2020’de Online Ortamda Fatura Nasıl Kesilecek?

Şili’de e-fatura oranının yüzde 85 olduğunu biliyor muydunuz? Birkaç sene evvel yolda anketörlere bilgi verirken KVKK’den haberimiz var mıydı? Nakit kullanımı azaldıkça ATM’lerin geleceğini hiç düşündünüz mü? Kamu bankalarını neden daha çok kullanmaya başlayacağız? Tüm bu soruları yönelterek geleceğin finans uygulamalarına dair analizler yapan Uzman Mali Müşavir Evren Özmen, portal üzerinde e-arşiv faturası düzenlenmesini tüm adımlarıyla paylaştı.

2020 yılında ödeme sistemleri, ödeme yöntemleri, dijital vergiler ve KVKK gibi çeşitli alanlarda hazırlanan kanunların hızla yayılacağı bir yıl olacak. Özmen Mali Müşavirlik Kurucu Ortağı Uzman SMMM Evren Özmen, 2020 yılının başından itibaren geçerli olacak portal üzerinde e-arşiv fatura düzenlenmesi ile ilgili merak edilen tüm detayları bir araya getirdi.

2020 yılı başından itibaren belli tutarları aşan faturaların kağıt fatura olarak düzenlenmesi mümkün olmayacak. Bu nedenle hem tarafınıza kesilen hem de tarafınızdan kesilen faturaların Gelir İdaresi Başkanlığı’nın web sayfası üzerinden düzenlenmesi gerekecek.

Hangi faturalar kağıt olarak düzenlenemez?

  • Vergi mükellefi olmayanlara düzenlenecek katma değer vergisi dahil 30.000TL tutarını aşan faturalar
  • Vergi mükelleflerine düzenlenecek katma değer vergisi dahil 5.000 TL tutarını aşan faturalar
  • Bu faturaların altında olan faturalar da istenirse online ortamda düzenlenebilir.
  • Yurtdışına kesilecek faturalarda sınır 30.000 TL olarak dikkate alınacaktır.

Fatura düzenlemek için ne yapmalı?

Fatura düzenlemek için internet vergi dairesi şifrenizin olması yeterlidir. E-imza, mali mühür alınmasına şu aşamada gerek bulunmamaktadır. Fatura düzenlenmesi için bir ücret ödenmeyecektir.

Hangi web sayfası üzerinden fatura düzenlenecektir?

Fatura ekranına ulaşmak için öncelikle https://ebelge.gib.gov.tr sayfasına giriş yapılması gerekiyor. Bu sayfadaki “e-Belge Portal Uygulamalarına Giriş” sekmesinden fatura düzenleme sayfasına ulaşılarak ilerlenir.

Sisteme giriş

e-Arşiv Fatura düzenlemek isteyen mükellefler aşağıdaki şekilde açılan ekrandan interaktif Vergi Dairesi kullanıcı adı ve şifresi ile sisteme giriş sağlamalıdır.

Fatura düzenlenmesi 1’inci adım

Aşağıdaki şekilde işlem yapılmak istenen modül seçim ekranı belirir, ilgili alandan “a-Arşiv Portal” kısmı seçilir.

Fatura düzenlenmesinde 2’nci adım

İlk defa sisteme giriş sağladığınızda kullanıcı bilgilerinizi kontrol etmelisiniz.

Fatura düzenlenmesinde 3’üncü adım

Ekranın sol tarafında bulunan “Belge işlemleri” kısmına tıklanarak “5000/30000 TL Fatura Oluştur” kısmından fatura düzenleme ekranına ulaşılır.

Fatura düzenlenmesinde 4’üncü adım

Fatura bilgileri bölümü doldurulur.

Fatura düzenlenmesinde 5’inci adım

Alıcı bilgileri ile ilgili bölüm doldurulur.

Fatura düzenlenmesinde 6’ncı adım

Mal ve hizmet bilgileri ile ilgili detaylar doldurulur.

Fatura düzenlenmesinde 7’nci adım

Toplam kısmının kontrol edilmesi gerekir. Özmen bu konuda özellikle Kooperatiflerde kira faturası düzenlenirken “vergi ekle” bölümünden stopajın eklenmesi gerektiğini hatırlatıyor.

Fatura düzenlenmesinde 8’nci adım

Tüm bilgileri doldurduktan sonra “oluştur” butonuna basmadan önce banka hesap bilgileri veya güncel bakiyeyi yazabilirsiniz. Unutmayın, “oluştur” butonuna bastığınızda faturanız direkt onaylanmaz, taslaklar bölümüne alınır.

Fatura düzenlenmesinde 9’uncu adım

Taslaklara aldığınız faturayı onaylama aşamasından önce “görüntüle” bölümünden mutlaka kontrol edin. Fatura onaylandıktan sonra iptali ve düzeltilmesi mümkün değildir. Faturayı onaylamak için GİB imza butonuna basmanız gerekir.

Fatura düzenlenmesinde 10’uncu adım

GİB imzaya bastıktan sonra cep telefonunuza gelen şifreyi ilgili alana yazmanız gerekir.

Fatura düzenlenmesinde 11’inci adım

Şifrenizi yazdıktan sonra aşağıdaki gibi “onay” mesajı ekranda belirir.

Faturanızı, fatura listesinden bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

‘Türkiye’nin En Başarılı 10 Genci Açıklandı’

Dünyanın en büyük ve en eski sivil toplum organizasyonlarından birisi olan JCI (Junior Chamber International) tarafından 1983 yılından bu yana düzenlenen, “Ten Outstanding Young Persons of the World”ün Türkiye ayağı olan ‘TOYP – Türkiye’nin 10 Başarılı Genci’ yarışmasının 2019 yılı sonuçları açıklandı.

TOYP Türkiye 2019 Direktörü Deniz TÖREN, JCI İstanbul Şube Başkanı Fatih KATİPOĞLU ve JCI Türkiye Başkanı Burcu Erol’un konuşmaları ile başlayan Gala Gecesi, her kategori birinicisinin katılımcılara tanıtılması ve ödül takdimleri ile devam etti.

JCI İstanbul Şube Başkanı Fatih KATİPOĞLU “ Son 1,5 yıl içerisinde; Goteborg Başkanlar Akademisi, Lyon Avrupa Konferansı ve Tallinn Dünya Kongresine katılarak JCI’ın sunduğu Liderlik ve Dünya Vatandaşlığı fırsatını deneyimleme şansım oldu. Aynı zamanda ülkemizi uluslararası arenada temsil ettiğimiz bu organizasyonda yaptığımız projeler ve temsiliyetler ile birçok kez adımızdan olumlu anlamda söz ettirdik. TOYP gibi anlamlı bir proje sayesinde ülkemizin yetiştirdiği liderlerin çalışmalarını desteklediğimiz ve çevrelerine ilham vermelerine olanak sağladığımız için çok mutluyum. Önümüzdeki yıl Yokahama,Japonyada gerçekleşecek Dünya Kongresinde de dünya birincileri çıkararak gurur gecesi yaşayacağımıza eminim” dedi.

Gala gecesine katılım gösteremeyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU’nun TOYP’UN 25.yılını kutladığı, dilek ve temennilerini ilettiği telgrafı okundu.

Genç Liderler ve Girişimciler (JCI) Türkiye Derneği adına JCI İstanbul Şubesi tarafından 25 yıldır hayata geçirilen TOYP –Türkiye’nin 10 Başarılı Genci projesi, toplumsal gelişime katkısı bulunan ve daha iyi yarınların peşinde koşan ülkemizin başarılı gençlerinin çalışmalarını görünür kılmayı, onları daha duyarlı ve aktif vatandaş olmaları yönünde teşvik etmeyi amaçlıyor.

2019 TOYP Türkiye Kategori Birincileri;

İş Dünyası, Ekonomi ve/veya Girişimcilik; Sn. Emine Saraç
Siyaset, Hukuk ve Kamu Yönetimi; Sn. Derya Durlu Gürzumar
Bilimsel Önderlik; Sn. Doç. Dr. Sefaattin Tongay
Kültürel Başarı; Sn. Dr. İlker Işık
Çevre Korumacılığı ve Ahlaki Önderlik; Sn. Emrah Kurum
İnsan Haklarına, Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı; Sn. Nuri Dağdelen
İnsanlığa ve Gönüllü Kuruluşlara Hizmet; Sn. Samet Başkonuş
Fen ve Teknik Gelişme; Sn. Doç. Dr. Koray Aydın
Kişisel Başarı; Sn. Muratcan Çiçek
Tıbbi Yenilik ve Buluşlar; Sn. Yrd. Doç. Dr. Tolga Sütlü
JCI TÜRKİYE Senato Ödülü; Sn. Emrah Ceylan
Yukarıdaki kategoriler için alınan yüzden fazla başvuru, alanında uzman ‘jüri komitesi’ tarafından değerlendirilmiş ve içlerinden en başarılı 10 Genç kategori birincisi olarak seçilmiştir. Tüm birinciler, 03 Aralık Salı akşamı, IBB Mekan Sponsorluğu ile Cemal Reşit Rey Konser Salonunda gerçekleşen ’2019 TOYP Türkiye Ödül Töreni’nde ‘Türkiye’nin On Başarılı Genci’ olarak kamuoyuna açıklanmıştır.

