Şangay’ın karantinaya girmesi, tedarik zincirini tekrar 2020 yılına döndürebilir

Pandeminin büyük bölümünde lojistik ve imalat sorunları ile öne çıkan tedarik zinciri krizi aslında bir durgunlukla başladı. 2020’nin ilk yarısında, fabrikalar kapandı, nakliye oranları düştü, boş konteynerler limanlarda mahsur kaldı ve uğultulu okyanus ticaretinin yerini blank sailing aldı.

İki yıl sonra, erken pandemik tedarik zincirinin sorunları yeniden ortaya çıkıyor – durdurulan fabrika operasyonları, azalan nakliye oranları ve blank sailing duyuruları – Çin, pandeminin başlangıcından bu yana en büyük covid salgınıyla sert kilitlenmeler ve karantina önlemleriyle mücadele ederken. 25 milyonluk bir şehir ve Çin’in en büyük üretim ve ihracat merkezlerinden biri olan Şanghay, şehir çapında süresiz bir kilitlenme altında.

Lojistik operatörleri, 2020 gibi, bugünkü sakinliğin, karantinalar kaldırıldığında ve Çin’deki fabrika ve depolardaki bastırılmış stokların ABD ve Avrupa’ya bağlı bir mal seline dönüştüğünde kaosun takip edeceğinden endişe ediyorlar.

Çin’de kilitlenmeler karayolu taşıyıcılarını kızdırıyor

Çin, 2021’deki covid salgınlarında olduğu gibi limanlarını kapatmadı. Bunun yerine, iç kesimlerdeki karantina önlemleri, bazı fabrikaların kapanmasına ve malları fabrikalardan depolara ve limanlara taşımak için istekli kamyon sürücülerinin kritik bir kıtlığına neden oluyor. Gıda paniklerine ve karantinaya alınan apartman sakinlerinin pencerelerinden topluca çığlık atmasına neden olan şehir çapında bir karantina altında olan Şanghay, kamyon sürücülerinin şehre girmesine izin verilmeden önce covid testleri yaptırmalarını da zorunlu kılıyor. Wall Street Journal’a göre bazı sürücüler, karantinaya girecekleri korkusuyla Şanghay’dan tamamen kaçınıyor. Benzer şekilde, bazı şehirler, bir nakliye endüstrisi yayıncısı olan Loadstar’a göre, Şanghay’dan gelen taşıyıcıların içeri girmesine izin vermek konusunda isteksiz.

Freightos konteyner navlun endeksine göre, oranlar, Şanghay’da kilitlenmelerin başladığı 12 Mart ile 8 Nisan arasında, konteyner başına% 5 düşüşle 9.280 dolara geriledi. Bazı rotalar, Avrupa ile Çin arasında% 9’luk bir düşüş gibi daha büyük düşüşler kaydediyor. (Avrupa’dan Güney Amerika’ya giden diğer rotalar, fiyatların geçen hafta boyunca% 10’a kadar yükseldiğini gösteriyor.)

Bununla birlikte, bir nakliye firması Loadstar’a, mallarını depolardan ve bir gemiye çıkaramazlarsa, nakliyecileri düşük fiyatlardan alamayacaklarını söyledi. Çok az kargo ile, nakliye hatları önümüzdeki haftalarda Asya’dan daha fazla blank sailing duyurmaya hazırlanıyor.

Tedarik zinciri verilerini izleyen Chicago merkezli bir şirket olan FourKites tarafından 8 Nisan Cuma günü yayınlanan verilere göre, Şangay’dan deniz yoluyla gönderilen malların hacmi, 12 Mart (yetkililer geçen ayın başından beri hedefli karantinalar uyguluyor) ile 4 Nisan arasında % 26 düştü. Limandan kamyonla çıkan malların hacmi aynı dönemde %19 düştü.

Bir lojistik uzmanı Loadstar’a, “fabrikalar yeniden açıldığında nakliye talebindeki artış gerçekleşecek. Çin’in limanlarında tümünü paketlemek için yeterli konteyner olmayacak ve fiyatlar artacak ve bir kez daha pandeminin kaosundan zar zor kurtulmaya başlayan tedarik zincirlerini bozacak” açıklamasını yaptı.

 

HMS Makina, Boeing’in Türkiye’deki doğrudan tedarikçilerinden biri oldu

HMS Makina Genel Müdürü Aziz Meydan

Boeing, havacılık sektörü için üretim yapan Türk firmalarından HMS Makina ile tedarik anlaşması imzaladı. Merkezi Manisa’da bulunan firma, bu sözleşme kapsamında, Boeing 737 ve 787 Dreamliner uçakları için çeşitli parçalar üretecek. Boeing’in doğrudan tedarik için HMS Makina ile imzaladığı bu ilk anlaşma, Türk havacılık sektörünün küresel değer zincirlerine entegrasyonu için önemli bir adımı da temsil ediyor.

17 yıldan uzun süredir Boeing’in dolaylı tedarikçisi olan HMS Makina, bu sözleşmeyle birlikte Boeing’e doğrudan ürün tedarik edebilecek. HMS Makina, bu sözleşmenin yanı sıra Boeing’in diğer imalat ortaklarına komponent tedarik etmeye devam edecek.

