Gartner Tedarik Zinciri Yöneticileri Konferansı 2018’de Öne Çıkan Trendler

Arş. Gör. Adil ÜNAL
İstanbul Üniversitesi, Tinova Bilişim Teknolojileri A.Ş. aunal@istanbul.edu.tr

Gartner Tedarik Zinciri Yöneticileri Konferansı 2018 bu yıl 14-17 Mayıs tarihlerinde Phoenix, Arizona’da gerçekleştirildi. Tedarik zincirlerinde giderek artan iş zekası, iş analitiği, yapay zeka/makine öğrenmesi ve bilişsel tedarik zinciri becerilerine olan ihtiyaç konferansın öne çıkan başlıkları arasındaydı. Bununla birlikte aşağıdaki konular da tedarik zinciri yöneticilerinin gündeminde olan diğer başlıklar olarak konferansta tartışıldı.

1- Nitelikli Tedarik Zinciri Yöneticilerine Olan Talep Yükselişte

Gartner’ın araştırmalardan sorumlu başkan yardımcısı Dana Stiffler, konuşmasında faaliyette bulundukları bölgede tedarik zinciri alanında yetkin ve AI / ML (Yapay Zeka ve Makine Öğrenmesi) konularında ileri seviyede bilgi sahibi profesyonellerin bulmanın zor olduğunu kanıtlayan istatistikleri paylaştı.

Chicago nüfusu ~ 3,600,000
– Bunlardan üretim planlama ve tahminleme bilenler ~ 5,600
– Bunlardan, gelişmiş dijital becerilere sahip olanlar (Tableau, SQL, Python) ~ 270
– Bunlardan, AI / ML becerilerine sahip olanlar ~ 35

Stiffler verdiği çarpıcı istatistikle dijital tedarik zinciri yetenekleri hunisinin ne kadar dar olduğunu göstermiş oldu. Dana, Amazon gibi önde gelen tedarik zinciri organizasyonlarının temel tedarik zinciri becerilerine ek olarak Yalın / altı sigma, SQL, proje yönetimi, R, Perl ve Python gibi yıkıcı becerileri ararken bu alanda geriden gelen şirketlerin halen öncelikli olarak ERP-Excel becerilerini ön planda tuttuğunu belirtti.


Satınalma Cep Akıllı Satınalma Asistanını aşağıdaki butonlar yardımıyla ücretsiz indirebilirsiniz. Tüm satınalma ve tedarik zinciri trendleri, Kolay teklif toplama, fırsat ve kampanyalar, tedarikçi arama, e-öğrenme, dergi ve haber içerikleri, satınalma check-up ve hediyeler uygulama içerisinde sunulmaktadır.

2 yılda 2 kat artacak

Bu çalışmayı bir kariyer sitesi üzerinden Türkiye veya dar anlamda İstanbul için gerçekleştirsek sonucun bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olacağını düşünmekteyim. Kasım 2017’de gerçekleştirdiğimiz “Tedarik Zinciri Operasyonlarında İş Zekası uygulamalarının kullanımının Tedarik Zinciri Performansına Etkisi” başlıklı akademik çalışmanın sonuçlarından hareketle, tedarik zinciri operasyonlarında geleneksel olarak ERP ve Excel kullanımı halen tüm sektörlerde baskın.

28 Mayıs’ta başvuruları başlayacak olan İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programı dijital dönüşümün gerektirdiği tüm tedarik zinciri becerilerini kazanabileceğiniz bir program. Modellemeden veri analizine, tedarik zinciri yönetiminden, kanal yönetimine tüm gereken beceriler alanında uzman akademisyenler tarafından sunuluyor. Detaylı Bilgi: www.tedarikzinciri.org)

2- Çalışan Katılımı ile Yeniliğin Teşvik Edilmesi

Unilever’den Ana Dzura, şirketinin taban seviyesinde inovasyonu teşvik etmek için “Digifund” adlı yapıyı nasıl kurduklarını anlattı. Digifund sisteminde Kuruluştaki herkes fikirlerini belirten dört dakikalık bir video gönderebilir. Sunumdan itibaren yönetim kurulunun fikri gözden geçirmesi 48 saat sürmektedir. Onaylanırsa, fikir on bin Avro’luk veya daha fazla tahsis edilen fonları almaya hak kazanmaktadır.

“Digifund” girişimlerinden bazı örnek uygulamalar aşağıda sunulmaktadır:

  • Bir perakendeci için bir kategoride rafta bulunma oranının önemli ölçüde iyileştirilmesi gerçekleştirildi.
  • Doğrudan Müşteriye (DTC=Direct to Consumer) modeliyle çalışan bir e-mağaza ürün testlerinin gerçekleştirilmesi için yayına alındı.
  • Belirli bir ürün için ambalajdaki plastik içeriğini azaltmak için bir plastik ambalaj şirketi ve bir teknoloji şirketi ile ortaklık kuruldu.
  • Çay plantasyonlarında çalışan çiftçilerin insan haklarına saygı duyulmasını sağlamak ve geçim kaynaklarını önemli ölçüde iyileştirmek ve yerel işler oluşturmak için bazı Afrika hükümetleriyle işbirliği yapıldı.

3- Dijital Süreç Prototipleri

“Digital twin”, bu yılki Gartner Tedarik Zinciri Yöneticileri konferansında konuşulan bir diğer konuydu. Herhangi bir sürecin dijital kopyası olarak tanımlanan ve aslında temelleri 2002’ye dayanan Digital Twin konsepti, IoT teknolojisinin gelişimi ile yeniden gündeme gelmiş oldu.

Bilgisayarların işlem gücü ve depolama kapasitesindeki artış, kuruluşların buluttaki tüm uçtan uca tedarik zincirlerinin dijital bir kopyasını işin tüm verileri ve bilgisi ile oluşturmasını pratik hale getirmektedir.

Bu dijital ikiz, tedarik zinciri profesyonellerinin çeşitli koşulları simüle etmelerini ve az ya da hiç gecikme olmaksızın fiziksel tedarik zincirlerinde uygulamalarını sağlamaktadır. Çevik uygulama yöntemleri, kuruluşların yeni fikirleri hızlı bir şekilde test etmesine izin veriyor.

Konferansta bu konuda söz alan çalışan teknoloji tedarikçilerinden biri, teknolojiyi kullanmadan önce altı aylık bir süreç değerlendirmesi yapmanın geçmişte kaldığını öne sürdü ve teknolojinin fikirleri prototipleyerek süreç değerlendirmesinin yapılabileceği, hızla öğrenilip gelişebileceği bir yapıya ulaştığını belirtti.