Birincilere ödüllerini vermek üzere;

-Alphan MANAS (Girişimci, Fütürist Derneği Kurucusu ve Onursal Başkanı)

-Cavit GANİÇ (Bakırköy Belediye Başkanı Yardımcısı)

-Plt. H. Murat ERSOY (TALPA Yönetim Kurulu Başkanı)

-SODEV Başkanı Ertan AKSOY

-Jeofizik Uzmanı Dr. Oğuz GÜNDOĞDU

-İstanbul Barosu Başkanı Av. Sayın Mehmet DURAKOĞLU

Gibi değerli misafirler gala gecesine katılım göstermiştir.

JCI Türkiye Senato Ödülünü veren Alphan MANAS 10 dakikalık bir konuşma yaparak gece ile ilgilili duygularını paylaşmıştır.

2019 yılı TOYP Türkiye Birincileri, başarılarını ayrıca 2020 yılında Yokahama,Japonya’da olacak JCI World Congress’de gerçekleşecek ‘TOYP Dünya Finalleri’ ile uluslararası platforma taşıma şansına sahip olacaktır.

2018 yılı TOYP Türkiye Birincileri, başarılarını ayrıca 2019 yılında gerçekleşen ‘TOYP Dünya Finali’ne, uluslararası platforma taşıma şansına sahip olmuştur. Dr. Gözde Durmuş, Duygu Yılmaz ve Selçuk Yusuf Arslan ilk 20’de olma hakkını kazanarak Dünya finallerinde ülkemizi temsil etmiştir. Finallerde yapılan oylamalar sonucunda, Dr. Gözde Durmuş ve Duygu Yılmaz Dünyanın Başarılı 10 Genci arasına girerek, “TOYP Dünya Birincisi” olarak ilan edilmiştir. Dünyanın 10 başarılı genci arasına giren birincilerimiz 112 ülkeden 4000 JCI Üyesinin katıldığı, eylül ayında Tallinn,Estonya’da gerçekleştirilen 2019 JCI World Congress’te ödüllerini aldılar.

TOYP Türkiye, 25 yıllık geçmişinde ‘18 Dünya Birincisi’ çıkararak TOYP Dünya genelinde üstün bir başarıya imza atmıştır.

Önceki yıllarda ki Dünya Birincilerimiz,

Dr. Gözde Durmuş, “Tıbbi Yenilik ve Buluşlar” (2019);
Duygu Yılmaz, “İş Dünyası, Ekonomi ve/veya Girişimcilik” (2019);
Dr. Burçin Mutlu Pakdil, “Bilimsel Önderlik” (2018);
Dr. Engin Durgun, “Akademik Önderlik” (2017);
Ahmet Kuzubaşlı, “İş Dünyası, Ekonomi ve/veya Girişimcilik” (2017);
Dr. Mehmet Z.Baykara, “Fen ve Teknik Gelişme” (2016);
Dr. Canan Dağdeviren, “Tibbi Yenilik ve Buluşlar” (2016);
Bulut Ersavaş, “İş Dünyası, Ekonomi ve Girişimcilik” (2014);
Tülin Akın, “İş Dünyası Ekonomi ve/veya Girişimcilik” (2013);
Hasibe Kızıltaş, “İnsanlığa ve Gönüllü Kuruluşlara Hizmet” (2013);
Şafak Pavey, “İnsan Haklarına, Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı” (2011);
Tuğba Kalafatoğlu, “Siyaset, Hukuk ve Kamu Yönetimi” (2009);
Utkan Demirci, “Tıbbi Yenilikler ve Buluşlar” (2009);
Dr. Hilmi Volkan Demir, “Bilimsel Önderlik” (2007);
Dr. Hasan Alanyalı, “Fen ve Teknik Gelişme” (1999);
Harun Güçlüsoy, “Çevre Korumacılığı ve Ahlaki Önderlik” (1999);
Dr. Arın Namal, “İnsanlığa ve Gönüllü Kuruluşlara Hizmet” (1998);
Erol User, “İnsan Haklarına, Çocuklara ve Dünya Barışına Katkı” (1988)
kategorilerinde ülkemize “TOYP Dünya Birinciliği” kazandırmıştır.

Genç Liderler ve Girişimciler (JCI) Derneği Hakkında;

JCI (Junior Chamber International) – Uluslararası Genç Liderler ve Girişimciler Derneği, dünya çapında 117 ülkeden 18 – 40 yaşları arasında 150.000’i aşkın üyesiyle faaliyet gösteren dünyanın en büyük ve en eski sivil toplum kuruluşlarından birisidir.

“Genç aktif vatandaşlar için önde gelen küresel ağ olmak” vizyonuna odaklanan JCI üyeleri, “Gençlerin yetişmesi için fırsatlar sunarak toplumun pozitif gelişimine katkı sağlamak” misyonunu gerçekleştirmek için çalışmaktadır.

JCI’nın proje ve aktivitelerini destekleyen milyonlarca üyesi bulunmaktadır.

JCI, üyelerine ihtiyaç duyacakları imkanları geliştirecek fırsat alanları sunarak ve liderlik vasıflarını geliştirerek, üyelerinin yaşadıkları toplumda pozitif değişimi gerçekleştirmeye katkıda bulunmalarını amaçlar.

Üyelerin kişisel becerilerini ve liderlik vasıflarını geliştirmesini, sosyal sorumluluk ve girişimcilik ruhu kazanmasını, üyeleri arasındaki takım çalışması ve dayanışmasını ön planda tutar.

AİMSAD Başkanı Mustafa Erol: ‘2020atılım yılımız olacak’

Ağaç işleme makineleri sektörünün2019 yılını değerlendiren ve 2020 öngörülerini paylaşanAİMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Erol, “2020 Türkiyeiçin atılım yılı olabilir. Büyüme, 2019’un önüne geçecek.Hem iç pazarda, hem de ihracatta ciddi bir artış yaşayacağız”dedi.

Son 5 yılda gerçekleştirdiğiçalışmalarla ağaç işleme makineleri sektörünün sesi halinegelen AİMSAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Erol, ağaçişleme makineleri sektörünün 2019 yılını değerlendirdi ve2020 öngörülerini paylaştı.

2019’un ilk çeyreğinin durgun geçtiğinisöyleyen Erol, ikinci çeyrekle birlikte işlerin açıldığını,2020’de ise sektörün atılım yapacağını dile getirdi.Sektörün büyümesinin 2019’un önüne geçeceğini belirten Erolhem iç pazarda, hem de ihracatta ciddi bir artış yaşanacağınıkaydetti.

2019 yılında ilk çeyreğin durgungeçtiğini söyleyen Erol, “Tabi öncesinde 2018 çok zor bir seneoldu. İç pazarın inşaat sektöründeki durgunluktan etkilenmesive firmaların ihracata yönelik çaba içine girmesiyle geçti.2019’un ilk çeyreği de Türkiye’de durgundu. İkinci çeyrekte,bir miktar piyasaların da kötüden iyiye doğru ivmelenmesindendolayı işler açıldı. Üçüncü çeyrekte nispeten faizlerin dedüşmesiyle, beklemediğimiz şekilde iyi bir yıl geçirdik.Özellikle Woodtech fuarı, bizim için iç piyasanın göstergesiydi,iyi bir fuar geçtiğini gördük. İç piyasada da talepler,ihracatın da etkisiyle arttı. Çünkü mobilya sektörü de içpiyasada bir iş olmadığı için, yurt dışına ihracat yapmakamacıyla kaliteli makineler kullanmak zorunda. 2018 krizi insanlarıihracata yönlendirdi. Firmalar olan pazarlardan ziyade, yeni hedefpazarlar belirledi ve bu konuda başarılı olundu. Dördüncüçeyrek de fuarın da etkisiyle iyi geçti. 2019 yılının genelinebaktığımız zaman, iç pazarı geçen yıla göre yüzde 50 dahaiyi bir pozisyonda kapatacağız” dedi.

İlk10 ayda ithalatın 2 katı ihracat

Ağaçişleme makineleri sektörünün 2019’un ilk 10 ayında toplamihracatının 79 milyon dolar olduğunu söyleyen Mustafa Erol,ithalatın ise 38 milyon dolar düzeyinde olduğunuifade etti. Erol, en çok ihracat yapılan ülkelerise ise sırasıylaCezayir, Irak, Romanya, Bulgaristan, Rusya Federasyonu, İspanya,Polonya, Mısır, Birleşik Krallık ve Kosova oldu. İthalatta iseilk 10’u sırasıyla Almanya, Çin, İtalya, İsviçre, Avusturya,Tayvan, Fransa, Finlandiya, Hindistan ve Güney Kore olduğunubildirdi.

