2019 Yılı Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Ödülleri Sahiplerini Buldu.

Bu yıl 13.sü düzenlenen Buyer Network B2B Konferanslar Serisi, 20 Kasım 2019’da gerçekleşen Satınalma ve Tedarik Zinciri ve Yönetimi Konferansı ile devam etti.

Konferansta Türkiye’nin tüm bölgelerinden lider şirketlerin girişimciler, üst düzey yöneticiler, satınalma, lojistik ve tedarik zinciri bölüm çalışanları bir araya geldi.

Toplam 4 oturumda gerçekleşen konferansta 13 sektör yöneticisi bilgi ve deneyimlerini paylaştı. B2B firma görüşmeleri ile alıcı-satıcı iş birlikleri için fırsatlar yaratıldı.

Konferansın açılışında BuyerNetwork.net B2B Ticaret Platformu kurucusu Prof. Dr. Murat Erdal platformun bugün geldiği noktayı kısaca şu şekilde anlattı:

8.000 firma ve yöneticisi ile Buyer Network güçlü bir aile oldu. Amacımız bu sayıyı kısa sürede 80.000’lere ulaştırmak… Bunun için var gücümüzle çalışıyoruz. Zamanına değer verenler için Buyer Network Kartı çıkardık.

Firma işbirliklerine başladık.

Platform üyelerine avantajlar sunmak (indirim, kampanya vs.) ve pazaryerinde yer almak için: www.buyernetwork.net/b2b

Kart sahibi olmak ve avantajlardan yararlanmak isteyenler platform üzerinden kolaylıkla başvurularını yapabilirler.

Karta başvuru yapmak için: www.buyernetwork.net/basvuru

Buyer Network B2B Konferanslar Serisi #13

Buyer Network Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi
Konferansı ve Ödül Töreni 2019

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinlikte, alanında mesleki başarılara imza atan firma ve yöneticilerine ödülleri takdim edildi.

Ödül kategorileri, kazanan firma ve yönetici isimleri şu şekildedir:

Genç Satınalma Yöneticisi Ödülü
 2019

  • Yelda ÖZBELLİ

Genç Tedarik Zinciri Yöneticisi Ödülü 2019

  • Gökhan SUNAR

Yenilikçi Satınalma Ödülü
 2019

  • TÜRK TRAKTÖR

Dijital Dönüşüm Ödülü
 2019

  • ÇİMSA ÇİMENTO

Tedarik Zinciri Yönetimi Ödülü
 2019

  • TURKCELL

Satınalma Meslek Onur Ödülü 2019

  • Murat AKSOY

MESLEKİ BAŞARI ÖDÜLLERİ 2019

GENÇ TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİCİLERİ MESLEKİ BAŞARI ÖDÜLÜ 2019

  • Burak KÜÇÜKARSLAN
  • Onur UZUN
  • Saadet ÇİVAŞ
  • Florina BALLUKU

GENÇ SATINALMA YÖNETİCİLERİ MESLEKİ BAŞARI ÖDÜLÜ 2019

  • Okan HORUZ
  • Büşra CANDAR

SEKTÖREL MESLEKİ BAŞARI ÖDÜLLERİ 2019

  • HALİL İBRAHİM GÜL (TEMESİST ŞİRKETLER GRUBU Y.K. BAŞKANI)
  • SALİM ÇAM (PROGROUP Y.K. BAŞKANI)

Dış Ticaret İşlemlerinde Bankaların Önemi ve Üstlendikleri Misyon

Farklı ülkelerde bulunan gerek ithalatçı, gerekse ihracatçılar bankalar olmasaydı nasıl ticaret yapardı acaba? Malını satmak isteyen ihracatçı konumundaki gerçek veya tüzel kişiler mallarını ithalatçıya teslim ederken dahi sıkıntı yaşarlardı ola ki bankalar devrede olmasaydı. İhracatçı malları ile birlikte ithalatçının bulunduğu yere gelir, malını teslim etmesi gerek ama nasıl teslim edecek? Malını teslim ettiğinde malın parasını nasıl alacak? Malın parasını alsa dahi bu parayı kendi ülkesine nasıl getirecek? Parayı beraberinde kendi ülkesine götürmek isteyen ihracatçıyı nasıl bir riskin beklediğini düşünmek dahi istemiyorum. İhracatçının hem parası, hem de hayatı risk içinde değil midir sizce? Çok bilinmeyenli denklem adeta…

Farklı bir kurgulama yapalım; İhracatçı satacağı malı ithalatçıya verir, karşılığında farklı bir ürün alır. Mal takası (Barter) olur. Her zaman mal takasının olamayacağı durumlarda mal karşılığı para devreye girdiğinde riski de beraberinde getirecektir.

Malın para ile değiş tokuş edildiği hallerde ihracatçı parayı teslim aldığında şu risklerle karşılaşacaktır;

  • Paranın taşıma riski,
  • Paranın değerini koruma veya değer yitirme riski,
  • Paranın sahte olma riski,
  • Paranın çalınma riski
  • İhracatçının hayati riski

Tüm bu olasılıkları bir dış ticaret işleminde “bankalar olmasaydı ne olurdu?” diye sorduktan sonra yazdım.  Altını kalın çizgilerle çizmek gerekirse bir dış ticaret işleminde bankalar olmazsa, maalesef dış ticaretin olabileceğinden pek söz edilemez. Bir dış ticaret işleminde ithalatçı ve ihracatçının birbirlerine güvenmeme sorunu, bir bankanın aracılık etmesiyle ile çözümlenir. Dış ticaretin tarafları birbirlerine her zaman güvenmek zorunda olmasalar da tedbirli davranmalarını gerektirecek pek çok neden vardır. İthalatçı, ihracatçısına güvense, direk olarak mal bedelini ihracatçının avucuna sayar ve ihracatçının malını teslim etmesini bekler. Ya da ihracatçı güvene dayalı olarak malını ithalatçıya gönderir, ithalatçı malı alır, satar, sonrasında ihracatçıya mal bedelini öder. İşte bunlar tıpkı masallarda olduğu gibi saf güvene dayalı ilişkiler olsa da dış ticaretin gerçeği böyle söylemiyor. İthalatçı veya ihracatçıların neden para batırdıklarına dair hikâyelerini dinlediğinizde özetle taraflar bankaları kullanmadan birbirlerine ya para ödemişler, ya da mallarını teslim etmişler. Sonuçta ya para, ya da mallar buharlaşmıştır.

