Sorumlu Kaynak Kullanımı ve Kurumsal Sürdürülebilirlik

Kurumsal sürdürülebilirlik, modern çağda ticari faaliyetlerin önemli bir çıktısı haline gelmiş durumdadır. Şirketlerin çevre ve toplum üzerindeki etkilerini en aza indirmek için faaliyetlerinde sürdürülebilir uygulamaları benimseme sorumluluğu vardır ve bu sorumluluk ürün, hizmet, sektör ve pazar fark etmeksizin her alanda genişlemeye ve derinleşmeye devam etmektedir. Kurumsal sürdürülebilirliğin kritik yönlerinden biri olan sorumlu kaynak kullanımı da tüm kuruluşların sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada önemli görevlerinden biri haline gelmiştir. Sorumlu kaynak kullanımı, bir şirketin faaliyetlerinde kullandığı ürün ve hizmetlerini etik ve sürdürülebilir bir şekilde tedarik etmesini ifade etmektedir.

Sorumlu kaynak kullanımı, çeşitli nedenlerden ötürü kurumsal sürdürülebilir yönetimde bir temel olarak kabul edilmelidir. Tedarik zinciri yönetimindeki bu modern yaklaşım, şirketlerin operasyonlarının çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmesine yardımcı olur. Şirketler tarafından kullanılan hammaddeler genellikle topraktan çıkarılır ve bunların çıkarılması, ormansızlaşma, toprak erozyonu ve su kirliliği dahil olmak üzere çevresel bozulmaya yol açabilir. İşletmeler, bu hammaddelerin etik ve sürdürülebilir bir şekilde tedarik edilmesini sağlayarak çevre üzerindeki etkilerini en aza indirebilir.

Sorumlu kaynak kullanımı, şirketlerin faaliyet gösterdiği toplulukların sosyal ve ekonomik refahını iyileştirmesine de katkıda bulunur. Etik kaynaklı ürün ve hizmetler, üretimde yer alan işçilere adil davranıldığını ve onlara adil ücretler ödendiğini gösterir. Bu da yoksulluğun azaltılmasına ve şirketlerin faaliyet gösterdiği toplulukların yaşam standartlarının iyileştirilmesine yardımcı olur.

Müşteriler ve diğer paydaşlar arasında güven oluşturmak için sorumlu kaynak kullanımı çok önemlidir. Tüketiciler, satın aldıkları ürünlerin sosyal ve çevresel etkileri konusunda giderek daha fazla endişe duymaktadır. Şirketler, sorumlu tedarik taahhüdü göstererek kendilerini rakiplerinden farklılaştırabilir ve pazarda olumlu bir kurumsal itibar inşa edebilir.

Sorumlu kaynak kullanımı uygulamaları, önemli bir zaman ve kaynak yatırımı gerektirir. Fakat elde edilen faydalar, doğrudan veya dolaylı olarak oluşacak maliyetlerden çok daha fazladır. Sorumlu kaynak bulma uygulamalarını benimseyen şirketler, itibarlarını artırabilir, yeni müşteriler çekebilir ve pazar paylarını artırabilir. Sorumlu kaynak kullanımı yaklaşımı, şirketlerin çevresel etkilerini en aza indirmelerini, çalışanlarının refahını iyileştirmelerini ve faaliyet gösterdikleri toplulukların sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmalarını sağlar.

Sorumlu kaynak kullanımı, işletmelerin tedarik zincirleriyle ilişkili riskleri yönetmelerine de yardımcı olur. Tedarik zinciri riskleri arasında tedarikçilerin iflas etmesi, doğal afetler ve düzenleyici değişiklikler gibi sorunları sayabiliriz. Tedarikçileri çeşitlendirmek ve tedarikçi performansını izlemek gibi sorumlu kaynak bulma uygulamaları, işletmelerin bu riskleri azaltmasına ve iş sürekliliğini sağlamasına yardımcı olabilir. Bu da faaliyetlerin devamlılığı ve kurumsal sürdürülebilirlik açısından büyük önem arz etmektedir.

Sorumlu Kaynak Kullanımı Politikaları

İşletmelerin, ürün ve hizmetleri etik ve sürdürülebilir bir şekilde tedarik edilmesini sağlamak için uygulayabilecekleri birçok farklı politika vardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz

  • Tedarikçi Davranış Kuralları: Bu kurallar, tedarikçilerin bir şirketle iş yaparken uyması gereken etik ve sürdürülebilir standartları ana hatlarıyla belirtir. Bu politika, adil iş gücü uygulamaları, çevresel sürdürülebilirlik ve hammaddelerin sorumlu bir şekilde tedarik edilmesi gibi gereklilikleri içerebilir.
  • İzlenebilirlik: İzlenebilirlik, tedarik zinciri boyunca ürünleri ve bileşenlerini takip etme yeteneğini ifade eder. İzlenebilirlik politikaları uygulamak, işletmelerin tedarik zincirlerindeki etik dışı veya sürdürülemez uygulamaları belirlemesine ve ele almasına yardımcı olabilir.
  • Sertifikasyon: Sorumlu kaynak kullanımı uygulamalarına bağlılık gösteren işletmeler için birçok sertifika mevcuttur. Orman Yönetim Konseyi (FSC), Rainforest Alliance, FairTrade, Sorumlu Mücevher Konseyi (RJC), Enerji ve Çevresel Tasarımda Liderlik (LEED) bunlardan bazılarıdır.
  • Etik Tedarik: Etik kaynak bulma politikaları, ürünlerin işçileri sömürmeden veya çevreye zarar vermeden tedarik edilmesini sağlayabilir. Bu politikalar, adil ticaret sertifikaları veya tedarikçilerin yeterli çalışma standartlarına sahip olmasını sağlama gibi önlemleri içerebilir.
  • Çevresel Sürdürülebilirlik: Çevresel sürdürülebilirlik ile ilgili politikalar, tedarikçilerin karbon ayak izlerini azaltmaları veya faaliyetlerinde yenilenebilir enerji kaynakları kullanmaları için birtakım gereklilikler içerebilir.
  • Yerel Kaynak Kullanımı: İşletmeler, yerel tedarikçilerden kaynak sağlamaya öncelik vermek için politikalar uygulayabilir. Bu da ulaşım emisyonlarının azaltılmasına ve yerel ekonominin desteklenmesine yardımcı olabilir.

Dilek AŞAN

Turizm ve Gastronomi Üzerine: Bir Tutam Lezzet

“Lezzet Durağı”

Gözlemlerim her alanda olduğu gibi gastronomi alanında da kuru kalabalığın yanı sıra anahtar figürlere, yani esas oğlanlara ihtiyaç var. Belki baskın olan kuru kalabalıktı düne kadar gelinen noktada Türk Mutfağında hizmet veren Chef’leri ve Aşçılık sanatını mercek altına aldığımızda bu süreç içerisinde Türk Gastronomisinin son yıllarını ikiye ayırtmak mümkün. Bunu sayacak olur isek İki binli yılları öncesi ve İki binli yılları sonrası. Bu yıllarda ki çalışma üslubunu, ahlakını, usta çırak ilişkisini, çalışma tekniklerini, mutfak ekipmanlarını, menü içeriklerini, sunum tabaklarını vb. birçok önemli noktanın değişime uğradığını bunun yanı sırada bazı yerlerde de dejenere olduğunu görmekteyiz.                    Bunu da iki başlık altında toparlayıp isimlendirecek olur isek ‘’post materyal dönem ve materyal dönem olarak tanımlayabiliriz.’’  artık post materyal dönemde olmamız, tıpkı kasabaya fabrika kurulduğunda ilçe sakinlerinin ‘’ işimiz aşımız olacak ‘’ diye dört elle sarıldıktan sonra ‘’ bu materyal dönem’’ karınları tok olduklarında bu fabrika çevreye zarar veriyor, fabrikaya filtre lazım diye aynı kişiler tarafından şikayetler gelmeye başlar, ‘’ bu ise post materyal dönemdir ‘’.iki binli yıllar öncesi (materyal dönem) ve iki binli yıllar sonrası da Türk Gastronomisinde (post materyal ) dönem olarak adlandırmak mümkün.

Bu açıdan bakıldığında, turizm sektöründe son yıllarda gastronomi ile birlikte mesleğimizde prototiplerin dışında, belli bir ekol ve sıradan mutfak yönetimlerinin dışındaki ilk bakışta öne çıkabilecek ayrıntılar ve projelere ihtiyaç vardır. Şef olarak sorumlu olduğumuz mutfakları birer okul olarak düşünüp, düşündüklerimizi gastronominin bize sağladığı incelikleriyle birleştirip, bizden sonraki şeflere kadar indirgediğimiz takdirde, dünya standartlarındaki mutfakları geçeceğimize inanıyorum.

Çünkü gastronomi artık tutunamayanların çırak olarak başladığı bir alan değil, aksine bilimle sanatın kesişip birleştiği istisna alanlardan biri olmuştur. Üstelik teknolojiyi de bu denli arkamıza almışken.

Yani, Paris’teki bir moda okulunun her yıl ortaya koymuş olduğu yeni moda rüzgârı olmalıdırlar bütün şeflerimiz. Bu modayı takip eden şeflerimiz, bu moda dünyasında bilgiyi, yeteneği, sanatı birleştirerek, Türk mutfaklarında yeni bir trendi yakalayacaklarına tüm kalbimle inanıyorum.

Bu post materyal dönem içerisinde her bir Chef bunun mücadelesini vermeli hedeflerini bu doğrultuda oluşturmalı. Bunu yakaladığımızda Mutfağımızda yeni ufuklar yeni trendler yaratabiliriz. Bunu başardığımızda Mutfağımızı ve doğal olarak Ülke Turizmimizin tanıtımını da yapmış oluruz.

“Sevdiğim Sözler “

Köyde yaşayan yaşlı bir ressam vardı. Olağanüstü güzel resimler yapıp iyi fiyata satardı. Bir gün köyden bir fakir gelip dedi ki :

“Yahu senin durumun iyi.

Neden kimseye yardım yapmıyorsun. Bak fırıncı fakirlere ara ara bedava ekmek veriyor. Kasap bazen bedava et veriyor. Sen neden hiç yardım etmiyorsun..?”

Ressam tebessüm etti ama bir şey demedi.

Bu fakir bütün köyde sabah akşam ressamın aleyhinde konuşuyor ve ressamı kötülüyordu.

Bir gün ressam hasta oldu. Kimse de onun yanına gelmedi ve sonunda ressam öldü.

