Bain&Company 2025 Küresel Satınalma ve Birleşme (M&A) Raporu Yayınlandı

Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Bain&company 2025 Küresel Satınalma Ve Birleşme (m&a) Raporu Yayınlandı

2024 Yılında Küresel Birleşme ve Satın Alma (M&A) İşlem Değeri 3,6 Trilyon Dolara Ulaştı ve 2023’e Kıyasla %13 Arttı; İşlem Hacmi İse %9 Büyüdü

  • Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Bain&company 2025 Küresel Satınalma Ve Birleşme (m&a) Raporu YayınlandıTeknolojideki dönüşüm, küreselleşme sonrası dinamikler ve değişen kâr beklentileri, düşen faiz oranları ve düzenleyici engellerle birlikte önümüzdeki yıl birleşme ve satın alma faaliyetlerini yönlendirecek.
  • Bain & Company tarafından yapılan bir ankete göre, her üç M&A profesyonelinden biri yıl sonuna kadar işlem süreçlerinde üretken yapay zekayı kullanmayı planlıyor.
  • Bain & Company’e göre, üretken yapay zeka önümüzdeki beş yıl içinde M&A sürecinin her aşamasında aktif bir rol oynayacak.

2024 yılında küresel birleşme ve satın alma (M&A) işlemlerin değeri 3,6 trilyon dolara ulaştı ve 2023’e kıyasla %13 arttı, işlem hacmi ise %9 büyüdü. Devam eden zorluklara rağmen stratejik işlem değeri mütevazı bir şekilde %9 artarken, değerlemeler 10,6 kat seviyesinde sabit kaldı; kamu piyasası çarpanları ise rekor seviyelere ulaştı. Düşük faiz oranları, finansal yatırımcı liderliğindeki birleşme ve satın alma (M&A) işlemlerinde %34’lük bir artışı tetikledi. Bölgesel olarak, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika (EMEA) stratejik işlem değeri artışında Amerika kıtasını geride bırakırken, Asya- Pasifik (APAC) bölgesinin ise gerisinde kaldı ve 595 milyar dolara ulaşarak %11 artış gösterdi. 30 milyon doların üzerinde yaklaşık 1.000 işlem gerçekleşti ve bu yıllık bazda %8’lik bir artışı temsil etti.

Bain Company LogoSon üç yıldır durgun seyreden birleşme ve satın alma (M&A) faaliyetlerinin ardından, 2025 yılı birleşme ve satın alma (M&A) piyasasının yeniden canlanacağı bir yıl olabilir. Bain & Company’nin yayınladığı 2025 Küresel M&A Raporu’na göre, son dönemdeki anlaşmaların önündeki en büyük iki engel olan faiz oranları ve düzenleyici zorlukların 2025’te hafiflemesi bekleniyor.  Şirket, teknoloji alanındaki dönüşüm ve küreselleşme sonrası ekonomide kâr beklentilerinin kaymasıyla birlikte, M&A ve varlık satışlarının şirketler için kritik araçlar olacağını belirtiyor.

Kara VolkanBain & Company Ortağı Volkan Kara, yükselen küresel birleşme ve satın alma beklentilerini yorumladı: “Birleşme ve satın alma faaliyetleri doğası gereği döngüseldir ve piyasanın bir toparlanma sürecine girdiğine inanıyoruz. Geçtiğimiz yıl sınırlı bir iyileşme görmüş olsak da, son üç yıldır karşılaşılan zorluklar nedeniyle işlem hacmi, küresel GSYİH’ye oranla tarihsel olarak düşük seviyelerde seyretmeye devam ediyor. Ancak bu durgunluk döneminde en iyi şirketler kararlılıkla ilerlemeyi sürdürdü, elverişsiz piyasa koşullarında nasıl yol alacaklarını öğrendi ve inorganik büyüme sağladı. Şimdi, bu zorlukların etkisi azalırken, daha fazla şirket uyum sağlamayı öğrenenlerin arasına katılacak.”

Yükselişin Arkasındaki Güçler

Bain&Company tarafından hazırlanan rapor işlemlere yönelik temel talebin güçlü kalmaya devam ettiğini vurguluyor. Şirketler, belirsiz ekonomik koşullar, tedarik zinciri aksaklıkları ve jeopolitik gerilimler karşısında risk ve ödül dengesini gözeterek büyüme fırsatları ararken, birleşme ve satın alma stratejileri iş dünyasının merkezinde yer alıyor. Raporda, yatırımcıların da yeni birleşme ve satın alım işlemlerine sermayelerini kullanmak için istekli olduğu vurgulanıyor.

Arz Tarafında Hevesin Devam Ettiği Belirtilen Raporda Şu Bulgular Paylaşıldı:

“Stratejilerini yeniden odaklayan şirketlerden, likidite sağlama baskısı altındaki özel sermaye ve girişim sermayesi firmalarına kadar herkes, piyasa geri döndüğünde ve değerlemeler yükseldiğinde satmak istedikleri en az birkaç varlığa sahip. Avrupa Birliği ve ABD’deki yeni yönetimlerin birleşme ve satın almalara daha açık bir yaklaşım benimsiyor. 2025’te stratejik anlaşma yapan kurumlar, rekabet avantajı sağlamak, kârlılığı artırmak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek adına piyasa momentumundaki kısa vadeli dalgalanmaların ötesine odaklanacaklar.”

Raporda, teknoloji alanındaki dönüşümün önümüzdeki yıllarda birleşme ve satın alma faaliyetlerini artırarak en önemli stratejik gelişmelerden biri olacağı vurgulanıyor. Üretken yapay zeka, yapay zeka, otomasyon, yenilenebilir enerji ve kuantum bilişim gibi alanların, şirketlerin rekabetçi kalabilmek ve maliyet avantajlarını koruyabilmek için geliştirmeleri veya satın almaları gereken kritik teknolojiler arasında yer aldığı belirtiliyor. Ayrıca, teknoloji ve teknoloji dışı şirketlerin, işletmelerini geleceğe hazırlamak amacıyla teknoloji anlaşmalarına olan ilgisini sürdüreceğine dikkat çekiliyor.

Rapora göre, şirket yöneticileri stratejilerini her türden değişen kârlılık hesaplarına göre uyarlarken, çekici son pazarlara erişimi ve arz güvenliği sağlamak için küresel ayak izlerini yeniden değerlendirip, küreselleşme sonrası ve değişen kâr algoritmaları da anlaşmaları yönlendirmeye devam edecek.

Birleşme ve Satın Almalarda (M&A) Üretken Yapay Zeka Kullanımı

Bain&Company’nin 300’den fazla (M&A) birleşme ve satın alma uzmanı ile gerçekleştirdiği anket, bu grubun %21’inin birleşme ve satın alma için üretken yapay zeka kullandığını (bu rakam bir yıl önce %16 düzeyindeydi) ortaya koydu. Ayrıca anket, her üç kişiden birinin de yıl sonuna kadar kullanmayı beklediği sonucuna ulaştı. Araştırma, yapay zekanın satın alma eğilimine sahip şirketler ve özel sermaye şirketleri arasında benimsenme oranlarının daha da yüksek olduğunu gösteriyor. Şu anda birleşme ve satın alma sektöründe en yaygın faaliyetler, her ne kadar anlaşmaları bulma ve gerçekleştirme odağında yoğunlaşsa da Bain&Company anketinde, önümüzdeki beş yıl içinde birleşme ve satın alma süreçlerinin her adımının üretken yapay zeka tarafından destekleneceği öngörülüyor.

Guastella ArmandoBain & Company Ortağı Armando Guastella, “Üretken yapay zekanın etkisi iki yönlü olacak: Üretken yapay zeka bir yandan, iş yapış biçimlerini dönüştürerek, erken benimseyen şirketlerin daha hızlı ve daha derin içgörülere ulaşarak rekabet avantajı elde etmesini sağlıyor. Öte yandan, iş modellerini ve süreçleri yeniden şekillendirerek, şirketlerin görece değerini arttırma potansiyeline sahip ve gelir yaratımı ile maliyet yapıları arasındaki dengede net bir dönüşüm yaratıyor”.

Anket sonuçlarına göre; kaynak bulma, tarama ve durum tespiti süreçlerini hızlandırmak için üretken yapay zeka destekli araçlara güvenmenin yanı sıra, bu araçları erken benimseyenler entegrasyon ve varlık satışı planlaması ile program yönetimi için de bu teknolojiyi test etmeye başladı.

Bain&Company, önümüzdeki 12 ay içinde üretken yapay zekayı erken benimseyen şirketlerin, entegrasyon iş planları ve geçiş hizmeti anlaşmalarını hazırlama süreçlerini, geçmişe kıyasla %20 oranında  daha kısa sürede tamamlamalarını bekliyor. Bir sonraki aşamada ise şirketlerin üretken yapay zeka araçlarını kullanarak belirli şirket verilerine erişmesi, gerçekçi maliyet ve gelir sinerjilerini belirlemesi ve önceki satın almalarına dayanarak değer yaratma planları oluşturması öngörülüyor.

Sektör Perspektifleri

Bain & Company’nin raporu, 12 sektör ve 10 bölgede stratejik M&A trendlerini inceliyor. Bazıları şunlar:

“• Tüketici Ürünleri: Birkaç büyük satın alma işlemi olmasına rağmen, tüketici ürünleri işlemlerinin değeri 2024’te %19 oranında gerileme gösterdi. Birçok şirket, portföylerindeki düşük büyüme gösteren ve ana iş alanı olmayan bölümleri değerlendirmeye ve tasfiye etmeye devam ediyor. Bain’in anketine göre, tüketici ürünleri yöneticilerinin yüzde 60’ı önümüzdeki üç yıl içinde varlık satmayı bekliyor. Varlık satmaya karar verirken en önemli üç faktör olarak paydaş desteği, vergi etkileri ve alıcıların bulunabilirliği listelendi.

  • Enerji ve Doğal Kaynaklar: Petrol ve gaz şirketleri 2024’te bir birleşme dalgası yaşarken, kimya şirketleri portföylerini yeniden şekillendirdi. Enerji sektöründe 2024’te 400 milyar doların üzerinde işlem yapıldı, bu son üç yılın en yüksek rakamı. En büyük anlaşmaları gerçekleştiren şirketler, anlaşmalarından daha fazla sinerji elde ediyor ve bu sinerjileri daha hızlı sağlıyorlar: yıllık sinerji değeri arttı, uygulama süresi ise son yıllarda azaldı.
  • Finansal Hizmetler: Teknoloji, düzenlemeler ve değişen müşteri talepleri, finansal hizmetler alanındaki yöneticileri 2024’te Birleşme ve Satın Alma pazarına geri itti. Finansal hizmetler sektöründeki toplam işlem değeri 2024’te 309 milyar dolara ulaştı, bankacılık ve finans en büyük işlem payına sahipken, kartlar ve ödemeler en büyük büyümeyi temsil etti. Bain&Company, bankaların ölçek liderliği elde etmek için satın almalar yapmaya, sigorta şirketlerinin ana iş alanlarına odaklanmaya ve dolandırıcılık öncesi ve kimlik doğrulama alanlarının ödemelerdeki satın almalar için sıcak alanlar olmaya devam edeceğini öngörüyor.
  • Medya ve Eğlence: Büyük teknoloji şirketlerinin medya ve oyun sektörüne girmesi, geleneksel medya şirketlerini ana işlerinde ölçek oluşturmak amacıyla birleşmeye zorladı. 2024’te medya ve eğlence sektöründeki birleşme ve devralmaların yarısından fazlası ya hedef ya da alıcı olarak sektörü dışında bir şirketi içeriyordu.
  • Perakende: Artan düzenleyici denetimlere rağmen, perakende sektörü 2024’te işlem değer ve hacminde bir toparlanma yaşadı ve sektör büyük devralma anlaşmalarıyla gündeme geldi. Perakende uzmanları ise anlaşma yapmaya devam etme konusunda herhangi bir duraklama belirtisi göstermiyor – Bain’in anketine katılan uzmanların %75’inin 2025’te aynı sayıda ve büyüklükte anlaşma yapmaya devam etmeyi beklediğini ortaya koyuyor.
  • Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Bain&company 2025 Küresel Satınalma Ve Birleşme (m&a) Raporu YayınlandıOtomotiv ve Mobilite: Küresel zorluklara rağmen, şirketler 2024 yılında büyük ölçüde birleşme ve satın alma işlemlerinden kaçındı. 2024’ün ilk üç çeyreğinde işlem değeri yaklaşık %80, hacmi ise yaklaşık %60 düştü. Ancak, şirketler artık tek başlarına devam edemeyeceklerini kabul ettikçe faaliyetlerin artması muhtemel gözüküyor.

 

  • – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

SATIŞ EĞİTİMİ UYGULAMA ÇALIŞMALARI

SATIŞ MAKALELERİ

Kurumsal Satış Eğitimi Endüstriyel Pazarda Pazarlama B2b

Akreditifin Zayıf Yanları

Akreditifin Zayıf Yanları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Akreditifin Zayıf Tarafları

Akreditifin Zayıf Yanları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemAkreditifle iş yapmak istemeyen her tacire neden akreditifi kullanmıyorsunuz diye sorulduğunda, büyük çoğunluğu rezerv konusunda çekinceleri olduklarını ifade edeceklerdir. Bankalar rezerv koyuyormuş diye düşünceleri vardır tacirlerin. Bankaların rezerv koyup koymadığı hususlarını bir kenara bırakalım da asıl sıkıntı akreditifteki rezervden bahsedelim. Bir rezervin akreditife ilişkin tüm yükümlülükler ile teyid klozunu ortadan kaldıracağını düşündüğümüzde rahatlıkla bir rezervin akreditifteki zayıf yönü olarak saymamızda sizce de sakınca yoktur sanırım.

Zaten bu rezervlerine bankalar sırf ihracatçıyı üzmek adına koyduklarını ben de biliyorum. Ben o bankaları bilmez miyim?

Bankalar olmasa akreditifte rezerv de olmazdı ve bizler de burada rezervin akreditifin zayıf yönü olduğunu söylemiyor olacaktık.

Akreditiflerin Zayıf Yönü

Madem ki akreditifin zayıf yönlerinden rezerv ile başladık, devamı da vardır elbet. Diğer zayıf yönlerine sıralayalım. Bu makalem sayesinde akreditifi kullanmaktan vaz geçecek birkaç tacir farklı ödeme şeklini kullanmaya başlayabilir. Muhtemelen…

Akreditiflerin zayıf yönleri… Bakalım kaç tacirin aklını çelebileceğim…

  • Ülke riskiAkreditif Rezerv
  • Mücbir sebep riski
  • Sahtekarlık riski
  • Malların eksik veya kalitesizliği
  • Amirin iflas etmesi
  • Kur riski
  • Amir bankanın iflası
  • Akreditifteki bankaların riski
  • Rezerv (Gerçi rezerv maddesini söylemiştim ama fazla mal göz çıkartmaz)
  • Belgelerin postadan geç gelmesi
  • Belgelerin postada kaybolması
  • Teyit bankasının iflası
  • Rambursman bankasının iflası
  • Satıcının akreditif tekniğini iyi bilememesi (İyi bir eğitim alınsaydı bu husus sorun olmazdı.)
  • Akreditifin sahte olması (Diyeceksiniz akreditifin sahtesi olur mu diye? Neden olmasın, paranın, dostun sahtesi olur da akreditifin mi sahtesi olmaz)
  • Bilhassa “Free Negotiable” akreditiflerin sahte olma olasılığı çoktur
  • Akreditif non-operative olabilir
  • Akreditifteki vadeler sone ermiş olabilir
  • Teyit bankası yeterince güçlü ve basiretsiz olabilir
  • Amir banka basiretsiz ve yeterince donanımlı olmayabilir
  • Satıcı olası rezerv durumunda “B” planı yapmamış olabilir
  • Alıcı ve bankası UCP 600 Sayılı Broşür hükümlerini yeterince bilmiyor olabilir
  • Alıcının bankası basiretli tacir gibi davranmıyordur
  • Alıcı; eksik yükleme ve kalitesiz mal konusunda endişesi olduğu halde bunu kanıtlayan belge almamış olabilir
  • Alıcı fatura ve sigorta belgelerinde yeterli bilgileri talep etmemiş, sigorta koşulları yetersiz olabilir
  • Akreditifte yer alan bankalar görevlerini eksik yapmış ve sonucunda risk doğurmuş olabilir
  • Alıcı veya bankası veya teyit bankası belgelerin postada kaybolmasına ilişkin önlem almamış olabilir

Daha da yazardım akreditifin zayıf yönlerini, o zaman akreditifle iş yapmaya niyetli olan birkaç kişiyi de caydırmış olurum sanırım.

Unutmayınız

Daha fazla eğitim, daha fazla dikkat, daha fazla tecrübe sizi akreditif konusunda bir adım öteye taşıyacaktır.

Akreditifin Zayıf Yanları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

Yaratıcılık, Sürdürülebilirlik ve Sanatın Buluşması: Denim Ötesi

Yaratıcılık, Sürdürülebilirlik Ve Sanatın Buluşması Denim ötesi
Yaratıcılık, Sürdürülebilirlik ve Sanatın Buluşması Denim Ötesi

Yaratıcılık, Sürdürülebilirlik ve Sanatın Buluşması: Denim Ötesi
Selin ERDAL

Denim, sanat ve sürdürülebilirliğin estetik bir bakış açısıyla harmanlanması: Denim Ötesi

Yaratıcılık, Sürdürülebilirlik Ve Sanatın Buluşması Denim ötesiSıradan bir tekstil malzemesi olan denimin yeniden üretilmesiyle ziyaretçilere yeni bir bakış açısı kazandıracağını düşündüğüm bu sergi, doğal kaynaklar odağında ileri dönüşüm ve çağdaş sanatın eteğinde sürdürülebilirliği ve modayı birleştiriyor.

Denim

Denimin temeli, aslında çok eski zamanlara dayanır. İlk olarak 17. yüzyılda Fransız kasabası Nîmes’de üretilmeye başlanan denim; burada kullanılan kumaşın ismiyle ilişkilendirilmiştir, dokusu da bugünkü denimin temelini atmıştır. Temel hammaddesi pamuk olan denim, gerçek anlamda Endüstri Devrimi ile yaygınlaşmaya başlamıştır. 19. yüzyılın ortalarında, Amerika’da minerallerin çıkartılması ve demiryollarının inşası gibi ağır sanayi işlerinde çalışan işçiler için dayanıklı bir kumaş ihtiyacı doğmuştur.

Denim Sanat 2
Ian Berry, Denim Ötesi Sergisi, Kalyon Kültür, 30 Kasım 2024 – 14 Şubat 2025

Başlangıçta işçilerin ve maden işçilerinin giysisi olarak kullanılan denim, 20. yüzyılın başlarında popülerleşmeye başladı. Özellikle 1930’lar ve 1940’lar, Amerikan işçi sınıfının ve çiftçilerinin günlük yaşamında bu kumaşın önemli bir yer tuttuğu dönemlerdi. Fakat denim, sadece işçi kıyafetlerinden öteye geçerek 1950’lerde Hollywood yıldızları ve gençlik kültürü ile özdeşleşmeye başladı.

1960’lar ve 1970’lerde ise denim, gençlerin karşı kültür hareketlerinin vazgeçilmez bir parçası oldu. Hippiler ve rock yıldızları, denim giysilerini özgürlük, isyan ve bireysel ifade biçimi olarak kullandılar. 1980’lerde ise moda dünyasında farklı tasarımcıların bu kumaşı kullanmaya başlamasıyla denim, lüks giyimde de yer almaya başladı.

Günümüzde denim, sadece giyim değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı ve kültürün ifadesi haline geldi. Pek çok ünlü tasarımcı, çevresel sürdürülebilirlik hareketine katkıda bulunarak denim üretiminde geri dönüştürülmüş malzemeler ve organik pamuk kullanmaktadır.

Denim Sanat 1
Ian Berry, Denim Ötesi Sergisi

Bu kumaşın dayanıklı ve uzun ömürlü yapısı, moda endüstrisinin giderek daha fazla dönüştüğü sürdürülebilirlik anlayışına uygun bir alternatif sunmaktadır. Ayrıca denim, çok katmanlı kimliği ve yeniden üretilebilirliği sayesinde çağdaş sanat dünyasında da önemli bir ifade biçimi olarak kabul edilmektedir. Sanatçılar, bu malzemeyi kullanarak toplumsal mesajlar vermekte ve gündelik estetiği dönüştürerek kendi sanatını yaratmaktadır. Bu da denimi sadece bir giysi parçası değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal bir ifade biçimi olarak ön plana çıkarmaktadır.

Denim Ötesi

İngiliz sanatçı Ian Berry; Türkiye’deki ilk kişisel sergisini Kalyon Kültür çatısı altında gerçekleştirdi. Taş konağın her odasında yakından incelemek istediğim, detaylara sürüklendiğim, küresel bir ikon olan denim kumaşının yeniden yapılandırılmasıyla ilham verici çalışmalar yer alıyordu. Ayrıca bu seçkide hayvan portrelerinden oluşan yeni seri, dünyada ilk defa Kanyon Kültür’de sergilendi. 30 Kasım 2024 – 14 Şubat 2025 tarihleri arasında görülmeye açık olan Denim Ötesi’nin, sürdürebilirlik ve moda hakkında ufuk açtığı ve denim kumaşına yeni bir boyut kazandırdığı görüşündeyim.

Denim ötesi
Ian Berry, Denim Ötesi Sergisi, Kalyon Kültür, 30 Kasım 2024 – 14 Şubat 2025

Serginin küratörü Aslı Bora: “Ian Berry, tüketim kültürünün mekanikleşmiş karakterine karşılık sanatsal üretiminin odağına denimi yerleştiriyor. Berry, atık ve kullanılmış denim ile meydana getirdiği çalışmalarıyla modanın değişken karakterinin yarattığı kaynak israfına ilişkin bir sorgulama alanı yaratıyor. Diğer taraftan Berry’nin denim parçalarından inşa ettiği eserler, sanatsal bir “trompe-l’oeil” tekniğiyle izleyiciyi gerçekliğin sınırlarını sorgulamaya davet ederken, tüketim alışkanlıklaımızı yeniden değerlendirmek için güçlü bir çağrıda bulunuyor. Berry’nin işlerinde denim, sıradan bir kumaş olmanın ötesine geçiyor; tarihin, emeğin ve modern dünyanın somut bir sembolü haline geliyor.” şeklinde ifade ediyor.

Yapay Zeka ve Üst Yönetim: Liderlikte Yapay Zeka Kasları

Yapay Zeka Ve üst Yönetim Liderlikte Yapay Zeka Kasları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Yapay Zeka ve Üst Yönetim: Liderlikte Yapay Zeka Kasları

Dr. Umut KÖKSAL

Yapay Zeka Ve üst Yönetim Liderlikte Yapay Zeka Kasları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemYapay zekadaki gelişmeler, adına yapay zeka çağı verdiğimiz bir dönem için gerçekten ilginç ve ilham verici.

Yapay zeka, sadece operasyona odaklanan şirket çalışanları için değil, C düzeydeki yöneticiler için stratejik planlama ve stratejik yönetimi de yeniden tanımlamaya başlıyor.  Yapay zeka alanındaki projeler, ürünler; üst düzey yöneticiler için veri odaklı iç görüleri ortaya koyarak, karmaşık, zor karar verme süreçlerini otomatik hale getiriyor ve iş süreçlerini optimize ederek daha proaktif karar verme ve  stratejik  yönetim  yapabilmenin de önünü açıyor.

CEO’dan, CFO’ya, CMO’dan, CTO’ya….. Hangi üst düzey yönetici, rol olursa; yapay zeka algoritmalarının sunduğu ileri düzey analitik yardımcı ile; stratejik kararlar için gerekli olan büyük veri analitiği, gerçek zamanlı bilgilerin işlenişi daha başarılı şekilde sağlanarak; pazardaki değişimler, trendlere yönelik öngörüler daha sağlıklı gerçekleştirile biliyor.

Yapay zeka ile doğrudan ilişkili ileri düzey veri analitiği, makine öğrenmesi algoritmaları;  üst yönetim açısından daha etkin risk analizinin yapabilmenin zemini oluşturuyor, bu zemin daha çevik bir yönetim anlayışının işaret fişiğini  de yakmış oluyor.

Örneğin; yapay zeka odaklı finansal projeksiyonlar, senaryoları gözden geçirme CFO’lara, yetenek ve potansiyel yönetiminde, çalışan deneyiminin tasarımında yapay zeka temelli insan kaynakları ürünleri CHRO’lara yeni kapılar açarak; finans yönetimi ve insan kaynakları süreçlerinin optimize edilmesini, etkin, verimli ve daha stratejik yönetilmesi için kolaylıklar sağlıyor.

Aynı şekilde, yapay zekanın tedarik zinciri süreçlerinin daha çevik, daha dayanıklı hale getirilmesinde kullanılması, COO’lara daha maliyet optimize, daha daha sürdürülebilir tedarik zinciri ve lojistik yönetimi yapabilmelerini sağlıyor.

Ancak burada şirket üst yönetimlerinin dikkatli olması gereken, hassasiyetle yaklaşmaları gereken noktalar da var. Bir kere öncelikli olarak; yapay zekanın, ve son dönemler için spesifik ifade etmek isterse, üretken yapay zekadaki gelişmelerin stratejik yönetime entegrasyonu, siber güvenlik, etik, sürdürülebilirlik, kişisel verilerin korunması kanunu, veri gizliliği gibi faktörler de dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Yapay zeka, günümüz iş dünyasında sadece bir teknoloji ya da oyuncak değil, şirketin her düzeyindeki çalışan, yönetici açısından sürdürülebilirlik, etkinlik, verimlilik ve kurumsal hedeflere ulaşmak için doğru tasarlanması gereken bir  teknolojiler grubu, bir iş yapış aracı, her şeyden de önemlisi bir yönetim, liderlik aracı.

Şirket üst yönetimi, güven, uyumluluk ve verimliliği güvence altına almak adına, yapay zeka ile ilgili projeleri, çalışmaları yönetişim boyutu ile dengelemeliler.

Bunun sadece bir teknoloji kullanımı olmadığını, yapay zekanın şirket kültürü, şirket stratejileri ile uyumunun sağlanması adına yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya farkındalığının, her düzeyde yakalanması gerekliliğini anlamaları gerekiyor.

Yapay zeka, üst düzey yöneticiler için bir kas. Bir kas olarak, üst düzey yöneticilerin stratejik yönetim yetkinliklerini güçlendiriyor, kas çalıştırıldıkça karar verme, planlama yetkinlikleri artıyor ve gün sonunda operasyonel mükemmeliyete giden yolda bir adım daha atılmış oluyor.

Nasıl ki insan vücudundaki kaslar, bireye hareket, güç sağlıyorsa, yapay zeka teknolojileri de- teknolojileri diyorum çünkü yapay zekayı, farklı yeni nesil teknolojilerin entegre edildiği bir bakış açısı ile değerlendirmek lazım,  üst düzey yöneticileri büyük miktarda(big data) veriyi işleme, zor, komplike iş süreçlerini otomatize etme ve şirket stratejilerini real-time(gerçek ve eş zamanlı) optimize edebilme avantajını da doğuruyor.

Bu kas güçlendikçe, beslendikçe; üst düzey yöneticiler, stratejik miyop’dan uzaklaşarak daha fazla inovasyona, vizyona ve stratejik odaklanmaya sahip oluyorlar.

Peki Sizce, yapay zeka; c düzey yöneticiler açısından gelecekte neleri imkan kılacak?  Üst düzey yöneticilerin, yapay zekanın ortaya koyduğu fırsatlardan yararlanması için yapmaları gereken başka şeyler neler?

Yapay Zeka Ve üst Yönetim Liderlikte Yapay Zeka Kasları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemDr. Umut KÖKSAL

UK Danışmanlık Kurucusu,

Dijital Dönüşüm Lideri, Öğretim Üyesi

Neoliberal Söylemlerin ve Serbest Ekonominin Neferi ABD’de Neler Oluyor? – 1. Bölüm

Neoliberal Söylemlerin Ve Serbest Ekonominin Neferi Abd’de Neler Oluyor – 1. Bölüm Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Neoliberal Söylemlerin ve Serbest Ekonominin Neferi ABD’de Neler Oluyor? – 1. Bölüm

Göktürk ALTINBAŞ

Neoliberal Söylemlerin Ve Serbest Ekonominin Neferi Abd’de Neler Oluyor – 1. Bölüm Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz Perşembe günü bir kararname imzaladı, kararname karşılıklı gümrük vergilerinin araştırılmasına dair bir kararname. Trump yönetimi bu kararname ile kapsamlı bir inceleme yapmak için kolları sıvadı.

İnceleme kapsamında ele alınacak konular; diğer ülkelerin ABD mallarına uyguladığı vergileri, haksız sübvansiyonları, katma değer vergileri (KDV) ve döviz kurları gibi tarife dışı engelleri kapsıyor. Bu gelişme ile birlikte doğal olarak piyasalardaki risk iştahı birden artıverdi.

Bu kapsamlı gümrük vergileri, çelik ve alüminyuma uygulanan yüzde 25’lik vergi ve Çin’e getirilen yüzde 10’luk ek gümrük vergisinin ardından Trump yönetiminin en sert adımı olarak nitelendiriliyor.

Trump, durumu “Bizden hangi vergiler alınıyorsa biz de onlardan o vergileri alacağız.” şeklinde özetlenebilecek bir şekilde açıkladı. Özellikle de, otomobil, bilgisayar çipleri ve eczacılık ürünlerine yönelik tarifelerin, karşılıklı tarifelerin “üzerinde ve üstünde” olacak şekilde yeniden düzenleneceğini belirtti.

Peki, ne oldu da durum bu hale geldi ve Trump, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların gelişmekte olan ülkelere şiddetle tavsiye ettiği (hatta çoğu zaman uygulamak zorunda bıraktığı) serbest ticaret, özelleştirme, deregülasyon gibi popüler söylemleri içeren ve ABD’nin süper güç olmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi olarak gösterilen Neoliberal uygulamaların tam tersi yönünde hareket etmeye başladı?

Aslında doğru soru şu; ABD gerçekten bize anlatıldığı şekilde, serbest ticaret ve minimum devlet müdahalesi uygulamaları sayesinde mi kalkındı? Bunu daha iyi anlayabilmek için ABD’nin kalkınma ve büyüme serüvenine biraz yakından bakmak gerekiyor.

Kuzey Unutmaz

HBO’nun yayınladığı fantezi türündeki “Game of Thrones” (Taht Oyunları) dizisinin ikinci sezonunun birinci bölümünün adı “The North Remembers” (Kuzey Unutmaz) şeklindedir. Bu bölüm, Yedi Krallık’taki büyük savaşın başladığını anladığımız ilk bölümdür. Burada, eski defterlerin yeniden nasıl açıldığını ve aslında ilk sezonda gelişen olayların öncesinde de çok benzer olayların yaşandığını görüyoruz. Tarihsel süreci ele almadan, günümüzde olanları anlamanın pek de mümkün olmadığını fark ediyoruz.

Trump’ın ne yapmaya çalıştığını anlamak için de, yakın geçmişe bir göz atmakta fayda var. ABD, 21. yüzyılın lider devletidir, bu sanırım çok net. Günümüzün iktisadi politikalarına yön veren en önemli iki uluslararası kuruluşun (Dünya Bankası ve IMF) merkezleri ABD’nin sınırları içinde yer almakta ve bu kuruluşların politikalarının belirlenmesinde ABD hayati rol oynamaktadır. Bu da oldukça net.  Aynı zamanda kendi sınırları dışındaki barışın ve istikrarın sağlanması konusundaki “hassaslığı” ve bu doğrultudaki faaliyetleri ABD’yi diğer gelişmiş ülkelerden bir adım daha öteye taşımakta. Bu kapsamda ABD’yi küresel ekonomik ve siyasi politikaların temel oyun kurucusu olarak nitelendirmek de çok yanlış olmaz.

Stiglitz[1], ABD’nin gelişiminin ilk evreleri olan 19. Yüzyıl döneminden itibaren, gelişim sürecinde devletin önemli bir rol oynamış olduğunu belirtmektedir. Dönemin Federal hükümeti, mali sisteme, ücretler ve çalışma şartlarına yönelik birçok iyileştirme çalışmalarına girişmiş ve piyasa mekanizmasının doğurabileceği sorunlarla baş edebilmek için sağlam bir refah sisteminin oluşturulmasına aracı olmuştur. Aynı dönem için Federal hükümet, belirli sanayilerin gelişimi için gerekli olan yardımların yanında, araştırmaların yapılabileceği üniversitelerin kurulması, üreticilerin yeni teknolojilerle ilgili bilgilendirilebilmesi için ek kursların açılması ve farklı sektörlere yönlendirilmeleri gibi konularda aktif bir şekilde rol oynamıştır.

Olayın başlangıcına gitmek gerekirse; ABD İç Savaşının asıl nedeni de aslında uygulanmak istenen ekonomi politikalarındaki fikir ayrılıklarıdır.  Güney eyaletleri serbest ticaretten yana tavır alırlarken, kuzey eyaletleri bebek sanayilerin korunmasına yönelik korumacı tavırlarını koymuşlardır. Özellikle de serbest ticaret ve kölelik ile ilgili, kuzey ve güney arasındaki bu fikir ayrılığı daha sonra ABD’yi bir iç savaşa sürüklemiştir.[2] Peki, savaşı kim kazanmıştı?

Savaşı günümüzün neoliberal söylemlerine tam ters söylemler ve uygulamalar için yola çıkan “Kuzey” eyaletleri kazanmıştı. Tam da bu nedenden ötürü “Kuzey Unutmaz” diyorum.

Neoliberal Söylemlerin Ve Serbest Ekonominin Neferi Abd’de Neler Oluyor – 1. Bölüm Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem19. yüzyıldan başlayarak ABD’nin nasıl günümüzün süper gücüne dönüştüğünü ve Trump’ın tam olarak ne yapmaya çalıştığınaysa gelecek hafta daha derinlemesine değineceğim.

Haftaya görüşmek dileğiyle.

Göktürk ALTINBAŞ

Kaynakça:

[1] Stiglitz, J.E., (2002), “Küreselleşme Büyük Hayal Kırıklığı”, Mart Matbaacılık Sanatları, Çev: Arzu Taşcıoğlu-Deniz Vural, İstanbul.

[2] Chang, H.J., (2003), “Kalkınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003.

Tedarik Zinciri Finansmanında Blok Zincir ve Akıllı Sözleşmeler

Tedarik Zinciri Finansmanında Blok Zincir Ve Akıllı Sözleşmeler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Tedarik Zinciri Finansmanında Blok Zincir ve Akıllı Sözleşmeler

Müge TÜRKKAN

Tedarik Zinciri Finansmanında Blok Zincir Ve Akıllı Sözleşmeler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemTedarik zinciri yönetiminin önemli bir parçası olan Tedarik Zinciri Finansmanı konusu esasen, alıcı, tedarikçi ve kredi veren arasında oluşturulan bir iş birliğidir. Kredi veren, alıcının ihtiyacı olan malları üretmesi için tedarikçiye finansman sağlar. Alıcı mallar için ödeme yaptığında, tedarikçi kredi verene geri ödeme yapar. Ancak geleneksel işleyişte bu düzenlemede bazı kör noktalar mevcuttur. Tedarik Zinciri Finansmanında üç tarafın (alıcı-tedarikçi-kredi veren) gerçekleşen para ve mal transferlerini aynı anda görebilmesi mümkün değildir. Bu durum faturalama, mal transferi, geri ödeme, stok yönetimi, finansman gibi konularda verimsizliklere yol açmanın yanı sıra, taraflar arasında uzun yıllar sürebilecek hukuki süreçlere bile neden olabilmektedir.

Geleneksel bir Tedarikçi Finansmanı sürecinde oluşan kör tarafları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

 İşlem Aşaması Kör Taraf
Alıcı, tedarikçiye sipariş verir Hiçbiri
Tedarikçi, kredi veren kişiden fon talep eder Alıcı
Tedarikçi, malı alıcıya fatura eder ve gönderir Kredi Veren
Alıcı, tedarikçiye mal karşılığında ödeme yapar Kredi Veren

İşte bu noktada değerlendirilebilecek çözümlerden bir tanesi de Blok Zincir (Blockchain) ve onunla beraber hayatımıza giren Akıllı Sözleşmeler.

Blok Zincir ve Tedarik Zinciri Finansmanında Kullanımı

Merkeziyetsiz bir veri tabanı olan Blok Zincir üzerinde değişiklik yapılamayan paylaşımlı bir defter olarak düşünülebilir. Bu ağ, sistemine dahil olan tüm üyeler tarafından oluşturulan, şifreli işlemlerin kaydedildiği bir sanal defter teknolojisidir. Bu sisteme sadece izni olan ağ üyeleri erişim sağlayabilir, ancak üzerinde değişiklik yapma hakkına sahip değildirler. Blok Zincir sistemi gerçekleşen işlemler konusunda ilgili tüm taraflara tam şeffaflık sağlar. Büyük şirketlerden KOBİ’lere kadar tüm işletmeler bu teknolojiyi, maliyetleri düşürmek, üretimi hızlandırmak, ticareti genişletmek ve operasyonlarda insan hatasını azalmak amacıyla kullanabilir. Şirketlerin Blok Zincir kullanımına yönelmesi kripto para transferine geçmeleri anlamına gelmiyor Blok Zincir her ne kadar çoğunlukla kripto para transferleri için kullanılan bir platform olarak anılsa da aslında resmi para transferlerinin de yapılıp takip edildiği, içerisinde Akıllı Sözleşmeler yapılabilen bir platform.

Akıllı Sözleşmelerin Tedarik Zinciri Finansmanındaki Rolü

Akıllı Sözleşmeler tetikleyici bir olayın meydana gelmesi üzerine, sözleşmeden doğan görevleri otomatik olarak yürütmek için oluşturulan bir bilgisayar koduna veya sözleşme şartlarını yürütme işleminin genellikle bir bilgisayar programı tarafından otomatikleştirilmesi sürecine verilen isimdir.  Akıllı sözleşmeler Blok Zinciri Teknolojisi içerisinde veya ayrı bir Dağıtılmış Defter Teknolojisi kullanarak oluşturulabilmektedir. Dağıtılmış Defter Teknolojisinin ilgili taraflar arasında özel olarak oluşturulması daha maliyetli olacağı için günümüzde öne çıkan seçenek Akıllı Sözleşmelerin Blok Zincir içerisinde yer almasıdır.

Akıllı Sözleşmelerin Tedarikçi Finansmanı Sürecine Katkıları

Geleneksel Tedarikçi Finansmanı sürecinde oluşan yukarıda belirtmiş olduğum kör noktalar Blok Zincir içerisinde bir Tedarik Zinciri Finansmanına ilişkin bir Akıllı Sözleşme yapıldığında işlemin ağ sistemine dahil olan üç tarafı için de (alıcı-tedarikçi-kredi veren) gerçek zamanlı olarak görünür olacaktır.

Örneğin bir dış ticaret işlerime konu olan konşimento veya akreditif gibi fiziki belgeler dijitalleşecek ve ilgili tüm taraflar bu belgelere gerçek zamanlı olarak ulaşım sağlayabilecektir.

Akıllı sözleşmeler Tedarik Zinciri Finansman ve sigorta ücretlerinin düşmesini sağlayabileceği gibi kaybolan sipariş veya fazla ödeme gibi hataları da en aza indirebilir.

Buna ilaveten Tedarik Zinciri Yönetiminde Akıllı Sözleşme, yöneticiler açısından eksik bir ürünün tam olarak eksik olduğu zamanı ve konumunu tespit edebilmeleri ve bu verileri bütçe planlaması ve nakit akım projeksiyonlarında kullanabilmeleri açısından da faydalıdır.

Tedarik Zinciri Finansmanında Blok Zincir Ve Akıllı Sözleşmeler Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak Net İşletme Sermayesi Yönetimi ve Bütçe Planlaması açısından şirket yönetiminin stratejik kararlarında dikkate alması gereken en önemli fonksiyonlardan birisinin Tedarik Zinciri Yönetimi olduğunu unutmamak gerekir. Bu anlamda Tedarik Zinciri Yönetiminde Blok Zincir ve Akıllı Sözleşme kullanımı konusunda şirket stratejisine en uygun Blok Zincir ağını seçmek önemlidir. Bu ağı seçerken şirketteki mevcut sistemlerle entegrasyonunu, hukuki mevzuata ve e-imzaya uygunluğunu da göz önüne aldığımızda hem ileriki dönemde süreçler daha sağlıklı ilerler hem de akıllı sözleşmeler için uygun altyapıyı yaratmış oluruz.

Müge TÜRKKAN

Sağlık İşletmelerinde Overstocking

Sağlık İşletmelerinde Overstocking Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Sağlık İşletmelerinde Overstocking

Kadir HANÇER

Sağlık İşletmelerinde Overstocking Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBir işletmenin, özellikle sağlık hizmetleri gibi tedarik zincirlerinde, ihtiyaç duyulandan fazla ürün depolaması durumunu ifade eder. Bu durum, genellikle envanter yönetimi stratejilerinin verimli bir şekilde uygulanmaması sonucunda ortaya çıkar ve birçok olumsuz sonuca yol açabilir. Özellikle medikal ürünler gibi zamanla bozulabilen, son kullanma tarihi olan ve sınırlı raf ömrüne sahip ürünler söz konusu olduğunda aşırı stok tutmanın zararları daha belirgin hale gelir.

Overstocking’in Sağlık Sektöründeki Etkileri

  • Finansal Zorluklar:

Stokta bulunan ürünlerin depolama maliyetleri artar. Depolama alanı, enerji, personel giderleri ve diğer lojistik masraflar, fazla stok nedeniyle gereksiz yere yüksek olur. Sağlık kuruluşları bütçelerini etkin bir şekilde yönetmek için ihtiyaç duyduğundan fazla ürün satın alarak, sermayelerini verimsiz bir şekilde bağlamış olurlar. Bu da finansal zorluklara yol açabilir.

  • Son Kullanma Tarihi ve İskontolar:

Medikal ürünlerin büyük çoğunluğu, belirli bir son kullanma tarihi ile gelir. Aşırı stok, bu ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçmesine ve dolayısıyla israfın artmasına neden olabilir. İskontolu satılması gereken ürünler için sağlık hizmeti sağlayıcıları, bu ürünleri son kullanma tarihi gelmeden önce satmak zorunda kalabilir. Ancak, belirli tıbbi ürünler bazen iskonto fiyatlarla bile satılamayabilir ve bu da finansal kayıplara yol açar.

  • İsraf ve Çevresel Etkiler:

Aşırı stoklanan ürünlerin kullanılamaz hale gelmesi israfa yol açar. Özellikle medikal ürünlerin atılması, çevresel açıdan da olumsuz sonuçlar doğurur. Atıkların bertarafı, sağlık kurumlarına ek maliyetler getirir ve çevreye zarar verir.

  • Stok Yönetimi Zorlukları:

Aşırı stok envanterin takip edilmesini zorlaştırabilir. Stok seviyelerinin aşırı yüksek olması, doğru ürünün doğru zamanda bulunamaması gibi sorunlara yol açabilir. Bu durum, sağlık kuruluşlarının operasyonel verimliliğini düşürebilir. Stok yerleşim düzeni ve ürünlerin erişilebilirliği de etkilenebilir, çünkü çok fazla ürün bir arada bulunduruluyorsa, envanterin kontrolü daha karmaşık hale gelir.

  • Düşük İşlem Hızı ve Tedarikçi İlişkileri:

Aşırı stok tutmak, tedarikçilere de olumsuz bir mesaj verebilir. Tedarikçiler, bir sağlık kurumunun stoklarını *gereğinden fazla* tutmaya devam ettiğini gördüklerinde, gelecekteki siparişlerde *tedarik zinciri esnekliği* konusunda kaygı duyabilirler. Gecikmeli ödemeler veya büyük siparişlerin düşük talep nedeniyle birikmesi, sağlık kuruluşlarının tedarikçileriyle olan ilişkilerini bozabilir.

Aşırı Stokun Sebepleri

  • Yanlış İhtiyaç Tahmini:

Sağlık kuruluşları, genellikle talep tahmininde yanlışlıklar yapabilir. Aşırı talep tahmini yapılması durumunda, fazla ürün sipariş edilebilir.

  • Tedarik Zinciri Zorlukları:

Sağlık kuruluşları, tedarikçilerin teslimat sürelerinde yaşanacak aksaklıklara karşı temkinli davranarak fazla ürün depolamaya eğilim gösterebilirler. Ayrıca, bazı medikal ürünlerde, belirli dönemlerde bulunabilirlik sorunları yaşanabilir. Bu da sağlık kuruluşlarının fazla stok tutmalarına sebep olabilir.

  • Birim Fiyatı Düşürme Çabası:

Bazen, sağlık kuruluşları *toplu alımlar* yaparak birim maliyetleri düşürmeyi hedefler. Ancak, bu durum ürünlerin ihtiyacın çok üzerinde bir stok seviyesine ulaşmasına neden olabilir.

  • Tedarikçi İlişkileri ve Satın Alma Süreçleri:

Tedarikçilerle yapılan sözleşmeler veya satın alma süreçleri, aşırı stok tutmayı teşvik edebilir. Örneğin, tedarikçi belirli bir miktarı almadan fiyat indirimi sağlamayabilir, bu da sağlık kuruluşlarını fazla stok almaya yönlendirebilir.

Aşırı Stokun Önlenmesi için Stratejiler

  • Daha Doğru İhtiyaç Tahmini:

Sağlık kuruluşları, talep tahminlerini iyileştirmek için daha *gelişmiş veri analitiği araçları* ve yazılımlarını kullanabilirler. *Yapay zeka* ve *makine öğrenimi* gibi teknolojiler, doğru tahmin yapmada büyük yardımcı olabilir. Geçmiş talep verileri, mevsimsel hastalıklar ve demografik değişiklikler dikkate alınarak tahminler yapılabilir.

  • Envanter Yönetim Sistemlerinin Geliştirilmesi:

Otomatik envanter takip sistemler kullanarak, ürünlerin tam olarak ne zaman tükendiği ve ne zaman sipariş edilmesi gerektiği anlık olarak izlenebilir. Just-in-time (JIT) envanter yönetimi gibi stratejiler, stok seviyelerinin sürekli olarak optimize edilmesini sağlar. Bu sayede yalnızca gerçekten ihtiyaç duyulan ürünler temin edilir.

  • Yüksek Talep Ürünlerinin İzlenmesi:

Talep dalgalanmaları* göz önünde bulundurularak, daha esnek ve dinamik bir tedarik zinciri planlaması yapılabilir. Bu, acil durumlar veya salgınlar gibi beklenmedik durumlarda tedarik zincirinin hızla adapte olmasına olanak tanır

  • Yıllık Tedarikçi Sözleşmeleri:

Sağlık kuruluşları, tedarikçilerle *daha esnek ve şartlara uygun sözleşmeler* yapabilirler. Bu, gerektiğinde talep artışlarına hızlıca yanıt verilebilmesini sağlar ve aşırı stoklamayı engeller.

  • Eğitim ve Farkındalık:

Sağlık kurumlarının envanter yönetimi ekiplerine, stok seviyelerini etkili bir şekilde yönetme konusunda eğitim verilmesi, gereksiz stok tutmayı engelleyebilir

Sağlık Kurumlarında Aşırı Stok (Overstocking) Önleme Stratejileri

Sağlık kurumlarında aşırı stokun önlenmesi için doğru ihtiyaç tahmini çok önemlidir. İhtiyaç tahmini yapılırken aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulmalıdır:

Geçmiş Veri Analizi: Sağlık kuruluşları, geçmiş yıllara ait talep verilerini kullanarak, belirli dönemlerde hangi ürünlere daha fazla ihtiyaç duyulduğunu analiz edebilirler. Örneğin, kış aylarında grip ve soğuk algınlığı ilaçlarına olan talep artabilir.

Envanter Yenileme Eşik Değerleri: Sağlık kuruluşları, her ürün için yenileme seviyeleri belirleyebilir. Bu seviyeler, minimum stok seviyeleridir ve bu seviyenin altına düşüldüğünde yeni sipariş verilir. Böylece fazla ürün depolama yerine yalnızca gerekli ürünler temin edilir.

Stok Yenileme ve Güncelleme: Stok seviyeleri ve ürün çeşitliliği düzenli aralıklarla gözden geçirilmelidir. Yeni tedavi yöntemlerine, ilaçlara ve tıbbi cihazlara yönelik güncellemelerle, ihtiyaçlar doğrultusunda envanterde güncellemeler yapılmalıdır.

Mevsimsel Trendler: Öksürük, grip, alerji gibi mevsimsel hastalıklar, belirli zamanlarda talep artışı yaratabilir. Bu yüzden mevsimsel değişiklikler dikkate alınarak tahminler yapılmalıdır.

Pandemi ve Kriz Durumları: Son dönemdelerde yaşanan pandemi gibi sağlık krizleri, büyük değişimlere neden olabilir. Sağlık kuruluşlarının bu tür acil durumlar için de tahmin yapabilecek esneklikleri olmalıdır.

Esnek Sipariş Verme: Sağlık kurumları, tedarikçileriyle esnek sözleşmeler yaparak, ihtiyaç duyduklarında hızlıca tedarik alabilirler. Yıllık sipariş taahhütleri yerine, daha küçük ve sık siparişler verilebilir.

Yedek Tedarikçiler ve Alternatif Dağıtım Yolları: Kriz dönemlerinde, ürün tedarikinde yaşanacak aksaklıkları önlemek için yedek tedarikçilerle anlaşmalar yapılabilir ve alternatif dağıtım kanalları oluşturulabilir.

Tedarikçi ile Hızlı İletişim: Bir tedarikçinin ürün tedariği konusunda sorun yaşaması durumunda, hızlıca alternatif yollar bulunabilir. Ayrıca, tedarikçilerle sürekli iletişimde olarak, stok seviyelerinin sürekli izlenmesi sağlanabilir.

Eğitim ve Farkındalık: : Sağlık kuruluşlarında personel eğitimi envanter yönetiminin etkin bir şekilde yapılabilmesi için çok önemlidir.

Envanter Yönetimi Eğitimi: Sağlık çalışanları, envanter yönetimi, stok izleme ve düzenleme süreçlerinde eğitim almalıdır. Bu, yanlış ürün alımını ve gereksiz stok birikmesini engeller.

Farkındalık Yaratma: Aşırı stokun sağlık hizmetleri üzerindeki olumsuz etkileri konusunda personel farkındalığı artırılmalıdır. Hem maliyetlerin artırılması hem de ürün israfının önlenmesi konusunda bilinçli bir yaklaşım sağlanmalıdır.

 

Sağlık İşletmelerinde Overstocking Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak aşırı stok (overstocking), sağlık hizmetlerinde verimsizliğe, mali kayıplara ve çevresel zararlara yol açabilir. Bu nedenle, doğru ihtiyaç tahminleri, etkin envanter yönetimi ve tedarikçi ilişkileri ile aşırı stoklama riskleri minimize edilebilir. Sağlık kurumlarında aşırı stokun önlenmesi doğru tahmin, etkin envanter yönetimi, güçlü tedarikçi ilişkileri ve teknolojik çözümlerle mümkün olabilir. Bu süreçlerin bir arada çalışması, hem sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliğini sağlar hem de maliyetleri azaltarak kaynakların daha verimli kullanılmasına olanak tanır.

Kadir HANÇER

2024 Yılı Son Çeyreğinde GSYH Bir Önceki Çeyreğe Göre Büyüyecek, İstihdam Zayıflıyor

2024 Yılı Son çeyreğinde Gsyh Bir önceki çeyreğe Göre Büyüyecek, İstihdam Zayıflıyor
2024 Yılı Son Çeyreğinde GSYH Bir Önceki Çeyreğe Göre Büyüyecek, İstihdam Zayıflıyor

2024 Yılı Son Çeyreğinde GSYH Bir Önceki Çeyreğe Göre Büyüyecek,
İstihdam Zayıflıyor

2024 Yılı Son çeyreğinde Gsyh Bir önceki çeyreğe Göre Büyüyecek, İstihdam Zayıflıyor
2024 Yılı Son Çeyreğinde GSYH Bir Önceki Çeyreğe Göre Büyüyecek, İstihdam Zayıflıyor

Dr. Fulya Gürbüz

Türkiye’de 2025 ve 2026 TÜFE tahminleri yükseldi… Şubat ayı TCMB Piyasa Katılımcıları Beklenti Anketinde cari ay (Şubat) TÜFE aylık %3,2; yılsonu bazında TÜFE %28,3 (önceki %27,1), Dolar/TL kuru 42,89 (önceki 43,03), GSYH büyümesi %3,86 (önceki %3,92) olarak tahmin edildi.

Piyasa Katılımcıları Beklenti Anketi

Konut satışları Ocakta düştü… Konut satışları Ocakta sert düşüşle 112.173’e geriledi (önceki 212.637); son 12 aylık toplam konut satışı 1.509.890’a yükseldi, söz konusu değer Haziran 2022’de gördüğü zirveden %9,3 aşağıda.

Konut Satışı

2024 yılı son çeyreğinde mal, hizmet ve inşaat üretimi artarken, istihdam yatay kaldı… Aralıkta ücretli çalışan sayısı aylık %1 düştü, en fazla düşüş aylık %2,1 ile inşaat sektöründe gerçekleşirken, ticaret ve hizmetlerde %1,2, sanayide %0,3 düşüş kaydedildi. Ücretli çalışanlar sanayide son 5 aydır, ticaret ve hizmetlerde son 3 aydır, inşaatta son iki aydır düşüyor. Aşağıdaki grafikte görüleceği gibi sektörlerde üretim 2024 son çeyreğinde artarken istihdam yatay seyrediyor.

ücretli çalışanları Sayısı

2024 yılı son çeyreğinde GSYH bir önceki çeyreğe göre büyüyecek… Aralıkta hizmet üretimi aylık %1,2 arttı, yıllık 1,9 artışa hızlandı. İnşaat üretimi ise aylık %6,7 ve yıllık %14,4 artışa hızlandı. 3 aylık ortalamalara göre sanayi ve inşaat üretimindeki artış, GSYH’de büyümeye işaret ediyor. GSYH ikinci ve çeyrekte %0,2’şer daralma kaydetmişti. 2024 son çeyrek GSYH verileri 28 Şubat’ta açıklanacak.

Sanayi üretimi

Dr.Fulya Gürbüz /Vega Portföy

TSE – JENDER İş Birliği İle Sektöre Güçlü Destek

Tse Jender İş Birliği İle Sektöre Güçlü Destek Satış Eğitimi
TSE - JENDER İş Birliği İle Sektöre Güçlü Destek

TSE – JENDER İş Birliği İle Sektöre Güçlü Destek

Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Başkanı Sayın Mahmut Sami Şahin ve JENDER-Jeneratör Sanayicileri ve Güç Sistemleri Derneği (JENDER) Başkanı Sayın Rıdvan Özer, yurt içindeki jeneratör ve güç sistemleri sektöründe kalite altyapısını güçlendirmek ve “Türk Malı” imajını koruyarak uluslararası standartlarda üretimi teşvik etmek amacıyla önemli bir iş birliği protokolüne imza attı.

Tse Jender İş Birliği İle Sektöre Güçlü Destek Satış Eğitimi
TSE – JENDER İş Birliği İle Sektöre Güçlü Destek

Protokol Kapsamında Gerçekleştirilecek Adımlar:

Bu iş birliği, sektörün her açıdan güçlenmesine katkı sağlamayı amaçlıyor. Protokol çerçevesinde, aşağıdaki alanlarda önemli adımlar atılacaktır:

Kalite Altyapısının Güçlendirilmesi: Jeneratör ve güç sistemleri sektöründe kalite altyapısının güçlendirilmesi sağlanacak.

TSE Hizmetlerinin Yaygınlaştırılması: TSE hizmetlerinin sektörde daha yaygın hale getirilmesi için çalışmalar yapılacak.

Standardizasyon ve Test İş Birliği: Standardizasyon, test ve uygunluk değerlendirme alanlarında güçlü bir iş birliği kurulacak.

Eğitim Programları: Sektöre yönelik eğitim programları uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilecek.

Test Merkezleri: Sabit ve mobil test merkezleri kurulacak, mevcut test merkezleri akredite edilerek TSE kullanımına açılacak.

Sektörel Etkinlikler: Panel, sempozyum, seminer gibi sektörel etkinlikler düzenlenecek.

Mevzuat ve Projeler: Sektöre ilişkin yabancı mevzuatlar millileştirilecek, Ayna Komiteler aracılığıyla uluslararası mevzuatların revize ve oluşumunda etkili olunacak, ulusal ve uluslararası ortak projeler yürütülecek.

JENDER Hakkında:

JENERATÖR SANAYİCİLERİ VE GÜÇ SİSTEMLERİ DERNEĞİ (JENDER), Türkiye’nin önde gelen jeneratör üreticilerini ve güç sistemleri üreticilerini bir araya getiren, ilk ve tek dernektir. 2024 Temmuz ayında faaliyete başlayan dernek, jeneratör sanayicilerinin ortak çıkarlarını savunmayı, yerli üretimi teşvik etmeyi ve sektörün uluslararası standartlara uyumlu gelişmesini sağlamayı amaçlamaktadır.

JENDER, Türkiye’nin güçlü üreticileri olan TEKSAN JENERATÖR, KJ POWER, İŞBİR ELEKTRİK, İDEA JENERATÖR, EMSA JENERATÖR, ALİMAR JENERATÖR ve AKSA JENERATÖR gibi markaları bünyesinde barındırarak sektördeki en büyük ve etkili üreticilerle güçlü bir iş birliği sağlamaktadır. Sektörün Türkiye’de %73’ünü temsil eden JENDER, aynı zamanda sektöre yönelik düzenlemeler, yeni standartların oluşturulması, PGD Piyasa gözetimi ve denetimi, imalat sanayisinin kuvvetlenmesi, ihracat strateji çalışmaları ve uluslararası federasyonlarda yer alarak Türk jeneratör sektörünün tanıtımını yapmaktadır. JENDER, global pazarda Türk markalı jeneratörlerin bilinirliğini artırmayı hedeflemektedir.

  • – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –

SATIŞ EĞİTİMİ UYGULAMA ÇALIŞMALARI

SATIŞ MAKALELERİ

Kurumsal Satış Eğitimi Endüstriyel Pazarda Pazarlama B2b

Araç Kiralama Hizmet Alım İşinde Bütün Sorumluluğun Yükleniciden İstenmesi?

Araç Kiralama Mehmet Atasever

Araç Kiralama Mehmet Ataseverİtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle; itirazen şikayete konu ihalede Teknik Şartname’nin 4’üncü maddesinde “4.2 Yüklenici firma idareye kiraladığı araçlarının tam kasko sigortalarını (şoför hatasına bakılmaksızın ve çok kullanıcıyı kapsayacak şekilde) kaza, hırsızlık, yangın, tabi afetler, terör, sabotaj, halk hareketleri vb. riskleri ve her türlü zarar ziyan kapsayacak şekilde yaptırmak zorundadır. Aksi halde doğabilecek her türlü zarar ve ziyandan yüklenici firma sorumlu olacaktır. İdareden herhangi bir hak talep etmeyecektir.

4.3 Herhangi bir kaza veya çalınma sonucu araçta meydana gelen hasar/tazmin bedelinin tamamı kasko kapsamında firma yükümlülüğündedir. …….. Belediyesi’nin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

4.4 Firma sahibi olduğu araçların kullanımı ile meydana gelebilecek olaylar neticesinde ortaya çıkan yasal ve hukuki süreçler sonucunda üçüncü şahısların kazandığı her türlü tazminatı ve oluşan bedellerini karşılamakla yükümlüdür. İdaremize bu gibi nedenlerle tazminat gelmesi halinde yükleniciden rücu edilecektir.” düzenlemesinin yer aldığı, idareye ait personelin kusurundan doğacak zararların da yüklenicinin sorumluluğu kapsamına alındığı, ihalede şoförlerin yüklenici tarafından temin edilmeyecek olması ve araçları idare personelinin kullanacağı dikkate alındığında şikâyete konu düzenlemelerin mevzuata aykırı ve istekilerin sağlıklı teklif oluşturmasını engeller nitelikte olmasından dolayı ihalenin iptal edilmesi gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

Konu İle İlgili Yayımlanan Emsal Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; İtirazen şikayete konu ihalenin ……… Belediyesi Destek Hizmetleri Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen “Araç Kiralama Hizmet Alımı” işi olduğu ve açık ihale usulü ile ihaleye çıkarıldığı, bahse konu ihalede 30 adet ihale dokümanı indirildiği, 12.12.2024 tarihinde yapılan ihaleye 14 isteklinin katıldığı, 13.12.2024 onay tarihli ihale komisyonu kararı ile ihalenin ……… Turizm Oto. ve İnş. San. Tic. Ltd. Şti. üzerinde bırakıldığı, başvuru sahibi isteklinin teklifinin ise geçerli teklif olarak nitelendirildiği anlaşılmıştır.

İhaleye ait İdari Şartname’nin 25.1’inci maddesinde, sözleşmenin uygulanması sırasında, ilgili mevzuat gereğince ödenecek ulaşım, sigorta, vergi, resim ve harç giderlerinin teklif fiyatına dâhil olacağı belirtilmiştir.

İhale konusu işin 36 ay süreli akaryakıt giderleri idareye ait olmak üzere, muhtelif tür ve miktarda sürücüsüz araç kiralama hizmet alımı işi olduğu, ihale konusu iş kapsamında kiralanacak araçların tamamının idare personelince kullanılacağı görülmüştür.

Yukarıda aktarılan mevzuat maddelerinden; hizmet alımı ihalelerinde, işin başlamasından kabul belgesinin verilmesine kadar, iş yerinde her türlü araç, malzeme, ihzarat, makine ve taşıtlar ile sözleşme konusu hizmet işinin/iş yerinin korunmasından yüklenicinin sorumlu olduğu, ilgili mevzuatı gereğince yaptırılması gereken sigortalara ait giderlerin ise İdari Şartname’nin 25’inci maddesinde yer alan teklif fiyata dâhil giderler arasında sayılması gerektiği, bu bağlamda iş ve/veya iş yerinin yüklenici tarafından korunması ve mevzuat uyarınca zorunlu olan sigortaların da yüklenici tarafından yaptırılmasının mecburi olduğu, idare tarafından bunların yanı sıra ayrıca iş ve/veya iş yerinin sigortalanmasının istenilmesi durumunda ise, bu hususun Sözleşme Tasarısı’nın 21.1’inci maddesinde belirtilmesi ve uygulanacak sigorta türü ile limitlerinin de aynı Tasarı’nın 21.2’nci maddesinde ifade edilmesi gerektiği; sigorta türlerinin belirtilmediği hallerde, iş ve/veya iş yerinin sigortalanmasının istenmediği kabulünün yapılacağı anlaşılmaktadır.

Yukarıda aktarılan mevzuat düzenlemeleri uyarınca, yüklenicilerin işin görülmesi esnasında Hizmet İşleri Genel Şartnamesi’nde öngörülen yükümlülük ve yasakları ihlâl etmek suretiyle, idareye veya üçüncü kişilere verdiği zarardan dolayı bizzat sorumlu olacağı belirli kılınmış olup idarenin ise takip, gözetim ve denetim sorumluluğu bulunmaktadır. Bu bağlamda, her ne kadar yüklenicinin ilgili mevzuata göre alınması zorunlu olan güvenlik ve sağlık tedbirlerini almakla yükümlü olduğu açık olsa da, başvuruya konu edilen Teknik Şartname’nin 4’üncü maddesinde yer verilen düzenlemelerden, yüklenici tarafından yapılacak sigorta kapsamının şoför hatasına bakılmaksızın çok kullanıcılı ve her türlü zarar ve ziyanı kapsayacak şekilde yaptırılacağının, aksi halde doğabilecek her türlü zarar ve ziyandan yüklenici firmanın sorumlu olacağı ve idareden herhangi bir hak talep edilemeyeceğinin belirtildiği, araçların kullanımı ile meydana gelebilecek olaylar neticesinde ortaya çıkan yasal ve hukuki süreçler sonucunda üçüncü şahısların kazandığı her türlü tazminatı ve oluşan bedelleri yüklenicinin karşılamakla yükümlü olduğu ve idareye bu gibi nedenlerle tazminat gelmesi halinde yükleniciden rücu edileceğinin düzenlendiği, bu düzenlemeler ile Hizmet İşleri Genel Şartnamesi’nin genel hükümlerinin kapsamının dışına çıkıldığı, idarenin personelinin kusurundan doğacak zararların da yüklenicinin sorumluluğu kapsamına alındığı, ihalede şoförlerin yüklenici tarafından temin edilmeyeceği, araçları idare personelinin kullanacağı dikkate alındığında şikâyete konu düzenlemelerin 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun “İlkeler” başlıklı 4’üncü maddesinde hüküm altına alınan eşit hak ve yükümlülükler ilkesine aykırı olduğu anlaşıldığından, başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Mehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

Anahtar Kelimeler; Hizmet Alımları, Belediye İhaleleri, Araç Kiralama, Sigorta Yaptırılması, Kasko Sigortası, İdari Şartname, Teknik Şartname, Sözleşme Tasarısı, Hizmet İşleri Genel Şartnamesi, Tazminat, Personel Sorumluluğu, Temel İlkeler, İhalenin İptali