Otomotiv Sanayii Derneği Şubat 2025 Verilerini Açıkladı!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Otomotiv Sanayii Derneği şubat 2025 Verilerini Açıkladı!

Otomotiv Sanayii Derneği Şubat 2025 Verilerini Açıkladı!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Otomotiv Sanayii Derneği şubat 2025 Verilerini Açıkladı!Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2025 yılının şubat ayı verilerini açıkladı. Geçen yılın aynı dönemine göre toplam üretim yüzde 9 azalarak 218 bin 991 adet olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6 gerileme yaşayan otomobil üretimi ise 141 bin 496 adede ulaştı. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim ise 224 bin 348 adede yükseldi.

Ticari araç grubunda, yılın ilk iki ayında üretim yüzde 13, ağır ticari araç grubunda yüzde 54, hafif ticari araç grubunda ise yüzde 8 azaldı. 2025 yılının ilk iki aylık döneminde göre ticari araç pazarı 31, ağır ticari araç pazarı yüzde 35, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 30 daraldı. Yılın ilk ikinci ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre, toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 4, otomobil ihracatı ise yüzde 7 azaldı.

Bu dönemde, toplam ihracat 158 bin 168 adet, otomobil ihracatı ise 93 bin 127 adet düzeyinde gerçekleşti. 2025’in ilk iki ayında toplam pazar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 azalarak 164 bin 324 adet olarak gerçekleşti. Bu dönemde, otomobil pazarı da yüzde 10’luk gerilemeyle 131 bin 965 adet seviyesinde gerçekleşti.  

Türkiye otomotiv sanayisine yön veren 13 üyesiyle sektörün çatı kuruluşu konumunda olan Otomotiv Sanayii Derneği (OSD), 2025 yılının ilk iki ayına ait üretim ve ihracat adetleri ile pazar verilerini açıkladı. Buna göre, yılın ilk iki ayında toplam otomotiv üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 düşüşle 218 bin 991 adet olarak gerçekleşti.

Otomobil üretimi ise ise yüzde 6 geriledi ve 141 bin 496 adet olarak gerçekleşti. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim ise 224 bin 348 adedi buldu. Yılın ilk iki ayında ticari araç üretimi ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13 oranında geriledi. Bu dönemde, ağır ticari araç grubunda üretim yüzde 54, hafif ticari araç grubunda ise yüzde 8 düşüş yaşandı.

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

Bu dönemde, otomotiv sanayisinin kapasite kullanım oranı yüzde 62 olarak gerçekleşti. Araç grubu bazında kapasite kullanım oranları ise hafif araçlarda (otomobil + hafif ticari araç) yüzde 64, kamyon grubunda yüzde 26, otobüs-midibüs grubunda yüzde 56 ve traktörde yüzde 43 seviyesinde gerçekleşti.

İlk İki Ayda İhracat 5,9 Milyar Doları Buldu!

Yılın ilk iki ayında  otomotiv ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre adet bazında yüzde 4 azalarak 158 bin 168 adet olarak gerçekleşti. Bu dönemde otomobil ihracatı da bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7 gerilerken, ticari araç ihracatı ise yüzde 1 oranında arttı. Traktör ihracatı ise 2024 yılının aynı dönemine göre yüzde 48 azaldı ve bin 652 adet olarak gerçekleşti.

Tim LogoTürkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, toplam otomotiv sanayi ihracatı, 2025’in şubat ayında yüzde 16 ile sektörel ihracat sıralamasında zirvedeki yerini korudu. Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) verilerine göre, ilk iki  ayında toplam otomotiv ihracatı, 2024 yılının aynı dönemine göre yüzde 1 azalarak 5,9 milyar dolar oldu. Euro bazında ise yüzde 2 gerilemeyle 5,4 milyar euro olarak gerçekleşti. Bu dönemde, dolar bazında ana sanayi ihracatı yüzde 3 oranında azalırken, tedarik sanayi ihracatı da yüzde 2 arttı.

İç Pazar İlk İki Ayda Yüzde 15 Geriledi!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Otomotiv Sanayii Derneği şubat 2025 Verilerini Açıkladı!2025 yılının Ocak-Şubat döneminde  toplam pazar, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15 azalarak 164 bin 324 adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde, otomobil pazarı da yüzde 10 oranında gerileme yaşadı ve 131 bin 965 adet oldu. Ocak-Şubat döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla toplam ticari araç pazarında yüzde 31, ağır ticari araç pazarında yüzde 35, hafif ticari araç pazarında ise yüzde 30 daralma yaşadı. 2025’in şubat ayında otomobil satışlarındaki yerli araç payı yüzde 33, hafif ticari araç pazarında yerli araç payı ise yüzde 25 olarak gerçekleşti.

LOJİSTİK YÖNETİMİ MAKALELERİ 

Endüstriyel Simbiyozun Gücüyle Sürdürülebilir Gelecek

Endüstriyel Simbiyozun Gücüyle Sürdürülebilir Gelecek Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Endüstriyel Simbiyozun Gücüyle Sürdürülebilir Gelecek

Endüstriyel Simbiyozun Gücüyle Sürdürülebilir Gelecek Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemEmine KORKMAZ – İhracat-İthalat Müdürü

Dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık.

Kızılderili Atasözü

Doğada farklı türdeki canlıların uyum ve iş birliği içinde birbirine fayda sağladığını gözlemlerken, endüstriyel tesislerin de birbirini destekleyip değer kattığı bir geleceğin mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Endüstriyel simbiyoz, tam da bu vizyonu gerçeğe dönüştüren sürdürülebilir bir üretim modelidir.

Simbiyoz; Yunanca kökenli “Symbiosis” kelimesinden türetilmiştir, “birlikte yaşamak” anlamına gelir. 1877 yılında Albert Bernhard Frank, iki organizmanın, özellikle bitkiler ile mantarlar arasındaki karşılıklı yarar sağlayan ilişkileri incelediği çalışmalarından şekillenmiştir.

Endüstriyel Simbiyoz ise; aynı ya da farklı sektörlerdeki kuruluşların ortak bir fayda sağlamak amacıyla endüstrilerini bir araya getirmesiyle oluşmuştur. Dünya’da endüstriyel simbiyozun birçok örneği bulunmaktadır. İlk olarak endüstriyel simbiyoz projelerinden biri olan Kalundborg Simbiyozu, Danimarka’nın Kalundborg şehrinde, 1961 yılında su temini ihtiyacı nedeniyle başlayan ve 1972’de daha da genişleyen önemli ve ilham verici bir endüstriyel simbiyoz örneğidir. Bu örnekte elektrik santralinin soğutulması amacıyla suya ihtiyaç duyuldu. Bu santral, suyu gölden alıyor ve su seviyesinin belli dönemlerde düşmesine sebep oluyordu. Aynı zamanda suyu kullandıktan sonra atık suyu tekrar dışarıya vermek durumunda kalıyordu. Bir çözüm oluşturup kullandığı suyu başka sanayi tesisleriyle iş birliğine girerek kaynağı daha verimli şekilde kullanıp çevresel ve ekonomik fayda sağlamış oldu. Bu atık su aynı zamanda başka tesislerde soğutma amacıyla kullanıldı ve elektrik tesisinden çıkan fazla buhar diğer tesislerde de enerji üretimi için kullanıldı. Bugün, bu tür projeler dünyanın dört bir yanına yayılmakta ve Kalundborg, sürdürülebilir sanayi üretiminin öncüsü olarak kabul edilmektedir.

Birbirinden farklı tekstil ve otomotiv sektörünü ele alalım. Tekstil üretim tesislerinde büyük miktarda tekstil atığı (kumaş ve iplik fireleri, hatalı üretilen ürünler) ortaya çıkar. Tekstil atıkları, otomotiv sektöründe yalıtım malzemesi ve iç döşeme kaplamalarında yeniden değerlendirilebilir. Daha basit haliyle düşünürsek bir üretim tesisi içinde de endüstriyel simbiyoz oluşturulabilir. Üretim sonucu oluşan hatalı üretilen ürünler veya atıklar, aynı tesisin farklı bir üretim hattında yeniden değerlendirilebilir.

Endüstriyel Simbiyoz Yazısı GörselEndüstriyel simbiyoz, yalnızca atık yönetimi olarak ele alınmamalıdır; aynı zamanda doğal kaynakların daha verimli kullanılması, enerji tasarrufunun sağlanması, işletmelere ekonomik katkı sunulması, çevresel etkilerin en aza indirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasında fayda sağlayan kapsamlı bir yaklaşımdır. İnovasyon ve iş birliği sayesinde farklı sektörleri bir araya getirerek; yeni iş modelleri yaratır böylelikle sektörel rekabeti ve gelişmeyi de teşvik eder.