Aradan bir kaç gün geçti. Artık ne fırıncı ekmek verdi fakirlere ne de kasap et verdi. Sordular; “neden fakirlerin hakkını kestiniz…?”

Dediler ki; “her aybaşı o merhum ressam bize para verip fakirlere ekmek ve et vermemizi söylerdi. O ölünce para veren kalmadı.

İşte o yüzden…” İyiliğin şartı beştir: Tez olmalı, gizli olmalı, gözde büyütülmemeli, sürekli olmalı ve yerini bulmalı….

Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere iyilikle kalın…..

“Birisi Barışı Başlatmalı;

Tıpkı Savaşı Başlattığı Gibi…”

 

Ali Rıza DÖLKELEŞ

Limak Cyprus Deluxe

Hotel / Food EDİTÖR

chefard@hotmail.com

 www.chefard.com

 

 

Hep Bir Karar Verme Durumudur Yaşamak

HEP BİR KARAR VERME DURUMUDUR YAŞAMAK
Zafer URFALIOĞLU 

Karar vermek: “Bir konuyu, bir sorunu karara bağlamak, kararlaştırmak.” demek oluyormuş…

Hımm!

Karar verme eyleminin mana karşılığı işte bu kadar kolay yazılıyor iken, gel gör ki uygulamaya geçildiğinde çoğu zaman ne akıl, ne yürek, ne bilek, ne de cüzdan insanoğluna bir rahat yüzü göstermiyor.

Akla yatan, cüzdana uymuyor.

Cüzdana uyan, içine sinmiyor.

Hadi gözü kara bir karar verelim desek hep bir şüphe kalıyor, şüpheleri gidermek istesek vakit yetmiyor.

İnsan üzmeden işler yetişmiyor, işleri yetiştirsek çevremizde insan kalmıyor.

Nasıl olacak bu işler? Derken, sözlükte bakın ne buldum; ETİK

Etik: “İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan araştıran bir felsefe dalıdır.” demekmiş.

Peki Biz Kararlarımızı Nasıl Veriyoruz?

Önce biz bireyler nasıl karar veriyoruz yani bilgiyi nasıl algılayıp nasıl cevaplıyoruz şöyle bir bakalım;

Bay ve Bayan Kuralcılar: Bu karar verme biçimini kullanan bireyler belirsizliğe karşı düşük toleranslı olurlar. Karar verirken iş ile ilgili endişeler yaşamaktadırlar. Bu bireyler sorun çözmekte etkili, mantıklı, pratik ve sistematiktirler. Bu tür insanlar gerçeklere odaklanarak hareket etmekte, kuralcı, otokratik davranmakta ve kısa vadeli düşünmektedirler.

Sayın Analitikler: Bu karar verme biçimini kullanan bireylerin belirsizliğe karşı toleransları yüksektir ve olayları detaylı bir şekilde analiz etmektedirler. Bu bireylerin karar verme aşamaları biraz daha uzun süre almakta ancak yeni ve belirlenemeyen durumlara karşı daha sağlıklı olabilmektedir.

Kıymetli Kavramsalcılar: Bu bireylerin de belirsizliğe karşı toleransları yüksektir. Bu bireyler işten çok örgütteki çalışanlara odaklanmakta, sorunlara daha geniş bir perspektiften bakıp gelecekte olabilecek muhtemel sorunları göz önünde bulundurmaktadırlar. Bu bireyler karar verirken sezgilerine güvenerek yaratıcı fikirlere odaklanır ve risk alma eğilimi gösterirler.

Hemen Davranışsalcılar: Karar verme biçimleri içerisinde en çok insan odaklı olanıdır. Bu karar verme tipini kullanan insanlar diğerleri ile bilgi alışverişinde bulunmakta ve sosyallikten hoşlanmaktadırlar. Bu bireyler, karar aşamasında fikirleri desteklemekte ve onlara ılımlı yaklaşım göstermekte, çatışmalardan kaçınmakta, yazılı iletişimden çok sözel iletişimi tercih etmektedirler.

Bu dört karar verme biçiminden birini veya birkaçını yoğun kullanmak, karar vericinin karara bütüncül bakmasını engelleyebilecektir. Bu nedenle tüm bu karar verme biçemleri yanı sıra ETİK KARAR VERMEYİ de içerisine alan bütüncül bir bakış açısı, kararların etik yönünün de ihmal edilmesini engelleyebilir.

Gelelim Etik Karar Vermeye

İnsanoğlu bazen eylemleri sonunda etik olmayan durumlarla karşı karşıya kalabilmektedir. Çünkü insanlar eylemlerinin sonuçlarını dikkatli bir şekilde düşünmeden hareket etme eğilimi göstermektedir. Bazen kararlar kendiliğinden etik olmakta ve insanlar bu etik kararların farkında bile olmamaktadır. Fakat her etik karar bu şekilde basit olmamaktadır. Bazı kararlar, üzerinde çalışmayı ve zaman harcamayı gerektirmektedir. “Etik Karar” da bunlardan biridir. Bu yüzden etik karar verme süreçlerinin bilinmesi gerekmektedir. Bu süreç şu şekilde işlemektedir;

Hareket etmeden önce düşünmek: 

Etik karar verebilmek için en önemli aşamalardan biri sorunu iyice düşünmektir. Böylece sakin bir analiz yapılması olanaklı olacaktır. Bu aşamada kişi kendine;

  1. Neyi neden yapıyorum?,

  2. Problemi ne durdurur?,

  3. Bu eylemi yapmaktaki niyetim ne?,

  4. Bu eylemi yapmaktaki sebeplerim geçerli mi?,

  5. Bu eylem insanlara zarar verecek mi?,

  6. Ne yaptığımı arkadaşlarıma ve aileme açıklayabilecek miyim? gibi soruları sormalıdır.

Sorunları tanımlamak:

Birey bu aşamada ne gibi bir sorunla karşı karşıya olduğunu tüm açıklığı ile ortaya koymalıdır. Kendine;

  1. Sorunun içeriği nedir? sorusunu kendine sormalı ve cevabını aramalıdır.

Gerçekleri bilmek:

Alternatifleri değerlendirebilmenin en önemli destekleyicisi yeterli ve geçerli bilgilerin elde edilmesidir. Kararların acil verilmesi gündeme gelebilir. Zaman baskısından kaynaklı yeterli ve geçerli bilgilere ulaşılmadan karar vermek zorunda kalınabilir; ama bunların hiçbiri gerçeğin öğrenilmesine engel olmamalıdır.

Seçenekleri geliştirmek:

Bu aşamada neye ulaşılmak istenildiği açık bir şekilde ortaya konulup, bununla ilgili alternatifler geliştirilmelidir. Bu alternatifler geliştirilirken de etik değerler göz önünde bulundurulmalıdır.

Eylemin sonuçlarını göz önüne almak:

Uygulanacak karar ne gibi etkiler yaratacaktır. Kişi kendine;

  1. Uygulama yasal olacak mı?,

  2. Sonuçtan etkilenenlerin tavrı ne olacak? ve

  3. Bütün bunlar kendimi nasıl hissetmeme neden olacaktır? gibi sonuca yönelik sorular sormalıdır.

Seçmek ve karar vermek: 

Bu aşamada birey alternatifler arasından seçimini yapmaktadır. Eğer seçimini yapamamışsa bu seçimi yapabilmek için;

  1. Saygı duyduğu kişilerin fikrini almalı,

  2. Gerçekte veya hayalinde oluşturduğu erdemli kişinin nasıl davranacağını düşünmeli ve

  3. Verilecek karara insanlar nasıl yaklaşırdı? gibi yolları izlemelidir.

Gözden geçirmek ve değerlendirmek: 

Kararlar uygulamaya konulmadan net bir şekilde sonuçlarını kestirmek mümkün değildir. Bu nedenle kararların uygulanması önemlidir. Uygulama aşamasında eğer istenilen sonuçlar elde edilemiyor ve sonuçlardan rahatsızlık duyuluyorsa uygulama durdurulup, karar yeniden gözden geçirilip düzenlenmeli veya var olan diğer alternatif uygulamaya konulmalıdır.

Gördüğüm kadarıyla Etik Karar Verme Süreci sancılı ve zor. Bu süreçten maksimum faydayı sağlamak için karar vericilerin bu süreci bilmesi ve bu süreci dikkatli bir şekilde zihinsel bulanıklığa yol açmayacak şekilde uygulaması gerekmekte.

Herkes tarafından istenen beklenen kararların her zaman doğru karar olarak algılanmaması gerekmekte ve yine herkes tarafından istenen, beklenen kararlar ile doğru kararları birbirinden ayırmak gerekmektedir.

Esasında doğru ve arzulanan kararlar birleştiğinde etik sorunlar minimize edilebilir. Öyle ki bazen istenen kararlar ile doğru kararlar birbiri ile uyumlu olmayabilir. Bu durumda ise karar vericinin duruma bütüncül bakması onun işini kolaylaştırabilir.

Aslında tam da bu noktada yazının sonunda bir yargı veya karar sahibi olurdum; ama bu defa Etik Karar Verme Sürecini uyguladım.

Yani uygulamaya çalıştım.

Aslında çalışmaya da devam ediyorum. Sanırım 3-5 haftaya kadar bir karar verir bir şeyler yazarak yazıyı bağlarım.

Siz şimdilik beni derinlere sevk eden “Yönetimde karar ve etik karar verme sorunsalı.” isimli çalışmayı inceleyin derim. Çünkü bu yazıdan sonra hem bir baba, hem bir eş, hem bir kardeş, hem bir çalışan, hem bir yönetici ve hatta yazdığıma göre de bir yazar olarak kararlarımı nasıl vermem gerektiğini düşünüyor olacağım.

Çalışmanın kaynağını aşağıda paylaştım.

Kolay gelsin. 🙂

Kaynak: KIRAL, E. (2015). Yönetimde karar ve etik karar verme sorunsalı. Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 6(2), 73-89. 

Doğal Afetlerde Kullanılan Teknolojiler Raporu Yayınlandı

Şirketlerin yenilikçi dijital ürünler tasarlamaları için gereken inovasyon kültürünün kurulması, kurum içi girişimcilik ile geliştirilen fikirlerin doğru adımlarla hayata geçmesi ve global olarak ticarileşmesini sağlayan GOOINN, ülkemizde yaşanan ve 11 ilimizde milyonlarca kişiyi derinden etkileyen büyük afet sonrasında doğal afetlerde kullanılan teknolojileri mercek altına aldı.

