“Agile” Satınalmaya Doğru

1980’lerde Management (Yönetim) furyası, 2000’lere doğru Leadership (Liderlik) moda derken, son birkaç yıldır hızlı değişen iş hayatında “Agile” kelimesini bolca duymaya başladık. İngilizce çevik manasına gelen bu kelime; kullanımı en hızlı proje yazılımını geliştirme anlamında kullanılıyor. Gününün önemli bir kısmını ERP ekranları, talepler ve internette eplatformlarda arayış içinde geçiren satınalmacıların bu agile süreçlerle ilişkisi nasıl olacak?

Kullanıcı deneyiminin iyileştirilmesi ve değer yaratılması, satın alma departmanlarındaki değişikliklerin merkezindedir. Bu iki kavramı rayına oturtmak ve gerçek verimlilik elde etmek için verilerin mümkün olduğunca yukarı akışını kontrol etmek önemli bir nokta.

Önümüzdeki yıllarda ; bugün konvansiyonel metotlarla pazarlık yapıp maliyet tasarrufu öngören her satınalmacının değer yaratmayı odağına koyması ve bu alanlarda yetkinliklerini geliştirmesi gerekecek. Maliyet tasarrufundan değer yaratımına geçebilmek , çok çeşitli bilgileri hızlıca değerlendirmek, fırsatları doğru anda yakalamak , satınalmacının günlük teklif-sipariş sürecine eklenmesi gereken unsurlar. Tarihsel ve işlemsel veriler, ürün ve fiyat verilerinde olduğu gibi hayati bir rol oynar. Buna haberler, haber etkileri, emtia fiyat ve beklentilerinin yanı sıra, değişik senaryolarla yıkıcı olayları veya tam tersi arzu edilen halleriyle bir senaryo yaratım dahil etme işi de eklenmiştir. Öngörmek, olasılıkları hesaplamak ve en önemlisi bilgiyi, datayı yönetebilmek. Burada doğru dataya bile ulaşamamış satınalma organizasyonlarından doğru datanın anlık kontrol edilebileceği karar merkezlerinin oluşturulması kolay olmayacaktır. Bu sürece en hızlı en sağlam sistemiyle hazır olanın ise, pazarda rekabeti artıracağı açıktır.

Tedarikçiler, operasyonel veya hatta finansman gibi farklı aktörleri birbirine bağlamak, yarının verimliliğinin anahtarıdır. ERP’ler her zaman etkili küresel veriler sunmayı başaramadı, ancak gerçek şu ki bilgiyi analiz ederek bazı çözüm ve senaryo yaratabilselerdi harika olurdu. Ama bu durum Agile proje ve yazılımlarla mümkün olabilecek mi?

Günümüz koşullarında, tedarik süreçlerinde mümkün olan en iyi bilgiye sahip olmak esastır.

Bazı yenilikçi yazılım ve çözümler, satınalma talebi ortaya çıkar çıkmaz, beklentileri tam olarak karşılayan bir tedarikçi panelini belirlemeyi mümkün kılar. Daha da ileri gidip filtreyi biraz daha kısıp sadece belirlenmiş bir eşiğin üstündeki kaliteye sahip tedarikçilere veya belli bir seviyeden daha düşük risk derecesine sahip tedarikçilerle de çalışmak mümkündür. Bir diğer gösterge, ilgili şirketlerin geçmiş davranışlarının makine öğrenmesi yoluyla analiz edilmesidir. Fiyat seviyesi, inovasyon kapasitesi, gerekli kalite belgelerinin kontrolü gibi diğer birçok kriter de dikkate alınmaktadır.

Artık günümüzde doğru kalite – fiyat analizi alım yapmada sadece çevik olmaya yetmiyor. Çevik satınalma yapmak aslında değişen isteklere hızlı, doğru ve uygun maliyette alım politikaları oluşturmanın yanı sıra belki de bazen talep edenin tahmin etmediği/öngöremediği çözüm ve hizmetleri de sunarak  bir değer yaratabilmek.

Ürün Hayat Eğrisi ve Tedarik Zinciri Operasyonları

Tedarik Zinciri Operasyonları Satın Alma Eğitimi
Tedarik Zinciri Operasyonları - Ürün Hayat Eğrisi

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ

Prof. Dr. Murat ERDAL
İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı
merdal@istanbul.edu.tr

Ürün Hayat Eğrisi ve Tedarik Zinciri Operasyonları

Her ürüne uygun tek bir tedarik zinciri yapılanmasının olup olmadığı sorusu sıklıkla gündeme gelmektedir. Ne yazık ki tüketici olarak hayatımızı çevreleyen ürünler gibi örgütsel pazarlarda da yer alan ürünler basit ya da karmaşık olabilmektedir. Ürün hayat eğrisi analizi tedarik zinciri operasyonlarını yapılandırma ve yürütmede daha fazla kullanılmaktadır. İlk başta vurgulamamız gereken nihai tüketici pazarında yer alan tamamlanmış ve satışa sunulan ürün ile örgütsel pazarlarda hammadde, yarı mamul ve hazır parçayı birbirine karıştırmamaktır.. Örgütsel ve nihai tüketici pazar dinamikleri birbirlerinden oldukça farklıdır.

Tedarik Zinciri Operasyonları Satın Alma Eğitimi
Tedarik Zinciri Operasyonları – Ürün Hayat Eğrisi

Nihai tüketici pazarında ürün tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarının tatmin edilmesi üzerine kuruludur. Ürün çeşitliliği, müşteri segmentlerindeki artış, ürün hayat eğrisi etkileri ve stratejik uygunluk arayışları işletmeleri hayli zorlamaktadır. Bu nedenle rekabette tek başına çekirdek (öz) ürün yeterli olmamaktadır. “Öz (çekirdek) ürün” anlayışından “genişletilmiş ürün” anlayışına geçişte işletme süreçlerinin yeniden yapılandırılması kaçınılmazdır. Genişletilmiş ürün anlayışında üretim perspektifinden pazarlama perspektifine belirgin bir biçimde kaymayı gözlemleyebiliriz. Günümüzde sadece imalat noktasında ana ve alt tedarikçi ilişkileri yeterli olmamakta ürünün hedef pazar başarısında ürünle birlikte verilen tüm hizmetler büyük rol oynamaktadır. Satılan ürünle ilgili tüm perakende yapılanmasından (bayilik, garanti sisteminden tamir-bakım hizmetlerine varıncaya kadar) müşteri ilişkilerine uzanan geniş bir yapılanma gerektirmektedir.

Ürün Hayat Eğrisi ve Tedarik Zinciri Operasyonları

Ürün hayat eğrisi aşamaları gerek üretim gerekse pazarlama açısından belirsizlik ve risklerle doludur. Özellikle ürünün içerisinde yer alan alt bileşenler noktasında dışarıdan temin edilen malzemelerin niteliği ve miktarı önem taşımaktadır. Bu alt parça ve malzemelerin mevcut ve/veya yeni tedarikçilerden ne ölçüde karşılanıp karşılanamayacağı konusu sorgulanmaktadır.

 

business strategy concept infographic diagram illustration of product lifecycle stages
Ürün Hayat Eğrisi

Giriş Aşaması : Ürünler yeni ve başlangıç dönemindedir. Pazar biçimlenmektedir. Tedarik zincirleri şekillenmektedir. Baskın bir tedarik zinciri modeli henüz yoktur.

Büyüme Aşaması : Pazar genişlemiştir. Pazar lideri ve kazananlar belirginleşmeye başlamıştır. Tedarik zinciri yapıları yeni yeni oluşmaktadır.

Olgunluk Aşaması : Talebin hızlı büyümesi durmuştur. Tedarik zinciri ürünler üzerinde etkisi artmıştır. Ürün özellikleri rakipler arasında ortaktır. Belirli pazar segmentleri için odak (niche) pazar stratejileri ve buna uygun tedarik zinciri tasarımı başlamıştır.

Düşüş Aşaması : Talep sonlanmaktadır ve sektör konsolide olmaktadır. Bazı oyuncular ürün veya tedarik zincirini canlandırmaya yönelik girişimlerde bulunmaktadır. Birçok oyuncu ise pazardan hızla çıkmaktadır.

Mevcut ve Yeni Tedarikçi İlişkileri Açısından Değerlendirmeler

Her sektörün kendine özgü dinamikleri bulunmaktadır. Uzay ve havacılık ve otomotiv gibi sektörlerde yeni bir tedarikçiyi devreye alma ve işbirliği oluşturma arayışları uzun dönemli çalışmalarla mümkün olabilmektedir. Tedarikçi adayları çok sıkı bir biçimde araştırılmakta, imalat yetenekleri başta kalite olmak üzere ve sürdürülebilirlik konusunda kapsamlı analizler yapılmaktadır. Seri üretim yapılan iş kollarında tedarikçiden kaynaklanan kötü sürprizlere tolerans gösterilmemektedir. Dolayısı ile bu gibi sektörlerde tedarikçiler temin edilen ürünün kritiklik derecesine bağlı olarak uzun dönemli çalışabilme perspektifinde değerlendirilmektedir.

Ürün hayat eğrisi ile ilgili olarak uzay ve havacılık gibi proje bazlı uzun dönemli kontratlarla belirlenen pazar yapılarının egemen olduğu spesifik sektörlerden bağımsız bir biçimde mevcut ve yeni tedarikçi ilişkileri temelinde şu şekilde olacaktır.

Temel anlayış ürün hayat eğrisindeki dalgalanmalara paralel bir biçimde tedarikçilerden temin edilen malzeme miktarlarının dalgalanma göstermesi ve buna uygun bir planlamanın ve sözleşmenin var olup olmadığıdır.

Başlangıç aşamasında talebin belirsizliği, satışların düşüklüğü doğal olarak tedarikçiden temin edilen malzeme miktarının da az olmasını gündeme getirecektir. Tedarikçi, gelecekteki siparişlerin sıklığını ve miktarsal dalgalanmayı göremediğinde ona uygun bir hazırlık ve planlama yapması söz konusu olamayacaktır. Bu evrede alıcı hiç bir zaman miktar garantisi veremez. Bu durum ilk defa yürütülen bir alıcı –tedarikçi ilişkisinde kuşkulara neden olacaktır. Özellikle yeni tedarikçiler verilen siparişi ve sürekliliğini riskli bir şekilde algılayabilir. Tedarikçi tesisinde verilen siparişin üretim kapasitesinin çok altında olması başka işlere öncelik verilmesini gündeme taşıyabilir. Diğer taraftan maliyet ve termine uyum konusunda hassasiyetler uyumda pürüzler yaşanabilir.

ÜRÜN MÜKEMMELİĞİ
Ürün Mükemmeliği

Hızlı büyüme döneminde ise tedarikçi alıcıdan gelen yüksek miktarda siparişe sevinmekle birlikte üretim kapasitesi açısından zorluk yaşayabilir. Yeni makine-teçhizat yatırımı, ek personel ve vardiya sayısının artırılması gibi seçenekler değerlendirilir. Eğer kapasite kısıtları var ise gelen sipariş tam zamanında ve doğru miktarda karşılanmayabilir. Kalite sapmaları ise en istenmeyen durumdur. Alıcının aynı iş için ilave bir tedarikçiyle çalışma zorunluluğu doğabilir. Bu durum satın alma departmanı başta olmak üzere ilgili birimlerin yeni bir tedarikçi araştırması, seçimi ve değerlendirme çalışması ile devam edecektir. T1 + T2 …ne şekilde devam edeceği tam olarak bilenemeyebilir. Diğer taraftan tedarikçiler siparişin tamamını neden kendilerinin alamadıkları konusunda şüpheye düşebilirler.

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Nisan 2015 sayısında bulabilirsiniz.!

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ EKİPLERİ İÇİN

Satın alma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi
Eğitim İçeriği için Eğitim Kataloğunu https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf indirebilirsiniz.
Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.Eğitim Teklifleri Hazırlama Eğitim ProgramlarıŞirketinize Özel Eğitim Programlarımızı (4-6 günlük) İncelemek için
https://satinalmadergisi.com/egitim-programlari/

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ EKİPLERİ İÇİN

Satın alma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi
Eğitim İçeriği için Eğitim Kataloğunu https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf indirebilirsiniz.
Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.

 Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitimi
Eğitim taleplerinizi egitim@satinalmadergisi.com a iletebilirsiniz.

Şirketinize Özel Eğitim Programlarımızı (4-6 günlük) İncelemek için
https://satinalmadergisi.com/egitim-programlari/ sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ

SATIN ALMA EĞİTİM TESTLERİ

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

Kitap Önerileri : 

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com

KİTAP:
SATIN ALMA VE TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ
Kitap temini için E- MAĞAZA yı ziyaret ediniz. 

PROF. DR. MURAT ERDAL

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı

Uluslararası Karayolu Taşımacılığında Belgeler ve Riskler

Bir lojistik süreci içerisinde en az operasyon ve zamanında teslim kadar önemli olan bir diğer husus taşımacılığın yapıldığı araçların içinde bulunması gereken olmazsa olmaz evraklardır.  Bu evraklar uluslararası taşımacılık süreçlerinde güzergahın kara, deniz veya hava yolu ile olmasına göre değişiklik göstermekle birlikte, taşınan ürünlerin yanıcı veya patlayıcı madde olmasına göre de değişiklik göstermektedir.

Araç İçinde Bulunması Gereken Önemli Belgeler

Tabi ki burada ele alacağım kısım taşımacılık süreçlerinin büyük bir bölümünü kapsayan karayolu taşımacılığı içerisinde bulunması gereken evraklardır. Olmazsa olmaz evrakların başında ATR belgesi gelmektedir. ATR belgesi uluslararası taşımacılıkta geçerli olan bir ihracat ve belgesidir. Bu belge sayesinde serbest dolaşım izni ile birlikte gümrük indiriminden de yararlanılabilir. Bir diğer belge ise CMR belgesidir. Bu belge alıcı adına düzenlenen ve hukuki bir geçerliliği olan taşıma sözleşmesidir. Bu belgeler dışında araçta ayrıca invoice (fatura), araç içerisinde bulunan ürünlerin cinsi, adedi, kilosu gibi bilgileri barından pack list (çeki listesi) bulunmalıdır. Bu belgelerin bulunmadığı araçlar ihracat sürecini gerçekleştiremezler.

Ayrıca aracın içerisinde bulunan ürünlere göre eğer taşınan ürünler gıda, hayvan veya hayvansal ürün ise yukarıda bahsettiğim ürünlere ek olarak bitki sağlığı sertifikası bulunmalıdır. Bu sertifika sayesinde alıcı taşınan bu ürünlerin zararsız ve sağlığa olumsuz bir etki göstermediğini onaylamaktadır.

Son olarak araç içerisinde herhangi bir yanıcı madde var ise aracın sigortalanmasının yanında ADR belgesi bulunmalıdır. Bu belge ile alıcı ve gönderici, araç içerisinde bulunan maddenin insan sağlığına ve çevreye zarar vermeyeceğini onaylamış olurlar. Tabi ki ADR belgesi her sürücü tarafından taşınamamakta, ADR belgesi yeterliliğini geçmiş sürücüler bu tür araçları kullanabilmektedir.

Belge Kaybolursa Ne Olur ? Riskler ?

Peki  karayolu taşımacılığı yapan bir araçta bu evrakların sürücü veya başka nedenlerden dolayı depolarda, aktarma yerlerinde veya herhangi bir sebepten kaybolması durumunda nasıl bir aksiyon alınabilir?

ADR ve diğer belgelerde  de gönderici tarafından ürün hakkında yanlış düzenlenmiş bir bilgi olduğu takdirde gümrük süreçlerine bu durum nasıl yansır?

Aksiyon Ne Olmalı ?

Göndericinin ve gümrükçünün yeni belge hazırlama süreci esnasında yaşanan gecikmelerden forwarder nasıl etkilenebilir?

Bu belgeler araç içerisinde nasıl korunmalıdır?

Türkiye’de Büyük Veri pazarı, 2023’te 520 milyon dolara ulaşacak

Şehirleşmenin hızlanması, üretim kapasiteleri ve tesislerin büyümesi, ağa bağlı cihaz sayısının hızla artması, Büyük Veri’nin anlamlı aksiyonlara dönüştürülmesini zorunlu kılıyor. IDC, ‘Büyük Verinin Devrimi’ olarak da adlandırılan ve şirketleri daha verimli ve yenilikçi hale getirme potansiyeli olan bu değişime kolay adapte olabilen şirketlerin, rakiplerine göre
büyük avantaj elde edeceğini öngörüyor.

IDC’nin yaptığı en son araştırmaya göre, Türkiye’de de her geçen gün daha fazla şirketin, hayatın her alanında ve hemen her sektörde fark yaratacak bir güç olan Büyük Veri’nin önemini kavramaya başladıklarını ortaya koyuyor.

Pazar araştırma şirketi International Data Corporation’ın (IDC) açıkladığı son tahminlere göre, Türkiye’de Büyük Veri ve Analitik yatırımları 2018 yılında 247 milyon dolar olarak gerçekleşti. 2023 yılına kadar pazarın yıllık yüzde 16 oranında büyüyerek, 520 milyon dolara ulaşacağı öngörülüyor.

Dünyanın dört bir yanındaki şirketlerin veriyi analiz ederek anlamlı sonuçlar çıkarmalarına yardımcı olan Hitachi Vantara’nın sponsorluğunda IDC tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre, Türkiye’deki kurumların yüzde 55’i şirket içi (on-prem) Büyük Veri işleme konusunda çalışmalarını sürdürüyor.

Türkiye’deki her 10 kurumdan 8’i ‘makine öğrenmesi’ni, kurumu için anlamlı ve değerli görürken, her iki şirketten biri, yani katılımcıların yarısı, geçmiş verileri analiz etmek için çok sayıda veri kaynağını bir araya getirmekte zorlandığını belirtiyor.

Büyük Veri yatırımları ikiye katlanacak

Türkiye’deki kurumların tamamına yakını (%98), önümüzdeki iki yıl içinde, Büyük Veri işleme ve yönetme çözümlerine ayrılan bütçenin artmasını bekliyor. Araştırmaya katılan kurumların yüzde 15’i ise, yine bu bütçenin önümüzdeki iki yıl içerisinde yüzde 100’ün üzerinde artacağını tahmin ediyor.

Büyük Veri nerede kullanılıyor?

Büyük Veri ve analitik çözümleri kurumlara birçok farklı konuda çalışma imkanı sunarken, katılımcıların yüzde 70’i ‘Müşteri hizmetlerini ve deneyimini geliştirmek’ ve ‘İş süreçlerini ve operasyonlarını geliştirmek ve optimize etmek’ konularının öncelikli alanlar olduğunu vurguluyor.

Uygulama ve kullanım kolaylığı aranıyor

Büyük Veri işleme platformlarının kullanımında kurumların karşılaştığı en önemli zorluklar arasında yüzde 52 ile ‘Şirket içi bilgi ve deneyim eksikliği’ ilk sırada yer alırken, ‘Farklı sistemler ve farklı veri türleri’ yüzde 30 ile ikinci sırada bulunuyor. Türkiye’deki kurumlar Büyük Veri ve Analitik çözümlerini değerlendirirken, ‘uygulama kolaylığı’ ve ‘kullanım kolaylığı’nın en çok önem verilen kriterler olduğu belirtiliyor.

Entegre veri yönetimi ‘olmazsa olmaz’ konuma geldi

Türkiye’de giderek artan sayıda kurum ve şirketin, Büyük Veri’nin önemini kavramaya başladığını belirten IDC Türkiye’nin Baş Analisti Eren Eser, “Kurumlar, Büyük Veri ve Analitik Teknolojilerinin yetkinliğinin artması ve sunduğu imkanlarla birlikte, veriye dayalı karar verme yönünde bir istek ve yönelim içinde bulunuyor. Büyük Veri ve analitik yatırımlarının başlıca kısa vadeli hedefi, iş operasyonlarını ve müşteri deneyimini iyileştirmek olsa da, birçok kurum Büyük Veri ve Analitik çözümlerini daha uzun vadede yeni iş ve gelir akışları yaratmak için kullanmayı hedefliyor” şeklinde konuştu.

IDC Türkiye’nin Yazılım Çözümleri Araştırma Müdürü Yeşim Öztürk de, “Şirket içi ve bulut uygulamalarında üretilen verilerin harmanlanması, yükselen bir eğilim veya zorluk olmaya devam ediyor. Bu nedenle entegre veri yönetimi ve analizi sağlayacak çözümlere artık daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Entegre veri yönetimi, mükemmel müşteri ve çalışan deneyimi için olmazsa olmazdır” ifadelerini kullandı.

Hitachi’den veri yönetimine modern ve etkin bir yaklaşım

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Hitachi Vantara Türkiye Genel Müdürü Önder Sönmez de büyüyen şirketlerin ürettiği veri hacminin her geçen gün arttığına, bu veriyi farklı bulut ve şirket içi bilişim ortamlarında daha etkin yönetme ihtiyacının derinleştiğine dikkat çekti. Sönmez, “Sahip oldukları veriden daha fazla katma değer elde etmek isteyen kurumlara, Hitachi’nin ortak veri yönetim yaklaşımı DataOps ile hizmet veriyoruz. Bu yaklaşımın temel prensibi, doğru veriyi, doğru zamanda ve doğru yerde elde etmek. Bunun için şirketlerin veri yolculuğunda SEAM (Store, Enrich, Activate, Monetize) olarak adlandırdığımız dört adımlı bir yaklaşım öneriyoruz. Müşterilerimizin sahip oldukları veriyi ‘Depolama’ adımından ‘Gelire Dönüştürme’ adımına kadar doğru yönetmelerine destek oluyoruz. DataOps, Hitachi Vantara’nın yakın zamanda yeni sürümünü yayınladığı veri entegrasyon ve analitik platformu yazılımı Pentaho 8.3 ile çalışıyor. Bu yeni versiyon, veriye sadece en hızlı bir biçimde ulaşılmasını sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bu verinin ’sürükle-bırak’ yöntemlerle analize hazırlanmasını ve makine öğrenme gibi ileri seviye analitik işlemlerin yapılmasını kolaylaştırıyor. Bu sayede, verinin hazırlanması için harcanan büyük zaman kayıplarının önüne geçiliyor ve veri bilimcilerin analizler yapabilmesi için daha fazla zamanları olmasını sağlayarak, verinin sahip olduğu ekonomik değerin tam kapasitede kullanılmasına olanak veriyor” şeklinde konuştu.

Retro Pazarlama ve Vintage Ürünler

Günümüzde toplumsal, ekonomik ve teknolojik çevre faktörleri ve bunların yeni bulguları sayesinde toplumların ve pazarda bulunan tüketicilerin davranışlarında da kısa zamanda önemli değişikliklere neden olduğu gözlemlenmektedir. Hızlı teknolojik değişiklikler tüketicilerin istek ve beklentilerini büyük ölçüde değiştirmektedir. Son yıllarda tüketicilerin yaşam biçimleri de değişmiş ve hayatı kolaylaştırıcı mal ve hizmetleri daha çabuk kabul eder olmuşlar ve bu yeniliklerinde sürekli bekleyişi içindedirler.

Küreselleşmenin tüketicileri homojen bir yapıda ele alması ancak toplumsal yaşam biçimlerindeki farklılıkları tüketicilerin aynı tip mallar yerine daha farklı özellikteki malları aramaya yöneltmiştir. Bu durum pazarda sürekli tüketicilerin istek ve beklentilerini araştıran pazarlamacıları da farklı mal ve hizmet geliştirmeye yönlendirmiştir.

Yoğun teknolojik gelişme tüketicileri özellikle orta yaş ve üzeri tüketicileri geçmişten koparmış ve kendilerini sanki günümüzün karmaşasında kimliksiz bırakmıştır. Bu bağlamda geçmişle bir bağ kurmak isteyen, geçmiş deneyimlerini yeniden yaşamak isteyen tüketicilere yönelik olarak eski ve yeninin bir sentezini sunan Retro Pazarlama ortaya çıkmıştır. İşletmeler genelde yeni ya da var olan marka ismini kullanarak marka genişletmesi yapmaktadırlar. Ancak bazen bunun yerine nostaljiyi kullanarak, bazen de geçmişte kalmış markaları yeniden güncelleyen stratejilerde uygulamaktadır. Bu stratejilerde geleceği değil de geçmişi örnek almaktadırlar.

Bu kapsamda pazarlamacılar nostaljik unsurlarla yarattıkları birçok gıda ürünü, Osmanlı mimarisinden yararlanarak birçok proje ve otel gerçekleştirmişlerdir. Burada geçmişe özlem duyan geçmişi yeniden yaşamak isteyen postmodern tüketiciler ele alınmıştır.

Son yıllarda birçok yeni pazarlama tekniği ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda ortaya çıkan yeni kavramlardan birisi de Retro pazarlamadır. Retro pazarlamayı ilk olarak Stephen Brown kullanmıştır. Brown Retro Pazarlamayı, “bir önceki tarihsel döneme ait ürün/hizmetin canlanması veya yeniden başlatılması” olarak ele almıştır.

Yazar:  Yrd.Doç.Dr. Alparslan ÖZMEN

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

 

 

Hangi Geçici Çıkış Yöntemi ?

Yurtdışında fuarlarda sergilenecek ya da bakım/onarım faaliyeti için kullanılacak el aletleri gibi  çıkış ülkesine aynen geri getirilmesi planlanan malzemelerin yurtdışına çıkışı, yolcu beraberi değil de hava-kara-denizyolu bir nakliye aracı vasıtasıyla olacaksa ihracatçının önünde iki seçenek bulunur.

1) Ticaret Odası’ndan ATA Karnesi çıkartmak ve malzemeleri onunla sevketmek

2) Geçici bedelsiz bir fatura ile gümrüklemeyi yapmak

Ata Karnesinde teminat, çıkış ülkesinde veriliyor ama geçici ihracat faturası ile çıkış yapıldığında teminatı, varış ülkesindeki alıcı yatırıyor.
Yani normal şartlarda alıcı firmanın ATA Karnesini tercih etmesi gerekir ama nedense işlemler geçici ihracat faturası ile yapılan sevkiyatlar daha kolay olmaktadır. Bu konuda deneyimleri olanların yorumlarını beklerim.

Turizm Payı Uygulaması Nedir?

15.07.2019 tarihinde 30832 Sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan 7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulmuştur. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın kuruluş amaçlarının gerçekleşmesi ve faaliyetlerin finansmanında kullanılmak üzere 1 Ekim 2019 tarihinden itibaren ‘turizm payı’ alınması uygulamasına başlanılacaktır.

Turizm payı; aşağıda sayılan ticari işletmelerin yatırımcısı veya işletmecisi olan gerçek veya tüzel kişilerin, bu işletmelerdeki faaliyetleri sonucunda elde ettikleri net satış ve kira gelirlerinin toplamı üzerinden,

**Bileşik tesisler ile konaklama tesislerinden (Binde 7,5)

**Bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesislerinden (Binde 7,5)

**Deniz turizmi tesisleri ile Bakanlıktan belgeli deniz turizmi araçlarından (Binde 7,5)

**Seyahat acentelerinden (münferit uçak bileti satışları hariç) (On binde 7,5)

**Havayolu işletmelerinden (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) (On binde 7,5)

**Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerinden (Binde 2)

oranında olmak üzere alınacaktır.

Kış, termal, sağlık, kırsal ve nitelikli spor turizmi gibi Bakanlık tarafından teşvik edilmesi uygun görülen turizm türlerinde faaliyet gösteren tesisler için bu oranlar yüzde elli indirimli olarak uygulanacaktır.

TURİZM PAYI NE ZAMAN BEYAN EDİLİR VE NE ZAMAN ÖDENİR?

Turizm payı, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununa göre vergi mükellefinin tabi olduğu vergilendirme dönemini takip eden ayın yirmi dördüncü günü sonuna kadar ilgililerin gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olduğu vergi dairesine, gelir veya kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunmayanlar tarafından ise Gelir İdaresi Başkanlığınca belirlenecek vergi dairesine beyan edilecek, aynı ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar ödenecektir. (Bu belirtilen tarih ile ilgili bir güncelleme yapılacağını düşünmekteyim. Çünkü; 1 Nisan 2019 tarihinden itibaren verilmesi gereken Muhtasar (Gelir Vergisi Kanununun geçici 67nci maddesi, Kurumlar Vergisi Kanununun 15 ve 30 uncu maddesi kapsamında verilenler ile Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannameleri dahil), Damga Vergisi, Katma Değer Vergisi, Kurumlar Vergisi, Yıllık Gelir Vergisi ve Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme süreleri tek seferde ödenen vergilerde ödeme süresinin, taksitle ödenen vergilerde ise ilk taksit ödeme süresinin son günü bitimine kadar uzatılmıştır. Bu maddede sayılan bütün beyannamelerin verilme ve ödeme süreleri takip eden ayın yirmi altıncı günü akşamına kadar uzatılmıştır.) 01 EKİM 2019 tarihinden başlamak üzere, EKİM ayına ilişkin verilmesi gereken ilk beyanname ise 24 KASIM 2019 tarihine (bu tarih dahil ) kadar verilecek ve turizm payı 26 KASIM 2019 tarihi akşamına kadar ödenecektir.   

Ödenen turizm payı, kurumlar vergisi ve gelir vergisi mükellefleri tarafından matraha esas kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır. Beyan edildiği halde ödenmeyen Turizm payları gider olarak yazılamayacaktır. Bu turizm payları ne zaman ödenirse o zaman gider olarak dikkate alınacaktır.

Turizm payına ilişkin beyannamelerin verilme sürelerini, kapsama girenlerin turizm türleri, vergi veya mükellefiyet türleri itibariyle ayrı ayrı veya birlikte aylık veya üç aylık dönemler halinde tespit etmeye, beyannamelerin; şekil, içerik ve eklerini belirlemeye, elektronik ortamda gönderilmesine zorunluluk getirmeye, yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususunda izin vermeye, bu kişileri aracı kılmaya veya zorunlu tutmaya ve uygulamaya, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu kapsamında kalan meslek mensuplarına onaylatılmasına veya imzalatılmasına ilişkin usul ve esaslar ile turizm payının beyan ve ödeme sürelerini kanuni süresinden itibaren bir ayı geçmeyecek şekilde yeniden belirlemeye, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görüşü alınarak, Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

TÜRKİYE TURİZM TANITIM VE GELİŞTİRME AJANSI HAKKINDAKİ KANUN İLE NE AMAÇLANIYOR?

7183 sayılı Kanun ile; Türkiye’ nin turizm hedeflerine ulaşmasını sağlayarak;

**Turizm imkan ve fırsatlarının dünyada tanıtılmasına,

**Turizm potansiyelinin tüm yönleri ile değerlendirilerek ülke ekonomisine kazandırılmasına,

**Turizm yatırımlarının, turizmin ülke ekonomisindeki payının ve turizm sektörünün hizmet kalitesinin artırılmasına

yönelik faaliyetlerde bulunmak, destek ve kaynak sağlamak amaçlanmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda da Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı kurulmuştur.

EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programı’nın 2019 Sınıfı Belli Oldu

Küresel çapta 12. yılını kutlayan, Türkiye’de ise dördüncüsü düzenlenen EY (Ernst & Young) Girişimci Kadın Liderler Programı kapsamında bağımsız jüri, programın 2019 sınıfında yer alacak girişimleri belirledi. Kadın girişimciler program kapsamında EY Türkiye’nin desteğiyle hiçbir ücret ödemeden 1 yıl boyunca eğitim, mentorluk, iş geliştirme ve networking desteği alırken yatırımcı, danışman ve başarılı girişimcilerin bilgi ve birikimlerinden yararlanabilecekleri küresel bir ağın parçası olacaklar.

Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY Türkiye’nin (Ernst & Young) bu yıl dördüncüsünü düzenlediği EY Girişimci Kadın Liderler Programı kapsamında yer alacak girişimler belli oldu. Vizyon sahibi girişimci kadınların iş dünyasında yükselmeleri ve küresel pazarda rekabet edebilmelerini desteklemek amacıyla yürütülen programda bağımsız jüri değerlendirmesi sonucu belirlenen kadın girişimciler EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programı’nın 2019 sınıfında yer almaya hak kazandı. Kadın girişimciler program kapsamında EY Türkiye’nin desteğiyle hiçbir ücret ödemeden 1 yıl boyunca eğitim, mentorluk, iş geliştirme ve networking desteği alacak; yatırımcı, danışman ve başarılı girişimcilerin bilgi ve birikimlerinden yararlanabilecekleri küresel bir ağın parçası olacaklar.

Küresel çapta düzenlenen EY Girişimci Kadın Liderler (Entrepreneurial Winning Women) Programı; Amerika, Kanada, Rusya, Brezilya, Güney Afrika ve Asya Pasifik ülkelerinin içinde bulunduğu 65 ülkede 12. yılını kutluyor. Programın ilk üç yılında toplam 30 kadın girişimciye destek veren EY Türkiye; bu yıl da işini büyütme hedefi, tutkusu ve potansiyeli olan kadın girişimcileri destekleyerek, uluslararası pazarlarda etkin faaliyet göstermeye ve rekabet etmeye hazırlamayı amaçlıyor. Kadın girişimci sayısının her yıl arttığını belirten EY Türkiye Ülke Başkanı Metin Canoğulları, girişimlerin doğması, gelişmesi ve başarıya ulaşabilmesi için girişimci ruhların teşvik edilmesinin kritik bir öneme sahip olduğunu söyledi. Canoğulları, “Program katılımcılarını dünyadaki belirsizlik ortamını bile fırsata çevirecek liderlik becerileri ile donatıyoruz. Programımız kapsamında koçluk ve mentorluk uygulamaları, yönetsel yetkinliklerini artıracakları eğitimler ve iletişim ağlarını geliştirecekleri fırsatlar sunuyoruz. Kadınların kendi işlerini büyütmeleri ve işlerinde belli bir yere gelmeleri bizim için en büyük kazanç. Girişimci kadınların program sonlandıktan sonra bakış açılarının değiştiğini ve vizyonlarının genişlediğini görmek bizi gururlandırıyor” dedi.

Programın Türkiye Liderliğini yürüten EY Türkiye Vergi Hizmetleri Şirket Ortağı Müge Tan Belviso ise “EY olarak, Türkiye’de kadın girişimciliğinin henüz tamamı kullanılmamış dev bir ekonomik potansiyel barındırdığını biliyoruz. Kadın girişimcilerin karşılaştıkları zorlukları araştırmak ve bu zorluklara çözüm yolları bulmayı hedefliyoruz. Kadın girişimcilere hedefledikleri uluslararası pazarların kapılarını açan bu özel programla, onların işletmelerini büyütmelerine yardımcı olmak ve Türkiye ekonomisine sağladığımız katkıyı artırmak en büyük amacımız. Ekonomik ve sosyal sorumluluk olarak gördüğümüz bu proje kapsamında şimdiye kadar 30 kadın eğitim, mentorluk ve koçluk aldı. Programın bu denli yararlı olduğunu ve her bir katılımcımızın kendi sektörlerinde birer öncü haline gelme yolunda ilerlediğini görmek bizim için gurur verici” dedi.

Programa katılan şirketler büyüyor

Bağımsız jüri değerlendirmesi sonucu EY Türkiye Girişimci Kadın Liderler Programı’nın 2019 sınıfına katılmaya hak kazanan kadın girişimciler; “İşte Proje Yönetimi ve Mimarlık Hizmetleri” Kurucusu Alev Akın, “Futa Halı ” Kurucusu Derya Özgür Kader, “Ottoman Grup İmplant” Kurucusu Dilek Yurtseven, “Denebunu Bilgi Teknolojileri ” Kurucusu Duygu Akbudak, “Myoffice Mobilyaları” Kurucusu Fatma Önal Önlen, “Nora Fine Foods” Kurucusu Gülçin Erdeniz, “Burpol Polimer” Kurucusu İlkay Yıldırım, “Epsa Yalıtım” Kurucusu Nurcan Özdemir, “Sezgin İç ve Dış Ticaret” Kurucusu Reyhan Sezgin, “Dese Gıda Ürünleri (Juico)” Kurucuları Sedef Dördüncü ve Deniz Derman oldu. Programın 2019 jürisinde, KAGİDER Başkanı Emine Erdem, Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Konukoğlu ve Bozlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı yer aldı.

Editöre Not:

Program kadın girişimcilere ne sağlıyor?

  • Türkiye’nin en iyi girişimcileri ve yüksek büyüme göstermiş şirketlerinin liderlerinin de dahil olduğu seçkin bir ağa katılma imkanı,
  • Güncel sektör haberleri, araştırmalar, işletme stratejileri ve uygulamaları hakkında bilgi alışverişi ile bilgi birikimini artırma fırsatı,
  • Potansiyel ortaklıkları, stratejik işbirliklerini, yeni müşteri ve tedarikçiler ile muhtemel sermaye kaynaklarını keşfetme olanağı,
  • Üst düzey danışmanlar ve tanınmış girişimcilerle diyaloglar kurarak liderlik, yöneticilik ve işletme becerilerini geliştirme imkânı,
  • Kendilerinin ve şirketlerinin kurumsal yöneticiler, yatırımcılar ve medya karşısındaki görünürlüğünü artırma şansı.

Kimler katılabilir?

EY Girişimci Kadın Liderler Programı’na katılmak isteyen girişimci kadınların şirketlerinin Türkiye merkezli ve en az 3 yıldır faaliyette olması, son 2 yılda en az yıllık 3 milyon TL ciroya sahip olması gerekiyor. Kadın girişimcinin şirkette en az yüzde 25 hisse sahibi olması ve ana karar vericiler arasında yer alması da koşullar arasında yer alıyor.

EY (Ernst & Young) Hakkında

EY, denetim, vergi, kurumsal finansman ve danışmanlık hizmetlerinde bir dünya lideridir. Dünya genelinde toplam 260.000 çalışanımız, ortak değerlerimizi ve kaliteyi ön planda tutan kararlı tutumumuzu hep birlikte paylaşmaktadır. Daha fazla bilgi için, lütfen www.ey.com adresini ziyaret ediniz. EY; her biri ayrı bir tüzel kişiliğe sahip Ernst & Young Global Limited’e üye firmalardan oluşan global bir organizasyon olup tüm hizmetlerini bu üye firmalar tarafından sunmaktadır.

KPMG Türkiye ve SAS İş Birliğine İmza Attı

Uluslararası denetim, vergi ve danışmanlık şirketi KPMG Türkiye, müşterilerinin analitik ihtiyaçlarını karşılarken en gelişmiş çözümlerle katma değer sunabilmek amacıyla ileri analitik ve yapay zekada dünya lideri olan yazılım devi SAS ile iş birliği gerçekleştirdi.

KPMG Türkiye ve SAS’ın imza attığı iş birliği, KPMG’nin uluslararası yapısı altında SAS’ın analitik ve yapay zeka konusundaki kapsamlı teknolojileriyle katma değerli analitik çözümler üretmeyi amaçlıyor.Sektördeki yenilikçi işbirliği sayesinde son kullanıcılar, KPMG Türkiye aracılığıyla iç pazardaki taleplerine cevap verebilecek yeni iş çözümlerine ulaşabilecek. KPMG Türkiye ofisinde oluşturulacak Yapay Zeka Laboratuvarı ile finanstan sigortaya, üretimden perakendeye ve enerjiye kadar birçok farklı endüstride SAS teknolojisi ve KPMG uzmanlığıyla şirketlerin dijital yol haritalarını veri odaklı bir temele oturtan sektörel çözümler sunulacak.

İş birliği anlaşmasına imza atan KPMG Türkiye Başkanı Murat Alsan, analitik çözümleriyle dünya devi olan SAS’la yapılacak çalışmaların, iş dünyasının yolunu aydınlatacağını söyledi. KPMG Türkiye’nin SAS Global Sistem Entegratörü olduğunu ve globalde de iş birliği yaptıklarını belirten Alsan, “Bu ortaklık gereği hem SAS hem de KPMG Türkiye olarak; iş modellerini kurmak, teknik ve iş ekiplerini eğitmek ve geliştirmek ve pazarlama desteği sağlamak için önemli oranda kaynak ayırmayı planlıyoruz. KPMG’nin uzmanlığını SAS teknolojileri, SAS global deneyimi ve servis yetenekleri ile tamamlayan bu projeyle müşterilerimize ve Türkiye pazarına değer katacak zengin analitik çözümleri sunacağız” dedi.

SAS’ın Türkiye ve Orta Asya Bölgelerinden Sorumlu Genel Müdürü Tayfun Topkoç ise şunları söyledi: “Gerçekleştirdiğimiz iş birlikleriyle hem iş ortaklarımıza hem de müşterilerimize önemli katma değerler sunuyoruz. Dünyanın önde gelen denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri şirketinden biri olan KPMG ile yaptığımız ortak çalışmada da bu değişmedi. SAS olarak KPMG ile sektördeki en yenilikçi çözümleri güçlendirerek ve yeni nesil girişimcilere yarının teknolojisinin ötesinde düşünmeleri için ilham vereceğimiz bir çalışmaya imza attık. Bu sayede Türkiye pazarına yeni girişimlerle iş birliği yapma niyetindeyiz. Bu kapsamda yine KPMG ile genç veri bilimcilerini geliştirmek için ortak bir staj programı ve Yapay Zeka alanında çalışmaları güçlendirmek için Co-Innovation Lab (“COIL”) kurmayı planlıyoruz.”

Sabancı Holding Çimento Grubu İş Ortakları “Cement Day”de Buluştu

Sabancı Holding Çimento Grubu, Akçansa ve Çimsa ile temsil ettikleri çimento sektöründeki vizyon ve misyonunu iş ortaklarıyla paylaşmak için bu yıl ilk kez “Cement Day” isimli bir toplantı düzenledi. Toplantı, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper ve Sabancı Holding Çimento Grup Başkanı Dr. Tamer Saka’nın ve 400 iş ortağının katılımıyla gerçekleşti.

Sabancı Center’da gerçekleştirilen “Cement Day” de alanında uzman konuşmacılar da iş ortakları ile bir araya getirildi.Toplantıda Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Şen “Dünya ve Türkiye Ekonomisi” başlıklı konuşmasında değişen ekonomi koşullarında başarının sırrının değişime hızla adapte olmak ve sinerji yaratabilmek olduğuna değindi. Son oturumda KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır ise “Değişen Toplum Dinamikleri” üzerine yaptığı konuşması ile çimento sektöründeki değişimin hızına ve tüm sektörlerde olduğu gibi çimento sektöründe de değişime uyum sağlama gerekliliğine dikkat çekti.

Bugün Türkiye’de en fazla çimento üretim tesisine Sabancı Holding Çimento Grubu’nun sahip olduğunu belirten Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı yaptığı açılış konuşmasına şunları söyledi: “Sabancı Topluluğu olarak 50 yıldır çimento işindeyiz. Çimento üretiminin yüzde 18’inde Sabancı markası var ve ihracat lideri konumundayız. Artık dünya markalarıyla rekabet ederek 65’ten fazla ülkeye kendi markamızla satış yapıyoruz. Yıllık 1 milyar TL’nin üzerinde ihracat gerçekleştiriyoruz. İspanya Bunol Fabrikası satın almasıyla da beyaz çimentoda bir Türk markası olarak dünya lideri konumuna gelmeyi hedefliyoruz” dedi.

Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, Cement Day’de yaptığı konuşmada dünyanın hızlı bir dönüşümden geçtiğini, tarihte ilk kez dünya nüfusunun %50’sinin artık kentlerde yaşadığını, bu rakamın 2020’ye kadar yaklaşık %56’lara ulaşacağını ve Türkiye’de kentsel dönüşüm ile birlikte büyük alt yapı ve yeniden inşa projelerinin çimento sektörünün gelişmesinde önemli fırsatlar sunduğunu belirtti.

Sabancı Holding Çimento Grubu olarak Ar-Ge ve inovasyon yatırımları, ürünleri ve hizmetleri ile rekabette her zaman öncü olduklarını ve geçen sene üç yeni yatırım devreye aldıklarını belirten Cenk Alper sözlerine şöyle devam etti: “Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü gibi ülkemizin değerli projelerinin harcında da yine biz varız.Çanakkale’de inşa ettiğimiz Güzel Sanatlar Lisemizi birbirinden yetenekli gençlerimize armağan ettik. Fabrikalarımızın bulunduğu illerde, sosyal yatırımlarımız da hep devam etti. Fabrikalarımızla ve öğütme tesislerimizle yaklaşık yirmi ilde istihdam olanağı yarattık. Bulunduğumuz her iş kolunda olduğu gibi, çimentoda da her zaman yeninin peşinden koşuyoruz. İş ortaklarımızın desteği ve gücüyle çimento sektöründe büyümeye Türkiye ekonomisinin gelişimine katkı sağlamaya devam edeceğiz” dedi.

Sabancı Holding Çimento Grup Başkanı Dr. Tamer Saka ise konuşmasında şunları söyledi: “Sabancı Holding olarak çimento sektöründe 50 yılı geride bırakıyoruz. Akçansa ve Çimsa’nın sektördeki öncülüğü topluluğumuz için önemli bir güç. Bu gücü ortaya çıkaran uzman çalışan kadrolarımızın yanı sıra inovasyon ve AR-GE ile sektöre yön veriyor, liderlik ediyoruz. Ama bizim tüm sektörden çok önemli bir farkımız var. Arkamızda Sabancı Topluluğu’nun vizyon ve strateji gücü bulunuyor” dedi.