Endüstriyel Pazarlarda Satınalma ve Müşteri İlişkileri Yönetimi

Genelde endüstriyel pazarlarda ,özelde ise bu pazarlarda satın almada müşteri ilişkileri farklı bir özerklik ve önem taşımaktadır.Müşteri ilişkilerini oluşturmak geliştirmek ve onu korumak özellikle rekabetin arttığı ve karların azaldığı dönemlerde daha da fazla özeni gerektirmektedir.Müşteri ilişkileri yönetimi ise sanıldığı gibi ne çok kolay nede çok zor,karmaşık bir süreçtir.Söz konusu sürecin  bir anda oluşturulması zordur.Ancak oluşturulmuş bir sürecin, bu  süreçteki müşteri ilişkilerinin kısa zamanda bozulması zarar görmesi hatta ortadan kalkması daha kolaydır.

İşletmelerin müşteri ilişkileri yönetimi konusunda düştükleri en önemli yanlışların başında bu ilişkileri iyi oluşturmuş ve yöneten işletmelerdeki uygulamaları aynen kendi işletmelerinde  de yapabileceklerini zannetmeleri gelmektedir.Oysa her işletme ayrı bir insandır.Bilindiği gibi herkese dikilen pantolon hiç kimseye uymaz.Bu nedenle her işletme kendine has bir müşteri ilişkileri oluşturmak zorundadır.

Müşterilerle ilişkilerin oluşturulmasında geliştirilmesinde ve bu ilişkilerin devam ettirilmesinde temel bazı kavramlar önemli rol oynar.Bunların başında da bilindiği gibi iletişim karşılıklı anlayış ve güven empati ile ilişkiyi taraftar olarak devam ettirme isteği gelmektedir.Şüphesiz bu unsurların dışında çok sayıda unsur da müşteri ilişkilerini ve bunun yönetimini etkilemektedir.

Müşterilerle olan ilişkilerden ne beklendiği ilişkiye yön veren en önemli noktaların başında gelir,şüphesiz ilişkilerin ‘uzun dönemli ’ ‘iyi’ olması taraflarca ‘genellikle’ istenir.Bunun içinde taraflar ellerinden geldiğince karşılıklı olarak olumlu davranış ve eylemlerde bulunurlar.Ancak herhangi bir şekilde ilişkinin ‘isteyerek’ ve ‘zorunlu olarak’ bozulması durumunda taraftar söz konusu olumlu davranış ve eylemlerini artık sürdürmek istemeyebilirler.Kanımca iyi müşteri ilişkilerinden ziyade,bozulan /bozuk müşteri ilişkileri süreci daha iyi yönetilmesi gereken önemli bir süreçtir.Zira bu durum işletmelere telafisi olmayan zararlar verebilir.Çünkü işletmeler hep ’iyi müşteri ilişkileri’ne daha fazla önem verirler.Yeni müşteri kazanmanın var olan müşteriden daha pahalı olduğunun aşağı yukarı her işletme bilir.Bu nedenle müşterilerle ilişkileri iyi tutmak önemlidir.

İlişkilerin iyi bir şekilde devam ettirilmesinde ‘şikayetler’ temel bir rol oynamaktadır.Oysa Şikayetler işletmelere önemli ölçüde yol gösterici olup,hataların düzeltilmesinde bağlılığın artırılmasında  yardımcı olmaktadır.Şikayetlerle ortaya çıkan hata ve noksanlar tarafların birbirlerine bağlılığını arttırmaktadır.Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise tarafların birbirlerine olan güvenine dayalı bir ilişkide,şikayetler yoluyla fırsatçılık yapmaktadır.Tarafların fırsatçılığa yönelik davranışları,müşteri ilişkilerinin temelini dinamitlemekte eş değer bir anlam taşımaktadır.

Müşteri ilişkilerinde önemli bir yer tutan’güven’ kavramını bir anlamda ‘söz ‘ sarfederken çok dikkatli davranmaları gerekmektedir.

Goethe’nin de dediği gibi ‘söz bir yelpazedir’.Açtıkça açılır sonu yoktur.Böyle bir söz yelpazesi,bir çok hatayı gizlediği gibi çok iyi ilişkilerin oluşturulmasına da büyük katkı sağlar.