Türkiye, Küresel Risk Endeksi’nde 45. sırada

İnsani krizlerin ve afetlerin risklerini ölçmek ve sıralayabilmek amacıyla oluşturulan risk yönetimi endeksine göre Türkiye, Küresel Risk Endeksi’nde 191 ülke arasında 45’inci sırada yer alarak 5,0 endeks puanı ile “yüksek risk” grubundaki ülkeler arasında bulunuyor.

Afet yönetiminde gelişmiş ülkelerin modern kriz yönetimi basamaklarını kullandığını belirten GOOINN analistleri raporda; Risk ve Zarar Azaltma, Hazırlık, Müdahale ve İyileştirme gibi dört adımdan oluşan ve tekrar eden kriz yönetimi süreçlerini de derinlemesine inceledi.

Doğal afetlerde kullanılan teknolojilerin can ve mal kaybını önlemedeki öneminin oldukça yüksek olduğunu belirten GOOINN analistleri, bu teknolojilerin kullanımının, afet öncesinde, afet sırasında ve afet sonrasında insanların korunması, güvenliği ve hayatta kalması için kritik bir rol oynadığını belirttiler. İletişim teknolojileri, acil durumlar sırasında insanların birbirleriyle ve yetkililerle bağlantıda kalmasını sağlayarak, kurtarma ekiplerine hızlı ve doğru bilgi sağlamayı kolaylaştırıyor. Ayrıca, yapay zeka, IoT, GPS ve uydu teknolojileri gibi diğer teknolojiler, afet bölgelerinin tespit edilmesi ve izlenmesi gibi kritik görevleri gerçekleştirmede yardımcı oluyor.

2023 Afet Teknolojileri Raporu’na göre bu teknolojilerin en önemlileri şu şekilde sıralanıyor:

İklim Modelleri

İklim modelleri, atmosferik koşulların gelecekteki durumunu tahmin etmek için kullanılıyor. Bu modeller, hava koşullarının yanı sıra deniz seviyeleri ve okyanus akıntıları gibi diğer çevresel faktörleri de dikkate alıyor.

Uyarı Sistemleri

Tsunami, deprem, sel gibi afetlerde uyarı sistemleri kullanılıyor. Bu sistemler, insanları zamanında uyararak can kaybını azaltıyor. Tsunami uyarı sistemleri, deprem uyarı sistemleri, sel uyarı sistemleri gibi farklı çeşitleri mevcut. Ayrıca bu sistemlerde yapay zeka teknolojisi ön plana çıkıyor.

Uydu ve Havadan Görüntüleme

Uydu ve havadan görüntüleme teknolojisi, afet bölgelerindeki hasarın boyutunu ve yaygınlığını belirlemenin yanı sıra, afetten etkilenen bölgelerdeki insanların hareketlerini izlemek için kullanılıyor.

Drone Teknolojisi

Drone’lar, afetten etkilenen bölgelerde hasarın tespit edilmesi ve acil durum malzemelerinin teslim edilmesi için kullanılıyor. Drone’lar, insanların erişemediği bölgelerde çalışabiliyor ve kısa sürede büyük bir alanı tarama imkanı sunuyor.

Mobil Uygulamalar

Afetlerde insanların güvenliğini sağlamak için mobil uygulamalar da etkin kullanılıyor. Bu uygulamalar, acil durum bilgileri, afet sırasında yapılması gerekenler, yerinizi bildirme ve yakınınızdaki afet barınakları gibi bilgileri içeriyor.

Su Arıtma Teknolojileri

Afetlerde su kaynaklarının kirlenmesi sık görülen bir sorundur. Su arıtma teknolojileri, su kaynaklarının kirliliğini azaltmak ve insanların güvenli içme suyu elde etmesini sağlamak için kullanılıyor.

Bu riskleri teknoloji ile azaltmak mümkün mü?

Hepimizin bildiği gibi afetler, doğal sebeplerle meydana gelen ve insanların yaşamlarını, sağlıklarını, varlıklarını ve çevreyi olumsuz etkileyen olaylardır. Deprem, sel, kasırga/tayfun/fırtına, volkanik patlama, çığ ve yangın en riskli doğal afetler olarak gösterilirken, bölgeden bölgeye bu doğal afetler risk anlamında daha çok öne çıkıyor. Bu nedenle her bölgedeki afet risklerinin gerekli teknolojileriyle beraber ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini belirten GOOINN analistleri, önceliklere göre aksiyon planlamaları yapılması gerektiğini vurguluyor.

GOOINN, Afet Teknolojileri Raporu’nda ayrıca, Türkiye özelinde bu alandaki birçok girişim ve STK’yı da incelendi.

Öne Çıkan Girişimler ve STK’lar

Afet önleme ve azaltma konusunda çalışan dünya ve Türkiye’de birçok girişimin listelendiği raporda, Türkiye’den örnekler şöyle;

Kozalak Yangın, orman yangınlarında erken tespit ve uyarı sağlayan, hava kalitesini ölçen, zehirli, yanıcı, ve patlayıcı gaz tespiti yapan IoT tabanlı bir örgü ağ sistemi çözümüdür.

Blueit, binalarda harcanan su tüketimini, gerçek zamanlı olarak takip edip optimize eden bir donanım ve yazılıma bağlı su yönetim sistemi ile hizmet vermektedir.

Afet Müdahale Haritası, afet zamanlarında etkili destek ve kurtarma çalışmaları için yerel yetkililer, STK’lar, şirketler ve gönüllüler gibi çeşitli aktörler arasında iletişim ve koordinasyonu sağlamak, yardım ve eylemde verimliliği artırmak ve tekrarları en aza indirmek için tüm aktörleri gerçek zamanlı olarak takip edebilen Turkish Philanthropy Funds (TPF) ve İhtiyaç Haritası’nın bir araya gelerek oluşturduğu dijital bir platformdur.

Afet Bilgi, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri ile mücadelede önemli bilgilerin doğrulanarak hem afetzedelere hem de yardımcı olmak isteyenlere ulaştırılması için kurulan bir internet sitesidir.

Deprem.io, kar amacı gütmeden 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri sonrası gönüllü yazılımcılar tarafından oluşturulan imece platformudur.

Net Zero, emisyon azaltım projeleri ve stratejileri geliştirerek kurumların sıfır emisyon hedeflerini gerçekleştirmelerinde yol gösteren bir şirkettir. İklim çözümleri ile iklim hareketinin etkisini artırmayı hedefleyen Net Zero, kurumlara karbonsuzlaşma yol haritası sunmaktadır.

Back to Nature Biyoteknoloji sektördeki lider şirketlerin, yeşil teknolojileri kullanarak doğaya zararsız ürünler üretmesini ve yeşil teknolojinin sürdürülebilirliği üzerine teknolojik çözümleri ile hizmet vermektedir.

SPATIUM, otonom araçlar ve yapay zeka alanında endüstriyel çözümler sunmaktadır.

Afet tanımı, kayıt altına alınmış büyük afetler, dünya ve Türkiye’den afet ile ilgili önemli bulgular, afet bilinci, afet teknolojileri ve afet ile ilgili duygu durum analizi gibi konu başlıklarının detaylıca ele alındığı 2023 Afet Teknolojileri Raporu’nun 136 sayfalık tamamını buradan okuyabilirsiniz.

Yaklaşık Maliyetin Hatalı Hesaplanması ?

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle; 05.08.2022 tarihinde ilan edilen ve 05.09.2022 tarihinde gerçekleştirilen ihale konusu işin yaklaşık maliyetinin 154.923.474,93 TL olarak açıklandığı, kendilerine aşırı düşük teklif açıklaması talebinde bulunulmadığı için ihale sürecinde yaşanan gelişmelerden haberdar olunmadığı ve idarenin nihai kararı olan ihale komisyon kararı ile ihale sonucundan haberdar olunduğu, şikayet başvurularının idarece yaklaşık maliyete ilişkin olarak değerlendirilip süre yönünden reddedildiği fakat şikayet başvurularının esasen sınır değerin hatalı belirlenmesi ile iki isteklinin daha aşırı düşük teklif sorgulamasına tabi tutulması gerektiği hususlarına ilişkin olduğu, anılan hususların ihale komisyon kararının öğrenilmesi ile bilinebilecek hususlar olduğu, ihale komisyonu kararından önce sınır değere karşı şikayet başvurusunda bulunulmasının anlamsız olduğu zira hangi isteklilerin teklifinin geçerli olduğu, hangilerinin sınır değerin altında kaldığı ve hangilerinin aşırı düşük teklif açıklaması sunacağının belirsiz olduğu, bu nedenle şikayete konu hususların farkına varılması tarihi olarak ihale tarihinin esas alınmasının mevzuata uygun olmadığı,

İdarece aşırı düşük teklif sınır değerinin belirlenmesinde hesaba katılan yaklaşık maliyet hesabında 1 Temmuz 2022 tarihinden itibaren geçerli olan isçilik bedellerinin kullanılması gerekirken, güncel olmayan işçilik birim fiyatlarının kullanıldığı, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 11.3’üncü maddesinde yer verilen “Yaklaşık maliyet, güncelliğini kaybetmesi halinde, ilk ilan veya davet tarihine kadar güncellenir.” düzenlemesi uyarınca, güncel olmayan yaklaşık maliyetin güncellenerek ihale ilanına çıkılması ve aşırı düşük teklif sınır değerinin buna göre belirlenmesi gerekirken güncel olmayan 154.923.474,93 TL tutarlı yaklaşık maliyete göre sınır değer belirlenmesinin hatalı olduğu, gerçekte teklif fiyatı aşırı düşük olan istekliler aşırı düşük teklif sorgulamasına tabi tutulmadan ihalenin sonuçlandırıldığı, ihale tarihinde geçerli birim fiyat ve rayiçlere göre aşırı düşük teklif açıklaması yapmayan istekliler ihale dışı bırakılırken, güncel olmayan yaklaşık maliyete göre ihalenin sonuçlandırılmasının çelişki oluşturduğu, idarece yaklaşık maliyet hesabında 1 Ocak 2022-30 Haziran 2022 tarihleri arasında geçerli birim fiyat ve rayiçlerin kullanılmasının hatalı olduğu, anılan durumun aşırı düşük teklif sınır değerinin hatalı belirlenmesine neden olduğu ve ihale sonucunu da değiştirdiği, ihale ilan tarihinde geçerli olan cari yıl birim fiyatlarının kullanılmasının gerektiği,1 Temmuz 2022 tarihinden sonra geçerli birim fiyat ve rayiçler ile asgari ücret fiyat artışlarına göre hesaplanan yaklaşık maliyetin “168.048.228,28 TL” olduğu ve güncel yaklaşık maliyet esas alındığında hesaplanacak aşırı düşük teklif sınır değerinin 109.400.971,22 TL olduğu, bu durumda Vestan İnş. Tic. ve San. A.Ş.- Eysan Yapı İnş. Tic. A.Ş. İş Ortaklığı, Dido-Ray Yapı San. Tic. A.Ş., 58yapı İnş. A.Ş., Yesemek İnş. Tic. A.Ş.-Metroyol Nak. Mad. İnş. Tic. San. Ltd. Şti. İş Ortaklığı, Emba Mad. İnş. Nak. Tic. ve San. A.Ş., Rbn İnş. San. ve Tic. A.Ş., Balans Yapı İnş. San. ve Tic. A.Ş., Nvs İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., Beryar İnş. San. ve Tic. A.Ş.- Burakcan İnş. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı ve Limanyol İnş. Mad. Müh. San. ve Tic. A.Ş.nin teklif tutarlarının sınır değerin altında kaldığı, yaklaşık maliyetin güncellenmemesinin sınır değerin hatalı oluşmasına ve sorgulamaya tabi tutulacak istekliler ile sınır değerin üzerinde kalan isteklilerin hatalı belirlenmesine neden olduğu, güncel olmayan yaklaşık maliyet ile gerçekleştirilen ihalenin iptal edilmesi gerektiği, ihale ilanı ve ihale tarihi 1 Temmuz 2022 tarihinden sonra olan itirazen şikayete konu ihalede yaklaşık maliyetin 1 Temmuz 2022 birim fiyatları ve asgari ücret rayiç fiyatlarına göre güncellenerek sınır değerin yeniden hesaplanması ve düzeltilmiş sınır değere göre aşırı düşük teklif sahibi isteklilerin yeniden belirlenmesi gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

