KOLEKSİYON MOBİLYA Avrupa’da Büyümeye Devam Ediyor!

Türkiye’de ve dünyada tasarımlarıyla binlerce insana ulaşan Koleksiyon, mağazalarına bir yenisini daha ekledi. Koleksiyon, yeni açılan Almanya – Düsseldorf’taki mağazasıyla eğitimden finansa, ofisten ortak alanlara yönelik çok çeşitli tasarım çözümleri sunacak. Koleksiyon, Düsseldorf mağazasını Avrupa’nın merkez noktası olarak konumluyor.

Deneyimlerle değer kazanan ve kişiselleşen yaşam alanları için tasarımlar sunan Koleksiyon, yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Yurt içi yatırımlarının yanı sıra; yakın zamanda Amerika ve İngiltere gibi önemli coğrafyalarda yaptığı yurt dışı faaliyetleriyle dikkat çeken Koleksiyon, Almanya Düsseldorf’taki Medienhafen’de bulunan mağazasını açtı. 800 m2 alanda finanstan eğitime, ofislerden kamu alanlarına uzanan farklı sektör ve mekanlara yönelik tasarım çözümleri sunulan yeni mağaza, Koleksiyon’un Avrupa’daki ticari ve marka faaliyetlerinin geliştirileceği yeni merkez noktası olacak.

Açılışa Türkiye’den gelen isimler arasında mimarlar Gürhan Bakırküre, Atilla Kuzu ve Levent Çırpıcı yer alırken; Almanya’nın iş, mimarlık ve medya çevresinden önemli isimlerde ağırlandı.

Açılışta, 25 Ülkede 12 Bini Aşkın Mimara Ulaşan Konferans Büyük ilgi Gördü

Mağazanın açılış gecesinde, Koleksiyon Tasarım ve Marka Direktörü Koray Malhan’ın bugüne kadar 25 ülkede 12 bini aşkın mimara ulaşan “Design & Pathos” isimli konferansı da beğeni topladı. Konferansta “Biz neyi, neden ve nasıl üretiyoruz? Ürettiklerimizin çevreyle etkileşimi nasıl gerçekleşiyor?” gibi soruların önemine değinen Malhan, “Fonksiyonellik ve insanın yaşayış, iş yapış biçimlerini, etkileşimlerini sorgulamak üzerine düşünmeliyiz. Bu, sadece mobilya yaparak mümkün değil. Bu yüzden sadece tasarım disiplinini değil, tasarımın farklı disiplinlerle olan etkileşimini, disiplinlerarası diyaloglarını da incelemek lazım. Bu konferans, aslında müzik, semiyoloji, dil bilimi ve mimari teorileri birlikte inceleyip insan aklının yolculuğunu, neresinde olduğumuzu ve tasarımın buradaki duruşunu ele alıyor. Bu diyalogların altını çizdiği önemli bir konu da, modernizmle birlikte hayatımıza giren izleyicinin de işin içine girmesi. Bir eser ortaya çıkınca kapalı kalmıyor, bakan da izleyen de işin içine katılabiliyor. Müzikte, resimde artık birçok sanatta böyle.” dedi. 2017’nin yeni ofis tasarımı konsepti olan Self-Organised Workplace / Kendini Kurgulayan Çalışma Alanı’nın da bu anlayış çerçevesinde katılıma açık öneriler sunmak üzere şekillendiğini belirten Malhan, “Yeni ofis tasarımlarımız çalışma alanları ve kurgularındaki esnekliklerin geldiği noktaları, tasarımın farklı sanat disiplinleriyle olan etkileşimini birey, zaman ve mekan düzleminde irdeliyor. Yeni konseptimizle çalışma ortamlarının kurgusunu bir dekorasyon unsuru olmanın ötesine taşıyıp; bir çağı anlama gayreti olarak değerlendirmek, alışılmışın dışında sorular sormak ve disiplinler arası yeni diyaloglar başlatmayı hedefliyoruz.” dedi.

Koleksiyon son 5 yılda yüzde 20 büyüdü

Koleksiyon Yönetim Kurulu Başkanı Doruk Malhan, yeni bir mağaza açmanın kendilerini heyecanlandırdığını belirterek hedefleri hakkında şunları söyledi: “Kurulduğumuz 70’li yılların başından bu yana sürekli kendini yenileyen ve gelişim eğilimini sürdüren bir marka olduk. Şu anda yurt içinde 12, yurt dışında ise 32 noktada operasyonlarımızı yürütüyoruz. Yurt dışındaki büyümemiz hızla devam ediyor ve yeni açılan Düsseldorf mağazamız bunun göstergelerinden biri. Son beş yılda yüzde 20 oranında büyüdük. 2016 yılını ise 150 milyon TL ciro ile tamamladık. Bugün burada, Avrupa merkezimiz olarak konumlandırdığımız Düsseldorf mağazamızın açılışı için bulunuyoruz. Mağazamız bizim için başta Almanya olmak üzere Fransa, Hollanda ve Polonya gibi Avrupa’nın diğer ülkelerindeki bağlantılarımızı, iş diyaloglarımızı ve müşterilerimizin beklentilerini yöneteceğimiz bir hizmet noktası oldu. Bununla birlikte Almanya mağazamızı sadece bir ihracat noktası olarak değerlendirmiyoruz; Avrupa’da kurumsal yapısı ve organizasyonu olan, gelecekteki gündeminde üretim yatırımlarının da yer aldığı bir potansiyele sahip. Almanya’daki mevcudiyetimizin sadece ticari değil, büyük ölçüde bir marka yatırımı olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa pazarında mimarlarla diyalog kurmak ve bu alanda hizmet sunmak bizim için oldukça önemli. Koleksiyon olarak çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.”

Koleksiyon’dan Düsseldorf’’un Mimari Merkezi’nde Mağaza

Koleksiyon’un Avrupa’daki ticari ve marka faaliyetlerinin merkezi olan yeni mağaza, Ren Nehri kıyısında, şehrin önemli mimari merkezi olan Medienhafen bölgesinde yer alıyor. Geçmişte yük limanı ve ambar alanı olarak bilinen bu bölge, 1990’lı yıllardan itibaren kentsel dönüşüme girerek bir ofis, alışveriş, kültür ve yaşam merkezine dönüşmüştür.

1997 yılına kadar eski bir depo binası olarak kullanılan ve bu tarihte Almanya’nın ünlü mimarlık firması Ingenhoven Architects tarafından dönüştürülen Koleksiyon Düsseldorf mağazası, Mimar Frank O. Gehry’nin ünlü yapıtı Der Neue Zollhof’a yürüme mesafesinde; Mimar Steven Holl ve Mimar David Chipperfield tarafından tasarlanan yapıya bitişik konumda bulunuyor.

İç tasarımı Koleksiyon Marka ve Tasarım Direktörü Koray Malhan tarafından detaylandırılan mağaza, Kaistraße 16a’nın giriş katında bulunuyor. 50 metrelik uzun cam ön cephesiyle ziyaretçilerine muhteşem bir Ren Nehri’nin manzarası sunan merkezde, Koleksiyon’un başta Self-Organised Workplace / Kendini Kurgulayan Çalışma Alanı serisi olmak üzere, pek çok ödüllü tasarım yer alıyor. Mağazanın iç yapılandırılması, binanın tarihi dokusu ve özgünlüğü korunarak Koray Malhan tarafından yeniden tasarlandı.

ASÜD Başkanı Çallı: “Güvenli süt tüketmenin yolu ambalajdan geçiyor”

Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, yapılan bilimsel çalışmalarla sağlık için yararları ortaya konulan süt ve süt ürünlerinde güvenli tüketimin yolunun ambalajdan geçtiğini söyledi. Çiğ süt satışı konusundaki düzenlemenin, çiğ sütün satışını kriterlere bağladığını hatırlatan Çallı, “Tüketiciler sağlık için risk taşıyan sokak sütünden uzak durmalı” dedi.

