Başkalarının Bakıp Göremediğini Görebilmek; Kişisel Başarı

Artık benzer/aynı teknoloji her yerde var ve herkes çok kolay sahip olabiliyor. Kişiler benzer eğitimi alıyorlar. Kişilere sunulan imkân ve çevre koşulları arasındaki neredeyse fark yok. Nasıl oluyor da aynı koşullar altında yarışa başlayan kişilerden birisi çok gerilerde kalırken diğeri çok önde yarışa devam ediyor?  Başarılı ve başarılı olmayan arasında belirleyici olan başka şeyler neler? Farkları yaratan ne? Bazen yanı başımızda olup ta bizim göremediğimiz başarı ipuçları neler? Başarının sırları neler? Ben ne yapmalıyım?

Bu ve benzeri sorular her zaman aklımıza gelir ve biz, başarılı olan ve olmayan arasındaki farkın ne olduğunu merak ederiz. Elbette bu ve benzeri sorulara bizim cevaplarımız olabilir. Hem kişisel olarak ve hem de kurumsal olarak başarılı olma her zaman merak edilen ve ilgi çeken bir konu olmuştur. Otuz dört yıllık meslek hayatımda ülkemizin en büyüğünden küçüğüne kadar çeşitli şirketlerde yaptığım; proje, eğitim, danışmanlık gibi çalışmalarda bu sorular hep bana sorulmuştur. Ayrıca başarı, yoğun rekabetin yaşandığı küresel bir dünyada kişisel ve kurumsal olarak var olmanın temel koşulu olup, yaşamsal öneme sahiptir. Yukarıdaki sorulara cevap olarak başarının en önemli sırrının; başkalarının bakıp ta göremediği görebilmek olduğu söylenebilir. Bu sır bir bakıma yenilikçilikten (inovasyon) başka bir şey değildir. Başarı kişisel olarak her zaman dikkate değer bir konu olarak hep ilgi çekmiştir. Çünkü; başarı bir bakıma, kişinin bugününü ve geleceğini etkileyen en önemli kavramdır. Başarılı bireyler yetiştirmek adına dünyada aileler, ülkeler ve şirketler inanılmaz sermaye ile yatırım yapıyorlar. Çünkü; biliyoruz ki küresel yarışta teknolojiye hâkim olan dünyaya hakim olarak diğerlerini yönetir, yönlendirir. Teknoloji üreterek ona hâkim olmanın yolu da insan tarafından üretilen bilginin hayata uygulanmasıyla mümkün. Bu bilgiyi de üreten insan. Ne kadar donanımlı ve başarılı insan o kadar teknoloji ar-ge, yenilik ya da ne kadar teknoloji ar-ge o kadar başarılı insan.

Bizler bir birey olarak hep işimizde/mesleğimizde nasıl daha başarılı olacağımızın hayallerini kurarız. Başarılı kişilerin, hikâyelerini dinlemek hoşumuza gider. Başarıyla ilgili yaşanmış olaylar ve anılarla ilgili deneyim paylaşımı hep ilgimizi çekmiştir. Başarıyı biz amaca ulaşmak olarak gördüğümüzde, bunun sadece bir yolla değil, birden çok yolla mümkün olabileceğini görmeliyiz. Burada kritik sorunun; başarı ama nasıl? Olduğu görülecektir. Nasıl? Sorusunun cevabı bizim için çok zor olabilir. Nasıl sorusunun cevabi için öncelikle kişisel yeteneklerimizi keşfetmemiz gerekir. Yeteneğimizi keşfederek ona uygun iş/meslek seçimi ve mesleğin icrası başarı için hayati önemde. Keşfedilen kişisel yeteneğin aynı zamanda yetkinliğe de dönüştürülmesi gerekir. Yetenek sahip olunan potansiyeli, yetkinlik ise bu potansiyeli kullanabilme gücünü gösterir. Örneğin; otomobiliniz kilometre göstergesi saatte maksimum 100 kilometre olsun. Siz sözgelimi, saatte ortalama 70 kilometre ile gidiyorsanız, hızınız 70 kilometre olacaktır. Burada 100 kilometre yetenek, 70 kilometre yetkinlik olarak kabul edilirse, önemli olan yetenekten çok bu yeteneği kullanabilme gücü yani, yetkinliktir. Bu örnekte 30 kilometre kullanılmayan güç vardır. Şayet ortalama hızınız saatte 100 kilometre ise yeteneğinizi yetkinliğe dönüştürüp, tamamen yararlanıyorsunuz demektir.  Zaten başarıyı da belirleyen budur; kişiler, şirketler, sistemler, ülkeler arasında.

….

Yazar: Mahmut Tekin

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Haziran 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

 

Satınalma Pazarlık Planlaması ve Temel Aşamalar

Satınalma yöneticileri kariyerleri boyunca çok sayıda ve farklı özelliklerdeki satıcı/tedarikçi profilleri ile alım müzakerelerini yürütmektedirler. Satınalma pazarlıklarında her zaman hatırlanması gereken, “her pazarlık birbirinden farklıdır ve her pazarlık aynı şekilde sonuçlanmayabilir”. Bu nedenle her pazarlığın kendine özgü dinamiklerinin bulunduğu söylenebilir.

Tedarikçilerle yürütülen pazarlıklarda büyük ölçüde “uzun dönemli bir ilişki nasıl sağlanır ?” sorusuna cevap aranmaktadır. Satınalma pazarlıklarında iki taraf bulunmaktadır. Alıcı hazırlığı kadar tedarikçinin/satıcının da pazarlık için hazırlandığı akıldan çıkarılmamalıdır. Bu nedenle pazarlıklarda eğitimli satıcılara karşı her zaman hazırlıklı olunmalıdır.

Zaman içerisinde elde edinilen pazarlık deneyimi alıcıları bu konuda olgunlaştırmaktadır. Pazarlıklarda başarı, çok çalışma, bilgi toplama, iyi bir planlama ve hazırlık ile kendini göstermektedir. Pazarlık planlamasında işletme gereksinimlerinin analiz edilmesi, temin edilmesi planlanan ürün/hizmetin içeriği, tedarikçi araştırması, pazarlık amaç pozisyonunu belirlenmesi (maksimum, hedef ve minimum beklentiler) önemli bir yer tutmaktadır.

Pazarlık planlamasında aşağıda sıralanan temel konular gözden geçirilmektedir:

 

  • Pazarlıkta hedeflenen belirli bir amaç geliştirilmesi.
  • Tedarikçinin profili, kapasitesi ve kârlılık düzeyi vb. ne olduğunun araştırılması.
  • Tedarikçinin ihtiyaçlarının toplanması.
  • Tedarikçinin anlaşma/pazarlık pozisyonunun analiz edilmesi.
  • Tedarikçi sözleşme yapılacak kadar güvenilir mi ?
  • Ürün/hizmet maliyet analizleri pazarlıkta başlangıç adımları için elzemdir. Bu nedenle uygun verilerin toplanması gerekmektedir.
  • Durum analizinin yapılması. Pazarlık için bir aciliyet var mı ?
  • Pazarlık stratejisi ve taktik adımlar planlanmalıdır. [1]

[1] Michiel R. Leenders, Harold E. Fearon, a.g.e., s:322.

….

Yazar: Prof. Dr. Murat ERDAL

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Haziran 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Nuh’un Gemisine Binmek İstiyorum! ! !

Denizler tastı ve her taraf su oldu. Tufan oldu. Nuh, 3 katlı gemisine  her canlıdan  birer çift aldı. Oğlu Ken’an’ı da gemiye almak istedi, ama o “Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım” dedi. Gemiye binmedi ve hemen bir dalga onu alıp boğdu.

Dergimizin Şubat ayı sayısında “Nuh’un Gemisi”ni yazmış, kriz gelmeden krizi önlemeden ve kriz yönetiminden bahsetmiştik. Dilerseniz şimdi, Nuh ile beraber olmanın ve bu kurtuluş gemisine binebilmenin olmasa olmaz şartlarına bakalım.

Biz Satınalmacılar gemimize hangi tedarikçiyi alacağımıza karar vermekle yükümlüyüz.

Peki, nasıl belirleyeceğiz  yanı başımızda olacak tedarikçiyi? Yanımızda kimin olmasını istediğimize –tıpkı Nuh gibi-  hangi kriterleri gözeterek karar vereceğiz?

“Bizimlesin” dediklerimize “partner”, “paydaş” gibi isimler takarız. Bu, onları “ortak olarak ” görme arzusudur.

Gerçek bir tedarikçi ve yakın bir ekip arkadaşı olmak isteyen firmalar her zaman ön plandadır. Zira bunu dilemeyen hiç bir tedarikçinin gemimizde yer alması söz konusu değildir. Ortak projelerde buluştuğumuz, süreç yönetim yeteneği yüksek,  sözüne güvendiğimiz firmaları kendimize daha yakın hissederiz. Bunlar genelde kendilerini, bizlere daha çok adar,  bizimle özdeşleştirir ve risk paylaşımı yaparlar. Bizi birbirimize bağlayan ortak hedeflerimiz ve kendi aramızda oluşturduğumuz ortak bir sözlüğümüz vardır.

En sevdiğimiz tedarikçimiz, öncelikli ve destek aktiviteleri yerine getirirken rekabet üstünlüğünü sağlayacak kaynak ve kapasiteye sahip tedarikçilerdir. Değişen yapılara ayak uydurarak, pazarlarını büyütmek için kendilerini sürekli geliştiren,  Tedarik Zinciri başarısına katkıda bulunanlar her zaman alıcı firmalar tarafından tercih edilir.

 

Hayatta iken gelişme, gemiye binmenin olmazsa olmaz şartıdır. O nedenle yeni arz kaynakları için yol gösterici araştırmalar yapan tedarikçiler her zaman bir adım öndedir. Maliyet azaltma hedefi ile katma değerin nasıl ortaya çıkarılacağına yönelik modeller geliştirerek tasarım yetenek ve kapasitesi yüksek olan tedarikçi beraberinde başarı getirir. Bu tarz çalışma ekstra rekabet avantajı getirecek satınalmalar yapma olasılığını yükseltir.

Kısaca etkin tedarikçi bizimledir ve işletmelerimizin değerini artırır.

Yazar: Selda Yüksekbaş

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Haziran 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

 

Satınalma İle İş Sağlığı Ve Güvenliği İlişkisi

Satınalma departmanı işletmelerde çeşitli düzeylerde olmak üzere diğer tüm departmanları ve operasyonel süreçleri etkilemektedir. Bir işletmede bulunan tüm departmanlar ile ilişkili olan satın alma departmanı işlevi itibariyle tüm iş ve işlemleri etkileme yönüyle de dikkatle ele alınması gereken bir konudur. Bu kapsamda satın almanın işletmelerde iş sağlığı ve güvenliği(İSG) ile de yakın ilişkisinin olduğunu söyleyebiliriz. İyi yönetilmeyen bir satın alma sürecinin iş sağlığı ve güvenliği alanında ortaya çıkaracağı en acı tabloyu geçtiğimiz ay Soma’da gerçekleşen maden iş kazasında görmüş bireyler olarak konuya kurumsal bir bakış açısıyla yaklaşmanın gerekliliğini bir kez daha derinden hissettik. İSG alanında işveren yükümlülüklerinden biri olan işçilere kişisel koruyucu donanımların temini ve kullandırılmasına satına alma departmanı doğrudan etki etmektedir.

SADECE UYUM İÇİN YAPILAN SATIN ALMALARIN ETKİSİ

Mevzuatsal olarak çizgileri çizilmiş olan kişisel koruyucu donanımların temin edilmesi sürecinde satın alma kararının verilmesine kadar geçen sürede kararı etkileyen analizlerinin dikkatle yapılmaması sonucunda sadece mevzuat uyumu için gerçekleşen alımlar ihtiyaç halinde işlevsiz kalan donanımlara dönüşerek satın almada maksadının hasıl olmadığı gözlenmektedir. Her ne kadar işyerindeki risklerin önlenmesinin veya yeterli derecede azaltılmasının, teknik tedbirlere dayalı toplu koruma ya da iş organizasyonu veya çalışma yöntemleri ile sağlanamadığı durumlarda, kullanılacak kişisel koruyucu donanımların özellikleri, temini, kullanımı ve diğer hususlar yönetmelik ile belirlenmiş olsa da kullanılacak donanımları son aşamada belirleyenler satınalmacılardır. Satın alma departmanlarının temin edecekleri kişisel koruyucu donanımlarda belirli standartlar bulunmaktadır. Bu noktada hangi malzemelerin kişisel koruyucu donanım kapsamında değerlendirildiğinin de bilinmesi gerekmektedir.

NELER KİŞİŞEL KORUYUCU DONANIM OLARAK SAYILIR?

  • Çalışanı, yürütülen işten kaynaklanan, sağlık ve güvenliği etkileyen bir veya birden fazla riske karşı koruyan, çalışan tarafından giyilen, takılan veya tutulan, bu amaca uygun olarak tasarımı yapılmış tüm alet, araç, gereç ve cihazlar,
  • Çalışanı aynı anda bir veya birden fazla riske karşı korumak amacıyla üretici tarafından bir bütün haline getirilmiş cihaz, alet veya malzemeden oluşmuş donanım,
  • Belirli bir faaliyetin yapılması için korunma amacı olmaksızın taşınan veya giyilen donanımla birlikte kullanılan, ayrılabilir veya ayrılamaz nitelikteki koruyucu cihaz, alet veya malzeme,
  • Kişisel koruyucu donanımın rahat ve işlevsel bir şekilde çalışması için gerekli olan ve sadece bu tür donanımlarla kullanılan değiştirilebilir parçalar kişisel koruyucu donanım kapsamında tanımlanmaktadır.

NELER KİŞİSEL KORUYUCU DONANIM OLARAK SAYILMAZ?

  • Özel olarak çalışanın sağlığını ve güvenliğini korumak üzere yapılmamış sıradan iş elbiseleri ve üniformalar,
  • Acil kurtarma servislerinin kullandıkları ekipmanlar,
  • Askerlerin, polislerin ve diğer kamu güvenlik güçlerinin giydiği ve kullandığı kişisel koruyucular,
  • Kara taşımacılığında kullanılan kişisel koruyucular,
  • Spor ekipmanları,
  • Nefsi müdafaayı veya caydırmayı hedefleyen ekipmanlar,
  • Riskleri ve istenmeyen durumları ikaz eden, taşınabilir cihazlar kişisel koruyucu donamı kapsamın değerlendirilmemektedir.

Yazar: Sertaç KÖKSAL

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Haziran 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

 

Yönetici? Lider?

Yöneticilik ve liderlik çoğu zaman birbirine karıştırılıp eşanlamlı olarak kullanılsa da birbirinden farklı rollerdir. Bunlardan hangisinin daha üstün olduğuyla ilgili bir seçim yapmak boş bir çaba olacaktır çünkü bu ikisi birbirlerinin tamamlayıcısıdır ve bir organizasyonun başarısında hem yöneticilere hem de liderlere ihtiyaç vardır .

Yönetici, bir organizasyonun başında bulunan, bir grup insanı istenilen hedeflere ulaşabilmek için yönlendiren kişidir. Önceden belirlenen hedeflere ulaşmak için başkaları aracılığıyla iş gören; kaynakların en etkin ve verimli şekilde planlanmasını, organize edilmesini, yönlendirilmesini, koordine ve kontol edilmesini sağlamayan yine yöneticidir. Dolayısıyla çalışanlar, üretim, finans, pazarlama gibi birçok konuda bilgi sahibi olmak ve bunları anlamak zorundadır.

İyi bir yönetim iyi planlamayla başlar. Belirli bir hedefe nasıl ulaşılacağını planlarken bunu gerçekleştirmek için gereken bütçe, insan gücü, çeşitli senaryolar ve olası olumsuzluklar karşısında atılacak diğer adımlar yönetici tarafından belirlenir. Daha sonra bu planı hayata geçirmek için yapılacakları organize etmek gerekir. İşi yapacak kişiler planın kendilerine düşen bölümünü yerine getirmeye hazır mı, bunun için gereken malzemeler doğru zamanda hazır olacak mı, belirlenen zamanda işler bitecek mi gibi sorular organizasyonun başarılı olmasında önemli rol oynar. Çalışanları planlanan hedef doğrultusunda organize edilen sorumluluklar doğrultusunda yönlendirmek ve bu süreci gözlemleyip ortaya çıkan problemlere çözüm üretmek de yöneticinin sorumluluğu altındadır.

Yazar: Simge ERDAĞ

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Haziran 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

 

BÜYÜK problemlere sistem çözümleri sağlamak

Yılın YYH (Yurtdışında Yerleşik Hintli) ödülü sahibi Chandrashekar Natarajan, PepsiCo ve Coca-Cola’dan sonra şimdi de Walt Disney Co.’da, Üçlü Kar Hanesi –Kar, Gezegen ve İşgücü’nü en uygun seviyeye getirmek için sistemik planlama kullanıyor.

Çevre kirliliği, gelir dengesizliği ve geniş çaplı endüstriyel kazalar, çoğunlukla küresel ekonomik gelişmenin istenmeyen ancak kaçınılmaz sonuçları olarak gösterilmektedir. Bu senenin başlarında Mumbai’de ICICI Bankası’nca Yılın YYH ödülleri sayesinde dikkati çeken küresel üst düzey yöneticilerden Chandrashekar Natarajan bu yaklaşımı ‘anlamsız’ olarak nitelendirmektedir.

Natarajan, “Bu olumsuz sosyal şartlar, sistemleri ve sistemlerin ikinci ve üçüncü derecedeki etkilerini anlamakta tekrarlanan hataların bir sonucudur.” şeklinde açıklamış ve bütün bunları değiştirme kararlılığında olduğunu belirtmiştir. Tedarik Zincirine yaptığı olağanüstü katkılarından ötürü Natarajan, Arz & Talep Zinciri Yöneticilerince yakın bir zamanda ‘Dikkate Değer Tedarik Zinciri Uygulayıcısı’ olarak ödüllendirilerek dikkati çekmiştir. Natarajan bu onura beşinci kez layık görülmüştür.

Walt Disney Co. İş Süreci ve Teknolojisi, Bütünleşik Tedarik Zinciri Yönetimi Başkan Yardımcısı Natarajan, geçtiğimiz Mart ayında gerçekleşen ödül töreninde “Tutkum, yaşamları küresel tedarik zincirinden bir şekilde etkilenen herkesin hayatını etik, tehlikesiz, güvenli ve sürdürülebilir bir çalışma ortamında kazanma olanağına sahip olmalarıdır.” şeklinde konuşmuştur. Natarajan’ın bütünleşik küresel stratejisi, modern endüstri mühendisliğinde yeni ufuklar açan katkılarından biri olan, problemlerin analiz edilmesinde sistemik yönteme dayanmaktadır.

Natarajan konuşmasını, “Bu dünyada, iş aracılığı ile sosyal değişimin lokomotifi olarak iz bırakmaya karar verdim. Çalışmalarımı, ana müşterilerinden binlerce kilometre uzakta olan fabrikalar, satıcılar ve tedarikçilerin ürünlerini üretip nakletmeleri, yani küresel tedarik zincirinin işleyişi üzerinde yoğunlaştırmış durumdayım.”, şeklinde sürdürmüştür.

Ortak Satınalmaların Firmalara Etkileri

Teknolojinin gelişmesi ile Dünya pazarlarına ulaşmak çok daha kolay hale gelmiştir. Satınalma fonksiyonunun önemi günden güne artmakta ve rekabetin  iyice kızıştığı bir ortamda asıl değerin alımlarda yaratılacağı bilinmektedir.

Şirketlerin satınalma departmanlarının  son zamanlarda üzerinde en çok durduğu konulardan biri ortak satınalmalar olmuştur.Global şirketlerin kendiliğinden gelişen bu yapıları ciddi maliyet avntajları, kalite avantajı, tedarikçi üzerinde bir güç haline dönüşmüş, ciddi bir hareket alanı kazadırmıştır. Tedarikçilerin yüklü satışlar yaptığı ve alıcılarında fayda sağladığı bu organizasyon yapısı her iki tarafıda memnun eden bir yapıdır.

Firmalar, Maliyet avantajı yakalamak,güvenilir tedarikçiler ile çalışmak,tedarikçiler üzerinde yaptırım sahibi olabilmek,fazla personel maliyetine katlanmak istememek, kaliteli hizmet almak  gibi faydalardan yararlanmak isteyen firmalar ortak satınalım arayışlarına girmişlerdir.

Şirketlerin satınalma departmanlarının özellikli ürünleri üzerinde ortak satınalım yapabilecekleri gibi

genel yönetim giderleri gibi ciddi maliyet avantajı sağlayacak konular üzerindede ortak satınalım yapıp, özellikli ürünler üzerinde daha fazla zaman ayırıp, tüm dikkatlerini bu kouya verebilirler..Bir platforma üye olmadan tanışık bir çok şirket benzer faydalar  için ortak alımlar yapabilmektedirler.

Ortak yada  Outsourcing satınalmaların sağlayacağı birçok yarar olmasına karşın dikkat edilmesi gereken hususlarda vardır;

Yararları;

  • Onaylı tedarikçi tanımlamaları meşaketli süreçlerdir.Uygun tedarikçi bulmak vede güvenilir olması için bir çok test, iyi sözleşmeler vede ciddi zaman ayırmak gerekir.Ortak satınalımlarda sizin için bu detayların çoğu süzgeçten geçmiş olacaktır.İyi bir sözleşme ile uygun çalışma ortamı sağlanabilir.
  • Tedarikçi riski azalır.
  • Birçok firmanın katılımıyla,Ürün sayısı arttıkça ciddi maliyet avantajları sağlanacaktır.
  • Tedarikçi üzerinde ciddi bir yaptırım gücü olacaktır(aracı firma varsa, bu avantajı kullanacak sözleşmeler yapılmalıdır)
  • Zaman ve personel avantajı sağlayacaktır. Sizin katlanacağınız bir çok operasyonel yüke aracı firmalar katlanacaktır.Kendi çekirdek işlerine daha fazla yönelinebilecektir.
  • Kaliteli ürün, hizmet alma avantajı doğacaktır.

….

Yazar: Cihan KABAN

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Temmuz 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Perakende… Alışveriş Merkezi…. Bayram….

Alışveriş Merkezleri, Tüketicilere keyifli alışveriş imkanı veren, Perakende Sektörüne katma değer yaratan, kent ile bütünleşen ve dünya standartlarında mekanlardır. Türkiye ‘nin modern alışveriş kavramı ile tanışması 26 yıl önce Galleria Alışveriş merkezi ile başlıyor. 1988 yılında hizmete açılan merkez tüketici alışkanlığının gelişmesine öncülük etmenin yanı sıra alışveriş arasında eğlenceli zaman geçirilecek alanları da bünyesinde bulunduruyor. Galleria sayesinde kalite kavramı ve dünya markaları ile buluşmaya başlıyoruz.

İlk yıllarda Galleria   İstanbul’un her bölgesinden ziyaretçi kitlesine ev sahipliği yapıyor. Hatta hatırlayanlarınız olur, giriş kapılarında kuyruklar oluşur, özellikle hafta sonları içeride yürümek zorlaşırdı. Yemek katında oturacak boş masa dahi bulunmazdı.

Tüketici AVM içerisinde sinerji ve hareketlilik ile karşılaşıyor, her bölgeden değişik insanlar görebiliyor, tarzına uygun olanı arayıp seçebiliyor, her istediğini avm ortamında bulabildiği için zaman kazancı sağlayabiliyor. Bu gibi nedenlerle alışveriş noktaları, cadde mağazaları, mahalle pazarları, semt çarşılarıyken Galleria ‘nın halkı çok katlı mağaza merkezi ile tanıştırması ile AVM   sayıları arttı ve bazı lokasyonlarda ihtiyaç haline geldi.

Türkiye ‘de son 12 yılda AVM sayısı %400 oranında artış göstermiştir. Mayıs 2014 verilerine göre   İstanbul’ da 97 olmak üzere 57 kentte toplam 329 AVM bulunmaktadır. AVM’ ler  şehir insanlarının yaşam merkezleri olarak konumlandırılmakta ve daha onlarca AVM projeleri bulunmaktadır.

Alışveriş ve eğlence unsurlarını bir arada sunması nedeniyle kadın, erkek, genç, yaşlı her grup ve kesimden büyük ilgi gören AVM’ler, artık bayramlarda da cazibe merkezlerine dönüştüler.

Ve bir Ramazan Bayramı daha… hedef belli… Bir önceki özel günden hatta bir önceki Ramazan Bayram’ından daha yüksek ciro sağlanmalı, daha çok tüketiciye ulaşılmalı.

Rekabet bu denli büyük olunca alışveriş merkezleri de daha çok kişiye ulaşmak için reklam ve PR çalışmalarına fazlasıyla ağırlık vermeye başladı. Mağazalar ciro artışı sağlamak için gerekli bütün hazırlıklarını bitirdi. Daha çok müşteri çekmek adına yapılan sezon indirimleri, yeni sezona geçiş hazırlıkları, Bayram hediyesi adı altında cazip kampanya duyuruları görsel medya, sosyal paylaşım siteleri ve markların kendi web sitelerinde boy göstermeye başladı. Stok hazırlıkları var gücü ile devam etmekte, Bayramda mesai yapacak personel shiftleri tamamlanmakta, vitrin görselleri yenilenmekte. Markaların merkezlerinde günlük toplantılar sıklaştırılmakta, geçmiş dönem verileri ile bu bayram sonundaki veri tahminleri analiz edilmekte. Elde edilen tahmin sonuçlarına istinaden ürün yönetimi yapılmakt  ve mağaza raflarına ürün transferleri sağlanmaktadır. Mağaza personeline gerekli eğitim tamamlanmış olup, Bayramdan önceki hafta personel yeni bilgileri ile sahada yerini almaktadır.

….

Yazar: Eda EKİNCİOĞLU

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Temmuz 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi Hakkında

Bildiğimiz gibi Türkiye 22 Mart 2010’dan bu yana Tehlikeli Maddelerin Karayolu ile Taşınmasına İlişkin Sözleşme’ye (ADR) taraftır. Türkiye’de tehlikeli madde taşımacılığının yıl içerisinde yirmi iki milyon ton seviyelerine ulaşmış olması ve bu taşımaların yaklaşık yüzde doksanlık bölümünün karayolu ile gerçekleşmesi sebebiyle Türkiye’nin ADR Anlaşması’na taraf olmasının önemi rahatlıkla anlaşılabilir (Uzel & Durdağ, 2014).

Türkiye, ADR Anlaşması’na taraf olduktan sonra ulusal mevzuatını ADR anlaşmasına uygun hale getirmek ve anlaşmanın kendisine yüklediği sorumlulukları karşılamak amacıyla çalışmalara başlamıştır. Türkiye’nin ulusal mevzuatını ADR Anlaşması’na uygun hale getirme çalışmalarının önemli adımlarından biri de 10 Nisan 2014 tarih ve 15341 sayılı Bakanlık Makam Onayı ile yürürlüğe girmiş olan Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönerge’dir.

Hangi işletmelerin Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi’ne ihtiyaçları var …

Genel olarak tehlike madde taşımacılığı ile ilgili yürürlüğe girmiş olan tüm yönetmelik genelge ve yönergelerde olduğu gibi bu yönergenin amacı da güvenliği artırmak ve her faaliyeti kayıt altına alabilmektir. Bu yönerge ile öncelikli olarak tehlikeli madde gönderen ve alanlar başta olmak üzere tehlikeli madde elleçleyen her işletmeyi kayıt altına almak ve bu işlerde güvenliğe yeterli önemi vermeyenlerin önünü kesmek amaçlanmıştır. Yönergenin amacı; Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik kapsamında; dolduran, paketleyen, yükleyen, gönderen, alıcı, boşaltan ve tank-konteyner/taşınabilir tank işletmecisi olarak bu faaliyetlerden biri veya birden fazlasıyla iştigal eden işletmelerin, almak zorunda oldukları Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi’nin düzenlenmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir. Bu yönergeye göre; yönetmelik kapsamındaki tehlikeli maddelerden bir takvim yılı içerisinde net elli ton ve üstü miktarlarda işlem yapan; dolduran, paketleyen, yükleyen, gönderen, alıcı, boşaltan ve tank konteyner/taşınabilir tank işletmecisi olarak bu faaliyetlerden biri veya birden fazlasıyla iştigal eden işletmeler, Tehlikeli Madde Faaliyet Belgesi almak zorundadırlar.

Ya taşıma yapanlar ?

Yönerge yürürlüğe girdiğinden itibaren tehlikeli madde alanında faaliyet gösteren tüm taraflar kendilerinin bu yönergenin kapsamında olup olmadıklarını sorgulamaya başladılar. Özellikle tehlikeli madde taşıyanlar bu yönergenin kapsamı içinde olup olmadıklarını netleştirmekte güçlük çektiler. Bunun başlıca sebebi yönergenin ikinci maddesinin b bendinde yazan “Karayolu Taşıma Yönetmeliğine göre C1, C2, K1, K2, L1, L2, R1, R2 yetki belgesine sahip olup, Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması Hakkında Yönetmelik kapsamında sadece taşımacılık faaliyetinde bulunanları kapsamaz” cümlesidir.

Yazar: Ezgi UZEL

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Temmuz 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Kargo Sorunları: Alım Saatleri Hakkında

Kargo firmalarının ciro kazanmak adına yapması gereken ilk aşamalardan biri kargo alımı yapmaktır. Adresten alım, şubeden alım gibi aksiyonlar ile bu operasyonlar gerçekleştirilerek alım operasyonları yapılmaktadır. Kargo firmalarının alım saatleri genellikle, (bireysel, kargoyu şubeye getiren müşteri hariç)15.00 ile 18.00 saatleri arasındadır. Alım süreci bittikten sonra birde olayın, faturalandırma süreci vardır. Bu süreç aldığı tüm kargoların en kısa sürede faturalarının kesilip, koli barkotlarının yapıştırılıp, aktarma merkezine gidecek araca yükleyerek sevkini gerçekleştirmektir. Yani işin özü kargo şubeleri alım ve dağıtım olmak üzere iki ana unsur üzerinden tüm operasyonu yaparlar.

 

Şimdi gelelim olayın kargo veren firma boyutuna. Türkiye’de ki firmaları temel aldığımızda büyük bir çoğunluğu sabah 08.30 ile 18.00 saatleri arasında çalışmaktadır. Bu zaman diliminde ürünlerini üretir, hazırlar ve sevk ederler. Lakin tüm firmalar, ürünlerinin akşam saat 17.30 ile 18.00 saatleri arasında kargo firmaları tarafından alınmasını isterler. Sebebi ise mesai bitimine kadar en son müşteri siparişini bile hazırlayıp kargoya vermektir.

 

Bir empati kuralım. Diyelim ki; bir kargo firmasının İstanbul/Kartal şubesi var. Bu şubenin dağıtım ve alım hinterlandında toplamda 500 firma bulunmakta. Bu firmaların %40’ına bu kargo şubesi hizmet versin. Buda 200 firma eder. Bu şubenin,200 tane firmadan aynı anda, “yani saat 18.00’da” kargo alması için 200 tane aracının olması gerekmektedir. Böyle bir şey imkânsız olduğu için bu şube, firmalarının hepsinin kargosunu saat 18.00’da alamaz.

….

Yazar: Halit KAYA

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Temmuz 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız…