Elma ve Elma Suyu İhracatı 321 Milyon Dolara Ulaştı

Yapay Zeka Ve Tedarik Zinciri Uygulamaları Eğitimi Elma Ve Elma Suyu İhracatı 321 Milyon Dolara Ulaştı

Yapay Zeka Ve Tedarik Zinciri Uygulamaları Eğitimi Elma Ve Elma Suyu İhracatı 321 Milyon Dolara UlaştıTürkiye’nin yıllık yaklaşık 5 milyon tonluk üretimle dünya üçüncüsü olduğu elma ve elma suyunda Ocak – Ağustos döneminde ihracatı yüzde 27’lik artışla 321 milyon dolara yükseldi.

Sonbahar mevsiminde narenciye ürünlerinin en büyük eşlikçisi elmada hasat zamanı. Türkiye bir yandan 5 milyon tonluk elma rekoltesini hasat ederken, bir yandan da ihracat için pazarlama çalışmalarını başarıyla sürdürüyor.

Rekolte ve kalite açısından güzel bir sezona girdikleri bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, “2024 yılı Ocak-Ağustos döneminde Türkiye geneli elma suyu ihracatımız yüzde 33’lük artışla 181 milyon dolara çıkarken, Türkiye geneli taze elma ihracatı yüzde 21 artışla 140 milyon dolara ilerledi. Elma ve elma suyunda Ocak – Ağustos döneminde toplam ihracatımız yüzde 27’lik artışla 321 milyon dolara yükseldi. Hindistan 53 milyon dolarla en çok elma ihraç ettiğimiz ülkeler sıralamasında ilk sırada yer aldı. Irak 38 milyon dolarlık elma ihracatıyla ikinci sırada yer alırken, Rusya’ya 18 milyon dolarlık elma ihraç ettik.” dedi.

Başkan Uçak, “Elma ihraç ettiğimiz ülke sayısı 70 olarak kayıtlara geçti. Elma suyu ihracatında Amerika Birleşik Devletleri 96 milyon dolarlık taleple zirvenin sahibi olurken, Türkiye’den en çok elma suyu ithal eden ikinci ülke 16 milyon dolarla Hollanda oldu. Zirvenin üçüncü basamağına 7 milyon dolarlık taleple İtalya adını yazdırdı. Elma ve elma suyu ihracatında 2024 yılı sonunda 500 milyon dolar, 2025 yılında 550 milyon dolar ihracat hedefimiz var.” diye konuştu.

Türkiye Elma Üretimi Ne Kadar?

2023 yılı dünya elma üretimi tahmini 78 milyon tondur. En büyük elma üreticileri Çin, ABD, Türkiye, Polonya, Hindistan ve İran’dır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) kayıtlarına göre 60 milyon adet dikili elma ağacımız var. Dünyada elma üretiminde üçüncü sırada bulunan Türkiye’nin yıllık elma üretimi 4.8 milyon ton. Elma üretiminde yıllık 1.2 milyon ton ile Isparta açık ara önde.

Lojistik Sektörünün Yeni Çekim Merkezi – “LojiDer”

Lojider Logo

Lojistik Sektörünün Yeni Çekim Merkezi – “LojiDer”

Lojider LogoLojistik Hizmet Sağlayıcılar Derneği (LojiDer) 30 Ekim 2023 tarihinde kuruldu. LojiDer için 30 Ekim 2023 çok değerli bir tarihtir. Bundan 100 yıl önce; 29 Ekim 1923 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından bir gün
sonra 30 Ekim 1923 tarihinde meclis ilk toplantısını yapmıştır. 30 Ekim 2023 ise; Atatürkçü
düşüncenin sağlam temelleri üzerinde 100 yıldır varlığını sürdüren ve ilelebet sürdürecek olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılının ilk günüdür.

Benzer bir heyecanla, istekle ve yüksek bir motivasyonla çıktığımız bu yolda Şubat ayında ilk genel kurulumuzu yaptık ve sonrasında seçilmiş yönetim kurulumuz çalışmaya başladı ve ilk ziyaretimizi Anıtkabir’e yaptık. O günden bugüne ilk günkü gibi yüksek bir motivasyon ve heyecanla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ülkemizin 7 bölgesinde, toplam 26 ilinde üyemiz var. 6 aylık süre sonunda üye sayımız 298 tüzel kişilik. Üyelerimizin 2023 cirosu 1.84 milyar Amerikan Doları, 8.170 kişiye istihdam sağlıyoruz, istihdamın %18’ini kadınlarımız oluşturuyor. 27 kadın sürücümüz var. Sektörümüze ve ülkemize değer katmak adına yoğun çalışma temposu ile ilerliyoruz. YK toplantılarımızı sırasıyla Ankara, İzmir, Mersin, Gaziantep ve İstanbul illerimizde yaptık. Bu illerimizdeki odalarımızın başkanlarını, odalarımızın lojistik komitelerinde yer alan firmalarımızı ziyaret ettik. Önümüzdeki 3 yönetim kurulu toplantımızı sırasıyla Samsun, Ağrı ve Konya’da yapmayı hedefliyoruz.

Lojider Sosyal Sorumluluk

Uluslararası boyutuyla 28 ülke Derneği’nin yer aldığı 40 yıllık bir geçmişi olan European
Logistics Association – ELA’nın Türkiye’den üyesi olan ilk STK, LojiDer oldu. 27 yıllık geçmişi
olan dünyada 3 bölgede yapılanmış TAPA’ya da Türkiye’den üye olan ilk STK, LojiDer.
Ülkemiz Türk Devletleri Teşkilatı içerisinde önemli bir yere ve değere sahip. Türk Devletleri
Teşkilatı kapsamında 28 Haziran tarihinde oluşturulan Lojistik Merkezler ve Kargo Taşıyıcıları Birliği’ne Türkiye’den üye olan ilk STK da, LojiDer. Bu üyeliklerimizle hem üyelerimize hem de sektörümüze değer katmayı hedefliyoruz. Aynı amaçla Azerbaycan Gümrük Müşavirlik ve Lojistik Firmaları Derneği ile iş birliği protokolümüzü Mayıs ayında imzaladık. Kazakistan Lojistik Organizasyonlar Derneği ile iş birliği protokolü üzerinde anlaştık. 9-11 Ekim tarihlerinde Astana’da düzenlenecek lojistik fuarında resmi imza törenimizi yapacağız. Özbekistan, Kırgızistan ve İran lojistik dernekleriyle irtibat halindeyiz ve yakında iş birliği protokollerimizi imzalamayı hedefliyoruz.

Temmuz ve Ağustos aylarında Ankara’da Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızı ve Ticaret
Bakanlığımızı, bakan yardımcısı, genel müdür, daire başkanları düzeyinde ziyaret ettik. Bu
ziyaretlerimizde hem LojiDer’i tanıttık hem de sektörümüz için önemli konuları sözlü ifade
edip akabinde yazılı olarak ilettik.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Genel Müdürlüğü
koordinasyonunda Ağustos ayında Ankara’da yapılan ve ağır nakliye sektörümüzün uzun
yıllardır beklediği yönetmelik ile ilgili çalıştaya katkı sağladık.

3 Eylül 2024 tarihinde İstanbul’da kurucu üyelerimiz, yönetim kurulu ve denetim kurulu asıl ve yedek üyelerimizle genişletilmiş yönetim kurulu toplantımızı yaptık ve yönetim kurulumuzun 6 aylık faaliyet raporunu sunduk. Önümüzdeki dönem için öneri ve projeler hakkında değerlendirmeler yaptık.

11-13 Eylül tarihlerinde İzmir’de gerçekleştirilecek İZFAŞ Lojistik, Depolama ve Teknolojileri
Fuarı’na katıldık. LojiDer standımız 3 güm boyunca yoğun ilgil gördü. LojiDer’I merak edip
bilgi almak isteyen bir çok firmamızı ve üyelerimizi Misafir etmek bizleri çok Mutlu etti. Fuar
programında yer alan Başkanlar Oturumu’na panelist olarak katıldık.