4- Doğrudan Tüketiciye (DTC=Direct to Consumer) İş Modelleri için Hazırlık

Gartner’den Simon Bailey, geleneksel şirketlerin doğrudan tüketiciye (DTC) yönelik modellere nasıl dönmesi gerektiğini katılımcılara aktardı. Geleneksel sevkiyat-nakliye sistemlerinin daha ekonomik çalışması gerektiğine vurgu yapan Bailey UBER uygulamasının iş modelinden hareketle “uberization of transport” konseptinin yakından incelenmesi gerektiğini belirtti. Detaylı Bilgi için bkz: uberization of transport, uberization of logistics, uberization of freight.

Simon, rafta bulunabilirlik (OSA=On-Shelf Availability) gibi geleneksel metriklerin çevrimiçi bulunabilirlik (OLA=Online Availability) ile güçlendirilmesi gerektiğini savundu. Büyük şirketlerin dijital girişimleri nasıl elde ettiğine dair örnekler verdi. L’Oreal’ın NYX kozmetik ürününü satın alması, Walmart’ın Jet.com’u satın alması ve Unilever’in Dollar Shave Club’ı satın alması örneklerini sıralayan Bailey, şirketlerin satın aldıkları şirketlerin DTC yeteneklerini ana şirkette nasıl uyguladıkları konusunda bilgi verdi.

5- Yeniden İşleme Olanakları ve Dairesel Ekonomi

P&G’den James McCall, şirketlerinin “dairesel ekonomiye” yatırım yaparak on yıl içinde 2 milyar dolar tasarruf edildiğini paylaştı. P&G üretim faaliyetlerinden elde edilen atığın, atık depolama tesislerine bırakılmak yerine diğer ürünlerin üretimi için hammadde olarak kullanıldığını belirterek aşağıdaki örnekleri paylaştı:

  • Şampuanlardan elde edilen yüzey aktif maddeler geri kazanılmış ve oto yıkama solüsyonuna dönüştürülmüştür.
  • Hindistan’da plastik şampuan ambalajları şu anda bina panellerine dönüştürülüyor.
  • Çin’de, Pantene’den ve Head & Shoulders’dan gelen atık su çamurundan elde edilen karışım, yerel bir şirket tarafından tuğla yapmak için hammadde olarak kullanılıyor.
  • Kadın bakım ürünlerinden elde edilen materyaller endüstriyel dökülme önleyici kumaşa dönüştürülüyor.

6- Blockchain, Bulut, Mobil ve Diğerleri

Konferansın bir diğer önemli başlığı, tedarik zinciri iş ekosistemlerinin yeniden düzenlenmesi idi. Ekosistemlerin, fiziksel malların ve teknoloji sağlayıcılarının üreticileri, nakliyecilerin ve tüccarları arasında oluşturulması ön koşul olarak öne çıktı. Bulut ve mobil teknolojiler, bu tür ekosistemleri güçlendirmek için çok önemli olduğu konferansta vurgulanan bir diğer konu idi.

Haber Kaynağı: blog.kinaxis.com, Dr. Madhav Durbha

 

Mobil ağ baz istasyonunda aktif paylaşım modeli

Türk Telekom Üst Yöneticisi Doany, fiber altyapının ortak kullanımı için “Türk usulü” yeni bir model geliştirdiklerini belirterek “Herkesin kazançlı çıktığı bu modelin sektörümüze büyük fayda getireceğine inanıyorum” dedi

Türk Telekom CEO’su Paul Doany, yaptığı açıklamada, Başbakan Binali Yıldırım ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın katıldığı törenle Sabit Elektronik Haberleşme Altyapısının Kiralanması Protokolü imzalandığını hatırlatarak, protokolle fiber altyapının ortak kullanım yolunun açıldığını söyledi.

Altyapının ortak kullanımı için “Türk usulü” yeni bir model geliştirdiklerini belirten Doany, her bir operatörün ayrı ayrı kendi ağlarını kurmalarının çok yüksek maliyet getireceğini ifade etti.

Türk Telekom’un 262 bin kilometre uzunluk ile Türkiye’nin en yaygın fiber altyapısına ve 16,8 milyonluk fiber hane kapsamasına sahip şirketi olduğunu anımsatan Doany, şöyle konuştu:

“Türk Telekom olarak bugüne kadar her konuda olduğu gibi sabit erişim altyapısının paylaşımı konusunda da sektörün ve ülkemizin menfaatleri doğrultusunda hareket ettik, ediyoruz. Sadece sabit altyapı konusunda değil, mobil altyapının paylaşımı konusunda da yalnızca kulelere odaklanan pasif paylaşım modeli yerine aktif paylaşım modellerini geliştiriyoruz. Geliştirdiğimiz bu Türk usulü paylaşım modeli ile tüm operatörler olarak hem mevcut sabit erişim altyapısını en verimli şekilde kullanacağız hem de son derece verimli bir yolla yeni altyapı yatırımlarının yapılmasını ve ülkeye kazandırılmasını sağlayacağız.”

Türkiye kazanacak

“Aslında sunduğumuz çözüm sayesinde günün sonunda Türkiye kazanmış olacak.” diyen Doany, şöyle devam etti:

“Böylece hem tüm operatörler Türk Telekom’un altyapısını kiralayabilecek, ekstra istedikleri sabit hat altyapısı için yatırım harcamasına katkıda bulunacak, mükerrer yatırımın önü kesilecek ve altyapısı eksik olan bölgelere de fiber götürülmüş olacak. Yine çok önemli bir husus da mevcut İmtiyaz ve Mobil Lisans Anlaşmaları çerçevesinde bu altyapının günün sonunda devlete ait oluyor olması. Müşterilere daha fazla genişbant seçeneğinin sunulmasına ön ayak olan bu modelle bir yandan da geleceğin altyapısı fiberin tüm ülkede yaygınlığı artacak. Herkesin kazançlı çıktığı ama en kazançlı olanın vatandaş ve devlet olduğu bu modelin sektörümüze büyük fayda getireceğine inanıyorum.”

Mobil ağ baz istasyonunda aktif paylaşım modeli

Doany, mobil altyapının paylaşımı konusuna da değinerek, bugüne kadar Vodafone Türkiye ile baz istasyonlarında aktif paylaşım modelini uyguladıklarını söyledi. Doany, “Model aslında oldukça basit. Avea ve Vodafone’un toplam 4000 paylaşımlı kulesi var. Bizden kullandıkları her kuleye karşılık bizim de onların kulesinden istifade etme hakkımız var. Artık bunu aktif paylaşım modeline evireceğiz, diğer bir ifade ile pasif kısmı yani salt kuleyi değil de bir baz istasyonunun iki operatör tarafından kullanıldığı – frekans spektrumunun, baz istasyonunun ve fiziksel alanın (kule ya da çatı) paylaşıldığı – bir modele geçeceğiz.” diye konuştu.

Baz istasyonlarının bulunduğu kulelerin paylaşımı modelinin, Türkiye’deki Mobil Lisanslama Anlaşmalarına uygun olduğuna işaret eden Doany, “Bu model ilk defa Türkiye’de kullanılacak. Zaten Türkiye’de, imtiyaz çerçevesi gereği altyapının devlete iade edilmesi sebebiyle sabit hat altyapısı konusunda bahsettiğim gibi Türk usulü bir çözüme ihtiyaç var. Dünyada kullanılan modellere baktığımızda, onlarda da bazı zorlukların ve mükerrer yatırım sıkıntılarının yaşandığını görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

“Görüntü kirliliği ortadan kalkacak”

Bilişim sektörüne ilişkin yatırımların, kamu için çok değerli olmasının yanı sıra ortak kullanım çözümleri ile görüntü kirliliğinin de ortadan kaldırılacağının altını çizen Doany, şunları kaydetti:

“Bu modelle artık binalarda daha fazla baz istasyonu görmeyeceğiz, daha az kule göreceğiz. Bu sadece Türkiye’de uygulanacak. Mevcut altyapıya rağmen yeniden bir altyapı kurmaktansa, mevcuda ek yaparak çözüm üretiyoruz. Bu da daha az kazı yapılmasını sağlıyor. Bu bayındırlık ve konfor açısından da değerli. Altyapı devletin olacak ve Türkiye kazanacak. Operatörler, daha az yatırım yaparak daha düşük maliyetlerle daha verimli sonuçlar alacaklar, daha büyük hizmetler verebilecekler. Daha kısa sürede şirketler hedeflerine ulaşmış olacak. Türkiye’nin telekomünikasyon sektöründeki dönüşümü hızlanacak, daha hızlı gelişecek.”

Blockchain Teknolojisi Küresel Ekonomide Oyunun Kurallarını Değiştirecek

Işık Üniversitesi İktisat Bölümü düzenlediği seminerle, son yıllarda hayatımıza giren kripto paralar ve bu paraların işlem gördüğü Blockchain teknolojisinin geleceğini masaya yatırdı. Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde gerçekleştirilen seminerde; herhangi bir merkezi otoriteye bağlı olmayan Blockchain teknolojisinin, yakın gelecekte küresel ekonomik sistemi yeniden şekillendirme potansiyeline sahip olduğu vurgulandı.

Varlıkları dijital dünya üzerinde başlayan ve bilgisayar ağları üzerinde işlem gören, değeri genellikle küresel kullanıcılar tarafından arz ve talep dengesi ile belirlenen ortak para birimi olan kripto paralar, gün geçtikçe hayatımızda daha çok yer almaya, hatta alternatif bir yatırım enstrümanı haline gelmeye başladı. Kripto paraların kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, bu paraların herhangi bir merkezi sisteme bağlı olmadan işlem görmesine olanak sağlayan ağ sistemi olan Blockchain teknolojisinin ismi de yine daha fazla anılır oldu.


Satınalma Cep Akıllı Satınalma Asistanını aşağıdaki butonlar yardımıyla ücretsiz indirebilirsiniz. Kolay teklif toplama, fırsat ve kampanyalar, tedarikçi arama, e-öğrenme, dergi ve haber içerikleri, satınalma check-up ve hediyeler…

2 yılda 2 kat artacak

Kripto paralar ve Blockchain teknolojisinin ortaya çıkışı, günümüzdeki etkileri ve geleceği; Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) İktisat Bölümü’nün, Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’nde düzenlediği seminerde ele alındı. Işık Üniversitesi İİBF Dekan Vekili Prof. Dr. Mehmet Kaytaz ve İİBF İktisat Bölüm Başkanı Doç. Dr. Serhat Koloğlugil’in açılış konuşmalarıyla başlayan seminere; Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Özlem İnanç, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu ve DijitalPara Teknoloji A.Ş. Kurucu Başkanı Ali Sermet Taşdöğen konuşmacı olarak katıldı.

‘İstesek de istemesek de kabul etmek zorundayız’

Seminerde ‘para’ kavramının tarihsel gelişimini ve dijital paraların ortaya çıkışını aktaran Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Özlem İnanç, Bitcoin başta olmak üzere dijital paraların işlem görmesine olanak sağlayan Blockchain teknolojisinin işleyişi hakkında bilgi verdi. Blockchain teknolojisinin iki kişi arasındaki para transferlerinin merkezi bir otoriteye ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirilmesine olanak sağladığına dikkat çeken İnanç, “Blockchain sistemi, küresel veya lokal ekonomik çalkantılardan etkilenmiyor. Bu transferlere devletler herhangi bir müdahalede bulunamıyor. Bu sebeple örneğin vergi alamıyor, transferi engelleyemiyor. Bu da devletlerin bu teknolojiyi ‘öcü’ gibi görmesine yol açıyor” dedi.

Blockchain teknolojisinin kullanıldığı alanların hızla arttığına dikkat çeken İnanç, “Yakın gelecekte tapu, sigorta, noter, evlilik ve boşanma işlemleri hatta seçim işlemleri bile bu teknolojisi üzerinden yapılabilir hale geleceği öngörülüyor. Bu sebeple dünyanın önde gelen üniversiteleri Blockchain teknolojisi ile ilgili bölümler açıyor. Yani istesek de istemesek de bu teknolojiyi kabul etmek zorundayız” diye konuştu.

‘Eski bir çağın sonuna geldik’

Blockcahin teknolojisinin bütün ekonomik sistemleri yeniden yapılandıracak bir ‘oyun değiştirici’ olduğunu vurgulayan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu ise, kripto paralar ve bunların işlem görmesine olanak sağlayan Blockchain teknolojisinin ahbap – çavuş kapitalizmine bir tepki olarak ortaya çıktığını kaydetti. Karaömerlioğlu, “Bu teknolojinin en önemli ürünü kripto para. Bugün dünyanın üzerinde Bitcoin hayaleti dolaşıyor. Bu teknoloji, bir ‘değer’i aracıyı ortadan kaldırarak bir yerden bir yere transfer edebiliyor. Dağıtık sistemle çalışan, merkezi olmayan, sahibi olmayan devasa bir networkten söz ediyoruz ve bu sistem tıkır tıkır işliyor. Üstelik oldukça güvenli” diye konuştu.

Kapitalizmi kapitalizm yapan unsurun kayıt sistemi olduğuna dikkat çeken Karaömerlioğlu, “Blockchain kayıt tutmada devrimci bir yenilik getirdi. Çünkü kayıt tutma, çok pahalı bir iş. Bu teknolojideki kayıt sistemi ise, en açık ve en şeffaf sistem. Artık devletler bile kendi kripto paralarını çıkarmaya, böylelikle ekonomilerini kur farkından ve enflasyondan korumaya çalışıyorlar. Blockchain ve kripto para iddia edildiği gibi bir ‘ponzi’ değil. Dünya tarihinde ilk defa bir para biriminin arkasında bir otorite yok ve yine dünya tarihinde ilk defa uluslar üstü bir para birimi var. Dolayısıyla eski bir çağın sonuna geldik ve yeni bir dünya geliyor” dedi.

