AYSAF’ta 60 bin metre kare alanda 450’nin üzerinde firma ağırlanacak

58. Uluslararası Ayakkabı Yan Sanayi Fuarı, tarihinin en büyük alanında düzenlenecek

CNR EXPO Yeşilköy’de bu yıl 58’incisi düzenlenecek Uluslararası Ayakkabı Yan Sanayi Fuarı (AYSAF) metre karesini 60 bine çıkardı. Bu yıl tarihinin en büyük alanında düzenlenecek fuarda, yerli ve yabancı 450’nin üzerinde firma ağırlanacak.

Ayakkabı yan sanayi sektörünün tüm oyuncularını 58’inci kez bir araya getirecek “AYSAF Uluslararası Ayakkabı Yan Sanayi Fuarı” 15-18 Kasım tarihlerinde düzenlenecek. Kendi kulvarında Avrupa’nın ikinci büyük fuarı olan AYSAF, metre karesini 60 bine çıkardı. Bu yıl tarihinin en büyük alanında düzenlenecek fuarda, yerli ve yabancı 450’nin üzerinde firma ağırlanacak. Ayakkabı yan sanayi sektörüne yön veren firmaların katılımı ile organize edilecek fuarda, yeni ürün ve teknolojiler sergilenecek. Türkiye’nin dört bir yanından toptan ve perakende ayakkabı üretimi yapan 1000’in üzerinde firmanın tedariklerini sağlayacağı fuarda görülebilecek markalardan öne çıkanlar şöyle: Ziylan, Modaş, Elit Makine, A-C Makine, Fatih Ökçe, Besa Suni Deri, Politeks Suni Deri, Flokser Tekstili, 3Gen Taban, Mader, Uyguner Deri ve Cihan Deri.

1510473374_1494748737_1493974295_aysaf4

“AYSAF’ta tüm zamanların rekoru kırıldı”

Fuarla ilgili değerlendirmede bulunan AYSAD Başkanı Ömer Kadir Arpacı, AYSAF’ta

tüm zamanların rekorunun kırıldığına dikkat çekerek, “Tarihinin en büyük metrekaresine ulaşan sektörümüzün dev buluşması AYSAF’a gösterdiğimiz önemi, ihracat inancımızı ve güç birliği halinde ülke ekonomisine hizmet etme kararlığımızı net bir şekilde fuarlarımızda sergiliyoruz. Bu haklı gurur hepimize aittir. Başta yönetim kurulundaki mesai arkadaşlarım olmak üzere, meslektaşlarımıza, CNR Holding çalışanlarına, emeği geçen herkese en kalbi teşekkürlerimi sunuyorum” diye konuştu.

Moda ve trendler yerli tasarımlardan belirlenecek

CNR EXPO Yeşilköy’de gerçekleştirilecek AYSAF’ta, ayakkabı yan sanayinde önümüzdeki yıllın sonbahar-kış moda ve trendleri belirlenecek. 2018’in moda ve trendlerinin tamamının yerli tasarımlardan belirlenecek olması dikkat çekecek. Fuarda ayrıca dünyanın en iyi ayakkabı ve çanta tasarımı okullarından İtalyan ARS SUTORIA desteğiyle AYSAD Trend Alanı kurulacak. Disrupted , On the move ve Grotesque konseptinden oluşacak alanda 2018-19 Sonbahar-Kış moda ve trendlerinin görselleri ziyaretçilerin beğenisine sunulacak.

1510473397_1480407799_AYSAF3__1_

60 bin metre kare alanda, 12 bin ziyaretçi hedefi

Sektörün Türkiye’deki potansiyelinin dış pazarlara tanıtıldığı fuar, CNR Holding kuruluşlarından Pozitif Fuarcılık tarafından Türkiye Ayakkabı Sektörü Araştırma Geliştirme Vakfı (TASEV), Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği (AYSAD) iş birliğinde ve KOSGEB desteği ile organize edilecek. Taban, ökçe, aksesuar, tekstil, kimyevi maddeler, deri-suni deri ürünleri gibi sektöre dair tüm teknoloji ve ürünlerin sergileneceği fuar, 60 bin metre kare alanda 12 bin ziyaretçi hedefi ile düzenlenecek. Uluslararası medya kuruluşları tarafından da ilgi ile takip edilen fuarda, bu yıl da İtalya’dan Edizioni, Fotoshoe, Fashion-Mag, Fashion Focus, Modapelle, İran’dan Leather and Shoe, Market Magazine, News Industry dergilerinin editörleri ağırlanacak.

Erişim sorunu, müşteri ve para kaybı demek

Vatandaşın yavaş açılan Web sitesine tahammülü yok

ETİD verilerine göre, 85 milyonu aşkın nüfusu sahip Türkiye’de 52 milyon internet kullanıcısı mevcut. Bu kullanıcıların %43’ü internetten alışveriş yapıyor. Ürün ve hizmetlerin duyurulduğu Web sitelerindeki kesintiler, itibar, müşteri ve para kaybettiriyor.