Uluslararası Sütçülük Federasyonu kararıyla, 1956 yılından bu yana her yıl 21 Mayıs Dünya Süt Günü olarak kutlanırken, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ise 1 Haziran tarihini Dünya Süt Günü olarak ilan etmiş bulunuyor.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 1991 yılında başlatılan “Süt Tüketimini Artırma Kampanyası” çerçevesinde ülkemizde 21 Mayıs Dünya Süt Günü, 21-26 Mayıs tarihleri de Dünya Süt Haftası olarak kutlanıyor. Hafta boyunca yapılan etkinliklerle, süt ve süt ürünleri tüketiminin sağlık için yararları vurgulanarak, süt tüketimini teşvik etmek amaçlanıyor.

Süt ve süt ürünleri tüketimi

21 Mayıs Dünya Süt Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan ASÜD Başkanı Harun Çallı, beslenme öğeleri açısından zengin bir içeriğe sahip olan süt ve süt ürünlerinin, sağlıklı yaşamak için vazgeçilmez gıdaların başında geldiğini bildirdi. Türkiye’de süt ve süt ürünleri tüketimine ilişkin verileri paylaşan Çallı, şunları kaydetti:

“Süt ve süt ürünleri tüketimini artırmaya yönelik çabalara karşılık, ülkemizde özellikle içme sütü başta olmak üzere, süt ve süt ürünleri tüketim miktarları gelişmiş ülkelerin gerisindedir. Avrupa Birliği ülkeleri ile Avustralya’da 100 kg’ın üzerinde, ABD ve Kanada’da ise 100 kg’a yaklaşan yıllık kişi başına içme sütü tüketimi gerçekleşirken, Türkiye’de bu miktar 24-25 kg seviyelerindedir. Ülkemizde kişi başına tüketilen süt miktarı süt eşdeğeri olarak ortalama yılda 237 kg olarak tahmin edilse de, yapılan araştırmalar, kişi başına yıllık tüketimin 65 kg civarında olduğunu göstermektedir. Dünyada ortalama 110 kg olan bu miktar; Asya’da 75 kg, Avrupa’da 270 kg, AB’de 288 kg, Kuzey Amerika’da 254 kg, Güney Amerika 165 kg, O. Amerika 101 kg, Afrika 49 kg, Okyanusya 217 kg, İsrail’de 150 kg, İtalya’da 184 kg, Hollanda’da 574 kg civarındadır.

Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2010 verilerine göre, Türkiye’de genel olarak %20 oranında haftada 1-2 kez süt tüketildiği görülmüştür. Türkiye genelinde her gün süt tüketenlerin oranı %56, yoğurt, ayran, kefir vb. süt ürünlerini tüketenlerin oranı %55, peynir tüketenlerin oranı %76 olarak belirlenmiştir.”

Okul Sütü Programı

Özellikle kemik sağlığı açısından tüketimi önerilen süt ve süt ürünlerinin, çocukluk döneminden başlayarak her yaşta tüketilmesinin önemli olduğunu vurgulayan ASÜD Başkanı Harun Çallı, bu yıl 6’ıncı kez uygulanan Okul Sütü Programının önemine dikkat çekti.

Çocukların süt tüketme alışkanlığı kazanmalarına yardımcı olmak üzere yürütülen program kapsamında, bu yılla birlikte toplam 1 milyar 522 milyon kutu, ambalajlı, kaliteli, UHT sütün öğrencilere ulaştırılmış olacağını belirten Çallı, programın önümüzdeki yıllarda da, her iki döneme genişletilerek uygulanmasını istediklerini söyledi.

Neden ambalajlı süt ve süt ürünleri?

Türkiye süt sanayinin, ulusal ve uluslararası standartlarda, kaliteli, ambalajlı süt ve süt ürünlerini tüketiciler ile buluşturduğunu bildiren Çallı, tüketicilerin sağlık için risk oluşturan; nerede, hangi koşullarda üretildiği belli olmayan sokak sütleri ve süt ürünlerinden uzak durmasının önemine işaret etti.

Çallı, “Süt ve süt ürünlerinde güvenli tüketimin yolu, ambalajlı ürünlerin tüketiminden geçiyor. Ambalajlı süt ve süt ürünleri, üretimde kullanılan çiğ sütün elde edildiği hayvandan başlayarak tüketiciye ulaştırılıncaya kadar zincirin tüm aşamalarında kontrol altındadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan kayıtlı ve onaylı, Bakanlığın her türlü denetimine açık olan işletmelerde üretilen ürünler, son tüketim tarihine kadar güvenli bir şekilde tüketilebilir” dedi.

Yerli Kuşkonmaz Dünyaya Açılıyor

Türkiye’de kuşkonmaz üreten ve sofraları yerli, taze ve ucuz kuşkonmazla tanıştıran, Sarıcakaya Kuşkonmaz Vadisi markasıyla Eskişehir’de üretim yapan Nomad Gıda, üretimini daha da artırıp Avrupa’nın önemli kuşkonmaz tedarikçileri arasına girmeye hazırlanıyor.

 

A, B1, B2, B6 ve C vitaminleri açısından oldukça zengin, folik asit, fosfor ve potasyum kaynağı. Güçlü bir idrar söktürücü ve kum dökücü. Gözlere iyi geliyor, kalbi güçlendiriyor, kanı temizliyor, sindirimi kolaylaştırıyor ve eski çağlardan beri afrodizyak olarak biliniyor… Avrupa’da ‘kralların yemeği’ denen ve Türkiye’de 10 yıl öncesine kadar sadece lüks birkaç restoranda bulunabilen kuşkonmaz, artık pazarda bile satılan bir tarım ürününe dönüştü.

 

Türkiye’nin en büyük kuşkonmaz üreticisi olan Nomad Tarım 2016 yılında 122 ton kuşkonmaz üretimi gerçekleştirdi ve ilk ihracatını Hollanda’ya yaptı. NOMAD Tarım Kurucusu ve Ortağı Arman Badur, “Fide bahçelerimizle birlikte 510 dönümde üretim yapıyoruz. 2016’da Türkiye’de toplam 140 ton kuşkonmaz üretildi. Bunun 122 tonu Nomad’a ait. 2017 hedefimiz ise üretimimizi 180 tona çıkarmak” diyor.

 

Nomad Tarım her yıl ılıman Sarıcakaya bölgesinde yaptığı üretimin bir kısmını örtü altına alarak en erken dönemde -turfanda- kuşkonmaz üretimini sağlıyor. Bu yıl içinde hazırlıklarını tamamlayan  ve 30 dönüm bahçe örtü altına alan Nomad Tarım, kurduğu tüneller sayesinde toprak ısısının 10’C üzerine çıkmasını sağlayarak kuşkonmaz köklerinin uyanmasına imkan vererek en erkenci kuşkonmaz sürgünlerini hasat edebiliyor.

 

2003’te İstanbul’da kurulan Nomad Tarım ilk ürünü 2008 yılında aldı. Kuşkonmaz üretiminin büyük bir bölümü Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesinde yapılıyor. Mikroklima özelliğine sahip kapalı bir vadi olan Sarıcakaya, Nomad Tarım ile birlikte kuşkonmazla tanıştı. Kuşkonmaz tarımının tek bir türü olmadığını anlatan Arman Badur, Türkiye’nin kuşkonmaz üretimindeki avantajlarını şöyle sıralıyor:

 

“Kuşkonmaz Batı Avrupa’da, tropikal bölgelerde, çölde ve Türkiye gibi ılıman iklimin olduğu coğrafyalarda farklı tekniklerle yetiştiriliyor. Türkiye’de, birkaç bölgedeki farklı yetiştirme tekniğini birleştirip ürünün mevsimini uzun tutabiliyoruz. Özellikle Avrupa’da, İspanya ile Güney İtalya dışında, nisana kadar ürün bulmak mümkün değil. Türkiye’de ise bu dönemlerde ciddi bir hacim ve ihraç potansiyeli var. Avrupa’daki fiyatlar da buna müsaade ediyor, ürün rantabl hale geliyor. Nisandan sonra ise iç pazarda tatmin edici düzeyde satış mümkün.”

 

Kuşkonmaz tarımı, oldukça büyük bir ihracat potansiyeli barındırıyor. Örneğin Yunanistan yılda 40 bin ton kuşkonmaz üretiyor ve tamamını Almanya’ya satıyor. Yunanistan ile aynı iklimsel ve lojistik konumda olduğumuzu hatırlatan Badur, “İşçilik olarak Yunanistan’dan avantajlıyız. Yunanistan’la Avrupa pazarında rahatlıkla rekabet edebiliriz. Ayrıca şimdi çeşitli Arap ülkelerinden de talepler geliyor. Oraya da taze ürünle ulaşmak konusunda avantajlıyız” diye konuşuyor.

 

Nomad Tarım, ilk ihracatını 2016’da Hollanda’ya yaptı. Geçen yıl 4 ton olan ihracatı bu yıl 20 tona çıkarmak hedefleniyor. Şirketin planları arasında Kuzey Avrupa ve Katar’a, ardından da tüm Avrupa, Rusya, ve BAE’ye ürün göndermek var. Bu doğrultuda üretim de artırılacak. Arman Badur, “2020 yılında 50 hektarlık üretimimizi 100 hektara çıkarmış olmayı ve en az 20 bağımsız üretici ile çalışmayı hedefliyoruz” diyor.

Ankutsan A.Ş, sektörde devlet destekli ilk Ar-Ge Merkezini kuran şirket oldu

ürkiye’nin sanayi devleri arasında yer alan ANKUTSAN Antalya Oluklu Mukavva Kutu Fabrikası’nın temelleri 2002 yılında Antalya Altınova mevkiinde Mustafa Çakal ve Rüstem Kesgi adlı iki girişimci arkadaş tarafından atıldı. Kiralık bir atölyede kutu imalatı ile başlayan girişim, tesis ve üretimin 2006 yılında Antalya Organize Sanayi Bölgesi’ndeki kendi yerine taşınmasıyla büyüdü. Tesislere, İstanbul, Mersin ve Ankara’daki modern fabrikaların da katılımıyla, ANKUTSAN, istihdam, üretim kapasitesi, Avrupa’dan ABD’ye, Asya’ya ve Uzak Doğu’ya ihracatı ile dev bir sanayi kuruluşu haline geldi. 2017 yılında Ankara Başkent Organize Sanayi Bölgesi’nde 25 milyon dolarlık yatırımla ve ileri teknoloji makinelerle kurulan ve yarı mamul oluklu mukavva ve kutu üretimine geçen ANKUTSAN, son olarak devlet destekli AR-GE Merkezi’ni kurarak hedeflerinin birini daha gerçekleştirdi.
ANKUTSAN Antalya Fabrikası kurucu ortakları Rüstem Kesgi ve Mustafa Çakal, ANKUTSAN Antalya tesisleri bünyesinde kurulan AR-GE Merkezi ile şirketin yatırımları ve hedeflerini İstanbul’da düzenlenen kahvaltılı toplantıda ekonomi ve teknoloji muhabirleri ile paylaştı.
Toplantıda, ANKUTSAN hakkında bilgi veren kurucu ortak Rüstem Kesgi,  Antalya Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerinin 2006 yılında hizmete girdiğini ve 40 bin metrekarelik alanda 48.000 ton kapasiteli üretimi ile tüm yatırımların merkezi durumunda olduğunu söyledi. Rüstem Kesgi, büyüme trendine giren ANKUTSAN’ın, 2010 yılında yıllık 24.000 ton üretim kapasitesi olan İstanbul’da yerleşik Kutay Oluklu Mukavva A.Ş’ni Antalya ANKUTSAN Grubuna kattığını,  Ocak 2014’te ise, yine büyüme hedefleri doğrultusunda, 34 bin metrekare alanda yıllık 72.000 ton üretim kapasiteli Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerin de ANKUTAN Mersin Kutu fabrikası olarak üretime geçtiğini anlattı.

Biten, devam eden yatırımlar
Ankara Başkent Organize Sanayi Bölgesi’nde satın alınan 40 dönümlük alanda, 25 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleştirilen ve 2017 yılında faaliyete geçen tesislerde Türkiye’de ilk kez ileri teknoloji makinalarla üretim yapıldığını ve  93-94 bin ton oluklu mukavva kutu üretim ve satışının hedeflendiğini ifade eden Rüstem Kesgi, ANKUTSAN’ın Tekirdağ Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 35 bin metrekarelik alanda inşaat çalışmaları devam eden tesislerin ise 2018 yılı son çeyreğinde faaliyete geçeceğini, halen 540 olan toplam istihdamın da Çerkezköy tesisleri ile birlikte 600’e ulaşmasının beklendiğini kaydetti.

Üretim
Rüstem Kesgi, ANKUTSAN’ın ticaret ve ihracatta pazar payını sürekli artıran ve Türkiye’nin her bölgesine ürün veren bir marka haline geldiğine dikkati çekti. ANKUTSAN’ın üretiminin yüzde 75’inin ağırlıklı olarak Akdeniz Bölgesi olmak üzere, İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Kayseri, Denizli, Konya, Adana, Gaziantep’teki satış ofislerinden iç pazara satıldığını belirten Kesgi, tesislerde Yaş Sebze Meyve Kolisi, Pizza Kutusu, Fide Kutusu, A Box Standart Taşıma Kolisi, Yumurta Kolisi, Balık kutusu, MDF Profil Mobilya Kutuları, Gıda Taşıma ve Koruma Kolileri, Bakliyat Ürünleri, Lokum Kutusu ve Mermer Kutusu üretildiğini söyledi.

İhracat
Antalya’dan başlayan ihracatını Mersin’deki fabrika yatırımı ile daha da artıran ANKUTSAN’ın,  Mersin’deki yatırım ile birlikte ihracatın yüzde 90’lık kısmını bu fabrikadan gerçekleştirmeye başladığını ifade eden Rüstem Kesgi, tesislerden Avrupa’nın tamamına Kuzey Afrika’da Ürdün, Tunus, Fas, Irak, İran ve Suriye, Azerbaycan ve Gürcistan’a da ihracat gerçekleştirildiğini anlattı. İhracattaki büyüme hedefini çok ciddi olarak artırmayı hedefleyen ANKUTSAN’ın, 2016 için üretiminin yüzde 30’unu ihraç etmeyi planladığını, bu hedefi 2017 yılı sonunda yüzde 40 olarak belirlediğini vurgulayan Rüstem Kesgi, pazarı geliştirmek adına Amerika pazarında ciddi araştırmalar yaptıklarını, New York’ta lojistik ve depolama anlamında bir yatırım planladıklarını söyledi. Ciddi denetimlere tabi olan ANKUTSAN ürünlerinin firmanın kendi denetimcileri tarafından ve ayrıca bu firmaları denetleyen kurumlar tarafından da denetlendiğini ifade eden Rüstem Kesgi, “ Bu nedenle Avrupa’da ve Amerika’da geçerli üretim-kalite sertifikalarına sahip olan ANKUTSAN, uygun üretim yaptığını gösteren tüm belgelere sahip özel ve nitelikli ürün imal eden bir işletmedir.”dedi.

Kurumsal değişim
Basın toplantısında, ANKUTAN’ın profesyoneller tarafından yönetilen, bölgede ve sektörde eğitime, insan kaynaklarına ve kurumsallaşmaya önem veren bir kuruluş olduğunu vurgulayan Rüstem Kesgi, ANKUTSAN’ın özellikle 2014 yılı başından bu yana ciddi bir değişim geçirdiğine dikkati çekti. Kesgi, ANKUTSAN’ın,  sistem ve alt yapıya çok ciddi yatırımlar yaptığını, satış pazarlama ağını geliştirdiğini, insan kaynakları ve finans tarafında yatırımlar gerçekleştirdiğini belirtti, ANKUTSAN’ın, seçilen insana değer veren bir firma olma hedefinden asla taviz vermediğini, vermeyeceğini kaydetti.

