Satınalma Dergisi Ocak 2022, Yıl:10, Sayı:109

Değerli Yöneticiler,

Yeni yılla birlikte üretim ve ticarette büyüme adına çalışmalar hız kazandı. Maliyet iyileştirmeleri, alternatif tedarikçi araştırmaları ve rekabette farklılaştırma stratejilerine ağırlık verildi. Yurtiçi ve uluslararası pazarlarda doğru hamleleri bulmak zorunlu hale geldi. Bilgi yoğun işletmelerin ön plana çıktıkları bir çağdayız.

Nitelikli insan kaynağını tutan ve kurumsal öğrenmeyi bir kültür haline getiren şirketler kazanacak. Her bir departman daha fazla zaman ve kaynağını öğrenmeye ayırdığında çalıştığı şirketi bir adım öteye götürecek.

Tedarik zincirleri şirket ekosistemini oluşturuyor. Uçtan uca katma değer ekleyici faaliyet zincirinde azami dikkat gerekli. Günümüzde dış ticaret, çevre, muhasebe/finans, kamu ihaleleri ve iş hukuku başta olmak üzere her alanda mevzuatı ve güncel geçerli uygulamaları eş zamanlı takip etme mecburiyetimiz var. Gözden kaçırdığınız bilginin maliyeti çok yüksek oluyor. Dergi yazarlarımız her sayımızda şirket yöneticilerine yakın gelecekteki konuları değerlendiren makaleleri sunuyor. Satınalma dergimizin zamanını verimli yöneten yöneticilerimize ve departmanınıza değer katacağına inanıyorum.

Ticaretinize Destek Oluyoruz. E-Mağazamızı Devreye Aldık.

Ürün ve hizmetlerinize ilişkin satış ilanlarınızı www.satinalmadergisi.com internet mağazasında kolaylıkla yayınlayabilirsiniz. İlanınız aynı zamanda Satınalma Dergisi içerisinde de yerini alacaktır. Satıcı başvuru formunu https://satinalmadergisi.com/ticaret/ sayfasından doldurabilirsiniz.

Kurumunuzun Yetkinliklerini Yükseltin

Şirket olarak tüm dergi arşivine (109 sayı), araştırma raporlarına ve bir yıl boyunca 12 sayıya erişim sağlayın. Ticaret Portalı ve Dijital dergi aboneliği ile ilgili işlemleriniz için https://satinalmadergisi.com/dijital-islem-merkezi/ sayfasını ziyaret edebilirsiniz.

Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (E-Kitap)

Katma değeri yüksek sektörel araştırma raporları ve kitapları sizlere paylaşmaya devam ediyoruz. Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (147 sayfa) başlıklı eserimizi https://buyernetwork.net/muzakere linkinden indirebilirsiniz. Kitabı indirmek ve üyelik ücretsizdir.

Ocak sayımıza katkı veren tüm yazarlarımıza teşekkür ederim. Dergi içeriği ve ticaret iş birliği ile ilgili önerilerinizi editor@satinalmadergisi.com a yazmaktan çekinmeyin.
Keyifli okumalar,

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör
editor@satinalmadergisi.com

Kamu İhalelerinde Kullanılan Geçici Kefalet Senetleri Elektronik Ortamda Düzenlenebilecektir.

25 Aralık 2021 tarihli ve 31700 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7349 Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8 inci maddesi ile 15/1/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanununun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle Türkiye’de yerleşik sigorta şirketleri tarafından düzenlenen kefalet senetlerinin güvenli elektronik imza ile düzenlenebilmesine imkân tanınmıştır.

4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 4 üncü maddesi uyarınca Türkiye’de yerleşik sigorta şirketleri tarafından düzenlenen kefalet senetleri kamu ihalelerinde teminat mektubu olarak kullanılabilmektedir.

Ayrıca ihalelerde sunulan elektronik geçici teminat mektuplarının İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş. üzerinden iletilebilmesine yönelik Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinin “Geçici teminatlar” başlıklı 21 inci maddesinde “geçici teminat mektuplarına ilişkin bilgilerin 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre merkezi takas kuruluşu olarak faaliyet gösteren kuruluşlar dâhil yetkilendirilmiş merkezi bir kuruluş tarafından da EKAP’a aktarılabileceği” hükmü yer almaktadır.

Anılan düzenlemeler çerçevesinde, yetkili sigorta şirketleri tarafından güvenli elektronik imza ile imzalanarak düzenlenen elektronik geçici kefalet senetleri, 3 Ocak 2022 tarihinden itibaren (3 Ocak 2022 tarihi dahil) istekliler tarafından teklifleri kapsamında teminat mektubu olarak sunulabilecektir.

Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi ile İstanbul Takas ve Saklama Bankası A.Ş. aracılığıyla yürütülecek işlemler kapsamında, geçici kefalet senetlerinin elektronik ortamda düzenlenmesi ve sunumuna ilişkin ayrıntılara www.takasbank.com.tr/documents/kaynaklar/takasbanka-letilecek-gecici-elektronik-kefalet-senetleri-sigorta-sirketi-kilavuzu.pdf internet adreslerinden erişim sağlanması mümkündür.