‘Amerika ve Güney Asya yeni hedefpazarlar’

2020’nin Türkiye için bir atılım yılıolabileceğini belirten Mustafa Erol, değişik hedef ülkeler, hiçbeklenmeyen ama AİMSAD ve sektördeki firmaların da çalıştığıülkelerin hedef pazar listesine girebileceğini açıkladı. Bupazarlara örnek veren Erol, “Örneğin Amerika, Vietnam,Endonezya, Malezya gibi Güney Asya ülkeleri ilgili de çabalararttı. Arap ülkelerinin ihracattaki payı bir miktar düşebilir,kendi içlerindeki kriz nedeniyle. Kuzey Afrika aynen devam edebilir,diye düşünüyorum. Çin hala devam eden küresel bir oyuncu.Zaten Çin yüzyılı geliyor, bana göre. Ama onlar da bir pazar”dedi.

Mobilya sektörünün makine yatırımınaihtiyacı olacak

Türkiye’nin 2020’yi ciddi bir artıylakapatacağını vurgulayan Erol, oranı tahmin edemediğini, hiçbeklemedikleri gelişmeler yaşandığını aktardı. Siyasi vejeopolitik durumların iyiye gittiğine değinen Erol, MerkezBankası’nın faizleri düşürmesi, diğer ekonomik göstergelerinyanı sıra, bankaların kredi verme iştahlarının gittikçearttığını kaydetti. Bu nedenle iç pazarda ciddi bir hareketlenmebeklediğini ifade eden Erol, şöyle devam etti: “Bizim eğrimizikontrol ettiğimiz yer inşaat sektörü. İnşaat sektöründeki herartı hareket bize misliyle geri dönüyor. Tahminime göre buanlamda da büyük bir sıçrama yaşayacağız. Büyüme, 2019’unönüne kesinlikle geçer. Hem iç pazarda, hem de ihracatta ciddibir artış göreceğiz. Hem döviz bazlı artış yaşayacağız,hem de iç pazarda. Mobilya firmaları da ihracata yöneldi ve ciddialıma geçmek zorundalar. Çünkü 2-3 yıldır yatırımyapmıyorlardı. Bizde de makine parkurları çok çabuk eskiyor.Güncellenmesi gerekiyor, moda çok çabuk değişiyor. Klasik makinesektörü değiliz biz. Önümüzdeki dönemde de değişikyükselmeler bekliyoruz. 2020 bizim için beklentilerin çok üzerindebir yıl olabilir. Eksi yazacağını düşünmüyorum.”

‘Avrupa’da ilk 3’e

dünyada ilk 6’ya gireceğiz’

Türkiye’deki ağaç işleme makinelerisektörünün Avrupa’daki sıralamalarda rakipleriyle arasında çokbüyük farklar olmadığını söyleyen Erol, sektör olarak ilk 3’eçıkmak için çabaladıklarını bildirdi. İtalya ve Almanya’dansonra 3’üncü olmak istediklerini kaydeden Erol, Avrupa’da ilk3’e gelindiğinde de dünyada ilk 6’ya gireceklerini, bunu da2023’e varmadan halledeceklerini aktardı.

AİMSAD’ın 2020 hedefleri

AİMSAD’ın 2020 yılında odaklanacağıkonulardan bahseden Erol, ilk olarak firmaların kurumsallaşması vemarkalaşması için bir çalışma yapabileceklerini, bu konuda birçalıştay olabileceğini dile getirdi. Devletinçıkartmış olduğu yeni teşvikler hakkında daüyelere yönelik çalışmalar olabileceğini paylaşan Erol,eğitimle alakalı dokunuşları olacağının altını çizdi.Ayrıca; “Kötü bir 2018’den geldiğimiz için firmalar çokfazla taşın altına elini sokmak istemiyor. Ama 2020’de inşallahonlardan bu konuda çok destek alacağız. Çünkü eğitim bizimbirinci en önemli kıstasımız. Elimizden ne geliyorsa yapmakistiyoruz.“ dedi.

“Yurtdışındaki hedef pazarlar dışındaki kritik pazarlarla ilgiliroadshow’lar yapabiliriz. O da ciddi anlamda hem emeğimizi, hemvaktimizi alıyor. Bu konuda finansman da ayırmamız gerekiyor. O daolabilir. Güzel bir yıl olacağı için dernek de güzel yıllardagüzel işler yapar” diyerek derneğin 2020 hedeflerini aktardı.

TÜGİAD GENEL BAŞKANINDAN 2019 YILI DEĞERLENDİRMESİ

YAPISAL REFORMLAR İLE 2020 EKONOMİSİ CANLANACAKTIR

EKONOMİMİZİN SAĞLIKLI VE GÜÇLÜ NEFES ALMASI, İÇİN “YAPISAL VE EKONOMİK REFORMLAR” ŞART

TÜGİAD Genel Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu 2019 yılına dair ekonomik değerlendirmelerde bulundu.

Hem Türkiye hemde dünya ekonomileri açısından oldukça zor bir yılı geride bıraktıklarını söyleyen Şohoğlu “2018’in Ağustos ayı ile başlayan yüksek faiz ve yüksek döviz kurlarının etkisiyle daralmaya başlayan Türkiye ekonomisi, 2019 yılında art arda ilk 3 çeyrekte daraldı. Bu süreçlere ilave olarak da yerel seçimlerle başlayan siyasi belirsizlikler, dış ilişkilerde yaşanan Suriye F-35 S-400 krizleri ve Dünyada devam eden ticaret savaşları ülkemiz iş dünyası için oldukça zor bir yıl olmasına neden oldu. Türkiye’nin her türlü olumsuzluğa rağmen 2019 yılını küçükte olsa pozitif bir büyüme ile neticelendirecek olması beklenmektedir” ifadelerini kullandı.Sektörel bazda incelendiğinde özellikle inşaat sektöründe bir küçülme olduğunu aktaran Şohoğlu “2019 yılının ilk dokuz ayında ortalamada %9.3 daralma ile inşaat sektörü diğer sektörlerin gerisinde bir performans sergilemiştir. 2019 yılında çift haneli gerileyen tek sektör inşaat sektörüdür. Toplamda 21 yılın değerlerine baktığımızda 2008 küresel kriz döneminde üst üste 7 çeyrek daralan inşaat sektörü bu sene daralmada 5. çeyreğini geride bırakmıştır. Buna bağlı olarak inşaata girdi sağlayan çok sayıda imalat sektöründe işler iyiye gitmemiştir” dedi.

Türkiye ekonomisi pozitif büyümeyi yakaladı

Son açıklanan büyüme rakamlarını da değerlendiren Anıl Alirıza Şohoğlu “2019 yılının üçüncü çeyreğinden ülkemiz %0,9 büyümüştür. Üç çeyrektir negatif tarafta olan Türkiye ekonomisi, dördüncü çeyrekte pozitif büyümeyi yakalamış görünmektedir. Ancak ne yazık ki son dönemde ekonomimizin darboğaza girmesine neden olan sorunlarımızın devam ettiğinin de altının çizilmesi gerekmektedir. 2020 yılında, 2019 yılına göre başta hukuk olmak üzere yapısal reformları yerine getirirsek nispeten daha olumlu bir yıl yaşayabiliriz” açıklamasında bulundu.

Faiz indirimleri piyasayı rahatlattı

“Merkez Bankası’nın reel sektörü canlandırmak ve yatırım iştahını arttırmak amacıyla ardı ardına yaptığı faiz indirimleri ile finansman maliyetindeki azalma girişimcinin biraz nefes almasına imkan tanımış piyasalarda olumlu bir etki yaratmıştır” açıklamasında bulunan Şohoğlu sözlerine şunları ekledi: “Merkez Bankamızın ardı ardına faiz indirimleri ile finansman maliyetindeki azalma girişimcinin nefes almasına imkan tanımaya başlamıştır. Merkez Bankasının gösterge faizinde bu ay içerisinde 200 baz puanlık indirimi, 2020 yılında Türkiye’nin beklenen %3’ün üzerinde büyüme oranını yakalaması için atılan bu yılın en son adımıdır. Enflasyonda %9 gibi tek hanenin yakalanması ile birlikte 2020’de faiz düzeyinde daha aşağıların görülmesi de mümkün olacaktır. Bu konjonktüre olumlu baz etkisinin eklenmesiyle enflasyonun yüzde 25’lerden yüzde 11 seviyelerine hızlı bir şekilde gerilemesine şahit olduk. 2019 yılını enflasyonda, YEP’te hedeflenen yüzde 11-12 bandında kapatacağız. 2019 yılında ekonomimizin yumuşak karnı olarak tabir ettiğimiz cari açık sorununun, cari fazlaya dönüştüğüne tanıklık ettik. Düşük faiz bir yandan 2020’de bir yandan iç talebi hareketlendirirken aynı zamanda firmalarımızın finansmana erişim imkânını artıracaktır ki 2020’de firmalarımızın karlılıklarında önemli bir artış görülebilecektir.”

İşsizlik yüzde 14 ile Türkiye’nin en önemli sorunu

2020’ye dair ön görülerini de paylaşan Şohoğlu yapısal reformların önemine dikkat çekti. Bu etkinin sürdürülebilir olması için bazı noktaların altını çizen Şohoğlu “2020’de reel sektörün kredi iştahının üretim, istihdam ve ihracata yansımasını belirtiğimiz gibi ancak yapısal ve ekonomik reformların da gerçekleştirilmesi etkiyi artıracaktır. Ekonomimizin sağlıklı ve güçlü bir biçimde nefes alması, “yapısal ve ekonomik reformlar” ile bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine bağlı. Hukukun üstünlüğü, eğitim, demokrasi, İfade özgürlüğü, kurumların bağımsızlığı ve liyakati esas alan bir sistemin inşası ekonomik reformların temelini sağlamlaştırır. Demokrasimizi geliştirirsek, ekonomimiz de gelişecektir. 2020 yılında mali disiplin noktasında daha dikkatli olmamız gereken bir dönemde olmamız gerekiyor. İşsizlik yüzde 14 ile Türkiye’de en önemli sorunlardan biri. İnşaat sektöründe 500 bin kişi işini kaybetti. Özellikle genç işsizliğin yüzde 27’lere yükselmesi, 2020 yılında istihdam artırıcı politikaların acil olarak devreye alınması gereğini ortaya koyuyor. Bankacılık sektörünün kredi iştahında artış gözlense de özel sektörün yatırım harcamalarında hala istenen düzeyde değiliz. Özel sektörün hem güvenin hem de yatırım iştahını artırmamız gerekiyor.”

Divan Grubu’nun Genel Müdürü Murat Tomruk Oldu

Otel, restoran ve pastane zinciriyle hizmet veren Divan Grubu’nun yeni Genel Müdürü Murat Tomruk oldu.

Galatasaray Lisesi mezunu Murat Tomruk, University of Massachusetts’de Bilgisayar Mühendisliği eğitimini tamamladıktan sonra University of Pennsylvania’da aynı dalda yüksek lisans yaptı. 1988 yılında satış temsilcisi olarak girdiği Koç Sistem’de Endüstri ve Ticari Sektör’den Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevine kadar yükseldi. Bu süreçte 1994-1995 yıllarında Koç Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansını tamamladı. Tomruk, 2002 yılı itibarıyla üstlendiği Koç Bilgi Grubu’nun Pazarlama Direktörlüğü görevini 2005 yılına kadar sürdürdü. 2005-2015 tarihlerinde Koç Holding Stratejik Planlama Koordinatörlüğü görevini yürüten Tomruk, son dört yıldır Setur’da Turizm’den sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak görev alıyordu.

Profesyonel kariyeri paralelinde fotoğrafçılık alanına önem veren Tomruk, açtığı iki kişisel serginin yanı sıra, çeşitli ulusal ve uluslararası yarışmalarda derece sahibidir. Evli ve 2 kız çocuğu sahibi olan Tomruk, ileri düzeyde İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan: “Çin trenle Avrupa’ya mal taşırken, bu trenin vagonlarında biz de yer alacak mıyız? Yoksa dönüş vagonlarına ürün yüklemeye mi çalışacağız?”

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, ‘Fırtınalı Havada Yeni Yollar’ başlığı altında gerçekleştirildi. Son dönemde dünyanın gündeminde olan Asya pazarı ve Çin’i iyi incelemek gerektiğini belirten Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “5 bin yıllık ticaret tecrübesi olan Çin, 500 yıllık bile ticaret tecrübesi olmayan ülkelerle rekabet etme gücüne sahip. ‘Kuşak ve Yol’ projesi hayata geçtiğinde Çin trenle Avrupa’ya mal taşırken, buradan gidecek trenin vagonlarında biz de yer alacak mıyız? Yoksa dönüş vagonlarına ürün yüklemeye mi çalışacağız? Dolayısıyla bugün öncelikle Çin’in bizim için gerçekten bir fırsat mı, yoksa tehdit mi olduğunu sorgulamalıyız” dedi.

Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale getirdiği 2019 yılının Aralık ayı ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı, 19 Aralık Perşembe günü İstanbul Sanayi Odası-Odakule’de düzenlendi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, açılış konuşmasını yaptığı ‘Gündem Buluşmaları’nda, Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, ekonomi ve sektöre yönelik değerlendirmelerini aktardı. ‘Fırtınalı Havada Yeni Yollar’ başlıklı toplantının konuk konuşmacıları ise Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı ile Türk Eximbank Genel Müdür Yardımcısı Enis Gültekin oldu.

2020’de ihracat hedefimiz 24-25 milyar dolar

İnşaat malzemesi sanayicileri ile iş dünyasından isimlerin büyük ilgi gösterdiği Gündem Buluşmaları’nda, sektördeki son gelişmeleri aktaran Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “Ülkemizin inşaat malzemelerinin kalite açısından dünya çapında bilinir ve güvenilir bir konumda olması, bizi küresel ticarette emin adımlarla ilerlemeye teşvik ediyor. İç pazarda yaşanan daralma nedeniyle ülkemizin toplam ihracat büyüklüğü 180 milyar dolara geldi. Son 3 aydır da bu seviyede ilerliyor. İnşaat malzemelerinde ise ihracat 21,5 milyar dolar civarında. Buna karşılık ortalama birim fiyat düşük, miktar ise ciddi şekilde artıyor. Yani daha çok malı daha ucuz fiyatla satmaya başladık. Ancak tüm bu koşullara rağmen 2020’de 24-25 milyar dolar seviyesine ulaşacağımıza inanıyoruz” dedi.

Çin’in gerçekleri farklı

Gündem Buluşmaları’nda ele alınan Asya pazarı ve Çin’i iyi incelemek gerektiğinin altını çizen Ferdi Erdoğan, “Çin’le ilgili hayaller ve gerçekler var. Hayallerimiz; Çin’in Türkiye’nin iş ortağı olacağı, birlikte büyüyeceğimiz ve Çinli yatırımcıların gelip burada yatırım yaparak hepimizin çok güçlü olacağı yönünde. Şanghay Beşlisi’nde diyalog ortağı statüsünde bulunan Türkiye’nin bu iş birliğinde daha çok güçleneceğine inanıyorum fakat diğer taraftan da Çin’in gerçekleri çok farklı. Ülkemizde Çin’e romantik bir bakış açısı var ama çok dikkatli olunması gereken bir süreçten geçiyoruz” dedi.

5 bin yıllık ticaret tecrübesi olan Çin’in rekabet gücü çok yüksek

Sahra altı Afrika’ya yatırımlar yaparak bu coğrafyanın kaynaklarını kullanan Çin’in, bugün Avrupa’da yatırımlarını sürdürerek, şirket satın alarak, güçlü rakiplerini devre dışı bırakıp hedef pazarlarda güçlü olmayı planladığını vurgulayan Ferdi Erdoğan, şöyle konuştu: “5 bin yıllık ticaret tecrübesi olan Çin, 500 yıllık bile ticaret tecrübesi olmayan ülkelerle rekabet etme gücüne sahip. Çin’in yeni İpek Yolu olarak nitelendirilen ‘Kuşak ve Yol’ projesi hayata geçtiğinde Türkiye’nin konumu nasıl olacak? Çin trenle Avrupa’ya mal taşırken, buradan gidecek trenin vagonlarında biz de yer alacak mıyız? Yoksa dönüş vagonlarına ürün yüklemeye mi çalışacağız? Dolayısıyla bugün öncelikle Çin’in bizim için gerçekten bir fırsat mı, yoksa tehdit mi olduğunu sorgulamalıyız.”

Çin ait olduğu konuma döndü

‘Fırtınalı Havada Yeni Yollar’ başlığıyla düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’nın konuk konuşmacılarından Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı, “Fırtına aslında en çok doğudan Asya Pasifik tarafından esiyor ve bütün dünyayı etkilemeye devam ediyor. Çinli dostlarınızla konuşurken ‘Çin çok hızlı yükseldi’ dememenizde fayda var çünkü kendileri bu ifadeyi kullanmıyor. Size diyecekler ki ‘Birkaç yüzyıl geri gidelim. Çin aslında küresel ekonominin hep merkezindeydi. Sanayi devriminin ardından 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar sadece 100 yıllık bir ara verilmişti şimdi tekrar ait olduğumuz konuma döndük.’ Baktığımızda gerçekten de öyle olduğunu görüyoruz” diye konuştu.

Çin artık üretimde düşük maliyetli bir ülke değil

Günümüzde bütün Asya’nın ciddi bir dönüşüm içerisinde olduğunu vurgulayan Dr. Altay Atlı, şöyle devam etti: “Çin’in büyüme modelinin acısını, düşük maliyet avantajları nedeniyle ülke olarak biz de, özellikle tekstil alanında çektik. Çin’in küresel ekonomiye açılması ve bütün pazarlarda yüksek pay elde etmesinin yanı sıra altyapıya yatırım yapması önemli değişimler oldu. Günümüzde maliyetlere baktığımız zaman Çin artık üretimde kesinlikle düşük maliyetli bir ülke değil. Çin’de üretimdeki bir işçinin aylık ücreti Hindistan’ın 4 katı, Vietnam ve Endonezya’nın ise 3 katı kadar ortalama bir maliyette… ABD’de maliyetin düşük olduğu bölgelere yaklaşmış durumda. Artık düşük maliyet yok. Şimdi Çin’in teknolojiyi her açıdan artırarak, katma değerli ürünleriyle dünya lideri olma hedefi var.” Konuşmasında ‘Kuşak ve Yol’ projesine de değinen Dr. Altay Atlı, “Bu projedeki treni daha çok sembolik buluyorum. Limanlarda deniz hatlarında neler olduğuna bakmamız gerekir” dedi.

Yüksek katma değerli projelere ağırlık vereceğiz

İhracatta riskli pazarlara açılmanın şart olduğunu belirten Türk Eximbank Genel Müdür Yardımcısı Enis Gültekin ise şunları söyledi: “Artık şöyle bir dünyada yaşıyoruz; ihracata dayalı bir büyüme söz konusu ve ihracatçılarımız nerede pazar bulabiliyorsa bir şekilde bizim de o pazarlara yönelmemiz gerekiyor. Dünyada şöyle bir denge var; gelişmiş ülkeler zaten gelişmiş pazarlarda büyük paya sahipler. Riskli pazarlar bizim gibi gelişmekte olan ülkelere kalmış durumda. Bu pazarı genişletmemiz lazım. İnşaat malzemeleri alanında da yurtiçi pazarda bir daralma var. Ama bizim kendi ülkemizde sıkıntı varsa hemen en yakın coğrafyadan başlayarak ihracatımızı artırmaya çalışmalıyız. Biz Türk Eximbank olarak Türkiye’nin resmi ihracat destek kuruluşuyuz. Amacımız hem ihracatın artırılması, hem ihraç ürünlerin ve pazarların çeşitlendirilmesi, hem rekabet gücü kazanımı hem de riskten arındırılmış bir ortamda iş yapma imkanını sağlamaktır. İhracata 2018 yılında 44,2 milyar dolar destek veren Türk Eximbank olarak bu yılı 48,4 milyar dolar destekle tamamlamayı hedefliyoruz. Yani ihracatın yüzde 25’i Türk Eximbank tarafından destekleniyor. İhracat kredilerinin yüzde 53’ünü Eximbank kullandırdı. Şu anda destek verdiğimiz 12 bin 436 ihracatçı firmamızdan 9 bin 62’si KOBİ. Bu yıl inşaat malzemesi sektörüne ise toplam 2,7 milyar dolarlık desteğimiz oldu. Peki bugün ihracatımızı nasıl artıracağız? Finansman olmazsa olmaz. Ama alacak sigortası da bize güven veriyor. 238 ülkede hem ticari hem politik riskleri kapsıyoruz. Misyonumuz ihracatı destekleyen en büyük kuruluş olmaya devam etmektir. Ama stratejik olarak yüksek katma değerli projelere ağırlık vereceğiz.”

Şu anda küresel kriz sonrası en düşük faizlere yaklaştık

İnşaat malzemesi sektörünün son dönemini grafiklerle anlatan Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel de, dünya ve Türkiye ekonomisine yönelik değerlendirmelerini aktardığı konuşmasında, “Bu yıl Haziran ayından itibaren dünyada küresel para politikalar değişmeye başladı. Bizim gibi gelişen ülke profillerini bu durum önemli ölçüde etkiledi. Bütün dünyada düşük faiz dönemine girdik. Şu anda küresel kriz sonrası en düşük faizlere yaklaşmış durumdayız. Bu da bizim faiz indirimleri ve ekonomik büyüme sürecine götürmemize katkı sağladı. 2020’de tamamen dış politik gelişmelerin dışında bir değerlendirmede bulunacak olursak, ekonomide yüzde 3,5-4,0 oranında bir büyüme beklentimiz var” dedi.

TürkTraktör’ün Satınalmadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Onur Vural oldu

2 Ocak 2020 – İş hayatına 1996 yılında Ford Otomotiv Sanayi A.Ş.’de başlayan Onur Vural, 2009 yılına dek Ford Otosan Eskişehir Fabrikasında Ürün ve Proses Geliştirme Ekip Lideri, Kalite Müdürü, Ford Üretim Sistemi Müdürü görevlerinde bulundu.

2009 – 2014 yılları arasında Kocaeli lokasyonunda sırasıyla Ürün Geliştirme ve Gölcük ve Yeniköy Fabrikaları Kalite Müdürü olarak görev yaptı.

Onur Vural TürkTraktör ailesine 2014 yılında Erenler Fabrikasının kuruluşu aşamasında katıldı. Fabrika kurulumu çalışmalarında yer alan Vural, 2014-2016 yılları arasında Fabrika Müdürü olarak görev yaptı.

2017 yılında Fabrika Direktörlüğü görevine atanan Onur Vural, bu görevini, fabrikanın teknik ve yönetsel alanlarda değerlendirildiği WCM (World Class Manufacturing-Dünya Klasında Üretim) çalışmalarında rekor sürede Gümüş Seviye’ye ulaştığı 2019 yılı sonuna kadar sürdürdü.

Ocak 2020 itibarıyla çalışmalarına, TürkTraktör Satınalmadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak devam edecek olan Onur Vural yeni görevini, 35 yıllık iş tecrübesinin ardından 2019 sonu itibarıyla emekliye ayrılan Sedat Tezerişener’den devraldı.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümü mezunu olan Vural, yeni atamasıyla birlikte TürkTraktör’ün tüm satınalma süreçlerinin yönetilmesinden ve geliştirme çalışmalarından sorumlu oldu.

Küresel – Dijital Dünya ve Lojistik

1456 yılında Gutenberg matbaasında ilk kitabın basılmasıyla başladığı ileri sürülen küreselleşme, günümüzde tüm zamanların en yaygın ve etkin döneminde.
Dünyanın herhangi bir noktasında, bir büyük şirketin aldığı karar, başka bir ülkenin halkını bile etkileyebiliyor. Evet, durum bu kadar ileri boyutta.
Zayıf şirketler de malesef yırtıcı kaplan menzilinde bir ürkek ceylanlar gibi hayatlarını sürdürmek durumunda.Herhangi bir kriz anında bekle-gör dışında bir aksiyon planları olamıyor.Büyük şirketler, kendi varlıklarını sürdürebilmek için isterlerse küçük şirketlerin pazar paylarını sınırlamak konusunda fazla zorlanmıyor.

Yaşayan ve globalleşen güçlü şirketlerin, varoldukları ülkeyi de güçlü kıldığı yadsınamaz bir gerçek.Güçlü ülkelerin de, kendi vatandaşlarının dünya üzerindeki güvenlik, refah ve itibarını artırdığı da aynı gerçeğin devamı. Bu çember hep böyle dönüp gitmekte.
Yalnız bu küreselleşme ile gelen rekabetin insan için önemli bir dezavantajı da var; Firmalar, artık her piyasa daralmasında personeline ödediği maaşı, hammade, makina, elektrik gibi diğer girdi maliyetleriyle bir tutmaktadır.Bu yüzden maliyeti düşürmek için yapılan tasarruf politikaları arasında ‘çalışan sayısını azaltma’ başlarda gelmektedir.
Her şirket bir ‘canlı’ gibi düşünülmekte ve onun yaşaması için fertler feda edilebilmektedir.
Buraya kadar, dünyanın megapikseli düşük bir fotoğrafını çekmiş olduk.

Nereye bağlayacağım?

Bu küreselleşme ortamında iletişim araçlarının dijitalleşmesinin de pek çok şeyi kolaylaştırdığı mukahhak.Ama, dijitalleşmenin de sanılanın aksine işgücü ihtiyacını düşürmediğini söylemek durumundayız.Geçmişte bir efsane vardı; “ileride herşeyi bilgisayarlar yapacak ve insanlara ihtiyaç kalmayacak” Fakat her arz kendi talebini, her yol kendi yolcusunu doğurduğu tezleri gibi araçların kolaylaşması, toplam üretim ve dolayısıyla harcanan emek miktarını da artırmıştır.
Yani belki eskisi kadar etrafta postacı görmüyoruz ama ortalıktaki kurye enflasyonunu farketmemek imkansız. Eski dönemde bir banka çalışanı örneğin günde 10 işlem yapıyorsa şimdi 100 işlem yapabilmektedir.Yani teknolojik gelişmeler dünya üzerindeki üretimi, finans dolaşım hızını artırmıştır ama bunun insanoğluna faydası tartışılır. Zira kullandığımız cep telefonları ile artık 8 saat değil, 24 saat mesai devam etmektedir.
Ama teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, bir konuda dijital ilerlemenin sağladığı kolaylık pek görülmez.O da: “NAKLİYE”dir.
Yani, şirketlerin bir malzemeyi fiziki olarak üretim yerinden kullanım yerine her zaman taşıması gerekecektir. (Tabi “ışınlama” icat olmaz ise)
Dijital gelişmeler, sanılanın aksine dünya üzerindeki “nakil” operasyonlarını artırmıştır.
Artık 24 saat insana yetmez olmuştur.Artan tüketim, talebi tetiklemiş, talep de üretimi.
Dünyanın farklı yerlerinde üretilenler, farklı yerlerinde talep gördüğü sürece dünya üzerindeki
gemi seferleri, uçak seferleri, tır seferleri mecburen artmak durumundadır.

Akreditifler – Documentary Letter Of Credits

Uluslararası ticarette ithalatçı ve ihracatçılar birbirlerine güvenselerdi, her konuda şüphe etmeden davranış gösterip mal alış verişi yapsalardı, ithalatçının mal siparişlerini, ihracatçılar tam da sözleşme koşullarına uygun olarak hazırlayıp gönderseydi, güvenden öte bir yolun olmadığı bir dış ticaret düşününüz. Sözün özü; malı alan da, satan da memnun olsaydı, hiç sorun yaşanmasaydı. Problemsiz alış veriş, hem de birbirlerini hiç görmemiş kilometrelerce uzaklıktaki farklı ülkelerde yaşayan dış ticaret tacirleri… “Hadi canım sen de” diyeceksiniz değil mi? Hayal dünyasını tanımladım. Öyle bir dünya olsaydı en azından ben şu an akreditifler konusunu anlatamayacaktım.

Yeni yıl ile birlikte akreditif konularını ele alıp,

  • Akreditiflerin yapısı, işleyişi, tarafları, kuralları,
  • Akreditife ait kuralların yazılı olduğu kanunlar, yönetmelikler,
  • Akreditifi düzgün kullananların memnuniyeti,
  • Akreditifi düzgün kullanamayanların yarası ve beresi,
  • Akreditifte kaza geçiren tacirler,
  • Akreditifteki operasyonel işleyiş,
  • Akreditifin çeşitleri, doğru bilinen yanlışlar,
  • Akreditifte yaşanabilecek ve yaşanmış sıkıntılar,
  • Akreditifin tüm gücünü ve etkinliğini ortadan kaldıran kelime “Rezerv”
  • Akreditifteki riskler
  • Akreditiflerde yapılan sahtekârlıklar,
  • Akreditiflere kasıtlı ve art niyetle konulan maddeler

Konu başlıklarını işleyeceğim. Bununla birlikte “sütten çıkmış ak kaşık” gibi görünen akreditiflerde yaşanan gerçek olayları da yazımda ele alacağım. Anlayacağınız tam da konuşmak istediğim konu başlığı Akreditifti.

Yazılarımda zaman zaman kaynak kitaplarına başvurduğum TBB – Türkiye Bankalar Birliği Hukuk eski Baş Müşaviri değerli üstadımız Prof. Dr. Seza Reisoglu ve ICC Türkiye Bankacılık Komitesi Başkanı değerli arkadaşım, meslektaşım Abdurrahman Özalp’a teşekkür ederim.

Diğer taraftan çeşitli kurumlar, farklı şehirlerdeki ihracatçı birlikleri, holding bünyelerinde ve bankalarda verdiğim eğitimlerde kullandığım, her yönü ile ele aldığım;

AKREDİTİFLERİN OPERASYONEL İŞLEYİŞİ

İsimli kitabımı da sizlerle paylaşmak beni mutlu edecektir.

AKREDİTİF NEDİR?

Bir nevi şartlı havaledir. Belli şartların yerine getirilmesi ile bankaların birbirlerine ödeme taahhüdü vermeleridir.

Adı ve tanımlaması nasıl olursa olsun, amir bankanın uygun bir ibrazı karşılayacağına ilişkin kesin yükümlülüğünü oluşturan dönülemez (cayılamaz) nitelikte herhangi bir düzenleme anlamına gelir

Bir nevi şartlı havaledir. Bir ithalat işleminde ithalatla ilgili koşullar olan;

Yükleme vadesi,

Ödeme şekli,

Malın cinsi,

Kalite ve fiyatı gibi

Konuları içeren akreditif mektubunun ithalatçının bankası tarafından yurt dışındaki ihracatçının bankasına gönderilmesi ile mal bedelinin, mal Türkiye’ye gönderilmesinin ardından ödenmesini taahhüt etmektedir.

Diğer bir ifade ile;

akreditif, malların yüklendiğini veya hizmetin yerine getirildiğini gösteren şart koşulmuş vesaikin belirlenen süre içerisinde ibraz edilmesi kaydıyla, belirli bir meblağın, malların veya hizmetlerin satıcısına ödeneceğine dair bir banka yükümlülüğüdür.

Akreditifler;

  • Şartlı havaledir,
  • Şartlı bir banka garantisidir,
  • İthalatçı emriyle, ihracatçının bankasına  gönderilen bir kredi mektubudur

Akreditif adına çeşitli tanımlamalar yapılsa da, esas olan birbirlerine tam anlamıyla güvenemeyen ithalatçı ve ihracatçının kendi bankalarına ve bankaları tarafından açılacak akreditiflere kayıtsız olarak güven duymalarıdır. Yazımın başında da belirttiğim üzere ithalatçı ve ihracatçı birbirlerine tam güven etseler de zaten akreditif diye bir ödeme aracı olmayacaktı. Ama uluslar arası arenada akreditif isimli ödeme aracı olduğuna göre, ithalatçı ve ihracatçının birbirlerine tam olarak güven duymadıklarını, noksan kalan bu güvenleri için her konuda yanlarında olan, her zaman en doğru bilgileri alabilecekleri bankalarına güvenip, bankaların açacakları akreditiflerle mal alış verişi, paranın ödenmesi sağlanmaktadır. Buna göre akreditifler için;

Bankalar akreditiflerin ayrılmaz bir parçası olup, alıcı ve satıcı adına akreditifte yazılı şartların yerine getirilmesi kaydı ile ödemenin garanti edildiği şartlı bir banka garantisidir. Bankaların olmadığı bir akreditif işlemi düşünülemez

denilmesi yerinde olur değil mi?

Keza akreditifler için şunları da söyleyebiliriz;

AKREDİTİF

Akreditif, bir bankanın başka şahıs lehine belli miktarda ve belli bir süre ile nezdinde kredi açması için muhabirine verdiği yazılı talimattır.

Bir başka deyişle; ihracat ve ithalat yapanların şahsi itibarlarının yerine bir bankanın itibarının yer alması olup, sevk sırasında ihraç edilen mal bedelinin ihracatçının eline emniyetle geçmesini sağlayan bir taahhüttür. Esas olarak, hem ithalatçıyı hem de ihracatçıyı koruyan bir işlemdir. İhracatçı, malların sevkini müteakip şartlara uygun vesaiki bankasına ibraz ettiği takdirde, ödemenin kendisine yapılacağının garantisi altındadır. Öte yandan ithalatçı ise, sevkiyat gerçekleştirilmeden ödemenin yapılmayacağını ve ihracatçıya ancak uygun vesaik ibrazı karşılığında ödemenin yapılacağını bilir.

Bir akreditifte banka, ithalatçı ve ihracatçı arasında aracılık rolünü üstlenir ve belirli koşulların yerine getirilmesinden sonra ihracatçıya ödemenin yapılacağına dair teminatı ithalatçının yerine banka verir. Bu nedenle, banka akreditif şartlarının yerine getirilip getirilmediği hususunu kendisine ibraz edilen vesaiki dikkatle inceledikten sonra belirler ve vesaik uygun ise ihracatçıya ödemeyi yapar.

Daha kısa bir anlatımla bir akreditif şartlı bir banka garantisi olmakla birlikle, hem akreditif amiri olan alıcı, hem de akreditif lehtarı olan ihracatçıya bir güven verir. Bankaların verdikleri bu güven şartlara bağlıdır. Şartları yerine getiren satıcı muhatap olarak alıcıyı değil, parasını almak için bankasına müracaat edecektir. Alıcının bankası ise alıcı adına hareket eden akreditifin bir tarafıdır.

AKREDİTİFİN ÖNEMİ, ALICI VE SATICIYA SAĞLADIĞI GÜVENCELER

Milletlerarası ticarette devletlerin hukuk sistemlerindeki ve mahkemelerin uygulamalarındaki farklılıklar, her ülkedeki teamüllerin özellikleri, döviz mevzuatlarındaki kısıtlamalar, değişik ülkelerdeki satıcı ve alıcılar açısından önemli rizikolar taşımaktadır. Bu rizikoların giderilmesinde tüm dünyada başvurulan en yaygın yöntem bankalar aracılığı ile açılan akreditiflerdir.

Satıcı, akreditifte öngörülen ve alıcı tarafından belirlenen belgeleri bankaya ibraz karşılığında alacağını tahsil emekte, alıcı ise istediği belgelerin kendisine verilmesi karşılığında, akreditif bedelini ödemektedir.

Akreditif konusunda en önemli hukuki düzenleme, Milletlerarası Ticaret Odasınca yürürlüğe sokulan ve 1994 yılından beri uygulanan “500 Sayılı Akreditifle İlgili Yeknesak Kurallar” olup bu kurallar 01 Temmuz 2007 yılında revize edilerek yerini 600 Sayılı Kurallar”a bırakmıştır.

Bu kurallar gerek satıcı (lehtar) ve gerekse alıcı (amir) açısından belirli güvenceler getirmekte ise de esas itibariyle satıcının korunduğu gözden kaçırılmamalıdır. Satıcı akreditifte belirlenen belgeleri ibraz etmekle -kural olarak- akreditif bedelini tahsil etme hakkına sahip olmaktadır. Diğer bir deyişle, dış görünüşü itibariyle akreditife uygun belgeleri bankaya ibraz eden satıcı akreditif bankasına -varsa teyit bankasına- karşı bir alacak hakkı elde etmekte; bankanın belgeleri kabul etmeyi reddetmesi veya haksız olarak rezerv koyması halinde dava yoluyla alacağını alabilmektedir.

Bankalar belgeleri sadece dış görünüşleri itibariyle ve makul bir özenle inceleme yükümlülüğü altında olduklarından, belgelerin, örneğin imzaların sahte olmasından ötürü tüm yükümlülük alıcıya ait olacak; malların sevk edilmediği halde sahte bir konşimento düzenlenmiş olsa dahi konşimento dış görünümü itibariyle geçerli ise, ithalatçı akreditif bedelini akreditif bankasına ödemek zorunda kalacaktır.

Buna karşılık; bankalar belgeleri sadece dış görünüşleri itibariyle ve makul bir özenle inceleme yükümlülüğü altında olduklarından, belgelerin, örneğin imzaların sahte olmasından ötürü tüm yükümlülük alıcıya ait olacak; malların sevk edilmediği halde sahte bir konşimento düzenlenmiş olsa dahi konşimento dış görünümü itibariyle geçerli ise, ithalatçı akreditif bedelini akreditif bankasına ödemek zorunda kalacaktır. Buna karşılık, ertelemeli ödemeli bir akreditif söz konusu ise, belgelerin sahteliğinin anlaşılması halinde, alıcının ikazı üzerine, satıcıya ödeme yapılmayacaktır.

Uygulamada daha büyük sorun, gönderilen malların satış sözleşmesi koşullarına uygun olmaması – düşük kaliteli, ayıplı, hasarlı, eksik olması veya başka mal gönderilmesi halinde söz konusu olacaktır. 600 Sayılı Kurallara göre akreditif sadece belgelere dayandığından; bankaların yükümlülükleri hiçbir şekilde malları ilgilendirmediğinden, alıcının mallar açısından önemli bir risk taşıdığı görülmektedir. İthalatçı kendisini korumak için, akreditif koşulları arasına satıcının ülkesindeki bir gözetim şirketinin belgede belirlenen hususları içeren bir rapor vermesini koyabilecektir.

Buna karşılık, malların alıcı tarafından kabulüne bağlı bir akreditif açılamayacaktır. Keza alıcı akreditif koşulları arasında, malların satış sözleşmesine aykırı olması halinde zararlarını karşılamak üzere ve satıcının yükümlülüklerinin garantisi olarak bir banka teminat mektubuna da yer verebilecektir.

Akreditif kuralları gerek satıcı (lehtar) ve gerekse alıcı (amir) açısından belirli güvenceler getirmekte ise de esas itibariyle satıcının korunduğu gözden kaçırılmamalıdır. Kısaca bir akreditif satıcı daha fazla korumaktadır.

Akreditiflerde satıcılar (ihracatçılar) için pozitif ayrımcılık mı var acaba?

Akreditifin operasyonel işleyişi

Böylesine yüksek bir misyon üstlenen akreditifte bankaların hata yapma lüksleri yoktur. Akreditifte yer alan bankalar, taraflara ödeme güvencesi verirler, mallarını akreditifte belirtilen koşullara göre hazırlayıp sevk eden, yükleme evraklarını tam ve noksansız hazırlayıp kendi bankasına sunan ihracatçı, evraklarında bir hata ve noksanlık olmaması halinde fatura bedelini ithalatçısından değil, kendi bankasından almaktadır. Başka bir ifade ile akreditifte istenen evraklar tam ve bankası tarafından kabul edilmişse, akreditifte yer alan teyid bankası / ödeme bankasının ihracatçı firmaya fatura bedelini ödemesi için asli bir borç yükümlülüğü içine girer. İhracatçının alacağını alması için bankasını muhatap alacaktır. İthalatçı (malı satın alan taraf) ise akreditifle ilgili mal yüklenmediği takdirde yükleme evrakı sunulamayacağından dolayı, para ödemeyecektir. İthalatçıyı da akreditif korumaktadır. Mal yüklendiği ve istenilen evraklar kendisi adına bankasına ibraz edildiğinde, bankaların evrakları kontrolünü müteakip, evraklarda hata veya noksanlık olmaması halinde paranın ödenmesi söz konusudur.

Görüleceği üzere akreditifte kural dışı gelişen davranışlar olması halinde akreditif hem alıcıyı hem de satıcıyı koruyan bir ödeme aracıdır. Her şey yolunda giderse akreditif için yukarıda söylediklerimizin altını çizeriz. Ancak her şey yolunda gitmez ise, işin içine tarafların birinin art niyeti girerse, art niyet sonucunda sahtekarlıklar yapılırsa, akreditifine neler olmaz ki? Kimlerin canı yanmaz ki? Kaybedenler, kazananlar, art niyetler, sahtecilikler. Hiç düşündünüz mü akreditiflere neden “documentary letter of credit” denildiğini? Anlatacağım hepsini. Akreditif güvenli bir ödeme şekli olsa da yüklenecek mallar için aynı sözleri maalesef söyleyemiyorum.

  • Akreditifte istenen mallar yerine bildiğimiz çakıl taşlarını çuvallara doldurup konteynerlerle ithalatçıya gönderen ihracatçılardan bahsedersem abarttığımı düşünmezsiniz değil mi?
  • Sahte belgelerle akreditifi realize edip para alan ihracatçıları duydunuz değil mi? Evraklarda kasıtlı rezerv yaratıp ihracatçısını inim inleten, parasını ödemeyen ithalatçılara ne demeli?
  • Akreditiflere tuzak şartlar koyan tilki gibi kurnaz ithalatçı saf kuzu ihracatçıyı nasıl tuzağına düşürüyor bilir misiniz?
  • Ya düzmece akreditiflerle bankaları dolandıran ihracatçılara ne demeli? Benim bir sözüm var o bankacılara; bu kadar saf olmasınlar, etraf kurt ve tilkilerle dolu. Avcı iken av olmaları an meselesidir…

Akreditifleri önce göklere çıkarttım, sonra bulutların üzerinden akreditifin ellerini bıraktım ve serbest düşüşe geçti. Gelecek ay akreditiflerdeki olumlu yanlarla birlikte olumsuzlukları da kaleme alacağım. Akreditifteki bir tarafın niyeti bozuksa, o akreditifin olumlu sonuçlanmasını beklemek saflık olur.

Her zaman söylediğim bir cümleyi tekrar etmek istiyorum; Dış ticaretteki en büyük risk tarafların karşılıklı niyetidir.

 

3 Adımda İşletme Yeteneklerinin Geliştirilmesi: “Büyük Veri Analizi”

Küreselleşme ile birlikte çeşitli sınırlar ve kıtalar arasında hızla büyüyen bir iş ortamını göz önüne alınca bir yandan müşteri davranışlarını ve gereksinimlerini değiştirmek, diğer yandan örgütlerde rekabette ayakta kalabilmek için,  “Nesnelerin İnterneti”, “Büyük Veri” ve “Yapay Zeka” gibi başlıklar ile kendisinden daha fazla söz ettirmeye başladı.

Son zamanlarda örgütler, radikal bir değişim ile karşı karşıya kalmaktadır, çünkü gerçek zamanlı olarak küresel ara bağlantı ile veri ve bilgi alışverişi, kuruluşların faaliyet alanlarında yeni iş modelleri oluşturmaya mecbur bırakmaktadır. Bununla birlikte, yeni piyasa girişlerinden kaynaklanan artan bir rekabet, işletmeleri inovasyon potansiyellerini arttırmaya zorlamaktadır.

İşletmeleri üst yönetimlerinin  değişmeyen gündemi  haline gelen yeni oluşturulan iş modelleri ve konseptler arasındaki rekabet  “sayısallaştırma”, niteliği ile birlikte artık sadece ticari kuruluşların değil, araştırma enstitülerinin, politikaların ve kar amacı gütmeyen kuruluşlarının bile adapte olduğu bir konudur.

1970’lerde başlayan süreç bilişim teknolojileri ve elektronik olanaklarının sürekli gelişimi ile Endüstri 4.0 ile karşımızdadır.  Hızlı ilerleme nedeniyle, sanayi çağlarının yaşam döngüsünün kısaldığını söylemek mümkündür; bu da organizasyonların ve paydaşların rekabet avantajı elde etmek için inovasyon ve tedarik zinciri stratejileri için potansiyellerini yeni bir düzeye koymalarını gerektirmektedir.

“Dijital çağda” önemli rol oynayan bir örgütsel işlev olan tedarik zinciri etkinliği, son derece önemlidir.   Tedarik zinciri yönetimi alanında daha kritik ve stratejik bir arayüz olmak  adına uzun vadede kurumsal verimlilik, etkinlik ve karlılığı desteklemek gibi fonksiyonları sağlayan dijital gelişmelere ayak uydurmayan şirketlerin orta ve uzun dönemde geleceği pek parlak olmayacağı aşikardır.

