Dış Ticarette Döviz Kurları Sebebiyle Sürpriz Kar ve Zararlar

Taaa 2000’li yılların hemen başındaydık. Ben o dönemlerde kendi bankamın dış işlemler, kambiyo bölümünde çalışıyordum. Banka müşterilerimiz o zamanki kambiyo ve ihracat mevzuatları konusunda çeşitli sorular sorarlardı. Anında tereddütsüz yanıtlar vermemden dolayı müşterilerimizin bankamızla çalışmaları için ayrı bir sebep oluşturuyordu adeta. Dış ticaret ve dövizli işlemler konusunda onları adeta yönlendirirdim. Bana güvenen kazanırdı. Müşterimiz kazandıkça bankamıza bağlılıkları artıyordu. Dün gibi hatırlıyorum, ticari segmentte yer alan iyi bir müşterimiz yurt dışından susam ithal ediyordu ve fabrikasında farklı ürünler imal ediyordu. Müşterimiz önceleri nakit para karşılığı teminatla teyidli akreditifli (sight payment confirmed documentary letter of credit) mal alırdı, akreditif koşulları gereği susam parasını derhal öderdik ihracatçı firmaya. Hem ihracatçı, hem de ithalatçı taraf memnundu. Banka olarak biz de memnunduk. Vade derdi yoktu, vade takibi yoktu bizler için.

Susam ithal eden müşterimiz zamanla peşin para vermeyip akreditiflerini yüklemeden itibaren 270+ gün sonra ödenmek üzere akreditifli mal alımına başladı. Belli ki rüzgar tersten esmeye başlamış piyasada, bu müşterimiz de ters rüzgardan olumsuz etkilenmiş ve alacağı susamı vadeli almaya başladı. Akreditifini açtık, mallar yüklendi, ülkemize geldi, evraklarda da sorun yoktu, akreditifin ödemesi için vade teyidi yaptık.

Şöyle ki;

Vade başı / yükleme tarihi          :    11 Ocak 2001

Vade başı USD satış kuru           :   667.000.-  (TL’den 6 adet sıfır atılmadanki fiyatlar)

Vade sonu                                   :   12 Eylül 2001

Vade sonu USD satış kuru          :   1.460.000.-

Fatura bedeli                                :   USD.850.000.-

Vade başı kuru ile malın maliyet i :   566.950.000.000.-

Vade sonu kuru ile malın maliyeti : 1.241.000.000.000.-

Bilançoda kur farkı zararı              :    674.050.000.000.-  (-) zarar

Tablo son derece vahim. Firma peşin para ile malını alsaydı devalüasyona yakalanmayacaktı ve maliyetinin üzerine koyduğu karını bilançosuna yansıtacaktı.

1999 – 2007 yılları USD / TRL DEĞİŞİM GRAFİĞİ

Firmanın düşüncelerinde şu vardı; “ihracatçı firma bana vade yaptı. Neden peşin para ile malımı alayım? Paramı mala bağlamayayım, malımı vadeli alarak, elimdeki parayı farklı malların alında değerlendiririm, likid kalmak daima iyidir” dedi.

İthalatçı firmamızın atladığı bir şey vardı; enflasyonist bir ülkede kur riskinin ve oynaklığın bu denli olup olmayacağı.. Zarar % 100’ün üzerinde ve adeta edilen zarar ile bir o kadar daha mal alabilirdi. Ancak vadeli mal almayı tercih eden ithalatçımız kur riskinden de korunmasını maalesef bilemedi. Ben bildiğimi yaparım düşüncesi hakimdi müşterimizde.Kaldı ki kendisini de vadenin uzun olduğunu kur riskinin yönetilemez olması halinde zararın kaçınılmaz olduğu konusunda yönlendirmiştim

Hikayemiz maalesef acı sonla bitti.

İthalatçılar vadeli mal alırken vade sounda döviz ihtiyaçları için,  ihracatçılar ise vadeli mal satarken vade sonunda dövizlerini bozacaklarında maliyet hesabı yaptıkları, tahmin ettikleri kurlar üzerinden işlem yapabilecekler  mi? Daha farklı bir ifade ile ileri tarihli ithalatçıya ve ihracatçıya kur garantisi verilebilir miydi?

Elbette verilebilirdi. Bankanıza güvenin demiştim deçen yazılarımda. Bankalar işte bu günler için sizin yanınızdalar. Oynaklığı fazla olan piyasada dövizli işlemlerle ticaret yapmak, adeta buzlu, karlı yolda araba kullanmaya benzer. Arabanız sürekli kayar, istediğiniz yöne değil, istemediğiniz yöne kayma yapar ve müdahale etseniz de gücünüz yetmez. Piyasada kurlarda oyanaklığın olduğu bir süreçte, ithalatçı ve ihracatçı vadeli işlem yapıyorsa kesinlikle bankalarıyla işbirliği yapıp ileri tarihli kur garantisi olan Forward ve Options işlerine ait sözleşme yapsınlar. Pişman olmazlar.

Forward işlemler ithallatçı veya ihracatçıya ileri tarihli kur garantisi verir, Options işlemler ise ithalatçı ve ihracatçı için bir fırsat olup, yapılan kur sabitleme işleminde ithalatçı veya ihracatçı zarar ederse, Options sözleşmesini devreye sokarak bu işlemden cayar. İşlemden cayarak muhtemel zararı da etmemiş olacak. En azından bilançolarında beklenmedik kâr ve zararlar oluşmayacaktır.

Doğal olarak aklınıza gelmiştir değil mi, bankalar ileri tarihli kur garantisi veriyorsa bu işten bankalar muhtemel zarar etmeyecekler mi? Sahi ya bankalar bu işlemden zarar ederler mi sizce? Zarar ettim diyen bankalar bana çok da inandırcı gelmiyor nedense? Eğer zarar ettiğini söyleyen bankalar var ise şu anda söylemek istemediğim bir çift sözüm olabilir onlara.

İleri tarihli döviz alım ve satımında bankalar sizlere bu hizmetleri vermekle birlikte, tanıtım seminerleri düzenleyen Türk Eximbank da aynı konularda Türk ihracatçısının her zaman yanında ve destekleyicsidir. Dış ticaret konusunda sürprizlere kapınızı kapamak için bankalarınızla her işlemi paylaşmanızda yarar görmekteyim.

Piyasamızda dış ticaret tacirlerine baktığımızda, oynaklığı fazla olan döviz pyasasında neden Forward ve Options işlemi yapmıyorlar? Ya kaybedecek paraları çokmuş, ya forward ve opsiyon konularını bilmiyorlardır veya bankaları bu yönde yönlendirmemiştir. Konu ne olursa olsun dış ticaret firmaları kendilerini bilinçlendirmek ve öğrenmek zorundadırlar.

