Tüketici Etnosentrizmi ve Yerli Markalı Ürünlere İlişkin Algılanan Kalite Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

 

Tüketici etnosentrizminin tüketicilerin satın alma kararlarını etkilediği düşünülmektedir. Satın alma tercihlerini yerli markalı ürünlerden yana yapmaya özen gösteren tüketicilerin etnosentrizm eğilimleri daha yüksek çıkmaktadır. Tüketici etnosentrizmi ile ilişkisi olan birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerden biri de algılanan kalitedir.

Bu çalışmanın amacı tüketici etnosentrizmi ve yerli markalı ürünlere yönelik algılanan kalite arasındaki ilişkiyi incelemektir. Buna ek olarak öğrencilerin yerli markalı ürünlere ilişkin algıladıkları kalite düzeyini ölçmek ve üniversitenin, öğrencilerin var olabilecek etnosentrik eğilimlerini ne oranda etkilediği araştırmada belirlenmek istenen diğer bir noktadır. Araştırmanın örnek kütlesi 160 kişiden oluşmaktadır. Katılımcıların tamamı birinci sınıf ve dördüncü sınıf öğrencileridir. Yapılan analizler tüketici etnosentrizmi ile yerli markalı ürünlere ilişkin algılanan arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Ayrıca lisans eğitiminin Türk tüketicilerinin etnosentrik eğilimlerini arttırmadığı aksine azalttığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar kelimeler: Tüketici Etnosentrizmi, Algılanan Kalite

AN İNVESTİGATİON İNTO THE RELATİONSSHİP BETWEEN CONSUMER ETHNOCENTRİSM  AND THE PERCEPTİON OF QUAALİTY RELATED TO DOMESTİC BRANDED PRODUCTS 

ABSTRACT

It is thought that consumer ethnocentrism  has a significant effect on the consumers’ purchasing decisions. Consumers, who have high tendency about purchasing products of their own country, also have high ethnocentrism tendency. On the other hand there are several factors in relation to ethnocentrism. One of these factors is the perceived quality.

The purpose of this study is to examine the relationship between consumer ethnocentrism and perceived quality related to domestic branded products. In addition, another objective of the study is to measure students’ level of the quality perception related to domestic branded products and to what extent the university affects students’ ethnocentric tendencies. The sample size of the research is composed of 160 university students. All participants are first-class and fourth-grade students. According to the statistical analysis, consumer ethnocentrism is associated with perceived quality related to domestic branded products. Moreover, it was concluced that the university education does not increase but reduces consumers’ ethnocentric tendencies.

Keywords: Consumer Ethnocentrism, Perceived Quality

  1. Giriş

Globalleşmenin etkisiyle ve uluslararası pazarlamanın gelişmesiyle günümüzde işletmeler dünyanın bütün bölgelerinde hiçbir kısıtlamaya maruz kalmadan tek bir pazar gibi faaliyet gösterebilmektedir. Öyle ki dünyanın bir köşesinde üretilen bir ürün, dünyanın diğer köşesindeki bir ülkeye kolay bir şekilde ulaştırılabilmekte ve ülkeler arasında ürünlerin giriş-çıkışı kolay yollarla sağlanabilmektedir. Ancak bu durumda işletmelerin karşısına bazı engeller çıkabilmektedir. Bu engellerden bir tanesi de, tüketici etnosentrizmidir.

Tüketicilerin satın alma kararlarını etkileyen ve bazı durumlarda bu kararlara yön veren  entrosentrizmin menşe ülke etkisi üzerindeki baskısı değişken olmakla birlikte entrosentrizm düzeyi yüksek tüketicilerin yerli marka ürünleri daha çok tercih etme yönünde niyet taşıdığını göstermektedir. (Aksu Armağan ve Gürsoy 2011: 68).

Belli bir pazarda tüketicilerin etnosentrik eğilimlerinin yüksek olması, o pazara girmeyi düşünen yabancı firmalar için büyük bir tehdit unsuru oluşturabileceği gibi, yerli firmalar açısından da bazı avantajlar sağlayabilmektedir. Dolayısıyla, başka ülkelerin pazarlarında faaliyet göstermek isteyen firmaların hedef pazarlarındaki tüketici etnosentrizm derecesini bilmeleri kendileri açısından avantaj sağlayacaktır.

Çünkü etnosentrik eğilime sahip olan tüketiciler, yabancı ürünleri satın aldıklarında hem yerli ekonomiye zarar vereceklerine hem de ülke içerisinde işsizliğe neden olacaklarına inanmaktadırlar. Ayrıca yabancı ürünleri tercih etmenin ahlaki bir davranış olmadığını düşünmektedirler (Shimp, 1984: 285).

Yapılan çalışmalardan yola çıkılarak tüketici satın alma davranışlarının birçok faktörden etkilendiği söylenebilir. Bu faktörlerden birisi de tüketici etnosentrizmi olarak adlandırılan kişilerdeki milliyetçi, vatansever duygularıdır. Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bu duyguların tüketicilerin satın alma davranışlarında etkili olduğunun öğrenilmesi ile etnosentrizme yönelik çalışmalar da artmıştır. Dolayısıyla pazarlamada etkinliği ispatlanmış bu etnosentrik eğilimlerin, öğrencilerde oluşan yerli markalı ürünlere yönelik algılanan kaliteyi etkileyebileceği düşüncesi araştırmamıza yön vermiştir.  Bu noktadan hareketle tüketici etnosentrizmi ile yerli markalı ürünlere yönelik algılanan kalite arasındaki ilişki incelenmiştir. Ayrıca üniversitenin öğrencilerin yerli markalı ürünlere yönelik algıladıkları kalite düzeyini etkileyip etkilemediği de incelenmiştir.

 

Yazarlar:

Doç. Dr. Nusret GÖKSU

Mehri Banu SÜNBÜL

Ayten KILIÇ

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Haziran 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma Dergisi Üyelik Paketleri

 

Endüstriyel Pazarlarda Alıcı Davranışları ve Alım Kararlarını Etkileyen Faktörler

Endüstriyel alıcılar, maliyetleri minimize, kârlarını maksimize etmek amacıyla rasyonel satınalma kararları vermek zorundadırlar. Endüstriyel alıcılar en düşük fiyatı, en iyi ürünü veya en fazla hizmeti sağlayan kaynakları tercih ederler. Endüstriyel alıcılar hem ekonomik hem de kişisel faktörlerden etkilenirler. En önemli faktörün ekonomi olduğuna inanılır. Alıcıya en düşük fiyatı, en iyi ürünü ya da hizmet sağlayan tedarikçi favori satıcı olarak gösterilir. Alıcılar favori gördüğü, kendilerine saygı ve kişisel yakınlık gösteren tedarikçilerle çalışmak isteyeceklerdir. Bu beklentilere cevap vermeyen tedarikçileri reddetme eğilimde olacaklardır.