Tacirlerin dış ticaret yapabilmeleri için bir bankanın varlığı tartışmasız var olmalıdır. İthalatçı ve ihracatçı birbirlerine tam olarak güvenmeseler de, bankalar taraflara gereken güveni verir.

Bankaların taraflara gereken güveni verirken; İhracatçının mal bedelini alabilmesi için ihracatına aracılık eder, gerekirse mal belinin tahsiline ilişkin garantör olur.

Bankaların garantör oldukları konulardan bir kaçı;

  • Gayrikabilirücu teyidli akreditifler (irrevocable confirmed letter of credits),
  • Vadeli işlemlerde ithalatçının kabul edeceği poliçeye aval (availization of the draft) vererek garantör olur
  • Stand By Letter of Credits (ihtiyat akreditifi),
  • Taraflara güven vermek için garanti mektubu (L/G Letter of Guarantee) tanzim eder ithalatçı ile ihracatçı arasındaki güvensizlik ve tereddütleri ortadan kaldırır,
  • İthalatçı ve ihracatçıya talep etmeleri halinde döviz kurlarındaki oynaklıktan (volatilite) olumsuz etkilenmemeleri için kur garantisi verir. İleri tarihli döviz kurunu bugünden garanti eder, dış ticaret tacirleri de beklenmedik olumsuz kur hareketlerinden olumsuz etkilenip bilançolarına zarar yazmazlar.

Her hizmetin karşılığında bir maliyet ve masraf vardır. Bankalar da verdikleri hizmetler karşısında taraflardan belli bir miktar komisyon (faiz dışı gelir) almaları ticaretin bir kuralıdır. Çünkü bankalar olmadan zaten bir dış ticaret işlemi sağlıklı yürütülemeyecekti. Bankalar tacirlere bir hizmet verebilmek için gerek personel, gerek eğitim, gerek sistem, gerekse şube ve muhabir ağları için bir maliyet ödemektedirler.

Dahası; bankalar sektörel analizler yaparak portföyündeki müşterileri piyasanın gelişimi, oynaklığı veya olumsuzluğu konusunda bilgi sahibi yapar. Ayrıca bankalar bilhassa dış ticaret işlemleri ve finansal konular başta olmak üzere mevzuatsal yönden müşterilerini bilgilendirir. Dış ticaret işleminde ithalatçılar ve ihracatçılar kendi bankalarına her açıdan güvenirler. Bankalarına güvendikleri kadar kendilerine bu kadar güven duymadıklarını söylemek hiç de abartı olmaz. Dış ticaret tacirleri hem kendi ülkemizdeki T.C. Merkez Bankası tarafından çıkartılan mevzuatsal kuralları, tebliğleri ve Uluslar arası Ticaret Odaları’nın (ICC – International Chamber and Commerce) çıkarmış olduğu kuralların ne olduklarını çalıştıkları bankalardan öğrenirler;

Dış Ticaret işlemlerinde kendi TCMB – T.C. Merkez Bankası’nın mevzuat hükümleri kadar Uluslar arası arenalardaki olması gereken; Uluslar arası Ticaret Odaları’nın vesaik, mal mukabili, kabul kredili işlemlerde tarafların uymaları gereken Uniform Rules for Collections,  Brochure no 522 (URC 522) ve Akreditifler için Uniforms Customs and Practice For Documentary Credits Brochure no 600 (UCP 600) bröşür hükümlerini bırakın bilmelerini, uluslar arası kuralların yazılı olduğu böyle bröşürler olduğunu dahi bilmeyen dış ticaret tacirlerini sıklıkla görmek mümkündür. Böyle broşürden haberi olmayan dış ticaret tacirleri para batırdıkları vakit “eyvah param battı” diye yakınırlar.

Dış ticaret tacirlerinin çok iyi bilmeleri gereken bir şey varsa; bankalarına güven duymaları, bankalar olmadan dış ticaret işlemi olmayacağı, bankalar dış ticaret işlemlerinde yönlendirici rol üstlenir, bankalar adeta tacirlerin asla vazgeçemeyecekleri birer elemanı gibidir, bankalar sizlere bilgi verir, bilgisi olan güçlüdür, bilgisi olanın bileği bükülemez. Siz bankalarla daha güçlüsünüz. Bu yüzden diyorum ki bankalar dış ticaretin ayrılmaz bir parçası olup, bankalar olmaz ise dış ticaretinizin lastiği patlar. Bankaların misyonu sizlere kusursuz hizmet sunmak, sizinle sinerjik olmak olup bankalar asla sizin karşınızda kuruluşlar değildir. Bankalar saygın kuruluşlar olup uluslar arası pazarlarda şahsi itibar ve saygınlığınızın yetersiz kaldığı durumlarda siz ithalatçı ve ihracatçılar, bankaların saygınlığını belli bir komisyon karşılığında kullanıp, mal alımlarınız için akreditif açtırıp, ihale ve süreklilik arz eden işleriniz için yurt dışına garanti gönderip, vadeli olarak alacağınız mallar için borcunuza karşılık imzalayacağınız poliçenize kefil, garantör olarak görmüyor musunuz ?

