Konut Satışında Aylık Bazda Tarihi Rekor Kırıldı

Z. Altan Elmas

Konutder Yönetim Kurulu Başkanı

Sur Yapı Yönetim Kurulu Başkanı

“Konut satışında aylık bazda tarihi rekor kırıldı.”

Türkiye genelinde Eylül ayında 146 bin 903 adet konut satılarak tüm zamanların aylık satış rekoru kırıldı. Bir önceki Ağustos ayına göre konut satışlarında yüzde 33, geçen yılın Eylül ayına göre ise yüzde 15 oranında artış yaşandı. 1 Ağustos itibariyle kamu bankalarının konut kredisi faiz oranlarını 15 yıl vadeye kadar yüzde 0.99’a indirmesinin getirdiği ivmeyle satışlar hız kesmeden artmaya devam ediyor. Bir süredir ertelenen konut talebi konut kredisi faiz indirimi sonrası canlandı ve vatandaşlarımız yeniden konuta alımına yöneldi. Hem ülke ekonomisi hem de gayrimenkul sektörü için moral verici bu gelişme neticesinde, yılın ilk yarısında yaşadığımız düşüşü ikinci yarıda telafi edeceğimizi umut ediyoruz.

“Birinci el konut alımı teşvik edilmeli.”

Türkiye genelinde birinci el konut satışları bir önceki Ağustos ayına göre yüzde 26 artarak 40.634 adet olarak gerçekleşti. 2019 yılında yeni ruhsat alımlarında çok ciddi bir düşüş gözlemledik, ilk altı ayda yaklaşık olarak 120 bin ruhsat başvurusu yapıldı. Bu düşüşü de göz önünde bulundurursak mevcut konutların değeri artıyor. Maliyet artışlarının ev fiyatlarına yansıtılmadığı bu süreçte ev sahibi olmak isteyen vatandaşlarımız bu fiyat ve oranlardan yararlanarak ciddi bir kazanç elde edeceklerdir.

Yükselen konut talebinde konut alıcılarını 1. el konut alımına yönlendirecek teşvik mekanizmalarının hızla devreye alınması gerekmektedir. Toplam satış içinde 1. el konut satışının artması inşaat sektörümüzü, sanayimizi, hizmet sektörümüzü ve dolayısıyla ülke ekonomimizi hızlandıracak ve hem büyümeye hem de istihdama katkı verecektir. İnsanlarımız 1. el konutlarda yaşamaya başladıkça enerji verimliliği ve deprem tehdidine yönelik de çok ciddi bir fayda temin edilmiş olacaktır.

İstanbul’da 250 bin taşınmaya hazır konut stoku, insanlarımızın sağlam konutlara taşınması için önemli bir imkândır. Bu imkânı hızlıca değerlendirmeliyiz. Bu konutların yenisi %40 daha maliyetli inşa edilebilecektir.

“Özel bankalar da konut kredisi faiz oranlarını kamu bankaları seviyesine çekmeli.”

Türkiye genelinde ipotekli satışlar bir önceki Ağustos ayına göre yüzde 69, geçen yılın Eylül ayına göre ise yüzde 400’ün üzerinde artarak 57.811 adet olarak gerçekleşirken, İstanbul’da da bir önceki Ağustos ayına göre yüzde 99, geçen yılın Eylül ayına göre ise yüzde 368 civarında artış göstererek 8.719 adete ulaştı. Merkez Bankası’nın önce 25 Temmuz 2019 tarihinde, sonra da 12 Eylül 2019 tarihinde faizleri indirmesiyle konut kredisi oranlarında düşüşler başlamıştı, bu indirimler de konut satışlarına olumlu yansıdı. Özel bankaların da konut kredisi faiz oranlarını kamu bankalarının sunduğu seviyeye getirmesi durumunda, piyasa daha da canlanacak ve lokomotif sektör olan konut sektöründeki hareketlilik birçok sektörü olumlu etkileyecektir.

“Yabancıya konut satışını daha da artırmalıyız.”

2019 yılı Eylül ayında yabancıya konut satışı 4 bin 177 adet olarak gerçekleşti. Türkiye genelinde ilk 9 ay toplamlarına bakıldığında, geçen yıla göre yüzde 30’un üzerinde artış gözlemliyoruz. 19 Eylül 2018 tarihinde yabancıya konut satışında vatandaşlık imkânının 250 bin dolara çekilmesiyle 2018 yılında yabancıya yaklaşık 40 bin konut satılmıştı. Yılsonuna

kadar yabancıya konut satışında 2018 rakamını rahatlıkla geçeceğimizi düşünüyoruz. 2018 yılında Türkiye genelinde yabancıya konut satışının toplam konut satışı içindeki payı yaklaşık

yüzde 3 iken bu oran 2019’un ilk 9 ayında yüzde 3,8’e yükseldi. Bu oranı arttırmak ve ülke ekonomisine döviz kazandırmak için sektör olarak canla başla mücadele ediyoruz.

Ar-Ge 250 Açıklandı: Zirvede Yine ASELSAN Var

Turkishtime tarafından hazırlanan “Ar-Ge 250, Türkiye’nin En Çok Ar-Ge harcaması yapan şirketleri” araştırmasına göre 2018 yılında en fazla Ar-Ge harcaması yapan şirket, 2.162.839.458 lira ile ASELSAN oldu.Ar-Ge 250 araştırmasının ilk 10’unda savunma ve havacılıktan 4, otomotivden 3, beyaz eşyadan 1, telekomdan 1, elektronikten 1 şirket bulunuyor. İlk 10’daki savunma ağırlığına karşı ilk 50’de otomotiv sektörünün liderliği dikkat çekiyor. İlk 50’de yer alan otomotiv ve otomotiv yan sanayii şirketlerinin sayısı 11’e ulaşıyor.