                                                                      Mehmet ATASEVER

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/Akademisyen

Dijitalleşmenin Pazarlama Çalışanlarına Etkisi Üzerine Düşünceler

Dijitalleşmenin Pazarlama Çalışanlarına Etkisi Üzerine Düşünceler
Prof. Dr. Emrah CENGİZ
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
İşletme Bölümü Öğretim Üyesi
ecengiz@istanbul.edu.tr 

Dijitalleşmenin etkileri pazarlamayı kasıp kavururken pazarlama profesyonellerinin ne kadarının buna uyum sağladığı ciddi bir soru işareti! Büyük ve kurumsal yapıların dijitalleşmeyi yönetecek ekipleri çoktan kurup yönetmeye başladıkları gerçeğine paralel olarak, hala bebek adımları ile web sitemizi kime yaptırsak, nasıl güncel tutsak, online’dan nasıl pay alabiliriz, çoklu kanal bizim için hayal mi aşamasında olanlar da bir hayli fazla.

Sosyal medya platformları ve pazarlama teknolojileri hızla yenilik yapmayı sürdürürken ve dijital kanalların tüketici kullanımında artış devam ettiği müddetçe, pazarlama profesyonellerinden beklenen becerilerin yelpazesi de genişlemeye devam edecek. Böyle bir ortamda bütün şirketlerin beklentisi, bu süreçleri en iyi biçimde yönetecek, hem dijitali hem de pazarlamayı son derece iyi bilen profesyonellerle yola devam etmek.

İçerik pazarlaması, mobil pazarlama, SEO, SEM, e-ticaret, e-reklamcılık gibi dijital pazarlama alanlarında etkin olabilmek bu konularda yetkin çalışanlarla mümkün gibi görünüyor. Zira şirket dışı çözümlerin sürdürülebilirliği ve maliyetlerinin yüksekliği, uzun dönemli tercih edilmelerinden vazgeçilmesine neden oluyor. Nerdeyse işin özü (core business) ile eş değer bir niteliğe ulaşan dijitalleşme konusunda şirketlerin bu yetkinlikleri dış destekler yerine içeriden çözümler üretmek biçimindeki stratejik tercihe yöneldikleri görülüyor.

Dijitalleşme ile iş kültürüne gelen baskı, dijital becerilere sahip pazarlamacılara olan talebi artırırken, üst düzey markaların pazarlama profesyonellerinin rollerini yerine getirmekte zorluk yaşamaları, bu alandaki iş piyasasının oldukça rekabetçi olmaya devam etmesine neden oluyor.

Unilever, M&S ve General Motors gibi markalar beceri programlarına yatırım yaparken, 2022’de pazarlamacıların karşılaşacakları en önemli zorluklardan ve fırsatlardan biri olarak beceri geliştirmeyi belirlediklerinin altını çiziyorlar. Pazarlama profesyonellerinin bilgi ve becerilerinin dijital becerilerle zenginleştirilmesi şirketlerin bu alanda daha bağımsız hareket etmesini kolaylaştırıyor.

Dijitalleşme ile beraber alışveriş ve iş yapma biçimleri köklü bir değişim yaşıyor ve buna karşı durmak yerine uyum sağlamak gerekiyor. Dijitalleşmenin ticarete olana etkilerini istatistikler de ortaya koyuyor. Gerek e-B2B gerek e-B2C pazarlar sürekli bir büyüme eğilimi gösteriyor ve gelecekte geleneksel ticaretin karşısında dijitalin büyüme trendinin sürmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Küresel dijital reklamcılık ve pazarlama sektörünün 786,2 Milyar ABD Doları büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediliyor. Tüketiciler pandeminin de etkisi ile hiç olmadığı kadar hızlı bir biçimde online platformlardan alışverişe yöneldiler. TÜBİSAD “Ekonominin Dönüştürücü Gücü, E-Ticaret Etki Analizi 2020” raporuna göre 2019’da 3,4 trilyon dolar tutarında olan küresel e-ticaret hacmi 2020 yılında yüzde 26 büyümeyle 4,3 trilyon dolara ulaşırken, 2021 yılında küresel e-ticaret hacminin yüzde 14 artışla 4,9 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. Bu rakamın 2021 yılında 4.927 trilyon dolar, 2022 yılında 5.695 trilyon dolar ve 2023’te 6.542 trilyon dolar olacağı öngörülmektedir. Türkiye’de ise e-ticaret harcamaları 2020 yılında 226 milyar TL olarak gerçekleşti.

Dünyada toplam 3,5 milyar sosyal medya kullanıcısı var. Online alışveriş yapanların sayısı ise 2,8 milyar kişi. ABD nüfusunun %65’i, Çin nüfusunun %46’sı, Birleşik Krallık nüfusunun %73’ü, Japonya nüfusunun %59’u, Almanya nüfusunun %70’i ve Türkiye nüfusunun %49’u online alışveriş yapıyor.

Burada pazarlama profesyonelleri için bir başka önemli konu büyük veri. Hemen her alandan toplanan veriler işlenmediği müddetçe, bir başka ifade ile veri madenciliği ve analizler yapılmadığında elde edilen veriler işe yaramaz şekilde veri çöplüğüne dönüşüyor. Yarayışlı bilgilerin elde edilebilmesi için online ve offline her temas noktasında toplanan verinin doğru yerde doğru zamanda kullanılabilmesi için enformasyon ve bilgiye dönüştürülmesi gerekiyor.

Pazarlama bilgi sistemine çok farklı kanallardan gelen verinin analitiğini bunu kullanacak yetkin pazarlamacılara bağlı. Oluşturulacak strateji ve taktikler konusunda doğru ve etkin kararların alınabilmesi için ne tür verinin toplanacağından bunların hangi analizlerle enformasyon ve bilgiye dönüştürüleceğine; nerede, ne zaman nasıl kullanılacaklarına kadar pek çok kararın alınmasında pazarlama profesyonellerinin bilgi, beceri ve yetkinlikleri ön plana çıkıyor. Veri analitiği yapan pazarlamacılar her şirketin olmazsa olmazı hale geldi.