Bir Web sitesinin erişilebilirliğini etkileyen birçok etken bulunuyor. Bir kısmı dışarıdan alınan hizmetlerden oluşan bu etkenler, her zaman beklenildiği gibi performans göstermiyor. Web sitelerinin kontrol edilmesinin önemi burada devreye giriyor. Kesintilere yönelik önceden uyarı özelliğine sahip sistemler, site yöneticilerine uyarı göndererek olası kayıpları engelliyor. Sitelerde yaşanan erişim sorunlarına veya yavaş açılma problemlerine tahammülü olmayan kullanıcılar, alternatiflere yöneliyor. Hata oluştuktan sonra sorunun çözülmesi mümkün fakat müşteri deneyimindeki düşüşlerin telafisi zor olabiliyor.

Ülkemizde bölgesel kesinti oldukça fazla

Türkiye’de farklı bölgelerden aynı anda erişim testleri yapan PingTurk verilerine göre, ülkemizde bölgesel kesintiler oldukça fazla. Hava şartları, saldırı, sabotaj gibi nedenlerle bir veya birden fazla şehrin internet erişiminde yavaşlama veya kesinti yaşanabiliyor. Geniş kitlelere ulaştığı düşünülen Web siteleri bazı bölgelerde hizmet veremeyebiliyor ya da bölgesel bazda yavaşlama yaşanabiliyor. Bu durumlarda siteye hangi lokasyondan, hangi hızda ulaşıldığını anlamak, bölgesel ölçümler yapılmadan oldukça zor olabiliyor.

Türkiye merkezli sitenin yurt dışından izlenmesi sorunu çözmez

Web sitelerinin hızlı bir şekilde analiz edilmesi için farklı çözümler kullanıldığını söyleyen Metriksoft Yazılım Kurucu Ortağı Murat Balkan, “Bu çözümlerin hemen hepsi yurt dışı kaynaklı olduğundan çoğunun izleme noktası da yurt dışında. Site izlemeleri Amerika’dan, Avrupa’dan veya Uzak Doğu’dan gerçekleştirilebiliyor. İzlemenin Amerika’dan başarısız ölçülmesi durumunda rastgele seçilen farklı bir coğrafi cihazdan doğrulaması yapılmaya çalışılıyor. Bu durumda zaman kaybediliyor, yanlış alarmlar veriliyor. Adana bölgesinde bir kesinti olduğunda, Adana’dan çağrı merkezini arayıp servislere erişemediğinden yakınan bir müşterinin yaşadığı problemin asıl sebebini anlamak, bölgesel ölçüm olmadan oldukça zor. Hizmet verilen müşteriler Türkiye’de ise erişilebilirlik yurt dışı izleme merkezlerinden değil, Türkiye’den ölçülmeli.” dedi.

Yerli çözüm 1 dakika aralıklarla siteleri kontrol ediyor

Sadece ölçüm noktası değil, tüm sunucu altyapısı Türkiye’de olan PingTurk’ün Türkiye’nin birçok şehrinden Web sitelerini 1 dakika izleme aralığıyla 7/24 izleyen PingTurk, olası hatalarda sistem yöneticilerine SMS, telefonla arama, e-posta, Web servisi çağrıları gibi farklı yöntemler ile uyarılar gönderiyor. Kurulum gerektirmeyen Web tabanlı yapısıyla PingTurk, bilgisayardan, mobil cihazlardan veya tabletlerden kullanılabiliyor.

Doğanın armağanı 128 milyon dolarlık ihracat

Sağlıklı beslenme trendi odun dışı orman ürünlerine talebi arttırıyor

Sağlıklı beslenme trendinin zirveye çıktığı günümüzde talebi her geçen gün artan, doğada kendiliğinden yetişen kekik, defne, meyan kökü, ıhlamur, adaçayı, biberiye, meşe palamudu gibi ürünleri ihraç ederek Türkiye’ye 2016 yılında 128 milyon dolar döviz kazandıran Odun dışı orman ürünleri sektörü, 2023 yılı için ortaya koyduğu 2 milyar dolarlık ihracat hedefinin yol haritasını belirlemek için Ege İhracatçı Birlikleri’nde bir araya geldi.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin organize ettiği “Odun Dışı Orman Ürünleri Çalıştayı”na Kilis 7 Aralık Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Nazım Şekeroğlu, Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Nurettin Tarakçıoğlu, Ekonomi Bakanlığı Maden Metal ve Orman Ürünleri Daire Başkanı Tayfun Kılıç, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Daire Başkan Yrd. İsa Sertkaya ve Şube Müdürü Özgür Balcı, İzmir Orman Bölge Müdür Yardımcısı Mehmet Erol ve Odun Dışı Orman Ürünleri ticareti, ihracatı ve üretimi ile ilgili firmalardan temsilciler katıldı.

