Kültürel Farklılıkların İşletme Başarısındaki Etkileri

Dergimizin bu ay ki sayısında sizlerle ne paylaşabilirim diye düşünürken, bir gazete haberi konu başlığımı belirlememe yardımcı oldu. Aranızda bu habere mutlaka rastlayan olmuştur; Bill Gates’in Güney Kore ziyaretinde, ülke Devlet Başkanı ile ceketinin önünü iliklemeden bir de üstüne üstlük bir eli cebinde tokalaşmış, ülke basınınca nezaketsizlik ve saygısızlık olarak değerlendirilmişti. Gazetede okuduğum bu haber üzerine, ülkeler arasındaki kültürel farklılıkların işletmeler ve dolayısıyla operasyonları arasındaki ilişki üzerine sizlerle paylaşımda bulunmak istedim.

Kültür kavramından kısaca bahsedecek olursak; içinde yaşadığımız toplum tarafından zamanla oluşturulan ve geliştirilen düşünce ve davranışlar olarak tanımlayabiliriz. Literatürde Hofstede kültürü ‘ bir insan grubunu diğer insan gruplarından ayıran düşünceler bütünüdür’ şeklinde açıklamış, başka bir tanımda ise ‘ bir toplumun bireyleri tarafından paylaşılan, açıkça görülen ve birbirlerini tamamlayan öğrenilebilir davranışsal özelliklerin toplamı’ olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla Kültür, toplum içinde öğrenilebilir, kuşaktan kuşağa aktarılabilir, farklı bir toplumdan alınarak kendi toplumunuza uyarlanabilir, paylaşılabilinir ve sınırlayıcıdır; insanların toplum içindeki davranışlarına belli sınırlar çizen özelliklere sahiptir.

Kültürün, teknoloji transferini, yönetici tutumlarını, işletme hükümet ilişkilerini, işletme içi ilişkileri ve daha birçok faaliyeti büyük ölçüde etkileyeceğini çok rahatlıkla görebiliriz. Daha büyük problemler kültürel açıdan farklı toplumlardan gelen insanların bir arada çalıştığı ortamlarda yaşanmaktadır. Ayrıca uluslararası görüşmeler sırasında, tarafların birbirlerinin kültürel özellikleri hakkında bilgi sahibi olmaları, görüşmenin daha etkin ve verimli olmasını sağlayacaktır.        

Kültürel farklılıklar işletme içinde çeşitli sorunlara ve anlaşmazlıklara yol açabileceği gibi, işletmenin içinde bulunduğu ortamdan, dış çevre koşullarından da etkilenmesine neden olacaktır. İşletme pazarlama faaliyetlerini, hukuksal yapısını, finansman durumunu ve daha birçok unsuru bulunduğu kültürel ortamın koşullarına göre düzenlemek durumundadır. Örneğin; Fransız otomotiv firması Renault, Renault 5 model otomobillerinin Fransa’daki tanıtımında sevimli otomobil imajı kullanırken, Almanya’da daha ciddi bir yaklaşımla emniyetliliğini ön plana çıkarmış, İtalya’da ise üstün yol tutuşu ve çabuk ivme kazanması üzerine vurgu yaparak pazarlama faaliyetlerini gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla toplumların kültürel özellikleri ve farklılıklarını tanımak, yöneticiye pek çok avantajın yanı sıra bazı hareketlerin yanlış anlaşılması olasılığını da ortadan kaldıran bir yarar sağlayacaktır.

Kültürler arası farklılaşma hiç kuşkusuz, toplumların temel öğesi olan insana yansıyacaktır. Dolayısıyla insanlar bulundukları çevre ile uyum içinde olmazlarsa, amaçlarına ulaşmada zorluk yaşayacaklardır. İşte bu nedenle insanlar, içinde yaşadıkları çevreyle uyum gösterecek biçimde kültürel çevre tarafından donatılırlar. Çalışanlar, makro kültürel çevreden edindiği özellikleri çalıştığı işletme örgütüne ve etkinlik gösterdiği toplumsal amaçlı diğer örgütlere taşıyacaktır. Eğer kültürel çevreyle getirdiği özellikler, içinde bulunduğu kültür ile uyuşmuyorsa çatışma olacaktır. Burada önemli nokta, bu çatışmanın örgütün işlevsel faaliyetlerini aksatacak düzeyde olmasının önüne geçebilecek önlemlerin yönetici tarafından alınabilir olmasıdır.

Kültürler arasındaki davranış farklılıklarını anlayabilmemiz için genel olarak sonuçlara bakmamız gerekir. Bazı sosyal topluluklar ‘birlikte hareket etmeyi’ desteklerken bazıları rekabeti ödüllendirirler. Araştırmacıların yaptığı çalışmalara göre bireysel inisiyatifi destekleyen sosyo-ekonomik sistemlerde, rekabetçilik, yaşam tarzının baskın bir özelliği olarak ortaya çıkmıştır. Bununla beraber daha az inisiyatif beklentisi içinde olan sistemler hayat tarzı olarak kolektifliği ön planda tutarlar. Bunun farklılaşma derecesi organizasyonel zorluklara neden olabilir. Örneğin; Japonya’da çalışma tarzındaki birliktelik buna aşina olmayan birisi için karmaşık ve şaşırtıcı olabilir. Aynı zamanda A.B.D’de Japon yönetim sistemini uygulamak oldukça zor olacaktır. Japonlara göre motivasyon, iş tatmini ve iş performansı büyük oranda grup üyeliğinden etkilenmektedir. Bunu aksine Amerika’da kişilerin motivasyonu ve iş tatminleri daha bağımsız ve bireyselliğe dayalı bir şekilde belirlenmektedir. Amerikalıların en önemli sorumluluğu kendi iş performanslarıdır. Amerikalılar bireyselliğe, uyum ve bağımlılığa karşı rekabetçi kişiliğe önem verirlerken Japonlar, işbirliği ve uyuma önem verirler.

İçinde bulunduğumuz toplumun veya örgütün soysa-kültürel özelliklerine hâkim olduğumuz, insanların bazı hareketleri neden yaptığını veya yapmadığını, örgüt içinde de aynı şekilde, insanın hangi dinamiklerin etkisi ile harekete geçtiğini ya da geçeceğini doğru algılayabildiğimiz ölçüde doğru değerlendirmelere ulaşarak, hedeflediğimiz amaçlarımıza ulaşabilir ve çalışanlarımızın motivasyon ve verimliliğini arttırabiliriz

Farklı kültürlerdeki etkin organizasyonların neler yaptığına baktığımızda, liderlerinin yabancı yönetim fikir ve uygulamalarında yerel kültürel durumlara uygun düzenlemeler getirdiklerini görürüz. Yöneticiler, motivasyon ve liderlik konusundaki kararlarını alırken yani temel yönetsel davranışlarını belirlerken, kendi kültürel arka planlarına, altyapılarına ya da özelliklerine ve çalışma ortamlarına uyum sağlayıp sağlamayacağı konusunu göz ardı etmemelidirler. Yöneticilerin motivasyon ve liderlik konusunda, kültürler arası farkları dikkate alarak, ülkelerdeki özel durum ve ülkeye uyumlu olması açısından yeterli esnekliğe sahip kararları uygulamaları gerekecektir. Yerel anlayıştan global anlayışa geçişte yöneticiler ülkenin her özel durumuna uygun yöntemler ile birlikte düşünce kalıpları ve geniş davranış yelpazesi geliştirmek durumundadırlar. Etkili global yöneticiler, katı bir yaklaşıma bağlı kalarak uzmanlaşmak yerine, bukalemunlar gibi üstün uyum yeteneğine sahip birer oyuncular olmak zorundadırlar.

Tedarikçi Riskleri: Risklerimiz Bizleri Vezir de Eder Rezil de…

Tedarikçilerimizin maruz kalacağı finansal, operasyonel ve fiziksel riskleri önceden belirleyip, iş sürekliliğini tehdit edecek faktörleri ortadan kaldırmakla kendimizi  güvence  altına alırız….İzleyeceğimiz strateji, yapacağımız risk analizleri ile de satınalma başarımızı…..

1990’lı yıllardan itibaren küreselleşme ile beraber tedarikçilerin artması, farklı alanlarda hizmet verilmeye başlaması ile çok miktarda bilgi, fırsat ve kazançla birlikte, riskleri de beraberinde getirmiştir.
Günümüz satınalmasında, şirket bünyesinde Satınalma yöneticilerinin  olası riskleri tanıması ve tanımlaması çok fazla önem teşkil etmeye başlamıştır. Artık, tedarikçi risklerinin kontrolü ve riskleri önleyici faaliyet planları, işin sürekliği için en  temel kurallardan biri olarak kabul edilmekte; ARGE, Kalite Güvence, hukuk, finans  ekipleri gibi ilgili bölümler  tarafından da içtenlikle kavranmaktadır.
 
– Risk faktörleri ne olursa olsun –  kontrol altında olmadığı ya da yönetilemediği taktirde,  kaçınılmaz sonuç , para ve zaman kaybıdır.