Geleneksel pazarlamanın nispeten konforlu alanına göre dijitalleşmenin etkisi ile oluşan daha rekabetçi bir çevrede çalışma zorunluluğu pazarlama profesyonellerini zorlamaya başladı. Gençlerin dijital dünyada doğup büyümeleri bu alana daha kolay uyum sağlamalarını ve domine etmelerini sağlıyor. Kendileri gibi olan dijital nesilleri anlama ve onların ihtiyaçlarını karşılama konusunda daha rahat davranabiliyorlar. Bunun yanında eski iş yapma ve pazarlama anlayışının buna ayak uydurma çabalarını da takdir etmek gerekiyor. Dijital dünyanın büyüme trendlerine bakarak bu gelişmelerinde dışında kalmanın mümkün olmadığı gören pazarlama profesyonelleri her zamanki gibi en iyi yaptıkları işi yapmaya devam edecekler: Adaptasyon

Kıdem Tazminatı Tavanını Aşan Ödeme Yapılmasının Kamu ve Özel Sektör İşverenleri Bakımından Sonuçları Nelerdir?

LÜTFİ İNCİROĞLU

Yeni yılın girmesiyle birlikte işçilerin ücret, tazminat, sosyal hak ve menfaatlerinin hesaplanması için gerekli olan parametreler yeniden belirlenmekte ve hesaplamalar bunun üzerinden yapılmaktadır. Bu kapsamda, her yıl ocak ve temmuz aylarında iki kez artırılan kıdem tazminatı tavanı memur maaş katsayısının artmasıyla birlikte yeniden belirlenmiştir. Peki, kıdem tazminatı tavanı hangi ölçütler esas alınarak belirlenmektedir?

Mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun yürürlükte bulunan 14 üncü maddesinde, “Toplu sözleşme ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez” şeklinde kurala yer verilmiştir. Yargıtay kıdem tazminatı tavanı ile ilgili olarak verdiği bir kararında, “Belirtilen üst sınır, “genel tavan” olarak adlandırılabilir. En yüksek devlet memuru da Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı (eskiden başbakanlık müsteşarı) olduğundan genel tavan, bu görevdeki kişinin emekliliği halinde Emekli Sandığınca ödenecek olan bir yıllık ikramiye oranını geçemeyecektir. Genel tavan, iş sözleşmesinin feshedildiği andaki tavandır. Süreli fesih halinde sürenin son bulduğu tarih tavanın tespitinde dikkate alınır[1].

Özel sektör işvereni isterse kıdem tazminatı tavanını aşarak brüt ücret üzerinden kıdem tazminatı ödemesi yapabilir. Ancak tavanı aşan kısım ücret gibi değerlendirilerek gelir vergisi ve sigorta primine tabi tutulur (193 GVK m.25; 5510 SSGSSK m.80). Çünkü Gelir Vergisi Kanunu’nun 25. maddesi ile 1475 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatı vergiden müstesna tutulmuştur. Kamu işverenleri ise kıdem tazminatı tavanını aşarak ödeme yaparlarsa 5018 Kanun çerçevesinde kamu zararına sebebiyet verdikleri için sorumlular hakkında Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanabilir”.

Yargıtay’a göre, kıdem tazminatı tavanını düzenleyen kural mutlak emredici nitelikte olup tavanı artıran iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi hükümleri geçersizdir. Bununla birlikte, özel sektör işvereni isterse kıdem tazminatı tavanını aşarak brüt ücret üzerinden kıdem tazminatı ödeyebilir. Ancak tavanı aşan kısım ücret gibi değerlendirilerek gelir vergisi ve sigorta primine tabi tutulur (193 GVK m.25; 5510 SSGSK m.80). Kamu işverenleri ise kıdem tazminatı tavanını aşarak ödeme yaparlarsa 5018 sayılı Kanun çerçevesinde kamu zararına sebebiyet verdikleri için sorumlular hakkında TCK hükümleri uygulanabilir.

Sonuç olarak, kıdem tazminatı tavanı en yüksek devlet memuru olan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanının emekliliği halinde Emekli Sandığınca ödenecek olan bir yıllık ikramiye oranını geçemez. Genel tavan, iş sözleşmesinin feshedildiği andaki tavandır. Süreli fesih halinde sürenin son bulduğu tarih tavanın tespitinde dikkate alınır. Özel sektör işvereni isterse kıdem tazminatı tavanını aşarak brüt ücret üzerinden kıdem tazminatı ödemesi yapabilir. Ancak tavanı aşan miktar vergilendirme açısından kıdem tazminatı sayılmaz, ücret olarak değerlendirilir. Çünkü Gelir Vergisi Kanunu’nun 25 inci maddesi ile Mülga 1475 sayılı Kanun’un yürürlükte bulunan 14 üncü maddesine göre ödenen kıdem tazminatı vergiden müstesna tutulmuştur. Kamu işverenleri ise kıdem tazminatı tavanını aşarak ödeme yaparlarsa 5018 Kanun çerçevesinde kamu zararına sebebiyet verdikleri için sorumlular hakkında Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanabilir.

[1] Y22HD.13.10.2014 T., E.2014/19755, K.2014/27299 Legalbank.

TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI OCAK DÖNEMİ BAŞVURU TARİHLERİ 10-16 OCAK 2022

YÜKSEK LİSANS YÜKSEK HEDEFLER
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI OCAK DÖNEMİ BAŞVURU TARİHLERİ 10-16 OCAK 2022.
Program Koordinatörü Prof. Dr. Murat ERDAL merdal@istanbul.edu.tr
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ( BEYAZIT / FATİH ) WEB SİTESİNDE https://sosyalbilimler.istanbul.edu.tr/tr/_ YER ALAN BAŞVURU KILAVUZU VE EKLERİNİ BİLGİSAYARINIZA İNDİRİNİZ. DİKKATLE İNCELEYİNİZ.
2021 Yılı Program Ücreti 5.250 TL x 2 Dönem. Her yıl güncellenmektedir.

Anahtar Sözcükler: Ders, ders notu, proje, yüksek lisans, üniversite, bitirme, proje, ödev, lisans, lisans üstü, doktora, karayolu, demiryolu, havayolu, denizyolu, intermodal,
Tedarik zinciri yönetimi, tedarik zinciri stratejileri, kombine taşımacılık, taşımacılık yönetimi, lojistik, depo, depo yönetimi, Satınalma, tedarik, İzlenebilirlik, Sürdürülebilirlik, satın alma, tedarik zinciri, konteyner, deniz limanları, liman, port,

#yükseklisans #eğitim #tedarik #satınalma #lojistik #planlama #Dışticaret #sözleşme #hukuk #maliyet #finans #kararalma #modelleme #sayısalyöntemler

Dövize Açılan Savaşta Kazanan İthalatçı ve Spekülatör Oldu, İhracatçı Kaybetti

DÖVİZ KURLARI VE İHRACATIN POZİTİF BAĞLANTISI

Yurt içindeki belli bir enflasyon ile ihracatçı firma malını üretim, üretim maliyetlerini hesap ederek, üzerine kendi kâr marjını koymak, bu maliyetleri de malını Dolar ile satması halinde Dolar’ın döviz alış kuruna bölmesi sureti ile yurt dışına verilecek / teklif edilecek fiyat ortaya çıkacaktır. Enflasyonla maliyeti artan ihracatçı, tüm umutlarını ihracat dövizlerinin yurda getirileceği tarihteki döviz kurunun yükselmesine bağlamıştır. En azından kurlar 50 kuruş yükselse ihracatçının lehte gelişen kurlardan elde edeceği kur farkı geliri, ihracatçının bu ihracat kaleminden bir nebze olsun kâr etmesini sağlayabilir.

Döviz kurlarının yükselmesi ihracata olumlu katkı sağlar. Ancak döviz kurlarının iniş çıkış göstermesi ise ne ihracatçıya, ne de ithalatçıya yarar. Kurların iniş çıkış göstermesi, tahmini zor bir kur farkı geliri beklentisine sokar ihracatçıyı. Ancak kurların sürekli düşük kalması veya müdahalelerle düşürülmesi ihracatçıyı kesinlikle vuracağı gibi, ithalatçının ekmeğine yağ sürer. Yüksek kur ihracatı, düşük kur ise ithalatı destekler. Ülkemizin ihracat kalemlerine ihtiyacı olduğundan enflasyon oranında kurların serbest piyasa kuralları çerçevesinde yükselmesi yerinde olacaktır.

AŞAĞI YÖNLÜ HAREKETLİ DÖVİZ KURLARI İLE İHRACATÇI NE YAPSIN?

Hareketli döviz kurları derken insanın aklına hem aşağı, hem de yukarı yönlü hareket eden kurların var olduğu gelebilir. Ama yukarı yönlü hareket yerine aşağı doğru baskılanmış bir döviz kurunun olması halinde ihracatçının ne yapmasını beklersiniz. Ülkemizde zaten belli bir enflasyon var, bu enflasyon çerçevesinde faizler yukarı yönlü hareket eder, bu sebeple baskılanan döviz kurlarının da aşağıda yönlü hareket edeceği kaçınılmazdır.

Yukarıdaki grafiğe bakıldığında 20 Aralık 2021 günü USD TRL C/18.36 olan kur yaklaşık % 35’in üzerinde düşüş kaydederek USD TRL C/11.00’e kadar geriledi.

İhracat hammaddelerin girdileri ithalata dayalı olduğu düşünüldüğünde, ihracatçımı hammaddesini yüksek maliyetle ithal etmiş veya bağlantılarını sağlamış ancak aynı kur üzerinden değil, % 35 daha düşük fiyattan mallarını yurt dışına satmak durumunda kalmıştır.

İhracatçı kesinlikle kaybetmiştir. İhracatçı aniden düşen piyasalardan para kazanamaz. Yurt dışına fiyat veremez, malını satamaz.

DÖVİZ KURLARININ DÜŞMESİNDEN KİM KAYBETTİ?

Belirsiz piyasada döviz fiyatının aşağı doğru gerilemesinden dolayı şu sonuçlar ortaya çıkacaktır;

İhracatçılar yurt dışına fiyat tutturamayacaklardır. Kurların düşmesi dolayısıyla Dolar bazında daha yüksek fiyat vermek zorunda kalacak olan ihracatçının fiyatlaması rekabetten uzak kalacaktır,
İhracat rakamları azalacaktır,
Ülke ekonomisi ihracat yapılamaması döviz girdisi olamaması dolayısıyla kaybedecektir,
Dövizin fiyatı durup dururken düşmez. Döviz fiyatının düşmesi için o ülkede döviz rezervlerinin fazla vermesi, istikrarlı piyasa olması, üretim maliyetlerinin düşük olması, faizlerin yüksek olması, ülkenin sıcak paraya trafiğine maruz kalması gibi etkenler sayılabilir.


