Dünya Mücevher Sektörü İstanbul’da Buluşuyor

Dünyanın en büyük 5 mücevher fuarı arasında yer alan Istanbul Jewelry Show için geri sayım başladı. 5- 8 Ekim 2023 tarihleri arasında Informa Markets tarafından İstanbul Fuar Merkezi’nde 54’üncü kez düzenlenecek fuar, ABD’den Hindistan’a kadar 140’tan fazla ülkeden gelecek 27 bini aşkın sektör profesyonelini tek bir platformda buluşturmaya hazırlanıyor. Estetik boyutu kadar ekonomideki parıltısı ile de öne çıkan sektör, organizasyon kapsamında gerçekleşecek iş görüşmeleri ve anlaşmaları ile de ihracatımıza ve ekonomimize de olumlu katkılar sağlayacak.

Altından şallar, birbirinden değerli pırlantalar, gerdanlıklar hepsi ve daha fazlası dünyanın en büyük 5 mücevher fuarı arasında yer alan “Istanbul Jewelry Show” da görücüye çıkıyor. 5- 8 Ekim 2023 tarihleri arasında Informa Markets tarafından İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek fuar, geçtiğimiz yıl 5 milyar 855 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştiren sektörün tüm paydaşlarını uluslararası bir platformda buluşturmak için gün sayıyor.

Sektörü yılda iki defa bir araya getiren organizasyon; Elmas Kule’nin sponsorluğunda toplamda 50 bin metrekarelik alanda 5 hallde 140’ı aşkın ülkeden gelecek 27 bini aşkın sektör profesyoneli ile en büyük Ekim fuarına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Buyers Lounge sponsorluğunu Model Kuyum Merkezi’nin üstlendiği fuar; Altın, mücevher, pırlanta, renkli taş, değerli ve yarı-değerli taş, inci, gümüş, gümüş takı ve gümüş ev eşyası, altın montür, rafineri, saat, kalıp, vitrin dekorasyon, makine-ekipman ve yan sanayi, kasa, yazılım, lojistik ile aydınlatma gibi ürün grupları yer alacak.

Mücevher Sektörü Tüm Boyutlarıyla Ele Alınıyor

Fuar ekonomik değeri kadar sektörün gelişimini destekleyici etkinlikler ile de dikkat çekiyor. Sektöre yeni açılımlar sağlayacak organizasyonlara ev sahipliği yapacak fuarda tasarımcıların ürünlerini yeni pazarlara açılmasına da fırsat sunuluyor. Bu kapsamda Mücevher İhracatçıları Birliği ve Istanbul Jewelry Show’un ortak projesi olan Designer Club ile takı tasarımcıları ve ustaları ürettikleri tasarım ve takıları onlara ayrılan özel bir stantta sergileme şansı bulacak.

Istanbul Jewelry Show ev sahipliğinde düzenlenecek olan ”Art For Jewellery – Inspiration Hub”etkinliği ise sanat ve mücevheri bir araya getirecek. Mücevher İhracatçıları Birliği ve İstanbul Jewelry Show’un desteğiyle, düzenlenen ”Art For Jewellery – Inspiration Hub” “Zamansız Asalet – Klasikten Yapay Zekaya İlham Kaynakları” adıyla bir dönemin ikonik tasarımları olan klasik arabaları, yapay zeka ile ortak hazırlanan bir organizasyonda bir araya getiriyor. Global influencerlardan sanat ve mücevher sektörünün önemli isimlerine kadar birçok konuşmacının yer alacağı etkinlik, sektörün ufkunu genişletecek seminerlere ev sahipliği yapacak. Ayrıca, dünyanın bir numaralı trend öngörü firması WGSN, Art For Jewellery kapsamında yeni sezonun trendlerini açıklayarak tüketici tercihlerine dair kritik iç görüler verecek.

Sürdürülebilirlik Istanbul Jewelry Show’un Bir Parçası

Sürdürülebilirlik vizyonu ile fuarda çevreye duyarlı birçok çalışma, konunun önemine dikkat çekiyor. Etkinliğin Istanbul Jewelry Show, karbon ayak izini en aza indirmek amacıyla çıktığı yolda; yaka kartlarını ve fuar halılarını geri dönüştürüyor, LED teknolojisi kullanarak elektrik tasarrufu sağlıyor, kağıt kullanımını azaltmak için ziyaretçi anketlerini tablet aracılığıyla online yapıyor, ziyaretçiler için merkezi noktalardan ücretsiz ulaşım sağlıyor, hem ziyaretçilerini hem katılımcılarını sürdürülebilirliğin ilkelerine uygun şekilde hareket etmek için teşvik ediyor.

www.istanbuljewelryshow.com

Yeşil Dönüşüm: Geleceğin Sürdürülebilir Yol Haritası

Dünya genelinde, iklim değişikliği, doğal kaynakların tükenmesi ve biyoçeşitlilik kaybı gibi çevresel sorunlar giderek artmaktadır. Bu sorunların üstesinden gelmek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Yeşil Dönüşüm” kavramı ön plana çıkmaktadır. Peki, yeşil dönüşüm nedir ve neden bu kadar önemlidir ?
Yeşil Dönüşüm Nedir ?
Yeşil Dönüşüm, ekonomik büyüme ve sürdürülebilirlik arasında bir denge kurmayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Bu kavram, doğal kaynakların korunmasını, çevresel etkilerin azaltılmasını ve sosyal eşitliğin teşvik edilmesini hedeflerken aynı zamanda ekonomik refahın ve istihdamın artırılmasını da amaçlar. Yeşil dönüşüm, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş, enerji verimliliğinin artırılması, sürdürülebilir tarım uygulamalarının benimsenmesi ve atık yönetimi gibi birçok alanda uygulanabilir.
Bu dönüşümün temel amacı, ekonomik faaliyetlerin çevresel ve sosyal etkilerini en aza indirirken, aynı zamanda ekonomik büyümeyi sürdürülebilir bir şekilde devam ettirmektir. Yeşil dönüşüm, sadece çevresel sürdürülebilirliği değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği de kapsar. Bu, toplumun tüm kesimlerinin bu dönüşümden fayda sağlamasını ve hiçbir grubun geride bırakılmamasını garanti eder.
Yeşil Dönüşüme Neden İhtiyacımız Var ?
Günümüzde, üretim, tüketim, yaşama ve çalışma biçimlerimizde kaynak verimliliği ön plana çıkmaktadır. Ancak bu süreçler, doğal kaynaklarda azalmaya ve çevresel kirliliğe neden olabilmektedir. İnsan topluluklarının hayatta kalabilmek adına kullandığı kaynaklar, ekosistemler üzerinde değiştirici etkiler yaratmaktadır. Bu değişikliklerin olumlu etkiler yaratması için sürdürülebilirlik kavramı büyük önem taşımaktadır.
Özellikle sanayileşmiş ülkeler, enerji kaynağı olarak fosil yakıtları tercih etmektedir. Ancak bu yakıtların sürdürülebilir kullanımı mümkün değildir ve ekosistem üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Bu olumsuz etkilerin başında iklim değişikliği gelmektedir.
Yeşil büyüme ve yeşil dönüşüm kavramları, bu sorunlara çözüm sunmayı amaçlamaktadır. Yeşil büyüme, doğal varlıkların refahımızın dayandığı kaynakları ve çevresel hizmetleri sağlamaya devam etmesi ve ekonomik büyümeyi teşvik etmesi anlamına gelmektedir. Yeşil dönüşüm ise, yenilenebilir enerji kullanımının teşvik edilmesi ve karbon yoğun ekonomiden uzaklaşılması anlamına gelmektedir.
Yeşil dönüşüm, üretimde kaynak verimliliği, yenilenebilir enerji kaynağı kullanımı, döngüsel ekonomiye geçiş, uluslararası politikaların entegrasyonu, dijital dönüşüm, teknolojik ve inovatif temiz üretim tekniklerinin geliştirilmesi, sürdürülebilir kentlerin oluşturulması ve adil dönüşümün sağlanması gibi geniş bir çerçeveyi kapsamaktadır.
Yeşil dönüşüm ve yeşil büyüme, çevresel, ekonomik ve sosyal boyutlarda sistemin dönüşümü için gereken politika ve araçların hayata geçirilmesinde kritik bir öneme sahiptir. Bu dönüşümü gerçekleştirmek için üretim, tüketim ve paylaşım tarzlarımızı değiştirmeli ve harekete geçmeliyiz.
Türkiye Yeşil Dönüşüm için Neler Yapıyor ?
Türkiye, küresel ölçekteki yeşil dönüşüm hareketine aktif olarak katılmaktadır. Bu bağlamda, Ticaret Bakanlığı tarafından “Yeşil Mutabakat Eylem Planı”nı hayata geçirerek Avrupa Birliği ile olan ticari ilişkilerini yeşil dönüşümle uyumlu hale getirmeyi hedeflemiştir.
Değerlendirme
Yeşil dönüşüm, sadece çevresel bir yaklaşım değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir dönüşümü de ifade eder. Bu dönüşüm, gezegenimizin ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılamak için gereklidir. Her bireyin, topluluğun ve kuruluşun, bu dönüşümün bir parçası olması ve sürdürülebilir bir gelecek için adımlar atması esastır.
Dilek AŞAN

İş Güvenliği Uzmanının Rehberlik Görevi

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca iş güvenliği uzmanlarının görev, yetki ve yükümlülükleri ilgili yönetmeliklerde belirtilmiştir. Bu yönetmelikte, iş güvenliği uzmanının görevleri 5 başlıkta tanımlanmıştır:

  1. Rehberlik
  2. Risk değerlendirmesi
  3. Çalışma ortamı gözetimi
  4. Eğitim, bilgilendirme, kayıt
  5. İlgili birimlerle iş birliği

Mevzuatta maddeler halinde tanımlanan yukarıdaki görevlerden, bu yazımızda ‘rehberlik’ uygulamalarının nasıl hayata geçirilmesi gerektiğini tartışacağız.

Rehberlik

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda İSG hizmetlerinin yürütülmesinden asıl sorumlu ‘işveren’ olarak tanımlanmıştır. İş güvenliği uzmanları, işverenlerin bu sorumluluklarını yerine getirmeleri noktasında işverene rehberlik eden personellerdir. Bu rehberlik, iş güvenliği uzmanının yükümlülükleri gereği yazılı olarak yapılmalıdır.

Türkiye’de İSG hizmetleri yürüten iş güvenliği uzmanları rehberlik görevlerini yerine getirirken üzerlerinde olmayan sorumlulukları da üstlenerek hareket etmektedirler. Örneğin bir iş güvenliği uzmanı çalışanlara baret taktırtmak zorunda değildir. Bu, işverenin sorumluluğundadır. İş güvenliği uzmanı, bu noktada şöyle hareket etmelidir:

* Temel iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinde kişisel koruyucu donanım kullanımını tüm personellere anlatılmalı, eğitim katılım formunda konu başlığı olarak yer almalıdır. Verilen eğitimlere ait video ve fotoğraf kayıtları tutulmalıdır. Bu eğitimler, yıllık eğitim ve yıllık çalışma planı dâhilinde verilmeli ve dokümante edilmelidir.

* Çalışanlar için işyerinin tehlike sınıfına uygun kişisel koruyucu donanım seçimine dikkat edilmeli ve kişisel koruyucu donanımlar personellere zimmet formu ile teslim edilmelidir. İşveren sorumluluğunda olan bu süreç, iş güvenliği uzmanları tarafından desteklenmeli ve onaylı deftere işverenin bu sorumluluklarını yerine getirmesi hususu not edilmelidir.

* Bir iş güvenliği uzmanı baret takmayan bir çalışan ile sahada karşılaştığında, ilgili durumu önce fotoğraflamalıdır. Ardından ‘işverenin bilgisi dâhilinde’ çalışanı sahadan uzaklaştırıp bir düzenleyici önleyici faaliyet raporu hazırlayarak bu durumu dokümante etmelidir. İlgili personelin bir sayfa şeklinde yazılı savunması alınmalı ve dokümantasyon sürecine dâhil edilmelidir. Çalışana kişisel koruyucu donanım kullanımı eğitimi verilmeli, bu eğitim de yine eğitim katılım formuyla kayıt altına alınarak sürece entegre edilmelidir.

Yürütülen bu hiyerarşi, bir iş güvenliği uzmanının görev, yetki ve yükümlülükleri noktasında mevzuata uygun olan hareket şeklidir.

Düzenleyici önleyici faaliyet formunda personelin uygunsuz hali ile yapılan iyileştirmeler sonrasında uygun hale getirilen hali belirtilerek hazırlanan form kapatılmalıdır. Bu süreç, baret kullanma zafiyetinden dolayı kaynaklanacak her hangi bir iş kazası durumuna karlı iş güvenliği uzmanının dokümantasyon anlamında sorumluluklarını yerine getirdiğini ispat edecektir. Aksi hallerde, iş güvenliği uzmanları İSG hizmetlerinin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı hizmet sundukları işverene karşı sorumlu olduklarından, cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceklerdir.

Vedat CANER

Veda -Temsili-

Veda zamanı geldi çattı. Artık ayrılık vakti. Dile kolay 10 yıl oldu. Acısıyla tatlısıyla tam 10 yıl. Bunca yıldan sonra ayrılmak ne kadar zor ve acı. Ama ne yaparsın kaderde varsa önüne durulamıyor.

Veda; işyerinden, fabrikadan, iş arkadaşlarından, patronundan, odandan, bilgisayarından, tezgahından, hatta ve hatta takım çantasından.

Geldiğinde bekardın, şimdilerde iki çocuğun var. Daha askere bile gitmemiştin tezgahın başına geçtiğinde. Yemekler, çay saatleri, akşam ve hafta sonu mesaileri, yurtiçi ve yurtdışı şantiyeler, piknikler, geziler, düğünler, doğum günleri derken ne kadar da çabuk geçti değil mi 10 yıl.

Eline ilk tornavidayı aldığın günleri hatırlıyorum. Şimdi ise tecrübeli bir ustasın. Her işi yaptın fabrikada. Yerleri de süpürdün, tezgahı da temizledin, bakım da yaptın, makine montajı da. Yeri geldi kaynak yaptın, yeri geldi zımparaladın. Boya fırçası da aldın eline, taş motorunu da.

Kah yüksekte çalıştın fırının en tepesinde, kah büyük borunun içine girdin. İş kazası da geçirdin ama çok şükür önemli bir şey olmadı.

Sabah sekiz, akşam altı derken yıllar su gibi geçti. Bazen seni testerenin başında gördüm, bazen de makasta.

Hiç saygısızlığını görmedim ama ne arkadaşlarına ne de patronuna. Ağzından kötü söz de çıkmadı. Evine ekmeğini götürme derdinde gördüm hep seni.

Fedakarca çalıştın, mesailere mümkün olduğunca katılmaya çalıştın. Bazen bayram günü geldiğini gördüm fabrikaya.

Kendini iyi yetiştirdin ve geliştirdin. Ustana saygıda kusur etmedin. Belge ve sertifikalarını başarıyla aldın. Ondan öğrendiklerini sen de yeni gelenlere aktardın. Temiz çalıştın, işine titizlikle yaklaştın.

Çelik burunlu ayakkabından baretine, elbisenden maskene, eldiveninden çapak gözlüğüne, kulak tıkacından emniyet kemerine, önlüğünden kolluğuna şık ve temiz bir görünüme sahiptin hep.

Fabrikadaki tüm makinaların kullanımı öğrendin nerdeyse. Ölçüm yapmayı, proje okumayı da çözdün.

Tam bir takım oyuncusuydun. Hiç kimseyle uyumsuzluğunu görmedim. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştın. Hataların oldu ama hepsinden dersler çıkarmayı bildin.

Malzemeleri tanıdın, ne işe yaradığını öğrendin. Çelik, paslanmaz, döküm, pnömatik, hidrolik, fan, gaz tesisatı, refrakter, motor, redüktör, dişli, zincir, rulman v.s. ne varsa bir fırının üzerinde hepsini tanıdın. Kullandığın malzemelere, ekipman ve aletlere sahip çıktın.

Başın dik olsun, sen yeni yerlere yelken açmak için ayrıldın. Karar kendi kararın. Bize “hayırlı olsun” demek düşer. Bizi tanıyorsun, çevrenden senin gibi çalışkan insanları bize yönlendirmeni dileriz. Sen hakkını vererek dosdoğru çalıştın. Kazancını alın terinin son damlasına kadar hak ettin. Şimdi helalleşme zamanı. Hakkını helal et. Gittiğin tüm yollar açık olsun…

Bu zamana kadar yaptığın hizmetlerden ve katkılarından dolayı sana bu plaketi vermeyi yönetim kurulunca uygun gördük.

Cavit SOY

Proje Yönetiminde Fibonacci Dizisi

Belirli hedeflere ulaşmak için gerekli olan bir dizi görevi planlamayı, yürütmeyi, kontrol etmeyi gerektiren ve çok yönlü bir disiplin olan proje yönetimi sürecinde zaman, maliyet ve var olan kaynakların kısıtlı yapısını göz önünde bulundurmak gerekir. Proje yönetimi sürecinde var olan bu sınırlılıkların istenen amaçlara ulaşmada bir bariyer oluşturmaması için farklı yöntemler arasından en uygun olanının kullanılması bir zorunluluktur. Bu yöntemlerden birisi olan Fibonacci Dizisi 0’dan başlayarak kendisinden önceki iki sayının toplamı şeklinde bir sonraki sayıya ulaşan matematiksel bir diziyi ifade eder ve proje yönetimi sürecinde çeşitli unsurların tahmin edilmesi, önceliklendirilmesi ve optimize edilmesi için kullanılır.