13.04.2023 tarihli ve 2023/UY.II-622 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Başvuru sahibinin 18.11.2022 tarihinde Kurum kayıtlarına alınan dilekçesi ile itirazen şikâyet başvurusunda bulunduğu, başvuru konusu ihaleye ilişkin alınan 30.11.2022 tarihli ve 2022/UY.II-1509 sayılı Kamu İhale Kurulu kararı ile “Başvurunun reddine” karar verildiği,

Anılan Kurul kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Adayol İnş. Pet. Nak. San. ve Tic. A.Ş.-Adnan Gökalp tarafından açılan davada, Ankara 17.İdare Mahkemesinin 31.01.2023 tarihli ve E:2022/2540, K:2023/283 sayılı kararı ile “… Dava dosyasının incelenmesinden, davacılar tarafından Devlet Su İşleri 17. Bölge Müdürlüğünce, 05/09/2022 tarihinde açık ihale usulü ile gerçekleştirilen 2022/736733 ihale kayıt numaralı “Van-İpekyolu Ağızkara Göleti ve Sulaması” ihalesine ilişkin olarak 56 adet ihale dokümanının EKAP üzerinden e-imza kullanılarak indirildiği, 05/09/2022 tarihinde yapılan ihaleye 22 isteklinin katıldığı, davacıların teklifinin geçerli teklif olarak belirlendiği ve ihalenin ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibinin uhdesinde bırakılmasına ilişkin 26/10/2022 onay tarihli İhale Komisyonu kararının davacılara 27/10/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacıların 07/11/2022 tarihinde idareye şikâyet başvurusunda bulundukları, şikâyet başvurusunun reddine yönelik işlemin 08/11/2022 tarihinde davacılara bildirilmesi üzerine 18/11/2022 tarihinde Kuruma itirazen şikâyet başvurusunda bulunulduğu ve anılan başvurunun Kurul’un 30/11/2022 tarih ve 2022/UY.II-1509 sayılı kararıyla reddi üzerine Kurul kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Aktarılan mevzuat uyarınca, ihale sürecindeki işlem veya eylemlerin hukuka aykırılığı iddiasıyla şikâyet başvurusunun, bu işlem veya eylemlerin farkına varıldığı veya farkına varılmış olması gereken tarihi izleyen günden itibaren yapılması gerekmekte olup, hukuka aykırı işlem ve eylemlerin farkına varıldığı tarih, ihalenin bütün hüküm ve sonuçlarının yer aldığı kesinleşen ihale kararının ilgililere tebliğ edildiği tarih olarak kabul edilmelidir.

Dava konusu işlemde ise şikâyete konu işlemin farkına varıldığı ya da farkına varılmış olması gereken tarihin ihale tarihi olduğu ve başvuru sürelerinin bu tarih (05/09/2022) esas alınarak hesaplandığı görülmektedir.

Bu durumda, başvuru süresinin ihale tarihi olan 05.09.2022 tarihinden itibaren değil, ihalenin bütün hüküm ve sonuçlarının yer aldığı kesinleşen ihale komisyonu kararının davacıya tebliğ edildiği 27/10/2022 tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda, davacılar tarafından şikâyet başvurusunun süresi içinde yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Bu itibarla, şikâyet başvurusunun reddi üzerine itirazen şikâyet başvurusunun süresinde yapıldığı kabul edilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, süre yönünden reddine ilişkin Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır…” gerekçesiyle “Dava konusu işlemin iptaline” karar verildiği görülmüştür.

Anılan Mahkeme kararının yerine getirilmesini teminen alınan 15.03.2023 tarihli ve 2023/MK-46 sayılı Kamu İhale Kurulu kararı ile

“1- Kamu İhale Kurulunun 30.11.2022 tarihli ve 2022/UY.II-1509 sayılı kararının iptaline,

2- Anılan Mahkeme kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda, başvuru sahibinin iddialarının esasının incelenmesine, karar verilmiştir.

Kamu İhale Kurulunun 15.03.2023 tarihli ve 2023/MK-46 sayılı kararı gereğince yapılan incelemeye aşağıda yer verilmiştir.

4734 sayılı Kamu İhale “Yaklaşık maliyet” başlıklı 9’uncu maddesinde “Mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalesi yapılmadan önce idarece, her türlü fiyat araştırması yapılarak katma değer vergisi hariç olmak üzere yaklaşık maliyet belirlenir ve dayanaklarıyla birlikte bir hesap cetvelinde gösterilir. Yaklaşık maliyete ihale ve ön yeterlik ilânlarında yer verilmez, isteklilere veya ihale süreci ile resmî ilişkisi olmayan diğer kişilere açıklanmaz.” hükmü,

Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Yaklaşık maliyete ilişkin ilkeler” başlıklı 8’inci maddesinde “(1) İdare tarafından, ihale onay belgesi düzenlenmeden önce, bu Yönetmelikte belirlenen esas ve usullere göre miktar tespiti ve fiyat araştırması yapılmak suretiyle ihale konusu işin KDV hariç yaklaşık maliyeti hesaplanır ve dayanakları ile birlikte bir hesap cetvelinde gösterilir.

(5) İhale komisyonu tarafından yaklaşık maliyet teklif fiyatları ile birlikte açıklanır. Bu aşamadan önce yaklaşık maliyet açıklanamaz ve ilan edilemez. Pazarlık usulü ile yapılan ihalede ise yaklaşık maliyet, son yazılı teklifler ile birlikte açıklanır.

(6) Yaklaşık maliyetin idarelerce hesaplanması esastır. Ancak, işin özelliğinden dolayı, idarelerce hazırlanmasının mümkün olmaması sebebiyle teknik şartnamenin danışmanlık hizmeti alınarak hazırlatılması durumunda, yaklaşık maliyet de bu kapsamda hesaplatılabilir.” hükmü,

Anılan Yönetmelik’in “Yaklaşık maliyet hesabına esas fiyat ve rayiçlerin tespiti” başlıklı 10’uncu maddesinde “(1) İdarelerce, ihale konusu işin yaklaşık maliyetine ilişkin fiyat ve rayiçlerin tespitinde;

  1. a) İhaleyi yapan idarenin daha önce gerçekleştirdiği, ihale konusu işe benzer nitelikteki işlerin sözleşmelerinde ortaya çıkan fiyatlar,
  2. b) Kamu kurum ve kuruluşlarınca belirlenerek yayımlanmış birim fiyat ve rayiçler,
  3. c) İlgili meslek odaları, üniversiteler veya benzeri kuruluşlarca belirlenerek yayımlanmış fiyat ve rayiçler,

ç) Yüklenici veya alt yüklenici olarak faaliyet gösteren, konusunda deneyimli kişi ve kuruluşlardan alınacak, ihale konusu işe benzer nitelikteki işlere ilişkin maliyetler,

d) İdarenin piyasa araştırmasına dayalı rayiç ve fiyat tespitleri,

esas alınır.

(2) İdareler, yaklaşık maliyete ilişkin fiyat ve rayiçlerin tespitinde (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentlerinde belirtilen fiyat ve rayiçlerin birini, birkaçını veya tamamını herhangi bir öncelik sırası olmaksızın kullanabilirler.

(3) İşin bütünü, iş grubu, iş kalemi ve malzeme rayici bazında yapılacak piyasa araştırmasına dayalı fiyat tespitlerinde; iş, imalat ve/veya malzemenin yapımcılarından, üreticilerinden, ana bayilerinden, toptancılarından, yetkili satıcılarından ve satıcılarından fiyatlar veya proforma faturalar alınmak ve gerekli karşılaştırmalar yapılmak suretiyle uygun fiyatlar belirlenir. Tereddüt edilen fiyatların gerçek piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığı hususu Ticaret ve/veya Sanayi Odalarından alınacak yazılı rayiçlerle netleştirilir.

(4) Fiyat araştırması için yapılan çalışmalarda fiyat sorulacak kişi ve kuruluşlara yazılan yazıda fiyatı tespit edilecek iş grubu, iş kalemi veya malzemenin ayrıntılı özellikleri ve standardına yer verilir, fiyat istenecek kişi ve kuruluşlara aynı koşulları taşıyan yazılarla başvurulur ve fiyatlar Katma Değer Vergisi hariç istenir. İstenen özellikleri taşımayan fiyat bildirimleri ve proforma faturaları dikkate alınmaz.” hükmü,

Söz konusu Yönetmelik’in “Yaklaşık maliyetin hesaplanması ve güncellenmesi” başlıklı 11’inci maddesinde “(1) İş kalemi ve/veya iş grubu şeklinde tespit edilen imalat miktarlarının, Yönetmeliğin 10 uncu maddesine göre belirlenen ve yüklenici karı ve genel gider ihtiva etmeyen fiyatlarla çarpımı sonucu bulunan tutar KDV hariç olarak hesaplanır ve bulunan bu tutara % 25 oranında yüklenici kar ve genel gider karşılığı eklenmek suretiyle yaklaşık maliyet tespit edilir.

(2) Yaklaşık maliyetin hesaplanmasına ilişkin hesap cetveli ve icmal tablosu hazırlayanlarca imzalanmak suretiyle ihale onay belgesine eklenir.

(3) Yaklaşık maliyet, güncelliğini kaybetmesi halinde, ilk ilan veya davet tarihine kadar güncellenir.” hükmü,

İdari Şartname’nin “İhale konusu işe/alıma ilişkin bilgiler” başlıklı 2’nci maddesinde “2.1. İhale konusu işin/alımın;

a) Adı: Van-İpekyolu Ağzıkara Göleti ve Sulaması

b) Türü: Yapım işleri

c) İlgili Uygulama Yönetmeliği: Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği

ç) Yatırım proje no’su (yapım işlerinde): 2010A01-64 ( – Göletler)

d) Kodu:

e) Miktarı: İşin özel teknik şartnamesinde detayları yer alan bir adet kil çekirdekli kaya dolgu gölet yapısı ve brüt 263 ha alanın sulama yapıları yaptırılacaktır. Ayrıntılı bilgi idari şartnamenin ekinde yer almaktadır.

f) İşin yapılacağı/malın teslim edileceği yer: DSİ 17. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ – VAN” düzenlemesi,

Anılan Şartname’nin “Aşırı düşük teklifler” başlıklı 33’üncü maddesinde “33.1. Teklifi sınır değerin altında kalan isteklilerden Kanunun 38 inci maddesine göre açıklama istenecektir. Bu kapsamda; ihale komisyonu sınır değerin altında kalan teklifleri aşırı düşük teklif olarak tespit eder ve bu teklif sahiplerinden Kurum tarafından belirlenen kriterlere göre teklifte önemli olduğunu tespit ettiği bileşenler ile ilgili ayrıntıları yazılı olarak ister. İhale komisyonu;

a) Yapım yönteminin ekonomik olması,

b) Seçilen teknik çözümler ve teklif sahibinin işin yerine getirilmesinde kullanacağı avantajlı koşullar,

c) Teklif edilen işin özgünlüğü,

gibi hususlarda yapılan yazılı açıklamaları dikkate alarak aşırı düşük teklifleri değerlendirir. Bu değerlendirme sonucunda, açıklamaları yeterli görülmeyen veya yazılı açıklamada bulunmayan isteklilerin teklifi reddedilir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden; idarelerin yaklaşık maliyete ilişkin fiyat ve rayiçlerin tespitinde (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentlerinde belirtilen fiyat ve rayiçlerin birini, birkaçını veya tamamını herhangi bir öncelik sırası olmaksızın kullanabileceği, yaklaşık maliyetin, güncelliğini kaybetmesi halinde, ilk ilan veya davet tarihine kadar güncelleneceği anlaşılmaktadır.

İhalelerde yaklaşık maliyetin hesaplanmasının amaçlarından biri 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “Aşırı düşük teklifler” başlıklı 38’inci maddesinde yer alan hükme göre ihale komisyonunun verilen teklifleri değerlendirdikten sonra, diğer tekliflere veya idarenin tespit ettiği yaklaşık maliyete göre teklif fiyatı aşırı düşük olan isteklileri tespit etmesi ile bu teklifleri reddetmeden önce, belirlediği süre içinde teklif sahiplerinden teklifte önemli olduğunu tespit ettiği bileşenler ile ilgili ayrıntıları yazılı olarak istemesidir.

Başvuruya konu ihalenin Van 17. Bölge Müdürlüğü Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen “Van-İpekyolu Ağzıkara Göleti ve Sulaması İşi” olduğu ve açık ihale usulü ile ihaleye çıkarıldığı, yaklaşık maliyetin toplam 154.923.474,93 TL, sınır değerin ise 106.768.723,11 TL olarak belirlendiği, Limanyol İnş. Mad. Müh. San. ve Tic. A.Ş., Beryar İnş. San. ve Tic. A.Ş.- Burakcan İnş. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı, Nvs İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., Rbn İnş. San. ve Tic. A.Ş., Emba Mad. İnş. Nak. Tic. ve San. A.Ş. ve Yesemek İnş. Tic. A.Ş.-Metroyol Nak. Mad. İnş. Tic. San. Ltd. Şti. İş Ortaklığının teklifinin sınır değerin altında kaldığı belirtilerek aşırı düşük teklif açıklaması istenildiği, anılan istekliler tarafından süresi içinde aşırı düşük teklif açıklaması sunulmaması nedeniyle tekliflerinin reddedildiği, ihalenin 58yapı İnş. A.Ş. üzerinde bırakıldığı ve ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak ise Dido-Ray Yapı San. Tic. A.Ş.nin belirlendiği görülmüştür.

İhaleye ait yaklaşık maliyet hesap cetveli ile ihale onay belgesi tarihinin 20.07.2022, ihale ilan tarihinin 05.08.2022, ihale tarihinin ise 05.09.2022 olduğu görülmüştür.

İdarece gönderilen ihale işlem dosyası üzerinde gerçekleştirilen incelemede, yaklaşık maliyetin öncelikli olarak kamu kurum ve kuruluşlarında ilan edilen fiyatların (Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İller Bankası, DSİ vb.) esas alınması suretiyle belirlendiği, 01.07.2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere güncel rayiç ve birim fiyatların yayımlandığı, fakat idarece yaklaşık maliyet hesaplamasında 01.07.2022 tarihinden önceki güncellenmemiş birim fiyatların kullanıldığı,

Örnek olarak, 43.675.1024 poz numaralı “Taraklı Mozaik Döşeme Kaplaması Yapılması Konulması” iş kalemi için 01.07.2022 tarihinde yayımlanan birim fiyatın 276,11 TL, kar ve genel gider hariç fiyatının ise 220,88 TL olduğu, idare tarafından kullanılan birim fiyatın ise 174,94 TL olduğu,

15.550.1203 poz numaralı “Demir Borudan Kaynakla Korkuluk Yapılması, Yerine Konulması” iş kalemi için 01.07.2022 tarihinde yayımlanan birim fiyatın 34,78 TL, kar ve genel gider hariç fiyatının ise 27,82 TL olduğu, idare tarafından kullanılan birim fiyatın ise 23,94 TL olduğu,

43.503.1008 poz numaralı “Dış Çapı 125 Mm Pe100 Boru Ve Bağlantı Elemanı Başlarının Alın Kaynağı İle Eklenmesi (Pn 6-8 Atü)(Boru ve Bağlantı Elemanı Bedeli Hariç)” iş kalemi için 01.07.2022 tarihinde yayımlanan birim fiyatın 172,60 TL, kar ve genel gider hariç fiyatının ise 138,08 TL olduğu, idare tarafından kullanılan birim fiyatın ise 115,48 TL olduğu,

25.300.1109 poz numaralı “Dikişli Vidalı Çelik Boru 4″ 100 Mm, Dış Cap 114,3/4,50 Manşonsuz Ağırlık 12,50 Kg/M” iş kalemi için 01.07.2022 tarihinde yayımlanan birim fiyatın 394,90 TL, kar ve genel gider hariç fiyatının ise 315,92 TL olduğu, idare tarafından kullanılan birim fiyatın ise 304,70 TL olduğu,

Ayrıca, bazı iş kalemleri/gruplarına yer alan işçilik fiyatlarının ihale tarihinde (05.09.2022) yürürlükte olan saatlik asgari ücretin (6.471,00/30/7,5=28,76 TL) altında olduğu, (örnek olarak, 10.100.1062 “Düz işçi (inşaat işçisi)” iş kalemi ve 10.100.1045 “Duvarcı usta yardımcısı konulması” iş kalemi) görülmüştür.

Yukarıda yer verilen tespitler neticesinde ilan tarihi 05.08.2022 olan incelemeye konu ihalede idare tarafından ihale konusu işi oluşturan bazı iş kalemlerinde güncel olmayan birim fiyat ve rayiçlerin kullanıldığı ve ilgili idare tarafından ilk ilan tarihine kadar yaklaşık maliyetin güncellenmediği anlaşılmıştır.

İdare tarafından, ihale onay belgesi düzenlenmeden önce, ayrıntılı fiyat ve gerektiğinde miktar araştırması yapılmak suretiyle ihale konusu işin KDV hariç olmak üzere yaklaşık maliyetin belirlenmesi ve dayanaklarıyla birlikte bir hesap cetvelinde gösterilmesi gerektiği, buna ilişkin ayrıntılı hususların Yönetmelik’in yukarıda yer verilen ilgili maddelerinde düzenlendiği anlaşılmaktadır.

İdarelerce ihale konusu işin en uygun fiyatla temin edilmesi yaklaşık maliyetin doğru bir şekilde hesaplanmasına bağlı olup yaklaşık maliyetin doğru tespit edilmesi ihale sürecinin aksamadan yürütülmesini sağlamaktadır.

İhalelerde istekliler tarafından teklifleri kapsamında idareye sunmaları gereken yeterlik kriterlerinin belirlenmesinde, ilan sürelerinin değişmesinde, ihalelere yerli istekli katılıp katılmayacağına ilişkin düzenlemeler ve ihale konusu işin yaklaşık maliyetine göre ihaleye teklif sunan isteklilerin teklif bedellerinin aşırı düşük olup olmadığının tespit edilmesinde yaklaşık maliyet önemli bir rol oynamaktadır.

Dolayısıyla yaklaşık maliyetin doğru hesaplanması ihale sürecinin sağlıklı yürütülmesini doğrudan etki etmektedir. Bununla birlikte, yaklaşık maliyetin hatalı veya eksik hesaplandığının tespiti halinde doğrudan ihalenin iptaline karar verilmesinin uygun olmayacağı, yaklaşık maliyette tespit edilen hatanın yaklaşık maliyetin etkilediği unsurlar bakımından değerlendirme yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

Yaklaşık maliyetin güncelliğini yitirmesi durumunda ise idarece yaklaşık maliyet ilk ilan veya davet tarihine kadar güncelleneceği, yapılan tespitler neticesinde ilan tarihi 05.08.2022 olan incelemeye konu ihalede idare tarafından ihale konusu işi oluşturan iş kalemleri için yaklaşık maliyetin hesaplanmasında güncel olmayan birim fiyatların kullanıldığı, ancak ilgili idare tarafından ilk ilan tarihine kadar yaklaşık maliyetin güncellenmediği, İdari Şartname’nin “Sınır değer” başlıklı 33’üncü maddesinde dikkate alındığında bu durumun sonraki ihale işlemlerinin sağlıklı yürütülmesini engelleyebileceği, güncellenerek hesaplanacak yaklaşık maliyetin sınır değer ve aşırı düşük tekliflere etkisi göz önüne alınarak değerlendirilmesi ve bu aşamadan sonraki ihale işlemlerinin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Diğer yandan, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 53’üncü maddesinin (j) fıkrasının 9’uncu alt bendinde “Başvuru sahibinin iddialarının tamamında haklı bulunması halinde, Kurul kararı ile itirazen şikâyet başvuru bedelinin başvuru sahibine iadesine karar verilir. Kurul kararının başvuru sahibine bildirimini izleyen otuz gün içinde başvuru sahibinin Kuruma yazılı talebi üzerine, bu talep tarihini izleyen otuz gün içinde Kurum tarafından itirazen şikâyet başvuru bedelinin iadesi yapılır ve son ödeme tarihine kadar geçen süre için faiz işlemez. Diğer hallerde başvuru bedeli iade edilmez.