Eğitim konusu LojiDer için önemli başlıklardan bir diğeri. Bu amaçla sırasıyla İstanbul Arel
Üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi, Bartın Üniversitesi, İstanbul Kent Üniversitesi ve
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ile işbirliği protokolleri imzaladık.

İlk “Sosyal Sorumluluk” projemizi Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve ARF BİO
Yenilenebilir Enerji Üretim A.Ş ile birlikte İzmir Ödemiş Zeytinlik Sabahattin Şenocak
İlkokulumuzda gerçekleştirdik. 10 Eylül 2024 tarihinde ilkokulumuzu ziyaret ettik ve ilkokul
müdürümüz, öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz ile sohbet ettik. Taşımacılık eğitim sistemi ile bölgedeki 9 köydeki çocuklarımızın ilkokulumuza gelerek eğitimlerini gerçekleştirdiği
sınıfların sıralarını yenileri ile değiştirerek geleceğimiz olan çocuklarımızın yüzlerini güldürmeyi hedefledik. STK, Akademi ve sektör iş birliği ile gerçekleştirdiğimiz bu projede çocuklarımıza sorduğumuz ilk soru; Atatürk’ün ülkemizi kime emanet ettiği oldu. Verdikleri “BİZE” cevabı ve sonrasında da “Tek bir şeye ihtiyacınız var, o da ne yapmak?” sorusuna verdikleri “ÇALISMAK” cevabı ne kadar doğru bir adım attığımızın en güzel göstergesi oldu. LojiDer olarak ülkemizin 7 bölgesinde 7 ilkokulumuza benzer iş birlikleri ile aynı sorumluluk çerçevesinde destek vermeyi hedefliyoruz.

Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonunun (UNECE) 24 nolu İntermodal
Taşımacılık ve Lojistik çalışma grubuna ve 5 nolu Taşımacılık Trendleri ve Ekonomileri
çalışma grubuna dahil olduk ve sektörümüzü temsil eden bir STK olarak sandalye sahibiyiz.
Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonunda ilave 3 çalışma grubuna daha dahil olmak yönünde hedefimizi önümüzdeki aylarda gerçekleştireceğiz. Bu kapsamda, 24 Eylül tarihinde Berlin’de InnoTrans Fuarı Demiryolu Paneline panelist olarak katılacağız. Cenevre’de 25-27 Eylül tarihlerinde yapılacak UNECE WP5 toplantısına ve 18 Ekim tarihinde yapılacak UNECE WP24 toplantısına katılacağız.

Bugünlerde sektörümüz için öncelikli problem uluslararası karayolu taşımacılığı icra eden
üyelerimizin sürücüleri için vize alma konusunda yaşadıkları sıkıntı. LojiDer olarak bu konuyu Dünya Ticaret Örgütü’nün belirlemiş olduğu kriterler çerçevesinde serbest ticaretin
engellenmesi bakış açısı ile değerlendiriyoruz. Ayrıca sürücü vizelerinin normal turistik
vizelerle aynı şekilde ele alınması ve değerlendirilmesi sürecinin de hukukun temel alındığı
Avrupa Birliği normlarına tamamen zıt olduğunu görüyoruz. Lojistik sektöründe 1 set “çekici
ve yarı römork” yatırımı yapan firmalarımızın yatırım bedeli bugün için 7-8 milyon TL
düzeyinde. 10 setlik bir filo yatırımı yapan üyemizin toplam yatırım bedeli 70-80 milyon TL
gibi yüksek meblağlara ulaşıyor. Bu yatırımın ülke ekonomisine ve ihracatına değer katması
gerekirken sürücülere vize alınamaması nedeniyle atıl kalması kabul edilemez. Bu uygulama ölü yatırım ve kaynak israfı olarak adlandırabileceğimiz bir dönemin yaşanmasına sebep oluyor. Zamanında alınamayan, alınsa bile 3-4 ay sonrasına alınan randevu tarihleri sonrasında nedeni bilinmeyen ve anlaşılamayan sürücü vize redleri problemi derhal çözülmelidir. Uluslararası taşıma yapan araçlarımızın sürücülerine verilmeyen vizeler ticaretin serbest olarak gerçekleştirilmesinin önündeki en büyük engeldir. LojiDer olarak Avrupa’da bu yönde hukuki bir mahkeme süreci başlatma yönünde detaylı bir çalışma yapıyoruz.

Geçtiğimiz ay ulusal ve uluslararası karayolu taşıması yapan üyelerimizi olumsuz etkileyen bir KHK kararını sizlerle paylaşmak istiyorum. Filosunda 10, 50, 150, 300, 500, 800 adet aracı olan üye firmalarımız var. Bu üyelerimiz geçmiş dönemde kendilerine tanınan hak çerçevesinde sadece kendi araçlarına verilmek üzere kendi garaj alanlarında yakıt pompa istasyonu yatırımı yapmış ve sadece kendi araçlarına yakıt vermek üzere toplu yakıt alımı yaparak, taşımacılık hizmeti maliyet kalemleri içinde yüksek bir yüzdeye sahip olan yakıt maliyetlerinde iyileştirme yapma imkanına sahip olmuştur. 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunun 9. Maddesinin yedinci fıkrasında Temmuz ayında KHK ile yapılan bir değişiklik ile üyelerimizin hakları iptal edilmiştir. Ancak bunun nedenini tam olarak kavrayamadık. Devletimizin “denetim” adı altında atmak istediği her adıma derneğimiz üyesi firmalar ve sektör firmalarımız destek olacaktır. Bunula birlikte birkaç kötü örnek ve icraat, işini doğru yapan, yatırım yaparak istihdam yaratan firmalarımızın olumsuz etkilenmesine neden olmamalıdır. 1 Ocak 2025’te uygulamayı alınacak bu kararın tekrar gözden geçirilmesi adına çalışmalarımız devam ediyor.

Lojider LogoBu uygulama içinde yaşadığımız toplum hayatında hepimizi olumsuz etkileyecek riskler taşıyor. Sadece 2-3 üyemizin sahip olduğu bin tane ağır vasıta aracı normal yakıt istasyonlarına sadece yakıt almak için giriş çıkış yapacak. Sonuç; kaza riski artacak, iş yükü artacak, fatura muhasebe işlemleri artacak, bu araçların zaten rapor vermek, bakım yapmak adına ilgili firmanın garajına geldiği bir süreçte sadece yakıt almak için halka açık istasyonlara gitmesi sonucu yakıt sarfiyatı artacak. Bütün bu artışlar olumlu bir gelişmeye değil kaynak israfına neden olacaktır. Ümit ediyoruz ki yapacağımız çalışmalar olumlu sonuçlanacak ve bu konuda bütün paydaşların beklentilerini karşılayan bir çözümü hep birlikte oluşturacağız.

Sektörümüzde uzun yıllardır konuşulan bir diğer konu haksız rekabet ortamı. Yüksek bedellerle alınan yetki belgeleri ile lojistik hizmetlerin yapıldığı bir ekosistemde faaliyet gösteriyoruz. Ancak denetimin istenen düzeyde olmaması nedeniyle hala belgesiz yapılan faaliyetler engellenemiyor. Bunun sonucu olarak belgeli firmalarımızı haksız rekabet ortamında işlerini devam ettirmeye çalışıyor. Bu ortamın bir an önce düzeltilmesi, ülkemiz kanun ve yönetmenliklerine göre yetki belgesi ile iş yapan firmalarımızın haklarının korunması önceliklenmelidir. Bu amaçla ilgili bakanlıklarımız ve Gelir İdaresi Başkanlığımızla yaptığımız görüşmeler sonrasında e-fatura sistemi ile yetki belgesi sisteminin entegrasyonuna yönelik çalışmalarımız ümit ediyoruz ki en kısa zamanda istediğimiz sonucu verecek.