Yukarıda
sayılan nedenler dövizin düşmesini sağlar ancak dövizin düşmesi ile birlikte ülkedeki oluşan enflasyon dolayısıyla yüksek faiz maliyeti, ucuz döviz fiyatı da  ithalatı patlatır, ihracat rakamları serbest düşüşe geçer. Kur düşüşü ve maliyetlerin yüksek olması dolayısıyla ihracatçı ihracat yapamaz. Döviz kurlarını düşmesinden dolayı ihracatçılar yurt dışına mal satamayacakları gibi, daha önceden yaptıkları satışlardan dolayı da zarar edeceklerdir. İhracatçı zararına ihracat yapmayacağına göre, ihracat işlemi olmamasından dolayı iş üretemeyecek ve istihdam yaratamayıp, bilakis istihdam kaybı olacaktır.

Bırakın sadece ihracatçının kaybetmesini; çalışanlar, ülkemiz ekonomisi de kaybedecektir.

BASKILANAN KURLARDAN İTHALATÇI VE SPEKÜLATÖR KAZANIR

Spekülatörlar piyasanın hareketliliğinden para kazanır. Takip eder, piyasa yükseldiğinde malını satar, piyasa iniş gösterdiğinde ise tekrar mal alır. Aldığı mal ise her defasında daha fazla olacaktır. Sürekli hareketli bir döviz piyasası, spekülatörün arayıp da bulamadığı bir fırsattır.

İthalatçıların istediği hava ise kurların sürekli baskılanması ve fiyatın ya düşürülmesi, ya da aşağı yönlü hareket etmesi. Kurların baskılanarak sabit tutulması, ithalatçıya sabit kur garantisi vermektedir. Kurların yükselmeyip, sürekli sabit kalması ithalatçının kur riskini çok azaltmasına bunun neticesinde ise ithalatı cazip hale getirmesine destek verir. İthalat patlar, ihracat azalır.

Piyasa dinamikleri gereği kurları ekonominin koşullarına uygun bir biçimde serbest bırakılması yararlı olacaktır.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Kahramansız Hikayeler: Bir İkiden Büyük Müdür?

Bu toprakların hikayelerindeki kahramanlar, çoğul değil tekildir. İş kültürümüzden siyasal hayatımıza, spordan sosyo-kültürel birikimimize kadar tüm başarı hikayelerimizde, kahramanlar tektir.  Hikayelerimiz, bir kişinin omzuna aldığı yükün ağırlığı ile başlar, herşeyi kendisinin yaptığı imkansız dönemler ile devam eder ve nihayetinde “kahraman” olmanın eşsizliğinde nereden nereye gelindi ile tamamlanır. Tek olan eşsiz ve muktedirdir. Güçten düşen kahramanın yerini aileden birilerinin alması ise, bu toprakların kaderidir. Babadan evlada miras ile aktarılanlar, ekonomik çıktılardan daha çok kültürel bir yapıdır. Atadan görme biçimde, zamanın işlevsel ticari başarı sırları ile, bugünde ayakta kalma çabasının kaçınılmaz sonucu ise, ikinci ya da üçüncü kuşakların başarısızlık hikayelerinin yazılmasıdır. Kuranlar ve yıkanlar(!)…Peki bir hikayenin başarı ya da başarısızlık sonucuna ne ya da neler etki eder?

Ülkemizdeki iş hayatı ile ilgili eğitim veren köklü kurumlar kadar, teknoloji ile küresel düzeyde giderek gelişen bir öğrenme ortamı var. Yetmezmiş gibi tüm dünyanın pandemi ile birlikte global bir köye evrildiği bu günlerde, bilgiye ulaşım tarih boyunca olmadığı kadar kolaylaşmış durumda… Evet hala Urfa’da bir Oxford yok, ama bir Urfalı’nın Oxford’un bilgi kaynaklarına erişim imkanı var. Yani “bilmiyorum” diye bir cümlenin anlamı kalmadı, sadece öğrenmek istememek için bir mazerete dönüştü. Başarının anahtarı, bilgiye erişmek değil bilgiyi kullanmaktır. Bizim hikayelerimizde ise, bilgi hala “şans” faktörünün gerisindedir. Kahraman şanslı olduğundan yatırımı sonuç vermiş, işler yolunda gitmiş ya da rüzgar arkadan esmiştir. Yeni kuşaklar ise, aynı şansa sahip olmadığından işler sarpa sarmıştır. Şans, bilgiyi yenebilir mi? Başarı, şansla açıklanabilir mi? Sorular çoğaltılabilir de, cevaplar duygusal oldukça çözümler rasyonel olamamaya devam edecekler.

Bu topraklarda kazancın “yeterli-kafidir” sınırı vardır. Küresel ekonomik bakış açısından ayrıştığımız yer ise burada başlamaktadır. Yılda 500 milyon dolar ciro elde etmiş bir işletme, neden yılda 5 milyar Dolar ciro elde edemedim diye dertlenmekte midir?  Neden markam sadece birkaç ülkede bilinirliğe sahip diye üzüntü duymakta mıdır? “Azıcık aşım, ağrısız başım” bir işletme felsefesi olabilir mi? Kazanmanın sınırı, kapasite sınırından değil, zihinsel sınırlarımızdan kaynaklanmaktadır. Çok daha fazlasını yapabilecekken, heba olan potansiyellerimizi konuşmamız gerekirken, bir kahramanın “nereden nereye” başarısına odaklanarak aslında başarısızlığı görmemeyi tercih ediyoruz.  Sınırlarımızı gözden geçirmemiz gerekmiyor mu?

Bir diğer mesele, hikayelerin anlatılan değil anlatılmayan kısımlarındadır. Aslında her kahramanın bir ekibi, yol arkadaşları ya da bir başka deyişle paydaşları vardır. Onlarsız hikaye de kahraman da olamaz. (marka hikayesi yazarken, yüceltilebilecek bir ana karakter iyidir elbette… Ama bir, ikiden büyük olabilir mi? ) Çalışanların özverilerini elde etmek için, işletmeler neler sağlıyorlar? Birlikte aynı yolu yürüdüklerini hissettiriyorlar mı? Dertlerine derman, sevinçlerine ortak olabiliyorlar mı? Tedarikçilerine sahip çıkabiliyorlar mı? Kamu ve yerel yönetimlerle ilişkileri nasıl? Belki de bu sorulardan çok daha önce paydaşlarını doğru tanımlayıp tanımlamadıklarını sorgulamak gerekiyordur!… Birlikte yükselmek mi, birilerinin adını yüceltmek mi? Kahramanı özel kılan onun “bir” olamayacağına ikna olmak olabilir mi?

Onlarca yıldır devam eden küresel şirketlerin destanlarına karşın, bu toprakların birkaç yıllık küçük başarı hikayeleri… Küresel bir yarışta geri düşüşümüzün nedenleri çeşitli ve karmaşık olsa da (bknz. bahane üretmek), çözümleri ne imkansız ne de düşünüldüğü kadar uzak. Bu topraklarda, ekonomik kriz ve belirsizliklerde tecrübeli, büyüyen, yatırım yapan ve umut eden yetenekli beyinlerimiz fazlasıyla mevcut. Ancak kahramanların öngörülemez cesaret denemeleri ile netice almak yerine, birlikte üretebilmenin ve paylaşabilmenin içselleştiği ekiplerin, bilinçli çabalarına ihtiyacımız var. Bu topraklar, çok daha fazlasını hak ediyor. Herkesin bir kahraman olduğu (daha da güzeli kahramansız hikayelerdir), daha fazlası için topyekun mücadele edebildiği ve yarının ötesini düşleyenlerce yazılabilecek yepyeni hikayeler mümkün mü?  Neden olmasın?

Yeşil İnsan Kaynakları Yönetimi

Dr. Mehmet KAPLAN-Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Yeşil kavramı son zamanların en önemli kavramlarından biridir. Bu önemlilik işletmecilik faaliyetleri açısından da önemsenmeye başlanmış ve yeşile katkı verme, yeşili uygulama ve yeşil yönetim çalışmaları yapmak bir nevi gereklilik üretmiştir. Bu bağlamda yeşil kavramı işletmenin işlevsel yapılarında uygulama alanı bulmuştur. Özellikle yeşil işletme, yeşil yönetim, yeşil muhasebe, yeşil tedarik, yeşil finansman, yeşil örgütsel davranış, yeşil insan kaynakları yönetimi gibi her bir işletme işlevinin çevreye katkı sağlayacak çevre dostu uygulamalara yer vermeye çalıştığı izlenmektedir.

Bu işlevsel uygulamalardan biri olan yeşil insan kaynakları yönetimi; kaynakların en verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak için insan kaynakları politika ve uygulamalarının kullanıldığı ve yeşil yönetimi teşvik eden bir alandır. Bilgi ve iletişim çalışmaları, kağıda duyarlı olma ve kullanmama ya da azaltma, iş paylaşımı, video konferans yöntemiyle seyahatlerin azaltılması gibi kaynakların etkinleşmesiyle karbon ayak izlerini (üretilen sera gazı miktarı açısından inşaların çevreye verdiği zararın ölçüsü) azaltmaya yönelik uygulamalar yeşil insan kaynakları yönetimi bağlamında gerçekleşmektedir. Dolayısıyla yeşil insan kaynakları yönetimi; çevreye duyarlı uygulamaları ve çalışan bağlılığını sağlamaya yönelik unsurları barındırmaktadır. Bu bağlamda yeşil insan kaynakları uygulamaları aşağıdaki uygulamalara bağlı olarak değer bulmaktadır:

  • Yeşil insan kaynakları tedariki ve işe alımı,
  • Yeşil performans yönetimi,
  • Yeşil eğitim ve geliştirme,
  • Yeşil ücretlendirme,
  • Yeşil çalışan deneyimleri,
  • Yeşil kariyer,
  • Yeşil iş-yaşam dengesi.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • Erbaşı, A. (2021). Yeşil İnsan Kaynakları Yönetimi Uygulamaları Ölçeğinin Türkçe’ye Uyarlaması. Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi12(23), 247-262.

İŞLETMELERDE SOSYAL YENİLİKÇİLİK

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT

Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi

İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Yenilikler, ancak onlar için yer açtığınız zaman yaşantınıza girebilirler.” Marlo Morgan

Sosyal yenilik kavramı 1990’larda, “yenilikçi iş stratejisinin” bir boyutu olarak, yönetim bilimi ve iş idaresi ile sınırlı tutulmuştur. Sosyal yenilik söz konusu disiplinlerde, örgütün rekabetçiliğinin artırılması için bireysel ve kurumsal yapılarda değişimi gerekli kılmaktadır. Ekonomik alanda yenilik analizinin fikir babası olan Joseph Schumpeter; teknolojik yenilikçiliğe paralel olarak ekonomik etkinliği sağlamak için sosyal yeniliğin gerekli olduğunu vurgulayan ilk kişi olmuştur. Schumpeter, sosyal yeniliğin ekonominin yanı sıra, toplumun sosyal, politik ve kültürel yaşam alanlarında rol oynadığını ifade etmiştir.

Sosyal yenilik, karşılaşılan ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm bulmak için yeni veya iyileştirilmiş etkinlikler, girişimler, hizmetler, süreçler veya ürünlerin uygulaması ve bireylerin yaşamlarında değişim sağlamak amacıyla somut yollar bulunmasıdır. Sosyal yenilikler; sosyal ihtiyaçları karşılayan, çalışma hayatından eğitime, toplumun gelişimine, sağlığa ve toplumun ilerlemesine, güçlenmesine neden olan yeni stratejiler, kavramlar, fikirler ve organizasyonlardan oluşmaktadır. Sosyal yenilik; refah, çevre, eğitim gibi sosyal konulara yönelik olan, yeni sosyal ürün ve hizmetlerin geliştirilmesidir. Bu ürün ve hizmetler geliştirilirken yeni organizasyon yapıları ortaya çıkmaktadır.

Mulgan vd. (2006) sosyal yenilikçiliği, “yeni fikirler” ile daha önce “karşılanmamış ihtiyaçlar” arasında, “insanların yaşam standardını” yükseltecek çözümler üretilmesi şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımda iki hususa vurgu yapılmaktadır: İlk olarak, Schumpeter’in (1934) tanımlamış olduğu yenilik kavramında olduğu gibi; yeni unsurların, yeni bir bileşimi olarak ifade etmektedir. İkinci olarak, yenilikçiliğin unsurlarından, problem çözme yaklaşımını benimsemektedir.

Thom (1990), örgütler açısından sosyal yenilikçiliği, insan kaynakları yönetiminde, planlı gelişmeler şeklinde tanımlamaktadır. Sosyal yenilik; örgütlerdeki üretim artışı açısından ele alınmaktadır. Sürekli yenilik ve üretimin, fiyat indirimi ile rekabetçi avantaj yakalayarak ve yeni teknolojiler kullanılarak başarılamayacağını; bunun için işgücünün optimal kullanımının sağlanması gerektiğini ifade etmektedir. Sosyal yenilik, organizasyonel yenilikçilikten daha geniş bir kavramdır. Sosyal yenilik; dinamik yönetim, akıllı çalışma, esnek organizasyon, yetenek gelişimi ve örgütler arası ağları içermektedir.

Sosyal yeniliğe önem verilmesinin üç nedeni vardır. Bunlar:

  1. Yaşlı nüfusun artması ile gelecekte, daha az işgücü ile sosyal güvenlik ve refah seviyesinin korunmasına yönelik çalışanların üretkenliklerinin arttırılması gereklidir. Bu üretkenlik ise; “sıkı çalışma”, “akıllı çalışma” ve “daha fazla saat çalışma” arasında uyumun sağlanmasına bağlı kalmaktadır.
  2. Rekabetçi ve bilgi temelli ekonominin parçası olan katma değerin arttırılması; işgücünün yetenek ve yetkinliğinin kullanımı ve geliştirilmesine bağlıdır.
  3. Teknolojik yenilik, bir sosyal yenilik yönü içerdiği zaman ancak örgütler bu teknolojik yeniliklerden fayda sağlayabilmektedir.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitabı okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2018). Organizasyonlarda Yenilik Yönetimi, Artikel Yayıncılık, İstanbul. https://www.gozdemert.com/ebook/YY.pdf

Yeterlik Bilgileri Tablosunda Beyan Edilen Belgelerin Resen İncelenmesi KİK’in Görevi Midir?

Anahtar Kelimeler; şikayet başvurusu, e-ihale, yeterlik bilgileri tablosu

İtirazen Şikayet Konusu; İhaleye teklif veren isteklilerin sunduğu/beyan ettiği belgelerin İdari Şartname’de düzenlenen yeterlik kriterlerini karşılamadığı, şöyle ki;

  1. a) İlgili isteklilerin yeterlik bilgileri tablosunda beyan ettiği ticaret sicil gazetelerinde ortakların ve şirket yöneticilerinin TC kimlik numaralarının bulunmadığı, söz konusu gazetelerde ortaklık ve hisse oranlarına ilişkin bilgilerin yer almadığı, ilgili gazetelerden gerekli bilgilerin teyidinin yapılamadığı ve başka belgelerle de teyidi yapılamayacağından söz konusu isteklilerin tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği,
  2. b) İsteklilerin sunduğu geçici teminat mektuplarının standart forma uygun olmadığı, geçerlilik süresini kapsamadığı, işin adının tam olarak yazılmadığı, sunulan teminat mektuplarında “4734 sayılı Kanunun 34 üncü maddesi uyarınca, bu teminat mektubu her ne suretle olursa olsun haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz.” cümlesinin yer almadığı,
  3. c) İsteklilerin sunduğu iş deneyim belgeleri tutarlarının ihale dokümanında belirlenen oranları sağlamadığı ve benzer iş tanımına uygun olmadığı,
  4. d) Anılan isteklilerin birim fiyat teklif cetvellerinde her bir iş kalemine ait miktar sütunundaki rakamlar ile teklif edilen birim fiyatların çarpımında aritmetik hatanın bulunduğu iddialarına yer verilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 15.12.2021 tarihli ve 2021/UH.II-2300 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre; Başvuru sahibinin itirazen şikâyet dilekçesinde yer alan bahse konu iddialarında, herhangi bir istekli adı belirtilmeden, yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen ticaret sicil gazeteleri,  geçici teminat mektupları, iş deneyim belgeleri ile birim fiyat teklif cetveline yönelik iddialara yer verildiği, söz konusu iddiaların ihaleye teklif veren istekliler yönünden incelenmesi talebini içerdiği anlaşılmıştır.

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “İhalelere yönelik başvurular” başlıklı 54’üncü maddesinin birinci fıkrasında, ihale sürecindeki hukuka aykırı işlem veya eylemler nedeniyle bir hak kaybına veya zarara uğradığını veya zarara uğramasının muhtemel olduğunu iddia eden isteklilerin, Kanun’da belirtilen şekil ve usul kurallarına uygun olmak şartıyla şikâyet ve itirazen şikâyet başvurusunda bulunabileceği hükme bağlanmış, bu kapsamda ilgili maddenin dördüncü fıkrasında, dilekçelerde yer alması gereken hususlar belirtilmiş ve bahse konu dilekçelerde başvurunun konusu, sebepleri ve dayandığı delillerin belirtilmesinin zorunlu olduğuna değinilmiştir.

Yine, İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Yönetmelik’in 8’inci maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendinde; dilekçelerde başvurunun konusu, sebepleri ve dayandığı delillerin belirtilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmış, aynı Yönetmelik’in 16’ncı maddesinde ise başvurunun konusu, sebepleri ve dayandığı delillerin belirtilip belirtilmediği konusunun Kuruma yapılan başvurularda öncelikle incelenmesi gereken hususlar arasında olduğu belirtilmiştir. İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Tebliğ’in 11’inci maddesinin sekizinci fıkrasında da, başvuruda bulunulan hususların dilekçelerde somut bir biçimde, mevzuata aykırı bulunma sebepleri ile birlikte gösterilmesi gerektiği yönünde bir açıklama yapılmıştır.

Buna ek olarak 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “Kuruma itirazen şikayet başvurusu” başlıklı 56’ncı maddesinin gerekçesinde “İdari başvuru yolunun amaca uygun biçimde kullanılmasını temin bakımından Kurum tarafından başvuru sahibinin iddiaları ve idarenin şikayet üzerine verdiği kararda yer alan hususlar ile itiraz edilen işlemlerin diğer istekliler bakımından uygulanmasının eşit muamele ilkesini ihlal edip etmediği ile sınırlı bir incelemenin yapılması öngörülmekte, böylece şikayet inceleme sürecinin kısa sürede sonuçlandırılması amaçlanmaktadır.” ifadelerine yer verilmiş, böylelikle Kurum’un başvuru sahibinin iddiaları ve idarenin şikayet üzerine verdiği kararda yer alan hususlarla sınırlı olarak inceleme yetkisi olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu kapsamda başvuru sahibinin bütün istekliler açısından açık bir şekilde herhangi bir istekli adı belirtilmeksizin ya da herhangi bir istekliye yönlendirme yapılmaksızın ihaleye teklif veren isteklilerin yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen ticaret sicil gazeteleri,  geçici teminat mektupları, iş deneyim belgeleri ile birim fiyat teklif cetveline yönelik beyan edilen belgelerin mevzuata uygun olmadığı ve yeniden incelenmesi veya değerlendirilmesi talebini içerdiği,  herhangi bir istekliye yönelik olarak somut mevzuata aykırılık iddialarından ziyade, söz konusu belgelerin tüm unsurlarının bütün istekliler yönünden mevzuata aykırılığının ileri sürüldüğü, bunun dışında herhangi bir istekli adı belirtilerek somut nitelikte hukuka aykırılık iddiası içeren ifadelere yer verilmediği, bu kapsamda söz konusu iddiaların esas yönünden incelenmesinin söz konusu Kanun maddesiyle amaçlanan hususun gerçekleştirilmesinin önüne geçeceği ve itirazen şikayet başvurusunda bulunan isteklilerin genel bir iddia şeklinde bütün belgelerin kamu ihale mevzuatına aykırı olduğu iddiasında bulunarak idari başvuru yolu hakkını kötüye kullanmasına sebep olacağı değerlendirilmiştir.

Kamu İhale Kurumunun görev ve yetkilerinin 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ile belirlendiği, bu görevler arasında ihale komisyonunun yerine geçip ihaleye teklif veren isteklilerin beyan edilen ve/veya sunulan belgelerini idare adına yapma görevinin yer almadığı anlaşılmıştır.

Bu çerçevede, başvuru sahibi tarafından açık bir şekilde herhangi bir istekli adı belirtilmeksizin ya da herhangi bir istekliye yönlendirme yapılmaksızın ihaleye teklif veren isteklilerin ticaret sicil gazeteleri,  geçici teminat mektupları, iş deneyim belgeleri ile birim fiyat teklif cetveline yönelik beyan edilen belgelerin mevzuata uygun olmadığı iddia edilmekle birlikte, ileri sürülen iddiaların herhangi bir istekliye yönelik olarak somut nitelikte olmadığı ve ihale komisyonu tarafından yapılan değerlendirmelerin söz konusu iddialar kapsamında baştan sona yeniden yapılmasının talep edildiği dikkate alındığında, ihale komisyonunun görev ve yetkisi dâhilinde incelediği hususların Kurum tarafından re’sen incelenmesi sonucunu doğuracak şekilde baştan sona yeniden incelenmesi, idari denetim yetkisinin kullanılması bakımından yukarıda yer verilen mevzuata aykırı olacağından başvuru sahibinin anılan iddialarının reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Mehmet ATASEVER                                                      Sinan ÖZESEN

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/Akademisyen                Kamu İhale Uzmanı