Çalışan Devir Oranı Bize Neler Anlatabilir?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Devir Oranı Bize Neler Anlatabilir

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Devir Oranı Bize Neler AnlatabilirÖmür boyu istihdamın artık eski moda olarak görüldüğü günümüzde, bir çalışanın çalışma yaşamı boyunca birden fazla örgütte çalışmış olması artık yeni normaldir (1). Örneğin, ABD İşgücü İstatistikleri Bürosu tarafından yakın dönemde yayınlanan çeşitli raporlar, 1957-1964 yılları arasında doğan nüfusun çalışma yaşamı boyunca ortalama 12.7 kez iş değiştirdiğini, oysa 1980-1984 yılları arasında doğanlarda ise bu sayının şimdiden ortalama 9’a ulaştığını olduğunu göstermektedir (2). 1980-1984 yılları arasında doğanların çalışma yaşamında bir süre daha kalacakları düşünüldüğünde sayının 12.7’nin üzerine çıkması beklenebilir.

Çalışanların genel olarak iş değiştirmelerinde en etkili unsurların ücret ve terfi olduğu görülmektedir. Bunun dışında Y ve Z kuşaklarının çalışmaya bakışı ve aynı kurumda sürekli aynı işi yapmaktan sıkılmaları gibi unsurların da etkili olduğu (1); kısacası iş değiştirmenin itici unsurları arasında yalnızca ücret ve terfi değil, aynı zamanda özellikle yeni kuşaklar açısından işin monotonlaşması ve yeni vasıf edinememe endişesi olduğu da söylenebilir.

Bu noktada çalışan devir oranı örgütlerin çalışanlarıyla olan ilişkilerinin anlaşılması açısından önemli bir gösterge olarak nitelendirilebilir. Bir dönemdeki (genellikle belirli bir yıl) işten çıkışların o dönemdeki ortalama çalışan sayısına oranını gösteren çalışan devir oranı (ya da işgücü devir oranı) o örgütteki çalışan hareketliliğinin yüzdesini vermektedir. Ayrıca bu oran kendi isteği ile işten ayrılanlarla, işten çıkartılanlar için ayrı ayrı da hesaplanabilir. Nihayetinde oranın önemli bir özelliği bir örgütün insan kaynakları politika ve uygulamalarının etkinliğinin yanı sıra çalışan adaylarının ne kadar isabetli seçildiği hakkında bilgi vermesidir (3).

Çalışan devir oranının hesaplanmasına ilişkin şu örnek verilebilir:

Diyelim ki dönem başında çalışan sayısı 45, dönem sonunda 55 ve bu dönemde de 10 çalışan işten ayrılmış olsun. Bu durumda çalışan devir oranını hesaplamak için önce o dönemdeki çalışan sayısının ortalamasını (45+55/2=50) bulup, işten ayrılanları buna oranlamamız gerekir ((10/50)*100)=% 20).

Örneğimizde çalışan devir oranını % 20 olarak bulduk. Peki, bu ne anlamak gelmektedir? Örneğimizdeki % 20’lik oran her 5 çalışandan 1 tanesinin bir şekilde örgütten ayrıldığını göstermektedir. Ayrıca bu oran sektörden sektöre değiştiğinden, çalışan devir oranımızın iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlamak için çalıştığımız sektördeki genel durumu bilmemiz de gerekir.

Diyelim ki, çalışan devir oranımız sektör ortalamasının altında çıktı. Eğer ekonomik bir kriz yoksa bunu insan kaynakları politikalarımız ve uygulamalarımızın uygun olduğunun yanı sıra çalışanlarımızı isabetli bir biçimde seçtiğimizin bir göstergesi olarak yorumlayabiliriz. Ama eğer tam tersi bir biçimde çalışan devir oranımız sektöre göre yüksekse, o zaman insan kaynakları politikalarımızın ve uygulamalarımızın ya da çalışan seçimlerimizde sorunlar olduğu sonucuna ulaşabiliriz.

Ancak çalışan devir oranımız ister yüksek ister düşük olsun dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. Örneğin şu sorulara mutlaka yanıt verilmesi ve bunlara ilişkin nedenlerin incelenmesi gerekir (3):

  1. İşten ayrılan çalışanlar kimler ve kıdem durumları nedir?
  2. Çalışanlar işten neden ve hangi gerekçelerle ayrılıyorlar?
  3. İşten ayrılmalar belirli bir düzende ya da özellikle bazı dönemlerde mi gerçekleşiyor?

İşe yeni alınanlarla kıdemlilerin ayrılma nedenleri çoğunlukla birbirlerinden farklıdır. Diyelim ki, işten ayrılanların büyük bölümü işe yeni alınan çalışanlardan oluşuyor. Böyle bir durumda beklentileriyle mevcut durumun örtüşmediğini düşünebilir. Örneğin, Kasım ayında çalışmaya başlayan bir çalışana iş görüşmeleri sırasında Ocak ve Temmuz aylarında ücret zammı olduğu bilgisi verilmesine rağmen, işe yeni başladığı gerekçesiyle ilk Ocak ayında kendisine zam yapılmamış ya da iş görüşmesi sırasında söz edilmeyen ama örgütün iş tanımlarında bulunan bir sorumluluk kendisine verilmiş olabilir. Kıdemliler ise yaptıkları işlerin monotonlaşması ve vasıflarını geliştirememe endişesiyle ayrılabilirler. Özellikle işten ayrılmaların performans değerlendirme, zam ve terfi dönemlerinde yoğunlaşıyor olması, bu uygulamaların çalışanların beklentilerini karşılamadığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir (3).

Kısacası, bir işyerine bağlı olarak çalışma yaşamını tamamlamanın artık yadırgandığı günümüzde, “çalışanlar nasıl olsa gidecekler” ve “gidenin yeri doldurulur” gibi anlayışlara kapılmamak gerekir. Profesyonel yaşamda elbette örgütler kadar çalışanlar da kendi çıkarlarını gözeterek çeşitli kararlar vermek durumundadır. Ne var ki, örgütler açısından “giden neden gidiyor?” ve “bir şeyleri yanlış yapıyor olabilir miyiz?” gibi soruları sormayı alışkanlık haline getirmek önemlidir.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Devir Oranı Bize Neler AnlatabilirÇalışan devir oranının görece yüksekliği bir şeylerin ters gittiğinin açık bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak bu oranın görece düşüklüğünün rehavete kapılmaya neden olmaması gerekir. Şu anda çalışan devir oranınızın sektöre göre düşük olması, gelecekte de düşük olacağının garantisini vermemektedir. Bu oran düşük olsa bile, sonuçta bazı çalışanlar örgütünüzden ayrılmaktadır. Dolayısıyla bunların nedenlerini araştırmak ve bunlara ilişkin düzeltici önlemler alıp çözüm üretmek de gerekir.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Sarı, İ. ve Kaçmaz, S. I. (2023), “Sürekli iş değiştirmek iyi mi kötü mü?”, Çevrim içi: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bir-sorudan-fazlasi-surekli-is-degistirmek-iyi-mi-kotu-mu-42318325, (11.06.2024).

(2) National Longitudinal Surveys, Çevrim içi: https://www.bls.gov/nls/questions-and-answers.htm, (11.06.2024).

(3) Shweta ve Main, K. (2024), “Employee Turnover Rate: Definition & Calculation”, Çevrim içi: https://www.forbes.com/advisor/business/employee-turnover-rate/, (11.06.2024).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

YASED: Nisan’da Türkiye’ye 1,3 Milyar Dolar Değerinde Uluslararası Doğrudan Yatırım Geldi

Satınalma Eğitimi Yasednisan’da Türkiye’ye 1,3 Milyar Dolar Değerinde Uluslararası Doğrudan Yatırım Geldi

Satınalma Eğitimi Yasednisan’da Türkiye’ye 1,3 Milyar Dolar Değerinde Uluslararası Doğrudan Yatırım GeldiUluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 10 Haziran 2024’Te Paylaştığı Ödemeler Dengesi İstatistiklerinden Derleyerek Hazırladığı “Rakamlarla Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Bültenine” Göre, 2024 Yılının Nisan Ayında, Türkiye’ye 1 Milyar 278 Milyon Dolarlık Uluslararası Doğrudan Yatırım (Udy) Girişi Gerçekleşti.

10 Haziran 2024’te paylaşılan güncel resmi verilere göre, 2024 yılının Nisan ayında, Türkiye’ye, 1 milyar 278 milyon dolar değerinde UDY girişi gerçekleşti. Bu yatırım, aylara göre gelen yatırım miktarları incelendiğinde, yılın ilk dört ayındaki en yüksek yatırım oldu.