Ağustos ayında Ankara’da yapılan ve ağır nakliye sektörümüzün uzun yıllardır beklediği
yönetmelik ile ilgili katıldığımız çalıştayda özellikle yenilikçi yaklaşım ile önerdiğimiz
karayolu treni uygulamasının sektörümüz için ufuk açıcı bir uygulama olacak. LojiDer’in
yenilikçi fikirlerinin bir yansıması olacak bu adım. 2025’te yenikçi bu uygulamanın hayata
geçecek olması bizleri heyecanlandırıyor. Kaynak israfının önlenmesine yönelik her türlü
yenilikçi öneriler ve uygulamalar, LojiDer misyon ve vizyonunun en güzel örneklerini
oluşturacak.

“Karayolu treni” olarak ifade ettiğimiz kavram, tonaj olarak yönetmeliklerle belirlenen
kriterleri aşmayan hacimli yüklerin tek bir çekici ile iki yarı römork ile taşınabilmesi durumu.
Özellikle otobanlara yakın yükleme mahalleri ile ve otobanlara yakın boşaltma mahallelerine
yakın noktalar arasında yapılacak taşımalar için başlaması planlanan bu uygulama ile çok
önemli bir tasarruf sağlanacak. İki çekici için harcanan yakıt ortadan kalkacak, ikinci çekicinin çevreye verdiği karbondioksit salınımı olmayacak, iki çekici kullanılması nedeniyle oluşan her türlü maliyet ortadan kalkacak ve sonuçta ithalat ve ihracatçımıza maliyet avantajı yaratılacak. Bu konuda heyecanımız da beklentimiz de oldukça yüksek.

30 Ekim 2024 tarihi LojiDer’in 1’nci kuruluş yıldönümü. 30 Ekim tarihinde İstanbul’da LojiDer 1’nci Lojistik Kongresini düzenleyeceğiz. LojiDer’in fark yaratan vizyonu ile hazırladığımız kongre programımız üyelerimiz ve katılımcılarımız için faydalı olacaktır. “Lojistikçiler Der ki!” sloganı ile üyelerimize, sektörümüze ve ülke ekonomimize değer katmaya devam edeceğiz.

Lojider 1. Lojistik Kongresi

Patronlara Mini Yol Haritası! Satınalma ve Tedarik Farkı Nedir? Stratejik Tedarik Sürecinin Şirketlere Sağladığı Avantajlar Nelerdir?

Satın Alma Ve Tedarik

Patronlara Mini Yol Haritası!

Satınalma ve Tedarik Farkı Nedir? Stratejik Tedarik Sürecinin Şirketlere Sağladığı Avantajlar Nelerdir?

Olgar Ataseven

Danışmanlık verdiğim şirketlerin bir çoğunda patronların en yakınındaki departmanlardan birinin Satınalma ya da Tedarik Zinciri Departmanı olduğunu görüyorum. Ama özellikle KOBİ seviyesinde bu fonksiyonların ancak satın alma seviyesinde kaldığını ve “Tedarik – Procurement” mantığının oturmadığını görüyorum. Bu yazı ile özellikle şirket sahiplerimize tam da mecrasında ufak bir yol haritası vermek istiyorum. Gelin konuyu özetleyelim:

Günümüz iş dünyasında mal ve hizmet tedariki,  verimliliğini, maliyetlerini ve rekabet avantajını doğrudan etkileyen kritik bir süreçtir. Ancak tedarik ve satın alma, çoğu zaman birbiriyle karıştırılır ve bu iki terim sıklıkla birbirinin yerine kullanılır. Oysa bu iki kavram, içerdikleri işlevler ve yaklaşımlar açısından birbirinden farklıdır. Peki, satın alma ve tedarik arasındaki temel farklar nelerdir? İşletmeler için etkili bir tedarik stratejisi nasıl oluşturulmalıdır?

Satınalma ve Tedarik: Temel Farklar

Satın Alma Ve TedarikSatınalma, bir işletmenin ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri edinmekle ilişkili daha dar bir işlevdir. Genellikle işlem bazlıdır ve sipariş verme, malı teslim alma ve ödeme süreçlerini içerir. Satın alma süreci kısa vadeli, işlemsel bir yaklaşımı benimser ve temel amacı, doğru mal veya hizmeti doğru fiyata temin etmektir. Hedef, maliyet etkinliği sağlamaktır.

Tedarik ise daha kapsamlı ve stratejik bir süreçtir. Tedarik, ihtiyaçların belirlenmesinden, tedarikçi seçiminden, müzakere sürecinden, sözleşme yönetiminden ve uzun vadeli tedarikçi ilişkilerinin geliştirilmesinden sorumludur. Satın almanın aksine, tedarik sadece bir işlemi değil, işin genel stratejisine hizmet eden daha geniş bir süreci kapsar. Tedarik, maliyetlerin yanı sıra kalite, güvenilirlik ve sürdürülebilirlik gibi faktörlere de odaklanır. Yani tedarik, işletmelere uzun vadeli değer katmayı hedefler.

Tablo olarak bu farkları şu şekilde özetleyebiliriz:

Satınalma Tedarik
İşlemsel ve kısa vadeli Stratejik ve uzun vadeli
Sipariş ve ödeme süreçleri Tedarikçi ilişkilerinin yönetimi
Ağırlıkıl maliyet odaklı Maliyet, kalite ve sürdürülebilirlik odaklı
Sipariş verme, mal teslim alma ve ödeme bazında iş yoğunluğu İhtiyaç tespiti, müzakere ve sözleşme yönetimi dengesinde

İşletmelerde Tedarik Sürecinin Kurulması: Adım Adım Yol Haritası

Gelelim satın alma sarmalından tedarik işlevine nasıl dönüşebileceğimiz konusuna. Bir işletmenin başarılı bir tedarik stratejisi oluşturması, sadece doğru malzemeyi doğru fiyata almakla sınırlı değildir. Stratejik tedarik, işletmeye uzun vadeli avantajlar sağlayacak bir yapı kurmayı hedefler. İşte işletmelerin güçlü bir tedarik sistemi oluşturmak için izlemesi gereken adımlar ise şunlardır:

  1. İhtiyaçların Belirlenmesi:

İlk adım, işletmenin hangi mal ve hizmetlere ihtiyaç duyduğunu net bir şekilde belirlemektir. Bu aşamada, tedarik sürecinin amacını ve hedeflerini anlamak önemlidir. Hangi ürünler veya hizmetler işletmenin stratejik hedeflerine katkı sağlar? Hangi tedarikçiler bu ihtiyaçları en iyi şekilde karşılayabilir?

  1. Piyasa Araştırması ve Tedarikçi Seçimi:

Tedarik sürecinde önemli bir aşama olan piyasa araştırması, işletmeye uygun tedarikçileri belirlemek ve değerlendirmek açısından kritiktir. İyi bir tedarikçi, sadece fiyat avantajı sağlamamalı, aynı zamanda güvenilir olmalı ve kalite standartlarına uygun ürün veya hizmet sunmalıdır. Bu araştırma işi belirli periyotlarda tekrarlanmalı ve belki de her sene portföydeki tedarikçiler %10 veya %20 oranından yenilenmelidir ya da sepet yönetimi yapılmalıdır.

  1. Tedarikçi İlişkilerinin Yönetimi:

Başarılı bir tedarik stratejisi, uzun vadeli tedarikçi ilişkileri geliştirmeyi gerektirir. Bu ilişkiler, hem işletmeye maliyet avantajı sağlar hem de tedarik zincirinin sürdürülebilirliğini destekler. Kazan-kazan anlayışıyla yürütülen tedarikçi ilişkileri, müzakere süreçlerinde daha esnek ve etkili bir pozisyon elde edilmesini sağlar. Burada çok önemli bir hatırlatma yapmakta fayda var. İşletmelerimiz ve özellikle üretim yapan işletmelerimiz bir taraftan da tedarikçileri kadar güçlü oluyorlar. Dolayısı ile tedarikçilerimizi güçlendirecek, geliştirecek ve büyütecek programların da sistemimizde olması gerekiyor.

