İş İlanı:İnsan Kaynakları Yöneticisi aranıyor

İş İlanı: İnsan Kaynakları (İK) Yöneticisi aranıyor

İnsan Kaynakları ( İK) Yöneticisi özellikleri;

1. İşe alım ve performans değerlendirme süreçlerinde deneyimli
2. Minimum 5 yıl tecrübe sahibi
3. İngilizcesi iyi seviyede ( İngilizce işe alım ve mülakat süreçlerini yürütebilecek)
4. Tercihen lojistik veya gümrük sektörü deneyimli
5. Avrupa yakasında ikamet eden
6. Çalışma saatleri  08:00 – 18:00 servis+ yemek+ özel sağlık sigortası+ araç tahsisi veya havuz araçlarının kullanımı

İnsan Kaynakları ( İK) Yöneticisi 

CV Gönderimi için egitim@satinalmadergisi.com adresini kullanabilirsiniz.

Endüstriyel Fırın Otomasyonu

Endüstriyel fırınlar, farklı sıcaklık aralıklarında çalışabilen makinalardır. Bu fırınlar, çeşitli malzemelerin işlenmesi için uygun sıcaklık aralıklarını sağlarlar. Endüstriyel fırınların birçok özelliği bulunmaktadır. Bunlar arasında;

  • Sıcaklık kontrolü: Endüstriyel fırınlar, sıcaklık ayarlarını kontrol etmek için bir kontrol paneli veya bilgisayar sistemleri kullanır.
  • Hızlı ısınma ve soğuma: Fırınlar, malzemelerin hızlı ısınması ve soğuması için tasarlanmıştır.
  • Yüksek dayanıklılık: Endüstriyel fırınlar, yüksek sıcaklıklara dayanacak şekilde yapılmıştır.
  • Uzun ömür: Endüstriyel fırınlar, uzun yıllar boyunca kullanılabilecek şekilde tasarlanmıştır.
  • Güvenlik: Endüstriyel fırınlar, malzemelerin güvenli bir şekilde işlenmesi için tasarlanmıştır.

Çeşitli Otomasyon Sistemleri:

Fırın otomasyonu ve sistemleri modern ısıl işlem fırınlarında giderek yaygınlaşmakta ve endüstriyel uygulamalara birçok fayda sağlamaktadır. Otomasyon sistemleri fırının daha verimli çalışmasını sağlar, ısıl işlem prosesinin doğruluğunu artırır ve işçi güvenliğini iyileştirir.

Otomatik kontroller, ısıl işlem fırınlarında kullanılan en önemli otomasyon sistemlerinden biridir. Fırın içindeki sıcaklık ve atmosferin hassas bir şekilde kontrol edilmesini sağlarlar. Otomatik kontrol arayüzleri fırının istenen sıcaklığı korumasını sağlayarak işlem gören malzemenin gereken süre boyunca doğru sıcaklığa maruz kalmasını sağlar. Bu, eğilme veya çatlama gibi malzeme kusurları olasılığını azaltır ve daha kaliteli bir nihai ürünle sonuçlanır.

Isıl işlem fırınlarında yaygın olarak kullanılan bir diğer otomasyon sistemi de robotiktir. Robotik sistemler fırının yüklenmesi ve boşaltılması, fırın içindeki parçaların hareket ettirilmesi ve fırın içindeki atmosferin kontrol edilmesi gibi çeşitli görevleri yerine getirebilir. Robotik sistemler artan verimlilik, azalan işçilik maliyetleri ve iyileştirilmiş işçi güvenliği gibi çeşitli faydalar sağlar.

Isıl işlem fırınlarında robotik kullanmanın en önemli faydalarından biri, mola veya dinlenme süresi gerektirmeden sürekli çalışabilmeleridir. Bu, fırının günün her saati çalışmasını sağlayarak üretkenliği artırır ve üretim maliyetlerini düşürür. Ayrıca, robotlar görevleri insanlardan daha hızlı ve doğru bir şekilde yerine getirerek hata veya kaza olasılığını azaltır.

Otomatik izleme sistemleri, ısıl işlem fırınlarında kullanılan bir diğer önemli otomasyon sistemidir. Bu sistemler operatörlerin fırın içindeki sıcaklık ve atmosferin yanı sıra gaz akışı ve basınç gibi diğer değişkenleri de izlemelerine olanak tanır. Otomatik izleme sistemleri, fırında ayarlamalar yapmak için kullanılabilecek gerçek zamanlı veriler sağlayarak ısıl işlem sürecinin doğru ve tutarlı kalmasını sağlar.

Otomatik izleme sistemleri veya fırın ekranları, çalışanların manuel kontroller yapmak için fırına girme ihtiyacını azaltarak çalışan güvenliğini de artırır. Bu da yanık veya zararlı gazlara maruz kalma gibi kaza veya yaralanma risklerini en aza indirir.

Son olarak, otomatik veri kayıt sistemleri endüstriyel uygulamalara birçok fayda sağlar. Veri kayıt sistemleri sıcaklık, atmosfer ve işlem süresi dahil olmak üzere ısıl işlem sürecine dahil olan tüm değişkenleri kaydeder. Bu veriler, ısıl işlem sürecini optimize etmek için kullanılabilir ve fırının verimliliğini ve doğruluğunu artırır. Ayrıca, veri kayıt sistemleri, kalite kontrol ve uyumluluk amaçları için kullanılabilecek ısıl işlem sürecinin kalıcı bir kaydını sağlar.

Sonuç olarak, otomasyon sistemleri modern ısıl işlem fırınlarının temel bir bileşeni haline gelmiştir. Otomatik kontroller, robotik, izleme sistemleri ve veri kayıt sistemleri endüstriyel uygulamalara artan verimlilik, gelişmiş doğruluk ve gelişmiş işçi güvenliği dahil olmak üzere çok sayıda fayda sağlar. Bu nedenle, otomasyon sistemlerinin kullanımı ısıl işlem içeren her türlü endüstriyel uygulama için önemli bir husustur.

Otomasyonun Hedefi: Endüstriyel fırının çalışmasını sağlayan gaz, pnömatik, hidrolik, fan, motor, redüktör gibi ekipmanların birbirleri ile bağlantısını kurup yazılımla otomatik olarak güvenli çalışmasını sağlamak. Fırın üzerinden sıcaklık, mesafe gibi ölçümleri almak ve verileri değerlendirmek.

Otomasyon için İş ve İşlem Sırası :

  1. Öncelikle senaryo oluşturulur. Müşterinin fırın için istediği özellikler masaya yatırılır. Ona göre otomasyon projesi şekillendirilir.
  2. Kullanılacak tüm cihazların ve kabloların listesi hazırlanır ve tedarik edilir.

Bu aşamada fırın ile ilgili olarak toplanacak bilgi ve cihazlar;

– Gaz hattı şeması ve cihazların listesi,

– Pnömatik hat şeması ve cihazların listesi,

– Hidrolik hat şeması, valflerin pozisyonları ve cihazların listesi ile motor güçleri,

– Fanların motor güçleri,

– PTC ve sıcaklık sensörü, vibrasyon sensörü, kayış emniyet sensörü (devir bekçisi), PT100 modülü, transmitter, presostat, aktüatörler, mesafe sensörü, kapı kilit sistemi v.s. ekipman listesi,

– Yakıcı sisteminin özellikleri ve gücü

– Uzaktan bağlantı ile ilgili cihazlar, operatör paneli,

  1. Cihazların fırın üzerindeki konumları belirlenir ve görevleri tanımlanır.
  2. Elektrik ve otomasyon projesi çizilir ve hazırlanır.
  3. Otomasyon panosu hazırlanır.
  4. Otomasyon yazılımı yazılır.
  5. Fırın üzerinde kablo kanalları döşenir ve kablolama yapılır.
  6. PLC soğuk testler yapılır.
  7. PLC 2 defa sıcak testler yapılır.
  8. PLC sıcak testlerde sıcaklık salınımlarına göre yakıcıların gaz ayarlarının yapılması.
  9. Firma nezaretinde müşterinin kendi personeline malzemeli test yapması sağlanır.

PÜF NOKTALARI

  • Alüminyum yaşlandırma fırınlarında proses zaman faktörü çok önemlidir. Proses zamanı ne kadar uzun süre olursa alüminyum sertliği o kadar iyi olur. Bu durumları bazen ekstrüzyon hattının iyi olması da etkileyebilmektedir.
  • Reçete sistemi ile uygun reçetenin yazılması.
  • Ergitme fırınlarında yakıcı gücüne göre yanma odasının hacmi iyi hesaplanmalıdır.

Tecrübesiyle değerli katkılar sunan Feo Otomasyon firması’ndan Fatih ASLAN’a teşekkür ederim.