Dış ticaret işleminde vadeli mal alıp satan tacirlerimiz Forward veya Options yapmadıklarında yol kazası yapmaları an meselesi olup, arabalarının pert olması karşısında bunun adına “kader, kısmet”  derlerse bunun adı kader, kısmet değildir.

Siz, Bundan Daha Fazlasısınız

Hiç, bundan daha fazlası olduğunuzu düşündüğünüz oldu mu?

Hiç, gerçek potansiyelinizi ortaya çıkaramadığınız hissine kapıldınız mı?

Evinin bahçesinde yüzyıllardır gömülü bir hazine olduğunu bilmeyen biri, bir gün bu hazineyi bulduğunda “zengin oldum” çığlıkları atar. Ama dün de ona sahipti. O insan, o bahçeye sahip olduğu gün mü zengin olmuştur, yoksa o hazineyi bulduğunda mı?

Bir şeye sahip olmak ile o şeye sahip olduğunun farkında olmak birbirinden çok farklı şeylerdir.

Thomas Edison ve Henry Ford’un kişisel danışmanlığını yapan ve kariyeri boyunca 20.000’den fazla insanla yakından çalışan ünlü ABD’li iş düşünürü Napoleon Hill; İnsanların sadece %2’lik kısmının gerçek potansiyellerini ortaya çıkarıp kullanabildiklerini söyler.

Peki, dünya üzerinde 1 Milyon USD’nin üzerinde serveti olan insanların dünya nüfusuna oranını biliyor musunuz?

O da Binde 2. Yani bu %2’nin çok daha küçük bir kısmı, bunu servete dönüştürebiliyor.

Peki, bu küçük mutlu kesimin diğer insanlardan farklı olarak yaptığı şey nedir? Eğitim mi, şans mı, üstün zekâlı insanlar olmaları mı? Hiç biri değil. I.Q.’su çok yüksek olan herkes, hayatta başarılı olamayabiliyor. Dünyanın en iyi üniversitelerinden mezun olan her insan, harika konumlara yükselecek diye bir iş kuralı yok. Şans demek de doğru olmaz, başarıyı şansla açıklamak o insanlara haksızlık olur. Ayrıca başarı, şans ile açıklanamayacak kadar değerli bir şeydir.

Öyleyse nedir?

Bu insanların, hepsinin en önemli ortak noktası diğerlerine göre gerçek potansiyellerini ortaya çıkarmakta daha başarılı olmalarıdır.

Türkçede eş anlamlı sözcükler vardır ya tıpkı onun gibi Potansiyeli ortaya çıkarmanın da şu kavramlarla iç içe olduğunu, çoğu zaman neredeyse benzer anlamlara bile geldiğini görürsünüz.

Yeni duygular yaşamak

Yeni başarılar elde etmek

Konfor alanından çıkmak

Farklı bakış açılarıyla sonuca ulaşmak

Performansı en yüksek seviyeye yükseltmek

Zamanını en verimli şekilde kullanmak, gibi…

Dünya siyasetinin yönünü belirleyen, ulusların kaderini çizen büyük liderlerin hatta sanat, spor ve iş dünyasından önemli isimlerin hepsinin potansiyellerini ortaya çıkarıp kullanırken benzer bir güzergâh izlediğini görürsünüz.

  1. Adım; Bir insanın kendi gerçek potansiyelini ortaya çıkarmasının ilk adımı bir hayale sahip olması ve o hayale ulaşacağını “Bilmesi” dir.
  1. Adım; Bu hayale ulaşmak için yola çıkmadan önce sırt çantasını gözden geçirmesidir. Yarın bir haftalığına Paris’e uçacak olsaydınız, bugün ne yapardınız? Ya, 35 yıllık kariyer yolculuğuna çıkarken nasıl bir hazırlık yaptınız?
  1. Adım; Bir yol planı hazırlamasıdır. Yüzbinlerce aracın olduğu İstanbul trafiğinde iki sokak ötede bir yere giderken bile bir navigasyon cihazı kullanıyorsunuz. Ya milyonlarca insanın çalıştığı kariyer trafiğinde nasıl bir yol planınız var?
  1. Adım; İnsanın oturduğu yerden kalkıp, harekete geçmesidir.
  1. Adım; Zamanını en etkin şekilde yapılandırmasıdır.

 

Biz bugün, bu yazımızın ilk bölümünde, ilk adımı yani potansiyeli ortaya çıkarmak için bir hayale sahip olmak üzerinde duracağız.

Çoğumuz binlerce defa hayal kurmuşuzdur. Peki, onlar çoğumuzdan farklı olarak bunu nasıl yaptılar?

Onların, yaşamlarının bir döneminde adeta kaderlerinin sesini duymuş gibi davrandıkları hiç dikkatinizi çekti mi?

Kendilerine ve yaptıkları şeye o kadar inanmışlardı ki, sonuca ulaşacaklarından da emindiler. Bu konuda konuşurken de “Biliyordum” sözcüğünü kullandıklarını sık sık duyarsınız.

“Bir gün tüm hayallerime ulaşacağımı biliyordum”,

“Büyük bir kaderim olacağını biliyordum.”

“Bir gün tüm dünyayı fethedeceğimi biliyordum” Büyük İskender

“Bir gün dünyanın en önemli basketbolcusu olacağımı biliyordum.” Michael Jordan

“Kentucky’de bir kasabada yaşarken bile, bir gün bir dünya yıldızı olacağımı biliyordum.” Jennifer Lawrence

“Hissetmiştim, anlamıştım, istemiştim”, değil. “Biliyordum” derler. Bunu sözlerinde görmeseniz de davranışlarında görürsünüz. Bu, bir hayale inanmaktan çok daha öte bir durumdur: Zaten bilmek.

Ulaşmak istediğiniz hayale zaten ulaşacağınızı bildiğinizde, ne olur?

Öncelikle hayat size daha farklı davranır. Bu spritüel bir konu değildir. Bir düşünürün dediği gibi; Yaşamınızın %10’u başınıza gelenlerden, %90’ı sizin onlara verdiğiniz tepkilerden kaynaklanır. Ve siz artık önünüze çıkan seçenekler karşısında vereceğiniz tepkiyi buna göre değerlendirirsiniz.

Çünkü elinizde adeta bir pergel ve pergelinizin de sabit bir noktası vardır. Pergelinizin sivri ucunu kâğıda sabitlemişsinizdir. O sabit nokta, sizin ulaşacağınızı “Zaten” bildiğiniz amacınızdır.