  1. Sözleşme Yönetimi:

Tedarikçi ile yapılan anlaşmaların net ve her iki taraf için adil olması, başarılı bir tedarik sürecinin temel taşlarındandır. Sözleşmelerde, fiyatlandırma, teslim süreleri, kalite standartları ve garanti şartları gibi konular açıkça belirtilmelidir.

  1. Sürekli İyileştirme ve Değerlendirme:

Tedarik süreci, işletmelerin değişen ihtiyaçlarına göre sürekli gözden geçirilmelidir. Performans değerlendirme sistemleri kurularak, tedarikçilerin sunduğu hizmetlerin kalitesi ve verimliliği düzenli olarak takip edilmelidir. Bu adımı gerçekleştirirken özellikle periyodik “KYS – Tedarikçini Tanı” analizleri ile “KPI – Temel Performans Göstergeleri” lerinin detaylandırılması ve iş yeri ziyaretleri ile tedarikçilerin değerlendirilmesi önemlidir. Böylece işletme, tedarik süreçlerini sürekli olarak iyileştirip optimize edebilir.

Değerli patronlar ve işletme sahipleri, satın alma ve tedarik süreçlerinin işletmenizin başarısındaki kritik rollerini göz ardı etmemelisiniz. Satın alma, kısa vadeli ve işlemsel bir odakla hareket ederken, tedarik daha stratejik bir yaklaşımla uzun vadeli başarınızı hedefler. Tedarik sürecine gereken önemi vererek yalnızca maliyetlerinizi kontrol altına almakla kalmaz, aynı zamanda tedarik zincirinizi güçlendirip rekabet avantajınızı artırabilirsiniz. Unutmayın, stratejik bir tedarik süreci sadece maliyet avantajı sağlamakla kalmaz; işletmenizin büyüme hedefleriyle uyumlu, sürdürülebilir fırsatlar yaratır.

Nerede O Eski Beceriler!

Nerede O Eski Beceriler

Nerede O Eski Beceriler !

Prof. Dr. Umut Omay

100 yıl önce okuryazar olmak, 1990’lı yıllarda ise bilgisayar kullanabilmek bir ayrıcalık ve az rastlanan bir beceri olarak görülmekteydi. Öyle ki, 1990’lı yıllarda bilgisayarlarındaki CD sürücülerin bazı kullanıcılar tarafından fincan tutucu olarak algılanıp bu şekilde kullanılmaya çalışıldığına ya da bir disketin kopyalanmasını o disketin fotokopisini çekmek olarak anlayanların bulunduğuna ilişkin şehir efsaneleri ortaya çıkmıştı (1).

Bugün ise bırakın disketi, o dönemin gözdesi CD’ler bile eski teknoloji olarak görülüyor. Günümüzde bilgisayar kullanmanın iş dünyası açısından az rastlanan bir beceri olmaktan çıktığını, artık temel bir gereklilik olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, günümüzde “dijital okuryazarlık” kavramını kullanmaktayız.

Nerede O Eski BecerilerArtık çok hızlı değişen ve belirsizliklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Hemen her gün yeni bir yöntem, yeni bir teknoloji ve yeni bir bilgi davetsiz bir misafir gibi günlük yaşamımıza giriyor. Bütün bu gelişmelerin geleneksel kariyer anlayışının da geçerliliğini yitirmesine neden olduğu görülüyor (2).

Geleneksel kariyer anlayışı belirli bir eğitimi tamamladıktan sonra elde edilen bu bilgi ve becerilere güvenerek çalışma yaşamını sürdürmeye dayanmaktaydı. Artık bunun geçerli olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz (3).

Gerçekten de işler ve meslekler bu değişimden kaçınılmaz bir biçimde etkileniyor (4). Örneğin Dünya Ekonomik Forumu (WEF), 2027 yılına kadar veri girişi işinde sayısal anlamda büyük bir gerileme olacağını, en fazla sayıda yeni işin ise tarımsal ekipman operatörlerine yönelik ortaya çıkacağını ileri sürüyor. Genel olarak yapay zekâ ve makine öğrenmesi gibi yeni teknolojilerle ilişkili işlerde hızlı bir artış, başta büro ve sekreterlik işleri olmak üzere, banka gişe işleri, kasiyerlik ve bilet satışı gibi işlerde ise hızlı bir gerileme yaşanacağı ön görülüyor. Yine Dünya Ekonomik Forumu’na göre dünya genelindeki işgücünün yaklaşık dörtte biri mevcut işlerin yok olması ve yeni işlerin ortaya çıkması sürecinden etkilenecek; bu nedenle mevcut becerilerin yenilenmesi ve dönemin ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesi kadar yeni beceriler kazanılması da aynı derecede önemli (5).

Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu olan ve 4. Sanayi Devrimi kitabı ile milyonlar tarafından tanınan Klaus Schwab, geleceğin dünyasının artık çok fazla beceriye ve bunlara bağlı olarak da bir işler portföyüne sahip olmayı gerektireceğini ileri sürüyor. Daha önce de birden fazla işte aynı anda çalışanlar vardı. Ancak bugünün gelecek beklentisi, çalışanların büyük bir çoğunluğunun birden fazla işi yapabilecek kadar çok çeşitli becerilere sahip olmasının gerektiği yönünde (6).

Günümüzde dijital okuryazarlık becerisine sahip olmayı gerektiren büro işleri gibi işlerin hızlıca kaybolması beklenen işler arasında sayılması, düşündürücü olduğu kadar becerilerin ne kadar hızlı bir biçimde yetersiz hale gelebileceğine ilişkin dikkat çekici bir örnek oluşturuyor. Artık mevcut becerilerimizin eskiden olduğu gibi bizi çalışma hayatımız boyunca desteklemeyeceği çok açık. Geleceğin dünyası büyük bir çoğunluk için bir işler portföyüne sahip olmayı kaçınılmaz hale getirecekse, bunlara uygun bir “beceriler portföyüne” sahip olmak ve bu portföyü sürekli güncellemek de kaçınılmaz olacaktır.

Kaynaklar

(1) Sturgeon, W. (2002), ““I’ve broken my coffee cup holder” …and other tales of helpdesk woe: Are people really this stupid?”, Çevrim içi: https://www.zdnet.com/article/ive-broken-my-coffee-cup-holder-and-other-tales-of-helpdesk-woe/, (25.09.2024).

(2) Omay, U. (2017), Post Homo Servus, Beta Basım Yayım, İstanbul, ss. 103-104.

(3) Omay, U. (2015), ““Okul Bitti, Artık Ders Çalışmak Yok!” Derken Emin misiniz?”, Kadıköy Maarif, 10 (36), s. 31.

(4) İş ve meslek ayrımına ilişkin bkz. Omay, U. (2022), “İş ve Meslek Karmaşası”, Çevrim içi: https://satinalmadergisi.com/is-ve-meslek-karmasasi/, (01.06.2022).

(5) World Economic Forum (2023), Future of Jobs Report 2023, Çevrim içi: https://www3.weforum.org/docs/WEF_Future_of_Jobs_2023.pdf, (25.09.2024).

(6) Omay, Post Homo Servus, s. 249.

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Hepsiburada Sürdürülebilirlik Raporu’nu Yayımladı

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Hepsiburada Sürdürülebilirlik Raporu’nu Yayımladı

Hepsiburada Sürdürülebilirlik Raporu’nu Yayımladı

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Hepsiburada Sürdürülebilirlik Raporu’nu YayımladıTürkiye’nin Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler imzacısı, Sürdürülebilirlik Raporu yayımlayan ilk e-ticaret platformu, ‘Daha Hızlı Daha İleri’ye taahhüt veren dünyadaki ilk e-ticaret sitesi olan Hepsiburada 2023 Sürdürülebilirlik raporunu yayımladı. Karıncalardan ilham alan Çok Araçlı Rota Optimizasyonu’nu geliştirerek seyahat mesafesini yüzde 8 azaltan ve karbon emisyonlarını düşüren şirket, Ortak Barkod inovasyonuyla da ayda ortalama 1 milyondan fazla etiket tasarrufu sağladı. 2023 yılında yaklaşık 964 bin kilogram ambalaj atığını geri dönüştüren Hepsiburada’nın e-ticarete kazandırdığı kadın girişimci sayısı ise 56 bini geçti.