Bankalarınıza güvenin, onlar sizin destekçiniz, rehberiniz, adeta vazgeçemeyeceğiniz bir elemanınız, danışmanınız gibidir. Bankalar size karşı hata yapamazlar. Hata yapan bedel öder. Bankalar yaptıkları hizmetten, üstlendikleri öylesine nadide misyonlarından dolayı aldıkları masraf, komisyon, faiz dışı gelir kalemlerinin kontrolü kendi denetçileri olan müfettiş ve iç kontrol mensupları tarafından yapılmakla birlikte BDDK tarafından konulan kurallara harfiyen uymak durumundalar.

Satınalmacı Kimdir?

Değerli Satınalma Profesyonelleri ve Yöneticileri,

Satınalma fonksiyonunu yerine getirebilmek için üstün sorumluluk duygusu, daha fazla yetenek ve daha fazla eğitimdir.

Satınalmacılar, yalnızca ekonomi alanında değil aynı zamanda tüm iş çevrelerindeki organizasyon, personel, hukuk, sistemler ve resmi yükümlülüklerdeki değişikliklerin farkındalığı konusunda diken üstünde olmalıdır.

Diğer bütün disiplinlerde olduğu gibi satınalmacılar personelini motive etme, onlarla iletişim kurma ve yönetme konusunda uzman olmak durumundadırlar.

Satınalmacılar ve çalışanları, genişleyen yönetim ve sosyal alandaki rollerinin değerini anlamak zorundadırlar. Satınalmacılar, kendilerini tüm şirketin maliyet etkinliğine ve karlılığına katkıda bulunan organizasyonun bir parçası olarak görmelidirler.

İyi bir satınalmacı nasıl olur?

İki özellik bu durumda çok önemlidir.

Başkalarını daha iyi performans göstermeye motive etme kabiliyeti ve stres altında alternatif çözüm bulma kabiliyeti.

Buna ilave olarak elastikiyet, yani mental açıdan olaylara çabuk vakıf olma ve reaksiyon gösterebilme yeteneği satınalmada önemli bir özelliktir.

Satınalma, şirket çıkarlarına uzun vadede hizmet etmeye ve katkıda bulunmaya kendini adamayı gerektiren zor bir iştir.

Bu zor işin altından kalkacak iyi bir satınalmacının özelliklerini ve en önemli vasıflarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Dışa Açık Kişilik Yapısına Sahip Bir İnsandır

Dinamik bir iş çevresinde periyodik görev değişikliklerinin gerekliliğini kabul eder. İşinin gerektirdiği bilgileri edinmeye sürekli açıktır. Aşırı savunmacı olmamak kaydıyla yapıcı eleştirileri kabul eder. Dışarıdan, gelecek her türlü uyarıma açık, her türlü bilgiye aç ve değerlendirme yapabilen bir insandır.

  • Dinlemeyi Bilen Kişidir, Anlamak ve Öğrenmek İçin Dinleyendir

O kadar fazla ürün almak zorundadır ki, ürünlerin hepsini bilmesi, tanıması ve kararlarını dinlemeden doğru olarak vermesi olanaksızdır. Not tutarak dinlemek faydalı olabilir. Hem konuşulanları unutmamızı hem de başka konuları düşünmemizi engeller. Uygun zamanlarda uygun sorular sormak da faydalı olabilir. Bu yolla hem konudan kopmamış oluruz hem de konuşmacıya ve konuşmasına değer verdiğimizi de göstermiş oluruz. Satınalmacı bu nedenle sabırlıdır ve dinlemekten sıkılmaz. Daha ileri düzeyde dinlemeyi sağlamak için aktif dinleme ve empatik dinleme gibi konularda çalışmak gerekir.

  • Okumayı Araştırmayı Sever ve Okumaya da Araştırmaya da Doymaz

Bu nedenle satınalmacı bilgisine saygı gösterilendir. Unutulmamalıdır ki, okumak hemen öğrenmeyi getirmemektedir. Okumaktan yarar sağlamak biraz merak ve ne okuyacağına karar vermekle başlar. Süreç etkinliğinin devamlı gelişmesi için araştırma yapar. Satınalma sisteminin gelişimi için değer yaratan tekliflerde bulunur.

  • Kültürlü ve Entellektüeldir

Hiçbir konuşması kimseyi taciz etmez. Din, etnik köken, fanatizm gibi konularda söz dalaşı yapmaz. Kültürlü olmak, farklılıkları bilmek ve farklılıklara saygı duymaktır. Farklılıkları kabullenmek hoş görülü bir yaklaşım sağlayacaktır.

Entelektüellik, bilgi olmadan karar vermemek, sorunlara tarafsız yaklaşmak ve doğruyu aramak şeklinde tanımlanabilir. Entelektüellik, bilginin doğrulanmasını gerektirir. Entelektüeller çabuk karar veremezler. Enine boyuna ve sorunun tamamını dikkate alarak düşünmeye gayret ederler. Satınalma konusunda etraflı düşünmek söz konusu olduğundan, satınalmacının entelektüel olması gerekmektedir.

  • Güçlü Yapıdadır

Satınalmacı kendisiyle barışıktır. Bazen fazla mesai yapmayı ve bunu karşılıksız yapmayı da kabul eder. Departmanın iş yükünü paylaşır.

  • Liderdir

Sürekli olarak takip edilen kişidir. Liderler bilgili olmalıdır, liderlerin öngörüleri olmalıdır, liderlerin öngörüleri doğru olmalıdır, liderlik çalışkan olmalıdır. Lider güvenilir olmalıdır. Lider yöneticilerin temel vasıfları ise verdikleri emirlerin ve koydukları kuralların istisnası olmamasıdır. Buna satınalmacı da dahildir.

  • Sebep-Sonuç İlişkilerini Sağlıklı Olarak Kurabilir Örgütleme ve Planlama Özelliğine Sahiptir

Elindekilerin ne olduğunu bilmek bu işin esasını oluşturmaktadır. Örgütleme ve planlama denildiğinde, takım olmuş ekiplerden söz etmek gerekir. Örgütlenme ve planlama başarısının sırrı, hangi elemanın hangi işi yapacağına karar vermekle başlar. Örgütlenme ve planlama doğru elemana doğru işi vermekle başlayan bir süreçtir.

  • Ekonomi Bilgisi Sağlamdır

Ülkemizde yıllarca süren yüksek enflasyon dengelendikten sonra, iş yapmanın dengeleri de değişti. Örneğin; ödememe alışkanlıkları, olabildiğince uzun vade kullanımı, küçük birtakım gereksiz vergi ile ilgili zaman hesapları gibi konular satınalmamızı gereksiz birtakım sıkıntıların içine sokmaya başladı. Oysa, arz-talep dengeleri, fiyat oluşum tabloları, rekabet ve başa baş analizleri, stokta bulundurma maliyetleri, döviz ve kur dengeleri, hammadde ve emtia değerleri, borsa takibi, enflasyon ve işsizlik veriler, satış rakamları gibi tüm dünyanın takip ettiği ekonomik veriler ve değerler, karar vermemizde etkili olan önemli verileri oluşturmaktadır. Bu verilerdeki değişimlerin ne anlama geldiğini satınalmacı kabaca da olsa anlamak durumundadır.

  • İlişkileri Dengeli ve Sağlamdır; Nerede Ne Yapacağını Gayet İyi Bilir

Departmanın prosedürleri ve iş akışı dahilinde hareket eder. İş yükünü ağırlığına bağlı olarak diğer satınalma ekibinin yükünü paylaşır. Tedarikçilerin başarısının kendi bireysel başarısının yansıması olduğunun farkındadır. Şirketin en yüksek çıkarları doğrultusunda toplam maliyet etkinliğini sağlayacak kaynak kullanım kararlarını alır.

  • Etkin Müzakerecidir

Satınalmacı etkin bir müzakerecidir. Yarışmak için değil, hedefe varmak için çalışır.

  • ‘Evet’ Kelimesini Çok Az Kullanır

Satınalmacı ‘EVET’ kelimesini çok az kullanır. Normal konuşmalarda da ‘EVET’ kelimesi her kullanıldığında bunun karşılığında mutlaka bir bedel ödemek gereklidir. ‘EVET’, satınalmacı için kontrata söz vermek, fiyatı kabul etmek, kalite konusunda taviz vermek, uygun olmayan bir teslimat programını kabul etmek gibi ve benzeri birçok sonuç yaratabilir. ‘EVET’ kelimesini az kullanması veya kullanmaması satınalmacının yapısına genel olarak olumsuzluk katmaz.

  • Piyasa Bilgisi En Üst Düzeydedir

Tedarikin en iyi şekilde sağlanacağı dağıtım ve şartname koşullarını bilir. Kendi şirketinin ürün ve hizmetlerinden sürekli olarak haberdardırlar. Tedarikçilerin kapasitelerini ve sınırlarını bilir. Pazar ve teknolojideki gelişmelerle yakından ilgilidir.

  • Güvenilirdir, Bu Nedenle Danışılır

Yöneticisine, departmanına ve şirketine sadıktır. İşinden zevk alır. En yüksek seviyede kişisel etik standartlar sağlar. Hızlı ve dakik çalışır. İş yükünün baş edilemeyecek kadar artmaya başlaması durumunda yöneticisini durumdan haberdar eder. Zira satınalmacı güven vermiyorsa, başarılı olamsı neredeyse olanaksızdır. Aslında, satınalma mesleği, güvene dayalı bir meslektir.

Her Zaman Ulaşılabilen Bir İnsandır ( En Kötü Durumlarda Bile ! )

İyi satınalmacıların GSM telefonlarının 24 saat açık olması olağandır. Telefona çıkmamak, görüşmelerden kaçınmak satınalmacının başvurmayacağı uygulamalardır. Uzun vadeli tedarikçi ilişkisi geliştirir.                                         

  • Son Derece Kibardır

Parayla ilgilenen insanların temel özelliklerinden bir tanesi düzgün ve kibar konuşmaktır. Satınalmacı müzakere ve görüşmelerde seviyenin düşmesini engellemek zorundadır. Kibar olmak, üslup ve davranışın uygun olması, söylenenler ne kadar ağır olursa olsun, satınalmacının muhatap tarafından dinlenmesini ve iyice anlaşılmasını sağlayacaktır.

  • Satınalma Nihayet, Çok İyi Bir İnsandır !

Genellikle iyi satınalma yöneticilerinin, çok iyi, şefkatli, ve merhametli insanlar olduğunu görmekteyiz. İşleri ile sosyal yaşantılarını birbirine karıştırmamaktadırlar. Aslında iyi profesyonellerin, işleri dışında çok özel bir yaşantıları olduğu bilinen bir gerçek ve iyi satınalma yöneticilerinin da çok iyi profesyoneller oldukları başka bir gerçektir.

Şirketler yukarıdaki ip uçlarını uygulayabilecek şekilde satınalma birimlerini stratejik hale getirebilirler ise girdi maliyetlerini düşürüp, daha karlı ve rekabetçi hale gelebilirler.

Satınalma birimlerine eski zihniyet ile dar kapsamlı bakan şirketler ise günü kurtardıkları için sevinirken, gün geçtikçe rekabetçiliklerini kaybederek yok olacaklardır.

Daha rekabetçi şirketler için daha güçlü satınalma ve daha güçlü satınalma yöneticileri görmek dileğiyle…

Aile Değil Takım

Yıllardır şirketlerin yönetim politikalarında “aile” kavramı karşımıza çıkar. Aile kavramının, çalışanın şirket bağlılığında önemli rolü olduğuna inanılarak bu kavram çerçevesinde birçok strateji, uygulama, eylem planları gerçekleştirilir. Oysa ki aile kavramı şirketlerin hiyerarşik düzenini desteklemekten başka pek bir işe yaramaz. Şirketlerin sıkı yönetilen hiyerarşik düzenlerinin yıkılmasının zamanı geldi. Gün; aile değil, takım olma günüdür. Ailede, anne- baba ve çocuklar vardır. Şirket size “Biz bir aileyiz” dediğinde, ister istemez bilinçaltınız sizi aile içerisindeki bir role büründürür. Bazen anne, bazen baba, bazense maalesef çocuk rolünde çalışırsınız. Bu durum, şirket içerisindeki bireylerin eşit söz hakkı, fikir beyanı ve kendini işin parçası hissetme durumlarından uzaklaştırır. Aile olma politikasıyla yaşayan bir şirket içerisinde, her küçük oluşumda mutlaka baba, anne ve çocuk rolleri dağıtılır. Çocuk babadan çekinir, potansiyelini ortaya koyamaz, saygı kavramını içselleştirmiş bir bireyse sonsuz itaat eder, fikir beyan etmeden önce baba rolüne koyduğu kişinin fikirlerini bilmek ister, en sonunda baba rolündeki kişi ne derse o olur. Halbuki takım olmak bambaşka dinamikler getirir. Bir şirket “Biz bir takımız” sloganıyla yaşadığında her bir birey kendini işin sahibi olarak görür. İşin sahiplenilmesi potansiyeli, verimliliği ve karlılığı direkt etkileyen kritik bir noktadır.Takım olmak aynı zamanda çalışana kendini değerli/başarılı hissettiren ana motivasyondur. (Bknz 2019 cosmo map)
Tüm bunlara rağmen hala size “Biz bir aileyiz” diyen şirketlerin hiyerarşik düzen
dayatmalarına inanmaya devam edecek misiniz?

Müşteri İle Dost Olabilir Miyiz?

Pazarlamanın zaman içerisinde değişiminde en önemli etmen “müşterinin yeri” olmuştur. 1900’lerin başında karşılanamayan talepten dolayı üretim odaklı anlayışla “en fazla ürün nasıl üretirim” sorusuna cevap aranan anlayış yerini, arzın talebin üzerine çıkmaya başladığı 1900’lerin ikinci yarısından itibaren “satış yeteneklerimi nasıl geliştiririm” sorusuna cevap aramaya bırakmıştır. 1900’lerin son çeyreğinde ise; zorlayıcı satış tekniklerinin geçerli olmadığı görülmüş ve müşterinin istek ve ihtiyaçları ön plana çıkarılarak modern pazarlama anlayışına geçilmiştir.

Modern pazarlama anlayışı müşteri odaklı anlayıştır. Müşteri artık yatırım fikrinden satış sonrasına kadar tüm süreçte yer edinmiştir. Bu aşamanın en önemli değişimi pazarlama arsştırmalarının önemini arttırmasıdır. Başarının anahtarı müşteri ile iyi ilişkiler geliştirmektir, bunu sağlamanın yolu ise onları anlamaktan geçmektedir, bu yüzden düzenli pazarlama araştırmaları yapılması gerekmektedir.

Bu süreç müşteri ilişkileri yönetimi kavramını gündeme getirmiştir. Artık düzenli olarak müşteri bilgisi toplanmaktadır.

Peki, bilgileri toplamak sizce yeterli midir? Sizce analiz edilmeyen bilginin, kullanılabilir hale getirilmeyen verinin işletmelere herhangi bir faydası var mıdır?

Zaman içindeki bu değişim müşteri ile ilişki kurmanın ötesine gitmeye başlamıştır, müşterisi ile samimiyet kuran, onlara dost olan işletmelerin başarılı olabileceği dönemi yaşamaya başladık. Peki, müşteri ile samimiyeti nasıl kuracağız?

Operasyonel Mükemmeliyetle Kazanan Şirketler

Operasyonel olabilmek…

Operasyonel, işlevsel ve hareketli demektir… Bir yönetici olarak biz; şirketin mevcut kaynaklarını en iyi biçimde kullanarak personeli işletme amaçlarını gerçekleştirmek için işlevsel ve hareketli olarak çalışmalıyız… Etkin ve verimli olarak… Etkin, doğru işi yaparak… Verimli, işi doğru yaparak… Ve hem doğru işi yaparak ve hem de işi doğru yaparak işlevsel ve hareketli olarak… Bunun içinde tüm operasyonel kararları da en iyi şekilde yaparak yönetmek zorundayız. Unutmamalıyız ki işimiz; insanı yönetme sanatı ve bilimi… Yani; insanı ikna ederek onunla etkin ve verimli çalışabilmek… Ve onun çalışmalarını ve davranışlarını şirketin amaçlarına uygun olarak yönetebilmek işi…

Bunun içinde operasyonel olarak taktikleri uygulamak ve stratejik hedeflere ulaşmak… Dünyanın en zor işi olan yöneticilik sanatının sanatçısı ancak operasyonel süreçleri yaşayarak çok değerli tecrübelerle doğru stratejik kararları uygulayan kişilerden çıkıyor…! Yöneticilik, yönetim işini başarılı bir şekilde yapmak… Bu da büyük ölçüde, operasyonel süreçlerde yaşanan tecrübeyle kazanan doğru kararlar almaya bağlı…

Müşterinin beklentileri ne?

Bu sorunun tartışmaz cevabı; satın aldığı ürün ve hizmetlerde “Operasyonel Mükemmeliyet”  Operasyonel mükemmeliyet; işletmelerde doğru işlem uygulamalarıyla başarılı süreç kültürünün yaratılması…  Başarı için de, operasyonel mükemmeliyetin sürdürülebilirliğinin sağlanması… Operasyonel mükemmeliyet için; “Müşterinin sesini dinlemek”… “Sürecin sesini dinlemek…” Ve müşterinin sesine göre sürecin sesini etkin verimli tasarlayıp, organizasyonda uygulamak ve yönetmek… Sürecin sesini dinlemek operasyonel mükemmeliyetin en basit ve açık ifadesi… Operasyonel mükemmeliyet için kullanılan araçları arasında; Kaizen, Kanban, 5S, SMED, Görsel Fabrika ve DMAIC sayılabilir… Operasyonel mükemmeliyet yöntemleri; Toplam Kalite Yönetimi, Yalın üretim, Yalın Yönetim, Altı Sigma, Toplam Verimli Bakım yer almaktadır…

Operasyonel mükemmeliyet: başarılı olmak isteyen işletmeler elindeki kozlardan en önemlisi…! Operasyonel mükemmeliyet, müşteri tatmin düzeyini artırarak ve bunu sürdürerek müşterinin ne istediğini/istemesi gerektiğini bilerek pazarlama stratejilerine uyarlama ve uygulama… Operasyonel mükemmeliyet için bizim büyük çaba ve emekle ürettiğimiz/pazara sunduğumuz ürünler/hizmetler hakkında müşteri (müşterinin sesi); Ne düşünüyor…? (düşünce), … Ne hissediyor…? (duygu), Ne söylüyor…? (söylem),  Ne yapıyor…? (davranış)… Bu konuda (sürecin sesi) operasyonel açıklıklar/eksiklikler var mı…? operasyonel süreçlerle ilgili açıklıklar neler…? Ve bu açıklıkları çok iyi yöneterek işlem ve süreç kalitesiyle birlikte ulaşılan Operasyonel mükemmeliyet…. Müşterinin ve sürecin sesini dinleyerek büyük veriyle Amazon Şirketi operasyonel veriyle doğru iş kararları alma ve müşteri memnuniyeti uygulamalarından önemli başarılar sağlamıştır…

Operasyonel mükemmeliyeti için ne yapmalıyız…?

Bu ve benzeri soruların en iyi cevabı, sürekli uygulamaya dayalı temel yetkinliklerle operasyonel mükemmeliyet sağlamaya bağlıdır… Operasyonel mükemmeliyeti için doğru işlem uygulamalarıyla başarılı süreç kültürünün yaratılarak sürdürülebilmesi ancak operasyonel süreçler bağlı kararlarla ilgili… Örneğin; bir perakendeci için günlük,  saatlik ve anlık olarak doğru operasyonel kararları almak; stok verisini anlık olarak izleyebilmek ve talepteki değişime göre işlemleri zamanında yapmaktan geçiyor… Özellikle AVM’lerde müşteri hareketleri izlenerek raf yönetimi, fiyat yönetimi ve kategori yönetimi düzenleniyor… AVM’lerde müşteri yoğunluğuna göre yeni kasaların satışa açılması işgücü verimliliğini ve müşteri memnuniyetini artırmakta ve promosyon dönemlerinde müşterilerce çok büyük ilgi gören ürünlerin sipariş miktarı ve mağaza içi düzenlemesiyle operasyonel olarak değiştirilebiliyor… Tedarik zincirinin bir parçası olarak başta operasyonel süreçler yalın ve çevreci olarak yönetilerek operasyonel mükemmeliyet sağlanıyor…  Örneğin; Mercedes tedarik zincirini kısaltarak modüler ve çevreci olan Smart otomobili üretmektedir. Smart; iç ve dış tasarımları basit, geri dönüşümü kolay, iki kişilik ekonomik ve malzeme tedarikinden üretim ile satışlara kadar olan süreçte sıfır atık ile üretilerek satılmaktadır…

Kurgusal olarak operasyonel mükemmellik süreçlerine baktığımız zaman; Dünyadan British Airways’in ve ülkemizden THY’nın başarısında operasyonel mükemmeliyetin etkisi açıkça görülüyor… Bu şirketlerde operasyonel mükemmeliyette; ayrıntılı iş, işlem ve süreç tanımı, takımı çalışması, süreç yeniliği, iş disipliniyle gelen kurallara sıkı sıkıya bağlılık ve standart süreçlere operasyonların mükemmel yönetimiyle sağlanan kalite ve hız, rekabet ve fiyat avantajları…  Operasyonel mükemmeliyet için öncelikle çalışma ortamının dengeli ve düzenli olması şarttır… Operasyonel mükemmeliyet için süreçlerin mutlaka kendi döngüsü içerisindeki hiyerarşik yapısına bağlı olarak işlemesi gerekir… Bunun için mutlak şart kurallara uyan itâatkar bir yapı, takıma ve süreçlere sadık davranışlar… Ve formal (resmi) bir organizasyon yapısı

Belki bu sonuncusu çoğumuz için belki de çok sıkıcı gelebilir ancak operasyonel mükemmeliyet böyle bir şey…! Operasyonel süreç başarısı için olmazsa olmaz olan kurallara sıkı sıkıya bağlı ve tavizsiz uygulayan bir takım ve saat gibi tıkır tıkır çalışan bir sistem… Örneğin; bir gıda şirketi olan Mc. Donald’s tüm operasyonel süreçlerinde hamburger üniversitesinde geliştirdiği standartları restoranlarında uygulayıp bir dünya markası olarak pazarda başarılı olması… Aslında tüm bu şirketlerin başarılı olması operasyonel mükemmeliyet başarısından başka bir şey değil…! Bir yönetici olarak biz; işletmede mevcut kaynakları en iyi biçimde kullanarak personeli şirket amaçlarını gerçekleştirmek için etkin ve verimli çalıştırmak zorundaysak bununla ilgili tüm operasyonel kararları da en iyi şekilde yönetmek zorundayız…  Başka bir şansımız da yok gibi…! Ne dersiniz… Sevgiyle ve sağlıcakla kalınız…

Tüsmod Genel Kurulu Gerçekleşti

Satınalma ve Tedarik Yönetimi Üst Meslek Örgütü hedefi ile yola çıkan TÜSMOD, ilk genel kurulunu, 12 Kasım 2019 tarihinde İstanbul Pullmann Kongre Merkezinde, Türkiye’nin önde gelen firmalarının üst düzey satınalma yöneticilerinin katıldığı toplantı ile gerçekleştirdi.

TÜSMOD başdanışmanları Prof.Dr. Murat Erdal, Hüseyin Çelik ve Emrihan Aydın ile birlikte mesleğe 25 yılın üzerinde değer katan, 7 duayenden oluşan Yüksek İstişare Kurulunun çalışmaları ile mesleğin geleceğinin de şekillendirildiği belirtildi.

Dernek başkanı Sn. Gürkan Hüryılmaz; TÜSMOD’un, satınalma ve tedarik yönetimi sektöründe üst kurum olarak, yurtiçindeki tüm yapılanmaları tek çatı altında toplamayı amaçladığını belirtti. Yurtdışı satınalma örgütleri ile temasların gerçekleştirilerek global anlamda bir yapıya ulaşıldığını dile getiren Hüryılmaz; “Eksiğimiz yok, fazlamız var” sloganı ile ihracat açığını, ihracat fazlasına dönüştürecek projelerin TÜSMOD karar gücü ile hayata geçirilmesinin önemini vurguladı.

TÜSMOD Emtia Fiyat Endeksi’nin piyasalar tarafından beklenen ve sektör tarafından referans veri olarak kabul edildiğinin altını da çizen Hüryılmaz; çok yakında duyurulacak olan mesleğin en prestijli sertifika programı ile akademik olarak mesleğe ilginin artacağına da vurgu yapıldı.

Prof.Dr. Murat Erdal önderliğindeki “Satınalma Dergisi” ve “BuyerNetwork” aracılığıyla meslektaşların kendilerini daha fazla ifade edebileceklerinin belirtildiği genel kurulda; bu sayede meslektaşların bilgi bekleyen değil, bilgi üreten hale geldiği ve meslek ile ilgili Türkçe kaynak bulma sorununun da çözüldüğünün üzeri çizildi.

Genel kurulun ardından gerçekleşen kokteyl ile yoğun iş temposunda bir araya gelemeyen satınalma direktörleri sohbet etme imkanı bularak; mesleğin hak ettiği yere gelmesi konusunda görüşlerini birbirlerine aktarma fırsatı buldu.

Mesleki temel ve etik ilkeleri, kurumsal yönetim ilkeleri, rekabet kanunu ve kişisel verilerin korunması kanuna tam uyumlu kurumsal yapısı ile dikkatleri çeken TÜSMOD; Türkiye’nin dört bir yanındaki bölge başkanları, ana sektör başkanları, ülke başkanları, komite başkanları, başdanışmanları, yüksek istişare ve yönetim kurulu ile 50 milyar doların üzerindeki satınalma karar gücü ile daha rekabetçi bir Türkiye için çalışıyor.

Dijital Dönüşümün Hayatımızı Nasıl Değiştireceğinin Farkında Mıyız?

Günümüz iş dünyasının en çok konuştuğu konuların başında dijitalleşme geliyor. Daha önce sadece bilgi teknoloji departmanlarının konusu olarak algılanan süreçler artık iş birimlerinin yönettiği ve kontrol ettiği işlere dönüştü. Dijital dönüşüm ile beraber sıklıkla duymaya başladığımız yapay zeka, öğrenen sistemler, robot prosesler artık iş hayatımızın önemli bir parçası haline geliyor.

Mobillitenin gelişmesiyle beraber herşey eskisinden çok daha hızlı ve basitlikte yapılabiliyor. Yemek sipariş etmekten, iletişime, müzik dinlemekten kitap okumaya kadar her türlü alışkanlığın şekil değiştirdiğini düşünürsek bu değişimin iş uygulamalarında olması sadece yeni neslin değil, hepimizin beklentisi haline geldi.

Peki bu değişimin içinde bugüne kadar kullandığımız teknolojilerin, yaptığımız yatırımların pozisyonu ne olacak?
Uyum sağlayıp bu gelişimin neresinde olacakları problemi Bilgi Teknolojilerinin temel konularından birisi haline geldi. Tek bir sistemin her ihtiyaca cevap vermesi gerçeklikten çok uzak. Bu da artık sistemlerin entegre olarak beraber, uyum içinde çalışmasını gerektiriyor.

Yeni iş yapma modelleri sadece teknolojik ürünleri değil, kullanıcıları da direk etkilemeye başlayacak. Bu değişimde kendimizi nasıl konumlandıracağımız olukça önemli.

Sizler kişisel olarak bu dijital dönüşümün neresindesiniz? Firmalarımız bu değişimin ne kadar farkında ve dijital karneleri nasıl?

Dijital dönüşüm ile nasıl başa çıkma planlarımızı yaptık mı?

Yıllık İzin Süresine Rastlayan Mazeret İzinleri Nasıl Kullanılır?

Yıllık izin süresine rastlayan evlenme, doğum, ölüm gibi sebeplerle verilen mazeret izinleri yıllık ücretli izin günlerinden sayılır mı?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 53 üncü maddesine göre, “İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir. Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez”. Aynı Kanunun 56 ncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre de “İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez”.

4857 sayılı Kanunun Ek 2 nci maddesinde ise, “İşçiye; evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü hâlinde üç gün, eşinin doğum yapması hâlinde ise beş gün ücretli izin verilir. İşçilerin en az yüzde yetmiş oranında engelli ya da süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler halinde, on güne kadar ücretli izin verilir” denilmektedir.

Bu madde hükmü kapsamında verilen ücretli mazeret izinleri olaya bağlı izinlerdir. Başka bir anlatımla mazerete dayanan olayın gerçekleşmesi halinde doğan izin türleridir. Dolayısıyla işçinin yıllık ücretli iznini kullandığı esnasında, evlenmesi veya ana, baba, kardeş, eş ya da çocuğunun ölümü halinde, üç günlük mazeret izin hakkı baki olup, yıllık ücretli izin günlerinden sayılmaz. Yani işçi yıllık iznini kullanırken başına böyle bir durum gelirse, olaya bağlı olan mazeret izinlerini talep ederek kullanabilir.  Yine yıllık ücretli iznini kullandığı sırada, işçinin eşinin doğum yapması hâlinde de beş gün ücretli izin hakkı vardır. Bu iznini talep ederek kullanabilir ve yıllık izin süresinden sayılmaz. Bununla birlikte mazeret izin hakkı Kanunda iş günü olarak değil, gün olarak düzenlendiği için hafta tatiline rastlayan günler izin süresinden sayılır. Mazeret izinleri doğum, ölüm ve evlenme olayının gerçekleşmesi halinde, derhal talep edilip kullanılması gereken izinlerdir. Olay gerçekleştikten günler sonra bu tür izinlerin talep edilmesi, maddenin düzenlenme amacıyla bağdaşmaz. Örneğin işçinin evlendikten 20 gün geçtikten sonra bu iznini talep etmesi doğru olmaz.

Sonuç itibariyle, yıllık ücretli izin günlerine rastlayan evlenme, ölüm, doğum, doğal afetler, seminer ve diğer sebeplerle, işçiye verilmesi gereken izinler, yıllık ücretli izin günlerinden sayılmaz.

 

Yükselen Trend: İhracat Lojistiğinde Konteyner Taşımacılığı ve Freight Forwarding

Ülkemizin 1980’lerden bu yana sürekli bir yükseliş trendi izleyen dış ticaret hacminde daima aslan payını alan ithalat, tahtını ihracata terk ederken, azalan cari açığımız, onyıllardır devam eden statünün artık değiştiğini mi ortaya koyuyor? Bilhassa 2018 Ağustosundaki döviz kur sıçramalarından sonra , ithalatın direkt ve endirekt tedbirlerle kısıtlanması, ithalat lojistiğin’de de radikal hacim düşmelerini kaçınılmaz kıldı. Her ne kadar ihracatımız ayını oranda artmasa da, bundan sonra parlayan yıldız, ihracat lojistiği olacak gibi.  Bunun içinde de en sürpriz potansiyel deniz yolu konteyner ihracat lojistiğinde olacaktır. Ülkemiizin yarım asırdır klasikleşen Avrupa’ya kara ihracatı, yaşlı kıta’nın gittikçe çaptan düşmesi ve kendini tekrar eden ve düşük oranlı da olsa yavaşlayan ekonomilerinin de etkisi ile, kaçınılmaz bir gerileme yaşayacaktır. Bu durum’da biraz daha zahmet gerektiren, ulaşımı daha zor ama daha bakir pazarlar ve popular ifade ile niş marketler gündeme gelecek ve bunlara ulaşım ve lojistik söz konusu olduğunda elbette deniz yolu konteyner ihracat servisleri daha çok aranır olacaktır. Lojistik okullarında eğitim gören gençlerimiz için bu konuda kendilerini geliştirebilecekleri en münbit mekanlar“ freight forwarder” firmalar, armatör ve gemi acenteleridir. Katma değerli , yeni ve benzersiz servisler üretebilen lojistik servis sağlayıcıları ön plana çıkacaktır.

Deniz aşırı marketlerde Afrika en potansiyel olarak ön plana çıkıyor. Her ne kadar kıta içlerine ulaşımda hala çok ciddi sıkıntılar da olsa ve para transfer ve ihracat bedeli/ navlun bedeli tahsilatlarında yüksek riskli olarak katagorize edilse de , Afrika konvansiyonel marketlere göre çok daha yüksek ticari ve navlun karları vadediyor. Özellikle Batı ve Orta Afrika ülkeleri , üretici ol(a)madıkları için nihai tüketim mallarını bitmek bilmeyen bir talep ve iştahla ithal ediyorlar. Global resesyon’dan en az etkilenen kıta , yatırımcı ve global tüccarlar için bir cazibe merkezi. Tekrar ülkemizin özeline dönersek, deniz aşırı ihracat lojistiği için yapılan ve yapılacak hiç bir yatırımın boşa gitmeyeceği kuvvetle muhtemel.

Dubai, Singapur, Malta, Hong Kong gibi şehir/devlet limanların başarılı bir şekilde yaptığı transit ticaret ve bunun yan ekonomilerinin nimetlerinden ülkemizin de yararlanması en büyük dileğimiz. Büyük armatör ve hat işletmecilerinin güvenli liman ve aktarma merkezine çevirebileceği ve “Hub “ olarak anılabilecek limanlarımız , gurur kaynağımız olacaktır. Dünya çapında bir numaralı ekonomi olmasına ramak kalan Çin’in bu gücünü üretim ve ihracat’dan alması ve diğer dev ekonomilerin tüm tacizlerine ve manipilasyonlarına ragmen ayakta kalabilmesi dikkate değer.