Güncel bu istatistikle beraber, yılın ilk dört ayında Türkiye’ye gelen toplam UDY miktarı 2,8 milyar dolar olarak kaydedildi. Yılın ilk dört ayında 2023’ün aynı dönemine kıyasla yüzde 29’luk bir düşüş kaydedilirken 2002 yılından itibaren Türkiye’ye gelen UDY girişlerinin toplam değeri ise 266 milyar doları aştı.

Nisan ayında gerçekleşen toplam UDY girişi 1 milyar 278 milyon dolar olarak hesaplanırken bu yatırımların 477 milyon doları yatırım sermayesi şeklindeydi. Diğer yandan, 452 milyon doları yabancı uyruklulara gayrimenkul satışı, 353 milyon doları borçlanma araçları vasıtasıyla kaydedildi. Aynı ay içerisinde yatırım tasfiyelerinin 4 milyon dolar değerinde aşağı yöndeki etkisiyle, Nisan ayındaki toplam UDY girişi 1 milyar 278 milyon dolar oldu.

En Fazla Yatırım Toptan Ve Perakende Ticaret Sektöründe Gerçekleşti

2024 yılının Nisan ayı içerisinde gerçekleşen 477 milyon dolar değerindeki yatırım sermayesi girişlerinde, 262 milyon dolarlık yatırım girişi ile toptan ve perakende ticaret sektörü, yüzde 55’lik bir pay aldı. Toptan ve perakende ticaret sektörü geçmiş dönemdeki performansının üzerinde bir performans sergilemeye devam ederken aynı ay içerisinde gerçekleşen yatırım sermayesi girişlerinin yüzde 12’sini bilgi ve iletişim sektörü çekti. Bilgisayarların, elektrik-elektronik ve optik ürünlerin imalatı (yüzde 5) ve ulaşım araçları imalatı (yüzde 4) en çok yatırım alan diğer sektörler oldu.

Nisan Ayında En Fazla Uluslararası Yatırım Birleşik Krallık ve Amerika’dan Geldi

2024’ün Nisan ayında Türkiye’ye gelen UDY yatırım sermayelerinin kaynak ülkeleri incelendiğinde, Birleşik Krallık (BK), 134 milyon dolarlık yatırım ve yüzde 28’lik payı ile Türkiye’ye en çok yatırım yapan ülke oldu. Nisan ayında, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yüzde 21’lik payı ile en büyük ikinci yatırımcı oldu.

Yılın ilk dört ayı değerlendirildiğinde ise Avrupa Birliği (AB-27) ülkeleri, toplam yatırımlardan yüzde 49’luk bir pay alırken, Amerika kıtasının payı yüzde 21 olarak kaydedildi.

Bilim Kadınları için 2024 Uluslararası Ödülleri, Sahiplerini Buldu

Satınalma Eğitimi Bilim Kadınları Için 2024 Uluslararası Ödülleri, Sahiplerini Buldu

Satınalma Eğitimi Bilim Kadınları Için 2024 Uluslararası Ödülleri, Sahiplerini BulduL’Oréal Vakfı ve UNESCO, 2024 L’Oréal-UNESCO Uluslararası Bilim Kadınları Ödülleri’nde ödül alan beş ismi açıkladı.   Paris’teki UNESCO Genel Merkezi’nde düzenlenen tören ile ödüle hak kazanan araştırmacılar; yaşam ve çevre bilimlerindeki öncü araştırmaları, kanser, sıtma, çocuk felci gibi bulaşıcı hastalıkların ve obezite, diyabet ve epilepsi gibi kronik rahatsızlıkların çözümüne katkıları nedeniyle onurlandırıldı.

L’Oréal-UNESCO Uluslararası Bilim Kadınları Ödülleri her yıl Afrika ve Arap Devletleri, Asya ve Pasifik, Avrupa, Latin Amerika ve Karayipler ile Kuzey Amerika olmak üzere beş geniş bölgenin her birinden bir kadın bilim insanını ödüllendiriyor.

Bu yıl 26’ncısı düzenlenen programın ödül sahipleri, dünya çapında 350 aday arasından, Inserm Araştırma Enstitüsü Araştırma Direktörü, Fransız Bilimler Akademisi üyesi ve L’Oréal-UNESCO Bilim Kadınları Uluslararası Ödülleri’nin eski kazananı olan Profesör Brigitte L. Kieffer’in başkanlık ettiği bağımsız uluslararası bir jüri tarafından seçildi.

Ödüle hak kazanan araştırmacıların çalışmaları, kanser vakalarının 2050 yılına kadar %77 oranında artabileceği, obezitenin dünya genelinde her 8 kişiden 1’ini etkilediği ve hâlâ 249 milyondan fazla sıtma enfeksiyonu vakasının bulunduğu bir dönemde, büyük halk sağlığı sorunlarıyla başa çıkmak için bilimin her zamankinden daha fazla kadına ihtiyaç duyduğunu gösterdi.

2024 L’oréal-UNESCO Bilim Kadınları İçin Uluslararası Ödülü’nün Sahipleri

AFRİKA VE ARAP DEVLETLERİ ÖDÜLÜ

Profesör Rose Leke – İmmünoloji

Kamerun, Yaoundé I Üniversitesi, Tıp ve Biyomedikal Bilimler Fakültesi Bulaşıcı Hastalıklar ve İmmünoloji Bölümü Eski Başkanı ve Biyoteknoloji Merkezi Eski Direktörü

Rose Leke, gebelikle ilişkili sıtma vakalarını iyileştirme, çocuk felcinin ortadan kaldırılmasına destek sağlama ve Afrika’da aşılama oranlarını artırma konularında gösterdiği liderliğinin yanı sıra, olağanüstü araştırmaları ve öncü çabalarıyla, genç bilim insanlarının kariyer yollarını iyileştirme konusundaki gayretleri için ödüle layık görüldü. Dr. Leke’nin ulusal, bölgesel ve küresel etkisi, memleketi Kamerun’da ve Afrika genelinde halk sağlığı üzerinde derin bir etki yarattı. Başarıları, onu genç kadın bilim insanları için bir rol model, önde gelen bir eğitimci ve savunucu olarak konumlandırdı.

LATİN AMERİKA VE KARAYİPLER ÖDÜLÜ

Profesör Alicia Kowaltowski – Biyokimya

Biyokimya Profesörü, São Paulo Üniversitesi, Brezilya

Alicia Kowaltowski, “hücrenin ana enerji kaynağı olan ve pil görevi gören” mitokondri biyolojisine yaptığı temel katkılardan dolayı ödüllendirildi. Çalışmaları, obezite ve diyabet gibi kronik hastalıkların yanı sıra yaşlanma sürecinde enerji metabolizmasının etkilerini anlamamız için kritik önem taşıyor. Bir araştırmacı ve gösterdiği liderliğinin yanı sıra Latin Amerika’da bilimin savunulması ve halka yayılması için ilham oluyor.

KUZEY AMERİKA ÖDÜLÜ

Profesör Nada Jabado – İnsan Genetiği

McGill Üniversitesi Pediatri ve İnsan Genetiği Bölümleri Profesörü, Kanada Pediatrik Onkolojide Birinci Kademe Araştırma Başkanı, Kanada

Nada Jabado, agresif pediatrik beyin tümörlerinden sorumlu genetik bozuklukların kavranmasında devrim yarattığı için ödüllendirildi. Onkohistonlar olarak adlandırılan, insan hastalıklarındaki ilk histon mutasyonlarına ilişkin ufuk açıcı keşfi, kanser araştırma alanında temel bir değişime yol açtı. Yenilikçi araştırmaları ve küresel bir işbirlikçi ağ kurmadaki etkili liderliği sayesinde, genç hastalar için hem teşhiste hem de klinik tedavileri geliştirerek pediatrik kansere yönelik tıbbi yaklaşımı yeniden şekillendirdi.

ASYA VE PASİFİK ÖDÜLÜ

Profesör Nieng Yan – Yapısal Biyoloji

Tsinghua Üniversitesi Yaşam Bilimleri Fakültesi Üniversite Profesörü, Shenzhen Tıp Araştırma ve Çeviri Akademisi Kurucu Başkanı,  Shenzhen Körfezi Laboratuvarı Direktörü, Çin

Hücre zarı boyunca iyonların ve şekerlerin trafiğine aracılık eden çoklu zar proteinlerinin atomik yapısını keşfettiği ve zarlar arası taşınmayı yöneten ilkeleri ortaya çıkardığı için ödüle layık görüldü. Olağanüstü araştırmaları epilepsi ve aritmi gibi birçok bozukluğa ışık tuttu ve ağrı sendromunun tedavisine yön verdi. Alanında lider bir otorite olan Dr. Yan, dünya çapında kadın bilim insanlarına ilham veriyor ve araştırmayla bilim eğitiminde cinsiyet eşitliğinin güçlü bir savunucusu olarak öne çıkıyor.

