ABD Ticaret Odası, ABD-Türkiye Ticaret ve Yatırım İlişkilerini Güçlendirmek İçin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı Ağırladı

ABD Ticaret Odası, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun (BMGK) 78. oturumu kapsamında kamunun ve özel sektörün BM’nin küresel hedeflerini gerçekleştirmek üzere vazgeçilmez rolünü vurgulamak ve kamu-özel sektör iş birliğini teşvik etmek için rekor sayıda toplantı ve etkinlik düzenliyor. Bu çabanın bir parçası olarak, Chobani CEO’su Hamdi Ulukaya’nın başkanlığındaki ABD Ticaret Odası’na bağlı Amerikan – Türk İş Konseyi, ikili ticaret ve yatırım için stratejik öncelikleri ilerletmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD’li CEO’lar arasında yuvarlak masa toplantısı düzenledi.

Türkiye’nin, sağlam endüstri altyapısıyla zengin bir ticaret geçmişine sahip bir ülke olduğunu ve iki ülkenin yenilikçi düşünceyle ticaret ve yatırımı ilerletebileceğini belirten Amerikan – Türk İş Konseyi Başkanı, Chobani ve TENT’in Kurucusu ve CEO’su Hamdi Ulukaya, “Ayrıca, güvenlik, sürdürülebilirlik ve eşitsizlik de dahil olmak üzere zamanımızın en acil küresel sorunlarını çözmek için de çalışıyoruz. Sektörler arası iş birliği ve hükümet liderleriyle çalışarak bu çabaların önemli bir parçasını oluşturan iş liderleri, sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için onemli bir güç.” dedi.

Toplantıda, finansal hizmetler, turizm, imalat, enerji, tüketici ürünleri, tarım, teknoloji, altyapı ve lojistik sektörlerinde Türkiye’de yeni ve devam eden yatırımlara sahip şirketler yer aldı.

ABD Ticaret Odası’nın Uluslararası Üye İlişkileri Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Orta Doğu ve Türkiye Kıdemli Başkan Yardımcısı Khush Choksy ise “Türkiye’nin ekonomiyi istikrara kavuşturmak, ticareti genişletmek ve iç yatırımları kolaylaştırmak için gerçekleştirdiği reformlar ABD özel sektörü için cesaret verici. Daha güçlü tedarik zincirleri oluşturmak ve pazar erişimini artırmak için daha fazla iş yapılabilir. ABD ve Türk hükümetlerini bu sürekli dönüşümün kritik bir sonraki adımı olarak ticaret görüşmelerini hızlandırmaya davet ediyoruz.” şeklinde konuştu.

New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) toplantıları devam ederken, Amerikan – Türk İş Konseyi, Başkanı Hamdi Ulukaya tarafından yönetilecek ikinci bir yuvarlak masa toplantısıyla Çarşamba günü de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ı ABD iş dünyası yöneticileriyle bir araya getirecek.

ABD Ticaret Odası’nın BMGK’nin 78. oturumundaki rolü hakkında daha fazla bilgi için lütfen buraya tıklayın.

İşe Devamsızlık Tutanakları Hangi Hallerde Geçersiz Sayılabilir ?

İşçinin işverenden izin almaksızın ve haklı bir nedeni olmaksızın 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirtilen süreler kadar işe devam etmemesi hali devamsızlık olarak tanımlanabilir. Devamsızlık kavramının tanımı doktrinde ve Yargıtay kararlarında da yapılmıştır. Buna göre devamsızlık; işçinin kasıtlı ya da kusurlu olmasına bakılmaksızın, işe gelmesinin beklendiği iş günlerinde, haklı bir neden olmaksızın “işe gelmemesi” şeklinde tanımlanmaktadır[1]. İşçinin izin almaksızın ve haklı bir gerekçesi olmaksızın işe devamsızlığının yaptırımı ise, 4857 sayılı Kanun’un 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (g) alt bendinde düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, “işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi” halinde, işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu kurala bağlanmıştır.

4857 sayılı Kanunda işçinin devamsızlık yapması halinde, ispat yükünün kime ait olacağı ile ilgili bir düzenleme bulunmamakla birlikte, doktrinde ve Yargıtay kararlarında haklı feshe dayanan tarafın, dayandığı nedeni ispatla yükümlü olduğu kabul edilmektedir[2].

Yargıtay’a göre, “İşçinin işe devamsızlığı, her durumda işverene haklı fesih imkanı vermez. Devamsızlığın haklı bir nedene dayanması halinde, işverenin derhal ve haklı nedenle fesih imkanı bulunmamaktadır (Y9.HD. 9.5.2008 gün, 2007/16956 E, 2008/11983 K). İşçinin hastalığı, aile fertlerinden birinin ya da yakınlarının ölümü veya hastalığı, işçinin tanıklık ve bilirkişilik yapması gibi haller, işe devamsızlığı haklı kılan nedenlerdir. Mazeretin ispatı noktasında, sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece özel sağlık kuruluşlarından alınan raporlara da değer verilmelidir.

Devamsızlık süresi, ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü ya da bir ayda üç işgünü olmadıkça, işverenin haklı fesih imkanı yoktur. Belirtilen işgünlerinde hiç çalışmamış olunması gerekir. Devamsızlık saatlerinin toplanması suretiyle belli bir gün sayısına ulaşılmasıyla işverenin haklı fesih imkanı doğmaz.

Devamsızlık, işçinin işine devam etmemesi halidir. İşyerine gittiği halde iş görme borcunu ifaya hiç başlamayan bir işçi devamsızlıkta bulunmuş sayılmamalıdır. İşçinin yapmakla yükümlü olduğu ödevleri hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi ayrı bir fesih nedeni olup, bu durumda 4857 sayılı Yasanın 25/II-h maddesi uyarınca değerlendirme yapılmalıdır.

