı yüzde 1,1’de kaldı.

Dijital mecralar yükselişte

2018 yılı ile karşılaştırıldığında 2019 yılında dijital mecralarda yüzde 19 büyüme ile

birlikte, toplam 2 milyar 940 milyon TL’lik(*) yatırım gerçekleştirildi.

2019’da dijital yatırım içinde en fazla payı 1 milyar 680 milyon TL ile display aldı. Display’deki artış yüzde 18,9 olarak gerçekleşirken, bu alanda gösterim/tıklama bazlı mecraların 2019 yılındaki payı yüzde 64, videoların yüzde 29, native’in payı yüzde 8 olarak gerçekleşti.

2019’da gösterim/tıklama bazlı reklam yatırımları, bir önceki yıla göre yüzde 11,4 oranında artarak, 1 milyar 69 milyon TL oldu. Yine 2019 yılında video bazlı yatırımları bir önceki yıla göre 36.9’luk artışla 483 milyon TL, native reklam yatırımları da bir önceki yıla göre yüzde 26,7 artarak, 128 milyon TL olarak gerçekleşti.

Dijital mecra yatırımlarının %64’ü mobil ekranlar, %36’sı ise PC ve laptop üzerinden gerçekleşmiştir. Geçen yıla göre mobil ekran harcamalarının toplam dijitaldeki kırılımı artmış ve %35,6 oranında büyümüştür.

Arama motorlarına yapılan yatırım yüzde 20,2 arttı

2019 yılında dijital mecra yatırımları içerisinde 2018 yılı ile karşılaştırıldığında en fazla yatırım artışı yüzde 20,2’lik artışla arama motorlarında oldu. Bu dönemde arama motorlarına, 1 milyar 110 milyon TL’lik yatırım yapıldığı görüldü. Arama motorlarını yüzde 10,5’lik artış ile ilanlar izledi. İlanlar için 2019’da 125 milyon TL yatırım yapıldı.

2019 yılında dijital medya yatırımlarının yüzde 20,5’ini sosyal medya, yüzde 64,2’sini mobil platform, 70,7’sini programatik satın alma yatırımlar oluşturdu.

Geçtiğimiz yıl, sosyal medyaya 603 milyon TL, mobil platformlara 1 milyar 887 milyon TL ve programatik satın almaya ise 2 milyar 79 milyon TL tutarında yatırım yapıldı.

Öte yandan, Açıkhava olumsuz koşullara karşın büyümesini sürdürdü. 2019 yılında 831 milyon TL olarak gerçekleşen ve % 2.5 büyüyen Açıkhava medya yatırımlarının 111 milyon TL’sini 2018 yılı ile karşılaştırıldığında yüzde 31,2 artışla dijital açıkhava, yine 111 milyon TL’sini yüzde 18.9’luk artışla büyük alan ve 609 milyon TL’sini de yüzde 3.8 düşüşle reklam üniteleri yatırımları oluşturdu.

Gıda ilk sırada

Sektörel bazda bakıldığında ise, 2019 yılında reklam yatırımları en büyük sektörlerin başında; gıda ilk sırada yer aldı. Gıdayı, ikinci sırada perakende ve üçüncü sırada ise kozmetik ve kişisel bakım sektörü takip etti.

Yine 2019 yılında reklam yatırımları en çok büyüyen sektörlerin başında ise; ev temizlik ürünleri geldi. Bunu sırasıyla perakende, kozmetik ve kişisel bakım izledi.

Dünya pazarı 2019’da da büyümeye devam etti

Öte yandan, Türkiye’de Tahmini Medya ve Reklam Yatırımları 2019 Yılı Sonu Raporu’na göre dünyada medya yatırımları tahminen 640 milyar Dolar’a ulaştı. Sektörün 2020 yılı tahmini ise 668 milyar Dolar olacağı yönünde. 2019 yılında, Dünya genelinde %4,4 büyüdüğü tahmin edilen toplam medya yatırımlarının %47’si dijital mecralara yapılırken, dijital mecrayı %29 ile televizyon mecrası takip etmektedir. Yıllık medya yatırım büyüklüğü 1 milyar ABD dolarının üzerinde olan 41 ülkedeki toplam yatırım hacmi $610 milyar olup, bu rakam dünya genelindeki toplam yatırımların yaklaşık %95’ini temsil etmektedir. Bu 41 ülkedeki medya yatırımları, bir önceki yılın aynı dönemine göre (yerel para birimleri ile) ortalama yüzde 9,1 seviyesinde büyüme gösterdi.

İlgili rapora göre Türkiye, medya yatırımları büyüklüğü açısından dolar bazında dünyanın 35. büyük pazarı konumunda yer alırken, toplam hacim içinde payı yüzde 0,2 seviyesinde. Rapora göre, Türkiye’de medya yatırımlarının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki oranı, en büyük 41 pazar içindeki en düşük oran olup, ülkemizin medya yatırımlarının GSYH’ye oranının sahip olduğu değerin yaklaşık 3,5 katlık bir büyüme potansiyeli olduğuna işaret edildi.

Sektörün 2020 yılı medya yatırımları tahmini ise 668 milyar Dolar olacağı yönünde idi ancak Covid-19 salgını nedeniyle, dünyanın iki büyük pazarı olan Amerika ve Çin’deki son gelişmeler, diğer yandan reklam sektörünün lokomotifi olan, 2020 Tokyo Olimpiyatları’nın da dahil olduğu birçok uluslararası organizasyonun iptali nedeniyle, 2020 büyüme hedeflerinin tekrar gözden geçirilmesi bekleniyor.

Siber Suçun Yükselişi Sürüyor

Amerika Birleşik Devletleri Federal Soruşturma Bürosu (FBI), 2019 yılı İnternet Suçları Raporu‘nu paylaştı. Siber güvenlik kuruluşu ESET’in duyurduğu rapora göre FBI, geçen yılın tamamında 3,5 milyar dolar kayba yol açan 467 binden fazla siber suç şikayeti aldı. Bu rakamlarla 2019, en yüksek şikayet sayısının ve şimdiye kadarki en büyük dolar kaybının yaşandığı yıl oldu. 2015’te yıllık kayıp 1,1 milyar dolar seviyesindeydi.

FBI raporuna göre ‘kurumsal e-postaların gizliliğini ihlal etme‘ (BEC- Business Email Compromise) toplam parasal kaybın yarısından fazlasını oluşturuyor. Bu suç, işletmelere neredeyse 1,8 milyar dolara mal olarak listedeki en yüksek maliyetli sahtekarlık türü olmaya devam ediyor. Üstelik bu sahtekarlıklar sürekli dönüşüm geçiriyor.

2013’te dolandırıcılar genellikle bir CEO’nun ve CFO’nun e-posta hesabını hackleyip kendilerine yasa dışı para transferi yapıyorlardı. Yıllar içinde stratejiler gelişerek kişisel veya personel e-postalarının gizliliğinin ihlalini ve avukatların e-posta hesaplarının takibini de içermeye başladı.

Bordro saptırma

Geçen yıl, bordro saptırma popüler bir BEC şekli haline geldi. Dolandırıcılar, İnsan Kaynakları ve bordro departmanlarını hedefleyerek mevcut ödeme dönemindeki doğrudan mevduat bilgilerini güncellemek isteyen çalışanlar gibi davranıyor. Güncellenen bilgiler genellikle parayı bir ön ödemeli kart hesabına yönlendiriyor.

Dolandırılan yaşlı sayısı yüksek

Siber güvenlik kuruluşu ESET’in mercek altına aldığı ve paylaştığı rapora göre yaşlıların dolandırılması da gittikçe büyüyen bir sorun olarak dikkat çekiyor. Tam olarak 68 bin 13 kişiyi hedef alan bu sahtekarlık türü en yüksek kurban sayısına sahip. Yirmili yaşların altında ise 10 bin 724 kurban var. Yaş aralığının belirtilmesi isteğe bağlı olduğundan kurban sayısı sorunun gerçek boyutunu yansıtmıyor olabilir.

Hangi konularla dolandırılıyorlar?

Yaşça büyük kişilerin genellikle hedef alındığı konular, romantik ilişkiler, teknolojik destek, memur taklidi ve loto dolandırıcılığı. Bu sahtekarlıkların kurbanları 835 milyar dolardan yüksek bir tutar kaybetti. Romantizm ve özgüven dolandırıcılığı tek başına yarım milyar dolar kayba yol açtı.

Teknik destek dolandırıcılığı yüzde 40 artış gösterdi

Sahtekarlar, yazılım lisansı veya banka hesabıyla ilgili aslında var olmayan bir sorunu çözme bahanesi altında kurbanlarıyla iletişime geçerek onları dolandırmaya çalışıyor. Teknik destek dolandırıcılığı, büyüyen bir sorun olmaya devam ediyor.

Bununla birlikte yakın zamanda sahtekarlar tanınmış seyahat şirketlerinin, finansal kurumların veya sanal para birimi döviz bürolarının temsilcilerini taklit etmeye başladı. Teknik destek dolandırıcılığı, 2019’da çoğu 60 yaş üzeri olan kurbanlar üzerinden yaklaşık 54 milyon dolar kayba yol açtı. Bu, önceki yıla kıyasla yüzde 40 oranında artış demek.

Fidye yazılımlarından oluşan kayıp üç kat yükseldi

Bu yöndeki kayıplar yaklaşık 9 milyar dolara ulaşarak 2018’de meydana gelen kaybın neredeyse üç katına çıktı. 2018’de 1.500 olarak raporlanan fidye yazılımı kurban sayısı da 2 bine ulaştı. Kimlik avı geçen yıl da en yaygın sorun olup 114 bin 72 kurbana yol açarken, ödememe ve teslim etmeme sahtekarlıkları 61 bin 832 kurbanla ikinci sırada yer aldı.

İyi haber

Kapanışı daha olumlu bir haberle yapmak gerekirse, FBI’ın Varlık Kurtarma Ekibi (Recovery Asset Team), sahtekarlıklarda kaybedilen paradan 305 milyon doların kurtarıldığını paylaştı.

AYD: İşletme Giderlerine İlişkin Basın Bülteni

Discussing business expenses
Close-up of unrecognizable colleagues analyzing data while discussing business expenses at meeting

Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere, tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisinin etkilerini azaltmaya ve sonlandırmaya yönelik bilimsel çalışmalar hızla devam etmektedir. Bu çalışmalar devam ederken, kamu sağlığı öncelikli konu olmakla birlikte, sosyal ve ticari hayatın da sürdürülebilirliği kamu menfaati için gereklidir.

Bu kapsamda AYD olarak, sürecin başından itibaren aldığımız tavsiye kararları ile kamunun sağlığı yanında sektörün tüm bileşenlerini de korumayı ana amaç haline getirmiş bulunmaktayız. Nitekim 17 Mart 2020 tarihi ve devam eden birkaç gün içinde perakendecilerin toplu şekilde uygulamaya koydukları mağaza kapatma kararından sonra oluşan fiili durumu, halk ve çalışan sağlığını da dikkate alan AVM’lerin büyük bir kısmı AYD’nin 19.03.2020 tarihli tavsiye kararını da değerlendirerek, alışveriş merkezlerini geçici süreliğine kapatma kararı almıştır.

AYD olarak bu süreçteki ilkemiz, sadece AYD üyelerinin veya ülkemizdeki AVM yatırımcılarının korunması değil; bilakis sektörün ana aktörleri olan AVM yatırımcıları ve kiracılar kadar, bu aktörlerle doğrudan ve dolaylı bağlantı içerisinde olan tüm sektörlerin (taşeronlar gibi) de ayakta kalmaya devam etmesine katkı sağlamaktır. Böylelikle Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm demeçlerinde altını çizerek vurguladığı “istihdamın korunması” ve bu zorlu süreçten dayanışma ile dimdik çıkılması mümkün olacaktır. Bu nedenle, öncelikle bu süreçte geçici olarak kapama kararı alan AVM’lerin kapalı kaldıkları süre boyunca kiracılarından kira bedeli almamaları yönündeki tavsiye kararımızı da tekrar ediyoruz.

Gelinen aşamada işletme giderleri ile ilgili oluşan tereddütleri gidermek amacıyla yeni bir tavsiye kararı alınması ihtiyacı doğmuş ve nihayetinde;

– Market ve eczane gibi temel ihtiyaçların karşılandığı mağazaların açık olması nedeniyle AVM’lere giriş çıkışın hala devam etmesi,

– AVM yatırımcıları, kiracı/perakendeci ve ayrıca AVM’nin işletilmesinde hizmet veren tüm taraflar bakımından istihdama sağlanan katkının kesintisiz/eksiksiz devamını sağlama amacının korunması,

– Açık kalmaya devam eden AVM’ler kadar belirli sebeplerle geçici süreliğine kapalı durumda olan AVM’lerin de kiracılarının faaliyetlerini her an sürdürmeye devam edecekleri ve ziyaretçilerini de her an aynı memnuniyetle AVM’lerde ağırlamaya devam edeceği anlayışıyla, gerekli işletmesel operasyonlarını sürdürmesi,

– Kiracıların ürünlerinin/mallarının AVM’lerin açık olduğu zamandan farksız olarak korunması, kiralananın zarar görmemesi için alınması gerekli güvenlik önemlerinden AVM’nin temizliği, havalandırılması veya teknik alt yapısının çalışır durumda bulundurulmasına kadar gerekli hizmetlerin de alınmaya devam etmesi

gibi sebeplerle işletme giderlerinin kiracı/perakendecilerden mevcut mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygun olarak alınmaya devam edilmesi yönünde tavsiye kararı alınmıştır. AVM

yatırımcıları bakımından bir gelir olmayan bu giderlerin istihdama olumsuz etki oluşturmayacak şekilde azalan maliyetlerle gerçekleştirilmesi konusundason derece hassas davranılmaktadır.

213 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin Hazine ve Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden 24/03/2020 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanlığınca yayınlanan 518 Sıra Nolu VUK Genel Tebliği ile AVM ve perakende sektörü bakımından mücbir sebebin gerçekleştiğine dair düzenlemeler yayımlanmıştır. Mücbir sebebin ise AVM’ler ve onların bileşenleri, perakendeciler, çalışanlar, kamu ve bankalar itibariyle belli hak ve yükümlülükler doğurduğu da unutulmamalıdır. Bu süreçte kendi iradesiyle kapatma kararı veren AVM yatırımcıları varlık nedeni olan kira gelirinden, kapalı kaldığı süre boyunca fedakârlık etmektedirler. Yüzyılın felaketi olan bu beladan kurtulabilmek için AVM maliki ve yatırımcısı dışındaki diğer tüm paydaşlarımızdan da aynı anlayışı bekliyoruz. Özellikle perakendeci ve AVM’lerde istihdam kaybının oluşmaması için azami gayretin gösterilmesini tavsiye ederiz. Gün birlik ve beraberlik günüdür; herkesin elini taşın altına koyma zamanıdır. Bizler AVM yatırımcıları olarak birlik, beraberlik, halkın sağlığı ve bekası için elimizi taşın altına koyduk; aynı yaklaşımı da herkesten bekliyoruz.

Kendi kararıyla kapatma kararı alan AVM’ler kapalı kalınan dönemde kira gelirinden fedakârlık etmekle birlikte istihdam kaybını önlemek adına ve yukarıda ifade ettiğimiz gereklilikler nedeniyle işletme giderini kiracılardan almak zorundadırlar. Bu nedenle, perakendecilerimizden de işletme giderleri ve istihdamın azaltılmaması konusunda azami ihtimam gösterilmesini bekliyoruz.

Kamu tarafında ise SGK, muhtasar ve KDV gibi vergilerin ötelenmesi gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle başta Sn. Cumhurbaşkanımıza ve tüm kamu görevlilerine teşekkür ederiz. Ayrıca Bankalardan da aynı yaklaşım ve desteği beklediğimizi eklemek isteriz. AVM’lerde yürütülen faaliyetler ekonomimizin önemli bir bölümünü teşkil ettiğinden AVMlerin üzerindeki finansal yüklerin hafifletilmesi de büyük önem arz etmektedir. . Onların yok olmaması âtıl duruma düşmemesi için bankalarımızın da bu süreç boyunca ödemelerimizi faizsiz olarak kredi taksitlerinin bittiği süre sonuna ötelenmesini talep ediyoruz.

Tüm bu açıklamalarımız ışığında AYD olarak, istihdama katkıyı sürdürmeye devam edeceğimizi paylaşır; eskiden olduğu gibi bundan sonraki süreçte de tüm tarafların bu katkıyı sağlayacağına ve dayanışmanın güzel bir örneğini sergileyeceğine olan güvenimizin tam olduğunu belirtiriz. Bu süreçte ülkemizde halk sağlığını korumak için canla başla görev yapan sağlık çalışanları başta olmak üzere tüm kamu görevlileri ile temel ihtiyaçları vatandaşlarımıza temin etme gayretinde olan özel sektör çalışanlarına da şükranlarımızı sunarız.

H&M group Sürdürülebilirlik Performansı Raporu 2019 Açıklandı

Bugün H&M group Sürdürülebilirlik Performansı Raporu 2019 yayınlandı. Şirket, döngüsel ve iklim pozitif modayı yaratırken aynı zamanda adil ve eşitlikçi bir şirket oluşuna dair gösterdiği gelişimlerinin altını çiziyor.

“2019’da gerçekleştirdiğimiz tüm gelişmeler adına gururluyum. İleriye baktığım zaman sadece sektörümüzün değil, dünyanın tamamının hızlı bir şekilde değişmeye devam edeceğini görüyorum. Bu 2020 yılı sadece şirketleri ve toplumları değil tüm dünyayı zorlayan COVID-19’un yayılmasıyla başladı. Eminim ki, sürdürülebilirliğe dair, her zaman sahip olduğumuz ve sahip olmaya devam edeceğimiz uzun vadeli vizyonumuz, eskisinden daha da fazla, tüm zorlukları atlatmamızda oldukça önemli bir rol oynayacak. Döngüsel ekonomiye ve sürdürülebilir tüketime dair olan yolculuğumuzla eş zamanda iş olanaklarına dair refah sağlamamız her zamankinden daha da mühim olacak. Bu rapor dünyanın her yerinde bulunan ve her gün modanın geleceğini değiştirmek için uğraşan ekip arkadaşlarımızın gösterdikleri çabanın bir özetidir.” diyor Anna Gedda, H&M group Sürdürülebilirlik Başkanı.

2019’dan bazı önemli notlar:

  • Geri dönüştürülmüş veya diğer sürdürülebilir tedarikli pamukta %97 seviyesini yakaladık ve 2020 sonrasındaki koleksiyonlarımız için alışılagelmiş pamuğu kullanmayacağız.
  • Materyallerimizde geri dönüştürülmüş veya daha sürdürülebilir kaynaklardan tedarik oranlarında %57 seviyesini de yakaladık ve 2030 hedefimiz olan %100 seviyesine ulaşmak için gerekli adımları atmaya başladık.
  • Şirketten şirkete (B2B) servisimiz Treadler’ı devreye alıyoruz. Treadler tekstil ve kumaş tedarikçilerinin H&M group üretim zincirine girişini sağlarken, firmaların sürdürülebilir sosyal ve çevreci değişimleri kendi katma değer zincirlerine daha hızlı adapte etmelerine olanak sağlamaktadır.
  • Döngüsel iş modellerini inceledik ve talep bazlı, özelleştirme, onarım, kiralama, yenileme, ticari ve yeniden kullanılabilir paketleme gibi çeşitli döngüsel girişimler başlattık.
  • Döngüsel Yenilik Laboratuvarımız, Infinited Fiber firmasının geri dönüştürülmüş pamuk tekstil ürünlerinden yaptığı selülozik lif gibi yeni sürdürülebilir materyalleri ve Re:newcell firmasının devrimsel anlamda ilk kez yapılan kimyasal geri dönüştürülmüş materyali Circulose’ un 2020 başlarında bu devrimsel teknoloji ile ilk ürününü sunmasında öncülük etti.
  • CDP’nin prestijli İklimde A-listesi’ne iklim değişikliğine karşı öncü faaliyetlerimiz sebebiyle katılmayı hak kazandık.
  • Viskoz ve insan yapımı selülozik lifli ürün tedarikçilerinin haritalanması ve belirlenmesi çalışmalarına başladık ve Değişen Pazarın yol haritasında sorumlu viskoz tedarikçilerinin belirlenmesinde öncü rol üstlenici olarak sınıflandırıldık.
  • 600’ ü aşkın tedarikçimiz ile tekstil ve deri tedarik zincirimizin %100’ü Sıfır Zararlı Kimyasal Atık Programına dahil oldular.
  • 900.000 tedarik zinciri çalışanı geliştirilmiş ücret yönetim sisteminden faydalandı ve 1.1 milyonu aşkın çalışana endüstriyel ilişki ve işyeri diyalog programları tarafından ulaşıldı.

2018’e nazaran 40% artışla- 29,005 ton kıyafet topladık, yıllık hedefimiz olan 25,000 tonluk hedefimize bir sene evvel ulaşmış olduk.

Karaca’dan Sağlık Çalışanlarına Destek Geldi

Textured white crumpled sheets
Horizontal version of textured white crumpled sheets

Karaca Grup, Korona virüs salgınına karşı mücadeleye destek için Türkiye’deki tüm devlet hastanelerinin yoğun bakım ünitelerine çarşaf ve yastık kılıfı yaptırdı.

Dünyayı etkisi altına alan Korona Virüs (Covid-19 )’le mücadeleye karşı önemli bir destek de Karaca Grup’tan geldi. Karaca Grup, Türkiye’deki tüm devlet hastanelerinin yoğun bakım ünitelerindeki yataklar için çarşaf ve yastık kılıfı yaptırdıklarını açıkladı.

Ülkemizde de ölümlere yol açan Covid– 19 salgınının ortaya çıkarttığı olumsuzlukların önüne geçilebilmesi için Karaca Grup, devlet hastanelerinin yoğun bakım ünitelerindeki yetişkin yatakları için çarşaf ve yastık kılıfı yaptırarak destekte bulundu. Karaca Grup’tan yapılan açıklama şöyle: “Karaca ailesi olarak; dünyada ve ülkemizde yaşanan bu zor dönemde, birlik ve beraberlik ruhu ile dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu biliyor ve bu mücadelemizde haftalardır kahramanca durmaksızın çalışan başta Sağlık Bakanlığımız olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımıza gönülden teşekkür ediyoruz. Biz de üzerimize düşen görevi yerine getirmek ve ülkemize destek olmak adına; Türkiye’deki tüm devlet hastanelerinin yoğun bakım ünitelerindeki yetişkin yataklarına çarşaf ve yastık kılıfı yaptırarak sağlık çalışanlarımızın ve milletimizin yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Millet olarak, bu zor günleri de elbirliğiyle, sevgiyle atlatacağız.”

İKMİB Tarafından 100 Bin Litre Dezenfektan Teslimi Yapıldı

TİM’in Üretim Seferberliğinde Dezenfektanlar Teslim Edildi İKMİB TARAFINDAN 100 BİN LİTRE DEZENFEKTAN TESLİMİ YAPILDI

Türkiye İhracatçılar Meclisi öncülüğünde 61 ihracatçı birliğiyle başlatılan milli ve yerli üretim seferberliği kapsamında 1 milyon adet maske ve 100 bin litre dezenfektan üretilerek kamu hastanelerinin ihtiyacına sunuluyor. Bu kapsamda hızla hareket eden İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) tarafından 100 bin litre dezenfektanın teslimatı gerçekleştirildi.

İKMİB üyesi üretici ve ihracatçı firmalardan sağlanan dezenfektanlar, Sağlık Bakanlığı yanı sıra, İstanbul Üniversitesi Çapa Hastanesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi ve Türk Kızılayı’na teslim edildi.

Tüm insanlığı tehdit eden ve pek çok yönden yıkıcı sonuçlar doğuran COVID-19 salgınıyla mücadelede, yaşamın her alanına dokunan kimya sektörünün de hayati önem taşıdığını vurgulayan İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Ülke olarak zor günlerden geçtiğimiz bu süreçte; Türkiye’nin ihracattaki ikinci büyük sektörü olan kimya sektörünün birliği İKMİB olarak “ÖNCE SAĞLIK” anlayışıyla hareket ederek sorumluluğumuz gereği vatani bir görev daha üstlendik. İlk günden beri, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sağlık Bakanlığımız, Bakanlıklarımız ile Bilim Kurulumuzun aldığı kararlar ve tedbirler doğrultusunda, hızla sağlık sektörümüzün ihtiyaçlarını karşılamak için TİM’in öncülüğünde yeni bir üretim seferberliği başlattık. Gece gündüz demeden özveriyle çalışan tüm hekimlerimiz ve sağlık personelimiz için dezenfektan ve temizlik malzemeleri başta olmak üzere gerekli olan her türlü kimyasalların tedariğini İKMİB olarak sağlayacağımızı söyledik. Bu kapsamda, 100 bin litre dezenfektan ürününü Sağlık Bakanlığımız başta olmak üzere, İstanbul Üniversitesi Çapa Hastanesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi ve Türk Kızılayı’na teslim ettik” dedi.

Tüm dünyada yaşanan bu zorlu süreçte İKMİB olarak imkanlarını hastanelerin kimyasal ihtiyaçları doğrultusunda kullanmaya karar verdiklerini belirten Pelister; “Birlik Başkanı ve ihracat yapan bir sanayici olarak ben de ihracatçılarımızın sıkıntılarını anlıyorum. Ama ülkemizde bir ateş varken bu ateşi söndürecek ürünleri ülkemizde kullanmamız çok önemli. Devletimizle tek vücut olarak, resmi makamlarımızın uyarılarını dikkate alıp, taleplerini harfiyen yerine getirmemiz gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyorum. Bu süreç bittiğinde açıklarımızı kapatmak, ihracatımızı artırmak ve ülkemizin ekonomisinin gelişmesi için daha çok çalışacağız. TİM Başkanımız Sayın İsmail Gülle’ye üretim seferberliği konusundaki katkılarından dolayı da çok teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

Aylık 2,5 milyon litre dezenfektan üretme kapasitesi var

Dezenfektan üretiminde etil alkol kullanıldığını belirten Pelister, “İKMİB olarak girişimlerimiz sonucunda, sektörümüzün etil alkol ihtiyacının şeker fabrikalarındaki melastan üretilen biyoetanolün akaryakıtta %3 oranına kullanımı yerine, dezenfektan ve kolonya üretimine yönlendirilmesi konusunda önemli bir katkımız oldu. Bununla birlikte, alkol ithalatındaki gümrükte yaşanan sıkıntıların minimize edilmesi gerekiyor. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan (TAPDK) alınan alkol ithalat izin süreçlerinin ve yurt içindeki firmalarımızın şeker fabrikalarından etil alkolün alınması ile ilgili izin süreçlerinin hızlandırılması, dezenfektan üretimin yapılabilmesi için çok önemli. Aylık 2,5 milyon litre dezenfektan üretme kapasitemiz bulunuyor. Bu kapasiteyi de şu an tam olarak kullanmamız gerekiyor. Hammadde ve ambalaj malzemelerinin tedariğinde tüm engellerin kalkması gerekiyor” dedi.

 

Dezenfektan alırken bunlara dikkat edin

Piyasada onlarca farklı dezenfektan ve merdiven altı üretim olduğunun da altını çizen Adil Pelister dikkat edilmesi gerekenleri ise şöyle sıraladı;

 

  • Dezenfektan ve maske gibi ürünlerin mutlaka güvenilir yerlerden alınması ve ürün takip sistemi (ÜTS) kaydı var mı diye kontrol edilmesi gerekiyor.
  • Dezenfektan ürünlerin üzerinde etikette, Sağlık Bakanlığı’ndan alınmış ruhsatın tarihi ve numarası mutlaka olması gerekiyor.
  • Üretim yeriyle beraber firmanın açık adresinin olması gerekiyor.
  • Tüketiciler dezenfektan şişelerinin üzerinde yazılı bulunan adresleri arayıp kontrol edebilirler.
  • Özellikle ruhsatının sorulması yani üretim izni olup olmadığının sorulması gerekiyor.
  • El temizleyecek ürünlerde antiseptik olması gerekiyor.
  • Bu ürünler belli bir fiyat politikası üstünden satılmaktadır, çok ucuz dezenfektan ürünleri tercih edilmemeli

Bazı ucuz ürünler ciltte alerji, dökülme, aşınma ve kızarıklık gibi problemlere de neden olabilir.

Mart’ta Koronavirüse Rağmen İhracat Pazarları Büyüdü

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), mart ayı ihracat rakamlarını açıkladı. Türkiye’nin ihracatı 2020 yılı mart ayında 13 milyar 426 milyon dolar oldu.

TİM Başkanı İsmail Gülle, “Ülkemiz, ihracatçısının proaktif gücüyle dünya ekonomisini durma noktasına getiren koronavirüse karşı iyi bir sınav verdi. Çin, Almanya ve İtalya gibi birçok ihracatçı ülkenin aksine ihracatçı sayımız artarken, pazarlarımızı da genişletmeyi başardık. Küresel ekonomik koşullardaki beklentilerde bu denli zorlu bir tabloya rağmen, önceki deneyimlerimizden hareketle Türk ekonomisinin şoklara dayanıklı olduğuna ve Türk ihracatçısının da bu süreçten güçlenerek çıkacağına dair inancımız tamdır. 2020 ve sonrası için hedeflerimizin arkasındayız. Yolumuza devam edeceğiz. İnanıyoruz ki, salgının sona ermesinin ardından ihracatçılarımız yaşanan bu kaybı ciddi manada telafi edecek; ihracatta Türkiye’nin küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunun tescillenmesiyle yeni rekorlara imza atmayı kaldığı yerden sürdürecektir” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), mart ayı geçici dış ticaret verilerini açıkladı. Mart ayında ihracat, Genel Ticaret Sistemi’ne (GTS) göre yüzde 17,8 düşüşle 13 milyar 426 milyon dolar oldu. Son 12 aylık ihracat ise 179 milyar 98 milyon dolara ulaştı.

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının etkisiyle şubat ayından itibaren birçok ülkenin gerek ithalatında gerekse ihracatında düşüş yaşandığına dikkat çeken TİM Başkanı İsmail Gülle, “Mart ayı ihracat rakamlarımız, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının küresel ticaret üzerinde beklenen etkilerini gözlemlediğimiz bir tabloya işaret etmektedir.2020 yılının üçüncü ayında, koronavirüs salgınının merkezinin en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği’ne kayması, Dünya genelinde gözlenen talep şoku ve tedarik zincirindeki kırılmaların etkisini, güçlü bir şekilde küresel ticaret üzerinde gözlemlemeye başladık ve ihracatımız da bu tablodan doğal olarak etkilendi. Türkiye ihracatçısının proaktif gücüyle dünya ekonomisini durma noktasına getiren koronavirüse karşı iyi bir sınav verdi. Çin, Almanya ve İtalya gibi birçok ihracatçı ülkenin aksine ihracatçı sayımız artarken, pazarlarımızı genişletmeyi başardık. Firmalarımıza küresel ticarette bugün yaşanan olağanüstü gelişme ve koşullara rağmen ihracattan vazgeçmemeleri hasebiyle teşekkür ediyor ve tebrik ediyorum” dedi.

Küresel virüs salgınının dünya ekonomisi ve küresel ticarete yönelik öngörüleri tümüyle değiştirdiğini hatırlatan Gülle, sözlerini şöyle sürdürdü: “Küresel ekonomik koşullardaki beklentilerde bu denli zorlu bir tabloya rağmen, önceki deneyimlerimizden hareketle Türk ekonomisinin şoklara dayanıklı olduğuna ve Türk ihracatçısının da bu süreçten güçlenerek çıkacağına dair inancımız tamdır. 2020 ve sonrası için hedeflerimizin arkasındayız. Yolumuza devam edeceğiz. İnanıyoruz ki, salgının sona ermesinin ardından ihracatçılarımız yaşanan bu kaybı ciddi manada telafi edecek; ihracatta Türkiye’nin küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunun tescillenmesiyle yeni rekorlara imza atmayı kaldığı yerden sürdürecektir.”

Hükümetimiz ihracatçımızın bağışıklık sistemini güçlü kılacak adımlar atmıştır

TİM Başkanı, 1929 Büyük Buhranı’ndan bu yana gerçekleşen en ciddi küresel krizle karşı karşıya olunduğunu vurgulayarak “ Şu ana kadar virüsten en çok etkilenen ülkeler dönemsel olarak değişiklikler gösterdi. Başta Çin’de vuku bulan virüs, zamanla merkezini değiştirerek farklı coğrafyalara oldukça hızlı bir şekilde yayıldı. Pek çok komşusunda vaka sayıları azımsanmayacak seviyelerdeyken ülkemiz, aldığı ciddi ve etkili tedbirlerle bu süreçte örnek gösterilen ülkeler arasında yer almaktadır. Ülkemiz, ilk andan itibaren tehdidi ciddiyetle ele alarak sosyal ve ekonomik her alanda gerekli tüm tedbirleri almış, başta Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve Ticaret Bakanlığımız olmak üzere hükümetimiz, ihracatçılar olarak bizlerin de

bu süreci hasarsız atlatabilmesi adına talep ve önerilerimizi dikkate alarak ihracatçımızın ve iş dünyamızın bağışıklık sistemini güçlü kılacak tez adımlar atmıştır. Bakanlığımızın hızlı ve proaktif önlemleri sayesinde, yaşanan bu sürecin ihracatımıza etkisinin sınırlı tutulması adına

başlatılan ‘Temassız İhracat’ uygulamasıyla birlikte en olağanüstü durumlarda dahi ihracatımızın önündeki engellerin kaldırılması sağlanmıştır. Bu bağlamda, küresel virüs salgınıyla mücadele adına yürütülen ‘Şeffaf’ ve ‘Akılcı’ politikalar dolayısıyla, Sağlık Bakanlığımıza ve Türkiye’nin ihracatının sürdürülebilirliği adına tüm gümrük ve lojistik süreçlerinin aksamaması hususunda gecesini gündüzüne katarak çalışan Ticaret Bakanlığımıza, bu önemli süreci dünyaya örnek teşkil edecek bir özveriyle yürütmelerinden dolayı Türkiye İhracatçılar Meclisi adına şükranlarımı ifade ediyorum” dedi.

Yerli üretim ‘Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’nin gerçekleşmesinde kilit rolü oynayacak

Küresel virüs salgınını Türkiye’nin en güçlü şekilde atlatması adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyası’na 61 İhracatçı Birliği ile 15 Milyon TL’lik bir destekle katıldıklarını ifade eden Gülle, “Biz bize yeteriz’ diyor, başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere vatandaşlarımızın bu virüs salgınıyla mücadelesine her türlü katkıyı sağlamak adına ihracatımızın vazgeçilmez gücü fabrikalarımızı seferber etmiş bulunuyoruz. Bazı sektörlerimizde yerli ve milli üretimimizin, ithal ürünlerin ucuz fiyatı sebebiyle ani küresel talep artışlarında zorlanması neticesiyle gördük ki; maliyet olarak dezavantajlı olsak da bazı kilit ürünleri kendi imkanlarımızla üretmemiz gerekiyor. İnanıyoruz ki bu dezavantaj, gerçekleştireceğimiz inovatif çalışmalarla beraber ortadan kalkacak ve yerli üretim ‘Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’ nin gerçekleşmesinde kilit rolü oynayacak. TİM ve bünyesindeki 61 ihracatçı birliğinin bu kapsamda, günde 1 milyondan 2 milyona, ilk etapta ayda 40 milyona ulaşması hedeflenen maske ve ayda 2 milyondan başlayarak milyonlarca litre dezenfektan üretimi ile ilgili seferberliğinin özü de bu. 95 bini aşkın ihracatçının yek vücut olduğu TİM ailesi olarak ülkemizin bu zorlu süreci hasar almadan atlatması adına elimizi taşın altına koymaktan çekinmiyoruz” şeklinde konuştu.

Mart’ta 1335 firma ihracat ailesine katıldı

Mart ayı ihracatına ilişkin detaylara değinen TİM Başkanı Gülle, şu bilgileri verdi: “Türkiye ekonomisinin bugünü ve geleceği açısından vazgeçilmez bir sacayağı olduğu perçinlenmiş olan ihracatımıza yönelik farkındalık ve TİM olarak ülkemizin her noktasında yürüttüğümüz KOBİ ihracat Seferberliği eğitimlerimizin en net sonucu olarak; mart ayında ihracat ailemize 1.335 firmamızın katıldığını bildirmekten memnuniyet duyuyorum. İhracata yeni başlayan bu firmalarımız mart ayında 61,3 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Firma özelinde bakıldığında, mart ayı içerisinde toplam 35.910 firmamız ihracat gerçekleştirdi.”

83 ülkeye ihracat 512 milyon dolar arttı

Türkiye küresel ticaretteki olumsuz tabloya rağmen mart ayında 83 ülkeye ihracatını 512 milyon dolar artırmayı başardı. Bu 83 ülkenin 62’sinde artış yüzde 10’un, 28’inde ise yüzde 50’nin üzerinde gerçekleşti. Bu ülkeler arasında, geçtiğimiz yılın mart ayına göre 15,2 milyon dolar ihracat artışıyla Cibuti, 15,1 milyon dolar ihracat artışıyla Gana ve 14,1 milyon dolar ihracat artışıyla Umman dikkat çekti.

Otomotiv sektörü liderliği sürdürdü

Mart ayının lideri, 2,62 milyar dolarlık ihracat ile Otomotiv sektörü oldu. Otomotivi 1 milyar 554 milyon dolar ihracat ile Kimyevi Maddeler ve 1 milyar 215 milyon dolar ile Hazırgiyim ve Konfeksiyon sektörleri takip etti. Geçtiğimiz yılın aynı ayına göre Otomotiv sektöründe yüzde 28,5, Hazırgiyim ve Konfeksiyon sektöründe yüzde 27,4, Kimyevi Maddeler sektöründe yüzde 15,4 oranında düşüş gerçekleşti.Mart ayının en güçlü performansına imza atanlar ise yüzde 53,3 artışla 209 milyon dolar ihracata ulaşan Fındık ve Mamulleri, yüzde 26,9 artışla 162 milyon dolara ulaşan Meyve Sebze Mamulleri ve yüzde 24,6 artışla 179 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Yaş Meyve ve Sebze sektörleri oldu.

AB’nin ihracattaki payı yüzde 46,2’ye yükseldi

Mart ayında ihracatçılar, ülkemizin bayrağını 205 ülke ve bölgede dalgalandırmayı başardı. En çok ihracat gerçekleştirilen ilk 3 ülke ise 1,3 milyar dolar ile Almanya, 880 milyon dolar ile ABD ve 802 milyon dolar ile Birleşik Krallık oldu. İlk 10 ülkenin ihracattaki payı yüzde 46,2 olurken, ilk 20 ülkede bu pay yüzde 64,8’e yükseldi.ABD, Almanya, Birleşik Krallık, İspanya ve Fransa’nın da yer aldığı tam 20 ülkeye her sektör ihracat gerçekleştirmeyi başardı. En büyük pazar olan Avrupa Birliği’nin ihracattaki payı 6,2 milyar dolarlık bir hacim ile yüzde 46,2 seviyesine yükseldi.

En dikkat çekici ihracat artışı Kastamonu’da yaşandı

İllerin ihracatına bakıldığında; mart ayında 25 il ihracatını artırdı. En çok ihracat gerçekleştiren ilk 3 il sırasıyla; 5 milyar 268 milyon dolarla İstanbul, 1 milyar 98 milyon dolarla Bursa ve 1 milyar 88 milyon dolarla Kocaeli oldu. En dikkat çekici artışlar ise; yüzde 184 artışla 17,9 milyon dolar ihracata imza atan Kastamonu, yüzde 98 artışla 43,5 milyon dolara ulaşan Düzce ve yüzde 65 artışla 22,5 milyon dolar ihracat yapan Giresun’da yaşandı. Düzce’de Fındık ve Mamulleri sektörü ihracatını 184 kat artırırken, Mardin’de Makine sektörü ihracatını 3,4 katına çıkarttı.İzmir’de Hububat sektörünün ihracatını yüzde 130 artırdığı, Ankara’da ise Hazırgiyim sektörünün ihracat artışının yüzde 98’i bulduğu görüldü.

177 ülkeye 4,6 milyar TL ile ihracat yapıldı

Ay boyunca 177 ülkeye ihracatta TL kullanıldı, toplam rakam 4,6 milyar TL oldu. 5789 firma mart ayında beyannamelerinde Türk Lirasını tercih etti.

Paritenin olumsuz etkisi 131,3 milyon dolar oldu

Miktar bazında ihracat ise martta yüzde 1,2 düşüşle 12,6 milyon ton olarak gerçekleşti. Son olarak, mart ayında Euro dolar paritesinin etkisi negatif yönlü 131,3 milyon dolar oldu.

Türkiye Perakendeciler Federasyonu Tüketicileri Alışveriş Saatleri Konusunda Uyardı

Türkiye Perakendeciler Federasyonu, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkilerini gösteren Koronavirüs (Covid-19) salgını süresince tüketicilerin market alışverişlerini daha rahat şekilde gerçekleştirmeleri için uyarıda bulundu. Türkiye’nin 81 ilinde yer alan yerel marketlerde gerçekleştirilen alışverişlerin saat 16.00-20.00 arasında yoğunlaştığı belirtilirken, hem tüketicilerin ve çalışanların sosyal mesafeyi koruyabilmeleri, hem de market çalışanlarının devamlı olarak hijyenik ortam yapısını sağlayabilmeleri açısından yoğunluğa mahal verilmemesi adına, alışverişlerin günün farklı saatlerine yayılarak gerçekleştirilebileceği hatırlatıldı.

Türkiye Perakendeciler Federasyonu, Koronavirüs salgınına karşı Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu tarafından önerilen tedbirleri uygulayarak, Türkiye’nin dört bir yanındaki üyeleriyle beraber mücadeleye destek olmak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Bu anlamda tüm market çalışanlarına maske kullanımını ve 10.00-20.00 saatleri arasında hizmet verilmesini tavsiye eden Federasyon yönetimi halkın en sağlıklı ve verimli şekilde market alışverişlerini gerçekleştirebilmesi için yeni önerilerde bulunuyor. Buna göre genel tüketici eğilimi olarak 16.00-20.00 saatleri arasında gerçekleştirildiği görülen market alışverişlerinin, hem tüketicilerin ve çalışanların sosyal mesafeyi koruyabilmeleri, hem market çalışanlarının devamlı olarak hijyenik ortam yapısını sağlamaları açısından yoğunluğa mahal verilmemesi adına, alışverişlerin sabah saatlerinden itibaren günün farklı saatlerine yayılarak gerçekleştirilmesini salık verildi.

 

Türkiye Perakendeciler Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Düzgün yaptığı açıklamada, ’81 ilimizdeki yerel marketlerimizde, koronavirüs salgın sebepli zor şartlar altında çalışan tüm üyelerimiz ve çalışma arkadaşlarımız hizmet anlamında bir destan yazıyor. Kendilerine ne kadar teşekkür etsek az. Bu dönemde hem halkımızın hem de çalışanlarımızın sağlıklarını göz önüne alarak bir dizi önlem alarak tavsiyelerde bulunduk. Son dönemde üyelerimizden aldığımız bilgilere göre halkımız alışverişlerini 16.00-20.00 saatleri arasında gerçekleştiriyor. Hepimizin bildiği üzere bu dönemde alınan önlemlerin en başta geleni sosyal mesafeyi korumaktır. Biz de hem bu önlemi daha yaygın şekilde uygulayabilmek hem de marketlerimizin dezenfektasyon işlemlerinin sürekliliğinin sonuç olarak halkımıza en sağlıklı alışveriş ortamını sağlayabilmek için kendilerine alışverişlerini akşamüstü saatlerinden çok günün farklı saatlerinde gerçekleştirmelerini tavsiye ediyoruz. Bu şekilde her anlamda sosyal mesafemizi koruyabileceğimize ve bu dönemi en kısa sürede atlatarak normal şartlara geri dönebilmeyi umuyoruz’ dedi.

Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun Türkiye’nin dört bir yanındaki üyesi yerel marketler, tüm Türkiye’de her gün milyonlarca müşterisini ağırlıyor.

Unilever’den Sağlık Çalışanlarına 10 Milyon Bardak Çay ve 1,7 Milyon Kâse Çorba

Uluslararası çapta koronavirüs (Covid-19) pandemisine karşı yapılan çalışmaları destekleyen Unilever, Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın öncülüğünde yürütülen mücadeleye, Domestos’un ardından Lipton ve Knorr markalarıyla da katkı sunmaya devam ediyor. Bu kapsamdaki desteklerine ilk olarak Sağlık Bakanlığı’na 12 TIR dolusu 230 ton Domestos çamaşır suyu bağışıyla başlayan Unilever, şimdi de 81 ildeki kamu hastanelerine, 16 ton Lipton siyah çay ve bitki çayı ile 30 ton Knorr çorba gönderiyor.

Unilever Türkiye, Rusya, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya Dondurma, İçecek ve Gıda Kategorilerinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Özgür Kölükfakı, “Gıda ve hijyen ürünleri üreten bir firma olarak, dünyanın daha önce deneyimlemediği böyle zor bir dönemde, topluma karşı sorumluluğumuzun her zamankinden çok daha büyük olduğunun farkındayız. Sağlık Bakanlığımızın öncülüğünde Türkiye genelinde yürütülen mücadeleye desteğimizi, Domestos’un ardından Lipton ve Knorr markalarımızla da sürdürüyoruz. Sosyal fayda sağlamayı her zaman amaç olarak benimseyen bu iki markamızla, Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü’nün rehberliğinde ihtiyaç belirlenen kamu hastanelerine dağıtılmak üzere, 10 milyon bardağa karşılık gelen 16 ton siyah çay ve bitki çayı ile 1,7 milyon kâseye denk gelen 30 ton çorba gönderiyoruz. Ayrıca yine bu süreçte fabrikalarımızda, en üst seviye güvenlik önlemleri altında, artan ihtiyaçlara yönelik üretimi yetiştirmek amacıyla gayret ve özveriyle çalışan ve ürünlerimizi tüketicilerimize ulaştırmak için satış operasyonunda kahramanca görev yapan tüm arkadaşlarımıza da gönülden teşekkür ediyoruz” diye konuştu.