AVRUPA ÖDÜLÜ

Profesör Geneviève Almouzni – Meloküler Biyoloji

Curie Enstitüsü, Bilimler Akademisi Üyesi, Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) Araştırma Direktörü, Fransa

Geneviève Almouzni, DNA’nın hücre çekirdeği içindeki proteinlerle nasıl paketlendiğinin anlaşılmasına yönelik ufuk açıcı katkılarından dolayı ödüllendirildi. Epigenetik alanındaki öncü çalışması, normal gelişim sırasında hücre kimliğinin nasıl belirlendiğine ve kanser tarafından nasıl bozulduğuna dair buluşları ilerletti. Araştırmaları ilerletme, yeni nesil bilim insanlarını yetiştirme ve kadınları bilimde teşvik etme konusundaki olağanüstü başarıları ilham verici bir rol oynuyor.

26 YILDIR BİLİMDE KADINLARI GÜÇLENDİRİYORUZ

UNESCO verilerine göre bugün hâlâ dünya çapındaki üç araştırmacıdan biri (%33) kadınlardan oluşuyor.[1] Cam tavan bir gerçekliğini korumaya devam ediyor; Avrupa’da bilimsel liderlik rollerinin yalnızca dörtte biri kadınlar tarafından üstleniliyor[2] ve 1901’de Nobel Bilim Ödülleri’nin ortaya çıkmasından bu yana yalnızca 25 kadın ödül aldı.[3]

L’Oréal Vakfı ve UNESCO, 26 yıldır Bilim Kadınları İçin Uluslararası Ödülleri ve 140’tan fazla ülkeyi kapsayan Genç Yetenekler Programları aracılığıyla bilimde cinsiyet eşitliğini teşvik etmek için birlikte çalışıyor, kadın bilim insanlarına ışık tutuyor ve kadın bilim insanlarının bu konudaki cinsiyet eşitliğini kırmaya katkıda bulunuyor.

Kuruluşundan bu yana, L’Oréal–UNESCO Bilim Kadınları İçin Programı

132 Uluslararası Ödül sahibi ve 4.000’den fazla genç kadın araştırmacı da dahil olmak üzere, araştırmalarının mükemmelliği nedeniyle 4.400’den fazla kadını onurlandırdı.

Ödüle layık görülenler arasında, 7 bilim kadını da Nobel Ödülü aldı.

Ödül töreninde konuşan L’Oréal Vakfı İcra Direktörü Alexandra Palt şunları söyledi: “İnsanlık için sürdürülebilir bir gelecek, kadın ve erkek arasındaki gerçek eşitliğe bağlıdır. Dünyada benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıya olmamıza rağmen, ne yazık ki bugün bilim dünyasında gerçek eşitlik durumu halen daha geçerli değil. L’Oréal-UNESCO Bilim Kadınları İçin Programı, 26 yıldır devam eden bu sorunun tartışmaların merkezinde kalmasını sağladı. Özellikle pek çok kadın bilim insanı tarafından yürütülen araştırmaların profilini yükseltmeye ve gelecek nesil kadın araştırmacılara ilham vermeye çalıştık. 2024 Uluslararası Ödülleri’nin beş kazananının tamamladığı araştırmalar, insanlığın sağlığı açısından önemli ilerlemeler sağlıyor ve bizi bu mücadelemizi sürdürmemize teşvik ediyor.”

UNESCO Doğa Bilimleri Genel Müdür Yardımcısı Lidia Brito şunları söyledi: “Kadınları bilimde güçlendirmek bir eşitlik ve pragmatizm meselesidir. Kadınlar nüfusun yarısını oluşturuyor.  Çevresel bozulma, iklim ve biyolojik çeşitliliğin bozulması, salgın hastalıklar, teknolojik bölünme veya kalıcı yoksulluk gibi karşılaştığımız ciddi zorluklarla başa çıkmak için insanlığın tüm yaratıcılığını ortaya koyması gerekiyor. Nobel Bilim Ödülleri arasında kadınların sayısının giderek arttığını görmek cesaret verici. 1901 yılından bu yana, 25 kadın bu unvana sahip oldu; bu kişilerin 15’i (%60) 1998’de L’Oréal-UNESCO Bilim Kadınları İçin Programının oluşturulmasından bu yana varlığını sürdürüyor. Bahsi geçen 15 kadından altısı ise daha önce L’Oréal-UNESCO Kadınlar İçin Bilim Uluslararası Ödülleri’nin sahibi olmuş ve daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştür.”

İşsizlik İstikrarlı Düşüşünü Sürdürüyor, 2024 Yılı Nisan Ayında İşsizlik Oranı 8,5 Oldu

Satınalma Eğitimi İşsizlik İstikrarlı Düşüşünü Sürdürüyor, 2024 Yılı Nisan Ayında İşsizlik Oranı 8,5 Oldu

Satınalma Eğitimi İşsizlik İstikrarlı Düşüşünü Sürdürüyor, 2024 Yılı Nisan Ayında İşsizlik Oranı 8,5 OlduTüik Tarafından 2024 Yılı Nisan Ayına Ait İşgücü İstatistikleri Açıklandı. İşsiz Sayısı Bir Önceki Aya Göre 18 Bin Kişi Azalarak 3 Milyon 42 Bin Kişi Oldu. İşsizlik Oranı İse 0,1 Puan Düşerek Yüzde 8,5 Seviyesine Geriledi. İstihdam Edilenlerin Sayısı, Bir Önceki Aya Göre Bin Kişi Azalarak 32 Milyon 618 Bin Kişi Rakamına Geriledi. 2024 Yılının Başında İtibaren İşsizliğin İstikrarlı Düşüş Göstermesinin Geleceğe Dair Olumlu Sinyaller Verdiğini Belirten Eleman.Net Ceo’su Levent Dicle, Üretimdeki Artışın İhracat Başarısına Dönüşmesinin Enflasyonla Mücadeleye Önemli Katkı Sunacağını Belirtti. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Türkiye İşgücü İstatistikleri 2024 yılı nisan ayı verileri açıklandı. Hane Halkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre; 15 ve yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2024 yılı nisan ayında, bir önceki aya göre 18 bin kişi azalarak 3 milyon 42 bin kişi  oldu. Mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı ise 0,1 puan azalarak yüzde 8,5 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde yüzde 7,2 iken kadınlarda yüzde 11,1 oldu. 

İstihdam Bin Kişi Azaldı

TÜİK verilerine göre istihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı nisan ayında bir önceki aya göre bin kişi azalarak 32 milyon 618 bin kişi oldu. İstihdam oranı ise 0,1 puan azalarak yüzde 49,5 oldu. Bu oran erkeklerde yüzde 66,9, kadınlarda yüzde 32,5 olarak gerçekleşti.

“İstikrarlı düşüş yeni yatırımlara fırsat verecektir”

Nisan ayı TÜİK verilerini değerlendiren, Türkiye’nin mavi yaka ve ara kademede lider istihdam platformu Eleman.net CEO’su Levent Dicle, “İşsizliğin yılın başından itibaren gösterdiği istikrarlı düşüş, gelecek için olumlu senaryolar oluşturmamıza olanak tanıyor. Ekonomi politikalarında atılan adımların meyvesini verdiğini gözlemliyoruz. Bu istikrarlı düşüş grafiği, ülkemizde yeni yatırımların hayata geçmesine de fırsat verecektir. Özellikle üretimdeki artış ve bunun ihracat başarılarına dönüşmesi gelecek dönemde enflasyon ile mücadelede önemli rol üstlenecektir. Tabii işsizliğin düşüş eğiliminin sürmesi için, ara zam döneminin firmalar açısından nasıl değerlendirileceği de önemli etken olacak. Temmuz ayında beklediği zammı alamayan çalışanlar iş değiştirme eğilimleri gösterebilir, bu da oranlara eksi yansıma yapabilir” diye konuştu.

İşgücüne Katılım Oranı Değişmedi

2024 yılı nisan ayında işgücü, bir önceki aya göre 18 bin kişi azalarak 35 milyon 661 bin kişi seviyesine geriledi. Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı ise aynı seviyede kalarak yüzde 54,2 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılma oranı erkeklerde yüzde 72,1 iken kadınlarda yüzde 36,6 oldu.

Genç Nüfusta İşsizlik 0,1 Puan Azaldı

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı, Nisan 2024’te bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak yüzde 14,5 oldu. Bu yaş grubunda işsizlik oranı erkeklerde yüzde 12,2, kadınlarda ise yüzde 19,1  olarak gerçekleşti.

Geniş Tanımlı İşsiz Oranı Yüzde 27,2 Seviyesine Yükseldi 

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı Nisan 2024’te bir önceki aya göre 3,1 puan artarak yüzde 27,2 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 19,7 iken, işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 17,1 olarak gerçekleşti.

Haftalık Ortalama Fiili Çalışma Süresi 44,3 Saat Oldu

İstihdam edilenlerden referans döneminde işbaşında olanların, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış haftalık ortalama fiili çalışma süresi 2024 yılı nisan ayında bir önceki aya göre 0,6 saat artarak 44,3 saat olarak gerçekleşti.

Teknoloji ve Finans Dünyası TECHFINTECH’te Bir Araya Geldi

Satınalma Eğitimi Teknoloji Ve Finans Dünyası Techfintech’te Bir Araya Geldi

Satınalma Eğitimi Teknoloji Ve Finans Dünyası Techfintech’te Bir Araya GeldiBilişim Zirvesi Şirketi Ev Sahipliğinde Bu Yıl İkincisi Düzenlenen Techfintech Ve İlki Düzenlenen Insurtech Etkinlikleri, Alanında Duayen Birçok Profesyoneli İstanbul Fişekhane’de Bir Araya Getirdi. “Dijital Finansallaşma” Ana Temasıyla, Bulutistan ve Jforce Ana Sporluğunda Gerçekleşen Etkinliklerde; Teknoloji, Finans ve Sigortacılık Sektörlerindeki Gelişmeler Masaya Yatırıldı. 

Bünyesinde bilişim teknolojileri ve ekonomisi alanında etkinlik, yayıncılık, pazarlama ve araştırma hizmetleri sunan, BThaber, Bilişim Zirvesi, CSuite, Bilişim 500 gibi pek çok önemli markayı barındıran Bilişim Zirvesi Şirketi, teknoloji ve finansı ikinci kez bir araya getirdi. Bu yıl bir ilk olarak teknoloji ve finans sektörleri ile birlikte sigorta sektörünün önde gelen isimleri de JForce ana sponsorluğunda gerçekleştirilen InsurTech etkinliğinde bir araya geldi.

JForce ve Bulutistan’ın ana sponsor; Garanti BBVA Dijital Varlıklar, Sodec Technologies, HPE Aruba Networking ve vMind’ın Premium sponsor olduğu etkinliklerde; sektör duayenleri günümüzde ve yakın gelecekte yaşanacak gelişmeler hakkında konuştu. “Fintech pazarının önümüzdeki 5 yıl içerisinde ciddi bir büyüme gerçekleştirmesi bekleniyor” 11 Haziran’da gerçekleşen ve BThaber Başkanı Murat Göçe’nin ‘Dijital Finansallaşma’ konulu konuşması ile başlayan etkinlikte, alanında uzman birçok katılımcının sahne alması ile sektörün yakın geleceğine ışık tutuldu.

TechFinTech programının açılış konuşmasını gerçekleştiren BThaber Başkanı Murat Göçe, “Fintech pazarının önümüzdeki 5 yıl içerisinde ciddi bir büyüme gerçekleştirmesi bekleniyor. Yapılan global araştırmalara göre, fintech pazarı büyüklüğünün 2024 yılında 209 milyar dolar, 2029 yılına kadar da 644 milyar dolar seviyelerine çıkacağı tahmin ediliyor. Bu alanda yapılan farklı araştırmaları da incelediğimizde, benzer rakamlara ulaştığımızı söyleyebiliriz. Bu büyüme oranları fintech sektöründe yapılan yatırımlar, dijital ödeme sistemlerinin yaygınlaşması, yapay zeka ve blok zinciri gibi önemli teknolojilerin benimsenmesi ve küresel çapta finansal hizmetlere erişimin artması faktörleri ile destekleniyor. Özellikle Asya Pasifik Bölgesi yüksek mobil penetrasyon ve destekleyici düzenleyici çerçeveleyişiler sayesinde, bu büyümenin başını çekecek. Ülkemiz de bu noktada önemli bir konumda. Fintech pazarının bu dinamik yapısı, hızı ve büyüme potansiyeli; ülkemizin oyuncuları için de büyük fırsatlar sunuyor” dedi.

“Yerli firmalar, yeni doğacak ihtiyaçlar ile global kuruluşların yeni iş ortakları olabilir”

Yapay zekaya da değinen Göçe “Bir yurt dışı seyahatimde bu alanda 4,4 trilyon dolarlık bir pazar olduğuna tanık oldum. Tabii bu durum, fintech alanını da yakından ilgilendiriyor. Üretken yapay zeka araçlarının yaklaşık olarak %27 iş gücü, %14,4 de genel maliyet tasarrufu sağlanacağı açıklanıyor. Yani iş gücü tasarrufu, daha az insan ile daha fazla işin tamamlanacağı anlamına geliyor. Yüzde 27 oldukça yüksek bir rakam. Bu durum işsizliğin artacağı fikrini ortaya çıkarsa da yeni gelişmeler, yeni iş kollarının önünü açacaktır. Durum böyle olunca, büyük bir işlem kapasitesi ile inanılmaz bir enerji ihtiyacı da ortaya çıkacaktır. Buna ek olarak, bu firmaların hakim olamayacağı kadar büyük bir pazarda iş birliklerinin de önü açılacaktır. Bu durum yerli firmalarımız için de son derece önem teşkil ediyor. Firmalarımız, yeni doğacak ihtiyaçlar ile global kuruluşların yeni iş ortakları haline gelebilir” diye belirtti.

“Ödeme ve işlem konusunda güçlü bir dönüşüm gerçekleşti”

Etkinliğin ana konuşmacısı olan European Merchant Bank (EMBank) CEO’su Sarp Demiray, dünyanın 90’ların sonundan itibaren çok ciddi bir dijitalleşme sürecine girdiğini ve finans sektörünün de bundan payını aldığını söyledi. Finans sektöründeki dijitalleşmenin 4 ana unsurda gerçekleştiğini dile getiren Demiray, “2000’li yılların hemen öncesinde hızlı bir yıkıcı dijitalleşme gördük. Özellikle online bankacılık ve kredi alanında dijitalleşmeler başladı. Bu dijitalleşme başlangıçta bireysel alanda etkisini gösterse de daha sonraları KOBİ’leri de etkisi altına aldı. 2005’lere doğru ödeme ve dijital bankacılık konularında da hızlı gelişmelere tanık olduk. O zamanlarda en çok konuştuğumuz sistem PayPal olsa da artık yüzlerce örneğini görebiliyoruz. Dolayısıyla ödeme ve işlem tarafında güçlü bir dönüşüm gerçekleştiğini gördüğümüzü söyleyebiliriz” dedi.

“Fintech’leri öne çıkaran en büyük etken insan unsuru”

Daha sonraki dönemlerde, özellikle krizden Covid-19 dönemine kadar tekrar hızlı bir atılım yaşandığını kaydeden Demiray, “Bu dönemde akıllı servis modellerini sunan ve veri analizindeki gelişmeler ile kişiselleştirme sağlayan gerçek anlamda ilk fintech ürünlerini görmeye başladık. Pandeminin etkisi ile iyice hızlandı. Sadece finans alanında değil genel olarak bu etkiyi birçok farklı sektörde gördük. Sermayelerin de oldukça ucuzlaması ve maaliyetlerin de düşüşü ile yatırımlar oldukça farklı gelişti ve arttı. Fintech’ler de bu yatırımları modellerine yansıtarak daha da büyüdüler. Bu sayede Fintech’ler zaman içerisinde Finans sektörünün ayrılamaz bir parçası haline geldi. Bu dönemde Fintech’ler yaklaşık 500 milyar dolara kadar yatırım dünyasından pay aldılar. Bankalar yıllardır teknoloji konusunda en büyük yatırımcılar ve tüketicilerden biri konumunda. Fintech’leri sektörde öne çıkaran en büyük etken ise insan unsuru. Ödeme ihtiyaçlarına uygun çözümleri birlikte şekillendirebilmek gibi insan faktörünün merkezde olduğu bir hizmet yapısı ile biz kendimizi ayrıştırmış oluruz” şeklinde konuştu.

“Fintech sektörü olarak iyi bir noktadayız ama globalde gitmemiz gerek çok yol var”

Türkiye’nin iki açıdan çok nitelikli bir ülke olduğunu bildiren Sarp Demiray, “Öncelikle finans alanında çok tecrübeli ve inovasyon ağı yüksek bir profesyonel kitlemiz var. Diğeri ise, teknoloji odağı yüksek, nispeten genç bir ülke olmamız. Bu iki nitelik, bizi çok öteye taşıyabilir. Örnek vermek gerekirse 2000’li yılların başında kredi kartlarında ödeme sistemleri, sadakat programları, temassız ödemeler gibi çok ciddi başarı hikayelerimiz oldu. Biz bu alanda dünya çapında en iyi ülkelerden biri olduğumuzu, o dönemki konferanslarda gördük. Bunun arkasından online bankacılık mobil bankacılık, yatırım sektörü, sigorta alanlarında çok ciddi inovasyonlara imza atıldı ve atılmaya da devam edilecek. Son dönemlerde de Fintech sektörü çok hızlı bir şekilde gelişti. Şu anda rakamlara baktığımız zaman 80’den fazla lisanslı ödeme kuruluşu ve yaklaşık 700’den fazla da Fintech var. Bunların etrafında da çok ciddi bir ekosistem var. Burada iyi bir noktaya geldik, ancak globalde henüz gitmemiz gereken çok yol var. Adet olarak yapılan yatırımlara baktığımızda Türkiye olarak 15. sırada olsak da tutara baktığımız zaman 49. sıradayız” şeklinde konuştu.

Regülasyonlardaki dönüşüm Türk şirketleri için fırsat olabilir

Özellikle fintech ve finans alanında çok büyük olan ülkelerde iş odaklı yapıların öne çıktığından bahseden Demiray, şu bilgileri verdi: “Yani inovasyon ve iş süreçlerini yan yana koyduğumuz zaman, bunların arasında iş modeli ve iş odağı çok daha ön plana çıkıyor. Biz bazı şirketlerimizde daha hevesli inovasyon çalışmaları görüyoruz. Bizce burada bir fırsat söz konusu. Regülasyon konusuna geldiğimizde ise, bunu iki farklı bakış açısı ile özellikle vurgulamak isterim. İlki Türkiye’de tabii ki mevzuat büyük oranda Avrupa Birliği uyumlu, ama Avrupa Birliği’nde ve dünyada iş yapmak isteyen şirketlerimizin dünya mevzuatını takip etmesi, bazı konularda Türkiye’de başarılı olan modelin regülasyonunda ufak farklar da olsa dahi, sorun yaratıyor. Diğer konu ise dünya regülasyonlar açısından ciddi bir dönüşüm içerisinde. Bu alanda birçok yabancı şirket bu dönüşüm ile başa çıkamayacak gibi görünüyor. Dolayısıyla burada hareket edebilen Türk şirketleri ciddi bir fark yaratabilir.”

“Fintech’ler düşük maliyet avantajı sağlayacak”

Etkinlikte söz alan TechFinTech ana sponsoru Bulutistan Yönetim Kurulu Danışmanı Ayhan Ağırgöl ise, fintech kurumlarının pazara hakim olmaya başladığı bir sürecin içinden geçildiğini söyledi. Yeni düzenlemeler sonrasında artık bankacılık sektöründe çok farklı bir boyuta doğru gidildiğini belirten Ağırgöl, “Geleneksel bankaların var olan büyüklüklerinin iyice küçülmeye doğru gitmesi bekleniyor. Buradaki asıl temel neden de şu: Bankalar başlangıçta birçok çok görevini ATM’lere devretti. Daha sonra internet bankacılığı geldi. Operasyonda yapılan bütün işlemleri müşterilere devrettiler. Sonrasında ödeme kuruluşları geldi. Yeni süreçte ise artık bankalar, tüm operasyonel süreçlerini fintech’lere devredecekler. Burada geleneksel bankalara gelen en büyük avantaj, çok büyük bir operasyonel yükten kurtulmaları.  Hazinelerini kendileri yürütecekler ve bunun dışındaki tüm fonksiyonlar, fintech’ler üzerinden yürümeye başlayacak. Fintech şirketlerin en büyük faydası, çok büyük bir yazılım altyapısı ihtiyacı duymadan KPI’lara bağlanarak hızlı bir şekilde pazara girebilecek olmaları. Var olan geleneksel bankaların API’lerini kullanacaklar, fonksiyonlarını kullanacaklar. Kullanılan API ve fonksiyonlarla pazarda yerlerini alacaklar. Düşük maliyet avantajı olacak. Yine aynı şekilde ve büyük ihtimalle de bulutta çözümlerini oluşturarak, altyapı ihtiyaçlarını dindirecekler. Bu tabii tüketiciye büyük bir avantaj sağlayacak, çünkü ulaşılan hizmetler oldukça düşük maliyetli olacak” dedi.

“Kurumlar kendi sistemlerine bankacılık ürünlerine bağlayabilecek”

Start-up ve KOBİ’lerin kendi var olan sistemlerine bankacılık ürünlerini bağlayabileceklerine değinen Ağırgöl; tüm bunların hayata geçebilmesi için bankaların API’lerinden yararlanan uygulama sayısı, insan sayısı, kişi sayısı çok daha fazla olacağı için API’lerin performanslarının çok ciddi oranda artması gerektiğini aktardı. Güvenlik anlamında da API’lerin uygun çözümleri oluşturmuş olması gerektiğinden bahseden Ağırgöl, API’lerle ilgili olarak yapılan çalışmaların hem güvenlik hem de performans esaslı olarak yerine getirilmesi gerektiğini kaydetti.

Sigortacılık sektörünün nabzı Insurtech’te attı

Insurtech sahnesinin ana sponsoru olan ve açılış konuşmasını gerçekleştiren JForce Genel Müdürü Atakan Coşkun ise bu yıl Tecfintech içinde ilk kez gerçekleşen Insurtech’in sigortacılık sektörü için yıllar boyunca çok önemli bir etkinlik olacağına inandığını belirtti. JForce’un 21 yıldır sigorta sektöründe hizmet verdiğini ve sigorta şirketlerinin teknolojik ihtiyaçlarını farklı farklı gerçekleştirdiklerini kaydetti. Bundan böyle bu alanda sektör olarak daha başarılı işlere imza atılacağına inandığını aktaran Coşkun, Insurtech için BThaber’e teşekkürlerini iletti. Türkiye’nin lider finans ve sigortacılık şirketlerinden profesyonellerin katıldığı panellerde de FinTech ve sigortacılık dünyasının geleceğinin resmi çizildi.

Mercedes-Benz Türk’ten Avrupa’nın Teknoloji Ekosistemini Türk İmalat Sektörüyle Buluşturan Destek

Satınalma Eğitimi İmercedes Benz Türk’ten Avrupa'nın Teknoloji Ekosistemini Türk İmalat Sektörüyle Buluşturan Destek

Satınalma Eğitimi İmercedes Benz Türk’ten Avrupa'nın Teknoloji Ekosistemini Türk İmalat Sektörüyle Buluşturan DestekMercedes-Benz Türk, ‘Yapay Zeka ve Döngüsel Ekonomi’ Temasıyla Gerçekleştirilen ‘Acces2Tech Türkiye’ Etkinliği Kapsamında; Avrupa İnovasyon Ve Teknoloji Enstitüsü, Tübitak Ve Kamu Kurumlarının Temsilcilerini Hoşdere Otobüs Fabrikası’nda Ağırladı. Konuklar, Fabrika Turunun Ardından Sektörel Gelişim ile İş Birliği Fırsatlarını Görüştüler.   

Mercedes-Benz Türk, Avrupa’nın teknoloji ekosistemiyle Türk üretim şirketlerini bir araya getirerek işbirliği ve inovasyon fırsatlarını artırmak amacıyla gerçekleştirilen ‘Acces2Tech Türkiye’ etkinliğinin ilk aşaması kapsamında 4 Haziran Salı günü, Avrupa İnovasyon ve Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK ve Türkiye’deki bazı kamu kuruluşlarının temsilcilerini Hoşdere Otobüs Fabrikası’nda ağırladı. Buluşmada konuklar, fabrika turunun ardından sektörel gelişim ve iş birliği fırsatlarını görüştüler.