Sürdürülebilir odaklı ve inovatif farklı yaklaşımlar geliştirilirken, Beşikten Beşiğe felsefesi ve endüstriyel simbiyoz kavramları, birbirini tamamlayan iki önemli strateji olduğunu belirtmek isterim. Bu iki strateji, doğanın döngülerine dayalı sürdürülebilir bir sanayi geleceği için önemli bir temel oluşturur. Her iki yaklaşım da, sıfır atık temeline dayanır ve doğadaki döngüsel süreçleri örnek alır.

Özetle endüstriyel simbiyoz, endüstri ve doğa arasındaki güçlü sinerjinin somut bir göstergesi olarak, geleceğin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada vazgeçilmez bir araç olup, daha yeşil ve döngüsel bir ekonomi inşa etme potansiyelini ortaya koymaktadır.

Gelecek, attığımız sürdürülebilir adımlarımızla şekillenecek!

Emine KORKMAZ

İhracat-İthalat Müdürü

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması?

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması?

Mehmet ATASEVER

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündemİtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle; İhalenin 6’ncı kısmı üzerinde bırakılan ……. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti.nin Teknik Şartname’nin “6.4.11.Kullanılacak kitler cihazla tam uyumlu olmalıdır. Bu uyumluluk hem cihaz üreticisi hem kit üreticisi tarafından belgelenmelidir.” maddesini karşılamadığı, ÜTS kayıtları incelendiğinde cihaz üreticisi ve kit üreticisi firmanın aynı olmadığı, dolayısıyla cihazların ve kitlerin aynı marka olmasının mümkün olmadığı,

Teklif ettiği sistemin Teknik Şartname’nin “6.4.14.Cihazlarda HIL detektörü bulunmalı ve hemolizli, lipemik ve ikterik numuneler hakkında bilgi verebilmelidir veya bu numunelerden etkilenmemelidir.” maddesini karşılamadığı, söz konusu sistemin HIL dedektörünün bulunmadığı ve cihaz arayüzünde bulunan görsellerin gerçeği yansıtmadığı, idarece demonstrasyonun Teknik Şartname’ye uygun gerçekleştirilmediği,

Teklif ettiği cihazın Teknik Şartname’nin “6.4.15.Cihazlar yüklenici firmanın sağladığı bir bağlantı ile uzaktan kontrol edilebilen bir programa bağlanabilmeli ve istenildiğinde uzaktan müdahale edilebilmelidir.” maddesini karşılamadığı, RAC 2800 model koagülasyon analizörün üretici firma orijinal kataloğu incelendiğinde cihazın uzaktan herhangi bağlantı ile kontrol edilemediğinin görüldüğü, idarece şikâyete cevapta belirtilen Anydesk, Teamviewer programlarının maddede talep edilen amaca uygun olmadığı,

Teklif ettiği cihazın Teknik Şartname’nin “6.4.16.Test sonuçlarının referans aralığın dışına çıkması halinde; bazı testlerde kullanıcının müdahalesine gerek olmaksızın, cihaz aynı testi dilüsyon yaparak tekrarlayabilmelidir.” maddesini karşılamadığı, demonstrasyon sırasında idarece anılan Şartname maddesinin uygun numuneler ile denenmediği, cihaz ara yüzleri üzerinden gösterilen görseller ile tespit edilerek şikâyete cevap verildiği iddialarına yer verilmiştir.

Konu İle İlgili Emsal Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde;

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “İhale ve ön yeterlik dokümanının içeriği ve idari şartnamede yer alması zorunlu hususlar” başlıklı 27’nci maddesinde “… İdari şartnamede ihale konusuna göre asgari aşağıdaki hususların belirtilmesi zorunludur:

e) İsteklilerde aranılan şartlar, belgeler ve yeterlik kriterleri. …” hükmü, Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin “Yeterliğin belirlenmesinde uyulacak ilkeler” başlıklı 28’inci maddesinde “… (2) Yeterlik değerlendirmesi için istenecek belgelerin ve yeterlik değerlendirmesinde aranılacak kriterlerin, ihale veya ön yeterlik ilanı ile idari şartnamede veya ön yeterlik şartnamesinde ya da davet yazısında belirtilmesi zorunludur…” hükmü yer almaktadır.

Kamu İhale Genel Tebliği’nin “Tekliflerin alınması ve değerlendirilmesi” başlıklı 16’ncı maddesinde “…16.9. Katalog, kılavuz, çizim, fotoğraf vb. belgeler ve/veya numune istenen ihalelerde, tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında bu belgelerden ve/veya numune üzerinden teknik şartnameye uygunluk değerlendirmesi yapılır. Tekliflerin değerlendirilmesi aşamasında anılan belgeler ve/veya numune üzerinden teknik değerlendirme yapılmasının öngörülmemesi halinde ise bu durumun ihale dokümanında belirtilmesi koşuluyla istenen belgelerin ve/veya numunenin sadece teklif ekinde sunulup sunulmadığına bakılır.” açıklaması bulunmaktadır.

İdari Şartname’nin “İhaleye katılabilmek için gereken belgeler ve yeterlik kriterleri” başlıklı 7’nci maddesinde “7.1. İsteklilerin ihaleye katılabilmeleri için aşağıda sayılan belgeler ve yeterlik kriterleri ile fiyat dışı unsurlara ilişkin bilgileri e-teklifleri kapsamında beyan etmeleri gerekmektedir.

7.5.4. İsteklinin teklifi kapsamında sunması ve/veya sağlaması gerektiği bu şartnamenin 7 nci maddesi dışındaki maddeleri ile teknik şartnamede belirtilen aşağıdaki belgeler ve/veya yeterlik kriterleri:

Lab Ihale Tablo

7.7.2. İhale komisyonunun gerek görmesi halinde demonstrasyon yapılması talep edilebilir. Demontrasyon zamanı ve yeri için ihaleden sonra istekli firmalara bilgilendirme yapılacaktır.

Demontrasyon işlemlerinde cihazın teknik şartnameye uygunluğunu değerlendirecek, demontrasyon esnasında kullanılan tüm malzemeler (kit, sarf malzemesi ve teknik malzeme) firma tarafından ücretsiz olarak sağlanacaktır.” düzenlemesi, “Diğer hususlar” başlıklı 48’inci maddesinde “48.1. İhalede uygulanacak sınır değer katsayısı (R): Diğer Hizmetler/0,71Kurulacak cihaz ve sistemlerle ilgili; marka, model, üretim tarihi vb. özellikler belirtilerek, teknik şartnamenin tüm maddelerine, şartname maddelerinin sırasına göre tek tek Türkçe olarak cevap veren “Şartnameye Uygunluk Belgesi” e- teklifte beyan edilecek, istenildiği takdirde belge halinde idareye sunulacaktır. İdareye sunulacak uygunluk belgesi, firmanın antetli kağıdına yazılmış ve imza konusunda yetkili firma görevlisi tarafından imzalanmış ve onaylanmış olmalıdır. Şartname uygunluk belgesinde verilen cevaplar, firmanın vermiş olduğu orijinal doküman, prospektüs veya katalogların hangi sayfa ve satırında olduğu açıklanarak işaretle belirtilecektir.” düzenlemesi,

Teknik Şartname’nin “Koagülasyon Grubu” bölümünün 6.4.11’inci maddesinde “Kullanılacak kitler cihazla tam uyumlu olmalıdır. Bu uyumluluk hem cihaz üreticisi hem kit üreticisi tarafından belgelenmelidir.” düzenlemesi,

6.4.14’üncü maddesinde “Cihazlarda HIL detektörü bulunmalı ve hemolizli, lipemik ve ikterik numuneler hakkında bilgi verebilmelidir veya bu numunelerden etkilenmemelidir.” düzenlemesi,

6.4.15’inci maddesinde “Cihazlar yüklenici firmanın sağladığı bir bağlantı ile uzaktan kontrol edilebilen bir programa bağlanabilmek ve istenildiğinde uzaktan müdahale edilebilmelidir.” düzenlemesi,

6.4.16’ncı maddesinde “Test sonuçlarının referans aralığın dışına çıkması halinde; bazı testlerde kullanıcının müdahalesine gerek olmaksızın, cihaz aynı testi dilüsyon yaparak tekrarlayabilmelidir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Başvuru konusu ihaleye ait doküman düzenlemeleri incelendiğinde, İdari Şartname’nin 7.5.4’üncü maddesinde isteklilerce teklif edilen ürünlerin Teknik Şartname’ye uygunluğunun tespitine yönelik ihaleye katılımda yeterlik kriteri olarak teknik bilgilerini içeren broşür, katalog, resim gibi tanıtım materyali istenildiği, buna ek olarak İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde tekliflerin değerlendirme aşamasında istekliden demonstrasyon talep edilebileceğine yönelik düzenleme yapıldığı tespit edilmiştir.

Ayrıca, İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde isteklilere ilişkin cihazlarının teknik özelliklerini gösteren tanıtım materyali ile demonstrasyon değerlendirmesinin ayrı yeterlik kriterleri olarak belirlendiğinden isteklilerin öncelikle teknik doküman kriterini sağlayıp sonrasında gerek görülmesi halinde demonstrasyon değerlendirmesine tabi tutulabileceği anlaşılmıştır.

…….. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti. tarafından ise yeterlik bilgileri tablosunda EKAP üzerinden 6’ncı kısım için teklif edilen Tokra M.T.I marka RAC 2800 model cihaz için teknik doküman yüklendiği tespit edilmiştir.

Anılan istekliye 25.11.2024 tarihinde EKAP üzerinden tebliğ edilen yazı ile ihalenin başvuruya konu 6’ncı kısmı için demonstrasyon talep edilmiş olup, demonstrasyon işlemi sonucunda isteklinin cihazının uygun olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.

Başvuru sahibinin iddiasının ……….. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti.nin teklif ettiği cihazın Teknik Şartname’nin 6.4.11, 6.4.14, 6.4.15 ve 6.4.16’ncı maddelerini karşılamadığı yönünde olduğu anlaşıldığından, bu hususta akademik bir kuruluştan teknik görüş talebinde bulunulmuştur.

Yapılan inceleme, ……. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti. tarafından Teknik Şartname’nin 6.4.11’inci maddesini karşıladığına yönelik taahhütname sunulduğu, ayrıca ÜTS kayıtları incelendiğinde, cihaz ve kitlerin Tokra M.T.I marka olduğu görülmüştür.

Diğer taraftan, tarafımıza iletilen teknik görüş doğrultusunda; ihalenin 6’ncı kısmı üzerinde bırakılan Tokra Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti.nin sunduğu teknik dokümanlardan Teknik Şartname’nin 6.4.14, 6.4.15 ve 6.4.16’ncı maddelerini karşılandığına yönelik bir bilginin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde isteklilerce teklif edilen cihazların teknik bilgilerini içeren broşür, katalog, resim gibi tanıtım materyali ile demonstrasyon değerlendirmesinin ayrı birer yeterlik kriterleri olarak belirlendiği, isteklilerin öncelikle katalog gibi tanıtım materyali kriterini karşılaması gerektiği, sonrasında gerek görülmesi halinde demonstrasyon değerlendirmesi yapılabileceği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, ….. Medikal Ür. Paz. Ltd. Şti. tarafından teklif kapsamında sunulan cihazın ihale komisyonu uzman üyesi tarafından yapılan demonstrasyon değerlendirmesine tabi tutulduğu görülmekle birlikte, öncelikle katalog kriterini sağlamayan isteklinin cihazına ilişkin yapılan demonstrasyon sonucunun dikkate alınamayacağı anlaşılmıştır. Bu durumda, alınan isteklinin teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Laboratuvar Hizmet Alım İhalesinde Katalog Kriterini Sağlamayan Cihaza Demonstrasyon Yapılması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

Satınalma Dergisi Mart 2025, Yıl:13, Sayı: 147 Yayınlandı

Kapak Satınalma Dergisi Mart 2025 1

Değerli yöneticiler,

Mart 2025 sayımız yine dopdolu. Katkı veren tüm yazarlarımıza teşekkür ederim.
Satınalma ve tedarik zinciri ekiplerimizin gelişimine katkı sağlayan çok sayıda makale ile karşınızdayız. Satınalma, tedarik zinciri, teknoloji, dış ticaret, mevzuat ve yönetim konularında eşsiz bir kütüphane haline geldik diyebilirim.

Ticaret Bakanlığımız tarafından Şubat 2025 Dış Ticaret verileri açıklandı.

Bir önceki yıla göre ihracatta % 1,5’lik azalarak 20.776 milyon dolar iken ithalatımızın % 3,8 büyüyerek 28.930 milyon dolara ulaştığı görülmektedir.
Son 12 ayda ihracatımız % 1,5 (262.661 milyon dolar) büyürken ithalatımızın % 1,2 (347.605 milyon dolar) düşmüştür. İhracatımızın artış ithalatımızın ise düşüş trendinde olması son derece önemlidir.

Ticaret Bakanımız Ömer Bolat, ocak-şubat döneminde ihracatta en fazla artış ve azalış gösteren sektörlere ilişkin bilgi verdi: “Mücevher sektörünün bu dönemde 1,2 milyar dolar artışla ihracatta ilk sırada yer aldığına işaret eden Bolat, sektörü 183 milyon dolarla otomotiv, 96 milyon dolarla demir, 88 milyon dolarla savunma ve havacılık sanayi, 43 milyon dolarla elektrik ve elektronik sektörlerinin takip ettiğini kaydetti.”

Emtia fiyat dalgalanmalarını, Küresel PMI ve Drewry Konteyner Endekslerini yakından takip ediyoruz.

Küresel İmalat PMI Kritik Seviyelerde Seyretmeye Devam Ediyor

Drewry Dünya Konteyner Endeksi mart ayının ilk haftasında % 3 gerileyerek 2.541 dolar oldu.  2019 (pandemi öncesi) yılı ortalama fiyatı 1.420 dolardan % 79 daha fazla.  Pandemi zirvesi olan 10.377 doların ise % 76 altında. Baltık Küresel Konteyner Endeksi % 11’lik bir düşüş göstererek 2.422,4 $ seviyesine geriledi.  FBX 13 Çin / Uzak Doğu – Akdeniz Güzergahı Endeksi ise 4,158.8 $ oldu. Bu veriler doğrultusunda dünya ana konteyner güzergahlarında fiyatların düşüş trendinde olduğunu söyleyebiliriz.

Şubat 2025 Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) Küresel İmalat PMI verileri 50.6 seviyesinde. Avrupa Bölgesi İmalat PMI 47.6, Asya 51 ve Amerika Birleşik Devletleri 52.7 oldu. İhracat pazarlarımızda Almanya 46.5, Fransa 45.8, Çin 50.8 İngiltere 51 ve Japonya 48.7 seviyesine geldi. Dünya genelinde bir önceki aya göre 1-2 puanlık yükselmeler görülmektedir. Lider ihracat pazarımız Avrupa’da lokomotif ülkelerin hala 50 puanın altında olması ekonomilerinde hala belirsizliğin korunduğunu göstermektedir. Hindistan Şubat 2025 İmalat PMI verisi 56.3 oldu. Hindistan geçen ay olduğu gibi dünya ortalamasının üzerinde ilerleme devam ediyor.

Satınalma Eğitim Programları

Dergi sitemizi dikkatle takip eden okurlarımız için satınalma ve kurumsal satış uygulamalarını (vaka çalışmaları) zenginleştiriyoruz. Üyelik sağlayan firmalarımızın ve profesyonellerin saha örneklerinden istifade edeceklerine inanıyorum.

Şirketlerimize sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimi ve yeşil satınalma uygulamalarında destek oluyoruz. Stratejik satınalma ve kategori yönetimi, tedarikçi performans değerlendirme, yöneticiler için müzakere teknikleri ve pazarlık becerileri (ileri seviye), harcama analitiği; maliyet ve gider analizi alanlarında eğitim hizmetleri sunuyoruz.Yöneticiler için bire bir (1-1) ve grup eğitimleri gerçekleştiriyoruz.

Eğitim kataloğumuzu  indirerek şirketiniz için en doğru eğitimi alabilirsiniz.  Eğitim alan firmalarımıza 6.000 TL değerinde (10 kişiye kadar) 1 yıllık e-dergi üyeliği hediye ediyoruz.

Dijital Üyelik ile tüm ekibinizi geliştirebilirsiniz.

Firma olarak dergi arşivine (147 sayı), e-kitap, sektör raporları ve gelecek bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Dijital dergi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Keyifli okumalar,

Prof. Dr. Murat ERDAL
Editör

Satınalma Dergisi Mart 2025
Satınalma Dergisi Mart 2025

Şubat Ayında Konut Satış Adedi %29, Konut Satış Fiyatı %26 Arttı

Müzakere Teknikleri Eğitimi İleri Seviye Haber şubat Ayında Konut Satış Adedi , Konut Satış Fiyatı Arttı

Endeksa Şubat Ayı Konut Değer Raporu: Konut Satış Adedi %29, Satış Fiyatı %26 Arttı

Müzakere Teknikleri Eğitimi İleri Seviye Haber şubat Ayında Konut Satış Adedi , Konut Satış Fiyatı ArttıYapay zeka ile gayrimenkul değeri hesaplayan ve bu sayede alım satım işlemlerinin güvenle yapılmasını sağlayan Endeksa, Şubat 2025 Konut Değer Raporu’nu açıkladı. Verilere göre, Türkiye genelinde satılık konut fiyatları yıllık bazda nominal olarak artarken reel düşüş ise azalıyor. Şubat ayında Türkiye genelinde satılık konut fiyatları yıllık bazda %26, aylık bazda %3 artış gösterdi. Enflasyon etkisi göz önüne alındığında fiyatlar bir yılda reel olarak %10, bir ayda ise %1 düşüş kaydetti. Ortalama konut metrekare satış fiyatı 31.057 TL’ye yükselirken, ortalama konut fiyatı ise 4 milyon TL’ye ulaştı. Konut yatırımının geri dönüş süresi 13 yıl olarak hesaplandı.

Konut Satış Grafik

Endeksa Genel Müdürü ve Kurucu Ortağı Görkem Öğüt, rapora ilişkin şunları söyledi:

Endeksa Görkem Bey“Gayrimenkul piyasası, daha önce de öngördüğümüz gibi yılın başından bu yana hareketli bir seyir izliyor. 2025 yılının ilk iki ayında konut satışları geçen senenin aynı dönemine göre %29’luk bir artış gösterdi. Faizlerdeki kısmi düşüş ve bankaların kampanyaları, ipotekli satışları geçen senenin aynı dönemine göre %127 artırdı ve ipotekli satışlar toplam satışların %15’ini oluşturdu. Şu an bu hareketliliğin fiyat artışına yansımadığı bir dönemdeyiz. Kiralardaki artışın satış fiyatından yüksek olması sebebiyle konut yatırımının geri dönüş süresi 13 yıla kadar geriledi. Bu rakam 2022 yılının sonlarında 18 yıla kadar yükselmişti. Bu yıl içerisinde faiz indirimlerinin devam etmesi ve krediye erişimin kolaylaşması ile konut fiyatlarının yükselmesini bekliyoruz. Dolayısıyla konut yatırımı yapmayı planlayanlar için şu anki dönem oldukça uygun ve birçok kişinin bu fırsatı değerlendirmeye başladığını da görüyoruz.”

Yatırımcıya en fazla kazandıranlar: Bingöl ve Diyarbakır

Endeksa Şubat ayı Konut Değer Raporu’na göre, Şubat 2024’ten bu yana konut yatırımcılarına en fazla kazandıran iller Bingöl ve Diyarbakır oldu. Bingöl’de satılık konut fiyatları bir yılda %57 oranında artarken reel olarak ise %12 yükseldi. Ortalama metrekare fiyatı 18.834 TL oldu. Ortalama konut fiyatı Şubat 2024’te 1,7 milyon TL’yken Şubat 2025 itibarıyla 2,7 milyon TL’ye yükseldi. Bingöl’ü takip eden Diyarbakır’da da satılık konutların fiyatları nominal olarak %56 artış gösterdi. Enflasyon etkisinden arındırıldığında ise %11 artış yaşandığı görüldü. Ortalama metrekare satış fiyatının 24.192 TL olduğu Diyarbakır’da, konut fiyatları Şubat 2024’te 2,4 milyon TL iken Şubat 2025’te 3,7 milyon TL oldu.

En az artan iller: Muğla ve Malatya

Türkiye genelinde satılık konut fiyatların yıllık bazda en az arttığı iller ise Muğla ve Malatya. Ülkede ortalama gayrimenkul fiyatı en pahalı olan bölgelerin başında gelen Muğla’da yıllık nominal değişim %17,5. Enflasyon etkisinden arındırıldığında ise Muğla’da satılık konut fiyatlarının reel olarak %16 gerilediği görülüyor. Burada ortalama konut metrekare satış fiyatı 66.798 TL, ortalama konut fiyatı ise 8,7 milyon TL. Malatya’da ise yıllık nominal değişim %21 olurken reelde %14 düşüş yaşandı. Bu ilde ortalama metrekare fiyatı 17.813 TL, ortalama satış fiyatı ise 3 milyon TL.

4 büyük şehir arasında Ankara fiyat artışında birinci

Türkiye’nin en büyük 4 ili arasında satılık konut fiyatlarının bir yılda en fazla yükseldiği il Ankara oldu. Ankara’da nominal fiyat artışı %33,2 olurken, reel bazda %5’lik bir düşüş yaşandı. Başkentte konut metrekare fiyatı 27.183 TL’ye, ortalama konut fiyatı ise 3,5 milyon TL’ye yükseldi.

İzmir’de fiyatlar nominal olarak %30 artarken enflasyon etkisinden arındırıldığında fiyatlarda %7 düşüş gözlendi. İzmir’de ortalama konut fiyatı 5,1 milyon TL, konut metrekare fiyatı ise 40.629 TL oldu.

İstanbul’da satılık konut fiyatları yıllık bazda %25,8 nominal artış gösterirken reel olarak %10 geriledi. Mega kentte ortalama konut metrekare fiyatı 47.291 TL, ortalama konut fiyatı ise 5,4 milyon TL olarak kaydedildi.

Antalya’da ise yıllık nominal değişim %21,7 olurken reelde %13 düşüş yaşandı. Bu ilde ortalama metrekare fiyatı 39.884 TL, ortalama satış fiyatı ise 4,4 milyon TL.

Ramazan’ın Tedarik Zinciri ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi: Türkiye ve Küresel Pazar Analizi

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Ramazan’ın Tedarik Zinciri ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi: Türkiye ve Küresel Pazar Analizi

Olgar ATASEVEN

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBir Ramazan ayına erişmek daha nasip oldu. Bu ayın herkese hayırlı olması temel dileğim. Mübarek Ramazan ayı İslam dünyası için manevi bir öneme sahip olmakla birlikte, her zaman iş dünyası ve ticaret üzerinde de önemli etkiler yaratmaktadır. Özellikle tüketim alışkanlıklarının değişmesi, satın alma davranışlarının dönüşmesi ve tedarik zincirlerinin bu sürece adapte olması, Ramazan’ı sadece dini bir ay olmanın ötesine taşır. Bu yazımda, Ramazan ayının Türkiye ve küresel pazarlarda tedarik zincirleri ve satın alma süreçleri üzerindeki etkilerini inceleyeceğim. Ayrıca, bu dönemi verimli bir şekilde yönetmek için stratejik önerilerde bulunacağım. Haydi buyurun.

Ramazan’da Tüketim Alışkanlıkları: Talep Artışı ve Ürün Çeşitliliği

Çoğumuzun malumunda olduğu gibi, Ramazan ayı, özellikle gıda ve perakende sektörlerinde belirgin bir talep artışına neden olur. İftar ve sahur sofralarının zenginliği, geleneksel yemekler ve tatlılar, tüketicilerin alışveriş davranışlarını şekillendirir. Türkiye’de, bu dönemde marketlerde taze gıda, et, süt ürünleri, bakliyat ve tatlı malzemelerine olan talep ciddi oranda artar. Örneğin, hurma, Ramazan’ın simgesel ürünlerinden biridir ve özellikle bu dönemde ithalatı artar. Türkiye’de üretilen lokum, güllaç gibi geleneksel tatlılar da Ramazan’da hem yerel hem de uluslararası pazarlarda büyük ilgi görür.

Bu talep artışı, tedarik zincirlerinin daha hassas bir şekilde planlanmasını gerektirir. Özellikle taze ürünlerin tedarikinde zamanlama kritik öneme sahiptir. Tedarikçiler, üreticiler ve perakendeciler, Ramazan öncesi stoklarını artırarak ve lojistik süreçlerini hızlandırarak tüketici talebini karşılamaya çalışır. Örneğin, Türkiye’de büyük market zincirleri, Ramazan öncesi tedarikçileriyle yakın iş birliği yaparak, özellikle iftar ve sahur ürünlerinin raflarda eksik olmamasını sağlar.

Dijital Satın Alma Kanallarının Rolü: Online Alışveriş ve Hızlı Teslimat

Son yıllarda, özellikle pandemi sonrası dönemde, dijital satın alma kanallarının kullanımı hızla artmış durumda. Ramazan ayı da bu eğilimi daha da belirgin hale getiriyor. Türkiye’de ve dünya genelinde tüketiciler, iftar ve sahur hazırlıklarını kolaylaştırmak için online market alışverişlerine yöneliyor. Büyük perakendeciler ve yerel esnaf, bu talebi karşılamak için online sipariş ve hızlı teslimat seçeneklerini genişletiyor.

Örneğin, Türkiye’de Migros, CarrefourSA ve Getir gibi şirketler, Ramazan ayına özel kampanyalar ve hızlı teslimat seçenekleri sunarak tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılıyor. Benzer şekilde, Suudi Arabistan’da Noon ve Amazon.ae gibi platformlar, Ramazan’a özel indirimler ve hızlı teslimat seçenekleriyle tüketicilere ulaşıyor. Bu durum, tedarik zincirlerinin dijital dönüşüme uyum sağlamasını ve lojistik operasyonlarını optimize etmesini gerektiriyor.

Küresel Tedarik Zincirlerinde Ramazan Etkisi

Ramazan ayının etkileri sadece Türkiye ile sınırlı değil. Dünya genelinde 1.9 milyar Müslüman nüfusun yaşadığı düşünüldüğünde, bu ayın küresel tedarik zincirleri üzerinde de önemli bir etkisi var. Özellikle Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güneydoğu Asya gibi bölgelerde, Ramazan ayı boyunca tüketim alışkanlıkları benzer şekilde değişiyor.

Örneğin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde, Ramazan ayı boyunca gıda ve perakende sektörlerinde ciddi bir talep artışı yaşanıyor. Bu durum, küresel tedarik zincirlerinin bu bölgelere yönelik olarak daha fazla ürün sevkiyatı yapmasını gerektiriyor. Ayrıca, bu ülkelerdeki yerel tedarikçiler de stoklarını artırarak, tüketici talebini karşılamaya çalışıyor.

Ramazan ayı, aynı zamanda uluslararası ticaretin de hareketlendiği bir dönem. Özellikle geleneksel Ramazan ürünleri, bu dönemde ihracat ve ithalatın artmasına neden oluyor. Türkiye, bu ürünlerin ihracatında önemli bir rol oynuyor. Örneğin, Türk lokumu ve diğer geleneksel tatlılar, Ramazan ayında Ortadoğu ülkelerinde büyük talep görüyor. Ayrıca, diğer taraftan Türkiye’nin hurma ithalatı da bu dönemde artıyor, çünkü hurma, Ramazan sofralarının vazgeçilmezi ve orucun açılışında önemli bir gelenek ve sünnetin bir parçası olarak önemini hep koruyor.

Ramazan’da Satın Alma ve Tedarik Zinciri Yönetimi İçin Stratejik Öneriler

Ramazan ayının tedarik zincirleri ve satın alma süreçleri üzerindeki etkilerini yönetmek, hem yerel hem de küresel şirketler için büyük bir önem taşıyor. İşte bu dönemi daha verimli yönetmek için size bazı stratejik öneriler:

  1. Talebi Öngörün ve Stokları Planlayın: Ramazan ayı boyunca artan talebi öngörmek ve stoklarınızı buna göre planlamak, tedarik zincirlerinizin sorunsuz çalışmasını sağlar. Özellikle taze ürünler ve geleneksel Ramazan ürünleri için tedarikçilerinizle yakın iş birliği yapın. Bunların yetmeyeceği durumlarda ise yapay zeka tahminleme araçlarını kullanmak işletmelerin daha nokta atışı planlama yapmasına olanak verir.
  2. Dijital Dönüşümü Hızlandırın: Online satış kanallarınızı Ramazan ayına özel olarak optimize edin. Hızlı teslimat seçenekleri sunarak, tüketicilerin iftar ve sahur hazırlıklarını kolaylaştırın. Mobil uygulamalar ve sosyal medya kampanyalarıyla tüketicilere ulaşın. Ramazan ayına özel davranın ve böyle olun.
  3. Lojistik Operasyonlarınızı Esnetin: Teslimat süreçlerinizi hızlandırın ve lojistik operasyonlarınızı Ramazan ayının yoğunluğuna göre ayarlayın. Özellikle iftar saatlerine yakın teslimatlar için ekstra kaynak ayırın. Bu aynı zamanda tüketici tercihlerinde işletmenize pozitif katkı sağlayacaktır.
  4. Kültürel Hassasiyetlere Önem Verin: Ramazan ayına özel ürünler ve kampanyalar geliştirerek, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayın. Örneğin, geleneksel iftar menüleri veya Ramazan paketleri sunabilirsiniz. İki madde önce söylediğim gibi Ramazan ayına özenli hazırlanın ve bu aya özel ürün ve teklifleriniz olsun.
  5. Küresel Tedarik Zincirlerini Gözden Geçirin: Uluslararası tedarik zincirlerinizi Ramazan ayına göre yeniden değerlendirin. Özellikle Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölgelere yönelik ihracat ve ithalat stratejilerinizi gözden geçirin. Bu işletmenizin yurt dışı açılım stratejisinin bir parçası olmalıdır.

Ezcümle, Ramazan ayı, tüketim alışkanlıklarından tedarik zincirlerine kadar birçok alanda önemli değişikliklere neden oluyor. Türkiye gibi Müslüman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde, bu etkiler daha belirgin olurken, küresel tedarik zincirleri de bu dönemde ciddi bir hareketlilik yaşıyor. Şirketler, Ramazan ayının getirdiği fırsatları değerlendirmek ve zorlukların üstesinden gelmek için doğru stratejiler geliştirmeli. Bu sayede, hem tüketici memnuniyetini artırabilir hem de tedarik zincirlerinin verimliliğini koruyabilirler.

Ramazan'ın Tedarik Zinciri Ve Satın Alma Süreçlerine Etkisi Türkiye Ve Küresel Pazar Analizi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemRamazan ayı, sadece manevi bir dönem değil, aynı zamanda iş dünyası için de büyük bir fırsatlar ve zorluklar dönemidir. Bu dönemi doğru yönetmek, hem yerel hem de küresel şirketler için büyük bir rekabet avantajı sağlayabilir. Herkese tekrar hayırlı Ramazanlar.

 

Olgar ATASEVEN

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

olgar.ataseven@profesia.com.tr

İş Hayatında Hayat Boyu Öğrenmenin Önemi: Yaş Engel Değildir

İş Hayatında Hayat Boyu öğrenmenin önemi Yaş Engel Değildir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İş Hayatında Hayat Boyu Öğrenmenin Önemi: Yaş Engel Değildir

Gülderen SOMAR BA. BSC. MBA.

İş Hayatında Hayat Boyu öğrenmenin önemi Yaş Engel Değildir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSürekli Bilgi Yenilemesi Modern İşyerinde Yaşı Nasıl Ortadan Kaldırır?

Hızlı tempolu iş dünyasında, sürekli öğrenmenin önemi göz ardı edilemez. Endüstrilerin manzarası, teknolojik gelişmelerden, pazar trendlerinden ve değişen tüketici davranışlarından etkilenerek sürekli olarak gelişmektedir. Böylesine dinamik bir ortamda yaş, mesleki başarının önünde bir engel olarak algılanmamalıdır. Bunun yerine, nesiller arasındaki uçurumu kapatabilecek ve daha kapsayıcı, yenilikçi ve üretken bir işyerini teşvik edebilecek bilginin sürekli yenilenmesine odaklanılmalıdır.

Hayat Boyu Öğrenme ve Faydaları

Yaşam boyu öğrenme, kişinin yaşamı boyunca sürekli olarak yeni beceriler ve bilgiler edinme pratiğidir. Bu yaklaşımın, özellikle iş bağlamında çok sayıda faydası vardır:

1. Uyarlanabilirlik

Değişime uyum sağlama yeteneği, herhangi bir iş ortamında çok önemlidir. Yaşam boyu öğrenmeye katılan çalışanlar, sektörlerindeki yeni zorluklar ve değişikliklerle başa çıkmak için daha donanımlıdır ve bu da onları kuruluşları için paha biçilmez varlıklar haline getirir.

2. İnovasyon

Sürekli öğrenme, yaratıcılığı ve yeniliği teşvik eder. Bireyler, en son gelişmeleri ve trendleri takip ederek yeni fikirlere ve bakış açılarına katkıda bulunabilir ve işlerini ileriye taşıyabilir.

3. Yetkinlik

Kişinin beceri setini düzenli olarak güncellemesi, çalışanların kendi alanlarında yetkin ve rekabetçi kalmasını sağlar. Bu sadece kariyer beklentilerini artırmakla kalmaz, aynı zamanda işletmenin genel başarısına da katkıda bulunur.

4. Güven

Bilginin yenilenmesi güven oluşturur. Yetenekli ve bilgili hisseden çalışanların inisiyatif alma, liderlik rolleri üstlenme ve ekiplerine olumlu katkıda bulunma olasılıkları daha yüksektir.

Yaşa Bağlı Önyargının Üstesinden Gelmek

Yaşam boyu öğrenmenin açık faydalarına rağmen, işyerinde yaşa bağlı önyargılar hala mevcuttur. Bu önyargılar, yaşlı bir çalışanın yeni teknolojileri öğrenme becerisi hakkındaki varsayımlardan, uyum sağlama yetenekleri hakkındaki önyargılı fikirlere kadar çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, bu önyargılar temelsizdir ve sürekli öğrenme kültürü ile hafifletilebilir.

1. Zorlu Stereotipler

Yaşa bağlı klişeler genellikle yaşlı çalışanları değişime dirençli veya yeni becerilerde ustalaşamayan olarak resmeder. Yaşlı profesyoneller, yaşam boyu öğrenmeye bağlılık göstererek bu klişelere meydan okuyabilir ve modern işyerinde değerlerini kanıtlayabilirler.

2. Mentorluk ve Bilgi Paylaşımı

Yaşlı çalışanlar genellikle genç meslektaşları için paha biçilmez olabilecek zengin bir deneyim ve bilgiye sahiptir. Mentorluk ve bilgi paylaşımı kültürünü teşvik etmek, hem yaşlı hem de genç çalışanların birbirlerinin güçlü yönlerinden yararlandığı simbiyotik bir ilişki yaratabilir.

3. Kapsayıcı Eğitim Programları

İşletmeler, her yaştan çalışana hitap eden kapsayıcı eğitim programlarına yatırım yapmalıdır. Şirketler, sürekli öğrenme ve gelişim için fırsatlar sağlayarak, yaşları ne olursa olsun tüm çalışanların başarılı olmak için ihtiyaç duydukları araçlara sahip olmalarını sağlayabilir.

Hayat Boyu Öğrenme Stratejileri

Yaşam boyu öğrenme kültürünü teşvik etmek için hem bireyler hem de kuruluşlar proaktif adımlar atmalıdır. Sürekli bilgi yenilemesini teşvik etmek için bazı stratejiler şunlardır:

1. Teknolojiyi Kucaklayın

Teknoloji, çevrimiçi kurslar ve web seminerlerinden sanal konferanslara ve e-kitaplara kadar öğrenme için çok sayıda kaynak sunar. Çalışanlar bu araçlardan yararlanarak bilgiye her zaman, her yerden ve kendi hızlarında erişebilirler.

2. Merakı Teşvik Edin

Merak, yaşam boyu öğrenmenin arkasındaki itici güçtür. İşverenler, çalışanları soru sormaya, yeni fikirler keşfetmeye ve yeni bilgiler aramaya teşvik eden bir ortam yaratmalıdır.

3. Öğrenme Fırsatları Sağlayın

İşletmeler, atölye çalışmaları, seminerler ve eğitim programları dahil olmak üzere çeşitli öğrenme fırsatları sunmalıdır. Bu fırsatlar, çalışanların farklı ihtiyaçlarını ve ilgi alanlarını karşılayacak şekilde tasarlanmalıdır.

4. Büyüme Zihniyetini Teşvik Edin

Büyüme zihniyeti, yeteneklerin ve zekanın özveri ve sıkı çalışma yoluyla geliştirilebileceğine dair inançtır. İşverenler, bu zihniyeti teşvik ederek, çalışanları zorlukları benimsemeye ve başarısızlıkları büyüme fırsatları olarak görmeye motive edebilir.

5. Öğrenmeyi Tanıyın ve Ödüllendirin

Sürekli öğrenmeye katılan çalışanları tanımak ve ödüllendirmek, bilgi yenilemenin önemini pekiştirebilir. Bu, promosyonlar, bonuslar veya sadece çabalarını kabul etme yoluyla olabilir.

Sonuç

İş Hayatında Hayat Boyu öğrenmenin önemi Yaş Engel Değildir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak, iş dünyasında yaş bir engel olarak görülmemelidir. Bireyler yaşam boyu öğrenmeyi taahhüt ettiklerinde ve bilgilerini sürekli olarak yenilediklerinde, yaşları ne olursa olsun ilgili, rekabetçi ve değerli kalabilirler. Bu sürekli öğrenme kültürünü destekleyen ve teşvik eden işletmeler, daha uyumlu, yenilikçi ve yetkin bir iş gücünden faydalanacaktır. Yaşam boyu öğrenmeyi benimseyerek, yaşın gerçekten başarının önünde bir engel olmadığı daha kapsayıcı ve dinamik bir iş ortamı yaratabiliriz.

Gülderen SOMAR BA. BSC. MBA.

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları ile Uyumlu İlk Entegre Faaliyet Raporu TSKB’den

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları Ile Uyumlu İlk Entegre Faaliyet Raporu Tskb’den

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları ile Uyumlu İlk Entegre Faaliyet Raporu TSKB’den

Iso 20400 Sürdürülebilir Tedarik Eğitimi Haber Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları Ile Uyumlu İlk Entegre Faaliyet Raporu Tskb’denTSKB, bir ilke imza atarak Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile uyumlu ilk rapor olma özelliği taşıyan 2024 Entegre Faaliyet Raporu’nu “Geleceği Dönüştüren 75 Yıl: Kalkınmanın Dünü, Bugünü, Yarını” başlığıyla yayımladı. 

Türk bankacılık sektöründe pek çok öncü uygulamayı hayata geçiren TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası), 2024 Entegre Faaliyet Raporu’nu “Geleceği Dönüştüren 75 Yıl: Kalkınmanın Dünü, Bugünü, Yarını” başlığıyla yayımladı. Kamu Gözetimi Kurumu (KGK) tarafından yayımlanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile uyumlu ilk rapor olma özelliğini taşıyan bu çalışmayla, Bankanın sürdürülebilirlikle ilgili yönetişimi ve stratejisi, sermaye öğeleri bazında derinleştirildi.  İklim risk ve fırsatları; yönetişim, strateji, risk yönetimi ile metrik ve hedefler başlıkları altında paydaşlarına sunuldu. Raporda 2024 yılı gelişmeleri ve sonuçları aktarılırken aynı zamanda gelecek perspektifi ile önemli risklere karşı TSKB’nin dirençliliği özelinde yürütülen analiz sonuçları paylaşıldı.

Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu’nun (ISSB) bu yıl yayınladığı küresel standartlara ilişkin ilk uygulayıcılarından biri olan Türkiye’de ilk rapora imza atan TSKB, bu yılki raporunda tüm çalışmalarını somut verilerle paylaşarak, 2018 yılından beri yayımladığı Entegre Faaliyet Raporu kapsamını, geçen yıl ikincisini yayımladığı İklim Raporu içeriğini entegre ederek genişletti. İlk defa bu yıl bağlı ortaklıklarını da konsolide ettiği Kapsam 1 ve Kapsam 2 sera gazı emisyon verilerini açıklayan TSKB, 2050 net sıfır taahhüdü kapsamında geçiş planını detaylarıyla paydaşlarına sundu.

TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç: “Sürdürülebilirlik performansımızı ve hedeflerimizi paydaşlarımızla şeffaflık prensibi doğrultusunda paylaşmayı önemli bir sorumluluk olarak görüyoruz”

Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS) ile uyumlu ilk rapora imza atmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirten TSKB Genel Müdürü Murat Bilgiç: “75 yıllık köklü geçmişimizden aldığımız güçle, Türkiye’nin sürdürülebilir ve çok boyutlu kalkınmasına katkı sağlamaya devam ediyoruz. İşimizin odağındaki sürdürülebilirlik stratejimizi ve hedeflerimizi paydaşlarımızla hesap verebilirlik prensibi doğrultusunda paylaşmayı önemli bir sorumluluk olarak görüyoruz.  Bunu sağlarken çifte önemlilik prensibi ile paydaş analiz çalışmamızı da yürütüyoruz. TSRS Uyumlu 2024 Entegre Faaliyet Raporumuz raporlama yolculuğumuzun önemli kilometre taşlarından biri oldu. Kurumlar arası iş birliğinin ve doğru veri kullanımının daha da stratejik hale geldiği günümüzde, etkin raporlama süreçleri sürdürülebilir bir büyümeyi desteklemek üzere vazgeçilmez bir unsur haline geliyor” dedi.

 

Tskb Sürdürülebilirlik Raporu KapakRapora ulaşmak için linke tıklayabilirsiniz: https://www.tskb.com.tr/uploads/file/tskb-2024-efr-tsrs-uyumlu.pdf

 

 

 

SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ
VE YEŞİL SATINALMA MAKALELERİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EĞİTİM TESTLERİ

SÜRDÜRÜLEBİLİR TEDARİKÇİ GELİŞTİRME PROGRAMI
PROJE DANIŞMANLIĞI

DANIŞMANLIK ALANLARI:

  • Sürdürülebilir Tedarik / Kaynak Stratejisi
  • Tedarikçi ve Operasyonel Riskler
  • Sürdürülebilir Tedarikçi Kimliği
  • Tedarikçi ESG Programı
  • Mevzuata Uyum ve Emisyon Hesaplamaları
  • ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı
  • İhale Kriterleri ve Sözleşmelerin Revizyonu
  • Tedarikçi Geliştirme – Rehberlik Programı
  • Tedarikçiler için Eğitimler
  • Tedarikçi Portalı; Takip ve İzleme
  • Tedarikçi Performans Değerlendirme
  • Tedarikçi Etik Kodlar
  • Tedarikçi Davranış Kuralları
  • Tedarikçi Gelişimi ve Raporlama

Proje Danışmanlık Süresi: 1 Yıl

Proje Koordinatörü: Prof. Dr. Murat ERDAL merdal@istanbul.edu.tr 

Kırmızı Çizgilerimiz ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Kırmızı Çizgilerimiz ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemHayatın içinde kendimiz geliştirebildiğimiz kadar geliştirmeye, öğrenme açlığımızı bastırmaya ve sosyalleşmeye çabalıyoruz. İş yerinde çalışma arkadaşlarımız, yöneticilerimiz ve astlarımız ile ailemizden daha fazla zaman geçiriyoruz.  Fakat ailemizden, okuduğumuz okullardan aldığım eğitimler ile kendi birey kişiliğimizi oluşturuyoruz.

İş yaşamı, profesyonel beceriler ve işyeri politikaları ile şekillenirken, bireylerin kişisel sınırlarını koruması ve etik değerlerine sadık kalması da son derece önemlidir. Bu bağlamda, “kırmızı çizgiler” terimi, kişilerin kabul edebileceği veya edemeyeceği davranışları belirleyen sınırları ifade eder. İşyerinde bu çizgilerin çizilmesi hem bireylerin psikolojik sağlığını hem de iş ortamının verimliliğini etkileyebilir. Kırmızı çizgilerin korunması, işyerindeki etik ve profesyonellik anlayışının sürdürülebilirliğini sağlar.

Kırmızı çizgiler, insanların kabul edebileceği ve edemeyeceği davranışlar ile durumlar arasındaki sınırları belirler. Bu çizgiler, kişisel değerler ve profesyonel etik ilkelerle bağlantılıdır. İş yaşamında, bireylerin profesyonellik ve kişisel değerler arasında denge kurmaları beklenir. Birçok çalışanda, bu çizgiler genellikle işyeri politikasına, iş ahlakına ve şirket kültürüne dayanır. Örneğin, çalışanlar arasında saygı, eşitlik ve adalet gibi değerler, kırmızı çizgiler olarak kabul edilebilir.

Kırmızı çizgilerin aşılması, işyerinde büyük sorunlara yol açabilir. Bu, güven kaybına, moral bozukluğuna ve hatta çalışanların tükenmişlik yaşamasına neden olabilir. Liderlik, bu sınırları belirlemede ve korumada kritik bir rol oynar. Bir liderin, çalışanların kişisel sınırlarına saygı göstermemesi veya bu sınırları aşması hem çalışanların motivasyonunu hem de şirketin genel verimliliğini olumsuz etkileyebilir. Örneğin, aşırı iş yükü veya özel hayatın ihlali, çalışanların stres seviyelerini artırabilir ve işyerinde uzun vadeli bir verimsizliğe yol açabilir.

Kırmızı çizgilerin iyi yönetilmesi, işyerindeki sağlıklı bir çalışma ortamı yaratmanın temel taşlarından biridir. Çalışanlar, kendilerini rahat hissedebilecekleri ve profesyonel sınırlar içinde kalacakları bir ortamda daha verimli çalışırlar. İşyerindeki etik kültür, bu sınırların korunmasında belirleyici bir faktördür. Açık ve net iletişim, çalışanların kırmızı çizgilerini anlamalarına ve saygı göstermelerine yardımcı olur. Ayrıca, işyerinde kırmızı çizgilerin ihlali durumunda net ve adil bir çözüm mekanizmasının bulunması, çalışanların işlerine duydukları güveni pekiştirir.

İş hayatındaki yöneticilerimizin normal karşıladığı birçok olay aslında kırmızı çizgilerimizin aşılmasını sağlayacak bir olay örgüsü olabilir. Herkes için normal gelem bir durum başkalarının etik çizgilerini sorgulamaya yöneltebilir. En iyisi birkaç örnek vaka üzerinden durum tespiti yapmamız.

Örnek Vakalar:

Durum 1: Bir çalışan, işyerinde üst düzey yöneticisinden sürekli olarak fazla mesai yapması ve hafta sonları da çalışması bekleniyor. Bu durum, çalışanın kişisel hayatını olumsuz etkiliyor ve aile zamanı için ayrılacak vakti kısıtlıyor. Çalışan, yöneticisine bu durumun kabul edilemez olduğunu belirttiğinde, yöneticisi bu uyarıyı dikkate almıyor ve işin kalitesinin arttığını söyleyerek taleplerini sürdürmeye devam ediyor.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Çalışanın kişisel sınırlarının ihlali, stres seviyelerinin artmasına ve tükenmişlik sendromuna yol açabilir. Bu, çalışan motivasyonunu düşürür ve işyerinde verimsizliğe neden olabilir.

Çözüm: Bu durumda, işyerinde çalışma saatlerinin ve kişisel alanın korunmasına yönelik açık politikaların belirlenmesi gerekir. Liderler, çalışanların dengeli bir iş-yaşam ilişkisi kurmalarını desteklemeli ve fazla mesaiyi yalnızca gerçekten gerekli olduğunda istemelidir.

Durum 2: Bir çalışan, işyerinde bir meslektaşının cinsiyetine veya ırkına dayalı küçümseyici yorumlarına maruz kalıyor. Bu çalışan, işyerindeki güven ortamının zarar gördüğünü ve performansının düşmeye başladığını belirtiyor, ancak üst yönetim bu durumu görmezden geliyor veya yeterli önlem almadığı için çalışan kendini dışlanmış hissediyor.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Ayrımcılık, bir çalışanın işyerinde kendisini değerli hissetmesini engeller. Bu tür durumlar, işyerindeki güveni sarsar ve bireylerin motivasyonunu düşürür. Çalışanlar arasında güvensizlik yaratır ve üretkenliği olumsuz etkiler.

Çözüm: İşyerlerinde çeşitlilik ve eşitlik politikalarının güçlü bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Ayrımcılığa karşı sıfır tolerans politikaları, çalışanların güvenli bir ortamda çalışmasını sağlar. Eğitimler ve duyarlılık arttırıcı uygulamalar da önemli bir çözüm olabilir.

Durum 3: Bir çalışan, yöneticisinin sürekli olarak işini denetlemesi ve her adımını onaylamaya çalışması nedeniyle kendini güvensiz hissetmeye başlar. Yöneticinin mikro yönetimi, çalışanın bağımsızlık duygusunu zedeler ve işine olan bağlılığını kaybetmesine yol açar. Bu, çalışanı bunaltır ve motivasyon kaybına yol açar.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Mikro yönetim, çalışanların işlerini yaparken kendilerine güven duymalarını engeller ve onlara yeterli özerklik tanımadığı için işyerinde olumsuz duygulara neden olur. Bu tür bir müdahale, çalışanların kendi yaratıcılıklarını sergilemelerini engeller ve potansiyellerini sınırlayabilir.

Çözüm: Çalışanlara yeterli özerklik ve güven sağlanmalı, ancak yine de gerektiğinde rehberlik yapılmalıdır. Mikro yönetimden kaçınılması ve iş yapma süreçlerinin daha esnek bir şekilde yönetilmesi önemlidir.

Durum 4: Bir çalışan, işyerinde belirli bir kimlik veya inanç sistemine dayalı şaka ve hakaretlere maruz kalmaktadır. İş arkadaşları, bu durumu normalleştirerek, kişisel sınırları aşan yorumlar yapmaktadır. Çalışan, bu durumu yöneticisiyle paylaştığında, yöneticisi durumu ciddiye almaz ve sadece “şaka yapıyorlar” diyerek durumu geçiştirir.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Kişisel inançlar ve kimliklere yapılan saygısızca müdahaleler, çalışanı duygusal olarak zedeleyebilir. Bu tür durumlar, işyerindeki dayanışmayı zayıflatır ve çalışanların kendilerini güvensiz hissetmelerine neden olur.

Çözüm: Çalışanların kimliklerine ve kişisel inançlarına saygı gösterilmesi gerektiği konusunda eğitimler düzenlenmeli ve bu tür davranışlara sıfır tolerans politikaları uygulanmalıdır. Çalışanların kendilerini güvende hissedecekleri bir ortam yaratılmalıdır

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemKırmızı çizgiler, iş yaşamının önemli bir parçasıdır ve bireylerin kişisel değerleri ile profesyonel etik anlayışları arasındaki dengeyi korumak için gereklidir. Bu çizgilerin belirlenmesi ve korunması, hem çalışanların psikolojik sağlığı hem de işyerindeki verimlilik açısından büyük önem taşır. İşyerlerinde sağlıklı sınırların oluşturulması, liderlerin ve yöneticilerin etik sorumlulukları doğrultusunda, sürdürülebilir başarıyı sağlar.

 

Sabri ERGENECOŞAR

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir?

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir?

Lütfi İNCİROĞLU

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemPsikolojik taciz (mobbing) özellikle işyerlerinde işçisini tazminatsız işten çıkarmayı planlayan bazı işverenlerce sıkça başvurulan bir yöntemdir. Örneğin işçiyi iş arkadaşları yanında küçük düşürücü sözlerle azarlamak, yal­nızlaştırmak, dışlamak, diğer işçilere verilen haklarda eşit davranmamak, iş vermemek ya da aşırı iş vermek gibi söz, hal ve davranışlar işçiyi yıldırarak işten kendisinin ayrılması için uygulanan politikalardan bazılarıdır. Ancak psikolojik tacize uğrayan kişinin sistematik olarak bu duruma maruz kalması gerekir. Başka bir anlatımla işvereninden bir kez azar işiten kişiden ziyade, sürekli tekrarlanan hakaretler, sistematik bir biçimde devam eden baskılar, işçiyi görmezlikten gelme, onu yok sayma gibi davranışların sürekli işçi üze­rinde yinelenmesi hali psikolojik tacizi oluşturur [1].

Yargıtay uygulamasına göre, mobbing’in diğer dava tür­lerine göre ispatı nispeten daha zor bir konu olması nedeniyle kesin ve mutlak bir ispat aranmaz. Hukuk yargılamasında ve özellikle de mobbinge dayanan iddialarda yüzde yüzlük bir ispatın aranmayacağı, şüpheden uzak delil ara­manın ceza yargılamasına ait olduğu, özel hukuk ve iş hukuku yargılama­sında vicdani kanaatin oluşmasına yetecek kadar bir ispatın yeterli olduğu ve mobbing’in varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli olduğu kabul edilmektedir. Başka bir Yargıtay kararında ise, “Mobbing’in varlığı için kişilik haklarının ağır şe­kilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli ol­duğu, ayrıca mobbing iddialarında şüpheden uzak kesin deliller aranmaya­cağı; davacı işçinin, kendisine işyerinde mobbing uygulandığına dair kuşku uyandıracak olguların ileri sürmesinin yeterli olduğu, işyerinde mobbing ger­çekleşmediğini ispat külfetinin davalıya düştüğü; tanık beyanları, sağlık ra­porları, bilirkişi raporu, kamera kayıtları ve diğer tüm deliller değerlendiril­diğinde mobbing iddiasının yeterli delillerle ispat edildiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir[2].

Yargıtay başka bir kararında mobbingin ispatı ile ilgili olarak, “Görü­leceği üzere işçi bir taraftan diğer işçiye, diğer taraftan işverene karşı korun­maktadır. İşçinin anlattığı mobbing teşkil eden olayların tutarlık teşkil etmesi, kuvvetli bir emarenin bulunması gerekmektedir. Kişilik hakları ve sağlığın ağır saldırıya uğraması mobbingin varlığının tartışmasız kabulünü doğurur. İspat kurallarının zorlanan sınırları usul hukukunda yeni arayışlara yol açmış­tır. Emare işte bu anlayışın bir sonucudur. Olayların tipik akışı, tecrübe ku­ralları göz önüne alındığında verilecek sonuçla ispat gerçekleşir. Başka bir anlatımla bu ilk görünüş ispatıdır. (Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hu­kuku B.6, İstanbul 1997 ;s. 622)”[3].

Yargıtay’ın başka bir kararına göre de “Her ne kadar psikolojik tacize uğradığını iddia eden mağdur, bu iddiasını ispatlamakla yükümlü ise de; psi­kolojik tacizin genellikle tacizi uygulayan ile tacize maruz kalan arasında ger­çekleşen bir olgu olması karşısında olayların tipik akışı, tecrübe kuralları göz önüne alınarak sonuca gidilmesinde yarar bulunmaktadır. Yaklaşık ispat ola­rak adlandırılan bu yaklaşım tarzı işin doğasına da uygundur. İş Hukukunda ispat kurallarının esnekleştirildiği bazı düzenlemeler de bulunmaktadır. Nite­kim 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5 inci maddesinin son fıkrasında belirtildiği üzere işçi, işverenin eşit işlem borcuna aykırı davrandığını güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut ol­madığını ispat etmekle yükümlüdür. Aynı şekilde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25 inci maddesinin yedinci fıkrasında fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yü­kümlü olduğu, ancak işçinin sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyması hâlinde işverenin davranışının nedenini ispat etmekle yükümlü olacağı açıkça düzenlenmiştir[4].

Sonuç olarak, mobbing’in diğer dava türlerine göre ispatı nispeten daha zor bir konu olması nedeniyle kesin ve mutlak bir ispat aranmamaktadır. Ancak, Mobbing’in işyerlerinde ispat edilebilmesi için; Mağdurun hangi dav­ranışlara maruz kaldığı, davranışların nerede (hangi ortamda) ve varsa kim­lerin yanında yaşandığı ne sürede ve ne sıklıkla ortaya çıktığı, sonucunda nasıl ve ne kadar zarar oluştuğunun tek tek değerlendirilmesi gerekir.

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMob­bing davasında hastane raporu, kullanılan ilaçlar, reçetelerin delil unsuru var­dır. İşyerinde yapılan psikolojik baskı, sözlü sataşmalar, görev kapsamı dı­şındaki emirler, mobbing niteliği olan görüşmeler ses kaydına alınarak delil olarak kullanılabilir. Bu kapsamda yapılan bir saldırıya karşı başka türlü delil elde etme imkanı yoksa ses ve görüntü kaydı özel hayatın gizliliği ilkesine aykırılık oluşturmaz.

Lütfi İNCİROĞLU

Kaynakça:

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Konusunda İşverenle­rin Sorumluluk ve Yükümlülükleri, Kamu-İş-(İş Hukuku ve İktisat Dergisi), Nisan 2013, C:13; KUTSAL SAVAŞ, Burcu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Hükümleri Doğrultusunda İşyerinde Psikolojik Taciz, İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar I, İstanbul 2017, s.260 vd; Y22HD.16.01.2019 T., E.2016/3654, K.2019/1020 Legalbank.

[2] Y22HD.27.12.2013 T., E.2013/693, K.2013/30811 Legalbank.

[3] Y9HD.17.02.2020 T., E.2016/12989, K.2020/2304 Legalbank.

[4] Y9HD.15.12.2021 T., E.2021/12218, K.2021/16601 Legalbank.