Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED), UNCTAD Dünya Yatırım Raporu 2023’ün Türkiye Lansmanına Ev Sahipliği Yaptı

Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da UNCTAD Dünya Yatırım Raporu’nun Türkiye lansmanı, YASED ev sahipliğinde gerçekleşti. YASED’in Küresel Yatırım Günleri etkinlik dizisinin ilk programı olan rapor lansmanında, YASED Başkanı Engin Aksoy açılışı yaparken, UNCTAD Yatırım Araştırmaları Bölümünden Amelia U. Santos-Paulino, Dünya Yatırım Raporu 2023’ü sundu.

YASED Başkanı Engin Aksoy, etkinlik kapsamında gerçekleştirdiği açılış konuşmasında, üst üste dört yıldır raporun küresel lansmanı ile aynı günde Türkiye lansmanını UNCTAD iş birliği ile gerçekleştirmekten duyduğu memnuniyeti paylaştı. Aksoy, Türkiye’nin güncel resmi istatistiklerine göre 2022 yılında kaydettiği Uluslararası Doğrudan Yatırım (UDY) girişinin 13,3 milyar dolar düzeyinde olduğunu hatırlatırken yeni rapor kapsamında güncellenen 2022 küresel UDY değerine göre, Türkiye’nin 2022 yılında küresel UDY girişlerinden aldığı payın yüzde 1 düzeyinde gerçekleştiğini belirtti.

Açılış konuşmasında küresel UDY hareketlerini değerlendiren Aksoy, tedarik zincirlerindeki bölgeselleşme eğilimlerini son dönemde etkisini artıran “friendshoring” trendi çerçevesinde yakından takip ettiklerini ifade etti. Özellikle yüksek teknoloji yatırımlarının yüksek katma değer ve know-how sağlamaları nedeniyle her geçen gün önemini artırdığına dikkat çeken Aksoy, bu yatırımların yüksek nitelikli işgücü istihdamında oynadığı role de vurgu yaptı. Paris Anlaşması kapsamında belirlenen hedeflere ulaşılması ve AB Yeşil Mutabakatı ile de uyumlu bir yeşil dönüşüm gündeminin yönetilebilmesinde sürdürülebilir kalkınma yatırımlarının önemine değinen Aksoy, küresel düzeyde temiz enerji alanındaki yatırımlardaki gelişmenin umut verici olduğunu ancak bu alanda katedilmesi gereken önemli bir mesafe olduğunu ifade etti. YASED üyelerinin ülkemizin UDY rekabetçiliğinde kritik rol oynayan tüm bu alanlarda en verimli yatırımlara imza atmaya devam ettiğini söyleyen Aksoy, Türkiye’nin UDY performansının geliştirilmesinde, makroekonomik istikrarın ve düzenleyici çerçevedeki öngörülebilirliğin kilit rol oynadığını vurguladı.

Dünya Yatırım Raporu 2023 sunuşu sırasında Santos-Paulino, 2022 yılına ait küresel ve bölgeler düzeyinde gerçekleşen UDY akışlarına ilişkin güncel istatistikleri değerlendirdi. Santos-Paulino’nun sunumuna göre, 2022 yılında küresel UDY hacminde, 1,5 trilyon dolardan 1,3 trilyon dolara, yüzde 12’lik bir düşüş yaşandı. Bununla birlikte gelişmiş ülkelere gelen UDY girişlerinde yüzde 37’lik bir düşüş yaşanırken gelişmekte olan ülkelere gerçekleşen girişlerde yüzde 4’lük sınırlı bir artış kaydedildiği belirtildi.

Etkinlik sırasında yapılan değerlendirmeler, COVID-19 dönemine kıyasla tedarik zincirlerindeki baskıların hafiflemesiyle küresel ekonomide bazı olumlu gelişmelerin olduğunu, ancak devam eden jeopolitik belirsizliklerin 2022 yılında aşağı yönlü riskleri beraberinde getirdiğini ortaya koydu. Ukrayna’daki savaş, artan gıda ve enerji fiyatları, birçok gelişmiş ekonomide genişlemeci para politikalarından çıkışın beraberinde getirdiği artan faiz oranları, finansal belirsizlikler, gelişmiş ekonomilerin birçoğundaki resesyon beklentileri, 2022’de küresel yatırım iştahını etkileyen temel faktörler arasında sıralandı. 2022 yılını etkileyen jeopolitik ve finansal riskler 2023’e de taşınırken uluslararası yatırımların 2023 yılında temkinli bir iyimserlikle yatay yönlü eğilimini sürdüreceği tahminleri de paylaşıldı.

Sunum sırasında Santos-Paulino, Dünya Yatırım Raporu kapsamında, UDY akımlarının proje türü açısından sıfırdan yatırım (greenfield), uluslararası proje finansman anlaşmaları ve sınır ötesi birleşme ve satın alımlar (M&As – Mergers&Acquisitions) olmak üzere kategorize edildiği bilgisini paylaşırken sıfırdan yatırım projelerinin sayısında kaydedilen yüzde 15’lik artışın gelecek için olumlu bir görünüme işaret ettiğini belirtti.

Bu yılki raporun teması, “Herkes için Sürdürülebilir Enerjiye Yatırım” olup Santos-Paulino bu tema özelinde bazı bilgiler paylaştı. Santos-Paulino, yenilenebilir enerji alanında gerçekleştirilen uluslararası yatırımların, 2015 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının açıklanmasından bu yana üç kat arttığını vurguladı. Ancak, raporda da belirtildiği gibi çok daha fazla yatırıma ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi. Santos-Paulino, yenilenebilir enerji alanında güçlü bir yatırımcı ilgisi olsa da, enerji dönüşümü için gerekli olan diğer alanlardaki yatırımların daha sınırlı kalabildiği bilgisini paylaştı.

Santos-Paulino, enerji yatırımına en çok ihtiyaç duyan ülkelerin, enerji alanında uluslararası yatırım çekmekte en az başarılı ülkeler olduğuna dikkat çekti. Spesifik olarak, bugüne kadar, yenilenebilir enerji veya enerji dönüşümü ile ilgili diğer sektörlerde 11’i az gelişmiş ülke olmak üzere toplamda 31 adet gelişmekte olan ülkede tek bir uluslararası yatırım projesinin kaydedilmediğinin de altını çizdi.

Santos-Paulino ayrıca, ülkelerin net sıfır hedeflerine ulaşma yolunda yatırımcı güvenini sağlamak için ulusal enerji geçiş stratejilerinde ayrıntılı yatırım planlamasının önemini vurguladı. Soru-Cevap bölümünde Santos-Paulino, 2022’de küresel fosil yakıt sübvansiyonlarının 1 trilyon dolarlık rekor bir seviyeye ulaştığını ve bu rakamın yenilenebilir enerjiye sağlanan sübvansiyonların sekiz katı olduğunu belirtti.

Sunumun ardından YASED Genel Sekreteri Serkan Valandova, YASED’in Küresel Yatırım Günleri program serisi hakkında bilgi paylaştı. Küresel Yatırım Günleri 2023 programı kapsamında Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu’nun katılımları ile Türkiye’nin UDY performansının ve politikalarının ileriye dönük bir bakış açısıyla değerlendirileceği bir web yayını daha gerçekleştirileceği bilgisini paylaşan Valandova, ayrıca OECD ve fDi Intelligence’dan katılımcıların yer alacağı UDY ve Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ)’ler ve UDY ve tedarik zincirleri temalarında gerçekleştirilmesi planlanan aktiviteler hakkında bilgi paylaştı. Bu etkinliklere ek olarak, Valandova, enerji alanında faaliyet gösteren YASED üyelerinden katılımcıların da yer alacağı bir başka etkinlik daha düzenleneceğini belirtti.

Kuveyt Türk ve BAİB İhracatçı Firmalar İçin İş Birliğine Gitti

Kuveyt Türk ve BAİB İhracatçı Firmalar İçin İş Birliğine Gitti

Yatırım, üretim ve ihracata yönelik finansman desteğini artıran Kuveyt Türk, ihracatın artırılmasına katkı sağlamak amacıyla Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği ile protokol imzaladı. Yapılan iş birliği kapsamında BAİB üyeleri, başta uygun finansman kullanımı olmak üzere birçok avantajdan yararlanabilecek.

Türkiye’nin öncü katılım finans kuruluşu Kuveyt Türk, ihracatçı firmalara desteğini artırarak ülkemizin cari dengesine katkı sunuyor. Daha önce Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği (DAİB) ve Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) ile gerçekleştirdiği iş birliklerine bir yenisini ekleyen Kuveyt Türk, Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği (DAİB) ile protokol imzaladı.

BAİB’in Antalya’daki merkezinde düzenlen törende iş birliği protokolünü, BAİB Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Mirza ve Kuveyt Türk Kurumsal ve Ticari Pazarlama Grup Müdürü Erdal Özbilir imza altına aldı. Yapılan iş birliği kapsamında Kuveyt Türk, BAİB üyesi ihracatçı firmalara, uygun kâr oranlarında finansman kullandırımı ve özel indirimli dış ticaret komisyon paketleri gibi birçok fırsat sunacak. BAİB üyesi ihracatçılar, Kuveyt Türk Mobil ve internet şube üzerinden havale, EFT ve FAST işlemlerini ücretsiz ve komisyonsuz şekilde yapabilecek.

BAİB üyesi firmalara, ihracat bedellerinin Kuveyt Türk’teki hesaplarına gelmesi şartıyla yabancı para cinsi finansman kullanımında indirim uygulanacak. TL kredilerde ise firmalara uygun kâr marjıyla işletme finansmanı kullanma imkânı sunulacak. Ayrıca BAİB üyelerine, işletme sermayelerinin finansmanı için Eximbank Sevk Öncesi İhracat Kredisi kullanımında öncelik tanınacak.

İstanbul Finans Merkezi’nin (İFM) Yönetmeliği Cumhurbaşkanı Tarafından İmzalandı

İstanbul Finans Merkezi’nin (İFM) Yönetmeliği Cumhurbaşkanı Tarafından İmzalandı

Türkiye Yüzyılının vizyon projesi İstanbul Finans Merkezi’nin (İFM) yönetmeliği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanıp 7 Temmuz 2023 Cuma günü resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Türkiye’nin 100. Yılında İstanbul’u dünyanın finans merkezi yapması hedefiyle yola çıkan İstanbul Finans Merkezi’nin (İFM) yönetmeliği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanıp resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) %100 hissedarlığında kurulan TVF A.Ş’nin 20 yıl yöneteceği İstanbul Finans Merkezi’nin yönetmeliği belirlenmiş oldu. İstanbul Finans Merkezi Türkiye Cumhuriyeti’nin finansal rekabet gücünü uluslararası alanda artırmak, finansal piyasalar ile ürün ve hizmetlerin gelişmesine ve derinleşmesine katkıda bulunmak, uluslararası finans ve sermaye piyasalarına entegrasyonu güçlendirmeyi amaçlıyor.

Yönetmelikle birlikte, İstanbul Finans Merkezi içinde yer alan ilgili tüm birimlerin kiralanması, yeni katılımcıların kabulü, İFM donatılarının işletilmesi, güvenlik, bakım, onarım ve aidat gibi unsurların tamamı İstanbul Finans Merkezi A.Ş tarafından 20 yıllığına yönetilecek. Resmi gazetede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla onaylanan yönetmelik ayrıca tüm bu hedeflerin yanı sıra İFM’nin yönetilmesi, işletilmesi, katılımcı belgesi verilmesi ve tek durak büronun işleyişi ile 22.06.2022 tarihli ve 7412 sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu’nun uygulanmasına dair usul ve esasları da belirliyor.

İşlemler Tek Durak Büro İle Hız Kazanacak

Teknolojinin gelişmesiyle her alan ve sektörde işleyişin hız kazandığı günümüzde işlemlerin hızla yürütülebilmesi de büyük önem taşıyor. Düzenlenen yönetmelik kapsamında altı bölümde 28 madde yer alırken bu maddelerle İFM’ye katılımdan işlem ve yönetim süreçlerine kadar pek çok konuda işleyişin nasıl yürütüleceği belirlenmiş oldu.

Yönetmelik kapsamında; 22.06.2022 tarihli ve 7412 sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu’nun uygulanması, İFM’nin ofis alanlarının ve kapsam dışı alanların yönetilmesi ve işletilmesi, katılımcı belgesine, tek durak bürosunun işleyişine ilişkin iş ve işlemler yer alıyor.

Tek Durak Büro düzenlemesi ile İstanbul Finans Merkezi’nin katılımcı ve katılımcı adaylarının faaliyetlerine ilişkin izin, ruhsat, lisans ve benzeri onay başvuruları ile katılımcıların çalışmalarına ve belirlenen konulara ilişkin süreçleri hızlandıracak.

İhale Tarihindeki Asgari Ücrete Göre Teklif Vermeme ?

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle,  İhalenin Monad Yazılım Bilg. Eğt. Dan. San. ve Tic. A. Ş.’nde kaldığı, ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibinin ise kendi firmaları olduğu, idarece yaklaşık maliyetin 48.101.414,00 TL olarak açıklandığı; ancak ihale komisyonu kararından, asgari ücretin değişiminden kaynaklı olarak idarece yaklaşık maliyetin güncellendiğinin anlaşıldığı, ayrıca ihale uhdesinde bırakılan Monad Yazılım Bilg. Eğt. Dan. San. ve Tic. A. Ş.’nin ihalede teklifini 2022 yılı asgari ücreti üzerinden sunduğu ve asgari ücretten kaynaklanan fiyat farkının ödeneceği gerekçesi ile idarenin de kamu ihale mevzuatına aykırı olarak sunulan bu teklifi kabul ettiğinin anlaşıldığı, Kamu İhale Genel Tebliği’nin 78.6’ncı maddesine aykırı şekilde sunulmuş teklifin kabul edilmesinin Kamu İhale Kanunu’nun 5’inci maddesine aykırılık teşkil ettiği,

İhale komisyonu kararında alıma ait sınır değerin hesaplandığı ve 37.226.464,57 TL olarak tespit edildiğinin belirtildiği, ancak idarenin aynı komisyon kararında asgari ücretin değişiminden kaynaklı olarak yaklaşık maliyetin 61.960.229,30 TL olarak güncellendiğini belirttiği, güncellenmiş olan yaklaşık maliyete göre sınır değerin 46.511.268,49 TL olması gerektiği, dolayısıyla ihale dokümanı hükmü gereğince teklifi sınır değer altında kalması nedeniyle ihale uhdesinde bırakılan istekliye aşırı düşük teklif sorgulaması yapılarak ihale işlemlerine devam edilmesi gerektiği, ancak ilgili ihale komisyonu kararından anlaşıldığı üzere sınır değerin hatalı hesaplandığı ve dolayısıyla aşırı düşük teklif sorgulaması yapılmadığı, bunun yanında Monad Yazılım Bilg. Eğt. Dan. San. ve Tic. A. Ş.nin teklif etmiş olduğu tutarın güncel asgari ücrete göre sadece personel maliyetini dahi karşılamadığı, aşırı düşük teklif sorgulaması yapılsa bile açıklayabileceği bir hususun bulunmadığı ve teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

10.05.2023 tarihli ve 2023/UH.I-734 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Diyarbakır İl Sağlık Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen “2022/1200303 İhale Kayıt Numaralı Müdürlüğümüze Bağlı Sağlık Tesislerine Ait 36 Ay Süreli HBYS (Hastane Bilgi Yönetim Sistemi) Hizmet Alımı” ihalesine ilişkin olarak, ihale dokümanından ve 31.03.2023 tarihinde onaylanan ihale komisyonu kararından; ihalenin birim fiyat teklif alınmak suretiyle ve elektronik ortamda teklif alınarak açık ihale usulü ile 03.01.2023 tarihinde gerçekleştirildiği, ihalede (8) adet ihale dokümanı indirildiği, ihaleye (4) isteklinin teklif verdiği, asgari ücretin değişmesine bağlı olarak yaklaşık maliyetin güncellendiği ve güncel yaklaşık maliyet baz alınarak tekliflerin değerlendirildiği, “Alıma en düşük teklifi veren istekli olan Monad Yazılım Bilg. Eğt. Dan. San. ve Tic. A.Ş.’nin teklifinin diğer isteklilere göre düşük kalması üzerine bilgi amaçlı olarak 2023 yılında geçerli olacak Asgari Ücret üzerinden güncellemesi yapılmıştır. Yapılan güncelleme sonucunda da söz konusu isteklinin teklifi ile en yakın teklif arasında 1.031.241,22 TL’lik bir fiyat farkı olduğu tespit edilmiştir. İhale üzerinde bırakılan istekliye çalıştırdığı personeller için asgari ücretten kaynaklanan fiyat farkının ödeneceği de göz önünde bulundurularak…” ifadelerine yer verilerek Monad Yazılım Bilg. Eğt. Dan. San. ve Tic. A. Ş.nin ekonomik açıdan en avantajlı teklif, başvuru sahibi Fonet Bilgi Teknolojileri A.Ş.nin de ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif olarak belirlendiği tespit edilmiştir.

İhale dokümanının yukarıda yer verilen düzenlemelerinden, şikâyete konu ihalenin personel çalıştırılmasına dayalı olmayan “36 Ay Süreli Hbys (Hastane Bilgi Yönetim Sistemi) Hizmet Alımı” olduğu, İdari Şartname’nin “Teklif fiyata dahil olan giderler” başlıklı 25’inci maddesinden ihale konusu iş kapsamında 36 ay süreyle personel çalıştırılacağı, söz konusu personel için aylık 26 gün üzerinden günlük brüt 10 TL yol bedeli verilmesinin öngörüldüğü, ayrıca ilgili mevzuat gereğince ödenecek vergi, harç, demontrasyon, eğitim, personel giyim v.b. giderlerinin teklif fiyata dâhil edildiği anlaşılmaktadır.

İdarece 71 iş kaleminden oluşan ihale konusu işin 48.101.414,00TL tutarındaki yaklaşık maliyetin 01.07.2022-30.11.2022 tarihleri arasında geçerli olan asgari ücret esas alınarak;                                                                          

Yaklaşık Maliyet Bileşenleri TL %
Hastane bilgi yönetim sistemi hbys yazılım programı hizmet alımı 21.964.748,52 %45,66
Personel maliyeti 26.136.665,48 %54,34
Toplam 48.101.414,00 %100

şeklinde hesaplandığı görülmüştür.

İhale komisyonu kararından anlaşıldığı üzere, idare tarafından işçilik kalemine ilişkin yaklaşık maliyetin asgari ücretin değişmesine bağlı olarak güncellendiği, dolayısıyla yaklaşık maliyetin işçilik hesaplama modülü kullanılarak güncellendiği, bahse konu modülde 01.01.2023-31.12.2023 tarihleri arasında geçerli olan asgari ücretin esas alındığı,

İdarece 71 iş kaleminden oluşan ihale konusu işin 61.960.229,30TL tutarındaki güncel yaklaşık maliyetin 01.01.2023-31.12.2023 tarihleri arasında geçerli olan asgari ücret esas alınarak;

Yaklaşık Maliyet Bileşenleri TL %
Hastane bilgi yönetim sistemi hbys yazılım programı hizmet alımı 21.964.748,52 %35,45
Personel maliyeti 39.995.480,78 %64,55
Toplam 61.960.229,30 %100

şeklinde hesaplandığı görülmüştür.

Sınır değer hesaplamasının ise;

Sınır Değer Hesaplama (Hizmet Alımı)
Yaklaşık Maliyet 48.101.414,00TL
1. geçerli teklif 37.476.666,48TL
2. geçerli teklif 52.366.722,00TL
3. geçerli teklif 56.555.104,14TL
4. geçerli teklif 58.947.419,85TL
R katsayısı (bilgisayar sistemlerine yönelik hizmetler) 0,87
Sınır değer 37.226.464,57TL

 

şeklinde 37.226.464,57TL olarak yapıldığı görülmüştür.

Tarafımızca işçilik hesaplama modülü kullanılarak ve ihale tarihinde (03.01.2023) geçerli olan asgari ücret esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda asgari işçilik bedelinin 40.090.342,17TL, genel toplam yaklaşık maliyetin 62.055.090,69TL olduğu; idarece yapılan hesaplama ile arasındaki farkın, idarenin hesaplamalarında 71’inci kalemde yer alan kişi sayısının 4 kişi alınması gerekirken 1 kişi olarak alınmasından kaynaklandığı; sınır değer hesaplamasında ise güncel yaklaşık maliye tutarının esas alınması gerekirken güncel olmayan yaklaşık maliyet tutarının esas alındığı, sınır değer hesaplama modülü kullanılarak yapılan hesaplama sonucunda esas alınması gereken sınır değerin 46.511.268,00TL olduğu anlaşılmıştır.

Başvuruya konu ihalede, isteklilerce ihale konusu iş kapsamında 36 ay süreyle personele ilişkin tekliflerin İdari Şartname’nin 25’inci maddesinde yer alan düzenlemeler esas alınarak hazırlanması gerektiği, ihale dokümanında personele ödenecek ücret bakımından bir alt sınır belirlemesi yapıldığı, tekliflerin hazırlanmasında ve asgari işçilik bedelinin hesaplanmasında, ihale tarihinde yürürlükte bulunan asgari ücretin dikkate alınması gerektiği anlaşılmıştır.

Bu kapsamda yapılan incelemede, ihale üzerinde bırakılan istekli olan Monad Yazılım Bilg. Eğt. Dan. San. ve Tic. A. Ş. tarafından sunulan birim fiyat teklif cetveli incelendiğinde (teklif verme tarihi: 02.01.2023); hastane bilgi yönetim sistemi hbys yazılım programı hizmet alımı=11.340.000,00TL ve personel maliyeti = 26.136.665,48 TL olmak üzere toplam teklif tutarının 37.476.665,48TL olduğu, istekli tarafından ihale konusu işte çalıştırılacak personele ilişkin teklif edilen birim fiyatların ihale tarihinde (03.01.2023) geçerli olan asgari ücret esas alınarak hesaplanmadığı, aynı zamanda toplam teklif bedelinin ihalede teklif edilebilecek asgari işçilik bedelini (40.090.342,17) karşılamadığı tespit edilmiştir.

Bu çerçevede ihale üzerinde bırakılan Monad Yazılım Bilg. Eğt. Dan. San. ve Tic. A.Ş. tarafından sunulan birim fiyat teklif cetvelinde işçilik maliyetine ilişkin teklif edilen birim fiyatların ihale dokümanı uyarınca hesaplanması gereken tutarın altında olduğu, anılan istekliye ait teklifin ihale dokümanına uygun olarak verilmediği, idarece isteklinin birim fiyat teklif cetvelinde yer alan işçilik giderlerine ilişkin teklif satırları tutarlarının ihale tarihinde geçerli olan asgari ücret esas alınarak güncellenip değerlendirilmesinin mevzuata uygun olmadığı anlaşılmış olup, başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan, idarece sınır değer hesaplamasında güncel yaklaşık maliyet tutarının esas alınması gerekirken güncel olmayan yaklaşık maliyet tutarının esas alındığı, güncel yaklaşık maliye tutarının esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda sınır değerin 46.511.268,00TL olduğu görülmekle birlikte, yukarıda yapılan değerlendirmeler neticesinde ekonomik açıdan en avantajlı istekli olarak belirlenen Monad Yazılım Bilg. Eğt. Dan. San. ve Tic. A.Ş.nin teklifinin ihale dokümanına uygun olmadığı gerekçesiyle teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna ulaşıldığından ve ihalede dikkate alınması gereken sınır değer tutarı altında başka istekli bulunmadığından söz konusu hatalı hesaplamanın esasa etkili bir durum oluşturmadığı anlaşılmıştır.

Mehmet ATASEVER 

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

Alım Talebi: Isıtma Fanı Makinesi (Sıcak Su ile Isıtma ve Kurutma Fanlı Sistem)

Görseldeki makineye benzer, sıcak su ile ısıtma ve kurutma fanlı sistemi olan, Isıtma Fanı Makineleri aranmaktadır. Benzer ürünlerin üreticilerinin, aşağıdaki adımları tamamladıktan sonra iletişime geçmeleri rica olunur.

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (250 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Favori Çalışanımın Başarılı Olacağını Zaten Biliyordum

Geçen haftaki “Kendi Satışlarımızı Baltalayabilir miyiz?” başlıklı yazımda beklentilerin davranışlarımızı ve buna bağlı olarak da sonuçları beklentilerimize uygun olacak şekilde etkileyebileceğine gönderme yapan kendini gerçekleştiren kehanet kavramından kısaca söz etmiştim (1).

Kendini gerçekleştiren kehanet birçok farklı yönden ele alınan bir kavramdır. Bunlardan biri de “Pygmalion Etkisi” (Pygmalion Effect) ya da “Rosenthal Etkisi” (Rosenthal Effect) olarak isimlendirilen yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre bir kişi hakkındaki olumlu beklentiler o kişinin başarılı olmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bu nedenle, her ne kadar konuyla ilgili literatürde birbirlerinin yerine kullanılan kavramlar gibi tercihler olsa da, pygmalion etkisinin kendini gerçekleştiren kehanetin olumlu yönlerine odaklanmış olduğu söylenebilir. Pygmalion, Yunan mitolojisinde kendi yaptığı heykele âşık olan bir heykeltıraşın ismidir (2, 3, 4).

İlkokul öğrencileri üzerinde yaptıkları bir araştırmanın sonuçlarını pygmalion etkisi olarak açıklayan Rosenthal ve Jacobson, ulaştıkları sonuçların kendini gerçekleştiren kehaneti doğruladığını ileri sürmüşlerdir. Yaptıkları çalışma aslında bilimsel açıdan tartışmalıdır, ancak sonuçları itibariyle oldukça dikkat çekicidir. Çalışmanın bilimsel açıdan tartışmalı olmasının nedeni, kendilerinin de bu açıkça ifade ettikleri üzere, öğrencilere bir zekâ testi uyguladıklarını söylemelerine rağmen ortada gerçek bir testin bulunmaması, akademik anlamda yetenekli olduğu söylenen öğrencileri rastgele belirleyip bu isimleri o öğrencilerin öğretmenlerine bildirilmiş olmalarıdır. Ancak rastgele seçilen öğrencilerin ilerleyen süreçte okul başarısındaki gelişme özellikle yaşı daha küçük olanlar ile azınlık kökenli öğrenciler açısından son derece dikkat çekici olmuştur. Rosenthal ve Jacobson bu belirgin gelişmeyi yaşı küçük olanların daha uzun bir süre boyunca kendilerine olumlu yaklaşılma fırsatlarının olması, azınlıklar açısından ise öğretmenlerin bu öğrencilere olan ön yargılı bakış açısının olumlu yönde değişmesi ile açıklamaktadır (5).

Pygmalion etkisi her ne kadar ilk olarak eğitim psikolojisi alanında ileri sürülen bir kavram olsa da, günümüzde ast-üst ilişkisinin bulunduğu bütün alanlarda ve dolayısıyla da işyerinde yönetici ve çalışanlar arasındaki ilişkileri açıklamak için de kullanılabilmektedir. Örneğin bir yöneticinin olumlu beklentileri çalışanların daha başarılı olmasını sağladığı, bu nedenle yöneticilerin bu durumun göz önünde bulundurmasının gerektiği ileri sürülmekte (6) ve böylelikle Livingstone tarafından “Kendini Gerçekleştiren Yönetimsel Kehanet” olarak tanımlanan durum ortaya çıkmaktadır. Livingstone’a göre de bir yönetici çalışanlarından ve dolayısıyla da ekibinden ne bekliyorsa sonuçta o beklediği şeyi elde etmektedir (7).

Kısacası bir çalışanın, bir ekibin ya da bütünüyle bir örgütün başarısı ile yöneticilerin beklentileri arasında doğrudan bir ilişki olduğu söylenebilir. Elbette her yöneticinin en azından birer favori çalışanı vardır. Ancak pygmalion etkisinin de işaret ettiği gibi, yalnızca favori çalışanlara olumlu yaklaşılması sonuçta yalnızca bu çalışanların performanslarının yükselmesini ve başarılı olmalarını sağlayacaktır. Bu ise ekibin değil o kişinin bireysel başarısı olacaktır. Bunun doğal sonucu ise ekibin bir bütün olarak potansiyelini ortaya çıkarma fırsatını bulamamasıdır. Bu nedenle bir ekibi ve örgütü başarıya götüren yönetim tarzının önemli dayanak noktaları arasında ekibin ve örgütün her bir üyesine kendisinden olan beklentinin yüksek olduğunu onlara hissettirecek tutum ve davranışların sergilenmesi bulunduğu da söylenebilir.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Omay, U. (2023), “Kendi Satışlarımızı Baltalayabilir miyiz?”, Çevrim içi: https://satinalmadergisi.com/kendi-satislarimizi-baltalayabilir-miyiz/, (04.07.2023).

(2) Perera, A. (2023), “The Pygmalion Effect: Definition & Examples”, Çevrim içi: https://simplysociology.com/pygmalion-effect.html, (04.07.2023).

(3) “Pygmalion Effect”, Cambridge Dictionary, Çevrim içi: https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/pygmalion-effect, (04.07.2023).

(4) “Pygmalion”, Çevrim içi: https://www.britannica.com/topic/Pygmalion, (04.07.2023).

(5) Rosenthal, R. and Jacobson, L. (1968), “Pygmalion in the Classroom”, The Urban Review, September 3.

(6) Eden, D. (2013), “Self-Fulfilling Prophecy”, Encyclopedia of Management Theory, Ed. E. H. Kessler, Sage Reference.

(7) Livingstone, J. L. (1988), “Pygmalion in Management”, Harvard Business Review, September-October.

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Satınalma Dergisi Temmuz 2023 – Yıl:11, Sayı:127

Değerli yöneticiler, 

Satınalma iş çevresinin önemle takip ettiği veriler uluslararası piyasadaki durağanlığı gözler önüne seriyor. 

Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) Verileri 

Küresel İmalat PMI Endeksi 48,8 Hizmetler Sektörü PMI Endeksi 55,5 ve Bileşik PMI Endeks 54,4 olarak gerçekleşti. Bu tablo kuşkusuz imalatta talebin azaldığına ilişkin önemli bir gösterge. 

Drewry bileşik Dünya Konteyner Endeksi haziran ayı son haftasında % 2,7 düşerek 40 ft’lik konteyner başına 1.494,46 $’a geriledi. Baltık Konteyner Endeksi’de yine aynı şekilde %2 gerileme göstererek 1.277 $ oldu. Çin/Uzakdoğu – Akdeniz güzergâh endeksi % 1 düşerek 2.188 $ seviyelerine geldi. 

IATA verilerine göre ise havayolu kargo taşımacılığında küresel talep bir önceki yıla göre % 5,2 düştü. Kapasite tarafında ise yolcu uçak hareketliliği dolayısı ile önemli artış var. 

Emtia fiyat hareketlerini de analiz ettiğimiz ve aylık düzenli yayınladığımız Tedarik Zinciri Gündem sunum klasörünün temmuz ikinci haftasında internet sitemizden indirebilirsiniz. 

Eğitimleriniz için teklif alın. 

Firmalarımıza satınalma ve tedarik zincirinden müzakere ve pazarlık tekniklerine, analitik ve performans değerlendirmeden dış ticaret ve kurumsal pazarda satışa kadar tüm alanlarda eğitim hizmetleri sunuyoruz. 

Eğitim kataloğumuzu https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf indirerek inceleyebilirsiniz. Teklif almak için dergi@satinalmadergisi.com ile iletişime geçebilirsiniz. 

Satış mağazamıza bekliyoruz. 

Yeni ürün ve stok fazlası ürünlerinize talibiz. Gelin e-mağazamızdan birlikte satalım. Kurumsal pazara (B2B) e-ticaret mağazamızla yeni bir satış kanalı oluşturun. E-Mağazamız https://satinalmadergisi.com/magaza/ adım adım büyüyor. Yazılım ürünlerinden danışmanlık ve belgelendirme hizmetlerine kadar farklı kategorilerde güçleniyoruz. 

Şirket e-Dergi aboneliği ile ekibinizin yetkinliklerini yükseltin 

Ekibinizin mesleki gelişimi için bir adım atın. Departmanlar olarak tüm dergi arşivine (127 sayı), mesleki raporlarına ve bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Dijital dergi aboneliği için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz. 

Temmuz sayımız yine birbirinden değerli makalelerle dolu. 

Tüm yazar ailemize emekleri için teşekkür ediyorum. 

Keyifli okumalar dilerim. 

Prof. Dr. Murat Erdal 

Editör 

editor@SatinalmaDergisi.com

Profesyonel Üyelik sahibi üyelerimiz aşağıdaki kapak görseline tıklayarak son sayıya ulaşabilirler.

Henüz üye değilseniz uzaktan eğitim portalımıza üye olabilirsiniz. Dijital dergi ve eğitim içerikleri üyeliği için https://satinalmadergisi.com/urun-kategori/satinalma-dergisi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.


 

Mobilya İhracatı İçin Enflasyon ve Kur Dengesi Önemli

Ülkemizde son dönemde yaşanan enflasyon ve buna bağlı olarak gelişen ekonomik gelişmeler, alım gücünü negatif etkilediği gibi mobilya satışını da etkiledi. Yılın ilk yarısı mobilya satışlarıyla ilgili değerlendirmede bulunan MOSFED Başkanı Ahmet Güleç, “Yılın ilk 6 aylık periyoduna baktığımızda maalesef satışlarımızın istediğimiz gibi gitmediğini görüyoruz. Adetsel bazda yüzde 15 civarında bir daralma yaşadık. Ancak yılın ikinci yarısından ümitliyiz. Enflasyon kur dengesi oluştuğu zaman mobilya ihracatımızın da önü açılmış olacak” dedi.

2023 yılı ilk 6 aylık mobilya satışlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, “Yılın ilk 6 aylık periyoduna baktığımızda maalesef satışlarımızın istediğimiz gibi gitmediğini görüyoruz. Adetsel bazda yüzde 15 civarında bir daralma yaşadık. Özellikle ülkemizdeki enflasyon oranının yüksek olması, insanlarımızda gelirlerin düşmesi ile birlikte gelecek beklentisi gibi nedenlerden dolayı mobilya satışlarımız biraz ötelendi. Ancak yılın ikinci yarısından ümitliyiz. Enflasyon kur dengesi oluştuğu zaman mobilya ihracatımızın da önü açılmış olacak. Bu sayede 2023 yıl sonu hedefimiz olan 5 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmış olacağız” dedi.

“Satın alımlarda ilk ötelenen sektörlerden biriyiz”

Mobilya sektörünün Türkiye’deki imalat sektörleri içerisinde en önemlilerinden biri olduğuna dikkat çeken Ahmet Güleç, “Sektörümüz maalesef tüketici nezdinde bakıldığında satın alımları ötelenebilen bir sektördür. Yani insanlar gıdadan, kılık kıyafetten kesmeyebiliyorlar, ama mobilyayı öteleyebiliyorlar. Dolayısıyla alışverişten en rahat kaçınılabilecek sektörlerin başında geliyoruz. Asgari ücretin yükselmesi, emeklilik ikramiyeleri vs. satışlarımız için evet bir avantaj oluşturacaktır, fakat enflasyonun yüksek seyretmesi sektörümüzde satışları öne çıkaramıyor” dedi.

Taksit Süresi 9 Aydan 18 Aya Çıkarılmalı

İç piyasada mobilya satışlarının arttırmak için kredi kartı taksit sayısında bir iyileştirme beklediklerini ifade eden Ahmet Güleç, “Mobilya genellikle taksit ile alınmayı tercih edilen bir üründür. Mobilya aldığınız zaman en az 10 yıl sizin ihtiyacınızı karşılayabiliyor. Zamanla trendler değişince ya da ürünler yıpranmaya başlayınca veya yeni konut ihtiyacı oluştuğunda insanlar mobilyalarını değiştirmek istiyorlar. Şu an mobilya satışlarında taksit tutarı 9 ay ile sınırlı. Bu taksit tutarı tüketicilerin ihtiyacını karşılamıyor. Bize göre minimum taksit tutarı 18 ay olmalı. Mevcut şartlardan dolayı mobilya fiyatları da yükseldiği için, insanların rahat alışveriş yapabilmeleri taksit sayısının artmasına bağlı” diye konuştu. MOSFED olarak bu konuda taleplerini ilgili makamlara ilettiklerini belirten Ahmet Güleç, “İnşallah talebimizin makul bir şekilde karşılık bulacağını düşünüyoruz. Çünkü bir ihtiyaç haline geldi. Bu özellikle imalat sektörü için bir ihtiyaç haline geldi” dedi.

“Enflasyon kur dengesi oluştuğunda ihracatın önü açılacak”

Son 20 yılda Türkiye mobilya sektörünün ihracatının yüzde 20 oranında arttığına dikkat çeken Ahmet Güleç, “Ülkemiz dünya mobilya ihracatında bazen 6’ncı sırada bazen de 8’inci sırada yerini alıyor. 2019 – 2020 yıllarında, Covid’e rağmen dünyada en fazla ihracatını arttıran sektör olduk. Avrupa’da Polonya’ya yanaştık, Vietnam ile yarıştık. Türk mobilya ihracatında dünya yarış halinde iken son 2 yılda yaşadıklarımız bizi zayıflattı. Şu anda inanıyoruz ki;  enflasyon kur dengesi oluştuğu zaman mobilya ihracatının önü de açılmış olacak. Son 6 ayda hedeflediğimiz özellikle mobilya sektörü için 5 milyar doları aşacağımıza inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Vize Sorunu Sektörün Yüzde 25’ini Etkiler Hale Geldi

AB ülkeleri ile yaşanan vize sorununa da değinen Ahmet Güleç, “Vize konusu kesinlikle bizler için ciddi bir sorun. İşletmelerimiz, firmalarda çalışan proje teknik elemanlarımız ve iş adamlarımız için. Ürünlerimizin gidip teknik çalışmalarını yapmalıyız, tanıtımlarını ve pazarlamasını gerçekleştirmeliyiz. Bu insanlar fuarlara gidemiyorlar, bunu yapamadıkları için haliyle mallarını satamıyorlar. Evet, mal serbestliği var, ancak malın başında gidecek olan insan yok. Burada AB’nin kesinlikle düşünmesi lazım. Aslında haksız rekabet yapıyor. Yani biz neticede Avrupa ülkesiyiz, ama eğer işletmecilerimiz gidemiyorsa ve bu oran yüzde 25’lerde kadar ulaşmış durumda. Böyle bir şey olamaz. Bu konu da maalesef bizi çok etkileyen sorunlardan bir tanesi” dedi.

Geçici İş İlişkisi Kurma Yetkisi Olmayan İstihdam Bürolarından İşçi Temin Edilmesinin Hukuki ve Cezai Sonuçları Nelerdir ?

Özel istihdam bürolarına mesleki anlamda geçici iş iliş­kisi yetkisi verilmesiyle ilgili 4857 sayılı Kanunun 7 nci maddesinde değişik­lik yapılmıştır[1]. Gerçek anlamda geçici iş ilişkisi, işverenin, devir sırasında ya­zılı rızasını almak suretiyle bir işçisini, holding bünyesi içinde veya aynı şir­ketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde görevlendirmesi suretiyle ku­ru­labilirken (İşK. m.7/1), mesleki anlamda geçici iş ilişkisi, Türkiye İş Ku­ru­munca izin verilen özel istihdam bürosunun bir işverenle geçici işçi sağ­lama sözleşmesi yaparak bir işçisini geçici olarak başka bir işverene devri ile ger­çekleşmektedir (İşK. m.7/2)[2].

Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi;

  1. a) 4857 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin beşinci fıkrası ile 74 üncü maddesinde belirtilen hâllerde, işçinin askerlik hizmeti hâlinde ve iş sözleş­mesinin askıda kaldığı diğer hâllerde,
  2. b) Mevsimlik tarım işlerinde,
  3. c) Ev hizmetlerinde,
  4. d) İşletmenin günlük işlerinden sayılmayan ve aralıklı olarak gördürü­len işlerde,
  5. e) İş sağlığı ve güvenliği bakımından acil olan işlerde veya üretimi önemli ölçüde etkileyen zorlayıcı nedenlerin ortaya çıkması hâlinde,
  6. f) İşletmenin ortalama mal ve hizmet üretim kapasitesinin geçici iş iliş­kisi kurulmasını gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması hâlinde,
  7. g) Mevsimlik işler hariç dönemsellik arz eden iş artışları hâlinde, ku­ru­labilir.

Özel istihdam büroları aracılığı ile geçici iş ilişkisi kurulması belli kurallara bağlanmıştır. Bu sınırlamanın amacı, geçici iş ilişkisinin istismarının önlenmesi ve işgücü piyasasının işle­yişinin bozulmamasını temin ederek işverenin geçici iş ilişkisini ancak işlet­menin geçici ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmasını güvence altına almak ve böylelikle, sürekli nitelikte olan işler için zorunlu haller dışında geçici çalışmanın kullanılmasını engellemektir[3].

Nitekim özel istihdam bürosu ile geçici işçiyi istihdam edecek olan di­ğer işveren arasında imzalanacak “geçici işçi sağlama sözleşmesi”; 4857 sa­yılı Kanun m.13/5 ile m.74’de belirtilen hallerde, yani doğum, analık ve süt izni ile ebeveynlere doğumdan sonra tanınan yarı zamanlı çalışma hallerinde, işçinin askerlik hizmeti halinde ve iş sözleşmesinin askıda kaldığı diğer hal­lerin devamı süresince (yıllık izin ve hastalık izni gibi), mevsimlik tarım işleri ile ev hizmetlerinde (temizlik işleri, hasta, yaşlı ve çocuk bakım hizmetleri gibi ) süre sınırı olmaksızın, işletmenin günlük işlerinden sayılmayan ve ara­lıklı olarak gördürülen işlerde (yeni bir yazılım geliştirilmesi, teknik bakım, onarım gibi ihtiyaçların ortaya çıkması, belirli süreli proje işleri gibi), iş sağ­lığı ve güvenliği bakımından acil olan işlerde (çalışanların güvenliği açısın­dan gerekli olan tamir ve tadilat işleri) veya üretimi önemli ölçüde etkileyen zorlayıcı nedenlerin ortaya çıkması halinde (sel, yangın ve benzeri doğal afet durumunda veya terör olayları sırasında işletmenin gerekli üretimi yetiştire­bilmesi amacıyla), işletmenin ortalama mal ve hizmet üretim kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması hâlinde (ihracat talebinin artması; iç piyasada öngörülemeyen talep artışı) ve mevsimlik işler hariç dönemsellik arz eden iş artışları halinde (ger­çekleşmesi önceden öngörülen, bayram öncesi şeker üretimi veya paketle­mesi, seçim öncesi bayrak üretimi gibi iş hacminin artması durumlarında), en fazla dört ay süreyle kurulabilecektir (İşK m.7/2)[4].

Geçici iş ilişkisi, mevsimlik işler hariç dönemsellik arz eden iş artışları haricinde toplam sekiz ayı geçmemek üzere en fazla iki defa yenilenebilecek­tir. Ayrıca geçici işçi çalıştıran işverenin belirtilen sürenin sonunda aynı iş için altı ay geçmedikçe geçici işçi çalıştıramayacağı hükme bağlanmıştır (İşK m.7/3).

Mesleki anlamda geçici iş ilişkisinin kurulması her işyeri için söz konusu değildir. 4857 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine göre toplu işçi çıkarılan işyerlerinde sekiz ay süresince, kamu kurumlarında yürütülen işin devamlılık arz etmesi, kamu hizmetlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve kamu sektöründe geçici iş ilişkisi kullanımının suiistimale açık olması sebe­biyle, kamu kurum ve kuruluşlarında ve iş sağlığı ve güvenliği açısından teh­likeli olan yer altında maden çıkarılan işyerlerinde sektörel sınırlamaya gidil­miş ve buralarda geçici işçi çalıştırılamayacağı hüküm altına alınmıştır (İşK m.7/4).

Geçici işçi sağlama sözleşmesiyle iş ilişkisi kurulan işyerinde, grev ve lokavt uygulaması sırasında geçici iş ilişkisi kapsamında işçi çalıştırılamaya­cağı da hüküm altına alınmıştır (İşK m.7/5)[5].

Ayrıca, mesleki anlamda geçici iş ilişkisi kurulacak işyerlerinde istihdam kotası getirilmiştir. İşletmenin ortalama mal ve hizmet üretim kapasitesinin geçici iş ilişkisi kurulmasını gerektirecek ölçüde ve öngörülemeyen şekilde artması hâlinde, geçici iş ilişkisine dayalı çalıştırılan işçi sayısının, işyerinde çalıştırılan toplam işçi sayısının dörtte birini geçemeyeceği hüküm altına alı­narak özel istihdam bürosu aracılığıyla geçici iş ilişkisinin sürekli istihdamın yerini almaması amaçlamaktadır. Ancak küçük ölçekli işletmelerde üretimin devamının sağlanması ama­cıyla on ve daha az işçi çalıştırılan işyerlerinin dörtte bir sınırlamasına tabi olmayacağı ve on ve daha az işçi çalıştırılan işyerlerinde beş işçiye kadar ge­çici iş ilişkisi kurulabileceği düzenlenmiştir. Ayrıca işçi sayısının tespitinde, kısmi süreli iş sözleşmesine göre çalışanların, çalışma süreleri dikkate alına­rak tam süreli çalışmaya dönüştürülebileceği ifade edilmektedir (İşK m.7/6)[6].

Kanun koyucu mesleki anlamda geçici iş ilişkisi ile işçiyi istihdam ede­cek olan geçici işverene bir takım yükümlülükler getirmiştir. Örneğin 5510 sayılı Kanunun m.13’e göre, iş kazasının, işçiyi çalıştıran işveren tarafından, özel istihdam bürosuna derhal ve Sosyal Güvenlik Kurumuna da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildir­gesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesi zorunludur. Bu süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlamaktadır (İşK m.7/9 c)[7].

Yine 5510 sayılı Kanunun m.14’e göre de, meslek hastalığının, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrenen veya bu durum kendisine bildirilen işveren tarafından, bu durumun öğrenildiği günden başlayarak üç işgünü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmesi gerekmektedir. Buna göre, ortaya çıkacak iş kazası veya meslek hastalığının aciliyeti ve bildirim süresinin kısalığı dikkate alındığında, geçici işçi çalıştıran işverenin meydana gelecek iş kazasını ya da meslek hastalığını özel istihdam bürosuna ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmekle yükümlü sayılmıştır (İşK m.7/9 c)[8].

Diğer taraftan geçici işçilerin; çalıştıkları dönemlerde ulaşım, yemek, kantin ve ço­cuk bakım hizmetleri olmak üzere işyerindeki sosyal hizmetlerden, çalışma­dıkları dönemlerde ise özel istihdam bürosundaki eğitim ve çocuk bakım hiz­metlerinden eşit muamele ilkesine uygun olarak geçici işverence yararlandı­rılması öngörülmüştür (İşK m.7/9 d).

Geçici işveren, işyerinde geçici iş ilişkisi kapsamında çalışan kişilerin istihdam durumuna ilişkin bilgileri varsa işyeri sendika temsilcisine bildir­mekle yükümlüdür (İşK m.7/9 e).

6331 sayılı Kanun m.17 uyarınca işçilere iş sağlığı ve güvenliği eği­timlerinin verilmesi zorunluluğu getirilmiş ve tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde mesleki eğitim almayan işçilerin çalıştırılması yasaklanmıştır. Geçici iş iliş­kisi kurulacak işçilerin yapacakları işle ilgili riskler konusunda bilgilendirile­rek geçici işçiyi istihdam edecek işveren tarafından iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Gerekli mesleki eğitimi ve iş sağlığı ve güvenliği eğitimini almamış kişilerin ağır ve tehlikeli işlerde ge­çici iş ilişkisi ile çalıştırılamayacağı ve özel istihdam bürosu ile geçici işçi çalıştıran işveren ve geçici işçi sağlama sözleşmesi ile çalışan işçinin 6331 sayılı Kanun m.17‘ye uygun davranmak zorunda olduğu hüküm altına alın­mıştır.

Nihayetinde geçici işveren;  6331 sayılı Kanun m.17/6’da öngörülen eğitimleri vermekle ve iş sağlığı ve güvenliği açısından gereken tedbirleri al­makla, geçici işçi de bu eğitimlere katılmakla yükümlü tutulmuştur (İşK m.7/9 f)[9].

Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi ile işçiyi istihdam ede­cek olan geçici işveren yanında mesleki anlamda geçici iş ilişkisi kurma yetkisi olan özel istihdam bü­rosu işverenin de bir takım yükümlülükleri bulunmaktadır. Her şeyden önce geçici iş ilişkisinde işçinin işvereni özel istihdam büro­su­dur. Özel istihdam bürosu işçisine ilişkin 6331, 5510 ve 4447 sayılı Kanun­dan doğan yükümlülükler, 4857 sayılı Kanunun 7 nci maddesi saklı olmak kaydıyla, özel istihdam bürosu tarafından yerine getirilir (4447/m.19/2). Bu kapsamda, işçiyle yazılı iş sözleşmesi düzenlemek ve ücretini tam ve zamanında ödemek özel istihdam bürosunun yükümlü­lüğündedir.

Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi ile çalışan işçinin iş ka­zasına uğraması durumunda, kim sorumlu olacağı önem arz etmektedir. Geçici işçinin iş edimini sunduğu sırada iş kazası geçir­mesi veya meslek hastalığına tutulması halinde, kazazedenin ya da yakınları­nın hangi işvereni dava edeceği konusu tartışmaya açık durumdadır. İş söz­leşmesinin tarafı olan büro işverenine sözleşmeye aykırılıktan doğan sorum­luluğu kapsamında husumet yöneltilebilecek midir? Yoksa istihdam eden sı­fatıyla geçici işçiyi çalıştıran işveren mi sadece davaya taraf olabilecektir? Tüm sorumluluğu sadece istihdam eden işverene yüklemenin hakkaniyetle bağdaşmayacağı, her iki işverenin de birlikte sorumlu olması gerektiği dü­şüncesindeyim[10].

Çünkü, iş sağlığı ve güvenliği bakımından özel istihdam bürosunun bilgilendirme yükümlülüğü, sağlık gözetiminin yerine getirilmesi gibi husus­lar devam edecektir. Özel istihdam bürosunun söz konusu yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmasının ödünç işçinin ödünç alan işveren yanında çalı­şırken kaza geçirmesine katkıda bulunması halinde, somut olayın özelliğine göre özel istihdam bürosu da kusurlu sayılacaktır[11]. Tabi ki buradaki sorumluluk hukuki sorumluluktur. İşçinin iş kazası veya meslek hastalığına önlem almayarak kişisel kusuru ile sebep olanlar ceza hukuk açısından sorumlu olabilecektir. Bu kapsamda geçici işçi çalıştıran işverenle­r, İSG ile ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmesi bakımından “sorum­suzluk anlaş­ması” yapamazlar. Çünkü sorumsuzluk anlaşmasının geçerliliği Türk Borçlar Ka­nunu m.115’e tabidir. Kural olarak “Borçlunun ağır kusurundan sorumlu ola­mayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür” (TBK m.115/I II). Her iki işverenin de geçici işçi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma borcu bulunduğundan sorumsuzluk anlaşmasının geçerliliği bulunmamaktadır[12].

Geçici iş ilişkisi ile istihdam edilen işçinin ödenmeyen ücretinden kimin sorumlu olacağı hususuna gelince; Kanun koyucu geçici iş ilişkisi ile istihdam edilen işçilerin ücretlerini garanti altına almak amacıyla her iki işverene de bir takım sorum­luluklar getirmiştir. Nitekim kurulan geçici iş ilişkisinde, geçici işçi çalıştıran işveren işyerinde bir ayın üzerinde çalışan geçici işçilerin ücretlerinin ödenip ödenmediğini çalıştığı süre boyunca her ay kontrol etmekle, özel istihdam bürosu ise ücretin ödendiğini gösteren belgeleri aylık olarak geçici işçi çalış­tıran işverene ibraz etmekle yükümlü kılınmıştır (İşK m.7/12). Aynı zamanda geçici işçi çalıştıran işveren, ödenmeyen ücretler mevcut ise bunlar ödenene kadar özel istihdam bürosunun alacağını ödemeyerek, özel istihdam bürosu­nun alacağından mahsup etmek kaydıyla geçici işçilerin en çok üç aya kadar olan ücretlerini doğrudan işçilerin banka hesabına yatıracaktır. Bunun yanı­sıra ücreti ödenmeyen işçiler ve ödenmeyen ücret tutarları geçici işçi çalıştı­ran işveren tarafından çalışma ve iş kurumu il müdürlüğüne bildirilecektir (İşK m.7/12)[13].

Geçici iş ilişkisinde yasal sürenin dolmasına rağmen işçi çalışmaya, işveren de çalıştırmaya devam ederse, nasıl bir hu­kuki sonuç doğacaktır? İş ilişkisinin sözleşmenin kanuni süresinin tamamlanma­sına rağmen sonlandırılmaması halinde, özel istihdam bürosu işçisi ile geçici işçi çalıştıran işveren arasındaki ilişkinin sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren belirsiz süreli iş ilişkisi kabul edileceği düzenlenmiştir. Bu durumda özel istihdam bürosu işçinin geçici iş ilişkisinden kaynaklanan ücretinden, iş­çiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden sözleşme süresiyle sı­nırlı olmak üzere sorumludur (İşK m.7/13). Bu düzenlemenin özel istihdam bürosu tarafından kötüye kullanılarak özel istihdam bürosunun geçici iş iliş­kisi sürecindeki yükümlülüklerinden imtina etmesini engellemek üzere so­rumluluğu düzenlenmiştir[14].

Sonuç olarak, özel istihdam bürolarına mesleki anlamda geçici iş iliş­kisi yetkisi verilmesiyle ilgili 4857 sayılı Kanunun 7 nci maddesinde 6/5/2015 tarihli ve 6715 sayılı Kanun ile değişik­lik yapılmıştır. Geçici iş ilişkisi, meslek amaçlı olarak Türkiye İş Kurumu’ndan izin almış özel istihdam büroları aracılığıyla yerine getirilmektedir. Salt özel istihdam bürosu açma izni almak geçici iş ilişkisi kurmak için yeterli değildir. Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi, Türkiye İş Ku­ru­munca verilmiş yetki belgesi sahibi işçi temin edecek özel istihdam bürosu ile geçici işveren arasında geçici işçi sağ­lama sözleşmesi yapılarak geçici işçilerin bazı haller dışında yılda en fazla dört ay süreyle geçici işverenler tarafından istihdam edilmesi ile gerçekleşir Geçici iş ilişkisi, mevsimlik işler hariç dönemsellik arz eden iş artışları haricinde toplam sekiz ayı geçmemek üzere en fazla iki defa yenilenebilecek­tir (İşK. m.7/2). Doğrudan işçi bulmakta zorlanan işverenlerin son zamanlarda mesleki anlamda geçici iş iliş­kisi kurma yetki belgesi olmayan firmalardan işçi temin ettikleri görülmektedir. Böylesi bir durumda geçici işverenler hem hukuki hem de cezai açıdan sorumlu olabileceklerdir.

Nitekim, bu gibi bir durumda hem işçi talep eden geçici işverenlere hem de yetkisiz işçi temin eden firmalara 4904 sayılı Kanun’un 20’nci maddesi uyarınca, idari para cezası uygulanmaktadır. Kurumdan izin almamasına veya yetkisi iptal edilmesine rağmen geçici iş ilişkisi düzenleyen gerçek veya tüzel kişilere 298 bin 592TL, fiilin tekrarı halinde ise 597 bin 191 TL, bu kapsamda hizmet alan geçici işverenlere ise 119 bin 428 TL idari para cezası uygulanmaktadır.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] 6/5/2015 tarihli ve 6715 sayılı İş Kanunu İle Türkiye İş Kurumu Kanununda De­ğişiklik Yapılmasına Dair Kanun; ALPER, Yusuf/KILKIŞ, İlknur, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, 6. Baskı, Bursa 2021, s.53; İNCİROĞLU, Lütfi, Özel İstihdam Büroları Aracılığı İle Geçici İş İlişkisi,  TERAZİ, (Aylık Hukuku Dergisi), Kasım 2017, C:12, Sayı:135, s.32.

[2] ÖZTÜRK, Berna, Özel İstihdam Büroları Aracılığıyla Kurulan Meslek Edinilmiş Geçici İş İlişkisinde Tarafların İş Sağlığı ve Güvenliği Yükümlülüğü, İş Huku­kunda Yeni Yaklaşımlar I, İstanbul 2017, s.280 vd.

[3] ALPER/KILKIŞ, s.53;İzmir 3.HD.04.10.2019 T., 2019/1778, K.2019/1423, ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, 9. Baskı, Ankara 2022, s.316 vd; İNCİROĞLU, Geçici İş İlişkisi, s.32 vd.

[4] İzmir 3.HD.04.10.2019 T., 2019/1778, K.2019/1423, ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.316 vd; CİVAN, Mesleki Edinilmiş Ödünç İş İlişkisi İle İlgili Güncel Gelişmeler, İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar I, s.108. vd; ÖZTÜRK, Özel İstihdam Büroları s.2016-2017; URHANOĞLU, İştar/KÖKEN, Tuğba Hilal, Ankara 2021, Şemalarla Bireysel İş Hukuku, s.40-41.

[5] İNCİROĞLU, Geçici İş İlişkisi, s.36 vd.

[6] İNCİROĞLU, Geçici İş İlişkisi, s.32 vd.

[7] İNCİROĞLU, Geçici İş İlişkisi, s.38 vd.

[8] ÖZTÜRK, Özel İstihdam Büroları, s.218; URHANOĞLU/KÖKEN, Şemalarla Bireysel İş Hukuku, s.40.

[9] CİVAN, Mesleki Edinilmiş Ödünç İş İlişkisi, s.118. vd; İNCİROĞLU, Geçici İş İlişkisi, s.38 vd.

[10] İNCİROĞLU, Geçici İş İlişkisi, s.39.

[11] CİVAN, Mesleki Edinilmiş Ödünç İş İlişkisi, s.118. vd.; ÖZTÜRK, Özel İstihdam Büroları, s.224.

[12] İNCİROĞLU, Geçici İş İlişkisi, s.39.

[13] İzmir 3.HD.04.10.2019 T., 2019/1778, K.2019/1423, ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.316 vd

[14] İNCİROĞLU, Geçici İş İlişkisi, s.36 vd.

Fortune 500 Türkiye – 2022 Araştırması: Net Satış, İhracat ve Kârda Rekor Artış

Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin sıralandığı Fortune 500 Türkiye – 2022 Araştırması’na göre, şirketlerin 2022 yılı net satışları, bir önceki yıla göre yüzde 148,7 gibi rekor bir oranda artarak yaklaşık 8 trilyon liraya çıktı. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin 2022’de gerçekleştirdiği ihracat, bir önceki yıla göre, yüzde 137,9 artarak 2.1 trilyon TL’nin üzerine çıkarken, net kârı ise yüzde 245,5 artarak 545.1 milyar lirayı aştı.

Fortune 500 Türkiye şirketleri; net satışlar, ihracat ve net kâr anlamında araştırmanın ilk yapıldığı 2007 yılından bu yana bakıldığında, 2022 yılında rekor artış gerçekleştirdi.

Fortune Türkiye ve CRIF Türkiye’nin bu yıl 16’ncısını gerçekleştirdikleri ve Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin listelendiği Fortune 500 Türkiye Araştırması, dikkat çeken sonuçlar ortaya koydu. Fortune 500 Türkiye Araştırması’nın 2022 sonuçları, Fortune Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Şule Laleli, Fortune 500 Türkiye Borsa Editörü Zeynep Aktaş ile CRIF Türkiye Genel Müdürü Kerem Özgür Araç ve CRIF Analitik Birim Müdürü Yavuz Arsoy’un katılımıyla Radisson Blu Bosphorus Ortaköy’de gerçekleştirilen basın toplantısında açıklandı. Fortune 500 Türkiye-2022 Araştırması, Türkiye’nin en büyük şirketlerinin geçen yıl net satışlar, ihracat ve kâr anlamında rekor düzeyde büyüme/artış yakaladıklarını ortaya koydu.

Fortune 500 Türkiye-2022 Araştırması’nda yer alan şirketlerin toplam net satışları bir önceki yıla göre yüzde 148,7 oranında artarak 7 trilyon 986 milyar liraya çıktı. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin 2022 yılında net satışlarında sağladıkları söz konusu artış, ilk araştırmanın yapıldığı Fortune 500 Türkiye-2007’den bu yana geçen 16 yılda gerçekleşen en yüksek oranlı artış oldu. 2022 yılı yüzde 97,72 olan ÜFE oranı dikkate alındığında ise Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net satışlarında yüzde 25,8 oranında reel artış sağladıkları görülüyor. Şirketler, net satışlarını dolar bazında da yüzde 33,4 gibi yüksek oranda artırdı.

İhracat Yaklaşık Yüzde 138 Arttı

Fortune 500 Türkiye-2022 araştırmasına göre, şirketlerin 2022’de gerçekleştirdiği toplam ihracat, bir önceki yıla kıyasla yüzde 137,9 artarak 2 trilyon 129 milyar TL’ye çıktı. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin 2022 yılında ihracatta TL bazında sağladıkları söz konusu performans, araştırmanın ilk gerçekleştirildiği Fortune 500 Türkiye-2007’den bu yana yaşanan en yüksek oranlı artış oldu. 396 şirketin ihracat gerçekleştirdiği Fortune 500 Türkiye-2022 Araştırması’nda yer alan şirketlerin toplam net satışları içerisinde ihracatın payı bir önceki yılki seviyelerin bir miktar altında kaldı. 2021 yılında toplam satışların yüzde 27,9’u ihracattan sağlanırken, 2022 yılında bu oran yüzde 26,7 oldu.

Fortune 500 Türkiye şirketlerinin 2022 yılında gerçekleştirdiği ihracata dolar bazında bakıldığında ise bir önceki yıla kıyasla yüzde 27,6 artarak 128.6 milyar dolara çıktığı görülüyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Hizmet İhracatçıları Birliği verilerine göre, Türkiye’nin toplam ihracatı 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 22,1 oranında artarak 344.5 milyar dolara çıktı.

Bu veriler ile kıyaslandığında Fortune 500 Türkiye şirketlerinin, Türkiye’nin toplam ihracatında yaşanan artıştan daha yüksek oranlı bir artış gerçekleştirdiği net olarak görülüyor. Araştırma, Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 37,3’ünün Fortune 500 Türkiye şirketleri tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koydu.

Türkiye’nin En Büyük 500 Şirketinin Net Kârında Rekor Artış 

Fortune 500 Türkiye Araştırması, şirketlerin 2022’de kârlarını da yüksek oranda artırdıklarını ortaya koydu. Fortune 500 Türkiye şirketlerinden 466’sı kâr açıklarken, 34’ü zarar açıkladı. 104 şirketin zarar açıkladığı 2021 yılı ile kıyaslandığında zarar açıklayan şirket sayısının ciddi düzeyde azaldığı görülüyor. Fortune 500 Türkiye sıralamasında yer alan şirketlerin 2021 yılında 157 milyar 781 milyon lira olan toplam net kârı, 2022 yılında yüzde 245,5 gibi rekor oranda artarak 545 milyar 138 milyon liraya çıktı.

Fortune 500 Türkiye şirketlerinin net satış kârlılığı 2021 yılında yüzde 4,91 iken, 2022 yılında yüzde 6,83 seviyesine çıktı. 2021 yılında yüzde 12,22 olan özkaynak kârlılığı ise 2022 yılında yüzde 24,84’e yükseldi.

İlk 10’a Enerji ve Petrol Şirketleri Damga Vurdu

Rusya Ukrayna savaşının etkisiyle artan petrol ve enerji fiyatları Fortune 500 Türkiye-2022 listesinde bu alanda faaliyet gösteren şirketlerin öne çıkmasını beraberinde getirdi. Fortune 500 Türkiye-2022 listesinin ilk 10’unda yer alan şirketlerin 6’sı petrol ve enerji alanında faaliyet gösteriyor.

EPİAŞ Zirvedeki Yerini Korudu 

16’ıncısı açıklanan, finansal kurumlar ve holding dışındaki tüm sektörleri kapsayan Fortune 500 Türkiye-2022 listesinde, Enerji Piyasaları İşletmesi A.Ş. (EPİAŞ), bu yıl da zirveyi bırakmadı. 2022 yılında net satış gelirlerini bir önceki yıla göre yüzde 378,5 artırarak 799 milyar 666 milyon liraya çıkaran EPİAŞ, Fortune 500 Türkiye 2022 sıralamasının birincisi oldu. Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş. (TÜPRAŞ) ise 2022 yılında bir önceki yıla göre net satış gelirlerini yüzde 215,9 oranında artırarak 481 milyar 765 milyon liraya çıkardı. Uzun yıllar Fortune 500 Türkiye’nin zirvesinde yer alan Tüpraş, bu satış geliri ile 2022 yılında da bir önceki yılda olduğu gibi Fortune 500 Türkiye listesine ikinci sırada girdi.

2022 yılında net satış gelirlerini, bir önceki yıla göre yüzde 219,5 oranında artıran Türk Hava Yolları (THY), 311 milyar 169 milyon TL net satış geliri ile Fortune 500 Türkiye-2022 listesinde bir önceki yıl olduğu gibi üçüncü sıradaki yerini korudu. Net satış gelirlerini bir önceki yıla göre yüzde 207,1 artırarak 205 milyar 811 milyon TL’ye çıkaran Petrol Ofisi A.Ş. ise beş basamak yukarı çıkarak Fortune 500 Türkiye-2022 listesine dördüncü sıradan girdi. Geçen yıl net satışlarını yüzde 245,6 oranında artırarak 187 milyar 953 milyon TL’ye çıkaran Star Rafineri A.Ş ise altı basamak birden yükselerek Fortune 500 Türkiye-2022 listesine beşinci sıradan girmeyi başardı. Geçen yıl net satışlarını yüzde 221,4 oranında artırarak 179 milyar 988 milyon TL’ye çıkaran Opet Petrolcülük A.Ş. de dört basamak yükselerek Fortune 500 Türkiye-2022 listesine altıncı sıradan girdi.  Geçen yıl net satışlarını yüzde 229,5 oranında artırarak 176 milyar TL’ye çıkaran Socar Turkey Petrol Ticareti A.Ş ise beş basamak yükselerek Fortune 500 Türkiye-2022 listesine yedinci sıradan girdi.

Otomotiv sektörünün öncü şirketlerinden Ford Otomotiv Sanayi A.Ş. bir önceki yıla göre net satış gelirlerini yüzde 141,6 oranında artırarak 171 milyar 797 milyon liraya çıkardı, ancak bir önceki yıla göre 3 basamak gerileyerek Fortune 500 Türkiye-2022 listesine sekizinci sıradan girdi.

Ahlatçı Kuyumculuk Sanayi ve Ticaret A.Ş. ise 2022 yılında net satışlarını bir önceki yıla göre yüzde 85,4 artırarak 147 milyar 987 milyon liraya çıkarmasına rağmen 5 basamak gerileyerek Fortune 500 Türkiye-2022 listesinde dokuzuncu sırada girdi.  2022 yılında net satış gelirini bir önceki yıla göre yüzde 108,9 artırarak 147 milyar 716 milyon liraya çıkaran BİM Birleşik Mağazalar A.Ş. (BİM) ise dört basamak gerileyerek Fortune 500 Türkiye-2022 listesine onuncu sırada girdi.

Fortune 500 Türkiye Çıtayı 2 milyar TL’nin Üzerine Çıkardı   

Şirketlerin net satışlarında yaşanan rekor artışla Fortune 500 Türkiye listesine girmenin çıtası da çok büyük oranda yükseldi. 2021’de listedeki 500’üncü şirketin net satışı 1 milyar 36 milyon TL iken, 2022 listesindeki 500’üncü şirketin net satışı 2 milyar 225 milyon TL’ye çıktı. Fortune 500 Türkiye araştırmasının ilk gerçekleştirildiği 2007’de 1 milyar TL’nin üzerinde net satış gelirine sahip olan şirket sayısı 53 iken, bugün 500 şirketin tamamının 2 milyar TL’nin üzerinde bir büyüklüğe ulaştığı görülüyor. 2007’de yalnızca üç şirket, 2021’de ise 65 şirket 10 milyar liranın üzerinde satış büyüklüğüne sahipken, 2022’de 138 şirketin net satış gelirleri 10 milyar TL’nin üzerine çıktı.  Geçen yıl 27 olan 25 milyar liranın üzerinde net satış gelirine sahip olan şirket sayısı, 2022 yılında 59’a yükseldi. Fortune 500 Türkiye-2022 listesinde 13 şirket ise 100 milyar TL’nin üzerinde net satış gelirine ulaştı.

İstihdamda Sınırlı Artış 

Gerek net satışlar, gerek ihracat gerekse net kârda oransal anlamda rekor artışlar yaşanırken istihdamda artış sınırlı kaldı. Fortune 500 listesindeki şirketlerin, 2021 yılında 1 milyon 343 bin olan istihdamı, 33 bin (yüzde 2,5) artarak 2022 yılında 1 milyon 376 bine çıktı.

Borsa Şirketi Sayısı 126 Oldu

Fortune 500 Türkiye listesinde borsa şirketlerinin sayısı geçen yıl gerçekleşen halka arzların da etkisiyle bir önceki yıla göre arttı. Fortune 500 Türkiye-2021 listesinde 107 olan borsa şirketi sayısı, 2022 listesinde 126’ya çıktı. Pandeminin ilk yılında 99’a kadar gerileyen borsa şirket sayısı, son yıllarda rekor düzeydeki halka arzların da etkisiyle önemli bir artış kaydetti. Ancak 2009 yılında 129 olan borsa şirketi sayısı yakalanamadı. Fortune 500 Türkiye-2022 listesinde yer alan ilk on şirketin dördünün ise BIST şirketi olduğu görüldü.

Fortune 500 Türkiye Walmart’ın Yüzde 79’una Ulaştı

Fortune 500 Türkiye-2022 Araştırması, şirketlerin 2022 yılında sadece TL bazında değil dolar bazında da yüksek oranlı bir büyüme sağladıklarını ortaya koydu. Fortune 500 Türkiye şirketlerinin toplam net satışları, bir önceki yıla göre dolar bazında yüzde 33,4 oranında artarak 2022 yılında 482.1 milyar dolara çıktı. Fortune 500 ABD listesinin ilk sırasında bulunan Walmart’ın net satışları ise 2022 yılında 611.3 milyar dolara ulaştı. 2022 yılında sağlanan güçlü büyümeyle Fortune 500 Türkiye-2022 listesinde yer alan şirketlerin toplam net satışları Walmart’ın yüzde 79’una çıktı. Bu oranın 2020 yılında yüzde 49,5 olduğu göz önünde bulundurulduğunda son iki yılda Fortune 500 Türkiye şirketlerinin büyüme performansları daha net görülüyor. Fortune 500 Türkiye-2022 şirketlerinin tamamı, Fortune 500 ABD-2021 listesine ise üçüncü sıradan girebiliyor. Fortune 500 ABD listesinde ikinci sırada yer alan Amazon.com’un net satışları, 514 milyar dolar oldu.