Proje yönetimi sürecinde özellikle bir tahmin yöntemi olarak sıklıkla başvurulan bu dizi, proje görevlerine göreceli değerlerin atanmasıyla başlar. Fibonacci Dizisi kullanılarak tahmin yapılırken ilk önce projede yer alan ekip, görevlerin karmaşıklığını tartışmak ve değerlendirmek amacıyla bir araya gelir. Her ekip üyesi, işin ne kadar zorlayıcı veya zaman alıcı olacağına ilişkin kendi yargılarına göre her göreve bir Fibonacci numarası verir. Ekip üyeleri daha sonra tahminlerindeki farklılıkları tartışır. Bu süreç, görevin kapsamı ve görevin tamamlanmasını etkileyebilecek potansiyel riskler veya bağımlılıklar hakkında verimli sonuçlar elde edilmesini sağlar. İlgili yöntemin kullanılmasının projeye en büyük faydası, bazı görevlerin diğerlerinden açık bir şekilde daha fazla zorlayıcı olabileceği gerçekliğinden hareketle, doğrusal olarak meydana gelen artışlara kıyasla görev karmaşıklığının daha doğru bir şekilde tahmin edilmesini sağlamasıdır. Yukarıda bahsedilenlere ilaveten bu yöntemin kullanılması süreç içerisinde bir araya gelen ekip üyeleri arasında iş birliğini ve iletişimi teşvik ederek projenin karmaşıklığının daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunur ayrıca bu yöntem projenin birçok aşamasında kolaylıkla kullanılır.

Ölçeklendirme amacıyla kullanılan Fibonacci Dizisi ise sınırlı kaynakların ve sıkı bir şekilde belirlenen teslim tarihlerinin proje ekibini zorlama potansiyelini ortadan kaldırmak için hangi görevlerin ilk önce ele alınacağı konusunda karar vermeye yardımcı olur. Örneğin 1’den başlayan 7li bir dizide, 13 sayısı ile numaralandırılmış olan görevler yüksek, 5 sayısı atanan görevler orta, 1 ise düşük öncelikli olarak kabul edilir. Bahsedilen durum hem görevin karmaşıklığını hem de görevlerin değerini dikkate alarak neyin ilk başta yapılması gerektiğini belirlemeye katkıda bulunur.

Optimizasyon amacıyla başvurulan Fibonacci Dizisi, verimliliğin en üst düzeye çıkmasına yardım etmek için görevlerin yürütülmesi gereken ideal sıranın belirlenmesinde kullanılır. Dolayısıyla daha düşük karmaşıklığı işaret eden bir sayıya sahip olan görevler sorunsuz bir başlangıç için proje sürecinde daha erken, yüksek değerlere sahip görevler zaman ya da kaynağın daha fazla kullanılır hale gelmesine izin verecek şekilde stratejik olarak planlanır. Özellikle esnekliğin ön planda olduğu çevik proje yönetimi ilkeleri ile uyumlu olan bu optimizasyon yaklaşımı, ihtiyaç ve kısıtlamaların doğru görev sıralaması için dinamik olarak ayarlanmasını mümkün kılar.

Proje planlamasının kritik bir yönü olan kaynak tahsisi için kullanılan Fibonacci Dizisi, mevcut kaynaklar ile proje talepleri arasında doğru dengeyi bulmak için kullanılan oldukça etkili bir stratejidir. Bu durumda, daha yüksek Fibonacci değerlerine sahip görevlere daha fazla kaynak ayrılırken, daha düşük karmaşıklığa sahip görevlere daha az kaynak tahsis edilebilir bu sayede mevcut insan gücü ve mevcut varlıkların daha verimli kullanılması sağlanır.

Sonuç olarak Fibonacci Dizisi proje yönetiminde çok yönlü olasından dolayı oldukça değerli bir araçtır ve tahmin, önceliklendirme, planlama, kaynak tahsisi uygulamaları, proje planlama ve yürütmeyi önemli ölçüde geliştirir. İşletmeler, Fibonacci Dizisi ilkelerini proje yönetimi uygulamalarına dahil ederek iş birliğini teşvik eder, yapılması gereken tahminin doğruluğunu artırır, proje programlarını optimize eder ve sonuç olarak projeyi doğru ve başarılı sonuçlara ulaştırır.

Oğuzhan ÖZYİĞİT

İş Deneyim Belgesinin Benzer İş Tanımına Uygun Olması ?

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, Yeterlik Bilgileri Tablosunda 2 ayrı iş deneyimi beyanında bulundukları, idare tarafından söz konusu iş deneyim belgelerinin ihale konusu işe veya benzer işe uygun kısımlarının anlaşılamaması nedeniyle 03.05.2023 tarihinde firmalarından yazı ile belge talebinde bulunulduğu ve ilgili belgeleri 10.05.2023 tarihinde idareye sundukları, idarece yapılan değerlendirmede beyan ettikleri iş deneyim belgelerinin ihale konusu işe veya benzer işe uygun olmaması nedeniyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakıldığı, ancak beyan ettikleri iş deneyim belgelerinin İdari Şartname’nin 7.6’ncı maddesinde yer verilen benzer iş tanımına uygun olduğu, iş deneyim belgelerinin idarece uygun olarak kabul edilmemesinin mevzuata aykırı olduğu iddialarına yer verilmiştir.

19.07.2023 tarihli ve 2023/UH.I-998 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan incelemede İdare tarafından İdari Şartname’nin 7.6’ncı maddesinde benzer iş olarak belirlenen “Elektronik haberleşme”, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nda elektriksel işaretlere dönüştürülebilen her türlü işaret, sembol, ses, görüntü ve verinin kablo, telsiz, optik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, elektrokimyasal, elektromekanik ve diğer iletim sistemleri vasıtasıyla iletilmesi, gönderilmesi ve alınması olarak tanımlanmış olup, söz konusu tanımdan elektronik haberleşmenin elektriksel işaretlere dönüştürülebilen her türlü görüntünün kablo, telsiz, optik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, elektrokimyasal, elektromekanik ve diğer iletim sistemleri vasıtasıyla iletilmesi, gönderilmesi ve alınması anlamına geldiği anlaşılmıştır.

Başvuru sahibi …………………….Anonim Şirketi’nin teklif bedelinin 58.492.750,00 TL olduğu, bu kapsamda asgari 14.623.187,50 TL iş deneyim tutarını sağlaması gerektiği anlaşılmaktadır.

Başvuru sahibi ………………….. Anonim Şirketi tarafından yeterlik bilgileri tablosunda EKAP’a kayıtlı olan 2 adet iş deneyim belgesi beyanında bulunulduğu görülmüş olup, yeterlik bilgileri tablosunun “Mesleki ve Teknik Yeterliğe İlişkin Bilgiler” satırının “EKAP’ta Kayıtlı Olan İş Deneyim Belgesi” bölümünün “Belgeye EKAP Tarafından Verilen Sayı” kısmında “126-M-İST-156-1” ve “47801-M-İST-13-1” sayılı belgelerin beyan edildiği anlaşılmıştır.

Anılan istekli tarafından beyan edilen ve EKAP üzerinden teyit edilen “126-M-İST-156-1” sayılı iş bitirme belgesi incelendiğinde, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 25.09.2019 tarihinde düzenlenen belgede işin adının “4. Kısım 4. Bölge Termal Kamera Sistemi Alımı”, işin türü ve miktarının belgede “4. Kısım 4. Bölge Termal Kamera Sistemi Alımı / Mal Alımı / 1 Adet”, yüklenici iş ortaklığında başvuru sahibi isteklinin ortaklık oranının “%25” olduğu, işin kabul tarihinin “11.09.2019”, ihale tarihinin “20.12.2018”, sözleşmenin tarihinin “11.02.2019”, belge tutarının “6.950.000,00 USD” olduğu görülmüştür.

Anılan istekli tarafından yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen söz konusu belgeye konu ihaleye ilişkin İdari Şartname incelendiğinde, işin mal alımı ihalesi olarak ihale edildiği ve termal kamera sistemi alımı işi olduğu, işin türü ve miktarının anılan Şartname’nin ekinde malzeme listesi şeklinde hazırlanan tabloda termal kamera sistemi olarak belirtildiği görülmüştür.