Ve artık istediğiniz genişlikte bir daire çizebilirsiniz. O daireyi çizme gayreti içindeyken potansiyelinizin de daha önce fark etmediğiniz yönleriyle tanışacaksınız. O daire sizin yaşam alanınızdır. Yaşamasını istediklerinizdir. Sizin için yaşamanın anlamı olan, uğruna yaşamayı seçtiğiniz, mücadele alanınızdır. Çizdiğiniz daire küçük ya da büyük olabilir, asıl önemli olan bir sabitiniz olmasıdır.

Çünkü sabit noktanız yoksa pergeliniz yerini, rüzgârda savrulan bir yaprağa bırakmıştır. O zaman da planlar yaparken başınıza gelenlerden yakınırsınız. Sizin dışınızda gelişen olayların kurbanı olduğunuzdan bahsedersiniz. Artık çözüme değil, soruna odaklanmışsınızdır.

Evet, sizin dışınızda gelişen olaylar üzerinde bir etkiniz olmayabilir, ancak asıl kaderinizi belirleyen, bu olaylar karşısında verdiğiniz tepkilerdir. %2’lik kısmın orada olmalarının ve her durumu kendi avantajlarına kullanabilmelerinin en büyük sırrı budur. Mesela, günya üzerindeki önemli güç odaklarının savaş da çıksa, barış dönemine de geçilse, kriz de olsa her durumdan kendileri için fayda sağladıklarını görürsünüz.

Bir sabit noktanız olduğunda karşılaştığınız her şey sizin için bir kaynaktır. Başka insanların kötü deyip kaçtıkları şeyler bile. Duygular, fikirler, olaylar… Her şey. Mesela bilinen en kötü duygular değersizlik, çaresizlik, önemsizlik, yokluk ve sefalet içinde hissetme duygularıdır. Yaşayan bilir, gerçekten baş edilmesi çok zor olan bir bela gibidir bu duygular. Peki, sizce bu duygular bir insanın en güçlü yanı olabilir mi?

Şöyle ki; kartlar dağıtılmıştır ve elinizde değersizlik, çaresizlik ve sefalet içinde hissetme duyguları olan kartları vardır. Ve hayat sizden bu kartları en mükemmel şekilde kullanıp oyunu kazanmanızı beklemektedir.

Var, bunu da yapan var. Dostoyevski en harika eserlerini bu duygu altında yazdığını fark etmiş. Yazar tıkanması yaşadığında, üretemez hale geldiğinde sahip olduğu her şeyi paraya çevirip kumar masasına oturuyormuş. Tüm gece boyunca kumar oynuyor, sahip olduğu her şeyini sabaha kadar kaybediyormuş. Sonra da çaresizlik, değersizlik ve sefalet duyguları içerisinde izbe bir pansiyona gidip saatlerce ağlıyormuş. İşte en yaratıcı fikirlerin geldiği anlar bunlarmış.

Peki ya size Dostoyevski’nin yaptığı şeyin bir strateji olduğunu söyleseydim. Şaşırır mıydınız? Sun Tzu, Robert Greene ve Clautzwitz gibi bilinen ünlü strateji ustalarının Ateş Tarlası dediği bir strateji olduğunu. “Ordunu en zor durumlara sok, onları ateş tarlasına gönder, çaresizlik içinde bırak. Bir yolunu bulup sana zaferle döneceklerdir.” Çaresizlik, değersizlik duygusundan bile faydalanılabilir, eğer bir amacınız varsa.

Çünkü bazı insanların B-C-D planları vardır, bazılarının ise sadece güçlü bir A planı.

Yani ulaşmak istediğiniz hayale ulaşacağınızı zaten bildiğinizde otomatikman potansiyelinizi ortaya çıkarmanıza hizmet eden bir stratejiniz olur.

Sadece Dostoyevski değil.  Geçit vermez Alp dağlarında ordusu için Hannibal’le bir yol açtıran, Haliç demir zincirle kapatılınca Fatih’e gemileri karadan yürüttüren ve Eskişehir – Kütahya muharebesinden sonra dağılan ordumuzu toplamak için Atatürk’e “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır” dedirten güç yine bu sabit noktadır. Kuralları siz koyarsınız. Araştırmalara konu olursunuz. Onlar, bu olumsuz duygulara meydan okuyan, sözlüklerinde bile yer vermeyen büyük liderlerdir.

Peki ya hiç bilgi birikimi, eğitimi, donanımı ve iş tecrübesi sizin yarınız kadar bile olmayan insanların sizden daha iyi noktalara geldiğine şahit oldunuz mu? Sizin çalıştığınız yerlerde böyle şeyler olmaz, ama bir arkadaşınızın iş yerinde mutlaka olmuştur.

Arkadaşınız kuvvetle ihtimal iş hayatının adaletsiz olduğunu düşünür. Aslında mesele basittir. Bir pozisyon açıldığında arkadaşınız o pozisyona başvurabilmek için alması gereken eğitimler, yapması gereken işler ve daha kazanması gereken ilave tecrübeler olduğunu düşünür. Bu esnada biri çıkar, hayattan ne istediğini bilen, kararlı biri ve o pozisyona aday olur. Arkadaşınız “Ne cesaret” diye düşünüyordur. “Ben bile bu birikime rağmen başvurmadım, şaka gibi” der. Hayır, şaka değil gerçek, işi o alır. Sonra ilerleyen zamanda arkadaşınıza gelir, şunu nasıl yapmalıyım, diye sorar. Çünkü işi işte öğrenir. Ve arkadaşınızın ise artık akşam kahve içerken size anlatacağı çok daha şey vardır.

Arkadaşınızın bilmediği şey ise insan zihninin çalışma sistemidir. Gördüğü her insanda tutarlılık arar, duygu-düşünce ve davranış tutarlılığı. Ve hepimiz, karşımızdaki insanda tutarsızlığı yakalama konusunda uzman olduğumuza inanırız. O insan gider, tüm inancını ortaya koyup, hiç bir tutarsızlık sergilemeden karşısındakileri bu inançla ikna eder.

Psikologlar bunu bir sendrom olarak isimlendirir: Dunning-Kruger Sendromu. Ama strateji uzmanlarına göre bu, dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü stratejilerinden biridir.