ANKUTSAN devler liginde
ANKUTSAN’ın hedeflerine emin adımlarla ilerlediğini, üretim, ciro, ihracat ve istihdamda önemli artışlar sağladığını belirten Rüstem Kesgi,  ambalaj sektöründe, üç büyük ilin dışında faaliyet gösteren, büyük holdinglerle bağı olmayan ve yabancı sermaye payı yüzde 50’nin altında olan Anadolu şirketlerini kapsayan araştırmada ANKUTSAN’ın 2015 yılında gerçekleştirdiği 120,6 milyon lira net satış hasılatı ile 432’nci sırada yer aldığını hatırlattı. ANKUTSAN, İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) aralarında Türkiye’nin dev holdinglerinin de yer aldığı 2015 yılı geleneksel Türkiye’nin 2’nci en büyük 500 şirketi anketinde de tamamı yerli sermayeli Antalya’nın en büyük 6’ıncı sanayi kuruluşu olarak 381’nci sırada yer almıştı.

SEKTÖRDE DEVLET DESTEKLİ İLK AR-GE MERKEZİ ANKUTSAN’DA
Basın toplantısında Antalya ANKUTSAN Merkez tesislerinde kurulan AR-GE Merkezi konusunda da bilgi veren şirket kurucu ortağı Rüstem Kesgi, geçtiğimiz Nisan ayında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, akademisyenler ve sektör temsilcilerinden oluşan heyetin denetiminden geçen ve AR-GE Merkezi Belgesi için istenen uygunluk koşullarını yerine getiren Antalya ANKUTSAN AŞ’nin, AR-GE Merkezi belgesini almaya hak kazandığı müjdesini verdi.. ANKUTSAN A.Ş’nin, Antalya’dan AR-GE Merkezi Belgesi alan 3’ncü kuruluş, kağıt sektöründe ise AR-GE Merkezi kuran Türkiye’nin ilk şirketi olduğuna dikkati çeken Rüstem Kesgi, Proje anlamında yeni ve innovatif ürünler, gıda raf ve taşıma ömrünü uzatan ambalaj çeşitleri, yazılım, bulut sistemleri ve ambalaj makinaları konularında çalışmalar yapacak olan ANKUTSAN AR-GE Merkezi ekibinin, 3’ü yüksel lisans eğitimi almış,  Endüstri, Gıda, Kimya, Makine ve Orman Endüstrisi alanlarından mezun 14 kişiden oluştuğunu, ekipte ayrıca, Makine tasarım, Otomasyon ve Bilgi Sistemleri konularında tecrübeli 3 kişilik bir teknik ekibin yer alacağını anlattı.

AR-GE MERKEZİNİ NEDEN KURDUK?
Hammadde ve girdilerde, mürekkep, kalıp, merdane, baskı kimyasallarının yanı sıra baskı işlemlerinin yapıldığı kağıt ve karton ürünlerinde dışa bağımlılığın söz konusu olduğu piyasada, üretim teknolojisinde de dışa bağımlılık, kayıt dışı üretim ve küçük ölçek ağırlıklı yapı, teknoloji faaliyetlerinde yeterli katma değerli ürün geliştirilememesi ve iç pazarın maliyet-fiyat odaklı talep yapısının katma değerli ürün geliştirmeyi sınırladığı bilincinden hareket eden ANKUTSAN’ın, yabancı ortaklı hammadde üreticisi olan rakiplerin haksız rekabetine karşın devlet destekli AR-GE merkezi kurma kararı aldığını ve gerekli denetimlerden geçerek bu belgeyi almaya hak kazandığını ifade eden Rüstem Kesgi, bu merkezde neler yapılacağı konusunda şunları söyledi:
“ANKUTSAN AR-GE Merkezi’nin hedefleri arasında katma değeri yüksek inovatif ürünler geliştirerek ülke ekonomisine katkıda bulunmak yer almaktadır. Üniversite sanayi işbirliği ile bilgilerin ticarileştirilerek geliştirilmesini sağlayacak olan AR-GE Merkezi’nde ayrıca, Yüksek lisans ve doktoralı personel sayısı artırılacak ve eğitim teşvik edilecek, teknolojik gelişmeler daha yakından izlenecek ve bu alanda yapılan etkinlik ve faaliyetlere katılım sağlanacak. ANKUTSAN, AR-E ile geliştirdiği ürünleri patent ile koruma altına alarak firmanın rekabet gücünü artırmış olacaktır. 15 yıldır sürekli AR-GE çalışmaları yapan ANKUTSAN’a AR-GE merkezi, yaratıcı çalışma ve bilginin yeni uygulamalar yaratmak için kullanılması mantığını katacaktır. ANKUTSAN’ın AR-GE için hedefi de ciro içinde şu an binde 5 olan payını yüzde 2-3’lere çıkarmaktır. Amacımız, rekabet gücümüzü artırmak ve geleceğe sağlam adımlar ile ilerlemektir.”

Türkiye Ambalaj Sanayi Almanya’ya Çıkarma Yaptı

Global Flexible Packaging, Executive Forum 2017, Business Breakfast. Die interpack 2017 verzeichnet die höchste Ausstellernachfrage in ihrer über 55-jährigen Geschichte. Zum offiziellen Anmeldeschluss der international bedeutendsten Veranstaltung der Verpackungsbranche und der verwandten Prozessindustrie buchten die Unternehmen etwa 20 Prozent mehr Fläche als Kapazitäten auf dem Düsseldorfer Messegelände mit seinen 262.400 Quadratmetern in 19 Hallen zur Verfügung stehen. Daher nehmen vom 04. bis 10. Mai 2017 mehr als 2.860 Aussteller teil. Die Unternehmen kommen aus ca. 55 Ländern nach Düsseldorf. | interpack 2017 is recording the highest demand among exhibitors in its 55 year history. By the official close of registration for this outstanding international event for the packaging industry and related processing industries, exhibitors had booked about 20 per cent more space than was available at the exhibition centre with its 262,400 square metres in 19 halls. Approximately 2,860 exhibitors are therefore participating from 4 to 10 May 2017, coming from about 55 different countries.

Türkiye’nin lider ambalaj şirketleri, sektörün dünyadaki en büyük fuarı olan Interpack 2017’ye katıldı. 4 – 10 Mayıs tarihleri arasında Almanya’nın Düsseldorf şehrinde gerçekleştirilen fuarda, Türkiye’den 191 stant yer aldı.

Interpack gibi önemli fuarların Türkiye’nin uluslararası pazarlardaki gücünü artırmak için büyük bir fırsat yarattığına dikkat çeken Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, “Ambalaj sektörü olarak 2016 yılını 647 milyon dolarlık dış ticaret fazlasıyla kapattık. Kalite, hız, lojistik ve coğrafi konum ile uygun fiyatımız Avrupa’ya cazip geliyor” dedi.

Türkiye’nin ihracattaki lokomotif sektörlerinden ambalaj sanayi, büyümesine hız kesmeden devam ediyor. Küresel pazarlardaki gücünü artırmak, yeni ülkelere açılmak isteyen Türkiye’nin önde gelen ambalaj şirketleri Almanya’nın Düsseldorf şehrinde düzenlenen, sektörünün en büyük ve kapsamlı fuarı olan Interpack Ambalaj Fuarı’na katıldı. Bu yıl fuarda Ambalaj Sanayicileri Derneği’nden (ASD) 65 üye yer aldı. Türkiye, 180 şirket ve 191 stant ile Interpack 2017 Fuarı’nda temsil edildi. Türk ambalaj sanayicilerinin ülkemizi başarıyla temsil ettiği fuarda Türkiye, katılımcı ülkeler arasında Almanya, İtalya ve Çin’in ardından dördüncü sırada yer aldı. Öte yandan metrekare bakımından kıyaslandığında Türkiye, Çin’i geride bırakarak üçüncü sıraya yerleşti.

Türkiye ambalaj sektörünün kalitesi, hızı, fiyatı ve lojistik konumu nedeniyle Avrupa pazarından önemli bir pay aldığına dikkat çeken Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, fuara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu yıl 170 bin 500 kişinin ziyaret ettiği Interpack, küresel pazarlardaki rekabet gücümüzü ve payımızı artırmak için büyük önem taşıyor. Fuar, genel olarak Türk şirketleri için son derece başarılı geçti. Ziyaretçiler ürünlerimizin kalitesini yakından gördü, yeni iş bağlantıları kurduk. Interpack Fuarı’na çoğunlukla fleksibıl ve sert plastik ambalaj başta olmak üzere kağıt, karton, oluklu mukavva, metal ambalaj ve etiket firmalarımızla katıldık. Ayrıca ambalaj makinelerimiz de fuarda güçlü bir şekilde yer aldı. Avrupa en fazla ihracat yaptığımız pazarların başında geliyor. Kalite, hız, lojistik ve coğrafi konum avantajı ile uygun fiyatımız Avrupa’ya cazip geliyor. Bu nedenle dünyanın en büyük ambalaj fuarı Interpack sektörümüz için önemli fırsatlar yaratıyor.”

Sırada Avrasya Ambalaj Fuarı Var

Interpack Fuarı’nda Reed Tüyap ekibiyle beraber 25 – 28 Ekim 2017 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecek 23. Avrasya Ambalaj Fuarı’nın tanıtımını da başarıyla gerçekleştirdiklerini belirten Sarıbekir, “Ambalaj ürünleri, gıda işleme – ambalaj makine ve ekipmanlarına yönelik çözümlerin sergilendiği Avrasya Ambalaj Fuarı, bölgenin en prestijli ve kapsamlı fuarı olma özelliğini taşıyor. Geçen yıl 37 ülkeden 1100’den fazla katılımcıyla gerçekleştirilen fuarı, 94 ülkeden 55.000’in üzerinde kişi ziyaret etti. ” dedi.

Başarının Formülü: Katma Değerli Ürün ve Yeni Teknoloji

Tüm ambalaj üreticilerinin el ele vererek Avrasya’yı ambalaj merkezi yapma yolunda kararlı adımlarla ilerlediğini hatırlatan Sarıbekir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyada yaşanan ekonomik belirsizliklere ve güçlü Avrupalı rakiplerimize rağmen yeni pazarlar kazanmaya devam ediyoruz. Sektörümüz katma değerli üretimi başarıyla gerçekleştiriyor. Rekabet gücümüzün etkisiyle AB, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar ve Balkanlar olmak üzere 180’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Hedefimiz 2023’te 30 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşmak ve 10 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmek. Başarının anahtarı ise katma değerli ürün üretmekten ve yeni teknoloji geliştirmekten geçiyor. Türkiye ambalaj sektörü bu anlamda çok başarılı çalışmalara imza atıyor. Ar-Ge’ye ve inovasyona önem veriyor, sektörümüzü daha ileriye taşımak için yeni ürünler geliştiriyoruz.”

2016’da Ambalaj Sektöründen 3,8 Milyar Dolar İhracat

Ambalaj sektörü 2016 yılında 1,9 milyon ton ihracat; 3,8 milyar dolarlık ihracat geliri elde etti. 2016’da bir önceki yıla oranla ihracatını yüzde 13 artıran sektörün, ithalatını da düşürerek 647 milyon dolarlık dış ticaret fazlası elde ettiğine dikkat çeken ASD Başkanı Zeki Sarıbekir, “Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri dış ticaret açığı. 2016’da ambalaj sanayicileri olarak 647 milyon dolar dış ticaret fazlası vererek dış ticaret açığının kapanmasına katkıda bulunduk. Ayrıca yaklaşık 2 dolar/kg ihracat birim fiyatıyla da Türkiye ortalamasının üzerinde bir performans gerçekleştirdik” dedi.

OPET’in Sürdürülebilirlik Raporu’na Amerika’dan bir ‘Altın Ödül’ daha

OPET, Küresel Raporlama Girişimi (GRI) G4 kriterlerine göre hazırlanan 4’üncü Sürdürülebilirlik Raporu’yla Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) tarafından 2 ödüle birden layık bulundu. OPET Sürdürülebilirlik Raporu, Spotlight Awards – Küresel İletişim Yarışması’nda rapor kategorisinde ‘En İyi Raporlar’ arasına girerek Altın Ödül ile ödüllendirilirken, tüm kategorilerdeki en iyi kurumsal iletişim çalışmalarının sıralandığı “İlk 25” listesinde de yer aldı. OPET, daha önce yayınladığı raporlarıyla da aynı ödüle layık görülmüştü.

Akaryakıt dağıtım sektörünün yenilikçi markası OPET, 2014-2015 yılı operasyonlarını içeren “4’üncü Sürdürülebilirlik Raporu” ile Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği’nden (LACP) 2 ödül birden kazandı. OPET; sürdürülebilirlik alanındaki en saygın ödüllerden biri olan Spotlight Awards – Küresel İletişim Yarışması’nda rapor kategorisinde ‘En İyi Raporlar’ arasına girerek Altın Ödül ile ödüllendirilirken, tüm kategorilerdeki en iyi kurumsal iletişim çalışmalarının sıralandığı “İlk 25” listesine girdi. Bir Türk şirketi olarak akaryakıt dağıtım sektöründe GRI onaylı rapor yayınlayan ilk kuruluş olan OPET; ilk intiba, genel anlatım, görsel tasarım, yaratıcılık, mesaj netliği ve algılanan uygunluk kriterlerinde toplamda 100 üzerinden 98 puan alarak ödüle hak kazandı.

‘GELECEĞE KOŞUYORUZ’

OPET’in “Geleceğe Koşuyoruz” başlığıyla hazırladığı ödüllü rapor; şeffaflık ve sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda, OPET’in sürdürülebilirlik performansını; Yönetişim, Sürdürülebilir Değer Zinciri, Çevre Yönetimi, Kariyer ve Toplumsal Kalkınma başlıkları altında paydaşların görüşüne sunuyor. Bu yıl Küresel Raporlama Girişimi (GRI) G4 standartlarına göre hazırlanan rapor, OPET ve paydaşları için öncelik arz eden sürdürülebilirlik konularına ve ilgili göstergelere odaklanarak daha kısa ve öz bir uygulamayı hayata geçiriyor. OPET’in bağlı bulunduğu Koç Holding’in imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin İlerleme Raporu ilkeleri de, raporun bir diğer referans noktasını oluşturuyor.

OPET Genel Müdürü Cüneyt Ağca, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Tüm değerlerimizi yansıttığımız raporumuzla ödül almaktan gurur duyuyoruz. OPET olarak hedeflerimize ulaşırken çevreye ve topluma saygılı bir şekilde hareket etmeyi, ürün ve hizmet kalitemizi sürekli artırarak müşteri memnuniyeti sağlamayı temel ilke olarak kabul ediyoruz. Türkiye’de akaryakıt dağıtım sektöründe tüketicinin ilk tercihi olma hedefiyle; çalışanlarımız, tüketicilerimiz, bayilerimiz, tedarikçilerimiz, yerel topluluklar ve geniş paydaş ağımızdaki tüm unsurlar için artı değer yaratmayı nihai amaç olarak kabul ediyoruz. Yaptığımız işi en iyi şekilde yapmak ve koşullar ne olursa olsun bunu daimi kılmak stratejisiyle çalışıyoruz. Kusursuzluk mümkün olmasa da, “Kusursuza Yolculuk” hedefiyle çalışmaya devam edeceğiz.”

OPET’IN 4 LACP ÖDÜLÜ DAHA VAR

OPET bir önceki yıl, 3’üncü Sürdürülebilirlik Raporu’yla Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) tarafından 3 ödüle birden layık bulunmuştu. 2010 yılında yayınladığı ilk Sürdürülebilirlik Raporu ile de yine “Altın Ödül” kazanmıştı. OPET’in bugüne kadar yayınladığı tüm sürdürülebilirlik raporlarına ‘www.opet.com.tr’den ulaşılabilir.