Ayrıca iş deneyim belgesine konu ihaleye ilişkin Teknik Şartname’nin “Konu” başlıklı 1’inci maddesinde ihalenin konusunun “Bu şartname ile Emniyet Genel Müdürlüğü taşra birimlerinin sorumluluk alanındaki bölgelere şartname eklerinde belirtilen; lokasyon, adet ve görüntü aktarımı yapılacak merkez bilgileri doğrultusunda termal kamera sistemlerinin kurulumlarının yapılması planlanmıştır. Kurulacak sistemler anahtar teslim olarak kurulacak olup şartname içeriğinde tüm malzemelerin teknik özellikleri, denetim ve muayene metotları, garanti şartları ve ilgili diğer hususlar belirtilmiştir” olarak,

Anılan Şartname’nin “Genel Hususlar” başlıklı 2’nci maddesinde ihalenin amacının ve kapsamının “2.1 Amaç ve Kapsam

2.1.1 Termal Kamera Sistemi teknik şartnamesi ile Asayiş ve Güvenliğe katkı sağlamak, terör ve kaçakçılıkla mücadelede etkinlik sağlamak, elde edilen görüntüleri değerlendirerek olabilecek olumsuzluklara karşı hızlı ve etkin ek tedbirler geliştirmek, gerçekleşen olayların çözümüne yönelik geriye dönük kayıtları araştırarak incelemek ve hukuki delilleri temin etmek, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde Polis – Halk ilişkilerini zedelemeden yasadışı olayları önlemek ve toplulukların provokasyona yönlendirilmelerine engel olmak gibi uygulamaların bir kısmını veya tamamını sağlaması amaçlanmaktadır.

2.1.2 Termal Kamera Sistemi teknik şartnamesi ile İl/İlçe genelindeki kavşak ve noktalar ile il/ilçe KGYS Merkezi arasında kurulacak olan ana omurga üzerinden veri ve görüntü iletişimini sağlayan, IP tabanlı, gelişmeye ve büyümeye açık, güçlü bir omurga kurmayı, kamera görüntüleri il/ilçe KGYS merkezi dışında Ana ve Ek Hizmet Binaları veya Polis Merkez Amirliklerinde idarenin talebi doğrultusunda izlenebilmesi amaçlanmaktadır.

2.2 Tanımlar

Aşağıdaki ifadeler teknik şartnamede aksi belirtilmedikçe işbu maddede belirtilen anlamları taşıyacaktır.

2.2.1 Termal Kamera Sistemi: Termal Kamera Sistemi bu teknik şartname eki olan EKÇ Malzeme Alım Özet Listesinde belirtilen Termal kameraları ve bu kamera görüntülerinin KGYS Merkezleri / Tali İzleme Merkezlerinden izlenmesi, kaydedilmesi ve yönetilmesi için yine EK-Ç’de belirtilen her birim için detaylı şekilde verilen malzemelerden oluşan sistemdir.

….

2.2.11 Malzeme/Donanım: Teknik şartname kapsamında Sistemler’in tamamında kullanılan cihazları ve ürünleri (kamera, switch, adaptörler, modem, yeraltı elektrik ve data kablosu, topraklama sistemi, direk, direk müdahale kapak ve kilidi, kabin, direk ankrajı, kayıt cihazı, KGK, kontrol kutusu, kontrol ünitesi…) ifade eder.

2.5 Kamera Kayıt, Kontrol ve görüntüleme Sistemi Genel İşleyişi

2.5.1 Bu teknik şartnamenin Network Video Kayıt Ünitesi (NVKÜ) başlığı altında tarifi yapılan NVKÜ’ler teklif edilecektir.

2.5.2 Proje kapsamında temin edilecek her bir kamera, termal ve gündüz görüşü görüntülerinin her biri için ayrı ayrı en iyi görüntü kalitesinde (kameraların desteklediği en yüksek çözünürlük, en yüksek frame değeri vb) kayıt yapacaktır. Kayıt termal ve gündüz görüş kamerasının her biri için ayrı ayrı en az 30 (otuz) gün olacaktır… ” olarak belirtildiği görülmüş olup,

Söz konusu belgeye ilişkin ihaleye ait ihale dokümanında aktarılan düzenlemelerden işin termal kamera sistemi alımı işi olduğu, teknik şartnamede termal kamera sisteminin elde edilen kamera görüntülerinin ilgili merkezler tarafından izlenmesi, kaydedilmesi ve yönetilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan malzemelerin temininden oluşan sistem olduğu, işin konusunun termal kamera sistemlerinin kurulumlarının yapılması, kurulacak sistemlerin anahtar teslim olarak kurulacağı, şartnamede belirtilen tüm malzemelerin teknik özellikleri çerçevesinde denetim ve muayene işlemlerini kapsadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda söz konusu belgeye konu termal kamera sistemi alımı işinin başvuruya konu ihaleye ait benzer iş olarak belirlenen elektronik haberleşme sistemi tanımı içerisinde değerlendirilebileceği anlaşılmış olup, başvuru sahibi istekli tarafından sunulan iş deneyim belgesinin benzer işe uygun olduğu görülmüştür.

Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin yukarıda yer verilen hükümlerinde; iş bitirme belgesinin düzenlemesinde belge tutarının, her türlü fiyat farkları ve KDV hariç varsa iş artışları sözleşme bedeline eklenmek suretiyle bulunacağı, iş bitirme belgesi tutarının herhangi bir güncelleştirmeye tabi tutulmadan belirleneceği, yabancı para cinsinden sözleşmeye bağlanan işlerde ise; iş bitirme belgesi tutarında, sözleşmenin bağıtlandığı para birimi cinsinin esas alınacağı, belgenin düzenlenmesinde bu para biriminin başka bir para birimi cinsine çevrilmeyeceği, iş deneyimini gösteren belgelerin değerlendirilmesinde ilk ilan veya davet tarihinden geriye doğru son beş yıl içinde ya da ilk ilan veya davet tarihi ile ihale veya son başvuru tarihi arasında kesin kabulü gerçekleştirilen işlerde, iş deneyimini gösteren belgelerdeki toplam tutarın tam olarak dikkate alınacağı, iş ortaklığı tarafından gerçekleştirilen işlerde ortakların iş deneyim tutarının iş ortaklığındaki hisse oranı dikkate alınarak belirleneceği, 4734 sayılı Kanun kapsamında ihale edilmiş işlere ilişkin iş deneyimini gösteren belgelerdeki iş deneyim tutarının belgeye konu işin ihale tarihinin içinde bulunduğu aydan bir önceki aya ait endeksin, ilk ilan veya davet tarihinin içinde bulunduğu aydan bir önceki aya ait endekse oranlanması suretiyle bulunan katsayı üzerinden güncelleneceği, 4734 sayılı Kanun kapsamında olmayan diğer işlere ilişkin iş deneyimini gösteren belgelerin, belgeye konu işin sözleşmesinin yapıldığı aydan bir önceki aya ait endeksin, ilk ilan veya davet tarihinin içinde bulunduğu aydan bir önceki aya ait endekse oranlanması suretiyle bulunan katsayı üzerinden güncelleneceği, yabancı para birimi cinsinden sözleşmeye bağlanan işlere ilişkin olarak ise; 4734 sayılı Kanun kapsamında ihale edilmiş işlere ilişkin iş deneyimini gösteren belgelerin, belgeye konu işin ihale tarihinde, 4734 sayılı Kanun kapsamında olmayan diğer işlere ilişkin belgelerin ise belgeye konu işin sözleşme tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden Türk Lirasına çevrileceği belirtilmiştir.

Bu bağlamda, başvuru sahibi istekli tarafından sunulan iş bitirme belgesine ilişkin belge tutarı, Mal Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 48’inci maddesi gereğince, sözleşme tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz alış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek güncellendiğinde, anılan istekli tarafından teklif verdiği her bir kısım için istenilen iş deneyimi tutarını karşıladığı, sözleşmenin konusunun sağlanması gereken asgari iş deneyim tutarının karşılandığı görülmüştür.

Bu çerçevede, başvuru sahibi istekli tarafından yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen iş bitirme belgesine konu işin, termal kamera sistemi alım işi olduğu, incelemeye konu ihalenin wifi sistemi bakım – onarım – altyapı kurulumu ve işletilmesi işi, benzer işin ise elektronik haberleşme sistemleri kurulumu ya da bakım-onarımı olduğu hususları bir arada değerlendirildiğinde, söz konusu belgenin benzer iş tanımına uygun olduğu ve belge tutarının ihalede istenilen iş deneyimi tutarını karşıladığı anlaşılmış olup, idarece başvuru sahibi tarafından yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen iş deneyim belgesinin benzer iş tanımına uygun olmadığı gerekçesiyle söz konusu isteklinin değerlendirme dışı bırakılması işleminin yerinde olmadığı değerlendirilmiş olup, başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Mehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

Anadolu’nun En Büyük Mobilya Fuarı Kayseri’de Başlayacak

Türk mobilya sektörü, son yıllarda ihracat pazarlarını çeşitlendirmeye yönelik faaliyetlerini arttırıyor. Bunun bir sonucu olarak da mobilya ihracatı yüzde 11,2 artışla 4,7 milyar dolarlık ihracata ulaştı. Yeni nesil fuarcılığın öncü kuruluşlarından Nobel Şirketler Grubu bünyesinde yer alan Nobel Expo Fuarcılık A.Ş. tarafından 4-8 Ekim tarihleri arasında Kayseri Mobilya Sanayicileri Derneği (KAYMOS) ve Kayseri OSB işbirliği ile düzenlenen NOBEL ANAMOB – Anadolu Mobilya Fuarı, yerli ziyaretçilerin yanı sıra alım heyetleri kapsamında 54 ülkeden yabancı alıcıyı da ağırlamaya hazırlanıyor. Dünya mobilya sektörünün en önemli buluşmalarından biri olacak fuarda, yeni pazarlara ihracat fırsatlarının yaratılması hedefleniyor.