Ekonomi ve iş dünyası portalı Turkishtime tarafından hazırlanan ve 2013 yılından bu yana Türkiye’de inovasyon ve Ar-Ge’nin nabzını tutan Ar-Ge 250 araştırmasının kapsamı bu yıl genişledi. Daha önce Türkiye ihracat sıralamasındaki “İlk 1000 İhracatçı Firma” araştırması kapsamında toplanan veriler ile halka açık şirketlerin Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) gönderdikleri bilançolar temel alınarak oluşturulan liste, bu yıl Türkiye ihracat sıralamasındaki ilk 500 firma tarafından verilen bilgiler ve Borsa İstanbul şirketlerinin Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptıkları açıklamalar ile T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan onaylı Ar-Ge merkezine sahip firmaların Ar-Ge 250 araştırması kapsamında yaptıkları bildirimlerden yola çıkılarak hazırlandı.

Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da Ar-Ge 250 araştırmasının zirvesinde savunma sanayinin gururu, kamu kuruluşu ASELSAN var. Aselsan’ın Ar-Ge harcamaları bu yıl 2 milyar 162 milyon liraya ulaştı.Bu rakam geçen yıl 1 milyar 674 milyon TL’ydi. ASELSAN, toplam cirosunun dörtte birini (Yüzde 24) Ar-Ge’ye ayırıyor. ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Dr. Haluk Görgün’ün verdiği bilgiye göre şirket 2018 yılında 65 milyon doları öz kaynaklı, 410 milyon doları dış kaynaklı olmak üzere toplamda 475 milyon dolarlık Ar-Ge harcaması gerçekleştirdi. ASELSAN sözleşmeli projeler dışında her yıl cirosunun yüzde 7’sini yenilikçi araştırmalar ile mevcut sistemleri daha ileriye taşımaya ve yeni teknolojileri bu sistemlere dahil etmeye yönelik “Öz kaynaklı Ar-Ge projeleri” için ayırıyor.

Ar-Ge 250’nin ikinci sırası da değişmedi: Havacılık sektörünün milli devi, Tusaş. Tusaş 2018 yılında 1 miyar 575 milyon liralık Ar-Ge harcaması yaptı. Şirketin Ar-Ge harcamaları geçen yıl ilk kez 1 milyar TL’yi geçmişti. Tusaş da, Aselsan gibi cirosunun yaklaşık dörtte birini (Yüzde 26) Ar-Ge’ye ayırıyor.

Ar-Ge 250 araştırmasında geçen yılın üçüncüsü Ford, bu yıl da Ar-Ge 250’de yerini korudu. Şirket 2018’de 666 milyon TL Ar-Ge harcaması yaptı. Ford Otomotiv, bilindiği gibi Türkiye’nin en çok ihracat yapan şirketleri listesinin de zirvesinde yer alıyor. Ar-Ge olmadan dünyanın dört bir yanına ihracat yapmak kolay değil. Ford Otosan bu başarıya “açık inovasyon” stratejisiyle ulaştı.

LOKOMOTİF SAVUNMA VE OTOMOTİV

Dünyada Ar-Ge’nin lokomotifliği bilişim ve ilaç şirketleri üstlenirken Türkiye’de Ar-Ge 250 listesinin zirvesine savunma ve otomotiv şirketleri damga vuruyor. İlk 10’daki savunma ağırlığına karşı ilk 50’de otomotiv sektörünün ağırlığı dikkat çekiyor. İlk 50’de yer alan otomotiv ve otomotiv yan sanayii şirketlerinin sayısı 11’e ulaşıyor. İlk 50’de, savunma ve havacılık sektöründen ise 8 şirket yer alıyor. Ar-Ge 250 listesinin ilk 50’si arasında sadece 4 ilaç şirketi (Abdi İbrahim, Deva Holding, Sanofi, Nobel İlaç), ve telekom ağırlıklı Turkcell ve Türk Telekom’u da katarsak 4 bilişim şirketi yer buluyor.

CİRODAN ASLAN PAYINI AR-GE’YE AYIRANLAR…

Bununla birlikte Ar-Ge harcamalarının cirodan aldığı paya göre bakıldığında ise bilişim şirketlerinin önde olduğu görülüyor. FBT Finansal Bilgi Teknolojileri, Compello Bilgi Teknolojisi, 4Maps Bilgi Teknolojileri, Vispera Bilgi Teknolojileri gibi görece küçük şirketler, cirolarının yaklaşık yüzde 70 gibi çok büyük kısımlarını Ar-Ge’ye ayırıyorlar. Yazılımın yerli devi Logo da cirosunun yüzde 45 gibi çok büyük kısmını Ar-Ge’ye ayırıyor.

Yem şirketi Balıkesir Yem cirosunun tamamını, ilaç sektöründen Era Pharma Solutions ise yüzde 90’ından fazlasını Ar-Ge’ye ayırıyor.

Cirodan Ar-Ge’ye aslan payı ayıran bir başka sektör, tahmin edileceği gibi savunma ve havacılık. Toplam Ar-Ge harcamasına göre listenin birincisi ASELSAN, 2018 yılında toplam gelirlerinin yüzde 24’ünü, ikincisi Tusaş yüzde 26’sını, dördüncüsü Roketsan yüzde 25’ini Ar-Ge’ye harcadılar.

ARAŞTIRMANIN YENİLİĞİ: KADIN AR-GE UZMANLARI

Ar-Ge 250 araştırmasının bu yılki yeniliklerinden biri, Ar-Ge’de görev yapan kadın uzman sayılarıyla ilgili bilgiye de yer vermesi. Ar-Ge merkezinde çalışan kadın personel sayısında Türkiye’nin lideri Ar-Ge 250’nin şampiyonu ASELSAN. ASELSAN’ın Ar-Ge merkezinde 849 kadın personel görev yapıyor. ASELSAN’ı 458 kadın Ar-Ge uzmanıyla Ar-Ge 250’nin ikincisi TUSAŞ takip ediyor. Üçüncü sırada ise ana listenin üçüncüsü Turkcell var. Turkcell’in Ar-Ge merkezinde 364 kadın personel görev yapıyor. Bilişim sektörü şirketlerinin kadın Ar-Ge uzmanları sayısında öne çıktığı görülüyor. Nitekim Logo Yazılım da 167 kadın uzmanla bu listede 10. sırada yer alıyor.

AR-GE ORDULARI

ASELSAN’ın Ar-Ge’de görev yapan 3 bin 695 lisans ve lisans üstü uzmanla, tıpkı harcamalarda olduğu gibi uzman insan kaynağında da zirvede yer aldığı görülüyor. ASELSAN’ın dikkat çekici bir özelliği, kendisinden sonra gelen ikinci şirketin yaklaşık iki katı lisans ve lisans üstü personele yer vermesi.

ASELSAN’ı lisans ve lisans üstü uzman sıralamasında Ar-Ge 250 listesinin ikinci sırasındaki TUSAŞ 2 bin 88 uzmanla, üçüncü sırasındaki Ford bin 297 mühendisle takip ediyorlar.

Lisans ve lisans üstü personel sayısında dikkat çeken bir başka şirket, bin 27 uzmanıyla bu kategoride dördüncü sırada yer alan Turkcell.

AR-GE’NİN MEYVESİ PATENT

Ar-Ge’nin meyvesi patent ve faydalı ürünlerdir. Ar-Ge merkezinde alınan patent sayısına göre Türkiye’nin lideri Vestel. Vestel Ar-Ge merkezinde sürdürdüğü çalışmalar sonucunda 437 patent tescil ettirmiş. Turkcell 378 patentle onu izliyor. Üçüncü sırada ise 281 patentle sürpriz bir şirket, otomotiv yan sanayinin köklü firması TIRSAN yer alıyor. Zorlu Holding’in bir başka şirketi Vestel Elektronik de 125 patentle ilk 10’da yer alıyor.

“KATMA DEĞER YOLCULUĞUNUN HARİTASI”

Turkishtime Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Özkan, Türkiye’nin sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamasının tek yolunun katma değerin artırılmasından geçtiğini belirterek, bu hedefe giden yolda Ar-Ge’nin kilit öneme sahip olduğunu vurguladı. Ar-Ge harcamalarının gayri safi yurtiçi hasılaya olan payının geçtiğimiz yıllarda ilk kez yüzde 1’i geçtiğini hatırlatan Özkan, “Ancak bu oran yeterli değildir. Sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için Ar-Ge harcamalarının payının ilk aşamada yüzde 3’e yükseltilmesi şarttır” dedi. Özkan, Turkishtime tarafından hazırlanan araştırmanın geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da Ar-Ge’deki trendleri ortaya koyduğunu belirterek, “Ar-Ge 250 araştırması sayesinde Türkiye’nin katma değer yolculuğunun hangi noktasında olduğunu görebiliyoruz” diye konuştu.

Listeyi ve veri kırılımlarını incelemek için tıklayınız.

EN ÇOK AR-GE HARCAMASI YAPAN 10 FİRMA Ar-Ge harcama tutarı (2018, TL)
ASELSAN ELEKTRONİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. 2.162.839.458,00
TUSAŞ – TÜRK HAVACILIK VE UZAY SANAYİİ A.Ş 1.575.962.278,43
FORD OTOMOTİV SAN. A.Ş. 666.587.048,67
ROKETSAN ROKET SANAYİ VE TİC. A.Ş. 512.109.199,00
TURKCELL TEKNOLOJİ ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME A.Ş. 397.236.556,35
VESTEL ELEKTRONİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. 334.672.722,33
OTOKAR OTOMOTİV VE SAVUNMA SANAYİ A.Ş 328.546.000,00
ARÇELİK A. Ş. 308.921.540,40
HAVELSAN – HAVA ELEKTRONİK SANAYİ VE TİC. A.Ş. 302.391.497,96
TOFAŞ TÜRK OTOMOBİL FABRİKASI A.Ş. 268.872.000,00

İş kazasında yaralanan ancak meslekteki kazanma gücünde kayıp olmayan işçi manevi tazminat alabilir mi?

“İş Kazasında Yaralanan İşçinin Manevi Tazminat Hakkı”

Manevi tazminat, zarar görenin kişilik haklarında iradesi dışında meydana gelen manevi zararların giderilmesinin tazmin ve telefi edilmesidir. İş kazası veya meslek hastalığı sonucunda işçi bedensel veya ruhsal bir zarara uğrarsa maddi tazminat yanında şartları varsa manevi tazminat da talep edebilir. (Haluk Hadi SÜMER, İş Hukuku Uygulamaları, s.404; Sarper SÜZEK, İş Hukuku s.471; Kenan TUNÇOMAĞ/Tankut CENTEL, İş Hukukunun Esasları, s.135). Aynı şekilde işçinin ölümü veya belirli şartların varlığı durumunda, ölenin yakınları da bu tazminatı talep edebilir. Manevi tazminatı talep hakkı Türk Borçlar Kanunu m.56’da düzenlenmiştir. Buna göre hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi halinde, olayın özelliklerini göz önüne tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir (SÜMER, s.408).

Yargıtay’ın bir içtihadı birleştirme kararına göre, manevi tazminata hükmedilebilmesi için zarar ile eylem arasında illiyet bağı, eylemin hukuka aykırı olması ve işçinin cismani zarara uğraması koşullarının varlığı aranmaktadır (YİBK, 22.6.1966, 7/7 R.G. 28.7.1966).

Manevi tazminat ile iş kazasına maruz kalan işçinin çektiği bedensel ve ruhsal acı, elem ve ızdırap ödenecek tazminatla az da olsa giderilmeye çalışılır. Ancak hemen ifade etmek gerekirse, işçinin çektiği acı, elem ve ızdırap, maddi zararda olduğu gibi manevi zararın karşılığı olamaz. Manevi tazminat manevi yönden sarsılan işçinin az da olsa acısını dindirmek ve manevi açıdan onu tatmin etmeyi amaçlar.

Bununla birlikte, iş kazası sonucunda yaralanan işçi bakımından manevi tazminata karar verilmesi bakımından, işçinin mutlaka meslekteki kazanma gücünde bir kaybın doğmuş olması gerekmez. İşçinin cismani zarara uğraması, acı ve ızdırap çekmesi manevi tazminat verilmesi için yeterlidir (Y9HD.16.3.1989,12884/2409).

 

Lojistik Sektörünün Gelişimi İçin STANDARDİZASYON!

Sektörlerin gelişimi açısından uygulanması gerekli mevzuatlar, kurallar ve normlar ülkemizde bir çok sektörde olduğu gibi lojistik sektöründe de ya uygulanmıyor ya da eksik uygulanıyor.

Bunlar kısaca;

  • Mevzuat uygulamaları
  • İSG gereklikleri
  • Mali ve finansal konular
  • İnsan kaynakları uygulamaları
  • Şirketlerin yönetimsel gereklileri

Gibi maddeleri sayabiliriz.

Bu maddeleri tam olarak uygulamayan lojistik şirketleri, sektörde bazı haksız rekabetlere ve Türk lojistik şirketinin gelişimine engel teşkil edebiliyor. Bunun içindir ki, Türk lojistik sektörünün gelişimi açısından her alanda; taşımacılık, depolama ve diğer süreçlerde  standardizasyon artık önemli bir hale gelmiştir.

Çoğu kurumsallıktan uzak sektör şirketleri farklı kural dışı uygulama ile piyasada iş yapmaya çalışıyor. Bu durum kurumsallığa değer verem ve işini gerçekten uluslararası normlara göre yapmak isteyen lojistik şirketlerine zarar veriyor.

Lojistik sektöründe standartlaşma / kurumsallaşma neden sağlanamıyor ?

Dış Ticarette Sahte Belgeler ve Bankalar

Uluslararası ticarette, ihracatçılar vesaik mukabili  (CAD – Cash Against Documents) olarak satış yaptıklarında, malların yurt dışına sevk edilmesini müteakip, sevk dökümanları olan;

  • Deniz konşimentosu
  • Ticari Fatura
  • CIF yüklemelerde sigorta belgesi / sertifikası
  • Gözetim kontrol / kalite / ağırlık sertifikası
  • Paketleme listesi
  • Spesifikasyon belgesi vs

gibi evrakları hazırlayıp, yurt dışındaki ithalatçıya sunulmak üzere, Türkiye’de (veya başka ülkede) kendi bankasına evrakları sunarak, ithalatçının bankasına gönderilmesini sağlamaktadır. İthalatçının bankası da kendisine tahsil için gönderilen vesaiki, ithalatçıya fatura bedelinin tahsilini müteakip evrakları teslim eder, tahsil edilen parayı da en seri şekilde ihracatçıya ödenmek üzere ihracatçının bankasına gönderir.

Tahsiller için yeknesak kaide ve kurallar (URC 522 Uniforms Rules for Collections) Madde 13 şöyle bir ifadeye yer vermektedir;

Madde 13 Belgelerin Geçerliliğine İlişkin Sorumluluk Alınmaması

Bankalar belgelerin biçimi, yerliliği, doğruluğu gerçek/sahte olup olmadıkları veya yasal sonuçları veya belgelerde yer alan veya sonradan eklenen genel ve/veya özel şartlar dolayısıyla hiçbir yükümlülük veya sorumluluk üslenmedikleri gibi belgelerin temsil ettiği malların mevcut olup olmadığı veya değeri, tanımı, miktarı, ağırlığı, kalitesi, durumu, ambalajı, teslimatı veya malları gönderenlerin, taşımacıların, navlun komisyoncularının, malları sigorta edenlerin, alıcıların veya diğer herhangi bir kişinin iyi niyetle veya eylemlerine ve /veya ihtimallerine, mali durumlarına, icraatına veya ticari itibarına ilişkin olarak hiçbir sorumluluk veya yükümlülük üstlenmezler. “

Bu maddenin ithalatçıyı ne kadar koruduğu tartışılır. İhracatçı sahte belge de gönderse, aracı bankalar bu belgenin gerçek olup olmadığını araştırmayacak ve sahte belgeleri faturada yazılı tutar karşılığında ithalatçıya teslim edecek, ithalatçının bankası tahsil ettiği parayı ihracatçının lehine olmak üzere bankasına transfer edecek. İthalatçı ise sonradan anlayacağı sahte belgeler ile sözde ithal mallarını çekmeye çalışacak. Örneğin sahte deniz konşimentosu tanzim edilmiş olsun, ithalatçı iyi niyet çerçevesinde bankaya bedeli ödeyecek ve aralarında sahte konşimento olan vesaik alacak ve sonradan farkına varacak ki ortada mal yok ve deniz konşimentosu sahte. Vesaik mukabil için verdiğim bu örneği akreditifli işlemler için de vermem mümkündür.

Burada sormak istediğim; sahte belgelerle tahsiline aracılık eden bankaların da bu sahtecilikte sorumluluğu olmalı mıdır? Size göre ICC – International Chamber and Commerce’niin hazırlamış olduğu URC 522 Sayılı Broşürün 13. maddesinin yeniden gözden geçirilip revizyona tabi tutulması gerekli midir? Mevcut kurallar ihracatçıyı koruyup, ithalatçıyı aynı oranda korumamaktadır.

Fikirleriniz nedir bu konuda?

Doğan Holding CEO’su Çağlar Göğüş: “Global standartlarda yatırım şirketi olma yolundayız”

Doğan Holding, Dünya Yatırımcı Haftası’nda düzenlediği buluşmada 45 kurumsal yatırımcı ve analisti ağırladı. Doğan Holding şirketlerinin CEO ve CFO’ları şirketlerinin potansiyelini ve yatırım değerini anlattı, yatırımcılardan gelen soruları yanıtladı. Doğan Holding CEO’su Çağlar Göğüş, “Bir yatırım holdingi olmanın hakkını veriyor, katma değerli işlere yatırım yapmaya devam ediyoruz” dedi.

Bu yıl 60. yılını kutlayan Doğan Holding, Dünya Yatırımcı Haftası’nda grup şirketlerinin üst düzey yöneticileri ile finans piyasalarının önde gelen yatırım şirketinin yönetici ve analistlerini buluşturdu. Doğan Holding’de gerçekleştirilen buluşmada, Holding’in CEO’su Çağlar Göğüş ve gruba bağlı şirketlerin yöneticileri yatırımcılara yönelik sunumlar gerçekleştirdi.

“Portföyümüzdeki varlıkları en doğru şekilde yönetiyor, hissedarlarımıza değer veriyoruz”

Toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’ye yatırım yaparak değer katmaya devam edeceklerinin altını çizen Doğan Holding CEO’su Çağlar Göğüş şunları söyledi:

“Ekonomide zorlu süreçlerin yaşandığı bir dönemde, işlerimizin bütçelere paralel gidiyor olması bizler için mutluluk verici. Bir yatırım holdingi olmanın hakkını veriyor, grup şirketlerimize destek oluyoruz. Kısacası, global standartlarda bir yatırım şirketi olma yönünde emin adımlarla ilerliyoruz. Hissedarlarımıza değer yaratmak en büyük önceliğimiz.”

Doğan Holding’in 2019 yılı ilk yarı finansal performansıyla ilgili bilgi veren Göğüş, 2019 yılının ilk 6 ayında 2018’in aynı dönemine göre konsolide satış gelirlerinde yüzde 20 artış sağlayarak 6 milyar 229 milyon TL’lik gelir elde ettiklerini, konsolide esas faaliyet kârının ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 80 artarak 666 milyon TL olarak gerçekleştiğini hatırlatarak, şunları söyledi:

“Elimizdeki varlıkları en iyi şekilde yönetmeye azami gayret gösteriyoruz. Belirlediğimiz yatırım stratejisi doğrultusunda yeni işlere bakıyoruz Rekabetçi bir yapımız var ve iyi bir yatırımcıyız.

Hisse geri alım programını rasyonel bir şekilde yönetiyoruz. Bizim yabancı payımız bu yıl yüzde 29’dan yüzde 48’e çıktı. İşlem hacimlerimiz yükseldi, hissede derinlik arttı. Yabancı kurumsal yatırımcının ilgisini hissediyoruz. Pozitif bir hareket var. Bu gelişim iyi ama biz daha yüksekleri hedefliyoruz. Bu yıl hem kar payı dağıttık, hem de yatırımcıya sermaye kazancı sağlıyoruz.”

Grup şirketlerinde tahvil ve bono ihracına sıcak baktıklarını belirten Doğan Holding CFO’su Bora Yalınay ise TL borçlanıp TL ödediklerini, dolayısıyla düşen kredi faizlerinin ve son bir yılda yaşanan kur dalgalanmalarının Doğan Holding’i olumsuz etkilemediğini aktardı. Toplantıda konuşan Doğan Holding Başkan Yardımcısı Dr. Murat Doğu ise Doğan Holding’te uzun bir aradan sonra bu yıl yüzde 10 kar dağıtımı yapıldığı, hisse geri alım programı başlatıldığı ve finansal raporlama yapısında, finansal rapor okuyucusunun Doğan Gurubu Şirketleri’ni daha iyi analiz etmesini sağlayacak düzenlemeler yapıldığı bilgisini paylaştı. Murat Doğu, Doğan Holding’in bir yatırım bankası kuruluşu için BDDK’ya resmi başvuruda bulunduğunu hatırlatarak, bu yatırımın gerçekleşmesi halinde grup olarak finans piyasalarındaki ağırlıklarının da artacağını kaydetti.

Toplantıda enerji, akaryakıt perakendesi, finans, internet-eğlence, sanayi, otomotiv, turizm, ticaret ve gayrimenkul sektörlerinde faaliyet gösteren Doğan Holding’e bağlı tüm şirketlerin yöneticileri, şirketlerinin iş ve gelir modellerini, performanslarını ve başarı hikâyelerini paylaştı.

A1 Capital, Ahlat Yatırım, Akyatırım, Alan Yatırım, Ata Yatırım, Azimut Portföy, BGC Partners, Citibank, Deniz Yatırım, Garanti Yatırım, Garanti Portföy, Gedik Yatırım, Global Yatırım, ICBC, İntegral Yatırım, İş Portföy, İş Yatırım, Marmara Capital, Oyak Yatırım, QNB Finans Portföy & Yatırım, Strateji Portföy, Taaleri, Tacirler Yatırım, TEB Portföy & Yatırım, ÜnlüCo, Yapı Kredi Yatırım şirketlerinin 50’ye yakın temsilcilerinin ağırlandığı toplantıda, Doğan Holding bünyesinde faaliyet gösteren Hürriyet Emlak, Kanal D Romanya, DMC, NetD, Doruk Faktoring, Doruk Finansman, D Gayrimenkul, Aytemiz, Ditaş, Doğan Enerji, Suzuki ve Holding’in üst düzey yöneticileri, sektör değerlendirmeleri, şirketlerinin faaliyetleri, mevcut finansal durumları, gelecek dönem planları gibi detayları paylaştı.

Doğan Holding, 60 yıllık deneyimi ve başarılı birleşme ve satın alma işlemleri; planlanan yeni yatırımları ile güçlü gelir, nakit ve FAVÖK artışı; BIST-30 şirketi olarak net defter değerine göre cazip hisse fiyatı; güçlü finansal yapısı ve kredibilitesi; sürdürülebilir büyümesi;istikrarlı kâr dağıtım politikası ve hisse geri alım programı ile yatırımcılar açısından dikkate değer şirketlerden biri olmaya devam ediyor.

Y Kuşağının %75’i Şirketleri Kurumsal,Sosyal ve Çevre Sorumluluklarıyla Değerlendiriyor

Esnek çalışmanın yükselişi, iş yapış şekillerini de değiştiriyor. Bu değişim sadece karlılık üzerinde değil firmaların yetenekli bireyleri cezbetme ve elde tutma kapasiteleri üzerinde de etkili oluyor.

İşin doğası hızla değiştikçe, iş yerleri de bu değişime ayak uydurmak için gelişiyor. Sürekli yenilenen teknoloji, start-up ve franchise kültüründeki büyük ilerleme, iş birliğine dayanan yüksek devinimli iş uygulamaları ile maliyetleri kontrol altında tutma konusundaki istek, pek çok işletmenin çalışma yöntemlerinin değişmesine yol açıyor.

Emlak şirketi JLL’nin raporuna göre, kurumsal yapıların neredeyse üçte biri 2030 yılında esnek çalışma yerlerine dönüşecek ve bunun sadece faaliyet maliyetleri açısından değil, bir sonraki nesilden yetenekli insanları firmaya çekmek ve elde tutmak açısından da sonuçları olacak.

Yetenekli kişilerin edinilmesi ve ‘esnek jenerasyon’

Bir işte başarılı olma her zaman bir adım önde olmakla ilgili oldu; ancak rekabet durmaksızın devam ettiği için, önde gelen şirketleri rakiplerden ayıran şey insan kalitesi olmuştur. JLL’nin EMEA Kurumsal Araştırma Biriminin Başkanı Tom Carroll, iş alanının yetenekli bireyleri cezbetmek için de büyük bir faktör olduğuna inanıyor.

Carroll şunları söylüyor: “Esnek ofis alanları belirli yetenekteki insanları, özellikle de genç insanları cezbediyor. Bu insanlar ofis ortamının bir yandan daha az geleneksel olmasını, diğer yandan da dijital ve ürün inovasyonu anlamındaki ihtiyaçları karşılamasını istiyor”. Bu görüş, 80 ülkede 15.000’den fazla iş insanının fikrini bir araya getiren IWG Global işyeri araştırması‘nın rakamlarıyla da destekleniyor. Grup çatısı altında Regus’u da bulunduran IWG’nin araştırmasına göre bir çalışan, iki işverenden teklifler aldığında, %80 gibi yüksek bir oranda, esnek çalışma imkanı sunmayanı reddediyor.

Raporun önsözünde IWG’nin Kurucusu ve İcra Kurulu Başkanı Mark Dixon şunları söylüyor: “Dünya genelindeki işletmelerin %62’sinde esnek iş yeri politikası uygulanması hiç de şaşırtıcı değil. Pek çok sektörde patronlar artık olağan bir çalışma gününün nasıl olması gerektiğini dikte etmemekte. ‘Esnek nesil’ olarak bilinen bu kesim artık dediğini yaptırıyor”.

Yeşile dönüş ve kurumsal sorumluluk

İşletmeler artan şekilde kurumsal ve sosyal sorumlulukları ve çevre üzerindeki etkileriyle değerlendiriliyor. Cone Communications tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, Y kuşağının %75’i “sorumlu” bir şirket olarak gördükleri bir şirkette çalışmak için ücretlerinde kesinti olmasını kabul ediyor. Bir şirketin çevre üzerindeki olumsuz etkisini asgari düzeye indirirken, personelinin iş yaşam dengesinin iyileştirmeye yardımcı olmasının bir yolu da esnek çalışma ortamlarından geçiyor.

Örneğin, personelin gitmesi gereken tek bir merkezi lokasyon yerine, esnek çalışma; firmaların yetenekli personellerinin yaşadıkları yerlere daha yakın olan daha küçük, uydu ofisler kurmalarına imkan vermekte. Yani şirketler, yetenekli kişinin kendisine gelmesini beklemek yerine, onun yakınına gitmekte.

Grup çatısı altında Regus’u da bulunduran IWG araştırmasına göre, işe gitme stresinin, “özellikle trafikte veya kalabalık toplu ulaşımda uzun zamanlar harcanmasını gerektiren durumlarda” azaltılması, hem işletmelere hem de çalışanlara yarıyor. Çalışanlar işlerine zamanında ve zinde bir şekilde gittiği için bundan kazançlı çıkan taraf yine işletme oluyor. Rapora göre, işletmelerin %75’i işe gidiş yolculuklarının süresini azaltmak için esnek çalışma koşullarını hayata geçiriyor.

Kiralama maliyetlerinden tasarruf edilmesi

Elbette esnek iş yerinin bir işletmeye sağladığı en büyük faydalardan biri maliyetle ilgili. Şirketlerin ne kadarlık alanı ne kadar süre için kiralayacaklarını belirleyebilmeleri, daha önce geleneksel emlak kiralama anlaşmalarıyla mümkün olmayan bir özgürlük düzeyi sağlamakta. Cushman ve Wakefield’in ulaştığı istatistiklere göre, örneğin Londra’da esnek bir iş yerinin ortalama kiralama maliyeti, geleneksel alanın maliyetinin yarısından fazladır.

IWG raporuna göre, esnek çalışma işletmeler tarafından başarının bir anahtarı olarak görülmekte (%79) ve özellikle pek çoğu sermaye ve işletme giderlerini azaltmak için bunu kullanmakta veya gereksiz varlıklardan kurtulmak, riskleri yönetmek ve portföylerini konsolide etmek için faydalı olduğundan esnek çalışma lokasyonlarını seçmekte.

Satınalma Dergisi Üyelik Paketleri

 

 

Züccaciye Sektöründeki İhracat Her Geçen Yıl Artıyor

Züccaciye sektörü, ihracattaki ve dış ticaretteki başarısını göstermeye devam ediyor. Mutfak araç gereçlerinden, seramik, cam, mobilya dekorasyon ürünlerine kadar birçok ürün grubunu kapsayan züccaciye sektörü, ülkemizde dış ticaret fazlası veren sayılı sektörlerden biri olmaya devam ediyor. Sektör raporlarına göre 2017 yılında 4,2 milyar dolarlık ihracat gerçekleşirken, mamul ve sofra eşyaları sektörü 963 milyon dolarla yılı kapatmıştı. Kış sezonunun gelmesiyle birlikte düğün hazırlıklarına başlayan çiftler, ev ürünleri ve mutfak araç gereçlerine yatırım yapmaya başladı. Dolasıyla gelecek sene için hazırlıklara başlanması züccaciye sektörünü doğrudan etkileyerek, ekonomiye katkı sağlayacak.

Ev ve yaşam alanına dair dekorasyonlar ve modeller durmadan gelişiyor. Referans Fuarcılık Genel Müdürü Fatma Funda Ercan “Ev dekorasyon ve mutfak ürünlerine artan ilgi sektörü olumlu yönde etkiledi. Mutfak araç-gereç çeşitlerinin artması, günlük yaşantımıza sağladığı birçok avantaj ile işlerimizi daha kolay ve pratik şekilde çözümlememiz, hem satışları etkiliyor hem de girişimcilerin dikkatini çekiyor’’ dedi.

Bu kapsamda Referans Fuarcılık tarafından bu yıl 3. Kez düzenlenen ‘’ 3. Uluslararası Home Concept Züccaciye Ev Eşyaları Aksesuar Üretici & Markalar Fuarı’’ için geri sayım başladı. 14-17 Kasım 2019 tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde ziyaretçilerine kapılarını açacak. Fuarda, hedef 200 katılımcı ile beraber 17.000 yurtiçi ziyaretçi ve 95 ülkeden gelecek 2500 ziyaretçi ile ülke ticaretine büyük katkı sağlaması bekleniyor. Ev ve yaşam ürünlerine dair her şeyin yer alacağı fuarda, mutfak gereçlerinden ev tekstiline, tasarım yaşam ürünlerinden, elektrikli ev aletlerine, bahçe aksesuarlarından evinizi güzelleştirecek tüm aksesuar ürünlerine kadar en prestijli ürünler sergilenecek.