Hepsiburada, çevre, toplum ve yönetişim eksenindeki çalışmalarını 2023 Sürdürülebilirlik Raporu ile kamuoyuyla paylaştı. Türkiye’nin sürdürülebilirlik raporu yayımlayan ilk e-ticaret platformu unvanına da sahip şirket, rota optimizasyonu, geri dönüşüm, ortak barkod, döngüsel ekonominin büyütülmesi gibi tüm çevre yatırımları ile farklı yararlanıcı gruplara yönelik sosyal programları ve projelerine de raporda yer veriyor.

Yeşil dönüşüm ve sürdürülebilirliğin, Hepsiburada’nın DNA’sında yer alan temel değerler arasında olduğuna vurgu yapan Hepsiburada Kurumsal İlişkiler, İletişim ve Sürdürülebilirlik Grup Direktörü Cem Tanır şunları ifade etti:

“Türkiye’de e-ticaret hacmi 2023 yılında bir önceki yıla göre yüzde 115,15 artarak, genel ticaret hacmi içindeki payını yüzde 20’ye yükseltti. İşlem sayısı ise bir önceki yıla göre %22,25 arttı. Bu veriler çok hızlı bir büyümeye işaret etse de önümüzde gidecek uzun bir büyüme yolu ve aynı zamanda gerek platformlar gerekse satıcı ve tüketicilerle birlikte çevre bilinci yüksek bir e-ticaret kültürü yaratma fırsatı var. Biz, Türkiye’nin Hepsiburada’sı olarak çevre bilinci yüksek e-ticaret kültürünü yaratmayı hem milli misyonumuz hem dünyaya karşı sorumluluğumuz olarak görüyoruz. Türkiye’den Birleşmiş Milletler Global Compact’ı imzalayan, Sürdürülebilirlik Raporu yayımlayan, yine Global Compact’ın ‘Daha Hızlı, Daha İleri’ inisiyatifine taahhüt veren dünyadaki ilk e-ticaret platformu olmaktan gurur duyuyoruz.”

Karıncalardan İlham Aldı, Seyahat Mesafesini Yüzde 8 Kısalttı

Hepsiburada’nın lojistik şirketi HepsiJET, yakıt kaynaklı karbon emisyonunu azaltmak ve verimliliği artırmak için Çok Araçlı Rota Optimizasyon teknolojisini geliştirdi. Karınca kolonilerinin yiyeceklerini yuvalarına taşıma içgüdüsünden ilham alarak geliştirilen ve TÜRKPATENT tarafından tescillenen bu yenilikçi teknoloji sayesinde, mevcut araç filosundan optimum sayıda araç kullanılması sağlanarak toplam seyahat mesafesi yüzde 8 kısaltıldı.

2024 yılında Netlog Lojistik’le iş birliğine giderek ‘Musoshi’ adlı yüzde 100 yerli üretim 21 adet elektrikli aracı da filosuna katan HepsiJET, yıl sonuna kadar bu sayıyı 50’ye çıkarmayı hedefliyor. Çevreye duyarlı ve yenilikçi bir lojistik ağı kurma stratejisiyle hareket eden HepsiJET, elektrikli araçların kullanımıyla birlikte aylık ortalama 1.404 kilometre başına yaklaşık 0,21 ton karbon emisyonunu azaltmayı hedefliyor.

Ortak Barkod İnovasyonuyla Ayda 1 Milyondan Fazla Etiket Tasarrufu

Hepsiburada’nın inovasyonlarından biri de satış operasyonlarındaki verimliliği artırmak ve depodaki işlem sürelerini kısaltmak amacıyla geliştirdiği Ortak Barkod oldu. Ortak Barkod uygulamasıyla Hepsiburada’nın kendi barkodları basılıyor ve ayda ortalama 1 milyondan fazla etiketin basımından tasarruf sağlanıyor.

2023 yılında yaklaşık 964 bin kilogram ambalaj atığını geri dönüştüren Hepsiburada, aynı zamanda ambalajlarını %100 geri dönüştürülebilir selülozik karton malzemeden üretiyor, dolgu malzemelerinde polietilen ve polipropilen olmak üzere %100 geri dönüştürülebilir plastik malzemeleri tercih ediyor. Hepsiburada 21 bin kilogram gıda, 71 bin kilogram kimyasal atığın da geri dönüştürülmesini sağladı.

56 Binden Fazla Girişimci Kadın Hepsiburada İle E-Ticarete Başladı

Hepsiburada’nın çevrenin yanı sıra sürdürülebilir sosyal programlar ve projelerle tüm toplum için değer yarattığını belirten Tanır, “Kadın girişimcileri destekleyen ilk e-ticaret platformuyuz. Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü programıyla kadınların iş kurmalarını ve e-ticaret yoluyla büyümelerini kolaylaştırıyoruz. 8 yıldır devam eden programımız şu ana kadar 56 binden fazla kadın girişimciyi e-ticarete kazandırdı. Hedefimiz, 2030’a kadar bu sayıyı 120 bine çıkarmak. Bununla birlikte HepsiYürkiye’den programımızla yerel üretici ve bölgesel kalkınmayı desteklerken, HepsiYürekten ile STK’lara destek veriyor, Sanatburada ile sanatçıların daha geniş kesimlere ulaşmasını sağlıyoruz” diye konuştu.

Deprem Bölgesine Ticaret ve Teknoloji Gücü Programı kapsamında KOBİ ve esnafa destek sağlamaya devam ettiklerini de sözlerine ekleyen Tanır, “2025’e kadar deprem bölgesinden tüm Türkiye’ye ve dünyaya toplam 10 milyar TL’lik satış hacmi yaratmayı, 120 bin kişinin istihdamına ve 500 bin kişinin geçimine katkı sunmayı hedefliyoruz. Diğer yandan Bir Gülüş Yeter projemizle çocukların eğitimin ve eğitim materyallerine erişimine destek olurken Yarınlara Söz projemizle de depremden etkilenen üniversite öğrencilerine eğitim, staj ve mentorluk imkanları sunuyoruz. Deprem bölgesine sunduğumuz tüm destekleri 3 ayda bir kamuoyuyla paylaşarak şeffaf bir süreç yürütmeye de büyük önem veriyoruz” dedi.

2023 yılında da yaşamsal desteğe ihtiyacı olan hayvanlar için dernek merkezlerine mama, tıbbi malzeme, kulübe ve lojistik desteği sağlamaya devam eden Hepsiburada, Ağustos ayında Kurtaran Ev’in çip ve karne sponsorluğunu üstlendi. Platform üzerinde Patili Dostlara Destek sayfasını yayına alan şirket, Kurtaran Ev Derneği’nin yaşam alanlarındaki kedi ve köpeklerin ihtiyaçlarına iş ortakları ve müşterileriyle birlikte destek oluyor.

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber Hepsiburada Sürdürülebilirlik Raporu’nu YayımladıHepsiburada’nın 2023 Sürdürülebilirlik Raporu’na aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:

https://kurumsal.hepsiburada.com/uploads/2023_hepsiburada_surdurulebilirlik_raporu.pdf

Yeni İş Fırsatlarını Keşfedin: Bayim Olur musun? Fuarı

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Yeni İş Fırsatlarını Keşfedin Bayim Olur Musun Fuarı

Yeni İş Fırsatlarını Keşfedin: Bayim Olur musun? Fuarı

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Yeni İş Fırsatlarını Keşfedin Bayim Olur Musun FuarıYeni ve uzun soluklu iş anlaşmalarının nabzı “Bayim Olur Musun?” Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı’nda atacak. Kendi işini kurmak isteyen 100’lerce girişimci ve marka bu fuarda buluşacak. Enflasyonda düşüş hedefiyle birlikte, yıl sonuna doğru sıkı para politikasında da bir gevşeme beklendiğine işaret eden MedyaFors Fuarcılık Kurucusu Özhan Erem, “Yüksek faiz dönemi bitiyor, uzun vadeli kazanç dönemi başlıyor. Güçlü ve sürdürülebilir yatırım seçeneği franchising ile kazancınızı katlayın, birikimlerinizle kendi işinizin patronu olun” dedi.