Kayseri OSB Uluslararası Fuar Merkezi’nde 150’den fazla katılımcı firma ve 400’ ün üzerinde markaya ev sahipliği yapacak ANAMOB Anadolu Mobilya Fuarı, 40 bin m²’lik alanda 4-8 Ekim 2023 tarihlerinde düzenlenecek. Geniş ürün yelpazesi, yenilikçi tasarımları, kaliteli ürünleri, rekabetçi fiyatları ve ulaşım kolaylığı ile mobilya sektöründe nitelikli bir ticaret platformu haline gelecek olan Anadolu Mobilya Fuarı’nı ziyaret edecekler arasında; mobilya zincir mağazaları, toptancılar, mobilya ithalat ve ihracatları, dış ticaret şirketleri, mimarlar-iç mimarlar, dekorasyoncular, otel-restaurant sahipleri ve satınalmacıları, sektörel dernekler, oda ve kuruluşlar, sektörel ve ulusal basın temsilcileri yer alacak.

54 Ülkeden Yabancı Alım Heyeti Ağırlanacak

NOBEL ANAMOB – Anadolu Mobilya Fuarı’nda aynı zamanda alım heyetleri kapsamında 54 ülkeden gelen alıcılar ağırlanırken, katılımcı firmalar ile yabancı alıcılar arasında ikili iş görüşmeleri gerçekleştirecek. B2B iş görüşmeleri; ABD, Almanya, Avustralya, Azerbaycan, BAE, Bahreyn, Belçika, Brezilya, Bulgaristan, Cezayir, Çad, Dominik Cumhuriyeti, Fas, Fransa, Filistin, Gambiya, Hindistan, Hollanda, Irak, İran, İspanya, İsrail, İsviçre, Kanada, Katar, Kazakistan, Kıbrıs, Kırgızistan, Kosova, Libya, Litvanya, Lübnan, Macaristan, Makedonya, Malta, Mısır, Moldova, Özbekistan, Pakistan, Polonya, Rusya, Sırbistan, Sudan, Suriye, Suudi Arabistan, Tacikistan, Tanzanya, Tunus, Türkiye, Ukrayna, Umman, Ürdün, Yemen, Yunanistan’ dan gelen alıcı firmalar ile gerçekleşecek. Fuar; mobilya üreticileri, distribütörler, toptancılar, yurt dışındaki mobilya ve dekorasyon firmalarının Türkiye temsilcilikleri, salon & oturma odası mobilyası ve aksesuarları, yemek odası mobilyaları, yatak odası mobilyası ve aksesuarları, bebek, çocuk ve genç odası mobilyası ve aksesuarları, duvar, tv ve saklama üniteleri, masa ve sandalyeler, ofis mobilyaları, dekoratif ürünler, mutfak mobilyaları, banyo mobilyaları, ev tekstili, avangard, modern ve klasik oturma takımları, yatak ve yemek odası takımları firmaları gibi tüm ürün gruplarını tek çatı altında bir araya getirerek dünya mobilya ticaretine yön verecek.

Nobel Expo Fuarcılık A.Ş. tarafından Kayseri Mobilya Sanayicileri Derneği (KAYMOS)  ve Kayseri OSB işbirliği ile düzenlenen NOBEL ANAMOB – Anadolu Mobilya Fuarı’nı destekleyen kuruluşlar arasında ise; Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Kayseri Kocasinan Belediyesi, Kayseri Melikgazi Belediyesi, Kayseri Ticaret Odası, Kayseri Sanayi Odası, KOSGEB, KAYMOS, GİMOB, ANMODER yer alıyor.

Tekstil – Hazır Giyim Sektöründe Sürdürülebilirlik Görünümü

Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakat (Green Deal), Özen Yükümlülüğü (Due Diligence), Artırılmış Tedarikçi Sorumluluğu (Extended Responsibility of Suppliers), Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (UN Sustainable Development Goals) paralelinde kişisel Tekstil-Hazır Giyim sektör değerlendirmemdir.

Küresel bir sürdürülebilirlik eğilimi var. İklim değişimi çok bileşenli, etkileşimli ve devingen bir konu olmasına rağmen indirgemeci bakış açısıyla kimi zaman sadece izlenebilirlik veya sürdürülebilir elyaf kullanımı veya karbon emisyonunu azaltmak gibi tekil başlıklara odaklanılıyor. Dr. Howard Dryden’ın 2022 tarihli makalesine bakmak isteyebilirsiniz.

Bu çerçeveden bakıldığında UN SDG13-İklim Eylemi, SDG14-Sudaki Yaşam ve SDG15-Karasal Yaşam amaçları doğrudan çevreyle ilgiliyken, SDG12-Sorumlu Üretim ve Tüketim amacı aşırı üretimi önleyerek dünya kaynaklarının gereksiz tüketimini azaltmayı öncelemektedir. Ancak bu amaç SDG8-İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme amacıyla çelişkilidir. Ekonomik büyüme tüketim-üretimle sağlanırken SDG12 bunu azaltmaktan söz etmektedir. Birleşmiş Milletler Türkiye sayfasında hedefleri alt amaçlarıyla birlikte bulabilirsiniz.

Benzer şekilde AB Yeşil Mutabakat kapsamında AB bölgesini “kimyasallardan-ambalaj atıklarından” koruyarak temiz tutmayı, bu konuda AB merkezli firmaların maliyet kaygısıyla AB dışındaki üretimlerinde sorumsuz davranmalarını önlemek üzere Özen Yükümlülüğünü ve Artırılmış Tedarikçi Sorumluluğunu, iklim eylemlerine katkı sağlamak üzere yeşil enerji kullanımı ve Sınırda Karbon Düzenlemesini gündeme almıştır.

AB merkezli markaların Türkiye çalışma pratiği bu mevzuata göre zaman içinde değişmeye başlamıştır. Markalar, tedarikçilerinden izlenebilirlik, sürdürülebilir elyaf ve sipariş takip ettikleri portallara kayıt olmalarını ve beyan usulüyle veri girmelerini istemektedir. Girilen verinin bir kısmı üçüncü taraf belgelendirme kuruluşları (Intertek-SGS-BV gibi sosyal-çevre uygunluk, test hizmetleri; Control Union-USB-GCL gibi sürdürülebilir elyaf sertifikalama hizmetleri; Bettercotton gibi iyi uygulamalara katkı hizmetleri) tarafından desteklenmekte, bir kısmı yine üçüncü taraf denetim kuruluşları tarafından rastgele denetimlerle doğrulanmaktadır.

Mevzuat dijital pasaport adıyla ürün etiketlerinden izlenebilme kabiliyetini arzu etmektedir. Çeşitli firmaların bu konuda farklı alternatifleri (Oekotex Made In Green, Renoon, Haelixa gibi) vardır ancak henüz sektörel mutabakat sağlanamamıştır. Tedarik Zincirleri seviyeleriyle tarif edildiği için To-T1-T2-T3-T4-T5 olarak ayıracak ve üçlü muhasebe (Triple Bottomline: PPP: People, Planet, Profit; Sosyal-Çevre-Yönetim) başlıklarında değerlendireceğim. Her ana başlıkta bildiğim programları, AB yaklaşımını ayrıştırmaya ve kanımca boşluk olan alanları göstermeye gayret edeceğim.

Önce söz konusu programları kısaca hatırlayalım:

  • GOTS: Global Organic Textile Standards kuruluşunun prestijli organik ürün belgesidir, kimyasal yönetimi, kurum içi izlenebilirlik ve sosyal kurallar (adil ücret sorgusu vardır) içerir. Ürüne verilen belgedir, GOTS onaylı logoyu ürün etiketlerinde kullanma zorunluluğu genellikle markaların GOTS belgeden kaçınmasına yol açmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir.
  • GRS: Global Recycled Standard, Textile Exchange tarafından geri dönüşüm için sağlanan sertifikadır. Genellikle polyestere özgü olduğu sanılmakla birlikte her elyaf (örnek pamuk) için geri dönüşüm söz konusu olabilmektedir. GOTS gibi ürüne verilir, kimyasal yönetimi, kurum içi izlenebilirlik ve sosyal kuralları (adil ücret sorgusu vardır) içerir. Textile Exchange onaylı logoyu ürün etiketlerinde kullanma zorunluluğu markaların mesafeli durmasına neden olmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir.
  • OCS: Organic Content Standard, Textile Exchange tarafından sağlanır. Sadece izlenebilirlik ve çok temel sosyal kuralları içermesi ve uygulaması-sağlaması-maliyet uygunluğu kolaylığıyla özellikle atölyeler tarafından tercih edilmektedir. Ürün etiketlerinde logo kullanma mecburiyeti olmaması markalar açısından da uygun bulunmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir. In-conversion programıyla tarlaya kadar uzanmaktadır. Pamukla sınırlı değildir.
  • RCS: Recycled Claim Standard, Textile Exchange tarafından sağlanır. Sadece izlenebilirlik ve çok temel sosyal kuralları içermesi ve uygulaması-sağlaması-maliyet uygunluğu kolaylığıyla özellikle atölyeler tarafından tercih edilmektedir. Ürün etiketlerinde logo kullanma mecburiyeti olmaması markalar açısından da uygun bulunmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir. Polyesterle sınırlı değildir.
  • BCI / BCP: Better Cotton Initiative / Better Cotton Platform Sertifika programı değildir, pamuk tarlalarındaki üretim-üretici-hayat-çevre şartlarını iyileştirmeyi hedefler. Çırçıra kadar fiziki ayrım ve kütle denkliği gözetir, çırçırdan perakendeye kadar sadece kütle denkliği takip eder, ayırma yoktur, ürüne verilen bir belge değildir, dünyanın herhangi bir yerindeki bir pamuk çiftçisine veya pamuk tarla ekosistemine katkı yaptığınızı gösteren bir nevi “kontür” sistemidir. Markalar ve iplikçiler üyelik, diğer tedarikçiler platform kullanımını tercih eder. Tedarik zinciri boyunca platform üzerinden işlem belgesi düzenlenebilir.
  • REEL: Cotton Connect bir İngiliz sosyal kuruluşudur, izlenebilirlik için Haelixa iş birliğiyle TraceBale yazılımını kullanır, hizmete erişim ücretlidir. Çırçırdan başlayarak pamuk DNA sı üzerinde insana ve çevreye zararı olmayan bir iz bırakılır ve gerektiğinde özel cihazlarla okunarak ürünün orijini belirlenir. Odaklandığı alan tarladan çırçıra kadardır, sosyal kurallar ve çevre bilinciyle pamuk – keten tarımını ve bu ürünlerin tedarik zincirlerini iyileştirmeyi hedefler.
  • Euro Flax: Bureau Veritas tekelinde ve Fransa merkezli bir keten menşei belgelendirmesidir. Çok yavaş işleyen bir süreç tecrübe ediyorum.
  • Sorumlu Viskon: Lenzing, Birla, Canopy Renewcell, Naia gibi çeşitli formatlarla sorumlu viskon üretimini izleyebilmeyi amaçlar. Testlerle ürün doğrulaması yapılır. Ancak belgeli viskon kullanımının doğayı korumaya ne derece katkısı olduğu tartışmalıdır.
  • Diğer: Yün (RWS-Responsible Wool Standard), kaz tüyü (RDS-Responsible Down Standard), asetat, gibi çeşitli elyaflardır.
  • MRSL: Most Restricted Substances List Müşterilerin tedarikçi sözleşmelerinin ekinde yer alan çevre ve insan sağlığına zararlı kimyasalların listesidir. Bu listedeki malzemeler kullanılmamalıdır.
  • ZDHC: Zero Discharge of Hazardous Chemicals Çok ortaklı bir girişimdir, bir platform üzerinde sıfır çevresel zararlı atık seviyesine ulaşabilmek için yaş işlemlerin girdi, süreç ve çıktılarını iyileştirmeyi hedefler.
  • FEM: Facility Environment Module, Higg Index tarafından sağlanır, markaların öncülüğüne oluşan bir yapıdır, öz değerlendirmeyi takiben akredite üçüncü taraf kuruluşların doğrulamasını gerektirir. Seçilen baz yıla göre uygulama içindeki kriterlerde iyileşmeyi takip eder, %skor tayin eder, sistemde biriken veriyle kıyaslama fırsatı sağlar. Skor ve rapor bir yıl süreyle değişmez.
  • GTW: Green To Wear, ıslak işlemli üretimler için Inditex standardıdır, kimyasal kullanımı, atık su evsafı, testlerle doğrulama, üçüncü taraf denetimleri içerir.
  • Oeko-tex STD100: Süreçte ve üründe kimyasal kalıntı testlerindeki sonuçlara göre “temiz-güvenli” anlamına gelen sistem belgesidir.
  • ISO14001: Uluslararası Çevre Yönetim Sistemi Sertifikasıdır, yeterince etkin olduğunu düşünmüyorum.
  • ISO9001: Uluslararası Kalite Yönetim Sistemi Sertifikasıdır, yeterince etkin olduğunu düşünmüyorum.
  • Oeko-tex STeP: Çevre, kimyasal yönetimi ve sosyal konuları kapsayan skora göre sınıflandırma yapan, çift denetimli sistemdir. Öz değerlendirme portal üzerinde doldurulur, denetçi doğrulamaya gelir.
  • SEDEX: Supplier Ethical Data Exchange, İngiltere merkezlidir, markların öncülüğünde kurulmuştur, tekraralı denetimlerden sakınmak ve raporlama standardı oluşturmak amaçlıdır. Sadece akredite üçüncü taraf denetimi yapılması halinde Disney (FAMA) tarafından tanınır. Maliyet uygunluğu, skorlama yapmaması, çevrimiçi veya sahada denetim tekrarıyla düzeltme olanağı vermesi, diğer programlara göre daha temel seviyede olması nedeniyle sahada yaygın denetim programıdır. Kıta Avrupası müşterileri (özellikle Fransa) bu programı değil, BSCI programını isterler.
  • BSCI: Business Social Compliance Alliance, Kıta Avrupasının sosyal uygunluk programıdır, Sedex’e göre daha ağır şartlar içerir, tedarik zinciri boyunca yayılım beklentisi vardır, çevrimiçi düzeltme olanağı verir ancak düzeltmeler tamamlansa bile skoru güncellemez. Adil ücret sorgusu vardır. BEPI adıyla çevresel uygunluk programı da sağlamaktadır.
  • FSLM: Facilitt Social Labor Module Higg Index tarafından sağlanır, markaların öncülüğüne oluşan bir yapıdır, öz değerlendirmeyi takiben akredite üçüncü taraf kuruluşların doğrulamasını gerektirir. Puanlama % cinsinden yapılır her marka kendi sistemine uygun olarak değerlendirir, veriler genellikle SLCP sistemine aktarılır. Herhangi bir aksiyon takibine izin verilmez, skor ve rapor bir yıl süreyle sabit kalır.
  • Teknik Denetimler: Kalite güvencesini sağlayarak ürünlerin sevk gününde kalite kaynaklı gecikmesini önlemek ve olası müşteri şikayetlerini azaltmak üzere sipariş hayat döngüsünü takip eden önemli noktalarda işletmede kurulu sistemin değerlendirilmesidir. Firmalarda kimi zaman kalite ve denetim bağı kurulamayarak farklı departmanlara sorumluluk verilmektedir. Ancak doğrusu kalite güvence departmanının teknik denetimi kendiliğinden ve müşteri talebiyle yapılmasını sağlamak, uygunluğunu iyileştirmektir.

Değerlendirmemin özeti aşağıdaki tabloda görülmektedir. Soru işaretleri ilgili konuda henüz yeterli bilgi sahibi olmadığım alanlardır. Örneğin markalar kendi ülkelerinde bilinen çeşitli sosyal programları takip etmektedirler ancak bunları henüz incelemiyorum. Siyah renkle kapatılanlar geçersiz olanlardır, örneğin sentetik elyafta tarla konusu yoktur. Yeşil renkte olanlar bana göre kapsanması gerekirken henüz boş kalan alanlardır.

  • Sosyal Boyut: AB’ nin sosyal konulardaki yaklaşımı izleyebildiğim kadarıyla T3-İplik seviyesiyle sınırlıdır. Bu bölgede çiftçi için CC ve BCI etkindir, BCI da sosyal konular anılır ancak bir referans standart yoktur. CC mevcut sosyal standartlara benzer şekilde çiftçiler için bir sosyal kural seti önermektedir. Çırçırda sosyal kural konusu sadece CC de yer almaktadır. Her aşamada bir alt seviyenin sorumluluğu üst seviyedeki tedarikçiye verilmektedir ancak konfeksiyon firmalarının cirosu-gücü alt seviyedeki kumaşçılara göre son derece düşüktür, dolayısıyla konfeksiyon üreticisinin kumaş üreticisine yaptırımı neredeyse “yok” düzeyindedir. Markaların sosyal açıdan güvenli-şeffaf-izlenebilir tedarik zinciri algısında iplik-çırçır aşamaları eksiktir ve alt seviyelerdeki üreticilerin sorumluluğundan kaçınmaktadırlar.
  • Çevresel Boyut: AB’ nin çevre konusundaki yaklaşımı T2-kumaş/aksesuar üretimiyle sınırlıdır. İplik ve çırçır yoktur, tarlalar sadece gıda güvenliğiyle ilişkili olarak ele alınmıştır. OCS programı In-conversion olarak tarlaya kadar uzanmaktadır. Bettercotton izlenebilirliği çırçıra kadardır, tedarik zincirinin diğer aşamalarında izlenebilirlik beyana ve rastgele doğrulama denetimlerine tabidir. Lenzing ürün testiyle kullanılan elyafı kontrol eder, elyafın uygunluğu Lenzing beyanına göredir. Birla bir portal üzerinde izlenebilirlik sağlar ancak müşteriler siparişi portalda açmadan portal kullanılamadığı için tecrübe etme şansım olmadı. Çevre denetimleri bir anlık “fotoğraftır”, yıl boyunca işleyişi tanımlamakta yetersiz kalır. Son olarak tahmine dayalı satış ve üretim işleyişi aşırı üretime – bazı ürünlerde aşırı stoka – bazı ürünlerde yetersiz stoka neden olmaktadır. Bu tavır miktar iskontoları sayesinde tedarik zincirinin tamamına sirayet etmektedir. Markaların çevresel açıdan sürdürülebilirlikleri denetim-belge koleksiyonundan ibarettir, “yasak savmadır”.
  • Yönetim Boyutu: Firmalar para kazanabildikleri sürece hayatta kalacak, dolayısıyla sürdürülebilirlik uğruna yapılan çalışmalar uzun soluklu olabilecektir. Mevcut yapıda tekrarlı ve pahalı denetimler, çeşitli portallara yapılan veri girişleri zaman almakta, maliyet yaratmakta ve yeterince etkin olmamaktadır. ISO9001 Kalite Yönetim Sistemi belgesi bence yeterince etkin değildir. Firmaların benzer içeriği dikkate aldıkları teknik denetim programları yine anlık “fotoğraftır”, denetimden sonra firmada alışılmış çalışma biçimi devam edebilmektedir. Yakın zamanda bazı markalarda final kontrol performansına (sadece geçme oranı değil, aynı zamanda ortalama hata puanı) göre teknik denetim tekrarı uygulamasına başlanmıştır. Markaların, tedarik zincirinde sürdürülebilirlik için sağladıkları katkı sadece çeşitli programlara zorlamaktan ibarettir, olumlu uygulamaların fiyata yapılan ilavelerle desteklenmesi söz konusu değildir. Bulunurluk esaslı abonelik tarzı benzeri farklı iş modelleri tekstil-hazır giyim tedarik zincirinde henüz benimsenmemiştir.

Değerlendirmenin kişisel algım, anlayışım, tecrübe ve görgümle sınırlı olduğunu hatırlatmak isterim. Lütfen sorgulayarak yorumlayınız.

Kısıtlar Teorisinin

  • Üretim çözümü DBR için OTIF100
  • Perakende çözümü Replenishment için FILLRATE100 bakabilirsiniz,
    • simülatörle deneyebilirsiniz,
    • ücretsiz bir ay test edebilirsiniz.

Kazanmanın coşkusu kaybetme korkusunu aştığında dönüşüm başlayacaktır.

Utkan ULUÇAY

Ticaret Şirketlerinin Birleşme, Bölünme ve Tür Değiştirmesi Halinde, İş Sözleşmesinin Devamı İçin, İşçinin Onayı Alınmalı mıdır ?

İş hukuku uygulamasında işyeri devri konusu işçilik alacaklarıyla ilgili olarak devreden ve devralan sorumluğunun kapsamının nasıl belirleneceği yönüyle önem taşımaktadır. İşyerinin veya bir bölümünün devri, her şeyden önce ger­çek kişi işverenin ölümüyle işyerinin miras hükümlerine göre mirasçılarına geçmesi ve buna göre sonuçlarını doğurması dışında “hukuki bir işleme da­yalı olarak” başka bir işverene geçmesi hallerini kapsar. Eğer devredilen iş­yerinde işçi çalışmıyor ise bu durum “işyeri devri” değil mülk devri olarak değerlendirilir[1]. Hukuki işlem sonucu, işyeri veya bir bölümünün bir satış sözleşmesinde olduğu üzere kesin ve sürekli biçimde devrinde olduğu gibi, bir kira sözleşmesine göre geçici ve süreli olarak başkasına devri halinde de uygulanacaktır[2].

İşyeri veya bir bölümünün devrinde, iş ilişkilerinde işveren tarafı de­ğişmekte, ancak iş sözleşmesi mevcut bütün hak ve borçlarıyla yeni işverene geçmektedir. Yani devreden işverenle iş ilişkisi sona ererken, devralan işve­ren tüm hak ve borçları üstlenmiş olarak sözleşmenin işveren tarafını oluştur­maktadır[3]. Bu arada devralan işveren işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yap­makla yükümlü kılınmıştır. Örneğin devralan (son) işveren yanında çalışan işçinin “kıdem tazminatı”, “ihbar tazminatı”, “yıllık ücretli izin” ve “kıdeme dayalı” parasal haklar dahil olmak üzere (ikramiye ve primler gibi) işçinin devreden (ilk) işveren yanında işe başladığı tarih esas alınarak hesap­lama yapılacaktır[4].

İşyerinin devri halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumlu­durlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır. Bu kapsamda işçinin devirden önce doğmuş olan ve devir tarihine rastlayan alacağının ödeme yükümlülüğü zincirleme olarak her iki işverene aittir. Ancak devreden işverenin bu borçtan dolayı so­rumluluğu iki yıl ile sınırlıdır[5]. Dolayısıyla işçi alacağını iki yıl içinde dev­reden işverenden almazsa veya alamazsa bu süre hak düşürücü bir süre ol­duğu için devreden işverenden artık hak talebinde bulunamayacaktır. Ancak burada “birlikte sorumluluk” olduğu için işçi her halükarda devralan (son) işverenden bu hakkı talep edebilecektir. Devralan (son) işverenin devreden (ilk) işverene rücu hakkı vardır. Yalnız tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmayacaktır.

Yargıtay’a göre, “İş Kanununun 6. maddesinde yazılı olan “hukuki iş­leme dayalı” ifadesi geniş şekilde değerlendirilmeli, yazılı sözlü bir anlaşma hatta zımni bir anlaşma da yeterli görülmelidir. İşyeri devri fesih niteliğinde olmadığından, devir sebebiyle feshe bağlı hakların istenmesi mümkün olmaz. Aynı zamanda işyeri devri kural olarak işçiye haklı fesih imkanı vermez. İş­yerinin devri işverenin yönetim hakkının son aşaması olup, işyeri devri ça­lışma şartlarında değişiklik anlamına da gelmez. Dairemizin kökleşmiş karar­larına göre işyeri devri işçiye haklı sebeple fesih hakkı tanımaz. İşyeri devri­nin çalışma şartlarını ağırlaştıran bir yönü olup olmadığı belirlenmelidir.

Genel olarak yapılan bu açıklamaların ardından iş hukukunda işyeri devrinin işçilik alacaklarına etkileri üzerinde ayrıca durulmalıdır. İşyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. Mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14/2 nci maddesinde devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinde sözü edilen devreden işveren için iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işve­renler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı so­rumluluk belirlenmelidir.

Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin üc­retlerinden sorumluluk ise son işverene ait olmakla devreden işverenin bu iş­çilik alacaklarından sorumluluğu bulunmamaktadır. Devralan işveren ihbar tazminatı ile kullandırılmayan izin ücretlerinden tek başına sorumludur.

İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla ça­lışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücretlerinden 4857 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müşte­reken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumlulu­ğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla ça­lışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacakla­rından devralan işveren tek başına sorumludur”[6].

Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz (İşK. m.6/4). Ayrıca, birlikte sorumluluk iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde de uygulanmaz (İşK. m.6/son). Peki, tüzel kişiliklerin birleşme, katılma ya da türünün değişmesiyle sona ermesi halinde birlikte sorumluluk hükümleri bakımından hangi kanun uygulama alanı bulacaktır? Elbette ki, ticari şirketlerin birleşme, bölünme ve tür değiştirmeleri halinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun iş ilişkilerinin geçmesi başlığını taşıyan 178 inci maddesi uygulama alanı bulacaktır[7]. Nitekim düzenlemeye göre;

Tam veya kısmi bölünmede, işçilerle yapılan hizmet sözleşmeleri, işçi itiraz etmediği takdirde, devir gününe kadar bu sözleşmeden doğan bütün hak ve borçlarla devralana geçer.

İşçi itiraz ederse, hizmet sözleşmesi kanuni işten çıkarma süresinin sonunda sona erer; devralan ve işçi o tarihe kadar sözleşmeyi yerine getirmekle yükümlüdür.

Eski işveren ile devralan, işçinin bölünmeden evvel muaccel olmuş alacakları ile hizmet sözleşmesinin normal olarak sona ereceği veya işçinin itirazı sebebiyle sona erdiği tarihe kadar geçen sürede muaccel olacak alacaklarından müteselsilen sorumludur.

Aksi kararlaştırılmadıkça veya hâlin gereğinden anlaşılmadıkça, işveren hizmet sözleşmesinden doğan hakları üçüncü bir kişiye devredemez.

İşçiler muaccel olan ve TTK. m.178/1’de öngörüldüğü şekilde muaccel olacak alacaklarının teminat altına alınmasını isteyebilirler.

Devreden şirketin bölünmeden önce şirket borçlarından dolayı sorumlu olan ortakları, hizmet sözleşmesinden doğan ve intikal gününe kadar muaccel olan borçlarla, hizmet sözleşmesi normal olarak sona ermiş olsaydı muaccel hâle gelecek olan veya işçinin itirazı sebebiyle hizmet sözleşmesinin sona erdiği ana kadar doğacak olan borçlardan müteselsilen sorumlu olmakta devam ederler.

Dolayısıyla, 4857 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinde düzenlenen işyeri devri işçinin onayına bağlı değildir. Aynı zamanda işyeri devri kural olarak işçiye haklı fesih imkanı da vermez. Ancak, ticaret şirketlerinin birleşme, bölünme ve tür değiştirmeleri halinde iş sözleşmelerinin devamı, işçinin buna itiraz etmeme koşuluna bağlıdır (TTK m.178).

Sonuç olarak, işyerinin devrinde devralan işverenin iş sözleşmesinin tarafı haline gelmesi işçinin onayına bağlı değilken (İşK m.6), ticaret şirketlerinin birleşme, bölünme ve tür değiştirmeleri halinde, iş sözleşmelerinin devamı, işçinin buna itiraz etmeme koşuluna bağlıdır (TTK m.178). Türk Ticaret Kanunu’nun bu hükmünün İş Kanunu hükmüne göre sonraki kanun olması ve ticaret şirketlerine uygulanacak özel hüküm olması nedeniyle, ticaret şirketlerinin birleşme, bölünme ve tür değiştirme hallerinde İş Kanunu’nun 6 ncı maddesi değil, Türk Ticaret Kanunu’nun 178 inci maddesi uygulanır. Birleşme, bölünme ve tür değiştirme dışında kalan diğer işyeri devirlerinde ise (satış, kira, gerçek işverenin ölümü ve şirketin bütünüyle el değiştirmesi gibi), İş Kanunu’nun 6 ncı maddesi uygulama alanı bulur.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.272; MANAV ÖZDEMİR, Eda, Hisse Dev­rinin İş Kanunu’nun 6 ncı Maddesi Çerçevesinde İşyeri Devri Sayılıp Sayılmaya­cağı Sorunu, SİCİL, Yıl 2022, s.100.

[2] GÜVEN, Ercan/AYDIN, Ufuk Bireysel İş Hukuku, 6. Baskı, İstanbul 2020. s.88-89; BAŞBUĞ, Aydın/YÜCEL BODUR, Mehtap, İş Hukuku, 6. Baskı, An­kara 2021. s.106-107; ŞAKAR, s.42-43; ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.277.

[3] ALPER, Yusuf/KILKIŞ, İlknur, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, 6. Baskı, Bursa 2021., s.16.

[4] ÇİL, Şahin, Açıklamalı-İçtihatlı Kıdem Tazminatı, Ankara 2009, s.17.

[5] Y9HD.17.2.2012 T., E.2012/3139, K.20124484 Legalbank.

[6] Y22HD.18.2.2016 T., E.20141/32722, K.2016/4413 Legalbank.

[7] SÜMER, Haluk Hadi, İş Hukuku, Gözden Geçirilmiş 26 ncı Baskı, Ankara 2022, s.27.

Sanayici İhracatçının Sancısı – Bölüm 1

Sanayici İhracatçı

Hammadde üreten veya hammaddeyi alıp, işleyip, üzerine katma değer koyarak, mamul hale getiren kurumdur sanayici. Ayrıca kendi ürettiği sanayii üretimini yurt dışına satarak ülkemize döviz getiren kurumlar da ihracatçılardır.

Sanayici, imalatçı ve ihracatçı kesimin de kendi içinde çözemediği problemlerin başında kuşkusuz ki maliyet gelmektedir. Maliyetin ardından ihraç edilecek mallar için yurt dışından alıcı bulması gerekecek. Alıcı bulunur da, ya teklif edilen birim fiyattın alıcıya uygun olup olmaması da önemli. Kısaca ihracatçının ürettiği malların maliyetini kurtaracak ve kendisine biraz kazanç sağlayacak bir fiyatla ürününü satabilmesi önemli. İhracatçının vereceği fiyatın global pazarlarda rekabetçi olması şarttır.

Üretim Maliyetleri Artarsa Uluslararası Piyasalarda Rekabetçi Olamayız

Üretim maliyetlerinin sürekli artması dolayısıyla yurt dışına satılacak ihraç mallarının fiyatını da arttıracaktır.

Yüksek maliyetlerle üretilen ihraç mallarını yurt dışına satabilmek için;

  • Üretimle ilgili telafi edici, maliyet düşürücü devlet teşviklerinin var olması veya yeterli değilse arttırılarak ihracatçının desteklenmesi

veya

  • İhracatta kullanılan döviz kurlarının en az enflasyon artışı kadar serbestçe artmasına olanak verilmeli ki sanayici ihracatçı ürettiği malını başa baş maliyetle yurt dışına satsa da döviz kurlarının enflasyon kadar artmasından dolayı ihracatçımız olası kur farkıyla dahi kâr sağlayabilmelidir.

Üçüncü bir yolu var mıdır sanayici ihracatçıya destek sağlayan ?

  • Döviz kurları enflasyon kadar artmıyorsa ve baskı altında ise, enflasyon rakamları doğru ölçülmüyorsa, soruna doğru yaklaşım gösterilemeyecek ve ihracatçı ise ihracat yapmaktan vazgeçerek mevcut kontratlarını da iptal etme yoluna gidecektir.

Yukarıda bahsettiğimiz üçüncü yol ülkemizde sanayicilerin yüz yüze kaldıkları bir gerçektir kabul etsek de, kabul etmesek de…

USD / TRL bir günlük / gün içi grafiği. Dövizin kat ettiği yol tıpkı Konya Ovası’nda otoyolu gibi dümdüz. Hiç sapma yok.

Dövizin belli bir aylık grafiği. Bırakın enflasyon kadar artış sağlanmasını 24 Ağustos 2023 tarihinde TCMB faiz kararını açıkladı ve kur kayda değmeyecek ölçüde aşağı yönlü hareketlenirken arka kapıdan döviz satışlarıyla dövize müdahale edildi ve kurlar ciddi anlamda geriledi. İhracatçı hangi döviz kurunu esas alarak malını yurt dışına satsın? Mevcut döviz kurunu esas aldığında, yukarıdaki grafikte olduğu gibi sert müdahalelerle dövizin hareketi engellenir, dövizin artış hızı enflasyonun altında kaldığında ihracatçının yurt dışına sattığı maldan muhtemelen zarar edeceği ortadadır.

Yukarıdaki grafiğe bakıldığında kurlara müdahale edilmediğini söyleyebilen bir kişi çıkar mı? Yukarıdaki grafik bırakın ihracat rakamlarının arttırılmasına destek vermeyi, olsa olsa ithalatçıyı destekleyen bir görünüm sergilemektedir.

İhracatçı Kendisine Sağlanan Devlet Desteklerinin Ne Kadar Farkındadır, İhracatçı Ne Kadar Bilinçlidir ?

İşte ben bu konuda tüm imalatçı ve ihracatçılarımızın devletimizin kendilerine sağlanan devlet olanaklarının tamamen farkında olmadığını düşünmekteyim.

İhracat Adına

İhracatçının bilgilendirilmesi, eğitilmesi ve desteklenmesi ülkemizin ihracat rakamlarının arttırılması açısından önemli rol oynasa da, para piyasalarındaki araçların kullanılmasında ihracatçının bileğini bükecek kararların alınmamasına özen gösterilmelidir. Ekonomi tarihinin sayfalarına bakıldığında kurları baskılamak ve durdurmak ihracatçıyı değil, ithalatçıyı destekler. Kurlar artmasın da varsın ihracatınız az olsun mantığı ne denli doğru sonuçlar verir ?

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi