Satınalma Dergisi Ağustos 2019’da Öne Çıkanlar

Değerli yöneticiler,

Ağustos ayı ile birlikte havalar ısınmaya devam ediyor. Sektörlerde tatil sohbetlerini sıklıkla duyar hale geldik. Diğer taraftan işletmelerimizin özellikle dış ticaret tarafında yeni pazar ve müşteri arayışlarında yatırımlarını artırdıklarını gözlemlemekteyiz. Daralan yurtiçi pazar işletmelerimizi uluslararası düşünmeye zorluyor. Tedarik zinciri operasyonlarının başarı-sı ise müşteri odaklı hareket etmekten geçiyor. Dergi olarak dış ticareti ilgilendiren makalelere yer vermekten mutluyuz. İşletmelerimizin bu alanda iş tecrübesine katkıda bulunmak ve onların rekabet güçlerinin artırmalarını istiyoruz. Bu sayımızda makaleleri ile katkı sağlayan öğretim üyelerimize ve değerli yöneticilerimize teşekkür ederiz.

20 -21 Kasım 2019 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı ve Ödül Töreni

Bu yıl 20 Kasım 2019 tarihinde düzenleyeceğimiz Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferans hazırlık-larımızı çok yönlü sürdürüyoruz. Bu yıl başarı ödül kategorileri içerisinde Katma Değerli Lojistik Proje Ödülüne de yer verdik. Sektörel tedarik zinciri içerisinde lojistik organizasyonu gerçekleştiren her işletme, doğrudan ya da lojistik iş ortakları üzerinden başvurularını gerçekleştirebilirler.

Ödül kategorileri;

– Tedarik Zinciri Yönetimi Ödülü
– Tedarikçi İlişkileri Yönetimi Ödülü
– Katma Değerli Lojistik Proje Ödülü
– Kamu Satınalma Projesi Ödülü
– Dijital Dönüşüm Ödülü
– Yenilikçi Satınalma Ödülü
– Genç Satınalma Yöneticisi Ödülü
– Genç Tedarik Zinciri Yöneticisi Ödülü

Konferansa katılım için Buyer Network Etkinlikler Sayfası http://www.BuyerNetwork.net/konferans Tüm ödül kategorilerine ilişkin Başvuru Formlarını http://www.BuyerNetwork.net/odul-kategorileri indirebilirsiniz.

21 Kasım 2019 – Satınalma ve Tedarik Zincirlerinde Performans Yönetimi Eğitimi
Konferans sonrasında ise daha fazla yüz yüze sohbet ve soru-cevap alanlarının da olduğu bir performans yönetimi eğitimi gerçekleştireceğiz. BuyerNetwork.net üzerinden katılım sağlayabilirsiniz.

Daha fazla ticaret için Buyer Network.

Alım Taleplerinizi ve Satış İlanlarınızı Buyer Network üzerinden yayınlayabilirsiniz.

Buyer Network iş ve e-ticaret ekosistemi içerisinde alım ve satım yapmak artık çok kolay. Bir dakika içerisin-de firmanızı ekleyebilir, ürün ve hizmetlerinizi doğrudan satabilirsiniz. Yine aynı şekilde alım taleplerinizi sisteme yükleyebilir hızla teklif toplayabilirsiniz.

Tüm okuyucularımızın Kurban Bayramı’nı tebrik ediyorum. Güzel bir Bayram geçirmenizi dilerim.

page5image19258688

EDİTÖR

PROF. DR. MURAT ERDAL

www.muraterdal.com

İşçilerin Whatsapp Yazışmalarını Ele Geçiren İşveren, Bunu Delil Olarak Kullanarak Fesih Yapabilir Mi?

İşçilerin whatsapp yazışmalarını ele geçiren işveren, bunu delil olarak kullanarak fesih yapabilir mi?

Lütfi İnciroğlu
İNCİROĞLU DANIŞMANLIK DENETİM VE EĞİTİM HİZMETLERİ 

Dünya da son 15-20 yıldır teknolojide akıl almaz bir şekilde ilerlemeler kaydedildi. İnsan ilişkilerinde kitle iletişim araçlarının kullanımı yediden yetmişe bağımlılık derecesinde yaygınlaştı. Elbette ki bu durum işçi-işveren ilişkilerini de derinde etkiledi. Özellikle çalışanların işyerinde işveren ve işveren vekilleriyle ilgili ya da diğer çalışanlarla ilgili sosyal medya üzerinden ses, görüntü ya da bilgi paylaşmaları, Whatsapp sistemi üzerinden iletişim kurularak işveren aleyhinde yazışmaları, çok sayıda yargı kararına konu oluşturmuştur.

Herkesin teknolojinin nimetlerinden sonuna kadar yararlanma hakkı ve lüksü vardır. Haberleşme özgürlüğü de Anayasal bir haktır (A.Y. m.22). Ancak, bu hakkın kullanılması bir başkasına zarar verilmesini gerektirmemektedir.

4857 sayılı İş Kanunun 25/II-b bendine göre, “İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması” haklı nedenle fesi gerektirmektedir. Günümüzde sosyal medya vasıtasıyla ya da internet üzerinden kurulan Whatsapp sistemi üzerinden gruplar oluşturarak işveren yahut bunların aile üyeleri hakkında şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf edilmesi veya davranışlarda bulunulması, işverenin itibarının zedelenmesi, işvereni küçük düşürücü paylaşımlarda bulunulması, aslı olmayan dedikodu üretilerek Whatsapp sistemi üzerinden yazışmalar yapılması haklı nedenle feshi gerektirir.

Ancak işverenin bu konularla ilgili delil toplarken dikkat etmesi gereken en önemli husus çalışanlarının özel hayatının gizliliğinin korunması özen göstermesidir. Nitekim 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununa göre kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi, kullanılması ve paylaşılması ile ilgili düzenlemeler yapılmış ve hukuki ve cezai yaptırımlara bağlanmıştır (m.5, 17,18).

Yargıtay 9 uncu Hukuk Dairesi verdiği bir kararında özetle, “işçilerin işyerinde iş akışını bozmayacak şekilde whatsapp grubu kurmalarını uygun bulmuş ve burada geçen konuşmaları da kişisel veri olarak nitelendirmiştir. İşçilere ait kişisel verilerin işyeri yetkilileri tarafından baskı ile alınarak deşifre edilmesinin özel hayatın gizliliğine müdahale niteliğinde olduğunu, suç teşkil ettiğini, hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan kişisel verilerin de delil olarak kullanılamayacağını hükme bağlamıştır” (Y.9.HD.10.1.2019 T., E. 2018/10718., K.2019/559 Legalbank).

Sonuç itibariyle, Yargıtay’a göre, Whatsapp sistemi, telefon ve internet ortamında internet vasıtası ile iletişimi gerçekleştiren bir sistemdir. Burada kişi, kişiler ile iletişime geçtiği gibi gruplar kurarak grup içiresinde iletişim gerçekleştirilmektedir. Ancak bu sistem kendi içinde korunan ve 3. kişilere kapalı bir konumdadır. Dolayısı ile işçilerin iş akışını bozmadığı ve çalışmaların etkilemediği sürece bir grup kurmaları ve burada iletişim içinde olmaları yasak değildir. İşçilerin bu kapsamda burada iletişimlerinin kişisel veri olarak da korunması esastır. Somut uyuşmazlıkta, whatsapp konuşmaları gizlilik içeren kişisel veri niteliğinde olduğundan, salt nasıl temin edildiği anlaşılamayan bu yazışmalara dayanılarak iş akdinin feshi haksız olup, kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü yerine reddi hatalıdır.

 

 

Dış Ticaretteki Riskler – V

DIŞ TİCARETTEKİ RİSKLER V

REŞAT BAĞCIOĞLU
RB LECTURER DIŞ TİCARET EĞİTİMLERİ
resat.bagcioglu@rblecturer.com – lecturer@rblecturer.com

Dış Ticaretteki Riskler konulu kendi yazıma başlamadan çok değerli üstadım, arkadaşım Abdurrahman Özalp, ICC Türkiye Bankacılık Komisyon Başkanı’nın makalesine yer vermek istiyorum. Makalenin devamında bu ayki benim yazımı bulacaksınız.Katkılarından dolayı Abdurrahman Özalp kardeşime teşekkür ediyorum.

TİCARETİN KURALLARI 

Abdurrahman Özalp, ICC Türkiye Bankacılık Komisyon Başkanı

Ticaret genel anlamıyla kişilerin birbirlerine mal ve hizmet alıp satmalarıdır. Ticaret ulusal ve uluslararası olabilir. Ulusal olanına “iç ticaret”, uluslararası olanına “dış ticaret” diyoruz. Ticaretin yapılması için teslim ve ödemeye ilişkin yöntemler vardır; üretim yerinde teslim, kapıda teslim, taşıma aracı üzerinde teslim, alıcının yerinde teslim, takas, peşin ödeme, açık hesap, teslimde ödeme, kredili ödeme vs. Teslim ve ödeme yöntemleri bağlangıçta çok basit yapılırken daha sonraları ticaret ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte temel fonksiyonları aynı kalmakla birlikte bunlarda gelişti ve çeşitlendi. Hal böyle olunca da gerek iç ticarette gerekse de dış ticarette kurallara ihtiyaç duyuldu. İç ticarette bu daha az hissedilmekle birlikte dış ticarette çok daha önemli oldu, zira ülkeler farklı olduğundan dolayı dil, kültür ve alışkanlıklar farklıdır. Kurallar her zaman ortak bir dildir. Bir kuraldan herkes aynı şeyi anlar. Dünya ticaretini kolaylaştırmayı kendisine bir misyon kabul eden Milletlerarası Ticaret Odası (MTO) (International Chamber of Commerce-ICC) bu amaçla bir dizi kural oluşturmuştur. Bunlar; Mal teslimi için Incoterms (International Commercial Terms), Tahsiler için URC (Uniform Rules for Collections), Akreditifler için UCP (Uniform Customs and Practices for Documentary Credits), Garantiler için URDG (Uniform Rules for Demand Guarantees), Teminat Akreditifleri (Standby L/C) için ISP (International Standby Practices) ve benzeri kurallardır. Mevcut durumda Ticaretin kuralları bunlardır. Bu kurallar 1930’lu yıllardan bu yana yerel ve uluslararası ticarette başarı ile kullanılmaktadır.

Ticaretin kuralları ticaretin gelenek görenek örf ve adetlerine dayanır. Bir tür Lex Mercatory gibidir ancak tam olarak değildir. “Bir Örnek Kurallar” olarak bilinen ve kullanılan bu kurallar ICC’nin öncülüğünde konusunda uzman kişiler tarafından hazırlanır, milli komitelerin görüşüne sunulur ve genel bir mutabakat sağlandıktan sonra yayınlanır. Bunların en çok bilinenleri şunlardır; Teslim yöntemleri için INCOTERMS, Garanti akreditifleri (standby LC) için ISP (International Standby Practices), Ticari Akreditifler için “Akreditiflere İlişkin Bir Ornek Usuller ve Uygulama Kuralları” (“Uniform Customs and Practice for Documentary Credits” – “UCP 600”), Tahsiller için “Vesaik Mukabili Ödeme İşlemlerine ilişkin Tahsiller İçin Bir Örnek Kurallar” (“Uniform Rules for Collections” – “URC 522”) ve Garantiler/kontrgarantiler için “Garantilere İlişkin Bir Örnek Kurallar (“Uniform Rules for Demand Guarantees” – “URDG 758″) dir.  ICC kuralları dünya çapında çok yaygın olarak kullanılmaktadır. ICC kurallarının tüm dünyada çok yaygın olarak kullanılması beraberinde bazı yanlış anlamaları da getirmiştir. Birçok kişi tarafından bunların bir yasa veya yaptırımı olan düzenlemeler olduğu sanılmaktadır, oysa durum bundan farklıdır, bu kurallar dünya ticaretini kolaylaştırmak amacıyla ICC tarafından kural haline getirilen standart uygulama ve geleneklerdir. Ticari faaliyettin içerisindeki taraflar sözleşmelerini bunlara tabi tutarak bunları sözleşmelerinin parçası haline getirirler, böylece her defasında mazbut bir sözleşme imkanı elde ederken her defasında sözleşmelerine aynı benzer bilgileri tekrar tekrar yazma zahmetinden kurtulurlar. Ayrıca bu kurallar tüm dünyada ticari camia tarafından çok iyi bilindiği için yabancı ülkelerde bulunan kişilerle sözleşme yapmak çok daha kolay olur. Aslında bu kurallar, yani bir örnek kurallar standart sözleşmelere benzerler, sözleşme şablonu gibidirler.

Bir örnek kurallar standart sözleşmeler ile benzerlik gösterdikleri halde standart sözleşmelerden farklı olarak sözleşmenin ta­mamım değil, bir parçasını oluştururlar ve sözleşme serbestisi kapsamında atıf (“incorporation”) yapılarak sözleşmeye eklenerek sözleşmenin parçası haline getirilirler. Bir örnek kuralların dünya çapında itibar ve kullanım alanı vardır, bu bakımdan her ne kadar bir Lex Mercatoria gibi görülürlerse de iyi bir kaynak olmakla birlikte yukarıda belirttiğimiz gibi bir Lex Mercatoria değildirler.

Tarihi gelişime baktığımızda bir örnek kurallar veya eski deyimiyle yeknesak kurallar ilk olarak akreditiflere ilişkin kurallar olarak karşımıza çıkmaktadır. İlk olarak 1929 yıllında ortaya çıkan taslaklar sadece birkaç Avrupa bankası tarafından kullanılmıştır. ICC tarafından akreditiflere ilişkin çıkarılan ilk kurallar 1933 tarihli 82 sayılı broşurdur. ICC’ nin Viyana’ daki 7.kongresinde kabul edilmiştir. Daha sonraki yıllarda sırasıyla 1951 yılında 151, 1962 yılında 222, 1974 yılında 290, 1983 yılında 400, 1994 yılında 500 ve 2006 yılında 600 sayı ile revize edilmiştir. ICC’ nin bir örnek kuralları öncellikle Belcika, Almanya, Fransa, Hollanda, Italya, Romanya ve Isviçre bankaları tarafından uygulamaya alınmıştır. Amerikan bankaları 1938 yıllında kuralları kabul etmekle birlikte bazı çekincelerini bildirmişlerdir. ICC, 1951 yıllında yapılan revizyonda Amerikan bankalarının çekince, uygulama ve taleplerini dikkate almıştır. 1951 yılındaki revizyondan sonra bir çok ülkenin kuralları kullanması mümkün olmuş anca dünya çapında bir yaygınlık sağlanamamıştır. Özellikle İngiltere ve İngiliz ekolündeki ülkelerin kuralları kullanmakta isteksiz davranmaları bunda etkili olmuştur. Ancak 1962 yılındaki revizyondan sonra yaygın bir kullanım sağlanabilmiştir. Bu revizyondan sonra İngiltere ve etkisindeki ülkeler kuralları kullanmaya başlamışlardır.

290 Sayılı 1974 revizyonu akreditif kurallarının olgunlaştığı ve tüm dünyada standart olarak kullanılmaya başladığı dönemdir. Bu revizyondan sonra akreditiflerle ilgili bu kurallar tüm dünyada atıf yapılan tek kaynak haline gelmiştir.   Birleşmiş Milletler Milletlerarası Ticaret Komisyonu (UNCITRAL) bir sonraki yıl yaptığı toplantısında kuralları övmüş,  ICC’ yi kutlamış ve tüm dünyada akreditif işlemlerinde kullanılmasını tavsiye etmiştir.

Bundan sonra ICC kurallara herzaman sahip çıkmış, takip etmiş, sorunları tespit etmiş ve düzenli olarak güncellenmelerini yani revize edilmelerini sağlamıştır. Kurallar ilk çıktıklarında bankaları korumak üzere tasarlanmıştı, ancak daha sonra dünya çapında yaygın kullanılmaları üzerine tüm tarafları korumak üzere tasalanmaya başlandı. Özellikle 1974 revizyonundan sonra bugünkü standart yapısına kavuştu. Bundan sonra ticaret ve teknolojideki gelişmeler dikkate alınarak revizyonlar yapıldı.

UCP’ nin 2006 yılında yapılan 600 sayılı revizyonunun önsözün de ICC Genel Sekreteri Guy Sebban, ICC’ nin faaliyet ve amacını şu şekilde özetler; “1919’da kurulan ICC’nin öncelikli hedefi milliyetçiliğin ve korumacılığın dünya ticaret sistemini ciddi biçimde tehdit ettiği bir zamanda uluslararası ticaretin akışını kolaylaştırmak olmuştur. UCP bu yaklaşımla ve ülkelerin akreditif uygulaması konusunda kendi ulusal kurallarını geliştirmeleri ve uygulamaları sonucu oluşan karışıklığı azaltmak amacıyla hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bugün itibariyle ulaşılmış olan söz konusu hedef akreditif uygulamasında bir örnekliği sağlayacak bir kurallar dizisi oluşturmak ve böylece uygulamacıların sıklıkla birbiriyle çatışan çok sayıda ulusal mevzuatla uğraşmalarına son vermekti. UCP’nin ekonomik ve hukuksal açıdan çok farklılık gösteren ülkelerdeki uygulamacılar tarafından evrensel düzeyde kabul görmüş olması kuralların başarısının kanıtıdır.

UCP’nin bir kamu merciinin değil, özel bir uluslararası organizasyonun eseri olduğunu önemle not etmek gerekir. Kurulduğu günden bu yana ICC, iş kollarının bizzat kendilerinin koyduğu kurallarla uygulamada bulunmalarının önemi üzerinde ısrarla durmuştur. Konumuzu oluşturan ve tamamen özel sektör mensubu hukukçu ve uzmanlar tarafından  hazırlanan kurallar bu yaklaşımın geçerli olduğunu kanıtlamış bulunmaktadır. UCP, ticaretle ilgili olarak şimdiye kadar geliştirilmiş en başarılı özel kurallar dizisidir.” [1]

UCP 600’ün giriş kısmında kuralların revizyonu ve amacı Gary Collyer tarafından şu şekilde anlatılır;

“Önceki revizyonlarda olduğu gibi genel hedef bankacılık, taşımacılık ve sigortacılık dallarındaki gelişmelerin dikkate alınmasına yönelik bulunuyordu. Ayrıca uyumsuz uygulama ve yorumlamalara yol açabilecek ifadelerin çıkarılması için UCP’de kullanılan dil ve biçimin gözden geçirilmesi gerekiyordu.

