Dış ticaret alanında Türkiye’nin en eski ve etkili sivil toplum kuruluşlarından Türkiye Dış Ticaret Derneği’nin (TURKTRADE) Başkanlığına Hayrettin Çaycı beşinci kez seçilirken, Başkan Yardımcısı Zeynep Kuman oldu.
Çatısı altında topladığı büyük ve kurumsal şirketler kanalıyla Türkiye ihracatının lider kuruluşlarını temsil eden Türkiye Dış Ticaret Derneği’nin yeni Yönetim Kurulu belli oldu.
TURKTRADE, Türkiye’nin en saygın ve kurumsal ihracatçılarının girişimi ile 1983 yılında “Dış Ticaret Derneği” adı altında kurulmuş ve 19 Eylül 1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla “Türkiye” ön-ekini kullanma hakkını kazanmıştır. 80’li yıllar boyunca TURKTRADE üyesi Dış Ticaret Sermaye Şirketlerinin dışa açılma sürecinde üstlendikleri roller, ülkemizin bu alandaki ilk deneyimini oluşturmuştur.
“Gönüllü” bir sivil toplum örgütü olarak TURKTRADE, kırk yılı aşkın süredir dış ticaret dünyasının değişen gündemini takip ederek, geliştirdiği stratejiler ile çözüm önerilerinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır. Üyelerinin çeşitli sektörlerde faaliyet gösteriyor olması Derneğin, tek bir sektörün bakış açısıyla sınırlı kalmak yerine, dış ticaret konularında bütünsel bir perspektife sahip olmasını mümkün kılmıştır. Bu özelliği nedeniyle de TURKTRADE’in kamuoyuna taşıdığı konular, dış ticaretimizin genel ve hayati önem taşıyan konuları olmuştur.
TURKTRADE’ in üyeleri arasında Türkiye’nin mal ihracat şampiyonlarının yanı sıra, Otomotiv Endüstrisi, Kimyevi Maddeler ve Mamulleri, Demir ve Demir Dışı Metaller, Elektrik Elektronik ve Hizmet, Çelik, Çimento Cam Seramik ve Toprak Ürünleri ve Tekstil ve Hammaddeleri sektörlerinin liderleri yer almaktadır. Keza Dernek üyeleri arasında dış ticaret alanında uzmanlaşmış bankalar, lojistik, gümrük müşavirlik, hukuk ve danışmanlık firmaları da yer almaktadır.
Derneğin 28 Şubat Çarşamba günü gerçekleşen Olağan Genel Kurulu’nda seçilen yeni Yönetim Kurulu TURKTRADE’ in Başkanlığına Hayrettin Çaycı’yı beşinci kez seçti.
TURKTRADE’ in yeni Yönetim Kurulu ve görev dağılımı şöyle oldu:
Yönetim Kurulu Başkanı
Hayrettin Çaycı (Sarkuysan Elektrolitik Bakır Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı)
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Zeynep Kuman (Ram Dış Ticaret A.Ş. Genel Müdürü)
Sayman Üye
Haluk Giray (Sarten Ambalaj Sanayi ve Ticaret A.Ş. Pazarlama Grup Direktörü)
Yönetim Kurulu Üyeleri
Salih Serdar Koçtürk (Kibar Dış Ticaret Genel Müdürü)
Cüneyt İbrahim Başbakkal (Yaşar Holding Dış Ticaret Başkan Yardımcısı)
Fatih Özkadı (Arçelik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı)
Hakan Ateş (Denizbank A.Ş. Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi)
Necat Altın ( Zorlu Holding A.Ş. Tekstil Grubu Başkanı)
Şafak Duran (Eleks Dış Ticaret A.Ş. Genel Müdürü)
Yusuf Bulut Öztürk (Ünsped Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetleri A.Ş. Ortağı)
Ergün Güler (Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı)
Yönetim Kurulu Yedek Üyeleri
Pelin Irgaç (Ak-Pa Tekstil İhracat İthalat Paz. A.Ş. Genel Müdürü)
G. Burak Gürbüz (Aygaz A.Ş.)
Gökhan Güralp (Şişecam Dış Ticaret A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı)
Sevgür Arslanpay (Sarkuysan Elektrolitik Bakır Sanayi A.Ş. Genel Müdürü)
Onur Sarısoy (Ford Otomotiv A.Ş.)
Fark Edilemeyen ama Karlılıkta Önemli Ölçüde Etki Yaratan Maliyetlerin Tespit Edilmesinin İşletmelerin Kârlılığını Arttıran Gizli Bir Detay Olduğunu Vurgulayan Bikem İnce İnanç: ‘Her yıl açılan işletmelerin %32’si ikinci yılı göremeden ilk 12 ay içerisinde, %85’i de ilk beş yıl içerisinde kapanıyor.’ Açıklamasında Bulundu.
İşletmelerin farklı stratejik alanlarına dokunan; finansal yönetim çözümlerini firmalarda sistematik şekilde uygulayan, geliştiren ve onların büyümelerini sağlayan Malogra Danışmanlık, sürdürülebilir karlılık ile işletmelere yol haritası çiziyor. Türkiye’de firmaların sürdürülebilir kazanç konusunda en büyük eksikliklerinin; muhasebe ve finansı birbirine karıştırmalarını aktaran Bikem İnce İnanç: ’Herkesin zorunlu olarak bir muhasebecisi ve mali müşaviri bulununca, bu kişiler muhasebe kayıtları tutulduğu için finansının da düzgün olduğunu zannediyor. Fakat finansla muhasebe birbirine çok yakın olmakla birlikte temelde birbirinden farklı iki dal.Çok basit özetleyecek olursak, muhasebe bir işletmenin geçmişiyle ilgileniyor. Finans ise bir işletmenin geleceğiyle ilgili. Muhasebe tarafında bir işletmenin zaten olmuş bitmiş para ve para türevindeki her şeyi kayıt altına alınıyor. Fakat finans tarafında geçmişten gelen tecrübeler ve verilerin ışığında, gelecekte neler olabileceğine dair öngörülerde bulunarak, bu öngörülere ilişkin firmanın aksiyon planlarını belirlemek, gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak gibi hareket planları çıkartılıyor. Biz maalesef geleceği planlama ve bunda da nokta atışı işler planlayıp, bir takım sektörel ya da global ekonomik değişimlere hazırlıklı olamıyoruz çünkü finansı önemsemiyoruz.’ sözlerine yer verdi.
Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nin ardından Türkiye derecesi ile kazandığı Galatasaray Üniversitesi İktisat bölümünden mezun olup, özel sektörde finans alanında ilerlemeye başlayan Malogra Danışmanlık Kurucusu Bikem İnce İnanç işletmelerin ömrünün finansal farkındalık ile uzayabileceğinin altını çiziyor. İnanç: ‘Fark edilemeyen ama karlılıkta önemli ölçüde etki yaratan maliyetlerin tespit edilmesinin uzun vadede işletmelerin karlılığını arttıran gizli bir detay. Türkiye’deki finansal farkındalığın gelişmesinin firmaların sürdürülebilir şekilde büyümeleri için önemli bir husus olduğunu düşünüyorum. Bu alanda yapılan çalışmalara göre her yıl açılan işletmelerin %32’si ikinci yılı göremeden ilk 12 ay içerisinde, %85’i de ilk beş yıl içerisinde kapanıyor. Kapanma nedenlerinin en başında yanlış finansal yönetim geliyor. Finansal yönetim çok farklı alanlara dokunan bütünsel bir yaklaşım aslında. Öngörüler ile ileri doğru hedeflemeler koymak ve bunlar gerçekleştikçe gerekli analizleri yapmak işletme için gereken yol haritasını çıkarıyor ortaya. Aslında finansal raporlamalarda yer alan sayıların bize anlatmaya çalıştıklarına dikkat etmek gerekiyor, sayılar bize ne yapmamız gerektiğini zaten söylüyor. Öte yandan finansal yönetim konusunda çalışma yaparken tüm işletmelerin yararlanabilecekleri teşvik ve hibeleri bilmeleri ve bunları kullanmaları da oldukça önemli. Bu destekler işletmeler için finansal büyüme süreçlerine destek veren en önemli unsurların başında geliyor. Karşılıksız şekilde işletme bünyesine sağlanan bu desteklerle karlılığınızı otomatikman iyileştirmek, giderlerinizi refinanse ederek tasarruf sağlamak ve kaynak artırımı ile kontrollü şekilde büyümek mümkün. Teşvikler konusunda hem yurt içinde hem de yurt dışında çok fazla fırsat ve imkân olduğunu da özellikle belirtmek isterim. Finansal yönetimi destekleyen diğer bir süreç ise ihracata yönelmek olacaktır. Bu noktada da işletmelerin; kıt kaynaklarını sonsuz ihtiyaçlarını karşılamak için kullanırken ‘bilimsel ihracata’ ağırlık vererek, bilinçli ve kontrollü şekilde yurt dışına adım atmalarını tavsiye ederim. Özetle işletmeler sayıların bize anlattığı alanlarda önlemlerini alırlarsa, başta aktardığımız kapanma oranları hızla gerileyecek ve karlılıklarını rahatça artırabileceklerdir.’ açıklamasında bulundu.
İklim riskleri giderek artmakta ve küresel düzeyde çözülmesi en acil sorunlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Hem etkileyen hem de etkilenen olarak endüstrilerin, iklim değişikliğinin yol açtığı olumsuz çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri azaltması hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda, işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için finansal stratejilerini dönüştürmeleri gerekmektedir.
Bu dönüşüm sürecinde, finansal tablolarında iklimle ilgili riskleri ve fırsatları şeffaf bir şekilde açıklamaları önem arz etmektedir. Öte yandan sürdürülebilir bir ekonomiye geçişte finansın kritik bir araç olduğu açıktır. Yatırımcılar, tüketiciler ve diğer finansal tablo kullanıcıları, şirketlerin iklimle bağlantılı riskleri ve fırsatları nasıl yönettiklerini şeffaf bir şekilde açıklamalarını beklemektedir. Endüstrilerde sürdürülebilir uygulamaların acil ihtiyacını vurgulamak ve iklim krizine karşı etkili eylemlere ilham vermek istiyoruz. Bu çabalar, sadece işletmelerin geleceğini güvence altına almakla kalmayacak, aynı zamanda daha sürdürülebilir bir dünya için kritik bir adım olacaktır. Bu bağlamda, İklimle Bağlantılı Finansal Beyan Görev Gücü (TCFD), yatırımcılara kritik bilgiler sunarak iklimle ilgili riskleri anlama ve etkili önlemler alma konusunda öncü bir rol oynamaktadır. Bu çerçeve üzerinden konuyu açıklamaya çalışacağız.
İklim Değişikliği ve Önemi
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne göre, “iklim değişikliği”; doğal iklim değişikliğine ek olarak, insan faaliyetlerinin neden olduğu küresel atmosfer bileşimindeki değişikliklerden kaynaklanan iklim değişikliklerini ifade eder. Bu değişiklikler genellikle sera gazlarının artmasıyla bağlantılı olan küresel ısınma ile ilişkilendirilir. İklim değişikliği, aşırı hava olayları, kuraklık, sel ve orman yangınları gibi doğal afetlerin sıklığını ve şiddetini artırarak çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan ciddi sonuçlar doğurmaktadır.
BM’nin yayınladığı raporlarına göre, yaşanabilir bir dünya için küresel sıcaklık artışının 1.5°C ile sınırlandırılması gerekmektedir. Ancak mevcut politikaların yetersizliği nedeniyle yüzyılın sonunda 3°C’lik bir sıcaklık artışı beklenmektedir. Dünya çapında, mevcut politikaların yetersizliği, iklim değişikliğiyle mücadelede daha acil eylemler alınması gerektiği konusunda artan bir farkındalık var. Dolayısıyla iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve etkilerini azaltmak için endüstrilerin alacağı önlemler son derece kritiktir.
İklim Değişikliği ve İş Dünyasındaki Etkileri
İklim değişikliği, günümüz iş dünyasının karşı karşıya olduğu önemli bir sürdürülebilirlik zorluğudur ve işlerimizin sürdürülebilirliği üzerinde derin etkilere sahip olabilir. İklim riski veya iklim değişikliğine bağlı finansal risk, iklim koşullarındaki değişimlerden kaynaklanan zararı veya kaybı içeren bir olgudur. Başka bir deyişle iklim riskleri finansal riskleri beraberinde getirirler. Kurumsal dünyanın sürdürülebilirlik çabalarını zorlayan bu unsur, işletmelerin operasyonlarını etkileyen çeşitli faktörlerle birlikte gelmektedir. Kuraklık, sel, artan hava sıcaklıkları ve iklim olaylarının sıklaşması gibi doğal afetler, işletmelerin tedarik zincirleri, üretim süreçleri ve pazarlama stratejileri üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır.
Ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadele için getirilen yeni düzenlemeler ve artan çevresel bilinç, işletmelerin iş yapma şekillerini değiştirmek zorunda bırakmaktadır. Bu bağlamda, işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirebilmesi için iklim değişikliğiyle ilgili engellerin üstesinden gelmeleri ve uyum sağlamaları gerekmektedir. Bununla birlikte, bu engelleri aşmak için işletmelerin yenilikçi çözümler geliştirmesi, çevresel riskleri değerlendirmesi ve uzun vadeli stratejiler belirlemesi gerekmektedir. İklim değişikliğinin iş dünyasının sürdürülebilirliği üzerindeki etkileri göz önüne alındığında, bu zorluklarla etkin bir şekilde başa çıkmanın, gelecekteki başarı ve rekabet avantajı açısından hayati öneme sahip olduğu açıktır.
İşletmeler, iklim risklerini tam anlamıyla kavramadıklarında, ciddi hatalar yapma riskiyle karşı karşıya kalabilirler. Bu hatalar, risklere karşı gerekli önlemleri zamanında almamalarına, yalnızca sembolik adımlar atmalarına veya eksik tedbirler alarak sorunu tam anlamıyla çözememelerine yol açabilir. Ayrıca, şeffaf olmamak da bu hatalar arasındadır; işletmeler riskleri ve alınan önlemleri paydaşlarıyla paylaşmazsa güvenilirliklerini sorgulanır hale getirebilirler. Tüm bu durumlar işletmeye ek maliyetler getirebilir ve uzun vadede rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle, işletmeler iklim risklerini bütüncül bir perspektifle ele almalı, uygun önlemler almalı ve gerçekçi adımlar atmalı; ayrıca şeffaf bir iletişim stratejisi izlemesi son derece önemlidir. Bu şekilde, hem işletme içindeki hem de dışındaki paydaşlarının güvenini sağlayarak sürdürülebilir bir gelecek için sağlam temeller oluşturabilirler.
Kaynak : WRI/WBCSD Corporate Value Chain (Scope 3) Accounting and Reporting Standard (PDF)
TCFD’nin (TCFD Task Force on Climate-related Financial Disclosures) İzleme Sorumluluklarının 2024’ten İtibaren ISSB’ye Devredilmesi
TCFD (Task Force on Climate-related Financial Disclosures) Çerçevesi, yatırımcılara iklimle ilgili riskler ve fırsatlar hakkında kritik bilgiler sağlayarak, şeffaflığı ve finansal açıklamaların kalitesini artırmasıyla önem kazanmaktadır.
Bu çerçeve, 2015 yılında Finansal İstikrar Kurulu (Financial Stability Board – FSB) tarafından başlatılan ve 2017 yılında kurulan bir inisiyatiftir. TCFD’nin amacı, iklimle ilgili finansal risklerin değerlendirilmesi ve raporlanması için bir çerçeve oluşturarak şirketlerin ve finansal kurumların bu konuda daha şeffaf ve kapsamlı bilgi sunmalarını sağlamaktır. TCFD, kurumsal düzeyde en iyi uygulamaları belirleyerek şirketlerin iklim risklerini daha etkin bir şekilde değerlendirmelerini, yönetmelerini ve raporlamalarını amaçlamaktadır. Bu öneriler, şirketlerin ve finansal kurumların iklim risklerini daha iyi anlamalarına ve bu risklerle başa çıkmalarına yardımcı olacak kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır.
ISSB & TCFD
Bildiğiniz gibi Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB), 26 Haziran 2023 tarihinde ilk iki küresel sürdürülebilirlik açıklama standartları olan Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Gereklilikler (IFRS S1) ve İklimle Bağlantılı Açıklamalar (IFRS S2)Standartlarını yayımlamıştır. Ardından Finansal İstikrar Kurulu (FSB), TCFD’nin (İklimle İlgili Finansal Açıklamalar Görev Gücü) işini tamamladığını ve şirketlerin iklimle ilgili açıklamalarının ilerlemesini ISSB’ye (Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu) devretme kararı aldığını duyurdu (Ekim 2023). IFRS S1 ve IFRS S2, TCFD’nin önerilerini tam olarak içerir ve benimser. Bu, iklimle ilgili finansal açıklamaların evriminde önemli bir adım olarak kabul edilir ve ISSB Standartları, şirketler ve yatırımcılar arasında şeffaflığı artırarak temel bir yapı oluşturur. Bu, İklimle ilgili finansal açıklamaların standartlaştırılması ve uyumluluğun sağlanması açısından önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. Bu geçiş, işletmeler için iklim risklerini daha etkin bir şekilde yönetme ve finansal raporlamalarını iyileştirme fırsatı sunmaktadır.
IFRS Vakfı Temmuz 2023 tarihinde, IFRS S2’nin gereksinimlerini ve TCFD’nin önerilerini karşılaştıran bir analiz yayınladı. Bu analizden ISSB Standartlarını benimseyen şirketlerin, TCFD önerilerini büyük ölçüde yerine getireceği ve hatta ek gereksinimlerle karşılaşabileceği anlaşılmaktadır. TCFD bir çerçevedir ve raporun hazırlık aşamasında rehberlik sağlar. ISSB S1 ve S2 standartlar olup, belirli gereksinimleri içerirler. TCFD sadece iklimle ilgili konuları ele alırken, ISSB S1 daha kapsamlı bir yaklaşıma sahiptir ve IFRS S1’de tüm sürdürülebilirlik konuları ele alınır. IFRS S2, kapsam 3 emisyonlarının raporlanmasını gerektirir ve ayrıca maddi etkiler (risk ve fırsatlar) konusunda daha kapsamlı bir inceleme yapılmasını ister. IFRS S1 ve S2, yatırımcı kararlarını etkileyecek iklim ve sürdürülebilirlik konularındaki tüm maddi bilgilerin açıklanmasını gerektirir. Ayrıca, sektörel bilgilerin de açıklanması, ISSB Standartlarının daha net anlaşılmasını sağlar. Dolayısıyla standartlar daha fazla bilgiyi gerektirmektedir. Geçiş, iklimle ilgili açıklamaların evriminde önemli bir anı işaret eder, raporlama manzarasını kolaylaştırır ve şirketler ve yatırımcılar için daha fazla şeffaflık sağlamaktadır.
İklimle İlgili Finansal Açıklamaların Ana Unsurları
TCFD’nin önerilerinin benimsenmesiyle, işletmeler hem finansal performanslarını artırabilir hem de çevresel ve sosyal etkilerini azaltabilir, böylelikle uzun vadeli değer yaratma potansiyellerini artırabilirler. Öneriler, şirketlerin yönetişim yapılarını, iş stratejilerini, risk yönetim süreçlerini ve performans ölçütlerini gözden geçirmelerini ve iklim değişikliği ile ilgili bilgi paylaşımını artırmalarını hedeflemektedir. Öneriler dört ana kategori altında toplanmıştır:
Yönetişim: Şirketlerin iklimle ilgili riskleri ve fırsatları yönetme şekillerini değerlendirmelerini ve bu konuda etkili kararlar alabilmelerini sağlayacak bir yönetim yapılanması oluşturmalarını içerir.
Strateji: Şirketlerin, iklim değişikliği ile ilişkili risklerin ve fırsatların iş stratejileri, operasyonlar ve finansal planlama üzerindeki etkilerini belirlemelerini ve stratejilerini buna göre ayarlamalarını amaçlar. Bu kapsamda, sürdürülebilirlik odaklı iş modellerinin geliştirilmesi ve uygulanması da önem taşır.
Risk Yönetimi: Şirketlerin, iklimle ilgili riskleri sistematik bir şekilde tanımlamalarını, ölçmelerini, değerlendirmelerini ve bu risklere uygun stratejiler geliştirmelerini sağlar. Özellikle, işletmelerin uzun vadeli dayanıklılıklarını güvence altına alacak önlemler alması önemlidir.
Ölçütler ve Hedefler: İklimle ilgili riskleri ve fırsatları ölçmek ve yönetmek için etkili performans ölçütleri ve hedefler belirleme sürecini içerir. Bu ölçütler, şirketlerin iklimle ilgili performanslarını izlemelerini, raporlamalarını ve iyileştirmelerini sağlar.
İklim Riski Türleri
TCFD, iklimle ilgili riskleri iki temel gruba ayırmıştır.
Geçiş riskleri, düşük karbonlu bir ekonomiye geçişin getirebileceği riskler.
Fiziksel riskler, iklim değişikliğinin doğrudan fiziksel çevreye ve işletmelerin faaliyet gösterdiği alanlara etkileri ile ilişkili riskler.
Aşağıda, Task Force tarafından tanımlanan risk türlerinin detaylarını bulabilirsiniz.
1. Geçiş Riskleri
Düşük karbonlu bir ekonomiye geçişte, dünya çapında gösterilen çabalar neticesinde işletmelerin maruz kaldığı risklerdir. İşletmelerin karbondan arındırılmış faaliyetlere geçerken, iklim değişikliğiyle ilişkili uyum ve azaltma ihtiyaçlarını ele almak için geniş kapsamlı politikalar, yasal düzenlemeler, teknolojik gelişmeler ve pazar değişikliklerine ihtiyaç duyulabilir. Varlıkların ve operasyonların karbonsuz hale getirilmesinin maliyeti vardır ve geçiş riskleri kapsamındadır.
a. Politika ve Yasal Riskler
İklim değişikliğiyle mücadele sürecinde, karbon azaltımı veya uyum çabaları sırasında işletmelerin bu yönlü düzenlemelere uymaları zorunlu hale gelir. Bu süreçte, işletmelerin ilgili düzenlemelere uymamaları durumunda çeşitli yaptırımlarla karşılaşabilecekleri ve dolayısıyla dava riskiyle karşı karşıya kalabilecekleri unutulmamalıdır. Ayrıca, zarar ve kayıpların artmasıyla birlikte dava riskinin de artabileceği göz ardı edilmemelidir.
b. Teknoloji Riski
Yeni teknolojiler, ekonomik sistemde çevreci ve enerji verimli bir dönüşüm sağlayarak işletmeler üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Bu değişim süreci, bazı işletmeler için avantajlar sunarken, diğerlerini dezavantajlı hale getirebilir. Teknoloji geliştirme ve kullanımı, firmaların rekabet gücünü artırabilir, mevcut veya yeni pazarlarda daha etkili olmalarını sağlayabilir ve üretim ile dağıtım maliyetlerini düşürebilir.
c. Pazar Riski
İklim değişikliğinin piyasalar üzerindeki etkileri çeşitli ve karmaşıktır. Yatırımcı ve tüketici kararları, bu değişimlerde önemli bir rol oynar.
d. İtibar Riski
Geçişi gerçekleştiremeyen işletmeler, bilinçli tüketiciler ve paydaşlar tarafından güvenin kaybedilmesiyle markalarının olumsuz etkilenmesi riskiyle karşı karşıya kalabilirler.
2. Fiziksel Riskler
İklim değişikliğinden kaynaklanan fiziksel riskler, olaya bağlı (akut) veya iklim desenlerindeki uzun vadeli değişiklikler (kronik) olabilir. Fiziksel riskler, kuruluşlar için doğrudan varlık hasarı veya tedarik zinciri kesintileri gibi finansal etkilere sahip olabilir.
a. Akut Risk
Akut fiziksel riskler, ani ve beklenmedik doğal afetlerden kaynaklanan fiziksel tehlikelerdir. Örneğin, şiddetli fırtınalar, sel baskınları, aşırı sıcaklık olayları, yangınlar gibi hava olayları bu tür risklere örnektir. Bu riskler hızlı bir şekilde ortaya çıkar, yoğun hasara neden olabilir ve acil müdahale gerektirebilir. Bu tür olayların sıklığı ve şiddeti artabileceğinden, hazırlıklı olunması önemlidir, böylece toplumlar ve işletmeler bu ani tehlikelere daha iyi karşı koyabilirler.
b. Kronik Risk
Kronik fiziksel risk, iklim değişikliğinin uzun vadeli etkileri ile ilişkilendirilen bir tür iklim riskidir. Bu tür riskler, zamanla ortaya çıkan ve yavaşça ilerleyen değişimleri kapsar ve etkileri zamanla birikir ve toplumlar, ekosistemler ve ekonomik faaliyetler üzerinde önemli etkilere yol açabilir Örneğin, iklim değişikliğinin neden olduğu deniz seviyesi yükselmesi, sulak alanların azalması, tarım verimliliğinde azalma gibi süreçler kronik iklim risklerine örnektir. Bu tür riskler, iklim değişikliğinin sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini değerlendirmek ve uygun çözümler geliştirmek için dikkate alınması gereken önemli bir faktördür.
İklimle İlgili Fırsatlar
İklim değişikliği kaynaklı riskleri yönetmek üzere yapılacak uyum veya azaltım çabaları, kuruluşun faaliyet gösterdiği, sektör, bölge, pazara bağlı olarak değişmekle birlikte; kaynak verimliliği, düşük emisyonlu enerji kaynaklarına geçiş, yenilikçi ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi, yeni pazarlara açılma ve iklim dayanıklılığının artırılması gibi çeşitli alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla işletmeler sadece risklerle değil, aynı zamanda iklimle ilgili fırsatları da değerlendirerek daha sürdürülebilir ve rekabetçi bir gelecek inşa etme potansiyeline odaklanabilirler. Görev Gücü’nün belirlediği fırsat alanları aşağıdadır.
Kaynak Verimliliği: İşletmeler, tüm iş süreçlerinde (üretim, dağıtım vd.), verimliliklerini artırabilirler. Teknolojik yenilikler, enerji verimliliği, döngüsel çözümler gibi faktörler bu geçişe katkı sağlayabilir.
Enerji Kaynakları: Temiz enerji alternatifleri maliyetler üzerinde olumlu etkide bulunabilir.
Ürün ve Hizmetler: İnovasyon ve düşük emisyonlu ürünlerin ve hizmetlerin geliştirilmesi, işletmelere avantajlar sağlayabilir.
Pazarlar: İşletmeler, yeşil dönüşüm hedeflerine odaklanırken, yeni pazarları ve ürün fırsatlarını değerlendirerek kendilerini güçlendirebilirler.
Dayanıklılık: İklim değişikliğiyle etkin bir şekilde başa çıkmak, dayanıklılığı artırır. Temiz enerji, inovasyon, yeni iş modelleri gibi unsurlar uzun vadede önemli fırsatlar sunar.
Sonuç
İklim değişikliği, iş dünyasının düşük karbonlu bir dönüşümünü gerekli kılan ve hızla ele alınması gereken önemli bir sürdürülebilirlik zorluğu olarak öne çıkıyor. Doğal afetlerin sıklığı ve şiddeti artarken, işletmeler tedarik zincirleri, üretim süreçleri ve pazarlama stratejileri üzerinde olumsuz etkilerle karşı karşıya kalıyorlar. Ayrıca, artan çevresel farkındalık ve düzenlemeler, işletmelerin faaliyetlerini şekillendirme zorunluluğunu artırıyor. Bu durum, işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirmesi için yeni engeller oluştururken, aynı zamanda yenilikçi çözümler geliştirmelerine de olanak sağlıyor.
TCFD’nin geliştirdiği çerçeve, işletmelerin iklimle ilgili riskleri anlamalarını ve etkili önlemler almalarını sağlarken, aynı zamanda paydaşların talep ettikleri iklim değişikliğiyle ilgili risklerin ve fırsatların finansal etkilerinin gelecekteki finansal durumlarını nasıl etkileyeceğine dair bilgilerin şeffaflıkla açıklanmasında önemli bir rehberlik sunmaktadır. ISSB’nin TCFD’nin izleme sorumluluklarını devralmasıyla birlikte, iklimle ilgili finansal açıklamalar sürekli gelişecektir. Bu çerçeveler, şeffaflığı artırarak yatırımcıların ve diğer paydaşların güvenini kazanmaya yardımcı olurken, işletmelere de iklim risklerini daha iyi anlama ve yönetme, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma ve iklimle ilgili fırsatları değerlendirme konularında kılavuzluk etmektedir. Bu sayede işletmeler, hem finansal performanslarını iyileştirme hem de daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etme fırsatına sahip olmaktadır.
Otomotiv satış sonrası endüstrisinin Türkiye ve çevre ülkeleri kapsayan bölgedeki en büyük ticaret platformu Automechanika İstanbul, 23 – 26 Mayıs 2024 tarihleri arasında İstanbul TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek. 2001 yılından bugüne kadar yarattığı iş fırsatlarıyla Türkiye’nin otomotiv sektörü ihracatının yıllık 35 milyar doların üzerine çıkmasında önemli bir rol üstlenen Automecanika İstanbul’un geçtiğimiz yıl gerçekleşen organizasyonunu tüm dünyadan 58 binden fazla sektör profesyoneli ziyaret ederken, ziyaretçi sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 20 artış gösterdi. 2024 yılında Automechanika’nın dünya çapında 13 organizasyonu bulunurken, Automechanika İstanbul’a olan uluslararası talepteki artış, fuarın küresel sektör için önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Fuar, 2023 yılında olduğu gibi bu yıl da fuar kapasitesinin üzerinde bir ilgiye sahne oluyor.
Automechanika İstanbul, parça ve sistem endüstrisi, bakım-onarım servisleri ve mobilite çözümleri için uluslararası bir platform sunmasının yanı sıra otomotiv satış sonrası zincirinin tamamını da bir araya getiriyor. Türkiye’nin en büyük uluslararası ticaret fuarı Automechanika İstanbul, bu yıl yapay zeka teknolojisinin otomotiv endüstrisinde elektrikli araçlara bağlı olarak yarattığı değişime, gelişime ve sürdürülebilirliğe odaklanacak. Her yıl katılımcı ve ziyaretçi niteliğini biraz daha geliştiren Automechanika Istanbul, bu yıl da markaların müşteri ilişkilerini geliştirmeleri, yeni bağlantılar kurmaları ve pazardaki konumlarını güçlendirmeleri için fırsatlar sunacak.
Dünyanın En Dinamik Pazarı
Tüm dünyadan otomotiv endüstrisi profesyonellerini buluşturan ve dünyanın en dinamik pazarları arasında yer alan Türkiye’de gerçekleşen Automechanika Istanbul’da; parçalar ve sistemler, arıza tespit ve onarım, aksesuar ve özelleştirme, elektronik ve bağlanılabilirlik, araç yıkama ve bakım merkezi, bayi ve atölye yönetimi, alternatif sürüş sistemleri & yakıtlar ve madeni yağ kategorilerinde binlerce ürün ve hizmet grupları sergilenecek. 23-26 Mayıs tarihleri arasında 17. kez gerçekleşecek olan Automechanika İstanbul’un salonlarında firma yerleşimi için planlamalar devam ederken, bu yılki organizasyona yaklaşık 50 ülkeden 1.500 firma katılacak. Sektör devi global firmaların yer alacağı fuarın zemin hazırlayacağı iş birlikleri ile geçmiş yılların üzerinde bir iş hacmi oluşturması beklenirken, Automechanika Istanbul bu yıl da otomotiv sektörünün gelişiminde başrolü oynayacak.
Sürdürülebilirlik Odaklı Yaklaşımlar ve Trendler Ön Planda Olacak
Automechanika Istanbul’un 2024 organizasyonunun odağında olacak başlıklar arasında otomotiv sektöründe yaşanan dönüşüm, sürdürülebilirlik ve yenilikler yer alıyor. İklim krizi ve tüketici talepleri doğrultusunda tüm dünyada otomotiv sektörü sürdürülebilirliğe daha fazla odaklanırken fuarda bu yıl tedarik zinciri, istihdam ve üretim politikalarında sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımlar ön plana çıkacak. Fuarda yapay zekâ ile birlikte otomotiv sektöründe yaşanan araçların ve iş süreçlerinin dijitalleşmesi, aktarma organlarının elektrifikasyonu ve değişen satış modelleri gibi süreçler ele alınacak. Fuarda ayrıca teşhis ve onarımdan araç yıkama, bakım ve detaylandırmaya, gövde ve boyadan yağ, madeni yağ ve yakıtlara, parça ve teknoloji çözümlerinden aksesuar ve özelleştirmeye kadar otomotiv yenileme pazarının tüm değer zinciri boyunca yenilikleri ve trendleri yer alacak.
Automechanika İstanbul 2024 Online Ziyaretçi Kayıtları Açıldı
Dünyanın farklı farklı ülkelerinden binlerce otomotiv endüstrisi profesyonelini bir araya getirecek Automechanika Istanbul’un ücretsiz ziyaretçi kaydı açıldı. Otomotiv endüstrisinde yaşanan son gelişmeleri yerinde takip etmek isteyen ziyaretçiler www.automechanika.com.tr üzerinden ziyaretçi kaydını yaptırabilecek. Fuarın çeşitli alanlarında gerçekleştirilecek etkinlik ve yarışmalarla katılımcı ve ziyaretçiler sektördeki gelişmeleri inceleme fırsatı bulurken, kişisel gelişimlerine de katkı sağlayabilecekleri içerikleri deneyimleyebilecekler
Partnerler & Destekleyenler
AASA – Satış Sonrası Otomotiv Tedarikçileri Derneği, APRA – Otomotiv Parçaları Yeniden İmalatçıları Derneği, AKÜDER- Akümülatör ve Geri Kazanım Sanayicileri Derneği, ASA – Otomobil Servis Ekipmanları Üretici ve İthalatçıları Derneği (Almanya), AUS Türkiye – Akıllı Ulaşım Sistemleri Derneği, BEM – Alman E-Mobilite Derneği, EGEA – Avrupa Garaj Ekipmanları Birliği (Belçika), FIGIEFA – Otomotiv Yenileme Pazarı Distribütörleri (Belçika), HDMA – Ağır İş Aracı Üreticileri Birliği, Kompozit Sanayicileri Derneği, MEMA – Motor Ekipmanları Üreticileri Birliği, OAC – Denizaşırı Otomotiv Konseyi, OIB – Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği, OSS – Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği, TAYSAD – Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği, , Türkiye’de İtalyan Ticaret Odası Derneği, İTO – İstanbul Ticaret Odası, TOBFED – Türkiye Otomotiv Bakım Dernekleri Federasyonu, TOSFED – Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu, ZDK – Almanya Alman Motor Endüstrisi ve Tamir Federasyonu, KOSGEB – Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, IBIS – Uluslararası Bodyshop Endüstrisi Sempozyumu
Türk Gıda Sektörü Japonya’ya İhracatta 1 Milyar Dolar Hedef Koydu
Japonya’nın gıda ithalatı son 5 yılda yüzde 17’lik artışla 62 milyar dolardan 73,6 milyar dolara ilerlerken, Türkiye’nin Japonya’ya gıda ihracatı aynı dönemde yüzde 72’lik artışla 164 milyon dolardan 282 milyon dolara yükseldi. Dünya’nın gıda ambarı olan Türkiye, Japonya’ya ihracatta 1 milyar dolar hedefiyle 5-8 Mart 2024 tarihlerinde Tokyo’da Foodex Japan Fuarı’na 51 firmayla katılıyor.
Eskinazi; “Dünya’nın gıda ambarıyız”
Anadolu topraklarında yetişen binlerce çeşit gıda ürünleriyle Türkiye’nin dünyanın gıda ambarı olduğu bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Türk gıda sektörünün Japonya pazarında hedeflerine ulaşması için 5-8 Mart 2024 tarihlerinde Tokyo’da Foodex Japan Fuarı’na 51 firmayla katıldıklarını dile getirdi.
Uzakdoğu’nun en büyük gıda fuarı olan Foodex Japan Fuarı’na Türkiye Milli Katılım Organizasyonunda bu yıl 26.’sını yapacaklarını dillendiren Eskinazi, “Çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı, zeytinyağı, sofralık zeytin, levrek, çipura, Türk somonu, kanatlı eti, yumurta, çam balı, fındık, bulgur, un, vişne, kiraz, ayva, salatalık, kavun, karpuz, elma, biber, mandalina, domates, defne, kekik, adaçayı, meyan kökü, siyah çay, kırmızı biber, haşhaş, kimyon, nane, yağlık gül, anason, turşu gibi ürünlerde dünyanın en güçlü tedarikçilerinden biriyiz. Japonya, Türk gıda sektörü için referans bir pazar. Japonya’ya ihracat yaptığınızda dünyanın her tarafına gıda ürünleri ihracatı yapabilecek kaliteye ulaştığınızı ortaya koymuş oluyorsunuz. Japonya pazarında büyümemiz beraberinde dünya genelinde gıda ihracatımızın daha da hızlı artmasına zemin oluşturacak. Japonya ile ilişkilerimizi artırarak ihracatımızı artırmak istiyoruz. Amacımız Japonya’ya gıda ihracatımızı orta vadede 1 milyar doların üzerine çıkarmak” diye konuştu.
Işık: “Japonya pazarı bizim için çok kıymetli”
Türk gıda sektörünün, Cumhuriyetimizin 100. Yılında 26 milyar dolarlık gıda ürünleri ihraç ettiği bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, ihracatta güçlü oldukları Avrupa, Rusya, Ortadoğu ve ABD pazarları yanında Japonya, Çin, Hindistan gibi pazarlarda büyümek istediklerini vurguladı.
Japonya’nın son 5 yılda gıda ithalatının yüzde 17’lik artışla 62 milyar dolardan 73,6 milyar dolara çıktığını paylaşan Işık, aynı dönemde Türkiye’nin Japonya’ya yaptığı gıda ihracatı ise; yüzde 72’lik artışla 164 milyon dolardan 282 milyon dolara yükseldiğine dikkati çekti.
“Japonya pazarı Türk gıda sektörü için çok kıymetli” diyen Işık, “Japon tüketiciler nezdinde organik ürüne talep yüksek. Türkiye’nin Japonya’ya gıda ihracatını artırmak için 2015-2019 yılları arasında TURQUALITY Projesi yürüttük. Foodex Japan Fuarı’na 26 yıldır katılıyoruz. Son 5 yılda Japonya’ya ihracatta Peru, Ekvador, Ukrayna, İrlanda gibi ülkeleri geçtik. Orta vadede Japonya’ya gıda ihracatında 1 milyar dolar seviyesine ulaşmak için Foodex Japan Fuarı Türk gıda ihracatçılarına büyük fırsatlar sunacak. Japonya’ya gıda ihracatında 1 milyar dolara giderken bu ihracatın 100 milyon dolarlık kısmının organik ürünlerden oluşması çabası içinde olacağız” şeklinde konuştu.
Girit: “Japonlar suşiyi Türk orkinoslarıyla yapıyor”
Türkiye ile Japonya arasındaki tarihi bağlar, Türk gıda sektörünün geniş ve kaliteli ürün yelpazesi ve iki ülke arasında vize uygulamasının bulunmamasının Türkiye’nin Japonya’ya ihracatını artırabilmesi için fırsatlar barındırdığını kaydeden Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, Türkiye’den Japonya’ya gıda ihracatında su ürünleri sektörünün 2023 yılında 53 milyon dolarlık payla ikinci sırada yer aldığını bildirdi.
Türk su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörünün Japonya’da ihracat rakamlarını yukarı çekebileceğine olan inancını paylaşan Girit, “Japon dostlarımız en çok sevdikleri yiyecek olan suşiyi Türk orkinoslarıyla yapsınlar istiyoruz. Japonya’ya balık dışında kanatlı etleri gönderiyoruz. Şimdi ise; toz yumurta ve sofralık yumurta ihracatı konusunda görüşmelerimiz sürüyor. Foodex Japan Fuarı’nda yapacağımız ticari bağlantılarla 2024 yılında Japonya’ya ihracatta büyük artışlar yakalayacağımıza inanıyoruz” dedi.
Öztürk, “Japonlar en çok Türk makarnasını sevdi”
Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk, Türkiye’den Japonya’ya gıda ürünleri ihracatında hububat bakliyat yağlı tohumlar sektörünün 95 milyon dolarlık payla lider olduğunun altını çizdi.
Türkiye’den Japonya’ya gıda ihracatından yüzde 34 pay aldıkları bilgisini veren Başkan Öztürk, “Hububat bakliyat yağlı tohumlar sektörü ihracatımızda makarna 62 milyon dolarla zirvede yer alırken, çikolatalı ürün ihracatımız 11 milyon dolar. Bu ürünleri 5,7 milyon dolarla bitkisel yağ ihracatı ve 5,5 milyon dolarla beyaz çikolatalı ürünler takip etti. 2024 yılında Japonya’ya ihracatımızın 100 milyon doları aşması için çalışacağız” diye görüş belirtti.
Er; “Japonya kutulu zeytinyağı ihracatında sürekli büyüyor”
Türk zeytincilik sektörünün 2023 yılında Japonya’ya ihracatını yüzde 57’lik artışla 18,5 milyon dolardan 29 milyon dolara taşıdığı bilgisini veren Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, Japonya’da zeytinyağı tüketiminin hızla arttığını, Türkiye’den Japonya’ya yapılan gıda ürünleri ihracatında zeytinyağının 27 milyon 200 bin dolarlık tutarla üçüncü sıranın sahibi olduğunu dile getirdi.
Er, Türkiye’nin zeytincilik sektörüne son 25 yılda büyük yatırımlar yaptığını vurgulayarak, “Türkiye’nin ağaç varlığı son 25 yılda 90 milyondan 200 milyona çıktı. Bu ağaçlarımızın verimi arttıkça rekoltemiz 650 bin tona çıkacak. Japonya, bu rekoltemizin katma değere dönüşmesi için kritik bir pazar konumunda. Son 10 yılda Japonya’da zeytinyağı kültürünün hızla yerleştiğini gözlemliyoruz. Zeytinyağı tüketimi her geçen yıl artan Japonya pazarına odaklanarak, pazarlama faaliyetlerimizi artırarak ihracatımızı daha da yukarı taşımayı hedefliyoruz” dedi.
Er, sözlerini şu şekilde sürdürdü: ” Özellikle son yıllarda Türk zeytinyağı markaları, dünya genelinde düzenlenen çeşitli yarışmalarda önemli ödüller kazanarak adlarını duyurmaya devam ediyor. Türk markalarının Japonya’daki prestijli yarışmalardaki başarıları, bu eşsiz lezzetin aynı zamanda kaliteyle de öne çıktığını gösteriyor. Bu başarılar, sadece birer ödül değil, aynı zamanda Türk zeytinyağının dünya standartlarında bir kaliteye sahip olduğunu kanıtlayan birer nişanedir.”
Er, konuşmasını şu ifadelerle tamamladı: “Ülkemizin verimli ağaçlarından elde ettiğimiz kaliteli zeytinyağını Japon tüketicilerle buluşturmak bizim için ayrı bir gurur kaynağı. Pazarlama faaliyetlerimizdeki artışla birlikte, Japonya’ya olan ihracatımızı daha da artırarak, Türk zeytinyağını Japonya’da hak ettiği yere getirmeye devam edeceğiz.”
Osman Serdaroğlu ile Turkish Tastes Tadım Etkinliği
Michelin yıldızlı Türk şefimiz Osman Serdaroğlu Foodex Japan Fuarı’nda Türkiye pavyonunda Türkiye’nin lezzetleriyle, kendi tariflerini buluşturarak Japonlara ve dünyanın dört bir tarafından gelecek ziyaretçilere sunacak.
Şeflik eğitimini İtalya’da tamamlayan Osman Serdaroğlu, mutfak tecrübesini Sorrento yakınlarındaki “Ristorante Torre del Saracino”’da ve Sicilya’da “Ristorante La Madia” gibi Michelin yıldızlı restoranlarda geliştirdi. Beş yılın sonunda bir agro turizm projesi geliştirmek hayaliyle Urla’ya yerleşmeye karar veren Serdaroğlu, 2020 Temmuz’undan bu yana restoranı “Teruar Urla”da konuklarını ağırlıyor.
Şefin mutfağının temelini küçük üreticiyi destekleyerek, bölge mutfağını ve ürünlerini ön plana çıkaran mevsimsel yalın, yaratıcı lezzetler oluşturuyor. Şef Osman Serdaroğlu, Foodex Japan Fuarı’nda Türkiye pavyonuna büyük bir güç katacak.
Foodex Japan Fuarı boyunca; Türk somonu ve orkinosu ile yapılan sushi ve sashimi ile zeytinyağımız ve Türk Şaraplarıyla ilgili tadım etkinlikleri gerçekleştirilecek. Şarap tadım etkinliğinde şarap somelyeri Seren Giritligil konukları ağırlarken, Zeytinyağı tadımında Japon Zeytinyağı Somelyerleri Birliğinden Seiko Funahashi Türk zeytinyağlarını tanıtan seminerler verecek ve Türk zeytinyağlarının tadımını yaptıracak.
Foodex Japan Fuarı’nda Türk gıda sektörünün ihracatını artırmak için pazarlama yapacak firmalar; “A.KUARTET GIDA IC VE DIS PAZ LTD STI, ABALIOĞLU YAĞ SANAYİ VE TİC. A.Ş., ACARSAN MAKARNA UN GIDA İNŞAAT SANAYİ VE TİCARET A.Ş., ALTUNKAYA İNŞ. NAK. GIDA TİC.A.S., ARCAN DANISMANLIK GIDA SAN VE TIC A.S., ARMADA GRUP DIŞ TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ, ASMADAN TARIM ÜRÜNLERI VE BAĞCILIK SAN. VE TIC. A.Ş., BOZTOPRAK GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş., BURCU GIDA KONSERVECİLİK VE SALÇA SANAYİ A.Ş., CHEF SEASONS GIDA SAN. VE TIC. LTD. STI., DOVIDO GIDA SANAYI VE TICARET ANONIM SIRKETI, DURUM GIDA SAN. VE TIC. A.S., E N F GIDA DANIŞMANLIK İÇ VE DIŞ TİCARET SANAYİ A.Ş, EVER GREEN GIDA DIS TICARET A.S., FINE FOOD GIDA SAN. VE TIC. IHR. ITH.A.S., GAZİANTEP SANAYİ ODASI, GÖKNUR GIDA MADDELERİ ENERJİ İMALAT İTH. İHR. TİC. VE SAN. A.Ş., GÖYMEN FOOD GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş., GÜVEN ASA GIDA SANAYİ VE TİCARET A.S., IŞIK TARIM ÜRÜNLERI SANAYI VE TICARET A.Ş., JAIN FARM FRESH GIDA SAN VE TIC A.Ş., K.F.C. GIDA TEKSTIL SANAYI ITHALAT IHRACAT YATIRIM A.S., KLARK KURU MEYVE İHRACAT TİCARET VE SANAYİ LTD ŞTİ, KOZMOPOLİTAN GIDA SAN. VE TİC. A.Ş., MALIA TARIM ÜRÜNLERI SAN VE TIC AŞ, MARBİL YAĞ SAN.VE TİC.A.Ş., MARTAS TARIMSAL URUNLERI DEGERLENDIRME A.S., MATEKS TARIM ÜRÜNLERI GIDA ENERJI SAN VE TIC A.Ş., MEVSIM GIDA SANAYI VE SOGUK DEPO TICARET A.S., MİLHANS GIDA VE TARIM ÜRÜNLERİ SANAYİ VE TİCARET A.Ş., MINIMAL İLETIŞIM MEDYA DANIŞMANLIK HIZMETLERI TIC. LTD. ŞTI., NEJAT ATALAN DIS TICARET A.S., NILBATU GIDA, NUTRUIT SÜPERGIDA SANAYİ AŞ, OBA MAKARNACILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş., OVE GIDA SANAYİ VE TİCARET AŞ, PENGUEN GIDA SANAYİ A.Ş., SANFORD GIDA AS, SAVOLA GIDA SAN. VE TIC. A.Ş., SELÇUK K GIDA YATIRIM SAN. VE TİC. A.Ş., SELVA GIDA SANAYİ A.Ş., SEVEN FOODS TARIM ÜRÜNLERİ VE GIDA SANAYİ VE TİCARET LTD ŞTİ., SINIRLI SORUMLU TARİŞ ÜZÜM TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ BİRLİĞİ, TASCO GIDA VE DANIŞMANLIK SANAYI TICARET LTD. ŞTI., TEKİNAK GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş., TERMES TARIM SANAYI VE TICARET LIMITED SIRKETI, TİCARET VE SANAYİ KONTUVARI T.A.Ş, TÜRKİYE GIDA İHRACATÇILARI, UYGUN RAFİNE YAĞ SAN.VE TİC.LTD.ŞTİ., VERDE YAG BESIN MADDELERI SAN.VE TIC AS, YÜCEBAŞ GIDA ORGANİK TARIM ÜRÜNLERİ LTD. ŞTİ.” Olacak.
“Siber Tehditler Ulusal Güvenliğimizi Tehdit Eder Bir Konuma Ulaşmıştır”
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) siber güvenlikte ortak akıl oluşturacak “7. Siber Güvenlik Ekosisteminin Geliştirilmesi Zirvesi”ni, 5 Mart’ta BTK Ana Konferans Salonunda düzenleyecek. Kamu, özel sektör, üniversitelerin yöneticileri, öğretim üyeleri, STK’ların temsilcileri, siber güvenlik uzmanlarının bir araya geleceği 7. Siber Güvenlik Ekosisteminin Geliştirilmesi Zirvesinde siber güvenlik; insan, süreç, yasal mevzuat ve toplum boyutuyla tartışılacak. Karar vericilere ışık tutması açısından ortak akıl oluşturulmasının hedeflendiği Zirve sonrasında hazırlanacak sonuç raporu ilgili paydaşlarla ve kamuoyuyla paylaşılacak. Ayrıca “Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Ödülleri” verilecek.
TBD Genel Başkanı Rahmi Aktepe’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek etkinlikte açılış konuşmalarını T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Fatih Sayan, T.C. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran ve BTK Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu’nun yapması bekleniyor.
Bilişimde Güvenlik Tanım ve Kavramları Değişti
“Siber tehditler ulusal güvenliğimizi tehdit eder bir konuma geldi” diyen TBD Genel Başkanı Rahmi Aktepe şu ifadeleri kullandı:
“Dijital teknolojilerin baş döndürücü bir hızla gelişimi, ekonomik ve sosyal hayatın yanında güvenlik tanım ve kavramlarını da kökten değiştirdi. Özel ve kamu kurumlarımızın dijital dönüşümleri sonucu artan dijital hizmetleri siber saldırganların hedefi konumuna geldi. Bulut bilişim başta olmak üzere uç bilişim, üretken yapay zeka, derin öğrenme, makine öğretisi, otonom araçlar ve nesnelerin interneti (IoT) saldırı yüzeylerinin genişlemesine ve saldırı vektörlerinin de daha karmaşık hale gelmesine neden oldu. Toplumun tüm katmanların da siber güvenlik farkındalığı yaratmak, yerli ve milli siber güvenlik ürün, hizmet ve teknolojilerini geliştirmek ve geliştirilen söz konusu özgün çözümlerin kritik altyapılarda kullanımını arttırmak çok daha önemli hale gelmiştir. 7’ncisini düzenlediğimiz Zirve, bilişim ekosisteminin gelişimi ve ülke siber güvenliğinin farkındalığı için önem verdiğimiz bir zirvedir. Çağımızda ülkeler ve insanlar için güvenlik hiç olmadığı kadar önemlidir. Siber güvenlik her zaman dile getirdiğimiz gibi savunma sistemlerinden temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasına kadar önem arz ediyor. Bilişim dünyasında güvenliğimizi en üst düzeye çıkaramazsak, yoplumsal ihtiyaçlarımızı karşılayamayacak durumlara gelebiliriz.”
Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Ödülleri Verilecek
7. Siber Güvenlik Ekosisteminin Geliştirilmesi Zirvesi’nde açılış konuşmalarının ardından Dr. Erdal Özkaya, “2024’te Bizi Bekleyen Siber Tehditler” konu başlıklı sunumunu gerçekleştirecek. T.C Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Milli Teknoloji Genel Müdürü Alper Güzel’in panel yöneticisi olduğu “Siber Güvenlik Politika ve Stratejileri” oturumu düzenlenecek. Türkiye Siber Güvenlik Kümelenmesi Genel Koordinatörü Alpaslan Kesici, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü Dr. Mert Özarar ve TÜRKSAT Siber Güvenlik Yönetimi Direktörü Mehmet Ali Erkul oturuma konuşmacı olarak katılacak. Teknoloji, ürün ve hizmet konularında ise DTech Cloud CE’su Yavuz Emir BEYRİBEY trafından “Hibrit ve Büyük Ölçekli Bulut Hizmetlerinde Güvenlik”, Ostim Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Cemal GEMCİ tarafından “Siber Güvenlikte Yeni Yaklaşımlar” ve Profelis Bilişim ve Danışmanlık Yönetici Ortağı Çağlar ÜLKÜDERNER tarafından “Yeni Nesil Kimlik Doğrulamaları ve Ötesi” konu başlıklı TedX konuşmaları yapılacak. Zirvenin son bölümünde ise “Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Ödülleri” verilecek.
“Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Ödülleri” 2018 yılından bu yana milli imkan ve kabiliyetler ile özgün olarak siber güvenlik ürün, hizmet ve teknolojilerinin geliştirilmesi, bilimsel araştırma çalışmaların yapılması, kamuda milli siber güvenlik ürünlerinin kullanımının yaygınlaştırılması gibi birçok hedefle düzenleniyor.
Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Ödülleri; TBD – ÖSG1 Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Veren Kamu Kurumu Kategorisi, TBD – ÖSG2 Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Veren Kamu Görevlisi Kategorisi, TBD – ÖSG3 Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Veren Akademisyen Kategorisi, TBD – ÖSG4 Siber Güvenlik Ekosistemine Katkı Veren Medya Kuruluşu Kategorisi, TBD – ÖSG5 Yerli ve Milli Teknoloji Geliştirme Kategorisi, TBD – ÖSG6 Siber Güvenlik Ürünü İhraç Kategorisi olmak üzere 6 kategoride verilecek.
Mühendislik masabaşı bir iş değildir. Sadece hesap yapmak hiç değildir. Mühendis uygulayıcı ve uygulatıcıdır. Ekip ve şantiye şefidir, sahadadır, yol gösterici, geliştirici, danışılan, araştırandır.
Endüstriyel fırın sektöründe ise mühendisin kapsadığı alan oldukça fazladır, ilgilendiği konular oldukça geniştir. O yüzden endüstriyel fırın sektöründe çalışmış ve tecrübeli bir mühendis diğer tüm sektörlerde rahatlıkla çalışabilir.
Neden mi? Çünkü demir-çelik, ısıl işlem ve alüminyum sektöründe kullanılan çok çeşitli fırın tipleri vardır. Hepsinin çalışma prensipleri ve çalışma prosesleri farklıdır. İşte onlardan bazıları:
Atmosfer Kontrollü Bantlı (Kontibu) ve Kutu (Kamara) Tipi Atmosfer Kontrollü Fırınlar
Araba veya Sabit Tabanlı Isıl İşlem Fırınları
Kuyu Tipi Isıl İşlem Fırınları
Konveyörlü Tüp Tav Fırınları
Boya Kürleme Fırınları
Meneviş Fırınları
Endogaz Jeneratörleri
Yürüyen Tabanlı veya Yürüyen Kirişli Tav Fırınları
Alüminyum Biyet Tav Fırınları
Alüminyum Yaşlandırma (Termik) Fırınları
Kalıp Isıtma Fırınları
Alüminyum Ergitme Fırınları
Alüminyum Biyet Homojonize Fırınları
Düşer Tabanlı Çözeltiye Alma Fırınları
Alüminyum Hurda Şarj Arabası
Otomatik Biyet Kesim Testeresi
Ekstrüzyon Presleri
T-6 Sürekli Isıl İşlem Hattı
Fabrikalardaki mühendislerin en önemli yönlerinden birisi hayal güçlerinin iyi olmasıdır. 5-10 adım sonrasını hayal ederek yön verirler projelere. Sıradışı ve analitik düşünürler, fizik ve matematik bilgileri oldukça iyidir, odaklanma ve gözlem yetenekleri üstündür, ters ihtimalleri düşünürler, yani; her zaman normalin dışında olabilecek olaylara karşı önlem alırlar, işlerin her zaman yolunda gitmeyeceğini düşünerek olası terslikleri hayal gücü ile tespit ederler. Kendilerini sürekli yeniler, literatürü takip ederler.
Ben bir satınalma uzmanı olarak imal ettiğimiz fırınlar için tedarikçilerimden motor, redüktör, vantilatör, gaz ekipmanları, pnömatik ve hidrolik malzemeler, rulman, ölçüm aletleri gibi muhtelif ürünler alıyorum. Bütün bu alım yaptığım firmalarda konusunda uzman satış mühendisleri var. Ancak endüstriyel fırın sektöründe çalışan mühendisler bütün bu ürünlerin seçimi konusunda en az tedarikçilerim kadar bilgili olmak zorundalar. Sonuçta bir fırında çelikten pnömatiğe, termokupldan regülatöre, rulmandan refraktere, elektrikten brülöre, hidrolikten bağlantı ekipmanına, redüktörden kontaktöre geniş bir yelpazede ürün kullanılıyor.
Mühendislerimiz mevcut ürün kalitesini iyileştirmek, yeni üretim teknolojileri geliştirmek, maliyet düşürücü yenilikler uygulamak ve sürdürülebilirliği vurgulayarak enerji verimliliğini artırmak için çalışırlar.
Fikrimce her mühendis ilk işinin ilk aylarında imalat sahasına inip sırasıyla tüm imalat aşamalarından geçmeli ve tüm makina ve ekipmanları bizzat kullanarak tecrübe edinmelidir.
Yine benim fikrim; herhangi bir makinanın imalatını işin en sonunda elde edilecek nihai üründen başlayarak başa doğru tasarlamalıdır. Yani en sondan en başa doğru.
Bu yazımı 2014 yılından beri çalıştığım endüstriyel fırın sektöründen tanıdığım, beraber uyumlu bir şekilde çalıştığım, kendilerinden çok şeyler öğrendiğim mühendis arkadaşlarım için kaleme aldım. Başta Semih Sabutay, Ebubekir Karakaya, Batuhan Açıkalın, Hüseyin Baş, Emre Köse, Hasan Düzen olmak üzere sektördeki tüm mühendislere saygılarımla…
EY, Her Yıl Hazırladığı ‘Teknoloji Şirketleri için En büyük 10 Fırsat’ Araştırmasının En Güncel Versiyonunu Yayımladı. Araştırmaya göre; 2023 Yılında Küresel Ekonomik Olumsuzlukları ve Artan Jeopolitik Gerilimleri Başarılı Bir Şekilde Yöneten Teknoloji Sektörü, 2024’te de Rekabetten Kopmamak ve Hatta Üstünlük Sağlamak Adına, Üretken Yapay Zekâ (GenAI) Dahil Olmak Üzere Yeni Nesil Teknolojilere ve Dijital Altyapıya Yatırım Yapmalı
Uluslararası danışmanlık hizmetleri şirketi EY’ın (Ernst & Young) ‘Teknoloji şirketleri için en büyük 10 fırsat’ araştırmasının 2024 versiyonu, teknoloji şirketlerinin faydalanabileceği en önemli fırsat alanlarına vurgu yapıyor. EY araştırmasına göre satışları olumsuz etkileyen ekonomik dalgalanmalar, çeşitli pazarlara, teknolojilere, ham maddelere erişimi tehdit eden jeopolitik gelişmeler ve ticari anlaşmazlıklar gibi risklere rağmen, teknoloji şirketlerinin büyümeye devam etmesi için odaklanması gereken en önemli 10 fırsat alanı şöyle sıralanıyor;
1. GenAI, oyunun kurallarını değiştiren bir teknoloji olarak benimsenmeli
Üretken yapay zekâ (GenAI), yeni bir dijital dönüşüm çağını başlattı. GenAI ortaya çıkmadan önce tasarlanan ve uygulanan dijital dönüşüm çabaları hızla geçerliliğini yitiriyor. Bu noktada dijital dönüşümde geride kalan teknoloji şirketleri, yapay zekâyı stratejilerinin merkezine yerleştirerek rakiplerinin önüne geçebilir. Yapay zekâ; yalnızca dönüşüm yolculuklarının hızlandırılmasına değil, aynı zamanda hızla gelişen teknoloji ve iş modelleri ile operasyonların yeniden şekillendirilmesine de olanak tanıyacak. Dijital dönüşüm yolculuklarında zaten oldukça yol kat eden şirketlerin ise yapay zekânın merkezi bir rol üstlenmesini sağlamak için dijital stratejilerini yeniden değerlendirerek yönlendirmeleri gerekecek. Bu risk ve fırsat dengesiyle karşı karşıya kalan teknoloji şirketlerinin, özel bir yapay zekâ kontrol merkezi kurması, dijital dönüşümde liderliğini korumak veya elde etmek için önemli olacak. GenAI’ı teknoloji dönüşümlerine entegre eden şirketler, sürdürülebilir değer yaratmak için de daha iyi bir konuma sahip olacak.
2. GenAI’ın kullanım alanları için fırsatları belirleyerek hedefleme yapılmalı
GenAI etkili bir şekilde uygulandığında, şirketlerin hem ürün ve hizmetlerini geliştirmelerine hem de operasyonlarını daha verimli bir şekilde yürütmelerine yardımcı oluyor. Ancak tüm potansiyel kullanım alanları için GenAI’dan yararlanmak cazip gelse de GenAI araçları, yüksek maliyet ve kaynak gibi bazı zorlukları da beraberinde getirebiliyor. Bu nedenle, şirketler özellikle katma değerli kullanım alanlarını ve dönüşüm fırsatlarını göz önünde bulundurarak kaynaklarını nereye yönlendireceklerini dikkatlice belirlemeli. Bu teknolojiden yararlanmak için potansiyel fırsatlardan oluşan bir portföy geliştirmek, başlangıç için iyi bir yol olabilir. GenAI yatırımlarını başlatmak veya artırmak isteyen teknoloji şirketleri, kârlı büyümeyi destekleyebilecek ön büro (front office) kullanım senaryosunu hedefleyebilir. Örneğin, yazılım kodlamada GenAI’dan yararlanmak ve doğrudan kârlılığa giden bir hatla içerik üretimini hızlandırmak için insan-makine arayüzleri kullanılabilir. Bununla birlikte, arka büro (back office) kullanım örnekleri de verimliliğin artırılmasına ve maliyetlerin azaltılmasına da yardımcı olabilir.
3. Uç bilgi işlem (edge) sistemine ve yeni dijital altyapı biçimlerine yatırım yapın
Yeni nesil teknolojiler geliştikçe, kuruluşların robotik cihazlar, akıllı ev sensörleri ve sürücüsüz araçlar gibi kaynaklardan gelen ve sürekli artan büyük miktardaki verileri işlemesi gerekiyor. Yapay zekânın hızla ilerlemesi, uç bilgi işlem (edge) alanında ultra hızlı işlem gerektiren kullanım senaryolarının çoğalması ve düzenlemelerdeki sürekli değişimler göz önünde bulundurulduğunda, teknoloji şirketleri 2024 yılında operasyonlarını ve deneyimlerini iyileştirmek için dijital altyapı yatırımlarını optimize etmeli. Uç bilgi işlem sistemi hız ve ölçek kazandıkça, yeni nesil dijital altyapıyı etkinleştirme ve giderek sıkılaşan sermaye kısıtlamaları içinde kalma gibi birbiriyle rekabet eden hedefleri dengelemeyi başaran şirketler, kazanan konumda olmaya devam edecek.
4. Gelişmekte olan pazarlarda ek tedarik zinciri hatları oluşturulmalı
Jeopolitik olaylar ve tedarik zincirindeki aksamalar, şirketlerin yönetim kurullarının gündemindeki öne çıkan üç riskten ikisi olarak belirleniyor. Küresel alanda hizmet veren şirketler için ikincil bir tedarik zinciri hattı oluşturmak, gelecekteki olası ticari aksaklık risklerini azaltmanın etkin bir yolu olarak görülüyor.
5. Yapay zekâ yol haritası etrafında kurumsal yatırım stratejisi şekillendirilmeli
Yapay zekâ (AI) ve büyük dil modellerinin (LLM) kullanımı hızla artıyor, ancak buna ayak uydurmak kolay olmayabilir. Çünkü donanım talebinin arzı geride bırakması yüksek fiyatlara ve sınırlı bulunabilirliğe yol açıyor. Dahası, bu hizmetlerin özelleştirilmesi ve uygulanması beceri ve yetenek gerektiriyor. Geçmiş deneyimlerden yola çıkarak, satın alma işlemlerinin ve anlaşmaların bu alandaki gelişimi hızlandırabileceğini söyleyebiliriz. Öte yandan, sektördeki anlaşmaların daha titiz bir incelemeye tabi tutulmasına ek olarak, jeopolitik gerilimler ve uluslararası ticaret anlaşmazlıkları, özellikle yapay zekâ alanında anlaşmaların yapılmasına engel teşkil ediyor. Bu nedenle, bu alanda büyümenin en uygun yolu küçük ve orta ölçekli satın almalar, kurumsal yatırımlar ve ortaklıklardan geçiyor. Satın almalar, bugün mümkün görünmeyen gelecekteki uygulamalar için farklı yol haritaları geliştirebilecek. Ortaklıklar ise yeni fırsatları takip etmek için gereken veri setlerine, hizmetlere ve pazarlara anında erişim sağlayabilecek.
6. Platform iş modellerinden yararlanılmalı
Teknoloji sektörü bir dönüşüm ve yeniden şekillenme döneminden geçiyor. Platform iş modelleri, teknoloji sektöründe standart çalışma prosedürü haline geldi ve GenAI devriminin de merkezinde yer alıyor. Bu süreçte, veri stratejileri de dahil olmak üzere platform iş modellerinin uygulanmasını veya geliştirilmesini hızlandırmak için hedef odaklı bir yaklaşım benimseyen şirketler değer elde edecek. Yapay zekâ; sektörde yeni fırsatları tetikledikçe, şirketler pazar payı için rekabet ederken, sağlam ve çeşitlendirilmiş bir platform kurma becerisi kazananları farklılaştıran temel bir özellik olacak.
7. Küresel asgari vergi reformuna hazırlanılmalı ve proaktif olunmalı
Küresel vergi sisteminin 2024 yılında eskisinden karmaşık süreçlere girmesiyle, bunun etkileri teknoloji şirketleri için de vergi departmanlarını aşan bir konu haline gelmeye başladı. Bugün vergi yüklerini optimize etmek için proaktif düşünen, kapsamlı ve bütünsel bir şekilde hareket eden şirketler, daha yavaş yanıt veren rakiplerine göre avantajlı bir başlangıç yapacak. 2024’ten itibaren %15 oranlı Küresel Asgari Kurumlar Vergisi uygulamasına geçilmeye başlanmasıyla birlikte büyük ölçekli teknoloji şirketleri, küresel tedarik zincirlerini yapılandırma ve faaliyet gösterdikleri ülkelerde operasyonlarını %15 vergi oranını karşılayacak şekilde düzenleme fırsatına sahip, bu da şirketlerin sermayesinin daha esnek olmasına katkı sağlayacak.
8. Çevresel çalışmalarda veri merkezlerinin enerji verimliliğine öncelik verilmeli
Net sıfıra giden yol uzun ve zorlu, ancak bu yolculuğu tamamlamak teknoloji sektörü için büyük önem taşıyor. Birçok teknoloji şirketi karbon hedefini taahhüt etmiş durumda. Ancak bütçelerin kısıtlı olduğu bir ortamda şirketlerin nereden başlayıp hangi konulara öncelik vereceğini düşünmesi önemli. Teknoloji şirketlerinin bu yıl özellikle veri merkeziyle ilişkili olarak enerji verimliliğini artırmaya odaklanması gerekiyor. Veri merkezleri giderek artan miktarda elektrik tüketiyor. 2027 yılına gelindiğinde yapay zekâ, Hollanda büyüklüğünde bir ülke kadar elektrik tüketebilir. Teknoloji şirketlerinin, veri merkezlerini daha enerji verimli hale getirmesi, gelecekte yaşanabilecek enerji krizlerinin etkisini azaltacak ve kısa vadede dijital hizmetlerin üretim maliyetlerini düşürecektir.
9. Gelişmiş risk araçlarına yatırım yapılmalı
Pandemi süreci, yıkıcı olayların başka olayları tetikleyerek hem riskler hem de bazı fırsatlar yarattığını gösterdi. Bu tarz risklere hazırlıklı olup uygun şekilde yanıt vermenin şirketler için fark yaratabileceğini söyleyebiliriz. Bu nedenle teknoloji şirketleri de; ticari yaptırımlar, jeopolitik gerilimler, vergilendirme ve yasal değişiklikler, iklim olayları ve tedarik zinciri krizi gibi risk kategorilerine ilişkin durumlarını yeniden değerlendirmeli; maliyetler, riskler, esneklik ve çeviklik arasındaki karmaşık dengeleri de nasıl yönettiklerini tekrar gözden geçirmelidir. Bugün gelişmiş risk araçlarına yatırım yapan şirketler, bir sonraki risk ile karşı karşıya kaldıklarında, bunun etkilerini minimize etme fırsatına sahip olacaklar.
10. Siber riskleri azaltmak için ileri teknolojilerden faydalanılmalı
GenAI ve kuantum teknolojileri gibi gelişmekte olan teknolojiler işletmelere birçok fayda sunarken, aynı zamanda siber tehditlerin doğasını kökten değiştiriyor ve oluşturdukları riskleri de artırıyor. Teknoloji şirketlerinin veri açısından zengin ancak karmaşık bir teknik sisteme sahip olma eğilimi, onları siber tehditlere özellikle açık hale getiriyor. Bu alana yatırım yapan teknoloji şirketleri, siber tehditleri daha iyi yönetmeyi başarıyor. Günümüzde teknoloji şirketleri, iş süreçlerini netleştirmek, operasyonlarını daha iyi anlamak, verilerini ve sistemlerini doğru bir şekilde sınıflandırıp etiketlemek için GenAI teknolojisinden faydalanabilir. Ayrıca siber risk faktörleri, GenAI aracılığıyla otomatik bir şekilde ele alınarak siber riskler daha hızlı, daha kapsamlı ve daha düşük maliyetle azaltılabilir.
EY Türkiye Telekomünikasyon, Medya ve Teknoloji Sektör Lideri ve Danışmanlık Bölümü Şirket Ortağı Emre Beşli, ilgili araştırmaya yönelik şu değerlendirmelerde bulundu:
“EY olarak, teknoloji sektöründe yaptığımız araştırmalar sonucunda belirlediğimiz fırsat alanları hem bu sektördeki şirketlerin hem de alt sektörlerin 2024 yılında ve ilerisinde başarılı olmaları için önemli bakış açıları sunuyor. Fırsatlar içerisinde GenAI’ın birkaç farklı persektifle öne çıkması, beklentilerin oldukça yüksek olduğu bu dönem için sürpriz değil. Bununla birlikte, tedarik zinciri yedekliliği, enerji verimliliği ile etkin siber güvenlik ve risk yönetimi gibi şirketlerin uzun süredir gündeminde olan fırsat konularının da geçerliliğini koruduğunu gözlemliyoruz. Vergi mevzuatındaki değişiklikler ve diğer regülatif konular da fırsatları şekillendiren diğer kritik faktörler arasında yer almaya devam ediyor.”
Bir firmamız için dökme olarak ya da 3 – 5 – 10 kiloluk paketler halinde, yaklaşık 20 ton civarında, Hindistan Cevizi Tozu alımı yapılacaktır. Ürünün %60 – %65 yağ oranında olması gerekmektedir.
İlgili olan üretici ya da satıcıların, teslimat yeri, ödeme şekli vb. detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.
Teklif Vermek İçin;
SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (600 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.
Makine endüstrisinin en büyük buluşmalarından olan IMATECH – 2.Endüstriyel Üretim Teknolojileri Fuarı, dört gün boyunca yerli, yabancı katılımcı ve ziyaretçileri ağırlarken teknolojinin buluşma noktası oldu. Sektörün yenilikleriyle buluşma, yerel ve küresel yeni iş birliği fırsatları yakalanmasına imkan sağlayan IMATECH Fuarı, yerli ve yabancı toplam 14 bin 80 kişi ziyaret etti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ ve İzgi Fuarcılık iş birliği, 4M fuarcılık destekleriyle 22 – 25 Şubat 2024 tarihleri arasında fuarizmir’de düzenlenen IMATECH – 2. Endüstriyel Üretim Teknolojileri Fuarı, yerli, yabancı makine ve üretim sektörlerindeki tüm aktörleri İzmir’de tek çatı altında bir araya getirdi Fuar, katılımcı ve ziyaretçilerine fabrikalar için ihtiyaç duyulan tüm endüstriyel sistemlere ulaşma imkanı tanıdı. Türkiye’deki firmaların yanı sıra Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Belçika, Çin, Kanada, Polonya ve Tayvan’dan firmalar ile ülkemizdeki temsilciliklerinin de katıldığı fuarda, 130’un üzerinde yerli ve yabancı katılımcı ve bu firmaların 250’den fazla markası profesyonel ziyaretçilerle buluştu. Fuarı, başta Ege ve Marmara bölgelerinden olmak üzere Türkiye’nin 32 ilinden ve dünyanın dört bir yanındaki 63 ülkeden, 12 bin 350’si yerli 1730’u yabancı toplam 14 bin 80 kişi ziyaret etti.
Fuarda; CNC, sac işleme ve otomasyon teknolojilerinden güç aktarım sistemlerine, kaynak – kesme teknolojilerinden üretim tesisi lojistiğine kadar birçok farklı alandan endüstriyel teknoloji sistemleri ve makineler bir arada sunuldu. İkili görüşmeleri ile ticari anlaşmalara imza atılan fuarda, çok sayıda makinenin satışı da gerçekleştirildi. İç pazarın ihtiyacı olan endüstriyel sanayi ürünlerinin büyük bir kısmını karşılayan ve 28 milyar doları aşan ihracatıyla da dünyanın en önemli tedarikçi ülkelerinden birisi olmayı başaran makine üreticileri, IMATECH ile birlikte yeni iş birliklerine imza atma şansı buldu. Katılımcı firmaların yetkilileri, fuarı değerlendirdi.
Bodor Türkiye Pazarlama Müdürü Muhammed Başaran:
“Firmamız 7 yıldır Türkiye’de hizmet vermekte. Metal işleme sektörünün her alanından müşterimiz var. Hem satış hem satış sonrası tüm hizmetleri sunuyoruz. Fuarda, levha lazer, boru-profil kesme, lazer kaynak makineleri olmak üzere üç çeşit çok sayıda farklı makine getirdik. Bu yıl fuara büyük bir alanda katılım gösterdik. Bu yılki ilgi bizi çok şaşırttı. Fuarın ikincisi olmasına karşın çok büyük bir ilgi gördük. Birçok satışa da imza attık, üç günde 14 makine sattık. Gelecek yıllarda bu fuarın büyüyeceğine inanıyoruz ve kesinlikle katılmayı düşünüyoruz”
Oree Laser Satış Müdürü Ned Wang:
“Çin firmasıyız. Hem firma hem de bireysel olarak baktığımızda burada olduğum ve bu fuara katılım gösterdiğimiz için çok mutluyum. Burada harika şirketler ve ziyaretçiler gördüğüm için çok heyecanlıyım. Gördüğümüz ilgi bizi çok memnun etti ve birçok makine sattık. Yeni siparişler almaya ve satışlara devam edeceğiz. İlk kez Türkiye ve İzmir’e geliyorum. Bence bu şehir harika, insanlar çok iyi ve kibarlar. Burada olduğum ve sizlerle tanıştığım için çok mutluyum ve umarım bir sonraki sene de burada olurum”
Durmazlar Makina Ege Bölge Satış Yöneticisi Hüseyin Kılınç:
“Bursa merkezli, 150 bin metrekare alanda kurulu 120 ülkeye ihracat gerçekleştiren sektörün öncü firmalarından biriyiz. Fuar bizim için beklediğimizden daha güzel geçti ve bizi tatmin etti. Satış konusunda da hedefimizin üzerinde bir satışa imza attık”
“Firmamız, Gweike markasının Türkiye distribütörü. Kesimden kaynağa, lazer teknolojileri kullanan makineler satıyoruz. Mutfak, asansör, kapı, yapı sektörleri ağırlıklı olmak üzere satış ve sonrası tüm hizmetleri kapsayan bir firmayız. Geçen yıl da katılmıştık ve geçen yıla oranla baktığımızda ilgi çok daha yoğun. Bizim beklentilerimizin de üzerine çıktı fuar yoğunluğu. İnanıyoruz ki önümüzdeki yıllarda daha da iyi yerlere gelecek. Yalnızca Ege’den değil tüm bölgelerden, yurtdışından ziyaretçiler geldiğini gördük. Üç günde 10’un üzerinde makine satışı gerçekleştirdik”
Unilaser Teknoloji AŞ. Genel Müdürü Yasin Bubuş:
“İzmirli bir firmayız. Lazer kesim sistemleri üzerine distribütörlüklerimiz var aynı zamanda da imalatçı bir firmayız. İlk yılki fuara son dakikada katılıp çok memnun kalmıştık. Bu yıl geçen yıla oranla daha büyük bir stantla katılım gösterdik. Ciddi anlamda görüşmemiz oldu. Kesinleşen, ödemesi de gerçekleşen birçok satışımız da oldu. Oldukça memnunuz. Geçen yıla göre baktığımızda bu yıl oluşan fark hem katılım anlamında hem de ziyaretçi anlamında çok ileri gitmiş görünüyor. Bundan sonraki fuarların da katlanarak gideceğini düşünüyorum”
CNC Makina Market Ortağı Behiç Salamış:
“30 yıllık sektör tecrübesi olan bir İzmir firması olarak kentimizde böyle bir fuarın olması sevindirici. Ekonomik şartlar malum zorlu bir süreçten geçiyoruz, ancak bu yıl fuarın çok verimli geçtiğini gördük. Daha profesyonel ve alım noktasında uygun olan firmaların geldiğini gördük. Tanıtım ve markayı ortaya çıkarma açısından çok önemsiyoruz. Hem tanıtım hem de fuardan sonraki noktada satışa imza atmak anlamında da çok başarılı geçtiğine inanıyorum. Gelecek yıl daha da iyi geçeceğine inanıyorum”
IMATECH Fuarı, yeni iş birlikleri kurulmasının yanı sıra sektörün yıllık ticaret hedeflerine ulaşmasına, iş hacmini artırmasına, ihracatı büyütmesine ve istihdama da katkı sağlamayı hedefliyor. Fuarla ortaya çıkan potansiyel ile sektörün büyümesi, uzun vadede kent ekonomisine katkı sağlanması ve yeni yatırım olanaklarının ortaya çıkmasına olanak sağlaması amaçlanıyor.