Hırsızlık Suçlamasıyla Yargılanan İşçinin Delil Yetersizliğinden Beraat Etmesi Haklı Nedenle Yapılan Feshi Haksız Hale Getirir mi?

Lütfi İnciroğlu
Lütfi İnciroğluhttps://www.incirogludanismanlik.com/
İnciroğlu Danışmanlık Denetim ve Eğitim Hizmetleri şirketinin kurucu Genel Müdürü olan Lütfi İNCİROĞLU, özel sektöre yönelik iş hukuku, sendikalar hukuku, sosyal güvenlik hukuku ve yabancı çalışma izinleri hukuku alanlarında danışmanlık, denetim ve eğitim hizmetleri vermektedir. Muhtelif dergi ve gazetelerde makaleleri, çeşitli üniversitelerde, kongre ve konferanslarda sunduğu bildirileri ve yayımlanmış yedi adet kitabı bulunan İNCİROĞLU Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda emekli Genel Müdür Yardımcısı’dır.
spot_imgspot_img
LÜTFİ İNCİROĞLU
4857 sayılı İş Kanunu’na göre, “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” haklı nedenle tazminatsız derhal feshi gerektirir. İşçinin işyerinde hırsızlık yapması olayında söz konusu davranışın doğruluk ve bağlılık esaslarına aykırı olduğu şüphesizdir. İşçinin bu kapsamda ceza mahkemesinde yargılanması sonucunda delil yetersizliği nedeniyle beraat etmiş olması hukuk mahkemesini bağlamayacağı gibi işverenin haklı nedenle yaptığı feshi haksız fesih haline dönüştürmez.

Nitekim Yargıtay’a göre, “Davalı işveren, davacı işçinin işverene ait araçtan mazot alarak başkasına satmak suretiyle hırsızlık yapması sebebiyle iş sözleşmesinin haklı olarak feshedildiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesi, davacının ceza davasından beraat ettiğini ve güzergahın değiştirilmemesi yönünde işverenin talimatına rağmen buna aykırılık halinde iş sözleşmesinin feshedileceği noktasında uyarılmadığı gerekçesiyle feshin haksız olduğu sonucuna varmıştır. Davacı işçi üçüncü şahıs adına satın aldığını söylediği mazotla ilgili fatura ibraz edememiştir. Yine, mazotun bu üçüncü şahsa verilmesi için davacının kullandığı tırın görev güzergahının değiştirildiği de tartışma dışıdır. Olayın ortaya çıkışı da davacının kullandığı tırın normalden daha fazla yakıt harcaması üzerine takibe alınması ve köylülerden birinin ihbarı sonucu olmuştur. Yapılan bu açıklamalara göre davacı işçinin doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar içine girdiği anlaşılmaktadır. Ceza davasından beraat etmiş olması sonuca etkili görülmemiştir. Somut olayda davacının iş sözleşmesinin hak düşürücü süresi içinde ve haklı nedene dayanarak işverence feshedildiği sabit olup, bu durumda davacının ihbar ve kıdem tazminatlarına hak kazanmasına olanak bulunmamaktadır. Mahkemece anılan tazminat isteklerinin reddi gerekirken yazılı şekilde isteklerin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”[1].

Başka bir Yargıtay kararında ise, “Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, olay tarihinde davacının ambar görevlisi olarak çalışmış olduğu anlaşılmıştır. Bu sırada ambarda bulunan altı adet delici matkap ucu adı geçen tarafından ambar defterine kaydedilmiştir. Ne var ki, yapılan araştırmada bu malzemelerin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu tespit sırasında delici matkap uçlarının başka bir yere gönderildiğine ilişkin herhangi bir belgeye de rastlanılmamıştır. Davacının sorumluluğu altında bulunan malzemelerin kaybolmasından kendisinin sorumlu olması gerekir. Her ne kadar davacı aleyhine Diyarbakır Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava delil yetersizliği nedeni ile beraat ile sonuçlanmış ise de, bu beraat kararı BK. nun 53. (Şimdi TBK m.74) maddesine göre hukuk mahkemesini bağlamaz. Ortaya çıkan bu olgulara göre davacının eylemi, 1475 sayılı Kanunun 17/II-d maddesi(Şimdi 4857/25-II-e) kapsamına girmektedir. O halde, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”[2].

Diğer yandan Yargıtay, “Hukuk hâkimi kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değildir. Ancak; hukuk hâkimi aynı olay sebebiyle ceza yargılamasında hükme dayanak yapılan maddi olgular ile bağlı olduğu gibi, ceza mahkemesinin mahkûmiyet kararları da bağlayıcıdır. Bu sebeple, sözü edilen ceza mahkemesi kararının sonucu beklenmelidir. Zira işçiye yüklenen eylem ceza davası konusu olmuştur. Eylem ve fesih arasındaki illiyet ceza davası sonunda maddi olgu olarak kesinleşeceğinden söz konusu ceza davasının sonucu beklenmeden verilen karar hatalıdır”[3] demek suretiyle mahkumiyet kararı ve ceza davasında tespit edilen maddi olguların hukuk hakimini bağlayacağını ve işçi hakkında açılan ceza davasının sonucunun ve kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini kararlaştırmıştır.

Sonuç olarak, işçinin hırsızlık suçlaması ile ceza mahkemesinde açılan dava delil yetersizliğinden beraat ile sonuçlanmış olsa bile, bu durum hukuk mahkemesini bağlamaz. Ceza mahkemesinin mahkumiyet için yeterli görmediği delilleri, hukuk hakimi fesih açısından yeterli görebilir. Dolayısıyla, ceza mahkemesi tarafından delil yersizliği nedeniyle verilen beraat kararı, haklı nedenle yapılan bir feshi kendiliğinden haksız fesih haline getirmez[4].

[1] Y9HD.05.04.2005/17749/12132 Legalbank.

[2] Y9HD.02.04.1997/648/6556 Legalbank.

[3] 22HD.12.06.2012/16051/13295 Legalbank.

[4] SÜMER, Haluk Hadi, İş Hukuku Uygulamaları, 7.Baskı, Ankara 2019, s.285.

Lütfi İnciroğlu
Lütfi İnciroğluhttps://www.incirogludanismanlik.com/
İnciroğlu Danışmanlık Denetim ve Eğitim Hizmetleri şirketinin kurucu Genel Müdürü olan Lütfi İNCİROĞLU, özel sektöre yönelik iş hukuku, sendikalar hukuku, sosyal güvenlik hukuku ve yabancı çalışma izinleri hukuku alanlarında danışmanlık, denetim ve eğitim hizmetleri vermektedir. Muhtelif dergi ve gazetelerde makaleleri, çeşitli üniversitelerde, kongre ve konferanslarda sunduğu bildirileri ve yayımlanmış yedi adet kitabı bulunan İNCİROĞLU Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda emekli Genel Müdür Yardımcısı’dır.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı

Şirketler için Eğitim Kataloğu

Yapay Zeka Lojistik Süreç Yazılımı