‘Bitcoin doların balonunu patlatan bir iğne’

Blockcahin teknolojisinin işleyişi ve kripto para işlemleri hakkında bilgi veren DijitalPara Teknoloji A.Ş. Kurucu Başkanı Ali Sermet Taşdöğen ise; karşıtlarının Bitcoin’i ‘balon’ olarak nitelediğini ancak gerçekte Bitcoin’in küresel rezerv para biri olan doların balonunu patlatan bir iğne olduğunu söyledi. Ortaya çıkışından bu yana geçen 9 yılda Bitcoin ve Blockchain sistemi bir saniye bile hata vermeden çalıştığını kaydeden Taşdöğen, “Merkezi sistemler ele geçirildiğinde bütün sistemi çökertebilirsiniz. Ancak Blockchain sisteminde bu mümkün değil. Üstelik bu sisteme girilen bilgiler silinemiyor ve değiştirilemiyor. Saldırılması çok zor, savunulması en kolay sistemdir” diye konuştu. Taşdöğen seminerde, kripto para türleri ve sanal cüzdanların kullanımı hakkında da bilgi verdi.

Şekerin alternatifi kuru meyveler

Dünya nüfusunda yüzde 8’e ulaşan şeker hastalığının hızla yaygınlaşması şekere alternatif ürünlere ilgiyi arttırıyor. Şeker yerine tüketilebilecek ürünler olan çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısı bu süreçte öne çıkıyor.

Dünya genelinde 1990’yı yılların başında 732 bin ton olan çekirdeksiz kuru üzüm üretiminin günümüzde 1 milyon 277 bin ton seviyesine ulaştığını belirten Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Celep, bu artışta Türkiye’nin lokomotif görevi üstlendiğini kaydetti.


Satınalma Cep Akıllı Satınalma Asistanını aşağıdaki butonlar yardımıyla ücretsiz indirebilirsiniz. Kolay teklif toplama, fırsat ve kampanyalar, tedarikçi arama, e-öğrenme, dergi ve haber içerikleri, satınalma check-up ve hediyeler…

2 yılda 2 kat artacak

İspanya’nın Sevilla şehrinde düzenlenen Dünya Kuru ve Kabuklu Meyveler Kongresine katıldıklarını dile getiren Celep, kongre sırasında dünya genelinde yıllık ticaret hacmi 50 milyar dolara ulaşan kuru meyve sektöründe dünya genelinde yaşanan yenilikleri gözlemleme fırsatı bulduklarını anlattı.

Dünya genelinde sağlıklı gıda tüketme talebinin zirve yaptığına işaret eden Celep, “Sağlıklı gıda tüketme arzusu, kuru meyvelere ilgiyi arttırıyor. Dünyadaki talep artışını Türk kuru meyve sektörü olarak karşılamaya talibiz. Türkiye 120 ülkeye kuru meyve ihraç ediyor. Sultaniye üzüm mineral, potasyum, kalsiyum, fosfor içeriyor. Ayrıca vitamin açısından da çok zengin bir kaynak. En önemli nokta ise çekirdeksiz kuru üzümün şekerin yerine geçecek bir alternatif olması. Kek fabrikaları bisküvilerde şekeri çıkarıp kuru üzüm kullanabilirler” diye konuştu.

Okul üzümü projesi ile iç tüketim arttı

Türkiye’de okul çağındaki çocuklara yıllık 6 bin ton kuru üzüm dağıtıldığını hatırlatan Celep, şöyle devam etti; “Türkiye’de iç tüketim çok az. Kuru üzüm tüketimini bir sosyal sorumluluk projesi ile arttırmaya çalışıyoruz. Okullarda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kuru üzüm dağıtılıyor. Bu proje öncesinde Türkiye’de ortalama tüketim 250 gr iken şimdi 400 gr oldu. Şu an 35.000 okulda yaklaşık 6000 ton üzüm dağıtılıyor, bunu 9000 tona çıkarmayı hedefliyoruz.”

Kuru Meyve Sektörünün TMO ile işbirliği artarak devam edecek

Kongre sırasında Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş ve Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu ile bir araya geldikleri bilgisini veren Celep, sözlerini şöyle tamamladı; “Geçtiğimiz yıl TMO’nun sınırlı miktarda da olsa piyasadan kuru üzüm alımı sektöre pozitif yönde etki yaptı. Aynı rolü önümüzdeki yıl da bekliyoruz, bunun için sektör olarak temas ve görüşmelerimiz devam ediyor. TMO’nun Piyasa regülasyonu ve lisanslı depoculuk sistemine katkılarını önümüzdeki dönemde başta kayısı olmak üzere diğer ürünlerimizde de bekliyoruz.”

Hazine arazilerine incir, ceviz ve badem dikilsin

Türkiye Kuru Meyve Sektör Kurulu Başkanı Osman Öz ise; Türkiye’nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu kuru incire dünya genelinde talep artışı olduğunu, Türkiye’de üretimin müsait olduğu bölgelerde yatırımcı ve üreticilere hazine arazisi, 2b ve bozuk orman arazileri ve daha fazla fidan tahsisi yapılmasını istedi. Öz, aynı şekilde ceviz ve badem üretilebilecek bölgelerde ceviz ve badem üretimini arttırmak için yatırımcı ve üreticilere hazine arazisi, 2b ve bozuk orman arazileri ve daha fazla fidan tahsisi yapılmasını istedi.

Türkiye’de yıllık üretilen 70 bin ton civarındaki kuru incirin dünyada alıcısının olduğuna işaret eden Öz, “Türkiye 100 bin ton kuru incir üretse de dünya genelinde pazarlayabilecek potansiyele sahip. Bu fırsatı değerlendirmeliyiz” dedi.

Cevizin anavatanının Türkiye olmasına rağmen, üretimde Çin’in birinci sırada olduğunu, Amerika Birleşik Devletleri’nin son 10-15 yılda badem üretimini ve ihracatını 2 kata yakın artırdığını dile getiren Öz, “Badem ve cevizde dünya genelinde talep artıyor. Badem ve cevizin dünya ticaretindeki payları giderek yükseliyor. Hem iç talebe, hem de ihracat taleplerine cevap verebilmemiz için Türkiye’de üretimi arttırmamız şart. Biz son 10-15 yıldaki yeni dikimlere rağmen bu ürünlerde maalesef hala net ithalatçı durumundayız. Son 6 yılda ceviz ithalatına 600 milyon dolar dövizimizi verdik. Ülkemizde üretimin müsait olduğu bölgelerde yatırımcı ve üreticilere hazine arazisi, 2b ve bozuk orman arazileri ve daha fazla fidan tahsisi yapılmalı. İçinde bulunduğumuz döviz darboğazından kurtuluş yollarından birisi de bu tür ürünlerin dikim ve üretimini artırmaktan geçiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

İspanya’nın Sevilla şehrinde düzenlenen Dünya Kuru ve Kabuklu Meyveler Kongresine; Türkiye’den Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Celep, Türkiye Kuru Meyve Sektör Kurulu Başkanı Osman Öz, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Üyeleri Ahmet Bilge Göksan ve Eli Alharal’ın aralarında bulunduğu 90 kişi katıldı.