Endüstriyel alıcılar, diğer tüketicilere oranla daha sıklıkla karmaşık alım kararlarıyla karşı karşıya kalırlar. Alımlarda genellikle büyük miktarda para söz konusu olacak, karmaşık, teknik ve ekonomik değerlendirmeler sonucunda organizasyonun her basamağında, birçok kişiyi etkileyen ve ilgilendiren bir süreç ile ancak istenilen sonuca ulaşılabilecektir. Bu nedenle karar aşamasında birkaç kişiden oluşan deneyimli bir grubun varlığı son derece önemlidir.

Endüstriyel pazarlardaki alım süreci diğer pazarlarda gerçekleşen alım süreçlerine göre daha kurallı ve resmi süreçlerle ilerlemektedir. Büyük endüstriyel alımlarda, detaylı ürün özelliklerinin belirtilmesinin istenmesi, yazılı ürün siparişleri, tedarikçinin araştırılması ve resmi başvurular söz konusu olacaktır. Alıcı ve satıcı birbirlerinden bağımsız değillerdir. Tüketici pazarlarında üretici ve tüketici arasındaki mesafe, satın alma kararından önem arz etmezken, endüstriyel pazarlarda genellikle birbirlerine yakın mesafelerde veya aynı bölgede bulunmaları son derece önemlidir. Satınalma operasyonu sırasında yâda sonrasında oluşabilecek problemleri yerinde belirleme, olası problemlere en kısa sürede müdahale edebilme ve gerekirse teknik desteğe kısa zamanda ulaşabilirliliği, bu konunun önemini ortaya koyacaktır.

Endüstriyel alıcılar, tek bir noktadan alım yapmak yerine siparişlerini birden çok noktaya dağıtma eğilimindedirler. Amaçları, satın alma aşamasında doğabilecek aksaklıklara karşı her zaman alternatif alım kanallarının bulunması, mal akışında oluşabilecek kesintileri ortaya çıkmadan önleme isteğidir.

Endüstriyel ürün ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişimler endüstriyel mal ve hizmetlere olan talebi fazla etkilemeyecektir. Dolayısıyla endüstriyel pazarlarda talebin fiyat esnekliği düşüktür. Bunun sebebi, endüstriyel ürün ve hizmetlerin tüketim mal ve hizmetlerine oranla daha fazla sayıda bileşen içermesi, bir veya birkaç bileşendeki fiyat değişikliğinin mal ve hizmetin fiyatı üzerinde direkt etkili olmayacağındandır.

Endüstriyel ürün ve hizmetlere olan talepteki artış, genellikle tüketim mallarına olan talepteki artıştan daha fazladır. Söz konusu artış, özellikle yeni tesis ve ekipman satın alınırken etkisini gösterir. Bu etki, ekonomi literatüründe yer alan “çarpan” ve “hızlandıran” kavramları ile aynı işlevi yerine getirmektedir. Çarpan etkisi, bir ekonomide yatırım harcamaları, tüketim harcamaları, devlet harcamaları ve ihracat gibi harcama kalemlerinin biri ya da bir kaçındaki artışın, milli geliri birkaç kat daha fazla artırması şeklinde açıklanmaktadır. Hızlandıran etkisi ise; toplam tüketim malları talebindeki değişimlerin, yatırım mallarındaki değişimlere bağlı olduğunu belirtir. Bu durum, belli bir tüketim malı talebindeki değişimin, yatırım malı talebini, hangi yönde ve hangi oranda etkileyeceğini açıklayacaktır.

Endüstriyel alımlarda, karar aşamasından sorumlu grup, işletmenin içinde bulunduğu çevrenin, kendi örgütsel oluşumunun, örgütü oluşturan kişilerin birbirleriyle ilişkilerinin ve grubu oluşturanların kişisel özelliklerinin etkisinde karar alırlar. Aşağıdaki tabloda endüstriyel satın alma sürecinde kararı etkileyebilecek faktörleri inceleyebiliriz.

Yazar: Onur Mol

Yukarıda bir kısmı yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Nisan 2015 sayısında bulabilirsiniz.

 

TCMB FAİZ İNDİRİMİNE İLİŞKİN TİM AÇIKLAMASI

Ülkemizin büyüme hedeflerinin en önemli enstrümanlarından olan ihracatımız için belirleyici etkenlerden biri de düşük faiz oranlarıdır. Mevcut yatırım stoku ile 180 milyar dolarlar seviyesine ulaşmayı başaran ihracatımızın sürdürülebilirliği ve artış rekorlarını sürdürmesi, çok daha ileri seviyelerde, sıçramalara imza atabilmesi adına, yeni yatırımlara, kapasite artışlarına kuşkusuz ihtiyacımız var. Yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda Hükümetimizin attığı tüm adımların yatırım maliyetlerinin rekabetçi düzeye indirilmesi ile desteklenmesi ise üreticilerimizin en büyük beklentisidir.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu; Temmuz ayında 425 baz puan, Eylül ayında ise 325 baz puanlık indirimlerinin ardından son olarak bugün açıklamış olduğu 250 baz puanlık faiz indirim kararıyla, toplamda 1000 baz puanlık faiz indirimi gerçekleştirerek, politika faizini %14 seviyelerine çekti. Bu karar ile birlikte bankalarımızın kredi maliyetlerine, piyasaların bu indirimi hızla yansıtacaklarını düşünüyoruz. Bu hamlenin kredi faiz oranlarına da yansıması, piyasalardaki normalleşme sürecini de ivmelendirecektir.

Bu sayede; gerek yeni yatırımlar, gerekse bir süredir yüksek faizler dolayısıyla ertelenen kapasite artışları ve makine ve teçhizat alt yapımızdaki yenileme çalışmalarının hız kazanacağını hep birlikte göreceğiz. İhracatçılarımızın, yatırımcılarımızın önündeki önemli engellerden birisi de, atılan faiz indirim adımlarıyla, deyim yerinde ise ortadan kalkmış oldu. Dolayısıyla; yatırım, istihdam, ihracat ve büyümeye yönelik etkili, pozitif bir yıl bizleri bekliyor.

İsmail Gülle

Türkiye ihracatçılar Meclisi Başkanı

Kadın Girişimciler “İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı” Projesi Birlikte Daha Güçlü

KAGİDER koordinatörlüğünde, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı (Women Business Network W-BUN) projesi 33 ilden kadın girişimci derneklerinin başkanları ve temsilcilerinin katılımıyla Ankara’da anlatıldı.

Kadın girişimcilerin katma değerli üretim ve ihracat artışının öncüsü olmaları görüşüyle yola çıkan proje katılımcı sivil toplum kuruluşlarının ve kadınların hizmet ve danışmanlık almaları, Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı’nın küresel hedefine katkıda bulunmayı, politika ve karar alma süreçlerine daha aktif, demokratik katılım yoluyla sivil toplumun gelişimini hedefliyor.

Koordinatörlüğünü KAGİDER’in yaptığı KAİSDER ve BUİKAD paydaşlığında yürütülen, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı (Women Business Network W-BUN) projesinin lansmanı Ankara’da gerçekleşti.

22 Ekim Salı günü, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk,Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin, Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur, Dışişleri Bakanlığı AB Başkanlığı Proje Uygulama Daire Başkanı Bülent Özcan’ın konuşmalarıyla destek verdiği etkinlikte Van’dan İzmir’e uzanan Türkiye’nin 33 ilinden kadın girişimci derneklerinin başkanları ve temsilcileri buluştu.

Kadın girişimcilerin katma değerli üretim ve ihracat artışının öncüsü olmaları görüşüyle yola çıkan proje aynı zamanda katılımcı sivil toplum kuruluşlarının ve kadınların hizmet ve danışmanlık almaları, Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı’nın küresel hedefine katkıda bulunmayı, politika ve karar alma süreçlerine daha aktif, demokratik katılım yoluyla sivil toplumun gelişimini hedefliyor. Kadınların iş dünyasında gerekli bilgilere ve iş pazarlarına ulaşmaları için etkin bir iletişim ağı içerisinde olmalarını amaçlayan İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı (Women Business Network W-BUN) projesi küçük ve orta ölçekli bir çok kadın girişimcileri bir araya getirecek.

Etkinlikte kadın girişimci derneklerinin başkanları ve temsilcileriyle buluşan Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk: “Kadın girişimciliği temel alan bu toplantıda hem farkındalığın artmasına hem de karşılıklı iletişimin gelişmesine büyük katkılar sağlayacağına inanıyorum. Burada yapılacak fikir ve bilgi alışverişiyle herkes için ufuk açıcı bir iklim oluşacak. Bu anlamda KAGİDER’in girişimciliği arttırma noktasındaki bütün çalışmalarını çok değerli buluyorum. Bu çalışmalarla inanıyoruz ki kadın girişimciliği, kadın istihdamı istediğimiz yüksek seviyelere ulaşacak” açıklamasında bulundu.

KAGİDER Başkanı Emine Erdem: “Projemiz toplumsal cinsiyet eşitliği için tarihi bir dönüm noktası olacak”

Etkinlikte projeyle ilgili konuşan KAGİDER Başkanı Emine Erdem: “Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) olarak 17 yıldır kadının girişimcilikte, sosyal hayatta ve politikada güçlenmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması hedefiyle çalışıyoruz.Kadınların sosyal ve ekonomik olarak güçlendirilmesi adına 17 yıllık tarihimizin en kapsayıcı ve en önemli projelerinden birinde yer almanın heyecanını yaşıyoruz.”

Konuşmasını sürdüren Erdem: “İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı” projemizin, kadın girişimciliğinin güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği hedefimizin gerçekleştirilmesi yolunda tarihi bir dönüm noktası olacağına inanıyorum. Bu inanç ve kararlılıkla hazırladığımız projemizin Avrupa Birliği ve devletimiz tarafından aynı inançla desteklenmesinden mutluluk duyuyoruz.

Kamu ve özel sektörün kadın girişimcilerden ürün ve hizmet alması ülkenin ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sağlayacağını ifade eden Erdem, Türkiye’nin her bölgesinde faaliyet gösteren iş kadını sivil toplum örgütleri arasında güçlü ve etkin bir dayanışmayı gerçekleştiren güçlü bir iletişim ağı olacaktır. Aynı zamanda kadın girişimciliğine dair kamuoyu yaratacak girişimler için de bir zemin niteğinde” dedi.

Etkinlikte konuşan Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur: “Sivil toplum kuruluşlarımızın da kadınlarımızın ekonomiye katkı sunmasında çok önemli bir rol oynadığına inanıyoruz. Bu kapsamda; önde gelen sivil toplum kuruluşlarımızın el birliğiyle İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı Projesi’ni hayata geçirmelerini çalışmalarımız için tamamlayıcı ve güçlendirici bir unsur olarak görüyoruz. Bu proje ile işkadınlarımızın güçlendiklerini, işlerinde başarıya ulaştıklarını ve diğer kadınlarımızın önünü açmak için çalıştıklarını görmekten büyük memnuniyet duyuyoruz. ”

İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı projesi katılım öncesi Avrupa Birliği mali yardımları altında desteklenen bir proje. Biz Avrupa Birliği başkanlığı olarak katılım öncesi mali yardımın genel koordinasyonundan sorumlu kuruluş olarak aynı zamanda Sivil Toplum Örgütlerine sağlanan desteklerle ilgili çalışmaları koordine eden kuruluş olarak bu projenin bir parçası olmaktan büyük onur duyuyoruz. Avrupa Birliği başkanlığı olarak özellikle projenin yürütülmesi ve bundan sonraki süreçte özellikle kamuyla diyalogun geliştirilmesi konusunda her türlü desteği bundan sonraki çalışmalarda da gerçekleştireceğiz ”dedi

Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin: “Bu yönde ülkemizdeki kadın girişimcilerini desteklemek amacıyla 2002 yılından beri aktif olarak hizmet veren Kadın Girişimciler Derneğinin, herhangi bir kâr amacı gütmeden ve iş kurmak isteyen bayanlara destek sağlaması bu işin sadece devletin sorumluluğunda olmadığını, isteyen herkesin bu işe destek olabileceğinin en güzel kanıtıdır.

Devletimizin, destek ve teşviklerini kadın girişimcilere de uygulaması, ülkenin potansiyelinden daha çok faydalanabilmeyi gözler önüne seren bir gerçektir. Çünkü Kadın girişimcinin farkına varmamış bir ülke, henüz tam anlamıyla ekonomik büyüme potansiyelini kullanamıyor, demektir.

Siyaset alanında kadın aday kontenjanları nasıl ki demokrasimizi zenginleştiriyorsa, girişimcilikte kadınların özel olarak teşvik edilmesi de ekonomik ve sosyal kalkınmaya öyle zenginleştiriyor. Bu nedenle; kadın nüfusunun ekonomik faaliyetlere ve üretime katılmasının zamanı geldi ve geçiyor bile”

Kadın girişimciler platform sayesinde büyüyecek

İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı projesinin hayata geçirilmesinde ilk adım olarak kurulan www.ticaretinkadinlari.com, sahip, teknik altyapısı güçlü, kapasitesi yüksek, işlevsel bir platformun kuruluşunu gerçekleştirdi. Web platformu, bu hibe programının hedefleriyle uyumlu olarak Türkiye’deki tüm girişimci kadın STK’larını, kadınların kamu ve özel sektörün mal ve hizmet satın almak için düzenlediği ihaleler alanında başarılı olabilmeleri, gerekli bilgilere ve pazarlara ulaşabilmeleri için güçlü bir araç niteliğinde olacak. Kurulan portal ile girişimci kadınlar tek bir çatı altında birbirlerini destekleme, ortak iş yapma ve girişimci kadınlar ile iş yapmak isteyen kurumlar bir araya gelecek.

Projenin yasa tasarısı haline dönüşmesi hedefleniyor

Proje ile kamu sektörüyle müzakere edilecek bir tasarı için teklif sunulması, İş Dünyasında Kadın İletişim Ağı’nın katılımcı STK’ların ve kadınların hizmet ve danışmanlık almaları, ulusal ve uluslararası ölçekte mevcut diğer kuruluşların kapasitelerini geliştirmeleri hedefleniyor.

Türkiye’de Büyük Veri Pazarı, 2023’te 520 Milyon Dolara Ulaşacak, Şirketlerin Yatırımı İkiye Katlanacak

Veriyi Etkin Yöneten Şirketler Rakiplerine Karşı Büyük Avantaj Sağlıyor

Şehirleşmenin hızlanması, üretim kapasiteleri ve tesislerin büyümesi,
ağa bağlı cihaz sayısının hızla artması, Büyük Veri’nin anlamlı aksiyonlara dönüştürülmesini zorunlu kılıyor. IDC, ‘Büyük Verinin Devrimi’ olarak da adlandırılan ve şirketleri daha verimli ve yenilikçi hale getirme potansiyeli olan bu değişime kolay adapte olabilen şirketlerin, rakiplerine göre
büyük avantaj elde edeceğini öngörüyor.

IDC’nin yaptığı en son araştırmaya göre, Türkiye’de de her geçen gün daha fazla şirketin, hayatın her alanında ve hemen her sektörde fark yaratacak bir güç olan Büyük Veri’nin önemini kavramaya başladıklarını ortaya koyuyor.

Pazar araştırma şirketi International Data Corporation’ın (IDC) açıkladığı son tahminlere göre, Türkiye’de Büyük Veri ve Analitik yatırımları 2018 yılında 247 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2023 yılına kadar pazarın yıllık yüzde 16 oranında büyüyerek, 520 milyon dolara ulaşacağı öngörülüyor.

Dünyanın dört bir yanındaki şirketlerin veriyi analiz ederek anlamlı sonuçlar çıkarmalarına yardımcı olan Hitachi Vantara’nın sponsorluğunda IDC tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, Türkiye’deki kurumların yüzde 55’i şirket içi (on-prem) Büyük Veri işleme konusunda çalışmalarını sürdürüyor.

Türkiye’deki her 10 kurumdan 8’i ‘makine öğrenmesi’ni, kurumu için anlamlı ve değerli görürken, her iki şirketten biri, yani katılımcıların yarısı, geçmiş verileri analiz etmek için çok sayıda veri kaynağını bir araya getirmekte zorlandığını belirtiyor.

Büyük Veri yatırımları ikiye katlanacak

Türkiye’deki kurumların tamamına yakını (%98), önümüzdeki iki yıl içinde, Büyük Veri işleme ve yönetme çözümlerine ayrılan bütçenin artmasını bekliyor. Araştırmaya katılan kurumların yüzde 15’i ise, yine bu bütçenin önümüzdeki iki yıl içerisinde yüzde 100’ün üzerinde artacağını tahmin ediyor.

Büyük Veri nerede kullanılıyor?

Büyük Veri ve analitik çözümleri kurumlara birçok farklı konuda çalışma imkanı sunarken, katılımcıların yüzde 70’i ‘Müşteri hizmetlerini ve deneyimini geliştirmek’ ve ‘İş süreçlerini ve operasyonlarını geliştirmek ve optimize etmek’ konularının öncelikli alanlar olduğunu vurguluyor.

Uygulama ve kullanım kolaylığı aranıyor

Büyük Veri işleme platformlarının kullanımında kurumların karşılaştığı en önemli zorluklar arasında yüzde 52 ile ‘Şirket içi bilgi ve deneyim eksikliği’ ilk sırada yer alırken, ‘Farklı sistemler ve farklı veri türleri’ yüzde 30 ile ikinci sırada bulunuyor. Türkiye’deki kurumlar Büyük Veri ve Analitik çözümlerini değerlendirirken, ‘uygulama kolaylığı’ ve ‘kullanım kolaylığı’nın en çok önem verilen kriterler olduğu belirtiliyor.

Entegre veri yönetimi ‘olmazsa olmaz’ konuma geldi

Türkiye’de giderek artan sayıda kurum ve şirketin, Büyük Veri’nin önemini kavramaya başladığını belirten IDC Türkiye’nin Baş Analisti Eren Eser, “Kurumlar, Büyük Veri ve Analitik Teknolojilerinin yetkinliğinin artması ve sunduğu imkanlarla birlikte, veriye dayalı karar verme yönünde bir istek ve yönelim içinde bulunuyor. Büyük Veri ve analitik yatırımlarının başlıca kısa vadeli hedefi, iş operasyonlarını ve müşteri deneyimini iyileştirmek olsa da, birçok kurum Büyük Veri ve Analitik çözümlerini daha uzun vadede yeni iş ve gelir akışları yaratmak için kullanmayı hedefliyor” şeklinde konuştu.

IDC Türkiye’nin Yazılım Çözümleri Araştırma Müdürü Yeşim Öztürk de, “Şirket içi ve bulut uygulamalarında üretilen verilerin harmanlanması, yükselen bir eğilim veya zorluk olmaya devam ediyor. Bu nedenle entegre veri yönetimi ve analizi sağlayacak çözümlere artık daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Entegre veri yönetimi, mükemmel müşteri ve çalışan deneyimi için olmazsa olmazdır” ifadelerini kullandı.

Hitachi’den veri yönetimine modern ve etkin bir yaklaşım

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Hitachi Vantara Türkiye Genel Müdürü Önder Sönmez de büyüyen şirketlerin ürettiği veri hacminin her geçen gün arttığına, bu veriyi farklı bulut ve şirket içi bilişim ortamlarında daha etkin yönetme ihtiyacının derinleştiğine dikkat çekti. Sönmez, “Sahip oldukları veriden daha fazla katma değer elde etmek isteyen kurumlara, Hitachi’nin ortak veri yönetim yaklaşımı DataOps ile hizmet veriyoruz. Bu yaklaşımın temel prensibi, doğru veriyi, doğru zamanda ve doğru yerde elde etmek. Bunun için şirketlerin veri yolculuğunda SEAM (Store, Enrich, Activate, Monetize) olarak adlandırdığımız dört adımlı bir yaklaşım öneriyoruz. Müşterilerimizin sahip oldukları veriyi ‘Depolama’ adımından ‘Gelire Dönüştürme’ adımına kadar doğru yönetmelerine destek oluyoruz. DataOps, Hitachi Vantara’nın yakın zamanda yeni sürümünü yayınladığı veri entegrasyon ve analitik platformu yazılımı Pentaho 8.3 ile çalışıyor. Bu yeni versiyon, veriye sadece en hızlı bir biçimde ulaşılmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bu verinin ’sürükle-bırak’ yöntemlerle analize hazırlanmasını ve makine öğrenme gibi ileri seviye analitik işlemlerin yapılmasını kolaylaştırıyor. Bu sayede, verinin hazırlanması için harcanan büyük zaman kayıplarının önüne geçiliyor ve veri bilimcilerin analizler yapabilmesi için daha fazla zamanları olmasını sağlayarak, verinin sahip olduğu ekonomik değerin tam kapasitede kullanılmasına olanak veriyor” şeklinde konuştu.

“Ekonomik kalkınmanın yolu, hukukun üstünlüğü ve hesapverir kurumlar inşa etmekten geçiyor”

  • TÜRKONFED ve Daha İyi Yargı Derneği iş birliği ile hazırlanan “Yapısal Reformlar: Orta Gelir ve Orta Demokrasi Tuzakları” Politika Raporu Ankara’da gerçekleştirilen zirvede açıklandı.
  • Ekonomik gelişmişlik ile demokrasi ve hukuk arasında sıkı bağların bulunduğuna işaret edilen politika raporunda, Türkiye’nin ‘Tam Eksiksiz Demokrasi’ seviyesine gelmesi için “Orta Gelir”, “Orta Demokrasi” ve “Orta Eğitim” tuzaklarından kurtulmasının öncelikli olduğuna dikkat çekildi.
  • BM Türkiye Mukim Koordinatörü (tedviren) Alvaro Rodriguez ve AB Türkiye Masası Şefi Bernard Brunet’nin de katılısıyla gerçekleşen zirveden çıkan ortak sonuç ise, ekonomik kalkınma için hukukun üstünlüğü ve hesapverir kurumların inşası için birlikte çalışılması gerekliliği oldu.

24 EKİM 2019 – ANKARA / Ankara 24 Ekim’de önemli bir zirveye ev sahipliği yaptı. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Daha İyi Yargı Derneği iş birliği ile düzenlenen “Yapısal Reformlar Zirvesi” Ankara JW Marriot Otel’de gerçekleştirildi. Birleşmiş Milletler Türkiye Mukim Koordinatörü Alvaro Rodriguez, Avrupa Komisyonu Türkiye Masası Şefi Bernard Brunet, TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, İç Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (İÇASİFED) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Kurt ve ekonomist Prof. Erinç Yeldan’ın konuşmacı olduğu zirvede, ekonomi ile demokratik gelişmişlik arasındaki bağ masaya yatırıldı. Zirvede, iki derneğin ortaklaşa ele aldığı “Türkiye’nin İkilemi; Orta Gelir ve Orta Demokrasi Tuzağı” politika raporu da kamuoyuna sunuldu.

Alvaro Rodriguez: “Etkili, hesapverir ve kapsayıcı kurumlar için birlikte çalışmalıyız”

Zirvede konuşan BM Türkiye Mukim Koordinatörü Alvaro Rodriguez ise, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na atıfta bulunarak “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, gelecek için ilham verici ve kapsayıcı bir vizyon sunuyor: Yoksulluğun, adaletsizliğin ve ayrımcılığın olmadığı bir dünya, şimdiki ve gelecek kuşaklar için sağlıklı bir dünya. Amaçlar, tüm sektörlerin sürdürülebilirlik için ortak vizyonunu temsil ediyor” şeklinde konuştu.

Bernard Brunet: Hukukun üstünlüğü, ekonomik gelişme ve kamu yönetimi birlikte gelişmeli

Avrupa birliği’nin genişlemesi sürecinde aday ülkelerden üç konuda gelişim beklediklerini kaydeden AB Türkiye Masası Şefi Bernard Brunet, “Bunların ilki, hukukun üstünlüğü, temel haklar ve özgürlükler, ikincisi ekonomik gelişme, üçüncüsü ise kamu yönetiminin kalitesi… Bu üç sütun eş zamanlı olarak inşa edilmesi gerçek anlamda ilerlemeyi sağlar. Bir başka önemli konu da düzenleyici yapıların kalitesidir. Devletler, düzenleyici kurumlarını ne kadar hukukun üstünlüğü kuralına göre şeffaf ve vatandaşlarını kapsayacak şekilde yaparsa ilerleme o kadar hızlı olacaktır” şeklinde konuştu.

Orhan Turan: “Bir ülkenin kurumları gücünü demokrasiden alır”

Konuşmasına, “Ülkemizin sürdürülebilir kalkınması ve rekabetçiliği için üç önemli tuzaktan, yani Orta Gelir, Orta Demokrasi ve Orta Eğitim tuzaklarından kurtulması gerekiyor” diye başlayan TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, Türkiye’nin tam ve eksiksiz bir demokrasiyi hak ettiğinin altını çizdi. Turan, şöyle devam etti:

“1996 yılında 3,30 olan demokrasi endeksimiz, 2009 yılında 5.76’ya kadar yükselmişti. Kişi başı milli gelirimizde 3 bin dolardan, 10 bin 800 dolar seviyelerine geldi. Hatta 12.300 dolarlara kadar yükseldi. Böylece Türkiye Orta Gelir Tuzağı’nı aşma noktasına ulaşmıştı. Son 5 yılda ise gözle görülür bir gerileme söz konusu. Demokrasi Endeksi’nde 2018 yılında 167 ülke arasında 10 basamak gerileyen ülkemiz 110’uncu sırada yer aldı. Demokrasi puanımız ise 4.88’den 4.37’ye geriledi. Ülkemizin bu sıralamayı hak etmediğini düşünüyoruz.”

Demokrasinin ancak kurumsallaşmış yapılarla mümkün olduğuna işaret eden Turan, “Bir ülkenin kurumları, gücünü demokrasiden alır” diyen Turan, “Kural bazlı politika yapımı ekonomide öngörülebilirliği artırır, güveni sağlar. Bu nedenle güçlü bir ekonominin temelinde güçlü kurumlar vardır. Hukuk devleti başta olmak üzere kurumlarımızı ve demokrasimizi güçlendirecek her türlü adım ekonomimizi de güçlendirecek, finansal istikrara katkı yapacaktır. Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu başta olmak üzere kurumların denge ve denetim mekanizmasının, sağlıklı işlemesini güvence altına alan, bireysel ve kolektif özgürlükleri, evrensel ölçülerde genişleten, bir demokratik yönetim sistemi, toplumu ve ekonomiyi arzu edilen derinliğe kavuşturacaktır” şeklinde konuştu.

Mehmet Gün: “Ekonomik kalkınma için hukukun üstünlüğü ve hesapverirlik şart”

Aynı zamanda “Orta Gelir ve Orta Demokrasi Tuzakları ve Çözüm Yolları” Politika Raporu’nu kaleme alan Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, Türkiye’nin geleceğe dönük potansiyelinin akılcı karşılaştırmalarla ortaya konabileceğini vurguladı. Bunun için Singapur ve Güney Kore ile değil, demografik ve jeopolitik olarak benzer olduğu Almanya ile kıyaslanarak bir vizyon çizilmesi gerektiğini kaydeden Gün, şöyle devam etti:

“Her iki ülkenin de yaklaşık 82 milyon nüfusu var. Buna karşılık Türkiye’de kişi başına düşen toprak miktarı Almanya’nın iki katıdır. Yani Türkiye, Almanya’nın iki katı nüfusa bakabilir. Ya da Almanya’nın iki katı kadar milli gelir üretebilir. Fakat günümüzde Almanya’nın milli geliri Türkiye’nin orta gelir seviyesinin kat kat üstünde. Bunun iki önemli nedeni var: Birincisi, Almanya Türkiye’nin iki katından daha ileri bir demokrasiye sahip. İkincisi, Almanya hukukun üstünlüğü endekslerinde de Türkiye’nin yaklaşık iki katı ileride. Almanya’nın hukukun üstünlüğünde ileri olmasının sebepleri ise, uyuşmazlıkları Türkiye’den daha hızlı ve isabetli çözüyor; yargısının da daha fazla hesapverir olmasıdır. Türkiye de iyi işleyen benzer bir yargıyla fikir çeşitliliği ve ifade özgürlüğünü geliştirerek ileri demokrasiyi yakalayabilir.”

Türkiye’de yapısal reformlara yargının etkin ve işler hale getirilmesi ile başlanması gerektiğine dikkat çeken Gün, yargılama süreçlerinin basitleştirilerek, 4-5 yıl süren davaların 50-100 günde, tek celsede sonuçlandırılması gerektiğinin altını çizdi. HSK, hakimler, savcılar ve avukatlar dahil, yargı sistemindeki tüm organ ve unsurların hesapverir hale getirilmesi gerektiğini anlatan Gün, “Tüm yargı görevlerinde atamalarda liyakat, şeffaflık ve hesapverirlik hakim olmalı. HSK’nın tüm kararları yargısal denetime açılmalı, hakim ve savcıların kişisel ve görev suçları izin gerekmeksizin soruşturulmalı, bu hususta özel ve uzmanlaşmış bir mahkeme kurulmalıdır. Bunlar sağlandıktan sonra yargı üst yönetimi tam bağımsız olacak şekilde düzenlenmelidir. İşte o zaman Atatürk’ün gösterdiği çağdaş medeniyet seviyesini yakalamış, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü yayan, kendisini ve dünyayı zenginleştiren bir ülke haline geliriz. Türkiye dünyayı zenginleştiren bir ülke haline gelebilir. Bunun yolu da demokrasiden geçer” şeklinde konuştu.

Ahmet Kurt: “Büyümenin kalitesini yapısal reformlar belirler”

Belirli bir noktadan sonra ekonomide kişi başına milli geliri artırmanın yolunun, bulunduğu sisteme uygun atılımları yapmasından geçtiğine işaret eden İÇASİFED Başkan Yardımcısı Ahmet Kurt ise; “Bir ekonomi büyüyebilir ama bu büyümenin kalitesini kalibre edemezse büyüme gelişmeye dönüşemez. Bu dönüşümü sağlayacak şey yapısal reformlardır” dedi.

Prof Erinç Yeldan:

Prof Erinç Yeldan ise, Türkiye’yi inovasyon, bölgesel kalkınmaya duyarlı bir modele kavuşturmak için eğitim konusunda yeni atılımlar yapması gerektiğine işaret etti.

11 MADDEDE ORTAK DEMOKRASİ VE ORTA GELİR TUZAĞINDAN ÇIKIŞ YOLLARI

  • Tam ve doğru ifşa ile yargılama süreçlerinin basitleştirilmesi, 4-5 yıl süren davaların 50-100 günde bitirileceği bir sistem oluşturulması
  • Yargının üstlenmesi gereken iş yükünün, mahkemeler ile avukatlar arasında rasyonel ve mantıklı bir biçimde dağıtılması
  • Kamu kurumlarında hesapverirliğin sağlanması, kamu görevlilerinin suçlamalarında amir izninin kaldırılması
  • Yargının kendi kendine hesapverirliğinin sağlanması, HSK kararlarının, hakim ve bilirkişilerin verdikleri kararların yargı denetimine açılması
  • Yargı organ ve unsurlarının davalarına bakan özel ve uzmanlaşmış bir mahkeme oluşturulması
  • Hâkimler Kurulu’nun, şeffaf ve hesapverir olacak bir şekilde yeniden yapılandırılması, Adalet Yüksek Kurumu’nun kurulması
  • Yargının, yürütmeye karşı bağımsız olmasının garanti altına alınması
  • HSK üyelerinin yürütmeden bağımsız oluşturulması, atamalarda, liyakat, şeffaflık ve hesapverirliğin hakim olması
  • Siyasi partiler ve meslek kuruluşları dâhil seçimlerde temsilde adaletin sağlanması
  • Yeni ve kapsamlı bir Sivil Anayasa yapılması, Anayasayı Koruma kurumları ve mekanizmalarının yeniden yapılandırılması ve geliştirilmesi
  • Kanunların ve kararnamelerin Anayasaya uyumunun sağlanması ve kanunların bu uyum açısından değerlendirmesi çerçevesinde Anayasa Mahkemesi’nde iptal davalarının açılmasına olanak sağlanması

Global Menkul Değerler, TİM ve TSPB işbirliği ile düzenlenen panelde ihracatçılara kur riski yönetimini anlattı

Global Menkul Değerler, Mersin’de ihracatçı birlikleri, sanayi ve ticaret odaları, iş insanları dernekleri üyeleriyle kur riski yönetimini konuştu. Kurdaki oynaklığın yarattığı risklere karşı şirketlerin bilgilendirilmesi amacıyla düzenlenen panelde, Global Menkul Değerler kullanılabilecek alternatif araçlara dikkat çekerek 30 yıllık sektör tecrübesini aktardı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği iş birliği ile düzenlenen “İhracat Yapan Şirketler İçin Kur Riski Yönetimi” konulu panellerin beşinci durağı Mersin oldu. İhracatçı birlikleri, sanayi ve ticaret odaları, iş insanları dernekleri üyelerinden 100’ü aşkın kişinin katıldığı panelde Global Menkul Değerler de yer aldı. Yüksek hizmet standartlarıyla sermaye piyasalarının gelişimine katkıda bulunan Global Menkul Değerler (GMD) panel katılımcılarına döviz paritelerindeki oynaklığın yarattığı riskleri minimuma indirmek için ihracatçılara kur riski yönetimini anlatarak, kullanılabilecek alternatif araçlar ile ilgili bilgiler verdi.

Bölgenin önemli ihracatçılarıyla B2B görüşmeler yapıldı

24 Ekim 2019 tarihinde Akdeniz İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği Mersin Salonu’nda gerçekleştirilen panelde GMD Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası (VİOP) Müdürü Engin Küçük, katılımcılara kur riski yönetiminde dikkat edilmesi gerekenleri anlatıp, riski ortadan kaldırmak için kullanılabilecek alternatif araçlar hakkında bilgi verdi.

Bölgenin önde gelen şirketlerinin temsilcileri panel öncesinde düzenlenen B2B görüşmelerde yeni iş fırsatları yarattılar. GMD de Grup Direktörü Sertan Kargın’ın yönetiminde bölgenin önemli ihracatçıları ile B2B görüşmeler gerçekleştirdi. GMD Direktörleri Özlem Şahin ve Hakan Tan da GMD’yi temsilen B2B görüşmelere katıldı.

Tedarik Zincirinde İşbirliği “Collaboration”

Tedarik zinciri içindeki firmalar aynı zincirin parçalarıdır. Tedarikçinin satışı üreticin alışı, üreticinin satışı toptancının alışı, toptancının satışı da perakendecinin alışına eşit olmak zorundadır. Bu eşitlik sağlanmazsa tedarik zinciri içinde stok birikmesi veya ürün eksikliği riskleri oluşur. Bunun önlenmesi için tüm partnerlerin şeffaf ve bilgi paylaşımına açık olmaları gerekir. Bütçeler yapılırken ilgili her firmanın katılımın sağlanması, bütçe kontrollerinin birlikte yapılması, bütçelerin birlikte güncelleşmesi gerekir. CPFR (Collaborative Planning Forcast Replenishment ) dediğimiz bu uygulama ile tedarik zincirleri daha iyi yönetilmektedir.

Şirketlerimizden bu konudaki deneyimlerini paylaşmalarını bekliyoruz.

‘Lojistik’ ve ‘Lojistikçi’ Kavramları Üzerine Tanımlamalar

lojistik_Satınalma_Dergisi

Bu sayıda, derginin özellikle genç okuyucuları için daha faydalı olacağını düşündüğümden, “Lojistik” ve “Lojistikçi” terimlerini, internetteki popüler sözlüklere girilen ‘entry’ler gibi madde madde tanımlamak istedim

Önce lojistik ile başlayalım;

Nedir Lojistik?

1-    Bir malzemenin üretilmesi için gereken tüm hammadde, yarımamül ve mamüllerin tedarikçilerden üretim tesisine belli bir plan dahilinde taşınması, üretim sonrası ortaya çıkan malzemenin son kullanıcıya kadar ulaştırılması

2-    Nakliye, Depolama, Elleçleme, Gümrükleme, Dağıtım gibi hizmetler bütünü.

3-   İlk askeriyede kullanılan bir kavramdır.Cephane, yakıt ve yiyeceklerin ordunun gereksinimine uygun şekilde planlanıp tedarik edilmesi ve kullanıma hazır hale getirilmesini kapsar.

4-     Depo,  Antrepo işletmeciliği, Uluslararası ve Yurtiçi Nakliye, Freight Forwarding, Liman İşletmeciliği, Kargo, Kurye, Gümrük Müşavirliği gibi hizmet sunan firmaların topluca oluşturduğu sektör.

5-    Tedarikçi yönetimi, Üretim planlama, Sözleşme Yönetimi ve Lojistik gibi alanları kapsayan Tedarik Zinciri’nin önemli bir alt kolu.

6-    İç ve dış ticaretin, küreselleşmenin motor gücü. Emtiaların havayolu, karayolu, denizyolu, demiryolu gibi tüm nakliye şekilleriyle dünya üzerinde dolaşımını sağlayan hizmet alanı.

7-    Dünyadaki ürün akışını sağlayan, arz eden ile talep edeni buluşturan hizmet sahası.

8-    Latince Logic (Mantık) ve Statics (İstatistik) kelimelerinin birleşiminde oluşan bilim dalı. Yani içinde hem bir akıl, hem hesap kitap barındırır.

9-    İnsan ihtiyaç ve/veya lükslerinin karşılanmasındaki süreçlerin kolaylaşması için kurulan ulaştırma merkezli sektör.

10- Ticaretin öneminin artması ile son yıllarda bir hayli ön plana çıkan, artık bilim olduğu kabul edilen ve çok kişiye istihdam sağlayan önemli bir iş dalı

Peki Lojistikçi kimdir?

1-    Tedarikçi– Depo- Müşteri arasındaki ürün ve bilgi akışının sağlanması için gerekli operasyonunu yöneten, geliştiren, sürekliliğini sağlayan yetkili

2-    Satınalması tamamlanan bir ürünün, anlaşılan teslim şekline göre kullanım veya stok sahasına ulaşmasını sağlamakla yetkili personel.
3-      Malzemelerin en güvenli şekilde ve en uygun maliyetle taşınması ve depolanması için lojistik hizmet sunan şirketleri belirleyip, süreci yöneten kişi.

4-    Malzemelerin hareketi ve teslimatının sağlanması için gerekli operasyonları planlanlayan ve bu plan çerçevesinde yürütüp, sonuçlandıran ulaştırma ve destek hizmetler yöneticisi.

5-    Yükseköğretim Yürütme Kurulu’nun verdiği ünvana göre: Lojistisyen

6-    Hizmet alan tarafında çalışan bir lojistikçi ne yapar?
Tedarikçilerin üretim/ tedarik ve sahanın/işletmenin ihtiyaç zamanlarına göre sevkiyatları planlar
Malzemelerin muhteviyatına ve paket detaylarına göre en uygun nakliyeyi belirler
Nakliye moduna göre (kava-kara-deniz-demiryolu) nakliye teklifleri alıp, lojistik satınalmayı sonlandırır.
Gerekli döküman ve bilgileri temin edip anlaşmalı gümrükçü ile koordineli olarak ihracat ve ithalat gümrüğünü tamamlar
Gümrükleme sonrası malzemelerin sahaya/işletmeye  son taşımasını yaptırır.
Stoklu çalışan bir firma ise depo ve envanter yönetimini ve kontrolünü sağlar

7-     Hizmet veren tarafında çalışan bir lojistikçi ne yapar?
Müşterilerden gelen talepler doğrultusunda hizmetin satış fiyatını veya maliyet hesabını hazırlar.
Operasyon için gerekli evrak düzenlenmesini sağlar ve sonuçlandırır.
Tüm nakliye/depolama sürecinde işlerin sorunsuz hallolması için maksimum çaba gösterir.
Müşterileri ile düzenli bilgi paylaşımında bulunur.
Müşterisinin memnuniyeti ile çalıştığı firmanın menfaatleri arasında bir denge gözeterek iş akışını yönetir.

8- Lojistikçinin olmazsa olmaz özellikleri neler olmalıdır?
Aksiliklere kaşı daima hazırlıklı olmalıdır.
“Karşı taraf bunu nasıl olsa biliyordur” diye düşünmemeli, detayları muhattabına ‘yoldan geçen’ birine anlatıyormuş gibi tane tane anlatmalıdır.
Sadece operasyonun kendisine odaklanıp evrak bölümünü hafife almamalıdır. (Denizler yollar aşarak getirilen mallar, gümrükten çekilemediği için geri gönderilmek zorunda kalınabilir.)
Aldığı lojistik aksiyonların, çalıştığı firma içerisindeki hukuk, finans, muhasebe, satınalma departmanları ile uyum içerisinde olmasına dikkat etmelidir.
Birlikte çalıştığı lojistik hizmet sağlayıcı firmalardaki personellerin deneyimli ve işinin ehli olmalarına özen göstermelidir.
Ahmet CORA
Lojistik Uzmanı

 

 

İş Güvenliği Hizmetlerinde Satınalma Analizi

İş sağlığı ve güvenliği, ülkemizde son yıllarda popülerliğini arttıran sektörlerin arasında yer almaktadır. Bu bağlamda en az bir işçi çalıştıran tehlikeli ve çok tehlikeli firmaların iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından lisanslandırılmış bir firmadan danışmanlık almaları gerekmektedir. Firmaların danışmanlık alacağı bu kuruluşlara “Ortak sağlık Güvenlik Birimi” kısaca OSGB denmekte ve İstanbul da yaklaşık 400 OSGB bulunmaktadır. Son yasal düzenlemelerle birlikte il sınırlaması, komşu il olarak değiştirilmiş ve İstanbul da resmi olarak faaliyet gösteren OSGB sayısı 600 dolaylarına yaklaşmıştır.

Firmaların hangi OSGB ile çalışacakları sorusu yöneticiler için her zaman büyük bir soru işareti olmakta ve iş güvenliği piyasasının henüz oturmamış olması bu kararları zorlaştırmaktadır. Seçilecek OSGB ile ilgili bazı soruların cevapları bu soru işaretlerini azaltabilir. Bunlarda biri iş güvenliğinin standart bir hizmet satın alması olmadığını kabullenmek ve OSGB ile birlikte firmanızda görevlendirilecek personelin sizlerin birer parçası olacağı, olması gerektiğini düşünmektir. Bu yüzden OSGB tarafından görevlendirilecek personelin özgeçmişi önemlidir. Bu duruma ilişkin diğer husus ise OSGB de ki personel sirkülasyonudur. Hızlı personel değişimi yıl içerisinde planladığınız işlerin sekteye uğramasına neden olur ve sürece zarar verir. Aynı zamanda yeni gelen iş güvenliği uzmanının sisteminizi ve çalışanlarınızı tanımaması yine olumsuz etkilerden birisidir. Satınalma sürecinde dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta OSGB nin idari yapılanmasıdır. Genel olarak teknik personellerden kurulu OSGB lerde iç denetim mekanizması işlemez. Bu durumda satınalma yapan firmanın, görevlendirilen iş güvenliği uzmanının faaliyetlerini denetlemesi gerekir ki bu başlı başına iş yüküdür. Kaçırılan bir detay daha sonraları olası iş kazaları ya da denetlemelerde firmalara ciddi zarlar verebilir.

Yazar: Murat DOĞAN

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mart 2015 sayısında bulabilirsiniz.!