Boeing Türkiye Genel Müdürü ve Ülke Temsilcisi Ayşem Sargın

Boeing Türkiye Genel Müdürü ve Ülke Temsilcisi Ayşem Sargın, “Türkiye ile stratejik ortaklığımızı tanımlayan Boeing Türkiye Milli Havacılık Planı’nın hayata geçirilmesinden bu yana, Türkiye’deki yatırımlarımızı artırmaya ve tedarik zincirimizi genişletmeye yönelik önemli adımlar attık. HMS Makina ile uzun yıllara dayanan ortaklığımızı güçlendirmenin yanı sıra firmanın gelişmesine ve Boeing’in küresel tedarik zincirine entegrasyonuna katkıda bulunacak olan bu anlaşma, Milli Havacılık Planı’nın en önemli bileşenlerinden biri olan Havacılık Sanayii Geliştirme Programımızın başarısını da yansıtıyor. Havacılık Sanayii Geliştirme Programımızın başladığı 2017 yılından bu yana, 100’ün üzerinde yerli firma ve 300’den fazla havacılık profesyonelinin katıldığı çok sayıda eğitim programı ve atölye çalışması düzenledik. Bu çalışmalarla, Boeing’e doğrudan teklif verebilen firma sayısını artırarak küresel tedarik zincirimize yeni Türk firmalarının katılımını sağladık. HMS Makina ile imzaladığımız bu anlaşma, Türkiye’ye ve Türk havacılık sanayiindeki ortaklarımızın dünya standartlarındaki kabiliyetine güvenimizin açık bir göstergesi. Birlikte çalışmaktan memnuniyet duyduğumuz HMS Makina’yı bu son başarısından ötürü kutluyoruz.” dedi.

HMS Makina Genel Müdürü Aziz Meydan

HMS Makina Genel Müdürü Aziz Meydan, “Boeing tedarik zincirinin bir parçası olmak, HMS için çok önemli bir fırsat. Boeing Küreselleşme ve Tedarikçi Geliştirme Bölge Ekibi ile yakın işbirliğimizin sonucu olan bu önemli sözleşme, iş arkadaşlarımızın çalışma azminin ve adanmışlığının bir göstergesidir.” dedi.

Boeing, 2017 yılında Türk havacılık sektörünün uzun vadeli büyümesini ve rekabetçiliğini desteklemek üzere, Türkiye’deki paydaşları ile birlikte Boeing Türkiye Milli Havacılık Planı’nı hayata geçirdi. Bu plan kapsamında Boeing, Türkiye’de dünya standartlarında, yenilikçi ve rekabetçi bir havacılık ekosistemini oluşturmak ve Türk tedarikçilerin havacılık sektöründeki küresel değer zincirlerine entegrasyonunu artırmak için tüm paydaşları ile çalışarak ortaklıklar geliştirdi.

 

Boeing Hakkında 

Dünyanın en büyük havacılık şirketi olan Boeing, Türkiye’de uzun yıllara dayanan köklü bir geçmişe sahiptir. Boeing, küresel bir tedarikçi üssünün kabiliyetlerini küresel ölçekte ekonomik fayda yaratmak, sürdürülebilirlik ve toplumsal etki için kullanmaktadır. Boeing ekipleri, geleceğe yönelik yenilikler geliştirmeyi ve şirketin temel değerleri olan güvenlik, kalite ve dürüstlüğü yaşatmayı hedeflemektedir. Türkiye’deki iş birlikleri ve ortaklıklarıyla büyüyen Boeing, Türkiye’nin hızla gelişen havacılık sektörünü geçmişten bugüne desteklemiştir. Boeing, Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda, Türk havacılık sektörünü küresel bir oyuncu haline getirme amacıyla, 2017 yılında Boeing Türkiye Milli Havacılık Planı’nı hayata geçirmiştir. Sanayi, Teknoloji, Servis-Bakım ve Nitelikli İnsan Gücü olmak üzere dört ayaktan oluşan Milli Havacılık Planı, Boeing ile Türkiye arasındaki ilişkiyi stratejik bir ortaklığa taşımış ve Boeing’in Türkiye’de, Türkiye ile birlikte büyümesi için iş birliği çerçevesini oluşturmuştur.

HMS Makina Hakkında

HMS Makina, 1979 yılında, otomotiv endüstrisine yüksek hassasiyetli torna parçaları üretmek amacıyla kurulmuştur. 2000 yılından itibaren havacılık sektörü için üretim yapmaya başlayan HMS Makina 2005 yılında, Çiğli/İzmir tesisine taşınarak üretim kapasitesini ve kabiliyetini genişletmiştir. 2012 yılında yeniden yapılandırma içine girmiş ve bunu tamamladıktan sonra Kasım 2013’te Manisa’daki yeni konumuna taşınmıştır.

Bugün, HMS Makina, çoğu AB ülkelerinde merkezlenmiş seçkin müşterileri için başta havacılık sanayii olmak üzere yüksek teknoloji içeren pek çok ürünü imal edebilen, lider şirketlerden biridir. Şirketin yaptığı satışların %70’inden fazlası ihracattır. 63.500 m² alan üzerinde bulunan 39.500 m² KAPALI alana sahip modern üretim tesisiyle HMS Makina, %36’sı üniversite mezunu 396 uzman personele istihdam sağlamaktadır. Ayrıca, bünyesinde bulundurduğu çıraklık okulu ile 49 öğrenciye mesleki teknik eğitim olanağı sunmaktadır.

 

Çalışan Bağlılığını Artırmanın 7 Yolu!

Çalışanların iş yaşamına aktif katılımını sağlamak, iş yerinde motive edici bir düzen oluşturmak ve çalışanların kariyer yolculuklarını desteklemek, çalışan bağlılığını artırmak için büyük önem taşıyor. Genellikle çalışan bağlılığını artırmanın en ideal yolunun gelişimlerine destek olabilecek eğitim fırsatları sunmak ve özgür iradeleriyle çalışma ortamına dahil olmalarına fırsat vermek olduğunu söyleyen uluslararası eğitim platformu Laba’nın Türkiye Ülke Müdürü Elif Tuzlakoğlu, çalışan bağlılığını artırmanın en önemli 7 adımını sıralıyor.

Mikro Öğrenimle Çalışan Bağlılığını Artırın! 

Şirketlerde çalışan motivasyonu ve bağlılığını artırmaya önem verilmesi, verimi büyük ölçüde etkiliyor. Aktif çalışan katılımını sağlamak ve çalışan bağlılığını artırmak için çeşitli yöntemler bulunuyor. Bu yöntemler arasında en ideali, mikro öğrenme yöntemlerinden faydalanmak olarak karşımıza çıkıyor. Çalışanları ne teşvik ediyor, bağlılıklarını artırmak için neler yapılması gerekiyor gibi önemli noktaları belirlemek gerekiyor. Mikro öğrenme türleri arasında boşlukları kapatmak ve duygusal bir bağlantı kurmak yer alıyor. Elif Tuzlakoğlu’ya göre, mikro öğrenme yöntemleri ile çalışan bağlılığını artırmak için ise izlenmesi gereken 7 adım bulunuyor.

