Kurumsallığın Üç Silahşörü: İK, TKY ve EFQM

  1. Amaç:

Bu makaleyle, Toplam Kalite Yönetimi ve Stratejik İnsan Yönetimini benimsemiş işletmelerin, kurumsallaşma süreçlerini bir mükemmellik modeli olan EFQM Modeli[1] ile nasıl sürdürülebilir kılacakları açıklanmıştır.

  1. Giriş:

Örgütlerin iş görme biçimleri, teknolojileri, makine ve metodları değişse de süreçlerin yönetilmesinde ve işletilmesinde ortak kanaat insan kaynağının birinci derecede etkili olduğu yönündedir. Şirketler, İKY’de Stratejik Plana bağlı kalarak, çalışanları kuruluşa kazandırma, geliştirme ve elde tutma çabalarını, TKY Kriterleri[2] ile tam bir uyum içinde uygulayabilirlerse ve uygulama için uygun bir modelleme sağlayabilirlerse ancak o zaman Kurum Kültüründe Sürdürülebilirlik izlenebilir olacaktır. İşte tam da bu bağlamda EFQM Modeli, modelde vurgusu yapılan Üstün Performanslı Kuruluşların, genel strateji ve planlarını destekleyen bir Stratejik İnsan Yönetimi kazanımına katkısı olan bir model olarak görülmektedir.

Ayrıca çalışanlarının, kuruluşun Amaç, Vizyon ve Stratejisini temel alarak, değişim gereksinimlerini anlamalarını, kendi bilgi birikimi ve yeteneklerini geliştirmelerine ilişkin fırsatları görmelerini sağlamaktadır. Yine bu çalışmayla, TKY İlkeleri ve EFQM Modelini birlikte uygulamak, aralarındaki bağdan dolayı üstün performanslı bir kuruluş için sürdürülebilir değer yaratmanın uzun vadeli başarısında yaşamsal öneme sahiptir.

Şekil 1: Toplam Kalite ve Stratejik İnsan Yönetimi ile EFQM Modeline varım ve model üzerinden Sürdürülebilir bir Kurumsallaşmanın sağlanması görülmektedir.

Şekil 1’de görüldüğü gibi kurumsalın sürdürülebilmesi için kurumsallaşma sürecinin temellerinin TKY İlkeleriyle atılıp, Stratejik İnsan Yönetimiyle güçlendirilmesi ve çok boyutlu bir model olan EFQM Modeline göre yönetilmesi işletmeleri güçlü kılacaktır.

Kurumsallaşma sürecinde en baştan bir yol haritası ya da eylem planı olarak bir modelleme yapılması, el yordamıyla ilerlemek ile bir plan dahilinde ilerlemek kadar birbirinden farklı ve izlenebilir sonuçlar verecektir.

Şekil 2. EFQM Modeli

Bu makalede seçilen model, Şekil 2’de görülen EFQM modelidir. Bu model hakkında birçok kaynaktan bilgi ve eğitim alınabilir. Bu nedenle modeli tanıtmak yerine uygulamaya değinilmiştir.

MODEL ÜZERİNDEN UYGULAMA BASAMAKLARI: 

  1. EFQM Modelinin Yön Boyutuyla, önce Toplam Kalite ve Stratejik İnsan Yönetimlerinin oluşturulması.
  2. EFQM Modelinin Uygulamalar Boyutuyla, TKY İlkeleriyle Kurumsallaşmasının sağlanması.
  3. Son olarak da EFQM Modelinin Sonuçlar Boyutuyla, Sürdürülebilirliğin sağlanması incelenmiştir.

TKY uygulamalarının ölçülebilir olan çıktıları ile İç Denetim faaliyetlerinin bulguları, özellikle işlenebilirliği pekişmiş günümüz Bilgi Çağında Stratejik Yönetim için vazgeçilmez kaynaktır.

Stratejik Yönetim kavramı altında bilgi toplumu etkisinde yaşanacak bir İKY Dönüşümü, insanın stratejik bir kaynak olarak yönetime olan etkisini ortaya koyacak ve Empower[1] kavramına ulaşılacaktır.

Litereatür taramasının sonucunda kurumsallaşama modeli olarak EFQM Modelinin seçilmesinin vurucu nedenleri;[2]

  • Organizasyonlara Katkıları,
  • Stratejik ve Operasyonel Performansı ve
  • Bir model üzerinden kurumsallaşma süreçlerinin anlatılarak bu modelin işletmelerin stratejik yeteneklerine katkısının görülmesidir.

Son olarak dikkat edilen bir husus da Kurumsallaşma ve Sürdürülebilirlik başlığı altında kurumsallık ve kurumsal yönetim kavramı ile EFQM Modeli çerçevesinde kurum kültürü ve performans konuları incelenmiş ve kurumsallığın sürdürülebilirliği ile çalışma sonlandırılmıştır.

Tüm bu araştırmalarla görülmektedir ki, EFQM Modeli kullanılarak kurumsallaşmanın sağlanması ve sürdürülebilmesi için TKY Bağlamında bir Stratejik İnsan Yönetiminin oluşturulması işletmeler için büyük kazanımlar sağlayacaktır.

  1. Literatür Taraması:

Taranan literatürün bütünlük olarak sonuçları, işletmelerin kâr amaçlı olsun ya da olmasın kendi ekosistemine uyumu, sosyal sorumluluk sahibi ve geleceğe yönelik yönetim sistemleri ya da modelleri ile çalışmaları gerektiği yönündedir. Bu bağlamda tespit edilen bir başka nokta ise işletmelerde kurumsallaşmayı sağlamak ve sağlanan bu kurumsallığın sürdürülebilir kılınmasının etkin gücünün çalışanlar (işletme stratejilerine vâkıf bir İnsan Kaynakları yapısı) olduğudur. Tüm örgütlerde zaman içinde iş görme biçimleri, teknolojileri, makineleri ve metotları değişse de bunların yönetilmesinde, işletilmesinde ortak kanaat yine insan kaynağının birinci derecede etkili olduğu yönündedir.

Bu noktadan hareketle, Kalite Yönetiminin çağımızda örgütlerin en mühim işlevselliklerinden birisi olduğu açık biçimde görülmektedir. Nitekim Alhadad ve Çavdar (2019), TKY’ye verilen evrensel değerin bir göstergesi olarak farklı coğrafyalarda ve farklı ülkelerde kaliteyi benimsemiş, başarılı sonuçlar ve yüksek performans elde etmiş, bu olumlu çıktıları stratejik yaklaşımları ile sürdürebilen kuruluşlara verilen kalite ödülleri ile savunmaktadır. Elbette, ne kadar basitleştirilmeye çalışılsa dahi, EFQM Modeli’nin problemsiz şekilde sürmesi ve başarısı öz değerlendirme sürecinin uygun yapılmasına bağlıdır (Avcı vd. 2012). Bu araştırmamızda olduğu gibi, EFQM Modeli’nin başta Risk Değerlendirmesi olmak üzere, diğer tüm alt boyutlarına değinen ve farklı ekosistemlerin dâhil edildikleri incelemelere duyulan ihtiyacın yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, Güngör (2021), EFQM Mükemmellik Modelinde risk analizi uygulamasına alanyazında[3] fazla rastlanmadığını bildirmiştir. Bu bulgular, EFQM modeli ve de TKY’nin ülkemiz ve dünya genelinde hala açık bir alan olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Birçok organizasyon, çalışanlar arasında etkileşimin daha fazla olması gerektiğinin farkına varmıştır. Birlikte çalışmayı sağlayan takım sistemleri denemeleri, 20. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır. Buna rağmen takım sistemleri 1970’li yılların ortalarında, organizasyonlar üzerinde performansı yükseltme baskıları artana dek pek fazla ciddiye alınmamıştır. Kendi kendini yöneten takımlar ise, 1980’li yılların ortalarında belirmeye başlamıştır. Etkililiğin maksimum olması, iş tasarımlarında çalışanların büyük ölçüde katılımını gerektirir. (Çetin ve Arslan, 2020:119)

Yani, belirli bir strateji ile çalışanları kuruluşa kazandırma, bağlılıklarını sağlama, geliştirme ve elde tutma TKY Kriterleri ile tam bir uyum içinde uygulanabilmekte ve EFQM Modeli ile çıktılar izlenebilmektedir.

Bu bağlamda EFQM Modeliyle vurgusu yapılan Üstün Performanslı kuruluş:

  • Genel strateji ve planlarını destekleyen bir çalışan stratejisi ve bunlara bağlı planlarını geliştirir.
  • Mevcut ve gelecekteki çalışanlarının gereksinimlerini ve beklentilerini, örneğin; kurumsal kültür ve liderlik, cinsiyet dengesi ve eşitliği, çeşitlilik, kapsayıcılığı ve arzu edilen çalışma ortamı konularında değişen beklentileri dikkate alır ve uyarlar.
  • Çalışanlarının, kuruluşun amaç, vizyon ve stratejisini baz alarak, gereken değişimleri algılamalarını ve bu yolla kendi bilgi birikimlerini ve yeteneklerini geliştirmeleri için fırsatları görmelerini sağlar.
  • Çalışanlarını, deneyimlerini kuruluş ve ekosistem içerisinde başkalarıyla etkin bir şekilde iletişimde bulunmaları, paylaşmaları ve birlikte öğrenmeleri yönünde yetke[4]
  • Çalışanlarının geliştirilebileceği ve esenliklerinin desteklendiği bir ortam yaratır.
  • Çalışanlarının, geleceğe hazırlanmak üzere yönlendirilmelerini, ödüllendirilmelerini, takdir edilmelerini ve ilgi görmelerini sağlar.
  • Tüm bu adımların gerçekleşebilmesi için bazı temel ilkelerin bulunması gerekir. Bunlar; TKY İlkeleri olan, üst yönetimin liderliği, çalışan katılımı, müşteri odaklılık, önleme odaklı yaklaşımlar, sürekli iyileştirme ve sürekli eğitim olarak sıralanmaktadır.

TKY İlkeleri ile EFQM Modelinin birlikte uygulanmasının, yüksek performans gösteren bir organizasyon için sürdürülebilir değer yaratmanın uzun vadeli başarısı, yani finansal gücünün devam ettirilmesi için hayati önem taşıdığı görülmektedir.

Modelin açıkça tanımlanmış ve stratejiyle zenginleştirilmiş amacı, kuruluşun kimler için sürdürülebilir değer yaratması gerektiğini belirler. Genellikle müşteriler, sürdürülebilir değer yaratmanın hedef kitlesidir, ancak bazı kuruluşlar, faaliyet gösterdikleri topluluklardaki belirli kilit paydaşlara ve iş ve yönetişim paydaş gruplarına da odaklanabilir. Hatta, Tatlı vd. (2019), EFQM Modelinin, küçük ölçekli işletmeler için bile yararlı olacağının altını özellikle çizmektedir.

Bir diğer ifadeyle, kalite yönetimi aslında bilgiye dayalı metodik bir yaklaşımdır. Güvenilir veri elde etmek ve bu verileri doğru biçimde analiz edebilmek ileri aşamalarda firmalar için başarının yollarını açacaktır. Bu araştırmada da genel alanyazın bilgilerine baktığımızda ulusal ve uluslararası bulguların aynı hedefleri ve sonuçları gösterdikleri görülmektedir.

Belirlenen bir diğer nokta ise performansı ve dönüşümü yönlendirmek. Model, organizasyonun başarılı olabilmesi ve başarısının mevcut koşullarda ve gelecekte sürekliliğini sağlayabilmesi için aşağıdaki iki önemli koşulun aynı anda yerine getirilmesini vurgulamaktadır.

  1. Mevcut iş faaliyetlerini başarıyla yönetmeye devam etmek (Performansı Yönlendirme)
  2. Organizasyonun başarısını sürdürmek için de organizasyon içindeki ve organizasyon genelindeki değişikliklerin eş zamanlı olarak sürekliliğini yönetmek (Dönüşümü Yönlendirme).

Performansı ve Dönüşümü yönetimde birleştirmek, organizasyonu geleceğe hazırlanırken bugünü başarılı bir şekilde gerçekleştirme ihtiyacını vurgular. Performansı ve Dönüşümü sağlayan ana unsurlar ise;

  • Yenilik,
  • Teknoloji,
  • Veri,
  • Bilgi ve bilginin sürekli artan önemi ve
  • Kritik varlıkların ve kaynakların amaca yönelik kullanımıdır. İnan vd. (2013),

Başarıya odaklanıp en doğru ve uygun stratejilerin belirlenmesinin önemi kadar, aynı zamanda, ölçümleme, müşteri ve çalışan memnuniyetinin bir o kadar hatta daha fazla önemli olduğuna işaret etmiştir.

  1. Sonuç:

Bir işletmenin geleceği öngören bir stratejiye sahip olup olmadığı ya da böyle bir stratejiye ihtiyaç duyup duymadığının tespiti ile başlayan kurumsallaşma çalışmalarının TKY İlkeleri ile uyumlu olduğu tespit edilen EFQM Modeli uygulanarak gerçekleşebileceği görülmüştür.

Bu kurumsallaşma sürecinin başarısı ve sürdürülebilirliği için ise yine TKY İlkeleri ve işletmenin ana stratejileri ile uyumlu bir Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi ile sağlanacağı görülmüştür.

Zafer URFALIOĞLU

KAYNAKÇA

  1. Alhadad, A, Çavdar, E. (2019). Yükseköğretimde EFQM Mükemmellik Modeli. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (44), 193-222.
  2. Ciranoğlu, M. & Kaymaz K. (2018). EFQM Mükemmellik Modeli’nin İşletmelerin Stratejik Yeteneklerine Katkısı. Yönetim Bilimleri Dergisi, 16(31), 237-261. / https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/698661
  3. Tatlı, Y, Öztürk, E, Sayın Okatan, B. (2019). EFQM Mükemmellik Modeli: Doğu Akdeniz Bölgesinde Faaliyet Gösteren İmalat İşletmelerinde Bir Araştırma. Gümüşhane Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi, 2019 Additional Number, 221-231.
  4. Türkoğlu, T, Başok, N. (2019). Avrupa Kalite Yönetim Vakfı (EFQM) Mükemmellik Modeli Çerçevesinde Kurum Kültürünün Yapılandırılması ve Kurumsal İletişim ile İlişkilendirilmesi. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 7 (1), 172-204. DOI: 10.19145/e-gifder.441363 / https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/695810
  5. Güngör, A. (2021). Mobilya sektöründe faaliyet gösteren bir işletmenin EFQM mükemmellik modeli uygulamasında FMEA yöntemiyle risk analizi. Ağaç ve Orman, 2(1), 130-135.
  6. İnan, A, Yayla, A, Ceryan, E, Şişman, T, Yıldız, A. (2013). EFQM Esasli Bir Karar Modeli Kullanılarak Liderlik ve Süreçlerin Temel Performans Sonuçlarına Etkisinin İncelenmesi. Sakarya University Journal of Science, 17(3), 321-327.
  7. Avcı, S, Avcı, S, Barlı, Ö, Avcı, İ. (2012). EFQM Mükemmellik Modelinin Türkiye’deki Bazı Üt Kurullarda Değerlendirilmesi. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 26(2), 27-38.
  8. Çetin C., Arslan M.L., (2020). Toplam Kalite Yönetimi. 7. Baskı, İstanbul: Beta,

[1] Kaynak: https://www.kalder.org/efqm_mukemmellik_modeli

[2] TKY Kriterleri: Toplumsal Sorumluluk, Liderlik, Çalışanların Katılımı, Taraflarla İş birliği, Sürekli Gelişim, Verilere Dayanma, Sonuç Odaklılık, Tüm Tarafların Memnuniyeti

[1] Empower: Personel Güçlendirme, Yetkilendirme: Güçlendirme, insanlarda ve topluluklarda özerklik ve kendi kaderini tayin etme derecesidir. Bu, kendi yetkilerine göre hareket ederek, çıkarlarını sorumlu ve kendi belirledikleri bir şekilde temsil etmelerini sağlar.

[2] Bakınız Kaynakça Bölümü: Alhadad, A, Çavdar, E. (2019) / Ciranoğlu, M. & Kaymaz K. (2018) / Tatlı, Y, Öztürk, E, Sayın Okatan, B. (2019) / Türkoğlu, T, Başok, N. (2019) / Güngör, A. (2021) / İnan, A, Yayla, A, Ceryan, E, Şişman, T, Yıldız, A. (2013) / Avcı, S, Avcı, S, Barlı, Ö, Avcı, İ. (2012)

[3] Alanyazın; bir konu hakkında üretilmiş kaynakların toplamıdır. Örneğin, dergi, makale, kitap vb. Alanyazın taraması; bir konu ile ilgili daha önceden üretilmiş olan bilgileri amaçlı biçimde incelemek ve değerlendirmektir.

[4] Yetkelendirmek: Kişinin amiri tarafından yönetim konularında yetkilendirilmesine verilen ad. TDK’da henüz yok. Kuvvetle muhtemel İngilizce empowerment’ın karşılığı. Amirin yoğun meşguliyetlerinden ötürü yapamadığı yönetim faaliyetlerini devretmesi. Karar verebilme hakkının devri.

Duygusal Zekâ ve Mesleki Tükenmişlik Üzerindeki Rolü

“Duygusal Zekâ, nasıl düşündüğümüzü, hissettiğimizi ve nasıl davrandığımızı tanımanın, anlamanın ve seçmenin bir yoludur. Başkaları ile olan etkileşimlerimizi ve kendimiz hakkındaki anlayışımızı biçimlendirir. Nasıl ve ne öğrendiğimizi tanımlar; öncelikleri belirlememize izin verir; günlük eylemlerimizin çoğunu belirler. Araştırmalar, duygusal zekanın hayatımızdaki “başarının” %80’inden sorumlu olduğunu öne sürmektedir.” J. Freedman

Kişilerin beyni konusunda gerçekleştirilen son çalışmalar, kişinin zekâsının gerçek kriterinin sadece bilişsel zekâ olmadığını, yaşam başarısı hakkında önemli belirleyici olanın insanların duygusal zekâsı olduğunu ortaya koymuştur. Duygusal zekâ, bireyin bütün davranışlarına yön veren dürtü, ihtiyaç ile gerçek değerlerini sembolize etmekte ve iş hayatındaki başarının ve kişilerle olan ilişkilerin başarısının belirleyicisi konumundadır. Son zamanlarda bilim insanları, örgütsel, eğitimsel ve klinik psikoloji vb. gibi farklı alanlarda uygulanan duygusal zekâ kavramını incelemeye odaklanmıştır.

Duygusal zekâ araştırmalarının temeli 1920’de Thorndike’nin oluşturmuş olduğu sosyal zekâ modeline dayanmaktadır. Bu zekâ türünün açıklamasını yaparken duygusal zekâya da bir temel oluşturmuştur. Sosyal zekâ modeli kişilerin ilişkilerini idare etme ve anlama yeteneğine dayanmaktadır. Bu kavram, Yale Üniversitesi’nde psikoloji bölümünde olan Peter Salovey tarafından icat edilmiş ve New Hampshire Üniversitesi’nden John Mayer tarafından bireyin başkalarının hisleri için empati yapması ve kendi duygularını anlaması olarak açıklanmıştır.

Howard Gardner ise duygusal zekâyı; Çoklu Zekâ Kuramının bir parçası olarak ortaya çıkarmıştır. Zekânın tek yönlü olmadığını açıklayan Gardner, zekâyı sekiz farklı türe ayırmıştır. Ortaya çıkardığı bu model, sosyal zekâ ile bireye dönük olan kişisel alanları da kapsamına almaktadır.

Daniel Goleman (1995) ise, “Duygusal Zekâ” adlı kitabında “Duygusal zekâyı bireyin kendi duygularını anlaması, duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilmesi ve başkalarının duygularına empati beslemesi yeteneği” şeklinde tanımlamaktadır. Goleman; beynin düşünen tarafının, beynin duygusal olan tarafından ortaya çıktığını, beynin duygusal ve düşünen parçalarının beraber çalıştığını ve gerek özel hayatta gerekse iş hayatında mutlu ve başarılı olmanın, bireylerin duygusal zekâ yeteneklerine bağlı olduğunu açıklamaktadır.

Maslach ile Zimbardo (1982) tükenmişliğin, bireyin çalışma yaşamında müşterilerine gerekli olan ilgiyi göstermediği ve kötü davrandığı için olumsuz bir etki meydana getirdiğini açıklamışlardır. Birey, tükenmişlik sırasında fiziki olarak oradadır fakat, içsel şekilde orada yokmuş gibi davranır. Her türlü davranıştan, çevresine karşı olan yakınlaşma hareketlerinden kendini uzak tutar. Bir süre sonra psikolojik açıdan her şeyden uzaklaşmaktadır. Çalışma sırasında verdiği molaların süresi gün geçtikçe uzar ve eve bir an önce gidebilmek için işyerinden erken bir vakitte ayrılır.

Çalışanların iş ortamlarında fiziksel ve duygusal yeteneklerini, akıllarını daha sık bir biçimde kullanmaları önem taşımaktadır. Bu nedenle duygusal zekâ kavramının iş hayatındaki önemi gün geçtikçe artmaktadır. Özellikle pandemi döneminde iş yükünün artmasının yanında, psiko-sosyal baskının oluşması, ev ve iş hayatı dengesindeki bozulmalar, yorgunluk gibi faktörler çalışanları olumsuz bir şekilde etkilemiştir. Çalışanlar kendi duygu ve düşüncelerini iyi bir biçimde yönetirlerse, iş yaşamında önlerine çıkan zorluklar karşısında fiziksel güçlerini ve çalışma güçlerini iyi olarak kullanmayı bileceklerdir.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz:

Mert, G. & Öztekin, A. (2022). Pandemi döneminde sağlık sektöründe çalışanların mesleki tükenmişlik düzeylerinin duygusal zekâ üzerindeki etkisi. Abant Sosyal Bilimler Dergisi, 22(1), 227-242. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2068251

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

Kırtasiye Fuarı Insights-X, kişiye özel hizmet konsepti anlayışıyla yedinci kez Nürnberg’de düzenlenecek

Insights-X 2019 - Eingang

Rahat bir ortamda verimli iş temaslarına öncülük etmek: Kişiye özel fuar konseptiyle Insights-X, dünya çapındaki kırtasiye sektöründen tam puan alıyor. Sipariş vermek için mükemmel bir zamanlama olan 5-7 Ekim 2022 tarihlerinde fuar, bir kez daha her ölçekteki lider marka üreticilerini ve tedarikçileri nitelikli bayiler ve karar vericilerle bir araya getirecek. Nürnberg fuar merkezinde Insights-X, Almanya’daki tek bağımsız kırtasiye fuarı olarak pazarın tüm yönlerini yansıtıyor. Ulusal ve uluslararası şirketler, yeniliklerini ve gelecek trendlerini altı ürün kategorisinde sergiliyor: “Yazı Gereçleri ve Aksesuarları”, “Kağıt ve Dosyalama”, “Sanatsal ve Yaratıcı”, “Masa üstü ve Ofis” ve “Çantalar ve Aksesuarlar” ve ” Kırtasiye ve Hediyelik Eşya”.

Detaylı Bilgi için: https://insights-x.com

InsightTalks: Wie Sie als Unternehmen mit Social Media durchstarten, Nico Wutschijewitsch, CEO Effektiv Online-Marketing GmbH, Stuttgart
Insights-X 2019 – Hallenüberblick

 

 

 

Elektronik İhalede, Aşırı Düşük Açıklaması İstenilen Teklif Sahiplerinden Yeterlilik Belgeleri de İstenilir Mi ?

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, Aşırı düşük teklif açıklaması uygun bulunan istekliler tarafından aşırı düşük teklif açıklaması ile birlikte sunulması gereken diğer bilgi ve belgelerin sunulmadığı; yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgilerin teyidinin beyan edilen belgeler ile yapılamadığı, iddialarına yer verilmiştir.

03.08.2022 tarihli ve 2022/UY.I-909 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Başvuru sahibinin iddialarına ilişkin olarak:

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “Tekliflerin hazırlanması ve sunulması” başlıklı 30’uncu maddesinde “…Teklif mektubunun…yetkili kişilerce imzalanmış olması zorunludur…” hükmü,

Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Başvuru ve teklif mektuplarının şekli” başlıklı 54’üncü maddesinde “…(2) Teklif mektubunun aşağıdaki şartları taşıması zorunludur:

  1. e) Ad ve soyadı veya ticaret unvanı yazılmak suretiyle yetkili kişilerce imzalanmış olması.

(3) Ortak girişim olarak teklif veren isteklilerin teklif mektuplarının, ortakların tamamı tarafından veya yetki verdikleri kişilerce imzalanması gerekir…” hükmü,

Bahse konu Yönetmelik’in “Elektronik ihale” başlıklı 60/A maddesinde “…(5) e-teklifler EKAP üzerinden, yalnızca teklif mektubu ve ekleri doldurularak hazırlanır ve e-imza ile imzalanarak ihale tarih ve saatine kadar gönderilir…

(9) İhale dokümanında belirtilen geçici teminat mektubu, katılım belgeleri ve yeterlik kriterleri ile fiyat dışı unsurlara ilişkin değerlendirme, istekliler tarafından beyan edilen bilgi ve belgelerden; EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanarak temin veya teyit edilebilenler için, sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler; belirtilen yöntemle temin veya teyit edilemeyenler için ise yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgiler esas alınarak yapılır. Bu değerlendirme sonucunda ihalede öngörülen şartları sağlamadığı anlaşılan teklifler değerlendirme dışı bırakılır…

(10) İhale komisyonu tarafından 60 ıncı madde kapsamında seçilen yönteme bağlı olarak ekonomik açıdan en avantajlı teklifin tespitinde aşağıdaki esaslar dikkate alınır:

  1. b) Aşırı düşük teklif açıklamasının isteneceği ihalelerde, teklif fiyatı sınır değerin altında olan tüm isteklilerden;

aşırı düşük teklif açıklamaları ile birlikte yeterlik bilgileri tablosunda beyan ettikleri bilgi ve belgelerden EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanamayanlara ilişkin tevsik edici belgeleri sunmaları istenir… ”

hükmü,

İdari Şartname’nin “İhaleye katılabilmek için gereken belgeler ve yeterlik kriterleri” başlıklı 7’nci maddesinde “7.1. İsteklilerin ihaleye katılabilmeleri için aşağıda sayılan belgeler ve yeterlik kriterleri ile fiyat dışı unsurlara ilişkin bilgileri e-teklifleri kapsamında beyan etmeleri gerekmektedir.

İnceleme konusu ihalenin e-teklif alınmak suretiyle gerçekleştirildiği, 01.06.2022 tarihinde yapılan ihaleye 18 isteklinin katıldığı, söz konusu istekliler arasından sınır değerin altında teklif sunduğu tespit edilen isteklilere idare tarafından 02.06.2022 tarihli ve “Beyan edilen bilgileri tevsik eden belgelerin sunulması ve/veya numune/demonstrasyon işlemlerine ilişkin ürün örneklerinin verilmesi/kurulumlarının yapılması/aşırı düşük teklif açıklamalarının sunulması” konulu yazının gönderildiği, bahse konu yazıda “…Tekliflerin değerlendirilmesi sürecine geçilmiş olup, beyan ettiğiniz bilgi ve belgeleri tevsik eden ve EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanamayan aşağıdaki belgeleri ekleri ile birlikte, idari Şartname’nin 7.9’uncu maddesine uygun olarak…idaremize sunmanız ve aşırı düşük teklif açıklamalarınızı…sunmanız gerekmektedir.” ifadelerine yer verildiği, ancak herhangi bir belge isminin belirtilmediği görülmüştür.

İdarenin söz konusu talebi üzerine 4 isteklinin aşırı düşük teklif açıklaması sunduğu, anılan isteklilerden Belko Ankara Köm. Asf. Enrj. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin açıklamasının uygun bulunmayarak idarece teklifinin reddedildiği; Makimsan Asf. Taah. İnş. San. ve Tic. A.Ş., AGF Enrj. İnş. Taah. San. ve Tic. A.Ş. – GNT Turz. İnş. Pet. Ür. Taş. Dan. Hiz. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı ile Kırımoğlu Müh. Müş. İnş. Nak. Tem. İth. ve İhr. San. Tic. Ltd. Şti.nin aşırı düşük teklif açıklamasının ise idare tarafından uygun bulunduğu, başvuru sahibinin anılan iddiasının aşırı düşük teklif açıklaması uygun bulunan isteklilere yönelik olduğu anlaşılmıştır.

Başvuru sahibinin “aşırı düşük teklif açıklaması uygun bulunan istekliler tarafından aşırı düşük teklif açıklaması ile birlikte sunulması gereken diğer bilgi ve belgelerin sunulmadığı; yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgilerin teyidinin beyan edilen belgeler ile yapılamadığı” yönündeki iddiasının incelenmesi sonucunda ise; Makimsan Asf. Taah. İnş. San. ve Tic. A.Ş. tarafından yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgi ve belgeler arasında EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanamayan nitelikte bilgi/belge bulunmadığı, AGF Enrj. İnş. Taah. San. ve Tic. A.Ş. – GNT Turz. İnş. Pet. Ür. Taş. Dan. Hiz. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığı ile Kırımoğlu Müh. Müş. İnş. Nak. Tem. İth. ve İhr. San. Tic. Ltd. Şti. tarafından yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgi ve belgeler arasında ise yalnızca ortaklık tespit belgesinin EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanamayan belge niteliği taşıdığı; anılan belgelerin ilgili istekliler tarafından aşırı düşük teklif açıklaması ile birlikte idareye sunulduğu görüldüğünden başvuru sahibinin söz konusu hususa yönelik iddiasının da yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen

E-MAĞAZA ile Yanınızdayız. 

Hedefiniz kurumsal pazarsa birlikteyiz.  E-MAĞAZA ile yanınızdayız. 
Seçeneklerinizi genişletin. Kurumsal pazar odaklı mağazada yer almak için harekete geçin.

KURUMSAL PAZARDA SATIŞ

Ana sayfa mağaza sekmesinden hızlıca satıcı başvurunuzu yapabilirsiniz.
https://satinalmadergisi.com/magaza/

Ürün, hizmet, yazılım, danışmanlık, eğitim vb. satış duyurularınızı ana sayfa ve e-mağaza üzerinden yapabilirsiniz. Pazarlama satış kampanyalarını hedef kitle ile buluşturuyoruz.

Satıcı üyeliğinizi hemen belirleyin. Ticareti başlatın.

https://satinalmadergisi.com/urun-kategori/b2b-ticaret-hizmetleri/ 


Kolay Teklif Toplama ve Tedarikçi Araştırması

Yöneticiler için profesyonel hizmetler sağlıyoruz.
https://satinalmadergisi.com/teklif-topla/

  1. Ürün & Hizmet Araştırması
  2. Tedarikçi Bulma
  3. Stok Fazlası Ürün Satışı
  4. İkinci El Makine-Ekipman Satışı
  5. Kapalı Devre (Gizli) AraştırmaTel: (0546) 740 10 10
    E-Posta: ticaret@SatinalmaDergisi.com 

Makine İhracatı: İlk 7 Ayda 14,2 Milyar Dolar

Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) tarafından paylaşılan makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, yılın 7 ayı sonunda Türkiye’nin serbest bölgeler dâhil toplam makine ihracatı 14,2 milyar dolar oldu. Makine imalat sektörünün, AB endüstrisine entegrasyon seviyesinin yüksekliği ve istikrarlı biçimde büyüyen üretim kapasitesi sayesinde artan ilgiyle karşı karşıya olduğunu belirten Makine İhracatçıları Birliği Kutlu Karavelioğlu, “Türkiye’nin makine ihracatı içinde Avrupa’nın payının son 5 yılda yüzde 55’den yüzde 60’lara kadar gelmesi ve yükselişin euro-dolar paritesindeki düşüşe rağmen sürmesi, bu yönelişin en güçlü ifadesi” dedi.    

Türkiye’nin makine ihracatı yılın 7 ayı sonunda, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 7,7 artarak 14,2 milyar dolar oldu. Makine ihracatı miktar bazında ise yüzde 1,6 artarak 2,2 milyon tona yaklaştı. En fazla makine ihracatının gerçekleştiği iki ülke Almanya ve ABD’ye yapılan satışların toplamı 2,5 milyar doları buldu. Makine ihracatının 518 milyon dolara ulaştığı Rusya’da geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 22,1 artış sağlayan sektör; İtalya, Birleşik Krallık ve Fransa’ya ihracatta da 500 milyon dolar eşiğini geçmeyi başardı.

“Makine ihracatımızda Avrupa’nın payı yüzde 60’lara yükseldi”

Başlıca ihracat pazarlarında hâkim olan resesyon endişelerinin yerini yumuşak iniş beklentilerine bırakmasını ve İkiz Dönüşüm konusunda zemin kaybetmek istemeyen bu ülkelerde makine teçhizat ihtiyaçlarının yeniden hız kazanmasını umduklarını belirten Makine İhracatçıları Birliği Kutlu Karavelioğlu şunları söyledi:

“Kış aylarıyla birlikte doğal gazda Rusya’ya bağımlı ülkelerde tasarruf planlarının gündeme geleceği ve programlı elektrik kesintileri nedeniyle üretimde düşüşler yaşanacağı anlaşılıyor. Tedarikte bölgeselleşme stratejilerini pandemiden önce hayata geçirmeye başlayan Avrupa’nın, enerji arzında yüzleştiği birçok tehditle baş edebilmek için yakın coğrafyalara ihtiyacı çok hızlı artıyor. Makine imalat sektörümüz, AB endüstrisine entegrasyon seviyesinin yüksekliği ve istikrarlı biçimde büyüyen üretim kapasitesi sayesinde, güçlü ve güvenilir bir çözüm ortağı olarak artan ilgiyle karşı karşıya.”

Türkiye’nin makine ihracatı içinde Avrupa’nın payının son 5 yılda yüzde 55’den yüzde 60’lara kadar gelmesinin ve yükselişin euro-dolar paritesindeki düşüşe rağmen sürmesinin, bu yönelişin en güçlü ifadesi olduğunu belirten Karavelioğlu, “Makine üretimindeki artışın geçen yılın aynı dönemine göre dünya genelinde yüzde 3’ün altında, Çin’de ise yüzde 1 civarlarında kaldığı ikinci çeyrekte, biz üretimimizi yüzde 14 artırdık. İç pazarda bazı belirsizlikler olsa da yaşanan daralmayı, uluslararası ölçekte büyük talep gördüğümüz bu dönemde dış ticaretle bertaraf etmek istiyoruz.”

“Alman rakiplerimiz 6 aylık stokla çalışır oldular”

Sanayicilerin eş zamanlı birçok sorunu yönetmek zorunda olduğuna dikkat çeken Karavelioğlu tüm dünyada arz-talep dengesinin bozulduğunu belirterek şunları söyledi:  

“Hammadde ve elektronik komponentlerdeki arz yetersizliği, zincirlerde kırılmalar, ticaret yollarında kaymalar, her bölgede aksayan üretim ve geciken teslimatlar, spekülatif lojistik maliyetleri gibi, pandemi esnasında ortaya çıkan sorunlara bu yıl Rusya-Ukrayna krizi ve Asya bölgesindeki savaş senaryoları da eklendi. Sanayici bir tarafta üretim için gerekli malzemelerin temini zorunluluğunu yaşıyor, diğer tarafta neyi ne zaman bulamayacağını bilememe riskini yönetmeye çalışıyor.”

Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü verilerine göre, Almanya’da makine sektörünün ihtiyaç duyduğu malzeme kalemlerinin yüzde 90’ında eksiklik olduğunu belirten Karavelioğlu, şunları ifade etti:

“Pandemi öncesinde stokta 3 aylık malzeme bulunduran Alman işletmeler, şu an en az 6 aylık stoklarla çalışıyor. Belli süre için kendine yeterlilik sağlama amacıyla stoklama ve ardından zaman kazanarak yerlileştirme eğilimi, bize has bir durum değil. Dünya, birkaç haftalık ham ve yardımcı madde stoku ile imalat yapılabilecek günleri artık geride bıraktı, Tam Zamanında Üretim yöntemi tarihe karıştı. Bütün rakiplerimiz gibi, biz de bu yüksek maliyetli çalışma biçimine uyum sağlamak zorundayız.”

“KOBİ’ler için ihdas olunan fonlar KOBİ’lere bırakılmalı”

Karavelioğlu yüksek hammadde ve enerji giderleri ortamında, stokların sanayici için yeni ve kaçınılmaz bir maliyet kalemi oluşturduğuna işaret ederek şunları söyledi:

“Küreselleşme sürecinde minimize edilen birçok maliyet kalemi dünya sınai üretimine misliyle geri dönüyor. Buna bir de Yeşil Dönüşüm çabaları eklendi. Çok daha pahalı bir dünyaya koşar adım gittiğimizi çok defa dillendirdik. Stoklu çalışma mecburiyeti, üretici açısından bir çarpan etkisi demek fakat maliyetler satış fiyatlarına hemen yansıtılamıyor. İmalatçılar artık üretim güçlerini koruyabilmek için stoklarını eritmeye değil, finansmana erişim imkanlarının artırılmasına ihtiyaç duyuyor. Ölçek büyüten makine imalat sektörümüzün ham madde ve yarı mamul stoklarını son 2 yılda 4 milyar doların üzerinde artırmak durumunda kaldığını tahmin ediyoruz.”

Böyle bir ortamda, liralaşma gayretleriyle uyumlu olarak ihracatçıların Türk Lirası cinsi reeskont kredilerine ihtiyacının da hızla arttığına dikkat çeken Karavelioğlu sözlerini şöyle tamamladı:

“Yeni ekonomi modelimizde, Merkez Bankası faizinin enflasyondan ziyade seçici kredi genişlemesi hedeflediğini biliyoruz. Risk primlerinde gözle görülür iyileşmeler sağlandıkça sanayicilerin acil beklentisi, öncelikle kredi ve finansman olanaklarında normalleşme ve koşullu uygulamaların sona erdirilmesi olacaktır. Eximbank’ın bir an önce özlediğimiz finansman işlevlerine yeniden kavuşturulacağını ümit ediyoruz. Türk Lirası cinsi reeskont kredilerinin hacminin de enflasyona ve pandemi döneminde rekor biçimde artan yatırıma ve üretime uygun biçimde ikiye, hatta üçe katlanması gerektiğine inanıyoruz. Bizi kaygılandıran nokta KOBİ’lerin finansmana erişimini sağlamak üzere ihdas olunan teminat fonlarının büyük işletmelere tahsisi konusunda ortaya çıkan ısrarlı taleplerdir. Sayıları yüzde 2’yi bulmayan büyük işletmelerin Eximbank kaynaklarının yüzde 85’ini kullanmakta oluşları, KOBİ’lerin ölçek büyütmesini güçleştiren bir vakadır.”

Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi Ve Kayıtlı İhracatçı

Genelleştirişmiş Tercihler Sistemi

Ülkemiz ile Avrupa Birliği (AB) arasında uygulanan Gümrük Birliği’nin şartlarının belirlendiği 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’na göre Türkiye, gümrük ve dış ticaret mevzuatını AB’nin mevzuatına uyumlu hale getirme sorumluluğu altına girmiş bulunmaktadır. Bu uyum düzenlemelerinden biri de Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi’ (GTS) dir.

Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi: (Generalized System of Preferences) 1964 yılında Cenevre’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansında (UNCTAD) karara bağlanan ve az gelişmiş ülkelerin istemi doğrultusunda, gelişmiş ülkelerin bu ülkelerden yaptıkları sanayi malları ithalatlarına gümrük vergisi uygulamamaları veya düşük oranlı bir vergi uygulamalarını öngören bir sistemdir. Bu sisteme göre; gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerden ithal ettikleri sanayi malları üzerindeki vergileri karşılıksız gözetmeksizin, tek taraflı olarak vergileri sıfırlayacak ya da indireceklerdir. GTS ile ilgili işlemler Dünya Ticaret Örgütü tarafından yürütülmektedir. Türkiye, GTS sistemine uyum amacıyla ilk defa 2002 yılında İthalat Rejim Kararı eki II sayılı listede GTS ülkeleri sütunu oluşturularak indirimli gümrük vergisi oranları yayımlanmıştır.

GTS uygulamasının amacı, az gelişmiş ülkelerin ve gelişmekte olan ülkelerin uluslararası ticarete entegre edilmesinin sağlanması, yapacakları ihracatlar ile döviz kazanmalarına yardımcı olunması ve ekonomik kalkınmalarının hızlanması şeklinde özetlenebilir.

Ülkemizde, ülkeler ve eşyalar bazında ithalat işlemlerine ilişkin uygulanacak olan gümrük vergileri, her yıl İthalat Rejim Kararı ile yayımlanır. 31.12.2021 tarihli 31706 (3.mükerrer) sayılı İthalat Rejim Kararında Değişiklik Yapılmasına İlişkin Karar’ın Ek-1 bölümünde GTS’den yararlanacak ülkelerin listesi yer almaktadır. Söz konusu listeye bakıldığında GTS ülkeleri; Gelişme Yolundaki Ülkeler ve En Az Gelişmiş Ülkeler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Bu iki grupta yer alan ülkelerden yapılacak ithalatlardan, diğer ülkelere uygulanan gümrük vergileri uygulanmayacaktır.

Bir örnekle açıklayacak olursak, 3924 Tarife Pozisyonunda yer alan ‘‘biberon’’ cinsi eşyaların Hindistan’dan ithal edilmesi durumunda %6,5 oranında gümrük vergisi uygulanacak, Bangladeş, Kırgızistan ya da Kamboçya gibi GTS ülkelerinden ithal edilmesi durumunda gümrük vergisi uygulanmayacaktır. (5 Seri No’lu Gümrük Genel Tebliği’nde 56 ülke bulunmaktadır).

İthalat işlemlerinde, tercihli rejimden yararlanarak işlem yapılabilmesi için ithal edilecek ürünlerin GTS ülkeleri menşeli olması gerekir. Bu ülkeler menşeli olmayan ürünlerin GTS ülkelerinden ithal edilmesi durumunda tercihli tarifeden yararlanılamayacaktır. Örneğin Çin’den Kırgızstan’a giden Çin menşeli biberonun, Kırgızistan’dan Türkiye’ye ithal edilmesi durumundan tercihli rejinden yararlanılması mümkün değildir.

Genelleştirişmiş Tercihler Sistemi çerçevesinde ülkemize tek taraflı olarak tercihli tarife uygulayan ülkeler ise Avusturalya, Japonya ve Yeni Zelanda’dır.

Kayıtlı İhracatçı ve Menşe Beyanı

GTS ülkeleri ile yapılacak dış ticaret işlemlerinde, tercihli tarifeden yararlanılabilmesi için, yani gümrük vergisi ödenmeden ya da diğer ülkelere nazaran daha az ödenerek işlem yapılabilmesi için eşyaların GTS ülkeleri menşeli olması gerekmektedir. Eşyaların GTS ülkeleri menşeli olduğunu ispatlayan, ithalat işlemlerinde kullanılan belge ise Form A menşe belgesiydi. Yukarıdaki örneğimizde belirtilen biberon cinsi eşyanın GTS ülkelerinden ithal edilmesi durumunda, ithalat işlemleri esnasında gümrük idaresine Form A menşe belgesi ibraz edilerek tercihli tarifeden yararlanılması mümkündü.

Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi kapsamında AB müktesebatına uyum amacıyla Kayıtlı İhracatçı (Registreted Exporter-REX) Sisteminin ülkemizde de kullanılmasına ilişkin çalışmalar tamamlanmıştır.

26.12.2018 tarihli 30607 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi Kapsamında Tercihli Rejimden Yararlanacak Eşya İçin Menşe Beyanı Uygulamasına İlişkin Karar ve ardından Ticaret Bakanlığı tarafından çıkartılan 5 ve 6 Seri No’lu Gümrük Genel Tebliğleri ile menşe beyanı yeniden düzenlendi. Bu bağlamda Form A Belgesi uygulamasının yürürlükten kalktığı söylenebilir.

Kayıtlı İhracatçı Sistemi (REX): Avrupa Komisyonu tarafından 1 Ocak 2017 tarihi itibari ile yürürlüğe konulan ve işletilen Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği üyesi ülke gümrük idareleri, İsviçre, Norveç ve Türkiye gümrük idareleri ile Faydalanan Ülke yetkili idarelerinin veri girişi, güncelleme ve silme yetkileri ile verilere erişim yetkisi bulunan veri tabanı dahil, elektronik veri işleme ve bilgi saklama sistemini ifade eder.

GTS ülkelerinden ürün satın almak isteyen, tercihli rejimden yararlanan ithalatçılar, (https://uygulama.gtb.gov.tr/rex) üzerinden veya Avrupa Komisyonunun doğrulama ekranından (https://ec.europa.eu/taxation_customs/dds2/eos/rex_validation.jsp?Lang=en) ihracatçının Kayıtlı İhracatçı Sistemine kayıtlı olup olmadığını kontrol etmesi gerekir.

Bu sisteme göre, GTS ülkelerinde yerleşik ihracatçı firmalar, kayıtlı ihracatçı sistemine kayıt olacak ve (ülkemiz için ithalat işlemi) eşyanın menşeini belirtmek üzere ‘‘menşe beyanı’’nda bulunmalıdırlar. Menşe beyanının Türkiye’ye yapılacak ihracat esnasında ya da ihracatın kesinleştiği anda yapılması esastır. Bununla birlikte, menşe beyanı ilgili ürünün ihracatından sonra da yapılabilir. Sonradan yapılan menşe beyanının ürünün serbest dolaşıma girmesi amacıyla gümrük beyannamesinin ibraz edildiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde gümrük idaresine sunulması halinde kabul edilir. Burada belirtilmesi gereken durumlardan biri de eşya bir başka faydalanan ülke menşeli olsa dahi menşe beyanı ihraç ülkesindeki kayıtlı ihracatçı tarafından yapılır.

Bu şekilde tercihli rejimden yararlanmak isteyen ithalatçılar, serbest dolaşıma giriş beyannamesinde menşe beyanını, tarihi ve kayıtlı ihracatçı numarası ile birlikte belirtmesi gerekir. Ancak toplam kıymeti 6000 Euro’yu geçmeyen sevkiyatlarda kayıtlı ihracatçı numarasına gerek yoktur. Sonuç olarak, GTS ülkelerinden tercihli rejimden yararlanarak ithalat yapmak isteyen Türkiye’de bulunan firmaların öncelikle, göndericinin kayıtlı ihracatçı sistemine dahil olup olmadığını kontrol etmesi gerekir.  Gönderici firma (ihracatçı) kayıtlı ihracatçı sistemine dahil değil ise ürünün sisteme dahil olan göndericilerden tedarik etme yoluna gidilmelidir. Şayet kayıtlı ihracatçı sistemine dahil ise daha sonra yapılması gereken işlem de mevzuata uygun bir menşe beyanının yapılmasıdır. Bu iki duruma mutlaka dikkat edilmesi gerekir.

İlker ÇOLAKVERMİŞ

Kaynakça:

26.12.2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 501 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı

02.08.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 5 Seri No’lu Gümrük Genel Tebliği

16.06.2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6 Seri No’lu Gümrük Genel Tebliğ

 

 

Google Ekosistemi Sosyo-Ekonomik Değer Raporu

Google’ın Türkiye ekonomisine katkısı 3,3 kat arttı.

Google ürün ve hizmetleri Türkiye’ye değer katıyor.

15 yılı aşkın bir süredir Türkiye’nin dijitalleşerek büyümesine destek sağlayan Google ekosistemi, ürün ve hizmetlerinin sağladığı fırsatlarla her geçen yıl hem kullanıcılarına hem de Türkiye ekonomisine katkı sağlıyor. Bu katkıyı ölçmek ve daha iyi anlamak amacıyla uluslararası danışmanlık şirketi Deloitte tarafından gerçekleştirilen sosyo-ekonomik değer analiz raporuna göre Google ekosistemiyle Türkiye’de oluşan istihdam 1,9 milyonu aştı, oluşan değerin yarattığı ekonomik katkı ise son 3 yılda 3,3 kat artarak 476 milyar TL’lik bir ekonomik değerin oluşmasını sağladı.  

Google ürün ve hizmetlerinin desteklediği ekosistemin ekonomik büyüme ve sosyal refaha etkilerini ortaya koymak ve anlamak amacıyla bağımsız denetim kuruluşu Deloitte tarafından “Google Ekosistemi Sosyo-Ekonomik Değer Raporu” yayınlandı. Raporun sonuçlarına göre Google’ın 2021 yılında dört temel ürün ve hizmet kategorisiyle oluşturduğu ekonomik değer 476 milyar TL’ye ulaşarak GSYH’nin yüzde 6,6’sına denk geldi. 2018’de yapılan rapora kıyasla Google’ın ekonomik katkısı 3,3 kat artarken bu katkının 2025’te 1,1 trilyon TL’yi aşmasını bekleniyor. Google ürün ve hizmetleri işletmelerin verimliliğini, üretkenliğini artırarak ve maliyet tasarrufu sağlayarak ekonomik büyümeyi desteklerken, tüketici refahına olumlu etkisi ve kullanıcılara sağladığı zaman tasarrufu, kolaylık ve eğlence gibi özelliklerle de sosyal refahın artmasını mümkün kılıyor.

“Sunduğumuz ürün ve hizmetlerle fırsat eşitliği yaratıyoruz”

Google Türkiye Ülke Direktörü Mehmet Keteloğlu raporla ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Google’ın ürün ve hizmetleri ile desteklediği ekosistemin Türkiye’de oluşturduğu sosyo-ekonomik değer artık pek çok sektöre yayılmış, birçok kişinin hayatına dokunmuş durumda. Bunun en güzel örneklerini girişimlerde ve işletmelerini büyüten başarılı mikro ve küçük işletmelerde görüyoruz. Biliyoruz ki Türkiye’nin dijitalleşmesi, dijital ekonominin büyümesi küçük esnafımızın dijitalleşmesi ile olacaktır. Bu doğrultuda raporun bizi en çok heyecanlandıran sonuçlarından biri işletmelere sunduğumuz Google Benim İşletmem Profili’nin 2021 yılında 700 binden fazla mikro ve küçük işletmenin ek gelir artışı elde etmesine katkı sağlaması oldu. Bu tabii ki işletmelere ne kadar önemli bir katma değer sağlandığını gösterirken, çift taraflı bir fayda da oluşturuyor. İşletmeler başarı grafiklerini yukarılara taşırken, kullanıcılar ve hizmetten yararlananlar da doğru işletmeyle, doğru hizmetle buluşabiliyor. Bunun yanı sıra yine raporun sonuçlarına göre 2021 yılında oluşturulan ekonomik faaliyetlerin 1,9 milyon iş imkanı yarattığını gözlemliyoruz. Bu rakam da 2021 yılındaki Türkiye istihdamının yüzde 6’sına karşılık geliyor. Desteklenen istihdamın yüzde 58´ini mikro ve küçük işletmeler üstlenirken, bu oranın yüzde 30’unu kadın çalışanlar oluşturuyor. Bu da sunduğumuz ürün ve hizmetlerle oluşturduğumuz fırsat eşitliğinin önemli göstergelerinden biri. Google ekosisteminin bireylere ve işletmelere eşit fırsatlar sunarak katma değer sağlamasının yanı sıra pek çok farklı alanda istihdam imkanı oluşturması da hem ülkemiz için hem de Google olarak bizim için gurur verici bir sonuç.”

2025 Yılında GSYH’nin Yüzde 7,4’üne Ulaşılması Hedefleniyor

Google’ın 2021 yılında dört temel ürün ve hizmet kategorisiyle oluşturduğu ekonomik değer, 476 milyar TL’ye ulaşarak GSYH’nin yüzde 6,6’sına denk geldi. 2018’de GSYH’nin yüzde 3,9’una tekabül eden bu rakamın 2025 yılında yüzde 7,4’e ulaşacağı öngörülüyor. Google ekosisteminin ülke ekonomisine sağladığı katkı Google ürün ve hizmetlerine bağlı olarak da farklılık gösteriyor. Google reklam ürünlerinin katkısı, 2021 verilerine göre 193 milyar TL’ye ulaşırken 2025 yılında 422 milyar TL’ye ulaşması bekleniyor. Google Haritalar ve Google İşletme Profili’nin ekonomik etkisi ise 62 milyar TL’ye ulaşırken 2025 yılında bu rakamın 136 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Google Cloud ve Workspace alanındaysa 2021’de oluşan 12 milyar TL’lik etkinin 2025 yılında 33 milyara çıkması beklenirken, Android ve Google Play ekosisteminin ekonomik etkisi 210 milyara ulaşmış durumda ve 2025’te de 535 milyar olacağı öngörülüyor.

Google Arama, Kullanıcılara Zamandan Tasarruf Ettiriyor

Google ekosistemi yalnızca ekonomik alanda değer yaratmıyor, aynı zamanda kullanıcıların günlük hayatını kolaylaştırırken birçok konuda tasarruf etmelerine imkan sağlıyor ve bu sayede de tüketici refahına olumlu katkıda bulunuyor. Türkiye’de 50 milyondan fazla kişinin kullandığı Google Arama’ya günde ortalama 5 soru soruluyor. 2021 yılı içerisinde Türkiye’deki Google Arama kullanıcılarının yıllık zaman tasarrufu 2,3 milyar saate ulaşmış, Arama ürününün ücretsiz kullanımı ile tüketici refahında 21 milyar TL’lik artış gerçekleşmiştir.

Google Ürün ve Hizmetleri Sosyal Refaha da Katkı Sağlıyor

Google Haritalar, hem kullanıcıların hem de işletmelerin hayatını kolaylaştırırken Deloitte raporunun sonuçlarına göre aynı zamanda sosyal refaha katkı alanında da 39 milyar TL’lik tasarruf sağlamış durumda.  Google’ın ücretsiz çeviri, araştırma ve öğrenim uygulamaları da kullanıcıların bilgiye ulaşabilmesini mümkün kılıyor. Deloitte raporuna göre birçok dil seçeneğinde kullanıcı dostu arayüzüyle doğru ve hızlı çeviri hizmeti veren Google Çeviri, dijital çeviri platformu kullanıcılarının yüzde 83’ü tarafından kullanılırken, araştırma yapan kullanıcıların yüzde 60’ından fazlasının tercihinin Google Akademik olduğu sonucu orta çıkıyor. Gmail, Google Drive ve Google Meet ürünleriyle birlikte, iş ve eğitimin önemli bir parçası haline gelen Google Workspace ise ortak çalışma platformunu kullananların yüzde 94’ünün tercihi haline geldi. İşletmeler, girişimler, sivil toplum kuruluşları, öğretmenler ve kendini geliştirmek isteyen bireyler için ücretsiz eğitim programları sunan Grow with Google programı,   faydalanan kullanıcıların yüzde 84’ünün mevcuttan farklı bir iş alanına yönelmesine destek olurken ve 304 bin kişinin eğitim aldığı, 84 bin kişinin kariyerini dijital alanda geliştirmeleri için desteklendiği ve 25 bin işletmenin işlerini büyüttüğü Google Dijital Atölye, sosyal refaha katkı sağlayan diğer  Google araçları olarak dikkat çekiyor.

Raporun Öne Çıkan Bulguları

  • Google ürünleri aracılığıyla desteklenen istihdam, 2021 yılında 1,9 milyona ulaşırken, 2025 yılında bu rakamın 2,3 milyonun üzerine çıkması bekleniyor.
  • Google reklam ekosisteminin oluşturduğu ekonomik katkının önümüzdeki 4 yıl içinde Türkiye’de iki katından fazla artması bekleniyor.
  • Google reklam ürünleri sayesinde fiziksel mağaza müşterilerinde yüzde 25 artış yaşandı.
  • Google reklamlarına harcanan her 1 TL işletmelere 3 TL ihracat geliri olarak dönüyor.
  • Rapordaki Akademetre işletme anketine göre 3,4 milyon işletmeden yaklaşık 1,7 milyonu Google Haritalar’ı aktif olarak kullanıyor.
  • Türkiye’de her 4 firmadan 1’i Google Haritalar ile entegre çalışabilen Google hizmetlerinden firma tanıtım ürünlerini kullanıyor.
  • Firma tanıtım ürünleri arasında en çok tercih edilen uygulama ise yüzde 94 ile Google İşletme Profili. Türkiye’de yaklaşık 900 bin işletme Google İşletme Profili’nden faydalanıyor.
  • 700 bini ise fazla mikro ve küçük işletme İşletme Profili kullanımı ile ek gelir artışı elde etti.

Raporun Metodolojisi Hakkında

Deloitte tarafından gerçekleştirilen Google tarafından desteklenen ekosistemin Türkiye’de oluşturduğu sosyo-ekonomik değer araştırması; ekonomik modeller, şirket görüşmeleri ve Akademetre tarafından yürütülen anket çalışmaları gerçekleştirilerek sonuçlandırıldı. Şirket görüşmelerinde 8 farklı sektörden 12 şirketle görüşmeler yapıldı, vaka incelemeleri gerçekleştirildi. Anket çalışmaları içinse işletme anketlerinde 400 işletme, tüketici anketlerinde 1000 tüketici araştırmaya katıldı.

Sosyo-ekonomik etki analizi raporunun tamamını incelemek için Deloitte’un web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

 

 

 

Desteklere Rağmen İnşaat Yavaş Hareket Etmeye Devam Ediyor

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB), her ay merakla beklenen inşaat ve bununla bağlantılı imalat ve hizmet sektörlerindeki mevcut durum ile beklenen gelişmeleri gösteren “Hazır Beton Endeksi” 2022 Temmuz Ayı Raporu’nu açıkladı. Rapora göre, haziran ayında yükselen Faaliyet Endeksi, eşiğin üstünde tutunamayarak temmuz ayında düşüş gösterdi. Geçen yılın aynı dönemine göre her 4 endeksin de gerilediğini gösteren Rapor, özellikle faaliyetteki gerilemenin daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

Türkiye Hazır Beton Birliği (THBB) her ay açıkladığı Hazır Beton Endeksi ile Türkiye’de inşaat sektörü ve bağlantılı imalat ve hizmet sektörlerindeki mevcut durumu ve beklenen gelişmeleri ortaya koymaktadır. İnşaat sektörünün en temel girdilerinden biri olan ve aynı zamanda üretiminden sonra kısa bir süre içinde stoklanmadan inşaatlarda kullanılan hazır betonla ilgili bu Endeks, inşaat sektörünün büyüme hızını ortaya koyan en önemli göstergelerden biridir.

THBB, her ay merakla beklenen Hazır Beton Endeksi’nin 2022 Temmuz Ayı Raporu’nu açıkladı. Rapora göre, haziran ayında yükselen Faaliyet Endeksi, eşiğin üstünde tutunamayarak temmuz ayında düşüş göstermiştir. Yılın başından itibaren düşük görünen Beklenti Endeksi temmuz ayında da yükselmemiştir. Güven Endeksi de temmuz ayında azalarak kritik düzeyin altına gerilemiş durumdadır. Birleşik Beton Endeksi, her 3 endeksteki azalma neticesinde aşağı yönlü hareket göstermiştir.

Her 4 endeks de geçen yılın aynı dönemine göre gerilemiş görünmektedir. Özellikle faaliyetteki gerileme daha yüksek durumdadır. Beklenti ve güvenin de geçen yıla kıyasla hâlen düşük kalması, hem mevcut durumda hem de önümüzdeki dönemde inşaat sektöründe beklenen canlanmanın yaşanmayabileceğine işaret etmektedir.

İnşaat Sektörü, Düşük Faizli Konut Kredisi İmkânlarının Genişletilmesi Başta Olmak Üzere Desteklenmeye Devam Edilmelidir

Raporun sonuçlarını değerlendiren THBB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık, “Konut satış rakamlarının geçen yıla göre yüksek görünmesine rağmen müteahhitlerin yeni inşaata başlama isteğinin oldukça düşük olduğu anlaşılmaktadır. Haziran ayında, geçen yıla kıyasla %40, ilk altı ayda ise %63 oranında daha fazla ipotekli konut satışının gerçekleşmesine rağmen özellikle inşaat maliyetlerindeki yükselme, pazarın hem arz hem de talep tarafında kaygı yaratmaktadır.” dedi.

İnşaat sektörünün faiz düzeyinden en hızlı etkilenen sektör olduğunu vurgulayan Yavuz Işık, “İnşaatın, kamu bankaları kanalıyla kullandırılan düşük faizli konut kredisi imkânlarının genişletilmesi başta olmak üzere farklı kanallar ile desteklenmeye devam edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, inşaatın, özellikle yılın ikinci yarısında beklenen ekonomik durgunluktan çok daha fazla etkilenmesi kaçınılmazdır.” diye konuştu.

Hazır Beton Endeksi Hakkında

Söz konusu endekslerin oluşturulmasına esas teşkil eden anket ile firmalara 8 soru soruluyor. Her bir endeksin değeri 100’ün altında ya da üstünde olmasına bağlı olarak yorumlanıyor. 100’ün üzerinde olması durumunda önceki aya ait faaliyetin ya da gelecek döneme ilişkin beklentinin olumlu yönde geliştiği yorumu yapılıyor. Türkiye genelinde her ay hazır beton üreticileri ile gerçekleştirilen çalışmada 3 farklı endeks türetiliyor. Hazır Beton Faaliyet Endeksi ile hazır beton firmalarının geçmiş bir aylık faaliyetlerinin sonuçları, Hazır Beton Güven Endeksi ile hazır beton sektöründe faaliyet gösteren teşebbüslerin, ekonomi ve sektöre yönelik duydukları güven seviyesi, Hazır Beton Beklenti Endeksi ile hazır beton firmalarının önümüzdeki üç aylık dönemde faaliyetlerinin hangi seviyede olacağına ilişkin beklentiler hakkında bilgi ediniliyor. Hazır Beton Endeksi ile endekslerin tümünü içeren bileşik endeks elde ediliyor.

2022 Türkiye Kruvaziyer Turizmi ve Dünya Kruvaziyer Pazarından Gelişmeler

Kruvaziyer turizmi geçen yıla göre olağanüstü ilgi görüyor. Geçen yıl bu döneme kadar 11 gemi limanlara yanaşırken bu yıl sayı 437 oldu.

Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı verilere göre; 2022 yılının ilk 7 ayında Türkiye limanlarına 437 kruvaziyer gemisi yanaştı. Toplam 376 bin 924 olarak belirlendi. Bu rakamın 25 bin 739’u gelen yolcu, 34 bin 997’si giden yolcu, 316 bin 188’i ise transit yolcu oldu. Yolcu trafiği açısından en yoğun limanlar ise;

  • Kuşadası (212 bin 486 yolcu),
  • İstanbul Galataport (98 bin 033 yolcu)
  • Bodrum Limanı (28 bin 629) oldu.

Geçen yılın ilk yedi ayında pandemi nedeniyle Türkiye limanlarına sadece 11 kruvaziyer gemisi yanaşmıştı.

Global’in Dünyanın En Büyük Kruvaziyer Pazarı Karayipler’de 3. Limanı

Dünya Kruvaziyer Pazarına bakıldığında ise, Global Yatırım Holding bağlı kuruluşu ve dünyanın en büyük kruvaziyer liman işletmecisi Global Ports Holding’in (GPH) atılım içerisinde olduğu gözüküyor.

GPH, dünyanın en büyük kruvaziyer pazarı Karayipler’de ABD’ye bağlı özerk bölge Porto Riko’nun başkenti San Juan Kruvaziyer Limanını portföyüne ekledi. GPH, portföyündeki en büyük üçüncü liman olan San Juan Kruvaziyer Limanı’nı 30 yıl süreyle işletecek. San Juan, aynı zamanda Antigua ve Nassau’nun ardından Karayipler’deki üçüncü liman oldu.

Global Ports Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Mehmet Kutman, “San Juan Kruvaziyer Limanı’nı portföyümüze eklemiş olmaktan son derece memnunuz. Bu harika konumun kruvaziyer limanı ağımıza eklenmesi, büyüme stratejimizde bir başka önemli adıma işaret ediyor. San Juan Kruvaziyer Limanı’nın portföyümüze katılması ile birlikte yıllık hizmet verdiğimiz kruvaziyer yolcu adedini dünya genelinde yılda 16 milyonun üstüne çıkaracağız” dedi.

İki Aşamalı Yatırım Planı Devreye Alınacak

İmtiyaz sözleşmesi şartlarına göre GPH, Porto Riko Limanlar Otoritesine 75 milyon dolar aktaracak. Aynı zamanda iki aşamalı bir yatırım planını devreye alacak. İlk aşamada öncelikle 1 ve 4 numaralı ile Pan American iskelelerinde altyapı onarımları, terminal binaları ve yürüme yollarının iyileştirilmesini içeren 100 milyon dolarlık yatırım yapılacak. 250 milyon dolarlık ikinci yatırım aşamasında ise dünyanın en büyük yolcu gemilerini ağırlayabilecek tamamen yeni bir kruvaziyer iskelesi ve son teknoloji ana liman terminali inşa edilerek, kapasite genişletilecek.

GPH, limanın altyapısına yatırım yapmanın yanı sıra kruvaziyer yolcuları, yolcu gemileri ve yerel satıcılar için limanı modernleştirme çalışmaları ve yatırımları da yapacak. Liman operasyonlarının verimini artırmak için GPH’nin küresel uzmanlığı ve işletme modeli kullanılacak.