Tedarikçi risk analizleri  ve risk planları yapmak, başarılı  satınlama stratejileri oluşturulmasına yardım edecek,  satınalma departmanının organizasyon içindeki değerinin daha iyi  anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Risk planları bir nevi eğitim aracı gibidir. Tedarikçi şirket tarafından konmuş tüm adımları takip etmeyi ve olası aksilikleri bertaraf etmeyi  öngörür.
 
İşe, doğru  tedarikçi seçimi ile başlamak en önemli ilk adımdır. Tedarikçiye güvenerek, riskleri yok etmeniz mümkün değildir. Bu nedenle, özellikle üretim risklerini engellemek amacı ile , müşteri talep değişikliklerini yönetebilecek, esnek tedarik süreci olan, kapasitesi yüksek tedarikçilerle çalışmamız gerekmektedir.
 
Satınalma ekibinin görevi,  çok iyi araştırma yaparak, yeterli performansa sahip tedarikçilerle çalışmaktır. Tedarikçi referans incelemelerinde hata yapılmaması çok önemlidir. Onaylı tedarikçi havuzundaki verimsiz firmalarla yaşanabilecek problemler masaya yatırılmalı, tedarikçilere ait  üretim yerleri, tesisler ve  ilgili departmanlar periyodik olarak denetlenmelidir. Tedarikçinin, ürün kalite standartlarını yakalayamaması, garanti kapsamındaki şartları yerine getirememesi, teslimatlarını  zamanında ve istenilen miktarda yapılamaması işletmelerin para kaybına neden olacak operasyonel risklerden bazılarıdır.
 
Tedarikçi değerlendirme ve geliştirme süreci, önemli bir risk kontrol aracı olacaktır. Sektör koşullarına göre belirlenen, tedarikçi değerlendirme kriterleri, bu konuda   satınalma ekibine ciddi bir  referans olacaktır. Bu kriterler sektörlere göre değişkenlik gösterse de en temel olanları servis, ticari şartlar (fiyat, ödeme vadesi, ödeme şekli, teslimat verimliliği vs ), kalite, tedarikçinin uzun vadeli devamlılığı ve varlığını koruyarak gelişim sağlama yetkinliği, üretim süresi ve kapasitesi, esneklik özelliği, yenilikçi olması, ortak projelere destek vermesidir.
 
Tedarikçilerin finansal risk uygulamalarının denetim altına alınması önemli bir unsurdur. Firmanızın  yıllık satınalma bütçesine göre finansal analizlerin yapılması,  alınan ürün /hizmet uluslararası ölçeklerde kabul görmüş bir tedarikçiden alınmıyorsa tedarikçi mali tablolarının finans departmanı tarafından mutlaka incelenmesi gerekmektedir. Böylelikle tedarikçinin finansal dayanağının ne durumda olduğu görülecektir. Tedarikçi, firmanızın  varlıklarını kendi depolarında tutması gibi durumlarda  tedarikçiden sigorta talebinde bulunmak  faydalı bir finansal kontrol uygulaması oluşturacaktır. 
 
Tedarikçinin, firmanıza  bilgi akışını yapmaması önemli diğer bir  risk unsurudur.
Tedarikçimizle iletişim,  prosedürler dahilinde kontrol edilebilir olmalıdır. Mesela, tedarikçinin üretiminde  bir yenilik, speks değişikliği  ya da süreç uygulamada yapacağı bir  farklılığa ait bilgi akışının sağlanması, üretilen ürün performası ile yakından ilgili olacaktır. Bununla beraber, tedarikçinin sipariş verilen miktar ve /ve ya istenilen zamanda teslim edemediği malzeme konusunda mümkün olduğunca erken paylaşım yapması kuralı satınalma sözleşmelerine mutlaka  eklenmelidir. Bu kuralların yaptırımcı olması için de  cezai müeyyideler belirlenmelidir.
 
Her zaman söylediğimiz gibi, tedarikçiler biz  satınalmacıların iş ortağıdır ve karşılıklı ticari ilişkilerin ortak projeler ve hedefler konularak devam ettirilmesi her iki tarafa da kazandıracaktır. Olası  tedarik aksaklıklarını ve satınama süreçlerimizdeki kalitesizlik maliyetini  yok edecektir.
 
Tedarikçinin,  ana tedarikçilerini de unutmamamız gerekir.
Özellikle üretimde kullanılacak malzemeler için,  ana tedarikçinin tedarikçilerine kadar ulaşabilmek, denetlemek ve finansal durumlarını kontrol etmek  önem teşkil etmektedir.
 
Unutmayalım değerli Satınalmacılar ;
Risk haritaları, bizler için  ciddi bir proje yönetimi tekniğidir. Acil durumları önceden belirleyerek maliyet düşüren aksiyonlardır.
 
Jeo Torres’in de dediği gibi : Sizi yere yıkan yumruk, sert olandan ziyade, geldiğini görmediğiniz yumruktur…Muhtemel sorunlu alanları ne kadar doğru analiz ederseniz o kadar başarılı ve yetkin bir satınalma  departmanı olursunuz.  
 
Görmediğimiz yumruklarla karşılaşmamak temennisi ile güvenli satınalmalar diliyorum…..

SELDA YÜKSEKBAŞ

Satınalma Müdürü

The Marmara Hotels

Tedarikçi Değerleme Başlık ve Açılımları

Satınalma zevkli bir iştir tuttuğunu koparana. Bundan 10 yıl öncesine kadar sadece uygun olan ürün, uygun olan fiyattan alınsın bakış açısı yerine günümüzde, kurumsal yapıya ne katabilir ve ne kazandırabilir gibi faktörlerin ortaya çıkması satın almacı gelişiminde etkili rol oynarken aynı zamanda firmaya kazandıracağı tedarikçiyi, ürünü ve kaliteyi belirleyici unsur olmaktadır.

Satınalma;  Departmanlardan gelen talepleri karşılayan, farklı tüm spesifikasyonlara cevap veren, firmanın atar damarıdır aslında,  Tabir-i Caizse  departmanların ve yönetimin Güzin Ablasıdır .

13 yıldır birkaç sektörde çalıştım( TV, Tekstil, Üretim, Hazır Giyim ve Gıda )Ürünlerin değiştiğini gördüm ama satın almanın ana mantığının değiştiğine rastlamadım.

Manavdan sebze meyve alırken bile gözümüzün ucu ile tüm pazar tezgâhları gözden geçirilir,  ürünleri gözüne hoş gelen bir tezgâha yanaşılır ve diğer baktığınız tezgâhlar arasında fiyat mukayesesi yapılır, kontroller yapıldıktan sonrada alım süreci başlar. Memnun kalınırsa bir sonraki çıkılacak pazarda da aynı tezgâh tercih sebebi olacaktır.

Hayatımızın her evresinde böyle olmaktadır. Nasıl ki tezgâhlara bakarken meyvelerin dizilişinden, önünde biriken insan kalabalığından etkileniyorsak tedarikçi değerlendirmede de tedarikçinin kapasitesinden tutunda, referanslarına kadar sizi olumlu ve olumsuz yönlendirecek unsurlardan etkilenip tedarikçi seçimlerinizi yapıyorsunuz.

Şuan çalıştığımız firmada ve aslında tüm firmalarda rutin olarak yapılması gereken değerleme yönteminden bahsetmek istiyorum.

değerleme yöntemleri

 

 

 

 

 

 

 

Değerleme yöntemleri;

Satınalmacının, kendisi ile çalışmak isteyen tedarikçiye bir anket formu doldurtarak değerlendirme için gerekli gördüğü bilgileri yazılı olarak alması gerekmektedir.

Bunları örneklemek gerekecek olursak;

  • Tedarikçi Kapasite Bilgileri; Tedarikçi firmanın kapasitesi çalıştığınız kuruma cevap verebilecek kadar büyük olması ne kadar tehlikeli ise küçük olması da bir o kadar tehlikelidir. Bu denge iyi kurulmalıdır. Küçük kapasiteli tedarikçi firmalar finansal gücü düşük olma tehlikesi gösterirken, diğer yandan çok yüksek kapasiteli işletmelerle çalışmakta pek yararlı olmayabilir. Bu tedarikçiler, bizim taleplerimizle duyarlı olmayabilirler. Sonuçta satış cirolarının içindeki payımız, bize bakış açılarını belirleyebilir. Eğer Pazar payımız küçükse bu durumdaki tedarikçilerin gereken esnekliği göstermelerini, ürün geliştirmede katkıda bulunmalarını sağlamak çok kolay olmayacaktır.
  • Makine Teçhizat, Tip ve Adetleri; Tedarikçi firmanın alt yapısı, bize verilecek sözler ve teklifleri yapabilmeye uygun olup olmadığını anlamanızda en güzel yollardan biridir. Firmanın yeterli makinesi ve teçhizatı yoksa fasona yönelecek ve sizin, hem de tedarikçinin kontrol mekanizması alt seviyelerde olacaktır.
  • İş gören sayısı, nitelikleri ve adedi; İşletme kapasite hesaplarıyla birlikte kabaca norm kadro ve bu kadronun niteliklerinin bilinmesiyle firma hakkında yargıya varmak olasıdır.  Aslında bu konu sadece teknik bir çalışmadır.
  • Referanslar; En önemli konulardan birisidir Referans kontrolü. Şuan çalıştığım firmada diğer özellikler dâhil en önemli isteklerimizden biridir. Yeni çalışılmaya başlanacak olan tedarikçilerden daha önce çalışmış ve halen çalıştıkları işletmelerin listesi istenir, eğer firmada varsa referansların firmaya yazdığı mektupların kopyası istenir. Bu verilerle işletmelerle temasa geçilip bilgilerin doğruluğu kontrol edilir. Yaptıracağınız iş veya sektörünüzle ilgili olmayan referanslar veriliyorsa bu hususa özellikle dikkat edilmelidir bu tür hatalar yanlış tedarikçiyi seçiminde etkili rol oynarlar.
  • Kalite sertifikaları; Tedarikçilerde bulunması gereken kalite sertifikaları muhakkak istenmeli ve bir kopyaları tedarikçi dosyalarında bulunmalıdır. Gerektiği takdirde sertifika alınan kuruluşla temasa geçilip oradan alınıp alınmadığı da kontrol edilmelidir.

Tabiî ki bu işlemler çok iyi bir şekilde takip edilmelidir, bunlara ek olarak tüm alınan bilgilerin doğrulanması, referans kontrolleri, tedarikçi yeteneklerinin değerlendirilmesi,

Firma finansal durumunun kontrolleri muhakkak düzgün bir şekilde yapılmalıdır.

Bu yapılacak değerlendirmelerde en çokta satınalmacıya iş düşmektedir..

İşini seven takibini yapar.!

 

Gülcan KURU

Technical and Service Purchasing Specialist

gülcan kuru

 

 

 

 

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ NİSAN 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLEREK DAHİ İZİNSİZ KULLANIMI YASAKTIR.

Mobilya Hammadde Alımlarında Satınalma Politikası

Mobilya Endüstrisinde yüzlerce hammadde çeşiti kullanılmaktadır. Bazı hammaddeler üretilmesi planlanan modele göre değişkenlik arz ettiği gibi, her hangi bir modele bağımlı olmayan hammadde çeşitleri de vardır.

Bu yazımızda Kurumsal Mobilya Fabrikaların yumuşak mobilya üretiminde gereken hammaddeleri ele alarak kategorize edeceğiz ve bu doğrultuda nasıl bir satınalma politikası izlememiz gerektiğini değerlendireceğiz.

  1. Döşeme Malzemeleri ve Aksesuarlar
  2. Mekanizmalar
  3. Sünger
  4. Kaplama ürünleri ve kumaşlar

Öncelikle Döşeme Malzeme malzemelerinin satın alma sistemini inceleyelim:

Döşeme malzemeleri, bitmiş mobilyanın maliyeti oranında fazla rakam tutmamaktadır. Buna bakmayarak toplu alımlarda iyi araştırma ve sıkı pazarlık yapılırsa ciddi meblağlar ekonomi edilebilir.

Döşeme Malzemeleri satan firmalar genelde Süpermarketler gibidir ve hemen hemen hepsinde mobilya üretimi için gereken malzemelerin tamamı bulunmaktadır. Birinde ucuz olan malzemenin aynısı diğerinde pahalı olabilir. Bunun için öncelikle alınacak malzemelerin miktarları belirlenir ve o doğrultuda fiyat alma çalışmaları başlatılır. Malzeme alımlarında firmalardan teklif alma süreci aşağıdaki gibi gerçekleştirilirse en verimli sonuç elde edilir:

a. Öncelikle en az üç firmadan fiyat listelerini talep ediniz. Teklif alacağınız firmaları iyice araştırıp referanslarını alınız ve firma imkanlarını, ölçüsünü, yönetim ve uygulama politikasını öğreniniz.

b. Fiyat listelerinde sadece sizin alacağınız ürünleri dikkate alarak örnekteki gibi bir tablo oluşturun: (oluşturacağınız fiyat listesinde zımba telini dahi adet olarak belirtiniz)

MALZEME İSMİ FİRMA 1 FİRMA 2 FİRMA 3 MİKTAR FİRMA 1 TOPLAM FİRMA 2 TOPLAM FİRMA 3 TOPLAM
A 0,15 0,17 0,14 100.000,00 15.000,00 17.000,00 14.000,00
B 1,00 1,10 1,20 900.000,00 900.000,00 990.000,00 1.080.000,00
C 5,00 5,50 6,00 35.000,00 175.000,00 192.500,00 210.000,00
D 15,00 15,50 14,00 8.000,00 120.000,00 124.000,00 112.000,00
E 7,00 7,20 6,95 14.000,00 98.000,00 100.800,00 97.300,00
F 0,12 0,14 0,11 250.000,00 30.000,00 35.000,00 27.500,00
G 25,00 22,50 27,00 3.000,00 75.000,00 67.500,00 81.000,00
1.413.000,00 1.526.800,00 1.621.800,00

c. Tabloyu tamamladıktan sonra fiyat listesi talep ettiğiniz firmalara alacağınız malzemeleri ve miktarlarını bildirerek tekrar sizin için fiyat çalışması yapmalarını isteyiniz. Bu durumda ödeme planınızı da göz önünde bulundurarak teklif alacağınız firmalara aynı şartları bildiriniz.

d. Yenilenecek fiyat listesi doğrultusunda oluşturduğunuz tabloyu güncelleyiniz ve aşağıdaki tabloda verildiği gibi en uygun fiyatları işaretleyiniz.

MALZEME İSMİ FİRMA 1 FİRMA 2 FİRMA 3 MİKTAR FİRMA 1 TOPLAM FİRMA 2 TOPLAM FİRMA 3 TOPLAM
A 0,13 0,14 0,12 100.000,00 13.000,00 14.000,00 12.000,00
B 0,95 0,93 0,97 900.000,00 855.000,00 837.000,00 873.000,00
C 4,80 5,00 5,00 35.000,00 168.000,00 175.000,00 175.000,00
D 15,00 15,00 14,00 8.000,00 120.000,00 120.000,00 112.000,00
E 6,75 6,90 6,50 14.000,00 94.500,00 96.600,00 91.000,00
F 0,13 0,14 0,11 250.000,00 32.500,00 35.000,00 27.500,00
G 21,90 22,50 25,00 3.000,00 65.700,00 67.500,00 75.000,00
1.348.700,00 1.345.100,00 1.365.500,00

e. Toplam meblağın her üç firmada bir birine yaklaştığını fark edeceksiniz. Fakat yine de genel toplamda en uygun fiyat teklifini veren firmada bazı malzemeler için diğer firmalardan daha yüksek fiyat verilmiştir.

f. Bu işlemden sonra indirilen fiyatların yüzdelerini hesaplayınız ve her firma hangi üründe yüzde kaç geriye gitmiş onu belirleyiniz.

g. Teklifi en uygun olan firmayı seçiniz ve yeni bir tablo oluşturunuz.

MALZEME FİYAT  MİKTAR TOPLAM
A 0,13 100.000,00 13.000,00
B 0,93 900.000,00 837.000,00
C 4,80 35.000,00 168.000,00
D 14,00 8.000,00 112.000,00
E 6,50 14.000,00 91.000,00
F 0,13 250.000,00 32.500,00
G 21,90 3.000,00 65.700,00
1.319.200,00

h. Bir sonraki aşamada alacağınız malzemelerin maliyet analizlerini çalışınız (ürün maliyet analizleri konusuna sonraki yazılarımızda değineceğiz).

i. Analiz sonuçları doğrultusunda fiyatlarınızı kontrol ediniz ve satın alma yapacağınız firmayı şirketinize çağırınız. Hazırladığınız listeyi firmaya bildirerek üzerinde işi alabilmesi için son çalışmayı yapmasını isteyiniz. Bu durumda indirim oranı beklentilerinizi de dile getiriniz.

j. Alacağınız yeni fiyat listesi toplam meblağdan %1 – 1,50 daha indirimli olacak.

MALZEME FİYAT 1 MİKTAR TOPLAM İNDİRİMLİ TOPLAM İNDİRİMLİ
A 0,13 100.000,00 13.000,00 0,1281 12.805,00
B 0,93 900.000,00 837.000,00 0,9161 824.445,00
C 4,80 35.000,00 168.000,00 4,7280 165.480,00
D 14,00 8.000,00 112.000,00 13,7900 110.320,00
E 6,50 14.000,00 91.000,00 6,4025 89.635,00
F 0,13 250.000,00 32.500,00 0,1281 32.012,50
G 21,90 3.000,00 65.700,00 21,5715 64.714,50
1.319.200,00 1.299.412,00

Çalışma yapmadan önce elinizdeki en düşük toplam rakam: 1.413,000,00 TL

Çalışma yaptıktan sonra elde ettiğiniz rakam: 1299.412,00 TL

Aradaki fark: 113.588,00 TL

Şimdi çalışacağınız firmayı yerinde ziyaret ederek pazarlık yapmaya hazırsınız. Artık istediğiniz ürün için fiyatları siz dikte edebileceksiniz.

Malzeme alımında pazarlık için hazırlık yaparken aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurmalıdır:

–          Pazarlık yapacağınız kişiyi iyi tanımanız gerekiyor.

–          Firma hakkında değişik kaynaklardan geniş bilgi edinmelisiniz.

–          Firma tedarikçileri hakkında bilgi edinmeli, pazardaki durum ve konumları ile ilgili bilgi toplamalısınız

–          Firmayı ziyaret edeceğiniz zaman pazarlık öncesi ve sırasında çay vs. ikramları reddediniz, çok ısrar edilirse sadece su alınız. Yemek teklifini kesinlikle kabul etmeyiniz.

–           Pazarlık öncesi firmanın satış odaklı görüşme hazırlığını saptırınız ve iş harici güncel konulara değinmeye çalışın. Genel olarak ekonomideki olumlu gelişmelerden bahsedebilirsiniz. Pazarlık yapacağınız kişi ve ya kişileri psikolojik olarak etki alanınıza almaya çalışınız. Genel kültür, iş hayatındaki gelişmeler ve global bilimsel gelişmelerden bahsedebilirsiniz. Firma yetkilisi sizin konuya hakimiyetinizi anlaması gerekiyor.

–          En son tabloda çalıştığınız fiyatları firma satış yetkilisine sununuz ve toplam hedef rakamınızın %5 gibi altında fiyat talep ediniz. İtirazla karşılaştığınızda en fazla alım yapacağınız ürünler üzerinde durun ve hedeflediğiniz indirimi almaya çalışın. Alacağınız indirim toplam rakamda %2 gibi fark edecektir.

–          Teklifi şart koşarak kabul ediniz. Sene sonu, yapılan antlaşma miktarlarından daha fazla alım yapılacaksa toplam cirodan ekstra %1 bonus talep ediniz ve bu şartla firmanın teklifini kabul edip el sıkışınız.

–          El sıkıştıktan sonra firmanızı temsil edecek küçük bir hediyeyi takdim ediniz.

–          Artık firmanın ikram ettiği çayı içebilir, yemek davetini kabul edebilirsiniz.

–          Sene sonuna doğru alışlarınızı analiz ederek antlaşmada belirtilen miktarların üzerine çıkıp çıkmadığınızı kontrol ediniz.

–          Sözünü aldığınız %1 bonusu elde etmek ve bir sonraki senenin zamlarından daha az etkilenmek için bir sonraki senenin 3 aylık siparişini de senenin son siparişinize ilave ediniz.

Tebrikler! Bu çalışma sonucunda sadece bir kaç malzeme alımıyla şirketinize en az 200.000,00 TL kar sağladınız.

hand

 

     İlker İlqar ATASOY

EMBAWOOD Satınalma Departmanı Müdürü

BU YAZI SATINALMA DERGİSİ NİSAN 2013 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

KAYNAK GÖSTERİLEREK KULLANILMASI İZNE TABİDİR.

Turkcell Kurumsal Satınalma Sertifikası Almaya Hak Kazandı

Turkcell Grup Finans Satınalma Departmanı, İmtiyazlı Satınalma ve Tedarik Enstitüsü (Chartered Institute of Purchasing &Supply – CIPS) tarafından verilen Kurumsal Satınalma Sertifikasını (CIPS Corporate Certification) almaya hak kazandı.

Şirket açıklamasına göre, İngiltere menşeli kurum 6 aylık bir değerlendirme sonrasında Turkcell’i 5 ana başlık ve 110 farklı kriterde ele alarak CIPS sertifikasyonuna layık buldu.

Turkcell’in CIPS tarafından incelendiği başlıklar “liderlik ve organizasyon, strateji, insan, süreç ve Sistemler ile performans yönetimi” oldu.

Turkcell söz konusu sertifikayı Türkiye’de almaya hak kazanan ilk şirket olurken, şu anda tüm dünyada bu sertifikaya sahip sadece 127 şirket bulunuyor.

Şirket bu sertifika ile “bağımsız olarak akredite” olmuş iş uygulamaları ve uluslararası satın alma yönetim sertifikasyonuna uyum sergilediğini; tutarlı, şeffaf süreçler, standartlar ve belgelerle satın alımları etkin bir şekilde yönettiğini ve iş yapış şekli ve süreçleriyle uluslararası standartları yakaladığını belgelendirmiş oldu.

Satınalma Müdürleri Endeksi Tanıtıldı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Nail Olpak, MÜSİAD Genel Merkezi`nde düzenlenen basın toplantısında Satınalma Müdürleri Endeksi “ SAMESK” i tanıttı.

sameks

Satın Alma Müdürleri Endeksi `SAMEKS`in tanıtımında konuşan MÜSİAD başkanı Nail Olpak, “SAMEKS’in arkasında da büyük bir emek var. Uzun bir çalışma sürecinin sonunda ortaya çıktı. SAMEKS’in, reel sektörün dinamiklerini doğru bir şekilde yansıtarak piyasa yapıcıların sağlıklı kararlar almasında önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum” dedi.

Olpak toplantıda şunları söyledi;

MÜSİAD`ın pek çok özelliği yanında, iki özelliği ön planda olmuştur. Bunlardan birisi, kim olursa olsun, yeter ki üyemiz olsun, demeyen bir yaklaşımla bir araya gelen, İtibarlı Üyelerimizdir.

Diğeri de, ortaya attığı her konunun altyapısını ciddi şekilde oluşturması ve bunları raporlar veya yayınlar olarak sunmasının sonucu, haklı şekilde edindiğii Entellektüel Birikimi`dir.

Bunlardan birisini oluşturan, bugün kamuoyu ile paylaştığımız SAMEKS’in arkasında da “büyük bir emek var”. Çünkü 1.000’i aşkın üyemizin, her ay ciddiyetle zaman ayırıp, dahil olduğu verilerin derlenme sürecinin yönetilmesi…

Toplanan verilerin, alanlarında uzman akademisyenlerimiz ve yetkin kadromuz eliyle analiz edilmesi… Analizlerin raporlanması…

Ve tüm bunların, bir haftalık süre içerisinde kamuoyu ile paylaşılacak bir olgunluğa getirilmesi… Bu kadar kısa bir sürede, içinde bulunulan ayın ekonomik gelişimini yansıtan ve değerlendiren bir çalışmanın ortaya çıkması, takdir edilecektir ki, büyük bir emeğin ve hassas bir çalışmanın meyvesidir.

Diğer yandan, SAMEKS, “uzun bir çalışma sürecinin sonunda ortaya çıktı.” Az sonra, Ocak.2014 SAMEKS verisini açıklayacağız ve Ocak raporunu sizlerle paylaşacağız. Fakat biz bunu zaten, 2013 yılının Ocak ayından itibaren her ay yapıyoruz. Yani, 2013 yılını tam olarak kapsayan, test edilmiş, analiz edilmiş, çapraz değerlendirilmiş ve raporlanmış bir veri setimiz mevcut. Bu anlamda SAMEKS’in, dünden bugüne oluşan değil, uzunca bir süredir hazırlanan bir endeks olduğunu tekrar belirtmek isterim.

Bu çerçevede, SAMEKS’in, gerek örnekleme açısından, gerekse öncü gösterge olarak, Türkiye ekonomisinin reel dinamiklerini büyük ölçüde yansıttığını ve SAMEKS’i, bu 1 yıllık deneme sürecinde iyice test ettikten sonra sizlerle ve kamuoyu ile paylaştığımızı ifade etmek isterim.

Bugün, sermaye ve insan kaynağı unsurunun yanında “bilgi”, üretim faktörleri arasında çok önemli bir yer tutmaktadır. Yaşamakta olduğumuz dönem bakımından Türkiye, siyasi olarak olduğu kadar, ekonomik olarak da tarihi bir fırsatın eşiğindedir. Sanayi toplumunun, bilgi toplumu ile bilgi ekonomisine evrildiği, tarihi bir süreci tecrübe ediyoruz. Bu yeni ekonomide, değişen koşullarla başa çıkabilmenin en önemli şartı, değer yaratan bilgi üretmek ve bu bilgiye dayanarak, hedeflere yönelik eylem planı hazırlayabilmektir.

Klasik bir özdeyişle ifade etmek gerekirse; “hedeflemezsen, ulaşamazsın; ölçemezsen, yönetemezsin”. Bu çerçevede, mevcut durumu analiz edebilmenin yanında, hedeflere ulaşmak için gereken stratejiyi tespit etmemiz; bir planlama konsepti içerisinde hedeflerimizi bugüne taşıyacak şekilde, kısa ve orta vadede, hangi ara hedeflere ulaşılması gerektiğini hesaplayabilmemiz ve öngörebilmemiz gerekiyor. Bu ise, diğer faktörler kadar, doğru ve zamanında bir ölçüm ile mümkün olacaktır.

Finansal piyasalar, ekonomideki oynaklıklar sebebiyle oluşan risk durumunu, elindeki verilerle fiyatlayabiliyor. Fakat, bu oynaklıkların reel sektöre nasıl ve ne kadar yansıdığını, reel sektörün yapısı itibariyle gecikmeli ölçebiliyoruz. Bu sebeple, reel sektörün piyasa algısının ve dinamiklerinin mümkün olduğunca anlık ölçülebilmesi, çok önemli hale gelmiştir.

SAMEKS’in, bu anlamda, reel sektör dinamiklerini zamanında yansıtması bakımından, ekonomi karar alıcıları, piyasa aktörleri ve iş dünyası için, çok önemli bir öncü gösterge olacağına ve böylelikle, büyük bir ihtiyacı karşılayacağına inanıyorum.

Fazla detayına girmeden -ki Sayın Hocamız Prof. Fethi Çalışır az sonra bu çalışmanın hikayesini ve teknik detaylarını sizlerle paylaşacaktır- SAMEKS’in önemine dair birkaç noktaya daha değinmek etmek isterim.

Ciro ve istihdama göre, her seviyeden, yaklaşık 35.000 şirketimizle, MÜSİAD olarak Türkiye’nin aynasıyız. Diyoruz ki: Türkiye’de ne oranda büyük şirket varsa, MÜSİAD çatısı altında da benzer oranda büyük şirket var. Türkiye’de ne oranda KOBİ varsa, MÜSİAD çatısı altında da benzer oranda KOBİ var. Ve bu gerçeği temel alarak, SAMEKS için 1.000’i aşkın şirketle oluşturduğumuz örnekleme havuzumuz, Türkiye’nin reel sektör dinamiklerini en iyi şekilde yansıtmaktadır.

Sanayi sektörü zayıf, hizmet sektörü ağırlıklı bir ekonomik yapı değil; sanayi ve hizmet sektörünün dengeli geliştiği bir ekonomik hedefimiz olmalıdır. Bu dengeli gelişimin anlaşılabilmesi de, her iki sektördeki gelişmelerin izlenmesine bağlıdır. Bu çerçevede SAMEKS, GSYH içerisindeki payları dikkate alınarak, hem Sanayi sektöründeki gelişmeleri, hem de Hizmet sektöründeki gelişmeleri, ayrı ayrı ve toplu olarak, aylık bazda yansıtmaktadır.

Bu çerçevede, Satınalma Müdürleri Endeksi’nin, dünyada ilk ve tek olduğunu söylemiyoruz. Fakat SAMEKS’te alt endeks ağırlıklarının, doğrudan yurtiçi piyasalarda yapılan odak toplantılarda belirlenmiş olması sebebiyle, SAMEKS’in, Türkiye`de, sanayi ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin algısını ve pozisyonunu, en iyi şekilde yansıttığını düşünüyoruz.

Diğer taraftan, Yeni Teşvik Sisteminden sonra MÜSİAD olarak, “Teşviğin de teşvik edilmesi gerekiyor”, dedik. Peki teşvikler, ne kadar realize oluyor, bunu nasıl ölçeceğiz? İşte SAMEKS, örnekleme havuzundaki şirketleri teşvik bölge haritasına göre seçerek, Teşvik haritasına göre, ekonomik gelişimin seyrini de yansıtmaktadır. Bununla ilgili raporumuzu ise, aylık değil, çeyrekler itibariyle kamuoyuyla paylaşacağız.

SAMEKS’in, Türkiye’nin reel sektöründeki gelişmeleri, İmalat Sanayi ve Hizmet sektöründe, hem ayrı ayrı, hem de toplu olarak, mümkün olabilecek en doğru şekilde yansıtabilmesi için, dikkat edilen ana noktaları ifade etmeye çalıştım. Bu kapsamda, SAMEKS’in, karar alıcılar için, Ocak 2014’ten itibaren sağlıklı bir öncü gösterge olacağına olan inanıyorum. SAMEKS ile ilgili detayları aktarması için sözü Fethi Hocamıza bırakmadan önce, birkaç hususa daha kısaca değinmek isterim

Dünyanın önde gelen ülkelerinin ve özellikle AB ülkelerinin büyümekte zorlandığı bir dönemde Türkiye’nin, istikrarlı bir şekilde büyümesi son derece önemlidir.

Son çeyrek büyümesi henüz açıklanmadı fakat öncü veriler, 2013 yılı için ortalama %4’lük büyümeyi  destekler niteliktedir.

Büyümeyi son 6 çeyrektir negatif etkileyen Özel Sektör Yatırım harcamaları, 3.cü çeyrekte %5,3 artmıştır. Bunun, iç ve dış şoklara rağmen, özel sektörün piyasaya olan güvenini göstermesi bakımından, güçlü bir mesaj olduğuna inanıyoruz.

Kısaca, Merkez Bankası’nın aldığı faiz artırım kararıyla ilgili görüşlerimizi de açıklamak isterim. Reel sektörün temsilcisi olarak, Türkiye ekonomisine güvenimizi her fırsatta dile getirerek, Gezi Olaylarından başlayarak, 17 Aralık soruşturmasına kadar uzanıp bugünlere gelinen süreçte, MB’nin üzerinde faiz baskısı oluşturuldu. Biz ise, MB`nın, TL’deki değer kaybını, elindeki alternatif araçlarla giderebileceğine yönelik görüşlerimizi belirtmiştik. MB da, farklı zamanlardaki açıklamalarında, alternatif araçlar kullanarak, öncelikle kur üzerindeki baskının bertaraf edilebileceğini dile getirilmişti.

Gelinen noktada, MB, radikal bir kararla, faiz koridorunda ortalama 400 baz puan artışa gitti. 1 ay öncesine kadar, Makro ekonomik göstergeler açısından olumsuz bir tablo olmamasına  rağmen, bu radikal değişikliği doğru bulmuyoruz. Şimdi, bu politika faizi artırımının, kredi faizlerine hemen ve aşırı şekilde yansıtılarak, iş hayatı ve halkın üzerine haksız bir yük getirmesine engel olunmalıdır. Aksi takdirde, 2014 büyümesi üzerinde olumsuz etki oluşturacaktır. Umarız, ülkemiz tekrar, yüksek faiz, düşük kur sarmalına girmez. Daha da kötüsü, yüksek faiz, yüksek kur çarpıklığı da oluşmaz. Yine umarız, mümkün olan en kısa zamanda, bu faiz arttırımını geri alacak adımlar atılır. Bu aşamada, faiz artırımının işletmeler üzerindeki yükünü hafifletmesi için, hükümet, KOBİ’leri destekleyecek, istihdamı, yatırımları ve dolayısıyla büyümeyi artıracak ek tedbirleri acilen almalıdır.

Bu noktada, bu ülkenin gelişmesi için çalışan herkes, özellikle de olayların buraya gelmesine şu veya bu şekilde sebep olanlar, ellerini vicdanlarına koyarak, gelinen aşamadan kimlerin mutlu olduğuna, bu bedeli millet öderken kimlerin hesabına ödeme yapıldığına kafa yormalı, bu vebalin altında mahşeri vicdanda verilecek hesabı unutmamalıdır.

Sözlerime son verirken, SAMEKS’in, reel sektörün dinamiklerini doğru bir şekilde yansıtarak, piyasa yapıcıların sağlıklı kararlar almasında önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

SAMEKS’in oluşmasında katkısı olan üyelerimize; bu uzun hazırlık sürecinin ilk halkasındaki anketör arkadaşlarımızdan, son halkasındaki bilgi işlemci arkadaşlarıma, Ekonomik Araştırmalar Bölümümüze, hocalarımız Prof. Fethi Çalışır, Prof. Burak Arzova, Prof. Fuat Erdal ve Yrd. Doç. Cenk Karahan`a, bu endeksi oluşturma fikrini, kendisi YK üyemiz iken ortaya atan Mehmet Yalçıntaş Bey`e, huzurlarınızda teşekkür ediyor, hepinizi saygı ile selamlıyorum.

MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak’ın konuşmasının ardından İTÜ Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Fethi Çalışır ve  Prof. Dr. Fuat Erdal SAMEKS hakkında birer sunu gerçekleştirdiler.

Gıda tedarik zincirinde yeni yaklaşım

Son yıllarda artan global terör olayları nedeniyle gıda tedarik zincirine farklı bakış açısıyla yaklaşılmaya başlandı. Konu, birçok ülkenin gündemine girmiş durumda ve bazı ülkeler gıda güvenliği mevzuatına, tedarik zincirinde yaşanabilecek tehlike ve risklere karşı önlem almak için kurallar getirdi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), bu ülkelerin başında geliyor. ABD’de konu, Gıda Güvenliği Modernizasyon Yasası’nın 2011 yılı başında yayınlanmasıyla birlikte her zamankinden daha fazla konuşulmaya başlandı.

Gelişmeleri yakından izleyen Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu da (TGDF) 2012 yılında bu konuya dikkat çekmiş ve ABD’ye gıda ihracatı yapan ya da bu büyük pazara girmeye hazırlanan gıda üreticisi ve ihracatçılarını düzenlediği bir çalıştayla bilgilendirmişti. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), ABD’de iki partinin de kabulü ile oluşturulan Gıda Güvenilirliği Modernizasyon Yasası gereğince; ABD ve dünyadaki büyük gıda şirketlerinin, gıdaların mikroplar ve kimyasallar gibi yollarla kasıtlı olarak kirletilmelerini önleyecek adımları atmalarını zorunlu hale getirecek Gıda Savunması hükmüne ilişkin taslağını açıkladı.

Henüz bir gıda kaynağı ile topluma büyük çapta zarar vermek amacıyla oynanması gibi bir olayla karşılaşılmadı. Bu tür durumların meydana gelmesi de çok mümkün görünmüyor, ancak hükümde yer alan stratejilerin uygulanması ABD’de gıda arzının güvenilir olmasını garantileyecek. Bu hüküm önleyici tedbirler içeriyor ve Gıda Güvenilirliği Modernizasyon Yasası’nın yerel olarak üretilen ya da ithal edilen gıdaların güvenilirliği konusuna odaklandığı 6’ncı hüküm olacak.

FDA’nın gıdalar ve veterinerlik ilaçları konusunda yardımcı komisyon üyesi olan Michael R. Taylor, amaçlarının gıda arzını toplumun büyük bölümüne zarar vermeye çalışabilecek kişilerden korumak olduğunu söyledi. Taslak hükme göre bir gıda işletmesi, üretim hattında ciddi zayıflıkları içeren yazılı bir gıda savunma planı oluşturmak zorunda. Bunun devamında işletmeler bu zayıflıkları gidermek için stratejiler oluşturarak uygulayacak, izleme prosedürleri ve düzeltici eylemler geliştirecek, sistemin çalıştığını doğrulayacak, zayıf noktalarda görevlendirilen personelin gerekli eğitimleri aldığını ve ihtiyaç duyulan kayıtları tuttuklarını garantileyecek.

Bu FDA’nın uluslararası alanda kasıtlı gıda kirlenmelerini önlemek için önerdiği ilk düzenleme aynı zamanda. 11 Eylül 2001’deki saldırılar ve 2002’de çıkan Toplum Sağlığı Güvenliği ve Biyoterörizme Karşı Hazırlık ve Müdahale Yasası’ndan sonra FDA, sektörün gıda kaynaklarını kasıtlı kirlenmelerden korunmasına yardımcı olmak için çeşitli kılavuzlar ve araçlar geliştirdi. Gıda Savunması hükmü, bu çalışmaların yanında sektörün attığı adımların üzerinde durmakta. Hükmün, son halinin yayınlanmasından sonra işletme boyutuna göre 1-3 yıl arasında değişecek sürelerde basamaklar halinde uygulanması öngörülüyor. Taslak 31 Mart 2014 tarihine kadar ABD’de görüşe açık olacak.

Kimi değerlendirmelere göre, gıda tedarik zincirinde mevcut önlemler yetersiz ve gıda zinciri potansiyel bir hedef. Bu nedenle gıda savunması, üzerinde durulması gereken bir konu. Ancak bazı değerlendirmelerde ise gelişmiş ülkelerin terör kaygılarını kullanarak yeni korumacı tedbirlere kaymaları olasılığından söz ediliyor.

Sonuçta gıda savunması konusu, diğer birçok ülke gibi özellikle ABD ile serbest ticaret anlaşması görüşmeleri yapan Avrupa Birliği ve tabii bu görüşmelerde masada yer almak ya da kendisi ABD ile bir anlaşma yapmak için girişimlerde bulunan Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Yaklaşık 2 ay sonra taslağın son şekli ortaya çıkmış olacak. Bu konudaki gelişmeleri biz de takip ediyor olacağız. Ancak şimdiden gıda ihracatçılarımızın konuya eğilmesinde fayda olacağına inanıyorum.

 

Kaynak:İlknur Menlik – Sabah.com.tr imenlik@comart.com.tr

Tayvan İle Türkiye Arasında Ticari İşbirliği

EBSO ile Tayvan Ticareti Gelişme Konseyi (TAITRA) İstanbul Şubesi işbirliğinde Tayvan ile Türkiye arasında ticareti, yatırımları ve ekonomik ilişkileri artırmak amacıyla Tayvan Otomobil Parçaları ve Bağlantı Elemanları için Küresel Tedarik Merkezi semineri düzenlendi.

Tayvan ile Türkiye arasında ticareti, yatırımları ve ekonomik ilişkileri geliştirmek için EBSO ve Tayvan Ticareti Geliştirme Konseyi arasında işbirliği yapıldı. Görüşme kapsamında Tayvan ile Türkiye arasında ticaret hacmi artırılarak, vizelerin kaldırılması, uçak seferlerinin başlatılması ve Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanması için somut adımlar atılması gerektiği kararlaştırıldı.

Tayvan TAITRA

Swissotel Grand Efes’te düzenlenen seminerde Tayvan ile ilişkilerin geliştirilmesi için vizelerin kaldırılması, uçak seferlerinin başlatılması ve Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanması anlamında somut adımlar atılması gerektiğine dikkat çekildi.

Seminerde konuşan Tayvan Ticareti Geliştirme Konseyi İstanbul Ofisi Direktörü Patty Yen, TAITRA’nın kar amacı gütmeyen bir kuruluş olduğunu ve 27 yıldır İstanbul’da hizmet verdiğini belirterek, ”Amacımız ücretsiz ticaret hizmeti sunmak ve ticari ilişkileri desteklemek. Her yıl birçok Türk şirketini Tayvan’da fuarlara katılmak için davet ediyoruz. İzmir, Tayvan için büyük potansiyel sahibi ve daha fazla işbirliği ile İzmir halkıyla bağımızı güçlendirmek istiyoruz” dedi.

VİZELER KALDIRILMALI

EBSO Yönetim Kurulu Üyesi Deniz G

ündüz ise Asya Pasifik pazarının hızla büyüdüğünü, Çin ve Uzakdoğu ülkeleri ile işbirliği için Tayvan’ın çok önemli bir köprü olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Tayvan’dan Çin’e yılda 658 uçuş gerçekleştiriliyor. Elektronik, bilişim, makine sanayi, otomotiv de üstün başarısını sürdüren Tayvan ile işbirliği ve ihracat yapabilmek için öncelikle sektörel fuarlara katılmalı ve Türkiye olarak Tayvan’da bir temsilcilik bulundurmalıyız. Tayvan, Türkiye’ye 2012 yılında 463 milyon dolar yatırım yapmıştır. İki ülke arasında 1 milyon 890 milyon dolar ihracat hacmi gerçekleşmiştir. İzmir ile Tayvan arasındaki ticaret hacmi 102 milyon dolardır. Ancak bu ticaretin yüzde 95’i Tayvan’ın ihracatına dayanmaktadır. Bu dengesizliğin ortadan kalkması ve ihracatımızı artırmak için fuarlara katılarak ürünlerimizi iyi tanıtmalıyız. Tayvan ithalatında öne çıkan tarımsal üretim, tekstil, otomotiv gibi sektörlerden İzmirli sanayiciler olarak daha fazla pay alabiliriz.”

TAITRA İstanbul Ofisi Müdürü Mark Liu, TAITRA’nın uluslararası pazarları geliştirmek, Tayvan’ın rekabetini artırmak ve fuarlar düzenleyerek ticareti geliştirme amacı güttüğünü söyledi. Mark Liu, Tayvan’ın küresel satın alıcılar tarafından en önemli fuar merkezi olduğunu ifade etti. Mark Liu, fuar satışlarında ise Asya’da Avusturya ve Singapur’u geride bırakarak 6’ıncı geldiğini belirtti. Tayvan’ın dünyanın 16’ıncı büyük ekonomisine sahip olduğunu ve birçok sektörde küresel liderliği elinde bulundurduğunu belirten

Mark Liu, şöyle konuştu: “Ülkemizde kişi başına düşen Gayrisafi Yurtiçi Hasıla 20 bin 800 Amerikan dolarıdır. 574 milyon dolarlık ticaret hacmimizle dünyada 18’inci, 301 milyon dolarlık ihracat hacmi ile 17’inci sırada yer almaktayız. Küresel ticarette yıllardır işbirliği içinde olduğumuz Türkiye, ihracatımızda üçüncü büyük ülkedir. Otomotivden teknolojiye büyük potansiyeli olan Türkiye ile ticaret hacmimizi artırmak istiyoruz.”

Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneği – KÜAD

  • Kozmetik Üreticileri, Araştırmacıları ve Profesyonellerini bir araya getirmek,
  • Kozmetik sektörü sorunlarını paylaşmak, üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmek  ve ortak hareket etmek stratejisi ile

2 Temmuz 2013 tarihinde Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneği – KÜAD kurulmuştur.

http://kuad.org dernek web sitemizden Kuruluş Amacı ve Üyelik bilgilerimize ulaşabilirsiniz.

Linkedin (http://www.linkedin.com/groups?gid=5097833)

ADRES : 5746/4 SOK NO:24 MTK SİTESİ ALTINDAĞ / İZMİR

Tel: 0232 431 11 21

Eposta: info@kuad.org

Derneğin Amacı ve Bu Amacı Gerçekleştirmek İçin Dernekçe Sürdürülecek Çalışma Konuları ve Biçimleri İle Faaliyet Alanı

Madde 2-Derneğin temel  amacı; insan ve çevre sağlığını göz ardı etmeden, yüksek katma değerli kozmetik ürünlerin üretilmesini, ülkemiz kozmetik sektörü ve kozmetik bilimcilerinin dünyada söz sahibi olmasını sağlamaktır.

Dernekçe Sürdürülecek Çalışma Konuları ve Biçimleri

1-Sektörün uluslararası alanlarda rekabet gücünü artırıcı çalışmalar yapar

2-Sektörde tüketicinin korunması için ilgili stk çalışmalarını yapar.

3-Kozmetik üreticilerinin sorun ve ihtiyaçlarına yönelik araştırmalar yapar,

4-Kozmetik üretimi iş gücünün nitelikli hale getirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunur,

5-Kozmetik üretimi için finans kaynakları ve pazar oluşturmaya yönelik faaliyetlerde bulunur,

6-Kobi ölçekli kozmetik üreticilerinin büyüyebilmesine, sürdürülebilir çalışmalar yapabilmesine, rekabet gücü oluşturmasına, kurumsal bir hale dönüştürülmesine yönelik faaliyetlerde bulunur.

7-Kozmetik üreticilerinin ihtiyaç duyacağı laboratuar ve teknolojik bilgi (know-how) konusunda yol gösterici olup, kaynaklar ve ilişkiler sağlamaya çalışıp, işbirlikleri geliştirir.

8-Üniversitelerde kozmetik alanın da yapılan bilimsel çalışmaların ülkemiz kozmetik sektörüne kazandırılması konusunda platformlar oluşturur.

9-Kozmetik araştırmacıları ve üreticilerinin birlikte projeler yapabilmesini sağlar.

10-Üniversitelerin, araştırma merkezlerinin ve araştırmacıların, kozmetik sektörünün sorunlarını görmelerine, çözüm önerileri getirmelerine, projeler yapabilmelerine ve kozmetik üreticileri ile işbirliklerine yönelik çalışmalar yapar.

11-Kozmetik üreticilerini, ilgili kozmetik kanunu ve yönetmeliğine uygun ürün üretebilmeleri için çalışmalar da bulunup, karşılaşacağı olası sorun ve ihtiyaçlara yönelik bilgilendirmeler yapar. Üyelerinin kamusal alanda temsilini sağlayıp, yeni yasal düzenlemeler de ilgili makamlarla işbirliği geliştirir.

12-Uluslararası kozmetik sektörü ve mevzuatları takip edip, sürdürülebilir rekabet için üyelerinin adaptasyonunu sağlar. Karşılaşabilecekleri olası sorunlarına yönelik çalışmalar da bulunur.

13-Kozmetik araştırmacıları yetiştirilmesine yönelik üniversiteler ile çalışmalar yapar.

14-Kozmetik ürün kalitesini etkileyebilecek, üretim ve laboratuar ekipmanları, ambalaj ve diğer tüm girdiler konusun da iyileştirici çalışmalar da bulunur.

15-Ülkemizde “kozmetik tarımı”  “kozmetik madenciliği” ve “kozmetik hayvancılığı-yaşayan hayvanlar” gibi kavramları geliştirip sektörün hammadde ihtiyaçlarında ki dışa bağımlılığın azaltılmasına katkı sağlamak. Bu gibi çalışmalar sonucun da ülkemizin kozmetik hammadde ihracatı yapabilmesine yönelik katkı sağlamak.

16-Amaçlarının gerçekleştirilmesine yönelik her türlü, kamu ve özel kurum/kuruluş ile işbirlikleri yapmak. Kongre, Sempozyum, Fuar, sergi, yarışma, seminer, çalıştay, panel, konferans, toplantı, eğitim v.s düzenlemek, katılımda bulunmak, iş birlikleri yapmak. Ayrıca ihtiyaç duyulduğunda ulusal yada uluslar arası kamu yada özel kurum/kuruşlarla yeni platformlar oluşturmak.

17-Dernek amaç ve faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için, gerekli olan her türlü menkul- gayrimenkul, teknik araç ve ekipman, hizmet, demirbaş ve kırtasiye malzemelerini temin edebilir, satın alabilir, kiralayabilir, gerekli gördüğünde kiraya verebilir, satabilir.

18-Kozmetik üretici ve araştırmacılarına yönelik, her türlü basım/yayım çalışmaları yapar. Bunun için basılı ve digital medyayı kullanabilir. Kozmetik üretici ve araştırmacılarının üniversite veri tabanlarını kullanabilmeleri için çalışmalar yürütür. Bilimsel makale, üretim, kalite konuları başta olmak üzere kozmetik konulu veri tabanları oluşturmaya yönelik çalışmalar da bulunur.

19-Elde edeceği kazancı üyeleri arasında paylaştırmamak, sadece kendi amacı doğrultusunda kullanmak kaydıyla iktisadi işletmeler kurabilir, işletebilir, işlettirebilir.

20- Dernek resmi misafirlerini karşılarken kokteyl düzenleme törenlerde kendisini temsilen çelenk gönderme vb. konularda kendini temsil etme hakkına haizdir.

21- Ulusal ve uluslar arası alanlarda kamu, özel sektör, üniversiteler ve stklar ile proje hazırlar projelerine ortak olur.

22- Kozmetik ürünlerin kalite kontrol, iyi imalat kuralları (GMP)  kalite yönetim ve entegre yönetim sistemlerini uluslararası standartlar çerçevesinde  denetleme,  kanunların izin verdiği ölçüde alanında talimatnameler hazırlama hususunda, ilgili kurum ve kuruluşlar ile birlikte, denetim mekanizmasını oluşturur.

23-Gerekli izinler alınmak şartıyla yardım toplama faaliyetlerinde bulunmak ve yurt içinden ve yurt dışından bağış kabul etmek,

24-Üyelerinin yararlanmaları ve boş zamanlarını değerlendirebilmeleri için lokal açmak, sosyal ve kültürel tesisler kurmak ve bunları tefriş etmek,

25-Üyeleri arasında beşeri münasebetlerin geliştirilmesi ve devam ettirilmesi için yemekli toplantılar, konser, balo, tiyatro, sergi, spor, gezi ve eğlenceli etkinlikler vb. düzenlemek veya üyelerinin bu tür etkinliklerden yararlanmalarını sağlamak,

26-Dernek faaliyetleri için ihtiyaç duyulan taşınır, taşınmaz mal satın almak, satmak, kiralamak, kiraya vermek ve taşınmazlar üzerinde ayni hak tesis etmek,

27-Amacın gerçekleştirilmesi için gerek görülmesi durumunda yurt içinde ve yurt dışında vakıf kurmak, federasyon kurmak veya kurulu bir federasyona katılmak, gerekli izin alınarak derneklerin kurabileceği tesisleri kurmak,

28-Uluslararası faaliyette bulunmak, yurt dışındaki dernek veya kuruluşlara üye olmak ve bu kuruluşlarla ortak çalışmalar yapmak veya yardımlaşmak,

29-Amacın gerçekleştirilmesi için gerek görülmesi halinde, 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun hükümleri saklı kalmak üzere, kamu kurum ve kuruluşları ile görev alanlarına giren konularda ortak projeler yürütmek,

30-Dernek üyelerinin yiyecek, giyecek gibi zaruri ihtiyaç maddelerini ve diğer mal ve hizmetlerle kısa vadeli kredi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla sandık kurmak,

31-Gerekli görülen yerlerde şube ve temsilcilikler açmak,

32-Derneğin amacı ile ilgisi bulunan ve kanunlarla yasaklanmayan alanlarda, diğer derneklerle veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum kuruluşlarıyla ortak bir amacı gerçekleştirmek için plâtformlar oluşturmak,

33-Amacın gerçekleştirilmesi için ihtiyaç duyulan ve kanunların yasaklamadığı her türlü faaliyette bulunmak,

Tedarik Zinciri Sürdürülebilirliği

Peter Senge: “Ticarete Değil, İlişkilerin Doğasına Odaklanmalısınız”

The Fifth Discipline (Beşinci Disiplin) ve The Necessary Revolution (Gerekli Devrim) kitaplarıyla yönetim alanında efsaneye dönüşen Peter Senge, bugün şirketlerin herhangi bir ilerleme kaydedebilmeleri için, daha büyük bir sistemin parçası olduklarını anlamak zorunda olduklarını söylüyor.

Senge’nin HBR kıdemli editörü Steve Prokesch ile yaptığı mülakatta, “Değer zincirinde çok az güven ve çok az beraber yenilik yaratma becerisi var. Bu değişmek zorunda ve değişmeye başladı da” diyor.  Bir şirketin, tedarik zincirindeki su, enerji ve atık gibi konuları ciddiye alması için ne yapması gereklidir? İnsanlar bunların stratejik konular olduğuna ve iş dünyasının geleceğini şekillendireceklerine inandığında durum da gerçekçi bir hale gelmeye başlıyor.

“Sürdürülebilirlik” kelimesini mümkün olduğunca az kullanıyorum, çünkü çok genel bir kavram ve insanların odağını dağıtabiliyor. Bu konuları pratik bir şekilde ele almak için, ürünleri, süreçleri ve iş  modellerini yeniden tasarlayacak yeteneğe ve vizyona sahip, iş dünyasının ortamını anlayan, inovatif çalışanlara ihtiyacınız vardır. En önemlisi de, bunun neden anlamlı bir yolculuk olduğu hakkında söyleyecek bir şeyleri olması gerekir. Bir şirketin, yatırım kârlılığını maksimuma çıkarmak için var olduğu şeklindeki zihniyetin içinde takılıp kalmış (iş okullarında ne yazık ki çok yaygın) ve kısa vadeli mali performansa odaklanmışlarsa, fazla ileri gidemezler.

Pek çok şirket için büyük bir perspektif değişimini tarif ediyorsunuz. Bana göre bu, “Liderlik 101” dersidir. “Biz kimiz?” ve “Neden buradayız?” sorularıyla başlar. The Living Company (Yaşayan Şirket) adlı önemli bir kitapta Arie de Geus 1980’lerin başında Shell tarafından gerçekleştirilen, 200 yıldan uzun süredir hayatta kalmış şirketlerle ilgili bir çalışmayı anlatır. Bu şirketlerin ortak noktası şuydu: Kendilerini öncelikle bir insan topluluğu ve ikinci olarak da para kazanan bir makine olarak görüyorlardı. Şirketin, bir topluluk olduğu duygusunu kaybettik. Ama aslında bir şirket, beraber çalışan bir insan grubudur. Güçlü, topluluk odaklı bir kültür olmadan -ki, buna nadir olarak rastlanır- yeni bir vizyon yaratamazsınız. Kulağa doğru geliyor, herkes kafasını sallayıp onaylıyor ama bu fikir ile pek çok yöneticinin yönetme şekli arasında büyük bir uçurum bulunuyor.

PeterSenge

Pekâlâ, toplum odaklı bir kültür düşünelim. Bir şirketi başından sonuna daha bütüncül yapmak için hangi zorlukların üstesinden gelmek gerekiyor? İlk zorluk, içinde bulunduğunuz daha büyük sistemi anlamaktır. İkincisi, daha önce çalışmadığınız insanlarla birlikte çalışmayı öğrenmek zorundasınız. Bu iki beceri birbirinden ayrı görünebilir ama pratikte birbiriyle iç içe geçmiştir. Sistem bir insanın kavraması için fazla karmaşık. Hem içerde hem dışarda, çok fazla sınırı aşıyor. Üçüncü zorluk, sürdürülebilirliği nasıl algıladığınızla ilgilidir. Böyle söylemiyor olabilirler ama pek çok şirket, sürdürülebilirlik daha az kötü olmakla ilgiliymiş gibi davranıyor. Elbette karbon ayakizinizi azaltmanız gerekiyor. Ama insanlar, gittikçe artan, bunun gibi değişimler karşısında heyecanlanmıyor. Daha iddialı bir vizyona ihtiyaçları var. Çevre hareketinin bunda suçu çok büyük. İş dünyasının kötü olduğu hakkında öyle çok söylev verildi ki. şirketlerdeki insanlar kendilerini suçlu hissediyorlar ve suçlu insanlar cesur şeyler yapamazlar. Ama bu delice! İnovasyon, iyi şirketlerin en iyi yaptığı şeydir. Her şey, yeni değer kaynakları yaratmakla ilgilidir. STK’lar ve hükümetler bu sorunları tek başına çözemezler; iş dünyasının inovasyonu vazgeçilmezdir.

Sürdürülebilirlik konuları genelde tedarik zinciriyle ilgili konulardır. Bir tedarik zinciri boyunca değişimi nasıl etkilersiniz? Önce, ilişkilerin doğasına odaklanırsınız. Pek çok tedarik zincirinde, ilişkilerin yüzde 90’ı hâlâ doğrudan ticaretle ilgili. Ben büyük bir üretici veya perakendeciysem, yukarı yöndeki tedarikçilerime maliyetlerini aşağı çekmeleri için baskı yaparım. Çok az güven ve çok az beraber yenilik yaratma becerisi var. Bu değişmek zorunda ve değişmeye başladı da. İkinci olarak, STK’lar ve iş dünyasının dışındaki diğer oluşumlarla birlikte çalışmayı öğrenirsiniz. Onlar, içeride hızlı bir gelişim gösteremeyeceğiniz bir uzmanlığa erişmenizi sağlarlar. Su, klasik bir örnektir. Birkaç yıl önce, Coca-Cola bir litre kola yapmak için kullanılan su miktarını, 3 litreden 2,5 litreye düşürmeye karar verdi. Ancak, o kolanın içine giren şekeri yetiştirmek için harcanan 200+ litreyi göz ardı ediyordu. Şirket bunu, değer zincirinin su ayakizini nasıl analiz edeceğini bilen Dünya Vahşi Yaşam Fonu (World Wildlife Fund) ile işbirliği yaptığı için fark etti.

Coca-Cola artık damlama yöntemiyle sulanan şekerkamışı ile taşırma yöntemiyle sulanan şekerkamışı arasındaki farkı biliyor. Şirketlerin neden STK’lara ihtiyacı var? Güvenilirlik için, özellikle de Avrupa’da. İnsanlar, alışılmış zihniyete sahip şirketlere güvenmiyorlar ve bunun için de haklı nedenleri var. ABD’de de çok farklı olduğunu sanmıyorum. Güvenilir bir STK ürününüzü onaylarsa, şayet uygulamalarınızı değiştirmeye istekliyseniz markanız bundan çok büyük fayda görebilir. STK’lar ayrıca bilgi de sağlarlar. Hiçbir şirket, çiftçilerin içinde bulunduğu zor durumu (Mam kadar iyi bilmiyor veya WWF’in biyoçeşitlilik ve havzalar hakkındaki bilgisine sahip değil. İyi şirketler sadece en zeki insanları işe almazlar; daha derin ve daha kapsamlı bilgilere sahip olan STK’larla işbirliği yaparak uzmanlıklarını genişletirler.

Tedarik zinciriyle ilgili zorlukları ele alırken liderler nasıl bir role sahiptir? Bunların hepsi bir liderlik konusudur. Ama ben “lider” derken, ille de CEO ve hatta genel olarak patronlardan bahsetmiyorum. Unilever’in 2020 hedeflerinde açıkladığı gibi, dünyanın dört bir yanından binlerce kişiyi işin içine katmadan, her şeyi sürdürülebilir şekilde tedarik etmeniz imkânsızdır. Teknik inovasyonlara. yönetim inovasyonlarına, süreç inovasyonlarına ve kültürel inovasyonlara ihtiyacınız olacak. Bunları çözümleyen kişiler, tanımı gereği liderlerdir ve pek çoğu da üst düzey idareci değildir. “Liderlik etmek” kelimesi, Latince kökenine baktığınızda, bir eşiği geçmek anlamına gelir. Liderlik, bir kurumun dışından gelebilir mi? Elbette. Yeni bir çalışan veya hatta yeni bir tedarikçi bir kuruma geldiğinde, “Bunu neden böyle yapıyoruz?” diye soracaktır. Cevap genellikle, “öyle işte” şeklinde oluyor. Bu alışkanlıkların yüzde 90’ı uygun olabilir. Ama yüzde 10’u tamamen işlevsizdir, özellikle de etrafınızdaki dünya değişirken.

Sürdürülebilirlik çalışmasının güzel yanı, insanları şirketin büyük gerçekliğiyle bağlantı kurmadan bir şeyler yapmaya yönelten varsayımları ortaya çıkarmasıdır. Şirketlerin içinde sürdürülebilirliği nasıl başlatırsınız? Bazı durumlarda CEO’nun bir adım geri çekilip şirketin dünyayla ilişkisini yeniden düşünmesiyle başlar. Veya işin derinine inmiş kişiler bazı sorunlar keşfettiğinde, veriler topladığında ve ardından bir şeyler yapacak beceriye sahip kişiler bulmaya çalıştığında başlar. Kademeli olarak, sorundan etkilenen ve bir çözüm bulmak için heyecan duyan kişilerin oluşturduğu bir ağ meydana getirirler. Tasarımcıları en çok heyecanlandıran şey, bir şeyin imkânsız olduğunun söylenmesidir, örneğin bir ürünün veya sürecin her zaman bir parçası olmuş olan bir toksinin ortadan kaldırılması gibi. Bu yaklaşım, Nike’ın 10 yıldan uzun bir süre önce ürünleri ve tedarik zinciri için yaptığı ilk toksikoloji çalışmasıyla başlamış oldu.

 

Satınalma Operasyonları Dijitalleşiyor !

 

 

 

 

 


 

 

 

This will close in 20 seconds