Sağlıklı beslenme trendi tıbbi bitkilere talebi arttırıyor

Çalıştay’da konuşan Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Nurettin Tarakçıoğlu, Dünyada artan sağlıklı beslenme trendine bağlı olarak tıbbi ve aromatik bitkilere olan talebin her geçen gün arttığını, Türkiye olarak artan talebi karşılamaya dönük pazar potansiyeline sahip olduklarını kaydetti.

Rekabetçilik için kendimizi yenilememiz gerekiyor

Dünya genelinde her sektörde dünyada rekabet şartlarının gittikçe sertleştiğini, Rekabetçilik için gerekli kriterlerin sürekli genişlediğini, kendini geliştiremeyen ve yenileyemeyen sektörlerin rekabetin dışında kalmaya mahkum olduklarına dikkati çeken Tarakçıoğlu, “İster sanayi ürünü isterse tarımsal ürün üretin çağı yakalayıp hatta çağın bir adım ötesini yakalayamıyorsanız ilerleme kaydetmeniz ve sektörde kalma şansınız yok. Biz de bu bilinçle üyelerimizle beraber dünyanın 4 köşesinde faaliyetlerimizi sürdürürken yurtiçinde de bunun alt yapısını oluşturmaya güncel hale getirmeye çabalıyoruz. Bugün ki toplantımızın amacı da budur. Doğal kaynaklarımız olan odun dışı orman ürünlerinden sürekli ve en verimli bir şekilde faydalanma yolarının ortak akılla saptanması ve hayata geçirilmesi için doğru metotların belirlenmesi için bir aradayız” diye konuştu.

Türkiye’nin önemli doğal değerlerinden olan odun dışı ormanürünlerinin özellikle defne yaprağı, adaçayı, kekik, biberiye ve ıhlamur gibi ürünlerin, önemli kısmının ihraç edilerek değerlendirildiğini ve ekonomiye kazandırıldığı bilgisini paylaşan Tarakçıoğlu “Aksi halde bu ürünler doğada yok olup gidecek. Esasen söz konusu ürünler asıl olarak tarım ürünü kategorisinde değerlendirildiği hususları da göz önünde bulundurularak, toplanma şartları günün koşullarına göre mutlaka yeniden düzenlenmelidir. Bu konudaki kaçak toplamalar, sıkı bir denetimle ortadan kaldırılarak, haksız rekabetin önüne geçilmesi gerekiyor.”

Defne ve kekik üretiminde dünyada ön sıradayız

1510315104_00000000000002

Odun dışı orman ürünleri sektörünün daha çok orman köylülerini ilgilendiriyor gibi gözüktüğüne dikkati çeken Tarakçıoğlu, “Bu ürünler kırsal kalkınma yönünden çok büyük bir potansiyel taşıdığından, aslında ülke ekonomisi için de hayati önem arz ediyor. Yarattığı istihdam kayıt dışı olduğu için pek görünmese de yüksek seviyelerde olduğu hepimizin malumu. Ayrıca, Dünya’da artan sağlıklı beslenme trendine bağlı olarak tıbbi ve aromatik bitkilere de talep her geçen gün artmaktadır. Türkiye olarak artan talebi karşılamaya dönük pazar potansiyeline sahibiz. Özellikle, defne ve kekik üretim ve ihracatında dünyada önemli bir yerimiz var” dedi.

Tarakçıoğlu, Türkiye’nin odun dışı orman ürünleri ihracatının 2017 yılında Ocak – Ekim döneminde 100 milyon dolar olarak kayıtlara geçtiğini, Türkiye’nin kekik ihracatından 45 milyon dolar, defne yaprağı ihracatından 26 milyon dolar, adaçayı ihracatından ise 5 milyon dolar döviz elde ettiğini sözlerine ekledi.

2 milyar dolarlık hedef

Çalıştayın moderatörlüğünü yapan Kilis 7 Aralık Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Nazım Şekeroğlu ise, “Doğada kendiliğinden yetişen kekik, defne, meyan kökü, ıhlamur, adaçayı, biberiye, meşe palamudu gibi ürünleri ihraç ederek Türkiye’ye yıllık 150 milyon dolar döviz kazandırmakla kalmayıp ayrıca kendisine 2 milyar dolar ihracat hedefi belirleyen önemli bir sektörde yer alıyoruz. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler gurubu gerek dünyada gerekse ülkemizde son yıllarda ekonomik anlamda önemi artan Endüstri Bitkileri ve Odun Dışı Orman ürünlerdir. Geleneksel ürünlerin yanı sıra, son yıllarda yabani üzümsü meyveler, mantarlar, soğanlı ve yumrulu bitkiler gibi ürünlerin de gerek doğadan toplanarak gerekse ekonomik anlamda ormanlık alanlarda üretimlerinin yapılması ile Odun Dışı Orman Ürünlerinden sağlanan gelir giderek artmaktadır” dedi.

1510315105_00000000000067

Talep artıyor

İran-Turan Bölgesi, Akdeniz Bölgesi ve Avrupa-Sibirya Bölgesi gibi üç farklı bitki coğrafyasının kesişme noktasında yer alan Türkiye’deki bilinen bitki taksonlarının sayısının son verilere göre 12 bine ulaştığını açıklayan Şekeroğlu, “Endemik takson sayısı ise yaklaşık 3 bin 750’e ulaşmıştır. Bitki taksonlarının sayıca çokluğunun yanı sıra familyalara göre dağılımının da oldukça farklılık göstermesi bitki çeşitliliği açısından ne derece zengin olduğumuzu açıkça ortaya koymaktadır. Tıbbi ve aromatik bitkilere ve bu bitkilerden üretilen ürünlere olan talep her geçen gün artmaktadır. Bu bitkilerin büyük bir kısmı halen doğadan toplanmakta, son yıllarda doğal ortamdaki miktarları talebi karşılayamayan bazı türlerin yetiştiriciliği yapılmaktadır” açıklamasını yaptı.

1510315104_00000000000003

140 bitki türünün dış ticareti yapılıyor

Türkiye’de iç tüketimde farklı amaçlar için kullanılan ve ticareti yapılan bitki türü sayısının 350-400 civarında olduğu, yaklaşık 140 bitki türünün ise dış ticaretinin yapıldığını belirten Şekeroğlu şunları söyledi: “Ülkemizden yurtdışına en çok dış satımı yapılan bitkilerin başında; kekik, defne, adaçayı, anason, biberiye, çemen, çörekotu, dağ çayı, kapari, kırmızıbiber, kimyon, kişniş, mahlep, meyan kökü, nane, oğulotu, rezene ve sumak ile kardelen ve lale gibi bazı soğanlı ve yumrulu bitkiler gelmektedir. Hammadde olarak satışı yapılan bu bitkilerin yanı sıra katma değer olarak daha yüksek değere sahip olan uçucu yağlar, sakızlar ve zamklar gibi işlenmiş ürünlerin dış satışı ile bu ürünlerin yıllık dış ticaret hacmi 100 milyon doların üzerine çıkmıştır.”

Şekeroğlu, özellikle işlenmiş ürünlerin dış ticaretteki oranlarının artışı ile ticaret hacminin yakın gelecekte milyar dolarlı rakamlara ulaşmasının imkânsız görülmediğini belirterek, “Ülkemizde hali hazırda iklim ve toprak özelliklerine göre bitkilerin doğal yayılış alanları bulunmaktadır. Ancak son yıllarda ekonomik anlamda değer kazanan ve piyasa talepleri artan bazı bitki türleri kendi doğal yayılış alanları dışında da üretilmeye başlanmıştır. Tarım Bakanlığı tarafından alternatif ürün kapsamına alınan Tıbbi ve Aromatik Bitkilerin ilk aşamada özellikle tütün dikim alanlarında üretiminin teşvik edilmesi ile ülkemizde kekik üretiminde başarılı sonuçlar alınmış, ancak kekik üretimine uygun olmayan alanlarda yapılan bilinçsiz üretimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır” ifadelerini kullandı.

İkinci El Araçların Kilometre ve Muayene Bilgileri Artık PTT Mobil Uygulamalarında

ULAŞTIRMA DENİZCİLİK VE HABERLEŞME MÜSTEŞARI SUAT HAYRİ AKA, BAKANLIĞIN ÜRETTİĞİ BİLGİDEN VATANDAŞIN ARTIK DAHA KOLAY, DAHA UYGUN FİYATLI VE GÜVENİLİR BİR ŞEKİLDE YARARLANACAĞINI BELİRTEREK, “PTT, KULLANICI DOSTU BİR MOBİL UYGULAMA GELİŞTİRDİ” DEDİ.

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü ile Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi (PTT A.Ş.), vatandaşların hayatını kolaylaştıracak ve bütçesine katkıda bulunacak önemli bir protokole imza attı. İkinci el araç satın alacak vatandaşları yakından ilgilendiren protokol, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Müsteşarı Suat Hayri Aka ile PTT A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kenan Bozgeyik tarafından imzalandı. Protokole göre, ikinci el araç alacak vatandaşlar kilometre ve araç muayene bilgilerini artık PTT mobil uygulamaları üzerinden öğrenebilecek. Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü tarafından PTT ile paylaşılacak veriler, kurumun mobil uygulamalarına plaka veya şase numarası girilerek edinilebilecek. Bu verilere 11.11.2017 tarihinden itibaren PTTBank ve HGS – Online Bakiye Yükle uygulamalarının güncel sürümü yüklenerek ulaşılabilecek.

“Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğü ile Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi Arasında Bilgi Paylaşımı Esaslarının Düzenlenmesine Dair Protokol”ün imza töreni Ulaştırma Bakanlığı’nda gerçekleştirildi. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Müsteşarı Suat Hayri Aka imza töreninde yaptığı konuşmada vatandaşların araçlara ait gerçek kilometre bilgilerini öğrenme ihtiyacı duyduğunu belirterek, “Biz, araç muayene sistemlerine girdiği zamanlarda araçların kilometrelerini kaydediyoruz. Dolayısıyla en güvenilir, hile yapılmamış, doğru bilgiler bu sistem üzerinde kayıtlı bulunuyor. Biz bu bilgileri PTT üzerinden vatandaşın hizmetine sunacağız” dedi. Protokol ile ilgili “Son zamanlarda yaptığımız en hayırlı işlerden biri” değerlendirmesinde bulunan Aka, “Bakanlığın ürettiği bilgiden vatandaşımız yararlanmaya devam edecek, ama bu sefer hem daha uygun fiyata hem de güvenilir bir kurum üzerinden bu hizmete ulaşacak. Hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu. Müsteşar Suat Hayri Aka, protokol çerçevesinde PTT’nin çok güzel bir mobil uygulama geliştirdiğini ifade ederek, “Cep telefonundan da rahatlıkla kullanılabiliyor. Gayet kolay faydalanılan, kullanıcı dostu bir uygulama. PTT diğer faaliyetlerinin yanı sıra isteyen vatandaşa bu hizmeti de sunacak” dedi.

“İŞBİRLİKLERİMİZ ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE DEVAM EDECEK”

PTT A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kenan Bozgeyik ise “Bakanlığımızın ürettiği çok kıymetli bir veriyi Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğümüz ile yaptığımız bu protokol çerçevesinde vatandaşımızın hizmetine sunacağız. Vatandaşlar bunu büyük bir maliyetle karşılıyordu, şimdi Karayolu Düzenleme Genel Müdürlüğümüz bu maliyetleri aşağıya indirdi. Yaptığımız çalışmayla söz konusu hizmete ulaşımı daha uygun fiyatlı, daha işler ve kullanılır hale getirdik” diye konuştu.

Karayolu Düzenleme Genel Müdürü Saim İlçioğlu ise “Bu protokol bir başlangıç. İnşallah, Bakanlığımız ile PTT arasında bu tür işbirliklerine önümüzdeki süreçte de devam edeceğiz” dedi.

 

Deniz Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan: “Tek Kuruş Vergi Kaybı Yok”

Deniz Ticaret Odası (DTO) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, ‘Paradise Paper’ adıyla anılan ve son günlerde Türkiye’de de tartışılan konular ile ilgili bir açıklama yaptı. Paradise Paper belgelerinin açıklanması sonrasında Türk denizcilik sektörü hakkında kamuoyunda yanlış izlenimler oluşturulacak tartışmalar olduğuna dikkat çeken Metin Kalkavan, şunları söyledi:

TEK KURUŞ VERGİ KAYBI YOK

“Dünyada vergi avantajı sağlayan Malta ve benzeri ülkelerdeki off-shore sisteminin denizcilik sektörü özelinde doğru anlaşılması gerektiğine inanıyoruz. Ülkeler, dünya yıllık 11 milyar tona ulaşan deniz taşımacılığı ticaretinde rekabet avantajı sağlamak için çeşitli vergi, yatırım ve finansman teşvikleri uygulamaktadır. Türkiye’de de Türk Uluslararası Gemi Sicili’ne (TUGS) kayıtlı olan gemiler Malta ve benzeri ülkelerdeki vergi avantajlarına sahiptir. Bir diğer deyişle, denizcilik sektöründe Malta ve benzeri ülkeler ne kadar ‘vergi cenneti’ ise, Türkiye de denizcilik sektörü için aynı derecede ‘vergi cenneti’ durumundadır. Bu nedenle, Türk gemilerinin, Türkiye dışındaki ülkelerin sicil kaydında bulunmalarının nedeni vergisel avantaj değil, dünya deniz ticaretinde operasyonel ve finansal olarak dezavantajlı duruma düşmemektir. Bu durum, denizcilik sektörüne Malta ve benzeri ülkelerdeki ile eş değer imkanlar sunan Türkiye için tek kuruşluk bile vergi kaybına neden olmamaktadır. ‘’

Dünya denizcilik sektöründe, bir başka ülkenin siciline kayıtlı olmanın tamamen yasal olduğuna dikkat çeken İMEAK DTO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan şöyle devam etti:

HER GEMİ BİRER YÜZER FABRİKA

“Bugün, var gücümüz ile Türk denizcilik filosunu büyütmek için çalışıyoruz. Sicili ne olursa olsun sahip olduğumuz her gemi birer yüzer fabrikadır. Bu nedenle, bir Türk şirketinin dünyanın herhangi bir ülkesinde şirket kurması ya da bir şirketi satın alması ne ise, bir Türk gemisinin de yabancı sicilde olması aynı şeydir. Vergisel olarak Türkiye sicilinde olmak ile hiçbir farkı olmayan bu durum, Türk deniz ticaret filosunun uluslararası pazarlarda rakipleri ile eşit koşullarda rekabet edebilmesi için kaçınılmazdır. Bir AB üyesi olarak Malta ve benzeri ülkeler de bu anlamda Türk gemilerinin global pazardaki rekabet gücünü koruması, rakipler ile benzer finansal olanaklardan faydalanmak ve zaman zaman Türkiye için uygulanan olası ambargo ve benzeri ticari kısıtlamalardan etkilenmemek için önemlidir. Son günlerde tartışmalara konu olan gelişmelerin, doğru bilgiler ile yapılması gerekiyor. Türkiye’nin göz bebeği olan denizcilik sektörününe yönelik eksik bilgi kaynaklı karalamalar, Türkiye’nin global pazarlarda rekabet gücü olan nadir sektörlerden biri olan denizciliğe zarar vermektedir.’’

Brisa, Yeni Nesil Ürünleri ve Dijital Hizmetleriyle Transist 2017’ye Damgasını Vurdu

Brisa, 2-4 Kasım 2017 tarihlerinde, Lütfi Kırdar Rumeli Salonu ve İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Transist 2017 Uluslararası İstanbul Ulaşım Kongresi ve Fuarı’na katıldı. Şirket, ulaşım sektörünün ihtiyaçlarına yanıt veren, yeni nesil ürünleri ve dijital hizmetleri ile büyük beğeni topladı.

Bridgestone ve Lassa markalarıyla Türkiye lastik sektörü lideri Brisa, Transist 2017 Uluslararası İstanbul Ulaşım Kongresi ve Fuarı’nda ticari lastikler ürün grubu ve dijital hizmetleri ile yer aldı. 2-4 Kasım 2017 tarihlerinde, Lütfi Kırdar Rumeli Salonu ve İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen fuarda Brisa, yenilikçi ürün ve hizmetleriyle yoğun ilgi topladı.

Brisa’nın sektöre damgasını vuran Bridgestone -UAP-01, Bridgestone M788 ve Lassa 100S lastikleri fuar süresince öne çıkan ürünler arasında yer aldı. Tüm şehir içi ürünlerini ‘Kış Lastiği’ sertifikalı olarak sunan Brisa, yeni nesil lastiklerinin yanı sıra lastik kaplama markası Bandag’ın şehir içi otobüs ürünlerini de tanıttı.

Ulaşım sektörünün tüm taraflarını bir araya getiren Transist 2017’de pek çok teknolojik çözüm de dünyanın farklı bölgelerinden gelen ziyaretçilerle buluştu. Brisa da şehir içi otobüsler için dijital lastik basınç takibi sistemi TPMS hizmetini uluslararası arenanın beğenisine sundu.

Brisa’dan İETT’ye 7’24 hizmet

Brisa, Transist 2017 Uluslararası İstanbul Ulaşım Kongresi ve Fuarı’nda da sergilediği Bridgestone-AUP-01 lastikleriyle ‘kilometre başına fiyat’ esasına dayalı olarak İETT’ye de hizmet vermeye başladı. İETT’nin toplamda 1.600 aracına lastik tedariği sağlayan Brisa, bu operasyonu yönetmek için İETT’nin altı garajında operasyon merkezi kurdu. Brisa, Tmp+ programı ile İETT araçlarına ait 15000 adet lastiğin performansı canlı olarak takip ederken, filolara özel çözümler sunan Filofix yol yardım hizmetiyle de İETT’nin araçlarında kullanılan lastiklerini 7/24 takip ediyor ve yaşanan herhangi bir sorunda anında müdahale ediyor.

Sac İşleme Sektörünün Önde Gelen Firması Ermaksan 3 Kıtada Ülkemizi Temsil Ediyor

‘Yenilikçi teknolojiler’ sloganıyla, sac işleme sektörüne küresel ölçekte büyük katma değer sağlayan Ermaksan, makine sektöründe global ölçekli 3 önemli fuarda aynı anda boy gösteriyor. 

Ermaksan; sektörün nabzının ABD’deki attığı ‘Fabtech 2017’ ve Çin’deki ‘MWCS 2017’ fuarlarının yanı sıra Almanya’daki ‘Blechexpo 2017’ fuarlarında, yüzde 100 yerli ve milli üretim olan son teknoloji ürünlerini ziyaretçilerin beğenisine sunuyor.

Sac işleme sektörünün önde gelen firmalarından Ermaksan, global ölçekteki gücünü ve ileri teknoloji ile geliştirdiği yenilikçi ürünlerini, dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen fuar organizasyonlarında sergilemeye devam ediyor.

Ermaksan; 3 ayrı kıtada birbirine yakın tarihlerde düzenlenen ve makine sektörünün er meydanı kabul edilen fuarlara katılarak, tamamen ‘milli üretim’ yaklaşımıyla geliştirdiği ürünlerini ziyaretçilerle buluşturdu.

Ermaksan; 6-9 Kasım tarihlerinde Kuzey Amerika’da gerçekleştirilen ve bölgenin en büyük metal işleme teknolojileri fuarı olan FABTECH ve 7-10 Kasım tarihlerinde Almanya’nın Stuttgart kentinde gerçekleştirilen, ‘Blechexpo 2017’ fuarında boy gösterdi. Uzakdoğu’nun giriş kapısı niteliğini taşıyan Çin’deyse, 7-11 Kasım tarihlerinde düzenlenen Metal İşleme ve CNC Tezgâhları Fuarı’na (MWCS 2017) katılan Ermaksan, burada da inovatif düşünceyle geliştirdiği yenilikçi ve kullanıcı dostu ürünlerini sergiliyor.

Endüstri 4.0 uygulamaları yapıldı

Ermaksan, Almanya’daki ‘Blechexpo 2017’ fuarında, yüzde 100 yerli ve milli olarak geliştirdiği yeni ürünü olan 6kW hızındaki rezonatörü de (lazer ışın kaynağı) sergiledi.

Tüm fuarlarda Endüstri 4.0 ile ilgili uygulamaları da ziyaretçilerin beğenisine sunarken, ayrıca yüksek hızlı kesim kapasitesindeki, verimlilik esaslı ve çevreci ürünleri Green Press, Hawk Fiber lazer, Fibertube, diz boşluklu abkant Powerbend Seater ve 4G ivmelenmeye sahip Fibermak GForce ürünlerini gururla sergiledi. Organizasyonlarda Ermaksan ürünleri ziyaretçilerden büyük ilgi gördü.

Özkayan : “Vazgeçilmez olmak bizim elimizde” 

Kendilerini artık tamamen bilime dayalı teknolojiler üretmeye adadıklarını ifade eden Ermaksan Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Ahmet Özkayan, küresel rekabette fark yatabilmek için sürekli ve sürdürülebilir büyüme ile teknoloji geliştirmeye öncelik verdiklerini belirtti.

Özkayan, yenilikçi yaklaşımlar sergilemeye devam ederek, ülkemize ve sektöre en yüksek düzeyde katma değer sağlamayı hedeflediklerini de kaydetti.

Türkiye’nin ileri teknolojiye odaklanmaktan başka çaresi olmadığını hatırlatan Özkayan; “Her firma kendi alanının en iyisi olmak zorundadır. Ancak böyle bir çaba ile ülkemizi hızlı bir şekilde ekonomik anlamda yukarı taşıyabiliriz. Biz, iyi teknoloji ve iyi ürünler üretirsek, tüm dünya için vazgeçilmez oluruz” dedi.

Ermaksan olarak, dünya çapında yeniliğe sahip, küresel piyasa ihtiyaçlarını en iyi ve en hızlı karşılayacak çözümler geliştirme gayretinde olduklarını ifade eden Özkayan, ‘tamamen milli’ olarak geliştirdikleri yenilikçi ve ileri teknolojiye sahip ürünlerini, ‘Türk Makinesi’ gururuyla, dünyanın dört bir yanına ihraç etmeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.

Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri sektörü yılın ilk 10 ayında ihracatını yüzde 6 oranında arttırdı

İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç

İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği,sektörün 2017’nin ilk 10 aylık dönemine ait ihracat verilerini açıkladı. Sektörün genelinde geçen yılın aynı dönemine göre ihracat yüzde 6 artışla 3 milyar 600 milyon $’a ulaşırken, İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin ihracatı ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 büyümeyle 128 milyon dolara ulaştı.

İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, 2017 yılının ilk 10 ayına ait dış ticaret verilerini kamuoyuna duyurdu.

31 Ekim 2017 tarihi itibarıyla açıklanan sonuçlara göre; İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği bünyesindeki firmaların ihracatı yılın ilk 10 aylık döneminde geçen yıla göre yüzde 20 oranda artırarak 128 milyon dolara yükseldi. Türkiye genelinde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 artışla 3 milyar 600 milyon dolara ulaştı.

Mobilya sektöründe 2017 yılının ilk 10 aylık raporunu değerlendiren İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, “2017’nin ilk 10 ayında özellikle lider olduğumuz pazarlara yönelik çalışmalarımızı hızlandırarak sektörün gelişimine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Irak pazarı bizim için önemli konumda. Irak pazarını takiben Suudi Arabistan, Libya, İsrail, Almanya, mobilya sektörünün ihracat hedefini gerçekleştirmesinde önemli rol oynuyor.  Biz, Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği olarak Türkiye mobilya sektörünün hedeflerine ulaşması için var gücümüzle çalışıyoruz. Bu çalışmalarımızın neticesinde önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye’yi dünyanın ilk 10 ihracatçı ülkesi içerisine sokmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda sektörün birliği olarak 16 milyar dolar ihracat 2023 hedefi ile,  sektörümüzü tüm paydaşlarıyla büyütmek için spesifik projeleri hayata geçiriyor, Türkiye’nin 2023 vizyonu doğrultusunda elimizden gelenin en iyisini yapmak için çalışıyoruz” dedi.

Küresel gelirde sanayinin payı azaldı, sanal zenginliğin arttı

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin ekim ayı olağan toplantısında konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Dünyada finans piyasalarının hacmi, reel ekonominin on katına ulaştı. Küresel gelirde sanayinin payı azaldı, sanal zenginliğin arttı” dedi.

Bahçıvan: “Umutları yeşertmek için tarihsel bakışla geçmişi iyi analiz etmeli, üretim odaklı ekonomi anlayışını hakim kılmalıyız. Kalkınma ve toplumsal huzur ancak ekonomik, sosyal, insani gelişmişlik, sürdürülebilirlik ve yönetişim unsurlarının uyumlu gelişmesiyle sağlanır.”

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin ekim ayı olağan toplantısı, “Tarihsel Bir Perspektif Üzerinden Ekonomiye ve Dünyaya Bir Bakış” ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya, Prof. Dr. İlber Ortaylı konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan konuşmasında, dünyada yaşanan bölgesel çatışmalar, jeopolitik gerilimler, emperyalist güç arayışları, enerji savaşları arasında küresel ekonominin çıkar yol bulmakta zorlandığına dikkat çekti. Mevcut konjonktürde tarihsel bakışın sağlıklı ve doğru öngörüler için elzem olduğunu vurgulayan Erdal Bahçıvan, “Dünyada finans piyasalarının hacmi, reel ekonominin hacminin on katına ulaştı. Küresel gelir içinde sanayinin payı azalırken, sanal zenginliğe dayalı bir ekonomi oluştu. Son 20 yılda dünyada eşitsizlikler hiç olmadığı kadar arttı. Dünya Bankası verilerine göre, bugün yaklaşık 800 milyon kişi günde 2 dolardan daha az bir parayla yaşam savaşı veriyor. Gençlerde işsizlik oranı artarken ekonomik büyümeyi sürdürmek zorlaşıyor. Dünyadaki dengesiz sosyal ve ekonomik süreci daha iyi anlamak için 2008 global krizinin temel nedenlerine inmek gerekli. Temel sorun; bazı finans kuruluşlarının asli işlevleri olan tasarrufların yatırıma dönüşmesini sağlamayı unutarak, üretim dünyasından uzaklaşmasıydı” şeklinde konuştu.

Global krizin acımasız finans odaklı neoliberal politikaların iflasını ortaya koyduğunu dile getiren Bahçıvan, “Küresel ekonomik iflası takiben bugün dünya ekonomisine yön verenler tarafından henüz bir alternatif ortaya konulmuş değil. Krizin ardından devreye sokulan genişlemeci para politikaları ise ancak daha büyük sorunları ertelemeye yaradı” dedi.

Verimlilik artışı sağlayan asli unsur; üretim

Geçmişte ekonomi odaklı bir dünyanın yerini güvenlik odaklı bir dünyanın aldığını vurgulayan Bahçıvan, şunları söyledi: “Mevcut küreselleşme anlayışı maalesef iç savaş, açlık, sefalet, kıtlık gibi en ciddi krizlere çözüm sunamıyor. Küreselleşmenin faydalarından yararlanamayanlar, korumacı politikaları destekliyor. Sosyo-ekonomik sorunlar için bir suçlu arayanlar popülist görüşlerde kendilerine çare arıyorlar. Dünya adeta pusulasını şaşırmış durumda. Bunu aşmak, kaygıların yerine umutları yeşertmek için geçmişi iyi analiz edilip, üretim odaklı bir ekonomi anlayışını hakim kılmalıyız. Çünkü ekonominin refah üreten, istihdam yaratan, verimlilik artışı sağlayan asli unsuru üretimdir. Kalkınma ve toplumsal huzur ancak ekonomik gelişmişlik, sosyal gelişmişlik, insani gelişmişlik, sürdürülebilirlik ve yönetişim unsurlarının aynı anda ve birbirleriyle uyumlu olarak gelişmesi halinde sağlanabilir.”