İnandığınız bir hayaliniz varsa ABD’li ünlü strateji uzmanı Robert Greene’nin Tacın Stratejisi olarak isimlendirdiği çok güçlü bir stratejiniz daha vardır. Ona göre eğer hayatta ulaşmak istediğiniz şeyi bir amaç haline getirdiyseniz adeta başınızda bir kral tacı varmış gibi hareket edersiniz. Başınızda bir taç varsa ve o taç sizin kafanıza tam olarak oturuyorsa da yani duygu-düşünce ve davranış olarak uyum içindeyseniz karşınızdaki insana tutarlı bir sinyal verirsiniz. O insanın size inanmasını sağlarsınız. Ve bu strateji çoğu zaman sonucu belirleyicidir.

İnsanların size nasıl davranacağını belirleyen en önemli şey; kendinizi sunuş şeklinizdir. Eğer güçlü bir amacınız varsa kararlılığınızı, inancınızı ve ona zaten ulaşacağınızı bildiğinizi beden dilinizle belli edersiniz. Karşınızdaki insanın etkilenmesinin kaçınılmaz olduğu bir şeydir.

Eğer mırın kırın eder ve çok az şey isterseniz insanlar bunun sizin kişiliğiniz olduğunu düşünürler. Oysa bu sadece sizin kendinizi sunuş şeklinizdir.

Bir kral kendisine saygı duyduğu için bu duyguyu diğer insanlara da yansıtır. Bir krala yakışır şekilde ve gücünüzden emin olarak davrandığınızda taç giymek sizin kaderinizde varmış gibi algı yaratırsınız. Ve insanlar göründüğünüzden fazlası olduğunuz izlenimine kapılır.

İşte o zaman isteyip de hayattan alabileceklerinizin sınırı yoktur.

Yani bir hayale inandığınızda daha o an çok güçlü iki stratejiniz birden olur. Ateş tarlası ve Tacın stratejisi

İş hayatının adaleti mi yok? İyi ya strateji de zayıfın güçlü karşısında hayatta kalabilmesi için icat edildi zaten. Henüz strateji denilen şey yokken, iki ordu karşı karşıya gelir ve en fazla askeri olan savaşı kazanırdı. Ama binlerce yıldır durum değişti. 10.000 kişilik bir ordu ile 100.000 kişilik bir ordunun savaşında adaleti sağlayan şey, uygulanan stratejidir.

Ve bunlardan çok daha önemlisi nedir, biliyor musunuz, eğer bir amacınız varsa strateji, anlam kazanır. Çünkü, Peter Drucker’ın dediği gibi “Kültür, stratejiyi sabah kahvaltısında yer” Bir organizasyondaki tüm üyeler sizinle aynı hayali kurmuyorsa stratejiniz çöp olur.

Öyleyse madem her şey bu kadar kolay, neden hayal kurmuyoruz?

Sizinle 2 araştırmanın çok ilginç sonuçlarını paylaşmak istiyorum.

ABD’de yapılan geniş çaplı bir araştırmaya göre iş hayatında net olarak belirlenmiş kendi kişisel kariyer amaçları olmayan liderlerin oranının % kaç olduğunu biliyor musunuz?

Sonuç: % 80’in üzerinde çıkmış. Liderlerin, ekiplerinin ve içinde bulundukları organizasyonların hedeflerini gerçekleştirme gayreti içindeyken kendilerine ait net ve kesin şekilde belirlenmiş kariyer hedeflerinin olmaması bir ironi değil mi? Hayattan ne istediğimiz üzerine ayrıntılı düşünemiyoruz.

Peki, ya 18 yaşına gelen birinin o güne kadar kaç defa ‘’HAYIR’’ sözcüğünü duyduğunu biliyor musunuz?

Ortalama 140.000 defa. Eğer çocuk, daha bilinçli bir ortamda büyüdüyse bu rakamın 50.000 – 80.000 arası olduğu söyleniyor. Yine de çok fazla değil mi? İnsan neslinin devamını sağlayan en önemli sözcük, “Hayır” sözcüğüdür. Küçük bir çocukken ebeveynlerimizin ve bize bakım veren insanların bizi büyüklerin tehlikelerle dolu dünyasından koruyabilmek için bize neyi yapıp, neyi yapamayacağımızı öğretirken bol miktarda kullandığı bir uyarı kelimesidir “Hayır”.

Duyduğumuz tüm o ‘’HAYIR’’ sözcükleri, bugün hayatta olmamızın sebebi. Ancak, Bizden bir şeyler de götürdüğü bir gerçektir: Hayallerimizi…

Gördüğünüz her şey bir hayalin sonucudur. Bilgisayarınız, masanız, lambalar ve diğer her şey. Hatta siz bile bir hayalin gerçekleşmiş halisiniz. Anne ve babalarınız sizi hayal etti. Güzel bir kızım, yakışıklı bir oğlum olsun dedi. Ve dilekleri kabul oldu.

Şu an elinizde tuttuğunuz telefon da birinin hayaliydi, o kişi bu hayalini gerçekleştirdi. Ve siz onun bu hayalini gerçekleştirmesine farkında olmadan yardımcı oldunuz. Bunu nasıl mı yaptınız? Bir tane satın alarak. Hayaliniz iyi bir telefona sahip olmaktı. Ve sizin hayaliniz ile o telefonu üreten şirketin hayali ortak bir noktada buluştu.

Aynı şekilde siz de bir hayal kurduğunuzda, o hayale ulaşmak için gayret sarf ettiğinizde birilerinin sizin hayalinizin gerçekleşmesi için farkında olmadan size yardımcı olacaklarını göreceksiniz.

Size daha ilginç bir şey söyleyeyim mi? Küçükken bir hayal kurduğunuzu ve bugün o hayali yaşadığınızı hiç fark etmiş miydiniz? Çocukluk kahramanınızı düşünmenizi istiyorum. Spiderman, öğretmeniniz veya babanız, dayınız, halanız olabilir. Ama küçükken örnek aldığınız biri var mıydı?

Peki, şu anda ona benzeyen özellikleriniz neler? Emin olun ki o kahramanınıza benzeyen çok yanınız var.

Yani aslında hepimiz belirli bir oranda hayallerine ulaşan insanlarız. Ve eğer o hayalinize inanıyorsanız ve onu gerçekleştirmek için elinizden gelenin en iyisini yapıyorsanız diğer insanlar da hiç farkında olmadan bu hayalin gerçekleşmesi için çalışırlar.

Peki, Hayal nasıl Bulunur?

Uzmanlar hayalin, var olma nedeninin kimileri için bir anda bulunan bir şey, kimileri için ise zamanla inşa edilen bir bina olduğunu söylüyor.

Öncelikle zihnin çalışma sistemi soru-cevapla ilerler. Zihninize sık aralıklarla bunu bir soru olarak yöneltmelisiniz. O size bunun cevabını bulup getirecektir.

O cevapları ararken, kendinizi mercekten geçirebilirsiniz. Hiç farkında olmadan kazandığınız uzmanlıklar var mı? Bir alanda uzmanlaşırken, farkında olmadan başka bir alanda da uzmanlaşma sürecini başlatmış olabilirsiniz. Mesela şu anda yaptığınız iş “satın alma” işi olabilir. Ama başarılı bir satın almacının birçok alanda da uzman olduğu bir gerçektir. Müzakere teknikleri, insanları ikna etme, etkili iletişim, pazarlık teknikleri, koordinasyon, çözüm odaklı yaklaşım gibi. Uzman olduğunuz alanlar sizin zaman içerisinde inşa ettiğiniz binadır.

Bu binayı bir kez fark edince, üzerine inşa edeceğiniz bir sonraki katı belirlemek çok daha kolay olacaktır. Üstelik bu kat, sizin kendi potansiyelinizi bir adım daha fazla ortaya çıkartmanızda sizin için bir fırsat katıdır.

Sonrasında da gerçek potansiyelinizi ortaya çıkarabilmek için güçlü ve zayıf yanlarınızı net bir şekilde ortaya koymalı yani sırt çantanızı gözden geçirmelisiniz. Zayıf yanlarınızı güçlendirip bunları kullanarak elde edeceğiniz başarılar, sizin yeni duygular yaşamanızı sağlayacaktır. Bu nasıl yapılır? Önümüzdeki ay, yazımızın 2. bölümünde buluşmak üzere, esen kalın.

 

Pazarlama ile Satış Arasındaki Fark

Satış sonrası hizmetler tüketici açısından en önemli firma değerlendirme kriteridir.

Günümüzde birçok insan, iş yaşamı da dahil, pazarlama ve satış arasındaki farkı anlamış değil. Kendisini “pazarlamacı, pazarlama elemanı” olarak tanımlayanların sayısı gün geçtikçe çoğalıyor. Apartmanların girişinde “pazarlamacılar giremez” notları asılsa da, pazarlama bazlı işler talep görmeye devam ediyor. Neredeyse her unvanın veya pozisyonun başına “pazarlama” kelimesi eklenerek, bir nevi “pazarlama” cazip hale getirilmeye çalışılıyor.  Firmaların çağrı merkezlerinden arayan ve satış yapmak isteyen gençlerin, kendilerini Pazarlama Temsilcisi olarak tanıtması, şirketlerin bu aktivitelerin ne anlama geldiği konusunda pek emin olmadığını veya iki terimi aynı değerlendirdiklerini gösteriyor. Organizasyonlar için hazırlanan davet mektuplarına LCV yapan birçok kişi, çoktan “pazarlamacı unvanlarını kazanmış durumda.

Tam metne erişim için ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği gerekmektedir. Hesap Oluştur butonuna basarak üyeliğinizi oluşturabilirsiniz.
Hesap Oluştur

Tedarik Zinciri Görünürlüğü ve Müşteri Memnuniyeti

Supply Chain Management Review’da yayımlanan bir makalede, geleceğin tedarik zincirini etkileyecek dört konudan biri olarak tedarik zinciri görünürlüğü gösterilmektedir. (Zimmerman, Wang, See ve Jaruhar, 2019) [1]

Makalede, tedarik zinciri görünürlüğüne odaklanılması gerektiği vurgulanmış, nesnelerin interneti, büyük veri ve veri şeffaflığının, kuruluşların tedarik zinciri ağlarının gerçek zamanlı görünürlüğünü artıracağı belirtilmiştir. Böylece onlara, yalnızca sorunlara hızlı bir şekilde yanıt vermekle kalmayıp, bu sorunları önceden tahmin etme ve önleme yeteneği kazandıracağının altı çizilmiştir.

Peki nedir bu tedarik zinciri görünürlüğü?

Tedarik zinciri görünürlüğü, parçaların, bileşenlerin veya ürünlerin, üreticiden nihai varış noktasına varıncaya kadar geçtiği aşamaların izlenebilmesidir. Amacı, müşteri de dahil olmak üzere tüm paydaşların ilgili verilere kolayca ulaşılmasını sağlayarak tedarik zincirini iyileştirmek ve güçlendirmektir. (Rouse, 2009) [2]

Günümüzde müşteri beklentilerinin artmasıyla birlikte, müşteriler teslimatları için daha çok görünürlük talep etmeye başladı. Tüketicilerin %93’ü, siparişleriyle ilgili güncellemeler almak istiyor. Bunun yanı sıra daha kısa teslimat süreleri bekliyor, hata ve geç teslimata toleransı daha az. Müşteriler, kendilerine verilen kargo numarası ile kargolarının durumunu anlık olarak takip ediyor. Kargo aracını anlık olarak takip etmek isteyenlerin sayısı da az değil. Müşterinin güvenini kazanmak için bilgiyi şeffaf bir şekilde paylaşmak büyük önem arz ediyor.

Siparişin ikinci gününden sonra WISMO (Where is my order? / Siparişim nerede?) aramaları başlıyor. Ancak müşteriler kargolarının durumunu sormak için müşteri hizmetleri veya kargo şirketlerini asla aramak istemiyorlar. Tedarik zinciri görünürlüğü sağlanır, müşteri kargosuyla ilgili yeterince bilgilendirilirse, wismo aramalarının %75’ten fazla düşeceği tahmin ediliyor. [3]

Nihai tüketici gözünden bakacak olursak, Türkiye’de faaliyet gösteren e-ticaret şirketlerinin çoğunda görünürlüğün tam anlamıyla sağlanamadığını söyleyebiliriz. Çoğu şirket, ürün teslimatı için dış kaynak kullanımı yoluna gidiyor, çeşitli kargo şirketleri ile iş birliği yapıyor. Bu kargo şirketlerinin ürün teslimatıyla ilgili sorunlarını çeşitli platformlarda okuyor, hatta zaman zaman biz de karşı karşıya kalıyoruz.

Türkiye’de faaliyet gösteren e-ticaret şirketleri, kısa vadeli karlar için uzun vadeli değerlerden vazgeçmeyi tercih ediyor. Bugün kar edilebilir ancak yarın müşteri memnuniyetine verdiği önemle bilinen global şirketler pazara girdiği zaman rekabet kızışır ve işler planlandığı gibi gitmeyebilir.

E-ticaret şirketleri, kargo teslimatı konusunda farklı şirketlerle çalışıp mutsuz müşterilerin şikayetleri ile karşı karşıya kalarak itibar kaybına uğramak yerine, kendi kargo şirketini kurup, tedarik zinciri görünürlüğü sağlayarak müşteri memnuniyetini artırabilirler. Bu sayede müşteri sadakati artar, sadık müşteri fiyatı fazla olsa bile alışverişinde bu şirketleri tercih eder.

Görünürlük tabii ki müşteri memnuniyeti için tek başına yeterli olmayacaktır. Bir haftada gelen kargonun görünür olması hiçbir anlam ifade etmez.  Daha önce belirttiğimiz gibi, müşterinin beklentisi arttı, daha kısa teslimat süreleri istiyor. Görünürlüğün yanına bir de hız eklenirse, yanlış sipariş gönderilmemesi halinde müşteri memnuniyetinin sağlanmaması için bir neden kalmıyor.

1- https://www.scmr.com/article/four_emerging_supply_chain_trends_for_2019
2- https://searcherp.techtarget.com/definition/supply-chain-visibility-SCV
3- https://www.getconvey.com/blog/cx-supply-chain-visibility/

2020 Yılı Dönüşüm Çağı

Yıllarca teknoloji hakkında makaleler yazmakla birlikte, 2020 yılı dönüşüm çağını hep birlikte yaşayarak tecrübe edeceğiz.

Yaşadığımız süreçte, dijital teknolojiler süratli bir gelişme kaydediyor.

  • Yapay Zeka entegreli araçlar,
  • Sürücüsüz arabalar,
  • Yaratıcı Arttırılmış Sanal Gerçeklik,
  • Dijital Mobil App,
  • Drone ile lojistik teslimat,
  • Müşteri Deneyimi Sanatı,
  • Paketlemede Stratejik Dizayn,
  • Omni Chanel Kullanıcı Deneyimi,
  • Giyilebilir Bulut Teknolojileri,

son zamanların en popüler teknolojileridir.

Dönüşüm çağı,

Meslek grupları çeşitli dalları ayrılarak, 2020 yılı dönüşüm çağında Z kuşağı yeni teknoloji mesleklerini oluşturacaklardır.

Alfa kuşağı dijital teknolojiyi en üst seviyeye taşıyacaktır.

Web sitelerinde,

Müşteri memnuniyeti stratejileri,

  • Chatbot’ lar,
  • Whatsapp uygulamaları,
  • Deep Linking,

uygulamaları artarak dönüşüm çağı gerçekleşecek.

Dijital süreçlerde yaşanacak gelişmeler, şirketlerin e-ticaret yapısını derinden etkileyecektir.

Neurocode,

Web site analizleri neurocode ile daha basit ve kullanışlı olacak.

Dünya genelinde yeni start-up lar kurularak, değişime öncülük edecekler.

Eğitim ana teması döngüsel değişimde uygulamalı bilimler olarak yerini alacak ve bireylerin deneyimleri ile şekil bulacaktır.

Dönüşüm çağı ezberciliği ortadan kaldıran, nitelikli bireylerin yetişmesini sağlayan ve deneyim dostu teknolojiler ile, mantıksal süreç eğitimleri yaygınlaşacaktır.

Toplum bireyleri, satınalma döngüsünde deneyimlerinden ilham alarak; istedikleri bir ürünü veya duygusal bağ kurdukları ürün gruplarını satınalma davranışı göstereceklerdir.

  • Bankacılık sektörü, dijital app ile sanal müşteri deneyimi hizmeti sunarken,
  • Perakende sektörü, gerçek zamanlı (real time) müşteri sadakat deneyimi uygulayacaktır.

Dezenformasyon bilgi yönetimi, yapay zeka tarafından tespit edilerek, bilginin düzeltilmesi uygulama verileri tarafından analiz edilecektir.

Sektörel sanal işlemler, web sitelerinde chotbot lar ile konuşularak gerçekleşecek.

Sektörlerin hedef kitle reklam stratejileri, kullanıcı deneyimi odaklı, kişiye özel hizmetler ile daha uygulanabilir ve satış arttırıcı yöntemler kullanılabilecek.

Rekabette savaş stratejilerinin yaşandığı (warmarketing) pazar ekosisteminde, müşteri ile duygusal bağ kuran her marka sürdürülebilir olacaktır.

Hizmette Kalite, Verimlilikte Proaktif

Müşteri sadakati, re-marketing yapılanmasında öncü konumunda yer alacaktır.

AR-GE yapılanması, şirketlerin sürdürülebilir kalkınma planlarını hazırlamada öncü rol üstlenecektir.

Dönüşüm çağında dijital stratejiler, her marka olmuş işletmelerin ve marka olma yolunda ilerleyen firmaların en önemli rekabet avantajı olacaktır.

Toplum bireyleri, kendisine dijital mecralarda bir yer edinerek, (dijital cv) bilgi birikimini dünya toplumları ile paylaşacak, paylaşım ekosistemi yaratıcılık sürecini genişletecektir.

Dijital teknolojiler ile, demografi ve sosyal dijitallik gelişerek her bir dünya toplum bireyi birbiri ile etkileşim kuracaktır.

Lojistikte Yeni Dünya Düzeni; Hyperloop

Geçtiğimiz hafta Hyperloop Transportation Technologies CEO’su ve Elon Musk’ın iş ortağı Dirk AHLBORN İstanbul’daydı. İnsan ve eşya taşımacılığının yakın geleceğine damga vuracak Hyperloop projesine ilişkin bir sunum yaptı. Yolcular ve eşyalar için en karlı, en hızlı, en güvenli ve çevre dostu nakliye sistemini tasarladıklarından bahsetti.

Hyperloop, “Havası alınmış bir tüpte özel olarak geliştirilmiş mıknatıslar sayesinde boşlukta hareket eden bir araç” olarak tanımlanıyor. Hyperloop’un hızı saatte 1000 kilometrenin üzerine çıkabiliyor. Şu an SpaceX ve Hyperloop Teknoloji tarafından testleri devam eden proje tamamlandığında ulaşım anlayışı tamamen değişecek.

Eşyaları saatte 1000 kilometre hareket ettirebilen bir taşıma yöntemine sahip olmak tüm lojistik süreçlerin yeniden planlanmasına yol açacak.  Bu teknolojiye ulaşmak öyle on yıllarda sürmeyecek beş altı yıl içerisinde uygulama başlamış olacak. Şu anda operasyonun başlayacağı ülkeler belirlenmiş, tüp ve araç tasarımları tamamlanmış ve testler başlamış durumda.

Dirk AHLBORN’a göre projedeki en büyük zorluk, üretim, tasarım ve uygulama aşamaları değil yasal düzenlemeler ve standartların belirlenmesi. Hyperloop uçak da değil trende ve dünyada daha önce olmayan bir ulaşım modeli yeniden tasarlanıyor bu aşamada standartları oluşturmak en kritik konuların başında geliyor. Diğer bir zorluk ülkelerdeki hükümet değişiklikleri çünkü her yeni hükümet projeye farklı açıdan bakabiliyor.

Alman TUV ile standartların oluşturulması yönünde çalışmalar başlatılmış. Hükümetler ile de sürekli görüşme halindeler. Hatta henüz projeyle ilgili bir çalışma başlatmadıkları ülkelerde dahi iktidarla iletişim halindeler. Tüm dünya liderlerinin sık sık Amerika’ya gittiği koşullarda bu ilişkileri geliştirmek çok da zor olmasa gerek. Amerikan Başkanı ile görüşmeye giden liderler çoğunlukla Tesla, SpaceX, Hyperloop ve diğer önemli projeler hakkında bilgilendiriliyor, destekleri isteniyor.

Sonuç olarak, lojistik ve tedarik zinciri yöneticilerinin elinde eşyaları saatte 1000 kilometre hareket ettirebilecek sihirli bir değnek olacak, bu değneği kim nasıl algılayacak kim nasıl kullanacak hep birlikte göreceğiz.

 

Satınalma Dergisi Aralık 2019 Sayısı Yayınlandı

Değerli yöneticiler,

Aralık ayı yıl sonu çalışmaları ile birlikte yılı kapatıyoruz. 2020 yılının ekonomimizde güzel bir yıl olmasını dileyerek sözümüze başlayalım.

20 Kasım 2019 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı her yıl olduğu gibi bu yıl da bir şölen havasında geçti. Sektör yöneticileri ve firmalarımız bir araya geldi. Tüm gün boyunca yeni uygulamalar ve trendler konuşuldu. Türkiye’nin her bölgesinden şirket yöneticilerinin katılımları açıkçası bizleri mutlu etti. 2019 yılının başarılı projeleri, Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetiminin en iyileri kategori bazında belirlenmiş oldu. Bu sayımızda ödül- lere geniş bir şekilde yer verdik. Tüm firma ve yöneticileri bir kez daha tebrik ederiz.

11 Aralık 2019 LOJİSTİK ve DEPO YÖNETİMİ ZİRVESİ (Ücretsiz)

Sektörün lider firmaları ve marka yöneticileri bu zirvede buluşuyor.

Lojistik ve uluslararası taşımacılık sektörünün önde gelen temsilcileri, Dernek ve yöneticileri bir arada, tam gün bilgi ve deneyimlerini paylaşıyorlar. Karayolundan deniz yoluna havayolundan teknoloji kullanıma kadar her şey bu zirvede. Depolama sektörünün önde gelen marka ve yöneticileri operas- yonu anlatıyor.

Sektörde yer alan ya da bu mesleği düşünen arkadaşlarımızı keyifli bir gün bekliyor. Gün sonunda dinleyicilerimizi ayrıca ödüllendiriyoruz. Kayıtlı katılımcılar arasında hediye çekilişi gerçekleştiriyoruz.

Eşsiz bir zirve deneyimi sunuyoruz. Şehrin merkezinde Dolmabahçe’de güzel bir ortam sizi bekliyor. Beşiktaş’tan ağaçlı yolun dinginliğinde stada yürümek her mevsim ayrı güzel. Sakın kaçırmayın.

BuyerNetwork B2B Konferanslar Serisi #14’te yerinizi alın.

Ücretsiz Kayıt için: http://www.BuyerNetwork.net/bjk

Buyer Network İş ve Ticaret Platformu’muzda 8.100’leri yakaladık.

Adım adım birlikte büyüyoruz. Ocak ayının 2. Haftasında Yuvarlak Masa toplantılarına başlıyoruz. Hazırlıklarımızı sürdürüyoruz.

Sektörde büyük ilgi gören yönetici eğitim vakalarını

BuyerNetwork.net/4Yetenek sayfalarında bulabilirsiniz. Bu vakaları rahatlıkla bilgisayarınıza indirebilir ve İnsan Kaynakları bölümünüzle paylaşabilirsiniz.

Her gün ana sayfada 24 saatte bir güncellenen eğitim notları yer alacak. Tüm kullanıcılarımız istisnasız günlük yayımlanan mesleki gelişim materyalle- rine ulaşabilecekler. Ana sayfaya her gün yeni bir dosya yükleyeceğiz. Geçmiş eğitim notları ise öğrenme merkezinde nihai klasörlerinde yerlerini alacak.

Satınalma dergisi internet sayfamızda manşette yer alan 7 Gün 7 Gündem köşemiz sektörümüzde bir ilk oldu. Tüm katkı veren yazarlarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz. Satinalmadergisi.com adresinden yazarlarımızın geçmiş dönem yazılarını da takip edebilir geniş bir okuma ile uzmanlığınızı artırabilirsiniz.

Keyifli okumalar dilerim.

EDİTÖR

PROF. DR. MURAT ERDAL

www.muraterdal.com

Yönetici Eğitim Vakalarında Sırada: Liderlik

İş ve Ticaret Platformu Buyer Network’ün projelendirdiği ve 4 Yetenek Programı kapsamında yönetici eğitim vakalarına bir yenisi eklendi.

“Kırılma Noktası” başlıklı Liderlik Vakası, İlker Canbulut, ACC, Yönetici Koçu (www.ilkercanbulut.com) tarafından hazırlanmıştır. Değerli katkıları için kendisine teşekkür ederiz.

Çözümün Gönderilmesi:

1. Adım: BuyerNetwork.net e üye olmanız gerekmektedir. Standart üyelik ücretsizdir. İletişim için katılımcıların profil bilgileri tam olmalıdır. 2. Adım: Öğrenme Merkezi adlı kullanıcıya (https://buyernetwork.net/ogrenme-merkezi) platform içerisinden mesaj atarak dosyanızı iletebilirsiniz.

Sonuçların Yayınlaması:
o BuyerNetwork.net/4Yetenek sayfasında yayınlanacaktır. o Kazananlardan kısa özgeçmiş ve fotoğraf istenecektir.

Ödüller:

Bireysel Ödüller: Her yetenek için:
o Yuvarlak Masa Toplantılarına Katılım Hakkı
o Buyer Network Öğrenme Merkezi Üyeliği 250 TL (1 yıllık)
o Başarı Sertifikası
o Udemy Hediye Kuponu 250 TL
o Staj İmkanı

Kurumsal Ödüller:
o 4 Yetenek, firmaların katılımına da açık bir programdır.
o Buyer Network 1 Yıllık Firma Ticaret Paketi (750 TL)
o Türkkep 1 Yıllık 5 GB Saklama Alanı
o Türkkep 1 Yıllık KEP + E-imza Paketi

Yetenek Programı ve Yuvarlak Masa Toplantıları

Buyer Network 4 Yetenek Programı ile ayda bir kez kazanan katılımcılarla Yuvarlak Masa Toplantıları yapmayı planlıyoruz. Bu toplantılarda sektörden misafir yöneticilerimizi de ağırlayacağız. Farklı sektörlerden yeni insanlarla tanışma ve networking imkanları sunuyoruz.

Yetenek programını vaka yarışması projesi ile başladık. Zaman içerisinde katılımcıların önerileriyle de desteklenen inovatif projelerin gelişeceğini düşünüyoruz. Yıl sonunda yeni projeleri konuşuyor olacağız.

Katılım Koşulları:
• Çalışanlar ve öğrenciler bireysel olarak katılabilir. • Katılım için yaş sınırı ve eğitim seviyesi belirlemedik. • Sizin için her ay belirli kategorilerde çözülmeyi bekleyen birer örnek olay (vaka) hazırladık. • Vakaların zorluk dereceleri başlangıç, orta ve ileri seviyelerde olabilir. • Bazı vakalar ilave saha araştırması ve istatistik gerektirebilir. • 30 Gün süreniz var. • Kazanan arkadaşlarımızı 4 Yetenek sayfasında fotoğraf ve özgeçmişleri ile yayınlanacaktır. • Değerlendirme BuyerNetwork.net Danışma Kurulları tarafından yapılacaktır. • Adayların sisteme profil bilgilerini ve özgeçmişlerini (CV) yüklemeleri gerekmektedir. • Buyer Network katılımcılardan gelen cevapları yayınlama hakkına sahiptir. Kazananların örnek çözümleri Öğrenme Merkezinde yayınlanacaktır. • Başarı Sertifikaları sistem üzerinden elektronik olarak gönderilir.

Yetkili Dış Ticaretçiler

Başlık güzel, dış ticaretin kolay olanı elbette herkesin tercihi, ama konjonktürü göz önünde bulundurduğumuzda bunun çok da beklenen gibi olmayacağını da görebilmek o kadar da zor değil. Dünya ülkelerinin tamamı, hızlanan ticaret, hızlanan lojistik ve iletişimden bir yandan nasibini alır ve yararlanırken, diğer yandan kolaylaşan dış ticaretin ülke içi korumacılıkla da ters düşen bir durum yarattığını da elbette atlamıyorlar. Tüm ülkeler ihracatlarını arttırmak, daha çok mal satabilmek ve döviz fazlası yaratabilmek hayali ve arzusu içerisinde şüphesiz;  hele ki katma değerli ürünler üreten, markalarını tüm dünyaya pazarlayabilen ülkeler bu konuda çok daha istekli davranır iken, bu konuda daha dezavantajlı olan ülkeler ise, doğal olarak korumacı ve sıkı politikalar güden ülkeler halini almakta.  Bu durum, ister istemez ihracat yapan firmaların da hayatlarını zora sokabilmekte ve hammadde ve diğer ihtiyaçlarına dair ithalatlarında da zorluklar yaşamalarına neden olabilmekte. Ancak korumacı politikalar ve bu konuda gümrüklerin varlığı, ülkelerin pek çok açıdan dengeleri sağlamasında önem arz etmekte. Üreticiyi korumak, tüketiciyi korumak, ülke standartlarından taviz vermemek, fiyat istikrarını gözetmek gibi hususların, ülkeler için mutlak gereklilikler olduğunu kabul etmek gerekir.

Gümrük Birliği süreci içerisinde ve Avrupa Birliği’ne üyelik süreci içerisinde ülkemizde yürürlüğe giren ve 2013 yılında yasalaşan Gümrük İşlemlerini Kolaylaştırma Yönetmeliği ile de yaşamımızda yer bulan Yetkilendirilmiş Yükümlülük Sistemi, işte tam da bu noktada dış ticaretçilerin yaşamını kolaylaştırabilme amaçlı bir uygulama. Yasalaştığından beri zaman zaman tartışmalara sebep olan ve firmaların adım atmakta cesaret etmekte zorlandıkları bu uygulama, özellikle sanayiciler için büyük kolaylıkları yaşamlarına sokmakta. Özellikle firmaların genellikle yakındıkları pek çok husus, 13 Ekim’de yayınlanan Yönetmelik sayesinde çok daha sağlıklı ve kolay hale dönüştürülmüş oldu. ISO 27001 belgesinin kapsamından, güvenlik kameralarındaki uygulamaya, denetimlerdeki uygulanacak yöntemlerden,  firmaların dış ticaret departmanlarında çalışacak yetkin personel tanımına varıncaya dek pek çok husus açıklığa kavuşurken, YYS uygulamasının Türkiye’ye adaptasyonuna ilişkin tercüme sorunları da böylece giderilmiş oldu. Transit işlemlerinde karşılaşılan pek çok sorun da yine bu kapsamda çözüme kavuştu. Dış ticaret yapmak isteyen firmaların en son isteyecekleri şey, elbette bürokrasiyle uğraşmak. Ancak bürokrasi ve engel gibi görünen hususların pek çoğunun aslında, dış ticaretteki yukarıda da bahsetmiş olduğum gibi korumacı politikalar olduğunu göz önünde bulundurmak durumundayız.

Etkili Ekonomik Operatör, orijinal adı ile AEO, Türkiye’deki ismi ile Yetkilendirilmiş Yükümlülük kavramında, firmalar ana hatları ile şu imtiyazları elde etmiş sayılıyorlar.

  1. Bu statüye sahip olan firmalar güvenilir ve uygun kabul edileceklerdir.
  2. Firmalar tedarik zincirinde artan bir etkiye sahip olacağı için AEO belgelendirme işlemine atıfta bulunmaya zorlanacaklardır.
  3. Büyük uluslararası firmalar hali hazırda sadece diğer AEO firmaları ile çalışacaklarını ileri süreceklerinden ötürü, uluslararası bazda da avantajlı hale geleceklerdir.

Uluslararası anlamda, daha az sınır geçiş kontrolleri, daha az rapor düzenleme zorunluluğu ve daha düşük gümrük risk derecelendirme ve inceleme anlamını da içinde barındıran YYS sisteminin firmalar tarafından çok daha iyi algılanması ve yazımı noktalarken, cesaretle de alma çabası içerisine girmelerini bilhassa tavsiye ediyorum.

Kayıt Formu

Hoşgeldin Üyeliği (Ücretsiz)
Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.