Avrupa Birliği’ne bağlı Avrupa İnovasyon ve Teknoloji Enstitüsü tarafından 2019 yılında kurulan ve kamu-özel sektör ortaklığı olan EIT Manufacturing’in düzenlediği Access2Tech Türkiye’nin bir parçası olmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını ifade eden Mercedes-Benz Türk Otobüs Üretim Direktörü Volkan Tutal, “Mercedes-Benz Türk olarak, katılımcılarına Avrupa Birliği tarafından üretim ekosistemi için ayrılan fon mekanizmalarını tanıma, yeni teknolojileri ve rekabet avantajı sağlayacak iş birliği imkanlarını keşfetme olanakları tanıyan Access2Tech Türkiye etkinliğinin son derece değerli olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda Avrupa İnovasyon ve Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK ve kamu kuruluşlarımızın temsilcilerini Hoşdere Otobüs Fabrikamızda ağırlamaktan büyük memnuniyet duyduk. Türkiye ve dünyaya üretim yapan fabrikamızın son teknolojiye sahip üretim süreçlerini kendilerine gösterme fırsatı bulduk. Bu ziyaret, geleceğe yönelik işbirliği fırsatlarını keşfetmek için de benzersiz bir ortam sağladı. Mercedes-Benz Türk olarak sektördeki teknoloji trendleri ve yenilikçi çözümlerinin gelişmesi için destek vermeye devam edeceğiz” dedi.

Acces2Tech Türkiye’nin 2. aşaması ise 5 Haziran’da MEXT Teknoloji Merkezi’nde ‘Yapay Zeka ve Döngüsel Ekonomi’ temasıyla gerçekleştirildi. Tüm gün süren etkinliğe, Avrupa ve Türkiye’nin imalat sektörünün önde gelen firmaları, akademik kurumlar, AR-GE kuruluşları, teknoloji şirketleri ve kamu kurumlarının temsilcileri katıldı. Mercedes-Benz Türk Otobüs Üretim Direktörü Volkan Tutal’ın da konuşma yaptığı etkinlik; ‘Üretim Sektöründe İnovasyon ve Sürdürülebilirlik için Ortaklıkların Önemi’ ve ‘Yeşil ve Dijital Dönüşüm’ başlıklı panellerle devam etti. Etkinlikte ayrıca Avrupa Birliği’nin stratejik yenilikler ve girişimcilik hedeflerini desteklemek için sağlanan fonlama fırsatlarıyla ilgili bilgi verildi.

İlgili basın bültenine ve görsellerin yüksek çözünürlüklü versiyonlarına Mercedes-Benz Türk medya websitesi’nden ulaşabilirsiniz.

İKMİB, Rusya’ya Ticaret Heyeti Düzenledi

Satınalma Eğitimi İkmi̇b, Rusya’ya Ticaret Heyeti Düzenledi

Satınalma Eğitimi İkmi̇b, Rusya’ya Ticaret Heyeti Düzenlediİstanbul Kimyevi Maddeler Ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Tarafından Ev Ve Mutfak Eşyaları Sektörüne Yönelik Rusya Sektörel Ticaret Heyeti Düzenlendi. Heyet Kapsamında Türk Ve Rus 41 Firmanın Katılımı İle 185 İkili İş Görüşmesi Gerçekleştirildi. 

Kimya sektörünün ihracatına katkı sağlamak amacıyla pek çok faaliyet gerçekleştiren İKMİB, ev ve mutfak eşyaları sektörüne yönelik 4-7 Haziran 2024 tarihleri arasında “Rusya Ev ve Mutfak Eşyaları Sektörel Ticaret Heyeti”ni gerçekleştirdi. Bu yıl Şubat ayında Kazakistan’a yapılan sektörel ticaret heyetinin ikincisi Haziran ayında Rusya’ya yapıldı. Moskova şehrinde düzenlenen Ev ve Mutfak Eşyaları Sektörel Ticaret Heyeti’ne İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Ali Küçük ve 15 firmadan 21 temsilci katıldı. T.C. Moskova Ticaret Müşaviri Cansu Şaziye Tanrıverdi heyeti ziyaret ederek, pazar hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

Organizasyon kapsamında retail tur yapılarak Moskova’da bulunan Hyperglobus ve Auchan süper marketler ile ev ürünlerinin ağırlıklı olarak yer aldığı Tvoy Dom mağazası ziyaret edildi. Bununla beraber RTİP (Rus Türk İş İnsanları Birliği) ziyaret edilerek, Rusya’da yerleşik Türk bankalarının üst düzey temsilcileri ile toplantı gerçekleştirildi. Rusya’da para transferi sorunları, yöntemleri ile ilgili bilgiler heyet katılımcıları ile paylaşıldı.

185 İkili Görüşme Gerçekleştirildi

Heyet kapsamında Türk katılımcı firmalar Rus firmalarla bir araya geldi. Satın almacı 26 Rus firmanın katılımıyla Türk firmaları arasında 185 ikili iş görüşmesi gerçekleştirildi.

Adil Pelister: “Ev ve mutfak eşyaları sektörümüzün Rusya’ya ihracatı yüzde 20’nin üzerinde arttı”  

İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, dış ticaret fazlası vererek ülkemize katma değer sağlayan ev ve mutfak eşyaları sektörüne yönelik bu yıl ikinci kez sektörel ticaret heyeti düzenlediklerini dile getirdi. İKMİB olarak, bu yıl ilkini Şubat ayında Kazakistan’a düzenledikleri ev ve mutfak eşyaları sektörel ticaret heyetinin ikincisini Rusya pazarına yönelik gerçekleştirdiklerini ifade eden Pelister, “Plastikten mamul sofra, mutfak ve ev eşyaları sektörümüzün en çok ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında Rusya 19’uncu sırada yer alıyor. Söz konusu sektörümüzün Rusya’ya gerçekleştirdiği ihracat 2023 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 20’nin üzerinde artarak 9,8 milyon dolar olarak gerçekleşti. Rusya pazarı sektör adına önemli bir potansiyel sunuyor. Farklı pazarlara yönelik düzenlediğimiz sektörel ticaret heyetlerinin firmalarımızın ihracatına katkı sağlayacağına inanıyoruz. İKMİB olarak bu tarz faaliyetlerimizle firmalarımızı desteklemeye devam edeceğiz.” dedi.

Yapay Zekâda Başarının Anahtarı: Yapay Zekâdan Sorumlu Yöneticiler

Satınalma Eğitimi Yapay Zekâda Başarının Anahtarı Yapay Zekâdan Sorumlu Yöneticiler   

Satınalma Eğitimi Yapay Zekâda Başarının Anahtarı Yapay Zekâdan Sorumlu Yöneticiler   Dell Technologies Yapay Zekâ Çözümleri Başkanı Jeff Boudreau, yapay zekâdan sorumlu yöneticilerin kuruluşlar için kritik önem taşıdığına yönelik açıklamalarda bulundu. Boudreau’ya göre bu roller için işe alım, kuruluşların büyüme, üretkenlik, gelişmiş deneyim ve inovasyon gibi hususları dengelemeleri, değerlendirmeleri ve yapay zekâ stratejilerine liderlik etmelerinde önemli bir yol olarak önem kazanıyor.

Her geçen gün giderek daha da önemli bir teknoloji hâline gelen yapay zekâya ayak uydurmak için dünya genelinde kuruluşların ve hükûmetlerin adeta bir yarış içerisinde olduğu görülüyor. Kuruluşlar, en son ve en gelişmiş teknolojilerin benimsenmesini nasıl hızlandıracakları ve koordine edecekleri konusunda stratejiler geliştiriyor. Yapay zekânın büyümeyi nasıl destekleyebileceği, üretkenliği nasıl artırabileceği, deneyimleri nasıl geliştirebileceği ve inovasyonu nasıl hızlandırabileceği ise cevap aranan en önemli sorular arasında yer alıyor. Dell Technologies Yapay Zekâ Çözümleri Başkanı Jeff Boudreau, “doğru anlayan” bir lider belirlemenin, yapay zekânın gücünü ortaya çıkarmaya çalışan kuruluşlar için teknolojinin kendisi kadar önemli olduğunu söylüyor:

Yapay Zekâ Yöneticisi Pozisyonu Son Beş Yılda Üç Kat Arttı

“Bu roller için işe alım, kuruluşların büyüme, üretkenlik, gelişmiş deneyim ve inovasyon gibi hususları dengelemeleri, değerlendirmeleri ve yapay zekâ stratejilerine liderlik etmelerinde önemli bir yol olarak önem kazanıyor. Amerika Birleşik Devletleri Yönetim ve Bütçe Ofisi (OMB) kısa bir süre önce tüm federal kurumların bir Yapay Zekâ Baş Sorumlusu atamasını öngören bir hükûmet politikası yayımladı ve FedScoop’a göre, ABD federal kurumlarının üçte ikisi bunu yerine getirdi. Dell tarafından yapılan bir araştırma, küresel olarak yapılan ankete katılan kuruluşların yaklaşık yüzde 20’sinin yapay zekâ stratejisini belirlemek için merkezî bir ekip veya birey belirlediğini, bir başka rapor ise yapay zekâ yöneticisi pozisyonlarının sayısında son beş yılda üç kat artış yaşandığını ortaya koydu.”

Tüm Sektörlerde 120’Den Fazla Yapay Zekâ Baş Sorumlusu Görev Yapıyor

“Yapay Zekâ Baş Sorumluları kuruluşlar operasyonlarını optimize etmeye ve yapay zekâyla rekabet avantajı sağlamaya çalışırken kritik bir rol oynuyor. Kamu sektörü için Yapay Zekâ Baş Sorumlusu vatandaşa yönelik hizmetleri iyileştirmeyi sağlamanın yanı sıra inovasyonu ve rekabeti teşvik eden bir yapı ve rehberlik sunabiliyor. Özel sektör için Yapay Zekâ Baş Sorumlusu kurum içinde verimliliği artırabiliyor, ekip üyeleri için daha fazla üretkenlik ve son müşterileri için daha iyi bir deneyim sağlayabiliyor. Yapay Zekâ Baş Sorumluları dünyasında yer alan kıdemli biri olarak Dell Technologies’de 25 yılı aşkın bir süre çalıştıktan sonra geçtiğimiz Eylül ayında bu göreve geldiğimde sadece 30 şirket Yapay Zekâ Baş Sorumlusu atamıştı. Şu anda tüm sektörlerde 120’den fazla Yapay Zekâ Baş Sorumlusu var ve her geçen sayıları daha da artıyor.”

Yapay Zekâ  Yöneticilerine Tavsiye: Kuruluşunuzun Genel YZ Stratejisini Anlayın

“Yapay Zekâ Baş Sorumlusu olarak görev yaptığım süre boyunca birçok müşterimiz bu rolle ilgili ve kendi kurumlarında nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda benden rehberlik istedi. Her kuruluş farklı olsa da bu teknolojiyi benimsemek ve kullanmak isteyen diğer YZ liderleri için birkaç tavsiyenin kıymetli olacağına inanıyorum. Lütfen kuruluşunuzun genel YZ stratejisini anlayın. YZ ile elde etmek veya yaratmak istediğiniz şey nedir? Kaliteli veri neye benziyor ve kaliteli veriyi belirleme süreci nedir? Hedeflerinizi veya sonuçlarınızı net bir şekilde anlamadan, doğru yönetişim modeli, veri stratejisi ve gelecek için YZ başarısına yol açan genel teknoloji yatırımları ile ilgili kararlarda hızlı bir şekilde ilerlemek oldukça zor. Yapay zekâyı benimsemek için herkese uyan tek bir yaklaşım yok. Bir kuruluş için işe yarayan bir şey başka bir kuruluş için işe yaramayabiliyor. Örneğin, her üretken yapay zekâ kullanımı için aynı altyapı yatırımı gerekmeyecektir veya her iş yükü bulutta çalışmayacaktır. Sektöre özgü büyük dil modellerinden (LLM’ler), şirket içinde ve uçta, yani tam da verilerin olduğu yerde, verimli bir şekilde çalışabile,  amaca yönelik daha küçük modellere kadar geniş bir model yelpazesi bulunuyor. Hedeflerinizi ve neyi başarmak istediğinizi net bir şekilde tanımlayın ve ardından yapay zekâ ile buna nasıl yaklaşmanız gerektiğini veya yaklaşıp yaklaşmayacağınızı belirleyin.

Yapay Zekâya Üç Farklı Bakış Açısı 

“Yapay zekâya teknolojinin ötesinde bütünsel bir odakla yaklaşın. Bizler, Yapay zekâya üç farklı bakış açısıyla yaklaşıyoruz: İş tarafı, liderlerin yapay zekânın dönüştürücü potansiyelinin farkına varmasını, doğru kullanım durumlarıyla bundan nasıl yararlanılacağını, liderlerin katılımını sağlamasını ve test ederek ve öğrenerek bunu işlerine uygulama fırsatlarını belirlemesini gerektiriyor. Bu aynı zamanda, erken uyum sağlamak için İK, hukuk, iletişim ve diğer kritik disiplinleri içerecek şekilde teknik odakların yanı sıra liderliği de içeriyor. Teknik taraf, yapay zekâ teknolojisinin temellerinin anlaşılmasını ve gerçek dünyadaki sorunları çözmek için nasıl kullanılabileceğini derinlemesine anlamayı gerektiriyor.İnsan tarafında, yapay zekâ stratejinizin arkasındaki nedeni çalışanlara, müşterilere ve iş ortaklarına uyumlu bir liderlikle iletmek çok önemli. Bu, iç paydaşlar arasında benimsenmesi için destek oluşturuyor ve yapay zekânın daha iyi, daha etkili yollarla çalışmamızı nasıl sağladığını anlatıyor. Öte yandan, YZ inovasyonu geniş ve açık bir ekosistem gerektiriyor. Açıklık, teknoloji ekosistemi genelinde fırsat eşitliği sağlıyor ve inovasyon ve esnekliğe daha fazla erişim yoluyla yeni YZ ilerlemelerinin elde edilmesini destekliyor. Gerçekten de açık modeller ve teknolojiler, Dell de dâhil olmak üzere yapay zekâyı erken benimseyen birçok şirketin yolculuğunu hızlandırdı. Açık modellere ve teknolojilere erişim, ilerlemeyi hızlandırarak hükûmetler ve endüstriler genelinde küresel bir inovasyon motoru oluşturabilir.”

E-Ticaret Sektöründe Haziran Beklentisi: 300 Milyar TL

Ticaret Sektöründe Haziran Beklentisi 300 Milyar Tl

Ticaret Sektöründe Haziran Beklentisi 300 Milyar Tl15 Haziran’da başlayacak olan 9 günlük Kurban Bayramı tatiline sayılı günler kaldı. Babalar Günü de aynı döneme denk geliyor. Haziran ayı için e-ticaret sektöründe ciddi bir hareketlilik beklendiğini ifade eden TOBB E-ticaret Meclisi Üyesi, Ticimax E-ticaret Sistemleri Kurucu CEO’su Cenk Çiğdemli, “Geçen yıl sektördeki e-ticaret hacminin aylık ortalaması 154 milyar lira olmuştu. Bazı aylar alışveriş dönemi olduğu için ciro rakamları bu ortalamanın üstündeydi. Haziran ayının da Babalar Günü ve bayram tatili nedeniyle hareketli bir ay olacağı öngörüsüyle, Türkiye geneli Haziran ayı e-ticaret hacmi beklentimiz 300 milyar liraya yaklaşmak” dedi.

Sahtekarlara Dikkat !

E-ticaretin yoğun olduğu bu tür dönemlerde tüketicilerin bilinçli hareket etmesi gerektiğinin de altını çizen Çiğdemli, özellikle gerçek olamayacak kadar büyük indirimlere dikkat edilmesi gerektiğini belirterek, “Siber sahtekarlar tatil dönemlerinde sahte siteler üzerinden otelleri, pansiyonları, tatil evlerini güya uygun fiyata kiralayarak tatil yapmak isteyen vatandaşları dolandırıyorlar veya elektronik ürün gibi fiyatların görece sabit olduğu kalemlerde çok büyük indirimlerle tüketiciyi tuzaklarına düşürebiliyorlar. Böyle hareketli dönemlerde çok cazip tekliflere ve büyük indirimlere dikkat etmek, alışverişleri güvenilir sitelerden yapmakta fayda var” dedi.

Nelere Dikkat Etmeli ?

Çiğdemli dikkat edilmesi gerekenleri ise şu şekilde aktardı: “İnternet alışverişi yaparken, web sitesinin gerçek olup olmadığını birkaç kez kontrol etmek gerek. Sitenin iletişim bilgileri, SSL Sertifikası kesinlikle kontrol edilmeli. SSL sertifikası olup olmadığı, siteye girildiğinde adres barının sol köşesinde bulunan kilit işareti ile anlaşılabilir. Kilit işaretinin olmaması, dolandırıcılık niyeti olmasa bile o sitenin güvenilir olamayacağı anlamına gelir. Sitenin adres, şirket ve telefon bilgileri de kontrol edilmeli. Sitenin sağlam bir altyapı sağlayıcıyla çalışıyor olması da güvenilir olduğunu gösterir. Yazıyorsa sitenin altındaki altyapı sağlayıcı firma ismine bakılabilir. Ayrıca her ne sebeple olursa olsun, telefonda veya mesajla kimseye kredi kartı bilgisi verilmemeli. Sosyal medya üzerinden alışveriş yapılacaksa ya kapıda ödeme seçeneği tercih edilmeli ya da sanal kart kullanılmalı. Ürünün diğer sitelerdeki fiyatına da mutlaka bakılmalı. İnanılmayacak kadar büyük bir indirim söz konusuysa o siteden derhal çıkılmalı.”

Alışverişte Bu Kuralları Atlamayın

Çiğdemli, online alışveriş yaparken siber saldırıların hedefi olmamak ve güvenli alışveriş yapabilmek için şu ipuçlarını paylaştı:

-Alışverişi kendi cihazlarınızla yapın. İster bilgisayarınız ister tabletiniz veya akıllı telefonunuz olsun, alışverişte kendi cihazınızı kullanın. Cihazın davranışındaki tuhaflıkları ayırt etmek sizin için çok daha kolay olacaktır.

-Halka açık Wi-Fi noktalarından alışveriş yapmamaya çalışın. Her internet bağlantısı, online ödemeler için yeteri kadar güvenli değildir. Online alışveriş için çarşı ve alışveriş merkezlerindeki halka açık Wi-Fi noktalarını kullanmayın. Tarayıcıya şifre kaydetmeyin.

-Kredi kartı veya sanal kredi kartı kullanın. Kredi kartı kullanarak yapılan satın alma işlemleri, vadesiz veya tasarruf hesaplarınızda tuttuğunuz paranızı kapsamadığından, daha güvenlidir. Hatta limiti sınırlanmış sanal kredi kartı kullanırsanız, riski minimize etmiş olursunuz.

-Güvenlik yazılımınız güncel olsun. Halen yapmadıysanız, birden fazla koruyucu katmana sahip güvenilir ve güncel bir internet güvenliği çözümü yükleyin.

-Online adres çubuğunu her zaman kontrol edin. Tanınmış bir siteyi gördüğünüzde bile tedbiri elden bırakmayın. Dolandırıcılar orijinal emsalleriyle neredeyse tamamen özdeş olan sahte web siteleri oluşturabilirler. Gözünüz URL’nin yani adres çubuğunun üzerinde olsun. Sahte siteler, taklit etmeye çalıştıkları resmi sitelerden farklı internet adresleri kullandıkları için kolayca tespit edilebilirler.

-Alışverişten sonra ekstrelerinizi kontrol edin. Banka ve kredi kartı hesap bakiyelerini kontrol etmek, özellikle normale göre yoğun alışveriş yapılan dönemlerin ardından her zaman iyidir.

Daha Dayanıklı KOBİ’ler için Rekabet Yerini Rekabere Bırakmalı

Satınalma Eğitimi Daha Dayanıklı Kobi̇’ler Için Rekabet Yerini Rekabere Bırakmalı

Satınalma Eğitimi Daha Dayanıklı Kobi̇’ler Için Rekabet Yerini Rekabere BırakmalıKüresel düzeyde 2020 yılından bu yana artan maliyetler, teknolojik değişimler, finansman ihtiyacı, zorlaşan rekabet ve istihdam darboğazı gibi birçok unsur ekonomilerin hem çalışkan arıları hem de en zayıf halkaları olan KOBİ’leri zorluyor. Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu ve Aile şirketleri Doktoru Yılmaz Sönmez’e göre bu zorluklarla bütüncül bir şekilde başa çıkmanın yolu ise KOBİ’lerin güç birliği yapması ve rekabere (birlikte hareket etmeye) yönelmesinden geçiyor.

KOBİ’lerin Krizi Derinleşiyor

Allianz Trade raporuna göre, 2024 yılında küresel ticari iflasların yüzde 9 gibi yüksek bir oranla art arda üçüncü yılında artış göstermesi bekleniyor. “2023 yılında tüm dünyada KOBİ’lerin %60’ı nakit akış sorunları yaşarken, iflas eden şirketlerin %82’sinin en önemli gerekçesi finansal sorunlar oldu” diyen aile şirketleri danışmanı Dr. Yılmaz Sönmez, Türkiye’de ise 2023 yılında tasfiye süreci tamamlanıp kapanan şirket sayısının 2022’ye göre yüzde 14,1’lik artışla 25 bin 235’e ulaştığını, her 15 saatte bir şirketin konkordato ilan ettiğini ve 2024 yılının ilk çeyreğinden gelen sinyallerin de iç açıcı olmadığını söylüyor.

2022 yılında yaklaşık %100’e varan ve 2023’te ise %45 seviyelerinde seyreden üretici fiyatlarındaki artışın KOBİ’lerin kârlılığını doğrudan etkilediğini belirten Dr. Yılmaz Sönmez, KOBİ’lerin toplam kredi hacmindeki payının %35’i bulduğunu ve finansman koşulları sıkılaştıkça KOBİ’ler için finansmana erişimin “korku filmine” dönüştüğünü belirtiyor.

Ekonomideki soğuma politikalarının, aynı zamanda zombi şirketler için bir “elenme” dönemi olacağını belirten Ortak Akıl Danışmanlık Kurucusu Dr. Yılmaz Sönmez’e göre KOBİ’lerin sorunu sadece finansmanla da sınırlı değil.

Hammadde, enerji ve işgücü gibi temel girdi maliyetlerindeki artışlar, hızlı teknolojik gelişmeler, Çin başta olmak üzere küresel rakiplerin pandemi sonrası ölçek ekonomisinde gaza basmaları, beyin göçü ve nitelikli işgücü darboğazı ile yeşil ekonomiye uyum gibi zorluklar KOBİ’lerin büyümesini engelliyor.

Çözüm Rekabetten Rekabere Geçiş

KOBİ’lerin bu zorluklarla başa çıkmak için rekabet yerine rekabere (birlikte hareket etmeye) yönelmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Yılmaz Sönmez’e göre KOBİ’ler başta olmak üzere şirketler artık kendi dar alanlarında birbirleriyle rekabet etmeyi bırakmalı ve bir an önce işbirliği paradigmasını benimsemeli.

“Krizden çıkış reçetesi şirketlerin birleşerek büyümesinden geçiyor” diyen Dr. Yılmaz Sönmez, “Birleşmeler ile KOBİ’ler ölçek ekonomisine ulaşabilir, maliyet avantajı sağlayabilir, pazar paylarını genişletebilir ve yeni pazarlara girebilirler” şeklinde konuştu.

KOBİ’lerde Satın Alma & Birleşmeler Artmalı

 “Benzer sektörlerde faaliyet gösteren KOBİ’lerin birleşmesi veya birbirini satın alması, ölçek ekonomisine ulaşmalarını ve maliyet avantajı sağlamalarını sağlayacaktır. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde KOBİ satın alma & birleşme (M&A) eko-sisteminin çok hareketli olmasını bekliyoruz” diyen Dr. Yılmaz Sönmez, “bu durum, sürekli vurguladığımız KOBİ’lerimizin OBİ’lere dönüşmesi gerçeğini kaçınılmaz kılıyor” dedi.

Dr. Sönmez, KOBİ’lerin pozitif gelecek senaryosu için odaklanması gereken başlıkları ise şöyle sıraladı;

“Farklı sektörlerde faaliyet gösteren KOBİ’lerin, belirli projelerde veya alanlarda iş birliği yapmaları, yeni pazarlara girmelerine ve yenilikçi ürünler geliştirmelerine imkan tanıyacaktır. Diğer yandan, KOBİ’lerin, depolama, lojistik, pazarlama ve IT gibi alanlarda altyapılarını ortak kullanmaları, maliyetlerini düşürmelerine ve verimliliği artırmalarına yardımcı olacaktır.

KOBİ’lerin işbirliği sadece maddi kaynaklar üzerine değil, insan kaynağı üzerine de kurgulanmalıdır. Bu doğrultuda, KOBİ’lerin çalışanlarının eğitimi ve yetiştirilmesi için birbirleriyle iş birliği yapmaları, nitelikli eleman ihtiyacını karşılamalarına ve insan kaynağını geliştirmelerine yardımcı olacaktır”.

Dr. Sönmez, KOBİ’lerin bu zorluklarla başa çıkmak için güç birliği yapması gerektiğini vurgularken, “Artık rakiplerin sektörlerin birbirleriyle rekabet etmek değil işbirliği güç birliği dönemi. KOBİ’lerin bu yeni döneme ayak uydurabilmesi için birlikte hareket etmesi gerekiyor. Bu süreçte, KOBİ’lerin ve aile şirketlerinin ufuktaki kaynak dar boğazına göre stratejilerini güncellemeleri ve daha büyük ölçeklerle kusursuz fırtınaya hazırlanmaları gerekiyor. Şirketlerin bu sancılı dönemde mutlaka bağımsız profesyonel danışmanların bakış açılarıyla işletmelerinin vizyonunu yenilemeleri gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.