Koronovirüs Salgını Nedeniyle Kimya Sektöründe İhracat Rakamlarının Artması Bekleniyor

Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği TKSD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Erceber

Türkiye’nin en önemli sektörlerinden biri olan kimya sanayinin temsil edildiği, “Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği”nin (TKSD) Yönetim Kurulu Başkanlığı’na ikinci kez seçilen Haluk Erceber, yeni vizyon belgesi ve gelecek hedeflerini açıkladı. 3 yıl boyunca bu önemli görevi yürütecek Erceber’in, yeni dönemdeki öncelikli hedeflerini ihracat rakamlarının arttırılması ile deprem riskli bölgelerdeki sanayinin deprem dayanışmasının sağlanması oluşturuyor.

Erceber, ilk kez Çin’de görülen koronavirüs salgınının AB ülkelerinden daha fazla sipariş gelmesi ve ihracat rakamlarının artması yönünde sektöre olumlu etkisinin olacağına dikkat çekiyor. Kimya sektörü 2019 yılı itibarıyla 17.8 milyar USD ihracat gerçekleştirirken, ithalat rakamı 36.3 milyar USD oldu.

Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği TKSD, Haluk Erceber ile yola devam dedi. İkinci kez TKSD Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen Erceber, üç yıl süre ile görev yapacak. Yeni dönemdeki gelecek hedeflerini açıklayan TKSD Haluk Erceber, Turkish REACH (KKDİK) eğitim ve uygulamalarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı standartlarında eksiksiz tamamlanarak, AB Kimya Sanayi ile ECHA’nın entegrasyonunu sağlanması da yeni vizyon belgesinde yer aldığına dikkat çekerken, bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmalar hakkında şu bilgileri paylaştı: “TKSD Genel Kurulunda, 3 yıl sürecek ikinci dönem için güven tazelemiş bulunuyoruz. 22 Şubat 2018 tarihinde uyumlu bir yönetim kurulu ile kimya sektörünün lider STK’sı olmayı ve kimya sanayicilerimize en üst düzeyde hizmet vererek sorunlarına çözüm yaratmayı ilke edinmiştik. Önemli hedeflerimiz,Türk kimya sanayiinin öncelikli sektör olarak seçilmesi ve AB Kimya Sanayii ile olan aramızdaki mevzuata uyum, teknoloji ve ölçek ile kümelenme eksikliğinin giderilmesine yönelik çalışmalar yapmaktı. Üyesi bulunduğumuz, AB Kimya Sanayi Konseyi CEFIC ile çok yakın bir ilişki kurarak Dünya ve AB kimya sanayii ile ilgili tüm raporların anında üyelerimize dağıtımını gerçekleştirdik. TSE ile KDU ve GBF eğitimleri için işbirliği yaptık. Tüm Bakanlıklar ve STK’lar ile yakın çalışmalar yaparak sanayicilerimize destekler sağladık, sorunların çözüm noktası olduk. CEFIC, Responsible Care Üçlü Sorumluluk yeniden canlandırma projesini başarıyla gerçekleştirip uygulamaya başladık. TKSD, son iki yılda üye sayısını yüzde 22 oranında arttırdı. Bu başarıyı daha da arttırmanın ve ülke ekonomisine en yüksek katkıyı veren sektör olmanın arzusundayız. TKSD, kimya sektöründe yerli ve yabancı sanayiciler için ilk başvuru adresi olmayı başarmıştır.”

Gelir kaynaklarımızı arttıracak yeni projeler

Önümüzdeki dönemde sürdürülebilirlik konusunun kimya sektörü için önemli bir hedef olması bilinciyle, sektörel gelişimin desteklenmesine öncelik vermek istediklerini dile getiren Erceber, ayrıca şunları söyledi: “Türkiye ekonomisinin temel taşı olan üretimin, olası bir depremden zarar görmemesi için alınacak kısa ve uzun vadeli önlemleri sanayicimizle paylaşarak gerekli finansal destekler için bakanlıklarla görüşmeler gerçekleştireceğiz. Sanayicilere yakın olarak daha fazla katkı sağlamak, üye sayımızı arttırmak ve potansiyel üyelere ulaşmak temel önceliklerimiz arasında. Bu kapsamda 100 üye hedefiyle ikinci kez yola koyulduk. Gelir kaynaklarımızı arttıracak yeni projeler, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda yeni eğitim ve danışmanlık hizmetleri vererek sanayicilerimize destek olacağız. Bu kapsamda diğer sektörel dernek ve konfederasyonlarla daha da kuvvetli iş birlikleri kuracağız. Yeni dönemde CEFIC tarafından geliştirilen Responsible Care’in (Üçlü Sorumluluk) yeni versiyonu kapsamında tesis denetim ve eğitimlerini gerçekleştirmeye başlıyoruz. İyileştirmeler için teknik danışmanlık hizmeti vereceğiz. Hammadde tedarik güvenliğinin gelişimine destek olmak ve kimyasal nakliyesi ile lojistiği geliştirmekle ilgili eğitim ve hizmetler de yeni dönemin projeleri arasında.”

Koronovirüs salgını, sektör açısından olumlu

Türk kimya sanayi tarafından toplam ihracatın yüzde 44’ü AB üyesi ülkelere gerçekleştirilirken, satılan ürünlerin birim fiyatının 1 doların altında olması ise sektörün halen önemli sorunu olmaya devam ediyor. İkinci kez TKSD Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilen Erceber’e göre, kimya sanayinin özel kimyasal madde ihracatı için yeni yatırım ve çalışmalara yönelmesi büyük önem taşıyor. Bu sayede birim fiyatın ikiye katlanacağını belirten Erceber, yeni vizyon belgesindeki hedeflerini şöyle sıralıyor: “Birim değerin 1 doların altında olmasının başlıca nedeni özel kimyasal madde ihracatında istediğimiz seviyede olmayışından geliyor. Çin’de ortaya çıkan koronovirüs salgını, sektör açısından olumlu. Özellikle AB ülkelerinden daha fazla sipariş gelecek ve ihracat rakamlarımız artacaktır. Kimya sektörü 2019 yılı itibarıyla 17.8 milyar USD ihracat gerçekleştirirken, ithalat rakamı ise 36.3 milyar USD oldu. Dış ticaret açığından yüzde 59 pay alıyoruz. Üretimde %75 ithal hammadde kullanılmaktadır.Ham maddenin yüzde 55’i ise Çin’den geliyor. Ancak koronavirüs sonrası bu ithalatın başka ülkelere kayacağını görmekteyiz.”