Maddede geçen “bir ay” ifadesi takvim ayını değil ilk devamsızlıktan sonra geçecek olan bir ayı ifade eder. İlk devamsızlığın yapıldığı gün ayın kaçıncı günüyse takip eden ayın aynı günü bir aylık süre sona erer. Son ayda ilk devamsızlığının gerçekleştiği günün bulunmaması halinde son ayın son günü bir aylık süre dolmuş olur. Sonraki devamsızlıklar ise takip eden aylık dönemler içinde değerlendirilir.

İşgünü, işçi bakımından çalışılması gereken gün olarak anlaşılmalıdır. İş sözleşmesinde, genel tatil günlerinde çalışılacağına dair bir kural mevcutsa, bu taktirde söz konusu günlerde çalışılmaması da işverene haklı fesih imkanı tanır.

İşyerinde Cumartesi günü iş günü ise belirtilen günde devamsızlık da diğer koşulların varlığı halinde haklı fesih nedenini oluşturabilir (Y9.HD. 5.10.2009 gün, 2008/43280 E, 2009/25721 K).

İş sözleşmesinin askıya alınması durumunda, işçinin çalışması gereken günde işe başlamaması da devamsızlık olarak değerlendirilmelidir (Y9.HD. 25.4.2008 gün, 2007/15152 E, 2008/10326 K.)”[3].

Ancak uygulamada işveren/işveren vekillerince tutulan tutanakların genellikle tutanak tanıklarının beyanlarıyla tutulması nedeniyle çoğu zaman Yargıtay bu tür tutanaklara değer vermemektedir. Çünkü yüksek mahkeme işe devamsızlığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde kanıtlanmasını aramaktadır[4]. Nitekim devamsızlık durumu fiili bir durum olması nedeniyle işverenin bu durumu kuşkuya yer vermeyecek şekilde belgelemesi gerekir. Yargıtay uygulamasına göre işyerinde uzun yıllar hizmeti bulunan işçinin işe devamsızlığı hayatın olağan akışına aykırı bulunmaktadır[5]. Yargıtay bazı durumlarda işçinin işyerini terk etmesini devamsızlık değil “eylemli fesih” olarak kabul etmektedir[6]. İşe devamsızlık tutanağında yer alan tanık beyanlarının birbiriyle çelişmesi tutanakları değersiz hale getirmekte ve devamsızlık tutanaklarının işten çıkış tarihinden sonra tek taraflı olarak düzenlenmesi de yüksek mahkemece kabul görmemektedir[7]. Ayrıca devamsızlık tutanaklarının devam edilmeyen her gün için ayrı ayrı ve günü gününe tutulmaması ve toplu olarak sonradan tutulması da tutanakları itibarsız kılmaktadır[8].

Sonuç olarak, işçinin işverenden izin almaksızın ve haklı bir nedeni olmaksızın 4857 sayılı Kanunda belirtilen süreler kadar işe devam etmemesi hali devamsızlık olarak tanımlanabilir. Devamsızlığın ispat yükü işverene aittir. İşveren devamsızlık olgusunu tuttuğu tutanaklar, çektiği ihtarnameler, işyeri kayıtları ve tanıklar aracılığı ile kanıtlayabilir. Ancak, Yargıtay uygulamasında işverence tutulan tutanaklar çoğu zaman geçerli kabul edilmemektedir. Nitekim, kıdemli işçinin tazminat haklarını ortadan kaldıracak şekilde işyerini terk etmesi hayatın olağan akışına aykırı bulunarak işçinin devamsızlığı sorgulanmaktadır. Bazen işçinin devamsızlığı eylemli fesih olarak da görülmektedir. Yine işçinin geçerli mazereti araştırılmadan tutulan tutanaklar geçerli kabul edilmediği gibi tutanakta yer alan çelişkili tanık beyanlarının bulunması ve tutanakların işten çıkış tarihinden sonra tek taraflı olarak düzenlenmesi de tutanakları değersiz hale getirmektedir.

Ayrıca devamsızlık tutanaklarının devam edilmeyen her gün için ayrı ayrı ve günü gününe tutulmaması ve toplu olarak sonradan tutulması da tutanakları itibarsız kılmaktadır. Aynı şekilde işveren tarafından mahkemeye sunulacak devamsızlığı gösteren belgelerin diğer delillerle (SGK kayıtları, Müfettiş Raporu) çelişmemesi gerekiyor. Aksi halde, mahkeme birbiriyle çelişen kayıtları hükme esas alamayacaktır.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] OCAK, Saim, İşçinin Ardı Ardına İki İşgünü Devamsızlığı (Yargıtay Kararı Tahlili) MÜHFHAD, C:20,Sayı 1, s.208;AYDEMİR, Murtaza, İş Hukukunda Belgelerin İtibarsızlığı, SİCİL, Yıl 2022, Sayı:47, s.71 vd.

[2] Y9.HD.19.11.2009 T, E.2008/10684, K.2009/32319 Legalbank.

[3] Y9.HD.09.12.2019 T, E.2016/9899, K.2019/21877 Legalbank.

[4] AYDEMİR, İş Hukukunda Belgelerin İtibarsızlığı, SİCİL, Yıl 2022, Sayı:47, s.72.

[5] Y9.HD.15.03.2010 T, E.2008/21933, K.2010/6810 Legalbank.

[6] Y9.HD.03.10.2019 T, E.2016/6151, K.2019/17309 Legalbank.

Çimento Sektörünün 2023’ün İkinci Yarısından Beklentisi Yüksek

TÜRKÇİMENTO üyelerinin toplam çimento üretimi 2023 yılının ilk 6 ayında geçen yılın aynı dönemine göre %7,7 artarak 36,7 milyon tona yükselirken, iç satışları da %14,4’lük artışla 28 milyon tona ulaştı.

Çimento sektörünün çatı birliği TÜRKÇİMENTO, 2023 yılının ilk yarısına ilişkin üretim ve satış rakamlarını açıkladı. Sektörün %94’ünü temsil eden TÜRKÇİMENTO üyelerinin 2023 yılı Ocak-Haziran döneminde toplam üretimi geçen yılın aynı dönemine oranla %7,7’lik artışla 36,7 milyon tona yükseldi. 2023 yılı 6 aylık döneminde iç satışlar da %14,4 artışla 28 milyon tona ulaştı. 2023 yılı Ocak-Haziran döneminde, üretilen çimentonun yaklaşık %21,8’i ihracata konu oldu.

