Tahmini İyileştirmek İçin

Önce tahmini isabetsiz yapan sebepleri, sonra alınabilecek önlemleri listeleyelim.

Tahmin hatasını azaltmanın en iyi yolu tahmin ihtiyacını azaltmak ve detaylardan sakınmaktır.

 

 

Detay Artınca

(abc sokağı def mağazasında x ürünü M beden beyaz kaç adet satacak?)

  • Stokları mağazalardan dağıtım depolarına geri çekin, sık aralıklarla milkrun dağıtıma başlayın, mağazalar arası transferler azalacaktır. Depoda birleşen stoklar büyük sayılar kanunu uyarınca daha öngörülebilirdir.

Geçmiş Veri Bulanıksa

(geçmiş datada bir ara stoksuz kaldığımız 15 günlük bir dönem var)

  • Sık aralıklarla sevkiyat yapıyorken mağazadaki ürün için tahmine ihtiyacınız yoktur, fiili satış yeterlidir. Depoda birleşen stoklar için de bu geçerlidir. Eskiden ne sıkıntı olduğu artık önemli değildir.

Tahmin Vadesi Uzayınca

(3 gün değil, 3 ay sonra hava durumu nasıl olacak?)

  • Sık aralıklarla sevkiyat yapın, stoklarınızı dinamik (eğilime göre artan veya azalan) yönetin, sık ve küçük düzenlemeler tahmini gereksiz yapacaktır.

Tedarikten Aksama Olunca

(beklenen parti 4 gün geç geldi, 1200 adet eksik çıktı…)

  • Stoklarınızı depolarda birleştirdikten sonra çıkışlara göre değil, bakiye + yoldaki beklenen gelen mala göre dinamik stok yönetin, şamandıra etkisi yapacaktır.

Gelecekte Bilinen Dalgalanmalar Varsa

(Anneler gününde mini ev aletlerinde X3 kat hareketlenme oluyor)

  • Yazılım, algoritma, vb karar destek sistemleri işinizi kolaylaştırır ama sizin yerinize inisiyatif kullanamaz. Bilinen dönemlerde tecrübenizin gereğini yapın, sistem daha sonra zamanla düzenleyecektir.

Üründe Uzun Aralıklarla Hareket Görülüyorsa

(bazen 15 günde, bazen 25 günde veya 40 günde bir adet satıyor)

  • Tahmin sistemleri günde asgari 1 adet hareket eden, sürekli-tipik tüketici ürünleri içindir, ürününüz böyle değilse yapacağınız en iyi şey üretim sürecini hızlandırmaktır.

Satışlar Çok Tutarsızsa

(bazen 3 adet, bazen 8 adet veya 5 adet,…. 3-8 aralığında satıyor)

  • Stok yönetimi dinamiktir, tahmine gerek duymaz, bulunurluk için tedbirlidir, bir aralık içinde hareket etmesi sorun değildir.

Kısıtlar Teorisi Tamamlama Çözümü tahminsiz – optimizasyonsuz çalışır.

Gerçekleşen satış eğilimine göre dinamik olarak size hangi noktada hangi üründen ne kadar olması gerektiğini söyler. Metal yakalı asistanınızdır. Kendiniz yapabilirsiniz veya hazır yazılıma (FILLRATE100) bakabilirsiniz.

Mevcut kaynaklarınızla bütçedeki satış gelirinizi %10-20 artırmak mümkündür.

Kazanmanın coşkusu kaybetme korkusunu aştığında dönüşüm başlayacaktır.

GİG EKONOMİSİ

Dr. Mehmet KAPLAN

Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

GİG ekonomisi; bilgi, iletişim ve mobil teknolojilerinin hızlı gelişmesi, insanların hemen ve özgürce para kazanma isteği ve freelance platformların çoğalmasıyla ortaya çıkan ve gelişen bir kavramdır. Kavramın kendisi müzik sektöründen gelen bir terim olarak “kısa süreli iş” anlamında ifade edilmektedir. Aslında pandeminin de etkisiyle insanlar artık hem biraz zorunluluk hem de isteğiyle kendilerine yeni iş/işletmecilik fırsatları yaratmaktadır.

GİG ekonomisi esnek çalışma modelini temel almakta; işletme ile çalışan birey arasındaki ilişki yüzeysel ve muğlak düzeyde olmakta; çalışanlar bir nevi taşeron statüsünde yer almaktadırlar. Aslında uluslararası bir perspektiften bakıldığında ülkelerin iş kanunlarının çevresinde dolanarak onlardan muaf olma durumu bulunmaktadır.

GİG ekonomisi dijital bir platform ekonomisi olarak kendi içerisinde iki farklı bağlamda çalışmaktadır. Birinci bağlamda coğrafi olarak bir sınırlılık söz konusudur. Coğrafi sınırlılıktan dolayı işin belli bir coğrafyada gerçekleştiği bir platform vardır. Uber, Lyft, Doordash ve Didi Chuxing gibi işletmeler birinci bağlamda yer almaktadır. İkinci bağlamda ise “Cloudwork” olarak bilinen çevrimiçi/serbest çalışma platformu bulunmaktadır. İkinci bağlamda yer alan bir birey coğrafi olarak bağımsızdır. Sözgelimi; birinci bağlamda Uber işletmesi çalışanı yaşadığı şehirde sürücülük yapmaktadır. İkinci bağlamda bir çalışan dünyanın bir ucunda yaşarken hem yaşadığı şehir için hem de dünyanın diğer ucuna iş yapabilmektedir.

GİG ekonomisinin işletmelere en büyük yansıması; bazı işletmelerin bu ekonomiyi gelir artırma ve büyüme için fırsat odaklı düşünerek hareket etmesiyle sonuçlanabilmektedir. GİG ekonomisi üzerinden kendilerine yeni iş alanları/fırsatları yaratan bireylerin yeteneklerinden minimum maliyet ancak maksimum fayda sağlayacak şekilde planlama yapan/yapacak olan işletmeler kazan-kazan anlayışı yaratabilmektedirler.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserler konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • Woodcock, J. ve Graham, M. (2020). The gig economy: A critical introduction. Polity.

TEKNOLOJİK YENİLİKLERİ KULLANABİLME BECERİSİ

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Bilgi çağının en önemli getirisi, teknoloji hızının tecrübe kazanma süresini kısaltmasıdır.” Azmi Aksoy

Teknoloji, bilimsel buluşların uygulanması ile daha az girdi ile daha çok çıktı elde edilmesini sağlayan bir “tarif”tir. Bu tarifin içerisinde fiziki ve bilgi unsurları vardır. Fiziki unsurları; yeni makine ve teçhizatları içerirken bilgi unsurları; yeni yazılım, iş modelleri ve metotlarını içerir. Teknolojik yenilikler; mal veya hizmet üretiminde girdilerini, üretimin nitelik, niceliğini ve üretimin yönünü de değiştirmektedir. Yüksek performans ve karlılık için teknoloji kullanımı, özellikle ileri teknoloji kullanımı önemlidir.

Yenilik, tek bir kaynağa dayandırılamayacak kadar geniş ve kapsamlıdır. Yeniliği, sadece işletme içinde gerçekleştirebilecek bir olay olarak düşünmek, gerçeklere aykırıdır. Yenilikçilik, evrensel bir olaydır. Her teknoloji, onu ortaya sergileyen uluslardan, diğer ülkelere son derece bir hızla yayılır. Ekonomide olduğu gibi, teknolojide de Marshall Planı’ndan, 1970’lerin ilk yıllarına dek geçen yirmi beş yıllık dönem, son derece hızlı büyümenin ve gelişmenin yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu büyüme ve gelişme, hâlâ devam etmektedir. Son otuz yılda bilim, yeni teknolojilerin yol açtığı pek çok sorunu halletmiştir. Yeni bilgi; teknik bilgilerin ve enformasyonun aktarımında, daha az zaman ve enerji gerektiren araçlar yapmaya ve yöntemler bulmaya devam etmektedir.

Tekrarlayan kurumsal yenilik devirleri (sermaye piyasaları, şirket hukuku ve patent koruma gibi buluşlar dahil) ticareti, sermaye oluşumunu ve girişimciliği kolaylaştırarak, ekonomik ilerlemenin önünü açmıştır. Yüz yılı geçen, çılgınca teknolojik yenilikçilik, bizlere mobillik, anında iletişim ve salgın hastalıklarla mücadele, eşi görülmedik bir bilişim gücü ve TiVo (dijital kayıt) cephaneliği bağışlamıştır. Teknolojiler çoğaldıkça, gelir artmıştır. 1000 ile 1820 yılları arasında dünyada, kişi başına düşen gelir; yüzde 50 gibi düşük bir oranda artarken, son 120 yılda yüzde 800 yükselmiştir. Basit bir ifadeyle, yenilikçilik, insanlığı yokluktan kurtarmıştır.

Günümüzde, teknolojinin, daha önceki çağlarla kıyaslanamayan hızlı gelişmesi, bazı düşünürlerin, teknolojik determinizm görüşünü ortaya atmasına yol açmıştır. Teknolojik determinizm görüşü; toplumların geleceğinin, teknolojik gelişmenin belirlediğini ve bunu engelleyecek hiçbir gücün bulunmadığını savunmaktadır. Son yıllarda, doğal dengenin bozulma belirtileri, çevre kirlenmesi ve kaynakların yetersiz olması üzerine, değişik fikirler ağırlık kazanmaya başlamıştır. Ünlü yönetim bilimci Peter Drucker insanın, teknolojinin esiri olmamasını savunmaktadır. Her yeni teknolojiyi, toplum ve çevre üzerindeki olumsuz etkileri göz önüne almadan kabul etmenin, bazı kötü sonuçları, ortaya çıkmaya başlamıştır.

Drucker ve onun gibi düşünen pek çok bilim adamı, insanların teknolojinin yöneticisi durumuna geçmesinin yollarını aramaktadır. Bu gelişmenin bir sonucu olarak, işletmelerde, teknoloji yönetimi (management of technology) adlı yeni bir alan ortaya çıkmıştır.

Modern çağın başladığının işareti, iki teknolojik yeniliktir: Silah ve baskı makinesi. Silah, feodal savaşçıların ezeli egemenliğini sonlandırdı; baskı makinesi ise, bilgiyi dünyevileştirdi. Tüccar (veya kapitalist) sınıfın yükselen hakimiyeti ve bilginin (veya bilimin) dünyevileştirilmesinin bileşimi, modern toplumun damgalarıdır. On dördüncü yüzyıldan, yirminci yüzyıla kadar, uluslar ve insanlar arasında yeni bilimsel teknolojiler sayesinde, edinilen üstünlüklerin belirleyici faktör olduğu mücadelelerin öyküleri, dünyanın siyaset tarihini oluşturdu.

Bilim ve ekonomi arasında, teknoloji aracılığıyla doğrudan bir bağlantı vardır ve bilim ile ekonominin etkileşimi ile ilgili çalışmalar, teknolojik yenilik alanının konusudur. Yirminci yüzyılda teknoloji, insanoğlunun yaşamını en çok etkileyen unsur halini almıştır. İşletmelerin büyüme ve kârlılıkları için önemli bir kaynak niteliği taşıyan teknoloji; rekabetçi piyasalarda var olabilmenin, temel bir unsurudur.

Teknoloji, en hızlı değişen girdidir. Çoğu örgütler yenileşmelerini, teknolojinin değişmesiyle yapmak zorunda kalırlar. Bilimin, tekniğin, hızla geliştiği çağımızda, hemen her örgüt, teknolojinin, yenilikçilik yapılması için zorlamasını yaşar. Teknolojinin getirdiği ilerleme karşısında ödenen bedel, insanların değişme zorunluğudur. İş yerinde, teknolojiyi özümlemek için, yeni örgütlenme modelleri, yeni gözetim usulleri, yeni ödül şekilleri ve çok sayıda başka değişimler gerektirmektedir. Teknolojiye uyum göstermek için daha fazla (ekonomik ve sosyal, mesleki ve coğrafi, yönetsel ve beşerî) hareketliliğe ihtiyaç vardır.

Bilgi teknolojilerinin kullanımına yönelik gösterilen direnç nedeni ile kullanım düzeyi yavaş yavaş ilerlerken, teknoloji kullanımının avantajlarının görülmesi ile teknoloji kabulü daha kolay olmaya başlamıştır. Bilgi teknolojilerini kabul ve direnç çalışmalarının da katkıları ile gelinen aşamada, teknoloji kullanımının faydalarının tam olarak kabul gördüğü bir noktaya gelinmiştir. Bilgi teknolojilerinin kullanımı, istenen sonuçlara ulaşmaya katkı sağladığı gibi, bilginin etkin bir şekilde işlenerek yeni bilgilere hızlı ve etkin şekilde ulaşabilmeyi ve yeni koşullara adapte olmayı da içerir. Bilgi teknolojileri kullanımının bu etkileri -önemine binaen- bu teknolojilerin geliştirilmeye başladıkları dönemlerden itibaren araştırılmaktadır.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki eserleri okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2018). Organizasyonlarda Yenilik Yönetimi, Artikel Yayıncılık, İstanbul. https://www.gozdemert.com/ebook/YY.pdf

Yılmaz, O. ve Mert, G. (2020). Çalışanların Adaptif Yeteneklerinin Teknolojik Yenilikleri Kullanma Düzeyine Etkisi, International Review of Economics and Management, 8 (1), 2020, 146-175. https://www.gozdemert.com/eserler/eser25tr.pdf

Satınalma Dergisi Ocak 2022, Yıl:10, Sayı:109

Değerli Yöneticiler,

Yeni yılla birlikte üretim ve ticarette büyüme adına çalışmalar hız kazandı. Maliyet iyileştirmeleri, alternatif tedarikçi araştırmaları ve rekabette farklılaştırma stratejilerine ağırlık verildi. Yurtiçi ve uluslararası pazarlarda doğru hamleleri bulmak zorunlu hale geldi. Bilgi yoğun işletmelerin ön plana çıktıkları bir çağdayız.

Nitelikli insan kaynağını tutan ve kurumsal öğrenmeyi bir kültür haline getiren şirketler kazanacak. Her bir departman daha fazla zaman ve kaynağını öğrenmeye ayırdığında çalıştığı şirketi bir adım öteye götürecek.

Tedarik zincirleri şirket ekosistemini oluşturuyor. Uçtan uca katma değer ekleyici faaliyet zincirinde azami dikkat gerekli. Günümüzde dış ticaret, çevre, muhasebe/finans, kamu ihaleleri ve iş hukuku başta olmak üzere her alanda mevzuatı ve güncel geçerli uygulamaları eş zamanlı takip etme mecburiyetimiz var. Gözden kaçırdığınız bilginin maliyeti çok yüksek oluyor. Dergi yazarlarımız her sayımızda şirket yöneticilerine yakın gelecekteki konuları değerlendiren makaleleri sunuyor. Satınalma dergimizin zamanını verimli yöneten yöneticilerimize ve departmanınıza değer katacağına inanıyorum.

Ticaretinize Destek Oluyoruz. E-Mağazamızı Devreye Aldık.

Ürün ve hizmetlerinize ilişkin satış ilanlarınızı www.satinalmadergisi.com internet mağazasında kolaylıkla yayınlayabilirsiniz. İlanınız aynı zamanda Satınalma Dergisi içerisinde de yerini alacaktır. Satıcı başvuru formunu https://satinalmadergisi.com/ticaret/ sayfasından doldurabilirsiniz.

Kurumunuzun Yetkinliklerini Yükseltin

Şirket olarak tüm dergi arşivine (109 sayı), araştırma raporlarına ve bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Ticaret Portalı ve Dijital dergi aboneliği ile ilgili işlemleriniz için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (E-Kitap)

Katma değeri yüksek sektörel araştırma raporları ve kitapları sizlere paylaşmaya devam ediyoruz. Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (147 sayfa) başlıklı eserimizi https://buyernetwork.net/muzakere linkinden indirebilirsiniz. Kitabı indirmek ve üyelik ücretsizdir.

Ocak sayımıza katkı veren tüm yazarlarımıza teşekkür ederim. Dergi içeriği ve ticaret iş birliği ile ilgili önerilerinizi editor@satinalmadergisi.com a yazmaktan çekinmeyin.
Keyifli okumalar,

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör
editor@satinalmadergisi.com

Kamu İhalelerinde Kullanılan Geçici Kefalet Senetleri Elektronik Ortamda Düzenlenebilecektir.

25 Aralık 2021 tarihli ve 31700 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7349 Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8 inci maddesi ile 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle Türkiye’de yerleşik sigorta şirketleri tarafından düzenlenen kefalet senetlerinin güvenli elektronik imza ile düzenlenebilmesine imkân tanınmıştır.

4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 4 üncü maddesi uyarınca Türkiye’de yerleşik sigorta şirketleri tarafından düzenlenen kefalet senetleri kamu ihalelerinde teminat mektubu olarak kullanılabilmektedir.

Ayrıca ihalelerde sunulan elektronik geçici teminat mektuplarının İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş. üzerinden iletilebilmesine yönelik Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinin “Geçici teminatlar” başlıklı 21 inci maddesinde “geçici teminat mektuplarına ilişkin bilgilerin 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre merkezi takas kuruluşu olarak faaliyet gösteren kuruluşlar dâhil yetkilendirilmiş merkezi bir kuruluş tarafından da EKAP’a aktarılabileceği” hükmü yer almaktadır.

Anılan düzenlemeler çerçevesinde, yetkili sigorta şirketleri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanarak düzenlenen elektronik geçici kefalet senetleri, 3 Ocak 2022 tarihinden itibaren (3 Ocak 2022 tarihi dahil) istekliler tarafından teklifleri kapsamında teminat mektubu olarak sunulabilecektir.

Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi ile İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş. aracılığıyla yürütülecek işlemler kapsamında, geçici kefalet senetlerinin elektronik ortamda düzenlenmesi ve sunumuna ilişkin ayrıntılara www.takasbank.com.tr/documents/kaynaklar/takasbanka-letilecek-gecici-elektronik-kefalet-senetleri-sigorta-sirketi-kilavuzu.pdf internet adreslerinden erişim sağlanması mümkündür.

                                                                      Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/Akademisyen

Dijitalleşmenin Pazarlama Çalışanlarına Etkisi Üzerine Düşünceler

Dijitalleşmenin Pazarlama Çalışanlarına Etkisi Üzerine Düşünceler
Prof. Dr. Emrah CENGİZ
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
İşletme Bölümü Öğretim Üyesi
ecengiz@istanbul.edu.tr 

Dijitalleşmenin etkileri pazarlamayı kasıp kavururken pazarlama profesyonellerinin ne kadarının buna uyum sağladığı ciddi bir soru işareti! Büyük ve kurumsal yapıların dijitalleşmeyi yönetecek ekipleri çoktan kurup yönetmeye başladıkları gerçeğine paralel olarak, hala bebek adımları ile web sitemizi kime yaptırsak, nasıl güncel tutsak, online’dan nasıl pay alabiliriz, çoklu kanal bizim için hayal mi aşamasında olanlar da bir hayli fazla.

Sosyal medya platformları ve pazarlama teknolojileri hızla yenilik yapmayı sürdürürken ve dijital kanalların tüketici kullanımında artış devam ettiği müddetçe, pazarlama profesyonellerinden beklenen becerilerin yelpazesi de genişlemeye devam edecek. Böyle bir ortamda bütün şirketlerin beklentisi, bu süreçleri en iyi biçimde yönetecek, hem dijitali hem de pazarlamayı son derece iyi bilen profesyonellerle yola devam etmek.

İçerik pazarlaması, mobil pazarlama, SEO, SEM, e-ticaret, e-reklamcılık gibi dijital pazarlama alanlarında etkin olabilmek bu konularda yetkin çalışanlarla mümkün gibi görünüyor. Zira şirket dışı çözümlerin sürdürülebilirliği ve maliyetlerinin yüksekliği, uzun dönemli tercih edilmelerinden vazgeçilmesine neden oluyor. Nerdeyse işin özü (core business) ile eş değer bir niteliğe ulaşan dijitalleşme konusunda şirketlerin bu yetkinlikleri dış destekler yerine içeriden çözümler üretmek biçimindeki stratejik tercihe yöneldikleri görülüyor.

Dijitalleşme ile iş kültürüne gelen baskı, dijital becerilere sahip pazarlamacılara olan talebi artırırken, üst düzey markaların pazarlama profesyonellerinin rollerini yerine getirmekte zorluk yaşamaları, bu alandaki iş piyasasının oldukça rekabetçi olmaya devam etmesine neden oluyor.

Unilever, M&S ve General Motors gibi markalar beceri programlarına yatırım yaparken, 2022’de pazarlamacıların karşılaşacakları en önemli zorluklardan ve fırsatlardan biri olarak beceri geliştirmeyi belirlediklerinin altını çiziyorlar. Pazarlama profesyonellerinin bilgi ve becerilerinin dijital becerilerle zenginleştirilmesi şirketlerin bu alanda daha bağımsız hareket etmesini kolaylaştırıyor.

Dijitalleşme ile beraber alışveriş ve iş yapma biçimleri köklü bir değişim yaşıyor ve buna karşı durmak yerine uyum sağlamak gerekiyor. Dijitalleşmenin ticarete olana etkilerini istatistikler de ortaya koyuyor. Gerek e-B2B gerek e-B2C pazarlar sürekli bir büyüme eğilimi gösteriyor ve gelecekte geleneksel ticaretin karşısında dijitalin büyüme trendinin sürmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Küresel dijital reklamcılık ve pazarlama sektörünün 786,2 Milyar ABD Doları büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediliyor. Tüketiciler pandeminin de etkisi ile hiç olmadığı kadar hızlı bir biçimde online platformlardan alışverişe yöneldiler. TÜBİSAD “Ekonominin Dönüştürücü Gücü, E-Ticaret Etki Analizi 2020” raporuna göre 2019’da 3,4 trilyon dolar tutarında olan küresel e-ticaret hacmi 2020 yılında yüzde 26 büyümeyle 4,3 trilyon dolara ulaşırken, 2021 yılında küresel e-ticaret hacminin yüzde 14 artışla 4,9 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. Bu rakamın 2021 yılında 4.927 trilyon dolar, 2022 yılında 5.695 trilyon dolar ve 2023’te 6.542 trilyon dolar olacağı öngörülmektedir. Türkiye’de ise e-ticaret harcamaları 2020 yılında 226 milyar TL olarak gerçekleşti.

Dünyada toplam 3,5 milyar sosyal medya kullanıcısı var. Online alışveriş yapanların sayısı ise 2,8 milyar kişi. ABD nüfusunun %65’i, Çin nüfusunun %46’sı, Birleşik Krallık nüfusunun %73’ü, Japonya nüfusunun %59’u, Almanya nüfusunun %70’i ve Türkiye nüfusunun %49’u online alışveriş yapıyor.

Burada pazarlama profesyonelleri için bir başka önemli konu büyük veri. Hemen her alandan toplanan veriler işlenmediği müddetçe, bir başka ifade ile veri madenciliği ve analizler yapılmadığında elde edilen veriler işe yaramaz şekilde veri çöplüğüne dönüşüyor. Yarayışlı bilgilerin elde edilebilmesi için online ve offline her temas noktasında toplanan verinin doğru yerde doğru zamanda kullanılabilmesi için enformasyon ve bilgiye dönüştürülmesi gerekiyor.

Pazarlama bilgi sistemine çok farklı kanallardan gelen verinin analitiğini bunu kullanacak yetkin pazarlamacılara bağlı. Oluşturulacak strateji ve taktikler konusunda doğru ve etkin kararların alınabilmesi için ne tür verinin toplanacağından bunların hangi analizlerle enformasyon ve bilgiye dönüştürüleceğine; nerede, ne zaman nasıl kullanılacaklarına kadar pek çok kararın alınmasında pazarlama profesyonellerinin bilgi, beceri ve yetkinlikleri ön plana çıkıyor. Veri analitiği yapan pazarlamacılar her şirketin olmazsa olmazı hale geldi.

Geleneksel pazarlamanın nispeten konforlu alanına göre dijitalleşmenin etkisi ile oluşan daha rekabetçi bir çevrede çalışma zorunluluğu pazarlama profesyonellerini zorlamaya başladı. Gençlerin dijital dünyada doğup büyümeleri bu alana daha kolay uyum sağlamalarını ve domine etmelerini sağlıyor. Kendileri gibi olan dijital nesilleri anlama ve onların ihtiyaçlarını karşılama konusunda daha rahat davranabiliyorlar. Bunun yanında eski iş yapma ve pazarlama anlayışının buna ayak uydurma çabalarını da takdir etmek gerekiyor. Dijital dünyanın büyüme trendlerine bakarak bu gelişmelerinde dışında kalmanın mümkün olmadığı gören pazarlama profesyonelleri her zamanki gibi en iyi yaptıkları işi yapmaya devam edecekler: Adaptasyon

Kıdem Tazminatı Tavanını Aşan Ödeme Yapılmasının Kamu ve Özel Sektör İşverenleri Bakımından Sonuçları Nelerdir?

LÜTFİ İNCİROĞLU

Yeni yılın girmesiyle birlikte işçilerin ücret, tazminat, sosyal hak ve menfaatlerinin hesaplanması için gerekli olan parametreler yeniden belirlenmekte ve hesaplamalar bunun üzerinden yapılmaktadır. Bu kapsamda, her yıl ocak ve temmuz aylarında iki kez artırılan kıdem tazminatı tavanı memur maaş katsayısının artmasıyla birlikte yeniden belirlenmiştir. Peki, kıdem tazminatı tavanı hangi ölçütler esas alınarak belirlenmektedir?

Mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun yürürlükte bulunan 14 üncü maddesinde, “Toplu sözleşme ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez” şeklinde kurala yer verilmiştir. Yargıtay kıdem tazminatı tavanı ile ilgili olarak verdiği bir kararında, “Belirtilen üst sınır, “genel tavan” olarak adlandırılabilir. En yüksek devlet memuru da Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı (eskiden başbakanlık müsteşarı) olduğundan genel tavan, bu görevdeki kişinin emekliliği halinde Emekli Sandığınca ödenecek olan bir yıllık ikramiye oranını geçemeyecektir. Genel tavan, iş sözleşmesinin feshedildiği andaki tavandır. Süreli fesih halinde sürenin son bulduğu tarih tavanın tespitinde dikkate alınır[1].

Özel sektör işvereni isterse kıdem tazminatı tavanını aşarak brüt ücret üzerinden kıdem tazminatı ödemesi yapabilir. Ancak tavanı aşan kısım ücret gibi değerlendirilerek gelir vergisi ve sigorta primine tabi tutulur (193 GVK m.25; 5510 SSGSSK m.80). Çünkü Gelir Vergisi Kanunu’nun 25. maddesi ile 1475 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatı vergiden müstesna tutulmuştur. Kamu işverenleri ise kıdem tazminatı tavanını aşarak ödeme yaparlarsa 5018 Kanun çerçevesinde kamu zararına sebebiyet verdikleri için sorumlular hakkında Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanabilir”.

Yargıtay’a göre, kıdem tazminatı tavanını düzenleyen kural mutlak emredici nitelikte olup tavanı artıran iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi hükümleri geçersizdir. Bununla birlikte, özel sektör işvereni isterse kıdem tazminatı tavanını aşarak brüt ücret üzerinden kıdem tazminatı ödeyebilir. Ancak tavanı aşan kısım ücret gibi değerlendirilerek gelir vergisi ve sigorta primine tabi tutulur (193 GVK m.25; 5510 SSGSK m.80). Kamu işverenleri ise kıdem tazminatı tavanını aşarak ödeme yaparlarsa 5018 sayılı Kanun çerçevesinde kamu zararına sebebiyet verdikleri için sorumlular hakkında TCK hükümleri uygulanabilir.

Sonuç olarak, kıdem tazminatı tavanı en yüksek devlet memuru olan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanının emekliliği halinde Emekli Sandığınca ödenecek olan bir yıllık ikramiye oranını geçemez. Genel tavan, iş sözleşmesinin feshedildiği andaki tavandır. Süreli fesih halinde sürenin son bulduğu tarih tavanın tespitinde dikkate alınır. Özel sektör işvereni isterse kıdem tazminatı tavanını aşarak brüt ücret üzerinden kıdem tazminatı ödemesi yapabilir. Ancak tavanı aşan miktar vergilendirme açısından kıdem tazminatı sayılmaz, ücret olarak değerlendirilir. Çünkü Gelir Vergisi Kanunu’nun 25 inci maddesi ile Mülga 1475 sayılı Kanun’un yürürlükte bulunan 14 üncü maddesine göre ödenen kıdem tazminatı vergiden müstesna tutulmuştur. Kamu işverenleri ise kıdem tazminatı tavanını aşarak ödeme yaparlarsa 5018 Kanun çerçevesinde kamu zararına sebebiyet verdikleri için sorumlular hakkında Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanabilir.

[1] Y22HD.13.10.2014 T., E.2014/19755, K.2014/27299 Legalbank.

TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI OCAK DÖNEMİ BAŞVURU TARİHLERİ 10-16 OCAK 2022

YÜKSEK LİSANS YÜKSEK HEDEFLER
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI OCAK DÖNEMİ BAŞVURU TARİHLERİ 10-16 OCAK 2022.
Program Koordinatörü Prof. Dr. Murat ERDAL merdal@istanbul.edu.tr
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ( BEYAZIT / FATİH ) WEB SİTESİNDE https://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/tr/_ YER ALAN BAŞVURU KILAVUZU VE EKLERİNİ BİLGİSAYARINIZA İNDİRİNİZ. DİKKATLE İNCELEYİNİZ.
2021 Yılı Program Ücreti 5.250 TL x 2 Dönem. Her yıl güncellenmektedir.

Anahtar Sözcükler: Ders, ders notu, proje, yüksek lisans, üniversite, bitirme, proje, ödev, lisans, lisans üstü, doktora, karayolu, demiryolu, havayolu, denizyolu, intermodal,
Tedarik zinciri yönetimi, tedarik zinciri stratejileri, kombine taşımacılık, taşımacılık yönetimi, lojistik, depo, depo yönetimi, Satınalma, tedarik, İzlenebilirlik, Sürdürülebilirlik, satın alma, tedarik zinciri, konteyner, deniz limanları, liman, port,

#yükseklisans #eğitim #tedarik #satınalma #lojistik #planlama #Dışticaret #sözleşme #hukuk #maliyet #finans #kararalma #modelleme #sayısalyöntemler

Dövize Açılan Savaşta Kazanan İthalatçı ve Spekülatör Oldu, İhracatçı Kaybetti

DÖVİZ KURLARI VE İHRACATIN POZİTİF BAĞLANTISI

Yurt içindeki belli bir enflasyon ile ihracatçı firma malını üretim, üretim maliyetlerini hesap ederek, üzerine kendi kâr marjını koymak, bu maliyetleri de malını Dolar ile satması halinde Dolar’ın döviz alış kuruna bölmesi sureti ile yurt dışına verilecek / teklif edilecek fiyat ortaya çıkacaktır. Enflasyonla maliyeti artan ihracatçı, tüm umutlarını ihracat dövizlerinin yurda getirileceği tarihteki döviz kurunun yükselmesine bağlamıştır. En azından kurlar 50 kuruş yükselse ihracatçının lehte gelişen kurlardan elde edeceği kur farkı geliri, ihracatçının bu ihracat kaleminden bir nebze olsun kâr etmesini sağlayabilir.

Döviz kurlarının yükselmesi ihracata olumlu katkı sağlar. Ancak döviz kurlarının iniş çıkış göstermesi ise ne ihracatçıya, ne de ithalatçıya yarar. Kurların iniş çıkış göstermesi, tahmini zor bir kur farkı geliri beklentisine sokar ihracatçıyı. Ancak kurların sürekli düşük kalması veya müdahalelerle düşürülmesi ihracatçıyı kesinlikle vuracağı gibi, ithalatçının ekmeğine yağ sürer. Yüksek kur ihracatı, düşük kur ise ithalatı destekler. Ülkemizin ihracat kalemlerine ihtiyacı olduğundan enflasyon oranında kurların serbest piyasa kuralları çerçevesinde yükselmesi yerinde olacaktır.

AŞAĞI YÖNLÜ HAREKETLİ DÖVİZ KURLARI İLE İHRACATÇI NE YAPSIN?

Hareketli döviz kurları derken insanın aklına hem aşağı, hem de yukarı yönlü hareket eden kurların var olduğu gelebilir. Ama yukarı yönlü hareket yerine aşağı doğru baskılanmış bir döviz kurunun olması halinde ihracatçının ne yapmasını beklersiniz. Ülkemizde zaten belli bir enflasyon var, bu enflasyon çerçevesinde faizler yukarı yönlü hareket eder, bu sebeple baskılanan döviz kurlarının da aşağıda yönlü hareket edeceği kaçınılmazdır.

Yukarıdaki grafiğe bakıldığında 20 Aralık 2021 günü USD TRL C/18.36 olan kur yaklaşık % 35’in üzerinde düşüş kaydederek USD TRL C/11.00’e kadar geriledi.

İhracat hammaddelerin girdileri ithalata dayalı olduğu düşünüldüğünde, ihracatçımı hammaddesini yüksek maliyetle ithal etmiş veya bağlantılarını sağlamış ancak aynı kur üzerinden değil, % 35 daha düşük fiyattan mallarını yurt dışına satmak durumunda kalmıştır.

İhracatçı kesinlikle kaybetmiştir. İhracatçı aniden düşen piyasalardan para kazanamaz. Yurt dışına fiyat veremez, malını satamaz.

DÖVİZ KURLARININ DÜŞMESİNDEN KİM KAYBETTİ?

Belirsiz piyasada döviz fiyatının aşağı doğru gerilemesinden dolayı şu sonuçlar ortaya çıkacaktır;

İhracatçılar yurt dışına fiyat tutturamayacaklardır. Kurların düşmesi dolayısıyla Dolar bazında daha yüksek fiyat vermek zorunda kalacak olan ihracatçının fiyatlaması rekabetten uzak kalacaktır,
İhracat rakamları azalacaktır,
Ülke ekonomisi ihracat yapılamaması döviz girdisi olamaması dolayısıyla kaybedecektir,
Dövizin fiyatı durup dururken düşmez. Döviz fiyatının düşmesi için o ülkede döviz rezervlerinin fazla vermesi, istikrarlı piyasa olması, üretim maliyetlerinin düşük olması, faizlerin yüksek olması, ülkenin sıcak paraya trafiğine maruz kalması gibi etkenler sayılabilir.


Yukarıda
sayılan nedenler dövizin düşmesini sağlar ancak dövizin düşmesi ile birlikte ülkedeki oluşan enflasyon dolayısıyla yüksek faiz maliyeti, ucuz döviz fiyatı da  ithalatı patlatır, ihracat rakamları serbest düşüşe geçer. Kur düşüşü ve maliyetlerin yüksek olması dolayısıyla ihracatçı ihracat yapamaz. Döviz kurlarını düşmesinden dolayı ihracatçılar yurt dışına mal satamayacakları gibi, daha önceden yaptıkları satışlardan dolayı da zarar edeceklerdir. İhracatçı zararına ihracat yapmayacağına göre, ihracat işlemi olmamasından dolayı iş üretemeyecek ve istihdam yaratamayıp, bilakis istihdam kaybı olacaktır.

Bırakın sadece ihracatçının kaybetmesini; çalışanlar, ülkemiz ekonomisi de kaybedecektir.

BASKILANAN KURLARDAN İTHALATÇI VE SPEKÜLATÖR KAZANIR

Spekülatörlar piyasanın hareketliliğinden para kazanır. Takip eder, piyasa yükseldiğinde malını satar, piyasa iniş gösterdiğinde ise tekrar mal alır. Aldığı mal ise her defasında daha fazla olacaktır. Sürekli hareketli bir döviz piyasası, spekülatörün arayıp da bulamadığı bir fırsattır.

İthalatçıların istediği hava ise kurların sürekli baskılanması ve fiyatın ya düşürülmesi, ya da aşağı yönlü hareket etmesi. Kurların baskılanarak sabit tutulması, ithalatçıya sabit kur garantisi vermektedir. Kurların yükselmeyip, sürekli sabit kalması ithalatçının kur riskini çok azaltmasına bunun neticesinde ise ithalatı cazip hale getirmesine destek verir. İthalat patlar, ihracat azalır.

Piyasa dinamikleri gereği kurları ekonominin koşullarına uygun bir biçimde serbest bırakılması yararlı olacaktır.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Kahramansız Hikayeler: Bir İkiden Büyük Müdür?

Bu toprakların hikayelerindeki kahramanlar, çoğul değil tekildir. İş kültürümüzden siyasal hayatımıza, spordan sosyo-kültürel birikimimize kadar tüm başarı hikayelerimizde, kahramanlar tektir.  Hikayelerimiz, bir kişinin omzuna aldığı yükün ağırlığı ile başlar, herşeyi kendisinin yaptığı imkansız dönemler ile devam eder ve nihayetinde “kahraman” olmanın eşsizliğinde nereden nereye gelindi ile tamamlanır. Tek olan eşsiz ve muktedirdir. Güçten düşen kahramanın yerini aileden birilerinin alması ise, bu toprakların kaderidir. Babadan evlada miras ile aktarılanlar, ekonomik çıktılardan daha çok kültürel bir yapıdır. Atadan görme biçimde, zamanın işlevsel ticari başarı sırları ile, bugünde ayakta kalma çabasının kaçınılmaz sonucu ise, ikinci ya da üçüncü kuşakların başarısızlık hikayelerinin yazılmasıdır. Kuranlar ve yıkanlar(!)…Peki bir hikayenin başarı ya da başarısızlık sonucuna ne ya da neler etki eder?

Ülkemizdeki iş hayatı ile ilgili eğitim veren köklü kurumlar kadar, teknoloji ile küresel düzeyde giderek gelişen bir öğrenme ortamı var. Yetmezmiş gibi tüm dünyanın pandemi ile birlikte global bir köye evrildiği bu günlerde, bilgiye ulaşım tarih boyunca olmadığı kadar kolaylaşmış durumda… Evet hala Urfa’da bir Oxford yok, ama bir Urfalı’nın Oxford’un bilgi kaynaklarına erişim imkanı var. Yani “bilmiyorum” diye bir cümlenin anlamı kalmadı, sadece öğrenmek istememek için bir mazerete dönüştü. Başarının anahtarı, bilgiye erişmek değil bilgiyi kullanmaktır. Bizim hikayelerimizde ise, bilgi hala “şans” faktörünün gerisindedir. Kahraman şanslı olduğundan yatırımı sonuç vermiş, işler yolunda gitmiş ya da rüzgar arkadan esmiştir. Yeni kuşaklar ise, aynı şansa sahip olmadığından işler sarpa sarmıştır. Şans, bilgiyi yenebilir mi? Başarı, şansla açıklanabilir mi? Sorular çoğaltılabilir de, cevaplar duygusal oldukça çözümler rasyonel olamamaya devam edecekler.

Bu topraklarda kazancın “yeterli-kafidir” sınırı vardır. Küresel ekonomik bakış açısından ayrıştığımız yer ise burada başlamaktadır. Yılda 500 milyon dolar ciro elde etmiş bir işletme, neden yılda 5 milyar Dolar ciro elde edemedim diye dertlenmekte midir?  Neden markam sadece birkaç ülkede bilinirliğe sahip diye üzüntü duymakta mıdır? “Azıcık aşım, ağrısız başım” bir işletme felsefesi olabilir mi? Kazanmanın sınırı, kapasite sınırından değil, zihinsel sınırlarımızdan kaynaklanmaktadır. Çok daha fazlasını yapabilecekken, heba olan potansiyellerimizi konuşmamız gerekirken, bir kahramanın “nereden nereye” başarısına odaklanarak aslında başarısızlığı görmemeyi tercih ediyoruz.  Sınırlarımızı gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?

Bir diğer mesele, hikayelerin anlatılan değil anlatılmayan kısımlarındadır. Aslında her kahramanın bir ekibi, yol arkadaşları ya da bir başka deyişle paydaşları vardır. Onlarsız hikaye de kahraman da olamaz. (marka hikayesi yazarken, yüceltilebilecek bir ana karakter iyidir elbette… Ama bir, ikiden büyük olabilir mi? ) Çalışanların özverilerini elde etmek için, işletmeler neler sağlıyorlar? Birlikte aynı yolu yürüdüklerini hissettiriyorlar mı? Dertlerine derman, sevinçlerine ortak olabiliyorlar mı? Tedarikçilerine sahip çıkabiliyorlar mı? Kamu ve yerel yönetimlerle ilişkileri nasıl? Belki de bu sorulardan çok daha önce paydaşlarını doğru tanımlayıp tanımlamadıklarını sorgulamak gerekiyordur!… Birlikte yükselmek mi, birilerinin adını yüceltmek mi? Kahramanı özel kılan onun “bir” olamayacağına ikna olmak olabilir mi?

Onlarca yıldır devam eden küresel şirketlerin destanlarına karşın, bu toprakların birkaç yıllık küçük başarı hikayeleri… Küresel bir yarışta geri düşüşümüzün nedenleri çeşitli ve karmaşık olsa da (bknz. bahane üretmek), çözümleri ne imkansız ne de düşünüldüğü kadar uzak. Bu topraklarda, ekonomik kriz ve belirsizliklerde tecrübeli, büyüyen, yatırım yapan ve umut eden yetenekli beyinlerimiz fazlasıyla mevcut. Ancak kahramanların öngörülemez cesaret denemeleri ile netice almak yerine, birlikte üretebilmenin ve paylaşabilmenin içselleştiği ekiplerin, bilinçli çabalarına ihtiyacımız var. Bu topraklar, çok daha fazlasını hak ediyor. Herkesin bir kahraman olduğu (daha da güzeli kahramansız hikayelerdir), daha fazlası için topyekun mücadele edebildiği ve yarının ötesini düşleyenlerce yazılabilecek yepyeni hikayeler mümkün mü?  Neden olmasın?