Senail Özkan , ‘’Söz bir yelpazedir’’ Ötüken yayınları ,İstanbul 2010

 

Yrd. Doç. Dr. Gökhan YOLAÇ

İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, İşletme Bölümü

gyolac@istanbul.edu.tr

 

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ NİSAN 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

 

 

Özel Güvenlik Hizmet Alımları: Hukuki Düzenlemelerin Genel Çerçevesi

Güvenlik hizmetine ihtiyaç duyan kurumlar,  bu hizmeti temelde iki şekilde sağlayabilir. Bunlardan ilki, kurumun kendi özel güvenlik birimini oluşturmasıdır. Diğeri ise özel güvenlik şirketlerinden bu hizmetin satınalınmasıdır. Mevzuatta açık olarak ifade edilmese de bazen bu iki yöntem birlikte kullanılabilmektedir. Özel güvenlik hizmetinin tedarik yöntemi, kurumun güvenlik ihtiyacının niteliği ve örgütsel yapısı ile faaliyet alanı gibi unsurlarla yakından ilişkilidir.

Özel güvenlik sektörünün gelişim sürecindeki önemli dönüm noktalarından biri 2004 yılında 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunu’nun kabul edilmesidir. Bu Kanun’un kabul edilmesiyle birlikte özel güvenlik hizmeti yerine getirecek şirketler ile özel güvenlik personelini olma koşulları düzenlenmiştir. Son yıllarda dikkat çeken ve sektörü etkileyebilecek bir gelişme ise yabancı firmaların Türkiye’de özel güvenlik şirketi satınalarak sektörde faaliyette bulunmaya başlamasıdır.

Özel güvenlik sektörüne ilişkin fotoğrafa bakacak olursak çok sayıda firmanın farklı kalitede hizmet sunduğu ya da sunmaya çalıştığı bir yapıyı görmekteyiz. Bu yapıda, doğru hizmet sunucusuyla çalışmak ve kaliteli hizmet almak için çaba göstermek zorundayız.

Sihirli Kavram: Dış Kaynak Kullanımı (Outsourcing)

Farklı tanımları olmakla birlikte en basit şekliyle dış kaynak kullanımı, “İşletmelerin daha önce ürettikleri mal ve hizmetleri bir başka işletmeden temin etmesi” olarak tanımlanabilir. Dış kaynak kullanımının yaygınlaşması, maliyetin düşürülmesi, teknolojik gelişmelerin işletmeye aktarılması, işletmenin uzmanlık alanında bulunmayan hizmetlerin kalitesinin arttırılması ve personel istihdamından kaynakların sorunların azaltılması gibi nedenlerle açıklanmaktadır. Ancak özellikle son yıllarda dış kaynak kullanımının işletmelerde ortaya çıkardığı olumsuz etkiler de çalışmalarda yer bulmaya başlamıştır. İşletmenin, dış kaynak kullanarak temin ettiği hizmetlerde örgütsel yeterliğini kaybetmesi; süreç içerisinde dış kaynak kullanımı maliyetlerinin yükselmesi; dış kaynak kullanımı çerçevesinde çalışan işçilerin işletmenin personel yapısında huzursuzluklara yol açması; taşeron işletmenin düşük ücretle işçi istihdamının hizmetlerin kalitesini düşürmesi; işletmeler ve çalışanlar arasında güven duygusunun oluşmaması ve bunun hizmetleri olumsuz etkilemesi, dış kaynak kullanımının olumsuz etkileri olarak sıralanmaktadır.

Ülkemizde dış kaynak kullanımı bina temizliği, personel ya da diğer yararlanıcıların yemek ve kumanya ihtiyacının sağlanması, ziyaretçi yönlendirme, makine ve ekipman bakım ve onarımı gibi hizmetlerde başlamış 2000’li yıllarla birlikte alım konusu hizmetlerin sayısı hızla artmıştır. Elektronik yazılım ve özel güvenlik hizmeti son yıllarda en çok dış kaynak kullanımına konu olan ihtiyaçlar olmaya başlamıştır.

Ülkemizde, personel ağırlıklı hizmet sektörü, sermaye birikimi yetersiz girişimcilerce “para kazanılacak” bir faaliyet alanı olarak görülmektedir. Bu ise üstlenilen hizmetin nasıl etkin bir şekilde yerine getirileceği ve kurumsal hizmet sunma gibi hususlara odaklanmadan ziyade “personel bulma ve müşterinin işyerine yerleştirmeden” ileri gitmeyen bir hizmet yaklaşımını ortaya çıkarmaktadır. Bu sebeple yüklenicilerimizi belirlerken kurumsallaşmış şirketlere öncelik tanımalıyız.

Tanımlanması ve Kapsamının Belirlenmesi Zor Bir Hizmet Olarak Özel Güvenlik

Ülkemizde yürürlükte bulunan ve yazımızın ilerleyen sayfalarında genel çerçevesini aktaracağımız özel güvenlik mevzuatında, özel güvenliğin ne olduğuna ilişkin bir tanım bulunmamaktadır. İlgili düzenlemeler ve özel güvenlik personelince yerine getirilebilecek hizmetler ile uygulamalar dikkate alarak özel güvenlik hizmeti tanımlanmakta ve kapsamı belirlenmektedir.

Belirli bir görev alanında, can ve mal güvenliğinin ve kamu düzenin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi; taşınması veya bulundurulması yasaklanmış her türlü silah, patlayıcı madde veya eşyanın tespit edilmesi amacıyla detektörle ya da  x-ray cihazından geçirerek  kontrol yapılması özel güvenlik kapsamında ilk akla gelen faaliyetlerdir. Özel güvenlik görevlileri, görev alanı içerisinde meydana gelen yangın, deprem ve sel gibi doğal afetlerde arama ve kurtarma görevlilerine yardımcı olmakla yükümlüdür.

….

Yazar: Dr. Bülent BÜBER

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Şubat 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

 

 

 

CHATHAM HOUSE – KOÇ HOLDİNG YUVARLAK MASA TOPLANTISI ÜÇÜNCÜ KEZ GERÇEKLEŞTİ

Dünyanın en etkili düşünce kuruluşları arasında yer alan Chatham House’un Türkiye Projesi kapsamında her yıl düzenlenen “Chatham House – Koç Holding Yuvarlak Masa Toplantısı”nın üçüncüsü Koç Holding ev sahipliğinde 25-26 Ekim tarihlerinde İngiltere’de gerçekleşti. “Avrupa, ABD ve Çin: Rekabet Eden Vizyonlar” başlığıyla düzenlenen toplantının ana gündem maddelerini “Avrupa Birliği, Çin, ABD ve Çok Taraflılık” oluşturdu. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sedat Önal ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı Politika Direktörü Richard Moore’un onur konuğu olarak katıldığı toplantının açılış konuşmalarını Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu ile Chatham House Direktörü Dr. Robin Niblett yaptı. Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu toplantı sonrasında yaptığı değerlendirmede, “Siyasi ve ekonomik belirsizliklerin karar almayı güçleştirdiği, yeni teknolojilerin ekonomileri ve hayat tarzlarını hızla değiştirdiği günümüzde, aksamaya başlayan küresel ticaret ve iş birliğinin gelecekte nasıl şekillenebileceğini farklı bakış açılarıyla tartışmak gerekiyor. Önde gelen düşünce liderlerine bu istişare için tarafsız bir platform sunan Chatham House gibi etkili düşünce kuruluşlarının varlığı her zamankinden daha kıymetli” dedi.

Dünyanın en etkili düşünce kuruluşları arasında yer alan Chatham House ile Koç Holding’in Şubat 2017 tarihinde başlayan kurumsal ortaklığı kapsamında “Chatham House – Koç Holding Yuvarlak Masa Toplantısı”nın üçüncüsü düzenlendi. Uluslararası ilişkiler alanındaki en prestijli kuruluşlardan olan Ditchley Foundation’da 25-26 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen toplantıda “Avrupa, ABD ve Çin: Rekabet Eden Vizyonlar” teması ele alındı. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sedat Önal ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlığı Politika Direktörü Richard Moore’un onur konuğu olarak katıldığı toplantının açılış konuşmalarını Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu ve Chatham House Direktörü Dr. Robin Niblett yaptı. Dünyanın dört bir yanından siyaset ve iş dünyasının önde gelen isimlerinin, sivil toplum temsilcilerinin, akademisyenlerin ve medya mensuplarının katıldığı toplantıda, Avrupa Birliği, Çin ve ABD’nin değişen perspektifleriyle küresel ekonomik ve politik gelişmeler değerlendirildi. Ditchley Park’ta düzenlenen yuvarlak masa toplantısının onur konuğu olan Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sedat Önal Türkiye’nin Orta Doğu ve Suriye politikası ile Barış Pınarı Harekatı hakkında bilgilendirmede bulunurken, dinleyicilerin sorularını yanıtladı.

Levent Çakıroğlu: “Farklı bakış açılarını tarafsız şekilde tartışma imkânı bulduk.”

Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, küresel ekonomik ve politik gündemin ağırlığını ve etkilerini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz bu dönemde Chatham House gibi etkili düşünce kuruluşlarının taşıdığı öneminin de giderek arttığını belirtirken, “Chatham House – Koç Holding Yuvarlak Masa Toplantısı”nın üçüncüsüne ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını dile getirdi. Çakıroğlu sözlerine şöyle devam etti: “Küresel ölçekte yaşanan ekonomik ve politik gelişmelerin ışığında çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Dünyanın en etkili düşünce kuruluşları arasında yer alan Chatham House’un Türkiye masasına böyle bir dönemde ev sahipliği yapmanın da ayrıca önemli olduğuna inanıyorum. Bir yandan Brexit sürecindeki belirsizlik, diğer yandan ABD – Çin Ticaret Savaşları ve küresel ekonomideki yavaşlama emareler, küresel rekabetin hızla yükseldiği günümüzde iş dünyasında karar verici konumunda olan tüm liderleri yakından ilgilendiriyor. Yeni teknolojilerin gelişmesi ile birlikte Dördüncü Sanayi Devrimi’nin beraberinde getirdiği fırsatlar ve zorluklar da tüm sektörlerde iş yapış şekillerini dönüştürmeye devam ediyor. Tüm bu gelişmeler ışığında, ‘Chatham House – Koç Holding Yuvarlak Masa Toplantısı’, küresel politikaların jeopolitik rekabetle birlikte şekillenen geleceği hakkında fikir alışverişinde bulunmak için değerli bir ortam sağlıyor. Tüm dünyada belirsizliğin hakim olduğu böyle bir süreçte, iş dünyası olarak küresel ticaret ve ekonomik iş birliği anlamında 21. yüzyıl gerçeklerine nasıl uyum sağlayacağımıza dair farklı bakış açılarını tarafsız bir şekilde dinlememiz büyük önem taşıyor.”

Dr. Robin Niblett: “Chatham House 100’üncü kuruluş yıl dönümüne yaklaşırken Koç Holding’le olan ortaklığımız her geçen gün güçleniyor.”

Chatham House Direktörü Dr. Robin Niblett değerlendirmesinde, “Chatham House – Koç Holding Yuvarlak Masa Toplantısı”na üçüncü kez ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirtirken şöyle devam etti: “Bu toplantı Türkiye, İngiltere ve Avrupa’yı ilgilendiren ve karşılıklı diyaloğun önemli olduğu uluslararası konuları değerlendirmek için eşsiz bir ortam sunuyor. Koç Holding’e her zamanki destekleri için minnettarım. Chatham House 100’üncü kuruluş yıl dönümüne yaklaşırken Koç Holding’le olan ortaklığımız da her geçen gün güçleniyor.”

MERKEZ’İN HAMLESİ KONUTTA REKORLARIN HABERCİSİ!

EVRİM KIRMIZITAŞ BAŞARAN “1 MİLYONLUK HEDEF AŞILIR”

Merkez Bankası, 25 Temmuz’da 4.5 yıl aradan sonra 425 baz puanlık bir indirime gitmişti ve böylece yüzde 24 olan politika faizi (piyasa açısından belirleyici faiz) yüzde 19.75’e çekilmişti. Merkez, 12 Eylül’de de faizde 325 puanlık daha indirime gitti ve politika faizi yüzde 19.75’ten yüzde 16.50’ye geriledi. Murat Uysal Başkanlığındaki Banka, üçüncü indirimi ise önceki gün gerçekleştirdi. Böylece 90 günde toplamda 1000 baz puan (yüzde 10’luk) bir indirim gerçekleştirmiş oldu.

1 milyonluk hedef aşılır

İlk iki indirimle kredi faizleri hızla gerilemiş kamu bankaları konut kredi faizlerini yüzde 0.99’a çekmişti. Buna özel bankalar da eşlik etmişti. Özel bankalarda en düşük konut kredi faizi yüzde 1.15 seviyelerinde bulunuyor. Merkez Bankası’nın son faiz indirimiyle birlikte konut kredi faizlerinin özel bankalarda biraz daha gerileyebileceğine dikkat çeken Remax Gayrimenkul Danışmanı Evrim Kırmızıtaş Başaran, “Özel bankalar da konut faizini kamu bankaları gibi yüzde 1’in altına düşürürse 1 milyonluk yıl sonu satış hedefi aşılır” dedi.

Rekor kırmıştı

Konut kredi faizlerindeki indirimin inşaat sektörüne son 2 ayda çok pozitif yansıdığını aktaran Evrim Kırmızıtaş Başaran, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) eylül ayına ilişkin konut satış istatistiklerine dikkat çekti. Başaran, “Geçen ay 146 bin 903 konut satıldı. Bu, tüm zamanların aylık konut satış rekoru anlamına geliyor. Eylül 2018’de 127 bin konut satılmıştı. Geçen yılın aynı dönemine göre artış yüzde 15.4. Bir önceki ay yani ağustosta ise 110 bin konutun satışı yapılmıştı. Burada en çok dikkat çeken ipotekli yani kredili satışlardaki yükseliş. Kredi faizleri yüksekken, ipotekli (kredili) satışlar dibe vurmuştu. Toplam satışlar içinde kredili satışların payı yüzde 5’lere kadar inmişti. Faizlerdeki düşüş, krediye yeniden ivme kazandırdı. Kredili satışlar, eylülde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 410 (4 kat) artarak 57 bin 811’e yükseldi. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 39.4 oldu. Bu trendin yıl sonuna kadar artarak devam etmesini bekliyoruz. Faizlerdeki bu olumlu seyir 2020 yılında da konut sektörünün yükseliş yılı olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Satınalma Biriminiz Gerçekten Bir Kar Merkezi mi?

Her şirketin kendi yapısı ve dinamiklerine göre bir satınalma departmanı mevcut. Sorulduğunda herkes çok yoğun ve stresli. Bölüm olarak bütün mesele  birkaç teklifi yan yana getirip en ucuz ürün/hizmet  bulmak mı? Görevi icra ederken gerçekten bir kar merkezi olabiliyor muyuz? Sadece süreci ve prosedürü mü takip ediyoruz?

Modern anlamda hiç biri diyebiliriz. Satınalma birimleri harcarken kazandıran, sürece ve sonuçlara direkt katkıda bulunan bir yapıda olması gerekmektedir. Süreç, prosedür ve kurallar elbette çok önemli ve dikkate alınması gereken noktalar. Ancak gerçek işimizin önüne geçmeden yapılması gereken bir durumdur.

Her satınalmacı şu sorunun direkt muhatabıdır: Acaba hangi katkıyı sağlıyorum?

Acaba sizlerin durumu nedir? Bu konuda tecrübelerinizi paylaşırsanız sevinirim.

Lojistik Sanatı

working man and ship,trains ,plane ,freight cargo logistic and import,export transportation

Bildiğiniz gibi en basit tanımıyla, Pazarlama; mevcut veya yeni “ürünler/hizmetler” ortaya koyarak, insanları; bu’na ihtiyaçları olduğuna ikna etmek ve çeşitli ikna teknikleriyle, onları marka elçileri haline getirip, bu ihtiyaca inanmaları’nın devamını sağlamaktır!..

Dikkat ederseniz, ticaret ve sanayi dünyamıza esprili yaklaşımlarla  en alt seviyeden 1970’li yıllarda giren ve bugün için en yüksek noktaya ulaşan “Pazarlama” kavramı’nın önemini, artık tartışmamaktayız.

Pazarlama fonksiyonları arasına da; üretim + reklam + halkla ilişkiler + satış + satış sonrası hizmetler + kurumsal iletişim + müşteri ilişkileri yönetimi ve sınırsız müşteri memnuniyeti kavramlarına ilaveten, kurumsal sosyal sorumluluk + sosyal medya kavramları ile birlikte… 2000’li yıllardan sonra, basit anlamda “Depolama ve Nakliyat”ın yerine, girmeye başlayan “Lojistik”in önemini ise, artık tartışıyoruz.

İş hayatımızda daima karşı karşıya kaldığımız değişen ve gelişen müşteri isteklerinin, en doğru şekilde karşılanabilmesi için; maliyetleri azaltmak, verimliliği arttırmak, hızlı – etkin ve güvenli bir tedarik zinciri oluşturmak, “rekabet ilkeleri” çerçevesinde üretim – depolama ve dağıtım kanallarının gelişimini sağlamak, artık işletmelerimizin sürdürülebilir yaşamında bir işletme sanatı olarak “olmazsa olmaz” hale gelmekte… Hatta “geldi de geçiyor” bile!..

Tedarik zinciri, nakliye, depolama ve dağıtım organizasyonunun günümüzdeki orjinal adı olan Lojistik, 2. Dünya Savaşı süresince ön plana çıkan askeri ve stratejik bir terim olmakla birlikte, genellikle iş dünyasında; paydaşların ve müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, her türlü hammadde, ürün veya hizmetin, ortaya çıktığı başlangıç noktasından başlayarak, tüketilmek üzere bulunduğu son noktaya kadar olan, tedarik zinciri içindeki hareketinin, etkili ve verimli bir biçimde planlanması, üretim noktalarına nakliyesi, hassas bir şekilde stok/depo’lanması, üretim sonrası tekrar satış noktaları’na transferi ve satış süresince kontrol altında tutulması hizmetleriyle, tüm bu hizmetlerin gerektirdiği şekilde “Hava, Deniz ve Karayolu Taşımacılığı” organizasyonudur. (Hatalı ürün değişimi, son kullanma tarihi sonrası iadeler ve imha dahil.)

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, “Lojistik” yukarıda açıklanan anlamıyla, artık ulusal ve uluslararası iş dünyamızın pazarlama fonksiyonları içinde çok özel ve önemli bir yer tutmakta.

 

Aslında “Lojistik” çok detaylı ve çok geniş içeriklere sahip bir konu olduğundan, her iş kolu için belirli standart çerçevelerle olaya bakış açısı, her zaman istenen neticeleri vermeyebilir. Bu nedenle işe başlamadan önce yapılacak iş planında, lojistiğe özel olarak yer ayırmakta çok büyük yarar var, diye düşünüyorum.

Bir bütün olarak ele aldığımızda, Lojistik ve Lojistik Yönetimi’nin;

Yerel ve Bölgesel Konum… Hizmet veya Ürün Akış Tablosu…

Mevcut Durum Fizibilite Çalışmaları… Varsa – İthalat ve İhracat Yol Haritaları… Satınalma Stratejileri ve Alternatif Planlar…

Hedeflerle İlgili Kapasite ve Yatırım Analizleri…

ERP Kurumsal Kaynak Planlaması ve 5 S Uygulama… Malzeme İhtiyaçları ve Tedariği Zamanlama Planları… Organizasyon Şeması + Görev Tanımları + Swot Analizi… Tedarik Zinciri ve Depo Yönetimi (Hammadde ve Üretim)…

Dağıtım Kanalları + Satış Noktaları ve Satış Sonrası Stok Yönetimi… Müşteri İlişkileri Yönetimi + Süreç İyileştirme ve Yeniden Yapılandırma…

Satış Sonrası Hizmetler – Servis ve Bakım Uygulamaları – Müşteri Memnuniyeti…  Lojistik ve Tedarik Zinciri Entegrasyonunda Yazılım ve Sürdürülebilir Bilişim Sistemleri…

ISO Toplam Kalite ve Risk Yönetimi Standartları ile Kurumsal Sosyal Sorumluluk Prensipleri… Lojistik Bütçesi – Stok ve Ulaşım Maliyetleri – Satış Fiyatı ve Maliyet Analizleri – Etik Rekabet…

gibi fonksiyonları… içerdiğini görmekteyiz!..

Ama daha önce de belirttiğim gibi, konuyu; işinize özel olarak, çok iyi düşünmek ve de planlamak gerekiyor.

Burada önemli olan yapılan her türlü yatırım + üretim ve tanıtım çalışmaları sonrasında, ürün veya hizmeti, satış noktalarında müşteriyle buluşturmak ve bu buluşma neticesinde satışınızı gerçekleştirmektir.

Sizlerinde çok iyi bildiği gibi, artık günümüzde sadece satışı gerçekleştirip parayı almakla da iş bitmiyor. Pazarlama.01 + Pazarlama.02 + Pazarlama.03 evrelerinden sonra, “Tüketici”nin kral olduğu Pazarlama.04 çağını yaşamaktayız ve bu çağ’lar tarihteki çağ’lar gibi uzun süreli değil.

Bu nedenle; doğru yerde, doğru ürünle, doğru zamanda, doğru miktarda ve doğru yaklaşımla bulunmak adına, enteresan bir sanat dalı olarak lojistiğin önemi bir kez daha öne çıkıyor.

Yazar: Ali Rıza Değer

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Ocak 2015 sayısında bulabilirsiniz.!

 

 

Oda Yakmak

Günümüzün öldüren rekabetçi ortamı, artık her şeyin içeriğini sorgulama, ölçme ve özüne inmemizi gerektirmektedir. O nedenle, şirketimizin kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerine paralel olarak, satınalmada planlı hedefler koymak, başarı anahtarı ve performansımızı artırıcı en önemli aksiyon olarak kabul ediyoruz…

Günümüzden 40-50 yıl öncesine kadar Ağın ve çevresindeki köylerde (Elazığ), varlıklı, hali vakti yerinde olan ailelerin evlerinde müsait büyük bir oda ayrılıp bu oda uzun kış gecelerinde mahalledeki ve köydeki erkeklerin bir araya gelmesi için açılırdı. Buna “oda açmak” ya da “oda yakmak” denirdi. Bu odalara oturmaya gelenler, beyaz toprak sıvalı duvarları, tavanı döşemelerle (ağaç) veya tahtayla kaplı, tabanına döşenmiş kalın minderler ve duvarların üç tarafına birden dizilmiş yastıklara yaslanarak, sohbet eder, günlük işlerini konuşurlardı.

Sanırım, -günlük de olsa- Ağın ve çevresinde “oda açmak”la işlerin raporlanması sağlanıyordu J

Uzun iş süreçlerinde -isteyelim ya da istemeyelim- farklı kullanıcılar tarafından, farklı zamanlarda çok miktarda veri oluşur.  Bir çeşit geribildirim olarak nitelendirebileceğimiz bu söz konusu sonuç birikiminin, gerekli zamanlarda sistematik bir şekilde özetlenip, ilgili kişilerle paylaşılması gerekir. Kısaca, rapor verilir.

Tüm şirketlerde raporlama, kurumsal verimliliğin artması anlamına gelir. Biz satınalma yöneticilerinin gelişimi için, süreçlerimizde neyi, neden ve nasıl yaptığımızı sorgulamamız, buna bağlı olarak da analizler yapmaktan sorumluyuzdur.

Satınalmadan beklenen başarıyı gerçekleştirmenin en iyi yolu raporlamadan geçer. Yolun sonu ise, faaliyet gösterdiğimiz sektörde elde edilmiş başarı ölçütleridir. Şirketin hangi yöne gideceğini belirleyen hedefler doğrultusunda, içinde bulunduğumuz sektörün anahtar performans parametrelerini (KPI) belirleyerek rakamsal, ölçülebilir satınalma hedefleri koymalıyız. Hedeflerimizin periyodik kontrolünü yapmalı ve yine periyodik şekilde raporlamalıyız zira satınalma süreç verimliliğimizi denetleyip, kontrol altına almamız gerekir. Doğru yaptığımızı gösteren, yükselen ivme ile çıktılar alacağımız ölçümler, hedef kararların isabetliliğini gösterir.

Raporlar, geçtiğimiz dönemdeki gelişmeleri özetleyen rakamsal değerlerdir. Satınalmada atacağımız bir sonraki adım için öncü göstergelerdir. Departmanımızın iyi veya kötü gidişatını gösteren analitik tablodur. Performans parametrelerimiz ile aldığımız raporlarınızın uyum içerisinde olması olmazsa olmaz kuraldır. Maliyet tasarrufları, çıktı ve kalite artışları, işlerin basitleştirilmesi, hızlı ve sağlıklı karar alma gibi faydaları elde etmek için satınalmacıların performans parametrelerini (KPI) mutlaka rakamsal çıktılara dönüştürmesi gerekmektedir. Söz konusu değerler ve tablolar sayesinde satınalma departmanının performansı hakkında karar verebilir, departmanın başarısını ve verimliliğini kolaylıkla tespit edebiliriz. Bu rakamsal verilerle analizler yapıp hangi konularda iyi olduğumuzu, hangilerini iyileştirmemiz gerektiği göz önüne sereriz. Kendimize, yeni aksiyon planları oluşturmaya fırsat yaratırız.

Yazar:Selda YÜKSEKBAŞ

yuksekbasselda@gmail.com

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Ocak 2015 sayısında bulabilirsiniz.!

E-Satınalma Kavramı ve Faydaları

E-satınalma Kavramı ve Faydaları

Internetin yaygınlaşmasıyla birlikte insanların birbirleriyle iletişim kurma yöntemleri büyük ölçüde değişmeye başladı. Bu durum ticari işletmelerin faaliyetlerini de önemli ölçüde etkiledi. Şirketler kurumsal web sayfaları oluşturmaya, reklam faaliyetlerini İnternet üzerinden yürütmeye, online kataloglar oluşturmaya başladı.

Satınalma departmanları da e-satınalma kavramı ile İnternet sayesinde tanıştı. Kağıt üzerinde yürütülen talep – onay süreçleri, e-posta ya da faks ile yürütülen tedarikçi ilişkileri e-satınalma platformları üzerinden yürütülmeye başlandı.

E-satınalma, talepten teslimata ve faturalandırmaya kadar olan satınalma süreçlerinin online olarak yürütülebilmesine ve raporlanabilmesine imkan sağlayan bir platform olarak özetlenebilir.

Satınalma yetkilileri gün içerisinde farklı bölümlerden gelen satınalma talepleriyle ilgilenmekte, tedarikçi firmalardan teklif isteğinde bulunmakta, farklı formatlarda gönderilen teklif mektuplarını konsolide etmekte ve sipariş süreçlerini yönetmektedir. Tüm bu süreçlerin yanı sıra satınalma yetkililerinin kendi alım kategorilerindeki gelişmeleri takip etmeleri ve bu gelişmeler doğrultusunda stratejilerini belirlemeleri, yeni tedarik olanaklarını araştırmaları, tedarikçi ziyaretleri ile yerinde incelemeler yapmaları ve raporlamaları gerekmektedir.

Bu noktada e-satınalma platformları devreye giriyor. Talep – onay süreçlerinin e-satınalma platformları üzerinden yürütülmesi ile onay süreçleri kısalmakla birlikte tüm süreç takip edilebilir ve raporlanabilir hale gelmektedir. Onay veren yetkililerin önceki dönemlerde yapılan taleplere ilişkin bilgilere ulaşabilmesi ile taleplerin kontrollü bir şekilde yönetilmesi sağlanabilmektedir. Benzer şekilde talep oluşturan yetkililerin taleplerini takip edebilmeleri, malzeme planlama süreçlerinin daha etkin bir şekilde yönetilmesine imkan sağlamaktadır. Satınalma yetkililerine ihtiyaç taleplerinin doğru zamanda ve doğru şekilde ulaşması talebin siparişe dönüşmesine kadar geçen sürenin de azaltılmasına yardımcı olmaktadır.

Tedarikçi firmalar ile yürütülen bilgi ve teklif toplama süreçlerinin tek merkezden ve online olarak yürütülmesi ile tedarikçi firmalar fiyat tekliflerini hazır teklif formları üzerinden iletirken, satınalma yetkilileri de verilen teklifleri tek ekrandan görüntüleyebilmekte ve değerlendirebilmektedir. Böylece farklı formatlarda ulaşan teklif mektuplarının konsolidasyonu, mukayese tablolarının oluşturulması gibi operasyonel işlemler için zaman harcanmasına gerek kalmamakta ve yapılan işlemler standartlaştırılabilmektedir. Öte yandan tek merkezden yürütülen satınalma süreçleri izlenebilir ve raporlanabilir hale gelmektedir.

ERP Sistemlerinde E-satınalma

Birçok işletme üretim planlama, muhasebe, finans, lojistik gibi süreçlerini yürütmek için çeşitli ERP sistemleri kullanmaktadır. E-satınalma platformlarının işletmelerde kullanılan çeşitli ERP sistemleri ile entegre olabilmeleri de en önemli özelliklerinden biridir.

ERP sistemleri genellikle kapalı devre sistemler olduklarından, dışarıdan bir yetkilinin erişimine izin verilmemektedir. Bu nedenle tedarikçi ilişkilerini yürütmek için e-satınalma platformları tercih edilmektedir. Bu süreçte satınalma bölümlerinin ihtiyacına göre farklı yöntemler uygulanabilir. ERP sistemleri üzerinde oluşturulan talepler onay süreçleri tamamlandıktan sonra e-satınalma platformlarına aktarılır. Teklif toplama ve sipariş süreçleri e-satınalma platformlarında yürütülür ve yapılan değerlendirme sonucu oluşturulan sipariş bilgisi ERP sistemlerine aktarılabilir. Tedarikçi firmalar tarafından verilen tekliflerin ERP sistemlerine aktarılması da mümkün olabilmektedir.

ERP sistemleri ile e-satınalma platformları arasında kurulacak entegrasyonun teknolojik yönünün yanı sıra, sürecin modellenmesi de son derece önemlidir.

Teknoloji Tek Başına Yeterli mi?

E-satınalma platfomları yukarıda da saydığımız gibi, satınalma bölümlerine zaman tasarrufu, raporlanabilirlik, izlenebilirlik, konsolidasyon, şeffaflık gibi birçok fayda sağlamaktadır. Fakat teknolojisi ve yetenekleri ne kadar iyi olursa olsun, sistemler ancak doğru yönetildikleri zaman beklenen faydayı sağlayabilmektedir.

İşletmedeki satınalma yetkililerinin yoğun gündemleri içerisinde bu platformların operasyon desteğini vermeleri mümkün değildir. Gerek sistemin işletmenin sürecine uygun olarak tasarlanması, sistemde gerekli tanımlama ve güncellemelerin yapılması, gerekse kullanıcı desteğinin verilmesi gibi konular bu platformların beklenen faydayı sağlaması için olmazsa olmaz konulardır. Bu nedenle e-satınalma platformlarının kullanılabilmesi için SaaS (Software as a Service) modelinin tercih edilmesi en optimum yöntem olacaktır. Bu model ile şirketlerin sistem bakım, barındırma ve donanım yönetimi, bunun yanında yazılım geliştirme ve yönetme gibi ekstra masraflara katlanmalarına da gerek kalmayacaktır.

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ ŞUBAT 2014 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLEREK DAHİ İZİNSİZ KULLANIMI YASAKTIR.