Genel olarak iş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24’üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin önelli fesih bildiriminin normatif düzenlemesi ise aynı Kanun’un 17’nci maddesinde düzenlenmiştir. Bunun dışında 4857 sayılı Kanunda işçinin istifasını düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır.
Konuyla ilgili Yüksek Mahkemenin verdiği karara göre, “İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Bununla birlikte istifaya rağmen tarafların belirli bir süre daha çalışma yönünde iradelerinin birleşmesi halinde, kararlaştırılan sürenin sonunda iş sözleşmesinin ikale yoluyla sona erdiği kabul edilmelidir.
Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir. Uygulamada en çok karşılaşılan şekliyle, işçinin ihbar ve kıdem tazminatı haklarının ödenmesi şartıyla ayrılma talebi istifa olarak değil, ikale (bozma sözleşmesi) yapma yönünde bir icap olarak değerlendirilmelidir.
Uygulamada işçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhal ödeneceği sözünü vermek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması halinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu halde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
İşverenin baskı uygulaması sonucu düzenlenen istifa dilekçesine değer verilemez. Dairemizce bu gibi hallerde feshin işverence gerçekleştirildiği, bununla birlikte işveren feshinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD. 3.7.2007 gün 2007/14407 E, 2007/21552 K.).
İstifa iradesinin bulunmadığına yönelik olarak irade fesadı iddiası tanık dahil her türlü delil ile ispatlanabilir.
Somut uyuşmazlıkta davacı işçilik alacaklarını alabilmek amacıyla istifa dilekçesi verdiğini ileri sürmüş, davalı işveren ise davacının istifa ettiğini savunmuştur. Mahkemece davacının istifa iradesinin fesada uğratıldığının ispatlanamadığı gerekçesi ile dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine hükmedilmiş ise de bozma sonrası dinlenen davacı tanığı S.A.’nın “Tarafıma gösterilen istifa dilekçesi ile ilgili bilgim vardır. Kendisine iki üç gün içerisinde tazminatların ödeneceği söylenerek bu belge imzalatılmıştır.” şeklindeki beyanları, gerekçesiz istifa beyanı, davalı tanık söylemleri ve dosya kapsamına göre, davacının 26/05/2014 tarihli istifa dilekçesinin irade fesadı ile malul olduğu ve davacının gerçek istifa iradesinin bulunmadığının anlaşılmasına göre dava konusu kıdem ve ihbar tazminatının kabulü gerekirken reddi hatalıdır”[1].
Yargıtay konuyla ilgili başka bir kararında da isabetli olarak, “ işçinin iradesinin fesada uğrayıp uğramadığının kanıtlanması çok kolay değildir. Yargıtay, bu güçlüğün bilincinde olarak, işçinin gerçek iradesini araştırırken, işçi lehine yorum ilkesinden isabetli şekilde yararlanmaktadır. Yüksek Mahkeme, işçinin istifa dilekçesi incelendiğinde kullandığı sözcüklerden, işverenin çelişkili ifade ve davranışlarından veya tanık ifadelerinden, istifa dilekçesinin başkası tarafından yazılmış ya da dikte ettirilmiş olduğu anlaşılıyorsa, istifanın işçinin gerçek iradesini yansıtmadığını kabul etmektedir”[2].
Sonuç olarak, işçinin iradesinin işveren tarafından fesada uğramasına ilişkin uygulamada sıkça rastlanılan örneklerden biri de, işverenin bazı taahhütlerde bulunarak, işçiden istifa dilekçesi almasıdır. Örneğin hak ettiği tazminatlarının derhal ödeneceğini söylemesi veya benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması işçinin iradesinin fesada uğratılması anlamına gelir. Yargıtay, yerleşik içtihadıyla uyumlu ve isabetli olarak, bu gibi durumlarda, işçinin iradesinin fesada uğradığını, gerçek bir istifa iradesinden söz etmenin olanaklı olmadığını, bu halde yapılan feshin işverence gerçekleştirildiğinin kabul edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Lütfi İNCİROĞLU
[1] Y.9.HD., 01.10.2020 T., 2020/3079 E., 2020/10129 K.; Y.22.HD.,12.3.2019 T., E. 2016/6262,
K. 2019/5766, Legalbank.
[2] Y.9.HD., 30.9.2020 T, E., 2016/25451, 2020/10097 K., Legalbank.







Enerji yönetimi ve otomasyonun dijital dönüşümüne liderlik eden Schneider Electric, AVEVA’nın mühendislik ve endüstriyel yazılımlar alanında küresel çapta öncü çözümlerini tanıtmak üzere özel bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Enerji, veri ve yazılımın gücünü birleştirerek müşterilerine mükemmel çözümler sunma hedefiyle yol alan Schneider Electric ve AVEVA, Türkiye’de 300’e yakın farklı sektörden üst düzey yöneticiler ve uzmanların katıldığı etkinlikte, uçtan uca yazılım çözümlerine dair bir deneyim ve paylaşım alanı sundu.
Kamu İhale Kurumu tarafından yayımlanan 2022 yılı ilk altı aylık verilere ilişkin raporlar incelendiğinde, yılın ilk altı ayında 45.645 ihalenin yapıldığı görülmektedir. Bu ihalelerin elektronik ortamda yapılması koşulu getirilmiş ve ortam olarak Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) aracılığıyla bu işlemler gerçekleştirilmiştir.
Gün+Partners Avukatlık Bürosu temsilcileriyle gerçekleşen webinarda değinilen başlıklar şöyle:
Kadınların iş hayatında daha aktif yer almaları adına önemli iş birliklerine imza atan Mobil Oil Türk A.Ş., Türkiye’deki kadınların sahip olduğu işletmeleri desteklemek, tedarik zincirinde güçlenmelerine yardımcı olmak adına örnek bir organizasyonu daha geride bıraktı. Dünyanın birçok ülkesindeki kadın iş sahiplerine, lokal ya da global kurumların tedarik zincirine dahil olmaları için fırsatlar sunmayı amaçlayan WEConnect International’ın düzenlediği, Mobil Oil Türk A.Ş.’nin de sponsorlarından biri olduğu bu yıl altıncısı düzenlenen “Satın Almacıyla Tanışma Toplantısı” Hotel Sheraton İstanbul’da gerçekleştirildi.
Toplantıda konuşan Exxon Mobil Avrupa, Afrika ve Orta Doğu Stratejik Otomotiv Müşteriler Müdürü Eda Demir, WEConnect’in 150’den fazla ülkede faaliyette bulunduğunu söyledi. WEConnect’in portföyünde 15 bin kadın olduğunu ifade eden Eda Demir, “Küçük ve çeşitli tedarikçiler ile çalışmak şirketlere çok büyük bir esneklik kazandırıyor” dedi. Bu tedarikçilerin şirketlerde fiyat rekabetini artırdığını vurgulayan Eda Demir, “Büyük tedarikçilerin kendi içlerinde bir hegemonyaları olabiliyor, rekabet bunu kırabiliyor. İkincisi de yaratıcılık getiriyor. WEConnect International, iş yaşamında azınlık olan kadınlarımızı destekleyerek çeşitliliği artırmak istedi ve gönüllülük esasına dayanan bir network oluşturdu. Bu şekilde 2011’de Amerika’da gönüllülük esası ile başlayan bu hareket zamanla büyüdü ve yerel iş sahibi olan kadınları destekleyen 3 milyar dolarlık global bir kurum haline geldi” diye konuştu. Mobil ile WEConnect’in ilk kez 2011 yılında buluştuğunu belirten Eda Demir, şöyle devam etti: “Exxon Mobil, WEConnect ile 12 ülkede iş birliğini sürdürüyor. Türkiye’deki başkanlığını da ben yürütüyorum. Türkiye’deki şirketimiz Mobil Oil Türk A.Ş.’ye yeni kadın tedarikçiler kazandırmaya çalışıyoruz. Kadınlarımız kısıtlı imkanlarla gerçekten ilham verici hikayeler yaratabiliyorlar. Türkiye’de ve dünyada kadının ekonomideki yerini artırmak için verdiğimiz desteği sürdüreceğiz.”


KRYD tarafından her yıl düzenlenerek Türkiye’nin risk yönetimi alanında önemli platformlardan biri haline gelen ‘2023 Global Riskler Zirvesi’, Sabancı Kuleleri Hacı Ömer Sabancı Konferans Salonu’nda misafirlerine ev sahipliği yapacak.
Küresel dünyanın teknolojik üstelinin etkisiyle ortaya çıkan dijitalleşme; ülkeleri, yapıları, örgütleri ve insanları daha da fazla değişime/dönüşüme zorlamakta ve geleneksel iş modellerinin yerine yeni iş modelleri arama, bulma ve pratiğe yöneltmeyi sağlamaktadır. İşletmelerin dijital dönüşümünün tamamlanması ve veri analitik yeteneğinin oluşması için (Pettey, 2019); verilerin toplanması ve analiz edilmesi ve iş/işletmecilik faaliyetleriyle ilgili faydaya dönüştürülmesi noktasında “iş analitiği” veya “analitik” önemli bir rekabet avantajı sağlayıcısı olarak görülmektedir (Davenport ve Harris, 2007: 46-47). İş analitiğinin bir alt boyutu olarak ve/veya insan odaklı bağlamı olarak düşünülebilecek olan “İnsan Kaynakları Analitiği veya İK Analitiği” 2000’li yılların başından itibaren iş/işletmecilik dünyasında aktüel bir unsur haline gelmiştir.
Bu cümleyi pandemi dönemlerinde evinden eğitim alan bir çocuğun ağzından duyduk ve çok güldük. Oldukça popüler olup, sanki ilk defa kurulan bir cümle gibi tüm Türkiye’de eğlence konusu oldu.