Yüksek teknoloji yüzde 10’a çıkmalı

“Kimya sanayinde yüksek teknolojik ürün oranının yüzde 4 seviyesinden yüzde 10’lara çıkarılması için yeni yatırımların yapılmasına da dikkat çeken Erceber’in öneri ve gelecek planlarını şöyle anlatıyor: “Yatırımları arttırmamız gerek. Çin’in ihracat rakamlarını koronovirüs kadar serbest ticaret anlaşmaları da olumsuz etkileyecek ve bu istenmeyen kötü gelişme etkisiyle kimya ihracatımızı arttırabileceğiz. Çin’i etkileyen ikinci olay ise 2021’de sınırda karbon vergisinin devreye girecek olması. Türkiye bu noktada daha az sorun yaşayacak, sektör ise ihracat rakamlarını arttıracaktır.”

Gümrük güncellemesi avantaj sağlayacak

“AB ülkelerine yolculuk ve taşımacılık olacak çok yakın bir ülkeyiz. Bu sayede kazancımızı ikiye çıkartabiliriz. Çin, yeni dönemde Vietnam üzerinden AB’ye ürün satmaya çalışacaktır. Tüm bunları göz önüne almamız gerekiyor. İhracatı arttırmak için kısa ve uzun vadeli planlamalar yapılmalı. İç piyasada zorluk yaşayan şirketler, yurtdışına ihracata yönelebilirler. İşbirliğinin katkısını göz ardı etmeden ihracat pozisyonumuzu geliştirmemiz gerekiyor. AB gümrük birliği güncellemesi Türkiye ve sektöre olumlu yansıyacaktır. Brexit sonrası İngiltere ile de bu yılın sonunda STA anlaşması yapılmasını bekliyoruz. Vergi ve rekabet avantajları sağlayacağız. ”

Kimya kümeleri, limana uygun, pazara ve büyük şehirlere yakın yerlerde oluşturulmalı

“Önümüzdeki üç yıllık dönemde AB Kimya Sanayi Konseyi CEFIC ile yakınlaşmamızı daha da arttıracağız. Türkiye’de kimya kümelerinin (CHEMPORT) pazara ve büyük şehirlere yakın, limana uygun ama deprem riskine uzak kıyılarda Sanayi ve Teknoloji ile Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığınca kurulması ve landlord modeli ile yönetimi önemli bir hedefimiz. Çin, bugün dünya kimya ticaretinin yüzde 36’sına sahip ve bu başarıyı 30 yıllık süreçte kurduğu 66 adet mega kimya kümesine borçlu. Sanayicimiz için , bugün 17,8 milyar dolar olan ihracatın arttırılması, ARGE-İnovasyonlar ile 0,9 USD olan kg ortalama satış fiyatının yükseltilmesi önemli hedeflerdir. Ceyhan bölgesinde kurulması planlanan petrokimya yatırımları için çok geç kalındı. Rekabetçi fiyatlarla üretim yapılması mümkünse yatırımlara biran önce başlanması gerekiyor. Kimya sektörünün, Türkiye’nin toplam dış ticaret açığından aldığı yüzde 59’luk payın bilincindeyiz. Bu oran ancak yeni ve nitelikle özel kimyasallar için yapılacak teknolojik yatırımlar ile azaltılır. Yeni yatırımların gerçekleştirilmesi için Chemport Özel kimyasallar kümesinin hızla kurulması gerekiyor.

Deprem dayanışması gerçekleşmeli

“Deprem konusu çok önemli. 117 milyar dolarlık ihracat Marmara Bölgesi’nden, 85 milyar dolarlık ihracat ise İstanbul çıkışlı. Toplam 180 milyar dolarlık ihracatın yüzde 65’i Marmara Bölgesi’nden gerçekleşiyor. Sanayide Deprem güvenliği için alınacak tedbirler kapsamında, can güvenliği, özel sektörün kamuya nasıl destek olacağı, deprem öncesi tesislerde yapılacak iyileştirme ve eğitimler ile üyelerle deprem dayanışması önem taşıyor. Önümüzdeki dönem hedeflerimizden biri de kimyasalların güvenli kullanımı ile AB standartlarını yakalamak.”

5G teknolojisi ile Audi’de robot ve insan birlikte çalışacak

Audi, İsveçli iletişim devi Ericsson ile birlikte üretim merkezlerinde insan ve robotların birlikte daha rahat ve verimli çalışmaları için iş birliği yapıyor.

Audi ve Ericsson otomotiv üretiminde insan ve robotların güvenli bir şekilde çalışabilmeleri için iş birliğine gitti. Pilot projede kullanılan robot, 5G altyapısı sayesinde insanlar ile güvenli bir şekilde çalışabiliyor. Üretimde 5G altyapısının kullanılması robotların üzerindeki sensörlerin daha hızlı ve kesintisiz bir şekilde iletişim kurmasını sağladığı için, güvenliği artırıyor.

Audi ve Ericsson’un ilk projesi, Audi araçların direksiyonlarına hava yastığını yerleştiren bir robot geliştirmek oldu. Robotun üzerindeki sensörler çevresinde bir güvenlik alanı yaratıyor. Bu alana herhangi bir insan veya insan uzvu temas ettiğinde sensörler bunu hızlıca algılıyor.5G’nin sağladığı hızlı ve yüksek frekanslı iletişim sayesinde, robot 1 milisaniye gibi kısa bir süre içinde durabiliyor.