Cavit SOY

 

 

 

Kaynaklar:

https://endustriyelkontrol.com/endustriyel-firin-otomasyonu

http://www.vizyonheat.com.tr/urun/firin-otomasyonu/

https://www.feootomasyon.com/

Ayakkabı İhracatı 1.53 Milyar Dolara Ulaştı

Türkiye, deri ve deri mamulleri sektöründe 2023 yılının ilk 10 ayında, 1, 53 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Nobel Expo Fuarcılık A.Ş. tarafından 26-29 Ekim tarihleri arasında Konya Ayakkabıcılar Odası ve Konya Ayakkabı Sanayicileri Derneği (KASD) işbirliği ile bu yıl ilki düzenlenen Nobel MASTER SHOES Ayakkabı ve Çanta Moda Fuarı, yerli üreticilerin yanı sıra alım heyetleri kapsamında 43 ülkeden yabancı alıcıyı da ağırlamaya hazırlanıyor. Türkiye ayakkabı ve çanta üretiminin önde gelen firmalarının buluşacağı fuarda, yeni iş bağlantıları kurma imkanı sunulacak.

Konya TÜYAP Uluslararası Fuar Merkezi’nde 110’un üzerinde firma ve 200’ün üzerinde markaya ev sahipliği yapacak Nobel MASTER SHOES Ayakkabı ve Çanta Moda Fuarı, 8 bin m²’lik alanda 26-29 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek. Geniş ürün yelpazesi, yenilikçi tasarımları, kaliteli ürünleri, rekabetçi fiyatları, ulaşım kolaylığı ile ayakkabı ve çanta sektöründe nitelikli bir ticaret platformu haline gelecek olan fuarı ziyaret edecekler arasında; zincir mağazalar, uluslararası ayakkabı ve çanta toptancıları, ayakkabı, çanta ve deri sektörü ithalat ve ihracatları, dış ticaret şirketleri, sektörel dernekler, oda ve kuruluşlar, sektörel ve ulusal basın temsilcileri yer alacak.

43 Ülkeden Profesyonel Heyet Gelecek

Bu yıl ilki düzenlenen Nobel MASTER SHOES Ayakkabı ve Çanta Moda Fuarı’nda aynı zamanda alım heyetleri kapsamında 43 ülkeden gelen alıcılar ağırlanırken, katılımcı firmalar ile yabancı alıcılar arasında ikili iş görüşmeleri gerçekleştirecek. Uluslararası boyuta önem verilen fuarda; ABD, Almanya, Andorra, Avustralya, Azerbaycan, BAE, Belçika, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Etiyopya, Gana, Hollanda, Irak, İngiltere, İtalya, Kanada, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Kuveyt, Libya, Litvanya, Lübnan, Macaristan, Moğolistan, Moldova, Mozambik, Nijerya, Norveç, Özbekistan, Polonya, Romanya, Rusya, Somali, Suriye, Suudi Arabistan, Şili, Tacikistan, Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün, Yemen, Yunanistan’dan gelen alıcı firmalar ile B2B ikili iş görüşmelerine fırsat sunulacak. Profesyonel alıcılara açık olacak fuarda, erkek ayakkabısından çantaya, kadın ayakkabılarından spor ayakkabılara, çocuk ayakkabılarından çeşit çeşit terliklere pek çok ürün grubu sergilenecek.

Nobel Expo Fuarcılık A.Ş. tarafından Konya Ayakkabıcılar Odası ve Konya Ayakkabı Sanayicileri Derneği (KASD) işbirliği ile düzenlenen Nobel MASTER SHOES Ayakkabı ve Çanta Moda Fuarı’nı destekleyen kuruluşlar arasında ise; Konya Ticaret Odası, Kayseri Sanayi Odası, Konya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği ve KOSGEB yer alıyor.

Vakıf Üniversitesi İş Deneyim Belgesi ?

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, İhalenin birinci kısmı üzerinde bırakılan isteklinin sunmuş olduğu iş deneyim belgesinin yetkisi olmadığı halde bir vakıf üniversitesi tarafından düzenlenmiş olmasının mevzuata aykırı olduğu, idare tarafından şikayet başvurusuna verilen cevapta iş deneyim belgesi geçerli kabul edilmese dahi ekinde sunulan sözleşme örneği, fatura ve damga vergisinin ödendiğine ilişkin belgeler bulunması sebebiyle iş deneyimin geçerli kabul edildiğinin belirtildiği, ancak sözleşme örneğinin bedel veya birim fiyat içermemesi sebebiyle geçersiz sayılması gerektiği, ayrıca söz konusu belgelerin iş deneyimini tevsik eder belge olarak sayılabilmesi için yeterlik bilgileri tablosunda “İş Deneyim Belgesi Düzenlenemeyen Hallerde İş Deneyimini Gösteren Diğer Belgeler” kısmının doldurulması gerekmekteyken “EKAP’ta Kayıtlı Olmayan İş Deneyim Belgesi” kısmının doldurulduğu ve dolayısıyla beyan edilmeyen bir belgenin kabulüne imkan bulunmadığı iddiasına yer verilmiştir

13.09.2023 tarihli ve 2023/UH.I-1211 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan incelemede, yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgileri içerir iş deneyim belgesini düzenleyen …………….. Üniversitesi’nin ………………………… Eğitim Vakfı tarafından kurulan, merkezi İstanbul’da bulunan bir yükseköğretim kurumu olduğu, bu doğrultuda ihale üzerinde bırakılan istekli tarafından sunulan söz konusu iş deneyim belgesini düzenleyen kurumun, vakıf yükseköğretim kurumu olduğu ve bu niteliğinden kaynaklı olarak iş deneyim belgesi düzenlemeye yetkili kurum ve kuruluşlar arasında değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır.

Bununla birlikte anılan istekli tarafından aktarılan Yönetmelik’in 47’inci maddesi kapsamında iş deneyim belgesi düzenlemeye yetkili olmayan ………………. Üniversitesi’ne gerçekleştirdiği işe ilişkin olarak sözleşme, fatura, damga vergisi dekontunun sunulduğu, sunulan belgeler üzerinde yapılan incelemede de iş deneyimini tevsiken sunulan sözleşme nüshasının idareye fotokopi olarak teslim edildiği, ilgili mevzuat hükümleri ve İdari Şartname’nin 7.9’uncu maddesi ile 22.8’inci maddesi gereğince yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgilerden EKAP üzerinden veya kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden temin edilemeyenlerin idarenin talebi sonrasında belgelerin sunuluş şekline uygun olarak sunulması gerektiği, idare tarafından 01.06.2023 tarihli yazı ile söz konusu belgelerin İdari Şartname’nin 7.9’uncu maddesine uygun şekilde sunulmasının talep edildiği, ancak ihale üzerinde bırakılan istekli tarafından iş deneyimini tevsiken sunulan sözleşmenin fotokopi olarak sunulması nedeniyle belgelerin sunuluş şekline uygun olmadığından yeterlik değerlendirmesine esas alınamayacağı,

Ayrıca sunulan sözleşme maddeleri ve içeriklerinde taraflara açıkça yer verilmediği, sözleşmenin bedel, süre ve tarih içermediği, birim fiyat üzerinden bağıtlanıp bağıtlanmadığına ilişkin bir bilginin de yer almadığı anlaşıldığından başvuru sahibinin iddiasının bu yönüyle yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Mehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

Tedarik Zincirinde Dijital Ekosistemi Dikkate Almak

Tedarik zincirleri, ağlar ve karmaşık uyarlanabilir sistemler olarak kavramsallaştırılmadan önce, ilk olarak ikili ilişkiler seti olarak incelenmiştir. Buna paralel olarak ekosistemler, platformlara katılan firmalar arasındaki ilişkileri düzenleyen yönetişim yapıları olarak konumlandırılmadan önce ilk olarak biyolojik bir metafor olarak sunulmuştur. Son zamanlarda ekosistem çalışmaları, ekosistemleri tedarik zincirleri de dahil olmak üzere diğer yönetim biçimlerinden net bir şekilde ayırmayı amaçlayan yeni bir aşamaya girmiştir.

Dijital teknolojilere dayalı daha akıllı ürünleri geliştirmeye ilişkin birçok zorluk, yetersiz işbirliğine ve bu da daha fazla soruna yol açmaktadır. Yapılan bir araştırmaya göre işletmelerin %89 oranında büyük bir çoğunluğu yetersiz işbirliğinden kaynaklanan sorunlar yaşadıklarını bildirmişlerdir (Boucher, 2018). Daha akıllı ürünler geliştirmek, mekanik, elektrik ve elektronik yazılıma ihtiyaç duyan birden çok mühendislik disiplini gerektirir. Bağlantı eklediğinizde, ekosistemi genişleterek ürünleri başarılı bir şekilde geliştirmek için gereken kişi sayısını artırırsınız. İşbirliğini iyileştirerek gerçekten yenilik yapmak ve pazara daha çok rekabetçi ürünler sürmek için tüm sistemin uzmanlığından faydalanılmalıdır. Araştırma sonuçları, bu zorlukları aşamamanın daha yüksek maliyet, pazara geç girme, müşteri beklentilerinin karşılanamaması, gelir fırsatlarının kaybedilmesi ve düşük kalite gibi birçok açıdan etkisi olacağını göstermektedir (Ecevit Satı, 2023).

Bilgi alışverişini, görünürlüğü ve gelişmiş karar verme yeteneklerini mümkün kılmak için dijital ortamlar veya ekosistemler aracılığıyla optimum koordinasyon ve performans artırılabilir. Amerikan Üretim ve Envanter Kontrol Derneği’ne (APICS) göre, dijital bir ekosistem, yöneticilerin “dünya çapında milyarlarca benzersiz ürün, müşteri ve işlemden elde edilen verileri anında ve talep üzerine güvenli bir şekilde bağlamasına, pratik olarak yönetmesine ve verimli bir şekilde analiz etmesine” olanak tanır. Bir tedarik zincirinde dijital ekosistem, verilerin toplanabildiği bir platformdur.  Farklı tedarik zinciri aktörlerinden (tedarikçiler, lojistik sağlayıcılar, üreticiler, intermodal terminaller, taşıyıcılar, vb.), yeniden düzenlenir ve tekrar dağıtılır. Özellikle dijital ekosisteme sahip bir tedarik zincirinde elde edilebilecek artan görünürlük, riske dayalı karar vermede tepki süresini kısaltabilir. Bir tedarik zinciri içinde bilgi paylaşımı, örneğin kırbaç etkisini ve envanter maliyetlerini en aza indirerek performansı artırır. Benzer şekilde, bu sistemler kurumsal performansı, ürün kullanılabilirliğini ve esnekliğini geliştirebilir.

Dijital tedarik zinciri, karar alma sürecini yönlendirmek, performansı optimize etmek ve değişen koşullara hızla yanıt vermek için dijital teknolojilerden ve veri analitiğinden yararlanan bir tedarik zinciridir. Müşteri davranışları ve beklentileri önemli ölçüde değişiyor ve önde gelen sanayi şirketlerinin yerleşik tedarik zinciri ve operasyon kurulumlarını zorluyor. Tedarik zincirleri giderek daha büyük aksaklıklarla karşı karşıya kalıyor ve listenin başında COVID-19’un etkisi yer alıyor. Bu gelişen pazarda başarılı olmak için şirketlerin doğrusal tedarik zincirlerini özerk tedarik zinciri ekosistemlerine dönüştürmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Güçlü ve zayıf bağların ilişkileri etkilediği ağlar olarak zincirler güvenilirlik ve esneklik gibi performans faktörlerinin bir karışımının elde edilmesine yardımcı olmak için tedarik zincirleri boyunca hareket eder. Tedarik zinciri çalışmaları diğer firmalar üzerinde tek taraflı kontrol mantığından farklı endüstrileri kapsayan işbirliği ve özerklik mantığına kaydırmıştır. Bu değişim, tedarik ağlarındaki karmaşıklık ve dinamizmin, firmaların ağın geri kalanı üzerinde tek taraflı kontrol sahibi olmasını engellemenin de bir sonucudur.

Amazon gibi dijital devler ve çok sayıda startup, tamamen yeni iş modellerini ortaya çıkarıyor ve tedarik zincirlerinin geleceğe dönük olarak yapısını değiştirmek için blockchain, yapay zeka, IoT ve diğerleri gibi yeni gelişen teknolojileri kullanıyor. Müşteri beklentileri geliştikçe küresel tedarik zinciri ve lojistik organizasyonları da gelişiyor. Bu benzeri görülmemiş değişimin itici gücünü, Covid-19’un geniş kapsamlı etkileri, küresel ekonomik durgunluk, ticaret savaşları ve yeni müşteri beklentileri oluşturuyor. Bu faktörler öngörülemeyen zorluklara yol açarken aynı zamanda tedarik zinciri ve lojistik endüstrileri için muazzam fırsatları da beraberinde getiriyor. Önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde,  hem tedarik zinciri hem de dijital ekosistemlerin desteklediği lojistik endüstrileri için bir dijital dönüşüm dalgasına yol açacağı görüşü ağırlık kazanıyor. 2025’e kadar dijital ekosistemlerin küresel gelirde yaklaşık 60 trilyon doları temsil eden bir büyüklüğe sahip olacağı beklentisi de öne çıkıyor (mckinsey.com).

Bu kapsamda tedarik zincirinde dijital ekosistemi yönetmek üzere çeşitli araçlardan yararlanılabilir. Bu araçlar; çevik yazılım geliştirme araçları, görev yönetimi yazılımı ve sorun izleme sistemleri gibi proje yönetimi araçları; araştırma uygulamaları (veri depolama ve görselleştirme için), kaynak kitaplıkları ve arşivler; müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) yazılımı gibi etkileşim araçları; E-posta, dosya paylaşımı, anlık mesajlaşma ve video konferans sistemleri gibi işbirliği araçları; web siteleri, mobil uygulamalar ve sosyal medya kanalları gibi halka açık platformlar; İntranetler ve wiki’ler gibi bilgi yönetimi platformlarıdır.

Teknolojinin her yerde bol miktarda bulunması ve çoğunun müşterilerin parmaklarının ucunda olması nedeniyle, güncel, gerçek zamanlı veriler tedarik zincirleri için kritik öneme sahiptir. Teslimat süresini, maliyetleri ve sonuçları etkileyen kararlar kısmi bilgilerle verilemez. Tedarik zincirinde ihtiyaç duyulan her zaman ve her yerde kesintisiz gerçek zamanlı veri erişimine, işbirliğine, inovasyon fırsatlarına, riskleri yönetmeye ve bilinçli karar almaya olanak tanıyan bir parçası olduğumuz bu sistemi yeterince tanıyor muyuz ?

Doç. Dr. Zümrüt ECEVİT SATI

Kaynakça:

Boucher, M. 2018. “Daha Akıllı Ürünler için Ürün Tasarımını Dönüştürmenin“. Tarihinde adresinden erişildi https://www.solidworks.com/sites/default/files/2018-09/Tech-Clarity-eBook-Smart-Products_TUR.pdf

Ecevit Satı, Z. 2023. Yeni Dijital Teknolojiler ve Dijital İnovasyon Yönetimi, Der Yayınları, 1. Baskı, İstanbul.

https://www.mckinsey.com/capabilities/mckinsey-digital/our-insights/how-do-companies-create-value-from-digital-ecosystems

https://www.engati.com/glossary/digital-ecosystem

İş İlanı: İdari İşler Satınalma yöneticisi

İş İlanı:İdari İşler Satınalma yöneticisi aranıyor

İdari İşler Satınalma yöneticisi için;

1. İdari iş süreçlerinde deneyimli
2. Minimum 5 yıl tecrübe sahibi
3. İngilizcesi iyi seviyede
4. Tercihen lojistik veya gümrük sektörü deneyimli
5. Avrupa yakasında ikamet eden
6. Çalışma saatleri  08:00 – 18:00 servis+ yemek+ özel sağlık sigortası+ araç tahsisi veya havuz araçlarının kullanımı

CV Gönderimi için egitim@satinalmadergisi.com adresini kullanabilirsiniz.

Gıdanın Yüzde 30’u Tedarik Sürecinde Kaybediliyor

Sürdürülebilirlik Akademisi ve TÜGİS iş birliğinde, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı destekleriyle, düzenlenen ‘Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nin ilk gününde gıdanın geleceği konuşuldu. Nüfus artarken, yaşanan gıda israfına da dikkati çeken sektör temsilcileri, “Türkiye’de günde üretilen 80 milyon adet ekmeğin, 14 milyon adedi israf ediliyor. Gıdanın yüzde 30’u, yani 3’te 1’i tedarik sürecinde kaybediliyor” uyarısı yaptı. Uzmanlar, artan nüfusu beslemek için hayvan kesmeden kök hücre ve bitkisel üretimle et ve süt ürünleri üretimine ilginin arttığına dikkat çekti.

Sürdürülebilirlik Akademisi ve TÜGİS tarafından her yıl Dünya Gıda Günü ile eş zamanlı gerçekleştirilen “Sürdürülebilir Gıda Zirvesi” gıda endüstrisinin mevcut sınırlarını ve gıda sistemlerindeki durumu mercek altına aldı. Bu yıl 9’uncusu düzenlenen zirvenin ilk gününde, 13 oturumda gıda sanayinden yarının gıdalarına, sürdürülebilir tedarik zincirinden gıda inovasyonlarına kadar önemli konular ele alındı. Kamu, sivil toplum, akademisyenler, sektörün önde gelen markaları, girişimci ve yatırımcıların geniş katılım gösterdiği zirvede, gıda israfı uyarısı yapıldı. Yaşanan gıda israfına dikkati çeken sektör temsilcileri, “Türkiye’de günde üretilen 80 milyon adet ekmeğin, 14 milyon adedi israf ediliyor. Gıdanın yüzde 30’u, yani 3’te 1’i tedarik sürecinde kaybediliyor” uyarısı yaptı. Uzmanlar, artan nüfusu beslemek için hayvan kesmeden kök hücre ve bitkisel üretimle et ve süt ürünleri üretimine ilginin arttığına dikkat çekti.

Yeşil Dönüşüm Odak Noktamız

Zirvede konuşan Ticaret Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan, bakanlık bünyesinde yeşil dönüşüm, akıllı ulaşım, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda çalışmalar yaptıklarını söyledi. Gıda israf ve kayıpların azaltılması, hileli gıdanın önlenmesi ve organik tarımın artırılması gibi hedeflere ulaşmak için çalıştıklarını söyleyen Gürcan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeşil dönüşüm perspektifiyle hareket ediyoruz. Yenilenmiş ürünlerin satışına yönelik yönetmelik bu çalışmalarımızın bir örneği. Tablet, telefon, oyun konsolları gibi elektronik ürünlerin yenilenerek satışa sunulmasının önü açıldı. Önümüzdeki dönemde bunun kapsamını genişleteceğiz. İthal edilen bu ürünlerde, dış ticaret açığımızın kapatılmasına da katkı sağlayacağını öngörüyoruz. Yine sıfır atıkta, gıda başta olmak israf profilini ortaya koyan bir çalışma başlattık. Haksız fiyatla mücadeleye yönelik çalışmalarımız da sürüyor. Bu kapsamda 81 ilde müfettişlerle denetimler aralıksız sürüyor. Bu kapsamda 2023 yılında fahiş fiyat uyguladığı tespit edilen firmalara yaklaşık 90 milyon TL idari para cezası kesildi. Tarım ürünlerinin modern depolanması için lisansı depoculuk hayata geçirildi ve 45 ilde 184 lisanlı depo işletmemiz, şubeleriyle birlikte 288 noktada lisanslı depoculuk gösteriyoruz. Bu işletmelerin toplam depolama kapasitesi 9,7 milyon tona ulaştı. Lisanslı depolardaki malların alınıp satıldığı, Türkiye ürün ihtisas borsasındaki işlem hacmi de 163.87 milyar TL’ye ulaştı.”

Stokçuluk Yapanlara 142,5 Milyon TL Ceza

Vatandaşları korumaya yönelik faaliyetleri de sürdürdüklerinin vurgulayan Gürcan, otomotiv ve emlaktaki fahiş fiyatlara yönelik çalışmalarını sürdürdüklerini, stokçulukla ilgili de önemli adımlar attıklarını açıkladı. Gürcan, “Otomotivde 6 ay 6 bin kilometre olarak bilinen pazarlama ve satış kısıtlamasına yönelik düzenlemeyi hayata geçirdik. Süreci 1 Ocak 2024’e kadar uzattık. Kuralı ihlal eden 126 firmaya ceza kesildi. Stokçuluk yapan 28 firmaya da 142,5 milyon TL idari para cezası uyguladık” diye konuştu.

Suyun Bilinçsiz Kullanımı Endişeleri Artırıyor

Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası (TÜGİS) Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada,gıdada sürdürülebilir kavramını bütüncül bir şekilde ele almak gerektiğini, sorunları belirlemek kadar çözüm üretmenin de büyük önem taşıdığını vurguladı. Kuraklıktan olumsuz etkilenmede tarımı ve gıdanın ilk sıralarda yer aldığına vurgu yapan Sidar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Su kaynakları kısıtlı ve tarımda suyun bilinçsiz kullanımı endişelerimizi artırıyor. FAO’nun ‘su hayattır’ mottosundan yola çıkarsak, günlük gıda ihtiyacı için 4 ton suya ihtiyaç var. Tarım uygulamaları, su kaynaklarını etkiliyor. Bu noktada adımlar atılması gerekiyor, yoksa geç kalacağız. Gıda israfı da bir başka önemli sorun. Dünyada üretilen gıdanın yüzde 30’u sevkiyat sırasında israf oluyor, uygun olmayan nakliye ve depolama koşullarından dolayı.”

Gıda Sanayisi Teşvikle Desteklenmeli

Sürdürülebilirlik Akademisi Başkanı Murat Sungur Bursa, gıdanın geleceği için değişim ve dönüşümü esas aldıklarına vurgu yaptı. Bu yıl Cumhuriyet’in 100’üncü kuruluş yıl dönümünün kutlandığını anımsatan Bursa, “İkinci yüz yılda çok büyük hedeflerimiz var ve bu hedeflerin ötesine geçmek için çalışmalıyız. En önemli sorunumuz çalışma ve üretme. İki başlığı gerçekleştirmek için, gerçek anlamda Kurtuluşu Savaşı seferberliği kadar büyük seferberlik ilan etmeliyiz” dedi. İşsizliğin yaşandığı ortamda birçok işletmenin çalıştıracak eleman bulamadığını dile getiren Bursa, “Turizm bölgesine gidin lokanta, tarlaya giden işçi, sanayiye gidin çırak, kalfa, işçi… Bütün bunlarda eksiklikler görüyoruz, o nedenle çok gayret etmeliyiz” dedi. Gıdada bir konuya dikkati çeken Bursa, “Son dönemde savunma sanayisindeki başarılar göğsümüzü kabartıyor. Bizim gıda sektöründe, nasıl ki savunma sanayine yönelik teşvikler veriliyor, gıda sektöründe de önemli alt yapı desteklerine ihtiyacımız var” diye konuştu.

Güçlü Değil, Güçlendiren Liderler

Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve CEO’su Mehmet Tütüncü, dünyada birçok şeyin hızla değiştiğini, hızlı değişimin de belirsizlik ortamı yarattığına işaret ederek, bunun hızlı öğrenmeyi zorunlu kıldığını vurguladı. Tütüncü, şöyle devam etti: “Sürekli öğrenmeye geçmemiz gerekiyor. Her şey değişirken, günümüzde liderlik ve şirket kültürü modelinin de değişmesi gerekiyor. Bugünkü işimize odaklanırken, geleceği de düşünmeli. Liderler artık birden fazla şapka takmak zorunda. Sadece bugüne odaklanırsak, geleceğe yanıt vermek için geç kalabiliriz. Güçlü liderler değil, güçlendiren liderler olmalı. Hep ‘lider burada’ demek zorunda değilsiniz ancak çalışanın ihtiyacı olduğunda yol göstermelisiniz. Bunu yapmak için de işin dinamiklerini iyi bilmek gerekiyor.” Bu noktada üç kritik konuya vurgu yapan Mehmet Tütüncü, bunları belirsizlik – gündemi yönetmek, şirket hedeflerini, yüksek performansı yönetmek ve şirketleri geleceğe hazırlamak olarak sıraladı. Gıdanın stratejik bir ürün olduğuna vurgu yapan Tütüncü, “İnsan var olduğu sürece gıdaya ihtiyaç olacak. Gıdada riskler her geçen gün büyüyor. Artan göçler de gıda krizine aslında yol açıyor. Bir yer gıdaya ulaşamazken, bir yere talep yığılıyor. Bioçeşitlilik kaybı da sorun yaratıyor. Su konusu da öncelikli problemlerden biri. Gıda sofraya gelene kadar üretimin 3’te 1’i yolda kayboluyor. FAO, tarımsal üretimin yüzde 70 artması gerektiğini söylüyor. Biz tarladan sofraya yönelik çalışmalar, sözleşmeli üretim ve eğitimlerle verimliliğin artırılmasın için birçok projeye destek veriyoruz” diye konuştu.

Bitkisel Bazlı Proteine 250 Milyon Dolarlık Yatırım

Tiryaki Agro CEO’su Süleyman Tiryakioğlu, “Dünya 1950’lerden bu yana verimlilik artışına odaklandı, bu konuda çok önemli atılımlar yaptık. Ancak bu metodun vahşi bir yaklaşım olduğuna, bu yaklaşımın toprak sağlığına, kırsal kalkınmaya ve gıda güvenliğine tehdit oluşturduğuna şahit oluyoruz. Üstüne bir de iklim değişikliği eklenince geleneksel metotların dönüştürülmesi artık zorunlu hale geldi.”

Risklere Karşı Dayanıklı Yönetim Anlayışı

Ülker CEO’su Mete Buyurgan, iklim kriziyle mücadelede gıda sektörünün değişim ve uyum potansiyeline rağmen bundan etkilenecek sektörler arasında yer aldığına dikkat çekti. Buyurgan şu değerlendirmeyi yaptı: “Ülker olarak küresel gündemler, risk ve fırsatlar doğrultusunda yeni bir sürdürülebilirlik vizyonu oluşturduk. Hedeflerimizi ve çalışmalarımızı Dünyamız, Değer Zinciri, Çalışanlar ve Toplum olmak üzere dört başlık altında topladık. 2050 Net Sıfır yolculuğumuzda, orta ve uzun vadeli hedeflerimizi de bu çerçevede yeniledik. Sürdürülebilir ham madde tedarikine verdiğimiz önemli buğday, fındık, kakao özelinde projeler geliştiriyoruz. Risklere karşı daha dayanıklı bir yönetim anlayışına sahip olarak, liderliğimizi ve rekabet avantajımızı devam ettirmeyi hedefliyoruz.”

80 milyon Ton Ekmek Üretiliyor

UNO Yönetim Kurulu Üyesi & CEO Vekili Evin Pehlivanlı,Türkiye’nin kişi başı ekmek tüketiminin en yüksek ülke olduğunu söyledi. Gıda israfının azaltılmasına odaklandıklarına işaret eden Pehlivanlı, israfın hangi noktalarda oluştuğuna ilişkin çalışma yaptıklarını, bunu yakında kamuoyu ile paylaşacaklarını, belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de günde 80 milyon adet ekmek üretiliyor, bunun 14 milyon adeti israf ediliyor. Neredeyse ürettiğimiz her 5 ekmekten biri israf ediliyor. Bu 14 milyonun 13,7 milyon adeti ambalajsız ekmekten oluşuyor. İsraf noktalarında, tedarik zinciri ve tüketim noktaları karşımıza çıkıyor. Tüketiciyle hiç buluşamayan ciddi gıda kaybı var. O nedenle ambalaj, gıda için koruma bariyeri. Havadan, nemden koruyor, bozulmasını ve küflenmesini önlüyor. Ekmeğe ömür sağlıyor. Ambalaj teknolojileri o nedenle çok önemli. Araştırmalarımız, ambalajlı ürünlerin israfı yüzde 50 azalttığını gösteriyor. Bizim ambalajlarımız, kazara doğaya karışması halinde, 24 ayda çözünerek yok alan ve hiçbir zararlı kalıntı bırakmıyor.”

Fiyat Artık Birinci Kriter Değil

Omron Endüstri Çözümleri Ülke Müdürü Yusuf Safran, dünyada nüfusun 2050’de 10 milyar,Türkiye’de 100 milyona ulaşmasının beklendiğine işaret ederek, bugünkü tüketim alışkanlıklarıyla devam edilmesi halinde, üç dünyaya daha ihtiyaç olduğunu vurguladı. Ambalaj konusuna da değinen Safran, global ölçekte yüzde 10’unun geri dönüştürülebildiğini, Türkiye’de bu oranın yüzde 9’un altında olduğunu düşündüğünü söyledi. Ayrışmaya izin veren, biyo çözünür yeni nesil paketlemelere ihtiyaç olduğunu vurgulayan Safran, günümüzde tüketici davranışının da değiştiğini belirterek, “Tüketici artık fiyat önemli ancak, etiket bilgilerine, çevreye duyarlılık gibi kriterleri de dikkat etmeye başladı” dedi.

Yeşil Dönüşüm OVP’ye Girdi

Sütaş Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Duygu Yılmaz, sürdürülebilirlikte artık aksiyon almak gerektiğini vurguladı. Yılma, şöyle devam etti. “Bu yıl o aksiyonların alınması zorunlu hale gelecek, hukuki zorunlulukların olacağı bir yıl. Avrupa Birliği’ne ihracat için. Bu konuda yoğun mesai harcanıyor. Yine Orta Vadeli Program’da (OVP) ilk defa yeşil dönüşüm başlığı açıldı. Bu, Türkiye’nin bu yolda yapmak istediklerine yönelik önemli bir adım” diye konuştu. Döhler CEO’su Can Aydemir,mevzuat beklemeden her şirketin şapkayı önüne koyup, gerekeni yapması gerektiğini söyledi. Aydemir, çayda ithalatı kesen önemli bir ihracat hikayesi yazdıklarını açıkladı.

Bağını Sormayan Tüketici Geride Kaldı

Ferrero Fındık Genel Müdürü Bamsi Akın,dünyada ve Türkiye’de sıfır emisyon için çalışmalar yaptığını, şirketlerin de bunu gündemlerine alması gerektiğini vurguladı. Değerli tarım ve fındık konusuna değinen Bamsi Akın, “Fındık tedarik zincirinin adil, sürdürülebilir ve şeffaf olmasını hedefliyoruz. Türkiye’de fındık değer zincirinin iyileştirilmesi için katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Sivil toplum kuruluşları, çiftçi ve değer zincirinin tüm paydaşlarıyla işbirliği yapıyoruz ve herkes için bir fındık sektörü hedefiyle, 2012 yılından bu yana Ferrero Değerli Tarım Sürdürülebilirlik programımızı da yürütüyoruz” diye konuştu. Çocukların oynayarak öğrenmesi kapsamında aktiviteler yaptıklarını belirten Akın, 10 yılda 21 bin aşkın çocuğa ve 9 bine yakın aileye ulaştıklarını söyledi. Tüketicinin artık ne yiyip içtiğini bilmek istediğini belirten Akın, “Üzümünü yiyip bağını sormayan tüketici artık geride kaldı. Tedarikçi şeffaflığı önem arz ediyor” diyerek sözlerini tamamladı.

Sıcaklık Artışı Riskleri de Getiriyor

Pınar Et & Çamlı Yem Başkan Yardımcısı Tunç Tuncer, iklim değişikliğiyle artan sıcaklık karşısında hayvancılık için yem üretiminde daralmaların söz konusu olduğunu belirterek, “Tarım arazilerinin de daraldığını görüyoruz” dedi. Yaşanan gelişmelerin ışında yapılan araştırmaların gıda kalitesinde de değişiklikler olduğunu gösterdiğine işaret eden Tuncer, sıcaklık artışının yeni riskleri de beraberinde getirdiğini sözlerine ekledi.

Rasyonel Tarıma Geçmeliyiz

Danone Türkiye Sürdürülebilirlik Lideri Begüm Yontar Avcı, tatlı su kaynaklarını yüzde 74’ünün tarım için kullanıldığını, sürdürülebilirliği sadece karbon salınımına indirgemenin gerçekçi çözümlere götürmeyeceğine işaret etti. İklim değişikliğinden önce su kaynaklarının etkilenmesinin söz konusu olduğunun altını çizen Begüm Yontar Avcı, “Tarım ve hayvancılığın iklim krizinden en çok etkilenecek sektör olduğunu düşünüyorum. Akıllı tarımı hayata geçiremezsek, ürünlere üretim ve erişilebilirlikte sorunlar yaşanabilir. Rasyonel tarım politikalarına geçmeliyiz.”

Sektörümüze Öncülük Edeceğiz

Palsgaard Türkiye Genel Müdürü Eymen Baltaşı Çırağıloğlu,Palsgaard’ın, bugün 100 yılı aşkın deneyimi, üreticilerin kullanımına sunduğu yüzlerce farklı ürünü ve derin teknik bilgisi ile dünya genelinde gıda, ambalaj ve kozmetik sektöründeki üreticilere emülgatör tedariği sağladığını söyledi. Çırağıloğlu, “Gıda israfının önlenmesine yönelik yenilikçi yaklaşımlarımız ile alanımızda, sektörümüze öncülük etmeye devam edeceğiz” dedi. Aromsa Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Melis Yasa Aytaman ise döngüsel ekonomiye katkıda için çeşitli uygulamalar yaptıklarını belirterek, “Örneğin; çay, kahve ve domates posaları, narenciye  kabuğu gibi çeşitli atıkları farklı ürün gruplarında uyguluyoruz. Hammadde temini konusunda da Ar-Ge sürecinde döngüye dahil edilebilecek maddeleri araştırıyor ve yerel tedariği önceliklendiriyoruz” dedi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beraat Özçelik, geleceğin gıda mühendislerini yetiştirdiklerini belirterek, “Sürdürülebilirlik konusunu ders içeriklerimize de yerleştirdik, öğrencilerimizi bu konuda donanımlı hale getirmeye çalışıyoruz” dedi. Hayvansal proteinlerin bitkisel yöntemlerle üretilmesine yönelik risklere değinen Özçelik, “Ucuz besin kaynağı olarak hayvancılık ürünlere ihtiyacımız var” dedi. Migros Kalite ve Çevre Yönetimi Direktörü Dr. Hülya Günay, 56 üyesi olan Sürdürülebilir Gıda Platformunda, eş başkanı olduğu Gıda atığı çalışma grubunun çalışmalarından bahsetti. Günay, “Birinci önceliğimiz gıda atığının önlenmesi. Bu noktada sektöre yönelik 5 klavuz hazırladık. Süt ve süt ürünleri, kümes hayvanları, bal, hububat, kuru meyve ve çay sektörü gibi. Bunları ilgi bakanlığımızla da istişare edildi. Daha sonra bunu platform üzerinden duyurup, sektörün kullanımına sunacağız” dedi.

İş Dünyasının Desteği Sürüyor 

9. Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nin ana sponsorları Aromsa, Palsgaard, Tiryaki, Uno, Ülker  Zirveye Döhler, Ferrero Fındık, Omron, Pınar, Sütaş platin sponsor; Bizim Toptan, Danone, Haribo, Şok altın sponsor ;Balparmak ,Cargill, Herbalife, İçim, Komili, Mérieux NutriSciences gümüş sponsor; Züber atıştırmalık sponsoru olarak yer aldı.

Bu yıl herkese açık ‘online’ etkinlik olarak yapılan Sürdürülebilir Gıda Zirvesi ile ilgili detaylı bilgiye https://surdurulebilirgidazirvesi.com/ internet sitesi üzerinden erişebilir, program detaylarını takip edebilirsiniz.

İşçiye Yaptırım Uygulanmadan Önce Gözetilmesi Gereken Hususlar Nelerdir ?

İş ilişkisinde, işverenin düzenleme yapma, yönetim ve disiplin yetkileri bulunmaktadır. İşverenin geniş anlamdaki yönetim yetkisinin en uç noktası olan disiplin yetkisi, belirli koşullarda, kural­lara uymayan işçilere disiplin yaptırımları uygulama yetkisi olarak or­taya çıkar[1].

4857 sayılı İş Kanunda belirtilen haller dışında işçiye disiplin cezası uygulanabilmesinin hukuki dayanağı olabilecek olan işyeri iç yönetmeliği ile getirilecek düzenlemelerin denetiminin ise, öğretide, 6098 sayılı Trük Borç­lar Kanunu m.20 ve devamında öngörülen genel işlem koşullarına ilişkin hü­kümlere göre yapılması gerektiği belirtilmektedir.

Öte yandan işverence verilen disiplin cezalarının mahkemelerce iptal edilerek, işvereni bu yönde bir işlem yapmaya zorlanması Türk Hukuku’nda düzenlenmiş değildir.  Nitekim Yargıtay’a göre, “Hukukumuzda açık bir dü­zenleme bulunmadığı için iş mahkemesince işverenin verdiği disiplin cezası­nın iptali ve işvereni bir işlem yapmaya zorlayıcı nitelikte karar verilmesi mümkün değildir. Mahkemece işlemin hatalı olduğunun belirtilmesi ile yeti­nilmeli, işverenin yönetim hak ve yetkisinin kısıtlanması veya ortadan kaldı­rılması anlamına gelecek şekilde hüküm kurulmamalıdır[2].

İşverenlerce hukuka uygun bir yaptırım uygulanabilmesi için önce­likle, işçinin belli bir kuralı ihlal etmiş olduğu kesin olarak tespit edildikten sonra işlem yapılmalıdır. Yeterli delil olmaksızın önyargı ya da zan ile işçi­lere yaptırım uygulanması hukuka aykırılık teşkil edebilecektir. Örneğin iş arkadaşına hakaret ettiği kamera kaydı, ses kaydı ya da tanık ifadeleri ile ke­sin olarak tespit edilememiş bir işçinin iş sözleşmesinin feshi gerçekleştiril­memelidir.

İkinci olarak, öngörülen yaptırımın, ihlal ile ölçülü olması gerekir. Yani kusurun ağırlık derecesine göre ceza öngörülmelidir. Örneğin işyeri iç yönetmeliğinde ayda iki defa işe geç kalan işçinin üç yevmiyesinin kesilmesi ölçülülük ilkesine aykırılık oluşturabilecektir.

Üçüncü olarak,  işçiye verilen cezanın, parasal nitelikte, ayrımcılık teş­kil eden ya da iç yönetmelikte öngörülmeyen hukuka aykırı bir ceza olup ol­madığı gözetilmelidir. İşçinin, işyerinde disiplinsiz hareketleri ancak uyarma, kınama, aylıktan kesme, işten uzaklaştırma ve iş sözleşmesinin sona erdiril­mesi şeklinde gerçekleştirilebilir. Bunun dışında işçinin disiplinsiz davranış­larının cezası, işverence hakarete uğramak, darp edilmek ya da kişiliğinin ren­cide edilmesi olamaz.

Son olarak, işveren, yaptırımı uygularken yasada öngörülen prosedüre uygun hareket etmelidir. Örneğin işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı bir davranışının haklı feshi gerektirmesi halinde, işverenin haklı feshe neden olan olayı öğrendiği günden itibaren 6 işgünü içinde feshi gerçekleştirmelidir. Olayı öğrenme günü hesaba katılmaksızın, takip eden iş günleri sayılarak al­tıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer. Disiplin kurulunun bulun­duğu işyerlerinde, olayın öğrenildiği günden itibaren 6 işgünü içinde disiplin kuruluna sevk edilmeli ve işçiye savunma hakkı tanınmalıdır. Disiplin kuru­lunun işçinin iş sözleşmesinin haklı nedenle sona erdirilmesine karar vermesi durumunda,  disiplin kurulu feshe yetkili kılınmışsa kurulca, yoksa feshe yet­kili kişi tarafından karar tarihten itibaren 6 iş günü içinde fesih gerçekleştiril­melidir[3].

İşveren, yönetim hakkına dayanarak disiplin uygulama yetkisini kulla­nırken objektif iyi niyet kurallarına uygun hareket etmesi gerekir. Aksi halde, hukuka aykırı yaptırım uygulamasının hukuki ve cezai sonuçlarıyla bağlı olur.

Sonuç olarak, işverenin yönetim yetkisine dayanarak işçilere yaptırım uygulama yetkisi bulunmaktadır. Ancak uygulanacak yaptırımın hukuka uy­gun olması gerekir. Bu bakımından aşağıdaki dört hususun işverence yaptırım uygulanmadan önce gözetilmesi gerekir.

1.İşçinin belli bir kuralı ihlal etmiş olduğu kesin olarak tespit edilme­lidir.

2.Öngörülen yaptırımın, ihlal ile ölçülü olması gerekir.

3.Verilen cezanın, parasal nitelikte, ayrımcılık teşkil eden ya da iç yö­netmelikte öngörülmeyen hukuka aykırı bir ceza olup olmadığına bakılmalı­dır.

4.İşveren, yaptırımı uygularken yasada öngörülen prosedüre uygun ha­reket etmelidir[4].

Lütfi İNCİROĞLU

[1] GÜZEL, Ali, UGAN ÇATALKAYA, Deniz, İş Sözleşmesinin Uygulanmasında ve İşverenin Yönetim Yetkisinin Sınırlanmasında Dürüstlük  (Objektif İyi niyet) Kuralının İşlevi Üzerine, Ali Rıza OKUR’a Armağan, Marmara Üniversitesi Hu­kuk Araştırmaları Dergisi, İstanbul Yıl 2014, C.20 S.1

[2] Y9HD. 06.12.2010 T., E.2010/33308., K.2010/36162 Legalbank.

[3] SÜZEK, Sarper İş Hukuku, 20. Baskı (Tıpkı Basım), İstanbul 2020, s.129 vd.

[4] MANAV ÖZDEMİR, İş Hukukunda Kadın İşçilerin Cinsiyet Ayrımcılığına Karşı Korunması, İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar I, s.170-171.

İhracatçının Sancısı – Daralan Üretim – Bölüm 4

Sancılı Üreticiler

Bugünkü piyasada üretimde söz sahibi olan sektörlerden tekstil üretimde maliyet unsurları nedeniyle daralma eğilimine girmiştir.

Daralan kâr marjları, artan maliyetler, maliyetler doğrultusunda artış göstermeyen döviz kurları, üretim yapan tekstil sektörünü vurdu.

Sektörü temsilen alıntı yaptığım bir tekstil haberini burada paylaşıyorum;

ATHİB  (Akdeniz Tekstil Ve Hammadeleri İhracatçıları Birliği) Başkanı Fatih Doğan: Devletimizden Acil Destek Bekliyoruz

Tekstil sektöründe kapasite yüzde 30’lara düştü, fabrikalar kapanıyor.

Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (ATHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Doğan, maliyet artışları, alım gücündeki azalış, talepte yaşanan düşüş ve yüksek enflasyonun sektörü derinden etkilediğini belirterek hükümetten acil destek paketi beklediklerini söyledi.

Türk tekstil sektörünün uluslararası pazarlarda elde ettiği kazanımları büyük ölçüde Endonezya, Türkmenistan, Özbekistan, Bangladeş ve Çin’e kaptırdığına dikkati çeken ATHİB Başkanı Fatih Doğan, Türkiye’de iplik üreten fabrikaların çoğunun kapandığını, ayakta kalma mücadelesi veren işletmelerin ise yüzde 30 kapasite ile çalışabildiğini söyledi.

Haberin devamı 🔗 https://l24.im/NAmSW

Tekstil Sektöründe Kapasite Yüzde 30’lara Düştü, Fabrikalar Kapanıyor. ATHİB Başkanı Fatih Doğan: Devletimizden Acil Destek Bekliyoruz

Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (ATHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Doğan, maliyet artışları, alım gücündeki azalış, talepte yaşanan düşüş ve yüksek enflasyonun sektörü derinden etkilediğini belirterek hükümetten acil destek paketi beklediklerini söyledi. Türk tekstil sektörünün uluslararası pazarlarda elde ettiği kazanımları büyük ölçüde Endonezya, Türkmenistan, Özbekistan, Bangladeş ve Çin’e kaptırdığına dikkati çeken ATHİB Başkanı Fatih Doğan, Türkiye’de iplik üreten fabrikaların çoğunun kapandığını, ayakta kalma mücadelesi veren işletmelerin ise yüzde 30 kapasite ile çalışabildiğini söyledi.

Tekstil Sektörünün 8 Aylık İhracatı Yüzde 9,5 Oranında Düştü
Türkiye’nin tekstil ve hammaddeleri ihracatının 2023 yılı Ocak-Ağustos ayları arasında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,5 oranında düşüşle 6 milyar 287 milyon dolar düzeyinde gerçekleştiğini, aynı dönemde ATHİB’in ihracatının yüzde 23,8 düşüşle 687 milyon 827 bin dolar olduğunu aktaran Başkan Fatih Doğan, “Sektörümüzün ihracat performansındaki düşüşün ana nedenleri maliyet artışları, alım gücündeki azalış, talepte yaşanan düşüş ve yüksek enflasyondan kaynaklanmaktadır. Mevcut tabloda iplik fabrikaları ayakta kalıp üretimlerini sürdürmekte çok zorlandığı için ortaya çıkan kriz, pamuk piyasasını da etkiledi. Fabrikalarımız üretim yapamadıkları için üreticinin pamuğunu alamıyorlar. Üreticilerimiz de ellerindeki pamuğu bulabildikleri fiyata yurt dışına ihraç etmeye çalışıyor bu da haliyle fiyatlarda azalışları beraberinde getiriyor. Şu an Türk pamuğu dünyanın en ucuz pamuğu haline geldi.” dedi.

“Acil destek bekliyoruz”
Sektörün işlerin düzelme ihtimaline karşı uzunca bir süredir stoğa çalıştığını, işlerin düzelmemesi nedeniyle artan maliyet ve finans yükünden kaynaklı olarak üretimin sürdürülemez bir noktaya gelmesinden dolayı fabrikaların üretimlerine ara verdiğini dile getiren Başkan Doğan, “Kimse zararına üretimini sürdürmek istemez. Bölgemizdeki deprem nedeniyle yeniden imar faaliyetlerinden kaynaklı olarak sektörümüzde çalışacak personel bulmakta zorluk yaşıyoruz. Eli torna vida tutabilen çok kıymetli hale geldi ve maliyetler yükseldi. Finansman maliyetlerimizde de faizler yüzde 50 seviyelerine çıktı. İşletmelerimiz ayakta kalmak için çok büyük uğraş veriyor. Ayakta kalmaya çalışan fabrikalarımızda kapasiteler ise yüzde 30’lara düştü. Devletimizden işçilik, enerji ve hammadde fiyatları konusunda acil destek bekliyoruz.” diye konuştu.

“Dünya genelinde pamuk üretiminde dramatik değişimler yaşanıyor”
Dünya genelinde pamuk üretiminde dramatik değişimler yaşandığını da dile getiren Başkan Doğan, şunları kaydetti; “Dünya genelinde gıda tedariki ön plana çıktığı için Çin’de pamuk üretimi yıllık 8 milyon tondan 5 milyon tona geriledi. Özbekistan’da yıllık pamuk üretimi 2,5 milyon tondan 800 bin tona düştü. Özbekistan üreticisini korumak için pamuk ihracatını yasakladı. Özbekistan kendi pamuğunu kendi iplikçisine uluslararası fiyattan yüzde 15 ucuza verip ihracatını da benzer oranda destekliyor. Yani toplamda verilen destek yüzde 30’ları buluyor. Sektör olarak ihracatımızın büyük bölümünü gerçekleştirdiğimiz Avrupalı alıcılar Özbekistan’a çocuk işçi çalıştırdığı için uyguladığı ambargoyu kaldırdı. Hatta bu ülkeye yüzde 5 oranında teşvik vermeye başladı. Hindistan çeşitli teşviklerle yıllık 2,5 milyon ton olan pamuk üretimini 6 milyon tona çıkardı. Biz pamuk ihracatı yasaklansın demiyoruz. Sonuçta üretici ürettiği ürünü satacak. Ancak Türk pamuğunun dünyanın en ucuz pamuğu haline gelmesini de istemiyoruz. Üretici para kazanamaz ise gelecek senelerde pamuk ekiminden vazgeçer. Bu da tekstil ve konfeksiyon olarak 2 milyonu aşkın istihdam sağlayan sektörümüzü tam anlamıyla ithal ürüne bağımlı hale getirir. Böyle bir durumda da uluslararası piyasalarda rekabet etme şansımız kalmaz. Devletimizden Özbekistan başta olmak üzere dünya ülkelerindeki uygulamalar gibi sektörümüze yönelik sonuç odaklı acil destek bekliyoruz.”

Kaynak: https://www.akib.org.tr/tr/haberler-tekstil-sektorunde-kapasite-yuzde-30lara-dustu-fabrikalar-kapaniyor.html

“Hazır giyimde son 25 yılın en dip noktasındayız”

İhracatta yaşanan kayıpları değerlendiren Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, daralmaya yol açan en önemli sorunun Avrupa ve Amerika pazarındaki talepsizlik olduğunu söyledi. Bunun yanında pandemiden sonra değişen hayat tarzına bağlı olarak modada akımının ‘hızlı’dan ‘yavaş’a dönmesine neden olduğunu söyleyen Kaya, “Böyle olunca eskiden 3-4 haftada değişen vitrinler 6-7 haftada değişiyor. Bu durumda zaman baskısı olmayan alım grupları talepsizlik de olunca alternatif ülkelere de yönelmeye başladı. Rekabet ettiğimiz ülkelere gittiklerinde de Türkiye’nin daha pahalı olduğunu gördüler. İçeride işçilik maliyetlerimiz 600 dolarların üzerine çıktı. Maliyet açısında pahalı ülke olduk, talep ve zaman baskısı olmayınca siparişler başka ülkelere kaydı. Bunun yanında pandemi dönemi tedarik zinciri bozulduğunda gereğinden fazla alımlar yapıldı, şimdi o alım gruplarının stokları ciddi boyutta. Tüm bunlar bir araya gelince ihracatta söz konusu daralma yaşandı” dedi. Sektörün bu yılı 2022’nin yüzde 8-10 gerisinde tamamlayacağını öngördüklerini belirten Kaya, önümüzdeki yılın ilk 6 ayında da tablonun bu yıldan daha farklı olmayacağına dikkat çekti. Sektörün son 25 yılın en dip noktasında olduğuna dikkat çeken Kaya, istihdam ve finansman anlamında sektörün desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

“AB’nin haksız antidampingi pazar kaybına yol açtı”

Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Erdem Çenesiz, sektörün ihracatında yaşanan daralmanın en önemli faktörlerinden birinin AB’nin Türk kaplama seramiğine uyguladığı antidamping uygulaması olduğunu söyledi. Çenesiz, “Birçok Türk şirketi AB komisyonu nezdinde dava açtılar, bu davalar sürüyor. Ancak bu durum AB’de bir miktar pazar kaybına neden oldu. Bunun yanında navlunların düşmesi AB ve ABD pazarına Çin ürünlerinin, özellikle de Avrupa’da Hint kökenli ürünlerin daha ucuz girmesi de bize kaybettirdi. Bunun yanında pazarlarımızda da daralmalar var. Ancak yılın kalan kısmında bir miktar toparlama bekliyoruz” dedi

Kaynak : https://www.ekonomim.com/ekonomi/ihracatta-kayip-ligi-buyuyor-haberi-708842

Türk Tekstili

Marka olamamanın bedelini ödüyor olabilir mi bu daralmalar? Dahası marka olmak yerine, dünyada marka olan tekstil sektörüne fason işçilik yapmak, artan işçilik maliyetlerin karşılığında düşük kur politikası tekstil sektörünü bitirme noktasına getirdi.

Son Sözüm De Kontrollü, Markajlı Döviz Kurlarına

Döviz kurlarının kontrollü bir şekilde markaja alınması, dövize bağlı faaliyetlerini sürdüren  üretim ve sanayii sektörünün dengesini bozmuştur. Bir tarafta bozulan dengeler zincirleme etkisi yaparak mevcut dengeleri de bozmaktadır.

40 Yıllık Meslek Hayatımda

Gerek bankacılık, gerekse eğitmenlik ve danışmanlıkla geçen 40 yılı aşkın meslek hayatımda şunu gördüm;

Döviz kurlarına müdahalenin bedelini ülkemiz ağır ödüyor. Müdahale edildiği düşünülen döviz kurların ilerleyen süreçte bir ok gibi fırladığına bizzat tanık oldum. 1994 yılından bugüne kadar bakınız… Bu acı tecrübeleri piyasamız yaşadı. Olan sanayicimize, ihracatçımıza ve ülkemize oldu.

Hem kur, hem faiz, hem de enflasyon aynı anda baskılanamaz. Baskıladığınızı sanırsınız. Ama yanılgıların büyüklüğü ölçülemez.

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye’den Çin’e Havacılık Hizmeti İhracatı

Türkiye’de ilk ve tek, dünyada ise dördüncü onaylı havacılık ve navigasyon veri tabanı hizmeti sunan Keyvan Havacılık ile Çin’in ticari uçak üreticisi COMAC arasında, uçak operatörlerine daha iyi müşteri hizmetleri, ürün ve dijital çözümler sunmayı amaçlayan anlaşmaya imza atıldı. Keyvan’ın Çin havacılık sektöründe önemli bir konumda bulunan COMAC ile yaptığı iş birliği, Türk-Çin havacılık ve uzay endüstrilerinde yeni projelerin önü açılmış oldu. 

Havacılık veri tabanları kapsamında veri analitiği ve uçuş operasyonları alanında yenilikçi çözümler sunan Keyvan Havacılık, yeni bir uluslararası iş birliğini hayata geçirdi. İş birliği çerçevesinde Keyvan Havacılık ile Çin’deki Ana Hat Sivil Uçak Projesi’nin sorumlusu COMAC Shanghai Aircraft Customer Service Co. Ltd (SACSC) arasında imza töreni düzenlendi. Çin’deki havayolları ve uçak operatörlerine daha iyi müşteri hizmetleri ve dijital çözümler sunmak adına imzalanan tarihi anlaşma ile Türk havacılık sektörünün uluslararası alanda rekabet avantajı elde etmesini sağlayan Keyvan, Cumhuriyetin 100. yılında da sektöre katma değer yaratmaya devam etti.

İmza törenine; Keyvan Havacılık CEO’su ve Kurucusu Mehmet Keyvan ve COMAC CEO’su Li Ling’in yanı sıra Çin Halk Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Wei Xiaodong ve Çin Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi Türkiye Kurulu Koordinatörü Tuncer Köklü katıldı. Saha İstanbul Genel Sekreteri Levent Kerim Uça, Genç Yatırımcı İş Adamları Derneği (GYİAD) Başkanı Mustafa Özer törene katılım sağlayan diğer isimler arasında yer aldı.

Havacılık Alanında Çin ile İlişkilerin Güçlendirilmesine Destek Oluyor 

Ocak 2023’te Çin’in kamu kurumu NavChina ile iş birliğine varan Keyvan, şimdi ise Çin’in en büyük uçak üreticisi olan COMAC ile yaptığı anlaşma doğrultusunda havacılık alanında Türkiye ve Çin arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine destek oluyor. Dünya çapında onaylı havacılık ve seyrüsefer veri tabanı hizmetleri sunan, EASA LOA Tip 1 DAT Sağlayıcı sertifikasına sahip tek Türk şirketi Keyvan, anlaşma ile birlikte Türkiye’de bu alanda ihracatı yapılan hizmetlerle de adından söz ettirmeye devam ediyor. Dünya çapında sivil, özel ve askeri kategoride olmak üzere 38 binden fazla pist ve havaalanı ile ilgili hava yolları, navaidler, prosedürler, kısıtlayıcı ve yasaklanmış bölgeler gibi milyonlarca datayı içeren veri tabanıyla Avrupa bölgelerinde ihracat yapan Keyvan, Çin’e sunduğu hizmetle Asya pazarına da açılmış durumda. Diğer taraftan söz konusu iş birliği, Türkiye’ye önemli katkılar sunacak bir anlaşma olarak ön plana çıkıyor. Anlaşma, Türk havacılık endüstrisinin uluslararası alanda rekabet gücünü artıracağı gibi, ülkemize döviz girdisi sağlayarak ekonomik olarak da büyük katkı sunacak. Burada oluşacak arz talep dengesi göz önüne alındığında istihdam alanında da yeni fırsatlara kapı aralayacak.

Yıllık Uçak Teslimatını 100’ün Üzerine Çıkarmayı Hedefliyor 

Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye ile Çin arasındaki güçlü olan ticari ilişkilerin yanı sıra, ilk defa havacılık sektöründe Keyvan ve COMAC tarafından adımlar atılması, hem Türk hem de Çin uzay ve havacılık endüstrileri için eşsiz fırsatlar sunacak. Çin havacılık pazarında önemli bir yeri bulunan COMAC, 2022 yılı sonu itibarıyla Endonezya dahil olmak üzere çeşitli havayolu şirketlerine 100 adet ARJ21-700 uçağı teslim etti. COMAC, 2023 yılı sonuna kadar yaklaşık 35 adet ARJ21 uçağı ve 6 ila 8 adet arası C919 uçağı daha teslim etmeyi planlıyor. Her iki model için önümüzdeki 5 yıllık süreçte yılda ortalama 100 adet ve hatta daha fazla uçak üretiminin tamamlanarak teslimi planları arasında yer alıyor. Öte yandan yıllardır süregelen başarılı hizmet geçmişi ve müşterilerine sağladığı değer ile adından söz ettiren Keyvan, sunduğu üstün kalite ve memnuniyet odaklı hizmetleri ile sektörde öncü konumunda yer alıyor. Keyvan’ın başarısının yanındaki uzmanlığı ve müşteri memnuniyeti odaklı hizmetleri, büyük potansiyele sahip olan bu iş birliğinin yapılmasında önemli bir etken oldu.

“Küresel pazarda yarattığımız fark ile büyümeye devam ediyoruz”

COMAC ile yaptıkları iş birliği kapsamında uluslararası havacılık pazarında önemli başarılara imza atacaklarına işaret eden Keyvan Havacılık CEO’su ve Kurucusu Mehmet Keyvan, “Şirket olarak, COMAC’ın havacılık sektörüne yeni uçak modelleri sunma ve havacılıkta yeni bir çığır açma konusundaki rolünü takdirle karşılıyoruz. Geniş kapsamlı havacılık ve seyrüsefer veri tabanı hizmetimizle COMAC’a desteğimizi sunmaya her zaman hazırız. Küresel pazarda yarattığımız farklar ile sürdürülebilir büyümemiz hızla devam ediyor. GYİAD, TÜSİAD, TURKONFED, Saha İstanbul ve SC-217’ye üyelikleri bulunan bir firma olarak, göklere attığımız Türk imzası, bizim için gurur kaynağı niteliğinde. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlamaya hazırlandığımız bir dönemde yaptığımız bu tarihi anlaşmayla Türk havacılık sektörüne katma değer yaratmaktan dolayı büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.

Anlaşmaya ilişkin değerlendirmede bulunan SACSC Başkanı Li Ling ise “Keyvan’ın Havacılık verileri ve dijital çözümler alanındaki ileri teknolojisini takdir ediyoruz. Zira SACSC kendini yurt içi ve yurt dışındaki müşterilerine, her zaman gelişmiş hizmetler ve en iyi dijital çözümleri sunmaya adamıştır. Sağlam ortaklara sahip olmanın değerini biliyoruz ve Çin pazarına daha rekabetçi oyuncular kazandırmak adına vesile olmaktan mutluluk duyuyoruz” ifadelerini kullandı.