Bu fıkranın (1) numaralı bendi uyarınca tahsil edilen bedel hiçbir durumda iade edilmez.” hükmü yer almaktadır.

Başvuru sahibinin iddialarının tamamında haklı bulunduğu tespit edildiğinden, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun yukarıda yer verilen 53’üncü maddesinin (j) fıkrasının 9’uncu alt bendinde, başvuru sahibinin iddialarının tamamında haklı bulunması halinde, Kurul kararı ile itirazen şikâyet başvuru bedelinin başvuru sahibine iadesine karar verileceği, Kurul kararının başvuru sahibine bildirimini izleyen otuz gün içinde başvuru sahibinin Kuruma yazılı talebi üzerine, bu talep tarihini izleyen otuz gün içinde Kurum tarafından itirazen şikâyet başvuru bedelinin iadesinin yapılacağı ve son ödeme tarihine kadar geçen süre için faiz işlemeyeceği, diğer hallerde ise başvuru bedelinin iade edilmeyeceği hüküm altına alınmış olduğundan itirazen şikâyet başvuru bedelinin başvuru sahibine iadesine yönelik Kurul kararının bildirimini izleyen otuz gün içinde başvuru sahibinin Kurul kararı ile birlikte Kuruma yazılı talebi halinde bu talep tarihini izleyen otuz gün içinde 55.316,00 TL’lik itirazen şikâyet başvuru bedelinin iade edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

Mehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E. Üyesi

Gerçek Hayat Kitaptakine Gerçekten Benzemiyor mu ?

Mektepli bilinen herkes kariyerinin bir yerinde mutlaka “Gerçek hayat kitaptakine / okuldakine / akademiye benzemez” deyişini duymuştur. Aslında bir kısmımız sessizce bunu kendimize de itiraf etmişizdir. Gerçekten akademide anlatıldığı kadar deterministik – doğrusal kesin bir dünya maalesef yoktur.

Örneğin ortalama süresi 60 saniye olan bir proses aslında 50-70 saniye aralığında bitebilir ancak optimizasyon veya ERP uygulamalarında bunu tastamam 60 saniye göstermek zorunda kalırız. Gerçek hayatta 50 saniyede biterse operasyon boşa düşer, 70 saniyede biterse arkasında iş yığılır, termin gecikme riski ortaya çıkar.

Örneğin ortalama talep 800 adetse aslında 700 – 900 adet görülmesi son derece olağandır. Yine de Ana Üretim Çizelgesine, ERP – optimizasyon uygulamanıza tastamam 800 adet yazmanız gerekir.

Örneğin insanlar, ilgiler, ilişkiler, teknoloji, … değişmiştir. Sürdürülebilirlik gibi yeni konular ortaya çıkmıştır.

Kendinize bir dakika ayırın ve düşünün lütfen: Kullandığınız telefon, otomobil, evinizdeki televizyon, işyerinizdeki makinalar kaç yaşında? İşinizi yönettiğiniz uygulamaların 1930-1960 yılları arasındaki durağan dönemde geliştirildiğini ancak bugün dünyanın eskiye göre çok daha hızlı değiştiğini fark ettiniz mi?

Gerçek hayatın kitaptakine benzemediği yerdeyiz.

Hayatı değiştiremeyeceğimize göre kitabı değiştirmeye ne dersiniz?

Acaba gerçek hayatın gerçekten kitaptakine benzediği haller var mıdır?

Charles Darwin evrim teorisini geliştirdiğinde sürekli ve yavaş bir değişime ilave olarak zaman içinde buna uyum sağlamanın, birbirine rağmen değil birlikte hareket etmenin önemine işaret etmiştir. Hayatta kalanların en güçlüler veya en akıllılar değil, en iyi uyum gösterenler olduğunu söylemiştir. Bazı noktalara dikkatinizi çekmek isterim:

  • Evrim yavaş ve süreklidir: Şirketler de canlı organizmalar gibi evrime tabidir, geldiğimiz nokta ne kadar iyi olursa olsun geleceğimiz son nokta değildir! Üstelik Tarım Devrimi, Sanayi Devrimleri gibi değişimin evrimden devrime dönüştüğü sıçrama anları da vardır.
  • Doğal seleksiyon: Zaman, başardığımız değişimin (uyumun) ortamdaki değişime ne kadar uygun olduğunu gösterecektir. Yeterince başarılı değilsek şirketimiz doğal seleksiyona uğrayarak rekabette geriye düşecektir.
  • Rağmen değil, sayesinde: Farklı akademik görüşler, iş yapma biçimleri, şirketler, gruplar, kişiler, … birlikte ve iş birliğine dayalı (simbiyotik yaşam) çalışmalıyız. Artık şirketler değil, Tedarik Zincirleri rekabet etmektedir.

Thomas Kuhn akademik dünyanın belirli bir paradigma içinde olduğunu söyler, dolayısıyla “farklı söylemler” tamamen bilimsel olmayan (kısmen tehdit gören, konfor alanından çıkmak istemeyen) şüpheyle karşılanır, eski okulu temsil eden akademisyenler yaşlanarak ayrılırken genç akademisyenler her iki paradigmanın farkında olarak bilimsel gelişime katkı sağlarlar. Kuhn’a göre paradigmayı ancak iki profildeki insanlar değiştirebilir:

  • Gençler: Eski fikirlerle tamamen “kirlenmemiş” olanlar (haşlanmamış kurbağalar😊)
  • Farklı disiplinden gelenler: Yaşlıdırlar ama ilgisiz bir alandan (biyolojiden işletmeye gibi) gelirler, dolayısıyla burada işlerin nasıl yapıldığına dair bir önyargıları yoktur, şüphecilerdir.

Buraya kadar zaman ayak uydurmamız gerektiğini gördük. Mezardayken bile bedenimiz değişmeye devam etmektedir (çürüyor). Şimdi uygun kitabı bulmaya gayret edelim.

John H. Holland biyolojik yaşamın kodlarını incelediği eserinde CAS-Complex Adaptive Systems yapı taşı üzerinde durmuştur. Pazarları, piyasaları, şirketleri, vücudumuzu, yağmur ormanlarını, … CAS olarak düşünebilirsiniz. Bu yapı taşları belirlenen sınırlarda (boundaries) etraftaki sinyalleri (signals) toplayarak ve değerlendirerek kendi bünyelerine uygun bir aksiyona çevirmektedir. Dolayısıyla örneğin yüksek enflasyona A ve B şirketleri farklı reaksiyon verebilmektedir. Zaman içinde doğal seleksiyon nedeniyle işe yarayan aksiyonlar “genetik” olarak öğrenilmekte / aktarılmaktadır.

Bu yaklaşımda uzmanlaşma evrim açısından istenmeyen gelişimdir, dolayısıyla dikey entegrasyon yerine tedarik zinciri kurgusu daha uygundur. Ayrıca farklı lokasyonların farklı gerçeklikleri vardır, küresel ekonomideki glocal yaklaşımı (global düşün lokal hareket et) bunu ifade eder, tedarik zinciri kurgusu uygundur. CAS geri bildirimli sistemdir, gerçek hayattır, akademideki çoğu modellemede sadelik-hesaplanabilirlik vb gerekçelerle ihmal edilen geri bildirim hayatın gerçeğidir. Dolayısıyla akademik doğrusal modellerin yerine simülasyon benzeri geri bildirimi dikkate alan modellerin yayılması sürpriz değildir. Peter M. Senge / 5.Disiplin kitabında öğrenen organizasyonu anlatmıştır.

Simon Dudley kesinlik (certainty) çağının bittiğini söylemektedir. Evrimden, devrime geçilmiştir ve zamanı gelen değişimden kaçınılamaz. Bilmek yetmez, “öğrenmek” gereklidir. İhtiyacımız olan “doğru cevaplar” değil, “doğru sorulardır”. Savaş halindeki topçu subaylarının cansız cisimlerin mekaniği konusundaki paradigmalarını örnek vermiştir. Bir taraftaki Aristo paradigmasında (fırlatılan taş belli bir yüksekliğine geldiğinde “serbest bırakılmış gibi doğrudan ve diklemesine yere düşer) diğer taraftaki Newton paradigmasında (fırlatılan taş bir yörünge izleyerek yere düşer) iken hangisinin daha isabetli top atışı yapacağını ve bunun hayatta kalmaya etkisini sorar.

Ziauddin Sardar – Iwona Abrams kaos teorisini çizgi roman tadında kitaplaştırmıştır. Bu teoride tahmin edilebilirlik sınırlıdır. Kaos; determinist, doğrusal olmayan, dinamik sistemlerdeki kararsız ve aperiyodik davranışın nitelikli araştırması olarak tanımlanır. Musluktan akan suyu düşünelim.

  • Açtığınızda su kütlesi hareket etmesine rağmen “hareketsiz” gibi düzenli görünür.
  • Suyu biraz daha açtığınızda nabız benzeri Periyodik hareketi fark edersiniz.
  • Biraz daha açtığınızda su kütlesindeki hareket düzensizleşir, Aperiyodik herhangi bir değişkenin etkisi altında kalmadan sistemin sürekli tekrarlar yapması durumudur (boşalan lavabodaki su akışı gibi). Kararsız Aperiyodik karmaşıktır, asla kendini tekrarlamaz ve sisteme yapılan her müdahaleden etkilenir, t a h m i n e d i l e m e z!
  • Suyu sonuna kadar açtığınızda her şey birbirine karışır, türbülans

Akademide sıklıkla yok sayılan geri bildirim aslında hayatın gerçeğidir. Pazarda iş yapan şirketler canlı sayılır, dolayısıyla cansız cisimler için oluşturulan Newton (doğrusal) paradigmaya uymazlar, doğrusal olmayan dünyada Kaos teorisi hüküm sürmektedir.