Dünyanın En İyi 25 Şirketi Açıklandı

Dünyanın En İyi Çok Uluslu İşverenleri araştırmasının sonuçları açıklandı. Great Place to Work’ün Fortune ile ortak gerçekleştirdiği ve 8 binden fazla şirketin analiz edildiği araştırmada Cisco birinciliği elde etti. Hilton ikinci olurken, geçen yılın lideri Salesforce üçüncü sırada yer aldı.

10.10.2019

Great Place to Work ile Fortune’un birlikte gerçekleştirdiği “Dünyanın En İyi Çok Uluslu İşverenleri” araştırmasında yer alan şirketler, güvenilirlik, saygı, hakkaniyet, gurur ve takım ruhu boyutlarında analiz edildi. Analiz sonuçları, çalışanların güven kültürünü içselleştirebilen şirketlerde daha mutlu bir şekilde çalıştıklarını gösterdi.

Tahtın yeni sahibi Cisco

Dünya genelinde 5 binden fazla çalışana sahip, aynı zamanda 58 ülke veya bölgede Great Place to Work’ün Ulusal En İyi İşverenleri listesinde yer alan şirketlerin bulunduğu listenin analizi sonucunda liderliği Cisco aldı. İkinci sıra Hilton’un olurken, bir önceki yılın lideri Salesforce bu sene üçüncü sırada kendisine yer buldu.

Yüzde 86’sı çalışma arkadaşına güveniyor

“Güven” global çapta gerçekleşen analizde; tüm dünyadaki çalışanların ortak olarak birleştiği değer oldu. Çalışanlar, “harika bir iş yerini” genel olarak liderlerin güvenilirlik, saygı ve hakkaniyet gösterdiği bir yer olarak tanımladı. Dünyanın En İyi İşverenleri’nde çalışanların %86’sı bu iş yerinde uzun süre kalmak istediklerini, %88’i ise işlerinde ekstra çaba göstermeye istekli olduklarını belirttiler. Çalışanların %86’sı iş yerlerindeki çalışma arkadaşlarına güvendiklerini söylediler. Bu sonuç, Great Place to Work’ün 9 yıl önce başladığı araştırmalara kıyasla, Dünyanın En İyi 25 İşverenleri’nde çalışanların “çalışmak için harika bir iş yeri” olarak belirlediği değerlerde %5 oranında artış olduğunu gösterdi.

Asya’da çalışma saatleri baskı oluşturuyor

Araştırmada Latin Amerika’daki politik ve ekonomik karışıklığın çalışanlar ve kurumların işini zorlaştırdığı, Asya’da haftada 70 saatlik çalışma süresinin çalışanlar üzerinde baskı oluşturduğuna ilişkin sonuçlar elde edildi. Avrupa’da haklar ve sorumluluklarla ilgili endişelerin yaşandığı, Amerika Birleşik Devletleri ile Kanada’da ise sık sık yapılan kurumsal faaliyetlerin çalışanları negatif yönde etkilediği ortaya çıktı.

Avrupa’da adalet, Latin Amerika’da güvenlik ön planda

Bölgesel farklılıklara dikkat çeken Great Place to Work Türkiye Ülke Müdürü Eyüp Toprak, “Great Place to Work’ün gerçekleştirdiği ve 3,4 milyon çalışanın katıldığı ‘İş Yeri Kültürü Araştırması’nda, Amerika ve Kanada’da takım ruhunun hayati önem taşıyor. Latin Amerika’da psikolojik güvenliğin kilit önemde olduğu görüldü. Avrupa ve Asya’da ise çalışanlar adalet ve iş yaşam dengesi konularında hassasiyet gösteriyorlar” dedi.

Dünyanın En İyi Çok Uluslu İşverenleri listesi:

1. Cisco 2. Hilton 3. Salesforce 4. DHL Express 5. Mars Inc 6. SAP SE 7. EY 8. Stryker Corparation 9. SAS 10. WORKDAY 11. The Adecco Group 12. Roche 13. Mercado Libre 14. American Express 15. Adobe 16. AbbVie 17. Intuit Inc. 18. Admiral Group PLC. 19. Belcorp 20. Scotia Bank 21.Atento 22. Natura 23. MCDONALD’S 24. Santander 25. AT&T Latin America

Great Place to Work hakkında:

Great Place To Work Enstitüsü, kurum kültürü konusunda uzmanlaşmış, 5 kıtada ve 60’tan fazla ülkedeki ofisiyle sektör ayrımı olmadan tüm ölçeklerdeki şirketlere mükemmel iş yerlerini inşa etmeleri, geliştirmeleri konusunda destek veren bir araştırma ve danışmanlık kurumudur. Great Place to Work, 30 yılı aşkın süredir dünya çapındaki en iyi işverenleri belirlemekte ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmaktadır. En İyi İşverenler listeleri, işveren markasının duyurulması ve güçlendirilmesi için şirketler tarafından tercih edilen ve kabul görmüş bir araştırmadır. Enstitü’nün 30 yıllık geçmişinde 100 milyondan fazla çalışanı dahil ettiği analizleri, kurum kültürü alanında dünyada gerçekleştirilen en geniş çaplı araştırma olma özelliğini taşımaktadır.