100 bin dolara ömür boyu vizesiz seyahat

Dünyada 100’den fazla ülkeye vizesiz seyahat imkânı sunan Karayipler’deki Dominika, tüm dünyada yatırımlarını farklı alanlarda değerlendirmek isteyen iş adamlarının gözdesi oldu.

Yurt dışı yaşam, sağlık ve eğitim alanında danışmanlık hizmeti veren Yeni Bir Hayat Dominika‘nın uyguladığı yatırımcı programı ile 100 bin dolara 4 ay gibi kısa bir sürede pasaport almak mümkün. Program, en uygun fiyata en kısa sürede sonuçlanan program olarak yatırımcıların ilgisini çekiyor.

200 bin dolarlık gayrimenkul yatırımının geri dönüş süresi 10 yıl

İçlerinde İngiltere, Hong Kong, Singapur gibi iş adamlarının sıklıkla seyahat ettiği Uzak Doğu ülkelerinin de yer aldığı 100’den fazla ülkeye vizesiz seyahat serbestliği sağlayan Dominika pasaportu aynı zamanda İngiltere’de 6 aya kadar kalma hakkı da veriyor. Hibe tutarı tek kişi için 100 bin dolar, başvuru sahibinin eşi ve çocukları gibi aile üyelerini de kapsayan bir program seçildiğinde ise rakam 200 bin dolara çıkabiliyor. Dominika’ya gitme ve orada ikamet etme mecburiyeti getirmeyen program özellikle yoğun tempoda çalışan, zamanını iyi yönetmesi gereken ve vize sürecini ortadan kaldırmak isteyen iş adamlarının hayatını kolaylaştırıyor. Hükümet tarafından onaylı bir gayrimenkul yatırımı yapılarak da programa dahil olunabilen Dominika’da, 200 bin dolarlık bir ev yatırımının geri dönüş süresi ortalama 10 yıl. 200 bin dolara satın alınan bir gayrimenkul, yıllık 20 bin dolar kira getirisi sağlıyor.

“Dünyadaki cennet” olarak bilinen ve turizm için en cazip bölgelerinden biri olan Karayip ülkeleri, aynı zamanda sağladığı ekonomik kolaylıklar sayesinde yatırım yoluyla ikinci vatandaşlık için de cazip lokasyonlardan biri olarak öne çıkıyor. Karayipler, ‘vergi cenneti’ olması ve ‘offshore’ da denilen kıyı bankacılığı konusunda sağladığı avantajlar sayesinde yatırımcıların odak noktası oldu.

İnşaat Malzemeleri Sanayi Endekslerinde toparlanma sürüyor

İnşaat Malzemeleri Sanayi Bileşik Endeksi, şubat ve mart ayında gösterdiği yükselişi nisan ayında da sürdürdü. Bileşik Endeks, bir önceki aya göre nisan ayında, 2.14 puan artış gösterdi. ‘Faaliyet’, ‘güven’ ve ‘beklenti’ endekslerinde son üç aydır yaşanan eğilim; sektörün kendi dinamiklerine dayalı olarak hareket etmeye başladığını ve kademeli bir toparlanma dönemine girildiğini gösterdi.

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından her ay düzenli olarak yayınlanan ‘İnşaat Malzemeleri Sanayi Bileşik Endeksi’nin, Nisan 2017 sonuçları açıklandı. Son üç aydır artış gösteren İnşaat Malzemeleri Sanayi Bileşik Endeksi’nde, mart ayından sonra nisan ayında da ‘faaliyetler’, ‘güven’ ve ‘beklentilerde’ birlikte artış yaşandı. Giderek kendi dinamiklerine dayalı bir iyileşme göstermeye başlayan Bileşik Endeks, nisan ayında bir önceki aya göre 2,14 puan arttı. Her üç alt endeksteki yükselmenin katkı sağladığı artışa rağmen Bileşik Endeks, geçen yılın Nisan ayına göre 6,11 puan geriledi. Referandum sonrası ‘nisan ayı faaliyetleri’ ile ‘güven’ ve ‘beklenti’ seviyeleri ümit verdi.

İnşaat malzemeleri sanayi faaliyetlerinde genişleme sürüyor

Nisan ayında inşaat malzemeleri sanayinin tüm faaliyetlerinde artışların sürdüğü görüldü. ‘Faaliyet’ endeksine göre nisan ayında özellikle iç satışlar, ihracat ve üretimde artışlar yaşandı. Tahsilat hızında artış devam etti. Mevsimsellik, inşaat sektörü için açıklanan destekler ve referandumun tamamlanmış olması inşaat malzemesi sanayinin faaliyetlerine de olumlu yansıdı.

Nisan ayında 2 puan artan ‘Faaliyet’ endeksi, geçen yılın nisan ayı faaliyet endeksinin 3,8 puan altında kaldı. Yurtiçi satışlarda nisan ayında bir önceki aya göre önemli bir sıçrama oldu. İhracat nisan ayında artışını sürdürdü. Üretim de, iç satışlar ve ihracattaki artışa bağlı olarak önemli bir genişleme gösterdi. Cirolardaki artış ise daha sınırlı gerçekleşti. Tahsilat hızı da kademeli ve sınırlı artış eğilimine girdi. Referandum sonrası nisan ayı faaliyetlerinde canlanma devam etti.

‘Faaliyetlerdeki’ genişleme ‘güveni’ desteklemeye devam etti

Son üç aydır artış gösteren ‘Güven’ endeksinde en yüksek artış, nisan ayında gerçekleşti. Referandumun sona ermesinin ardından ‘güven’ alanında iyileşme güç kazanmaya başladı. Nisan ayında ‘faaliyetlerde’ genişlemenin güçlenerek sürmesi, ‘güvenin’ toparlanmasına destek oldu. ‘Güven’ seviyesi bir önceki aya göre 1,9 puan arttı ancak geçen yılın aynı ayının ‘güven’ seviyesinin 8,5 puan altında kaldı. Türkiye ekonomisinin genel gidişatına ilişkin ‘güven’ uzun süre sonra arttı. İnşaat malzemeleri sanayine yönelik ‘güven’ ise toparlanmasını hızlandırdı. Yurtiçi pazarlarına yönelik ‘güven’, nisan ayında artış gösterdi. İhracat pazarlarına yönelik ‘güven’ de aynı şekilde arttı. ‘Güven’ unsurlarının tamamına yayılarak süren toparlanmanın, önümüzdeki dönem için ümit verdiği görüldü.

Yurtiçi ve yurtdışı siparişleri arttı, ‘beklenti’ endeksi yükseldi

Rapora göre, son üç aydır hızlı bir iyileşmenin yaşandığı endekste, önümüzdeki üç aya ilişkin kuvvetli bir toparlanma beklentisinin sürdüğü görüldü. ‘Faaliyetlerdeki’ toparlanma, alınan önlemler, ‘güven’ artışı ve referandumun sona ermesi ‘beklentilere’ de olumlu yansıdı. ‘Beklenti’ endeksi, nisan ayında, bir önceki aya göre 2,3 puan arttı. ‘Beklenti’ endeksi, geçen yılın aynı dönemine göre ise 4,2 puan daha düşük çıktı. Ancak Türkiye ekonomisine ilişkin ‘beklentiler’ nisan ayında yeniden arttı. İnşaat malzemeleri sanayine ilişkin ‘beklentilerde’ de artış yaşanırken, önümüzdeki üç aya ilişkin alınan yurtiçi siparişleri, nisan ayında önemli bir artış gösterdi. Önümüzdeki üç aya ilişkin alınan ihracat siparişlerinde de artış sürdü. Yurtiçi ve yurtdışı siparişlerdeki artış beklentisine bağlı olarak önümüzdeki üç ayın üretim ‘beklentisinde’ de kuvvetli bir artış ortaya çıktı.