Türkiye’nin ilk ve tek franchising ve markalı bayilik fuarı “Bayim Olur Musun?”, bu yıl 22’nci defa kapılarını, markalar ve yatırım fırsatı arayan girişimcilerle buluşturmak için açacak. Reel ekonomide çarklarının daha da güçlenmesine katkı sağlayacak platform sayesinde, kendi işini kurmak isteyen girişimciler ve yeni yatırımlarla büyümek isteyen markalar, 17-20 Ekim 2024 tarihleri arasında İstanbul Yenikapı Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek “Bayim Olur Muun?” Franchising & Markalı Bayilik Fuarı’nda buluşacak. Yeni yatırım fırsatlarının keşfedilmesini sağlayacak olan fuar, 100’lerce kişiye ev sahipliği yapacak. Franchisingin, güçlü ve sürdürülebilir bir yatırım seçeneği olarak öne çıktığına işaret eden MedyaFors Fuarcılık Kurucusu Özhan Erem, sıkı para politikasında beklenen faiz indirimi sonrasında franchisingin, yatırımcılara uzun soluklu kazanç imkanı sağladığını söyledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), enflasyonla mücadele çerçevesinde, sıkı para politikasıyla bir hafta vadeli politika faizinin yüzde 50’de tutulduğuna işaret eden Özhan Erem, gerek geçtiğimiz hafta açıklanan ekonominin 3 yıllık yol haritası Orta Vadeli Program (OVP) ve gerekse Merkez Bankası’nın enflasyon raporunda, enflasyonda düşüş öngörüldüğüne dikkat çekti. Fiyat istikrarının sağlanmasına önemli katkı sağlayacak olan ve şu anda yüzde 51,97’de bulunan enflasyondaki düşüşle birlikte, faizlerde de indirim beklendiğine işaret eden Erem, “Bu da faiz oranlarında kayda değer bir düşüşün 2024’ün sonlarında ve 2025’in başlarında gerçekleşeceğini göstermektedir​. Yüksek faiz, enflasyonu kontrol altına almak için amacıyla uygulanıyor ve sıkı para politikası, ekonomik istikrarın sağlanması için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.”

Yüksek Faiz Dönemi Bitiyor Uzun Vadeli Kazanç Başlıyor

Olası faiz indiriminin, tasarruf sahipleri için de yeni yatırım fırsatlarını gündeme getireceğini söyleyen Özhan Erem, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüksek faiz dönemi bitiyor, uzun vadeli kazanç dönemi başlıyor. İşte bu noktada, franchise yatırımları devreye giriyor. Faiz, döviz, arsa veya borsadan elde ettiğiniz kazançlarınızı, kalıcı ve sürdürülebilir bir işe dönüştürme fırsatı, franchise ile mümkün. Bir markanın çatısı altında, güçlü bir iş modeli ve tanınmış bir isimle yola çıkmak, yalnızca finansal getiri sağlamakla kalmaz, aynı zamanda işinizin de sahibi olmanızı sağlar. Özellikle yüksek faiz dönemi sonrası bu değişiklik, yatırımlarını yeniden değerlendirmek isteyenler için iyi bir fırsat sunacaktır.”

Kendi İşinizin Patronu Olun Başarınızı İleriye Taşıyın

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Yeni İş Fırsatlarını Keşfedin Bayim Olur Musun FuarıÖzhan Erem, birçok yatırımcının, birikimlerini değerlendirmek için franchise sistemini tercih ettiğine işaret etti. Erem, “Franchise sektörü, sağlam bir iş modeli ve marka desteği sunarak girişimcilerin başarı şansını artırıyor. Kendi işinizin patronu olmanın yanı sıra, bir franchise ile bu başarıyı daha da ileriye taşıyabilirsiniz. Sonuç olarak, yüksek faiz döneminin sona ermesiyle birlikte, uzun vadeli kazanç fırsatları daha görünür hale geliyor. Kendi işini kurmak isteyen girişimciler için franchise sektörü, bu dönemde değerlendirilmesi gereken önemli bir seçenek olarak öne çıkıyor. Bayim Olur Musun? Fuarı, bu fırsatları keşfetmek için mükemmel bir başlangıç olarak kapılarını 17-20 Ekim’de açacak. Davetiyenizi almak için hızlı davranın ve bu önemli fırsatı kaçırmayın!” diye konuştu.

Doğum Sonrası Kısmi Süreli Çalışma Talebi Karşılanmayan İşçi Haklı Fesih Yapabilir mi?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Doğum Sonrası Kısmi Süreli çalışma Talebi Karşılanmayan İşçi Haklı Fesih Yapabilir Mi

Doğum Sonrası Kısmi Süreli Çalışma Talebi Karşı­lanmayan İşçi Haklı Fesih Yapabilir mi?

Lütfi İNCİROĞLUSatınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Doğum Sonrası Kısmi Süreli çalışma Talebi Karşılanmayan İşçi Haklı Fesih Yapabilir Mi

Kadın işçinin doğum sonrası kısmi süreli çalışma hakkı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 13/5 inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, İş Kanunu’nun 74 üncü mad­desinde öngörülen izinlerin bitiminden sonra mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden ay başına kadar bu maddeye göre ebev­eynlerden biri kısmi süreli çalışma talebinde bulunabilir. Bu talep işveren tarafından karşılanır ve geçerli fesih nedeni sayılmaz. Bu kapsamda kısmi süreli çalışmaya başlayan işçi, aynı çocuk için bir daha bu haktan faydalanmamak üzere tam zamanlı çalışmaya dönebilir. Kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin tam zamanlı çalışmaya başlaması duru­munda yerine işe alınan işçinin iş sözleşmesi kendiliğinden sona erer. Bu haktan faydalanmak veya tam zamanlı çalışmaya geri dönmek isteyen işçi işverene bunu en az bir ay önce yazılı olarak bildirir. Ebeveynlerden bi­rinin çalışmaması hâlinde, çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde bulunamaz. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenler de çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten iti­baren bu haktan faydalanır.

Görüldüğü üzere işverenler, kadın işçilerin doğum sonrası izinlerinin bi­ti­minden sonra mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden ayba­şına kadar en az bir ay önceden yazılı olarak talep etmeleri halinde, kısmi süreli çalışma taleplerini karşılamakla yükümlüdürler. Ayrıca kadın işçilerin bu ta­lebi işveren açısından geçerli fesih nedeni oluşturmaz[1]. Ebeveynlerden birinin çalışmaması hâlinde, çalışan eş kısmi süreli çalışma talebinde buluna­maz[2]. İşçi, eşinin çalıştığına dair belgeyi kısmi süreli çalışma talebine eklemek zorundadır (Yön.m.9/2). Ancak, Kısmi Süreli Çalışmalar Hakkında Yönetmeliğin 10 uncu maddesine göre, ebeveynlerden birinin çalışma şartı;

  1. a) Ebeveynlerden birinin sürekli bakım ve tedavisini gerektiren bir hastalığının olması ve bu hastalığın tam teşekküllü hastane ya da üniversite hastanesinden alınacak doktor raporuyla belgelendirilmesi,
  2. b) Velayetin mahkemece eşlerden birine verilmesi hâlinde çocuğun velayetine sahip ebeveynin talepte bulunması,
  3. c) Üç yaşını doldurmamış bir çocuğun münferiden evlat edinilmesi,

hâllerinde aranmaz.

Kısmi Süreli Çalışmalar Hakkında Yönetmeliğin 11 inci maddesine göre, usulüne uygun olarak yapılan kısmi süreli çalışma talebi, işveren tarafından bildirim tarihinden itibaren en geç bir ay içinde karşılanır ve işçiye, talebin karşılandığı yazılı olarak bildirilir. İşverenin süresi içinde işçinin talep dilekçesine cevap vermemesi halinde, bu talep işçinin dilekçe­sinde belirtilen tarihte veya bu tarihi takip eden ilk iş gününde geçerlilik kazanır.

Bununla birlikte kısmi süreli çalışma;

  1. a) Özel sağlık kuruluşlarında ilgili mevzuat uyarınca mesul müdür, sorumlu hekim, laboratuvar sorumlusu ve sağlık hizmetinden sayılan işlerde tam zamanlı çalışması öngörülenler tarafından yerine getirilen işlerde,
  2. b) Nitelikleri dolayısıyla sürekli çalıştıkları için durmaksızın birbiri ardına postalar hâlinde işçi çalıştırılarak yürütülen sanayiden sayılan işlerde,
  3. c) Nitelikleri dolayısıyla bir yıldan az süren mevsimlik, kampanya veya taahhüt işlerinde,

ç) İş süresinin haftanın çalışma günlerine bölünmesi suretiyle yürütülmesine nitelikleri bakımından uygun olmayan işlerde,

işverenin uygun bulması hâlinde yapılabilir  (Yön. m.10).

Diğer taraftan, kısmi süreli çalışmaya başlayan işçi, aynı çocuk için bir daha bu haktan faydalanmamak üzere tam süreli çalışmaya dönebilir (Yön. m.14/1).

Tam süreli çalışmaya geri dönmek isteyen işçi, işverene en az bir ay önce yazılı olarak talebini bildirir (Yön. m.14/2).

Kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin tam süreli çalışmaya başlaması hâlinde yerine alınan işçinin iş sözleşmesi kendiliğinden sona erer (Yön. m.14/3).

Kısmi süreli çalışmaya geçen işçinin iş sözleşmesini feshetmesi hâlinde, yerine alınan işçinin iş sözleşmesi yazılı onayı olması koşuluyla fesih tarihinden itibaren belirsiz ve tam süreli sözleşmeye dönüşür (Yön. m.14/4).

İşçinin kısmi süreli çalışmaya geçiş talebini kabul etmeyerek işçinin tam süreli çalışmaya zorlanması halinde, işçi iş sözleşmesini İş Kanunu’nun 24/II-f hükmüne dayanarak haklı nedenle feshedebilir. Ayrıca, İş Ka­nunu’nun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, işverenden uygun bir taz­minat talebinde de bulunabilir[3].

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Doğum Sonrası Kısmi Süreli çalışma Talebi Karşılanmayan İşçi Haklı Fesih Yapabilir MiSonuç olarak, doğum sonrası kısmi süreli çalışmaya geçiş talebi kabul edilmeyen işçinin tam süreli çalışmaya zorlanması halinde, işçi iş sözleşmesini İş Kanunu’nun 24/II-f hükmüne dayanarak haklı nedenle feshedebilir. Ayrıca, İş Ka­nunu’nun 26 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, işverenden uygun bir taz­minat talebinde de bulunabilir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Ankara BAM 5.HD.17.06.2020, E.2020/874, K.2020/1367 Legalbank.

[2] MANAV ÖZDEMİR, Eda/ERDOĞAN Canan, Türk Hukukunda Kadın Çalışan­ların Analığının Korunması, SİCİL, Yıl 2021, Sayı:45, s.117.

[3] KÖSEOĞLU, Ali Cengiz, Türk Hukukunda Analık, İş ve Hayat Dergisi, S:4 Y:2,  s.118; ÇELİK/CANİKLİOĞLU/CANBOLAT, İş Hukuku Dersleri, s.218.

Alım Talebi: Pastörize Sıvı Yumurta Sarısı

Alım Talebi Pastörize Sıvı Yumurta Sarısı

Bir firmamız için pastörize sıvı yumurta sarısı alımı yapılacaktır. Tercihen 1 litrelik, gıda güvenliğine uygun ve tetrapak benzeri karton ambalajlarda olması istenmektedir. Toplam alım 1 tondur. Teslim yeri Karaman olup, ödeme şekli peşindir (nakit).

İlgili olan üretici ya da satıcıların, sahip olunan gıda üretim belgeleri ve diğer teknik detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi Pastörize Sıvı Yumurta Sarısı

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (600 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Sürdürülebilir Finans: Kavram ve Uygulamalar

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Sürdürülebilir Finans Kavram Ve Uygulamalar

Sürdürülebilir Finans: Kavram ve Uygulamalar

Burcu USLULARSatınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Sürdürülebilir Finans Kavram Ve Uygulamalar

Son dönemlerde sosyal medyada, resmî kurumlarda, pek çok sektörde sıklıkla duyduğumuz, bazı kesimler için zorunluluk haline gelen “Sürdürülebilirlik” kavramı beraberinde farklı kavramları da gündeme kazandırmaktadır. Bu kavramlardan birisi olan “Sürdürülebilir Finans” kavramı ve uygulamaları hızlıca hayatımızda yerini almaya başlamıştır.

Sürdürülebilir finans kavramının tüm dünyada benimsenmesine yönelik tarihçeyi şöyle özetleyebiliriz:

1970’lerde başlayan çevresel hareketler ve Ekim 1987’de Birleşmiş Milletler tarafından Oxford University Press aracılığıyla yayınlanan Brundtland Raporu (“Ortak Geleceğimiz”), sürdürülebilir kalkınma kavramını tüm dünyaya tanıtmıştır. Bu rapor, ekonomik büyümenin çevresel ve sosyal etkilerle uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini savunmuştur.

1990’lı yıllarda çevresel ve sosyal konuların finansal sistem üzerindeki etkilerinin fark edilmeye başlanmasıyla Sürdürülebilir Finans kavramı ortaya çıkmış, sosyal sorumluluk yatırımları (SRI) ve yeşil finansman kavramlarının gelişmesiyle daha fazla önem kazanmıştır. 2000’li yıllarda ise Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ÇSY) (Environmental, Social and Governance (ESG)) faktörleri daha fazla kabul görmeye başlamış ve büyük finans kuruluşları bu kriterleri yatırım kararlarına entegre etmeye başlamıştır.

Paris İklim Anlaşması (2015) ve Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (2015) gibi uluslararası anlaşmalar ve girişimler, sürdürülebilir finansın gelişiminde önemli dönüm noktaları olmuştur. Bu süreçler, sürdürülebilir finansın küresel bir hareket olarak kabul edilmesini hızlandırmıştır.

2018 yılında Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan aksiyon planı ile finansal sistemin sürdürülebilirlikle bağlantılı bir şekilde gelişmesi için çalışmalara başlanmıştır.

Bu kapsamda, 2019 yılında Uluslararası Sürdürülebilir Finans Platformu (International Platform on Sustainable Finance (IPSF)) ile sürdürülebilir finans alanında uluslararası iş birliğinin sağlanması amacıyla kurulmuştur. Sürdürülebilir yatırımları yaygınlaştırma amacıyla Avrupa Birliği (AB) tarafından 2020 yılında kabul edilen “the EU Taxonomy Regulation(AB Taksonomisi), ekonomik faaliyetlerin yeşil olarak sınıflandırılmasına olanak sağlamıştır.

Kavram Olarak Sürdürülebilir Finans:

Uluslararası Finans Kuruluşu (International Finance Cooperation)’na göre sürdürülebilir finans “sosyal ve çevresel faktörlerin banka ve finans kuruluşlarının faaliyetlerine entegre edilerek bu kapsamda oluşan risklerin daha iyi yönetilmesi ve bu alanlarda ortaya çıkan fırsatların değerlendirilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan hareketle, sürdürülebilir finansın sadece risklerden kaçınma strateji olmadığı, aynı zamanda ortaya çıkan yeni iş sahaları sayesinde oluşan fırsatların değerlendirilmesini de kapsadığı ifade edilebilir. (Kaynaklar/3)

Avrupa Komisyonu’na göre sürdürülebilir finans, finansal sistem içerisinde daha sürdürülebilir ekonomik aktiviteleri hayata geçirmek için çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) kriterlerinin yatırım kararlarının alınma sürecine dahil edilmesidir.  (Kaynaklar/3)

Avrupa Birliği politikaları çerçevesinde sürdürülebilir finans ise bir taraftan ekonomik büyüme desteklenirken, diğer taraftan çevre üzerindeki baskının azaltılması ve sosyo-ekonomik faktörlerin de dikkate alınmasıdır. (Kaynaklar/3)

Sürdürülebilir finansın temel amacı çevresel kaynakların korunması, sosyal adaletin sağlanması ve toplumsal refahın artırılmasıdır. Böylece finansal yatırımların kârlılık ile birlikte uzun vadeli sürdürülebilirlik ve topluma katkı sağlamasını hedefini de sağlar. Bu bağlamda hayati bir araçtır.

Sürdürülebilir finansın araçları arasında yeşil finansman, sosyal yatırım, etik yatırım, mikro finans ve karbon azaltımı gibi alanlar bulunur. Bu yöntemler hem finansal getiri sağlamak hem de çevresel ve toplumsal fayda yaratmak amacıyla tasarlanmıştır.

Sürdürülebilir finansman kavramı genellikle büyük ölçekli şirketler ile ilişkilendirilse de diğer kurum ve kurulular ile şahıs şirketleri ve bireyler için de uygulanabilir hale gelmekte ve giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Özellikle küçük ölçekli işletmeler ve bireyler, sürdürülebilir finansman uygulamalarını hayata geçirerek hem çevreyi koruma hem de uzun vadeli tasarruf sağlama açısından önemli fırsatlar yakalayabilmektedirler.

Dünya Genelindeki Uygulamalar

Sürdürülebilir finansman iklim değişikliği, sosyal adalet gibi önemli sorunlarla ilişkili olarak giderek önem kazanmaktadır. Bu durum, yatırımcılar ve şirketler için yeni fırsatlar yaratmakta ve daha sürdürülebilir bir ekonomik sistemi beraberinde getirmektedir.

Hükümetler ve şirketler, çevresel projelere finansman sağlamak için yeşil tahviller ihraç etmeye başlamıştır. Yatırımcılar, sosyal etkisi olan projelere ve şirketlere yatırım yapmayı tercih etmeye başlamıştır. Global şirketler, sürdürülebilirlik performanslarını değerlendirmek için ÇSY kriterlerini raporlamakta ve değerlendirmektedir. Global bankalar, sürdürülebilir projelere finansman sağlamak için özel ürünler geliştirmekte ve hangi projelerin destekleneceğine dair ÇSY kriterlerine dayalı kararlar almaktadır. Birçok ülke, vergi teşvikleri, yeşil krediler ve sürdürülebilir projelere yönelik kamu yatırımları sürdürülebilir finansmanı teşvik eden politikalar geliştirmektedir. Birçok uluslararası kuruluş, sürdürülebilir finansmanı teşvik etmek için standartlar ve rehberlik sağlamaktadır.

Avrupa Birliği’nin (AB) 2050 yılına kadar iklim nötr bir kıta olma hedefini gerçekleştirmek için geliştirdiği Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal) stratejisi sürdürülebilir finans ile doğrudan ilişkilidir. Bu mutabakat hem çevresel sürdürülebilirliği geliştirmek hem de ekonomik büyümeyi desteklemek amacıyla kapsamlı bir strateji sunmaktadır. Avrupa Birliği (AB) tarafından geliştirilen AB Taksonomisi, sürdürülebilirlikle ilgili ekonomik faaliyetlerin tanımlanması ve değerlendirilmesi için global anlamda ortak bir dil ve standart oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu taksonomi, çevresel sürdürülebilirlik kriterlerine dayanarak ekonomik faaliyetlerin yeşil veya sürdürülebilir olarak sınıflandırılmasına yardımcı olmaktadır.

Türkiye’de Sürdürülebilir Finans Kavramı ve Uygulamalar

Sürdürülebilir finans, Türkiye’de özellikle 2010’lu yılların başlarından itibaren gündeme gelmeye başlamış; bu dönemde, küresel sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularına artan ilgi, Türkiye’deki finans sektörünü de bu alanda adımlar atmaya yöneltmiştir. Özellikle bankalar, çevresel ve sosyal sorumluluk projelerine daha fazla önem vermeye başladılar. Yine bu dönemde bazı özel bankalar, yeşil kredi ve çevre dostu projelere finansman sağlama konusunda inisiyatifler geliştirmeye başlamışlardır.

Bir diğer önemli adımlardan birisi 2014 yılında Borsa İstanbul (BIST) tarafından “Sürdürülebilirlik Endeksi”nin başlatılması olmuştur. Bu endeks, çevresel, sosyal ve yönetişim (ÇSY) kriterlerine uyum sağlayan şirketleri bir araya getirmiş ve yatırımcıların bu alanlardaki performansları dikkate almalarını teşvik ederek, Türkiye’nin sürdürülebilir finans alanındaki gelişimini hızlandırmıştır.

Türkiye’nin de imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nın 2021 yılında onaylanması ile birlikte Türkiye’de sürdürülebilir finans ve iklim finansmanı konusu daha da önem kazanmaya başlamıştır.

Son yıllarda, Türkiye’de bazı bankalar ve şirketler yeşil tahvil ve sürdürülebilirlik temalı tahvil ihraç etmeye başlamışlardır. Sürdürülebilir finansman konusunda adımlar atarak, yeşil kredi, çevre dostu projelere yatırım ve yenilenebilir enerji gibi alanlara odaklanan finansman paketleri sunmaktadırlar. Ayrıca, ÇSY kriterlerine dayalı yatırım stratejilerini de benimsemeye başladılar. Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Türkiye’de de kamu ve özel sektör tarafından benimsenmeye başlandı. Türkiye’deki kamu kurumları, özel sektör ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) bu hedefler doğrultusunda stratejiler geliştirdi ve bu stratejiler sürdürülebilir finansın gündemde daha fazla yer almasını sağlamaya devam etmektedirler.

Türkiye’de sürdürülebilir finansla ilgili düzenlemeler henüz geniş kapsamlı zorunluluklar getirmemiş olsa da; belirli sektörler, büyük şirketler, bankalar, finansal kuruluşlar ve kamu projeleri giderek artan bir şekilde bu kriterlere uyum sağlamak durumunda kalmaktadır. İlerleyen yıllarda Paris İklim Anlaşması ve AB düzenlemelerine paralel olarak daha fazla sektör için sürdürülebilirlik ve ÇSY kriterlerinin zorunlu hale gelmesi beklenmektedir.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Sürdürülebilir Finans Kavram Ve UygulamalarTürkiye’de sürdürülebilir finans alanında çeşitli devlet teşvikleri ve destekleri mevcuttur. Devlet kurumları, bankalar ve uluslararası fonlar aracılığıyla sağlanan bu destekler, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasını hızlandırmaktadır.

Burcu USLULAR

 

 

Kaynaklar

Süreç Yönetimi ve Süreç Yönetimi Yaşam Döngüsü

Süreç Yonetimi

Süreç yönetimi (BPM), Süreç Yönetim Profesyonelleri Derneği (ABPMP) tarafından, “bir kuruluşun stratejisini ve hedeflerini, müşterilerin beklentileri ve ihtiyaçları ile uçtan uca süreçlere odaklanarak birleştiren bir yönetim disiplini” olarak tanımla

İçeriğin devamını görüntülemek için Öğrenme Merkezi Üyeliği gereklidir. Üye iseniz lütfen giriş yapınız. Henüz üye değilseniz üyelik satın alarak üyeliğinizi başlatabilirsiniz.
Hesap Oluştur

 

Kayıt Formu

Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.