1. Uyumluluk animasyonları: Çalışanlarınızın verim ve bağlılıklarını artırmanız için işin püf noktası, iş ile ilgili konularda konuyu önemsizleştirmeden tonu hafifletmektir. Animasyonlar riskli görevler için harikadır çünkü kimseyi tehlikeye atmadan süreci yeniden canlandırabilirsiniz ancak bunları şirket politikalarını veya olumlu performans davranışlarını sergilemek için de kullanabilirsiniz. Mikro öğrenme animasyonlarının altın kuralı, hedef kitlenizi tanımaktır. Takımın belirli üyelerini rahatsız edebilecek şakalardan veya karakterlerden kaçının. Herkesin farklı geçmişleri ve kültürel normları olduğunu unutmayın.

2. İlgi çekici görev eğitimleri: Çalışanlarınızı iş süreçlerinde görevin her adımına dahil edin. Yöneticileri ile iletişimleri sağlıklı olan çalışanların daha verimli ve kurum bağlılığının yüksek olduğunu unutmayın. Bu yüzden onlara ilgi çekici görevler ve eğitimler verebilirsiniz. Onlara sahne arkası görünümü sunmak için seslendirme veya altyazı eklemeleri de yapabilirsiniz.  Ayrıca, kendi başlarına keşfetmeleri için ek kaynak bağlantıları da ekleyebilirsiniz. Ekran kayıt araçları, yazılım uygulamalarını içeren görev eğitimleri için mükemmeldir.

3. Etkileşimli video demoları: Performans zorluklarını ve kuralları çiğnemeden nasıl üstesinden gelineceğini vurgulayan video demoları oluşturun. Etkileşimli kontrol noktalarıyla daha da ilgi çekici hale getirin. Örneğin, konu hakkında ne kadar bildiklerini test etmek için iki dakikalık işarete bir pop quiz ekleyin. Ardından, varsayımlarının doğru mu yanlış mı olduğunu görebilmeleri için demoyu devam ettirin. Diğer bir seçenek çalışanları geçmiş hataları üzerinde düşünmeye teşvik eden soru yönlendirmeleri ile takip etmektir. Örneğin, benzer bir durumu nasıl ele aldılar ve daha iyi bir yaklaşım var mıydı? Görev verilen kişi, sahip olmadığı herhangi bir beceri sergiledi mi?

4. Ciddi oyunlar: Ciddi oyunlar, mikro öğrenmenin çok yönlü türlerinden biridir çünkü onları hemen hemen her eğitim konusu için kullanabilirsiniz. Uyumluluk politikalarından müşteri hizmetleri şikayetlerine, hatta beceri geliştirmeye kadar. Ayrıca, biraz daha görsel uyarana ihtiyaç duyan dikkati dağılmış çalışanlar için en ilgi çekici destek kaynağı olurlar. En önemli performans boşlukları için tam zamanlı destek sunan oyunlar geliştirin. Örneğin, çalışanlarınızın çoğu güvenlik protokolleriyle uğraşıyor. Bu nedenle, ciddi oyun onları uygun teçhizatı donatmaları ve bir işyeri felaketini önlemeleri gereken tehlikeli bir duruma sokar.

5. Beceri simülasyonları: Simülasyonlar, genellikle baştan sona tüm bir süreci veya iş başındaki engelleri kapsadıkları için zor bir mikro öğrenme başarısıdır. Bununla birlikte, çalışan bağlılığını artırmak için hedeflenen bir yeteneği içeren küçük beceri simülasyonları geliştirebilirsiniz. Örneğin, çalışanların bir müşterinin uygunsuz yorumunu incelikle nasıl ele alacaklarını bilmeleri gerekir. Bu, iletişim ve kişilerarası beceriler gerektirir. Sınırın ne zaman aşıldığını belirleyebilmeli ve ardından sorunu müşteriyi rahatsız etmeden çözebilmelidirler. Simülasyonun sonunda, kısa bir performans özeti ve kaynak önerileri ekleyin. Nerede hata yaptıklarını ve en iyi sonuca nasıl ulaşacaklarını bilmeleri gerekir.

6. İnfografikler: En popüler mikro öğrenme türlerinden biri infografiklerdir. Sayısız kuruluş infografikleri eğitim konularını özetlemek ve içeriden ipuçları paylaşmak için kullanıyor. Çalışanlara daha fazla bağlam sağlamak veya uyumluluğun önemini vurgulamak için çizelgeler veya grafikler gibi çalışan bağlılığını iyileştirmek için resimler ve ek bağlantılar ekleyin. Süreci basitleştirmek ve gerektiğinde içeriği hızla güncellemek için bir şablon kullanın.

7. Pop-up sınavlar: Yukarıdaki mikro öğrenme türleri, deneyim kazandırır ve hayati beceriler geliştirir. Birçok yönden, bir teşhis aracı olarak hizmet ettiği için mikro öğrenme eğitim stratejinizin faydalarını en üst düzeye çıkarır. Çalışanlar iyileştirilecek alanları belirler, ardından boşlukları özerk bir şekilde kapatmak için kaynaklara erişir. İşyerinde keşfetmek yerine boşlukları gizlice tespit etmelerini sağlar. Örneğin, bir müşteri toplantısının ortasında veya yıllık değerlendirmeleri sırasında. Tüm değerlendirmelerde olduğu gibi, kısa sınavlar da anında geri bildirim gerektirir. Kusurları işaretleyin ve başarılarını not edin. Ardından, test sonuçlarına göre kursları ve sertifikaları içerecek şekilde eğitim yollarını ayarlayın. Daha da iyisi, onlara bir seçenekler listesi sunun ve sonra kendi yollarını çizmelerine izin verin.

