Gümrük Birliği
1980’li yıllardan itibaren Türkiye, ithal ikameci sanayi politikalarından, ihracata dayalı büyüme modellerini benimsemeye başlamasıyla birlikte, ekonomik olarak dünya ülkeleri ile entegrasyon sürecine girmiştir. Bu entegrasyonlardan Türkiye için en önemli olanları ise Gümrük Birliği (GB) ve ardından imzalanmaya başlanan Serbest Ticaret Anlaşmaları (STA) olmuştur. GB’nin temelleri 1963 yılında yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile atılmış, sonrasında ise Katma Protokol ile GB’nin detayları belirlenmiştir.
1/95 sayılı Türkiye-AB Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) ile gümrük birliğinin geçiş süreci tamamlanarak 1996 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Gümrük birliği, üye ülkelerin mallarının tek bir gümrük alanı içerisinde her türlü tarife ve eşdeğer vergiden muaf olarak serbestçe dolaşabilmeleri ve tarafların üçüncü ülkelerden gelen ithalata yönelik aynı tarife oranları ile aynı ticaret politikasını ve ortak gümrük tarifesini uygulamalarıdır.
Bununla Birlikte; Türkiye gümrük birliğini tesis eden 1/95 sayılı OKK ile birtakım yükümlülükler altına girmiş bulunmaktadır. Bu bağlamda söz konusu Kararın 16. Maddesinde; ‘‘Türkiye, ticaret politikasını Topluluğun ticaret politikasıyla uyumlu hale getirmek amacıyla, bu Kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içinde, Topluluğun tercihli gümrük rejimine aşamalı olarak uyum sağlar. Bu uyum hem otonom rejimleri hem de üçüncü ülkelerle yapılan tercihli anlaşmaları kapsar. Bu amaçla Türkiye gerekli tedbirleri alacak ve ilgili ülkelerle karşılıklı yarar esasına göre müzakerelerde bulunacaktır.’’ Hükmü bulunmaktadır.
Serbest Ticaret Anlaşmaları
Serbest Ticaret Anlaşması, ülkeler arasında karşılıklı ticaretin kolaylaştırılması ve geliştirilmesi amacıyla, iki ya da daha fazla ülke tarafından imzalanan, taraf ülke menşeli malların ithalat ve ihracatlarında bir takım vergisel avantajlar sağlayan sözleşmeler olarak tanımlanabilir. Serbest Ticaret Anlaşmalarının Gümrük Birliğinden farklı yönü ise vergisel avantajların göre menşe kriterine göre uygulanmasıdır.
Menşe ise gümrük ve dış ticaret camiasında eşyanın ekonomik milliyeti olarak tanımlanmaktadır. Eşyaların menşe ülkesi ile geldiği ülke kavramları aynı değildir. Örnek vermek gerekirse Brexit süreci sonrası Avrupa Birliği’nden ayrılan İngiltere ile ülkemiz arasında imzalanan STA sonrasında İngiltere menşeli sanayi ürünlerinin ülkemize ithalatında üçüncü ülkelere uygulanan gümrük vergileri ödenmeden işlemler gerçekleştirilir. Ancak Çin menşeli sanayi ürünlerinin İngiltere’den ülkemize ithalinde STA kapsamında vergisel avantajlar söz konusu olmayacaktır. Bununla birlikte, Çin’den temin edilen ve İngiltere’de gördüğü işlemler sonucunda İngiltere menşei kazanan ürünler de STA kapsamında alım satıma konu olduğunda vergisel avantajlardan faydalanabilecektir. Yine Güney Kore ile imzalanan STA sonrasında Türk menşeli ürünlerin ülkeye ihracatında diğer ülkelere uygulanan gümrük vergisi ve diğer eş etkili vergiler Türk menşeli ürünlere uygulanmaz.
Ülkemiz tarafından bugüne kadar 38 Serbest Ticaret Anlaşması imzalanmış olup, 11 STA ise bu ülkelerin Avrupa Birliği’ne üye olmaları nedeniyle feshedilmiştir. Çünkü AB üyesi olan ülkeler Gümrük Birliği üyesi olduğu için bu ülkelerle yapılan ithalat ve ihracat işlemleri gümrük birliği çerçevesinde işlem görmeye devam edecektir. Şu an itibari ile ülkemiz tarafından imzalanan 22 STA yürürlükte bulunmaktadır.
Yürürlükte Bulunan Serbest Ticaret Anlaşmaları
| EFTA (1992) | Karadağ (2010) |
| İsrail (1997) | Şili (2011) |
| Makedonya (2000) | Moritus (2013) |
| Bosna Hersek (2003) | G. Kore (2013) |
| Tunus (2005) | Malezya (2015) |
| Filistin (2005) | Moldova (2016) |
| Fas (2006) | Faroe A. (2017) |
| Mısır (2007) | Singapur (2017 |
| Arnavutluk (2008) | Kosova (2019) |
| Gürcistan (2008) | Venezüella (2020) |
| Sırbistan (2010) | Birleşik Krallık (2021) |
Doğrudan Nakliyat Kuralı
Doğrudan nakliyat kuralı anlaşmaya taraf ülkeler arasında tercihli ticarette, ülkeler arasında eşyaların doğrundan taşınmasını ifade eder. Bununla birlikte, tek bir sevkiyat kapsamı ürünler, aktarılması veya geçici depolanması yoluyla, ancak transit geçtiği ya da depolandığı ülkede serbest dolaşıma girmemiş olmaları, eşyayı muhafaza etmeye yönelik işlemler dışında herhangi bir işlemden geçmemiş olmaları kaydıyla, anlaşmaya taraf olmayan üçüncü ülke üzerinden nakledilebilir. Eşyaların üçüncü bir ülkeden transit olarak gelmesi durumunda ise, tercihli ticaretten yararlanılması için aşağıdaki belgelerden birinin temin edilmesi gerekecektir.
Menşeli ürünlerin taraf olmayan ülkelerde aktarılmaları veya depolanmaları ile bağlantılı koşulları ispatlayan bir belge,
İhracatçı ülkede düzenlenmiş transit ülkesi geçişini kapsayan tek bir sevk evrakı,
Transit ülkesinin gümrük yetkililerince düzenlenen İşlem Görmemişlik Belgesi (Non Manipulation Certificate-NMC)
Eşyaların anlaşmaya taraf olamayan üçüncü ülkeler üzerinden gelmesi durumunda yukarıda sayılan belgelerden birinin temin edilememesi halinde STA kapsamında tercihli tarifeden yararlanılamayacak ve diğer ülkelere uygulanan oranlar üzerinden gümrük vergileri tahsil edilecektir. STA kapsamında tedarik edilecek ürünler için ithalatçıların, mutlaka lojistik süreçlerini de takip ederek, eşyaların üçüncü ülkeden gelmesi durumunda menşe belgeleri/menşe beyanları ile birlikte yukarıda sayılan belgelerden birini temin etmesi gerekmektedir.
İlker ÇOLAKVERMİŞ









Sera gazı envanteri, bir kuruluşun faaliyetlerinden ötürü atmosfere saldığı veya atmosferden uzaklaştırdığı sera gazı miktarlarıyla ilgili yaptığı muhasebe çalışmasıdır. Bu envanter, kuruluşun belirli bir hesaplama dönemi boyunca (genellikle 1 yıl) atmosfere bıraktığı her birim kirletici miktarını kaynağına göre listeler. Sera gazı envanterinin sonuçları, kuruluşun tüm paydaşları tarafından farklı amaçlarla değerlendirilir ve kullanılır. Örneğin, politika yapıcılar karbon emisyon eğilimlerini izlemek, azaltma stratejileri ve politikaları geliştirmek ve ilerlemeyi değerlendirmek amacıyla kuruluşların hazırladığı envanterleri incelerler. Sorumlu yatırımcılar, bir şirkete yatırım yapmadan önce kuruluşların sürdürülebilirlik performansını, bunun bir parçası olarak hazırladıkları sera gazı envanterlerini kullanır.
Türkiye’de tam da VUCA (VUCA kavramı, Değişkenlik (Volatility), Belirsizlik (Uncertainty), Complexity (Karmaşıklık) ve Muğlaklık (Ambiguity) olarak açıklanır. İlk kez ABD ordusu tarafından Soğuk Savaş’ın bitmesiyle ortaya çıkan VUCA kavramı günümüzde belirsizliklerle dolu iş dünyasını tanımlamak için kullanılır.), “Toksik İşyeri Kültürünün Yüksek Maliyeti”, çalışan sirkülasyonu, çalışma saatlerinin azaltılması, özerklik…vb. konularla yükseklerden uçarken Dünyayı birdenbire bir pandemi gündemi sarıverdi.
Bu ay ki yazıma başlarken, sizlerle sosyal hayatta yaşadığım ve beni etkileyen bir uçak seyahatimde tanıştığım bir delikanlıyla geçen diyaloğumu anlatacağım. Pandemi sürecinde emekli bireyler olarak ben ve eşim yaşımızın gereği sağlık bakanlığımızın aldığı, yayınladığı koruyucu tedbirlere mümkün oldukça riayet etmiş, aşılarımızı olmuş, maske mesafe ve hijyen kurallarına uymuş, hatta o yıl yurt dışına küçük kızımın yanına gitmek için planladığımız Brüksel seyahatimizi iptal ettirmiştik. İşte bu yıl aldığımız bir kararla o gün yapamadığımız Brüksel uçuşumuzu yapmak üzere Sabiha Gökçen Hava Limanı’ndan uçağımızdaki yerimizi aldık, bize verilen birer küçük sekiz kilogramlık valiz hakkımız haricinde benim elimde bilgisayar çantam eşimde ise kendi çantası ve içinde yola çıkarken atıştırmalıklarımızın yer aldığı küçük bir çanta bulunmaktaydı.Uçakta bize verilen çekin işleminde belirtilmiş pencere kenarı ve orta koltuktaki yerimizi aldık, bekliyoruz fakat bu ara eşim koltukların birbirine ne kadar yakın olduğunu ve üç saati aşkın bir uçuşta benim rahatsız olabileceğimi ifade ederek endişesini belirtti.
“Bakır, fosil yakıtlardan sürdürülebilir enerjiye geçişte o kadar merkezi bir durumda ki, dünya çapındaki talebin 2035 yılına kadar 25 milyon metrik tondan 50 milyon metrik tona yani iki katına çıkması muhtemel. 2050’de 53 milyon metrik tona yükselmeye devam edecek. Bu rakam 1900 ile 2021 yılları arasında dünyada tüketilen tüm bakırdan daha fazla. Dünyanın bunu karşılaması mümkün değil.
Elektrikli araçlar, rüzgar, güneş ve piller için gerekli bakırın önümüzdeki on yılın ortasına kadar üç katına çıkacağını tahmin ediliyor.
“Sadece teknoloji sayesinde kendinizi yaratmanızın ve ifade etmenizin kolaylaşması, bunu iyi yaptığınız anlamına gelmez.”
Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, ihalenin 11’inci kısmı için teklif ettikleri bedelin yaklaşık maliyetin %7,40 altında olmasına rağmen idarece yeterli kırım olmadığı gerekçesiyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılarak ihalenin iptal edilmesinin mevzuata aykırı olduğu, bu bağlamda idarenin bahse konu kısma ilişkin ihaleyi iptal etmeden önce yaklaşık maliyet hesaplanırken değerlendirilmeyen herhangi bir husus olup olmadığını sorgulaması gerektiği, özellikle ihale konusu iş için gerekli olan işçilik ve biyosidal ürün girdileri ile amortisman ve demirbaş giderlerinin yaklaşık maliyete dahil edilip edilmediğinin, dahil edildi ise piyasa şartlarını ve ekonomik şartları karşılayıp karşılamadığının tespit edilmesi gerektiği, yaklaşık maliyetin gerekçe gösterilerek ihalenin iptal edilmesi yerine güncelleme yapılarak ihale sürecinin devam edilebileceği iddialarına yer verilmiştir.

Bosch’un bir diğer odak noktası ise yeni tip yarı iletkenlerin üretimidir. Örneğin Bosch, Reutlingen fabrikasında 2021’in sonundan bu yana seri silisyum karbür (SiC) çipleri üretiyor. Bunlar, çalışma aralıklarını yüzde 6’ya kadar artırmaya yardımcı oldukları elektrikli ve hibrit araçlar için gerekli olan güç elektroniğinde kullanılıyor. Güçlü pazar büyümesinin arkasında, yıllık yüzde 30 veya daha fazla oranlarla SiC çiplerine olan yüksek talep yer alıyor. Bu güç elektroniklerini daha uygun maliyetli ve daha verimli hale getirmek amacıyla Bosch, diğer çip türlerinin kullanımını da araştırıyor. Hartung, “Elektromobilite uygulamaları için galyum nitrür bazlı çiplerin geliştirilmesini de araştırıyoruz. Bu çipler, dizüstü bilgisayar ve akıllı telefon şarj cihazlarında zaten bulunuyor.” dedi. Araçlarda kullanılmadan önce, daha sağlam hale gelmeleri ve 1.200 volta kadar önemli ölçüde daha yüksek voltajlara dayanabilmeleri gerekecektir. Hartung sözlerine şöyle devam etti: “Bunun gibi zorlukların tümü Bosch mühendisleri için işin bir parçası. Mikroelektroniğe uzun süredir aşina olmamız ve otomobillerle ilgili süreçleri biliyor olmamız bizi güçlü kılıyor.”
Bosch, yarı iletkenlerin geliştirilmesi ve üretiminde otomotiv sektörünün lider şirketidir. Bu çipler sadece otomotiv uygulamalarında değil, tüketim malları sektöründe de kullanılmaktadır. Bosch, 60 yılı aşkın süredir bu alanda faaliyet gösteriyor. Örneğin, Reutlingen’deki Bosch yarı iletken fabrikası, son 50 yıldır 150 ve 200 milimetrelik yonga plakalarına dayalı çipler üretiyor. Şirketin Dresden tesisinde, 2021’de 300 milimetrelik yonga plakası bazında çip üretimi başladı. Reutlingen ve Dresden’de üretilen yarı iletkenler arasında uygulamaya özel entegre devreleri (ASIC’ler), mikroelektromekanik sistem (MEMS) sensörleri ve güç yarı iletkenleri yer alıyor. Bosch ayrıca Penang, Malezya’da yarı iletkenler için yeni bir test merkezi kuruyor. 2023’ten itibaren merkez, bitmiş yarı iletken çipleri ve sensörleri test edecek.
Bu yazının konusunu “önceki yazılarımda ele aldığım işkoliklik, karoshi ve impostor fenomeni konularıyla da ilişkisi bulunan ve son zamanlarda birçok çalışanın şikâyetçi olduğu “Tükenmişlik Sendromu” oluşturmaktadır.
Eşit davranma ilkesi tüm hukuk alanında geçerli olup, iş hukuku bakımından işverene işyerinde çalışan işçiler arasında haklı ve objektif bir neden olmadıkça farklı davranmama borcu yüklemektedir. Bu bakımdan işverenin yönetim hakkı sınırlandırılmış durumdadır. Başka bir ifadeyle, işverenin ayrım yapma yasağı işyerinde çalışan işçiler arasında keyfi biçimde ayrım yapılmasını yasaklamaktadır. Bununla birlikte eşit davranma borcu tüm işçilerin hiçbir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma getirilmesini gerektirmeyip, eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını önlemeyi amaç edinmiştir.