Türkiye’de Firmalar Salgına Hazırlıksız

Lider küresel insan kaynakları ve yönetim danışmanlığı firması Mercer Türkiye, tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgınıyla ilgili Türkiye’deki firmaların aldığı önlemleri inceledi. ‘COVID-19 SALGINININ TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE ETKİLERİ ANKETİ’ sonuçlarına göre; firmaların yüzde 99’u virüsü salgını nedeniyle endişeli. Firmaların yüzde 77’si ofis veya üretim tesislerini geçici süreyle kapatırken, yüzde 23’ünün henüz bir kapatma planı yok ve durumu gözlemliyor.

Firmaların değişen iş gücünün sağlık, varlık ve kariyer alanlarındaki ihtiyaçlarını yönetmeleri için çözümler sunan ve danışmanlık veren Mercer’ın ‘COVID-19 SALGINININ TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE ETKİLERİ ANKETİ, salgının iş dünyasında yarattığı endişeyi gözler önüne serdi. Mart ayında gerçekleştirilen araştırmaya göre; firmaların yüzde 45,4’ünün salgın hastalık durumu için daha önceden hazırlanmış iş sürekliliği planı yok. Firmaların yüzde 54,6’sı ise önceden bir plana sahip veya planlarını uygulamaya başlamış durumda.

COVID-19 SALGINININ TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE ETKİLERİ ANKETİ, 138’i global ve 61’i yerel olmak üzere 199 firmanın katılımıyla gerçekleşti. Çalışanlarını belli lokasyonlarda ya da ülke genelinde evden çalışma konusunda destekleyen firmaların oranı yüzde 76,4. Üretimleri devam ettiği için, üretim olan tesislerinde çalışmaya devam eden firmaların oranı ise yüzde 6. Firmaların yüzde 77’si ofis veya üretim tesislerini geçici süreyle kapadığını açıklarken, yüzde 23’ünün henüz bir kapatma planı yok ve durumu gözlemliyor. Tesis ya da ofisin kapanması durumunda, firmaların yüzde 98,8’i firmanın teknik altyapısı ve çalışanın rolü evden çalışmaya uygunsa evden çalıştırıyor. Burada istisna olan çalışan grupları ve sektörler ise ağırlıklı olarak hızlı tüketim ürünlerinde (FMCG) sahada çalışanlar ile Medikal Cihaz sektöründe teknik destek ve mühendislik rolleri. Otomotiv sektörünün büyük bir bölümü ise Mart ayı ortalarından itibaren üretimlerini durdurdu.

Seyahatler yasaklandı, çalışanlar düzenli olarak bilgilendiriyor

COVID-19 SALGINININ TÜRKİYE’DE ÇALIŞMA HAYATI ÜZERİNE ETKİLERİ ANKETİ’ne göre; firmalar önlem olarak bazı uygulamaları hızlıca devreye soktu. Firmaların yüzde 94,5’u COVID-19 vakalarının görüldüğü bölgelere yapılacak zorunlu olmayan seyahatleri iptal etti. Yüzde 93,5’u çalışanlarıyla düzenli iletişim sağladı ve onları bilgilendirdi. Yüzde 87,9’u iş yerinde el dezenfektanı dağıtırken, yüzde 85,9’u evden çalışma esnekliği sağladı. Yüzde 84,4’ü salgından etkilenen bölgelere seyahat etmiş çalışanların evde karantinada kalmalarını talep ederken, yüzde 55,3’ü çalışanlarına maske dağıttı. Düzenli ateş ölçümü gerçekleştiren firmaların oranı yüzde 42,4 iken, yüzde 39,7 ise çalışanları bilgilendirmek adına kurum içi ağ sayfası oluşturdu. Özel esnek çalışma saatleri uygulamasına geçen firmaların oranı ise, yüzde 26,6. Firmaların aldığı diğer önlemler arasında; çalışanlar için düzenlenmiş vardiyalı çalışma saatleri uygulama, çalışanlar için destek planlarını teşvik etmek, evde bakım sorumluluğu olan bireylere yardım amaçlı destek/yan haklar sağlamak dikkat çekiyor. Dijital sağlık gibi seçenekler ile çalışanların salgın harici hastanelerde bulunmalarını önlemek, çalışanların durumunu için firma içinde anketler hazırlamak ve geri bildirim toplamak, çalışmanın askıya alınması için çalışanlara ücretsiz izin önermek, alternatif eczanelerin yer aldığı bilgilendirme mailleri iletmek ve hastanede yatanlar için nakit ödenekler sağlamak da alınan diğer önlemler olarak gözlemleniyor.

Salgına karşı alınan aksiyonlarda farklılaşan uygulamalar ise şöyle:

  • Hızlı Tüketim Ürünleri (FMCG) sektöründe mart ayı itibariyle ilk çeyrek hedeflerinin yüzde 100 gerçekleşmiş kabul edilmesinin yanı sıra Mart ayı maaşlarının yarısının erken yatırılması
  • Hızlı Tüketim Ürünleri sektöründe çalışanların adreslerine hijyen ürünlerinden oluşan paketlerin gönderilmesi
  • Yemekhanesi olan ve uzaktan çalışma uygulamasına geçen şirketlerde yemek ücretlerinin, evden çalışma süreleri boyunca ay sonu maaşlarına yansıtılması
  • Saha çalışan roller için market hediye çeki uygulaması
  • Uzaktan çalışan roller için (fatura edilmesi halinde) mobil internet aşım ücretlerinin karşılanması,
  • Çevrimiçi uygulamalar üzerinden etkileşimi attırarak, doğum günü kutlamalarına devam edilmesi, mesai saatleri öncesine isteyenler için spor/yoga saati eklenmesi, çocuk sahibi çalışanlar için akşamları masal saati uygulamasına başlanması, çevrimiçi psikolojik danışmanlık desteğinin sağlanması, Üst yönetim seviyesinde haftalık motivasyon toplantılarının yapılması.

Firmaların yüzde 4,5’u ücret artışlarını durdurdu

Araştırmanın sonuçlarına göre; yüzde 95,5’i ücret artışlarında bir durdurma kararı almazken, yüzde 4,5 oranında firma bu kararı almış durumda. Bonus ödemelerde ise, firmaların sadece yüzde 2,5’u ödemeleri durdurdu.

Salgınla beraber firmaların çalışanlarına sağladığı ödenek ve yan haklar arasında ise, toplu taşıma kullanmaması için, çalışanların taksi ücretinin karşılanması, avans ödemesi uygulaması, mobil sağlık hizmeti, erken maaş ödemesi ve ödünç para alma kolaylığı en çok tercih edilenler arasında bulunuyor. Malzeme tedariği sağlama sıkıntısı yaşanabilecek saha çalışanlarına, koruyucu malzeme ve dezenfektan alımı için ödenek verilmesi, 30 günlük ücretli izin hakkı, toplu taşıma kullanmaması için çalışanların kendi araçlarıyla gelmesini teşvik etmek adına; otopark ve benzin masrafını karşılamak, ayrıca aracı olmayanlara transfer sağlamak, öğlen yemekleri firmada verilemediği için, evden çalışma yapan çalışanlara belirli bir miktar yemek ücret ödeneği de sağlanan yan haklar arasında yer alıyor.

Firmaların yüzde 29’u expatlarını tahliye kararı aldı

Yaşanan salgının ardından firmaların yüzde 29’u expatlarını ve ailelerini etkilenmiş lokasyonlardan tahliye etme kararı almışken, yüzde 71’inin ise böyle bir kararı yok ve süreci yakından izliyor. Firmaların yüzde 97’sinde tüm seyahatler askıya alınmış durumda ve yüzde 72,6’sı ise kısa süreli iş seyahatine çıkan çalışanlarını geri çağırmış durumda.

Firmaların yüzde 93’ü COVID-19 vakalarının görüldüğü bölgelere seyahatlerin akabinde 14 gün süreyle karantina uyguluyor. Sadece yüzde 8’lik bir oranında herhangi bir karantina uygulaması gerçekleştirilmemiş.

Dinçer Güleyin: “Yeni senaryoda yaşamayı öğreniyoruz”

İş sürekliliği planı çerçevesinde firmalarda ağırlıklı olarak deprem ve ekonomik krize karşın tedbirlerin daha ön planda olduğuna dikkat çeken Mercer Türkiye CEO’su Dinçer Güleyin, “Yaşanan pandeminin birçok firmayı hazırlıksız yakaladığı aşikar. İş Sürekliliği Planı, deprem ve diğer afet hazırlıkları kapsamında çalışanların evde kalmasından ziyade evlerinin dışında kalması durumuna göre hazırlıklar içeriyor. Önümüzdeki yıllarda pandemi ve salgın hastalıklarla ilgili hazırlıkların da ağırlık olarak bu planlarda yer alacağını öngörüyoruz. Hepimiz bu yeni senaryoda yaşamayı öğreniyoruz ve muhtemelen asla aynı olmayacağız. Uzaktan çalışmaya istekli olanlar gerçekten geliştiklerini görecekler. Buna uyum sağlamada zorlananlar ise yeni bir perspektif geliştirmek zorunda kalacaklar” dedi.

Prof. Dr. Dilek Teker: Koronavirüs Ezberleri Bozdu

Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Teker son günlerde tüm dünyada ve Türkiye’de endişe ile konuşulan tek konu olan koronavirüs salgınının küresel ekonomiye etkilerini değerlendirdi.

31 Mart 2020 tarihli istatistiklere göre dünya üzerinde yaklaşık 800 bin enfekte olmuş vaka ve 38 bin üzerinde ölüm gerçekleşmiş durumda. Bu sayılar her gün artarak değişiyor. Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Teker, salgının dünyada yaratacağı ekonomik sonuçlara ilişkin değerlendirmelerini paylaştı. Prof. Dr. Dilek Teker, salgının küresel ekonomide tüm ezberleri bozduğunu kaydederek, hane halkı için daha net tedbirlerin alınması gerektiğini vurguladı.

Daha net yaptırımlar ortaya konulmalı

Salgının yayılmasını önleyecek daha net yaptırımların uygulanması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Teker, “Korona salgınında toplam vaka sayısında başı çeken ülkeler bazında yüzdesel dağılımı yaklaşık olarak ABD’de %20, İtalya’da %13, İspanya’da %12, Çin’de %10 ve Almanya’da %8. Bu beş ülke, küresel toplam vakaların yaklaşık %63’nü aşmış durumda. Türkiye bu sıralamada 12. sıraya sadece son birkaç günde yükselmiş durumda. Geçtiğimiz hafta günde yüzlü rakamlarla ifade edilen yeni vaka sayıları; bizim ülkemizde de test sayısının artması ile beraber binli sayılara ulaşmış durumda. Her ne kadar sosyal izolasyon çağrıları yapılsa da hem ofisten çalışmak zorunda kalan kesim, hem de henüz olayı ciddiye almayanlar nedeniyle önümüzdeki günlerde daha kötümser bir tablo ortaya konacağı kesin. Bu konuda devletimizin daha net yaptırımları ortaya koymasını diliyoruz.” dedi.

2008’deki küresel krizi çoktan aştı

Salgına bağlı olarak ortaya çıkacak işsizliğe dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Teker, “Olayın sağlık boyutu bir yana, küresel piyasalarda yaptığı ve yapacağı ekonomik tahribatın rakamsal boyutunu tahmin etmek zor olsa da oldukça kısa bir süre içerisinde bu salgının talep ve arz şoku boyutu ve buna bağlı olarak yaşanacak işsizlik çok can yakacaktır. Bu kriz şu sıralar 1929 Büyük Dünya Buhranı ve 2008 küresel kriz ile karşılaştırılmakta. 1929 krizi de aynı 2008 küresel krizinde olduğu gibi finansal piyasalarda yaşanan balonların patlak vermesi ve bireylerin varlık kaybı ile sonuçlanmıştı. Bununla beraber yaşanan finansal kırılganlık, piyasalara güvensizlik ve daralan talebe bağlı olarak küresel boyutta üretim durmuş ve işsizlik baş göstermişti. Şimdiye kadar açıklanan rakamlar ortaya koyuyor ki, bu olay 2008 küresel krizini aşmış durumda. 1929 krizi incelendiğinde, Dünya ticaretinin %60 kadar daraldığı gözlenmekte. Daha önceki krizlerde bu oran %7 ile sınırlı kalmış. Bu istatistikle anladığımız, 1929 krizinin bir buhran olarak kabul edilmesi bir tesadüf değil.” diye konuştu.

Salgın atlatılsa da etkileri devam edecek

Salgın kontrol alınsa da normalleşmenin uzun süreceğini kaydeden Prof. Dr. Dilek Teker, “Daha öncekilerden farklı olarak COVID-19 bir sağlık salgını. Finansal odaklı krizlerde Merkez Bankaları parasal genişleme, varlık alımları ve faizlerde indirime giderek piyasada likidite bolluğu sağlamayı ve talebi arttırarak hem finans hem de reel kesimi normalize etmeyi sağlamıştı. Ancak içinde bulunduğumuz koşullarda tüm devletler vatandaşlarını evde kalmaya yönlendiriyor. Tüketim harcamaları zaruri ihtiyaçlar dışında durdu. Dolayısıyla ekonomik canlılığın en önemli itici güçlerinden biri olan talebin canlanması, hastalık sürecinde zaten teşvik edilmiyor. İşin aslı bu daha uzunca bir süre devam edebilir. Şöyle ki, sağlık örgütleri salgının kontrol alınabilmesi için Haziran ayına işaret etmekte. Bunun oldukça iyimser bir tahmin olduğunu düşünenler bile var. Diyelim ki salgın kontrol altına alındı ve devletler vatandaşlarına rahat olun mesajları vermeye başladı. Bireylerin psikolojileri yine de kısa sürede sokağa rahatlıkla çıkmaya ve tüketmeye yönlenmeyecektir. Dolayısıyla işin talep tarafının normalleşmesi için daha uzunca bir süre var. Öte yandan talep canlanmadan ekonomiyi yeniden hareketlendirmek ve üretimi canlandırmak mümkün değil. Bu da tüm ülkelerde işsizlikte önemli artışlar olacağına işaret etmekte.” dedi.

Açıklanan paketler çare olacak mı?

Koronavirüs salgınına karşı ülkelerin açıkladığı ekonomik paketleri de değerlendiren Prof. Dr. Dilek Teker, “Şu sıralar gözler ülke ekonomilerinin korona salgınının yarattığı ekonomik buhranı aşabilmek için açıklanan paketlere çevrilmiş durumda. Korona paketlerinden birkaçı incelendiğinde; ABD (2 trilyon dolar), Almanya (824 milyar dolar), İngiltere (397 milyar dolar), Fransa (380 milyar dolar), Çin (291 milyar dolar) İspanya (200 milyar dolar), Kanada (107 milyar dolar), İtalya (27.4 milyar dolar) ve Türkiye (15.5 milyar dolar) büyüklüğünde paketler açıkladı. Aslında açıklanan bu paketlerin ekonomik katkılarını daha iyi analiz edebilmek için bu parasal büyüklüklerin, nüfusa ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) oranı ve şüphesiz bu fonların işsizlik yardımı, kredi ya da hibe gibi hangi şartlarda harcanacağı da incelenmeli. Her ne kadar ABD’nin açıkladığı 2 trilyon dolarlık paket başı çekse de, bu paketi nüfusa oranladığınızda kişi başı 1,390 dolarlık bir büyüklüğe işaret etmekte. ABD’de açıklanan paket büyüklüğünün GSYİH’ya oranı ise %9.74. Bu rakamları diğer ülkelerdeki paketler ile karşılaştırdığımızda; Almanya’da açıklanan paket kişi başına 9,842 dolar ve GSYİH’nın %21’i İngiltere’de kişi başına 5,879 dolar Fransa’da 5,672 dolar, İspanya’da 4,254 dolar olurken bu üç ülkede korona mücadele paketlerinin GSYİH’ya oranı yaklaşık %14’tür.” diye konuştu.

Hane halkı için net önlemler alınmalı

Hane halkına yönelik daha net önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Dilek Teker, “Öte yandan Türkiye’de 100 milyar TL’lik (yaklaşık 15.5 milyar dolarlık) bir paket açıklanmıştır. Paketin Türkiye’de kişi başına büyüklüğü yaklaşık 184 dolar olup Türkiye’nin GSYİH’a oranı %2 civarındadır. Rakamlardan da görüleceği üzere bu konuda Almanya ekonomik tedbirde açık ara öndedir. Ancak sadece rakamsal büyüklük değil, şüphesiz bu desteklerin hangi alanda ve nasıl kullanılacağı da oldukça önemlidir. Özellikle Almanya, Fransa ve ABD’nin destek paketleri kullanılacak bu fonların hem reel sektör hem de bireylere hibe olarak verileceğinin ve işsizlik fonlarına aktarılacağının altını çizmektedir. Özellikle açıklanan paketlerde hane halkının refahına verilecek pay, ekonomik durgunluğa çözüm olacak en önemli göstergedir. Türkiye açısından irdelendiğinde şirketlerin yakın zamanda daralan ekonomi ve likidite sorunu ile karşı karşıya kalarak ücretsiz izin ya da işten çıkarma yoluna gitmesi muhtemeldir. Dolayısıyla burada devletimizin, sağlığını korumak için çalıştığı vatandaşların aç kalmaması için de proaktif davranması kaçınılmazdır. Şirketlerin borcunu ötelemek birkaç ay sonra tüketimi ve likiditeyi garanti edemez. Bu nedenle konu, mikro düzey destekle başlamalı ve öncelikle işsiz kalacak hane halkı için daha net önlemler açıklanmalıdır.” dedi.

“Evde Kal” Günlerinde Ambalaj Atıkları Evlerde Ayrı Biriktirilmeli

Ambalaj atıklarının geri kazanımı konusunda Türkiye’nin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu olan ve 2019 yılı faaliyetleriyle 563 bin 554 ton ambalaj atığının geri dönüştürüldüğünü belgeleyen ÇEVKO Vakfı, zorunlu olmadıkça evlerimizden çıkmamamız gereken bu günlerde, atıkların ayrı biriktirilmesinin ve toplanmasının önemine işaret etti.

Türkiye’nin ilk yetkilendirilmiş kuruluşu ÇEVKO (Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme) Vakfı, öncülüğünü yaptığı sürdürülebilir geri kazanım sisteminin gelişimi ve ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanmasının artırılması hedefiyle yaptığı çalışmaları 29 yıldır artan bir ivmeyle sürdürüyor.

“ÇEVKO Vakfı 2019’da 563 Bin 554 Ton Ambalaj Atığının Toplanmasına Destek Oldu.”

Yetkilendirilmiş Kuruluş ÇEVKO’nun, 2019 yılı çalışmalarını başarıyla tamamladığını belirten Genel Sekreter Mete İmer, “Geçtimiz yıl 145 belediye ve 56 lisanslı firma ile iş birliği içinde 563 bin 554 ton ambalaj atığının toplatılarak geri dönüştürüldüğünü belgeledik. Böylece bizimle iş birliği yapan 1.785 piyasaya süren, ulaştığı %54 geri kazanım oranı ile yasal hedeflerini tutturmuş oldu,” şeklinde konuştu.

2019 yılında ÇEVKO’nun iş birliği yaptığı belediyelere 166 bin 831 adet ambalaj atığı toplama ekipmanı ve 7 milyon adedin üzerinde toplama torbası gönderdiğini belirten İmer, “Ayrıca, organizasyonunda yer aldığımız İstanbul Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Olimpiyatı, Marmaris Uluslararası Otomobil Rallisi gibi geniş çaplı etkinliklerde çıkan ambalaj atıklarının toplatılmasını sağladık. Türkiye genelinde 2019’da 94.021 öğrenciye verilen eğitimi destekledik. Yıllardır yapmakta olduğumuz kapı-kapı bilgilendirmelerle bilgilendirilen yurttaş sayısı kümülatif olarak 28.720.000 kişiyi geçti,” dedi.

“Salgınla Mücadelede Ambalajlı Ürünler Tercih Edilmeli; Artan Ambalaj Atıklarının Ayrı Toplanması Sürmeli.”

COVID-19 salgınıyla birlikte, özellikle gıdada, ambalajlı ürünlere ilginin arttığını belirten ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “Dünya çapında bir mücadelenin sürmekte olduğu günlerden geçiyoruz. Ülkemizde de bu salgının yayılmasını azaltmak için evlerde kalmak, mümkün olduğu kadar evlerden çalışmak önemli.Bu süreçte halkımız, çok doğru bir şekilde, ambalajlı ürünleri daha çok tercih eder hale geldi.Ambalaj atığı miktarının artma eğilimine girdiği bu dönemde, bir yandan sağlığımıza dikkat ederken, diğer yandan çevremizi ve ekonomimizi düşünmeliyiz.Büyük zahmetle kurulan geri dönüşüm tesisleri atık ithalatıyla değil, ülkemizde toplanan atıklarla katma değer yaratmayı sürdürmeliler.Bu nedenlerle belediyelerin atıkları kaynağında ayrı toplama hizmetleri daha da önemli bir hal aldı.Belki belediyelerin ve lisanslı toplama-ayırma tesislerinin içinden geçtiğimiz sürece ayak uydurmasını sağlamak için toplama sıklığı azaltılabilir ama kaynağında ayrı toplamanın planlı bir şekilde mutlaka devam etmesi önem taşıyor.” dedi.

“Evde Kaldığımız Günlerde Ambalaj Atıklarımızı Ayrı Biriktirmeyi Sürdürmeliyiz.”

“Evde Kal” çağrısına uyumun, kamu – toplum iş birliği içerisinde giderek arttığını söyleyen ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, “ÇEVKO Vakfı çalışanları olarak bizler de 17 Mart’tan itibaren evden çalışma düzenine geçtik.Öte yandan, atık toplama gibi bazı hizmetlerin sürmesi halk sağlığı açısından kaçınılmaz. İş birliği içinde olduğumuz belediyeler ve lisanslı firmalara, bu hizmetin sürmesi için, mümkün olan desteği vermeyi sürdürüyoruz.Çevremizin kirlenmemesi için özellikle bu süreçte bireyler olarak daha duyarlı olmalıyız.Ambalaj atıklarımızı evlerimizde uygun şekilde ayrı biriktirip, gelen belediye araçlarına vermeli veya alışveriş gibi nedenlerle evden zorunlu olarak çıktığımızda bunları mahallelerde yer alan kumbaralara atmalıyız.Bu sayede hem çevremizin temizliğine hem de ülke ekonomisine katkı sağlamış oluruz.” dedi.

Petkim, Tıbbi Malzeme ve Ambalaj Hammaddelerinin Üretimine Ağırlık Veriyor

Yeni tip koronavirüse karşı Türkiye’nin mücadelesi sürerken, tıbbi malzeme ve cihazların önemi de giderek artıyor. Bu zorlu süreçte Türkiye’nin ihtiyacı olan hammaddeleri üreten Petkim, tıbbi malzemelerin ve ambalajların hammadde üretimine ağırlık vererek talepleri karşılamak için 24 saat kesintisiz çalışıyor. Petkim, son dönemde büyük talep gören maske ve tulum kumaşı için gelen hammadde talebinin de tamamını karşılıyor.

Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı SOCAR Türkiye’nin iştiraki Petkim, tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (KOVID-19) salgınına karşı verilen mücadelede, üretim planını iç piyasanın ihtiyacına yönelik olarak sürdürüyor. Plastik, medikal ve ambalaj sanayii için hammadde tedarikinde kritik bir role sahip olan Petkim, Türkiye’de bu zor dönemde ihtiyaç duyulan hammaddeleri tedarik etmeye aralıksız olarak devam ediyor.

Türkiye’nin ilk ve tek entegre petrokimya tesisi Petkim, virüse karşı önlem amacıyla kullanımı artan ambalaj, tek kullanımlık plastik ve medikal ürünlerin hammadde talebini 24 saat kesintisiz üretim yaparak karşılıyor. Söz konusu ürünler için petrokimya sektörünün tedarik zincirinin kritik bir önem taşıdığını kaydeden SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Başkanı ve Petkim Genel Müdürü Anar Mammadov, “Dünya plastik endüstrisi, yeni tip koronavirüs salgını ile mücadelede ürünleriyle ön saflarda yer alıyor. Türkiye’de bu sektörün en önemli oyuncusu olarak 55 yıldır iç piyasaya tedarik sağlıyor, petrokimya ürünleri ihtiyacının yaklaşık yüzde 18’ini karşılıyoruz. Hammadde sağladığımız plastik sektörü, hastaların tedavisi ve sağlık personelinin korunması için gerekli olan malzemelerin üretimini yaptığı için hammadde sorunu yaşamamalı. Bu zorlu dönemde ithalat yerine iç piyasadaki üreticilerle ivedi ve yerli çözümler geliştirebilmenin ülkemiz için ne kadar değerli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Petkim olarak bu süreçte yerli üreticinin hammadde taleplerine kesintisiz yanıt vererek üzerimize düşen sorumluluğu büyük bir özveri ile yerine getiriyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

‘ÜRETİM VE DAĞITIM KESİNTİSİZ KARŞILANIYOR’

Yeni tip koronavirüs nedeniyle global ekonominin olumsuz etkilendiğine de dikkat çeken Anar Mammadov sözlerine şöyle devam etti: “Bu süreçte Petkim olarak operasyonlarımız devam ediyor. Üretimimizde, bu dönemde ihtiyaç duyulan tıbbi malzemelerin ve ambalajların girdi türlerine ağırlık verirken, gelen talepleri karşılamak için büyük bir özveri ile çalışıyoruz. Örneğin son günlerde çok fazla gündemde olan maske ve tulum kumaşı üretiminde kullanılan ‘polipropilen nonwoven’ türünden gelen taleplerin tamamını karşılıyoruz. Bu kritik süreçte Petkim olarak, bu ürünlerin satış fiyatlarında herhangi bir artışa gitmezken üretim ve dağıtımı kesintisiz yerine getirmek için de var gücümüzle çalışıyoruz.”

Türkiye İMSAD ‘Mart 2020 Sektör Raporu’ Açıklandı

Supply of cement
Contractor discussing supply of cement with coworker near line of trucks

KORONAVİRÜS SALGINI ETKİLERİNİN MART AYI VERİLERİNDE ORTAYA ÇIKMASI BEKLENİYOR

İnşaat malzemeleri sanayi üretimi 15 ay sonra ilk kez ocak ayında arttı

Türkiye İMSAD, yapı sektörü ve ekonomi çevreleri tarafından dikkatle izlenen aylık sektör raporunu açıkladı. ‘Türkiye İMSAD Mart 2020 Sektör Raporu’na göre; yeni yıla hızlı bir başlangıç yapan inşaat malzemeleri sanayi üretimi, 2020 yılı ocak ayında 2019 yılı ocak ayına göre yüzde 9,3 arttı. Böylece 15 aydır gerileyen sanayi üretimi yeniden ilk kez ocak ayında arttı. Koronavirüs salgını etkilerinin mart ayı verilerinde ortaya çıkması bekleniyor.

İnşaat malzemesi sektörünün çatı kuruluşu Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından hazırlanan ‘Mart 2020 Sektör Raporu’nda şu tespitler yer aldı: İnşaat sektörü 2018 ve 2019 yıllarındaki finansal dalgalanmalar ve mali şoklardan en çok etkilenen sektör oldu. Bu nedenle genel ekonominin 2019 yılında yüzde 0,9büyümesine karşın inşaat sektörü yüzde 8,6 küçüldü. Kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle, ekonomideki genel iyileşme inşaat sektörüne yansımadı. İnşaat sektöründe yeniden büyümenin sektörün iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunların çözümü ile mümkün olduğu görüldü.

2020, inşaat sektörü için yeni bir küçülme yılı olabilir

2020 yılının ilk çeyrek döneminde inşaat sektörünün faaliyetlerinde toparlanma eğilimi ve talepte iyileşme görülmeye başlandı. Finansman tarafında da koşullarda iyileşmeler görüldü. Ancak koronavirüs etkisi bu göreceli iyileşmeye ara verdi. İnşaat sektörü ve faaliyetleri de koronavirüs salgınından olumsuz etkilendi. Bu nedenle iyileşmenin henüz çok başında olan ve kırılganlığını koruyan inşaat sektörü 2020 yılında da küçülme ile karşı karşıya kalabilir. Koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında Türkiye’de birçok iktisadi faaliyete geçici olarak ara verildi. İnşaat sektörü faaliyetleri ise henüz bu kapsamın dışında kalıyor. İnşaat sektörü faaliyetleri devam ediyor. Ancak inşaat firmaları ve müteahhitler önlem amacıyla işlerini yavaşlatıyor veya bazı projelerinde işlere geçici olarak ara veriyor. Koronavirüs salgınının ulaştığı boyut, inşaat faaliyetlerini de artan oranda etkilemeye başlıyor.

İnşaat, destelenecek sektörler arasında yer aldı

Koronavirüs salgını nedeniyle ekonomide birçok destek paketi ve önlemi açıklanıyor. Bu önlemlerden bir tanesi de Nisan-Haziran dönemine ilişkin SGK primi, muhtasar ve KDV ödemelerinin 6 ay ertelenmesi oldu. İnşaat sektörü de bu seçilmiş sektörler içinde yer aldı. Buna göre; bina projelerinin geliştirilmesi, ikamet amaçlı binalar ile ikamet amaçlı olmayan binaların inşaatı, binaların yeniden düzenlenmesi ve yenilenmesi faaliyetleri, yıkım işleri, ısıtma, havalandırma, soğutma ve iklimlendirme sistemlerinin kurulumu, binaların iç ve dış boyama işleri, duvar ve yer kaplama gibi bina inşaatı ile özel inşaat faaliyetleri yürüten tüm firmalar bu destek kapsamına alındı.

İnşaat malzemeleri sanayisi, vergi desteği kapsamında yer almadı

İnşaat sektörü, koronavirüs salgınından en çok etkilenen sektörlerden biri olarak değerlendiriliyor. Bu olumsuz etkilenmenin inşaat malzemeleri sanayisine de yansıması bekleniyor. İnşaat malzemelerinin perakende satışını gerçekleştiren firmalar destek kapsamı içinde yer alıyor. Nitekim perakende satış yapan firmaların bir bölümü zorunlu olarak zaten kapatma kararı kapsamında. Perakende satışlardaki bu yavaşlamanın da inşaat malzemeleri sanayi üretimini ve firmalarını olumsuz etkilemesi bekleniyor. Doğal taş ve mermer, demir-çelik, alüminyum, mutfak ve banyo mobilyaları hariç inşaat malzemeleri sanayisi vergi desteği kapsamında yer almadı.

İnşaat malzemeleri sanayi üretimi ocak ayında yüzde 9,3 arttı

İnşaat malzemeleri sanayi üretimi 2020 yılına hızlı bir başlangıç yaptı. Üretim, 2020 yılı ocak ayında 2019 yılı ocak ayına göre yüzde 9,3 arttı. Böylece 15 aydır gerileyen sanayi üretimi yeniden ilk kez ocak ayında arttı. 2018 ve özellikle 2019 yılındaki daralmanın ardından yaşanan üretim artışında iç pazardaki hareketlenme ile ihracattaki miktar artışı belirleyici oldu. Ayrıca kuvvetli bir baz etkisi de yaşandı.

Ocak ayında 22 alt sektörün 15’inde üretim bir önceki yılın ocak ayına göre yükseldi. 6sektörde ise üretim geriledi. Ocak ayında hazır beton üretimi geçen yılın aynı ayına göre değişmedi. Ocak ayında üretimde en yüksek artış yaşanan ilk beş sektör şunlar oldu; birleştirilmiş parke ve yer döşemeleri, seramik kaplama malzemeleri, düz cam ve yalıtım camları, inşaat boya ve vernikleri ile çimento.

2020 yılı ocak ayında üretiminde gerileme yaşanan alt sektörler ise çimento ve betondan eşyalar, metalden kapı ve pencereler, plastik inşaat malzemeleri, ahşap inşaat malzemeleri, tuğla ve kiremit ile işlenmiş taşlar oldu. İnşaat malzemeleri sanayisi üretimde yeni yıla hızlı bir başlangıç yaptı ancak alt sektörler itibarıyla üretim performansı oldukça farklılık gösterdi. Bu nedenle üretimde dengeli ve genele yayılan bir büyümenin başladığını söylemek için henüz erken olduğu görüldü.

2020 yılı ocak ayında ihracat yüzde 10,2 arttı

İnşaat malzemeleri ihracatı yeni yıla iki haneli artış ile başladı. 2020 yılının ocak ayında inşaat malzemeleri ihracatı, geçen yılın ocak ayına göre yüzde 10,2 arttı ve 1,76 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. 2020 yılı ocak ayında, aylık ihracat artışı hızlandı. Böylece yeni yıla ihracatta hızlı bir başlangıç yapıldı. Yeni yıla girerken ticaret savaşlarının hafiflemesi ile Brexit belirsizliğinin ortadan kalkması dünya ticaretine ve ihracata ümit verdi. Ancak ocak ayı ihracatında koronavirüs salgınının etkileri henüz görülmedi. Salgın etkilerinin şubat ayında başlayarak mart ayı ihracat verilerinde önemli ölçüde ortaya çıkması bekleniyor.


İnşaat sektörü güven endeksi mart ayında 6,6 puan yükseldi

İnşaat sektörü güven endeksi 2020 yılına çok önemli bir artış ile başlamış, sektörün güven endeksi yeni yılın ilk ayında 15,6 puan birden artmış, şubat ayında 0,1 puanlık bir düşüş yaşamıştı. Mart ayında ise inşaat sektörü güven endeksi 6,6 puan ile yine önemli bir artış gösterdi. İnşaat sektörü yılın ilk çeyrek döneminde güven artışı ile moral buldu. Koronavirüs salgını etkilerinin henüz güvene yansımadığı da görüldü.

Mevcut inşaat işleri seviyesi mart ayında 3,8 puan arttı

Mevsimsellik ile inşaat işlerinin yavaşladığı ocak ayında mevcut inşaat işleri büyük ölçüde korunmuş, şubat ayında da mevcut inşaat işleri 5 puan birden artmıştı. Mart ayında ise mevcut inşaat işleri seviyesi 3,8 puan daha yükseldi. Yeni alınan siparişler mevcut işleri desteklemeye başladı. Ekonomideki toparlanma da inşaat sektöründeki işlere gecikmeli olarak olumlu katkı sağladı. Koronavirüs salgınının mevcut işler üzerinde etkisi ise henüz sınırlı kaldı.

Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Nur Aksakal’dan Kovid-19 Açıklaması

Doctors shake hands
Handshake of two doctors' hands in medical gloves

Kovid – 19 salgını yayılmaya devam ederken vatandaşların da aklına birçok soru takılıyor. “Neler yapmalı, nasıl tedbir almalı, maske ya da eldiven kullanmalı mıyım?” bu soruların başında geliyor. Bu ve daha fazla sorunun yanıtını Gazi Üniversitesi’nden Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Nur Aksakal Radyo Trafik ortak yayınında verdi.

“BU VİRÜSTEN KİMSE MUAF DEĞİL”

Prof Dr. Nur Aksakal öncelikle kişilerin hastalığa karşı riskini çok iyi anlaması gerektiğini söylüyor. “Hangi yaşta olursanız olun kişiler hastaneye yatmayı gerektirecek kadar hasta olabiliyorlar.” diyen Aksakal her yaş grubundan kişilerin hastalanabildiğini vurguluyor. Yeni tip koronavirüsten kimsenin muaf olmadığını söyleyen Aksakal şöyle devam ediyor:

“Bu virüsten kimse muaf değil. O nedenle herkesin kendi durumunu bir risk algısı yönünden değerlendirmesi lazım. Çalışan biri ise evden çalışmaya devam edebilir mi, evden çalışmayı tercih edebilir mi ya da evde kalabilir mi? Birincisi bu. İkincisi, zaten çalışmıyorsa kişinin dışarıya çıkmasını gerektirecek haller dışında mutlaka evde durmasını öneriyoruz zaten. Ama dışarı çıkması gerekenler için ekstra önerilerimiz olacak. Evde duran birisinin zaten başka biri ile de teması yoksa dışarı çıkıp – gelen birisi ile, şu anda korunduğunu düşünüyoruz. Yani market alışverişleri idi, giriş çıkışlardı vs. bunlar hakikaten önlem alınması gereken ama birincil olarak hastalık kaynağı olan şeyler değil. Yani evde duran kişi özellikle dışarıdan gelen biri ile teması yoksa çok fazla enfekte olmuyor. O yüzden ‘Evde durun!’ diye ısrar ediyoruz.”

DIŞARI ÇIKMAK ZORUNDA OLAN KİŞİLER NELER YAPMALI?

Prof. Dr. Nur Aksakal dışarı çıkmak zorunda olan kişilerin de iki şeye çok dikkat etmesi gerektiğini söylüyor:

“Dönüşte mutlaka ya da o gittiği yerlerde hasta insanlardan uzak durmak ve o kişilerin hasta olabileceğini dikkate almalı, onlarla sosyal mesafeyi korumalı, birincisi bu. İkincisi de hijyen. Eve dönüşlerde mutlaka eli, hatta orada mümkünse dezenfekte edilmesi, üstün tamamen çıkarılıp ayrı bir yerde – balkon olabilir ya da girişte asılı halde olabilir – yani normal bir temiz alan belirlenerek bu temiz alana kıyafet ve ayakkabı vs. ile girilmemesine dikkat edilmesi.”

ALINAN MALZEMELERE NE GİBİ BİR İŞLEM UYGULANMALI?

Kovid – 19 salgını ve bulaşma şekli göz önünde bulundurulduğunda vatandaşların bir diğer önemli sorusu dışarıdan eve getirilen malzemelere ne gibi bir işlem uygulanması gerektiği yönünde oluyor. Bu yöndeki soruya ise Prof. Dr. Nur Aksakal’ın cevabı şöyle oluyor:

“Alışveriş vs. yapıldıysa, eve getirildiyse, alışverişler mümkün olduğunca bozulmayacak olanlar girişte bir yerde, bir süre 3-4 saat olabilir 5-6 saat olabilir, balkonlarda uygunsa bir yer olabilir, bekletilmesi… Bunu neden söylüyorum? Bazı şeyleri uzun süre bekletemezsiniz ya da risk daha azdır. Dışındaki kabı çıkarıp kullanmaya başlayabilirsiniz. Yani bu malzemeye göre de değişir. Ama dışarıda 5-6 saat beklettiğiniz bir malzemenin artık daha fazla enfeksiyon kaynağı olduğunu düşünmüyoruz ve kabul etmiyoruz.”

MASKE VE ELDİVEN KULLANIMI

Kovid – 19 salgını ile birlikte bir diğer önemli soru ise maske ve eldiven kullanımına yönelik. Prof. Dr. Nur Aksakal bu konuda da önemli bilgiler veriyor:

“Maske takıldığında yayılımın azaldığına yönelik bir takım tartışmalar var. Ama tamamen şöyle bakmak lazım olaya; bir, maskeye ulaşabiliyor musunuz? Mesela aynı maske defalarca kullanılamaz. Tek sefer kullanılmalı. Kulağınızdan tutarak o plastik kısmından çıkarıp takmanız gerekir. Siz bu kurallara uymuyorsanız, elinizde yeterli miktarda maske yoksa, aynı maskeyi sürekli kullanıyorsanız daha çok risk alabiliyorsunuz.”

“Risk alan kişiyseniz, evinizde hasta varsa, evinizde izole olan biri varsa, pozitif biri olduğundan şüpheleniyorsanız vs. maskeye ulaşabilmeniz anlamında maske kullanımı çok kıymetli. Ama diğer taraftan da rutinde her zaman dışarı çıkarken ya da herhangi bir ortamda maske takmak başka sorunları da beraberinde getiriyor.”

“SAHTE BİR GÜVEN OLUŞTURUYOR”

“Eldiven tamamen farklı bir olay. Özellikle marketler… Dün Ankara İl Pandemi Kurulunda bu gündeme geldi, önerilerimiz arasına yazdık. Özellikle marketlerde ya da temizlik alanlarında vs. böyle çok yaygın bir eldiven kullanımı başladı. Bu da sahte bir güven oluşturuyor. Çünkü eldiven giydiğinizde, elinizden aslında çok farklı bir şey değil. Eliniz ne kadar kirleniyorsa o eldiven o kadar kirleniyor. Ama şöyle bir sıkıntısı var eldivenin ekstradan; eliniz kirlendiğinde el dezenfektanı kullanabiliyorsunuz, gidip yıkayabiliyorsunuz. Ama eldiven takıldığında saatlerce aynı eldiven üstüne virüs yükünü artıracak şekilde o teması devam ettirdiğinizde daha büyük risk altına giriyorsunuz. Eldiveni çıkarmak mesela başlı başına bir işlem gerektirir, bilgi gerektirir. Doğru şekilde çıkarmak, doğru yere atmak başkalarına risk vermemek adına çok önemlidir. Kesinlikle eldiven takılmasın, eldivenler çıkarılsın… Ha tabi çok kirli bir iş yapıyorsunuzdur. Rutinde zaten eldiven gerekiyordur. O konu dışı. Ama kasiyerler, normalde eldivensiz çalışan kişilerin eldiven takması hakikaten toplum adına riski artıran şeyler ve hiç önermiyoruz. Bu birincisi. İkincisi de elden geçmiyor bu virüs. Nereden geçiyor? Elinizi ağzınıza, gözünüze, burnunuza temas ettirdiğinizde yani virüs normalde girecek yere ulaştığında sorun yaşanıyor. O yüzden eli temiz tutmak, belki o kasiyerlerin olduğu yerde bir dezenfektan bulundurmak, el yıkama imkanlarını çoğaltmak çok daha etkin ve koruyucu olacak.”

Araştırma İnfografik ;Corona Virüs Etkisi Covid-19 Gündelik Tercihlerimizi Ne Kadar Değiştirdi?

Corona Virüs Etkisi Araştırması Covid-19 Gündelik Tercihlerimizi Ne Kadar Değiştirdi?

Tüm dünyayı etkisi altına alan corona virüs salgını ülkemizde de insanları evden çıkmamaya mecbur bırakıyor. İnsanların günlük yaşamlarındaki alışkanlıklarını ve tercihlerini değiştirmesinin yanı sıra dijital ortamda da büyük değişikliklere neden oluyor. Toplu taşımadan market alışverişine, mobil oyunlardan sosyalleşmeye kadar hayatımızın her alanında kadar tercihlerimizi değiştiriyor.

AdColony’nin Türkiye dahil, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’yı kapasayan EMEA bölgesinde 14-75 yaş arası katılımcılarla yaptığı “Corona Virüs Etkisi Araştırması” ise salgın sebebiyle değişen alışkanlıklarımızı çarpıcı verilerle gözler önüne seriyor.

Katılımcıların %20’si artık toplu taşıma kullanmadığını belirtiyor. Evden çıkmayarak kendimizi izole ettiğimiz bu günlerde ise katılımcıların %54’ü daha fazla ev temizliği yaptığını söylüyor. Zorunlu olmadıkça dışarı çıkmadığımız şu günlerde kullanıcıların %31’i market ziyaretlerini en aza indirdiğini ve %41’inin de artık online alışverişe geçiş yaptıklarını bildiriyor.

Evde yapılacak en keyifli aktivitelerden mobil oyunlar özeline cevaplara baktığımızda katılımcıların %47’si her gün mobil cihazlarından oyun oynadıklarını, %32’si ise mobil cihazlarına yeni oyunlar yüklediklerini söylüyor. Stresten, gündelik düşüncelerden uzaklaşmak ve rahatlamak için mobil oyun oynadıklarını söyleyenlerin oranı ise %85.

Reklam verenlerin potansiyel müşterilerine ulaşmak için bu dönemde en etkili yol olan mobil reklamlar alanına bakıldığında, katılımcıların %26’sı ihtiyacı olabilecek ürünü fark ettiren reklamları tercih ederken, %35’i user-initiated denilen kullanıcı tarafından kontrol edilebilen reklamlara daha sıcak yaklaşıyor.

AdColony EMEA ve LATAM Genel Müdür Volkan Biçer mobil dünyada olan değişimi şu sözlerle yorumluyor; “ Corona virüs aktif sosyal yaşamı sınırlandırıp ve fiziksel mesafeyi artırdıkça, insanların dijitale daha da yakınlaşması tabi ki kaçınılmaz oluyor. AdColony olarak biz de 30 ülkeyi yönettiğimiz İstanbul ofisimizdeki 180 çalışanımızla birlikte 10 Mart günü itibariyle evden çalışma sistemine geçtik ve online toplantılar ve iş takibi ile süreci yönetmeye devam ediyoruz. Evde geçirdiğimiz vakit arttıkça, günlük stresten kaçmak için de en kafa dağıtıcı yöntem olarak mobil oyunlar karşımıza çıkıyor. 24 Şubat haftası 9 Mart haftasını karşılaştırdığımızda; mobil oyun oynama sürelerinde %21 artış gösterdiğini görüyoruz. Oyun uygulamalarındaki trafiklerde de bu iki hafta arasında %14.6’lık bir artış bulunuyor. Aynı şekilde yapılan araştırmalara göre kullanıcılar %21 daha fazla oyun içi reklam izliyorlar. Bu da reklamverenler için oyunların yine bir mecra olarak gündemde kalmasını sağlıyor.”

 

​​Rolls-Royce Paralel Tedarik Zinciri Kuruyor

Cropped image of business man driving car
Cropped image of business man in suit driving car

Rolls-Royce, Birleşik Krallık’taki solunum cihazı tedarikinin artırılmasına katkıda bulunmak için, solunum cihazı tasarım seçeneklerinin üretimini araştıran ve yoğun çalışmalar yürüten VentilatorChallengeUK Konsorsiyumu’nun bir üyesi konumunda bulunuyor.

Konsorsiyum, üzerinde uzlaşılan tasarımların üretiminin mevcut teknolojilere dayanarak hızlandırılması konusunda kısa süre önce Birleşik Krallık Hükümeti’nden resmi bir talep aldı. Bu tasarımlar, Birleşik Krallık tedarik zincirinde halihazırda bulunan ve üretimi yapılan malzemeler kullanılarak hayata geçirilebilecek.

Rolls-Royce Kontrol Sistemlerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Craig Askew konuyla ilgili olarak: “Rolls-Royce, COVID-19 ile mücadelede önemli bir rol oynuyor. İhtiyaç duyulan solunum cihazlarının üretimini artırmaya odaklanmış bir konsorsiyumda yer almaktan gurur duyuyoruz. Hayatların kurtarılmasına yardımcı olabilecek cihazlar üretmek için tam hızda çalışmaya odaklanacağız. Böylesine zorlu bir görevi tereddüt etmeden kabul eden tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.” dedi.

Paralel tedarik zinciri kuruluyor

Rolls-Royce, konsorsiyum çerçevesinde GKN Havacılık’ın kurduğu yeni bir montaj tesisine malzemelerin hızlı bir şekilde temin edilmesini sağlamak amacıyla paralel bir tedarik zinciri kuracak. Mevcut tedarik zinciri, mevcut üreticinin artan arzını karşıladığı için paralel bir tedarik zinciri kurmak hayati bir öneme sahip. Ekip, sahip olduğu becerileri ve uzmanlıkları tamamen farklı bir ürüne ve sektöre uyguluyor. Uygun tedarikçilerin belirlenmesi, bu tedarikçilerle yüklenici sözleşmesi yapılması ve sürece hızlıca dahil edilmeleri, karşılaşılacak başlıca zorluklar arasında yer alıyor. Ekip, odağını tamamen tedarik zincirinin doğru kalitede ve doğru oranda bileşenler üretmesini sağlamaya yönlendirmiş durumda. İkisi de eşit derecede önem arz eden bu görevlerin hayata geçirilmesini sağlamak için Siemens Medical ile işbirliği içinde çalışmalarimiz devam ediyor.

Projenin Program Lideri Nigel Pearce ise görüşlerini “İnsanların bu kadar zor bir dönemde bu duruma böylesine iyi reaksiyon göstermeleri beni çok şaşırttı. Rolls-Royce ekibinin kolektif yeteneğinden faydalanarak bu projeye hızla destek olmayı amaçlıyoruz. Ekip, yeni bir tedarik zincirinin inanılmaz bir gelişme ve büyüme hızına sahip olduğu konusunda bilgilendiriliyor. Ardından birkaç dakika içinde kolları sıvayıp gözlerini bile kırpmadan ülkeyi bu zor dönemde desteklemek adına imkansız görünen şeyi mümkün kılmak için harika fikirler ve planlamanın yanı sıra kişisel adanmışlıklarını da ortaya koyuyorlar.” sözleriyle dile getirdi.

Ekibin daha da büyümesi planlanıyor

Solunum cihazı ekibi sürekli olarak büyümekte olup; normalde Solihull’daki Kontrol Sistemleri iş kolumuzda çalışan kontrolörler, vana ve pompa uzmanları ile genellikle Derby kampüsünde görev yapan ticaret, tedarik ve program yönetimi uzmanları şu an ekip bünyesinde çalışıyor. Önümüzdeki günlerde ekibin daha da büyümesi planlanıyor. Ayrıca günün her saatinde çalışabilmek için ABD’den de destek alınıyor. Tedarik zinciri kurulduktan sonra malzemelerin taşınması için Accenture ile çalışılacak. Hayati önem taşıyan bu programa daha fazla katkıda bulunup bulunamayacağını görmek adına Rolls-Royce, Solihull’daki ve diğer tesislerindeki üretim ve montaj kapasitesini de değerlendiriyor.

Ayrıca Rolls-Royce, bu dönemde, Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Sistemi NHS’e daha fazla solunum cihazı temin edilmesi için hükümete, diğer şirket, kurum ve kuruluşlara da daha kapsamlı destek sunmaya devam ediyor.

Shell’den Sağlık Bakanlığı’na 5 Milyon TL Değerinde Akaryakıt Desteği

Shell & Turcas, T.C. Sağlık Bakanlığı’nın Yeni Koronavirüs (COVID-19) enfeksiyonu ile ülke çapında yürüttüğü yoğun mücadeleye destek olabilmek adına, mücadeleye katılan Bakanlık bünyesindeki sağlık çalışanları, ambulanslar ve diğer araçların kullanımı için Bakanlığın uygun gördüğü şekilde dağıtılmak üzere 5 milyon TL değerinde akaryakıt desteği sağlıyor.

Yaşanan bu zorlu dönemi sağlıklı bir şekilde atlatabilmek için tüm dünyanın el ele vermesi gerektiğini vurgulayan Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, “Bu mücadelede emeği geçen, katkısı olan herkese yürekten teşekkür ediyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberlik içinde bu zor günlerin de üstesinden geleceğine inancımız tam.” dedi.

Shell & Turcas, T.C. Sağlık Bakanlığı’nın Yeni Koronavirüs (COVID-19) enfeksiyonu ile ülke çapında yürüttüğü yoğun mücadeleye destek olabilmek adına, mücadeleye katılan Bakanlık bünyesindeki sağlık çalışanları, ambulanslar ve diğer araçların kullanımı için Bakanlığın uygun gördüğü şekilde dağıtılmak üzere 5 milyon TL değerinde akaryakıt desteği sağlıyor.

Toplumun genel olarak evde kalmasının, bu sürecin sağlıkla ve başarıyla atlatılabilmesi için elzem olduğunu ifade eden Erdem, bununla birlikte bazı sektörlerin, temel ihtiyaçların karşılanabilmesi için özveriyle çalışmaya devam ettiğini, Shell & Turcas olarak da kesintisiz hizmet verdiklerini vurguladı. Shell, Türkiye’deki faaliyetlerinde, ülke çapındaki istasyon ağı ile güvenli ve sağlıklı bir şekilde müşterilerine hizmet verirken, aynı zamanda kurumsal müşterilerinin toptan akaryakıt, kimyasal, elektrik, doğalgaz ve madeni yağ tedariği için acil ihtiyaçlarını kesintisiz karşılıyor.

Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, “Shell olarak en büyük önceliğimiz çalışanlarımızı, müşterilerimizi, paydaşlarımızı Yeni Koronavirüs (COVID-19) salgınından korumak ve ülkemizde salgınla mücadeleye katkıda bulunmak. Akaryakıt, madeni yağ, kimyasallar, doğalgaz gibi bu mücadele için elzem ürünlerimizi bayilerimiz ve distribütörlerimiz ile beraber kesintisiz olarak müşterilerimize sunmaya devam ediyoruz. İstasyonlarımız, depo ve terminallerimiz ve madeni yağ fabrikamızda ulaşım ve taşımacılığın kesintisiz devamı için özveriyle çalışan personelimize bir kez daha teşekkür ediyorum. Tabii tüm faaliyetlerimizde ilgili mercilerce tavsiye edilen ve tıbbi bilimsel bilgiye dayalı tüm tedbirleri alıyoruz.” dedi.

Herkesin el ele vermesi gereken bir dönemden geçildiğini belirten Ahmet Erdem, “Sağlık Bakanlığımızın ülke çapında yürüttüğü yoğun mücadeleye destek olabilmek adına, mücadeleye katılan Bakanlık bünyesindeki sağlık çalışanları, ambulanslar ve diğer araçların kullanımı için Bakanlığın uygun gördüğü şekilde dağıtılmak üzere 5 milyon TL değerinde akaryakıt desteği sağlamaya karar verdik. Bu mücadelede emeği geçen, katkısı olan herkese yürekten teşekkür ediyoruz. Ülkemizin birlik ve beraberlik içinde bu zor günlerin de üstesinden geleceğine inancımız tam.” dedi.

LG’den Zorlu Dönemlerde Destek

Student learning at home with online lesson
High angle view of video conference with teacher on laptop at home. College student learning maths while watching online webinar, listening audio course. Top view of girl in video call with personal tutor on computer, distance and e-learning education concept.

LG, içerisinde bulunduğumuz zorlu dönemde, evde kalmayı destekliyor, ürün ve hizmetleriyle tüketicilerin yanında olmanın yanı sıra, sağlık kuruluşlarına yaptığı destekle mücadeleye katkı sağlıyor.

LG, kıyafetlerden mutfak eşyalarına kadar pek çok alanda maksimum hijyen sağlayan ürünlerin yanı sıra, tüketicilerin evde kalmalarını destekleyen, son teknolojiye sahip TV ve beyaz eşyalarını kullanıcıya sunuyor. Düzenlediği farklı ve eğlenceli yarışmalarla da tüketicileri evde eğlendiren LG, hizmet sunmaya devam eden teknik servis, müşteri hizmetleri, Whatsapp hattıyla da tüketicilerden gelen soruları yanıtlıyor. İçerisinde bulunduğumuz dönemde sağlık kuruluşlarına destek de veren LG; buzdolapları, TV’ler ve çamaşır makinelerinin yanı sıra, ateş ölçerler, tansiyon aletleri ve tek kullanımlık koruyucu tulum bağışında bulunmaktadır.

LG’den Coronavirüs ile Destek Kapsamında Anlamlı Bağış

LG, Coronavirüs ile mücadele çalışmaları kapsamında kullanılmak üzere, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ek Hizmet Binası’na bağışta bulundu. LG’nin gerçekleştirdiği bağış kapsamında, LG Buzdolapları, LG TV’ler ve LG Çamaşır Makinelerinin yanı sıra, ateş ölçerler, tansiyon cihazları, tek kullanımlık koruyucu tulumlar da yer alıyor. LG, sağlık alanındaki desteklerini devam ettiirmek adına temaslarını sürdürüyor.

LG Tüketicilerle El Ele

Tüketicilerin evde olduğu şu dönemde, onlara hijyen, eğlence ve eğitim alanlarında destek olan LG, çocukları bir süre evlerinden eğitim alacak tüketicilere de kolaylık sağlıyor. LG Smart TV kullanıcıları, ilk, orta ve lise eğitimlerinin uzaktan eğitim yoluyla verildiği EBA TV yayınlarına, LG Smart TV platformunda bulunan TRT İzle uygulamasından kolayca erişebiliyorlar.

LG, Müşteri Hizmetleri ve Teknik Servis Hizmetleri ile tüketicisinin yanında olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde hizmete açılan 0530 918 65 43 numaralı WhatsApp hattının yanı sıra, LG Müşteri Hizmetleri ve LG Teknik Servisi de, her türlü güvenlik ve hijyen önlemi alınarak hizmetine devam ediyor. Böylelikle, LG tüketicileri, evlerinde oldukları dönemde, her hangi bir teknik sorun nedeniyle mağduriyet yaşamıyorlar.

LG ile Evde de Eğlence Mümkün

Evde geçirilen günlerin en önemli eğlence kaynağı olan TV’ler LG ile yeni bir boyut kazanıyor. OLED ve NanoCell TV’ler üstün görüntü ve ses kalitesi, yapay zeka özellikleri, zengin Smart TV uygulamaları ve şık tasarımlarıyla evinizin yeni eğlence üssü haline geliyor.

LG’nin her sene merakla beklenen, eğlenirken kazandıran yarışması Infogram ise, evden geçirilen bu döneme özel olarak yeniden düzenleniyor. LG Infogram’la 5 farklı kategorideki soruları bilip, verilen görevleri tamamlayan yarışmacılar, çamaşır makinesinden televizyona, akıllı telefondan klimaya birbirinden farklı LG ürünleri kazanma şansı elde ediyor.

Hijyen Her Şeyin Başında Geliyor

Enfeksiyona neden olan bakterileri ve alerjenleri yüzde 99,9’a varan oranda yok ettiği, İngiliz Alerji Derneği ve Intertek gibi uluslararası saygın laboratuvarların yanı sıra, Türkiye’de de Sağlık Bakanlığına akredite olan, bağımsız laboratuvar Ekoteks’ten de tasdik edilen LG “Steam™” özellikli çamaşır makineleri, özellikle enfeksiyon salgınlarının çoğaldığı dönemlerde tüketicilerin en büyük yardımcısı haline geliyor. Yine buhar teknolojisi ile çalışan, LG TrueSteam donanımlı bulaşık makineleri de, buharın doğal sıhhi özelliklerinden faydalanarak tabakları, mutfak aletlerini, bardakları ve tencereleri tamamen temizlemek ve dezenfekte etmek için saf buhar parçacıkları üretiyor.

Ayrıca LG, sosyal medya hesapları aracılığıyla hijyen ve virüslerden korunma konusunda bilgi veriyor.

LG NatureFRESH™ Buzdolabı ise, meyve ve sebzeleri 7 güne kadar daha uzun süre taze tutuyor. Bu da, tüketicilerin sıklıkla alışverişe çıkamadığı dönemlerde, uzun dönemli ihtiyaçlarını depolayıp, ilk günkü tazeliğinde tüketmelerini sağlıyor.

Coronavirüsle mücadelede birlik olmanın önemine değinen LG Türkiye Başkanı Jeff Cheh, “LG Türkiye olarak, biz de “evdekal” çağrısına uymayı, zorunlu olmayan durumlar dışında evden çıkmamayı ve sosyal mesafemizi korumayı bir kez daha hatırlatıyoruz. Bu zorlu süreçte, gerek hizmetlerimiz, gerek ürünlerimiz, gerekse de desteklerimizle Türk halkının ve tüketicilerimizin yanında olmayı kendimize bir borç biliyoruz. Hep birlikte, dayanışma içerisinde, bu dönemi kısa sürede atlatacağımıza olan inancımız tam” şeklinde konuştu.