Üreticiler ve ihracatçılar yaşadı, vergiler 1 puan indirimli

Üreticiler ve ihracatçılar yaşadı, vergiler 1 puan indirimli
Şaban Küçük http://www.taxia.com.tr  
Taxia YMM

İhracatçılar ve sanayiciler için öngörülen 1 puan indirimli kurumlar vergisi bu sene uygulamaya girdi.

  • 7351 sayılı Kanun ile değiştirilen Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32’inci maddesinin;
    • Yedinci fıkrasında ihracat yapan kurumların münhasıran ihracattan elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanacağı,
    • Sekizinci fıkrasında sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumların münhasıran üretim faaliyetinden elde ettiği kazançlarına kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanacağı hüküm altına alındı.
  • Konuya ilişkin açıklamalara 20 seri numaralı Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yer verilmiştir. Taslakta, indirimli oranların uygulama sırası, kapsama girenler, indirimin uygulanacağı dönem, yararlanamayacak olanlar, üretim/ihracat dışında faaliyetlerden doğan kazançların olması, ihracat ve üretim faaliyetlerini birlikte yapan mükelleflerde uygulama, bu faaliyetlerden elde edilen kazancın ticari bilanço karından büyük olması, yurt dışına sunulan bazı hizmetlerde %50 kazanç istisnası, serbest bölgede istisnalı kazanç olması, halka açık şirketler için öngörülen indirimli vergi uygulaması ile yatırım teşvik belgesi kapsamında indirimli kurumlar vergisi uygulamasının birleşmesi halinde uygulamanın nasıl yapılacağı kapsamlı örneklerle açıklanmıştır.
  • İndirimin Kapsamı Nedir? Kimler Yararlanabilir?

Kurumlar vergisi mükellefleri gerek ihracat faaliyetlerinden gerekse üretim faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranını 1 puan indirimli uygulayabileceklerdir. İhracat yapan kurumların münhasıran ihracat faaliyetinden elde ettikleri kazançları, sanayi sicil belgesini haiz kurumların ise münhasıran üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançları söz konusu 1 puanlık indirime konu edilebilecektir.

  • İndirimden Yararlanabilmek İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?

– İhracat yapan kurumların ihracattan elde ettikleri kazançlarıyla sınırlı olmak üzere kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanabilmesi için ihracat faaliyetiyle iştigal etmeleri yeterli olacaktır.

– Üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumların üretim faaliyetinden elde ettikleri kazançlarıyla sınırlı olmak üzere kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli olarak uygulanabilmesi için ise bu kurumların;

  • Sanayi sicil belgesine sahip olma ve
  • Fiilen üretim faaliyetiyle iştigal etme

şartlarını birlikte sağlamaları gerekmektedir.

  • İndirimden Hangi Dönemde Yararlanılabilir?

Hesap dönemi olarak takvim yılını kullanan mükellefler Tebliğde belirtilen şartları sağlamak kaydıyla 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren üretim ve ihracat faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları için 1 puanlık bu indirimden yararlanabileceklerdir. Özel hesap dönemi kullananlar da bu imkândan yararlanabilecektir.

  • İhracat Faaliyetlerinden Elde Edilen Kazançlarda İndirim Nasıl Uygulanacak?

İhracat yapan kurumlar, gerek mal gerekse hizmet ihraçlarından elde ettikleri kazançlarına münhasır olmak üzere ilgili dönemde geçerli olan kurumlar vergisi oranını 1 puan indirimli uygulayabileceklerdir.

Mükelleflerin ihracat faaliyetlerinin yanı sıra diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlarının da bulunması halinde ihracattan kaynaklanan ve 1 puan indirim uygulanacak matrah, ihracattan elde edilen kazancın ticari bilanço karına oranlanması suretiyle tespit edilecektir.

  • Üretim Faaliyetlerinden Elde Edilen Kazançlarda İndirim Nasıl Uygulanacak?

Sanayi sicil belgesini haiz olan ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden kurumlar, münhasıran bu üretim faaliyetlerinden elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranını 1 puan indirimli uygulayabileceklerdir. Birden fazla konuda üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin üretimden elde ettikleri kazancın tespitinde, üretim faaliyetlerinden elde edilen kazançlar varsa üretimden doğan zararlar bir bütün olarak değerlendirilecektir.

Sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerin üretim faaliyetlerinin yanı sıra diğer faaliyetlerinden elde ettiği kazançlar bulunması halinde, üretim faaliyetinden elde edilen ve 1 puan indirim uygulanacak matrah, fiilen yapılan üretimden elde edilen kazancın ticari bilanço karına oranlanması suretiyle tespit edilecektir.

  • İhracat ve Üretim Faaliyetleri Birlikte Gerçekleştirildiğinde İndirim Nasıl Uygulanacak?

Sanayi sicil belgesini haiz ve fiilen üretim faaliyetiyle iştigal eden mükelleflerin ürettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançlarına kurumlar vergisi oranı, üretilen ürünlerin yurt içinde ve yurt dışında satılmasına göre ayrım yapılmaksızın, “üretim faaliyetinden edilen kazanç” olarak bu Kanunun 32’nci maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca 1 puan indirimli uygulanacaktır.

  • İhracat ve Üretim Faaliyetlerinden Elde Edilen Kazanç Toplamının Ticari Bilanço Karından Büyük Olması Durumunda İndirim Nasıl Uygulanacak?

Sanayi sicil belgesini haiz mükelleflerce üretim faaliyeti ile ihracat faaliyetinden elde edilen ve kurumlar vergisi oranı 1 puan indirimli uygulanacak oran kazancın safi kurum kazancını aşamayacağı tabidir.

Üretim ve ihracattan elde edilen toplam kazancın ticari bilanço karından fazla olması halinde, bu Kanunun 32’nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları kapsamında 1 puan indirim uygulanacak matrah, üretim ve ihracat faaliyetinden elde edilen toplam kazancın ayrı ayrı üretim ve ihracattan elde edilen kazanca oranına göre tespit edilecektir. Her halükarda üretim ve ihracattan elde edilen kazanç, safi kurum kazancını aşamayacaktır.

  • İhracat Faaliyetinden Elde Edilen Kazancın Bir Kısmının KVK 10/1-ğ Maddesi Kapsamında İndirime Tabi Tutulmuş Olması Durumunda İndirim Nasıl Uygulanacak?

İhracat faaliyetiyle iştigal eden mükelleflerin hizmet ihracından elde ettikleri kazancın %50’lik kısmının Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi kapsamında kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınmış olması halinde, ihracat kazancının zaten söz konusu indirime konu edilerek vergi dışı bırakılmış olan kısmı için kurumlar vergisi oranının 1 puan indirimli uygulanması söz konusu olmayacaktır. İhracat faaliyetinden elde edilen kazancın Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde yer alan bu indirime konu edilen kısmı indirildikten sonra kalan tutar 1 puan indirimli oranın uygulanacağı matrahın tespitinde dikkate alınabilecektir.

  • İndirim Uygulamasında Genel Giderlerin Dağılımı Nasıl Yapılacak?

İndirim kapsamında kabul edilen faaliyetlerden elde edilen kazancın, kurumlar vergisi matrahının tespiti açısından, hasılat, maliyet ve gider unsurlarının; ayrı ayrı izlenmesi, diğer faaliyetlerle ilişkilendirilmemesi ve kayıtların da bu ayrımı sağlayacak şekilde tutulması gerekmektedir.

Gider ve maliyet unsurlarının ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespitinin mümkün olmadığı hallerde ise müşterek genel giderler, indirim kapsamında olan faaliyetler ile indirim kapsamında olmayan faaliyetler arasında uygun bir dağıtım anahtarı tespit edilerek dağıtılabilecektir.

İndirim kapsamındaki faaliyetler ile bu kapsamda değerlendirilmeyen faaliyetlerde müştereken kullanılan tesisat, makine ve ulaştırma vasıtalarına ilişkin amortismanların ise bunların her bir işte kullanıldıkları gün sayısına göre dağıtımının yapılması gerekmektedir. Hangi işte ne kadar süreyle kullanıldığı tespit edilemeyen sabit kıymetlere ilişkin amortismanlar ise müşterek genel giderlerle birlikte dağıtıma tabi tutulacaktır.

  • Kurumlar Vergisi Oranları Tekrar Değişir mi?

Türkiye’de vergi oranları çok sık değişmektedir. Özellikle kuralların yılın ortasında değiştirilmesi, bir geçiş süreci öngörülmemesi, aynı yıl içinde TBMM’de hem indirim hem de oran artışının konuşulması ve değerlendirilmesi vergilemede belirlilik ve öngörülebilirlik açısından soru işaretlerine yol açmaktadır.

Bu konuda 2018-2024 arasında uygulanacak kurumlar vergisi oranlarını bir tablo olarak sunarız. Özellikle en son çıkan 7394 sayılı Kanun ile kurumlar vergisi oranları daha fazla sayıda parametreye bağlı olarak hesaplanabilmektedir.

Yılı Normal Kurumlar Finansal Kurumlar*** Halka Açıklar* İhracatçılar/ Sanayiciler **
2024 20% 25% 18% 19%
2023 20% 25% 18% 19%
2022 23% 25% 21% 22%
2021 25% 25% 25% 25%
2020 22% 22% 22% 22%
2019 22% 22% 22% 22%
2018 22% 22% 22% 22%
*İstanbul Borsa’sına ilk defasında %20’den az olmamak üzere açılan şirketler
** Sadece ihracat / sanayi sicil belgesini haiz firmaların üretim kaynaklı kazançlarına uygulanmak üzere
*** 1 Temmuz 2022 tarihinden itibaren verilmesi gereken beyannamelerden başlamak ve 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemine ait kurum kazançları için geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girecektir.

 

 

ÜNSPED Gümrük Müşavirliği Onbirinci Müşteri Danışmanlar Kurulu Toplantısını Gerçekleştirdi

ÜNSPED Gümrük Müşavirliği Onbirinci Müşteri Danışmanlar Kurulu Toplantısını Gerçekleştirdi

ÜNSPED Gümrük Müşavirliği tarafından Onbirinci Müşteri Danışmanlar Kurulu toplantısı iş dünyasından 100’ün üzerinde seçkin ve yabancı davetlinin katılımıyla InterContinental Hotel İstanbul’da gerçekleşti. Açılış konuşmalarını ÜNSPED Şirket Ortağı Sn. Yusuf Bulut ÖZTÜRK ve Kurucu Başkanı Sn. Haluk ÜNDEĞER’in yaptığı toplantıda; birbirinden değerli konuşmacılar Dış Ticarette Yeni İş Modelleri ve Çözümler konusunda merak edilenleri ÜNSPED Genel Müdürü Rıza Mehmet KORKMAZ’ın moderatörlüğünde cevapladı.

Konuşmacılar arasında Dış Ticaret ve Gümrüklerden Sorumlu Eski Devlet Bakanı (58., 59. ve 60. Hükümetler) Sayın Kürşad TÜZMEN, Türk bürokrat ve Eski Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Cenap AŞÇI (63. Hükümet) ile Topkapı Üniversitesi Rektörü, Ekonomist, Yazar Prof. Dr. Emre ALKİN yer aldı. Türkiye & Dünya Ekonomisinin Görünümü, Geçmişten bugüne Türkiye’de Dış Ticaret konuları simultane tercüme eşliğinde aktarıldı.

Sayın TÜZMEN, ‘‘1980’lerden bu yana Devlet Planlama Teşkilatı’nın içerisinde yer aldım. Hazine Dış Ticaret’e geçtiğimde Türkiye’nin 17 milyar dolar ihracatı vardı, Müsteşar Yardımcısı olduğum dönemde ihracat 20-25 milyar dolara yükseldi. Bakan olduğumda ise, bu rakam 30 milyara ulaştı. Yedi senede Türkiye’nin ihracatını toplam otuz milyar dolarlardan, yüz otuz altı milyar dolara yükselttik. Türkiye ihracatını dört katı artırdık. İthalatta çok arttı, ancak ihracatın ithalatı karşılama oranını hiçbir zaman yüzde seksenlerin altına düşürmedik. İhracatın bu kadar artmasının sebebi, Türkiye’nin ulaştırma ve insan altyapısıydı. Bugün, Türkiye’nin daha büyük rakamlara ulaşması için dış ticaret alım heyetleri ve fuarları organize etmeliyiz. Komşu ülkeler ile ilişkilerimizi güçlendirerek, ticareti her zaman birinci planda tutmalıyız. Mal ve hizmet ihracatına devam ederken, teknoloji gamını yükselten bir ihracata dönüştürmeliyiz.’’ diyerek gümrük ve dış ticarete dair değerli görüş ve önerilerini paylaştı.

Sayın ALKİN, Türkiye ve dünya ekonomisine dair düşüncelerini ‘‘2030 yılında elektrik enerjisinin %50’si yenilebilir enerjiden oluşacak. Elektrik kullanımı toplam nihai enerji tüketiminde %30’a yükselecek. Enerji depolama kapasitesi bugünün 20 katı olacak. Sanayi yeşil olacak ve 10 bin işçiye 390 robot düşecek. Yeni binaların tamamı 2030 yılında sıfır karbon üretecek. Dijital alt yapı 2030’da bugünkünden 100 kat daha verimli hale gelecek. Uzaktan tıp ve aynı zamanda sağlık faaliyetleri 10 kat artacak. Değişen şeyler olduğu gibi değişmeyen şeyler de var. Bin yıl önce konuştuğumuz her şey devam ediyor: Savaş. Rusya – Ukrayna savaşının en başında ateşkes söz konusu olsaydı, bugün küresel anlamda %3.5 civarındaki büyümeyi, 23 trilyon dolarlık dünya ticaretini konuşuyor olacaktık. Merkez bankasının açıkladığı faiz kararına göre ülkeler orta ve uzun vadede beklentilerini belirledi ve açıkladı. Tavsiyem şirketlerin de aynısını yapması. Türk lirasını revaçlı hale getirmeden dövizin yükselişini durduramayız. Çözüm; piyasaya para akışının sürekli olmaması, dövize endeksi ödemeler yapılmaması ve yapısal reformlar. ’’  diyerek belirtti.

Sayın Cenap AŞÇI gerek bürokrat gerek de bakan olduğu dönemde gümrük ve dış ticarete ilişkin bilgi ve birikimlerini paylaşarak, Gümrük İdaresinin Türkiye ekonomisi ve dış ticaretindeki önemine atıfla, Gümrük idaresinin Bakanlık adında ilk kez yer almamasından duyduğu üzüntüyü ifade etmiştir.

TURKTRADE Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Hayrettin ÇAYCI da şirketlerin sürdürülebilirliğini, global marka olmanın önemini, Türkiye’nin dış ticaretine bakışını ihracattaki 70 yıllık tecrübesiyle katılımcılar ile paylaştı.

İhale Üzerine Kalan İsteklinin Önceki Ortak Girişiminin Vergi Borcu

İtirazen Şikayet Konusu; İş ortaklıklarının Agf Enerji İnşaat Taahhüt San. ve Tic. A.Ş-Gnt Turizm İnşaat Petrol Ürünleri Taşımacılık Danışmanlık Hiz. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. – Turgut Fırat Proje İnşaat A.Ş.den oluştuğu, ihalede ekonomik açıdan en avantajlı teklif sahibi olarak belirlenmeleri üzerine sözleşme imzalamaya davet edildikleri, kesin teminat ile sözleşme imzalanması için istenilen tüm belgelerin örneğinin idareye teslim edildiği, ancak idarece kendilerine ihbar mektubu gönderildiği, söz konusu mektubun içeriğinin ortak girişimi oluşturan firmaların daha önce yapmış oldukları iş ortaklığına ait vergi borçlarının bulunduğu yönünde olduğu, bu ihbara dayalı olarak ihaleyi yapan idarece Van Vergi Dairesine yazı yazılarak iş ortaklığını oluşturan ortaklıkların vergi borcu bulunup bulunmadığının araştırıldığı, vergi dairesinden gelen cevabi yazı üzerine Gnt Tur. İnş. Ltd. Şti+Mustafa Kaya İş Ortaklığının 14.406,21 TL, Cst Proje İnş. San. A.Ş.+Turgut Fırat İş Ortaklığının 194.923,54 TL, Şems Grup A.Ş+Cng A.Ş+ Agf A.Ş +Hayrettin Aslan İş Ortaklığının 48.610,50 TL borcunun bulunduğu, yine Turgut Fırat Proje İnş. A.Ş.nin sermayesinin tamamına sahip olduğu Nejla Ertekin Enr. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin 2.037.312,45 TL vergi borcunun olduğu belirtilmesi üzerine ortak girişimleri ile sözleşme imzalanmadığı ve tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılarak geçici teminatlarının irat kaydedildiği, bunun üzerine idareye şikayet başvurusunda bulunulduğu, şikayet başvurularının, idarece idareye teslim edilen belgeler ile Van Vergi Dairesi’nden gelen belgeler arasında çelişki bulunduğundan bahisle sözleşme imzalanmayacağı belirtilerek reddedildiği, bu kapsamında tesis edilen idare işleminin mevzuata uygun olmadığı iddia edilmektedir.

 

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 18.05.2022 tarihli ve 2022/UY.II-631 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan incelemede, ilgili mevzuat hükümleri, doküman düzenlemeleri, açıklamalar ve tespitler bir arada değerlendirildiğinde; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun iş ortaklığını oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin taahhüdün yerine getirilmesinde müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını düzenleyen 14’üncü maddesi hükmü ile iş ortaklıklarının kazançlarının Kurumlar Vergisine tabi olduğu ve iş ortaklıklarının tüzel kişiliklerinin olmamasının mükellefiyetlerini etkilemeyeceğine ilişkin Kurumlar Vergisi Kanunu hükmü uyarınca, isteklilerin/şirketlerin daha önce oluşturmuş oldukları iş ortaklıklarından vergi borcu bulunması durumunda ihaleye katılan isteklilerin bu iş ortaklıklarının vergi borcundan sorumlu olduğu, dolayısıyla ödenmemiş vergi borcu bulunması durumunda vergi borcunun bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu hususta başvuru sahibi tarafından daha önce oluşturulan iş ortaklıklarının vergi borcundan sorumlu tutulamayacağına ilişkin iddiaların yerinde olmadığı,

Ödeme emri belgesine ilişkin olarak; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “Cebren tahsil ve şekilleri” başlıklı 54’üncü maddesinde ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı, bu bağlamda ödeme emrinin aslında vadesi gelmiş ve bu vadede borcunu ödemeyenlere gönderildiğinin anlaşıldığı, dolayısıyla ödeme emri gelmemiş borçların vadesinin gelmediği anlamına gelmeyeceği,

İdare tarafından GIBINTRANET üzerinden temin edilen bilgiler için araştırma yapılamayacağına yönelik olarak; yukarda aktarılan Yapım İşi İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 20’nci maddesi uyarınca; ihale komisyonunun, teklif veya başvuru kapsamında yer alan belgelerin doğruluğunu teyit için gerekli gördüğü belge ve bilgileri isteyebileceği, bu hususta başvuru sahibinin iddiasının yerinde olmadığı,

Turgut Fırat Proje İnşaat Anonim Şirketinin Nejla Ertekin Enr. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin tek ortağı olduğu, ancak gönderilen bilgi ve belgelerden Turgut Fırat Proje İnşaat Anonim Şirketinin vergi borcunun bulunmadığının anlaşıldığı ve dolayısıyla sorumlu tutulamayacağı,

Kamu İhale Genel Tebliği’nin 17.4.1’inci maddesi uyarınca; toplam 5.000 TL’yi aşan tutarlardaki borçların vergi borcu olarak kabul edileceği, bu bağlamda 5.000 TL’nin altında yer alan tutarların vergi borcu olarak kabul edilmediği,

Van Vergi Dairesi tarafından idareye gönderilen belgelerde tasdik makamı olarak belirtilen vergi dairesi başkanlığı/müdürlükleri tarafından Gelir İdaresi Başkanlığı Uygulama ve Veri Yönetimi Daire Başkanlığına yazılan ve bu yazı üzerine gönderilen cevabi yazılarda, vergi borcu bulunduğu ifade edilen isteklilerin/daha önceden oluşturdukları iş ortaklıklarının 18.10.2021 tarihinde vergi borcunun bulunmadığının ifade edildiği, ayrıca Gnt Tur. İnş. Ltd. Şti. – Mustafa Kaya İş Ortaklığının bildirilen borcuna ilişkin olarak Diyarbakır Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından gönderilen yazıda sistem sorgulaması neticesinde Süleyman Nazif Vergi Dairesi Müdürlüğünce ilgili kuruma 18.10.2021 tarihine kadar görülen toplam 14.406,21-TL tutarında vergi borcu olduğunun bildirildiği, söz konusu borca ilişkin olarak ödenen tutar için mahsup işleminin Muş Vergi Dairesi aracılığı ile gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı ve gerçekleştirilen bu işlemler neticesinde de 18.10.2021 tarihi itibariyle Süleyman Nazif Vergi Dairesi Müdürlüğüne 357,12-TL vergi aslı ve 289,04-TL gecikme zammı olmak üzere toplam borcunun 646,16-TL olarak görüldüğünün ifade edildiği, Şems Grup A.Ş. – Cng A.Ş. – Agf A.Ş. – Hayrettin Aslan İş Ortaklığının 61,14 TL borcunun bulunduğunun anlaşıldığı bu çerçevede söz konusu tutarların 5.000 TL altında olması sebebiyle ihale tarihinde vergi borcunun bulunmadığının anlaşıldığı,

Netice itibarıyla, söz konusu iş ortaklığı ve iş ortaklığını oluşturan ortakların daha önceden oluşturdukları başka iş ortaklarının vergi borcunun bulunmadığı, anılan isteklilerin teklifinin değerlendirme dışı bırakılması ve geçici teminatlarının irat kaydedilmesi işleminin mevzuata uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak, yukarıda mevzuata aykırılıkları belirtilen işlemlerin düzeltici işlemle giderilebilecek nitelikte işlemler olduğu tespit edildiğinden, Agf Enerji İnşaat Taahhüt Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi-Turgut Fırat Proje İnşaat Anonim Şirketi-Gnt Turizm İnş. Pet. Ürn. Taş. Dan. Hiz. Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. İş Ortaklığının vergi borcu bulunduğu gerekçesiyle teklifinin değerlendirme dışı bırakılması ve geçici teminatının irat kaydedilmesinin mevzuata aykırılık teşkil ettiği, söz konusu isteklinin teklifinin değerlendirmeye alınması ve bu aşamadan sonraki işlemlerin mevzuata uygun olarak yeniden gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Anılan Kanun’un 54’üncü maddesinin onbirinci fıkrasının (b) bendi gereğince düzeltici işlem belirlenmesine,

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen

İşyerinde Sanal Kaytarma Haklı Fesih Sebebi midir ?

İşyerinde Sanal Kaytarma Haklı Fesih Sebebi midir ?

Lütfi İNCROĞLU

İşçi, iş görme edimini yerine getirirken özenli davranmak, işini özenle yapmak zorundadır. Özen borcu, işçinin asli edim yükümü olan işin görülmesi sırasında gereken tüm dikkati göstermesi, mesleki bilgisini, fikri ve bedeni yeteneklerini gerektiği şekilde kullanmasını ifade eder. Hemen ifade etmeliyiz ki, bu anlamda özen borcunun dürüstlük kuralı ile dorudan ilgisi bulunmaktadır. Çünkü işçi, dürüstlük kuralları çerçevesinde işini özenle yapması gerekir[1] İşçinin özen borcu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 396/I’de düzenlenmiştir.

Özen borcuna aykırılık halinde uygulanacak yaptırım ise, 4857 sayılı İş Kanunu m.25/II- (ı)’da düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, “İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması” halinde, iş sözleşmesi haklı nedenle derhal feshedilebilecektir. Bununla birlikte işçinin, iş görme borcuna aykırı davranmasının başka bir yaptırımı da yine İş Kanunu m.25/II- (h)’da hüküm altına alınmıştır. Buna göre, “İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi” de haklı nedenle feshi gerektiren bir durumdur.

Öğretide, sanal kaytarma olarak da ifade edilen işçinin mesai saatleri içinde, işverence sağlanan e-postayı ya da interneti özel amaçları için kullanması işçinin işyerinde işine daha az zaman ayırarak başka bir deyişle kaytararak iş edimini yeterince sunamaması ve daha az verimle çalışmasına dolayısıyla iş görme borcunun özensiz ifasına sebep olabilecek davranışlar olarak değerlendirilmektedir. Nitekim elektronik çağın gereği olarak bilgi teknolojilerinin yaygın olarak kullanıldığı bir zamanda, neredeyse küçük-büyük herkesin elinde bir cep telefonu insanlar arasında iletişim kesilmiş ve tamamen sanal dünyada yaşayan bir toplum haline gelinmiştir. Bu durum işyerlerinde verimliliği düşürdüğü gibi iş kazalarına da sebep olabilecek nitelik arz etmektedir. Yargıtay kararlarına yansıyan iş uyuşmazlıklarında da bu konular artan oranda gündeme gelmekte ve işverenler konuyla ilgili iş sözleşmelerine ya da işyeri iç yönetmeliklerine veya etik sözleşmelere hükümler koymak suretiyle işçilerin iş esnasında kullanılmak üzere kendilerine tahsis edilen e-postaların ya da internetin özel amaçlı kullanılmasına engel olmaya çalışmaktadırlar.

Yargıtay, işçinin iş görme borcunun özensiz ifasına sebep olabilecek davranışların “geçerli nedenle feshi” oluşturan sebepler arasında saymıştır. Örneğin işçinin iş saatleri içinde uzun telefon konuşmaları yapmasını, iş saatleri içinde interneti özel amaçları doğrultusunda kullanmasını, işverence tahsis edilen e-posta ile özel yazışmalar yapılmasını geçerli nedenle fesih sebepleri arasında saymaktadır[2]. Benzer yönde Yargıtay başka bir kararında, “işyerinde işçiye internet kullanımına ilişkin açıkça bir yasaklama ve sınırlama getirilmemesi nedeniyle işyerinde işçinin internete girmesinin iş sözleşmesini haklı nedenle değil, geçerli nedenle feshine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir[3].

Yargıtay bu kararında, “bilgisayarın işyerinde ortak kullanıldığı, işçinin girdiği tespit edilen …isimli sitelerin … tarzında video paylaşım siteleri olduğu, günümüzde internet kullanımının yaygın olması nedeniyle açılan sitelerin reklamlarında pornografik reklamların yer aldığının herkesçe bilindiği, ayrıca işverence bilgisayarın kullanılmamasına ilişkin davacı işçi ve çalışan diğer personele herhangi bir yasaklamada bulunulmadığı, evvelce de benzer eylemlerde bulunulup uyarıldığı yönünde savunmada bulunulmadığı, işin aksadığı savunmasının da ispatlanmadığı, bir an için durumun sabit olduğu kabul edilse dahi, eylem ile sonuç arasında açıkça orantısızlık olduğu gerekçesiyle işçinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanacağı sonucuna varılmıştır” denilerek iş sözleşmesini haklı nedenle değil, geçerli nedenle feshine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir[4].

Buna karşılık, özel amaçlı internet kullanımı işverenin bu konudaki açık talimatına aykırı olarak yapılmış ise, Yargıtay bu taktirde işçinin bu davranışını haklı fesih sebebi olarak değerlendirmektedir[5].

Sonuç olarak, işverenin açık talimatına rağmen işçinin interneti ya da kurumsal e-postasını iş saatleri içinde özel amaçları doğrultusunda kullanması haklı nedenle feshi gerektirir (İşK m.25/II-(h)). Ancak, işyerinde işveren tarafından bir yasak konulmamış ve işçiler bu konuda uyarılmamışsa ve yapılan bu eylem işyerinde iş akışını bozacak düzeye ulaşmışsa, işçinin iş sözleşmesi geçerli nedenle sona erdirilebilir.

[1] (Çelik, Caniklioğlu, Canbolat, İş Hukuku Dersleri, s.266).

[2] (Y9.HD., 5.2.2009, E.2008/36305 K.2009/12393).

[3] (Y9.HD., 13.6.2016, E.2015/4048 K.2016/14121)

[4] Çelik, Caniklioğlu, Canbolat, İş Hukuku Dersleri, s.270

[5] (Y9.HD., 17.3.2008, E.2007/27583 K.2008/5294).

İş ve Meslek Karmaşası

İş ve Meslek Karmaşası

Prof. Dr. Umut Omay

Günlük dilde kullandığımız kavramların anlamını çoğunlukla düşünmeyiz. “İş” ve “meslek” de anlamını düşünmeden kullandığımız kavramlar arasında sayılabilir.

Literatürde de iş ve meslek arasındaki ayırımın keskin sınırlarının olmadığı görülmektedir. Örneğin meslek kavramı kişinin geçimini sağlamak amacıyla sürdürdüğü iş olarak tanımlanabilmektedir (1).

Türk Dil Kurumu ise iş için daha çok kişinin geçimini sürdürmek amacıyla yürüttüğü faaliyete, meslek için de yine bir kişinin geçimini sürdürebilmek amacıyla belirli bir eğitim sonucunda kazanılan becerilere ve kuralları belirlenmiş olan işe gönderme yapmaktadır. Ayrıca “iş” için “meslek” tanımının da yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla iş ve meslek arasındaki ayırım anlam bakımından kısmen belirsiz kalmaktadır(2, 3).

Benzer bir tartışmanın ve muğlaklığın İngilizcede de olduğu ve konu ile ilgili İngilizce literatürde özellikle meslek kavramının tanımlanması ve benzeri diğer kavramlardan ayırt edilebilmesi amacıyla birçok ölçütün ileri sürüldüğü görülmektedir. Bu çerçevede “meslek” (profession) kavramının tanımlanmasında faaliyetin bilimsel bir temele dayanması, kurumsal bir yapı çerçevesinde belirlenmiş faaliyet kuralları ile standartlarının bulunması ve kişinin hem kendi faaliyeti üzerinde karar alabilmesi ve söz sahibi olabilmesi hem de maddi çıkar yerine topluma hizmet motivasyonunun öncelikli olması açısından farklılaşmasına gönderme yapılmaktadır (4).

Yaklaşık 10 yıl önce iş ve meslek danışmanlarına yönelik vermiş olduğum uzun soluklu bir eğitim programı sürecinde iş ile meslek arasındaki farkın ne olduğunu sorgulayıp yorumlama fırsatım oldu ve şu beş ölçüt çerçevesinde ele almanın daha açık bir sonuç verebileceğini düşünmeye başladım:

  1. Gelir getirici bir faaliyeti bağımsız olarak kendi adına da yapabilme olanağının olup olmaması,
  2. Unvanın nasıl edinildiği ve kalıcılığı,
  3. Tarihsel geçmiş,
  4. Kuralları ve standartları belirleyen bir kurumun olup olmaması,
  5. Yaşam biçimi haline gelip bir ömür boyunca sürdürülüp sürdürülememesi.

Bir kişinin gelir getirici bir faaliyeti bağımsız olarak kendi adına da yapabilme olanağının olup olmamasının iş ve meslek arasındaki ayırım açısından en temel nokta olduğu ileri sürülebilir. Örneğin bir işveren açısından vasfı yeterli görüldüğü için “genel müdür” olarak görevlendirilen bir kişinin bu görevinden ayrıldıktan sonra, sahip olduğu nitelikler ne olursa olsun, bir işverene bağlı olmaksızın yalnızca “kendi adına” genel müdür olarak çalışabilmesinden söz edemeyiz. Başka bir deyişle, serbest çalışan bir genel müdürden söz etmek mümkün değildir. Ancak bir avukatın, muhasebecinin ya da terzinin bağımlı olarak da serbest olarak da çalışabilmesi, bu gelir getirici faaliyeti kendi adına da sürdürebilmesi mümkündür.

Unvanın nasıl elde edildiği ve kalıcılığı ölçütü de birinci ölçütle yakından ilişkilidir. Yine genel müdür örneğinden hareketle bu kişi görevinden ayrıldıktan sonra kişinin genel müdür unvanı da sona ermekte ve kendisine böyle bir iş ve unvan verilmeden genel müdür unvanını kullanamamaktadır; ancak belirli gereklilikleri yerine getirip tıp doktoru olmuş bir kişi bu unvanı kendi çabası ile elde etmekte ve bu unvanı kendi inisiyatifi ile kullanabilmektedir. Kısacası işe ilişkin unvan geçici iken, mesleğe ilişkin unvan kalıcı olma özelliği taşımaktadır. Öyle ki birçok meslek grubuna ait unvanlar bu unvanlara sahip kişilerin mezar taşlarında dahi yer alabilmektedir. Dolayısıyla iş unvanları çalışanın iradesi dışında verilip geri alınabilirken meslek unvanları kişinin isminin bir parçası haline gelebilmektedir.

Mesleklerin genel olarak tarihsel geçmişinin sanayi devriminden önceki döneme dayandığı ancak işlerin ve buna ilişkin unvanların çoğunlukla sanayi devrimini takip eden süreçte ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Örneğin Eski Mısır döneminde de mimarlar vardır; ancak İnsan Kaynakları Direktörü son 50 yıllık döneme ait bir unvan ve iş tanımıdır.

Mesleklerin tarihsel geçmişlerine bağlı olarak çıraklık, kalfalık, ustalık gibi meslek edinme süreçlerinin ve/veya üretim standartları gibi meslek kurallarının Tabipler Birliği, Barolar Birliği ve Fırıncılar Odası gibi lonca geleneğine dayanan birer kurum tarafından yürütüldüğü söylenebilir. Oysa işlerin böylesi düzenleyici bir kurumu bulunmamaktadır. Örneğin Hukuk Fakültesi mezunu olmak doğrudan avukat olmak anlamına gelmemekte, avukat olabilmek için ilgili Baro tarafından belirlenen kurallara uygun olarak avukatlık stajını da tamamlamış olmak gerekmektedir.

Son olarak meslek bir yaşam boyunca sürdürülebilmekte, kişi kendisini bu mesleğe adamış olmakta ve meslek bir yaşam biçimi haline gelmektedir. Örneğin bir tıp doktoru aktif çalışma hayatından uzaklaşsa bile ihtiyaç duyulduğu her an ve ömrünün sonuna kadar doktorluk yapabilmektedir. Gerçekten de, Covid-19 pandemisinin ilk başladığı dönemde 80-85 yaşındaki emekli tıp doktorlarının ülkelerindeki sağlık sisteminin ve genç “meslektaşlarının” üzerindeki yükü hafifletmek ve tecrübelerini paylaşmak üzere kendi hayatlarını hiçe sayarak yardıma koştukları bilinmektedir. Kısacası meslek sahipleri için emeklilik fiili bir durum yerine daha çok şekli bir durumu ifade etmektedir. Oysa meslek sahibi olmayıp yalnızca iş sahibi olmuş olan insanlar için emeklilik çoğunlukla hem şekli hem de fiili bir duruma gönderme yapmaktadır.

Yaklaşık 10 yıldan beri hemen hemen bütün derslerimde öğrencilerime “Genel Müdür Ahmet ve Terzi Ahmet” olarak bu ölçütler çerçevesinde hikâyeleştirdiğim bir örneği anlatmakta ve bir meslek sahibi olmanın önemini ısrarla vurgulamaktayım. Özellikle son dönemde yaygınlaşmaya başlayan yeni çalışma biçimlerinin yanı sıra özellikle gençler arasında artan “serbest çalışma” eğilimi ve işgücü piyasasının bu yönde artan talepleri çerçevesinde “meslek” sahibi olmanın giderek önem kazanmakta olduğunu düşünüyorum.

Birçok alanda olduğu gibi çalışma hayatında da hızlıca değişim ve dönüşüm yaşanırken, bütün öğrenciler ve çalışanlar için önerim yukarıda yer verdiğim ölçütler açısından kendilerini ve hedeflerini test etmeleridir. Kuşkusuz yukarıda belirttiğim beş ölçüt eleştirilebilir, fazla ya da eksik olduğu ya da tamamının bir arada bulunmasının şart olmadığı söylenebilir. Ancak en azından “gelir getirici bir faaliyeti bağımsız olarak kendi adına da yapabilme” ölçütünün iş ve mesleğin ayırt edilmesinde belirgin bir önceliği olduğunu kabul etmek gerekir.

Kaynakça

(1) Sunar, L. (2020). Türkiye’de mesleki itibar: Dönüşen çalışma hayatı ve mesleklerin sosyal konumu. Journal of Economy Culture and Society, Supp(1), 32.

(2) Türk Dil Kurumu, “iş”, Çevrim içi: sozluk.gov.tr, Erişim tarihi: 29.05.2022.

(3) Türk Dil Kurumu, “meslek”, Çevrim içi: sozluk.gov.tr, Erişim tarihi: 29.05.2022.

(4) Sunar, L., Türkiye’de Çalışma Hayatı ve Meslekler, Toplumsal Yapı Araştırmaları Programı, s. 34-35, Çevrim içi: https://tyap.net/mediaf/Calisma_Hayati.pdf, Erişim tarihi: 30.04.2022.

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

‘Lojistik Pazarına Genel Bakış’ Raporu Yayımlandı. “Türkiye Cazip Bir Üretim Merkezi Haline Dönüşüyor”

T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve ticari gayrimenkul danışmanlık alanının lideri Cushman & Wakefield tarafından hazırlanan ‘Lojistik Pazarına Genel Bakış’ raporu yayımlandı. Türkiye’nin lojistik pazarında artan önemi ve potansiyelini temel alan rapor, Türkiye’ye yatırım yapmayı planlayan şirketler için rehber niteliği taşıyor.

Türkiye’nin lojistik pazarındaki önemi ve potansiyeli ekseninde hazırlanan ‘Lojistik Pazarına Genel Bakış’ raporu yayımlandı. T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve ticari gayrimenkul danışmanlık pazarının küresel lideri Cushman & Wakefield tarafından hazırlanan rapor kapsamında; yakın kıyı taşımacılığı eğilimi, ekonomik büyüme, ihracata yönelik sanayi tabanı, güçlü perakende pazarı ve hızlı büyümesini sürdüren e-ticaret sektörü hakkında detaylı bilgiler içeriyor. Yayınlanan rapor, içeriğindeki detaylı bilgi ve yönlendirmeler sayesinde yatırımcılar için rehber niteliği taşıyor.

Türkiye Cazip Bir Üretim Merkezi Haline Dönüşüyor

Geride bıraktığımız iki yılda tüm dünyayı etkisi altına Covid-19 salgını ve yarattığı pandeminin tüm ekonomik verileri olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekilen raporda; sanayi, lojistik sektörü, tedarik zincirlerindeki aksamalar, konteyner ve çip krizi gibi birçok küresel zorluk yaşandığının altı çiziliyor. Rapora göre aynı dönemde Türkiye ise, Uzakdoğu merkezli üretim ağına alternatif arayışlarında ön plana çıkan ülkelerin başında geliyor. Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesiştiği noktada küresel Pazar erişimi sunan Türkiye, iş dostlu politikalarının yanı sıra yetenekli insan kaynağı, üretim kabiliyeti ve lojistik altyapısı ile küresel değer zincirlerinin güçlü bir aktörü olarak öne çıkıyor.

Uluslararası Yatırımcılardan Türkiye Atağı

Raporda Türkiye’nin 2003 yılından bu yana 240 milyar ABD Dolarlık uluslararası doğrudan yatırım çektiği ifade edilirken, özellikle uluslararası alanda faaliyet gösteren şirketlerin Ar-Ge, tasarım, üretim, lojistik ve yönetim merkezi geldiği belirtiliyor. 2021 yılında 14 milyar liralık Uluslararası Doğrudan Yatırım (UDY) rakamına ulaşan Türkiye’nin bu seviyeler ile pandemi öncesi dönem performansları ile karşılaştırıldığında toparlanmanın kanıtı olarak raporda ifade ediliyor. Raporda Türkiye için; Çinli teknoloji şirketlerinin yanı sıra Avrupa’dan hazır giyim ve ilaç şirketlerinin de yatırım planlarını açıkladıkları belirtilirken, 2021 yılında gerçekleştirilen 225 milyar dolarlık ihracat ile küresel ihracattaki payının tarihte ilk kez yüzde 1’i aştığı ifade ediliyor.

E-Ticaret Alanında Lojistik Tesislere Yatırımlar Artacak

‘Lojistik Pazarına Genel Bakış’ raporunda dikkat çekilen bir diğer konu ise son yılların parlayan sektörlerinden e-ticaret oldu. Türkiye’de e-ticaretin toplam perakende satışlarına oranının 2010’daki yüzde 0,6’lık paydan 2021 yılında yüzde 7,8’e geldiği belirtilirken, Türkiye’nin de bu alanda üç ayrı ‘milyar dolarlık’ değerleriyle unicorn çıkardığı ifade ediliyor. Bu kapsamda depo geliştirme projelerine paralel olarak teknoloji, otomasyon, transfer merkezleri ve bölge depolarına yatırımlarının artacağı öngörülüyor.

Nitelikli depolara olan talebin önümüzdeki dönemde artacağı belirtilen raporda; lojistik hizmet sağlayıcıları, gıda perakendecileri ve e-ticaret platformlarının yanı sıra diğer alanlardaki üretici, hatta tüketiciler tarafından da ‘nitelikli depolara’ olan talebin artacağı belirtiliyor.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu, “Dünya çapında tedarik zincirlerinin dayanıklılığı, esnekliği ve çevikliğinin test edildiği bir dönemden ülke olarak başarılı bir şekilde geçiyoruz. Türkiye, son yirmi yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde lojistik altyapının gelişmesinde otoyollar, demiryolları, limanlar, havalimanları gibi vizyoner projeler hayata geçirdi ve önümüzdeki dönem için de güçlü bir yatırım ajandamız bulunuyor. Türkiye’de ve bölgede iş yapmayı kolaylaştırmak ve ülkemizdeki şirketlerin küresel tedarik zincirine katılımını arttırmak için sürekli reformlarla geliştirilen bir yatırım ortamı, uygulanan başarılı politikalarla global ölçekte rekabetçi endüstriyel kapasite, yapılan eğitim yatırımları ile kavuşulan yetkin bir işgücü havuzumuz bulunmaktadır. Türkiye’nin lojistik potansiyeli; hızlı ekonomik büyüme, bölgesel Ar-Ge, tasarım, üretim ve yönetim üssü haline gelmiş merkezi konumu ve dijital dönüşümü ivmelenen güçlü perakende pazarı gibi çeşitli talep faktörlerinden kaynaklanmaktadır. Cushman & Wakefield ekibiyle hazırladığımız “Lojistik Pazarına Genel Bakış” başlıklı bu raporda yaklaşık 50 milyar Euro büyüklüğe ulaşan lojistik sektörümüz ve geleceği hakkında detaylar sunmaktadır. Bu raporun Türkiye’de yatırım yapmak isteyen tüm yatırımcılarımıza da bir rehber olacağını düşünüyoruz.”

Cushman & Wakefield Yönetim Kurulu Başkanı Tuğra Gönden ise ”Türkiye’nin üretim ve taşımacılık üssü rolünün her geçen gün güçlendiğini görüyoruz. Uluslararası yatırımcılar Türkiye’ye yönelirken; üretim, ihracat, Ar-Ge, lojistik ve yönetim merkezi olarak görerek yatırımlarını artırmaktadır.” sözlerini ekledi.

Yöneticiler için ÖDÜLLÜ İŞ BULMACASI No:14

Yöneticiler için ÖDÜLLÜ İŞ BULMACASI No:14

Güzel bir mola verin.
Zihinsel bir tazeleme için bulmaca çözün.
İş hayatı odaklı bulmaca için zaman ayırın.

Haftanın bulmacasını çözmek için

https://satinalmadergisi.com/bulmaca14/ 

TIKLAYIN.

İnteraktif şekilde web sitesi üzerinde veya kağıt çıktıda (PDF) çözebilirsiniz.

Her pazartesi bir bulmaca sizi bekliyor.
Kolaylıklar dileriz. Prof. Dr. Murat ERDAL

Geçmiş ve güncel tüm bulmacaları çözmek için;

https://satinalmadergisi.com/bulmacalar/
Ödül: 1 Kişiye Satınalma Dergisi Dijital Aboneliği.
Çözümünüzü dergi@satinalmadergisi.com a gönderin.

Business Crossword Puzzle  by www.SatinalmaDergisi.com

#Business #firm

#işbulmacası #yöneticilik #BusinessCrosswordPuzzle #puzzle #company #yönetim #manager #management

Döviz Uyandı mı ?

DÖVİZ SEVİYESİ

Dövizin yükselmesi de, aşağı gitmesi de birer sorun aslında. Dövizin fiyatı aşağılara doğru gerilese, ihracatımızı olumsuz yönde etkiler. Zira düşük döviz fiyatı, ihracat mallarımızın fiyatını Türk Lirası karşısında olumsuz etkileyecektir. Olumsuz etkilenen ihracatımızın tam tersine ithalatımız adeta patlar zira düşük döviz fiyatı ithalat için son derece caziptir.

Bu yüzdendir ki dövizin fiyatı hassas bir terazi gibidir. Dengede kalmalı. Hassas terazinin ayarları ile oynandığı vakit döviz piyasasının dengesi de bozulur.

Dengesiz bir döviz grafiği
Tam anlamıyla ayarı kaçmış bir döviz grafiği

Ülkemizin ödemeler dengesi, TCMB rezervleri, ihracatın ithalatı karşılama oranları, yurt dışından ithal edilen tüm ithalat kalemleri için gerçek anlamda ihtiyaç duyduğumuz varlık; dövizdir. Dövizin az oluşu veya olmaması ülkemiz açısından ciddi sıkıntılar doğuracağı gibi gerek sermaye hareketleri, gerek ülkemize gelen, gerekse ülkemizden giden yatırımcılar, ülkemizin yatırım projeleri için dövizin varlığı şarttır.

 

DÖVİZİN TÜRK LİRASI KARŞISINDAKİ PERFORMANSI

Kuşkusuz ki ülkemize dövizin gelmesi ve döviz varlıklarının artması için şu kriterlerin oluşması zorunludur;

Şöyle ki;

  • Öncelikli ve birincil şart; ülkede her açıdan istikrar olmalıdır. Siyasi otroritelerin söylemleri birleştirici, istikrar sağlayıcı, toparlayıcı, ekonomik ve iktisadi kurallara uygun,
  • İhracat kalemlerimizin daha fazla, ithalat kalemlerimizin daha az olması,
  • Enflasyonun makul seviyede,
  • Dalgalı deniz misali piyasaların nereye gittiği, hangi dalganın ne kadar büyük veya tahribat yaratabileceğinin bilinir,
  • TCMB döviz rezervlerinin her açıdan güven veren bir düzeyde,
  • Döviz hareketlerinin gerek yabancı yatırımcıları cezbedip ülkemizde yatırım yapmaya istek duymalarını gerektirecek durumda,
  • Ülkemiz finans piyasasının kendi olağan dinamikleri ile hareket edebilecek durumda,

olmaları gerekmektedir.

Ancak;

Piyasa dinamiklerinin olağan akışının önünü keserek dövizin boğazını sıkıp, aylarca nefes aldırmayıp, dövizin TRL değerinin adeta yerinde saydırılması, yerinden kıpırdamaması için sürekli müdahalede bulunulduğu taktirde, ülkemizde zaten belli bir fiyat artışının yarattığı enflasyon tahribatına bir de dövizin gırtlağını sıkıp, nefes aldırmazsanız döviz;

  • ya yerinde sayar,
  • ya geriye gelir

Şöyle ki;

 

MÜDAHALELER DÖVİZ PİYASASINDA İSTİKRARSIZLIK YARATIR

Siz yabancı bir yatırımcı olsaydınız, siz bir ihracatçı olsaydınız, siz bir ithalatçı olsaydınız çok hareketli döviz piyasasında yatırım yapmayı tercih eder miydiniz ? Aşağıdaki grafikteki piyasada hareket eder miydiniz ? Yatırımcı girdabı olan piyasayı değil, sakin ve istikrarlı piyasayı sever yatırım yaparken döviz fiyatlarında istikrar olmasını gözlemler. TCMB’nin uzun süredir dövize müdahale ettiği ortadadır. Dövizin fiyatını sabit tutmak için ne yazık ki döviz rezervlerimiz kullanılmaktadır. Dövizi sabit tutayım diyen TCMB piyasayı ucuz dövizle fonlamıştır. Ancak döviz rezervlerimiz de hızlı bir şekilde erimiştir.

 

DÖVİZİN BOĞAZINI SIKAR, NEFESİNİ KESERSENİZ ELİNİZE NE GEÇER?

Dövizin hareket etmesinin önüne geçmek için, dövizin boğazını sıkar, dövize nefes aldırmaz iseniz, bir süre sonra döviz hareketsiz kalır, elden ayaktan gider.

Nefes alamayan ölüm döşeğindeki dövizin ihracatçıya faydası olmaz. Aylardır komaya girmiş gibi hareketsiz bir şekilde kalan dövizin, ülkemize döviz girdisi sağlayan ihracatçıya asla faydası olmayıp, fayda sağlayacağı kesim ise ülkemizden sürekli döviz çıkışı sağlayan ithalatçılar olacaktır.

Çok hareketli, türbülansa yakalanmış uçak gibi hareket eden dövizin olsa olsa spekülatörlere faydası olur ki ülkemiz bu hareketlerden zarar görür. Sürekli iniş ve çıkış gösteren döviz ile ihracatçı iş yapamaz, yurt dışına fiyat veremez, ülkemizde de fiyat istikrarı sağlanamaz.

 

DÖVİZE BASKI UYGULANIYOR

Rusya Ukrayna Savaşı çıktı ve doların fiyatı önce yükseldi, sonra aynı eski fiyatına geri geldi. Hangi olay olursa olsun dolar aynı fiyatta, TCMB bir ay önce faizleri aynı bıraktı, dolar bir süre yükseldi ve tekrar aynı fiyata geri geldi. Belli ki dolara tam saha pres var ve yerinden kıpırdamıyor.

Ama merak etmeyin, enflasyon düşürülecek… Cek, cak.. Yıllardır bu sözü işitiyorum ama hiç bir şey olmuyor enflasyonun düşürülmesi adına.

 

DÖVİZ KOMADA KALSIN DİYE KKM – KUR KORUMALI MEVDUAT

Dövizin belini kırmak ve yukarı yönlü hareket etmesinin önüne geçmek için KKM – Kur Korumalı Mevduat ürünü piyasaya sürüldü.

Siyası ortoritelerin sözlerine baktığınızda;

  • Ülkemiz ekonomisinin kurtulduğunu
  • KKM – Kur Korumalı Mevduat ile ülkemizin çok isabetli karar verdiğini ve bu yolun en doğru bir yol olduğunu

söylemleri ile karşılaşıyoruz. Dövize müdahale ile nereye kadar gidebilir ülkemiz? Dövize ne kadar baskı yaparsak yapalım, döviz eninde sonunda geleceği yere gelir zira ülkemizin döviz rezervleri güçlü değil. Biz eksi rezerv taşıyoruz.

Söyleyecek sözüm kalmadı. Yarın T.C. Hazine kaynaklarının dibi görüldüğünde acaba biz şunu yanlış yaptık diyecek biri çıkacak mı karşımıza? Muhtemelen dış güçler hazinemizi boşalttı denecek.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Ticaretle ilgili alım-satım ve danışmanlık taleplerinizi https://satinalmadergisi.com/ticaritalep/ sayfasından iletebilirsiniz.

IBM Araştırması: CEO’ların Yüzde 94’ünün Gündeminde Sürdürülebilirlik Başı Çekiyor

  • CEO’ların yüzde 55’i, sürdürülebilirlik yatırımlarının iş büyümesini hızlandıracağı konusunda hemfikir.
  • CEO’ların yüzde 34’ü, sürdürülebilirlik stratejilerini hayata geçirdiklerini bildirdi.
  • CEO’lar, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmanın önündeki başlıca zorlukları ise belirsiz yatırım getirisi, ekonomik faydalar, veri eksikliği ve teknolojik engeller olarak sıralıyor.

İş Değerleri Enstitüsü (IBV) tarafından yapılan araştırmaya* göre sürdürülebilirlik; kurumsal firmalar için en önemli konuların başında yer alıyor. Sürdürülebilirliğin bir zorunluluk ve büyüme faktörü olarak kabul edildiğini ortaya koyan araştırmada; CEO’lar sık sık yönetim kurullarından ve yatırımcılardan gelen baskılarla karşı karşıya kalıyor, güvenilir veri kavrayışı eksikliği harekete geçme eylemlerini engelliyor.

IBM’in her yıl yaptığı Own Your Impact çalışması, 60’ı Türkiye’den olmak üzere dünya çapında 3 binden fazla CEO’nun katılımıyla gerçekleştirildi. Yapılan anketin sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 51’i önümüzdeki iki ila üç yıl içinde karşılaşacakları en büyük zorluklardan birinin sürdürülebilirlik olacağının altını çiziyor. Bu bağlamda CEO’ların yüzde 95’i, sürdürülebilirlik stratejilerini uygulamada en azından pilot aşamada olduklarını bildirirken, yüzde 23’ü ise tüm kuruluşlarında uygulamaya aldıklarını belirtti.

Konu hakkında açıklama yapan IBM Türkiye Genel Müdürü ve Teknoloji Lideri Volkan Sözmen şunları söyledi: “CEO’lar şimdiye kadarki en karmaşık durumlardan olan enflasyon, savaş, yetkinlik eksikliği ve pandemi gibi dönemleri deneyimliyor. Türkiye’de ise tüm bu engellere rağmen CEO’lar sürdürülebilirliğe öncelik veriyor. Ülkemizdeki CEO’lar, sürdürülebilirliğin çevre ve faaliyet gösterdikleri topluluklar üzerindeki etkisini görebiliyor.”

Türkiye için temel çalışma bulguları ise şunları içeriyor:

CEO’lar, sürdürülebilirliğin gündemlerinde daha üst sıralara tırmandığını ve bunun iş performansını artırmaya yardımcı olabileceğine inandıklarını söylüyor.

  • Katılımcıların yüzde 60’ı, iş dünyasının çevre ve faaliyet gösterdikleri topluluklar üzerindeki etkileri konusunda yöneticilerin sorumluluk alması gerektiği konusunda hemfikir.
  • CEO’ların yüzde 55’i, sürdürülebilirlik yatırımlarının iş büyümesini hızlandıracağı düşünüyor.
  • Yüzde 47’si sürdürülebilirlik stratejilerini uygulayacak insanlara ve kabiliyete sahip oldukları konusunda hemfikir.
  • CEO’ların yüzde 34’ü sürdürülebilirlik stratejilerini tamamladıklarını bildiriyor.

Türkiye’deki paydaşlardan gelen baskı artıyor, ancak yatırım getirisi, veri kavrayışları, düzenleyici ve teknolojik engeller konusundaki netlik eksikliği bu duruma engel olmaya devam ediyor.

  • Ankete katılanların yaklaşık yüzde 65’i, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmanın önündeki en büyük zorluk olarak belirsiz yatırım getirisi ve ekonomik çıkarları gösteriyor. Bu oranı yüzde 38’le verilerden elde edilen kavrayış eksikliği ve düzenleyici engeller takip ediyor.
  • Ankete Türkiye’den katılan CEO’ların yüzde 55’i, siber risk (yüzde 50), piyasa değişimleri (yüzde 48), regülasyonlar (yüzde 43), tedarik zinciri kesintileri (yüzde 43) ve teknoloji altyapısının (yüzde 40) ötesinde; sürdürülebilirliği önümüzdeki iki ila üç yıl içinde karşılaşacakları en büyük zorluklardan biri olarak gösteriyor.
  • Katılımcıların yüzde 33’ü, firmalarında sürdürülebilirliği uygulamanın önündeki teknolojik engelleri de vurguluyor.
  • CEO’lar yüzde 65’le en büyük baskıyı yönetim kurulu üyelerinden, ardından yüzde 57’yle yatırımcılardan, yüzde 52’yle ekosistem ortaklarından, yüzde 45’le hükümetten ve yüzde 37’yle düzenleyicilerden aldıklarını bildirdi.

Araştırmaya katılan CEO’lar, sürdürülebilirlik stratejilerini hayata geçiriyor ve firma genelinde bu stratejiyi kalıcı halde uygulamaya çalışıyor.

  • Ankete katılan CEO’ların yüzde 63’ü sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşacaklarından emin. CEO’ların yalnızca yüzde 23’ü hükümet tarafından açıklanan sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılamayacağına inanıyor.
  • CEO’ların yüzde 94’ü, sürdürülebilirlik stratejilerini uygulamanın en azından pilot aşamasında olduğunu bildirirken, yaklaşık yüzde 28’i sürdürülebilirlik stratejilerini tüm kuruluşlarında uyguladıklarını söylüyor.

Araştırmanın tamamını görüntülemek için, https://www.ibm.com/thought-leadership/institute-business-value/c-suite-study/ceo adresini ziyaret edebilirsiniz.

*Yöntem

IBM İş Değeri Enstitüsü, IBM C-suite Study serisinin 25. baskısının bir parçası olarak 43 lokasyon ve 28 sektörden 3.000 CEO ile görüştü. Bu görüşmeler; trendler, zorluklar, alınan önlemler, fırsatlar ve geleceğe yönelik vizyonları dahil olmak üzere katılımcıların liderlik, iş dünyasının sorumlulukları ve beklentileri ve sürdürülebilirlik konusundaki bakış açılarına odaklandı. Çalışma, 2021’de Oxford Economics ile iş birliği içinde gerçekleştirildi ve IBM’in 20 yılı aşkın yıllık CEO anketleriyle karşılaştırıldı.

“Konaklama İşletmelerinde Vergi ve Muhasebe Uygulamaları” Kitabı Yayımlandı.

M. Vefa TOROSLU – “Konaklama İşletmelerinde Vergi ve Muhasebe Uygulamaları” kitabı Yetkin Yayınları’ndan çıktı.
Kitapta Yer Alan Konu Başlıkları:

  • Turizm Sektörü Hakkında Genel Bilgiler
  • Konaklama İşletmeleri Hakkında Genel Bilgiler
  • Konaklama İşletmelerinde Vergi Uygulamaları
  • Turizmi Teşvik Mevzuatı
  • Konaklama İşletmelerinde Kullanılan Belgeler ve Defterler
  • Konaklama İşletmelerinde Muhasebe Sistemi
  • Konaklama İşletmelerinde Kullanılan Önemli Muhasebe Hesapları
  • Hasılat İşlemlerinin Muhasebeleştirilmesi
  • Malzeme Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi
  • İşçilik Maliyetlerinin Muhasebeleştirilmesi
  • Faaliyet Giderlerinin Muhasebeleştirilmesi
  • Maddi Duran Varlıkların Muhasebeleştirilmesi
  • Dönem Sonu Muhasebe İşlemleri

Yazar Hakkında:

M. VEFA TOROSLU

Vefa TOROSLU, 1962 yılında doğmuştur. 1985 yılında Gazi Üniversitesi İ.İ.B.F. Ekonomi Bölümü’nden mezun olmuştur. 2010 yılında Okan Üniversitesi SBE Muhasebe-Denetim Yüksek Lisans Programından mezun olmuştur.

1985 yılından 1997 yılına kadar reel sektörde çeşitli kademelerde muhasebe ve finans yöneticiliği yapmıştır. 1997 yılından 2012 yılına kadar finans sektöründe üst düzey yönetici olarak çalışmıştır. 2013-2020 yıllarında turizm sektöründe üst düzey mali işler yöneticisi olarak çalışmıştır.

Sahip olduğu mesleki unvanlar şunlardır:

  • Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (TÜRMOB)
  • Bağımsız Denetçi (Kamu Gözetimi Kurumu-KGK)
  • Kredi Derecelendirme Lisansı (SPK)
  • Kurumsal Yönetim Derecelendirme Lisansı (SPK)
  • Sermaye Piyasası Faaliyetleri Düzey-1 Lisansı (SPK)

    Vefa TOROSLU’nun muhasebe ve finans konularında yazmış olduğu 30 kitabı ve 96 makalesi bulunmaktadır.