Sektör, 2023 yılına, 2022 yılı Ocak ayının baz etkisiyle, iç piyasada artış ve ihracatta düşüş ile başlamıştı. Mart ayında yaşanan artış, Nisan’da bayramın etkisiyle dursa da Mayıs ayında devam etti. Haziran ayında yine Bayram sebebiyle iç satış büyümesi hız kaybetti. Bölgesel olarak baktığımızda iç satışlarda tüm bölgelerde artış yaşandı.

Türkiye Çimento Sanayicileri Birliği (TÜRKÇİMENTO) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Yücelik2023 yılının ilk yarısına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “İnşaat sektöründe yaşanan küçülmenin de etkisiyle sektörümüz 2022 yılını iç ve dış satışlarda tonaj olarak daralma ile tamamlamıştı. 2023 yılının ilk yarısında üretim ve iç satışta artışlar yaşadık. Ancak işçi ücretleri ve enerji fiyatlarındaki artışlardan sektörümüzün etkilenmemesi mümkün değil. Yılın ikinci yarısında ilk yarıya kıyasla daha farklı ve olumlu bir resmin ortaya çıkmasını bekliyoruz. Yaşadığımız deprem felaketiyle tetiklenen kentsel dönüşüm çalışmaları ve devam etmekte olan alt yapı projeleriyle ülkemizde çimento ihtiyacını artıracağını öngörüyoruz. Bilindiği gibi çimento sektörünün büyümesini en çok etkileyen unsurlar, konut sektörü ve alt yapı yatırımlarıdır. Bu yatırımları karşılayabilecek üretim kapasitesine fazlasıyla sahip bir sektörüz.”

2023 YILININ 8 AYLIK İHRACAT RAKAMLARI 

İhracatçı Birlikleri’nin geçici verilerine göre, 2023 Ocak-Ağustos döneminde çimento sektörünün toplam ihracatı değer bazında geçen yılın aynı dönemine göre %19,3 oranında gerileyerek 870 milyon dolara indi. Toplam ihracat miktarı ise 8 aylık dönemde %31,7 oranında azalarak 13,4 milyon tona geriledi. Klinker ihracatındaki düşüş ise miktar bazında %63,5’i, değer bazında %60,3’ü buldu. Sektörün 8 aylık toplam 13,4 milyon tonluk ihracatının 11 milyon tonu çimento; 2,4 milyon tonu ise klinkerden oluştu.

Emeklinin Ev Ekonomisi – Bölüm 6

Emekliye Umut Haberleri

Geçmiş tarihli bir gazeteden gözüme çarpan bir haberi paylaşmak istiyorum: Gerçi tarihi biraz eskiye dayansa da haberin mantığı bugünkü emekliye dair verilen haberlerin mantığı ile bire bir örtüşmektedir.

Aşağıda emekli için yazılan “güzel” bir haber aktaracağım. Bu haber 27 Kasım 2015 tarihine ait. Anlayacağınız sürekli güzel haberler emekli için. Bu durum dün öyle idi, bugün de öyle. Değişen bir şey yok.

Emekli için söylenen ve aklımda kalan en beylik söz şöyle;

“Emekliyi enflasyonun altında ezdirmeyeceğiz ve emeklinin refah düzeyini daha da arttıracağız. Emeklinin gelirini arttırdık”

Bu sözü ben söylemedim. Duyduklarımı yazdım. Emekli için her söylenen doğru olsaydı bugün emeklilerimiz park ve bahçelerde boş boş umutsuz bir şekilde oturmayıp, dünya turuna çıkar hayatlarının ikinci baharını yaşarlardı. Ama söylenenlerin tamamı gerçek dışı.

Şimdi emekliye sevindirici haber başlığı altındaki gazete haberini sizinle paylaşayım sonrasında yine fikirlerimi paylaşırım.

Güzel Bir Müjde ! Emeklinin Yüzü Gülecek

Haber tarihi: 27 Kasım 2015

Kaynak: https://www.akdenizbulten.com/guzel-bir-mujde-emeklinin-yuzu-gulecek/15597/

Hükümet programı emeklilerin yüzünü güldürdü. Emeklilere intibak ve ev müjdesi programa girdi. Düşük maaşlı ve ev sahibi olmayan emekli kalmayacak.

64’üncü Hükümet, toplumun tüm kesimleri gibi emeklileri de rahatlatacak düzenlemelere imza atacak. Hükümet’in önceki gün açıkladığı program, büyük heyecan yarattı. İntibak ve ev müjdeleri programda yer aldı.

Programın sosyal ayağına göre; düşük maaşlı ve ev sahibi olmayan emekli kalmayacak. Düşük düzeyde maaş alan emeklilerin gelir seviyesi, alınacak tedbirlerle yükseltilecek. Tüm SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yıllık ilave bin 200 lira verilecek. Bir başka deyişle, maaşlara 100 lira zam yapılacak.

Çalışan emekliden kesilen yüzde 10’luk Sosyal Güvenlik Destek Primi kesintisi tamamen kaldırılacak. Emekliler, TOKİ eliyle ev sahibi olacak. 250 liradan başlayan taksit ve 240 aya varan vade imkanıyla, kirada oturan emekliler ev hayaline kavuşacak.

Makas Daralacak

İntibak ve ev müjdelerinin programda yer alması, emeklileri sevindirdi. Düşük maaşların artırılmasıyla, intibak isteyen emekliler muradına erecek. Gelirler artarken, emekliler arasındaki maaş makası daralacak. Düşük ve yüksek emekli maaşları arasındaki fark azalacak.

355 Lira Zam Geldi

Hükümet, düşük maaşlı emekliler için daha önce de pek çok düzenlemeye imza atmıştı. 2000 yılından önce emekli olanlara 355 lirayı bulan intibak artışı yapılırken; geçtiğimiz Temmuz ayında da maaşı bin 100 liranın altında olan SSK ve Bağ-Kur emeklilerine 100 lira ekstra zam verilmişti.

Maaşı bin lira ve altında olanlar 100 lira seyyanen zamdan faydalanırken, bin ile bin 100 lira arasındaki aylıklar da bin 100 liraya tamamlanmıştı. 4 ay önceki ekstra zamdan yararlanan emekliler, önümüzdeki günlerde çıkarılacak yasayla verilecek 100 liralık zammı da alabilecek.

Kaynak: https://www.akdenizbulten.com/guzel-bir-mujde-emeklinin-yuzu-gulecek/15597/

Haber tarihi: 27 Kasım 2015

Yukarıdaki haber için ne söylesem acaba? Hiçbir şey söylememek ve yorumu size bırakmak istiyorum. Haber gerçekten düşündürücü.

“Emekliye ev müjdesi”

Duyan duymayan da emekliler elde ettikleri tekavüt maaşı ile ev alabileceğini sanır.

Geçmişten Bugüne Haberler Emeklinin Yüzünün Güleceğini Gösteriyor

Uzun yıllardır otoriteler tarafından verilen demeçlerde emekliler için okuduğum haberler hep emeklinin yüzünün güleceği yönünde idi.

Bırakın emeklinin yüzünün gülmesini emeklinin gelirleri yaklaşık son 10 yılda, yıldan yıla azaldı. Adeta sistematik bir şekilde emeklinin aldığı tekavüt maaşı çarşı Pazar enflasyonunun altında kalmıştır maalesef.

Otoritelerin söylemleri     : Emeklinin yüzü gülecek ve enflasyona ezdirmeyeceğiz…

Hayatın gerçeği               : Emeklinin yüzü gülmediği gibi her tür enflasyonun altında

fazlasıyla kalmıştır ve tüm emekliler gülmeyi unuttular.

Emeklinin Yüzü Gülmüyor

Piyasada başka akaryakıta yapılan zamlardan sonra, hayal dahi edemeyeceğimiz bir rakama gelen mazot ve benzin fiyatları ile birlikte iğneden ipliğe her şeye zam sağnağı başladı. Önceleri zamlar dönemsel olarak yapılırdı. Ancak bugün zamsız geçen bir gün dahi olmuyor.

Maaşına hayat standartının oldukça altında kalan emeklinin yüzü gülmez ve kara kara düşünmeye başlar emekliler.

Emekli cesaret edip kahvehaneye gidip her gün 4 çay içse, bütçesini zorlayacaktır. Sadece emekliler değil, dar gelirli her kim olursa olsun, dün aldığı bir ürünü bir hafta sonra aynı fiyata alamıyor.

Anlayacağınız emeklinin ev ekonomisi dengi terazi tutabilen biri varsa bir adım öne çıksın, emeklinin aldığı tekavüt maaşı ile bir ay geçim nasıl olurmuş anlatsın. Bakarsın bu dâhinin tavsiyesi ile, emekli refaha erişir ve şimdiye kadar düşünemediği ev ekonomisini böylelikle dengeye oturtmuş olur.

Emekli Fedakar Mahalle Bakkalından Veresiye Alışveriş Yapıyor

Zincir marketlerde mal bir yana para bir yana sistemi işler. Bu da emeklinin bütçesini aşar. Emekli çay parasını bulamazken zincir marketlerden peşin para alış veriş etmesi tamamen hayal.

Mahalle bakkalının haklı serzenişi

Emekli mahalle bakkalının şefkatine ve merhametine muhtaç durumda, yaptığı alış verişleri veresiye defterine yazdırarak ihtiyaçlarının asgari bir kısmını alabilmektedir.

Son Söz

Altı hafta boyunca emeklinin durumunu anlattım. Daha ne desem ki ?

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

 

Türk Plastik Sektörü Avrupa’da 2. Dünya’da 6. Sırada

Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın (PAGEV) Türkiye Plastik Sektör İzleme Raporu’na göre üretimin 2023 yılında 2022 yılına kıyasla miktar bazında %2,5 artacağı, değer bazında ise %11,1 azalacağı ve 10,8 milyon ton ve 39,3 milyar dolar olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Sektör ulaştığı üretim kapasitesiyle Avrupa’da ikinciliğe, dünyada ise altıncılığa yükseldi. 2022 yılında plastik ve plastik mamulleri sektörü 10 Milyar dolarlık ihracatla, toplam kimyevi maddeler sektörü içinde % 30,3 payla birinci ihracatçı sektör konumunu korudu. 10 milyon tona yaklaşan toplam üretimi, 33 milyar dolar civarındaki cirosu, 10 milyar dolara yaklaşan direkt ihracatı ile plastik sektörünün ülke ekonomisine sağladığı katkı giderek artıyor.

“Katma değeri yüksek ürünlere yönelmeliyiz”

Üretim artarken değerin düşmesini değerlendiren Özemek Plastik Türkiye Bölge Satış Müdürü Necati Yağmur, hammaddenin çoğunun ithal olması dolayısıyla maliyetlerin yükseldiğini, ülkemizin daha fazla katma değerli yüksek inovatif ürünlere yatırım yapması gerekliliğini vurguladı. Özemek Plastik olarak 55 ülkeye ihracat yaptıklarını belirten Yağmur, yenilikçi ürünlere yapılan yatırımların Türk plastik sektörü açısından önemine dikkat çekerek “Sektörün gelişimi açısından katma değeri daha yüksek ürünler üretmeliyiz diyerek stor kapak sistemlerine ciddi boyutta yatırım yaptıklarına vurgu yaptı. Stor kapak sistemleri özellikle mutfak, ofis, karavan ve tekne gibi dar alanlarda etkileyici bir çözüm. Ayrıca yatay ve dikey çalışma seçeneği olduğundan tüm dar mekanlarda ekstra kullanım alanı sağlıyor yani bir nevi kullanıldığı her yerde yaşam alanlarını şık bir şekilde genişletiyor. İşte bu tarz örnek girişimlere, yaşamı kolaylaştıran faydalı ürünlere yönelmekte yarar olduğunu düşünüyoruz.” Dedi.