İTO fuar katılımında döviz kurunu sabitledi

İstanbul Ticaret Odası (İTO), iş dünyasına yeni pazar ve işbirliği fırsatları sunan küresel fuarlara katılımda doları 4 TL, Euro’yu da 4.8 TL’den sabitledi.

İTO, yıl sonuna kadar girişimcileri ABD’den Çin’e, Hindistan’dan Arjantin’e kadar dünyanın dört bir yanında 14 ayrı fuarla tanıştırmayı planlıyor. Firmalar, İTO’nun milli katılımını düzenlediği ya da sektörel ticaret heyetleri organize ettiği fuarlarda stant açıp, ürünlerini tanıtabiliyorlar.

İTO’nun hazırlıklarını sürdürdüğü bu fuarlar arasında ASD Market Week 2018, MWC Mobile World Congress Americas, SIAL Food India, Frankfurt Kitap Fuarı, MIPCOM 2018, 124. Canton Fuarı 1.Faz, SIAL Gıda ve İçecek Fuarı, 124. Canton Fuarı 3.Faz, Canton Fuarı, AUTOMECHANIKA Buenos Aires, DISCOP 2018, SIAL Interfood 2018, BAUMA China 2018, ATF Asia TV Forum & Market, SIAL Middle East 2018 bulunuyor.


Satınalma Cep Akıllı Satınalma Asistanını aşağıdaki butonlar yardımıyla ücretsiz indirebilirsiniz. Kolay teklif toplama, fırsat ve kampanyalar, tedarikçi arama, e-öğrenme, dergi ve haber içerikleri, satınalma check-up ve hediyeler…

2 yılda 2 kat artacak

İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, fuar katılımlarında döviz kurunu sabitleme kararı için, “İhracatçımız bir ay sonra katılacağı fuarda ne kadar ödeyeceğini bilerek, üretime daha fazla ağırlık verecektir” dedi.

Avdagiç, şunları söyledi: “Daha önce Merkez’in faiz artışı adımının kesinlikle yalnız bırakılmaması gerektiğini söyleyip, TL’yi korumanın milli bir görev olduğuna işaret etmiştik. Özellikle Merkez Bankası’nın ihracat reeskont kredi ödemelerinde döviz kurunu sabitlemesini de destekleyecek yeni bir karar aldık. İTO Yönetim Kurulu olarak, ekonomimize duyduğumuz güveni reel sektörümüze yansıtarak, firmalarımızın küresel fuarlara İTO ile katılımlarında döviz kurunu sabitledik. İnanıyoruz ki uluslararası platformlarda ürünlerini tanıtmak isteyen firmalarımız, bu sayede yeni bir imkan elde etmiş olacaklar.”

İTO’nun 2018 yılı fuarları

Fuar Yer Tarih Konu
ASD MARKET WEEK 2018 Las Vegas, ABD 29 Temmuz-1 Ağustos 2018 Perakende Ürünler
MWC Mobile World Congress Americas Los Angeles, ABD 12-14 Eylül 2018 Mobil Teknolojiler
SIAL Food India Yeni Delhi, Hindistan 16-18 Eylül 2018 Gıda, İçecek, Gıda Ekipmanları
Frankfurt Kitap Fuarı Frankfurt, Almanya 10-14 Ekim 2018 Kitap
MIPCOM 2018 Cannes, Fransa 15-18 Ekim 2018 Dizi Film, İçerik, TV, Yapım
124. Canton Fuarı 1.Faz Guanco, Çin Halk Cumhuriyeti 15-19 Ekim 2018 Genel Ticaret
SIAL Uluslararası Gıda ve İçecek Fuarı Paris, Fransa 21-25 Ekim 2018 Gıda
124. Canton Fuarı 3.Faz Guanco, Çin Halk Cumhuriyeti 31 Ekim-4 Kasım 2018 Genel Ticaret
AUTOMECHANIKA Buenos Aires Buenos Aires, Arjantin 7-10 Kasım 2018 Otomotiv Sanayi ve Yedek Parça
DISCOP 2018 Johannesburg, Güney Afrika 14-16 Kasım 2018 Dizi Film, İçerik, TV, Yapım
SIAL Interfood 2018 Jakarta, Endonezya 21-24 Kasım 2018 Gıda, İçecek, Gıda Ekipmanları
BAUMA China 2018 Şanhay, Çin Halk Cumhuriyeti 27-30 Kasım 2018 İnşaat Makina Aksamları, Maden ve Yapı Malzemeleri Makinaları
ATF Asia TV Forum & Market Singapur 4-7 Aralık 2018 Dizi Film, İçerik, TV, Yapım
SIAL Middle East 2018 Abu Dabi, BAE 10-12 Aralık 2018 Gıda, İçecek ve Ekipmanları

Teknolojinin Kirlettiğini Teknoloji Temizleyecek

Hızla artan nüfus artışı, sanayileşme ve şehirleşme gerek yer altı gerekse yer üstü kaynaklarının kirliliğini hızla arttırıyor. Çevre kirliliğinin en büyük sebepleri arasında her geçen gün gelişen teknolojik gelişmeler de gösteriliyor. Teknolojinin kirlettiğini yine teknolojinin temizleyeceğini belirten IFAT Eurasia Proje Müdürü Namık Sarıgöl, “ Çevre sorunları dünya genelinde öncelik kazanmış durumda. Artık çok sayıda şirket atık yönetimi çözümleri arayışında ve çevre teknolojileri kullanımına çok daha fazla ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden çevre teknolojileri hızla büyüyen bir sektör” dedi.

Günümüzün en büyük sorunlarından biri olan çevre kirliliği ile ilgili yapılan araştırmalara göre dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin yüzde 50’si son 35 yılda meydana geldi. Birçok nedene bağlı gelişen kirliliğe karşı en önemli çözüm çevre teknolojilerinden geçiyor ve çevre teknolojileri büyüme ivmesi en yüksek sektörler arasındagösteriliyor. Sektörün önemine değinen IFAT Eurasia Proje Müdürü Namık Sarıgöl, “Geçmişte sadece devlet politikalarının sürüklediği sektör, özellikle gelişmiş ülkelerde gün geçtikçe gerek vatandaş gerekse kullanıcı olarak bireylerin tercihleri ve yönlendirmeleri ile güç kazanmakta. Kullanılan ham maddeden başlayarak üretim yöntemleri ile devam eden ve atık yönetimi aşamalarını da kapsayan tüm süreç içinde sistemi en az zorlayan ürün ve firmaların kamuoyunda tercih edilme oranı artış göstermekte. Çevre teknolojileri sektörü tüm alt branşları ile geleceğin en önemli sektörleri arasında“ ifadelerinde bulundu.


Satınalma Cep Akıllı Satınalma Asistanını aşağıdaki butonlar yardımıyla ücretsiz indirebilirsiniz. Kolay teklif toplama, fırsat ve kampanyalar, tedarikçi arama, e-öğrenme, dergi ve haber içerikleri, satınalma check-up ve hediyeler…

2 yılda 2 kat artacak

Avrasya’nın En Büyük Çevre Teknolojileri Fuarı İstanbul’da

MMI Eurasia’nın 2 yılda bir Türkiye’de düzenlediği IFAT Eurasia fuarının, çevre teknolojileri sektörüne öncülük ettiğini söyleyen Sarıgöl, 28-30 Mart 2019 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde(IFM) düzenlenecek fuarın, artan sanayileşme ve şehirleşme sonucunda ortaya çıkan sorunları çözüme kavuşturmayı amaçladığını belirtti. Yerli ve yabancı tüm sektör paydaşlarının buluştuğu organizasyonda 2017 yılında 18 ülkeden 412 katılımcı yer aldı. Fuar, 1021’i uluslararası olmak üzere toplam 63 ülkeden 11 bin 326 ziyaretçi ağırladı.

Her Yol “IoT”ye Çıkıyor

Teknoser, Nesnelerin İnterneti’nin (IoT) kullanım alanlarına ve kurumlar için önemine dikkat çekiyor. Nesnelerin İnterneti (IoT), perakendeden lojistiğe, inşaattan tekstile tüm sektörler için geleceğin trendlerini belirliyor.

Teknolojide yaşanan baş döndürücü değişimlerin şirketler üzerindeki etkileri her geçen gün artıyor. Nesnelerin İnterneti yani IoT çözümlerin kullanım alanındaki artış ve büyük veri analizleri şirketlerin rekabet gücünü etkiliyor. Teknolojide ilklerin yaratıcısı Hitay Holding bünyesinde sistem entegrasyon alanında faaliyet gösteren Teknoser, bu yeni rekabet alanında geride kalmak istemeyen firmalara özel çözümler sunuyor.


Satınalma Cep Akıllı Satınalma Asistanını aşağıdaki butonlar yardımıyla ücretsiz indirebilirsiniz. Kolay teklif toplama, fırsat ve kampanyalar, tedarikçi arama, e-öğrenme, dergi ve haber içerikleri, satınalma check-up ve hediyeler…

2 yılda 2 kat artacak

Nesnelerin İnterneti’nin kullanımındaki artışa dikkat çeken Teknoser Network ve Güvenlik Çözümleri Müdürü Aytaç Karameşeoğlu, Gartner tarafından yapılan araştırmaya göre; 2018 sonunda birbirlerine bağlı cihazların sayısının 11,1 milyar olmasının öngörüldüğünü, 2020 yılında ise bu rakamın 20,4 milyara çıkmasının beklendiğini ifade etti. 2 yıl gibi kısa sürede yaşanan yaklaşık 2 katı oranındaki bu büyük artışı öngörerek, pozisyon alan firmaların kazanacağını kaydeden Aytaç Karameşeoğlu, bu teknolojilerin bireylerin hayatını kolaylaştırırken; firmaların da iş süreçlerini hızlandırdığını ve kontrol mekanizmasını arttıran bir çözüm olduğunu söyledi.

Günümüzün vazgeçilmezleri: Nesnelerin İnterneti, Big Data, Blockchain

Geleceğin teknolojilerini yakalama imkanı tanıyan Teknoser, Nesnelerin İnterneti uygulamalarıyla, kurumlara özel çözümler sunuyor. Nesnelerin İnterneti’nin günlük hayatımızın önemli bir parçası olduğunu ve Big Data ve Blockchain teknolojilerinin de hızla yükselişe geçtiğini belirten Aytaç Karameşeoğlu “Teknoser olarak, müşterilerimizi dijitalleşen dünyanın standartlarıyla buluşturuyor, bilgi birikimimizi ve tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Müşterilerimizin projelerinin her anında yanlarında yer alıyor, tüm süreçlerine destek oluyoruz. Müşterilerimize özel çözümler sunmak için Nesnelerin İnterneti’nden ve gerek duyulduğunda da Big Data çözümlerinden yararlanıyoruz” dedi ve farklı sektörlerdeki IoT kullanımları hakkında bilgi verdi:

  •  
  • Taşıtlar: Araçların içerisine konumlandırılan takip cihazları IoT kullanımına güzel bir örnek olarak dikkat çekiyor. Bu takip cihazları sayesinde araçların mekanik aksam verilerini inceleyerek gerek araç sahiplerine gerekse sigorta şirketlerine kıymetli datalar sunuluyor. Örneğin; lastik havasının düzeyi veya fren balatasının güncel durumu gibi. Nesnelerin İnterneti, araç sahibinin aracını kullanma şekli hakkında verilere ulaşıp, sigorta şirketinin sigorta yenilemesi esnasında fiyat arttırılması veya azaltılması gibi önemli verilere ulaşmasını kolaylaştırıyor.
  •  
  • Marketler: Marketler, tekstil firmaları, benzin istasyonları gibi çoklu lokasyonda hizmet veren kurumlar, merkezi yönetim stratejisini yine Nesnelerin İnterneti ile geliştiriyor. Bir market içerisindeki ısıtma ve soğutma gibi enerji tüketimi yapan ekipmanların çalışma esnasındaki verileri kolayca incelenebiliyor.
  •  
  • Tekstil: Tekstil firmalarının mağazalarında müşteri memnuniyetini arttırabilmek için kullanılan teknoloji yine Nesnelerin İnterneti. Mağaza tasarım ve ürün yerleştirmelerinin müşterilerin gezmesini kolaylaştırıcı veya sirkülasyonu hızlandırıcı şekilde baştan düzenlenmesine imkan tanıyor.
  •  
  • Akıllı binalar: IoT teknolojisi ile ev içerisindeki su, elektrik, ısıtma veya soğutma gibi elektrik ihtiyacı duyan tüm mekanik aksamın, uzaktan veya yerinde programlanabilmesini ve yönetilebilmesini sağlıyor.
  •  
  • İnşaat: İnşaat sektöründe ise en önemli maliyet kalemini, kullanılan ekipmanlar oluşturuyor. Nesnelerin İnterneti, tüm ekipmanın izlenmesi ve arızaların önceden anlaşılmasına imkan tanıyor. Nesnelerin İnterneti’ne bunların dışında finans, sağlık, eğitim, lojistik gibi birçok sektörde faaliyet gösteren kuruma çözüm sunuyor.

KPMG 2018 CEO Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı

İş dünyasında büyüme sancıları

KPMG’nin aralarında Türkiye’nin de olduğu 51 ülkede 1300 iş lideriyle yaptığı 2018 CEO Araştırması, geçen yıl ‘Yık ve büyü’ diyen CEO’ların büyümedeki ısrarını ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarına göre, CEO’lar küresel ekonomide giderek yaygınlaşan korumacı ve popülist anlayışı büyümenin bir numaralı tehdidi olarak görüyor. Önümüzdeki üç yıl boyunca stratejik ortaklıkların büyümeyi yöneteceğine inanıyor.

KPMG’nin CEO Araştırması, iş liderlerinin 2018 ajandasına ışık tuttu. Jeopolitik dalgalanmalara, demografik değişimlere ve siber sorunlara rağmen CEO’lar büyümenin devam edeceğine inanıyor. CEO’ların büyüme konusunda mücadele ettiği engeller şöyle sıralanıyor:

  • Siber suç: CEO’ların yüzde 49’u siber saldırıya uğramanın kaçınılmaz olduğu görüşünde. Bunun bir ‘olasılık’ değil ‘zamanlama’ problemi olduğunu belirtiyorlar. Geçen yıl büyümeyi engelleyen riskler sıralamasında 5’inci olan siber güvenlik bu yıl 2’nci sırada.
  • Jeopolitik riskler: Hızla değişen jeopolitik ortam yönetim kurullarını zorluyor. Küresel ekonomide giderek yayılan ülkesellik, büyümenin bir numaralı tehdidi olarak görülüyor.
  • Nesil değişimi: CEO’ların yüzde 38’i Y kuşağının beklentilerini karşılamak için şirketlerini yeniden konumlandırmaları gerektiğini düşünüyor.
  • Değişen müşteri beklentileri: Bu çağın sihirli sözcüğü olan ‘kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi’ konusunda müşteri beklentilerinin üzerine çıktıklarını söyleyen CEO’ların oranı yalnızca yüzde 23.

Yapay zeka yeni iş alanları yaratacak

Araştırma, CEO’ların dijital dönüşümü daha önce olmadığı kadar sahiplendiğini gösteriyor.  Araştırmadan çıkan dijital dönüşümle ilgili bazı başlıklar şöyle:

  • Radikal bir dönüşüme öncülük etmeye hazır olan CEO oranı yüzde 71…
  • Yüzde 59’u müşteri verilerini korumayı kişisel sorumluluğu olarak görüyor.
  • CEO’ların yüzde 62’si yapay zekanın, yok ettiğinden daha fazla iş yaratmasını bekliyor. Yüzde 38’i ise tam aksini savunuyor.
  • CEO’ların yüzde 51’ine göre şirketlerin yönetim kurulları, dijital dönüşümle ilgili yatırımın geri dönüşü konusunda makul olmayan bir beklentiye sahip.
  • CEO’ların yüzde 59’u iş dünyasının en değerli yetkinliğini ‘çeviklik’ olarak tanımlıyor.
  • CEO’ların yüzde 67’si geçtiğimiz 3 yıl içinde aldıkları stratejik kararlarda verilere dayalı içgörülerden çok kendi sezgilerine güvendiğini söylüyor.

CEO’nun gündemi inorganik büyüme

2018 CEO Araştırması büyüme stratejileri hakkında da ipuçları veriyor. Stratejik ortaklıklar CEO’lar için kritik bir gündem maddesi:

  • CEO’ların yüzde 33’ü, önümüzdeki üç yıl boyunca büyümeyi stratejik ortaklıkların yöneteceğini söylüyor.
  • Büyümenin organik yollarla sağlanacağına inananların oranı yüzde 28. Birleşme ve satın alma diyenler ise yüzde 16’da kalıyor.
  • Bununla birlikte CEO’ların yüzde 27’si gelecekteki üç yılda yüksek birleşme ve satın alma iştahına sahip olduğunu, yüzde 51’i ise ılımlı baktığını ifade ediyor.
  • CEO’ların yüzde 70’ine göre coğrafi genişleme için öncelikli hedef gelişmekte olan pazarlar. Çoğunluğun hedefindeki bölge ise Orta ve Güney Amerika. CEO’ların yüzde 28’i ise gelişmiş bölgelere öncelik verme kararında.

 

Galatasaray hem seyirci hem Passolig Kart sayısında lider

2017-2018 futbol sezonunu Spor Toto Süper Lig şampiyonu olarak tamamlayan Galatasaray, sadece sahada değil tribünlerdeki desteği ve seyirci sayısı ile de ligin zirvesine oturdu. 2017-2018 futbol sezonu sonunda 3,8 milyonu geride bırakan Passolig Kart Ligi’nde ilk sırada yer alan takım 744 bin 831 kart adediyle Galatasaray oldu. Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu’ndaki iç saha maçlarını 40 bin 778 seyirci ortalaması ile oynayan Galatasaray, seyirci sayısı ile de rakiplerini geride bıraktı.

Rakamlarla şampiyon Galatasaray’ın 2017-2018 futbol sezonu:

  • Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena, şampiyonluk kutlaması ve bütün resmi maçlar dahil bu sezon 829 bin 521 sporsevere kapılarını açarak ‘Ligin en fazla seyirciye ev sahipliği yapan stadyumu’ oldu.
  • Sadece lig maçlarını stadyumda 693 bin 221 kişi seyretti.
  • Sarı kırmızılı ekip, 40 bin 778 seyirci ortalaması ile ‘Ligin en fazla seyirci ortalamalı kulübü’ oldu. Galatasaray’ı 29 bin 562 seyirci ortalaması ile Beşiktaş, 29 bin 035 ortalama ile Fenerbahçe takip etti.
  • Geçtiğimiz sezon 18 bin 865 olan seyirci ortalamasını yüzde 116 oranında artırarak 40 bin 778’e ulaştıran Galatasaray, dört büyükler içerisinde ‘Seyirci ortalamasını en fazla artıran takım’ oldu.
  • Galatasaray, 28 bin 896 kombineli taraftarıyla ‘Ligin en fazla kombine satan kulübü’ unvanını elde etti.
  • Sadece Süper Lig maçları için 220 binin üzerinde bilet satışı gerçekleştiren Galatasaray’ın biletlerinin yüzde 81’i www.passo.com.tr web sitesinden ve Passo Mobil Uygulaması üzerinden satın alındı.
  • Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena Stadyumu’ndaki en az ve en fazla seyircili maçlar;
  • En fazla seyircili maç: 49 bin 568 seyirci sayısı ile ligin 9. haftasındaki Fenerbahçe derbisi
  • En az seyircili maç: 30 bin 471 seyirci sayısı ile ligin 15.haftadaki Teleset Mobilya Akhisarspor maçı
  • Galatasaray’ın bu sezon bilet başına ortalama geliri en fazla olan maçı, 414 TL ile Beşiktaş derbisi oldu.
  • Bugüne kadar 1,9 milyon kişinin download ettiği Passo Mobil Uygulaması’nı en fazla kullanan taraftarlar Galatasaray taraftarları oldu. Sezon boyunca sarı kırmızılı taraftarların yüzde 15’i maçlara cep telefonlarıyla giriş yaptı.
  • Kombinesi veya maç bileti olan taraftarlar sezon boyunca 197 bin 567 kez bilet transferi gerçekleştirdiler.
  • Sezon boyunca 76 taraftar Galatasaray’ın iç sahada oynadığı toplam 22 maçın hepsine giriş yaptı.

Bu zararlı yazılım DNS ele geçirme saldırılarıyla tüm dünyayı hedef alıyor

Kaspersky Lab araştırmacıları, 16 Nisan tarihinde, DNS ele geçirme yöntemiyle Asya’daki akıllı telefonları hedef alan yeni bir Android zararlı yazılımını keşfetmişti. Dört hafta içinde hızla gelişmeye devam eden tehdit şimdi hedefine Avrupa ve Orta Doğu bölgelerini de aldı. Saldırılara iOS cihazlarına yönelik kimlik avı ve PC kripto madenciliği de eklendi. Roaming Mantis adı verilen bu saldırı grubu aslen kullanıcı bilgilerini ele geçirmek için tasarlandı. Saldırganlar ele geçirdikleri kimlik bilgileriyle cihazların tüm kontrolünü ele alıyor. Araştırmacılar, saldırıların arkasında maddi gelir elde etmeyi amaçlayan ve Korece veya Çince konuşan bir siber suçlu grubunun olduğuna inanıyor.

Saldırı yöntemi

Kaspersky Lab’in elde ettiği bilgiler, Roaming Mantis’in arkasındaki saldırganların zayıf router’ları ele geçirmeyi hedeflediğini ve zararlı yazılımı bu router’ların DNS ayarlarını ele geçirerek yaydıklarını gösteriyor. Oldukça basit olan bu yöntem aynı zamanda bir o kadar da etkili. Router’ların nasıl ele geçirildiği ise henüz tam olarak bilinmiyor. DNS ele geçirildikten sonra, kullanıcılar herhangi bir websitesine girmeye çalıştığında saldırganların sunucularındaki sahte içerikleri gösteren, gerçek görünümlü URL’lere yönlendiriliyor. Bu sitelerde, “İnternette gezinme deneyiminizi iyileştirmek için Chrome’un en son sürümünü indirin.” şeklinde bir talep yer alıyor. Bağlantıya tıklandığında ‘facebook.apk’ veya ‘chrome.apk’ adlı bir Truva Atı kurulmaya başlıyor. Bu zararlı yazılımda saldırganların Android için açtığı arka kapı bulunuyor.

Roaming Mantis zararlı yazılımı cihazın “root” erişiminin açık olup olmadığını kontrol ederek kullanıcının yaptığı tüm iletişim ve gezinti faaliyetleri hakkında bildirim almayı talep ediyor.Yazılım ayrıca iki faktörlü kimlik doğrulama için kimlik bilgileri gibi birçok veriyi toplayabiliyor. Bu konuya gösterilen ilgi ve zararlı kodun Güney Kore’de popüler olan mobil bankacılık ve oyun uygulamalarına yönelik referanslar içermesi, saldırıların maddi gelir amacıyla düzenlenmiş olabileceğini gösteriyor.

Hedef bölge ve özellikler genişledi

Kaspersky Lab’in yaptığı ilk araştırmalarda yaklaşık 150 hedef ortaya çıkarıldı. Bunların büyük bir kısmı Güney Kore, Bangladeş ve Japonya’daydı. Araştırmalarda ayrıca saldırganların komut ve kontrol (C2) sunucularına her gün binlerce bağlantı geldiği de belirlendi. Bu da çok daha geniş kapsamlı bir saldırıya işaret ediyor. Zararlı yazılım Korece, basitleştirilmiş Çince, Japonca ve İngilizce dillerine destek veriyordu.

Saldırı hedefinin genişlemesiyle aralarında Lehçe, Almanca, Arapça, Bulgarca ve Rusça’nın da yer aldığı toplam 27 dile destek verilmeye başlandı.Saldırganlar ayrıca, zararlı yazılım bir iOS cihazı ile karşılaştığında kullanıcıyı Apple temalı kimlik avı sayfalarına yönlendiren bir özellik de ekledi. Saldırılara eklenen en son özellik ise bilgisayarlarda kripto madencilik yapabilen bir zararlı site oldu. Kaspersky Lab’in gözlemlerine göre daha geniş kapsama sahip olan en az bir adet saldırı dalgası düzenlendi. Birkaç gün içinde 100’den fazla Kaspersky Lab müşterisinin hedef alındığı belirlendi.

Kaspersky Lab Japonya Güvenlik Araştırmacısı Suguru Ishimaru, “Roaming Mantis’i Nisan ayında ilk kez raporladığımızda, saldırının etkin ve hızla değişen bir yapıda olduğunu belirtmiştik. Yeni kanıtlar hedef bölgeler arasına Avrupa, Orta Doğu ve daha fazlasının girdiğini gösteriyor. Saldırganların maddi gelir elde etmeyi amaçlayan siber suçlular olduğuna inanıyoruz. Bunların Çince veya Korece konuşan kişiler olduğuna dair bazı ipuçları da bulduk. Ardındaki motivasyon büyük olduğundan, saldırıların yakın zaman içinde azalacağını düşünmüyoruz. Router’lara zararlı yazılım bulaştırılması ve DNS’lerin ele geçirilmesi, sağlam cihaz koruma çözümlerine ve güvenli bağlantılara duyulan ihtiyacı gösteriyor.” dedi.

Kaspersky Lab ürünleri Roaming Mantis tehdidini ‘Trojan-Banker.AndroidOS.Wroba’ adıyla tespit ediyor.

İnternet bağlantınıza bu zararlı yazılımın bulaşmasını engellemeniz için Kaspersky Lab şunları tavsiye ediyor:

  • Router’ınızın kullanıcı kılavuzuna bakarak ve destek için internet servis sağlayıcınızla iletişime geçerek DNS ayarlarınızın değiştirilmediğini kontrol edin.
  • Router’ın web yönetici arayüzünün varsayılan kullanıcı adı ve parolasını değiştirin. Router’ınızın yazılımını resmi kaynağından düzenli bir şekilde güncelleyin.
  • Üçüncü taraf kaynaklardan router yazılımı asla kurmayın. Android cihazlarınız için üçüncü taraf kaynaklar kullanmaktan kaçının.
  • Websitelerinin gerçek olup olmadığını anlamak için tarayıcınızı ve adresi her zaman kontrol edin. Veri girilmesi istendiğinde https gibi işaretler arayın.
  • Cihazlarınızı bu ve bunun gibi tehditlere karşı korumak için Kaspersky Internet Security for Android gibi bir mobil güvenlik çözümü kullanın.

Roaming Mantis hakkında daha fazla teknik bilgi için lütfen Securelist adresindeki blog yazısını okuyabilirsiniz.