Bu nedenle organizasyonların karlılığını ve rekabetçiliğini yeni bir seviyeye getirme perspektifiyle kuruluşların gerçek küresel dijital dönüşümünü “Büyük Veri” sağlamaktadır. Ayrıca kuruluşlar, insan davranışlarıyla birlikte yeni bir zeka, inovasyon ve işbirliği derecesi yaratacak olan tedarik zinciri ekosistemlerinde “Yapay Zeka” yı kullanmaktadır. Bu sayede  hazırlanan Teknik raporların, gelecek senaryoların ve pratik uygulamanın kombinasyonu, kuruluşların tedarik zinciri sistemi içinde aşağı ve yukarı akış gerektiren ilerideki üretim kavramlarını test etmek için bir “oyun alanı” sunmaktadır.

Gelecekteki örgütsel performansı üç ana başlıkta değerlendirebiliriz.

Birincisi, tedarik alanında sayısallaştırma olanakları ve bu alanlarda uygulanması.

İkincisi, daha geniş bir örgütsel perspektife ve bunların üstesinden gelmeye yönelik çözümlere dayanan mevcut engeller.

Üçüncüsü, dijitalleştirmeyi tedarik alanında destekleyici bir faaliyet olarak kullanmak için gerekli teknolojiler ve sistemler. Bu üç başlık  Gelecekteki örgütsel performansı direk etkileyecek konulardır.

Çalışmalar öncelikli olarak süreçleri optimize ederek bu zorlukların üstesinden gelmek için geçmiş yıllarda örgütsel faaliyetlere dikkat çekmektedir. Önceki deneyimleri göz önünde bulundurarak bir swot analizi çalışması yapılarak “Yapay İstihbarat ”,“ Büyük Veri ”,“ Sayısallaştırma ”olarak önümüzdeki yıllarda odaklanılacak organizasyonel faaliyet alanlarını belirlemeye ışık tutar.  Ek olarak, “akıllı tedarik zinciri yönetimi” araştırma alanını ve genel maliyetleri düşürmek ve verimliliği artırmak için teknolojik gelişmelerin işleyişe dahil edilmesi önemlidir.

Bu söylediklerimin hayata geçmesi için birbirini takip eden aşamalardan oluşan bir yol haritası önerebilirim.

İlk olarak, donanım olarak algılayıcı teknolojilerinin, diğer yandan muazzam miktarda veri toplamak, kontrol etmek ve işlemek için gerekli olan yazılımı karşılıklı olarak desteklemek gerekir.

Ardından birbiriyle bağlantılı, örneğin müşteri geri bildirimlerini eklemek ve takip faaliyetlerini ve kararları gerçek anlamda paylaşmak, izlemek ve yönetmek gibi gerçek zamanlı piyasa gelişmelerini dahil ederek, internet teknolojileri ve tedarik zinciri ortaklarının doğrudan işbirliğinin oluşturulması “Büyük Veri”, “Nesnelerin İnterneti”, vb. Gibi bütünleştirici teknolojiler ile ‘’normal” üretim ve “müşteriye özel” üretimin bir araya gelmesiyle üretimde  kuruluşların sinerji yaratma fırsatlarının oluşturulması

Son olarak izlenmesi gereken yol ise  akıllı tedarik zinciri olaylarının simülasyonları ile ilgilidir ve teknolojilerle desteklenerek, daha verimli ve etkili bir tedarik zinciri kontrolü ile sonuçlanacak gelecekteki durumlara bağlı olarak önceden çeşitli senaryolar oluşturmaya yöneliktir.

Bu sayede organizasyonlar bilgiye gerçek zamanlı erişimin yanı sıra alıcının içindeki güven düzeyini de arttırmış olacaktır.  Gerçek zamanlı tedarik zinciri şeffaflığına dayanan “yanıt hızı”, kuruluşların bir yandan da teknolojilerin ve gelişmelerin en üst düzeyde kalmasını gerektiren rekabet avantajı elde etmelerinde gelecekteki bir yetenek olacaktır.

Bu kadar dijitalleşmeden bahsettikten sonra E-tedarikten bahsetmeden geçemeyiz.

E-tedarikin temel avantajı, geleneksel sürecin tüm bilgileri ve faaliyetleri toplayan bir sistem tarafından desteklenmesi ve bu nedenle alıcı ile tedarikçi arasında “bire bir” iletişim kurmasıdır.  Dijital platformda en şeffaf ve en kolay şekilde erişilebilen, paylaşılabilen ve işlenebilen bilgilerin toplanmasıdır.

Alıcı-tedarikçi ilişkileri, kazan-kazan durumları yaratma hedefiyle kurulur. Ayrıca, bu kazan-kazan durumları, örneğin her iki kuruluşun temel yeterliliklerine, know-how’ına ve yeteneklerine dayanan ürün geliştirmelerini zorlamak için stratejik ortaklıklar ile sonuçlanabilir.

Tedarik zincirinin her bir halkası sanal bilgi akışı ve otomatikleştirilmiş işlem konusunda, tedarik ve tedarik zinciri yönetimi alanında güvenliğin artan önemini göz önünde bulundurmalıdırlar. Bu nedenle, tedarik zincirindeki güvenlik ve ilgili güvenlik sistemlerinin gelişimini, tüm tedarik zinciri partilerini de dahil ederek ortak bir yaklaşıma dayalı olarak genişletmek ve gelecekteki ortak tedarik zinciri ekosistemlerini dış şiddete karşı korumak için ortak çözümler ve sistemler oluşturmaya fokuslanmaları söz konusudur.

Konuyu özetleyecek olursak Dijitalleştirme, Yapay Zeka ve Büyük Veri, kuruluşların dijital dönüşümünün karlılığını ve rekabetçiliğini yeni bir seviyeye getirmesi için kilit faktörlerdir. Ayrıca  Yapay Zekanın önemi araştırma sonuçları ile desteklenmekte, günlük iş ve idari görevler için destek işlevi, stratejik faaliyetler için boş zamanlar sağlanmaktadır. Dahası, Yapay Zeka Büyük veri miktarını neredeyse gerçek zamanlı olarak analiz ederek karmaşık karar verme süreçlerini desteklemek ve en uygun olanı vurgulamak için kullanabilir.

Tedarik zinciri ekosistemindeki tedarikin yeni rolü, çalışanların yanı sıra organizasyonel disiplinler için yeni görevlerin, rollerin ve sorumlulukların tanımlanmasını gerektirir, tamam biz bunun farkındayız zaten denilse de bu yeni rolleri şimdiye kadar kendi organizasyonel yapılarında tanımlamadıkları da gerçektir. Kuruluşlar önce dijital stratejilerini belirlemeli ve ikinci adımda uygun işlemleri yapmalıdır.  Bu yönüyle işletmeler inovasyona açık,  eğitimli ve gerekli yeteneklere sahip çalışanları kadrolarında bulundurmaları yada işe almaları gerekir. Ayrıca, kurum içindeki eğitimler ile de liderlik yönetimini temel bir işlev olarak görmeli ve bu dijital dönüşüme yönelik ortak bir zihin seti ve tutumu tanımlamaları gerekir.

Tedarik platformlarına dikkat çekecek olursak Hız, yaratıcılık, yenilikçilik ve istihbarattan yararlanmak için “uçtan uca” işbirliği olmazsa olmazdır.  Gerçek zamanlı bilgi akışı, tek bir ürünü izlemek ve ideal bir malzeme akışı sağlamak için ürünün kendisini kontrol edebilmesi  için uygun sensör teknolojileri kullanılabilinir.  RFID teknolojisi ve akıllı sensörler, kuruluşların bir yandan şeffaflığı ve izlenebilirliği desteklemesi ve diğer yandan dijitalleştirme potansiyelinden yararlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.

Dijitalleşmeyi yönetimsel olarak ele alırsak yöneticiler bir yandan, çalışanlara dijital dönüşüm süreci boyunca rehberlik etmek zorunda kalırken, diğer yandan sürdürülebilir bir uzun vadeli başarı sağlamak için çalışanların bu değişim sürecini gerçekleştirebilmeleri için alan yaratmaları gerekmektedir.  Bu nedenle, yöneticilerin ve liderlerin çalışanların korkularını ve kaygılarını giderebilecekleri güvenli bir ortam yaratmak için ilk adımda güven ve güvenilirlik inşa etmeleri gerekir. Dahası, Değişim süreci ile ilgili yöneticiler darboğazları ve zorlukları makro-seviye perspektifinde tanımlamalı ve bunları aşmak için uygun eylemleri hayata geçirmeleri de önemlidir.

Sürdürülebilir ve çeşitlendirilmiş uzun vadeli kârlılığı temel alarak teknolojilerin ve yeniliğin öncülüğünü sürdürmek ve gelecekteki örgütsel başarıyı en verimli ve etkili şekilde ilerletmek için işlem ve süreçleri hızlandırmalarını temennilerimle.