PVC Talebi Artıyor

Tüm sanayilerde yaygın bir şekilde kullanılan PVC ürünlerine talebin son yıllarda daha fazla arttığını söyleyen Yağmur “Kullanım ve uygulama kolaylığı sunan stor kapak sistemleri, PVC kenar bantları, PVC profiller, ahşap kapılar için kasa fitilleri benzeri ürünler, inşaat, sanayi, mobilya, otomotiv, elektrik başta birçok alanda en önemli ihtiyaç. PVC ürünlerinin plastik sektörü içindeki pazar payı yükseliyor, PVC sektörü hızlı bir büyüme kaydetti ve geleceği parlak. E-ticaretin gelişimi ile birlikte stor kapak sistemleri, PVC kenar bandı, profiller, ahşap kapı kasa fitilleri ve aksesuarlarına daha kolay ulaşılmasını sağlamak ve sürekli artan PVC ürün taleplerine daha hızlı cevap vermek için online satış kanalımız a1pvcmarket.com’u 6 yıl önce kurduk. Tesislerimizde ürettiğimiz ürünlerin ARGE çalışmalarını ve gerekli tüm testleri kendi laboratuvarlarımızda tamamlıyoruz. PVC profil sektöründe ilkleri başaran ve ilham kaynağı olan bir marka olarak plastik sektörüne ve Türk ekonomisine katkı sağlamaya devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.

Etkili Pazarlama Stratejileri İçin Ses Neden Önemlidir ?

Ses, pazarlamacıların hedef kitlelerine ulaşmak için kullandıkları çok yönlü bir araçtır. Duyguları harekete geçirmek, marka kimliğini oluşturmak ve müşteri deneyimlerini geliştirmek gibi birçok amaç için kullanılan ses, etkili pazarlama faaliyetlerin oluşturulmasına yardımcı olur. Pazarlamacılar markaları için, jingle’lar, sesli logolar ve özenle seçilmiş arka plan müzikleri aracılığıyla, hedef kitlelerinde yankı uyandıran benzersiz işitsel imzalar yaratır. Sesin sahip olduğu farklı unsurlar, marka kimliğinden ayrılamaz hale gelir, anında tanınır ve markanın sunduğu ürün veya hizmetlerle ilişkilendirilir. Bu etkinin bir sonucu olarak hiç beklenmedik anlarda belirli bir telefondan gelen arama sesinden tüketici, telefonun hangi markaya ait olduğunu anlayabilir. Markanın bir bileşeni olmasının yanında ses, ayrıca hikâye anlatıcılığından tüketici davranışlarını yönlendirmeye kadar birçok uygulamada kendisine yer bulur. Hikaye anlatıcılığında tonlaması, perdesi ve temposu doğru şekilde düzenlenmiş bir ses, anlatıya hayat katar, dinleyicileri büyüler ve onları ilgi çekici bir yolculuk için yönlendirir. Ayrıca sesin yüksek seviyeli sunumu heyecan ve aciliyet, yumuşak ve akıcı melodiler ise sakinlik ve güven duygusu yaratır. Sesin ruh halinde meydana getirdiği değişikliklere ek olarak, hiç farkına varılmasa da tüketici davranışlarını yönlendirmede de güçlü etkilere sahiptir.

Örneğin gündelik akış içerisinde dikkat, göz hizasında yer alan sunumlara daha fazla yoğunlaşırken, eğer ortamda yüksek sesli bir melodi mevcutsa bu alışkanlığını beklenmedik bir şekilde değiştirir. Bu değişikliğin sebebi yüksek sesin yüksek pozisyonlar ile ilişkilendirilmesidir. Bahsedilen durumun bir çıktısı olarak yüksek sesli müziklerin kullanıldığı eğlence mekanlarında bar arkasına yerleştirilen içeceklerin yüksek raflarda bulunması göz hizalarında yer alanlara göre daha fazla dikkat çeker, genel bir kanı olarak en çok dikkat edilen ürün daha fazla tercih edilir. Tempo açısından incelendiğinde ise müziğin davranışlar üzerindeki etkisi oldukça ilginç sonuçlar doğurur.  Örneğin Dr. McElrea önderliğinde gerçekleştirilen bir çalışma, arka planda kullanılan yavaş tempolu müziğin, içeceğin tüketim süresini yaklaşık %40 oranında artırdığını, Dr. Milliman yaptığı çalışmalar yavaş tempolu müziğin yemek yeme süresini yaklaşık %25, boş bir masa için müşterilerin tolere edebileceği bekleme süresini ise yaklaşık %40 oranında artırdığı bulgulamıştır. Hızlı tempolu müzikler ise tüketici üzerinde bambaşka etkiler meydana getirmektedir. Dr. Roballey önderliğinde gerçekleştirilen oldukça ilgi çekici bir araştırma, arka planda yer alan hızlı tempolu müziğin insanların bir yiyeceği yemek için yaptığı ısırık sayısında dakikada yaklaşık %35 artırdığı göstermektedir.

Bahsedilen araştırmaların bir sonucu olarak işletmenin hizmet ettiği hedef kitlesine uygun olarak doğru tempoya karar vermesi müşteri deneyiminin en üst noktaya ulaşması açısından doğru bir yaklaşım olacaktır. Diğer bir ifade ile üst sınıf bir restoranın tercihlerinin yavaş, fastfood yiyecekler sunan bir restoranın ise hızlı tempolu müziklere arka planda yer vermesi, hedef kitlenin toplam deneyimine olumlu katkı yapacaktır.

Sesin tüketicilere ulaşırken oldukça etkili bir araç olmasının yanı sıra bazı olumsuz etkilerinin de var olduğu göz önünde bulundurularak kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. Özellikle sesin tüketici davranışları üzerine olumlu etkilerinin bulgulandığı ilk zamanlarda, birçok web sitesi bu olumlu etkiden yararlanmaya çalışmış, fakat kullanılan sesin web sitesi yüklenirken gecikmelere neden olmasından dolayı oldukça olumsuz tecrübeler edinilmiştir. Günümüzde bir web sitesinin kullanışlı olup olmadığına kullanıcının sadece 50 milisaniyede karar verilebiliyor olması, hiçbir unsurun gözden kaçırılmaması gerektiğini göstermektedir. Bununla birlikte kullanılan her bir ses unsuru zihin için bilişsel bir yük oluşturur. Bahsedilen durumun bir sonucu olarak hızlı alçalıp yükselen ya da içerisinde farklı enstrümanlar bulunduran sesleri zihin anlamlandırmaya çalışırsa, iletilmek istenen mesaj gölgelenmeye başlar. Dolayısıyla kullanılan sesin mesajı gölgelememesi gerekir.

Sonuç olarak, farklılaşmak isteyen markalar için ses, tüketici ile marka arasında kalıcı bir etki bırakan, anlatımı zenginleştiren, markaların hedef kitlelerinin akıllarında ve kalplerinde bir yerinin olmasını sağlayan stratejik bir araçtır fakat dikkatli kullanılması gerekir.

Oğuzhan ÖZYİĞİT

Yaş Meyve Sebze İhracatı 8 Ayda 2 Milyar Doları Aştı

Türkiye’nin yaş meyve sebze ihracatı 2023 yılının sekiz ayında miktar bazında yüzde 12’lik düşüşle 3 milyon 28 bin tondan, 2 milyon 654 bin tona gerilemesine rağmen, aynı dönemde döviz getirisi yüzde 16’lık artışla 1 milyar 764 milyon dolardan 2 milyar 50 milyon dolara çıktı.

Türkiye’nin yaş meyve sebze ihracatı 2023 yılının ocak – ağustos döneminde yüzde 16’lık artışla 1 milyar 764 milyon dolardan 2 milyar 50 milyon dolara çıktı.

Yaş meyve sebze sektörü olarak 8 aylık dönemler baz alındığında tarihin en yüksek ihracat rakamına imza attıklarını dile getiren Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, bu başarıyı Türk ihracatçılarının katma değerli ürün ihraç etme çabalarının getirdiğini kaydetti.

2023 yılının üçte ikilik dilimini başarılı bir şekilde geride bıraktıklarının altını çizen Başkan Uçak, “Hükümetimiz tarafından ilan edilen 2024-26 dönemini kapsayan orta vadeli programda 2026 yılı sonu için ihracat hedefimiz 302,2 milyar dolar olarak belirlendi. Yaş meyve sebze sektörü olarak üreticiler, tüccarlar ve ihracatçılar birlikte hareket ederek, zincirin tüm halkaları üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getirerek 2026 yılında 5 milyar dolar ihracat rakamına ulaşmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

İhracatın Kupa Ası Domates

Yaş meyve sektörünün 2023 yılının 8 aylık dönemindeki ihracatı ürünler bazında irdelendiğinde domates 351 milyon dolarlık tutarla kupa ası oldu. 2022 yılının ocak – ağustos döneminde 262 milyon dolarlık ihracat performansı ortaya koyan domates yüzde 34’lük ihracat artış hızı yakaladı.

2022 yılının ocak – ağustos döneminde 169 milyon dolar ihracat başarısı gönderen mandalina ihracatçıları, 2023 yılının aynı zaman aralığında ihracatlarını yüzde 36’lık artışla 229 milyon dolara taşıdı.

2023 yılında kiraz ihracatında başarılı bir sezon geride kaldı. Türkiye, 2022 yılının 8 aylık döneminde 134 milyon dolarlık kiraz ihracatına imza atarken, kiraz ihracatçıları 2023 yılının ocak – ağustos döneminde yüzde 60’lık ihracat artışıyla 214 milyon dolar dövizi Türkiye’ye kazandırdı.

Biber ihracatı yüzde 47’lik artışla 136 milyon dolardan 200 milyon dolara ilerlerken, şeftali ihracatı yatay bir seyirle 175 milyon dolar oldu. Türkiye limon ihracatından 164 milyon dolar, elma ihracatından 116 milyon dolar döviz gelirini hanesine yazdırdı. Taze kayısı ihracatı 58 milyon dolar olarak kayıtlara geçerken nar ve kabak 53’er milyon dolarlık ihracatla listede ilk 10 ürün arasında kendilerine yer buldular.

Türkiye’nin 2 milyar 50 milyon dolarlık yaş meyve sebze ihracatının 202 milyon dolarlık dilimini Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği üyeleri gerçekleştirdi. Ege Bölgesi’nden yapılan ihracatta domates 51 milyon dolarlık tutarla zirvede yer alırken, kiraz ihracatı 49 milyon dolar oldu. Ege Bölgesi’nden yapılan yaş meyve sebze ihracatında üçüncü basamağın sahibi mandalina olurken, mandalina ihracatından 11,4 milyon dolarlık döviz geliri elde edildi.

Rusya, Almanya ve Romanya En Çok İhracat Yapılan Ülkeler

Yaş meyve sebze sektörünün 2 milyar 50 milyon dolarlık ihracatında Rusya 588 milyon dolarlık payla açık ara en çok ihracat yapılan ülke olurken, Almanya yüzde 42’lik ihracat artışıyla 170 milyon dolardan 241 milyon dolara yükseldi ve zirve ortağı konumunu korudu. Türkiye, Romanya’ya 2022 yılı ocak – ağustos döneminde 136 milyon dolarlık taze meyve sebze ihraç etmişken, 2023 yılının aynı döneminde Romanya’ya taze meyve sebze ihracatımızı yüzde 46 yükselterek 196 milyon dolara taşıdık.

Güzellik Sektöründe Dijitalleşme

Güzellik sektörü her geçen gün birçok yeni girişimci ve yatırımcının ilgisini çekiyor. Pek çok marka, son derece yenilikçi, hızla değişen ve giderek rekabetin arttığı sektörde başarıya ulaşmak için sürekli yeni strateji geliştiriyor.

Günümüzde güzellik hemen hemen tüm insanların odağı ve tüm güzellik ürünlerinin popülaritesi günden güne artıyor. Öyle ki küresel ekonomik krizlere ve makroekonomik belirsizliklere rağmen güzellik ürünlerine olan talep azalmıyor aksine artıyor. Yani güzellik sektörü ekonomik sıkıntılara karşı oldukça dirençli olduğunu kanıtladı. Cilt bakımı, parfüm, makyaj ve saç bakımı ürünleri başta olmak üzere çeşitli ürünlerin yer aldığı güzellik sektöründe 2022 yılında dünya genelinde tüm şirketler yaklaşık 450 milyar dolar gelir elde etmesi bu duruma güzel bir örnek.

Güzellik artık üst düzey gelir seviyesine sahip yatırımcılardan girişimde bulunmak isteyen ünlülere kadar pek çok kişinin haklı sebeplerle atılımda bulunmak istediği cazip bir sektör. Özellikle pandemi sonrası önemli bir toparlanma kaydeden güzellik sektöründe, yıllık tahmini %10 büyüme oranı yatırımcıları sektöre çekiyor. 2030 yılında yeni katılacak şirketlerle dünya üzerinde güzellik sektöründe yer alan tüm şirketlerin yaklaşık 650 milyar dolar gelir elde etmesi bekleniyor. Güzellik sektöründeki bu gelir beklentisi, giyim, yeme ve içme vb. temel tüketim sektörlerindeki gelir beklentisi ile eş değer ve hatta az daha yüksektir.

Değişime açık dinamik bir sektör olan güzellik sektörü, gelecek on yıl içinde genişleyen pazarlama ve dağıtım kanalları ile farklı ürün yelpazesi etrafında kendisini baştan şekillendirecek. Tüketicilerin özellikle de genç nesillerin günden güne güzellik algıları değişiyor. Güzellik sektöründe sürdürülebilirliğin anlamından tutun da, güzellik algısını yönlendirenlerin (influencer, blogger, ünlüler vb.) ve önemli kanaat önderlerinin (uzman doktorlar vb.) kişisel bakımla ilgili görüşlerine kadar güzelliğe dair her şeye ilişkin algılar geliştikçe, sektörde değişim kaçınılmaz olacaktır.

Şirketler, ekonomi değiştikçe büyük karlarını korumaya çalışıyor ve “primizasyon”u yeni favori sözcük haline getiriyor. Güzelliğin “primizasyon” ile karakterize edilmesi yani en sıradan ürünün bile kristallenerek altın kaplamayla tüketiciye sunulması; premium güzellik algısına sahip tüketicilerin iştahını kabartıyor ve her geçen gün premium müşteri sayısında artış yaşanıyor.  Primizasyon ile tüketiciler harcamalarını artırdıkça, 2023 ile 2030 arasında yıllık %10 oranında büyüme beklenen güzellik pazarının tahmin edilenden de fazla oranda büyüyeceği öngörülüyor.

Geçtiğimiz on yılda başarılı bir şekilde sektöre giriş yapan bir dizi güzellik markasının ise ölçeklenmesi ve yeni rakiplerin ortaya çıkmasıyla birlikte, güzellik sektöründe daha da rekabetçi bir ortam oluşması kuvvetle muhtemel. Yoğunlaşan rekabet tüketiciler açısından oldukça avantajlı çünkü var olan markaların birçok yönden değişimine neden olacak.

Güzellik sektöründe gelişen trendler ve dinamikleri belirlemeye yönelik 2023 yılında McKinsey tarafından yapılan araştırmada; Uzak Doğu, Avrupa, İngiltere ve Amerika’daki çeşitli tüketicilerin hemen hemen yarısının yeni markaları denemekten keyif aldığı sonucuna ulaşıldı. Ayrıca, güzellik sektöründe tüketicilerin giderek daha fazla farklı fiyat aralığında alışveriş yaptığı ve online ya da fiziki alışveriş yöntemlerine göre tüketicilerin alışveriş davranışlarının etkilendiği gözlendi.

Güzellik sektöründe 2015 ile 2023 yılları arasında online ticaret hemen hemen 4 kat arttı ve 2023 yılında online ticaretin payı tüm güzellik sektörü ticari faaliyetleri içinde %25’e tekabül ediyor. Güzellik sektöründe online ticaretin büyümesini destekleyen birçok neden var. Bunlardan birkaçı şöyle:

  • Amazon gibi online alışveriş platformlarının sunduğu güzellik fırsatlarının artması,
  • Tüketiciye yönelik üreticilerin dijitalle daha iç içe stratejiler geliştirmesi,
  • Güzellik sektöründeki perakendeciler için dijitalleşmenin giderek öneminin artması,
  • Dünya’nın pek çok ülkesinde canlı yayın dahil olmak üzere sosyal medya satışlarının yaygınlaşması.

Online ticaretin 2023 ile 2030 yılları arasında yılda % 15 ile en hızlı büyüyen satış kanalı olmaya devam edeceği öngörüsü ile tüketicilerin ürünleri fiziki mağazada keşfetme ve deneme konusundaki taleplerinin azalacağı bekleniyor. Tüketicilerin ürün denemeye yönelik bu arzularının farklı dijital yöntemlerle kısmen de olsa giderilebileceği yeni pazarlama stratejilerinin geliştirileceği online kanallar ile çok yakın gelecekte büyük güzellik markalarına ait mağazaların sayıca azalacağı tahmin ediliyor.

Doç. Dr. Duygu HIDIROĞLU

Alım Talebi: Kuru Yemiş

İhraç edilmek üzere, kuru yemiş alımı yapılacaktır. Düşük / orta / yüksek kalitede alımlar yapılacaktır. Farklı kaliteler için farklı fiyat talebi vardır.  Türkiye depo fiyatı olmak üzere ton başı fiyatın belirtilmesi istenmektedir. Ödeme şekli nakittir (peşin) ve ürünler depodan teslim alınacaktır.

Paketleme:
1. Çuval
2. En ucuz paketleme 250-400 gram arası

Kalitelerine göre talep edilen kuru yemiş çeşitleri:

  • Antep fıstığı,
  • Yer fıstığı,
  • Badem,
  • Fındık,
  • Kaju,
  • Ceviz

İlgili olan üretici ya da satıcıların, detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (350 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Çalışan Elemanım Şaşkın mısın ?

Ne oldu ? Çok şaşkın gördüm seni. Ne sanıyordun ? ilk iş gününde davul zurna ile mi karşılayacaklarını bekliyordun ? Sana sürpriz yapıp bir çanta dolusu hediye vermediler mi ? Odan bile biraz karanlık ve loş değil mi ? Verdikleri bilgisayar da eski çıktı sanırım. Dur bakalım dala neler neler göreceksin? Öyle hemen eline cep telefonu, cebine kartvizit koymayacaklar. Biraz beklemen gerekecek. Kartvizitte eleman yazdığını görünce şok geçirme diye söylüyorum bunları. Öyle müdür yazmalarını çook beklersin. Sabah serviste kendine en arkada yer buldun değil mi ? Üzülme zamanla işten çıkanların yeri boşaldıkça önlere doğru gelirsin. Burası benim yerim diye kaldırmadıklarına şükret.

Peki maaşı beğendin mi ? Biliyorum bu işten önce işsizdin, o yüzden ne verirlerse kabul ettin. İşte burada sıkıntı büyük. Her yıl diğer çalışanlarla aynı oranda zam alacağını varsayarsak, beş yıl sonra çoğunun altında kalacak gelir seviyen. Eski kiracı konumuna düşeceksin. Arada seyyanen zam almadıkça veya işveren senin gayretini değerlendirip herkesten daha yüksek oranda zam yapmadıkça hep geriye gideceksin.

Yanına yardımcı eleman da mı istiyorsun ? O iş öyle kolay değil. “Henüz iki kişinin yaptığı işi yapıyorsun. Şöyle üç kişinin yaptığı işe ulaştığında onu değerlendirip yanına yardımcı eleman alırız.” dediler değil mi sana ? Görevin dışında da işler yapıyorsundur ama onları devretmek için de henüz erken. En az beş yıl böyle idare et, sonra bakarlar.

Unutma bazen doğum gününü hatırlamayacaklar, düğününe üç-beş iş arkadaşın gelecek, yöneticilerden veya işveren tarafından kimse gelmeyecek belki. Üzülme sen yoluna devam et. Sen her zaman hakkını vererek çalış. Sakın onların ağzına laf verme. Dürüstlüğünden, çalışkanlığından saygından asla eksiltme. Bir gün elbet değerini anlayacaklardır.

Sakın boş duruyor zannetmesinler. Tamam biliyorum işinde çok iyisin. Herkesin üç saatte yaptığı işi bir saatte yapıyorsun. Onu ya yaparım, bundan da anlarım dedin en baştan. Biraz da sesin çıksın. Bazı işleri hallettiğini çaktırmalısın. Unutma her yaptığın işi bağıra bağıra yapmazsan seni hiç çalışmıyor zannedebilirler.

Yaptığın fazla mesaileri görmezden geliyorlarsa sakın göz yumma buna. Hele de izinli gününde seni rahatsız ediyorlarsa sürekli, mutlaka hatırlatmanı yap günün birinde. Yaptığı her işi not al, izinde falan çalışmak zorunda kalırsan bir yere yaptıklarını yaz.

Bugün ilk azarını işittin değil mi ? Çok kırıcı oldu sanırım ama ne yapalım bu işin doğasında var de geç. Varsa ailen ve çocukların gelsin gözünün önüne. Unutma onlar için çalışıyorsun. Bu işe çok ihtiyacın var. Çok üzerinde durma ama sürekli hale gelirse sen de sesinin tonunu yükseltmeye başlasan iyi olur. Evet bazen hata yapıyorsun ama olsun kim yapmıyor ki ? Önemli olan hatalardan ders çıkarmak olmalı. Hatayı sadece senin üzerine yıkmalarına izin verme. İşverenlerin başarıyı takıma, hataları şahıslara maletmeye çalıştıklarını unutma.

Yemek ve çay saatlerinde çalışmaya çalışma. Hele eve hiç iş götürme. Çünkü kimse fark etmez ve takdirle karşılamaz. İnan çalıştığınla kalırsın.

Prim, ikramiye ve ödül işine hiç girmedim dikkat edersen. Verirlerse öp başına koy, vermezlerse de yapacak bir şey yok. Prim, ikramiye ve ödül veren işyeri zaten çok fazla değildir diye kendini teselli edebilirsin.

Bugün ilk kez toplantıya seni de dahil edip fikirlerini sordular. Ne mutluluk verici, ne motive edici bir şey değil mi ? Zam almış kadar sevinmedin mi? Bu önemli bir gelişmedir, unutma. Bir şeyler yoluna girmeye başlamış demektir.

Yok Pazartesi, yok efendim tükenmişlik sendromu. Bunların senin lügatinde yeri yoktur umarım. Daha doğrusu olamaz, olmamalı.

Terfi mi bekliyordun ? Yok artık. Nereye terfi edeceksin ? Senin üzerinde terfi edecek yer mi var ? Bildiğim kadarıyla soyadında patronla aynı değil. Zaten tek tabanca çalışıyorsun.. Altında çalışan yardımcıların yok ki üste çıkasın. Terfi olayı çok büyük ve kurumsal firmalarda olur. Neyse sık dişini birkaç yıl sonra seni oralarda görüyorum…

Ben terfi yok diyorum bu firmada, sen bir de altıma şirket arabası verseler iyi olur diyorsun. Satış departmanına geç istersen demekten başka diyeceğim yok buna.

Sabırlı olmalısın. İş hayatı biraz zordur, basamakları çıkmak, saygınlık ve dostluklar kazanmak zaman alır. Sen yine de her şeye rağmen her sabah bir umutla işine başla, gördüğünün elini sık, günaydın de. Tebessümü yüzünden eksik etmemeye çalış.

Allah yolunu açık etsin.

Cavit SOY