 

Değerli Hissetmek

Hepimiz zaman zaman kendimizi değersiz hissedebiliriz. Aslında basit gibi görünen bu değer duygusu görünenden daha derin bir anlamı içinde barındırıyor.

Nasıl değerli olabiliriz konusuna değinmeden önce kendimizi neden değersiz hissederiz kısmını açıklamak gerek sanırım.

Değersiz hissetmemizin belli başlı nedenleri var.

İstenmeyen çocuk olarak dünyaya gelmek,

Bir kayıp veya ölümden sonra dünyaya gelmek,

Aile için de erkek çocuk veya kız çocuk sevgisinin baskın olması,

Sürekli sözlü ve fiziksel şiddete maruz kalmak,

Eleştirilmek,

Sürekli başkaları ile kıyaslamak,

Eğer siz de bunlardan herhangi birine veya birkaçına maruz kaldıysanız kendinizi değersiz hissedebilirsiniz. Biz daha doğmadan yaşanan olaylara müdahale edemeyiz ama bazı şeyleri elbette değiştirebiliriz.

Peki değerli hissetmek için ne yapmalıyız.

Öncelikle varlığımızı kabul etmeli ve kendimizi onurlandırmalıyız. Yani ben Betül olarak iyi ki varım diyebilmeli ve kendimi kadın olarak kabul etmeliyim. Özellikle kız çocuk olarak doğmanın ayıp görüldüğü bir toplumda kendi cinsiyetini kabul ettirmek ve bir varlık göstermek oldukça zor.

İkincisi sınır çizmek. Yani insanların alanınıza girmesine izin vermemek. Bugün, ülkelerin sınırları var ve herkes kafasına göre istediği ülkeye giremiyor değil mi? Peki bizim neden sınırlarımız yok? Neden elini kollunu sallayan sınırlarımıza kolayca girebiliyor? Biliyorum bunu yapmak biraz zor yani dik durabilmek, karşındakine hayır diyebilmek ve sınır çizebilmek.. Kendini değerli hissetmek için sınır çizmek ve kendi isteklerini önceliklendirmek senin için büyük bir adım olacak.

Üçüncüsü, başkaları ile kendini kıyaslama ve başkalarının da seni kıyaslamasına izin verme.  Diğer insanların bakış açısına veya sana olan davranışlarına göre kendine bir değer biçme. Seni sevseler de sen değerisin sevmeseler de.  İnsanlara çok anlam yükleme ve her söyleneni ciddiye alma.

Dördüncüsü, tek başına hareket etmeyi öğren. Bir kafe de oturup kahve içmeyi, tek başına sinemaya gitmeyi veya tek başına bir yolculuğa çıkmayı deneyimlemelisin. Başkalarına bağlı olmadan kendi kendine yetebilmeyi ve mutlu olmayı öğren.

Beşincisi kendini sevilmeye layık gör. Sevilmek için fedakârlık yapmak veya taviz vermek zorunda değilsin. Bunu sakın unutma.

Altıncısı kendine karşı şefkatli ol, acımasızca eleştirmeyi ve hep kendini suçlamayı bırak. Her zaman başarılı olamazsın, her zaman güzel görünemezsin veya her zaman çok para kazanamazsın.  Kendini başarılarınla da başarısızlıklarınla da kabul et ve başkalarına gösterdiğin anlayışı ve özeni önce kendine göster.

Ve son olarak bugünü meditasyon yaparak tamamla.

Unutma sen çok değerlisin.

Sevgiler,

Örgütsel Kültürde İşe Alım Ve Seçimin Rolü

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekayı terbiye etmektir.” Atatürk

Kültür kavramının yorumlanması ve anlaşılması, onun tanımlanmasını zorlaştırmaktadır. Kültür hakkındaki temel tartışma, bir örgütün sahip olduğu bir şey mi? Yoksa bir örgütün olduğu şey mi? olduğu konusudur.

Birincisi, kültürün, davranışı yönlendiren bir dizi derin varsayım olduğunu ve bu varsayımların, zaman içinde geliştirildiğini ve grup üyeleri tarafından paylaşıldığını ileri sürmektedir. Kültürü, bir örgütün sahip olduğu bir şey olarak görenler, aynı zamanda manipüle edebilecek ve iyileştirme aracı olarak kullanılabilecek bir şey olarak da göreceklerdir. Buna karşılık, kültürü bir örgüt olarak görenler, süreçlerin, kuralların, düzenlemelerin, sistemlerin, davranışların ve yapıların vb. hepsinin, kültürel yaşamın bir parçası olduğunu ve kültürün manipüle edilemeyen bir şey olduğunu iddia edeceklerini ileri sürerler. Bu karşıt görüşlerin, kültürün, yönetimsel anlamda nasıl çalışıldığı, yorumlandığı ve kullanıldığı konuları üzerinde önemli etkileri vardır.

Kültür, dinamik bir süreçtir ve kültürün gelişmesinde, yeni üyelerin entegrasyonu önemlidir. Kuruma katılan yeni üyeler, kültürel özdeşleşme yaşarlar. Zaman içinde üyeler, mevcut değerleri ve varsayımlarını paylaşırlar. Ancak yeni üyeler, kültürün gelişiminde olumlu bir rol oynarlar. Bu nedenle işe alım ve seçim süreci, kurum kültürünün yerleşmesi ve yeniden çerçevelenmesinde çok önemli bir role sahiptir.

Entegrasyondan parçalanmaya kadar olan sürekliliğe geri dönersek, süreç boyunca işe alım ve seçimin rolünü net bir şekilde görebiliriz. Amaç entegrasyon ise, işe alım ve seçim yöntemleri, yeni üyelere, kurumun değer ve inançları hakkında bilgi verecek ve bunları paylaşmalarını sağlayacaktır. Bu şekilde örgüt, bu değer ve inançlarla özdeşleşmesi muhtemel olan ve mevcut kültüre kolayca entegre olabilecek, yeni üyeleri çekmeye çalışır. Eğer evrimsel değişim bir amaç ise: değerleri ve inançları geniş ölçüde paylaşan ancak kurum ortamındaki önemli farklılıkların farkında olan ve bu konuda kültürel değişimler geliştirmede yardımcı olabilecek, alternatif ve uygulanabilir çözüm ve deneyimlere sahip olan yeni üyeler işe alınacaktır.

Devrimci değişim önemli olduğunda ise seçim ve işe alım; örgütün mevcut değerlerini, inançlarını ve varsayımlarını paylaşmayan ve bunları zorlayacak ve geliştirebilecek kişileri bulmayı ve işe almayı amaçlayacaktır. Bu süreç, aynı zamanda seçimi kaldırmayı da içerebilir.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki eseri okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2020). Örgütsel Kültür, Çev. Ed. Ayşe Küçük Yılmaz, Örgütsel Davranış İnsan, Süreç, İş ve İnsan Kaynakları Yönetimi, Raisa Arvinen-Muondo ve Stephen Perkins, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara.

Fiyat Farkı Uygulamalarında Yeni Dönem Başladı

Bilindiği üzere, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’na Göre İhale Edilen Mal Alımları, Hizmet Alımları ve Yapım İşlerinde Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslarda değişiklik yapan Esaslara ilişkin 23 Şubat 2022 tarihli ve 5202 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı, 24 Şubat 2022 tarihli ve 31760 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 26 Mart 2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda yapılan değişikliklerle;

a) Mal alımlarında:

1- Elektrik, doğalgaz, petrol ürünleri, LPG ve ilaç alımları dışında kalan mal alımlarında, sözleşme süresinin 180 takvim gününü aşması kaydıyla, sözleşmenin 180 takvim gününü aşan kısmı için fiyat farkı verilmesi imkânı getirilmiştir.

2- Sıvılaştırılmış doğalgaz alımlarına ilişkin fiyat farkı hesabında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan ilgili endeks yerine Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yayımlanan fiyatların esas alınması sağlanmıştır. Söz konusu fiyatlar aylık olarak EPDK’nın resmi internet sitesinde yayımlanmaktadır.

b) Hizmet alımlarında:

1- Sözleşme süresi 365 takvim gününü aşan hizmet alımlarında fiyat farkı hesaplanması zorunluluğu getirilmiştir.

2- İdarece ihale dokümanında fiyat farkı verileceğine ilişkin düzenleme yapılması durumunda, hizmet alımında kullanılacak girdilerin ağırlık katsayılarının ve kullanılacak alt endekslerin dokümanda belirlenmesi zorunlu hale getirilmiştir. Buna göre, idarelerce ihale dokümanında girdilerin ağırlık katsayıları ve kullanılacak alt endeksler belirlenmeyerek, sadece ilgili TÜİK genel endeksi üzerinden fiyat farkı verilmesi mümkün olmayacaktır.

3- İhale dokümanında fiyat farkı hesaplanması öngörülen malzemeli yemek hizmeti alımlarında, çiğ girdilere ilişkin olarak her durumda gıda ürünlerine ait ilgili TÜİK alt endekslerinin kullanılması zorunlu hale getirilmiştir.

4- Akaryakıt girdisine ilişkin fiyat farkı hesabında TÜİK tarafından yayımlanan ilgili endeks yerine EPDK tarafından yayımlanan bayi satış fiyatlarının esas alınmasına yönelik değişiklik yapılmıştır. Söz konusu fiyatlar günlük/aylık olarak EPDK’nın resmi internet sitesinde yayımlanmaktadır.

5- Sözleşme imzalandıktan sonra ÖTV değişikliği yapıldığı takdirde bu değişimin ayrıca hesaplanmasına ilişkin hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.

c) Yapım işlerinde:

1- Sözleşme süresi 365 takvim gününü aşan yapım işlerinde fiyat farkı hesaplanması zorunluluğu getirilmiştir.

2- İdarece ihale dokümanında fiyat farkı verileceğine ilişkin düzenleme yapılması durumunda, yapım işinde kullanılacak girdilerin ağırlık katsayılarının ve kullanılacak alt endekslerin dokümanda belirlenmesi zorunlu hale getirilmiştir. Buna göre, idarelerce ihale dokümanında girdilerin ağırlık katsayıları ve kullanılacak alt endeksler belirlenmeyerek, sadece ilgili TÜİK genel endeksi üzerinden fiyat farkı verilmesi mümkün olmayacaktır.

3- Akaryakıt girdisine ilişkin fiyat farkı hesabında TÜİK tarafından yayımlanan ilgili endeks yerine EPDK tarafından yayımlanan bayi satış fiyatlarının esas alınmasına yönelik değişiklik yapılmıştır. Söz konusu fiyatlar günlük/aylık olarak EPDK’nın resmi internet sitesinde yayımlanmaktadır.

4- Sözleşme imzalandıktan sonra ÖTV değişikliği yapıldığı takdirde bu değişimin ayrıca hesaplanmasına ilişkin hüküm yürürlükten kaldırılmıştır.

5- Sözleşme süresi bitmiş ve idarenin izni ile cezalı çalışılan işlerde, fiyat farkı hesabında, süre bitim tarihinde uygulanmakta olan “Pn” değeri ile cezalı çalışılan süredeki “Pn” değerinden düşük olanın esas alınmasına ilişkin hükümde değişikliğe gidilerek karşılaştırmanın her bir endeks üzerinden yapılması ve “Pn” değerinin düşük olan endeksler kullanılarak hesaplanması kuralı getirilmiştir.

Bu çerçevede, ihale ve sözleşme süreçlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini teminen, ilanı veya duyurusu 28 Mart 2022 tarihi ve sonrasında yapılacak ihalelerde,  idarelerce ihale dokümanlarının hazırlanmasında yukarıda aktarılan hususların dikkate alınması önem arz etmektedir.

 

Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen

İşçinin, Bilgisayarına Yerleştirilen Klavye Yakalayıcısı ile Takibi

LÜTFİ NCİROĞLU

İşçinin Bilgisi ve Rızası Dışında Bilgisayarına Yerleştirilen Klavye Yakalayıcısı ile Takip Edilmesi Hukuka Uygun Mudur?

Günümüzde teknolojisinin hızla gelişmesiyle birlikte iş uyuşmazlıklarında elektronik izleme konusu gündem oluşturmaya başlamıştır. Genel olarak işçinin elektronik ortamda izlenmesi, e-mail adresleri, bilgisayarlar, kamera ve ses kayıtları ve araç takip sistemleri ile gerçekleştirilmektedir. İşveren yönetim hakkına dayanarak, işçisine iş için verdiği kurumsal e-maili ve bilgisayarı elektronik ortamda izleyebilir. Ancak, bunun için işçinin bu izleme hakkında bilgilendirilmiş olması gerekir. İşçinin izlendiğine dair bilgilendirilmemesi veya gizlice izlenmesi, hukuka aykırılık oluşturur. İşveren her şeyden önce iş ilişkisi kapsamında işçinin kişiliğini korumak ve ona saygı göstermek ve bu konuyla ilgili işyerinde her türlü idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdür.

Yargıtay’a göre, “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesine göre, işveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla yükümlüdür. Kanunun 419. maddesine göre ise; “işveren işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin işe yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir. Özel kanun hükümleri saklıdır.”

Somut uyuşmazlıkta, davacı iş sözleşmesinin işverence haklı bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürmüş, davalı işveren ise hem davacının iş bilgisayarındaki takip programından hem de davacının araç yıkama sırasında araçta unuttuğu Usb bellekten, şirketle aralarındaki gizlilik sözleşmesine aykırı olarak sosyal medya ve alışveriş sitelerine girdiği, mesajlarında şirketi kötülediği ve head hunterlar ile görüşme yaptığı, şirkete ait iş sırrı niteliğindeki gizli bilgileri şirket dışına çıkartması yasal olmasına rağmen çıkardığı, 25/2 (a) hükmüne aykırı olarak işvereni yanılttığının anlaşıldığını, iş sözleşmesinin 25/2 maddesine göre haklı sebeple feshedildiğini savunmuştur. Mahkemece bilişim uzmanı ve hukukçu bilirkişiden alınan raporlar doğrultusunda iş sözleşmesinin 25/II (a) ve (e ) bentlerine göre haklı sebeple feshedildiği sonucuna varılmıştır.

Dosya kapsamına göre, davacının iş sözleşmesi 15/11/2014 tarihli fesih bildirimi ile “gizlilik ve tarafsızlık sözleşmesine aykırı olarak, iş haricindeki web sitelerine sürekli erişimde bulunmak, gizlilik ve tarafsızlık sözleşmesine aykırı olarak, gizlilik içeren bilgileri şirket dışına yazılı olarak çıkarmak, her gün kısa süreli de olsa iş amaçlı bilgisayardan, internet üzerinden alışveriş ve kariyer sitelerine girmek, bir yıl içinde 6 kez yarım saat, 6 kez de 1 saatin üzerinde internette zaman geçirmek, bu sebeple iş görme edimini layıkı ile yerine getirmemek, şirket kaynaklarını verimsiz ve amaç dışı kullanmak, mesai saatlerine uymamak, iş disiplinini bozmak ve yanıltıcı beyanda bulunmak” sebebiyle feshedilmiştir.

Davacı ile işveren arasında imzalanan gizlilik sözleşmesinde, davacının şirkete ait bilgileri ve belgeleri sözlü veya yazılı olarak işyeri dışına çıkaramayacağı, müşteri bilgilerini gizli tutacağı, internet kullanımında şirketin güvenliği açısından iş haricindeki web sitelerine erişim ve yetkisiz dosya indiriminin yasak olduğu, anlık mesajlaşma servisleri ortak paylaşım siteleri vb hizmetlerin kullanımında ilgili şirket personelinin bilgilendirileceği düzenlenmiştir.

Somut uyuşmazlıkta davacının şirkete ait gizli bilgileri şirket dışına çıkardığını, bu hususun davacıya ait usb cihazının bulunması ile ortaya çıktığını savunmuş ise de, yargılama sırasında dinlenilen davacı ve davalı tanıkları davacının zaman zaman işini evden de yürütebildiğini ve bilgisayarının da diz üstü bilgisayar olduğunu ifade etmiştir. Davalı taraf, davacının işyeri dışına çıkarmaması gereken iş sırrı niteliğindeki bilgileri işyeri dışına çıkardığına dair somut bir delil sunmamıştır. Diğer taraftan, dosya kapsamına göre davacının çalışma süresi içinde kariyer sitelerine girdiği, sohbet sitelerinde zaman geçirdiği, bir başka arkadaşını işverenine bazı bilgileri vermemesi konusunda yönlendirdiği, şirketin araç vermemesi üzerine işvereni kötülediği, fuarlara katılmama konusunda çeşitli bahaneler ürettiği, iş sözleşmesinin başlangıcında kendisinde bulunması gereken vasıflar konusunda hatalı bilgi verdiği sabit ise de, davalı işverenin bu bilgileri işçinin bilgisayarına yerleştirdiği özel bir takip programı ile elde ettiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf, gerek haberleşme ve iletişiminin kayda alınması gerekse kaybolan USB’ye usulsüz olarak el konulduğu iddiası ile davalı işveren hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirterek, devam eden hazırlık soruşturmasının numarasını bildirmiştir.

Davalı işveren ise işçinin bu izlemeden haberdar olduğu veya izlemenin yapılacağı konusunda bilgilendirilmediğine dair somut bir delil sunmamıştır. Şu halde davacı işçinin, bilgisayarında bulunan klavye yakalayıcısı adı verilen programdan haberinin olmadığı, işverence bu konuda bilgilendirilmediği, davacının rızası hilafına tüm kayıtların özel yahut işe ilişkin bilgi ayrımı olmadan işverence günlük olarak elde edildiğinin anlaşılması karşısında, elde edilen bu bilgilerin fesih sebebi olarak ileri sürülemeyeceği değerlendirilmelidir. İşverenin yönetim hakkının bir sonucu olarak işçiyi elektronik ortamda izlemesi ve takip etmesi her zaman mümkündür. Ancak bunun için işçinin bu izleme hakkında bilgilendirilmiş olması şarttır. İşçinin izlendiğine dair bilgilendirilmemesi veya gizlice izlenmesi, bu izleme neticesinde elde edilen veriler, iş sözleşmesinin işçi tarafından ihlal edildiğini açıkça ortaya koysa dahi, hukuka aykırı olarak kabul edilmelidir.

Hal böyle iken, somut olayda işverence gizlice izleme neticesinde elde edilen bilgilerin haklı fesih sebebi olarak ileri sürülmesinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir. Mahkemece feshin haklı bir sebebe dayanmadığı ve davacının ihbar tazminatına hak kazandığı sonucuna varılması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir”[1].

Sonuç olarak, işverenin yönetim hakkının bir sonucu olarak işçiyi elektronik ortamda izlemesi ve takip etmesi her zaman mümkündür. Ancak bunun için işçinin bu izleme hakkında bilgilendirilmiş olması şarttır. İşçinin izlendiğine dair bilgilendirilmemesi veya gizlice izlenmesi, bu izleme neticesinde elde edilen veriler, iş sözleşmesinin işçi tarafından ihlal edildiğini açıkça ortaya koysa dahi, hukuka aykırı olarak kabul edilmelidir.

[1] Y22HD.07.05.2019 T., E.2017/21857, K.2019/9884 Legalbank.

Döviz

DÖVİZ

Ülkemizin ödemeler dengesi, TCMB rezervleri, ihracatın ithalatı karşılama oranları, yurt dışından ithal edilen tüm ithalat kalemleri için gerçek anlamda ihtiyaç duyduğumuz varlık; dövizdir. Dövizin az oluşu veya olmaması ülkemiz açısından ciddi sıkıntılar doğuracağı gibi gerek sermaye hareketleri, gerek ülkemize gelen, gerekse ülkemizden giden yatırımcılar, ülkemizin yatırım projeleri için dövizin varlığı şarttır.

DÖVİZİN DEĞERİ VE TÜRK LİRASI KARŞISINDAKİ PERFORMANSI

Kuşkusuz ki ülkemize dövizin gelmesi ve döviz varlıklarının artması için şu kriterlerin oluşması zorunludur;

Şöyle ki;

  • Öncelikli ve birincil şart; ülkede her açıdan istikrar olmalıdır. Siyasi otoritelerin söylemleri birleştirici, istikrar sağlayıcı, toparlayıcı, ekonomik ve iktisadi kurallara uygun,
  • İhracat kalemlerimizin daha fazla, ithalat kalemlerimizin daha az olması,
  • Enflasyonun makul seviyede,
  • Dalgalı deniz misali piyasaların nereye gittiği, hangi dalganın ne kadar büyük veya tahribat yaratabileceğinin bilinir,
  • TCMB döviz rezervlerinin her açıdan güven veren bir düzeyde,
  • Döviz hareketlerinin gerek yabancı yatırımcıları cezbedip ülkemizde yatırım yapmaya istek duymalarını gerektirecek durumda,
  • Ülkemiz finans piyasasının kendi olağan dinamikleri ile hareket edebilecek durumda,

olmaları gerekmektedir.

Ancak;

Piyasa dinamiklerinin olağan akışının önünü keserek dövizin boğazını sıkıp, aylarca nefes aldırmayıp, dövizin TRL değerinin adeta yerinde saydırılması, yerinden kıpırdamaması için sürekli müdahalede bulunulduğu taktirde, ülkemizde zaten belli bir fiyat artışının yarattığı enflasyon tahribatına bir de dövizin gırtlağını sıkıp, nefes aldırmazsanız döviz;

  • ya yerinde sayar,
  • ya geriye gelir

Şöyle ki;

MÜDAHALELER DÖVİZ PİYASASINDA İSTİKRARSIZLIK YARATIR

Siz yabancı bir yatırımcı olsaydınız, siz bir ihracatçı olsaydınız, siz bir ithalatçı olsaydınız aşağıdaki grafikteki piyasa hareket eder miydiniz?

Dövizin yerden yere vurulduğu anın resmidir. Siz bir kâin de olsanız, yukarıdaki piyasada iş yapamazsınız. Bu grafik piyasaya güvensizliğin resmidir.

Ben bu grafiği neye benzetiyorum biliyor musunuz?

Türbülansa yakalanmış uçağa benzetirim.

Düşünün;

İşte döviz piyasası da bu uçağa benzer. Türbülansa yakalanacağı bile bile hangi yolcu o uçağa biner sizce?

Ben binmem.

DÖVİZİN BOĞAZINI SIKAR, NEFESİNİ KESERSENİZ

Dövizin hareket etmesinin önüne geçmek için, dövizin boğazını sıkar, dövize nefes aldırmaz iseniz, bir süre sonra döviz hareketsiz kalır, elden ayaktan gider.

Nefes alamayan ölüm döşeğindeki dövizin ihracatçıya faydası olmaz. Aylardır komaya girmiş gibi hareketsiz bir şekilde kalan dövizin, ülkemize döviz girdisi sağlayan ihracatçıya asla faydası olmayıp, fayda sağlayacağı kesim ise ülkemizden sürekli döviz çıkışı sağlayan ithalatçılar olacaktır.

Çok hareketli, türbülansa yakalanmış uçak gibi hareket eden dövizin olsa olsa spekülatörlere faydası olur ki ülkemiz bu hareketlerden zarar görür. Sürekli iniş ve çıkış gösteren döviz ile ihracatçı iş yapamaz, yurt dışına fiyat veremez, ülkemizde de fiyat istikrarı sağlanamaz.

DÖVİZE SIKI PRES UYGULANIYOR

Rusya Ukrayna Savaşı çıktı ve doların fiyatı önce yükseldi, sonra aynı eski fiyatına geri geldi. Hangi olay olursa olsun dolar aynı fiyatta, TCMB bir ay önce faizleri aynı bıraktı, dolar bir süre yükseldi ve tekrar aynı fiyata geri geldi. Belli ki dolara tam saha pres var ve yerinden kıpırdamıyor.

Futbol maçı düşünün. Stoper oyuncusunun görevi belli. Gelen rakip oyuncuyu durdurmak, gerektiğinde yere sermek veya rakip oyuncudan ceza sahasında aldığı topu orta sahaya kadar götürüp takım arkadaşlarına teslim edip, tekrar kendi görev alanına dönem oyuncuydu stoper. Anlayacağınız stoper nereye giderse gitsin tekrar kendi görev alanına çok çabuk dönmek zorunda.  Bugün dolar da aynı durumda. Doların fiyatı ne kadar yükselirse yükselsin, tekrar ve çok kısa sürede USD.13.50 civarına geliyordu. Çünkü dolara tam saha pres yapılmakta ve fiyatı bu seviyede tutmayı amaçlıyorlardı. Sebebi nedir deseniz? Siz biliyorsanız bana söyleyin. Şu an öyle isteniyor.

Ama merak etmeyin, enflasyon düşürülecek… Cek, cak.. Yıllardır bu sözü işitiyorum ama hiç bir şey olmuyor enflasyonun düşürülmesi adına.

DÖVİZİN FİYATLAMASININ İTHALAT VE İHRACAT RAKAMLARINA ETKİSİ

Kuşkusuz ki devlet teşviklerinin yanında, ihraç mallarının üretiminin maliyetleri çok önemlidir. Üretimin maliyetinden daha düşük bir fiyatla malların yurt dışına satılamayacağı aşikardır. Üretici – ihracatçı firmalar üretim maliyeti ile başa baş gelecek bir fiyatlama ile ürünlerini yurt dışına satmaya çalışıp, dövizdeki yükselişinden elde edeceği kur farkı gelirleri ile yetineceği de olabildiği zamanlar olabilmektedir. İhracatçı istese de arzu ettiği yüksek fiyatlama ile ürününü yurt dışına satma olanağı bulamaz zira global piyasalarda fiyata ve alternatif ürüne erişmek oldukça kolaydır. Yüksek fiyatta malını satmayı arzu eden ihracatçının Pazar kaybına uğrayacağı ve ürününün elinde kalacağı tartışılmaz.

Bunun yerine üretici ihracatçılar üretim maliyetlerini kendileri sübvanse ederek, aynı süre zarfında döviz kurlarındaki artışından para kazanma yoluna giderler. Tabii buradaki önemli husus; kurların normal seyrinde artış göstermesi ve kur artışının ihracatçıyı üzmemesi. Kurların artışının bir garantisi olmadığı gibi artış gösteren kurların yerinde kalmayacağı da ihracatçının riskleri arasında yer almaktadır. İhracatçıların kur dalgalanmalarına karşı kendilerini korumaları (hedging) tavsiye edebileceğim en güzel bir yoldur.

Kurların normal seyrinde hareket etmesi halinde piyasa dengeleri kendiliğinden oluşur, ihracatçı bu koşullarda fiyatlaması yapar, ithalat ise belli bir dengede kalır.

İmalatçı – ihracatçı firma üretim maliyetlerinin altında yurt dışına fiyatlama yapıp da, dövizin yükselmesinden bir medet beklemesi halinde, kurların yükselmesi ihracatçı bir nebze olsun kurtarır. Ama kurlar iki ileri – bir geri hareketlerle oynaklık içerisinde olması halinde ihracatçının;

  • Zor duruma düşeceği,
  • İhracatında süreklilik olmayacağı, olsa da ihracat rakamlarının azalacağı,
  • Bilançosunda beklenmedik zararlar olacağı,
  • Üretimini, ihracatını azaltıp, istihdamı da olumsuz yönde etkileyecek
  • Azalan ihracat ülkemiz döviz girdisini olumsuz etkileyecek,
  • Kazanamayan veya ihracat yapamayan ihracatçı devletimize daha az vergi ödeyecek, hem firma hem de ülke olarak kaybeden taraf olacağız.

İhracatımız var ama ithalatımız daha fazla var. İthalatın daha fazla, ihracatın daha az olmasının nedenlerinin oldukça fazla olduğu gerçeğinin yanında, ihracatçıyı can elinden vuran önemli etken de ülkemizde belli bir enflasyon, üretim maliyetleri olmasına karşın, döviz kurların yaklaşık 9 aydır yerinde sayması, umutlarını döviz kurlarının enflasyon oranında yükselmesine bağlayan ihracatçılar için bir darbe, ithalatçılar için ise bir fırsattır.

DÖVİZ KOMADA KALSIN DİYE KKM – KUR KORUMALI MEVDUAT

Dövizin belini kırmak ve yukarı yönlü hareket etmesinin önüne geçmek için KKM – Kur Korumalı Mevduat ürünü piyasaya sürüldü.

Siyası otoritelerin sözlerine baktığınızda;

  • Ülkemiz ekonomisinin kurtulduğu,
  • KKM – Kur Korumalı Mevduat ile ülkemizin çok isabetli karar verdiğini ve bu yolun en doğru bir yol olduğu,

söylemleri ile karşılaşıyoruz.

Söyleyecek sözüm kalmadı. Yarın T.C. Hazine kaynaklarının dibi görüldüğünde acaba biz şunu yanlış yaptık diyecek biri çıkacak mı karşımıza? Muhtemelen dış güçler hazinemizi boşalttı denecek.

REŞAT BAĞCIOĞLU