İhracatçının Sancısı – Dış Ticarette Bu Bankaya mı Güvenelim ? – Bölüm 9

Yurt Dışı Bankalar

Bir dış ticaret işleminde yurt dışındaki bankaların varlığı tartışılmazdır. Yurt dışındaki muhabir banka konumundaki bankalar, ihracatçının veya ithalatçının bankasına destek vermek ve bankacılık teamüllerine harfiyen uymak durumundadır. Yurt dışı bankanın güvenilirliği hiçbir konuda tartışılmamalıdır.

Ülke riskinin var olduğu bir gerçek olsa da bankanın mümkün olduğunca basiretli tacir gibi davranıyor olması hem ithalatçıya, hem de ihracatçıya güven ve rahatlık verir.

Hangi Bankalara Güven Duyalım ?

Ortak menfaatleri koruyabilen bankalar güven duyulacak bankalardır. Sırdaş, güvenli uzun vadeli iş ilişkilerine önem veren bankalar. Güven duyulacak bankalardır.

Görevlerini Suistimal Eden Yurt Dışı Bankalar

Global piyasa hangi bankaya sorsanız, dış ticaretteki görevlerini tam ve noksansız yaptıklarını ifade etmeye çalışırlar. Elbette öyle diyecekler. Hiçbir banka “benim yoğurdum ekşi” der mi? Ama insanı üzen her türlü tilkiliği yapıp da, sonrasında dürüst banka görünümüne bürünen kurumlardır.

Üçüncü Dünya Ülkelerindeki Bir Banka İle Avrupa Veya Amerika’daki Bankaların Güvenilirliği Aynı mıdır ?

Bu konuda tek söz söylemek istiyorum;

Bu fırıldak bankaları hatırladıkça dünya haritasında o bankaların bulunduğu ülkelere bakmak içimden gelmiyor.

Kurallar ve Esaslar

Bir dış ticaret işleminde tarafların uymaları gereken kurallar Uluslar arası Ticaret Odaları (ICC – International Chamber and Commerce) tarafından ilgili broşürler yayımlanmak sureti ile belirlenmiştir. Vesaik Mukabili işlemeler için URC 522 – Uniforms Rules for  Collections / Tahsiller için Yeknesak Kaide ve Kurallar isimli bröşür günümüzde dış ticaretten yolu geçen tüm tarafların sorumlulukları ve uymaları gereken kuralları ortaya koymaktadır.

Şöyle bir olayı inceleyelim;

Vesaik mukabili bir ihracat işlemi ile ilgili olarak , ülkemizdeki ihracatçımız malların gönderimini sağladıktan sonra, ithalatçıya ödeme karşılığı tevdi edilmek üzere, ithalatçının bankasına gönderilmek üzere tam takım ihracat vesaikini ihracatçının bankasına sunarak işlemi başlatıyor. İhracatçının bankası kendisine sunulan vesaike dair URC 522 Sayılı Bröşür hükümleri gereği gereken incelemeyi yaptıktan sonra, ihracatçının talimat mektubunda belirtilen her hususa bağlı kalmak kaydı ile bir üst yazı ile (banka talimat mektubu)  ihracat evraklarını ithalatçının bankasına gönderir. Vesaik mukabili işlemde İhracatçının bankasının talimatı net ve açık olmalı.

Şöyle ki; “Please deliver enclosed documents to the drawee against full payment of the invoice value at sight. In case of non-payment, do not deliver the documents. / Ekte sunulan evrakların fatura bedelinin tamamının ödenmesi karşılığında teslim ediniz. Ödeme yapılmaması halinde evrakları teslim etmeyiniz.”

İthalatçının bankasının URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6 ‘a (Madde 6 Görüldüğünde Ödeme / Kabul;

(“Belgelerin görüldüğünde ödeme yapılması öngörülüyorsa ibraz bankası ödeme için ibrazı gecikmeden yapmalıdır. Belgelerin ödenmesi için görüldüğünde ödeme dışında başka bir şart öngörülüyorsa, kabul şartında ibraz bankası kabul için ibrazı gecikmeden ödeme şartında da ilgili vade tarihinden geç olmamak üzere yapmalıdır.”)

göre hareket etmesi gerekmektedir.

Ancak azımsanmayacak ölçüdeki yurt dışı muhabir bankaları URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6’nın hükümlerini bilmelerine karşın, kendilerine gönderilen vesaiki ithalatçıya bedelsiz olarak teslim ettirip, ithalatçının nakliye şirketindeki malların teslimine yarayan ordinosunu alarak malların gümrükten çekilmesini müteakip malları kullandığı gerçeğine çok kere rastlanmıştır. Kısacası muhabir banka / ithalatçının bankası, kendi müşterisi  olan ithalatçısını kollamaktadır. Aradan makul bir süre geçtikten sonra fatura bedelinin gelmemesi üzerine, ihracatçının bankası vesaikin ödenme durumunu öğrenmek için akibet mesajı çektiğinde ise ithalatçının bankası muhabir banka bu akıbet mesajına yanıt vermemektedir. Böyle bir durumda ihracatçı firma kendi çabaları ile ithalatçının ülkesindeki malların  hala gümrüklerde bekleyip beklemediği konusundaki akıbetini kişisel olarak kendi ülkesindeki malları taşıyan nakliyeci firma aracılığı ile öğrenebilmektedir.

İthalatçının ülkesindeki malların çekilmiş olması halinde, ihracatçının ülkesindeki nakliyeci firmanın vereceği bilgi şöyle olacaktır;

“Orijinal konşimento ibraz edilerek ordino verilmiş ve mallar ithal gümrüğünden ordino ibraz edilerek çekilmiştir.”

Bu durumu tespit eden ihracatçı, edindiği bu bilgileri bir talimat mektubu ile kendi bankasına bildirip, ithalatçının bankasına tekrar akıbet mesajı çekilmesini, malların orijinal konşimento karşılığında ordino alınarak çekildiğini bahisle, konşimentonun ise ancak URC 522 Sayılı Bröşür Madde 6 uyarınca teslimi öngörüldüğünden yine aynı bröşürün 26. / C.i Maddesi gereğince ödemenin gecikmeksizin gönderilmesi konusunda ültümatom gibi bir mesajın çekilmesini sağlar.

URC Madde 26 c. i. ÖDEME BİLDİRİMİ “Tahsil bankası tahsil edilen tutar veya tutarları varsa kesintilerin dökümünü vermek ve fonların kullanıma sunulma yöntemini belirtmek suretiyle tahsil talimatının alındığı bankaya ödeme bildirimini gecikmeksizin göndermelidir

Burada sormak istediğim husus şudur;

İthalatçının bankasının Uluslar arası Ticaret Odaları’nın URC 522 Sayılı Bröşür’in ilgili maddelerine aykırı hareket etmesinden dolayı ihracatçı firmaya dolaylı bir şekilde zarar vermiştir. İhracatçı firma parasını zamanında tahsil edememekle birlikte likid olamamakta, ödeme planlaması aksayabilmekte, kredi kullanmışsa gereksiz yere bankasına faiz ödeme ve buna bağlı piyasada parasal taahhütlerini gecikmeli olarak yerine getirme riski ile karşı karşıya kalabilecek, ihracatçı firmanın piyasada itibar kaybına da yol açabileceği bir gerçektir. Kurallara uymadığı tespit edilen ithalatçının bankasının, ihracatçının tüm faiz giderleri ve ihracatçının bankasının gereksiz yere yaptığı yazışma, haberleşmeler için ihracatçı firmadan aldığı bankacılık hizmet masraf ve komisyonların ithalatçının bankasından talep edilmesi sizce uygun mudur ?

Ayrıca ihracatçının gereksiz yere ödemek zorunda olduğu faiz, bankacılık hizmet masraf ve komisyonların tazmini için ithalatçının bankasından talep edilmesi konusunda, ihracatçının haklarını tereddütsüz savunan bir banka sizce ülkemizde mevcut mudur ?

Her Hatanın Bir Bedeli Var

Bankacılık yıllarımda, yukarıda saydığım şekilde vesaiki hiçbir bedel almadan, müşterimizin ve bankamızın talimatına aykırı bir şekilde ithalatçısına teslim eden bir muhabir bankanın yaptığı davranışın bedelini kendisine ödetirdim. Müşterimin haberi olmasa da, ben müşterimizin haklarını korumaya çalışır, muhabir bankanın yaptığı yanlış davranışı URC 522 Sayılı Bröşür hükümleri gereğince kendilerine anlatır bu yanlışın parasal cezasını (masraf, faiz, yazışma, araştırma) illa ki keserdim. Bu yazıları ise mesai saatleri içinde değil, mesai sonrası akşam saati yazardım. Akşam saati ilhamın bana gelmesini beklerdim.

Ancak muhabir bankalar;

“Aman ya Reşat bize yazsa da biz de cezamızı derhal ödesek”

demiyorlardı kesinlikle.

Biraz inatlık etseler de, defalarca yazışma yapıp, altı boş cümleler yazmayıp, oyunu kuralına göre oynayıp URC 522 Sayılı Bröşür gereği hakkımı söke söke alırdım. Muhabir banka yaptığı hatanın bedelini mutlaka öderdi. Muhabir bankadan aldığım masraf + faiz + yazışma + araştırma bedelinin yarısını müşterimize, diğer yarısını ise bankamızın kârlarına intikal edecek şekilde muhasebeleştirirdim.

Müşterimizin beni hangi gözle gördüğünü o anda tahmin edemezsiniz. Görülmesi gerekir. Müşterimizin bana ve bankamıza olan güveni tepe noktasına çıkardı.

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

“En büyük hedeflerden biri yabancı yatırımcıyı Türkiye’de tutabilmek”

Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği tarafından düzenlenen 14’üncü AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi, Fiba Commercial Properties’in ana sponsorluğunda İstanbul’da gerçekleşti. 20 Kasım tarihinde düzenlenen zirvenin açılış konuşmasını yapan Fiba Commercial Properties CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Yurdaer Kahraman, “Güçlü bir perakende sektörü için sağlıklı bir finans döngüsüne ihtiyacımız var. Şu ekonomik durumda bizim için en büyük hedeflerden biri yabancı yatırımcıyı Türkiye’de tutabilmek olmalı” dedi. 

Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği tarafından bu sene 14’üncüsü düzenlenen AYD Alışveriş Ekonomisi Zirvesi, 20 Kasım’da İstanbul’da gerçekleştirildi. Swissotel’de yapılan etkinliğin ana sponsorluğunu Türkiye’nin önde gelen ticari gayrimenkul yatırımcılarından Fiba Commercial Properties (Fiba CP) üstlendi.

Cumhuriyet’in 100’üncü yılında alışveriş ekonomisinin geleceğinin masaya yatırıldığı etkinliğin açılış konuşmasını Fiba Commercial Properties CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Yurdaer Kahraman yaptı. Dünyadaki ve Türkiye’deki AVM’lerin Sürdürülebilir Dönüşümü konulu Fiba oturumunda; Fiba Grubu Sürdürülebilirlik ESG Direktörü Yasemin Sırali ve Anchor Grup Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Affan Yıldırım görüşlerini paylaştı.

“Yabancı yatırımcıyı Türkiye’de tutmak gerekiyor”

Şu an mevcut ekonomik görünümde en büyük hedeflerden birinin yabancı yatırımcıyı Türkiye’de tutmak olması gerektiğinin altını çizen Fiba Commercial Properties CEO’su ve Yönetim Kurulu Üyesi Yurdaer Kahraman, “Hepimiz günün sonunca ticaret ve bir şekilde finansal bir yönetim yapıyoruz. Bunun için de müşteri, iş ortağı ve yatırımcıların yanı sıra sağlıklı bir finans döngüsüne ihtiyacımız var. Her zaman vurguladığım gibi, yabancı yatırımcıyı ülkede tutmanın birkaç yöntemi var. Öncelikle ticari ve konut kanununun ayrıştırılması gerekiyor. Gelen yatırımcı kendi dinamikleri ile iş akışını gerçekleştirmeli. Doğru ciro bildirimlerinin yanı sıra karşılıklı güven ve şeffaflık ile büyüme de çok önemli. Elbette bu aksiyonları alırken en iyi yol göstericilerimizden biri de teknoloji olacak. Dünyanın değişim hızına ancak teknolojiye adaptasyonumuz ile yetişebiliriz. Teknolojiyi, dijitalleşmeyi hatta belki de yapay zekayı bir an önce AVM’lerimizde de aktif kullanmaya başlamalıyız, kullanıyorsak da daha da yoğun kullanmaya odaklanmalıyız. Çünkü iş gücümüzü verimli kullanmamız ancak teknoloji ve teknolojinin hayatımıza adaptasyonu ile mümkün. Teknoloji ve dijitalleşmeyi AVM’lerine tam entegre eden olarak dünyaya örnek olmak gibi büyük hedeflerimiz de var” dedi.

“Dünyayı bekleyen en büyük sorun iklim krizi”

Bütün bu gelişmeler yanında dünyayı bekleyen büyük sorunlar da olduğunu belirten Yurdaer Kahraman, “Attığımız her adımda iklim krizinin hiç de azımsanmayacak bir hızla bize yaklaştığının farkında olmamız gerekiyor. Dünyanın kaynaklarını çok hızlı tüketiyoruz. Bir gün kalktığımızda dünyanın bizim için yaşanmaz bir yer olacağı gerçeği çok da uzak değil. Bu noktada hepimizin elini taşın altına koyması gerekiyor. Tabii ki sürdürülebilirlik deyince tek konu doğa değil. İş hayatının devamlılığı, işlerimizin sürekliliği, hayatın sürdürülebilir olması da bu kapsamda değerlendirilmeli. Tam perspektif ile konuya bakmalı, buna göre önlemler almalı, önlemlerimizle birbirimizi teşvik etmeli, birbirimize örnek ve destek olmalıyız” dedi.

“Global deneyimlerimizi sektöre aktarıyoruz” 

Fiba CP olarak sektörün öncü kuruluşu olduklarına dikkat çeken Yurdaer Kahraman, “Fiba CP, 4 ülkede, 11 AVM, 800.000 m2’den fazla kiralanabilir alan, 4 rezidans, 5 ofis binası, 2 sinema kompleksi ve 1 otel yatırımı ile faaliyet gösteren, sektörün öncü ticari gayrimenkul yatırımcısıdır. Türkiye, Doğu Avrupa ve Uzak Doğu’daki yatırımlarımız ve yönetim tecrübelerimizi her geçen gün daha da büyüterek yolumuza emin adımlarla ilerliyoruz. Global çaptaki yatırımlarımızdan kazandığımız deneyimle AVM yönetimi alanında sektördeki yatırımcılara ve mülk sahiplerine değer katan çözüm ortaklıkları sunuyoruz. Global çapta yatırımcısı olduğumuz ve yönettiğimiz tüm ticari gayrimenkul projeleri ile hem ülkemizin gücünü yurtdışında temsil etmeye gayret ediyor hem de oradaki tecrübe edindiğimiz konuları buradaki projelerimize yansıtarak değer katmaya odaklanıyoruz.

Bu senenin en heyecan verici projelerinden birisi de Ekim ayı sonunda açılan Downtown Bursa projesi. Gerek alışveriş merkezi gerek sosyal alanları gerek teknolojik sergi alanlarıyla ve yeni nesil karma yapısı ile bu projeyi Türkiye’ye, Bursa’ya Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında kazandırmış olmak bizim için onur ve gurur kaynağı. İşimize, sektörümüze, geleceğimize katma değer sağlamak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Dijital Sürdürülebilirlik

Dijital sürdürülebilirlik, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği desteklemek için dijital teknolojinin kullanılmasını ifade eder. Bu yaklaşım, dijital teknolojilerin çevresel etkilerini en aza indirecek ve olumlu sosyal ve ekonomik faydalarını en üst düzeye çıkaracak şekilde geliştirilmesini ve kullanılmasını savunmakta ve uygulamaktadır. Dijital teknolojiler sürdürülebilirliği desteklemek için farklı şekillerde kullanılabilir. Bu konuyu şöyle örneklendirebiliriz:

  • Enerji tüketimini ve emisyonları azaltmak: Dijital teknolojiler, işletmelerin ve bireylerin enerji tüketimini ve sera gazı emisyonlarını azaltmalarına katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Örneğin, akıllı enerji yönetimi sistemleri, işletmelerin enerji kullanımını izlemesine ve optimize etmesine yardımcı olabilir; akıllı termostatlar, ev sahiplerinin ısıtma ve soğutmada enerji tasarrufu yapmasını sağlayabilir.
  • Kaynak verimliliğini artırma: Günümüzdeki yaygın dijital teknolojiler, işletmelerin kaynakları daha verimli kullanmasında etkili olabilmektedir. Örneğin, tedarik zinciri yönetimi yazılımı, işletmelerin israfları azaltmasına ve envanter yönetimini geliştirmesine katkıda bulunmaktadır.
  • Döngüsel ekonomiyi teşvik etmek: İşletmelerin ürünleri, bileşenleri ve malzemeleri mümkün olduğu kadar uzun süre kullanımda tutarak atık ve kirliliği azaltmayı amaçlayan döngüsel ekonomi yaklaşımını uygulamasında yine dijital teknolojiler kritik rol oynamaktadır. Günümüzde birçok dijital platform işletmelerin geri dönüştürülmüş malzeme alıcıları ve satıcılarıyla bağlantı kurmasına imkan tanımaktadır.
  • Sürdürülebilir ulaşımın desteklenmesi: Ulaşımdan kaynaklanan emisyonların azaltılmasında dijital teknolojiler her geçen gün daha aktif rol almaktadır. Dijital uygulamalar yine yönetilen trafik yönetim sistemleri sıkışıklığın azaltılmasına ve yakıt verimliliğinin arttırılmasına yardımcı olurken elektrikli araçlar hava kirliliğinin azaltılması ve sera gazı emisyonlarının düşürülmesinde etkili olabilmektedir.
  • İnsanları ve toplulukları güçlendirmek: Dijital teknolojiler, insanları ve toplulukları daha sürdürülebilir yaşamlar sürdürmeleri için destekleyebilir ve güçlendirebilir. Mobil uygulamalar buna en iyi örnektir. Birçok dijital mobil uygulaması insanlara geri dönüşüm ve sürdürülebilir ulaşım seçenekleri hakkında bilgi sağlayabilmektedir.

Farklı sektörlerde sürdürülebilirliği teşvik etmek için dijital teknolojilerin nasıl kullanıldığına dair birkaç örneği şöyle listeleyebiliriz:

  • Tarım: Hassas tarım, çiftçilerin su, gübre ve pestisit kullanımını optimize etmelerine yardımcı olmak için dijital teknolojileri kullanmakta ve bu da önemli çevresel ve ekonomik faydalar sağlayabilmektedir.
  • Ulaşım: Akıllı ulaşım sistemleri, trafik akışını iyileştirmek, emisyonları azaltmak ve ulaşımı daha erişilebilir ve uygun fiyatlı hale getirmek için dijital teknolojilerden faydalanmaktadır.
  • Enerji: Güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji teknolojileri, verimliliklerini ve güvenilirliklerini artırmak için giderek daha fazla dijital teknolojilerle entegre edilmektedir.
  • Atık yönetimi: Dijital teknolojiler, atık akışlarını izlemek, kontrol etmek, atık azaltma ve geri dönüşüm fırsatlarını belirlemek ve daha verimli atık yönetim sistemleri geliştirmek için kullanılabilmektedir.
  • Üretim: Dijital teknolojilerden daha sürdürülebilir ürünler tasarlamak ve üretmek, üretim süreçlerinde atık ve enerji tüketimini azaltmak ve daha verimli tedarik zincirleri oluşturmak için faydalanılabilmektedir.

Dijital teknolojiler sürdürülebilirliği teşvik etmede önemli bir rol oynama potansiyeline sahip olsa da ele alınması gereken bazı zorluklar da bulunmaktadır. Zorluklardan biri veri merkezleri ve telekomünikasyon ağları gibi dijital altyapının çevresel etkisidir. Bir diğer zorluk ise daha sürdürülebilir dijital ürün ve hizmetler geliştirme ihtiyacıdır. Ayrıca, dijital teknolojilerin faydalarının adil bir şekilde paylaşılması ve kimsenin geride bırakılmaması gerekmektedir. Fakat bu zorluklara rağmen sürdürülebilirliği teşvik etmek amacıyla dijital teknolojilerin kullanılmasına yönelik ortaya çıkan fırsatları doğru bir şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda, işletmeler ve hükümetler, dijital altyapılarını güçlendirmek için yenilenebilir enerjiye ve enerji verimliliği önlemlerine yatırım yapabilir. Üreticiler elektronik atıkları azaltmak için daha dayanıklı ve tamir edilebilir ürünler tasarlayabilirler. Hükümetler ayrıca dijital eşitliği teşvik edecek ve herkesin dijital ekonominin avantajlarından yararlanmasını sağlayacak politikalar uygulayabilir. Dijital teknolojiler daha karmaşık hale geldikçe ve yaygın olarak benimsendikçe daha yenilikçi ve etkili çözümlerin ortaya çıkması mümkün olacaktır.

Dilek AŞAN

Kaynaklar

Geçici İthalatta Uygulanan Müeyyideler

  1. Kısmi muafiyet suretiyle geçici ithalat rejimine tabi tutulan eşyaya ilişkin olarak, yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda;

a) 4458 sayılı Gümrük Kanununun maddesinde belirtilen Gümrük Tarifesini oluşturan unsurlarda veya vergilendirmeye esas olan sayı, baş, ağırlık gibi ölçülerinde aykırılık görüldüğü ve beyana göre hesaplanan ithalat vergileri ile muayene sonuçlarına göre alınması gereken ithalat vergileri arasındaki fark % 5’i aştığı takdirde, ithalat vergilerinden ayrı olarak bu farkın üç katı para cezası alınır.

b) Kıymeti üzerinden ithalat vergilerine tabi eşyanın beyan edilen kıymeti, Gümrük Kanununun 23 ilâ 31inci maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan bulunduğu takdirde, bu noksanlığa ait ithalat vergilerinden başka vergi farkının üç katı para cezası alınır. 

c) Satış birimine göre miktar itibarıyla % 5’i geçmeyen bir fark ile maddi hesap hatasından doğan noksan kıymet beyanlarında, bu farklara ait ithalat vergilerinden başka vergi farkının yarısı tutarında para cezası alınır. 

2. Tam muafiyet suretiyle geçici ithalat rejimi hükümlerine tabi eşyaya ilişkin olarak yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda; birinci fıkrada belirtilen farklılıkların tespiti durumunda vergi farkının yarısı tutarında idari para cezası verilir.

3. Yukarıda belirtilen aykırılıkların gümrük idaresince tespit edilmesinden önce beyan sahibince bildirilmesi durumunda söz konusu cezalar yüzde on (% 10)nispetinde uygulanır.

4. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri için yukarıda belirtilen cezalara ilişkin hükümler uygulanmaz. Bu gibi hallerde, 241.maddenin birinci fıkra hükmüne göre işlem yapılır.

5. Kanun’un 194.maddesinin birinci fıkrası uyarınca doğan gümrük yükümlülüğü kapsamında ödenmesi gereken ithalat vergilerinin anılan maddenin dördüncü fıkrasında öngörülen tarihe kadar hiç ödenmemiş veya eksik ödenmiş olduğunun gümrük idarelerince yapılan kontrol sonucunda tespit edildiği durumda, ödenmesi gereken ithalat vergilerinin söz konusu dördüncü fıkrada belirtilen faizi ile birlikte tahsilinin yanı sıra, yükümlüsü hakkında bu vergilerin dörtte biri tutarında para cezasına hükmedilir. Bu fıkrada belirtilen hiç ödenmeyen veya eksik ödenen ithalat vergilerinin yükümlüsünce gümrük idaresinin tespitinden önce bildirilmesi durumunda bu cezaya hükmedilmez. 194.maddenin dördüncü fıkrası uyarınca işlem yapmakla yetinilir.

6. Bir ilâ üçüncü fıkralara göre verilen cezalar Gümrük Kanununun 241.maddesinin birinci fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.

– 1) Kanun’un 241.maddesinin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen durumlar hariç;

a)Geçici ithalat rejimine ilişkin hükümlerin ihlali hâlinde, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı,

b) Tam muafiyet suretiyle geçici olarak ithal edilen özel kullanıma mahsus taşıtlara ilişkin rejim ihlallerinde, gümrük vergileri tutarının dörtte biri, …

d) (b) bendinde belirtilen taşıtlar hariç olmak üzere, geçici ithalat rejimi kapsamında ithal edilen eşyanın süresi içerisinde gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması durumunda gümrük vergileri ile rejime ilişkin beyannamenin tescil tarihinden tespitin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında faizin toplamı kadar,

idari para cezası verilir.

  1. Birinci fıkranın (c) ve (d) bentlerinde belirtilen eşyanın, yapılacak tebligat tarihinden itibaren altmış gün içinde gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması hâlinde, ayrıca gümrük vergileri tutarında idari para cezası verilir. 
  2. Birinci fıkraya göre verilen cezalar 241 inci maddenin altıncı fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.
  3. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri hakkında bu maddenin para cezasına ilişkin hükümleri ile 241 inci maddenin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendi hükümleri uygulanmaz. Bu durumda, 241 inci maddenin birinci fıkra hükmü uygulanır.

– 241.maddenin 3.fıkrasının (l) ve (m) bentleri için usulsüzlük cezası 1.fıkrada belirtilen (2023 yılı için 523-TL) miktarın iki katı, 4.fıkranın (g) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın dört katı, 5.fıkranın (b) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın altı katı olarak uygulanır {241.maddenin 3.fıkrasının (l) bendi: Geçici ithalat rejimi kapsamında Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen eşyanın verilen sürenin bitimini takiben bir ay içerisinde yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.

241.maddenin 3.fıkrasının (m) bendi: söz konusu eşyanın gümrük idaresine bilgi verilmeden, ancak süresi içerisinde Türkiye Gümrük Bölgesinin dışına çıkarıldığının kabul edilebilir belgelerle kanıtlanması.  241.maddenin 4.fıkrasının (g) bendi: söz konusu eşyanın verilen sürenin bitimini takiben iki ayı aşmayan sürede yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. 241.maddenin 5.fıkrasının (b) bendi: Geçici ithalat rejimi kapsamında Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen taşıtlara verilen sürenin bitimini takiben üç ayı aşmayan sürede yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.}.

–  241.maddenin 3.fıkrasının (l) ve (m) bentleri için usulsüzlük cezası 1.fıkrada belirtilen (2023 yılı için 523-TL) miktarın iki katı, 4.fıkranın (g) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın dört katı, 5.fıkranın (b) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın altı katı olarak uygulanır.

Öte yandan, yapılacak inceleme, araştırma, denetim ve soruşturma sonucunda, kısmi muafiyet veya tam muafiyet hükümlerinin uygulanmasına bakılmaksızın geçici ithalat rejiminin uygulandığı eşyaya ilişkin geçici ithalat izni, eşya faturası, banka transfer yazısı, vb. ilgili ithalat belgelerinin sahte olduğunun veya üzerinde tahrifat yapıldığının ya da gerçeği yansıtmadığının tespiti halinde 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun “Kaçakçılık Hükümleri” ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Belgede Sahtecilik Hükümleri” doğrultusunda ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulur.

Not: İsterseniz, başta bu konu olmak üzere Tüm Gümrük ve Dış Ticaret Konularında her türlü destek, danışmanlık, hukuki destek, eğitim vb. alanlarında firmamız “ Çoban Gümrük Dış Ticaret Denetim Danışmanlık ve Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği A. Ş.”den yardım alabilirsiniz.

Kerim ÇOBAN

Emekli Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi

(Yetkilendirilmiş Gümrük Müşaviri “YGM”)

Çoban Gümrük Dış Tic. Den. Danış. ve YGM  A. Ş.

www.cobangumrukdenetim.com

E Mail: info@cobangumrukdenetim.com

kerim.coban@cobangumrukdenetim.com  

k.coban0306@gmail.com   

Tel: 0505 519 88 41

KAYNAKÇA:

  • 4458 sayılı Gümrük Kanunu.
  • Gümrük Yönetmeliği.
  • 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu.

Tedarik Zincirinde Performans Ölçüm Yöntemleri

Dr. Adil ÜNAL
İstanbul Üniversitesi SBF
Üretim Yönetimi ve Pazarlama ABD
aunal@istanbul.edu.tr

Tedarik zinciri performans ölçüm sistemleri (SCMPS=supply chain performance measurement systems) ile ilgili güncel literatüre baktığımızda, farklı yazarların çalışmaları sırasında sahip oldukları amaca bağlı olarak SCPMS’yi tanımladıklarını görüyoruz. Bu konuda bazı tanımları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:[1]

  • SCPMS, tedarik zinciri süreçlerinin ve ilişkilerinin verimliliğini ve etkinliğini ölçmek için kullanılan, birden fazla organizasyonel işlevi ve şirketi kapsayan ve SC koordinasyonunu sağlayan bir dizi ölçümdür.
  • SCPMS, birden fazla alıcı ve tedarikçi arasında paylaşılan şirketler arası süreçlerin verimliliğini ve etkililiğini ölçmek için kullanılan bir dizi ölçümdür.
  • SCPMS, tedarik zinciri yönetimini gerçekleştirmede verimli ve etkili olan yönetim ve merkezi mekanizmalarıdır.

Tedarik zinciri performans değerlendirmesinin ana noktası, kilit performans göstergelerine vurgu yapılması gerektiğidir. Tedarik zinciri iş süreçlerini yansıtabilen göstergeler kullanılmalı ve bu göstergeler, yalnızca tek bir şirketin performansını değil, aynı zamanda alt sistemi ve tüm tedarik zincirini yansıtmalıdır. Bununla birlikte tedarik zinciri performans değerlendirme hedefinin genel tedarik zinciri stratejisi hedefleriyle uyumlu olduğundan emin olunması gerekmektedir. Aksi taktirde tedarik zinciri performansı stratejik hedefe önemli ölçüde katkıda bulunmayacaktır.[2]

Tedarik Zinciri Performans Ölçüm Yöntemleri ve Sınıflandırılması 

1990’ların sonlarında iş organizasyonu konseptinin gelişmesi ve olgunlaşmasıyla, performans ölçüm sistemleri tamamen dengeli entegre bir yaklaşıma dönüşmüştür Şekil 4, dört döneme bölünmüş bir zaman çizelgesinde SCPMS’nin gelişimini göstermektedir. 1980’lerden önce, tamamen finansal yönelimli geleneksel maliyet muhasebesi sistemleri kullanılmıştır. Müşteri sadakati veya hizmet kalitesi gibi finansal olmayan diğer önemli stratejik ölçütler göz ardı edilerek, yalnızca jenerik niceliksel finansal ölçütlere güvenilmiştir. Sonraki ilk on yılda, mali göstergelerin kapsamı tedarik zinciri içindeki farklı işlevleri ve belirli operasyonları kapsayacak şekilde genişletilerek maliyet muhasebesi sistemleri geliştirilmiştir.1990’ların başında Kaplan ve Norton (1992), ilk kez karma sistem kavramının girişini oluşturan dengeli skor kartı (Balanced Scorecards (BSC) yaklaşımını geliştirmiştir. Onların yaklaşımları, izleme ve değerlendirmede finansal olmayan göstergelerin de önemini açıkça vurgulamıştır. Son on yılda, entegre çevrimiçi sistemler konsepti ve e-ticaret, farklı tedarik zinciri perspektiflerinde bilgi paylaşımını sağlamak ve tüm ölçüm sürecini kolaylaştırmak amacıyla güçlü bir şekilde gelişmektedir.[3]

Kaynak: Nedaa Agami, Mohamed Saleh and Mohamed Rasmy, “Supply Chain Performance Measurement Approaches: Review and Classification”, Journal of Organizational Management Studies, Vol. 2012, s.4’den faydalanılmıştır.

Finansal Göstergeler ile Performans Ölçüm Yöntemleri 

Finansal göstergeler ile ölçüm operasyonların sonuçlarının işletmenin finansal sağlığına etkisinin görülmesi açısından önemlidir. Fakat finansal ölçüm yöntemlerinin tedarik zinciri performans ölçümünde yetersiz kaldığı da kabul edilmektedir. Bu yetersizliğin sebepleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:[4]

  • Kısa vadeli, firma içine odaklı ve tarihsel odaklı olma eğilimindedirler.
  • Müşteri sadakati, hizmet kalitesi gibi önemli, stratejik fakat finansal olmayan göstergeleri dikkate almazlar.
  • Doğrudan operasyonel etkinlik ve verimlilik ile bağ kurmazlar.

En önemli iki finansal göstergeler ile performans ölçüm yöntemi faaliyet tabanlı maliyetleme (ABC=activity based costing) ve ekonomik katma değer (EVA=economic value added) olarak kabul edilmektedir.

İçeriğin devamını görüntülemek için Öğrenme Merkezi Üyeliği gereklidir. Üye iseniz lütfen giriş yapınız. Henüz üye değilseniz üyelik satın alarak üyeliğinizi başlatabilirsiniz.
Hesap Oluştur

 

İnternet Alışveriş Platformlarının Sorumluluğu ile İlgili Bir Karar

Bir İnternet alışveriş platformu üzerinden pasta sipariş eden tüketiciye gelen pasta kutusundan sigara izmariti çıkan olayda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi platformun sadece aracı olduğu gerekçesiyle sorumlu olmadığı sonucuna varmıştı (Yargıtay 3. HD, 15.11.2021, 2021/4000 E., 2021/11403 K.).

Bu kararında Yargıtay, internet alışveriş platformlarının (aracı hizmet sağlayıcıların) sorumluluğunu belirlerken Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerinden hareketle sonuca varmış ve internet alışveriş platformlarının satılan malın ayıplı olmasından sorumlu olmadığına karar vermişti.

Bu kararın yanlış olduğunu, sorumluluğun belirlenmesi bakımından esas olarak Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48. maddesinin 5. fıkrasının dikkate alınması gerektiğini, bu hükme göre platformların ayıplı mal satışından satıcıyla birlikte sorumlu olması gerektiğini belirtmiştim (Yeniocak Blog, 26.01.2022 tarihli yazı).

09.06.2023 tarihinde yayımlanan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararına konu olan olayda ise; bir televizyon siparişi veren tüketiciye gönderilen televizyonun kutusu açıldığında ekranın kırık olduğunu gören tüketici, hakem heyetine başvurmuştur. Alışveriş platformu, kendisinin satıcı olmadığını sadece satıcı ile müşteri arasında aracı hizmet sağlayıcı olduğunu, bu sebeple satılan malın ayıplı olmasından kendisinin sorumlu tutulamayacağını savunmuştur.

Ancak hem hakem heyeti hem de daha sonra ilgili tüketici mahkemesi, siparişin verildiği internet sitesinin sorumlu olduğu yönünde karar vermiştir.

Kesinleşen mahkeme kararı Adalet Bakanlığının başvurusu üzerine ‘kanun yararına bozma’ talebiyle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin önüne gelmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48. maddesinin 5. fıkrasına dayanarak, internet alışveriş platformları her ne kadar satıcı olmasa da tüketici ile doğrudan muhatap oldukları ve özellikle tüketicinin yaptığı ödemeyi tahsil ettikleri gerekçesiyle internet alışveriş platformlarının satılan üründeki ayıptan satıcıyla birlikte sorumlu olduğu sonucuna varmıştır (Yargıtay 11. HD, 29.09.2022, 3467/6446).

Yargıtay’ın bu kararı, benzer uyuşmazlıklarda emsal teşkil edecek nitelikte olup ihtiyaca cevap veren ve hukuka uygun bir karardır.

Prof. Dr. Umut YENİOCAK

Türkiye ve Akdeniz’i Kuzey Avrupa’ya Bağlayacak Uzlaşı Belgesi İmzalandı

İstanbul’da düzenlenen ve Türkiye pazarı için taşımacılık ve lojistik alanında uluslararası bir organizasyon olan Logitrans fuarında, taşımacılık operatörleri DFDS ve VIIA ile Fransa’nın Sète ve Calais limanları, Akdeniz’i Kuzey Avrupa’ya bağlayacak bir uzlaşı belgesi (MoU) imzaladı. Anlaşma, Avrupa pazarlarına ihracat yapan Türk şirketleri ve taşıyıcılarına verimli ve hızlı bir lojistik çözümü sunuyor

Türkiye ve Avrupa Pazarları Arasında Ticareti Kolaylaştıracak Kesintisiz Taşımacılık

Dört iş ortağının imzaladığı anlaşma ile Türkiye, Avrupa Birliği ve İngiltere arasındaki ticaretin akışını ve güvenilirliğini artırmak amaçlanıyor. Bu amaçla, denizyolu taşımacılığı ve lojistik şirketi DFDS, demiryolu taşımacılık şirketi VIIA ve Fransa’nın sırasıyla Avrupa ve İngiltere’ye açılan geçitleri olan intermodal taşımacılık limanları Sète ve Calais arasında operasyonel iş birliği gerçekleştirilecek.

Anlaşma kapsamındaki iş birliği, Avrupa pazarlarına ihracat yapan Türk şirketleri ve taşıyıcılarına, Akdeniz’i RoRo  ve demiryolu taşımacılığıyla  Kuzey Avrupa’ya bağlayarak verimli ve hızlı bir lojistik çözümü sunuyor. Anlaşmayla belirlenen sefer, malların DFDS’nin Yalova – Sète ve İzmir – Sète seferleriyle Sète limanına, VIIA’nın sağladığı demiryolu bağlantısıyla Calais limanına ve buradan DFDS tarafından İngiltere’nin Tilbury limanına taşınmasını içeriyor.

Daha Optimize Taşımacılık

Akdeniz’de RoRo sefer planının optimize edilmesi, Fransa’da tren seferleri ve Manş Denizi kalkışlı RoRo seferleri, Türkiye’den İngiltere’ye taşımacılık faaliyetlerinin performansını artırıyor. Bunun yanında, gümrük beyannamelerinin erken verilmesi, akıllı sınır geçişini ve dolayısıyla sınır geçişlerindeki prosedürlerin sorunsuz bir şekilde ilerlemesini sağlıyor.

Demiryolu ağları, Avrupa’nın güneyini ve kuzeyini verimli bir biçimde birbirine bağlamaya ek olarak, ulaşım süreçlerinin karbon salımının azaltılmasını  da sağlıyor. Bir konteynerin trenle taşınması, havaya salınan CO2 miktarını 1 ton azaltıyor.

İmza töreninin ardından dört firmanın yetkilileri konu hakkındaki görüşlerini ifade etti:

DFDS Başkan Yardımcısı ve DFDS Akdeniz İş Birimi Başkanı Lars Hoffmann: “Sürekli olarak müşterilerimize ekstra değer sağlamanın ve onlara daha hızlı ve daha iyi hizmet vermenin yollarını arıyoruz. Avrupa’nın önde gelen limanları olan Calais ve Sète limanlarının yanı sıra Avrupa’nın lider demiryolu operatörlerinden VIIA ile iş birliği içinde düşük karbon emisyonlu taşımacılık hizmetleriyle doğrudan, hızlı ve verimli erişim sunarak Türkiye’deki şirketlerin Avrupa ülkeleriyle iş yapmasını kolaylaştırıyoruz. Akdeniz’deki benzersiz rotalarımızdan yararlanarak Kuzey Avrupa pazarlarındaki fırsatlar konusunda müşterilerimize yardımcı olmaya devam ediyoruz.”

DFDS Başkan Yardımcısı ve DFDS Rail Genel Müdürü Patrick Zilles: 

“İş ortaklarımız olan Calais Limanı, Sète Limanı ve VIIA ile bu iş birliği içinde çalışacak olmaktan mutluluk duyuyoruz. Türkiye, Fransa ve İngiltere arasında kuracağımız bağlantı, müşterilerimize verimli, kesintisiz ve daha düşük emisyon değerleriyle hizmet vermek açısından bizim için büyük öneme sahip. Tek bir kaynaktan birleşik RoRo ve demiryolu taşımacılığı çözümüyle bu ulaşım koridoru, gelecekte mevcut ve yeni müşteriler için daha da cazip hale gelecek.”

Sète Limanı Genel Müdürü Olivier Carmes:

“Türkiye ve İngiltere arasında, karbonsuzlaştırma ve taşımacılık akış hızı sorunlarına yönelik çözümler üreten merkezi limanlarımızla intermodal taşımacılığı öne çıkaran bu seferlerin geliştirilmesi, Sète limanı için mutluluk verici. Fransa, Avrupa’nın Güney ve Kuzey bölgelerini birbirine bağlamak için ideal bir geçiş bölgesi olma özelliğini koruyor.”

VIIA Yönetim Kurulu Başkanı Charles Puech d’Alissac:

“Avrupa’daki belirli limanlarda önemli deniz ve demiryolu güzergahlarını birbirine bağlamak ve karbonsuzlaştırma çözümlerine ilgi gösteren bir pazara demiryolu seferleriyle daha sık hizmet vermek oldukça anlamlı. VIIA ve LOHR vagonlarının sağladığı yatay yükleme teknolojisi, yarı treylerler için Akdeniz ve Manş Denizi’nin demiryoluyla birbirine bağlanmasına olanak tanıyor. İş ortaklarımızla kurduğumuz bu stratejik iş birliğini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Calais Limanı Genel Müdürü Benoît Rochet: 

“Calais Limanı; DFDS, VIIA ve Sète Limanı arasında dört taraflı bir anlaşmanın imzalanmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu anlaşmanın, Türkiye ve İngiltere arasındaki ticareti daha güvenilir ve akıcı hale getireceğine inancım tam. Ortaklarımızla kurduğumuz iş birliği, üst seviye lojistik performansının Türk taşımacılık şirketleri ve müşterilerinin hizmetine sunulmasını garanti ederken İngiltere pazarına erişimi kolaylaştıracaktır.”

SGK Bilgisi Sunulmayan Özel Sektör İş Deneyim Belgesi ?

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, başvuruya konu ihalenin 4’üncü ve 5’inci kısımlarında ihalenin Sınırlı Sorumlu ………….. Öğrenci ve Personel Servisçileri Karayolu Yolcu Taşıma Kooperatifi – …………………. İş Ortaklığı üzerinde bırakıldığı, ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekli olarak ……………………Turizm Taşımacılık Nakliyat İnşaat Tarım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin belirlendiği, söz konusu isteklilerin iş deneyimlerini tevsik etmek için sundukları özel sektöre gerçekleştirilen sözleşmelerin mevzuatta belirtilen esas ve usullere uygun olmadığından anılan isteklilerin tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

18.10.2023 tarihli ve 2023/UH.I-1339 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan incelemede, İhalenin 4’üncü ve 5’inci kısımları üzerinde bırakılan iş ortaklığının pilot ortağı Sınırlı Sorumlu ………………….. Öğrenci ve Personel Servisçileri Karayolu Yolcu Taşıma Kooperatifi tarafından sunulan; sözleşme, faturalar ve sözleşmeye ait damga vergisinin ihale ilan tarihi itibarıyla ödendiğine ilişkin belgelere yönelik yapılan incelemede mevzuata aykırılık bulunmadığı, bu nedenle başvuru sahibinin bu yöndeki iddialarının yerinde olmadığı, ancak Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 47.1(a) maddesi uyarınca iş deneyimini tevsik etmek üzere sunulan sözleşme kapsamında personel çalıştırıldığını gösteren Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfası üzerinden düzenlenmiş ve idarece teyidi yapılabilen belgelerin sunulması gerektiği, ancak pilot ortak tarafından bu belgelerin sunulmadığı tespit edildiğinden başvuru sahibi isteklinin söz konusu iddiasının bu yönüyle yerinde olduğu ve ihalenin 4’üncü ve 5’inci kısımları üzerinde bırakılan Sınırlı Sorumlu …………. Öğrenci ve Personel Servisçileri Karayolu Yolcu Taşıma Kooperatifi – ………………… İş Ortaklığı’nın teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

İhalenin 4’üncü ve 5’inci kısımlarında ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekli olarak belirlenen …………………. Turizm Taşımacılık Nak. İnş. Tar. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından, sözleşme ekinde sunulan faturalar ve sözleşme kapsamında personel çalıştırıldığını gösteren Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfası üzerinden düzenlenmiş ve idarece teyidi yapılabilen belgelere yönelik yapılan incelemede mevzuata aykırılık bulunmadığı, bu nedenle başvuru sahibinin bu yöndeki iddialarının yerinde olmadığı, ancak istekli tarafından sunulan sözleşmenin bedel içeren bir sözleşme olmadığı ve birim fiyat üzerinden bağıtlanmadığı, bu kapsamda anılan istekli tarafından sunulan sözleşmenin Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 47.1’inci maddesi ile (e) bendindeki hükümlere aykırılık teşkil ettiği, ayrıca söz konusu istekli tarafından sunulan sözleşmeye ait damga vergisinin ihale ilan tarihinden sonra ödendiğinin tespit edildiği, bu durumun ise anılan Yönetmelik’in 47.1(a) maddesindeki hükümlere aykırı olduğu anlaşıldığından, başvuru sahibinin iddiasının bu yönüyle yerinde olduğu ve ihalenin 4’üncü ve 5’inci kısımlarında ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekli olarak belirlenen …………………. Turizm Taşımacılık Nak. İnş. Tar. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Mehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

İnşaatta Prefabrik İmalat: Yapı Üreticileri için Stratejik Noktalar

Binaların belirli bir kısmının veya tamamının şantiye sahası dışında inşa edilmesi ve daha sonra bunların sahada monte edilmesi süreci olan prefabrikasyon; inşaat sektörü için yeni olmasa da değişen pazar talepleri nedeniyle son yıllarda ivme kazanmaya devam ediyor.

Bu durum, firmaların benzeri görülmemiş engellerle karşı karşıya kaldığı ve proje teslimi konusunda farklı düşünmeye zorlandığı COVID-19 salgını sırasında özellikle daha da belirgin hale geldi. Endüstri paydaşlarının, prefabriklerin kalite kontrol, programa bağlılık ve atık azaltma gibi temel faydalarını fark etmeye başlamasının ardından prefabrikasyon kullanımının artmaya başladığını söylemek mümkün.

Diğer yandan, yatırımcı gereksinimleri ve teslimat programları sürekli olarak geliştiği için günümüzde birçok projenin hızlandırılmış programlara tabi tutulduğunu gözlemliyoruz. Bu sıkışma ise tasarım aşamasından proje teslimindeki eksik listelerin tamamlanmasına kadar tüm sürece yayılıyor.

Gelin prefabrik inşaattaki artışın nedenlerini birlikte inceleyelim:

·        Verimlilik ve kalite kontrol:  Kontrollü bir ortamda eşzamanlı üretim yoluyla yapılan prefabrikasyon, pazara sunulma hızını artırır. Bu, şantiyelerde karşılaştığımız hava durumundan oluşan gecikmeleri minimuma indirecek, iş programını daha da sıkıştırabilecek ve maliyetli gecikme ücretlerine yol açabilecek çoğu nedenin ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bitmiş ürün, standartlaştırılmış bir süreç kullanılarak kaynakları en üst düzeye çıkarır. Böylece bitmiş ürünler doğru ve verimli bir şekilde üretilir. Hataların azaltılması daha yüksek maliyet optimizasyonu sağlar ki bu durum işletme giderlerini kontrol altında tutar ve kar marjlarını korur.

·        İşgücü sıkıntısı ve vasıflı işgücü: Günümüzde inşaat sektöründe iş gücü sıkıntısı yaygın bir problem olmaya devam ediyor. Prefabrikasyon, sahada ihtiyaç duyulan insan sayısını azaltarak ve onları fabrika ortamına kaydırarak iş gücü optimizasyonunu iyileştirebilir. Prefabrikasyon aynı zamanda planlama verimliliği de sağlar. Çünkü hava koşullarındaki gecikmeler, darboğazlar ve geleneksel inşaatın proje teslimini yavaşlatabilecek diğer yönleri olmadan, programa bağlı kalmak bu sistemle daha da kolaydır.

·        Proje karmaşıklığı ve tasarım esnekliği: Projeler giderek daha karmaşık hale geliyor ve tasarlanma ve inşa edilme şekillerinde değişiklik yapılması gerekiyor. Prefabrikasyon için tasarım yapmak daha fazla esneklik sağlarken projenin ihtiyaçlarına bağlı olarak daha fazla standardizasyona veya özelleştirmeye olanak tanır.

Tüm inşaatlarda olduğu gibi prefabrikasyonun kullanım alanları da segmente ve proje türüne göre büyük ölçüde değişiklik gösterebilir. Bazı sektörler prefabrikasyonu onlarca yıl önce uygulamaya koyarken, bazılarının henüz yeni başladığını görüyoruz.

·        Konut: Belirli konut tasarımı türlerinin tekrarlayan doğası, onları fabrika üretimine ve yerinde montajı hızlandırmaya daha elverişli hale getiriyor. Özellikle Kahramanmaraş depreminden etkilenen şehirlerimizde bu yöntem daha hızlı konut ihtiyacını karşılamak adına denenebilir.

·        Ticari: Yurtdışında konaklama, oteller, depo ve perakende mağaza sahipleri, hızı, kalite kontrolü ve standart bileşenleri seri üretme yeteneği nedeniyle prefabrikasyonu benimsiyor. Örneğin oteller banyo bölmelerine ve modüler bina sistemlerine güvenirken, depo, perakende satış, ofis ve diğer ticari kullanımlar tasarım ve inşaatlarında prefabrik duvar panelleri, zemin sistemleri ve giydirme cephe sistemlerini uyguluyor.

·        Eğitim & Sağlık: Yine yurtdışında eğitim ve sağlık hizmetleri, proje zaman çizelgelerini hızlandırmak ve bu hizmetlere yönelik artan talebi karşılamak için giderek daha fazla prefabrik kullanıyor. Sağlık hizmetleri ve kontrollü ortamlar, özel ekipman, karmaşık mekanik ve elektrik sistemleri gerektirir. Modüler hasta ve yurt odaları; banyo bölmeleri ve mekanik, elektrik ve sıhhi tesisat (MEP) ile programı hızlandırır ve minimum tekrar iş yaparak kalite kontrolü sağlanır.

Yapı ürünleri üreticileri, prefabrikasyonu kendi iş modellerine entegre etmek için genel yüklenicilerin, mimarların ve alt yüklenicilerin çıkarları ve ihtiyaçları ile uyumlu olmalıdır. Tek bir çözüm her proje için geçerli olamaz. Yatırımcılar prefabrikasyonu giderek daha fazla kullandıklarında, ürün gereksinimleri de montaj sürecine kolayca entegre edilebilecek daha standartlaştırılmış çözümleri içerecek şekilde gelişecektir.

Üreticiler aynı zamanda prefabrikasyon yaklaşımının süreçleri ve tasarım gereklilikleri ile uyumu sağlamak için yüklenicilerle yakın işbirliği içinde olmalıdır. Bu, prefabrikasyonun doğasında olan modern süreçlere ve modüler bina sistemlerine kolayca entegre edilebilen ürünler sağlamak anlamına gelir. Yapı bilgi modellemesinin (BIM) ve prefabrikasyonla nasıl çalıştığının anlaşılması önemlidir. Bu, üreticilerin HVAC’tan döşeme ve sıhhi tesisata kadar farklı bina ürünü türleri arasında koordinasyon sağlamasına da olanak tanıyacaktır.

Prefabrikasyonun benimsenmesi arttıkça üreticiler için bir başka değişikliğin de ürünlerin tedarik zinciri ve teslimat modelleri olacağını düşünüyorum. Tedarik zinciri, prefabrikasyon aşamalarına göre farklılık gösterebilir ki bu da üretici şirketlerinin, projenin farklı kısımlarının nerede, ne zaman ve nasıl monte edildiğini anlamaları ve ürünleri buna göre sevk etmeleri gerektiği anlamına gelir.

Üreticiler bu stratejik hususları ele alarak gerek ürünlerini gerekse firmalarını prefabrik inşaat çözümlerine olan talebi daha iyi karşılayacak şekilde konumlandırabilirler. Prefabrik kullanımda büyüme devam ettikçe, inşaat ürünleri üreticileri için hem zorluklar hem de fırsatlar ortaya çıkabilir. Prefabrikasyonun asıl faktörlerini ve potansiyel fırsatlarını anlamak, o şirketi farklılaştıracak ve yeni ürünlerin yanında hizmet taleplerinin konumlandırılmasına da yardımcı olacaktır.

Saygılarımla,

Turner International Başkan Yardımcısı ve Türkiye Genel Müdürü

Mehmet Sami Kılıç

“Airbnb Yasası” Olarak Bilinen, Konutların Turizm Amaçlı Olarak Kiralanmasına Dair Kanun 1 Ocak 2024 İtibariyle Yürürlüğe Giriyor !

2 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazetede 7464 sayılı “Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yayımlandı. Kanun, konutların gerçek ve tüzel kişilere turizm amaçlı olarak kiralanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeyi amaçlamaktadır. Kanunda konutların turizm amaçlı kiralanmasına dair genel esaslar, bu kapsamda faaliyet yürütmek için izin belgesi alınması, kanun kapsamındaki yükümlülüklerin ihlali halinde öngörülen idari para cezaları ve izin belgesinin iptali yaptırımlarına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Kanunun son kısmında Kültür ve Turizm Bakanlığının faaliyet alanlarına ilişkin çeşitli kanunlarda yapılan değişiklikler yer almaktadır.

Kanunun konutların turizm amaçlı kiralanmalarına dair 1 ila 6’ıncı maddeleri ile bu kanun kapsamında olan bazı yerlerin işyeri açma ruhsatı almaktan muaf olduğuna dair 18’inci maddesi ve kanun kapsamında turizm amaçlı kiralama izin belgesi alan yerlerden turizm payı alınmasına dair 27’inci maddesi 1 Ocak 2024 itibariyle yürürlüğe girecektir.

Kanuna göre konutların her ne amaçla olursa olsun yüz gün ve daha kısa süreli olarak kiralanmaları “turizm amaçlı kiralama” olarak kabul edilmektedir. Diğer yandan, konutların turistik amaçlarla da olsa yüz günden fazla kiralanmaları bu yasanın kapsamı dışındadır.

Kanunun yürürlük tarihi itibariyle, “turizm amaçlı kiralama” faaliyeti yapılabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığından izin belgesi alınması ve ilgili konutun girişine izin belgesi sahibi olduğunu gösterir plaket asılması gerekmektedir. İzin belgesini alma yükümlülüğü konutu turizm amaçlı kiraya veren gerçek ya da tüzel kişiye aittir. Bu kapsamdaki kiralamalar sadece kiraya verenin kendisi tarafından veya (A) grubu seyahat belgeleri acentaları aracılığıyla yapılabilecektir.

7464 sayılı Kanun, izin belgesi başvurularında Bakanlığa sunulması gereken belgeleri ayrıca düzenlemektedir. Bu çerçevede, izin belgesi başvurularında ilgili bağımsız bölümün (konutun) bulunduğu binanın tüm kat malikleri tarafından turizm amaçlı kiralama faaliyeti yürütülmesinin uygun görüldüğüne ilişkin oy birliği ile alınan kat malikleri kurulu kararı sunulması gerekmektedir. Birden fazla binadan oluşan konut sitelerinde sadece ilgili konutun bulunduğu binadaki kat maliklerinin kararı yeterli görülmektedir.

Ancak aynı kiraya veren adına aynı binada izin belgesi düzenlemesine konu bağımsız bölüm sayısı beşi geçtiği durumda ek koşullar belirtilmektedir. Bu durumda izin belgesi alınması öncesinde işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınması ve kat malikleri kurulu kararının tüm site kat maliklerinin katılımıyla alınması gerekmektedir. Yönetim planında kısa süreli kiralama faaliyetine izin verildiğine dair hüküm bulunan “nitelikli konutlar” için izin belgesi alınmasında kat malikleri kurulu kararı ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı olmaksızın izin belgesi verilebilecektir. Kanuna göre, nitelikli konut; resepsiyon, güvenlik, günlük temizlik, sağlık, spor salonu, alışveriş, yemek, taşıma gibi hizmetleri içeren konutlardır.

7464 sayılı Kanun kapsamındaki kiralama faaliyetlerine ilişkin denetim ve düzenlemeler Kültür Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Turizm amaçlı kiralama yapılan konutun kamu düzeni, kamu güvenliği ve genel ahlaka aykırı olarak kullanıldığının yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından bildirilmesi başta olmak üzere Kanunda öngörülen sebeplerle izin belgesi iptal edilecektir.

7464 sayılı Kanunda ayrıca uygulanacak idari para cezalarına dair düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre, izin belgesi bulunmaksızın konutların yüz günden kısa süreyle gerçek kişilere veya tüzel kişilere kiralanması, verilen süreye rağmen izin belgesi alınmadan “turizm amaçlı kiralama” faaliyetine devam edilmesi, izin belgesi sahibinden başka  kişi tarafından kiralama yapılması, izin belgesi olmayan konutların kiralanması, uyarıya rağmen alan sağlayıcı tarafından Elektronik ortamdaki içeriğin çıkarılmaması, her defasında yüz günden fazla süreli kira sözleşmesi yapılmasına rağmen ilk sözleşme tarihinden itibaren bir yıl içerisinde aynı konutun dört defadan fazla kiraya verilmesi, Bakanlıkça istenen belgenin teslim edilmemesi, kiraya verenin değişmesine ilişkin bildirimin 30 gün içinde bildirilmemesi, talep edilmesine rağmen turizm katkı payının ödendiğine ilişkin belgenin ibraz edilmemesi, konutun sözleşmeye uygun olarak kiralayana teslim edilmemesi, Bakanlıkça verilen plaketin konut girişine asılmaması ve denetimde konutun gerekli şartları taşımadığının tespit edilmesi durumlarında idari para cezası uygulanacağı düzenlenmiştir.

Söz konusu kanunun her ne amaçla olursa olsun yüz günden az süreli tüm konut kira sözleşmelerine uygulanması ilginç bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, her ne amaçla olursa olsun Airbnb ve benzeri platformlar üzerinden yapılan kısa süreli kiralamalar ile günlük kiralamalar bu kanun kapsamına girmektedir. Kanunda öngörülen izin belgesi alma zorunluluğundan ve diğer yaptırımlardan kaçınmak amacıyla kira sözleşmelerinin yüz günden uzun tutulmasına rağmen, aynı konutun yılda dörtten fazla kez kiralandığının tespiti halinde kiraya verenler konut başına 1.000.000 TL idari para cezası yaptırımıyla karşı karşıya kalabileceklerdir. Bununla birlikte, kanun kapsamında yasaklanan ve idari para cezası öngörülen faaliyetlerin internet siteleri ve uygulamalar gibi platformlar üzerinden aracı hizmet sağlayıcılar aracılığıyla elektronik ticaretine ve tanıtımına imkan sağlanması yasaklanmıştır. Bakanlık tarafından yapılan bildirime rağmen 24 saat içinde içeriği kaldırmayan aracı hizmet sağlayıcılar hakkında her bir konut için 100.000 TL idari para cezası öngörülmüştür. Ayrıca kanunu ihlal eden yayın, kısım, bölüm ve içerik hakkında Bakanlıkça alınacak erişim engeli kararı Erişim Sağlayıcıları Birliğine gönderilecektir. Kanun kapsamında alınan erişim engeli kararları ile idari para cezalarına karşı Sulh Ceza Hakimliğine başvurulabilecektir. Kanun kapsamındaki diğer yaptırımlara ve başvuruların reddine ilişkin idari işlemlere karşı İdare Mahkemesinde dava açılabilecektir.

Yeni düzenlemenin yürürlük tarihinden önce turizm amaçlı kiralama faaliyetine başlayanların 01.01.2024 tarihinden itibaren 1 ay içinde Bakanlığa izin belgesi başvurusunda bulunmaları gerekmektedir. Bu kapsamda, başvuranlar izin belgesi talepleri sonuçlanana kadar faaliyetlerine devam edebileceklerdir. En fazla üç ay sürecek değerlendirme süreci sonunda başvurusu reddedilenler artık faaliyette bulunamayacaktır. Ancak başvurunun reddinden önce yapılan kira sözleşmeleri için kullanıcıların hakları sözleşme sonuna kadar devam edecektir.

Av. İbrahim YÜCE

ibrahim@yuce-hukuk.com

Kayıt Formu

Hoşgeldin Üyeliği (Ücretsiz)
Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.