Sağlık sektöründe 60 bin kurumun e-Fatura’ya geçirilmesi planlanıyor

e-Dönüşüm uygulamaları gelişmeye tüm hızıyla devam ederken, şimdi de sıra sağlık sektörüne geldi. Sosyal Güvenlik Kurumu’na fatura düzenleyen tüm özel hastaneler, eczaneler, optikçiler ve medikalciler için kâğıt fatura gönderme devri sona eriyor. Plan kapsamında 60 binin üzerinde mükellefin 31 Aralık 2017’ye kadar başvurularını tamamlaması ve 1 Ocak 2018’den itibaren e-Fatura’ya geçmesi zorunlu hâle getiriliyor.

Dijital dönüşümde şirketlere çağ atlatan e-Dönüşüm uygulamalarına, şimdi de sağlık sektörü dahil oluyor. Sektörden 35 bin eczane, 25 bin optikçi ve medikalci için e-Fatura dönemi başlıyor. Fatura basma ve arşivleme derdine karşı e-Fatura ile sağlık sektörüne kolaylık, çevreye ise katkı sağlanması planlanıyor.

Başvuru için son gün 31 Aralık 2017

2014 yılından itibaren zorunlu olan e-Fatura’dan sonra atılan bütün adımlar, dijitalleşme adına önemli bir yer tutuyor. Şimdi de SGK ile fatura süreci yürüten kurumlar için zorunlu bir uygulama geliyor. Sosyal Güvenlik Kurumu ile faturalama süreci olan ve sağlık sektöründe hizmet veren tüm kurumlar artık faturalarını dijital ortamda hazırlayacak. Zorunluluk kapsamında olan bu uygulama için 31 Aralık 2017’ye kadar bütün başvuruların tamamlanması ve 1 Ocak 2018 itibariyle de kâğıt fatura devrinin sonlanması planlanıyor.

İşler kolaylaşacak ve ağaçlar kurtarılacak

e-Fatura sistemine dahil olacak olan eczaneler, optikçiler ve medikalciler için bu dönüşümün büyük artıları olacak. Her yıl milyonlarca fatura kesen sağlık sektörü, e-Fatura’ya geçişle birlikte işlerinde büyük kolaylık yaşayacak. Basım, zarflama, arşivleme, kargo ve noter onay gibi maliyetler e-Fatura sayesinde azalırken, firmalar ve işletmeler zamandan büyük tasarruf sağlayacak. Tüm faturalar dijital ortamda hazırlanıp arşivlendiği için faturaların kaybolması gibi sorunlar ortadan kalkacak. Ayrıca kâğıt kullanımı ortadan kalktığı için ağaçların korunmasına da katkı sağlanacak.

1999 yılından beri dijitalleşme sürecinde lider konumda olan FIT Solutions’ın CEO’su Koray Gültekin Bahar, süreçten şöyle söz ediyor: “2017 yılı sonunda e-Fatura kullanan kullanıcı sayısının 120 bine yaklaşması bekleniyor. Sağlık kuruluşlarının dijitalleşmesi ile birlikte yıllık olarak düzenlenen e-Fatura ve e-Arşiv sayılarında da yüzde 20’lik bir artış olması ve toplamda 100 milyon adet kâğıt faturanın elektronikleştirilmesi hedefleniyor. e-Fatura sayesinde fatura basma ve arşivleme derdi son buluyor. Dijital ortama taşınan faturalara istendiği zaman ulaşılabiliyor. Sağlık kurumları, e-Fatura kullanmayan diğer şirketlere de elektronik ortamda fatura kesebilmek için e-Arşiv’e gönüllü geçebilecek. Böylece kurtarılan ağaç sayısı 4 bin 100’den fazla olacaktır.”

Hızlı, sorunsuz, altyapı gerektirmeyen bir sistem

e-Fatura’ya geçmek için hiçbir altyapı gerekmiyor. Eğer kurumda bir muhasebe programı kullanılıyorsa e-Fatura sistemi bu programa entegre edilebiliyor, kullanılmıyorsa da sektör çalışanları faturalarını mail gönderir gibi online bir ortamda kendilerine verilecek kullanıcı adı ve şifrelerle sisteme girip gönderebiliyor. Hatta e-İmza veya mali mühür kullanılıyorsa 30 dakika içerisinde sisteme dahil olunabiliyor. Gönderilen faturaların başka birileriyle paylaşılması gerektiğinde, mobil üzerinden WhatsApp gibi uygulamalar kullanılabiliyor. Elektronikleşen faturalar sayesinde, kâğıt faturalardaki tahsilat sıkıntısı ortadan kalkıyor ve onaylanan faturalarda tahsilatlar hızlanıyor.

Bu dönüşümü yaşarken hizmet alınacak entegratör ve yazılımların doğru seçilmesi büyük önem taşıyor. e-Fatura’ya geçiş sürecinde hızlı ve doğru ilerleyebilmek için Gelir İdaresi Başkanlığı onaylı entegratörlerle çalışmak gerekiyor.

FLO’dan Şanlıurfa’da Ayakkabı Üretim Üssü’ne Öncülük

Şanlıurfa Valiliği, Şanlıurfa Karacadağ Kalkınma Ajansı, Şanlıurfa Organize Sanayi Müdürlüğü ile ayakkabıcılık sektörünün önde gelen sivil toplum kuruluşu Türkiye Ayakkabı Sanayiciler Derneği öncülüğünde oluşturulan Ayakkabıcılar Sanayi Bölgesi Projesi’ne FLO Mağazacılık’tan büyük destek.

FLO’dan Şanlıurfa’da Ayakkabı Üretim Üssü’ne Öncülük

2023 yılında Türkiye’den çıkacak 10 global markadan biri olmayı hedefleyen FLO, sektördeki 50 yıllık köklü deneyimiyle Şanlıurfa’yı ayakkabı üretim üssü olması için kolları sıvadı. Türkiye genelindeki ayakkabı atölyelerini üretim için bölgeye davet eden FLO, Şanlıurfa’daki ayakkabı fabrikası ve Organize Sanayi Bölgesi içerisinde hayata geçirilecek ‘ayakkabı üretim üssü’ne dair projelerini yerinde tanıtmak amacıyla Türkiye’nin farklı illerindeki tedarikçilerini Şanlıurfa’da ağırladı.

FLO Mağazacılık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ziylan, FLO Mağazacılık Yönetim Kurulu Üyesi Aykut Büyükekşi ve FLO Mağazacılık CEO’su Burak Övünç ev sahipliğinde düzenlenen istişare toplantısı, Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği Başkanı Süleyman Gürsoy ve Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) Başkanı Tan Erdoğdu ile birlikte sektör temsilcileri, FLO Mağazacılık yöneticileri ve tedarikçiler ile birlikte 70’in üzerinde katılımcı ile gerçekleşti. Düzenlenen istişare toplantısında Şanlıurfa’nın ayakkabı üretim üssü olma konusundaki potansiyeli tüm yönleri ele alındı.

“Urfa’daki kümelenme modeli tüm Türkiye’ye örnek olabilir”

Toplantıda konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı (TİM) Mehmet Büyükekşi,Şanlıurfa’da kümelenme modeli ile yaratılacak ayakkabı üretim üssü Türk ayakkabıcılık sektörü açısından hayati önem taşıyor. Şanlıurfa’da hayata geçirilen proje tüm Türkiye’ye örnek olacaktır. Böylece insanların yaşadıkları şehirlerde üretime katılmalarını sağlayabiliriz. Yılsonuna kadar Şanlıurfa’daki Ayakkabı Sanayi Bölgesi inşasının bitirilmesi hedefleniyor. Böylece hem yeni istihdam olanaklarının yaratılması hem de Türkiye’nin ihracına katkı sunması bakımından büyük faydalar sağlayacağına inanıyorum” dedi.

“Türkiye’yi global ayakkabı üretim üssü haline getirmek istiyoruz”

Toplantı kapsamında bir konuşma yapan FLO Mağazacılık CEO’su Burak Övünç,FLO Mağazacılık olarak dünya çapında bir marka olmayı hedefliyoruz. Bu hedefimizi gerçekleştirebilmek için de Türkiye’yi dünya genelinde bir ayakkabı üretim ve ihracat üssü haline getirmek istiyoruz. Bu bağlamda Şanlıurfa’da hataya geçirilen ayakkabı üretim üssünün sektörümüz açısından çok önemli bir kilometre taşı olarak görüyoruz” dedi.

Övünç, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’yi ayakkabı üretim merkezi haline getirme vizyonumuz doğrultusunda üç ana stratejinin sektörümüzü başarıya götüreceğine inanıyoruz. Bunlardan ilki bölgesel ayakkabı üretim üsleri oluşturmak. Bölgesel ayakkabı üretim üslerini tüketicilerimizin ihtiyacı olan ürün adedini karşılayabilecek şekilde hayata geçirebilirsek ülkemizin ayakkabı ithalat ihtiyacını komple ortadan kaldırabiliriz. İkinci olarak bölgesel ayakkabı üretim üsleri, devletimizin, kalkınma ajanslarının ve sanayi bölgelerinin yatırımcılara verdiği destek ve yeni açıklanan teşvik programı ile birleştiğinde üreticiler için çok uygun bir maliyet ile üretim yapma imkânı veriyor. Bu imkân sektörümüzü global ölçekte çok daha rekabetçi bir noktaya taşıyor. Üçüncü olarak da oluşturulacak kümelenme modeli başarılı olduğunda bir ölçek ekonomisi yaratılmış olacak. Bu ölçek ekonomisi ile birlikte sektörümüzün teknik ve malzeme yetkinlikleri gelişecek ve beraberinde üretim maliyetleri azalıp verimlilik aha da artacaktır.

“Şanlıurfa’daki üretim üssü ile 20 bin kişiye iş fırsatı”

Türkiye’yi dünya ayakkabı üretim liginde üst sıralaya taşıyabilmek için bölgesel ayakkabı üretim üssü oluşturmak ve bunun da ilk adımını Şanlıurfa’da atıyor olmaktan büyük heyecan duyduklarını ifade eden Övünç,Şanlıurfa’daki ayakkabı fabrikamız ile bu yöndeki ilk adımımızı attık. Daha gidecek çok yolumuz var. Hedefimiz, tüm tedarikçilerimiz ve diğer paydaşlarımızın da desteği ile Şanlıurfa’daki ayakkabı fabrikası sayısını 60 fabrikaya çıkarılmasına öncülük etmek. Bugün üretim kapasitemiz 9 bin çift ayakkabı olsa da bu rakamı hızla 10 binin üzerine çıkarmak istiyoruz. Buna ek olarak tedarikçilerimizin yapacağı yatırımlar ile üretim kapasitemizi 100 bine çıkarmayı hedefliyoruz. Şanlıurfa’da Organize Sanayi Bölgesi’nde birlikte kurulacak ayakkabı üretim üssü ile toplam 20 bin kişiye yeni istihdam yaratabileceğini öngörüyoruz. Öte yandan mesleki eğitimler ile kentte sektör açısından çok önemli bir insan kaynağı oluşturabileceğimizi düşünüyoruz. Oluşturulacak kümelenme modeli ile birlikte 50 milyon çift ayakkabılık üretim kapasitesine erişebileceğimize inanıyoruz. Şanlıurfa’yı özellikle kadın suni spor ayakkabı üretim merkezi haline getirebiliriz.

“El birliği ile Türkiye’nin en büyük ayakkabı üretim üssünü Şanlıurfa’da inşa edeceğiz ”

Şanlıurfa Valisi Güngör Azim Tuna, toplantıda yaptığı konuşmada, “hepimiz aynı gemide yolculuk ediyoruz. Dolayısıyla birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Yapacağımız yatırımlar ile ülkemizi dünya genelinde daha fazla söz sahibi hale getirebiliriz” dedi. Tuna, sözlerine şöyle devam etti: “Şanlıurfa’nın bir ayakkabı üretim üssü olması yönünde atılan adımlar bizi çok mutlu ediyor. Bugün önemli bir tarih yazıyoruz. Şanlıurfa, Türkiye’nin en huzurlu ve güvenli şehirlerinden biridir. Gençlerimizin iyi eğitim alması ve iyi meslek sahip olması için hepimizin üzerine düşeni yapması gerekiyor. Bu doğrultuda Türkiye’nin en büyük ayakkabı üretim üssünü el birliği ile hep beraber Şanlıurfa’da inşa edeceğiz. Organize Sanayi Bölgesi içerisinde yapılacak her türlü yatırım için yatırımcılara destek olmaya devam edeceğiz. Amacımız, tüm yatırımcıların yatırımlarını başarılı bir şekilde yapılabileceği bir eko sistem oluşturmak.”

Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği Başkanı Süleyman Gürsoy ise “Organizasyon kapsamında Şanlıurfa’da çeşitli ziyaretlerde bulunduk. Özellikle son iki yılda bakıldığında sektörümüzle kentte sektörümüzle ilgili gelişim çok net bir şekilde belli oluyor. Bu da bizi buraya yatırım yapmak adına oldukça mutlu ediyor. Urfa için yapılan yatırımların yerinde ve çok değerli olduğuna inanıyorum. Sayın Valimizin ve diğer paydaşlarımızın destekleri devam ediyor ve bunu sektörümüz adına bir avantaj olarak görüyorum. Ayakkabı sektörüne yatırım yapanların bu avantajı pozitif olarak kullanacağına inanıyorum. Yapacağımız yatırımlar ülkemiz ihracatının artmasına ve yeni iş imkânlarının yaratılmasına olumlu katkısı olacaktır.

“TASEV olarak Urfa’daki üretim üssünü desteklemeye hazırız”

Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) Başkanı Tan Erdoğdu ise: “Dünyadaki rekabetle baş edebilmek için katma değeri yüksek ürünler üretmemiz gerekiyor. Küresel ayakkabı pazarındaki payımızı artırmaya öncelik vermeliyiz. Şanlıurfa’da hayata geçirilecek olan ayakkabı üretim üssü bu anlamda çok önemli bir adım olacak. Yeni bir vizyon ortaya konuyor. Burada hareketle hem endüstriyel üretimi hem de verimli bir üretimi burada hayata geçirebiliriz. Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TASEV) olarak bu projeyi gerek mesleki gerekse teknik eğitimler ile desteklemeye hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum” dedi.

FLO Mağazacılık Hakkında:

1960’lı yılların başında Ahmet Ziylan tarafından Gaziantep’te 50 metrekarelik ufak bir atölyede temelleri atılan FLO Mağazacılık Grubu, Türkiye’nin en büyük ayakkabı perakendecisi konumundadır. Grubun bugün Türkiye’nin yanı sıra Kazakistan, Irak, Arnavutluk, Azerbaycan, Gürcistan, İran, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin aralarında bulunduğu yakın coğrafyada 450’nin üzerinde mağazası bulunuyor. 2016 yılında Almanya’nın en önemli yatırım fon şirketlerinden biri olan Capiton AG ile birlikte Alman ayakkabı perakende devi Reno’yu satın alan FLO Mağazacılık, 500’ün üzerinde Reno mağazası ile Avrupa’nın en büyük ayakkabı perakende platformlarından birine de sahip oldu. Ziylan Mağazacılık’ın 2012 yılında satın aldığı Lumberjack markası da, 2016 yılında İtalya’nın en hızlı büyüyen ayakkabı markası konumuna geldi. Ziylan Mağazacılık bünyesinde FLO ve Sport in Street perakende markalarının yanı sıra, mağazalarında satışını gerçekleştirdiği ve toptan satışını yaptığı Kinetix, Polaris, Butigo, Dockers by Gerli gibi her biri kendi alanında lider ayakkabı markaları bulunuyor. 2023 yılında Türkiye’den çıkacak 10 global markadan biri olma hedefi doğrultusunda çalışmalarını sürdüren FLO Mağazacılık, 7 binden fazla kişiye istihdam sağlamakta, yılda 35 milyon çiftin üzerinde ayakkabı satışı gerçekleştirmektedir.