Turquality ile İnovasyon Yolculuğu

TURQUALITY® programını inovasyon çerçevesinde harmanlayarak fikir ve ürün yönetimi gibi kritik noktalara değinilecek olan bu yolculukta, inovasyon uygulamalarını markalar açısından değerlendirerek TURQUALITY® programındaki karşılıklarını ve firmaların bu karşılıkları nasıl fırsata dönüştürebileceklerini yansıtacağım.

Kısaca bilgi vermem gerekir ise, TURQUALITY®, marka gücü yüksek potansiyele sahip firmaların uluslararası pazarlarda kendi markalarıyla global bir oyuncu olabilmeleri, bu markalar aracılığıyla olumlu Türk malı imajının yükseltilmesi ve yerleştirilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen bu program, dünyada devlet destekli ilk ve tek markalaşma programıdır. Bu program kapsamında markaların inovasyon odaklı bir yapıda olması, küresel piyasada yer edinmesi açısından önemlidir.

Peki nedir inovasyon? OECD ile Eurostat’ın birlikte yayınladığı Oslo Kılavuzuna göre inovasyon, “Yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet) veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında, iş yeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanmasıdır.” Tabii ki hayatı kolaylaştıran yeniliklerin, süreçlerdeki basit iyileştirmelerin de inovasyon olabileceği unutulmamalıdır. Bu yenilik, ürünün kendisinde veya müşteriye sunulan hizmette olabileceği gibi, ürünün pazarlama faaliyetleri sürecinde veya organizasyonel yapılanmada da olabilir.

Firmaların odağındaki inovasyon yalnızca pazarlamanın, insan kaynaklarının ya da Ar-Ge’nin değil, tüm departmanların dâhil olması gereken bir süreçtir. Şirkette üst düzey yöneticiler, inovasyona önem vermez, sabırla desteklemez ve teşvik etmezse programın başarılı olmasını beklemek çok iyimser bir senaryo olacaktır.

İşte bu birlikteliği ve sabrı gösterebilen, inovasyonu tüm süreçlerine adapte edebilen firmalar; yeni iş fırsatları geliştirme, yeni ürün oluşturma, mevcut ürünleri iyileştirme, yeni müşteri edinimi, mevcut müşterinin sadakati ve maliyet düşürerek karlılık artırma gibi kendilerini yenileyen ve canlı tutan mekanizmaları sürekli kılarlar.

TURQUALITY® açısından en önemli 2 şey nedir diye sorulduğunda, yanıtımız çok açık bir şekilde “Marka” ve “Strateji” olur. Kurum stratejilerinin hedef pazarlar (ülkeler) bazında olması beklendiği bir ortamda, şirketlerin ‘’İnovasyon Stratejileri’’ de önem taşır. İnovasyon stratejileri belirlenirken makroekonomik durum, pazar ihtiyaçları, sektördeki rakiplerin durumu, şirket stratejileri ile uyum, şirket içerisinde sahip olunan yetkinlikler gibi etmenleri dikkate almak gerekir.

İnovasyon faaliyetleri kapsamında kurum içinde; bazı firmalarda İnovasyon Direktörlükleri gibi organizasyonel yapılanmalar oluşturulurken; bazılarında ise Ar-Ge, Pazarlama, Finans, Tedarik Zinciri, İnsan Kaynakları, Bilgi Teknolojileri gibi tüm süreç sahiplerinin katılımını sağlamak amacıyla İnovasyon Komiteleri kurulabilir. Kurum içi girişimcilik programları ile çalışanlarından yeni ürün/hizmet veya süreçler ile ilgili fikir toplayabilir ve başarılı fikir sahiplerini ödüllendirerek teşvik etme yoluna gidebilir. Fikir yönetimini üstlenen İnovasyon Komitesi tarafından, fikirlerin kurum stratejik planına uyumu, tüketici beklenti ya da talepleri, rekabet avantajı, teknik ve operasyonel yapılabilirlik gibi metrikler göz önünde bulundurulmalıdır.

Yeni ürün/hizmet veya süreçler ile ilgili fikirlerin bir fikir platformu üzerinden toplanması, TURQUALITY® açısından en iyi uygulama olarak değerlendirilmektedir. Bazı şirketler bu fikirleri web siteleri üzerinden toplarken, bazıları da kurum içi iletişim platformları vasıtasıyla fikirleri toplar ve toplanan fikirleri bu platform üzerinden İnovasyon Komitesi tarafından değerlendirirler.

Ek olarak kurum dışında yürütülen inovasyon faaliyetlerine baktığımızda ise; start-up’lar (girişim), üniversiteler, KOBİ’ler, girişimcilik merkezleri, kamu kurumları ile işbirliğinde geliştirilen açık inovasyon alanları bulunur.

TURQUALITY® açısından inovasyon süreçlerini etkin kılan bir diğer önemli konu ise, ürün/hizmet portföy yönetimidir. Ürün/hizmet portföy yönetimi sürecini doğru yönetebilmek adına, performans değerlendirme sürecinin uygun metrikler ile ölçümlenmesi gerekir. Göz önünde bulundurulması gereken anahtar performans göstergelerinden (KPI) bazıları; ürünlerin satış performansı, müşteri memnuniyet oranı, ürün/hizmet karlılığı, satış sonrası ürün/hizmet maliyeti (garanti, satış sonrası hizmet vb.).

Bu ve bunlar gibi daha birçok KPI ile performansı değerlendirilen ürün/hizmetlerden hangilerinin satışına aynı şekilde devam edileceği veya tam aksi şekilde delist edileceği (satış listesinden çıkarılacağı) belirlenmelidir.

Biraz da inovasyonda söz sahibi ülkelerin bu noktaya nasıl geldiklerine değinmekte fayda görüyorum. Bloomberg İnovasyon Endeksi tarafından her yıl yayınlanan en inovatif ülkeler sıralamasında, Türkiye’nin 2020 yılında kendine, 35. sırada yer bulduğunu görüyoruz. Bu listenin ilk sırasında ise, 6 yıllık Güney Kore hegemonyasını yıkan Almanya yer alıyor. Almanya’yı ilk sıraya taşıyan, inovasyonu güçlendirmek ve uluslararası çerçevede uygulamak için 5 ana şehirde Alman Araştırma ve İnovasyon Merkezi kurması oldu. Kendi sektöründe trend belirleyici konumda bulunan önde gelen Alman markaları (BMW, Henkel gibi) sürekli inovasyona yatırım yapmaya devam ediyor.

Peki, markanın ülke ekonomilerine bu denli katkı sağladığı bu dönemde, devlet destekli bir marka programı olan TURQUALITY® firmalara inovasyon alanında ne gibi destekler sağlıyor?

Diğer tüm destek kalemlerinde olduğu gibi, firmaların Ar-Ge personelinin maaşını %50 oranında karşılıyor. 2006/4 sayılı tebliğ kapsamındaki üretim firmalarında, üst limit olmaksızın aynı anda azami 10 moda/endüstriyel ürün tasarımcısı, mühendisin maaşını 5 yıl süresince destekliyor. Hizmet sektöründeki firmaların tabi olduğu 2015/9 sayılı tebliğ kapsamındaysa, 3 aşçı, şef, yazılımcı, mühendis ve tercümanın brüt maaşları 4 yıl süresince destekleniyor.

TURQUALITY®’nin inovasyon altyapısını ve kültürünü firmalarda geliştirmek adına, 5 yıl süresince %50 oranında desteklediği, yönetim ve bilişim danışmanlıklarından bazıları şunlardır;

Yönetim Danışmanlıkları

  • Değişim yönetimi kapsamında, organizasyon ve süreç tasarımı danışmanlığı
  • İnsan kaynakları danışmanlığı
  • Mali işler dönüşümü danışmanlığı
  • Değer zinciri yönetimi danışmanlığı
  • Marka strateji belirleneme ve marka konumlandırma kapsamında, marka yönetimi danışmanlığı
  • Pazara giriş danışmanlığı
  • Tasarım danışmanlığı (endüstriyel, moda, ambalaj tasarımı)

Bilişim Danışmanlıkları

  • Sanayide dijital dönüşüm danışmanlığı
  • Kurumsal kaynak planlaması (ERP) danışmanlığı
  • Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) danışmanlığı
  • Simülasyon ve tasarım yazılımları danışmanlığı

Kısacası, günümüz dünyasında inovasyona yatırım yapan firmaların sürdürülebilirlik açısından doğru adımları attığı çok net bir şekilde söylenebilir. Bu adımları atarken ise firmaların ayrı inovasyon stratejisi tasarlamaları önerilebilir. Bu stratejileri uygularken potansiyel iyi marka imajına sahip firmalar ise küreselleşme çabalarını TURQUALITY® desteği sayesinde taçlandırabilirler. Doğru zamanda uygulamaya geçirilen inovasyon stratejilerine yönelik faaliyetler, firmaların yerel ve küresel rakiplerinden öne çıkarak pazardaki paylarını artırmada büyük rol oynayacaktır.

Satınalma Dergisi Mayıs Sayısı Yayınlandı

Değerli okurlar,

Tüm sektörlerin farklı düzeylerde etkilendiği bir pandemi dönemin- deyiz. E-ticaret, hızlı tüketim ürünleri (gıda), kargo ve dağıtım, temizlik, haberleşme (gsm), bilişim, kimya sektörleri, vitaminler, ilaç sektörleri olum- lu etkilendiği söylemek mümkün. Otomotiv, hazır giyim perakende, otel ve konaklama, fuar ve etkinlikler, sinema salonları, AVM’ler ve mağazalar mevcut yaşanan durumdan ciddi şekilde etkilendiler.

Ülkemizde Haziran başı gibi kademeli ve kontrollü bir normale dönüş öngörülüyor. Maske kullanımı ve sosyal mesafeye özen devam edecek. Sağlık Bakanlığı’mızın direktiflerine harfiyen uyacağız. Fakat ülkemiz için normalleşme öngörüsü bir sene sonrasını işaret ediyor. Bu süreç içerisinde aşı ve ilaç üretiminin de olması kuvvetle muhtemel. Gelecek bir yıl hayli öğretici bir yıl olacak.

Artı Değer Yaratma

Firma sahipleri ve yöneticiler ilk günden başlayarak sıkı toplantılar di- zisi içerisine girdiler. Tüm sektörlerde benzer soruların cevapları aranmaya başlandı:
– Pandeminin süresi ne olacak ? İş hayatı ne zaman normale dönecek ?
– Belirsizlik ve riskleri nasıl yöneteceğiz ?
– Hangi alanlarda daha fazla müşterilerimize değer sunabiliriz ? – Yeni iş fırsatları neler olabilir ?
– Yeni ürün ve hizmetler neler olabilir ?
– Doğru yapılanmada hangi adımları atmalıyız ?
– Sağlıklı nakit akışları için yapılması gerekenler neler ?

Bu ana başlıkların doğru cevaplarını bulmak ve aksiyon alabilmek gerçekten kolay değil. Müşteri için değer yaratmak giderek zorlaşıyor. Tüm dünya dijital dönüşüm için yatırımlara ağırlık veriyor. Her sektör ve işkolu için teknoloji yatırımları da doğrudan müşteri getirmiyor. Doğru değer tanımlaması, esneklik ve çevikliğin ayakta kalmada yardımcı olacağı söyleniyor ama nasıl yapılacağı konusunda kimse emin olamıyor.

Ticaret Portalımız Yayında…

Geçen ay yeni eğitim portalımızı https://learning.buyernetwork.net/ devreye almıştık. Canlı şirket eğitimleri ve uzaktan birey odaklı eğitimlerimizle ilgili çok güzel bildirimler alıyoruz. Şim- di ise büyük bir mutlulukla uzun süredir üzerinde çalıştığımız online Ticaret Merkezimizi yayına aldık.

Ticaret.buyernetwork.net adresinden talep ekleme, ürün hizmet alım ve satımı artık çok kolay. Güçlü bağlantılar ve doğru kaynakla tedarik zinciri ağlarını geliştiriyoruz.

Mayıs sayımıza katkı veren tüm yazarlarımıza ve sektör yöneticilerimize teşekkür ederim. Sağlıklı günler dilerim,

Editör
Prof. Dr. Murat ERDAL
www.muraterdal.com

Satınalma Dergisi’ne 1 Yıl Dijital Üye olarak tüm geçmiş sayılara ve yayınlanacak 12 sayıya erişim sağlayabilirsiniz. 

Kargo ve E-Ticaret Firmalarının Kuşak Çatışması!

Türkiye kargo sektörünün tarihi 35-40 yıl öncesine dayanıyor, bugün hizmet sunmaya devam eden sektörün lider kargo şirketlerinin bu tarihçe içerisindeki paylarıda oldukça büyük. İnternet ve dijitalleşmeyle birlikte ekonomiye dahil olan E-ticaret firmalarının kuruluş  tarihleri ise çok daha yeni.

Ne var ki her ikisi de işlerini büyütmek için iş birliği içerisinde olmak zorundalar. O kadar birbirinden etkilenen iki sektörki birisinin satış hacmi diğerinin dağıtım yeteneğine bağlı. Kargo dağıtım kapasitesi nedeniyle e-ticaret şirketleri daha fazla satış yapacabilecekleri halde Anneler Günü, Efsane Cuma gibi özel kampanya dönemlerinde frene  basmak zorunda kalıyorlar. Ya da kargo şirketleri hizmetlerini koruyabilmek ve belirli bir sürdürülebilirliği sağlayabilmek için kota uygulamak durumunda kalıyorlar.

Bugün ne yazık ki her ikisi de birbirini anlamakta zorluk çekiyor, birbirlerini geliştiremiyor ve iletişim kurmakta zorlanıyorlar.

Kargo sektörü kurulduğu ve geliştiği yıllarda işletmeler arası ürün gönderimini temel alan B2B bir kurguya sahipti ve aktarma merkezleri, şubeler, acenteler vb tüm organizasyon bu şekilde yapılandı bireysel alıcıların sürece dahil olduğu B2C model ise tamamen mevcut işlerin üzerine eklenerek gelişti ve mevcutta toplam iş hacmi içerisinde ciddi bir kapasiteye ulaştı.

Kargo sektörü taşıdığı tüm karakteristik özellikler, hiyerarşik yönetsel yapısı, esnemekte zorluk çeken operasyonel altyapısı ve tabi ki doğduğu dönem özellikleri itibariyle tipik bir X kuşağı.

Disiplini seven, otoriteye saygılı, aidiyet duygusu yüksek, sadık, çalışkanlığa önem veren aynı anda birden fazla  işe odaklanamayan, kurallara uyumlu, sabit çalışma saatlerine uyumlu, yeniliklere adapte olmaya çalışan ancak mevcut alışkanlıklarına bağlı bir sektör. 100 bin kişinin doğrudan istihdam edildiği sektörde 25 bin araç ile 10 bin sabit merkezde günde 7 Milyon adres ziyareti ve günlük 5 Milyon kilometre yol kat edilen bir sektör.

E-ticaret ise kargo sektörüne göre daha dünkü çocuk sayılır yani 2000’li yıllarda doğan bu ticaret modeli tam bir Z kuşağı. İnternet ve mobil teknolojileri kullanmayı seven, akıllı telefonlar ya da ipad’ler ile her alanda aktif bir kuşak. Diğer nesillerden farklı olarak, internet ve teknoloji ile doğdukları ifade edilebilir. Oyuncak yerine ipad’lerle oynarlar ve teknoloji ile birlikte büyürler. Bu yüzden de çabuk tüketen bir nesildir. Aynı zamanda internet ile fazla haşır neşir olduklarından aynı anda birden fazla konu ile ilgilenebilme yeteneklerine, farklı alternatifler oluşturabilme öngörüsüne, hızla değişiklik yapabilecek cesarete sahipler.  Ve en önemlisi önceki nesillere göre istediklere şeylere sahip olma imkanları daha fazla ve istedikleri şeye kolayca ve hızlı bir şekilde sahip olmayı öğrendiler.

Bu kuşağının talepkar, hızlı çözüm arayan, anında sahip olmak isteyen kişiliğiyle sipariş teslimi için özel dönemlerde 7,15, 30 gün içerisinde teslim gibi teslim süreleri veren ya da iade paketl erinizi alamıyoruz çünkü bugünkü kargo kotamız doldu diyen kargo yapılarının birbirlerini anlamasına imkan yok.

Kuşaklar birbirini anlamaya çalışsa bile işbirliği ve iletişim ancak bir noktaya kadar sağlanabiliyor ve mükemmel bir sonuç çıkmıyor.

Bu nedenle son bir kaç yıldır kargo, lojistik şirketleri ve e-ticaret firmaları farklı altyapı ve yeteneklerde yeni dağıtım şirketleri kuruyorlar ve bu şirketler  kuşkusuz  Z kuşağı ve Alfa kuşağının yeni üyeleri.

Bu koşullar doğrultusunda E-ticaret ve yeni jenerasyon dağıtım şirketlerinin birbirlerini çok daha iyi anlayacakları açık gözüküyor. Siparişlerini bekleyen tüketicileri  tatmin edebilme noktasında çok daha başarılı olabilmeleri bekleniyor. Günün sonunda bu akran şirketlerin iyi iletişiminin kazananı elbette  tüketici olacaktır.

Buyer Network – Online Ticaret Portalı Hizmete Açıldı

Artı değer üretmeye ve tedarik zinciri ağlarını geliştirmeye tüm hızımızla devam ediyoruz.

Dünyanın içinde bulunduğu bu zor zamanlarda iş ve ticaret dünyasında yaşanan aksaklıklar ülkemizi de derinden etkiledi. Pandeminin başlamasından bu yana tüm çalışmalarımızı uzaktan ve dijital ortamlarda yürütmeye başladık.

Ticarette de online mağazaları ve temassız ödemeyi bir alışkanlık haline getirdik ve para ile temasımız neredeyse ortadan kalktı. Alıcı ve teslimat aracılarının bile yüz yüze gelmediği bir döneme girdik.

Dijitalleşme, hayatımıza bir mecburiyetle birlikte çok hızlı bir şekilde girdi ve pandemi sonrasında da bu dijitalleşmenin gelişerek devam edeceği öngörülüyor. Fiziksel mağazaların da yerini online ticarete bırakacağını ve tüm işlemlerin internetten yürütüleceği bir dönem artık bizi bekliyor.

online mağazıcılık

Bizler de ticaretin bu hızlı gelişiminde sizlere daha iyi hizmet verebilmek adına ticareti online ortama taşıdık ve Buyer Network bünyesindeki “Online Ticaret Portalı”nı hizmetinize açtık.

Online Ticaret Portalı hizmetinize açıldı.

http://ticaret.buyernetwork.net adresinden ticaret odaklı alım taleplerinizi ve satış ilanlarınızı kolaylıkla girebilirsiniz. Yine bu ilanlara kolayca teklif alabilir ve verebilirsiniz.
Ürün, malzeme, makine ve hizmet taleplerinize yer verdiğimiz Ticaret Kataloğu’nu da yaklaşık
9.000 profesyonel üyemizle paylaşarak ticaretinizi kolaylaştırmayı hedefliyoruz.⠀
Ticaret portalımızı tedarikçilerinizle ve hizmet paydaşlarınızla paylaşarak onları bilgilendirebilirsiniz.

Ticaretinize online ortamdan hızlıca ve kolaylıkla yön verin!

 

Covid-19 Krizinde Yapılmaması Gereken 6 Finansal Hata

Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, koronavirüs salgını döneminde yapılmaması gereken 6 finansal hatayı açıklıyor ve değişime daha kolay uyum sağlayan şirketlerin bu krizi fırsata çevirebileceğini belirtiyor.

İnsanoğlu, modern çağın en önemli krizlerinden birini yaşıyor: Covid-19. Yakın dönemde, tüm dünyada ekonominin hemen her kesiminin bu denli etkilendiği, bazı sektörlerde tesislerin tamamen durduğu ve faaliyetlerin sona erdiği başka bir örnek bulunmuyor. Bu açıdan bakıldığında, Covid-19 krizinin 2001 ve 2008’de yaşanan ekonomik krizlerden farklı yönleri bulunuyor ve koronavirüs salgını aynı zamanda toplumsal hayatın işleyişine de darbe vurdu.

Salgın krizinin, sonraki dönemlerde de insan hayatında derin izler bırakacağı ve her anlamda etkilerinin hissedilmeye devam edileceği öngörülüyor. Bu süreçte ve sonrasında sağlık açısından olduğu kadar ekonomik açıdan da ayakta kalabilmenin çok önemli olduğunu belirten Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, Covid-19 krizinde yapılmaması gereken finansal hataları şöyle sıralıyor:

1.”Kriz artık dibe vurdu” diye düşünmeyin!

Bu krizden çıkış süresi ile ilgili V, U ve L gibi senaryolar söz konusu. Ne kadar sürede ekonomik krizi atlatabileceğimiz koronavirüse karşı alınacak tedbirler, geliştirilebilecek tedavi yöntemlerinin başarısı ve sonuç alınana kadar geçecek zaman ile doğrudan ilişkili. Yaşadığımız dönemin en kötüsü mü olduğunu bilmiyoruz. Bu bakımdan elimizde beklenen, iyi ve kötü senaryolarımız olmalı. Hazırlıklarımızı olabildiğince en kötü senaryoda bile ayakta kalabilecek şekilde yapmaya çalışmalıyız.

2.Kriz sonrası işler daha önce olduğu gibi -aynı şekilde- devam edecek yanılgısı.

Koronavirüs krizinin yaşanan diğer krizlerden farklı olarak çok daha uzun vadeli etkileri olacak. Perakende, alışveriş, eğlence, turizm gibi sektörlerde kriz sonrası tüketici beklenti ve taleplerinde değişimler yaşanması bekleniyor. Online iletişim ve çalışmanın gelişmesi ile şirketlerin iş yapma biçimleri, ofis kullanımları ile iş seyahati alışkanlıklarının da değişim göstermesi söz konusu. Kriz öncesi popülerliği giderek yükselen online eğitimin de kriz sonrası eğitim sistemi içindeki payının artış göstermesi bekleniyor. Okul veya üniversiteler kapanmayacaklar ancak giderek daha çok sayıda eğitimi online platforma taşıyacaklar. Ayrıca, ilk defa sınırların kapandığına da şahit olduk ve ülke yönetimlerinin önceliği kendi halklarına vermelerinden sebep özellikle gıda ile tıbbi malzemelerde global tedarik zincirinde ciddi sıkıntılar yaşandı. Kriz sonrası beklenti odur ki ülkeler yeni dönemde özellikle gıda ve sağlık gibi kamu sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren konularda kendi kendilerine yeterli olmaya çok daha fazla odaklanacaklar. Bu gelişmeler ve tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılar nedeni ile global ticaretin yapısı ve hacminde de değişimler söz konusu olacak. Kısaca kriz sonrası yeni bir dünya düzeninin şekillenmesi nerede ise kaçınılmaz bir sonuç. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeni dönemde fırsatlar da tehditler de eskisine göre daha fazla olacak. Şirketlerin de tüm plan ve projeksiyonlarını, değişen durum ve koşullara uygun olarak gözden geçirmeleri ve gerekli değişiklikler ile ilgili hazırlıkları gecikmeden tamamlamaları gerekiyor.

3.”Stok yapmak için fırsat zamanı” demeyin!

Bu dönemde özellikle bazı sektörlerde talep daralması, nakit sıkışıklıkları gibi nedenler ile özellikle peşin mal alımlarında olağandışı iskontolar söz konusu olabilir. Aynı zamanda bazı tesisler de üretimi durdurmayı tercih etmeyip bu nedenle de stok yapmak durumunda da kalabilirler. Oysa, stoklayacağınız malları kriz döneminin belirsizliklerine karşın satabileceğinize emin değilseniz paranızı hammadde veya ürün stoğuna bağlamayı önermiyoruz. Aksi tutum kriz döneminde altın değerinde olan nakdinizi eritmenize yol açıp daha sonra da değişken piyasa dinamikleri nedeni ile stoklarınızı paraya çevirmekle ilgili sıkıntılar yaşamanıza neden olabilir.

4. ”Alacak vadesini uzatarak satışları arttırmak” stratejisi uygulamayın.

Düşen satışları arttırmak ve belki de piyasadan daha fazla pay kapmak amacı ile satışların vadesini arttırarak ürünlerinizi daha cazip kılmaya çalışmak özellikle bu dönemde sıkıntı yaratabilir. Alacak vadesini arttırmak tahsilat sürenizin artması anlamına gelir ki bu durum nakit akışınızı zayıflatacaktır. Yanı sıra uzun vadeli alacaklarda tahsilat sıkıntısı yaşanma ihtimali de daha fazladır. Özellikle kriz döneminde batık riskiniz de bu nedenle daha da artabilir. Krize önemli bir nakit birikimi ile girmiş olup bu dönemi fırsata çevirmek isteyen şirketler hariç alacak vadesini uzatmak genel olarak tercih edilmemelidir.

5.”Kısa vadeli çözümler” sorun yaratır.

Şirketlerin günü kurtarma amaçlı kısa vadeli krediler ile dönmeye çalışması genelde iyi sonuç vermez. Bu tip kısa vadeli bakış zaman içinde kısa vadeli kredilerin yine alınacak başka kısa vadeli krediler ile finanse edilmesi şeklinde bir sarmala yol açar. İlerleyen dönemlerde plansız alınan kısa vadeli kredilerin taksitleri çok artar ve ilave kredi imkanları da daralır. Böyle bir durum şirketleri iflasa kadar götürebilir. Özellikle kriz dönemlerinde kredi musluklarının da kısılması bu tip kısa vadeli borçların çevrilmesini iyice zorlaştırır. Yapılması gereken şirketin ihtiyacı olan fon kaynağını tespit etmek ve bir sonraki maddede bahsedeceğim nakit akışına uygun bir borçlanma yapısı tesis ederek sorunu kökünden çözmektir. Bu yapılamıyor ise şirketler varlık satışı da dahil olmak üzere likiditeyi arttıracak tedbirleri almayı gecikmeden düşünmelidirler.

6.Nakit akışına önem vermemek.

Aslında belki de ilk sırada olması gereken nakit akışı konusu yukarıda bahsi geçen diğer hususlar ile de direkt bağlantılı olduğu için son maddede yer aldı. Nakit akışı yönetimi Türkiye’de çok ihmal edilen bir konudur. Özellikle kriz dönemlerinde şirketlerin sürdürebilirliğinin güvencesi olması nedeni ile nakdin ve yönetiminin önemi daha da artar. Krizden kaynaklı bir takım fırsatlardan faydalanmayı düşünüyor olsak da bu tip dönemlerde asıl amacımız gemimizi sağ salim limana yanaştırmak olmalıdır. Şirketlerin can suyu olarak nitelendireceğimiz nakit akışını geleceğe yönelik tahmin edebilmek ve uygun tedbirleri zamanında almak birinci önceliğimizdir. Daha önce belirtilen tüm maddelerin nakit akışına olumlu veya olumsuz etkileri bulunmaktadır. Örneğin diğer tüm şartlar aynı kalmak kaydı ile stokları arttırmak ve alacak vadelerini uzatmak nakit akışına olumsuz, borç vadelerini uzatmak ise olumlu yansıma yapacaktır. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan biri de şirket nakit akışının, iş modelimizin ve aldığımız tüm yönetsel kararların olumlu veya olumsuz bir yansıması niteliğinde olduğudur. Kur ve enflasyon riski kriz döneminde mutlaka daha da önem vermemiz gereken risk analizi ve yönetimi çalışmalarının önemli bir parçasıdır. Bu tip riskler kriz dönemlerindeki artan belirsizliklere paralel olarak daha da önem kazanırlar. Bu nedenle nakit akış projeksiyonu yaparken enflasyon ve devalüasyon beklentilerini hesaplamalarımızda dikkate almamız gerekir. Ayrıca, dinamik yapıda hazırlanması gereken nakit akış projeksiyonları ile şirketlerin geleceği ile ilgili özellikle satış hacmi, birim satış fiyatları ile maliyet kalemlerinin değişimi de farklı senaryolar üzerinden incelenmeli ve en kötü senaryolara bile hazırlıklı olmaya yönelik tedbirler alınmaya çalışılmalıdır.

Buyer Network Webinar Serisi #11 – TURQUALITY’nin Şirketlere Sunduğu Fırsatlar Nelerdir?

Buyer Network Webinar Serisi #11’de bu Perşembe günü Albert Solino’nun değerli yöneticileri ile beraber; Turquality’nin yazılımdan pazarlamaya, bilişimden kurumsallaşmaya birçok alanda sunduğu 165 kalemlik destek paketini konuşacağımız bu webinarımızda nakdi ve gayri nakdi tüm destekler hakkında bilgi edineceğiz.

Ayrıca Turquality ile ilgili aşağıdaki sorulara da cevap bulabileceğiz.
-Hangi desteklerden hangi şirketlerin yararlanabileceği ve bu desteklerden yararlanma yolları nelerdir?
-Turquality’nin şirketlere sağladığı yararlar ve şirketlerden beklentileri.
-Turquality’nin kapsamına dahil olmak ne gibi kurumsallaşma faaliyetleri yürütmemiz lazım? 
Dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan Turquality, ülkemizin rekabet avantajını elinde bulundurduğu ve markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarına sahip firmalarımızın, üretimlerinden pazarlamalarına, satışlarından satış sonrası hizmetlerine kadar bütün süreçleri kapsamaktadır. Firmalarımızın yönetsel bilgi birikimi, kurumsallaşma ve gelişimlerini sağlayarak uluslararası pazarlarda kendi markalarıyla global bir oyuncu olabilmeleri ve söz konusu markalar aracılığıyla olumlu Türk malı imajının oluşturulması ve yerleştirilmesini hedeflemektedir. Daha güçlü küresel bir markaya sahip olmak için, Turquality programına hazırlık, başvuru öncesi yapılması gerekenler ve kapsama kabul sonrası yararlanabilinecek destekler hakkındaki webinarımıza değerli katılımlarınızı bekliyoruz.
WEBINAR CANLI YAYIN LİNKİ: https://webinar.buyernetwork.net/
GEÇMİŞ CANLI YAYINLARI İZLEMEK İÇİN: https://webinar.buyernetwork.net/gecmis-yayinlar
ETKİNLİKLERDEN HABERDAR OLMAK İÇİN BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN:

Perakendede İndirim Kampanyaları, Normalleşme Sürecini Hızlandıracak

COVID-19 salgınından en fazla etkilenen sektörlerden biri olan perakende sektörü normalleşme sürecine girmek üzere. Deloitte tarafından hazırlanan “Perakende sektörü COVID-19 sonrası döneme nasıl hazırlanmalı?” raporunda, sektörün eski hareketliliğine kavuşması için tüketici taleplerinin doğru karşılanması, psikolojisinin doğru yönetilmesi, çalışanların hem fiziksel hem de duygusal yönden korunması gerekliliğine dikkat çekiliyor.

Koronavirüs salgınının ardından iş dünyası, normalleşme dönemi için hazırlıklarını yapmaya başladı. Normalleşme sürecinin nasıl gerçekleşeceği en çok merak edilen sektörler arasında yer alan perakende alanında gerek tüketiciler gerek çalışanları korumaya yönelik önlemler üzerinde duruluyor. Deloitte tarafından hazırlanan “Perakende Sektörü COVID-19 sonrası döneme nasıl hazırlanmalı” raporunda da şirketlerin alması gereken aksiyonlar ve değişecek trendler ele alındı.

Rapora ilişkin bilgi veren, Deloitte Türkiye Perakende Sektörü Lideri Hande Özdiler Yılmazkaya, COVID-19 virüsünün hızla yayılması nedeniyle alışveriş merkezleri ve mağazaların kapanmasının, perakende sektörünü önemli ölçüde etkilediğine işaret ederek, mevcut durumun, özellikle cirolarının önemli bir kısmını müşteri trafiğinden elde eden gıda dışı perakende sektörü için büyük zorluklar yarattığını söyledi.

Yılmazkaya, tedarik zinciri, insan kaynakları ve mağaza operasyonlarında oluşan problemleri çözmek ve salgın sonrası sürece sağlıklı bir şekilde geçiş yapabilmek için hem mağaza içi hem de mağaza dışında önlemler almak gerekebileceğini vurguladı.

E-ticarette cirolar rekor seviyeye ulaştı

Rapora göre; gıda dışı perakende sektöründe mağazaların kapatılması, gıda perakende sektöründe ise sosyal mesafe uygulamaları nedeniyle tüketiciler alışverişlerini ağırlıklı olarak e-ticaret kanallarına yöneltmiş durumda. Firmaların e-ticaret ciroları rekor seviyelere ulaşsa da bu kanalın normal dönemde fiziksel kanallardan elde edilen ciroya ulaşması çok mümkün görünmüyor. Dolayısıyla toplam ticarette önemli bir yere sahip olan mağaza formatının gerekli önlemlerle yeni döneme hazırlanması krizi atlatma adına kritik önem taşıyor.

Raporda; küresel piyasalardan örneklerle bu döneme hazırlanmak için perakendecilerin ne tür hazırlıklar yapması gerektiği üzerinde durulurken, genel olarak bu hazırlıkların ‘Tüketicileri mağazaya çekmek için yapılması gerekenler’, ‘Mağaza içerisinde güvenli alışveriş ortamını sağlamak için yapılması gerekenler’ ve ‘Operasyonel devamlılığı sağlamak için yapılması gerekenler’ şeklinde gruplandırılıyor.

İletişim ve indirim kampanyaları mağazalara dönüşü hızlandıracak

Tüketicileri mağazaya çekmek için yapılması gerekenler hakkında bilgilerin yer aldığı raporda, salgın nedeniyle kalabalık yerlerden kaçınmaya şartlanan tüketicilerin en azından belirli bir süreliğine alışveriş merkezleri ve mağazalar gibi yerleri tercih etmeyebileceğinin altı çiziliyor.

Raporda, tüketicileri eski alışkanlıklarına döndürmek için proaktif şekilde özellikle sadık müşterilere yönelik farklılaştırılmış değer önerileri kullanarak kampanyalar düzenlemenin mağazalara geri dönüşü hızlandırabileceğinden bahsedilirken, mağaza içi alışverişe yönelik indirim kampanyaları veya mağazaya özel ürünlerin tekrar bu noktaları birer çekim noktasına dönüştürme adına faydalı olacağı ifade ediliyor.

Kasiyersiz kasalar tüketiciyi rahatlatabilir

Mağaza içerisinde güvenli alışveriş ortamını sağlamak için yapılması gerekenlerin sıralandığı rapora göre; salgın sonrası dönemde hayat normale dönse de tüketicilerin bir süre psikolojik olarak virüs kapma olasılığına karşın endişeli davranabileceğini hatırlatılıyor. Bu açıdan tüketicileri rahatlatmak için sosyal mesafe uygulamaları, mağazada aynı anda limitli sayıda müşteri bulundurma, yine mağazada hem personelin hem de müşterilerin kullanımına yönelik dezenfektan bulundurma gibi aktiviteler planlanabileceği önerileri yer alıyor.

Temassız ödeme ve kasiyersiz kasa çıkışı uygulamalarının da tüketicileri rahatlatacak diğer uygulamalardan olduğunu belirtilen raporda, video kamera ve hareket sensörü kullanarak alınan ürünleri tespit eden ve tüketicilerin kredi kartlarını eşleştirdikleri mobil uygulama yoluyla ödemeleri alan uygulamaların, sosyal mesafe ve kasiyerle temas sorunlarına çözüm olabilecek nitelikte olduğunu dile getiriliyor.

Çalışanlar hem fiziksel hem de duygusal yönden korunmalı

Operasyonel devamlılığı sağlamak için yapılması gerekenler hakkında da görüşlerin yer aldığı rapordaki diğer bilgiler ise şöyle;

“Perakende şirketleri, sezonsal stoğu temizlemek ve kaybedilen ciroyu telafi etmek için mağazaları açma konusunda hızlı hareket etmek isteyebilir. Ama operasyonel maliyetleri ve tüketicilerin geri dönüş hızını da hesaba katarak planlı hareket etmek faydalı olacaktır. Bir süredir kapalı olan mağazaların tekrar alışverişe açılması operasyonel açıdan iyi bir planlama gerektirecektir. Envanter kontrollerinin yanı sıra özellikle hazır giyim kategorisinde sezonsal ürünlerin de yer alması nedeniyle tüketici alışkanlıklarında yaşanabilecek değişimleri de göz önünde bulundurarak bazı düzenlemelere gidilmesi gerekebilir.”

Raporun öngörülerini ele alan Yılmazkaya, personel güvenliği ve eğitiminin önemine işaret ederek, “Bu süreçte firmaların en önemli varlıklarından biri de çalışanları. Salgından sonraki dönemde çalışanları hem fiziksel hem de duygusal yönden korumak, işin devamlılığı açısından kritik önem taşıyor. Kriz süresince bu alanda aksiyon alan firmalar, önümüzdeki döneme rakiplerinden daha avantajlı başlayabilir” dedi.

Covid-19 ile E-Ticaret Kuralları Nasıl Değişti?

Pandemi dönemiyle birlikte pazarlama faaliyetlerinde sektörel olarak farklılıklar oluşmaya devam ediyor. Markaların birçoğu genel olarak dijital ortamda seslerini duyurmanın daha kıymetli olduğu görüşünde. Bu dönemde markaların kullanıcılarıyla gerçek zamanlı iletişim kurmalarını sağlayan pazarlama araçlarındaki talep artıyor. Markalar kullandıkları pazarlama araçlarıyla faaliyetlerinin yönünü ve reklam bütçelerini yönlendiriyor.

Sektörel bazda tanıtımların ve pazarlama faaliyetlerinin yönünün nasıl değiştiğini anlatan Entegre Dijital Pazarlama Platformu Setrow Genel Müdürü Turgut Taneli markaların kullanıcılarına ulaşma yöntemleri hakkında önemli önerilerde bulundu.

Basılı medya olarak açık hava reklamcılığında billboardlar Covid-19 tebrikleri alırken, dijital ortamda sergilenen reklamların daha efektif ve detaylandırılabilir olanları tercih ediliyor. Turgut Taneli Markaların tümünün dijital pazarlama konusundaki girişimleri ve gelir kaygıları sebebiyle öne çıkmayı hedefleyen markaların kullanıcılarına ve sağlık müşterilerine ulaşma yöntemlerinin nokta atışı olma hususu, değerlendirme kriterlerinde önem arz ediyor. Markalar izinli datalar üzerindeki iletişimin sürdürülebilir ve düzenli olmasına özen gösteriyor. Giyim sektöründe yaşanan alışverişte dönüş yüzdelerine bakıldığında kullanıcıya anında ulaşmak ve yeni sezonda dahi indirim oranları belirlemede stratejik bir yapının olduğu gözlemleniyor. Bu oranların belirlenmesinde kullanılan araçların başında; push notification, SMS gönderimi, e-posta pazarlama ve pop-up’lar geliyor. Tercih edilen araçların kullanıcıların tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik akıllı sistemlerle kullanıcı takibi oluşturacak ve alışverişe dönüş oranlarının arttırılabilecek kurgularla sürdürülmesi çok büyük önem arz ediyor. Entegre Dijital Pazarlama araçlarında kişilerin ihtiyaçlarına yönelik ürünlerin marka ve kullanıcı arasında doğru şekilde iletişiminin sağlanması konusuna öncelik son derece önemli. Yani; pantolon almış bir kişiye pantolon önerilmemeli. Pantolon satın almış kişiye ihtiyaçları ve web site gezinme hareketleri göz önüne alınarak t-shirt, gömlek, ayakkabı gibi kombinini tamamlayacağı parçaların önerilmesi gerekiyor. Böylece müşteri, kendisinin “daha iyi anlaşıldığı” hissine ulaşmış olur.” diyor.

Gıda üreticileri e-ticaret pazarına giriş yaptı
Dijital pazarlamanın öneminin arttığı şu günlerde markaların ürünlerini servis etme ve kullanıcılara ulaşmalarında seçecekleri yolun ve harcayacakları bütçelerin en efektif şekilde geri dönüş sağlayacak alanlarda değerlendirmeleri konusunda markaları yönlendirdiklerini söyleyen Taneli “Çoğu marka reklam bütçelerinde sınırlandırmalar ve düşüşler gerçekleştirirken, markaların içinde bulunduğu kaygının hafifletilmesi için doğru hesap yönetimin önemini vurguluyoruz.

Özellikle gıda üreticilerinin ürünlerini kullanıcılara ulaştırma çabası ile fiziksel konumlandırdıkları mağaza ve marketlerinin kısıtlamalar sebebi ile kapanması sonrasında, e-ticaret yapılarına yöneldiği ve hızlıca var olmalıyız kaygılarının uzun vadede planlama yapmalarının daha mantıklı ve önlerini görebilecekleri bir davranış olacağı yönünde bir öneride bulunabiliriz. Zira hızlı ve emin olmadan yapılan her adım zarar olarak geri dönebilmektedir. Özellikle dijital pazarlama konusunda doğru kullanılan pazarlama araçları ile sadık müşteri kazanımlarının artışını gözlemliyorken, panikle ve kaygı ile adım atılmamasını önemle rica ediyoruz.“ diye ekliyor.

Doğru dijital pazarlama araçlarıyla ciroyu arttırmak mümkün
Doğru pazarlama faaliyetleriyle cironun arttırılabileceğini söyleyen Turgut Taneli şu önerilerde bulundu: “Push notification araçları ile web sitenizde olmasa dahi kullanıcılarınıza ulaşabilir ve onlara kampanyalarınız ile ilgili bilgi verebilirsiniz. Akıllı anket sistemi ile kullanıcılarınız web siteniz üzerindeyken kısa sorularınız ile ve sonunda vereceğiniz havuçlarla alışverişe dönme oranınızı arttırabilirsiniz. Dijital pazarlamanın temelinde yer alan “kullanıcıya önemlisin hissini yansıtmak” iç güdümünden yola çıkarak pop-up’larla web siteniz üzerinde birebir iletişime geçebilirsiniz. Sitenizi terk etmeye yönelik hareket eden kullanıcıyı yakalayabilir, belirlediğiniz kargo baremine yakın alışveriş sepetine sahip kullanıcınıza belirli tutardaki ürünleri göstererek ve oran vererek sepetine eklemesi durumunda kargonun ücretsiz olabileceğini bilgisini aktarabilirsiniz. Up-sell, cross-sell senaryolarıyla kullanıcıya ulaşma yöntemlerinin önemi şu dönemlerde %80 oranında arttı.”

​Türkiye’de Programatik Yatırımları 2 Milyar TL’nin Üzerine Çıktı

Açıklanan rakamlara göre, dijital medya satın alma yatırımları içinde programatiğe ilgi artarken, bu yıl yüzde 26,7’lik bir artış görüldü.

 Dünya çapındaki en iyi markalara son teknoloji pazarlama çözümleri sunan RTB House, programatik yatırımların artmaya devam ettiğini açıkladı. Bu yıl trend olarak şirketlerin dijital yatırımlarında öncelikli yerini koruyan programatik yatırımların toplam dijital yatırımlar içindeki payı yüzde 70’i geride bıraktı.

Geçtiğimiz yıl dijital mecralara yapılan yatırım 2018 yılı ile karşılaştırıldığında yüzde 19 arttı. 2019 yılında dijital medya yatırımlarının yüzde 20,5’ini sosyal medya, yüzde 64,2’sini mobil platform, 70,7’sini programatik satın alma yatırımları oluşturdu. Böylece toplam programatik satın alma yatırımları geçtiğimiz yıla kıyasla yüzde 26,7 artarak 2 milyar 78 milyon liraya ulaştı.

Programatiğin her yıl düzenli olarak büyümeye devam ettiğine dikkat çeken RTB House Türkiye Ülke Müdürü Can Tunçer, programatik reklamcılığa artan ilginin neden arttığını şöyle özetledi:

“Yapay zekâ teknolojisi kullanan programatik reklamcılık, gerçek zamanlı teklifler sunup reklamları doğru hedef kitlelere yönlendirerek, reklam üzerinden satın alımların karar sürecini otomatikleştiriyor. Tüketicilerin dijital reklam üzerinden satın alım için çok daha kişisel reklamlar beklediğini unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla programatik reklamcılık, şirketlerin uygun maliyetle, hızlı ve etkin şekilde müşterilere ulaşmasının en iyi yöntemi. Bu yöntem hem dönüştürme oranını yükseltiyor hem de müşteri edinme maliyetini düşürüyor.”

Dijital mecralar yükselişte

2018 yılı ile karşılaştırıldığında 2019 yılında dijital mecralarda yüzde 19 büyüme ile birlikte, toplam 2 milyar 940 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirildi. Geçtiğimiz yıl, sosyal medyaya 603 milyon TL, mobil platformlara 1 milyar 887 milyon TL ve programatik satın almaya ise 2 milyar 79 milyon TL tutarında yatırım yapıldı.

2019’da dijital yatırım içinde en fazla payı 1 milyar 680 milyon TL ile display aldı. Display’deki artış yüzde 18,9 olarak gerçekleşirken, bu alanda gösterim/tıklama bazlı mecraların 2019 yılındaki payı yüzde 64, videoların yüzde 29, native’in payı yüzde 8 olarak gerçekleşti.

2019’da gösterim/tıklama bazlı reklam yatırımları, bir önceki yıla göre yüzde 11,4 oranında artarak, 1 milyar 69 milyon TL oldu. Yine 2019 yılında video bazlı yatırımları bir önceki yıla göre 36.9’luk artışla 483 milyon TL, native reklam yatırımları da bir önceki yıla göre yüzde 26,7 artarak, 128 milyon TL olarak gerçekleşti.

Dış Ticarette P/N – Promissory Note Ödeme Garantisi ve İskontosu

PROMISSORY NOTE (P/N) NE KADAR GARANTİLİDİR?

Promissory note (P/N) genel yapısı itibari ile ithalatçının bir ödeme vaadini taşır. Vade içerir. Vadesinde ödenir mi? Teknik olarak bakıldığında ödeme vaadi niteliğinde olan bu promissory note (P/N) borç senedi olup vadesinde borçlu tarafından ödenmesi gerekmektedir. Borçlu; ithalatçının niyeti ve mali durumunda bozulma yok ise, normal koşullarda promissory note (P/N) denir. Ancak ödenmemesi halinde promissory note (P/N)’un protesto edilebileceği tabiidir.

İthalatçının ödeme vaadi anlamındaki promissory note (P/N)’de başkaca kefalet imzası yok ise tek muhatap borçludur. Yani ödeme vaadine imza atan kişidir. Sadece borçlunun imzasını taşıyan  promissory note (P/N)’de ödeme garantisi yoktur.

PROMISSORY NOTE (P/N) GARANTİLİ HALE GETİRİLEBİLİR Mİ?

İthalatçının bankası tarafından verilecek bir aval promissory note (P/N)’u garantili hale getirir. Tıpkı poliçelerde olduğu gibi, tanzim edilecek promissory note (P/N)’e borçlu durumda olan ithalatçı imzasını koyduğunda, promissory note (P/N)’nde yazılı tüm şartları kabul etmiş ve borç akid altına alınmış ve promissory note (P/N) değerli evrak haline gelir. Bundan sonraki aşamada ithalatçının bankası tarafından gayrinakdi kredi kullandırılmak sureti ile promissory note (P/N) üzerine aval şerhini derç eder, bankayı temsil eden ve aynı zamanda borç ve yükümlülük altına sokacak kişiler tarafından imzalandığı vakit, bu promissory note (P/N) banka avalini taşır.

Promissory note (P/N)’un son hali şöyle olacak;

  • Belli bir paranın ödeneceği,
  • Belli bir vade,
  • Borçlunun isim ve imzası,
  • Bankanın aval kaşesi ve temsil ve ilzama yetkili kişilerin imzası

İşte bu promissory note (P/N)’un vade sonunda ödenmesi sorunsuzdur; Ödenir. İhracatçının gönül rahatlığı le vade sonunda parasını alacağı kesindir.

PROMISSORY NOTE (P/N) BEDELİNİ ALMAK İÇİN VADE SONUNU BEKLEMEDEN FİNANSMAN YARATILABİLİR Mİ?

Vade sonunu beklemeden ihracatçı elindeki promissory note (P/N) bedelini almak istemesi şu şartlara bağlıdır.

  • Promissory note (P/N) sadece ithalatçı tarafından mı imzalanmış,
  • Promissory note (P/N) hem ithalatçı tarafından imzalanmış, hem de bankası tarafından aval verilerek ödeme garanti altına alınmış mıdır?

İki promissory note (P/N) arasında poliçenin ödeme garantisini etkileyen farklar vardır. Promissory note (P/N) ya bir faktöring kuruluşu, ya da bir banka tarafından ıskontoya tabii tutulması mümkündür. Her iki promissory note (P/N) birbirinden farklı değerde olduğundan dolayı gerek faktöring kuruluşları, gerekse bankalar bu promissory note (P/N)’u iskonto ederken genel anlamda şu yolu takip ederler;

PROMISSORY NOTE (P/N) İSKONTOSUNDA FAKTORING VE BANKALARIN İZLEYECEKLERİ YOL

Gerek faktoring, gerekse bankalar promissory note (P/N) işlemine;

  • Ödeme garantisiz promissory note (P/N) için kabili rücu,
  • Ödeme garantili promissory note (P/N) gayrikabilirücu

Şeklinde yol izlerler.

Ödeme garantisiz promissory note (P/N) için kabili rücu işlem yaparken, bu promissory note (P/N) değerli kağıdının vade sonunda ithalatçı / borçlu tarafından ödenmeme olasılığını değerlendirme dahilinde tutarak;

  • Ödeme garantisiz promissory note (P/N)‘un vade sonunda ödenmemesi halinde tekrar ihracatçıya dönüp, iskonto işleminde ödenen bedelin tamamının o güne kadar işlenmiş faizi ve banka masrafları da dahil edilerek tamamının tahsilini, uygulanacak faiz oranının güncel piyasa faizinden daha da yüksek tutulması, DAB Döviz Alım Bordrosu düzenlenmemesi gerekir.

Ödeme garantili promissory note (P/N) için gayrikabilirücu işlem yaparken, bu promissory note (P/N)  değerli kağıdının vade sonunda mutlaka garantör / aval veren banka tarafından ödeneceğini değerlendirerek;

  • Ödeme garantili promissory note (P/N)’un vade sonunda aval veren banka tarafından ödeneceğinden, iskonto için uygulanacak faiz oranını güncel faiz oranı olarak alıp, gayrikabilirücu (geri dönüşsüz) olarak iskontosunu yapar, faktoring kuruluşu veya banka kesin olarak promissory note (P/N) satın alır, iskonto faizini tenzil ederek net tutarını ihracatçıya öder ve hiçbir koşulda ihracatçıya bu promissory note (P/N) ile ilgili geri dönüş yapmazlar. Kesin alım yapılmış ve aynı anda DAB Döviz Alım Bordrosu da kesilmiştir.