Revizyon çalışmalarına başlandığı sırada dünya çapında yapılan birkaç araştırma akreditifler altında ibraz edilen belgelerin takriben %70’inin rezervler nedeniyle ilk ibrazda geri çevrildiğini gösteriyordu. Bu durum akreditifin bir ödeme aracı olarak görülmesini olumsuz biçimde etkilemiş ve halen etkilemekte olup sorunun üzerine gidilmediği takdirde akreditifin uluslararası ticarette tanınmış bir ödeme aracı olarak piyasadaki payını sürdürmesinde veya arttırmasında ciddi sorunlar yaşanabileceğini göstermektedir. Bankaların rezervli ibrazlarda rezerv komisyonu almaya başlamaları, bilhassa ileri sürülen rezervlerin kuşkulu veya yersiz bulunduğu durumlarda konunun önemini artırmıştır. UCP 500’ün yürürlükte bulunduğu süre içinde dava konusu yapılan anlaşmazlıkların sayısında artış gözlenmemekle birlikte ICC’nin Akreditiflere ilişkin Anlaşmazlıkların Çözümü için Bilirkişilik Hizmeti Kuralları’nın (DOCDEX) Ekim 1997’de yayımlanması (Mart 2002’de revize edilmiştir) altmıştan fazla vakanın karara bağlanmasıyla sonuçlanmıştır.” [2]

Bu görüşler ICC kurallarının dış ticaretteki yeri ve önemini kısaca özetlemektedirler.

ICC bu kural yapıcılığını hukukçu, uzman ve uygulamacıların görüşlerine dayandırırken bir taraftan da gelişmeleri takip eder ve bunları kurallara yansıtmayı başarır. Son yıllarda yapılan ve revize edilen elektronik kurallar bunun en iyi göstergesidir. Akreditiflere ilişkin olarak eUCP revize edilirken Tahsillere ilişkin olarak eURC yeni oluşturuldu. Daha öncesinde yeni bir ödeme yöntemi olan BPO (Bank Payment Obligation) için URBPO (Uniform Rules for Bank Payment Obligation) kuralları yapılmış ve başarıyla uygulanmıştı, halende uygulanmaktadır. Diijital sisteme yönelik olarak daha geniş kapsamlı URDT (Uniform Rules for Digital Trade) kuralları geliştirme çalışmaları devam etmektedir.

ICC kurallarının dünya ticaretine katkısı büyüktür. Her şeyden önce ticaretti kolaylaştırmaktadır, ihtilafların çözümüne katkıda bulunmaktadır, çoğu zaman sözleşmelerin hazırlanması aşamasında devreye girerek ihtilafların ortaya çıkmasını engellemektedir. Dünya ticareti için ortak bir lisandır. Farklılıkların etkisini azaltmaktadır. Bu nedenle yasa olmadıkları halde yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Ticaretle uğraşan herkesin güvenli, kolay ve riskten uzak ticaret yapabilmesi için bu kuralların önemini algılaması, bilmesi ve getirdiği kolaylıklardan fayda elde etmeye çalışması gerekir.

Abdurrahman Özalp

DIŞ TİCARETTEKİ RİSKLER V

Dış ticaretin işleyişi öylesine bir yapıdır ki, çoğu kez taraflar birbirlerini görmeden, sesini işitmeden, sadece alım satım kontratları üzerinden dış ticaret işlemlerine başlamaktadırlar. Bir tarafta malını satmak isteyen ihracatçı, diğer tarafta ise mal almak isteyen ithalatçı. İhracatçı malını satmak için çeşitli kabul edilebilir olanakları ithalatçıya sunmakla birlikte, mal almak isteyen ithalatçı yakaladığı fırsatları kendi lehine çevirmeye çalışmaktadır. İhracatçı malını satmak üzere ithalatçıya gerekirse vadeli mal, hatta uzun vadeli mal vermeyi dahi kabul eder. İşte ithalatçının arayıp da bulamadığı, adeta altın tepsi içinde sunulmuş bir fırsatı ihracatçı uzun vade vererek yapmaktadır. Unutulmamalıdır ne kadar uzun vade verilirse, mal bedelinin vadede tahsil edilememe riskini de beraberinde getirir. Tahsil edilemeyen mal bedellerinin nedenleri araştırıldığında şu tespitleri görmemiz mümkündür;

  • İhracatçının uzun vade sağlayarak ithalatçıya malını göndermesi,
  • İhracatçının uzun vade sağlamasıyla birlikte güvene dayalı satış yapılması,
  • İhracatçının uzun vadeli satış yaparak, ithalatçıdan güvence almaması veya yeterli güvence almaması,
  • İhracatçının gerek kısa, gerekse uzun vadeli satış yapması halinde, mal bedelini garantiye altına alacak ihracat kredi sigortası yaptırmaması,
  • İhracatçının satış yapacağı ithalatçının, gerekli istihbaratını yaptırmamış olması,
  • Gerek bankacılıkta, gerekse dış ticaret işlemlerinde “dün” yoktur. Dün yaşandı ve bitti. Yarının ne olacağı belli değil. İçinde bulunduğumuz “bugün” esastır. Firmaların mali yapısı ve ticari ilişkileri dün iyiydi, ancak bugün de iyi olmasını bekleyemeyiz. Çükü dün geçti, bugün ise firmanın gerçek durumu ile karşı karşıyayız. Firma dün iyiydi ama bugün iyi olmayabilir. İşte bu bilgiler istihbarat bilgileri ile ortaya çıkartılır.
  • En önemlisi de karşı tarafın niyetidir. Niyeti olumsuz olan ithalatçının karşısında ihracatçının mal bedelini alması pek olası değildir. Çünkü bir tarafta kuzu, diğer tarafta ise tilki vardır. Hiç tilkinin kuzuya karşı başarısız adın attığını gördünüz mü? Tilki daima stratejiktir ve bir adım sonrasının hesabını iki adım geriden yapar.

Pek çok farklı nedenler sayılabilir bu konuda. Yeri geldiğince farklı sebeplere değineceğiz elbet.

VESAİK MUKABİLİ (CASH AGAINST DOCUMENTS – CAD)

GENEL TEAMÜLLER

Bu ödeme şeklinde İhracatçı malları gönderdikten sonra bedelini tahsil etmek üzere tahsile belge (vesaik) gönderir. Belgeler bir talimat ekinde tahsil bankasına verilir.  Tahsil bankası; ithalatçının bankası veya ihracatçının kendi bankalarından biri de olabilir. Tahsil vesaikini alan banka ödeme veya kabul karşılığı vesaiki alıcıya (ithalatçıya) teslim eder.  Bankalar tahsil vesaiki bedelinin tahsiline veya poliçenin kabulünün sağlanmasına aracılık ederler. Bu ödeme şeklinde bankanın yükümlülüğü talimatlara uygun olarak belgelerin tahsile gönderilmesi, teslim edilmesi ve tahsil edilen bedeli yine talimata uygun olarak ödemektir.

İhracatçının belgeleri bankasına teslim ederken talimatında yer alması gereken bilgilerden bazıları şöyledir;

  • İthalatçının adı ve adresi,
  • İthalatçının bankasının adı ve adresi,
  • İhracatçının dosya referansı,
  • İhraç edilen mallara ait fatura bilgileri,
  • İhraç edilen mallarla ilgili tüm evrakların isimleri ve sayıları,
  • Mallarla ilgili satışın teslim şekli,
  • Vesaikin hangi koşul ile ithalatçıya teslim edileceği,
  • Mal bedelinin tahsil edilememesi halinde alınacak aksiyonun detayları,
  • Tahsil bankasının banka masrafları hangi tarafa ait?
  • Vesaikin tesliminde bir poliçe var ise, poliçeye aval alınıp alınmayacağı,
  • İşlem vadeli ve poliçeli ise, poliçenin kabulünü müteakip, poliçenin muhafaza edileceği yer / veya gönderileceği kişi,
  • Poliçede protesto şerhinin var olup olmayacağı,
  • Tahsil edilecek mal bedelinin hangi hesaplara aktarılacağı vs

Burada unutulmaması gereken husus; ihracatçının vereceği her talimat maddesinin ICC – URC Uniform Rules for Collections Brochure no 522’na uygun olması ve bankaların da URC 522 Sayılı Bröşür hükümlerini uygularken hata yapmamalarıdır.  Bankalar ihracatçıdan aldıkları talimatları uygularken ICC – URC 522 Sayılı Bröşür hükümlerine uygun olup olmadıklarını kontrol etmekle yükümlüdür.

Vesaik mukabili işlemler için Uluslar arası Ticaret Odaları’nın çıkartmış olduğu URC – Uniform Rules for Collections Brochure No: 522’da yayımlanan maddelere uyulması gereklidir. Bankalar, ithalatçılar, ihracatçılar bu kurallara uymak zorundadır.

URC Madde 9

İyi Niyet ve Yeterli Özen

Bankalar iyi niyetle hareket edecekler ve yeterli özeni göstereceklerdir.

VESAIK MUKABİLİ ÖDEME ŞEKLİNDE TARAFLAR

SATICI  (ihracatçı) Drawer, exporter, principal)

Yüklediği mallara ilişkin belgeleri tahsil talimatı ile birlikte bankasına verir. Akreditifte amir, ithalatçı olduğu halde tahsil vesaikinde amir ihracatçıdır.

ALICI   (ithalatçı) Drawee, importer) )

Kendisine sunulan belgelerin bedelini öder ya da vadeli bir poliçeyi kabul eder.

TAHSIL BANKASI; Amir Banka / Collecting or presenting bank)

Tahsil vesaikini ödeme ya da kabul karşılığında ithalatçıya veren bankadır. Ayrı bir banka olabileceği gibi tahsile gönderen bankanın şubesi de olabilir.

TAHSİLE GÖNDEREN BANKA  Muhabir Banka / Remitting Bank)

İhracatçının seçtiği bir bankadır. İhracatçının belgelerini ithalatçının ülkesindeki bankaya göndermektedir. Belgeleri kendi talimat mektubu ekinde gönderir. İhracatçının vereceği talimatları yerine getirir ve ödeme yapılana kadar takip eder.

KOMİSYONCU (opsiyoneldir) Agent: Alıcı ile satıcıyı ortak bir platformda buluşturur ve satıcının malını alıcıya satarak, bu işlem üzerinden komisyonunu alır.

VESAİK MUKABİLİNDE İŞLEM ADIMLARI

  • Alıcı ve satıcı satım sözleşmesi düzenler.
  • Satıcı malı hazırlar, gerekli yasal formaliteleri yerine getirerek malı ithalatçı emrine gönderir
  • Satıcı belgeleri  (fatura, konşimento, menşe şahadetnamesi, kontrol sertifikası, çeki listesi, varsa poliçe vs.) talimat ekinde bedeli tahsil edilmek / kabul edilmek üzere tahsil bankasına gönderilmek üzere bir talimat mektubu ekinde kendi bankasına verir.
  • Banka römiz mektubu düzenler ve ekinde belgeler ile tahsil bankasına (collecting bank) gönderir. Poliçe veya konşimento ciro gerektiriyorsa uygun şekilde cirolar verilir.
  • Tahsil bankası  ihbar mektubu düzenler alıcıya gönderir. Aynı zamanda ihracatçının bankasına da vesaikin alındığını ve tahsil talimatına uygun olarak tahsil edileceği bilgisini verir
  • Alıcı bankaya gelir. Duruma göre bedelini ödeyerek veya varsa poliçeyi kabul ederek vesaiki alır ve malı çeker.
  • Tahsil bankası vesaik bedelini ihracatçının bankasının talimatına uygun olarak transfer eder.
  • Gerek ithalatçının bankası, gerekse ihracatçının bankası alıcıya vesaikin alınması ve bedelinin ödenmesi konusunda zorlama yapamazlar. Sadece aracılık görevlerini yerine getirirler.

Vesaik mukabili işlemlerde bankalar sadece aracıdır. Vesaikin ithalatçı tarafından bedelinin ödenerek vesaikin alınması konusunda bankalar ithalatçıya asla baskı ve zorlama yapamazlar.

Vesaik mukabili işlem prosedürü. Vesaik mukabili işlemde ihracatçının bankası tahsil vesaikini talimat mektubu ekinde ithalatçının bankasına gönderir. Ancak bazı zamanlar ihracatçının tahsil vesaikini, kendi bankasını kullanmadan tahsil vesaikini direk olarak ithalatçının bankasına göndererek talimat verdiği de görülebilir. 

VESAİK MUKABİLİNDE RİSK

Alıcı hangi hallerde vesaiki bankadan çekmekten imtina edebilir? Satın almak istediği malın kendi ülkesindeki gümrük sahasına varasıya kadar malın fiyatının düşmesi, söz konusu mala talep olmaması şeklinde sayılabilir.

RISKLER VE AVANTAJLAR

TAHSİL VESAİKİNİN İHRACATÇI RİSKLERİ 

İTHALATÇI TARAFINDAN MALLARIN KABUL EDİLMEMESİ :

Uygulamada en çok görülen risk, malların ithalatçı tarafından kabul edilmemesidir. Bunun nedeni o malın piyasa fiyatının saptanan fiyatın altına düşmesi olabilir. Satıcının sözleşme koşullarını yerine getirmedeki önemsiz ve amaçlı olmayan bir yanlışını öne süren alıcı malları reddederek yeni ve kendi lehine olan düşük fiyattan yararlanma yoluna gidebilir. Böyle bir tutum karşısında ihracatçı hayli güç bir durumda kalabilmektedir. Malları yabancı bir ülkede beklemekte ve büyük bir olasılıkla da depolama giderleri artmaktadır. Yeni bir alıcı bulunsa bile mallar daha düşük bir fiyattan satılabilmektedir. Bu tür bir olanağın bulunmaması durumunda malların ithal ülkesinden getirilmesi gerekmektedir.

POLİÇENİN VADESİNDE ÖDENMEMESİ

Bu işlem, ihracatçının malını vadeli satması halinde ortaya çıkan bir işlemdir. İhracatçıların karşılaşabileceği diğer bir risk de ithalatçının kabul etmiş olduğu poliçeyi vadesi geldiğinde ödememesidir. İhracatçı, görüldüğünde ödemeli bir poliçe karşılığında satış yapmaya göre çok daha dezavantajlı bir durumdadır. Çünkü ithalatçı poliçeyi kabul etmekle belgeleri almaya hak kazanmıştır. Bunun sonucu olarak da malları çekecektir. Bir başka ifadeyle ihracatçı mallarını kaybetmiş de olabilecektir. Görüldüğünde ödemeli bir poliçenin bedelini ödemeyen ithalatçıya belgeler verilmeyecek, malları çekemeyecek, ihracatçı da mallar üzerindeki sahipliğini koruyor olacaktır.

KAMBİYO KISITLAMASI 

İhracatçı için risklerden bir diğeridir. İthalatçı iyi niyetli olduğu halde, ülkesinin döviz tahsisi uygulaması ihracatçının parasını almasını geciktirebilir, hatta tümüyle engelleyebilir. Bu bağlamda, daha genel bir anlatımla ülke riski ihracatçı için düşünülmesi ve değerlendirilmesi gereken önemli bir konudur. Komşu ülkelere göz atıldığında merkez bankalarında yeterli döviz rezervi olmadığından dolayı ithalat bedellerinin transferine dahi kısıtlama getirildiğini gözlemleyebiliriz.

ALICININ MALİ GÜÇLÜK İÇİNDE OLMASI

Alıcının mali güçlüklerle karşı karşıya kalmış olması durumu da satıcıyı güç durumda bırakacaktır. Çünkü alıcı belgeleri almak için gerekli tutarı ödemeyecektir. Alıcının durumu dün iyiydi ama bugün aynı durumda olmayabilir. Sıkışan piyasalarda ithalatçı malını çekmek istese de vesaik bedelini bankaya yatıracak yeterli nakdi veya kredisi yoktur.

ALICININ BASİRETLİ TACIR GİBİ DAVRANMAMASI 

Satıcı bilmeden ticari ahlaktan yoksun bir alıcı ile bağlantıya girmiş olabilir. Bu kişi geçerli hiçbir neden bulunmaması durumunda malları almama tehdidinde bulunarak satıcıyı malını düşük fiyattan satmaya zorlayabilir. Satıcı istemeden böyle bir durumu kabullenmek zorunda kalabilir. Basiretsiz alıcının ne yapacağını kestirmek, tahmin etmek zordur. Kendi menfaatleri doğrultusunda davranış sergiler ve malları almaktan vazgeçer veya farklı nedenler ileri sürerek basiretsiz davranışlar sergileyerek ihracatçıyı zor durumda bırakabilir.

İhracatçının saygınlığı, iyi niyeti ve malları siparişe uygun olarak hazırlayıp hazırlamadığı konusunda tam anlamıyla emin olunamaz. Bu riski azaltmanın en iyi yolu gözetim raporu istemektir.

TAHSİL VESAİKİNDEN DOĞAN İHRACATÇI RİSKLERİNİN AZALTMANIN BAŞLICA YOLLARI

  • İthalatçı ve ülkesi konusunda sürekli olarak sağlıklı ve taze bilgilere sahip olmak. Eğer o ithalatçıya ilk kez mal satılacaksa çeşitli kaynaklardan (daha önceden ona mal satan diğer ihracatçılar vb.) bilgi toplamaya çalışılmalıdır.
  • Mallarını, varış limandaki antrepoyu da kapsayacak biçimde sigorta ettirmek,
  • Dış ticaret işlemine başlamadan önce ithalatçıdan bir miktar nakit sağlamak veya malın bir bölümünü (bu olası zararları karşılayacak büyüklükte olmalıdır) peşin olarak almak yapılması gereken işlemdir.
  • Tahsil vesaiki ihracatçı için açık hesaba (open account) göre daha güvenli bir ödeme yöntemi iken akreditifle karşılaştırıldığında daha az güven verici olduğu görülür.
  • İhracatçılar ödemeyi güvence altına almadan mallarını hazırlayarak yüklemek ve çeşitli hizmetlerde bulunmak durumunda kaldıklarından, ancak aşağıda belirtilen durumları dikkate alarak vesaik karşılığı ödeme sistemini seçmelidir.
  • Alıcı ve satıcının birbirlerini güvenilir olarak tanımaları,
  • Alıcının ödemeyi yapmak için kesin olarak istekli olduğu konusunda kuşku olmaması,
  • İthalat yapılan ülkenin politika, ekonomi ve yasalar açısından istikrarlı olması,
  • İthalat yapılan ülkenin uluslararası ödemeler sisteminin kambiyo kısıtlamaları veya diğer kısıtlamalar ile tehlikeye düşmemesi,
  • İhracatçının ithalatçının ülkesindeki kambiyo kurallarını iyi bilmesi.

GENEL YAPISI DOLAYISI İLE TAHSİL VESAİKİNİN İHRACATÇI AÇISINDAN AVANTAJLARI

  • İthalatçı ödeme yapmadan ya da vadeli bir poliçeyi kabul etmeden malları çekemeyeceğini bilir.
  • Ödeme veya kabule değin mallar üzerindeki sahipliliğini sürdürür.
  • Bu yöntem yalın ve ucuzdur.

TAHSİL VESAİKİNİN İTHALATÇI İÇİN DEZAVANTAJLARI 

  • İthalatçı mal bedelini ödemeden veya poliçeyi kabul etmeden malları göremez (Tahsil vesaikinin yapısından kaynaklanan bu duruma ters bir uygulama kimi ülkelerde görülebilmektedir.)
  • Poliçenin kabul edilmesi söz konusu olduğunda yasal bir yükümlülük altına giren alıcı ticari saygınlığını ortaya koymakta, bir anlamda ipotek altına almaktadır.
  • İhracatçının saygınlığı, iyi niyeti ve malları siparişe uygun olarak hazırlayıp hazırlamadığı konusunda tam anlamıyla emin olamaz. Bu riski azaltmanın en iyi yolu gözetim raporu istemektir.

TAHSİL VESAİKİNİN İTHALATÇI İÇİN AVANTAJLARI

  • Malların ülkesine ulaşmasından sonra ödeme yapabilmesi ithalatçıya bir anlamda finansman sağlar.
  • Ucuz ve yalın bir yöntem olması maliyeti düşürür.
  • Ödeme yapmadan önce vesaiki, kimi zaman da malları inceleyebilmesi lehte bir durumdur.

VESAİK MUKABİLİ İŞLEMDE DENİZ KONŞİMENTOSUNUN YAPISI

Vesaik mukabili işlemde mal bedeli henüz tahsil edilmemiştir. Tahsl edilebilmesi için vesaik ithalatçının bankasına gönderilir. İthalatçının bankasına gönderilen vesaik arasında bulunan deniz konşimentosun  “CONSIGNEE” kısmında mutlaka vesaikin gönderildiği ithalatçının bankasının adı yazılır veya adına ciro edilir. Buradaki amaç; vesaik bedelini tahsil edecek olan ithalatçının bankasına deniz konşimentosundan doğan tüm mülkiyet haklarının verilmesi ve ihracatçının bankasının vekili gibi hareket ederek vesaik bedelin tahsil edilmesi için konşimento ile ilgili hukuki hakların devrini sağlamak içindir.

RİSKLER – YAŞANMIŞ GERÇEK VAKALAR – CAD

Dış ticaret işlemlerinde mal mukabili işlemlerden sonra riske en fazla açık ödeme şekli vesaik mukabili (CAD-Cash Against Documents) desek abartı olmaz. Malın kabulünden, paranın ödenmesi, vesaikin çekilmesi, tarafların bilgisizliği, malın fiyatındaki değişmeler sonucunda alıcının veya satıcının bu işlemden vazgeçmesi gibi nedenleri saymamız mümkündür. Yeri geldiğince vesaik mukabili işlemlerdeki risklere denilecektir. Bazı riskler vardır ki “yok artık, bu kadarı da olur mu?” diyebileceğimiz cinsten. Her zaman belirttiğim üzere hangi iş olursa olsun “bilgi güçtür” teması daima ön planda yer almaktadır. İşte vesaik mukabili işlemde bilginin güç olup, bilgisizi al aşağı ettiği bir vaka. Canlı, yaşanmış bir vakadan bahsedeceğim. Yer ve şahısların kim olduğundan daha çok, tarafların neleri yaptığına bakalım.

Yaşanmış olay:

Vesaik mukabili işlemlerde ihracatçının bankası, ithalat evraklarını tahsil amacıyla ithalatçının bankasına gönderir. İthalatçının bankası, vesaiki gönderen ihracatçının bankasının talimatlarında yazılı tüm kurallara ICC URC – Uniform Rules for Collections Brochure no 522 hükümleri çerçevesinde itaat etmekle yükümlüdür. Uluslar arası genel kurallar böyledir.

Vesaiki gönderen, ihracatçının ülkesi        :  İtalya

Vesaiki alan ithalatçının ülkesi                :  Türkiye’de bir banka

Gönderilen evrakların detayı                    :  3 orijinal fatura, Tam takım deniz

           konşimentosu (3 orijinal, 3 kopya)

Diğer evraklar 1 orijinal, 1 kopya

Vesaik tutarı                                         :  USD.2.755.000.-

Vesaiki gönderen bankanın talimatı        :  ithalatçının bankası önce vesaik bedelini

           tahsil edecek, sonrasında vesaiki

ithalatçıya teslim edecektir. Vesaik bedeli

tahsil edilmedikçe, vesaik ithalatçıya asla

teslim edilmeyecek, bankanın

sorumluluğunda vesaik saklanacaktır.

Türkiye’deki ithalatçının bankası ICC URC 522 Sayılı Bröşür hükümleri çerçevesinde vesaikin teslim alındığını İtalya’daki muhabir bankaya ve aynı zamanda ithalatçıya da vesaik bedeli olan USD.2.755.000.-‘nın bankaya ödenmesi karşılığında vesaikin kendisine teslim edilebileceği şeklinde duyurusunu yapmıştır. Bu duyuruyu alan ithalatçı bankasına gelerek, ikili ilişkilerin de iyi olduğu bankanın müdürüne giderek, sohbet etmiş, çayını içmiş, vesaik bedelini kısa sürede ödeyip tam takım vesaiki alacağını da şube müdürüne söylemiştir. Sonrasında ithalatçı firmanın temsilcisi gümrüklerden beyannameyi açtıracağını bahisle;

“işlemleri çabuklaştırmak amacıyla kendilerinde bulunan 3 orijinal deniz konşimentosunun bir orijinalini kendisine vermesini rica etmiş. “Nasıl olsa 3 adet orijinal deniz konşimentosunun diğer 2 tanesi sizde, siz sadece bana bir adet orijinal deniz konşimentosunu verirseniz, gümrükteki işlemleri başlatır, formaliteleri halleder, sonrasında fatura bedelini öder, vesaiki bankanızdan alırım”

demiştir.

Şube müdürü tereddütlü, vesaiki evirir, çevirir, ithalatçının dediği gibi bankada 3 adet orijinal deniz konşimentosu vardı. Bir orijinal deniz konşimentosunu ithalatçıya vermesinin sakınca yaratmayacağını düşünerek, 1 adet orijinal deniz konşimentosunu vesaikin arasından çıkartmış ve ithalatçıya teslim etmiş. Anlayacağınız ithalatçı hiçbir bedel ödemeden 1 adet orijinal deniz konşimentosunu aldı ve bankadan ayrıldı.

Banka müdürünün ICC Uniform Rules for Collection Brochure no 522 hükümlerinden hangi maddeyi ihlal ettiğine bakalım;

ICC URC 522 Sayılı Bröşür  Madde 4 / a Tahsil Talimatı

Tahsil talimatında aksine yetki verilmediği sürece bankalar kendilerine tahsili gönderen taraf /banka dışındaki hiçbir taraf/bankanın talimatını dikkate almayacaklardır.

Şube müdürünün, müşterisinin bu talebini yerine getirmeyip, tamamen vesaiki gönderen İtalyan bankasının tahsil talimatındaki talimatlara harfiyet uyması gerekirken, 3 adet orijinal deniz konşimentosunun 1 orijinal nüshasının müşterisine verilmesi kabul edilebilir bir hata değildir.

İthalatçının neler yaptığına bakalım:

1 adet orijinal deniz konşimentosunu alarak gerekli sahte ciroları atmış, deniz yollarının ilgili acentesine giderek ordinoyu alır. Teamüller gereği deniz yollarının ilgili acentesi bir tek orijinal deniz konşimentosunu getiren kişiye, gerekli son ciroyu attırdıktan sonra ordinoyu verir ve gümrükteki malların mülkiyetini ordino vermek suretiyle ithalatçıya teslim etmiş olur. Deniz konşimentosunun arkasındaki ciroların, cironun üzerindeki imzaların sahte olup olmadığını araştırmakla deniz yolları acenteliği yükümlü değildir. Deniz yolları acentesinin buraya kadar yaptıkları tamamen doğrudur. Ordinoyu ithalatçıya teslim etmiş ve gümrükteki malların sorumluluğundan kurtulmuştur. İthalatçı elindeki ordino ile ilgili gümrük mevzuatı hükümleri çerçevesinde malların gümrük vergilerini ödemiş, malları millileştirerek deposuna çekmiş ve satmıştır. İthalatçı hiçbir bedel ödemeden malları gümrükten çekip, malların satışını yapıyor. İthalatçımızın planı tıkır, tıkır işlemiştir.

Şimdi banka tarafına göz atalım;

Bankanın elinde 1 orijinal deniz konşimentosu haricindeki tüm evraklar beklemektedir. Banka yetkilileri vesaikin çekilmesi, vesaik bedelinin ödenmesi konusunda ithalatçıya rutin ihbarlarda bulunuyorsa da ithalatçı net yanıtlar yerine muğlak yanıtlar vermeyi sürdürmektedir. Günler bu şekilde geçer.. Vesaiki gönderen İtalyan bankası, Türkiye’deki bankaya bir swift akıbet mesajı göndererek şu cümlelere yer verir:

“ Yaptığımız araştırmaya göre vesaik konusu mallar orijinal konşimento ibraz edilerek, ordino alınmış, Türkiye gümrüğünden çekilmiştir. Orijinal konşimento ithalatçıya teslim edildiğine göre, tahsil talimatımızda belirtilen vesaik bedeli USD.2.755.000.- lık tutarın da bankanızca tahsil edilmiş olduğunu düşünüyoruz. Lütfen tahsil edilen bedeli ivedilikle tarafımıza gönderiniz”

İtalyan bankası talebinde haklıydı ve International Chamber and Commerce’nin Uniform Rules for Collection Brochure No: 522  Madde 16 / a aynen şöyle der;

Madde 16 Gecikmeksizin Ödeme

  1. Tahsil edilen tutarlar (duruma göre komisyon / masraflar ve /veya harice yapılan ödemeler ve/veya harcamalar düşüldükten sonra) tahsil talimatında belirtilen şartlar uyarınca gecikmeksizin talimatın alındığı tarafın kullanımına hazır tutulmalıdır.

İtalyan bankası malların çekildiğini hangi bilgiye dayandırmış olabilir sizce? İtalyan ihracatçı, malları Türkiye’ye taşıyan İtalya’daki deniz acentesine başvurarak, kendilerince tanzim ettikleri deniz konşimentosunun herhangi bir orijinal suretinin Türkiye’deki acentelerine  ibraz edilerek ordino alınıp alınmadığı ve malların hala gümrük sahasında bekleyip beklemediği konusundaki bilgileri elde etmiştir. İtalyan deniz acentesinin verdiği yanıtta bir orijinal deniz konşimentosunun ibrazı karşılığında ordinonun verildiğini, verilen ordino ile malların gümrük sahasından şu tarihle çekildiği yönünde idi. Deniz konşimentosu ithalatçının eline geçtiğine göre Türkiye’deki banka, İtalyan bankasının talimatında belirtilen USD.2.755.000.- lık tutarı da tahsil etmiş olmalıdır varsayımı ile İtalyan ihracatçı kendi bankasını uyarır, İtalyan bankası da Türkiye’ye bir akıbet mesajı çekerek vesaik bedelinin ICC URC 522 Sayılı Bröşür’ün 16/a maddesi gereğince parasını talep eder.

Türkiye’deki bankanın verdiği yanıt ise evlere şenlik niteliğinde:

“Vesaikiniz nezdimizde beklemektedir, henüz ödemedi. Ödendiği taktirde talimatınız gereği işlem yapılacaktır”

şeklindedir.

Türkiye’deki ithalatçının bankası hala ne olup bittiğini anlamamış görünüyordu.

İtalyan bankasının eli güçlüdür çünkü elinde sağlam kanıtlar var, malların çekildiğini ve orijinal konşimentonun ithalatçıya verildiğini araştırma sayesinde tespit etmiş durumdadır. İtalyan bankası, Türkiye’deki bankanın verdiği yanıttan hoşnut değildir ve konuya vakıf olmadığını çok çabuk anlar. İtalyan bankası orijinal vesaikin teslim edildiğini, bedelin tahsil talimatı gereği tahsil edildiğini ve aşağıdaki madde gereği vesaik bedelinin kendilerine gönderilmesi gerektiğinin altını kalın çizgilerle çizer

“ICC URC 522 Madde 26/c.i ÖDEME BİLDİRİMİ

Tahsil bankası tahsil edilen tutar veya tutarları varsa kesintilerin dökümünü vermek ve fonların kullanıma sunulma yöntemini belirtmek suretiyle tahsil talimatının alındığı bankaya ödeme bildirimini gecikmeksizin göndermelidir.”

İtalyan bankasının ısrarlı bir şekilde iddia ettiği konuları Türkiye’deki ithalatçının bankası araştırır. Vesaik kendilerinde olmasına karşın nasıl mallar çekilmiş olabilirdi? Türkiye’deki ithalatçının bankasının atladığı bir konu vardı elbet… Deniz konşimentosunun 1 orijinal nüshasının ithalatçıya teslim edildiğini çok da önemsememiş, tam takım vesaik teslim edilmedikten sonra malların ithalatçı tarafından çekilemeyeceği gibi noksan bilgilerin ardına gizlenmeye çalışıyorlardı adeta. İşlemlerin merkezi operasyon olmadığı dönemlerde, nice sonra bankanın ilgili genel müdürlük birimleri devreye girer, ilgili şubeye yardımcı olmaya çalışır, neyin ne olduğunu anlamaya çalışan genel müdürlük birimleri, 1 adet orijinal deniz konşimentosunun ithalatçıya verilmesinin büyük hata olduğunu söyleyerek, ithalatçı ile görüşülmesini ve USD.2.755.000.- lık bedelin derhal bankaya ödenmesi için ithalatçıyı uyarmaları gerektiğini belirtmiştir. Şube de ithalatçı ile temasa geçmiş ve ithalat bedelinin şubelerine ödenmesi gerektiğini, zira malların gümrükten çekilmiş olduklarını tespit ettiklerini ithalatçıya iletmişlerdir.

İthalatçının yanıtı:

“Evet malları çektim, sizdeki diğer vesaike ihtiyacım kalmadı, ithalat bedeli olan USD.2.755.000.- lık tutarı gücünüz varsa gelin benden alın”

şeklindeydi.

İthalatçımız adeta zorbalık yapıyordu… İthalatçı para ödememekte direnirken, İtalyan bankası da peş peşe swift mesajı ile ithalatçının bankasını köşeye sıkıştırmış, bunaltmış ve parasını istiyor haklı yere. Türkiye’deki banka bir yandan ithalatçıyı ikna etmeye çalışırken, diğer yandan hukuki olarak neler yapılabilir konusunu araştırıyor ama iş hukuka intikal ettiğinde süreç çok uzayacak. Diğer yandan da pratikte İtalyan bankasının belasından nasıl kurtulacaklarına dair farklı yerlerden araştırma yapmayı sürdürdüler. Türkiye’deki ithalatçının bankasının başvuracağı en büyük ve nihai kaynak ICC Uniform Rules for Collections Brochure No: 522’dir. Türkiye’deki ithalatçının bankasının yapmış olduğu araştırmalar son aşamasına geldi ve sonuç şu şekildeydi;

Vesaik bedeli olan USD.2.755.000.- lık tutar banka bünyesinden İtalyan bankasına transfer edilecek, gecikmeden kaynaklanan İtalyan bankasının uğradığı faiz, zarar ve haberleşme masrafları da bu bedele ilave edilerek gönderilecek, ithalatçıdan da paranın tahsili yoluna gidilecekti. Türkiye’deki ithalatçının bankasının yapacak başka alternatifi yoktu. Vesaik bedeli + faiz + masraflar transfer edilir ve İtalyan bankasının hesabı kapatılır. Sıra ithalatçıdan USD.2.755.000.-lık tutarın tahsiline gelmiştir. İş hukuka intikal eder. Hem bankanın, hem de ithalatçının avukatları süreci takip etmektedirler. İş mahkemede uzadıkça uzar ve aylar sonra mahkemeden çıkan sonuç şöyledir;

“1 orijinal deniz konşimentosu hiçbir cebir ve zor kullanılmadan bankanın kendi rızası ve isteği ile ithalatçıya teslim edildiğinden, ithalatçının davranışının bu işlemle ilgili suç unsuru oluşturmadığından bu dava takipsizlikle sonuçlanmıştır.”

Bankacılar için en büyük tehlike, müşterisinin bankacıdan daha donanımlı ve bilgili olmasıdır. Bankacı için bundan daha büyük tehlike düşünülebilir mi? İşte bu olayda ithalatçımız adeta tilki kurnazlığı ile bankacıya yanaştı. Tilkiyi anlatmaya gerek var mı sizce? Her adımı kurnazlık dolu ve stratejiktir. Tilki bir adım atmadan üç adım sonrasının hesabını mutlaka yapar, gücü yetmese de kurnazlık ve stratejik düşünceleri ile çoğu kez karşıdakini alt etmesini bilir.

Ya bankacımız için ne demeli? Adeta kuzu… Hiçbir art niyeti olmayan, tertemiz düşünceleri ile işini yapmaya çalışan ve müşterisine inanan, destek olmaya çalışan ancak yeterli bilgi ve donanıma sahip olamamasının bedeli oldukça ağır oldu. Bir tek orijinal deniz konşimentosu ile gümrükteki malların çekilebileceğini öğrenememiş ve şubenin en üst idari makamında yer alan bu bankacımız aynı bilgi donanımı ile kalır ve kendini eğitmez ise daha pek çok tilkinin hedefinde olacağını söylemek abartı olmaz değil mi? Bilen güçlüdür. Bankacının bilhassa dış ticaret işlemlerinde “aaa pardon hata yaptık” deme lüksü asla yoktur… Etraf tilkilerle dolu.. Bilgi her zaman bankacıyı güçlü kılar. Bilhassa dış ticaret işlemlerinde yapılan bir hatanın telaffisi yok denecek kadar zordur. Dış ticarette risk vardır ancak bu riskleri azaltmak veya bilgisizliğimizle altında ezilmekten sadece kendi bilgisizliğimizi sorgulamamız gerekir.

Vesaik mukabilindeki riskleri ve yaşanmış vakaları ele almaya devam edeceğiz süreç dahilinde. İşin bir başka boyutu da ihracat yapabilmek için yurt dışındaki alıcıya çoğu kez avantajlar ve tavizler sunmak durumunda kalırız. Örneğin malımızı vadeli vermek veya vade süresini daha uzatarak uzun vadeli mal satma yoluna gider ihracatçılarımız. Vade uzadıkça, ihracatçının mal bedelini yurt dışından tahsil etme şansı azalır. Hatta uzun vadeli satışlarda mal bedelini hiç tahsil edememe gibi riskler de karşımıza çıkabilir. İşte uzun vadeli satış yapmak isteyen ihracatçı vade sonunda mal bedelini yurt dışından tahsil edebilme olanağını elde edebilecek mi? Yurt dışındaki alacağının garantisi olabilecek mi? Yurt dışındaki alacağını teminata verip kendisine finans kaynağı yaratıp işletmenin finans ihtiyacını karşılayabilecek mi? Bu konuda TÜRK EXIMBANK ihracatçının ne kadar yanındadır? Gelecek ay Türk Eximbank’ın ihracatçılara verdiği destekleri, işletme ihtiyacı için kullandırdığı finans kolaylığı, ihracat kredi sigortası ve yine ibret alınacak yaşanmış olaylar ele alınacaktır.

Sanayi İşbirliği Projeleri (SİP)

2014 yılında 6518 sayılı Kanun ile “Kamu alımlarında yenilik, yerlileşme ve teknoloji transferini sağlamaya yönelik, sanayi katılımı uygulamalarını içeren mal ve hizmet alımları”nın 4734 sayılı Kanun’dan istisna olmasına yönelik düzenleme yapılmıştır.

  1. Sanayi İşbirliği Projeleri Mevzuatı

Kamu alımlarında yeniliği, yerlileşmeyi ve teknoloji transferini teşvik etmek ve kamu alımları yoluyla yerli sanayinin geliştirilmesini sağlamak amacıyla 4734 sayılı Kanun’da yapılan istisnanın uygulanmasına dair usul ve esaslar belirleyen “4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü Maddesinin (u) Bendine Göre Yapılacak Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Sanayi İşbirliği Programı Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik” 15 Şubat 2015 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.

2015 yılında yayımlanan söz konusu düzenlemenin gerek kamu idarelerinin gerekse sanayicilerin ihtiyaçlarına cevap veremediği ve sanayinin teknolojik dönüşümüne yeterli katkıyı sağlayamadığı için, mevcut sanayi işbirliği programı modelinin tüm kurum ve kuruluşlar tarafından uygulanabilecek bir yapıya kavuşturulması ve sanayi işbirliği programı uygulamalarının yaygınlaştırılması amacıyla yeni bir uygulama modelinin geliştirilmesi ve mevzuat düzenlemesinin yapılması ihtiyacının hâsıl olmuştur.

Bu kapsamda icra edilen çalışmalar neticesinde “Sanayi İşbirliği Projelerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB) tarafından hazırlanmış ve 17 Şubat 2018 tarihli 30335 sayıl Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Cumhurbaşkanlığı sistemini müteakip Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 17 Şubat’ta Resmî Gazete’de yayımlanarak devreye sokulan Sanayi İşbirliği Projelerinin Uygulanması İlişkin Yönetmelik yürürlükten kaldırılarak, 16 Ağustos 2018 tarih 30511 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sanayi İşbirliği Usul ve Esasları yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

  1. Sanayi İşbirliği Projeleri Genel Esaslar Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esasların Çerçevesi

Sanayi İşbirliği Projelerinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar ana hatlarıyla şu şekilde kurgulanmıştır;

2.1. SİP İhalelerde Temel İlkeler

  • Saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenilirlik, gizlilik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması esas alınarak yapılacak ihalelerde; fiyatın yanı sıra, işletme ve bakım maliyeti, verimlilik, kalite, teknik üstünlükler ve Sanayi ve Teknoloji Katılımı (STK) yükümlülükleri gibi fiyat dışı unsurlar da değerlendirmeye alınacaktır.
  • Aralarında kabul edilebilir doğal bir bağlantı olmadığı sürece mal alımı, hizmet alımı ve yapım işleri bir arada ihale edilemeyecektir.
  • İdareler, Sanayi İşbirliği Usul ve Esaslarına göre yapılacak ihalelerde, aday veya istekli sayı sınırı aranmaksızın, açık ihale veya belirli istekliler arasında ihale usulü uygulayacak. Ancak stratejik öncelikler, ulusal menfaat, teknolojik birikimin tek bir yerde olması, özgün niteliği ve yüksek teknolojisi nedeniyle özel uzmanlık gerektirmesi veya standardizasyonun sağlanması gerekçeleriyle tek adaydan da teklif alınabilecektir.

2.2. SİP Tedarik Grubu ve STK Grubu

  • İdarenin Sanayi İşbirliği Projesi (SİP) uygulamaya karar vermesini takiben idare bünyesinde proje konusu işle ilgili, teknik yeterliliği haiz, idarenin belirleyeceği nitelikte ve sayıda kişilerden oluşan tedarik grubu kurulacaktır.
  • SİP uygulama kararının bildirilmesini müteakip, STB bünyesinde STK grubu kurulacaktır.
  • Tedarik grubu veya STK grubu, SİP hakkında kamu ve özel sektörü bilgilendirmek ve işbirliği ortamı oluşturmak amacıyla faaliyetler yürütülebilecektir.

2.3. SİP İhale Usulünün Belirlenmesi

  • SİP kapsamında uygulanacak ihale usulü, projenin kapsamına ve proje konusu işin özelliklerine uygun şekilde tedarik grubu tarafından belirlenerek, gerekçeleri ile birlikte ihale yetkilisinin onayına sunulacak. İhale yetkilisi tarafından onaylanan ihale usulü uygulanacak.
  • Tedarik grubu tarafından hazırlanarak ihale yetkilisinin onayına sunulan ihale onay belgesinde, asgari olarak; ihale dokümanı ve ihale ilanının yapılıp yapılmayacağı yer alacak.

2.4. SİP İhale Komisyonları

  • İdare bünyesinde, bir başkan ve proje konusu işle ilgili ve/veya teknik yeterliliği haiz asıl ve yedek üyelerden oluşan tedarik ihale komisyonu, STB bünyesinde ise bir başkan ve asıl ve yedek üyelerden oluşan STK komisyonu kurulacak.
  • İsteklinin teklifi; idari teklif, teknik teklif ve STK teklifinden oluşacak. Teklif dosyaları tüm komisyon üyelerinin ve isteklilerin huzurunda açılacak.
  • İsteklinin tek olması durumunda bu istekli ile birden fazla olması durumunda ise ilk sıradaki istekli ile sözleşme müzakerelerine başlanacak. Tedarik sözleşmesi müzakereleri tedarik ihale komisyonu tarafından, STK sözleşmesi müzakereleri ise STK komisyonu tarafından yapılacak. Sözleşme müzakerelerinde, isteklinin fiyat teklifinde artış yapılamayacak.

2.5. SİP Sanayi ve Teknoloji Katılımı Kategorileri

Yüklenicinin STK yükümlülüklerini yerine getireceği STK kategorileri şöyle belirlenmiştir;

  1. Kategori A-Yerli Katkı: Tedarik sözleşmesi kapsamında yurt içindeki şirketler ile kurum ve kuruluşlar tarafından yurt içinde gerçekleştirilen faaliyetler.
  2. Kategori B-Teknolojik İşbirliği: Tedarik sözleşmesi kapsamında Kategori-A faaliyetleri ile ilgili olarak yapılacaklar hariç olmak üzere, STB tarafından belirlenen alanlarda, sanayileşme, yerlileşme ve ticarileşme amacıyla; yurt içindeki şirketler, kurum ve kuruluşlar tarafından gerçekleştirilecek Ar-Ge, tasarım, üretim, yazılım geliştirme, test ve benzeri çalışmalara/faaliyetlere ve akademik çalışmalara sağlanacak altyapı, donanım, yazılım, hizmet, bilgi, doküman, eğitim, fikri ve sınai mülkiyet hakkı, sertifikasyon, finansal ve benzeri destekler.
  3. Kategori C- İhracat: Tedarik sözleşmesi kapsamında tedarik edilen mal, hizmet veya yapım işinin veya Bakanlık tarafından belirlenen alanlardaki mal, hizmet veya yapım işinin ihracatı.

2.6. SİP Yüklenicinin Sorumlulukları

  • Yüklenici, STK yükümlülüklerini yerine getirirken idare ve STB ilave herhangi bir mali yük getiremeyecektir. STK esaslarının kayıtsız şartsız kabul edilmesi ve STK esaslarındaki her bir kategoriye ilişkin olarak belirlenen asgari STK yükümlülük oranlarının sağlanması zorunlu olacaktır.
  • Yüklenici, STK sözleşmesi kapsamında STK yükümlülüğünün %6’sı oranında ve STK yükümlülük süresinin tamamlanmasından itibaren en az bir yıl süreyle geçerli olan bir STK teminat mektubunu STB’na sunacaktır.
  • Tedarik sözleşmesi bedelinin fiyat farkı dâhil herhangi bir nedenle artırılması veya azaltılması durumunda, yüklenicinin toplam STK yükümlülüğünün değeri de bununla orantılı olarak artırılacak veya azaltılacaktır.
  • Sözleşmenin tamamen feshi halinde yüklenicinin STK yükümlülüğü sona erecektir. Tedarik sözleşmesinin kısmi feshi halinde ise yüklenicinin STK yükümlülüğünün feshedilen bölümle orantılı kısmı geçersiz sayılacaktır.

2.7. SİP Kredilendirme

  • STK faaliyetlerinin kredilendirilmesi, STK yükümlülüklerinin gerçekleşme durumunu belirten STK raporunun STB’na sunulmasını ve değerlendirilmesini müteakip yapılacaktır.
  • Yüklenicinin STK yükümlülüklerini yerine getirirken yapmış olduğu, yükümlülük konusuyla doğrudan ilgili olmayan seyahat, konaklama, yemek, posta hizmetleri gibi idari masraflar kredilendirilmeyecek.
  • Yüklenicinin bir program dönemindeki STK yükümlülüğü ile ilgili olarak gerçekleştirmeyi planladığı STK faaliyetleri, STB tarafından belirlenen kredilendirme esaslarına göre geçici olarak kredilendirilebilecektir.
  • Hâlihazırda STK yükümlülüğü bulunmayan bir şirketin/kurum ve kuruluşun Kategori-B ve/veya Kategori-C kapsamında ön onay alarak gerçekleştireceği STK faaliyetleri için gelecekteki muhtemel STK yükümlülüklerine sayılmak üzere, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından ön kredilendirme yapılacak. Belirli bir STK kategorisi için verilmiş olan ön kredilendirme farklı bir STK kategorisindeki yükümlülükler için kullanılamayacaktır.

2.8. SİP Ceza Oranı

Kategori-A, Kategori-B, Kategori-C, yan sanayi iş payı ve KOBİ iş payı yükümlülüklerinin STK sözleşmesinde belirtilen süre ve şartlarda yerine getirilmemesi halinde, yerine getirilmeyen STK yükümlülüğünün %6’sı oranında ceza uygulanacak. Yüklenicinin cezayı STK sözleşmesinde belirtilen şartlarla ödememesi durumunda, bu bedel STK teminat mektubundan tahsil edilecektir.

2.9. SİP Şikâyet Başvuruları

  • İhale sürecindeki işlem veya eylemlerin hukuka aykırılığı iddiasıyla, ihale sonucunun isteklilere bildiriminden itibaren beş gün içinde idareye şikâyet başvurusu yapılabilecek. Yönetmelik kapsamındaki işlemlere karşı Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyet başvurusu yapılamayacaktır.
  • 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü Maddesinin (u) Bendine Göre Yapılacak Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Sanayi İşbirliği Programı Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliği yürürlükten kaldıran yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı yapılmış olan ihaleler, ilanın yapıldığı tarihte yürürlükte olan önceki yönetmelik hükümlerine göre yürütülecektir.

Yeşil Tasarımla Gelen Değişim

YEŞİL TASARIMLA GELEN DEĞİŞİM

Prof. Dr. Mahmut Tekin

Selçuk Üniversitesi
Bölgesel Gelişme Araştırma Ve Uygulama Merkezi Müdürü

…Her sabah uyandığımızda her saniye soluduğumuz havanın ne kadar değerli olduğunu biliyor muyuz…? Bize sonsuz cömertliğini sunan toprağın kıymetini anlayabiliyor muyuz…? Ağaçların yapraklarıyla bize verdiği oksijeninin kıymetini anlayabiliyor muyuz …? Suyun hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğunu görebiliyor muyuz…? Ve yaşamak için bizim bunlara bağlı olduğumuzun ve onlarsız olamayacağımızı anlayabiliyor muyuz…? Bunları üretmek ister isek belki de hiçbir kimya laboratuvarında üretemeyeceğimiz… Bizler için sonsuz değerde olan etrafımızdaki her şey…! Hava, su, oksijen, buğday, ağaç, çimen,… Farkında mısınız acaba pazarlarda artık isminin önünde veya üzerindeki etikette; “organik”, “eko”, “ekolojik” ve “biyo” gibi ifadeler bulunan ürünler daha çok ilgi çekerek tercih ediliyor… Üstelik bu ürünler eşdeğerlerinden daha pahalı… Bu gelişmelerde gıda konusunda organik olmayan ürünlerdeki sağlık, güvenilirlik ve hastalık sorunlarının önemli bir payı var… Ayrıca tüm insanlığı ve canlı yaşamını da tehdit eden küresel ısınmayla birlikte artan çevre kirliliği ve doğal felaketler sonucu oluşan çevre duyarlılığı da bunda etkili… Bu trend hızla gelişerek pazarlarda müşteriler tarafından öncelik haline geliyor… Yeşil… Çevreci… Organik… Sağlıklı… Çevreci değerlerle çevreci malzeme ve teknolojilerle üretilen ürünler diğerlerine göre yüksek fiyatlı olmasına rağmen yeşil pazarlamayla artık daha fazla rağbet görüyor… Elbette bu ve diğer gelişmeler yeşil tasarımla birlikte tüm ürün ve hizmetlerin model ve sistemlerinin tasarımında öne çıkıyor… Ürünün doğadan üretilmesinden tüketim ve geri dönüşüm aşamasına kadar her yerde ve her şeyde “yeşil tasarım”…  Yeşil tasarım; çevreci bir yaklaşımla he şeyi planlamak, organize etmek ve yapmak… Bu bağlamda yeşil felsefe yaklaşımıyla çevreci ilkeleri gözeterek doğal malzemelerle geri dönüşümü sağlayan tasarımcılar öne çıkarak sayıları artıyor…

Baktığımız zaman bugün için dünyanın bize sunduğu kaynakların yüzde 50 fazlasını hızlı bir şekilde tüketiyoruz… Yaşadığımız binalar dünyadaki suyun yüzde yirmisini tüketiyor… Atmosfere salınan karbondioksitin (CO2) yüzde otuz beşi bina ve işyerleri tarafından gönderiliyor… Ormanların yüzde otuzu binalarda tüketilerek kullanılıyor… Yeşil tasarımla tüketim, üretim ve iş yapma şekillerini değiştirmezsek bu oran büyük bir hızla artacak… Sadece bir gezegenimiz varken sanki başka bir gezegenimiz daha varmış gibi davranarak tüketimi artırıyoruz… Ve yakın bir gelecekte dünya bize yetmeyecek ve bir başka gezegene gereksinim olacak… Doğadaki ekosistemde gıdanın eşsiz ve özel bir yeri var… Hızla artan aşırı tüketimle birlikte yüksek gıda talebini karşılamak mevcut kaynaklarla karşılamak çok zor… Bu durum ekosistem üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor… Mevcut üretim teknolojilerinin ve sistemlerinin yeşil olmaması sonucu ortaya çıkan iklim değişikliği, kuraklık, hava ve su kirliliği ile birlikte toprak erozyonu gıda üretimini olumsuz etkiliyor…

Artık insanların çevre bilincinin artması ve bilinçlenen tüketicilerin çevreye daha az zarar verecekleri ve özellikle kaynak, su, ısı, ısınma, maliyet, zaman ve kaynak kullanımında tasarruf da edebilecekleri ürünleri ve hizmetleri tercih ederek satın alıyorlar… Aslında yalın olarak israftan uzak olan her düşünce ekosisteme ve çevreye hizmet eder… Özellikle de insanların çevresel etkileri düşünülmeden ihtiyaçlarının çok üstünde yaptıkları aşırı tüketim çok önemli bir sorun… Ülkemizde bin restoranda yılda 100 bin ton gıda çöpe gidiyor Aşırı ve çevre bilinci olmadan yapılan tüketim insanların ihtiyaçları olan gıdaya eşit erişimi riske ediyor… Ayrıca aşırı ve çevreci olmayan gıda tüketimi enerji, su, hava gibi doğal kaynakların hızla tükenmesi sonucunda çevreyi kirleten çöp yığınlarına neden oluyor… Bütün bunlar hastalıklara ve açlığa neden oluyor… Örneğin; dünya nüfusunun 2,0 milyara yakın kısmı obezite sorunu yaşıyor… Diğer yandan 1 milyardan fazla insan yetersiz besleniyor… Ve 1 milyardan fazla insanda açlık sınırında yaşıyor… Bütün bunların çözümü yeşil tasarımı öngören yalın üretim ve tüketimde…

Yeşil Tasarımla gelen sadelik…

Yalın aynı zamanda “Sadelik”, günümüzdeki ismiyle “Minimalistyaklaşımla ortaya çıkarılan tasarım ürünleri çoklu kullanım ve işleve sahip olarak faydalı olmaktadır… Felsefi olarak kabul görerek davranışları etkileyen Sadelik (Minimalizm); kıyafet seçimlerimizden yiyecek ve içeceklerimize, çalıştığımız projelerimizden düşüncelerimize ve günlük yaşam düzenimize kadar her şeyde ve alanda bizi etkileyecektir. Doğanın önemli bir parçası olarak insan sadelik; davranış, tercihler ve yaşamıyla israf ve gösterişten uzak olarak yaşayan ekosisteme çok değerli katkılar sunar… Böylece Sadelikle insan tüm canlılarla birlikte uyumlu olarak ekosistemde daha iyi bir yaşam elde edebilir… Unutmayalım ki bu dünyada insan olarak sadece biz yaşamıyoruz… Ve sadece bize ait bir yer değil… Bizim yaşamamızda ancak diğer canlıların ve gezegenin yaşamının sürdürebilirliğine bağlı… Bizde bugün yaşamak için diğer canlılara her zamankinden daha çok muhtacız…

Yeşil üretimin temeli “yeşil tasarıma” dayanır… Yeşil tasarımla üretilecek her şey,  yeşil üretim için gerekli ekosistem göz önüne alınarak bir bütün olarak çevreci bir yaklaşımla tasarlanır. Yeşil tasarım, sosyal sorumluluk ilkesine göre dengeli davranılmasını öngörür…  Buna göre yeşil tasarımla yeşil üretimle üretilecek her şey doğada var olan oksijen ile karbon dengesi korunarak üretilir… Bu denge bizim yaşamamız için gerekli bir zorunluluk olarak hayati öneme sahiptir. Bu zorunluluk oksijen karnesi içinde gereklidir. Buna göre karbon salınımı karnesindeki Oksijen (O2) gazı, solunum yapan canlıların hayatının devamı için gerekli olan bir elementtir. Oksijen, renksiz ve kokusuz bir elementtir. Solunum yoluyla akciğerlere alınan oksijen kandaki hemoglobinlerle birleşerek ve kanla birlikte vücuttaki en küçük hücrelere kadar giderek vücuttaki proteinler ile yağları yakarak canlılar için gerekli enerjiyi sağlar. Oksijen, Dünyada tüm bitkilerin, milyonlarca yıldır yapmış oldukları fotosentez sonucunda oluşur. Oksijen insanlar ile birlikte tüm canlıların yaşamı için en büyük hayat kaynağı olarak kısaca, Oksijen = Hayat demektir. Oksijenin olmadığı bir yerde hayat ta yok demektir… Karbon, Dünyadaki tüm hayatın yapıtaşı olan çok önemli bir kimyasal elementtir. Karbondioksit gazı ise, bu elementin motorlu taşıt kullanımı, ısınma araçları, endüstriyel faaliyetler gibi bizlerin de önemli rol oynadığı etmenler sonucunda ortaya çıkan bir türüdür… Bu nedenle bizler ısınma, ulaşım, aydınlatma gibi ihtiyaçlarımızı karşılarken, elektrikli ev eşyalarımızı kullanırken farkında olmadan Karbondioksit (CO2) gazı üretiriz… Ve bu gazı atmosfere vererek salınımını gerçekleştiririz… Bu gazın atmosferde fazlalaşması ise, doğaya ve canlılara olumsuz yansıdığı gibi gelecek nesillerin yaşamını da tehlikeye sokmaktadır. Birey olarak diğer canlıların yaşamını korumak ve daha temiz ve sağlıklı bir nefes solumamız için atmosfere verdiğimiz Karbondioksit miktarının azaltmalı ve hatta sıfırlamalıyız…

Çevreci bir yasarım olan “Yeşil Tasarım” artık marka imajının da ayrılmaz bir parçası… Yeşil olarak tasarlanarak üretilen kumaşlardan yapılan elbiseler daha çok tercih ediliyor… Yeşil olarak tasarlanarak üretilen çevreci evler, ayakkabılar, otomobiller, binalar, fabrikalar..vb daha çok satıyor… Yeşil tasarım gelişen akıllı teknolojilerle daha kolay bir şekilde üretiliyor… Yeşil olan tasarımla üretilen her şeyi bizden müşterilerimiz, tedarikçilerimiz ve iş ortaklarımız istiyor… Örneğin; gıda maddelerinde zararlı kimyasal atıklara rastlanması veya oranının standartlardan yüksek olması nedeniyle iade edilen ürünler bize süreçlerin yeşil üretime göre tasarlanarak yeşil üretimin yapılmasını gösteriyor… Başta ISO 14.000 olmak üzere tüm standartlara göre doğaya verdiğimiz tüm atıkları ve zararlı emisyonları sıfırlamak zorundayız… Sadece üretilen ürünlerin kaliteli olması yetmiyor… Bununla birlikte ürünün üretildiği ortam ve koşullarda işin önemli bir parçası haline geldi… Kaldı ki başta atmosfer olmak üzere çevreye verilen zararlara başta bizleri ve yakınlarımız hasta ediyor… Örneğin; solunum yolları hastalıkları, cilt ve deri hastalıkları vb. Bunlara arasında sayılabilir…

Doğaya, insanlara ve canlılara saygı duymak, markayla ayrılmaz bütün…

Saygı; başkalarını veya çevreyi rahatsız etmekten çekinerek davranma inceliği…  Saygı; kişi, canlı, çevre ve diğer şeylere değer vererek onları rahatsız etmeme davranışı ve kurallara bağlılık duygusu… Saygı duymak bir bakıma iş ile ilgili gerekleri en iyi şekilde yaparak başkalarının hak ve hukukunu gözetmektir… Yeşil tasarımla bu bir bakıma işi gereklerine uygun olarak doğayla uyumlu ürünler üreterek ona saygıyı göstermektir… Bunun için yeşil tasarımcının üreteceği ürünün etkileşimli olduğu doğayı, canlıları ve insanları anlaması, sevmesi ve onların yaşama hakkına saygı duyduğunu göstermesi gerekir… Yeşil tasarımcı; doğayı severek ve yeşili düşünerek bütün canlılara saygı duyarak yapmayı tasarladığı bir işin hayali kurmalı… Bunu tasarımla iş fikrine dönüştürerek çevreci bir yaklaşımla uygulamalıdır… Bugün bir ürün; iş fikri olarak tasarım aşamasından, üretilerek kullanım aşaması ve sonrasında ömrünü tamamlayarak imha edilmesi aşamasına kadar tüm yaşam dönemi boyunca çevreyle etkileşim içinde ona zarar verebiliyor… Çevreye saygı duyan yeşil tasarım bu zararı minimum yapmayı amaçlar… Örneğin; daha düşük enerji tüketimi ve işletme maliyetlerinde düşüş… Yeşil tasarımla üretilen ekolojik ürünlerle; doğaya, işe ve insanlara saygı göstermek müşterilere değer verdiğini gösteriyor…

Her şey “Yeşil Tasarımda’ gizli…

“Yeşil Tasarım” kavramıyla birlikte artık her iş, işlem, ürün, eşya ve konu farklı değerlendirilmeye başlanıyor… Yeşil iş, yeşil süreç, yeşil marka, yeşil ev, yeşil fabrika, yeşil ofis, yeşil şirket, yeşil bina, yeşil şehir, yeşil restoran, … gibi… Örneğin; Yeşil işler özellikle; enerji ve hammadde tüketimini azaltan, sera gazı emisyonlarını sınırlandıran, atık ve kirliliği en aza indiren, son olarak da ekosistemleri yenileyen ve koruyan nitelikteki işler… Yeşil İşler; ekosistemin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını sağlar… Düşük atık ve su kirliliğine yol açar… Düşük sera gazı emisyonu sağlar… İşler düşük enerji, malzeme ve su tüketimiyle yapılır…  Örneğin; Boğaziçi Üniversitesi ve WWF-Türkiye işbirliğiyle “Yeşil Restoran uygulamasıyla restoran sektöründe çevre bilincinin gelişmesine katkı sağlanıyor… Buna göre; tüketimin daha sorumlu yapılabilmesi için hem tüketenlerin hem de ürün/hizmet sunan tarafların benzer bilgi ve farkındalık seviyesinde olmaları gerekir. Restoranların doğa üzerindeki etkileri çok çeşitli: yemek hazırlama, soğutma ve  ortamın idamesi için gerekli enerji tüketimi, gıda ve ortam temizliği için su tüketimi, gıda tedariki, kimyasal kullanımı, yemek hazırlığı sırasında ve sonrasında oluşan atıklar… Yeşil Ev; doğaya saygılı ve uyumlu, ekolojik, konforlu ve enerji verimliliği olan tüketimini azaltan çevreci binalar… Yeşil ev;  yapı sektöründe yeni bir yönelimle daha değerli binalar çıkarmıştır… Belli standartlar getirilerek sertifikalanmakta olan yeşil ev, çevreci akıllı evler olarak isimlendirilir…    Yeşil Bina;   çevreci bir yapı olarak enerjisini kendisi  üreterek su ve kaynak kullanım verimliliği olan mekân… Yeşil binada, enerji üreten güneş panelleriyle, suyun geri dönüşümünü sağlayan sistemlerle çalışır… Yeşil binada kullanım için sıcak su, soğuk su, elektrik üretimi yapılır… Yeşil bina, enerjide yüzde 30, su kullanımında yüzde 55 oranda tasarruf sağlıyor… Yeşil bina işletme maliyetlerini 10-15 azaltır…

Yeşil Ürün; üretim ve tüketim süreçlerinde çevreyle uyumlu olarak doğal kaynakları daha az tüketerek geri dönüştürülebilen maddelerdir. Yeşil ürün, tüketicilere, canlılara zarar vermeyen, çevreyi kirletmeyen üründür… Yeşil Fabrika;  çevreye uyumlu,  su ve ener­ji ta­sar­ru­fu­ olan öne sosyal ve çev­re­sel so­rum­lu­luk­la­rı karşılayan bina… Yeşil Ofis, çevreci bir anlayışla tasarlanarak tasarruf verimliliği olan akıllı çalışma ortamları… Yeşil Ofis, çevre yönetim sistemiyle şirketlerin ofis kaynaklarının tasarruflu olarak kullanılmasını öngören mekân… Yeşil Şirket; ürünlerin üretim süreçlerinde ve ürünlerinde sürdürülebilirlik ölçülerine göre çevreci ilkelerle çalışarak tedarikçileriyle işbirliği yapan kuruluş… “Yeşil şirket” olmak şirketlere, paydaşlara ve ekosistemlerine büyük avantaj sağlıyor… Yeşil şirket olmak artık daha çok tercih ediliyor… Sürdürülebilirlik ilkesine göre çevreci olarak kurallara saygı göstermek şirketlerin yeşil marka olmasını sağlıyor… Yeşil Marka; şirketin çevreci ölçütlere uygun davranarak ürün ve hizmet üreterek müşteriler nezdinde itibar ve güven kazanmasını sağlayan imaj, sembol ve simge… Yeşil marka olan şirketler rekabette kolayca rakiplerinden farklılaşarak öne çıkıyorlar… Yeşil olma özelliği bir ürünü benzerlerinden ayıran güven unsuru bir simgesi olarak kabul ediliyor… Tüketiciler tarafından yeşil markalar farklı algılanıyor… Tüketicilerin yeşil markalar duydukları sadakat oranı daha yüksek oluyor. Çalışanların en çok çalışmayı istedikleri şirket türü “Yeşil Şirket”… Yeşil Şehir;  çevre ve ekosistemle uyumlu olarak havası, suyu ve toprağı temiz kent… Yeşil şehrin ekosisteminde sosyo-ekonomik dengesiyle yeşil alanları dünya standartlarının üzerinde olarak yeşil binaların teşvik edilir… Yeşil şehirde ulaşımın çoğunun bisiklet, yürüyüş ve toplu taşımayla sağlanır… Yayalara açık ve trafiğe kapalı sokakların sayısı dünya ortalamasının üzerinde olan şehir… Yeşil şehirde sessizlik ve sakinlik var… Geri dönüşümde; atık su geri dönüşümü yüzde yüz, ambalaj ve diğer atıkların geri dönüşümü yüzde yüz ve su ile enerji tasarrufu fazla, enerji verimliliği yüksek şehir… Yeşil şehir, ekosistemle sürdürülebilir saygı ve uyum içerisinde olarak yaşanabilir kent… Yeşil şehir göstergeleri olarak; sistem sızıntıları ve su tüketimi, atık üretimi, atık geri dönüşümü, ulaşım, hava kalitesi önemlidir…

Yeşil Şirket; sosyal ve çevresel sorumluluklara saygılı davranarak insanları ve gezegeni koruyan ilke ve uygulamalara yer alan işletme… Üretim ve tedarik zinciri yönetiminden çalışan ilişkilerine ve müşteri hizmetlerine kadar sosyal ve ekonomik adalet, çevresel sürdürülebilirlik, toplum sağlığı ve gelişimi gibi hedeflerini tüm faaliyetlerine getirmek için kendilerini zorlarlar. Yeşil şirketler işletmeler kendileri, tedarikçileri ve çalışanlarının yaşamına ve sağlıklı koşullarda çalışmalara önem verirler… Çalışanları motive eden ve işçileri onurlandıran işler yaratırlar… Ayrıca, şirketlerin ve toplumun sosyal olarak adil ve çevresel olarak sürdürülebilir dönüşümünde rol modellik yaparlar… Yeşil şirketler, müşterilerini, müşterilerini ve ailelerini sağlıklı tutmak için en güvenli malzemeleri kullanmalarını sağlayarak müşterilerini korur… Ayrıca, uygun fiyatlı konut, sürdürülebilir tarım, eğitim, temiz enerji ve verimlilik, adil ticaret, sağlıklı hava, temiz su ve daha fazlası gibi alanlarda yardımcı olan ürün ve hizmetler ile yaşam kalitesini iyileştirmek için yeşil yaşam alternatifleri sunarlar…. Ve kaynak kullanımın azaltan, kullanılan ürünleri yeniden kullanır hale getirmek üzere geri dönüştüren uygulamalara öncelik verirler… Yeşil şirketler, örnek yeşil ev ve bina uygulamalarıyla çevreyi güzelleştirerek yaşanabilir hale getirmek çaba gösterirler…  Ayrıca toplumun belirli kesimlerindeki insanlarla, çalışanlarıyla ve paydaşlarıyla birlikte mahallelere saygı ve saygınlık kazandıran çevreci işler yaparlar… Örneğin; Siemens, Toyota, Honda, BMW, Apple, Nike, IBM, Starbucks,  Dell, Ford, Hyundai, Panasonic ve benzeri şirketler çevreci ve yenilikçi uygulamalar yaptılar…

Yeşil Tedarik Zinciri; çevreci bir yaklaşımla yeşil satın almayla yeşil malzeme kullanımıyla yapılan yeşil üretim ile birlikte yeşil dağıtım ve pazarlamayla tersine lojistik süreçlerinde yapılan zincir çalışmalarıdır… Yeşil tedarik zincirinin temel amacı tedarikçilerle ilişkilerde çevreci bir yaklaşımla sürdürülebilirlik ölçütlerine göre satın alma kararlarının yönetilmesidir… Yeşil tedarik zinciri yönetiminin temelinde çevresel standartlar ve prosedürlere uygun ekolojik tedarik zinciri çalışmaları yapılması önemlidir…

Yeşil Pazarlama; tüketici ihtiyaçlarının ekosistemlerle uyumlu ürünlerle karşılanması için ürünün tasarımı ve geliştirilmesinden fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtımı ve geri dönüşümüne kadar süreçlerin yönetilmesidir… Yeşil Pazarlamaya, Ekolojik pazarlama, Çevreci pazarlama, Sürdürülebilir pazarlama gibi isimler verilmektedir… Yeşil Pazarlama, ekolojik olarak çevresel sorunlarına yol açmadan doğayla uyumlu pazarlama faaliyetleri… Bu bağlamda Yeşil Pazarlama şirketlere; yeşil tüketici, çevreci ve temiz teknoloji, sürdürülebilirlik ile yenilikçi yaklaşımla önemli rekabet avantajı sunar… Şüphesiz Yeşil Pazarlama, ekolojik üretim ve tüketimle birlikte sonsuz ve kontrolsüz tüketim ve büyümenin yaşadığımız dünyada doğal kaynakların ve sistemleri hızla tüketilmesini önlemek için önemli bir çözüm olabilecektir…

Yeşil Teknoloji; üretim süreçlerinde ortaya çıkan kirlenme, atık ve aşırı kaynak kullanımının önlenmesini sağlayan araç, gereç ve sistemler… Yeşil Teknoloji, çevreci malzeme kaynak kullanımını öngören yenilikçi ve yaratıcı sistemlere dayanır… Eko Verimlilik; çevreyle ilgili sorumluluklara göre verimlilik anlayışı… Temiz süreçler… Temiz ürünler… kaynak kullanımının sürdürülebilirliği… Yeşil Tüketici; ekolojik ve çevreci olan ürünleri satın alarak kullanan kişi ve şirket…  Yeşil Tüketici, üretiminde tüketiminde ortaya çıkan atıklarla çevreye zarar veren ürünleri kullanmaz… Aşırı  ambalaj ve kaynak kullanarak gereksiz atıklara neden olan ürünleri tercih etmez… Çevreye zarar vererek hayvanlara zarar veren ürünleri kullanmaz…  Tüketicilerin ve canlıların hayatını tehdit eden ürünleri satın almaz… Örneğin; tek kullanımlık bardak sorunun çözmek için Starbucks şirketinde yeşil müşteri, , yeni kampanyasında ABD ve Kanada mağazalarında doğa dostu olan “yeniden kullanılabilir bardak” kullanarak çevreye katkı sağlıyor… Yeşil tasarıma konu olan gelişmelere bağlı olan uygulamalar sonucu ekolojik gelişmeye sonucu Eko-Gelişme kavramı öne çıkmıştır… Eko-Gelişme; çevreci olarak çevreyle uyumlu bir şekilde ekolojik bakımından sağlıklı kalkınma stratejisi ve uygulamalarıdır… Eko-Gelişme, çevre koşullarının ve kaynaklarının uygun ve ölçülü kullanılmasına özen gösterilerek yerel ve bölgesel kalkınmanın sağlanması… Bu bağlamda teknolojik yenilik yaparken, doğal ekosistemlerin ve sosyokültürel yapının bir bütün olarak uyumlu şekilde işlemesi önemli…

Yeşil Tasarım Felsefesi; Yaşam Dönemi Tasarımı, Çevreye Duyarlı Tasarım, Ekolojik Tasarım, Yeşil Mühendislik gibi birbirine benzeyen kavramlarla ifade edilmektedir… Bu kavramlar arasındaki bazı farkları Yeşil Tasarım bağlamında şu şekilde açıklayabiliriz… Yaşam Dönemi Tasarımı; hammaddelerin elde edilerek üretim süreçlerinden geçerek üretilerek ürün haline gelmesi, tüketilmesi ve bertaraf edilerek geri kazanılması aşamalarındaki üretim, taşıma, depolama ve diğer işlemlerin neden olduğu çevresel etkileri değerlendirilmesi öngören tasarım… Yaşam Dönemi Tasarımı; malzeme, kaynak, enerji, su ve madde girdileriyle birlikte üretim sürecinde açığa çıkan atık ve emisyonlar değerlendirilerek çevreye zararın sıfırlanması hedefler… Çevreye Duyarlı Tasarım; tasarım çalışmalarında çevreci bir yaklaşım odağından hareket ederek bütün tüm tedarik zinciri faaliyetlerini ile birlikte öncesi ve sonrasını kapsayan üretim ve dağıtım çalışmalarının planlamasını ve organizasyonu öngörür… Ekolojik Tasarım; çevreye duyarlı olarak öncelikle tüketim ürünlerinin ve endüstriyel süreçlerin tasarımlarıyla sürdürülebilirliği ve zararı sıfırlamayı hedefler… Bu bağlamda Ekolojik Tasarım, tüketilen bir ürünün ve sürecin tasarımında tüm yaşam dönemine göre maliyet, fayda, kalite ile birlikte ekolojik değerleri bütünleştiren kapsayıcı bir anlayışa dayanır… Yeşil Mühendislik;  çevreci bir yaklaşımla mühendislik uygulama süreçleriyle ortaya çıkan endüstriyel ürünlerin yaşam döngüsü boyunca tasarım, üretim, tüketim ve kullanım sonrası aşamalarının yönetimini öngörür… Yeşil Mühendislik önleyici bir yaklaşımla çevre sorunlarının ortaya çıkmadan yenilikçi bir yaklaşımla ürün, süreç veya sistem bileşimini değiştirerek, akılcı ve uygulanabilir çözümleri amaçlar… Bu bağlamda Yeşil Mühendislik; arazi kullanımı, kimyasal işlemler, fabrika organizasyonu,  şehir planlaması ve enerji kullanımı gibi geniş bir ölçekte ürünlerin, süreçlerin ve sistemlerin doğanın döngüsüne uygun olarak performanslarını geliştirmesini amaçlar…  Yeşil Tasarım Felsefesiyle ilgili kavramlar ürünün öncesi ve sonrasıyla birlikte tüm yaşam dönemini ve bu dönem içerisindeki çevresel etkileri ve etkileşimi doğayla ve ekosistemle bir bütün olarak ele almaktadır. Doğa ile mevcut üretim ve tüketim sistemi arasında karmaşık ve yoğun ilişkiler vardır… Bu ilişkilerin kapsamı genişleyerek tüm süreçlerdeki çıktılar, aynı zamanda geniş bir ekosistemde girdi olarak kullanılmakta… Başka bir sürecin çıktısı bir başka sürecin girdisi olabiliyor… Bu nedenle doğal kaynaklar kullanılarak üretilen ikincil ürünlerin, doğa tarafından tamamen metabolizması değiştirilerek orijinal sürece dâhil edilerek yeni bir ürün yaşam döngüsü geliştirmeyi sağlamaktır…  Örneğin; Yeşil Tasarımla; akıllı binalar yapabilmek mümkün… Akıllı binalar ekosistemle uyumlu bir yaşam döngüsü ile çevreci yaşanabilir bir şehir sunuyor… Bu binaların form ve yerleşimleri kompakt form toprağa gömülü ve doğru yönlenme ile çevreyle uyumlu… Aydınlatma sistemi;  gündüz doğal aydınlatma, tepe ışığı ve güneş tüpleri ile doğal ışık ve enerji ile oldukça ekonomik… Yalıtımı ise yüksek yalıtımlı yapı teknolojisi ile oldukça düşük ısı kullanımı ile çevreci… Akıllı bina aynı zamanda yeşil ev olarak alternatif taşıma, ışık kirliliği ve hafriyatı azaltma ile önemli tasarruflar sunuyor… Akıllı bina çevreci ve ekolojik olarak; su toplama havzaları geçirgen kaplamalar yağmur suyu depolama ile yağmur suyu kontrolü ile sürdürülebilirliğe önemli katkı sunuyor… Bu binalarda sulama gerektirmeyen peyzaj ile birlikte önemli su tasarrufu sağlanıyor… Yeşil binaların ısı yönetim sistemi gölge öğeleri, yansıtıcı çatılar, açık renk cephe ile ısı adalarından kaçınmayı sağlıyor… Yeşil Tasarımla yeşil ve akıllı binalar yaşanabilir bir şehir için her şeyin yeniden yeşil felsefeyle kurgulanmasını sağlıyor…

Yeşil Tasarım; ekoloji ve canlı yaşamına uygun olarak bir ürünün üretim süreçlerinden satış ve sonrası aşamadan geri dönüşümle birlikte sürdürülebilirliği öngören planlama ve uygulama çalışmalarıdır… Yeşil Tasarım, ürünün ortaya çıkmadan önce başlayan ve bütün yaşam dönemi için öngörülen çalışmalar… Yeşil Tasarım, her şeyden önce yeşil felsefi bakışa dayalı olarak yeşil düşünceyle başlar… Bu felsefi tasarım yeşilin;  çevreyi, doğayı ve canlılığı gösteren doğanın kendisini yenileyerek yaşamasını simgeleyen doğayı çalışmaların odağına alan yaklaşım… Doğa ve onu meydana getiren ekosistem olduğu sürece başta insan olmak üzere tüm canlılar yaşayabilir. Doğa yoksa hiçbir şey yok…! Bizim yaşamamız doğanın yaşamasına ve onu yaşaması da yeşil felsefesinin yaşamasına bağlı…! Doğada meydana gelen bir değişiklik geri dönülemez bir noktaya gidişi o da felaketi getirebilir… Oysa tarihimize baktığımız zaman insanların ormanları, ağaçları ve hayvanları korumak üzere önemli çabalarının olduğu görülür… Leylek vakfı, kuş vakfı, at vakfı, aç kurtları doyurma vakfı, su vakfı, bahçe vakfı, meyve vakfı, nefes vakfı, duvar ve çevre temizliği vakfı ve orman vakfı gibi… Yeşil Felsefe; her işin temelinde doğayı, canlı yaşamını,  tazeliği, dengeyi, uyumu, büyümeyi ve sürdürülebilirliği hedefleyen düşünce şeklidir. Yeşil felsefe, iyileştirmenin ve büyümenin işareti olarak güveni simgeler… Yeşil felsefe; yeşil tasarıma kaynaklık eden ürünün/hizmetin fikir olarak ortaya çıkma aşamasından üretilerek kullanılmasına ve sonrasında bertaraf edilerek geri kazanılması süreçleriyle ilgili tüm yaşam dönemine ekolojik, ekonomik ve sürdürülebilir olarak tasarımını öngörür. Bu bağlamda kirlilik önleme ve kaynakları korumayı ve çevreye olumsuz etkileri sıfırlayan çevreci bir tasarımdır… Yeşil Tasarımın temelinde Yeşil Felsefe yaklaşımı vardır.

Ekoloji Okuryazarlığı önemli…

Bu gelişmeler ışığında dünyada ekolojinin artan önemiyle birlikte öne yeşil tasarım öne çıkmıştır. Ekoloji okuryazarlığı (ecoliteracy); doğayı severek anlamaya çalışmak ve doğanın yaşamını sürdürebilmesi için sorunların çözümüne yönelik araştırma yaparak fikirler geliştirmek ve bu çerçevede davranış sergilemektir.  Ekoloji okuryazarlığı doğa yaşam döngüsüne saygı duyan bir anlayışla mevcut sanayileşme ve kentleşme sorunları sonucu ortaya çıkan çevre sorunlarına eleştirel bakarak çözüm bulmayı hedefler… Ekoloji okuryazarlığı doğayı severek ve onun yaşamına saygı duyarak araştırmacı, gözlemci ve sorgulayıcı yaklaşımla önleyici yaklaşımla uygulamaları öngörür. Bu bağlamda ekolojik okuryazar hayata dokunarak dünyayı keşfedebilmenin heyecanı ve mutluluğu ile doğa gezilerine meraklı olarak dünyayı keşfetmek ister… Bu amaçla dünyada her bölgenin kendine özgü farklı hayvan ve bitki türlerini keşfetmenin doyumsuz heyecanı ve mutluluğu ile serüvenin keyfini yaşamak ister… Ekoloji okuryazarlığı  ile doğaya karşı toplumsal duyarlılığın arttırılmasıyla birlikte yeşil tasarıma öncülük eder… Tüm bunlar bize daha yeşil bir çevrede yaşamanın verdiği heyecan ve mutluluk… Sakin… Sessiz… Ve huzurlu… Yeşil olarak yaşanabilir bir dünyada üretmenin yaşamanın zevki, keyfi, neşesi, hazzı ve coşkusu… Ve ortaya çıkan motivasyonla birlikte artan verimlilik ve kalite… Zaten önemli olan da yeşil bir çevrede bütün canlılarla uyumlu bir şekilde yaşayabilmek… Yaşanabilir ve yeşil bir dünyada işinizi keyifle yapabilmek… Çevreci bir anlayışla her gün yeni ve farklı bir şeyler yapabilmenin mutluluğunu ve hazzını yaşayabilmek…! Sevgiyle ve sağlıcakla kalın…

 

Türkkep Türkiye’deki Başvuru Merkezi Ağını Genişletiyor

TÜRKKEP TÜRKİYE’DEKİ BAŞVURU MERKEZİ
AĞINI GENİŞLETİYOR

KEP, e-Tebligat, e-Fatura, e-Arşiv ve e-Saklama gibi hizmetler ile şirketlerin dijitalleşmesini sağlayan Türkiye’nin ilk özel kurumu TÜRKKEP, Tükiye genelindeki başvuru merkezi ağını genişletiyor. TÜRKKEP, büyüyen ve gelişen e-Dönüşüm sektörünün içinde yer almak isteyen herkesi başvuru merkezi olmaya davet ediyor.
Türkiye’de dijitalleşmenin öncü firmalarından TÜRKKEP, Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), e-Tebligat, e-Fatura, e-Arşiv Fatura ve e-Saklama gibi hizmetleriyle Türkiye’nin e-Dönüşüm’ü için hız kesmeden çalışmaya devam ediyor. Yaygın satış ağı ve 200’e yakın bayisi ile kurumsal ve bireysel müşterilerine sunduğu e-Dönüşüm hizmetlerinin tamamını aynı noktadan sağlayan TÜRKKEP, başvuru merkezi ağını genişletiyor.
“Herkesi dijital dünyaya ayak uydurmaya çağırıyoruz”
Kurumsallaşmış bir yapı ile birlikte e-Dönüşüm’e katkı sağlamak isteyen, girişimci ruha sahip 30 yaş üstü herkesi TÜRKKEP Başvuru Merkezi (TBM) olmaya davet ettiklerini belirten TÜRKKEP Yönetim Kurulu Başkanı M. Kurtuluş Nevruz, “Kanuni zorunluluklar sebebi ile e-Dönüşüm’e geçişin hızlandığı bu dönemi kaçırmak istemeyen herkesi hızla büyüyen dijital dünyaya ayak uydurmaya çağırıyoruz. TBM girişimcileri, sektör ortalamalarının üzerindeki komisyon gelirlerimiz ve sektör tarafından tanınan ürünlerimizi satışa sunarak yatırımlarının karşılığını hızlıca alarak, yüksek kazanç elde etme fırsatına kavuşacak” diye konuştu. TBM’lerin her koşulda yanında olduklarının altını çizen Nevruz, “TBM’lerimize eğitim, dijital pazarlama, web sitesi düzenleme gibi birçok destek sunuyoruz” diye konuştu.

TÜRKKEP hizmetleri hakkında detaylı bilgi ve başvuru için;
www.turkkep.com.tr

20 Kasım 2019 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı Tedarik Zinciri Yönetimi Ödülü Başvuru Kriterleri

Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı ve Ödül Töreni 20 Kasım 2019

Yer: İstanbul Üniversitesi – Beyazıt – Siyasal Bilgiler Fakültesi Konferans Salonu

Konferans Koordinatörü: Prof. Dr. Murat Erdal

Satınalma Dergisi ve Buyer Network Business işbirliğiyle…

2018 Ödülleri Haberi için tıklayınız.

– 2018 Ödül Töreni (21 Kasım 2018) –

Ödül Başvuru Formu için tıklayınız.
Ödül Kategorileri Başvuru Kriterleri:
• Tedarik Zinciri Yönetimi (TZY)’nin Ürün/Hizmet/Operasyon Kalitesine Yönelik Katkılar
• TZY’nin Müşteri İlişkileri Yönetimi’ne Katkılar
• TZY Maliyet Yönetimi Amaçlarına Katkılar
• TZY İle Tedarikçi İlişkileri Yönetimine Yönelik Katkılar
• TZY’nin Geri Dönüşüm/Atık Yönetimine Yönelik Katkılar
• TZY’nde Bilgi Sistemi Uygulama Ve Geliştirme Yönlü Faaliyetler
• TZY’nin Strateji Geliştirme Ve İşletme Hedeflerine Yaptığı Katkılar
• TZY’ne İlişkin Ar-Ge Faaliyetleri
• Tedarik Zincirinde “İnovatif Yöntemler” Geliştirme Yönlü Faaliyetler
• Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Yaratan Faaliyetler
• Talep Yönetimi ve Tedarik Zinciri Kapasitesi Arasında Denge Kurma Faaliyetleri
• Tedarik Zinciri Esnekliği/Çevikliği Faaliyetleri
• Tedarik Zinciri Örgütlenmesine Yönelik Faaliyetler
• Tedarik Zincirinde Dijitalleşmeye Yönelik Faaliyetler
• Projenin Sürdürülebilirliği

20 Kasım 2019’da Sektör Profesyonelleri Buluşuyor. Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferans Ödül Başvuru Kriterleri.

Buyer Network Business tarafından her yıl düzenlenen Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı ve ödül töreni için geri sayım başladı.

Kasım 2019 da düzenlenecek konferansta firma ve yönetici başvuru ödül kategori formları netleşti. Adaylar hazırladıkları klasörleri en geç 11 Ekim 2019 tarihinde teslim edecekler.

2019 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Ödül Kategorileri:

Başvuru formlarını BuyerNetwork.net Business Açık Öğrenme Merkezi’nde bulabilir, tüm formları .pdf formatında bilgisayarınıza indirebilirsiniz.

BAŞVURU FORMLARINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ.

– Genç Satınalma Yöneticisi Ödülü
– Genç Tedarik Zinciri Yöneticisi Ödülü

– Yenilikçi Satınalma Ödülü
– Tedarikçi İlişkileri Yönetimi Ödülü
– Kamu Satınalma Projesi Ödülü

– Tedarik Zinciri Yönetimi Ödülü
– Dijital Dönüşüm Ödülü

SATINALMA DERGİSİ, ARALIK 2018 SAYISI, DERGİ KAPAĞI


2018 Ödülleri Dergi Haberi için
http://buyernetwork.net/forum/thread/226/2018-sat%C4%B1nalma-ve-tedarik-zinciri-y%C3%B6netimi-%C3%B6d%C3%BClleri-sahiplerini-buldu-21-ka/

BAŞVURU KLASÖRÜ = Değerlendirme kategorileri başlıklar halinde ayrı sayfalarda açıklanıp dosya haline getirildikten sonra support@buyernetwork.net ve murat.erdal@buyernetwork.net adreslerine gönderilecektir. Kurumunuzda bazı başlıklarda henüz bir çalışma / faaliyet gerçekleşmemiş olabilir. İlgili başlık boş bırakılıp diğer başlığa geçilmelidir. Başarılar dileriz.

– 2018 Ödül Töreni (21 Kasım) –

-2019 Ödül Başvurusu ve Sorularınız İçin-

  • Satınalma ve tedarik zinciri ödül kategorilerinin tümünü BuyerNetwork.net Açık Öğrenme Merkezi içerisinde bulabilirsiniz. Firma ve yönetici olarak ilgilendiğiniz kategori hakkında bilgiyi ilgi sayfalarda bulabileceksiniz. Takıldığınız herhangi bir konu olursa Forum üzerinden sorabilirsiniz. Tüm katılımcılarımıza başarılar dileriz.
  • Konferansta sunum yapmak isteyen firma ve yöneticilerimiz doğrudan murat.erdal@buyernetwork.net üzerinden veya telefonla (0533) 218 37 56 iletişim kurabilir.

Kasım 2019 tarihinde Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı, şirket ve yönetici ödülleri ve masabaşı iş görüşmelerine 500 kişinin üzerinde ziyaretçi beklenmektedir.
Firma olarak sunum, ödül başvurusu ve B2B masabaşı iş görüşmelerinde yer alabilirsiniz. Sizleri aramızda görmekten büyük mutluluk duyacağız.
Etkinlik Planlaması:

a – Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı

b – Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Şirket ve Yönetici Ödülleri (Son Başvuru Tarihi: 11 Ekim 2019)

c – B2B Masabaşı İş Görüşmeleri ve Firma Eşleştirme (Konferans gün ayrı bir salonda gerçekleştirilecektir)

Konferansta görüşmek üzere,
Prof. Dr. Murat Erdal

– KONFERANSLARIMIZ –

  • 20 Mart 2019 Buyer Network Business – Sosyal Girişimcilik ve Yönetimde Kadın Konferansı
  • 16 Şubat 2019 Dış Ticaret Konferansı – Türk Telekom Özhan Canaydın Konferans Salonu
  • 18 Aralık 2018 – Dış Ticaret Konferansı – Beşiktaş Vodafone Park
  • 21 Kasım 2018 – Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi (Kamu ve Özel Sektör Buluşması) Konferansı ve Tedarik Zinciri Ödül Töreni
  • 26 Nisan 2017- Tedarik Zinciri Başarı Öyküleri Konferansı
  • 12 Mayıs 2016 Satınalma Denetimi ve Tedarik Zinciri Yönetiminde Etik Konferans
  • 4 Mayıs 2016 Yöneticiler için Karar Alma Teknikleri
  • 19 Kasım 2015 Tedarikçi İlişkileri ve Tedarikçi Performans Değerlemesi Konferans
  • 26 Mayıs 2015 Tedarik Zincirlerinde Risk Yönetimi ve Güvenlik Uygulamaları (TSE İşbirliği ile)
  • 16 Aralık 2015 Endüstriyel Pazarlama ve Satış Konferansı
  • 18 Aralık 2014 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Konferansı
  • 22 Ekim 2014 Tedarik Zincirlerinde Planlama Çalıştayı

BuyerNetwork.net Ticaret ve İş Platformu Hakkında:

BuyerNetwork.net © 2014

TİCARET ve İŞ FIRSATLARI

-Satış ve Pazarlama Faaliyetleri

-İlan Yayınlama

-Firma Ekleme, Firma Tanıtımı, Sertifika Yayınlama

-Ürün Ekleme, Doğrudan Satış

-Tedarikçi Araştırması, Tedarikçi Firma Ürün ve Hizmetleri

YÖNETİM UYGULAMALARI

-Sektör Araştırmaları ve Karşılaştırma Analizleri

-Kariyer Fırsatları

-İş İlanları

MESLEKİ GELİŞİM ve ZENGİN İŞ ÇEVRESİ (Networking)

-Eğitim, Konferans, Seminer vb. etkinliklere katılım

-İlişki Geliştirme

-Mesleki Forumlar ve Deneyim Paylaşımı

-Kişisel Gelişim

-Kariyer Geliştirme

-Bilgi Paylaşımı

Satınalma Dergisi Hakkında https://satinalmadergisi.com :
Aylık Düzenli Basılı ve E-Dergi (Apple, Google Play, Dergilik). 7. Yıl.
Zengin pratik ve akademik içeriği ile sektörel haber ve uygulamaları okuyucuları ile buluşturmaktadır. Banner, reklam, advertorial ve röportajlarınızla karar vericilere yakın olun.

HABER: dergi@satinalmadergisi.com   REKLAM: reklam@satinalmadergisi.com

ABONELİK: abone@satinalmadergisi.comTel : (0212) 509 56 56

Satınalma Cep Mobil Ticaret Uygulaması (Ücretsiz) Hakkında :

Randevu alamadığınız yöneticilere neden
Satınalma Cep ile ulaşmıyorsunuz ?

Satınalma Cep ile teklif toplamak da satış yapmak da artık çok kolay.
Apple ve Google Play Store’dan uygulamayı ücretsiz indirebilirsiniz.

Satınalma alım talebi girme ve teklif toplama ücretsizdir. “Vakit Nakittir”

* Tedarikçi Firma Üyeliği günde 1 TL

Şirketler için kayıt; http://www.satinalmacep.com/kayit/

 

 

Hamileliği nedeniyle işe alınmayan kadın işçi, İş Kanunu uyarınca, ayrımcılık tazminatı isteyebilir mi?

Hamileliği nedeniyle işe alınmayan kadın işçi, İş Kanunu uyarınca, ayrımcılık tazminatı isteyebilir mi?

LÜTFİ İNCİROĞLU
İnciroğlu Danışmanlık Denetim ve Eğitim Hizmetleri

“ÇARŞAMBA’NIN SORUSU”

4857 sayılı İş Kanunu’nun 5 nci maddesine göre, “İş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz. İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmî süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli çalışan işçiye farklı işlem yapamaz. İşveren, biyolojik veya işin niteliğine ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında, şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz”. Aksi halde işçi, dört aya kadar ücreti tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep edebilir.

Ancak öğretideki baskın görüşe göre, İş Kanunu m.5/6’da öngörülen işçinin dört aylık ücreti tutarındaki ayrımcılık tazminatı sadece iş ilişkisinin kurulmasından sonra veya sona ermesinde uygulanacağından, işverenin işe almada ayrım yapmasının hukuki yaptırımı İş Kanununda yer almamaktadır. Bu nedenle işçi, 4857 sayılı Kanun m.5/6 gereğince ayrımcılık tazminatı isteyemez (Sümer, İş Hukuku Uygulaması, s.346).

Bununla birlikte, 6701 sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu m.6/1’e göre, “İşveren veya işveren tarafından yetkilendirilmiş kişi; işverenin çalışanı veya bu amaçla başvuran kişi, uygulamalı iş deneyimi edinmek üzere bir işyerinde bulunan veya bu amaçla başvuran kişi ve herhangi bir sıfatla çalışmak ya da uygulamalı iş deneyimi edinmek üzere işyeri veya iş ile ilgili olarak bilgi edinmek isteyen kişi aleyhine, bilgilenme, başvuru, seçim kriterleri, işe alım şartları ile çalışma ve çalışmanın sona ermesi süreçleri dâhil olmak üzere, işle ilgili süreçlerin hiçbirinde ayrımcılık yapamaz”. Aynı zamanda işveren veya işveren tarafından yetkilendirilmiş kişi, istihdam başvurusunu gebelik, annelik ve çocuk bakımı gerekçeleriyle reddedemez (m.6/3).

İş başvurusunda, işe alımda, hamileliği dolayısıyla ayrımcılığa maruz kaldığını iddia eden kadın işçi, şikâyet için illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu’na başvurabilirler. Elbette ki Kurula başvurmadan önce kanuna aykırılığın giderilmesi için işverenden talepte bulunmalıdırlar. Şayet işveren 30 gün içerisinde yazılı cevap vermezse Kurula başvuru yapılabilecektir. Kurul bilirkişi görevlendirerek ve tanık dinleyerek konuyu inceleyebilecek ve ayrımcılık yapıldığının tespiti halinde bin liradan 15 bin liraya kadar para cezası verebilecektir (m.25).

Öte yandan işçinin, işverenden genel hükümlere göre, dava açarak her zaman tazminat talep etmesi mümkündür. Burada ortada bir sözleşme olmadığı için tazminat miktarının belirlenmesinde İş Kanunu m.5’de belirtilen hüküm çerçevesinde, benzer işte çalışanların aldığı ücret ve yoksun kaldığı diğer haklar ölçü olarak dikkate alınmalıdır (Mollamahmutoğlu, Astarlı, Baysal, İş Hukuku, s.745-746).

Türk Ceza Kanunu açısından ise, dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle; bir kişinin işe alınmasını engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (m.122).

Sonuç itibariyle, hamileliği nedeniyle işe alınmayan işçi, 4857 sayılı Kanun m.5/6 gereğince ayrımcılık tazminatı isteyemez. Ancak, işverenden genel hükümlere göre, tazminat talep edebilir. Bununla birlikte, 6701 sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununa göre, işe alımda ayrımcılık yasağı ihlalinden zarar gördüğü iddiasında bulunan kadın işçi, illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna başvurma hakkına sahiptir. Kurum başvuru sahibini haklı bulursa, idari para cezası uygulayabilir ve Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunabilir (m.18/5).

 

Yaşanılabilir Bir Dünya İçin: Yeşil Üretim

Yeşil renk, çevreyi, doğayı ve canlılığı gösterir… Yeşil, doğanın kendisini yenileyerek yaşamasını simgeler… Yeşil, iyileştirmenin ve büyümenin işaretidir… Yeşil, güveni simgeler ve trafikte yolun emniyetli olduğunu gösterir… Yeşil; tazeliği, yaşamı, dengeyi, uyumu, büyümeyi ve verimliliği simgeler… Yeşil, çevreci olarak çevre kirliliğini önleyici sistemlerle çalışarak doğayı korumayı hedefler… Yeşil olarak ağaçlara kuşlara, hayvanlara ve insanlara kısaca hiçbir canlıya zarar vermeyen bir üretim ve tüketim her şeyin önünde yer alıyor… Çevreci üretim olan bu sistem ve üretim modeli “yeşil üretim”, “yeşil işletme”, “temiz üretim”, “yeşil tedarik”, “yeşil girişim” ve benzeri isimlerle adlandırılıyor…

Yeşil kavramı, çevresel hedeflerle sürdürülebilir süreçleri ve operasyonları da simgeliyor… Artı yeşil, her şeyin odağında yer alıyor… Tüm bunları bizimle iş yapan tüm yabancı ve yerli tedarikçilerimiz başta ISO 14000 kapsamında olmak üzere diğer sözleşmelerin bir gereği olarak bizden istiyorlar… Ayrıca ortaya çıkan atıkların çevreye zarar vermeden ortadan kaldırılması ve geri kazanımı da işimizin bir parçası haline geldi… Tüm bu süreçler canlıların hayatına göre yeniden kurgulanarak tasarlanarak işimizin odağında yer alıyor… Artık tüm çevreci değerleri üretim süreçlerine dâhil ederek bunu içselleştirerek ve müşterileriyle paylaşan şirketler kazanıyor…

Çevreci değerlerle yeşil üretim ve yeşil pazarlama değerleri tüm çalışanlarına benimsetilerek değerlerin yaşatılması sürdürülebilirlik için önemlidir… Çevreci malzeme ve teknolojilerle üretilen ürünler diğerlerine göre yüksek fiyatlı olmasına rağmen artık daha fazla rağbet görüyor…  Örneğin; yeşil üretimle yapılan doğal kumaşlarla yapılan elbiseler daha çok satıyor… Elbette doğal malzemeler kullanılarak temiz üretimle üretilen ürün ve hizmetler için bu yeşil pazar ve pazarlama önemli potansiyel sunuyor… Tüm bu gelişmelerde üretilen doğal olmayan malzeme kullanılarak üretilmesi sonucu insanlara zarar vermesi önemli bir etkendir… Örneğin; insanlara zarar veren kimyasal maddelerle üretilen elbise, ayakkabı ve oyuncakların üretilmesi sonucu hastalıkların artması nedeniyle müşterilerin bu ürünleri almadıkları görülüyor…

Yeşil üretimle gelen sürdürülebilirlik bugünün pazarında rekabet için kritik öneme sahiptir…  Yeşil üretim sadece sürdürülebilir bir üretim süreci olmanın yanı sıra aynı zamanda düşük; enerji ve su kullanımıyla birlikte atıkların önlenerek ve hammadde maliyetlerinin azaltılarak daha çok kâr sağlamak içinde gerekli…  Bununla birlikte tesisin çevre kirliliğini önleyerek çevre güvenliğini iyileştirmek üzere daha az harcama yapılmasını da sağlıyor… Ayrıca şirket çalışanlarına daha sağlıklı ve daha güvenli çalışma koşulları da sunuyor… Üreticiler yeşil üretimle, operasyonları daha yeşil hale getirmek üzere önemli sürdürülebilirlik fırsatları sunarak rekabette başarılı olmayı sağlıyor… Şirketler yeşil operasyonlarla dairesel bir döngüyle üretimden tüketime ve tüketimden üretime bir ekosistem oluşumuyla sürdürülebilirlik avantajı elde ediyorlar… Çevresel boyutta sürdürülebilirlik için, yeşil tedarik artık bir zorunluluk haline geldi… Ormanların ve diğer doğal kaynakların hızla tükeniyor… Madencilik ve fosil yakıt üretiminin yarattığı çevresel bozulmalar ve kirlilik şirketlerin hammadde, tedarik ve üretim stratejilerini yeniden tasarlamaları gerektiğini gösteriyor…

Ekonomik, verimlilik ve sosyal sorumluluk gereğince mevcut ürün ve hizmetler yeşil üretim süreçlerine göre yeniden tasarlanarak çevreye zararı minimum olan yeni ürünler geliştirilir… Başta dünyanın önde gelen otomotiv sektörü şirketleri sıfır emisyon ve sıfır atık hedefiyle 2020 ve sonrası operasyonlarını yönetiyorlar… Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler fosil yakıt tüketimini sıfırlamak üzere önemli hedefler geliştirerek süreçleri buna göre yeniden tasarlıyor… Yeşil tasarım, öncelikle mevcut sistemin ve ürünün çevreci ve geri dönüşebilen malzeme kullanılarak sıfır hata ve sıfır atık anlayışıyla daha işlevsel özelliklerle tedarik sistemini, üretimini, lojistiğini ve pazarlamasını öngörüyor…

Bu bizi her şeyden önce yeni düşünce tasarımıyla yeni ürünle ilgili süreç tasarımının birlikte yapılmasıyla yeşil inovasyona götürüyor… Böylece daha yenilikçi, girişimci ve rekabetçi oluruz… Tüm dünyada artık yeşil şirketler yeşil üretim felsefelerini benimseyerek süreçlerini buna göre tasarlayıp tüm paydaşlarından temiz üretim istiyorlar… Elbette bunun için öncelikle şirketin misyon ve vizyonu, rekabet stratejileri, teknolojik sistemleri ve performansını yeşil işletmeye göre tasarlaması gerekiyor… Şirketin yalın yönetimle kazanılan yeşil kültürle çalışanlarının yeşil işletmeyi içselleştirerek sıfır atık hedefiyle yüksek performans başarısı sağlanıyor… Bunun sonucunda yeşil üretim yöntemlerinin işi de artırabileceğini, üretim maliyetlerini düşürerek satışları artırabileceğini kabul ediyor… Öncelikle şirketler temiz üretimle birlikte kirliliği önleyerek atık arıtma, elden çıkarma ve hammadde maliyetlerini düşürerek önemli maliyet tasarrufu sağladığını görüyorlar…

Örneğin; Perakende zincirinde Wal-Mart lojistik işlemlerinde ABD’deki en büyük ikinci olan kamyon filosuyla hibrid teknolojisi yatırımıyla operasyonel maliyetleri azaltmayı ve çevreyi korumayı sağlıyor… Benzer örnekleri ülkemizde de görebilmek mümkün…  Tarımsal üretim ve dağıtımda meyve ve sebzeyi toplama aşamasında yaşanan kayıplar % 20’nin üzerinde… Dağıtım ve satış aşamasında bu kayıp % 40’lara ulaşıyor… Yapılacak iyileştirmelerle operasyonel süreçlerin yeniden tasarımıyla birlikte üretimden dağıtıma kadar olan atık ve israfları tamamen ortadan kaldırabilmek mümkün… Ve bunları başarıyla yapan şirketler var…

Yeşil Üretimle Her Şey Geri Dönüşebilir

Yeşil üretimle birlikte ürün ambalajı çevreye duyarlı bir üretim operasyonunun en görünür ve önemli unsurlarından biri olarak görülür… Yeşil üretimin gereği olarak kullanılan yeşil ambalaj örneklerinde ambalaj malzemelerinde geri dönüştürülme işlemiyle kaynakları yeniden kazanma ve kaynak kullanımını azaltma önemli faydalar sağlar… Örneğin; bir alüminyum folyo ambalaj kullanan üretici, bu alüminyum folyo kutusunun üzerine geri dönüştürülebilir yazısı yazarak folyo ve kutunun geri dönüştürülmesiyle önemli avantajlar sağlar… Ülkemizde geri dönüşüm oranı yüzde 40’ın üzerine çıkmıştır… Geri dönüştürülen bu atıkların % 44’ü kâğıttan, % 28’sini plastik maddelerden, % 12’sini camdan, % 8’ini tekstil maddelerinde ve % 6 metallerden meydana geliyor…  Bunu sağlamak üzere yeşil üretimin geri dönüşümünün önündeki engellerin azaltılması gerekiyor… Geri dönüşümün mümkün olduğu kadar temiz bir durumda çıkarılan ve yeniden kullanılan malzemeleri içeren bir sistemle dairesel olması gerekir… Geri dönüşüm süreçlerinin ve sisteminin yeniden tasarımıyla üretim arasında sağlanan sinerjiyle birlikte her şey çok daha kolay… Modüler sistemlerle birlikte sağlanan modüler üretim bir bakıma hem daha kolay üretim,  hem malzemeleri daha verimli kullanma işletmecilik için önemli avantajlar sağlar… Ayrıca modüler sistemlerle üretimle ürünün uzun ömürlü olması sonucu uzun süreli kullanmayla birlikte daha az kaynak tüketilir… Bu durum ayrıca üretimde gereksiz ve aşırı malzeme ve ürün kullanımını da önleyecektir… Ayrıca operasyonel süreçler; üretimde en uygun işgücü ve makineleri kullanarak… En uygun kapasitede çalışabilmek için verimliliği belirleme… Giren malzeme ve çıkan ürün fayda ve maliyet analizi gibi iyileştirmelerle sistemdeki atıklar ve kayıplar sıfırlanabilir…

Geri dönüşüm, geri dönüşebilen baştan sona ve sonda başa doğru dairesel bir üretimi ve ekosistemi öngörüyorsa sürdürülebilir olarak devam edebilecektir… Örneğin; Ford Motor Company üretimde kuru işlemeye göre süreçleri tasarlayıp, boyama veya durulamayı azaltan operasyonlarla birlikte mümkün olduğunca daha az su kullanarak su tasarrufu yapmıştır. Ayrıca atık su geri kazanımı ve yeniden kullanımıyla birlikte yılda 3,311 milyar litre suyu geri kazanmıştır… Yeşil tedarik, yeşil operasyonlar ve yeşil üretimle birlikte üretim sırasında, üretim sonrasında ve müşteri tarafından kullanıldıktan sonra atık olan her şey geri dönüşebilir… Burada önemli olan husus süreçlerin her aşamasında süreçte ortaya çıkan atıkların geri dönüşümünün yapılmasıdır… Örneğin; parça toplama, ürün onarımı ve yeniden kullanımı, yeniden üretme ve yeniden dağıtma, malzemelerin geri kazanılması ve yeniden işlenmesi sonucu e geri dönüşümü gibi…

Yeşil üretim bir bakıma mevcut eski üretim süreçlerinin daha maliyetli ve çevreye zarar vermesi sonucu sürdürülemez oluşu sonucu bir alternatif olarak ortaya çıkmıştır… Eski teknolojilerle üretilen ürünlerin çevreye verdiği zararlar geri dönülemez noktalara geldi… Örneğin; fosil yakıtla çalışan araçların çevreye saldığı karbondioksit gazları hem doğrudan tüm canlıların sağlığını etkiliyor ve hem de küresel ısınmaya yol açıyor… Bunu önlemek üzere mevcut üretim sistemleri gözden geçirilerek daha az enerji ve ham madde kullanan yeni süreçlerle temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak geri dönüşüm sistemlerinin kurularak sürdürülebilirlik sağlanıyor… Yeşil üretim mümkün mü…? Elbette ve hem de çok kolay… Tüm üretim süreçleri yeşil üretime göre yeniden tasarlanarak geri dönüşüm çok kolay sağlanabilir… Üretimin geri dönüşümünde tersine mühendislikle yani; üretim sonunda nihai ürünün kullanıldıktan sonra geri dönüşümüne yönelik tedarik zinciri halkalarının yeşil tedarik olarak tasarlanmasıyla… Yeşil üretimle birlikte başta üretim sırasında ortaya çıkabilecek tehlikeli ve diğer atıklar sıfırlanıyor… Artık yeşil üretim teknolojileri dünya genelinde stratejik konuma gelerek üretim sırasında ortaya çıkabilecek her türlü tehlikeli ve tehlikesiz atıklarla hava, su ve çevre kirliliğinin önlenmesi hedefleniyor… Böylece küresel ısınmaya yol açan sera gazlarının ozon tabakasına verebileceği zararları önleniyor… İklim değişiklikleriyle ekosistemlere verilebilecek zararların önüne geçiliyor… Üretim sistemleri boyutuyla yeşil üretim tüketim sistemleri boyutuyla da yeşil pazarlamayla da yakından ilgili… Yeşil üretimle birlikte pazara sunulan ürün ve hizmetlerin satın alınması ve geri dönüşümü bir bakıma müşteriyle ilgili… Yeşil pazarlama, müşteri taleplerinin çevre ve doğa dostu pazarlama faaliyetleriyle karşılanmasına yönelik çalışmalardan oluşur… Yeşil pazarlama, çevreye zararsız olan ürünlerin pazarlanmasıdır… Yeşil pazarlama, tüm pazarlama faaliyetlerinde çevre kirliliğini önleyen daha enerji ve kaynak tüketimiyle yapılan çalışmalardır… Yeşil pazarlama, ürünün üretilerek ambalaj aşamasına gelinceye ve son kullanımından sonra atık haline geldiği ve atıkların geri dönüşerek üretime kazanılması aşamasına kadar tüm süreçlerde yeşil kaliteyi öngörür… Yeşil pazarlama bu amaçla ürün veya hizmeti sunumu aşamasında müşterileri bilgilendirici işaret ve açıklamalarda bulunur…

Yeşil, Çevre Dostu Üretim

Yeşil üretim artık tüm dünyada çevre dostu üretim standardı olarak kabul ediliyor… Hiçbir kuruluş, toplum ve ülke üretim süreçleriyle hava, su ve çevre kirliliğiyle canlılara zarar veren üretim istemiyor… Yeşil üretim; tüm üretim süreçlerinde ortaya çıkan tehlikeli, zehirli, radyoaktif ve bulaşıcı atıkların taşınmasını ve bertaraf edilmesini de kapsar… Bu bağlamda tarım arazilerinin korunması, orman arazilerinde kerestenin çıkarılması, maden kaynaklarının kullanımı ve arazinin tarıma kazandırılması, hayvanların yetiştirilmesi için mera ve kaynak yönetimi ve atıklarının yönetimi gibi konular yeşil üretim içerisinde yer alır… Çevre dostu ve sürdürülebilir olan yeşil üretimin temeli dört stratejiye dayanır… Bunlar; 1) Üretimde kullanılan yeni hammaddelerin yetiştirilmesi ve geliştirilmesi… Yetiştirilen bu hammaddeler daha az enerji kullanan çok az veya hiç yapay kimyasal işlem görmeyecek şekilde üretim yapılmasını sağlamalıdır… Bu hammaddelerin; yetiştirilerek, toplanması veya çıkarılması yöntemlerinin geliştirilmesi… Örneğin; tekstilde çevreci kumaş kullanarak doğal renkte elbise üretilmesi… Yeşil üretimle modern tarım ve ormancılık yapılarak daha çevreci enerji ve kimyasal maddeler kullanılarak çevre dostu üretim yapılıyor…  2) Üretim sırasında ve sonrasında ortaya çıkan atıkları en aza indirilmesi veya sıfırlanması…  Böylece enerji tasarrufu sağlamak… Üretim sonrasında kullanılan ürünlerdeki malzemelerin geri dönüşümle tekrar kullanılmasının sağlanması… Örneğin; geri dönüşebilen malzemeyle otomobil üretimi gibi… Elbette atıkların az çeşitte ve bol olduğu yerlerde yeniden kullanım önemli faydalar sağlıyor… Tüm üretim süreçleri yeşil üretime göre yeniden tasarlanarak geri dönüşümün için önemli faydalar sağlanır…  3) Üretim sürecinde yüksek enerji kullanılan yöntemleri kullanmamak… Mümkün olduğu kadar kimyasal madde yoğun işlemleri kullanmamak… Bu bağlamda üretim sürecinde aynı işi çevreci olarak yapabilmenin yöntemi modern makineler, işçilik ve zamanı kullanmaktır.  4) Üretim sürecinde ortaya çıkan atıklarını işleyerek kazanmak… Yeşil üretimde atıkların enerji kullanılarak veya başka şekilde geri kazanılması ekonomik ve çevresel olarak önemli faydalar sağlıyor…

Çevreci Olan Her Şey Aynı Zamanda Akıllı da…

Günümüzde teknolojik gelişmeye bağlı olarak tüm işletmecilik süreçlerinde yapay zekâ kullanımıyla birlikte akıllı araç, gereç ve makinalar kullanılıyor… Akıllı teknoloji olarak tanımlanan bu araçlar daha az enerji, daha az kaynak, daha az zaman, daha az malzeme kullanıyor… Böylece gereksiz malzeme, enerji, kaynak ve zaman kullanımı sonucu ortaya atık ve fireler çıkmıyor… Akıllı sistemlerle fabrika kendi enerjisini çevreci bir şekilde üretiyor… Akıllı sistem ve araçlarla şirketin tüm üretim süreçleri yeşil üretime göre yeniden tasarlanarak süreçler çok daha iyi yönetiliyor… İşlem çok kolay… Akıllı teknolojiye gereksinim olmadan bile yapılabilecekler var… Yapılması gerekenler üretim sistemindeki süreçleri; anlaşılır, yalın, basit olarak çevreci ve sürdürülebilir şekilde kurmak ve işletmek… Süreci kurarken olabildiğince az kaynak kullanan ve basit önlemlerle yalın şekilde iyi çalışan ekonomik ve verimli olmasını sağlayacak şekilde kurgulamak… Elbette bu durumda tüm operasyonel süreçlerin hızlı, kolay, basit ve ekonomik çözümlerle yönetimi sağlanıyor… Örneğin; geri dönüşümü yapılacak atıkların toplanması, ayıklanması ve sınıflandırılması… Sistemin kontrol edilerek akıntı ve sızıntıları ortadan kaldırması… Üretim sürecinde ortaya çıkan kimyasal ve atık stoklarının azaltılması… Üretim sürecinde kullanılan tüm makinelerin bakımlarının ve ayarlarının yapılması… Sistemin su basmalarına karşı alarmlar ve otomatik kapama vanaları kullanılması… Yangın ve iş güvenliği önlemlerinin alınması… Deprem, sel ve fırtına gibi afetlere karşı çevre risk ve tehlikelerine karşı denetim sistemi kurmak ve önlem alınması… Tüm bunlar daha az enerji, kaynak, işgücü, malzeme, zaman ve makine kullanımı sağladığı için daha çevreci bir üretim sağlıyor… Elbette gelişen teknolojiyle birlikte akıllı fabrika, akıllı depo, akıllı tedarik, akıllı üretim ve akıllı lojistik sistemleriyle yapay zekâ kullanarak akıllı üretim yapılması işimiz daha da kolaylaştırıyor… Bu durumda üretim yalın olarak yapılıyor… Zaten yalın üretimde; sıfır stok kullanımı, sıfır kırtasiye, sıfır zaman kaybı, sıfır israf olmasını ve da sıfır bozulmayı hedefliyor…

Yeşil Üretim ve Sürdürülebilirlik

İşletmelerde tüm canlılar gibi doğarak ortaya çıkar, genişleyerek büyürler ve sürdürebilir olmadıkları anda ölürler… Bunun için işletmelerin içinde bulundukları ekosistem içerisinde uyumlu bir şekilde yaşayarak varlıklarını sürdürebilir bir şekilde çalışmaları ve bu durumun devamlılığı gerekir… Teknolojik gelişmelerle birlikte hızla değişen küresel ekonomi ve doğal sistemler işletmelerin ekosistemini etkiliyor… İşletme ekosistemi işletmelerin stratejik kararları, ilişkileri, süreçleri ve değer sistemleri üzerine çok yönlü düşünmeyi gerektiriyor… Özellikle son yıllarda dünyada yaşanan çevreyle ilgili değişimlerin iklimsel etkileri sonucu önemli sorunlar yaşanmaktadır… Bu sorunların bir sonucu olarak iklimsel felaketlerin sıklığı ile gündeme gelen iklim değişikliği konusunda herkes hemfikir olmuştur… Dünyadaki tüm ekosistemin artık geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru hızla yaklaştığı ve sürdürülebilirlik için acil önlemlerin alınması gerektiği konusunda anlayış birliğine varılmıştır… Sürdürülebilirlik dünyadaki ve evrendeki tüm yaşamı ve canlıları etkilediği çeşitli bilimlerce birçok yönüyle incelenmektedir… Sürdürülebilirlik ile ekosistem arasında yakın bir ilişki vardır… Bir bakıma ekosistem sürdürülebilir ise yaşamaya devam eder… Sürdürülebilir olmayan hiçbir ekosistem yaşayamaz. Ekosistem; belirli bir yerde yaşayan canlı varlıklar ile bunları etrafındaki cansız varlıkların karşılıklı ilişkilerine göre meydana gelerek sürekliliği olan ekolojik sistemlerdir… Etrafımızı kuşatan doğal çevre bir ekosistem…  Aynı zamanda doğal çevre kendiliğinden meydana gelerek insan yaşamı ve doğal yaşam etkileyen ekolojik sistem… Bu sistem içerisinde ilişkiler hassas dengeler üzerine kuruludur… Doğal çevrede insan çevreyle ilişkilerinin dengeli olması sürdürülebilirlik için önemlidir… İnsanlar tarafında pek fark edilmeyen doğal sistem ilişkileri iç içe geçmiş olan ilişki halkalarıyla birbirine bağlıdır… Sürdürülebilirlik bir kurum veya kuruluşun; insan yaşantısı, ekonomik kalkınma ve doğal çevrenin yaşaması için gerekli dengeyi göz önünde bulundurarak sürekliliği sağlamasıdır.

Şirketlerin marka imajı, sosyal sorumluluğu ve müşteri davranışsal niyeti sürdürülebilirliği etkiler… Müşteriler tarafından algılanan sosyal sorumluluk ile şirket imajını pozitif yönlü olarak etkiler… Algılanan sosyal sorumluluk müşterinin davranışsal niyetini olumlu yönde etkileyerek şirketin piyasa sunulan ürün veya hizmetine olan talebin sürekliliğini sağlar… Çevresel anlamda sürdürülebilirlik konusu özellikle 2007 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen toplantıda ayrıntılı olarak incelenmiştir… Bu toplantıda özellikle karbondioksit gaz salınımlarından kaynaklanan küresel ısınma sonucu çevresel değişikliğin önemli olumsuz sonuçları olduğu ve bu durumun sürdürülebilirlik açısından önemli sonuçları olacağı vurgulanmıştır… Çevresel sürdürülebilirliğin en önemli nedeni insanların sebep olduğunu gaz salınımlarıdır… Çevre olmadan, yaşanabilir bir dünya olmadan hiçbir şey olmaz…  Küresel ısınma sonucu biyolojik çevrede meydana gelen değişimler tüm toplumların, devletlerin ve işletmelerin sürdürülebilirlik kavramına olan ilgisini arttırmıştır… Sürdürülebilirlik ekonomi sistemi ve sistemin temelini oluşturan işletmelere göre de farklı açılardan incelenebilir… Örneğin; ekosisteme göre sürdürülebilirlik ancak doğadaki kaynakların kendilerini yenilemelerine imkân sağlayacak hızda kullanılmasıyla sağlanabilir…

Ekonominin temeli olan üretimde sürdürülebilirlik, üretim sürecinde çevreye verilen zararı önlemek ve çevreyle uyumlu bir üretim sistemine gereksinim ortaya çıkmıştır… Bu üretim, yeşil üretimdir… Yeşil üretim, üretimde sürdürülebilirliği sağlayan çevreci bir üretim sistemidir… Bu gelişmede özellikle artan nüfus sonucu insanların başta beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak ormanlar ve su kaynakları gibi doğal kaynakların hızla tüketilmesi sonucu ortaya çıkan doğal çevredeki tahribatın artması önemli olmuştur…  Artan üretim hızı ve kapasite artışı çevre kirliliğine ve iklim değişikliğine yol açıyor…  Bunların sonucunda temiz su kaynaklarına ulaşılamaması insan sağlığı ve yaşam kalitesini de olumsuz etkiliyor… Bu durum sonucunda daha çevreci ve sürdürülebilir olan yeşil üretim öne çıkmıştır… Yeşil üretim; temiz üretim, çevreci üretim ve ekolojik üretim gibi isimlerle de ifade edilmektedir… Yeşil üretim, çevreci yöntem ve teknolojilerin üretim ve hizmet süreçlerine uygulanarak üretim sonucu ortaya çıkan çevresel etkileri ortadan kaldırarak çevre ve insan sağlığı riskleri ortadan kaldırmayı hedefler… Örneğin; güneş sistemi panelleriyle kendi enerjisini üreten fabrika,  atık suları arıtma tesisiyle kullanabilir su haline getiren tesisler gibi… Sürdürülebilir bağlamında yeşil üretim; üretim sürecinde insan unsuruna bağlı olarak ortaya çıkabilecek olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması veya azaltılması öngörür… Ayrıca üretim sürecinde ortaya çıkan atıkların azaltılarak üretilen ürünlerin geri dönüşümünün sağlanması… Ürün ve süreç tasarım süreçlerinin buna göre yapılması… Malzeme ve enerji tasarruf edici üretim süreçlerinin geliştirilmesiyle ilgilenir… Tüm bunlar makro anlamda atığın oluşmaması sonucu ekonomiyi olumlu etkiler… Atık oluştuğunda atığın toplanması ve değerlendirilmesi sonucu ekonomiye kazandırılması da enflasyonu düşürerek yeni istihdam sağlar… Ayrıca yeni yatırımlarla ekonomiyi olumlu etkiler…

Sürdürülebilirlik belirsiz bir süre boyunca bir durum veya sürecin devamlılığını gösterir… Her şey için sürdürülebilirlik su ve hava gibidir… Vazgeçilemez… Artık çevreci değerler, kurumsal değerlerin merkezinde olduğu sürece sürdürülebilirlik sözkonusu… Yeşil üretim, temiz, çevreci ve sürdürülebilir bir üretim… Çevreci üretim olduğu için, tüm operasyon süreçler hem daha düşük maliyetli ve sürdürülebilir olduğu için daha çok tercih ediliyor… Yeşil aynı zamanında hayatımızın bir parçası… Ağaçlar, ormanlar, bitkiler, çimenler… Çözüm mü…? Çok basit… Örneğin; bir atık su dönüşüm sistemiyle su kullanımında sağlanan tasarrufla suyu daha ucuza mal ederek, müşteriler tarafından çevreci kuruluş imajıyla birlikte daha çok tercih edilirsiniz… Fabrika, tesis, binaları ve çevremizi ağaçlar ve bitkilerle daha yaşanabilir hale getirebiliriz… Etrafımız temiz tutarak çevremizi koruyabiliriz… Bu hepimize çok fayda sağlar… Yeşil üretim için gerekli yeşil tedarikle sağlanan çevrecilik anlayışının kurumsal değerlere göre belirli ilkelerle bilinçli olarak yönetilerek sürdürülebilirlik sağlanır… Yeşil üretimle çok daha güzel ve yaşanabilir bir dünya mümkün… Yaşayan şirketler çevreci değerlerle yaşayan bir ekosistemle gelişebiliyor… Bu ekosistem başta şirket olmak üzere hepimizin ve tüm canlıların yaşaması için çok değerli… Unutmayalım ki başka bir dünya yok…! Sevgiyle ve sağlıcakla kalın…