5G teknolojisinin insan ile robot arasındaki etkileşimi artırdığını ve işbirliğini kolaylaştırdığını söyleyen Audi Otomasyon Teknolojisi Lideri Arjen Kreis, “5G teknolojisinin üretimde kullanımı ise bize robotlar ile insanların güvenli bir şekilde çalışabileceğini gösteriyor” diye konuştu.

Sandoz Türkiye ‘En İyi İşveren’ konumunu yeniden ödülle taçlandırdı

Sandoz Türkiye, insan kaynaklarındaki başarılı uygulamaları ile Top Employers Institute tarafından verilen Top Employer “En İyi İşveren Ödülü”ne 2020’de ikinci kez layık görüldü.

Sandoz Türkiye, her yıl uluslararası çapta Top Employers Institute tarafından düzenlenen Top Employer ‘En İyi İşveren’ Ödülü’ne 2019 yılında olduğu gibi 2020 yılında da layık görülerek, Türkiye’nin en iyi işveren şirketleri arasındaki yerini korudu. Sandoz böylece en çok çalışılmak istenen şirket ve “En İyi İşveren” olma hedefini bir kez daha doğruladı.

Novartis Grup Türkiye Başkanı ve Sandoz Türkiye Genel Müdürü Dr. Altan Demirdere ödülle ilgili “İnsan odaklı uygulamalarımızın ve stratejimizin odağına yerleştirdiğimiz ‘İlham alan, meraklı, unbossed’ şirket kültürümüzün, hepimiz için ayrıcalıklı bir çalışma ortamı yarattığını; 2019 yılında olduğu gibi 2020 yılında da aldığımız bu ödülle tescillemiş olduk. Bundan sonrası için de çalışanlarımıza yönelik uygulamalarımızı mükemmelleştirmek için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Sandoz Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Özge Benel Bozkurt Sandoz Türkiye olarak hayata geçirdikleri çalışan odaklı uygulamaların neticesinde, uluslararası standartlara göre değerlendirmeler yapan bağımsız bir kuruluş olan Top Employer Institute tarafından iki yıl üst üste “Top Employer” olarak ödüllendirildiklerini ve yaklaşımlarının karşılık bulmasının yine çalışan memnuniyetine pozitif yansımalarını gördüklerini belirtti. Ayrıca ‘En çok çalışılmak istenen şirket ve en iyi işveren’ olma hedefleriyle attıkları adımlarla doğru yolda ilerledikleri için mutlu olduklarını da ifade etti.

Sandoz Global CEO’su Richard Saynor ise “Global olarak Top Employer ‘En İyi İşveren’ olarak tanınmak, çalışanlarımızın potansiyellerini açığa çıkarıp gelişmesini sağlayarak, Sandoz’u çalışmak istenen bir kurum haline getirdiğimizin başarı ve kanıttır. Her bir çalışanımızın mevcutta ve gelecekte Sandoz’un bir parçası olduklarını gerçekten hissetmesini istiyoruz. Ancak bu şekilde ‘Hastalar için erişime öncülük etme’ amacımıza ulaşabileceğimize inanıyoruz” diye konuştu.

5 kıtada ödüle layık görüldü

Top Employers Institute verdiği bu ödülle; Sandoz’un olağanüstü çalışan koşulları sağladığını, örgütün tüm seviyelerinde yeteneklerini geliştirdiğini ve İK uygulamalarıyla liderlik gösterdiğini, her zaman istihdam uygulamalarını optimize etmeye ve çalışanlarının gelişimini desteklediğini ortaya koydu.

Top Employers Institute, dünya çapındaki işverenlerin, çalışanlarına yönelik uygulamalarındaki mükemmeliyetini, uluslararası standartlara göre 10 ayrı kategoride değerlendiriyor.

Bir şirketin dünya çapında “En İyi İşveren” belgesini alabilmesi için şirket ağındaki 20 ülkenin yerel belgelerini almış olması gerekiyor. Sandoz Türkiye, Top Employers Institute tarafından onaylanan 29 ülkesi arasında yer alarak ‘En çok çalışılmak istenen şirket ve En iyi İşveren’ olma hedefini bir kez daha doğruladı. Sandoz’un sertifikalandırıldığı 29 ülke; Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, Kolombiya, Kosta Rika, Danimarka, Ekvator, Mısır, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Meksika, Hollanda Pakistan, Polonya, Rusya, İspanya, Güney Afrika, İsviçre, Tayland, Türkiye, İngiltere, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD.

Türkkep Açıkladı: 2020’de 700 Binin Üzerinde KEP Hesabına Ulaşılacak

Sunduğu hizmetler ile şirketlerin dijitalleşmesini sağlayan Türkiye’nin ilk özel kurumu TÜRKKEP, bayii ve iş ortakları toplantısını gerçekleştirdi. Türkiye’nin dört bir yanında faaliyet gösteren TÜRKKEP Başvuru Merkezi temsilcilerini Antalya’da buluşturan şirket, 2020 hedefleriyle birlikte, Türkiye’de e-Dönüşüm’de gelinen son noktayı açıkladı.

Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), e-Tebligat, e-Fatura, e-Arşiv ve e-Saklama gibi hizmetler ile şirketleri dijitalleştiren TÜRKKEP, Türkiye genelinde hizmet veren TÜRKKEP Başvuru Merkezi temsilcilerini 21-23 Şubat tarihleri arasında Antalya’da buluşturdu. Eğitim ve atölye çalışmaları ile zenginleştirilen üç günlük programda, TÜRKKEP’in 2020 yılına dair planları anlatıldı. Toplantılarda 01 Ocak 2020’de hayata geçirilen yeni yönetmelikle e-Dönüşüm alanında nelerin değiştiği ve sektörde gelinen son nokta hakkında bilgi verildi.

Sektörün öncü şirketi olarak e-Dönüşüm alanında yapılması gereken çalışmaların tamamını hayata geçirdiklerinin altını çizen TÜRKKEP Genel Müdür Vekili Dilek Akyürek, “2012’de çıktığımız yolculuğumuzda bugüne kadar KEP, e-İmza, e-Fatura, e-Arşiv, e-Maliye ve e-Saklama gibi hizmetlerimizle şirketin dijitalleşmesine öncülük ediyoruz. TÜRKKEP’te bugüne kadar 18 milyondan fazla KEP iletisi işlendi. 200 bin adet hesabı yönetiyoruz. TÜRKKEP olarak 2019 yılında tek ekip, tek hedef diyerek yola çıkmıştık, bu çalışmalarımızla geçtiğimiz yıl bayi kanalında cirosal olarakyüzde 65’e, toplamda ise yüzde 40’a varan bir büyüme gerçekleştirdik. 170binden fazla KEP hesap kullanıcısına ulaştık. 2020 yılında toplamda 700 binin üzerinde KEP hesabına ulaşılması bekleniyor. Bugün Anadolu da dahil olmak üzere Türkiye genelinde toplam 200’e yakın TÜRKKEP Başvuru Merkezimiz bulunuyor ve yaklaşık 650 kişiye doğrudan istihdam sağlıyoruz.Önümüzdeki dönemde istihdam sayımızı 800’e; büyümemizi de yüzde 45’e çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.

Online satışa başlayacağız

Bu yıl itibariyle hayata geçirdikleri yeni bayi yapısı hakkında bilgi veren TÜRKKEP Genel Müdür Yardımcısı Olgar Ataseven, “Bölge müdürlüklerimizi İç Anadolu ve Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Marmara, Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege Bölgesi olarak konumladık. Türkiye’nin her köşesinde müşterilerimize bölge müdürlüklerimize bağlı bayilerimiz üzerinden hizmetlerimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Yakın zamanda hayata geçireceğimiz yeniliklerimizden biri de ürünlerimizin online satışına başlayacak olmamız. Dijitalleşmeye adım atmak isteyen müşterilerimiz web sitemiz üzerinden ürünlerimizi satın alabilecek” şeklinde konuştu.

Şirketinizi dijitalleştirin, tasarruf edin

Global ve Türkiye pazarı hakkında bilgi veren Ataseven, e-Maliye global pazar büyüklüğü 2018 yılında 3 milyar 700 milyon Euro idi, 2019 yılında ise 4 milyar 700 milyon Euro’ya ulaştı. 2024 yılında da 16 milyar Euro’ya ulaşması bekleniyor. Türkiye’de pazar büyüklüğü 2018 yılında 180 milyon TL iken 2019 yılında 320 milyon TL’ye ulaştı. 2024 yılı için 1 milyar 500 milyon TL’ye ulaşması hedefleniyor.  2019 yılında 55 milyar e-Fatura sayısına ulaşıldı. 2020 yılında ise 2 milyar adete ulaşılması hedefleniyor. Ocak 2020 itibariyle işletmelerde e-Fatura, e-Defter ve e-Arşiv’e geçiş zorunluluğunun başladığının altını çizen Ataseven, “Yeni yıl beraberinde mali uygulamalarda da değişiklikler getirdi. Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nca 19 Ekim 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan düzenleme ile e-Fatura, e-Defter ve e-Arşiv zorunluluğu getirildi. Söz konusu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği, 01 Ocak 2020 tarihinden itibaren iş yaşamını doğrudan etkiledi. Yeni düzenlemenin ardından gelinen noktada e-Fatura mükellef sayısı 230 binlere yaklaştı. e-Arşiv fatura da ise 200 binden fazla mükellef sayısına ulaşıldı. Yeni düzenleme ile tasarrufların artması, kayıt dışının engellenmesi ve verilerin güvenli ortamlarda uzun süreler saklanmasının önü açıldı. Haziran ve Temmuz ayında yürürlüğe girecek olan yeni düzenlemelerin de etkisiyle yılsonunda dijital dönüşümünü gerçekleştiren şirket sayısının yüzde 80 oranında artmasını bekliyoruz” diye konuştu.

e-İmza hayatı kolaylaştırıyor 

Elektronik imzada Türkiye’nin olması gerektiği noktada olmadığını belirten Ataseven, “Elektronik imza ilk çıktığı yıllarda yılda 2 bin adet satılırken bugün 600 bin imza satışı yapılıyor.  Şirketler ihalelerde elektronik imza girişleri yapıyor. Bu imzalar yapılan işleri kolaylaştırıyor. İmzalanması gereken evraklar için imzayı atacak kişi her yerde kolaylıkla imza işini gerçekleştirebiliyor” diye konuştu.

İbrahim Büyükak, Getir’e Karşı!

Kullanıcılarına dakikalar içinde mutluluk taşıyan Getir, yeni reklam kampanyası için ünlü oyuncu İbrahim Büyükak ile uzun dönemli bir anlaşmaya imza attı.

Senaryoya göre İbrahim Büyükak’ın canlandırdığı Necati’nin yaşamında her şey yolunda giderken, Getir’in hayatına girmesiyle bütün planları alt üst oluyor. Serinin ilk filminde, Necati’nin hayalleri, sevdiği kıza açılmak üzereyken Getir yüzünden suya düşüyor ve Getir’e kafayı takıyor. Her reklamda farklı bir hayal kırıklığına uğrayan Necati, serinin devam videolarında Getir’in mutlu edemediği tek kişi haline geliyor. Necati’nin düştüğü trajikomik durumları konu alan seri, Getir’in hayatı kolaylaştıran özelliklerini ters köşe yaparak izleyicilere aktarıyor.

Getir Kurucu Ortağı Tuncay Tütek; “Getir zaman kazandıran, insanların hayatını kolaylaştıran bir mobil uygulama. En büyük özelliğimiz, 1200’ün üzerinde ürünü, haftanın 7 günü, gece gündüz, dakikalar içinde kullanıcılarımıza ulaştırmamız. Şu an 119’u İstanbul’da olmak üzere 5 şehirde, 152 depomuz var. Herkese yakın olduğumuz için de siparişlerimizi ortalama 10 dakikada teslim ediyoruz. Kullanıcılarımız da ihtiyaçları olduğunda yanlarında olduğumuzu biliyor ve bize güveniyorlar” ifadelerini kullandı.

Tütek sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdiye kadar iletişim çalışmalarımızda insanlara zaman kazandırdığımızı vurguladık. Yaratıcı ajansımız Titrifikir, Getir’in özelliklerini ters köşeyle anlatan bir senaryo ile geldi. Bu kurguyu incelediğimizde aklımızda canlanan isim İbrahim Büyükak oldu. Reklam serimizin baş rolünde Getir’le uğraşan, aksi bir karakter var. Bu, her markanın kabul edeceği bir şey değil. Biz cesur davrandık. ‘Getir bi’mutluluk’ sloganımızı tersten sorgulatan, iddialı bir reklam serisi oluşturduk. Eğlenceli olduğu kadar, mesajlarımızı da net verdiğimiz bir reklam filmi oldu. Serinin ses getireceğine inandığımız bundan sonraki filmlerinde de izleyicileri eğlenceli anlar bekliyor.”

Getir’i Londra’ya götürmek istediklerininin de altını çizen Tütek, Londra’nın dünyaya açılmak adına çok önemli bir lokasyon ve spot ışıkları altında dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir şehir olduğunu vurguladı. Avrupa pazarına açılmak için yaptıkları değerlendirmelerde “İlgili şehirde bir şekilde eve pizza siparişi veriliyorsa, bizim iş tutar” prensibiyle hareket ettiklerini belirtti.

İbrahim Büyükak ise “Getir, uzun zamandır severek kullandığım bir uygulamaydı. Bir araya geldiğimizde kanımız uyuştu ve senaryoyu gördüğümde Necati’nin benim için oluşturulmuş bir karakter olduğunu gördüm.  Bir oyuncu için markayla ahenk ile çalışması ve karakterin üzerinde eğreti durmaması çok önemli. Zaten bildiğim, deneyimlediğim ve sevdiğim Getir ile çalışmak benim için çok keyifli. Her zaman böyle dinamik ve uyumlu çalışacağınız bir marka ile karşılaşmanız mümkün değil” dedi.

Titrifikir ve 25 Film iş birliğiyle hazırlanan reklam kampanyasının yönetmen koltuğunda Ali Taner Baltacı oturuyor. Reklam kampanyasının ilk filmi 20 Şubat itibariyle televizyon ve dijital platformlarda yerini aldı.

Keşke Demeden Önce

Şirket içi sinirler neden geriliyor?

Çalışanların motivasyonu neden düşüyor?

Çalışanlar neden mutlu değil?

Şirket içi amaç birliği neden sağlanamıyor?

Çalışanlar ‘EGO’larına mı yenik düşüyor?

Benim işim değil, peki kimin işi?

Gelelim başlıkların açılımına.

Müşteri memnuniyeti işin içine girdiğinde aslında konunun müşteri memnuniyetini aştığını şirket içinde birilerinin işini doğru yapmadığı ortaya çıkıyor.

Nasıl mı?

♦Giriş kalite işini doğru yaparsa.

♦Ürün ağaçları “Reçeteler” eksiksiz olursa.

♦Siparişler noksansız ve zamanında açılırsa.

♦Malzeme tedariği zamanında ve doğru yapılırsa.

♦Üretim, zamanında üretimi tamamlarsa.

♦Çıkış kalite kontrol doğru yapılırsa.

♦Müşteriye zamanında ve istediği kalitede ürün, söz verilen tarihte teslim edilirse müşteri neden memnun olmasın?

Aslında konunun özü “Planlama”

Şirket yönetiminin en büyük zafiyeti müşteri kaybı, yani para…

Tartışılmaz ki her işletmenin ilk hedefi kar etmek lakin kar ediyorum zanneden birçok işletmenin maliyetlerini bilmediğinden dolayı yaşadığı zararı kim telafi edecek?

Şirket içi iletişimin ne kadar çok önemli olduğu hepimiz biliyoruz, Bunları bilmemize rağmen yönetim bazen herkesin kâbusu olan iletişimsizliğin önüne neden geçemiyor?

Şirket içi çalışanlar oyuna dâhil edilirse, personel kendisinin ve fikirlerinin değerli olduğunu düşünürse kazanan kim olur?

Her zaman verdiğim bir örnekten bahsedelim; bir serum hortumu üreten fabrika düşünün personel sabahtan akşama kadar rutin işlerini yapıyor en küçük bir sorunda robotlaşmış hayatını sorgulayıp kendisini değersiz olarak hissediyor ve mutsuz bir iş günü sonunda evine gidiyor, bahsi geçen personel işletmeye ve ailesine ne katabilir?

Oysa personele o ürettiğin serum hortumu bir gün en sevdiğiniz bir insana lazım olur ve o elinizdeki hortum sevdiğinizin hayatını kurtarır diye anlatılırsa başarı kaçınılmaz olur.

Bilinç seviyemizi ve algı kabiliyetimizi arttırmalıyız, şirketler bir tahterevalli sistemi ile yönetilmeli, bir taraf aşağıda diğer taraf yukarıda olursa başarı başarısızlığa döner.

Asla unutmayalım şirketlerde bireysel başarı peşinde koşanlar şirketlerine hiçbir şey katamamışlardır.

“Toparlayalım”

💧Tedarikçinizi eğitmezseniz,

💧Müşterini bilgilendirmezseniz,

💧Personelinize değer vermezseniz,

Yatırımlarınız bir gün kocaman bir hiç olur.

Unutmayalım;

“Acele iş yoktur, zamanında yapılmayan iş vardır”

Şirket içi her fikir çok değerliymiş gibi dinlerseniz mutlaka bilmediğiniz bir şeyle karşılaşırsınız, Her şeyi bilmek mümkün değildir lakin ekip olunursa bilgi eksikliği giderilmiş olmaz mı?

Keşke her zaman pişmanlık doğurur oysa keşke yerine bir sonraki sefere derseniz yarınlara ümidiniz olur.

Son olarak ne olduğunuza karar veriniz; serçenin kanadının uzayıp leylek olması, ya da leyleğin kanadını kesip serçe olmasını bekleme sizi günü kurtarmaktan öte götürmez.

Huzurla ayaklarınızın geri gitmediği bir ortamda çalışıp, ülke ekonomisine hep birlikte katkı sağlamanız ümidiyle…

İhracatta Başarının Sırları 27 Şubat’ta Paylaşılacak

Yurtiçi satış ve pazarlamanın önemi her işletme için çok büyük. Ülke içindeki ticaret kültürüne hakimiyetin getirdiği güven ortamı işletmenin pazarlama ve satış stratejilerini rahatlıkla kurgulayabilmesini sağlamaktadır. Yaşam tarzı ve satınalma trendlerinin, endüstriyel açıdan hedef sektörlerin takibi yurtiçinde rahatlıkla gerçekleştirilebilmektedir.

Konu uluslararası satış ve pazarlama olduğunda ise ticaretin dinamikleri kuşkusuz çok farklı. “Dış pazarda” iş yapmanın her şeyden önce bir uyum (compliance) politikası içermesi gerektiğinden tutun da lojistik faaliyetleri yürütme, hedef pazar istihbaratı elde etme, rakipleri analiz etme, satış ağını kurma ve yönetme gibi birçok konuda aksiyon alınması gerekmekte. İhracatta başarıyı “tesadüflere bırakmamak” için çok sayıda etmenin doğru bir şekilde yönetilmesi işletmelerin en önemli hedefi durumunda.

B2B İş ve Ticaret Platformu Buyer Network tarafından gerçekleştirilecek “İhracatta Neyi İyi Yapıyoruz, Neyi Beceremiyoruz” başlıklı etkinlikte ihracatın tüm dinamikleri masaya yatırılarak katılımcılarla paylaşılacak. Katılımın ücretsiz olduğu etkinlik için www.buyernetwork.net/ihracat adresinden online kayıt olunması gerekiyor.

Tarih: 27 Şubat 2020 Saat: 17:30 – 20:30
Toplantı Adresi: Şişli – Nova Baran Plaza Kat: 18 Türkkep
19 Mayıs Mah. 19 Mayıs Cad. No:4
Ücretsiz Kayıt: www.buyernetwork.net/ihracat

Program:

Moderatör
– Prof. Dr. Murat ERDAL
Buyer Network Pro – Kurucu Ortağı

-Haluk GİRAY
Sarten AMBALAJ – Pazarlama ve Satış Direktörü

-Özgür ARPAZ
Yıldız Gaz Armatürleri – Dış Ticaret Müdürü

– Öcal GEBELEK
Rolmet Dış Ticaret – Kurucu
“İhracat Deneyim Paylaşımları”

– Cem YILDIZ
Haibrag Industrie Technologie GmbH – Satış Direktörü
“Almanya ve Dünya Pazarlarına Açılma”

– Cahit SOYSAL
ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş. – Yönetim Kurulu Üyesi
“İhracatta Kağıtsız Beyanname Dönemi”

– Adil ÜNAL
Tinova – Kurucu Ortağı
“İhracatta Mobil Stratejilerin Kullanımı”

– Erden TÜZÜNKAN
Albert Solino Danışmanlık
“Turquality ve Kurumsallaşma”

– Reşat BAĞCIOĞLU
RB Lecturer – Kurucu
“Akreditif ve Taraflar Arası Güven”

– Sinan TUTUMAN
Intelcon Global
“İhracat Pazar Araştırması”

Sevil ARABUL
Tekstil Sektöründe İhracat Deneyimleri

Seher DEMİRCİ
İhracat için Nitelikli İnsan Kaynakları
Benson & Partners

Olmak Ya da Yapmak… İşte Bütün Mesele Bu…

Bazen bir şeyler yapmanız gerekir. Bazen de ‘olduğunuz o muhteşem kişiyi’ sadece tarafsız bir gözle ‘fark etmeniz’ yeterlidir. Yani aslında yaşam, ‘olmak ve yapmak’ dengesi arasında yaşanan bir serüvendir.

Bundan yaklaşık 2500 yıl önce, o güne kadar tarihin gördüğü en büyük imparator, bilge bir adamla karşılaştı. Aralarında geçen 2 cümlelik unutulmaz diyalog bugün bile hatırlanıyor, bundan yıllar sonra da hatırlanmaya devam edecek.

İmparator: “Dile benden ne dilersen”

Bilge Adam: “Gölge etme, başka ihsan istemem”

O imparator, Büyük İskender’di, o bilge adam da Diyojen.

Yetiştiriliş tarzı gereği Büyük İskender’in hayatta en büyük isteği başarılı olmak ve sonsuza dek hatırlanmaktı. İskender’e göre var olmak demek, önemli şeyler yapmak demekti. Neyi, nasıl yapacağı noktasında fikir aldığı Aristo gibi bir danışmanının olması ise onun en büyük şansıydı. Hayatında Aristo gibi bir figür olmasaydı, kendisini tanıma ve amacını gerçekleştirme yolculuğunda, hırs ve tutkularını yine de en akılcı şekilde bir enerji kaynağı olarak kullanabilir miydi, tarih onu yine de hatırlar mıydı, bilmiyoruz.

Diyojen ise bir fıçının içinde yaşayan, fıçısı ve üzerindeki kıyafetlerinden başka hiçbir şeyi olmayan biriydi. Hatta eliyle su içen bir çocuk görünce, su içmek için kullandığı çanağını yere fırlatıp kırdığı söylenir. Çünkü fazladan eşya taşıdığını fark etmiştir. Onun için önemli ve değerli biri olmak için bir şey yapmaya gerek yoktu. O zaten önemliydi, zaten yeterliydi ve zaten normaldi. Benim varlığım yeter, diye düşünüyordu.

Bu iki insan, yaşamın çok farklı yerlerinde iki insan profiliydi. Birinin düşüncesine göre önemli biri olmak, önemli şeyler yapmayı gerektiriyordu. Diğeri ise piramitin zirvesinde “Kendini gerçekleştirme” noktasındaydı ve “Ne yaparsam yapayım bundan daha önemli biri olamam, yaptığım hiçbir şey beni bundan daha değerli bir insan haline getiremez” düşüncesindeydi.

Her insan, “Olmak” ve “Yapmak” arasında bir yerlerde bir yaşam sürer ve hepimizin “Olduğumuz” ve “Yapmamız gereken” şeyler vardır. Sorun ise ‘olduğumuz’ ve ‘sahip olduğumuz’ süper güçleri fark edemeyip, kendimizi takdir edemememiz ve kendimize, kendi hakkımızı veremememizdir.

Mutlu ve başarılı insanlar ise yaşamlarında “Olmak” ve “Yapmak” dengesini en iyi şekilde kurabilmiş insanlardır. Sahip oldukları değerli donanımların farkındadırlar ve bir adım daha ileri gidebilmek için de strateji planlarını bunlar üzerine kurarlar. “Sahip oldukları” bu muhteşem donanımlar için kendilerine hak ettikleri değeri verirler, güçlü yanları için kendilerini takdir ederler. Özgüvenlerinin kaynağı bu öz takdirdir.

Zayıf yanları ise onların bir şeyler “yapmaları”, kendilerini geliştirmeleri gereken alanlardır. Bundan hayıflanmadan ve bunları geliştirmek için gayret içinde olmak bile farklı bir heyecan sebebidir onlar için.

Yaşamınız sadece güçlü olduğunuz noktalar, en iyi yaptığınız şeyler üzerine kurarsanız farkında olmadan kendinizi bir rutin içine hapsetmiş, doyum noktasından da uzaklaşmış olursunuz. Sizi o rutinden çıkaracak olan, o güne kadar yaşamadığınız güçlü ve farklı duyguları size getirecek olan ise zayıf olduğunu düşündüğünüz yanlarınızdır. O alan güçlendikçe yeni şeyler yapma, yeni başarılar, duygular ve doyumlar yaşama cesaretinizin her geçen gün daha da yükseldiğini göreceksiniz. Kahramanımızın yolculuğunda hikâyenin başladığı yer de tam olarak burasıdır.

Zayıf yönlerinize bir de bu açıdan bakıp, onları sevmeniz, yeni, güzel, mutlu ve güçlü duygulara yelken açmanız dileğiyle…

Gelecek Bize Neler Getirecek

Dünya toplumları, hedeflenmiş stratejiler ölçüsünde yaşamları sürdürerek, Gelecek Bize Neler Getirecek sorularını cevaplamak ve Pazar payında öncü olabilmek için çalışmalar yapmaktadırlar.

Toplumun temel yapısını teşkil eden jenerasyonlar, gelecek yaşam standartlarını biçimleyerek belirlemektedir.

2020 yılına kadar sürdürdüğümüz iş yaşamımızda kritik değişimler yaşanarak, yeni nesil iş modelleri ortaya çıkarak çalışma stratejilerimiz evrim geçirecek.

Geçmişte içerik kral olarak tanımlanırken, günümüzde ve gelecek yıllarda müşteri deneyimi temel odak noktası olacaktır.

Dünyanın en büyük sektörü olan oyun sektörü gelişmeye devam ederek, teknolojik yenilenme ile farklı bir boyuta geçiş yapacaktır.

Dünya elimizin altında,

Ticaret her zaman diliminde genişleyerek büyümektedir.

Günümüze kadar ticaret kıtalar arası aylar içinde uygulanırken, günümüzde klavyenin tek bir tuşuna dokunarak yapılandırmaktayız.

İşletmeler ticari alanlarını fiziki yerlerde ve dijital mecralarda konumlandırarak, satış hacimlerini arttırmayı hedeflemektedirler.

Bir çok uluslararası firma hedef kitlesine ulaşmak isterken, günümüzde hedef kitle konumlama zaman kaybı olarak algılanmaktadır.

Holdinglerin ana hedefi, potansiyel hedef kitlelerdir.

Baronlar, zaman yönetimini daha aksiyon odaklı uyarlayarak, atıl zaman yönetimini terk etmeye başlamışlardır.

  • Creative Time Management,
  • Potential Management,
  • Creative Proaktif Strategic,
  • Proactive Strategic İmplementation,
  • Timing of Your Strategy,
  • Potential Goal-Oriented Thinking,

konu başlıklarından örneklendirmeler yapılabilir.

Bilgi odaklı hedef konumlandırma,

İşletme olarak, hedefinize ne kadar yakın ve aksiyon odaklısınız.

Müşteri olarak işletme yöneticisi ile toplantı yaparken karar verici organ temel hedefimizde iken, artık yeni yapılanmada son noktayı koyan ve aksiyona geçen yeni yapılar ile işlerimiz sürdürülebilirlik kazanacaktır.

Ticari sürdürülebilirlik ve kalite uluslararası mekanizmanın vazgeçilmezlerinden biri olacaktır.

Müşteri sadakat deneyimlemesi markalar için değer niteliğindedir.

Marka değeri uygulama yönetimi, kişiye özel stratejiler ile biçimlenebilmektedir.

B2B sektörel mecralar, işletmelerin yönetim algısı içinde vazgeçilmez faaliyet alanlarıdır.

Web sitesinde müşteri deneyimi yönetimi uygulamak, gelecek nesil müşteri ve tüketici guruplarında fark yaratıcı tecrübe oluşturacaktır.

Demografik yapılanma analiz edildiğinde, ülkelerdeki farklılık ürün modellerinize yansıdığında, iş süreciniz başlayarak yeşil pazarlama (green marketing) süreciniz oluşacaktır.

Teknolojiyi, iş hacminize ne kadar uyumlu entegre edebilirseniz, satınalma alışkanlıklarında gözle görülür artışlar yaşayacaksınız.

Her toplum bireyi, kullandığı sanal mecralarda zaman kaybı yaşamadan, en pratik yoldan güvenilir alışveriş metotları ile ve tedarik zinciri, iade koşullarını göz önüne alarak, güvenilir marka arayışında olup, kalitesi kullanıcı deneyimi sonu oluşmuş ürünleri, sizden temin etmek ister.

Küresel Rekabet Freight Forwarder İlişkisi

Küreselleşme, gümrük birlikleri ülkeler arası ikili anlaşmalar günümüz dünyasında dolaylı olarak rekabet kavramını büyük ölçüde arttırmıştır. Galileo’nun keşfettiği dünyanın geoit şeklinin aksine içinde bulunduğumuz yüzyılda küreselleşme, geoit olan engebeli, sınırlı ve erişimi zor olan dünyayı düz bir levha haline getirmiştir. Bu durum bölgesel rekabet unsurunu evrensel hale getirmiş ve şirket yapıları bu ağır rekabet koşullarına uyum sağlayıp ömürlerini ve karlılıklarını sürdürebilmek için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Şirketlerin evrensel arenada rekabetçi kalabilmek için geliştirdikleri çözümlerin başında outsourcing (dış kaynak kullanımı) gelmektedir. Bu nedenle standart şirket profillerinde yapılan işin tamamının şirket bünyesinde yapılıp servis edilmesi anlayışı günümüzde geçerliliğini tamamıyla yitirmiştir. Şirketler uzmanlıkları dışında bulunan işlemleri outsource ederek kendi uzmanlıklarına odaklanıp, bulundukları sektörde rekabetçi adımlar atmaktadırlar.

Outsourcing’e Ufak Bir Giriş

1980’lerde gündeme gelen fakat 1990’larda uygulanmaya başlayan outsoucing bir iş modeli ve yönetim stratejisi olarak uygulanmaya başlanmıştır.

En basit tabirle outsoucing bir şirket içerisinde üretilmekte olan ürünün ya da hizmetin dış kaynaklar tarafından tedarik edilmesidir. (Lacity, M.C. Hirschheim, R, 1993.)

Bir başka ve daha derin bir anlatıma göre ise ‘’Şirketlerin süreklilik arz eden iç faaliyetlerini ve karar verme süreçlerini, gerçekleştirilen bir anlaşmaya bağlı kalarak, dışarıdan bir tedarikçi firmaya ya da firmalara devretmesidir’’. (Greaver (1999))

Türkiye’de outsourcing

  • Dış kaynaklardan yararlanma
  • Dışsal Tedarik
  • İşi Dışarıya Verme

Adlarıyla da bilinmektedir.

Outsourcing ile Yükselen Bir İş Modeli ‘’Freight Forwarder’’

Küreselleşme rekabeti körükler ve rekabet ise FFW’yi…

Günümüz küresel rekabet koşullarında şirketlerin hayatta kalabilmeleri için gerçekleştirdikleri işlemlerin bazılarında dış kaynak kullanmaları neredeyse zorunluluk teşkil etmektedir. Bu durum özellikle tedarik zinciri süreçlerinde yoğunlukla görülmektedir.

Türkiye’de hazır tekstil ürünleri üzerine üretim gerçekleştiren ve yurt dışına Avrupa bazlı başlayıp akabinde tüm dünyaya açılmayı planlayan ve dünya markası olma vizyonu bulunan bir firmanın önünde iki seçenek vardır.

  1. Dış Kaynak Kullanmaksızın Süreci Yönetmek

  • Üretimde profesyonelleşme, üretim alanında maksimum verimlilikle çalışmak adına geliştirmeler, küresel marka değeri yaratma, yurtiçinde ve yurtdışında rekabetçiliğini koruyarak sektördeki bilinirliğini sağlayabilme, ihracat süreçlerini yönetme ve mal tedariğini kendi öz araç filosu ile gerçekleştirme.

Bu seçenekte firma büyük yatırımlara, uzun vadeli bir hazırlığa ve uygulamada profesyonelleşmek adına büyük bir emeğe ihtiyaç duyacaktır.

  1. Tedarik Zinciri Süreçlerinde Dış Kaynak Kullanarak Süreci Yönetmek

  • Üretimde profesyonelleşme, üretim alanında maksimum verimlilikle çalışmak adına geliştirmeler, küresel marka değeri yaratma, yurtiçinde ve yurtdışında rekabetçiliğini koruyarak sektördeki bilinirliğini sağlayabilme,

Not: İşlemlerin sektör dışı olan her biri için firma outsource seçeneğini kullanabilir. İhracatta lojistik süreçler kapsamında outsource seçeneğinden faydalanıldığı varsayımı ile,

Bu seçenekte firma ihracatta lojistik süreçlerin yürütülme işlemini anlaşmalar dahilinde bir Freight Forwarder firmasına devrederek uzmanlık alanı olan tekstil sektörüne odaklanır. Bu sayede uzmanlık alanı olmayan lojistik işlemlerin yükünden kurtulan firma, üretimini gerçekleştirdiği ve uzmanlığı bulunan tekstil sektörüne odaklanma olanağını yakalamış olur. Bu durumda firma gelecek vadede küresel marka olma yolunda avantajlı duruma geçmiş olur.

Bu örnekten yola çıkarak günümüz dünya devi firmalarına sektör gözetmeksizin bakacak olursak tamamına yakınının lojistik işlemlerinde freight forwarder şirketleri ile çalıştıklarını görmekteyiz.