Ne dersiniz? Değiştirelim mi kitabı?

Akademiyle gerçek hayatı birbirine benzetelim mi?

Kısıtlar Teorisinin

  • Üretim çözümü DBR için OTIF100
  • Perakende çözümü Replenishment için FILLRATE100 bakabilirsiniz,
    • simülatörle deneyebilirsiniz,
    • ücretsiz bir ay test edebilirsiniz.
  • Proje Yönetimi çözümü CCPM için çeşitli yazılımlar var, araştırabilirsiniz.

Kazanmanın coşkusu kaybetme korkusunu aştığında dönüşüm başlayacaktır.

Utkan ULUÇAY

Ut kan.Ulucay@gmail.com   /   05325987515  /   scai>tech  /  blog sayfası   /  FILLRATE100 / OTIF100

Teşvikler, Sanayiciler için GES Yatırımlarını Cazip Kılıyor

Enerji krizi ve artan fiyatlar, sanayi sektörünün önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Sanayiciler, hızla artan enerji fiyatlarından kurtulmak amacıyla fabrikalarına çatı üstü ya da arazi tipi güneş enerjisi sistemleri (GES) kurulumu gerçekleştirmeye başladı. GES yatırımlarındaki artışta; sunulan devlet teşvikleri de önemli rol oynuyor. 

Enerji Piyasa­sı Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) yapılan açıklamaya göre 19 Kasım 2022 tarihinden bu yana GES yatırımları başvurusu 139 bin MW’ı aştı. Bu talep bugün ki kurulu gücün 2.5 katına tekabül ediyor.

ÜÇAY Grup Enerji Direktörü İlgin Eray, GES yatırımlarını daha ekonomik ve cazip hale getiren teşvikler hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında küresel piyasalardaki enerji fiyatlarında yaşanan artışlar birçok sektörü olduğu gibi sanayi sektörünü de olumsuz etkiledi. Elektrik maliyetlerinden kurtulmak isteyen sanayiciler, fabrikalarına çatı üstü ya da arazi tipi güneş enerjisi sistemleri (GES) kurulumu gerçekleştirmeye başladı.

GES Yatırımları Başvurusu 139 bin MW’ı Aştı

Enerji Piyasa­sı Düzenleme Kurumu’ndan (EPDK) yapılan açıklamaya göre 19 Kasım 2022 tarihinden bu yana GES yatırımları başvurusu 139 bin MW’ı aştı. Bu talep bugünkü kurulu gücün 2.5 katına tekabül ediyor. Ancak GES yatırımlarındaki artışta sunulan devlet teşvikleri de önemli rol oynuyor.

ÜÇAY Grup Enerji Direktörü İlgin Eray, sanayicilerle, çatı üstü ve arazi tipi güneş enerjisi sistemi (GES) yatırımları için sunulan teşvikler hakkında önemli bilgiler paylaştı:

Teşvikler, GES yatırımlarını Daha Ekonomik Hale Getiriyor 

“240 kWe ve üzeri; çatı üstü veya arazi tipi GES yatırımları için yatırım teşvik belgesi alınması halinde, asgari yatırım tutarına göre devlet tarafından; KDV muafiyeti, kurumlar vergisi indirimi ve sigorta prim desteği sağlanabiliyor. Ayrıca “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması” (YEKDEM) kapsamında, üretilen elektriğin belirli bir kısmı için garantili fiyat ödemesi yapılıyor. GES yatırımcıları, bu sayede ürettikleri elektriği belirli bir fiyattan satabiliyor. Bazı durumlarda, yatırım yapacak firmanın faaliyet alanına göre çatı üstü ve arazi tipi GES yatırımları için belirli oranlarda hibe desteği de sağlanabiliyor. Güneş enerjisi santrali yatırımı yapan bir sanayici, güneş enerjisi santralleri için sunulan vergi indirimlerden de faydalanabiliyor. Sunulan teşvikler, sanayiciler için GES yatırımlarını daha ekonomik ve cazip hale geliyor” dedi.

Amortisman Avantajı

Güneş enerjisi santrallerinin; düşük işletme maliyetleri ve çevresel avantajlar sağladığı için sanayiciler için giderek daha popüler bir yatırım seçeneği haline geldiğini vurgulayan Ilgın ERAY, güneş enerjisi santrallerinin amortisman süresi hakkında da şunları söyledi:

“GES yatırımları, düşük işletme maliyetleri nedeniyle dünya genelinde yenilenebilir enerji kaynakları arasında en çok yatırım yapılan alanların başında geliyor. Güneş enerjisi santralleri, güneş ışığına maruz kaldığı sürece elektrik üretmeye devam ediyor ve işletme maliyetlerini düşürüyor. Güneş enerjisi santrallerinin amortisman süresi ise; yatırım maliyeti, elektrik fiyatları ve diğer faktörlere bağlı olarak değişebiliyor. Genellikle yüksek kapasiteli güneş enerjisi santrallerinin amortisman süresi kurulduğu bölgeye göre değişkenlik gösterebiliyor. Bu süre 3 ila 5 yıl olabiliyor; ancak bazı durumlarda amortisman süresi daha kısa da olabiliyor.

Sonuç olarak, GES’ler; yatırımcılara, doğaya ve ülke ekonomisine önemli katkılar sunuyor. Bu nedenle GES’lerin kullanımının yaygınlaştırılması, hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük önem taşıyor” diyerek sözlerini tamamladı.

İşçiye Ödenen Ücretin Tanık Beyanlarıyla İspatı Mümkün müdür ?

Ücret, işçinin biricik geliri ve emeğinin karşılığıdır. Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır (İşK. m.32/1). İşçi ücretleri işin ifasından sonra ödenir. Ancak taraflar, iş sözleşmelerinde veya toplu iş sözleşmesinde ücretin peşin olarak ödeneceğini kararlaştırabilirler. Ücretin ödenmesi ile işverenin ücret ödeme borcu, borcun ifası yoluyla sona ermiş olur. İşçi ücretleri en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi ile bu süre bir haftaya kadar indirilebilir (İşK. m.32/4). Ücretin bir ayı aşan periyotlarda ödenmesi yönünde iş sözleşmelerine veya toplu iş sözleşmelerine konulan hükümler geçersizdir (ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, 9. Baskı Ankara 2022, s.1026.)

Çünkü bireysel iş sözleşmeleri ile toplu iş sözleşmelerine konulacak hükümler yasalara aykırı olamaz. Nitekim, Türk Borçlar Kanunu’nun 27 nci maddesi uyarınca, “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” Aynı şekilde, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 33 üncü maddesine göre de “Toplu iş sözleşmeleri ve çerçeve sözleşmeler, Anayasaya ve Kanunların emredici hükümlerine aykırı düzenlemeler içeremez”. Dolayısıyla, İş Kanunu’nda işçi ücretlerinin en geç ayda bir ödeneceği düzenlemesi karşısında, iş sözleşmesi ile toplu iş sözleşmesine işçilere ödenecek ücretin bir ayı aşan periyotlarda ödenmesi yönünde düzenleme yapılması söz konusu olamaz.

Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre ncı “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür(m.6). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre de, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” Buna göre, bir vakıayı kimin ileri sürdüğü değil, kimin bundan lehine bir hak çıkardığı önemlidir (KARSLI, Abdurrahim, Medeni Muhakeme Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2014, s 484). Ücretin ödendiğinin ispatı ile ilgili olarak, bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli olup, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir (ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, 9. Baskı Ankara 2022, s.1026.)

Yargıtay uygulamasına göre, “4857 sayılı İş Kanununun 37 nci maddesine göre, işçiye ücretin elden ya da banka kanalıyla ödenmesi durumunda, ücret hesabını gösteren imzalı ve işyerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası” verilmesi zorunludur.

Uygulamada çoğunlukla “ücret bordrosu” adı altında belgeler düzenlenmekte ve periyodik ödemelerde işçinin imzası alınmaktadır. Banka aracılığı ile yapılan ödemelerde banka kayıtları da ödemeyi gösteren belge niteliğindedir.

Ücretin ödendiğinin ispatı işverene aittir. Bu konuda işçinin imzasını taşıyan bir ödeme belgesi yeterli ise de, para borcu olan ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.

Davalı vekili yargılama sırasında son aya ilişkin ücretin Yapı Kredi Bankası aracılığı ile ödendiğini belirterek ödemeye ilişkin kayıtların getirtilmesi konusunda bankaya müzekkere yazılmasını talep etmiştir. Mahkemece talep reddedilerek karar verilmiştir. Ödeme def’i yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğinden buna ilişkin banka kayıtları getirtilmeden hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir” (Y22HD.25.10.2017 T., E. 2015/17892, K. 2017/22850 Legalbank.)

Yargıtay’a göre, “Davacı işçi işyerinde çalıştığını ispat etmiş olup, … süresi karşılığında ücretin ödendiğini ispat yükümlülüğü davalı işverene aittir. Davalı işveren ödemeye dair imzalı bordro veya banka kaydı gibi delil ileri sürmemiştir.

Ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün olmadığından mahkemece ücretle ilgili isteğin kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir” (Y9HD.23.05.2019 T., E. 2016/2347, K. 2019/11953)

Yargıtay’a göre, “Kural olarak, yargılama aşamasında dayanılıp sunulmayan deliller, temyiz veya karar düzeltme aşamasında sunulamazlar; sunulmuş olsalar bile, bu aşamalardaki incelemeler sırasında dikkate alınamazlar. Bu kuralın tek istisnası, dayanılıp sunulan delillin, o davaya konu borcu söndüren bir nitelik taşıması; örneğin, davaya konu borcun ödenmiş olduğunu gösteren makbuz, ibraname gibi bir belge olmasıdır” (YHGK 24.02.2016 T., E. 2014/735, K. 2016/166 Legalbank.)

Sonuç olarak, ücretin ödenmesi ile işverenin ücret ödeme borcu, borcun ifası yoluyla sona ermiş olur. Ücretin ödendiğini ispat yükümlülüğü işverene aittir ve bu konuda yazılı delil ibrazı gerekir. İşverenin ödemeye dair imzalı bordro veya banka kaydı gibi delillerle ödenen ücreti ispat etmesi gerekir. Bu kapsamda ücretin ödendiğinin tanıkla ispatı mümkün değildir.

Lütfi İNCİROĞLU

Tedarik Zinciri Gündemi Nisan 2023 klasörü yayında. İndirebilirsiniz. 

İÇİNDEKİLER

•Dış Ticaret Verileri
•Sektör Bazlı İhracat Rakamları
•Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI)
•Küresel Enflasyon Rakamları
•Emtia Fiyatları
•2023 Yılı Lojistik Performans Göstergesi
•Konteyner Taşımacılığı: Hatlar ve Pazar Dağılımı
•Konteyner Pazar Hacmi ve Endeksler(Drewry – Baltık)
•Havayolu Göstergeleri

Not: Gündem klasörünüzün düzenli bir biçimde e-postanıza gelmesini istiyorsanız

editor@SatinalmaDergisi.com a kısa bir dönüş yapmanız yeterli.
Güzel bir hafta dilerim.
Prof. Dr. Murat ERDAL

– – – – – – –  – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Sürdürülebilirlik Eğitim Programları

Standart eğitim programı Sürdürülebilirlik Tedarik Zinciri Yönetimi
 2 gün ve Genişletilmiş Sürdürülebilirlik Eğitim Programı ise 6 tam gün üzerinden gerçekleştirilmektedir.

Sustainability Supply Chain1. gün- Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi
2. gün- Döngüsel Stratejiler ve KPI’lar
3. gün- Kurumsal Sürdürülebilirlik
4. gün- Etik ve Davranış Kuralları
5. gün- Sürdürülebilirlik Raporlaması
6. gün- Sürdürülebilir Pazarlama

Eğitim Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL
merdal@istanbul.edu.tr

Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitim Kataloğu
Eğitim kataloğunu indirmek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

Şehir dışı eğitimlerde uçak ve otel konaklama organizasyonu eğitim alan firma tarafından karşılanmaktadır.

Eğitim Gün Planı: 9:30 – 12:30, 1 saat öğle arası, 13:30 – 16:30

Şirketiniz için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.

– – – – – – –  – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Hizmeti

Şirketinizin Sürdürülebilirlik Yolculuğu ve Net Zero Hedeflerine Ulaşmasında Rehberlik Ediyoruz.

Yalın bir sürdürülebilirlik raporu, satış, iletişim, pazarlama, halkla ilişkiler, insan kaynakları ve yatırımcı ilişkilerinizde etkin şekilde kullanılabilir. Sürdürülebilirlik raporu, ölçtüğünüz, yönettiğiniz ve güncel verilerle desteklenen odaklanmış sürdürülebilirlik faaliyeti gerçekleştirdiğinizi ifade etmektedir.

Prof. Dr. Murat ERDAL liderliğinde Sürdürülebilirlik Raporlama hizmeti için en doğru teklifi egitim@satinalmadergisi.com üzerinden alabilirsiniz.

Sürdürülebilirlik Raporu

  • AB Direktifleri & Mevzuat
  • Uçtan Uca ESG Kriterleri
  • Strateji ve Eylem Planları
  • Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi
  • Green Sourcing
  • Üretim ve Emisyon Hedefleri
  • Uluslararası Standartlar
  • Çevre Yönetim Standardı ISO 14001
  • Su Ayak İzi Standardı ISO 14046
  • ISO 14064 Sera Gazı Emisyonlarının Belirlenmesi / Karbon Ayak İzi Doğrulaması
  • Sosyal Sorumluluk Standardı ISO 26000 
  • Green Procurement Yeşil Tedarik Standardı ISO 20400
  • Sürdürülebilir Stratejiler

Sürdürülebilirlik raporu kolayca anlaşılabilir olmalı. Tüm paydaşlarınızın
– müşteriler
– potansiyel iş ortakları ve tedarikçiler
– yatırımcılar ve
– yeteneklerin (İK) ilgisini çekmeli ve saygı uyandırmalıdır.

Dövizdeki Kur Makasının Bir Ucu İmalatçı İhracatçının Canını Acıttı

1994 Yılındaki Döviz Krizi

Geçmişe gidip döviz kurlarının seyrine bir bakalım mı ?

1993 Yılı USD / TRL Grafiği
1994 Yılı USD / TRL Grafiği
1995 Yılı USD / TRL Grafiği
1996 Yılı USD / TRL Grafiği
1997 Yılı USD / TRL Grafiği
2001 Yılı USD / TRL Grafiği

Döviz fiyatı sürekli yükseliyordu. Ancak piyasanın gerçeğinde döviz yükseliyorsa, enflasyon da vardı, faizler de piyasa gereği artıyordu. Yukarıdaki USD / TRL grafiklerine tek başına bakmak yerine, aynı döneme denk gelen faiz oranlarının da ne olduğuna bakmak gerekirdi aslında.

Dövizin Ateşini Söndürmek İçin Faiz

Yukarıdaki listeye baktığımızda, dövizin ateşini yükseldiği dönemlerde, dövizin ateşini söndürmek için faiz silahı çekilmiş veya döviz piyasasına dövizle müdahale edilmiştir.

Şimdi sizlere 2001 yılının ilk çeyreğinde, ateşi çok yükselen dövizin ateşini söndürmek için % 5.000 ila % 10.000 arası gecelik (overnight interest) faiz verildiğini söylesem haliyle o zaman “Nas” yok muydu sözü aklınıza gelmekle kalmayacak “hoop be kardeşim, attın ki tam desteksiz attın” diyeceksiniz. % 5.000 faiz olur mu?

Bal gibi olur.

İşte link burada:  https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/79bd8ff2-6cec-4b95-8e0d-c33466239e68/TRLtum.html?MOD=AJPERES

İnanmayan baksın lütfen.

O Dönemde Neden Faiz Arttırıldı ?

Dövizin ateşini söndürmek üzere ya piyasaya döviz sürülecekti ve müdahale yapılacaktı, ya da  faizler arttırılacaktı. 1994 – 2001 yılı arasında ise hem faiz hem de dövizle müdahale edilmişti. Döviz adeta şahlanmıştı ve şahlanmış faizlerle müdahale edildi dövize.

Faizin Artması Şart Mıydı ?

Başka seçenek yoktu ki faizi arttırmaktan başka.

Bugün Geldiğimiz Durum ve İhracatçılar

Döviz piyasası çok garip bir hal aldı. 1994 – 2000’li yıllarda görmediğim şeyler oluyor.

  • Hem TCMB gösterge faizi düşük ve ne işe yaradığı belirsiz.
  • Piyasa faizi alabildiğine yüksek
  • Bankalar ve firmalar dövizden uzaklaştırılıyor.
  • Döviz alıma yüksek maliyet getirildi
  • İhracatçının zorunlu döviz devri % 40
  • Döviz kurları arasındaki oldukça yüksek kur farkı makası üretici ihracatçı firmanın canını acıtır oldu. İhracatçı TCMB’na devrettiği % 40 oranındaki ihracat dövizlerinden elde ettiği TRL tutarı ile tekrar döviz almak istediğinde maalesef ciddi kur farkı zararı ile karşılaşıyor.
  • Üretici ihracatçıların azımsanmayacak kısmı alım satım sözleşmelerini iptal etme yolunu tercih ediyorlar
  • TCMB’nin büyük sıklıkla dövize müdahale anlamında genelge ve kararları piyasaları tedirgin ediyor
  • Bankalar ve firmaların dövizden uzaklaştırılması ve “Liralaşma” stratejileri ilerleyen zamanda bankaların döviz pozisyonlarını olumsuz etkileyebilir.
  • Döviz pozisyonu tutan bankalar, piyasanın döviz şoklarına karşı mukavemet edemez duruma gelebilirler.
  • Bugün dövizi emir komuta zinciri gereği almayan veya almak istemeyen bankalar, önümüzdeki günlerde bir dolarlık döviz için ne fedakarlıklar yapacaklar.

Kur Makası ve İhracatçılar

Bugünlerde bankaların ilan ettikleri alış kurları oldukça düşük, satış kurları ise abartılı yüksek durumdadır. Döviz kurları arasındaki oldukça yüksek kur farkı makası üretici ihracatçı firmanın canını acıtır oldu. İhracatçı TCMB’na devrettiği % 40 oranındaki ihracat dövizlerinden elde ettiği TRL tutarı ile tekrar döviz almak istediğinde maalesef ciddi kur farkı zararı ile karşılaşıyor. İmalatçı ihracatçılar DİİB kapsamında aynı zamanda ithalat da yaptıklarından hem ihracatçı, hem de ithalatçı konumundadırlar. Durum böyle olunca ihracatçının alış / satış kur farkından dolayı çoğu kez başa baş fiyatı dahi tutturamaz duruma gelmektedirler.

Döviz kurlarındaki alış satış makası, söylemekten üzüntü duysam da TRL.1.25 ila 1.35 arasına kadar çıktı.

USD.2.000.000.- lık ihracat yapan bir firma, bu paranın % 40’lık kısmını TCMB’na devrettiğinde, bakiyesini 180 günlük süre içinde TRL’na çevirdiğinde eline geçen para ile tekrar döviz satın alıp ithalatta kullanması halinde;

USD.2.000.000.- X % 40 = USD.800.000.- TCMB zorunlu devir.

Kur farkı zararı: TRL.1.25 X USD.2.000.000.- = TRL.2.500.000.- (zarar)

Peki firmamız TRL.2.500.000.-  zarar ettiği kadar para kazanıyor muydu?

Yanıt göreceli de olsa “hayır”

Ve kur makasının bir ucu imalatçı ihracatçının canını acıtıyor. Çünkü imalatçı ihracatçı hem döviz getiriyor, hem de döviz satın alıyor.

Son Bir Sözüm Daha Var

“2022 yılında, fiyatı en fazla artan ürün markette ve üreticide kuru soğan oldu. Geçen yıla göre bu yıl markette, fiyat artışı en fazla yüzde 314,6 ile kuru soğanda görüldü.

Çarşı pazarda kuru soğanın kilosu TRL.30.-‘a çıktığını söyleyenler ve yazanlar oldu. Gerçekten büyük dezenformasyon…

Sarıyer Pazarında bu hafta ben kuru soğanın kilosunu TRL.35.- olduğunu kendi gözlerimle gördüm. Soğanı 35 Liraya görünce keşke kilosu 30 lira iken soğanı geçen hafta alsaydım dedim ama..

Yine geçen hafta kilosu 15 Lira olan sarı havucun kilosu bu hafta Sarıyer Pazarında kilosu 25 Liraydı.

Üstüne üstlük enflasyon düşüşe geçti diyecek otoriteler. Ben kendi gözlerimle gördüğüme inanırım. Enflasyon sıfır oldu deseler de inanmam. Bir kg kuru soğana, bir kg havuça ne kadar ödediğimi ben biliyorum. Diğer ürünleri saymıyorum.

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC International Chamber of Commerce

Turkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi