İKMİB’İN AMBALAJ SEKTÖRÜ ALIM HEYETİ’NE 9 ÜLKEDEN 15 FİRMA KATILDI

Uluslararası Avrasya Ambalaj Fuarı’nın 26’ıncısı bu sene 20-23 Ekim 2021 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. Fuar ile eş zamanlı alım heyeti düzenleyen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), 9 ülkeden gelen 15 firmayı Türk ambalaj sektörünün temsilcileriyle buluşturdu. Fuarda İKMİB üyesi 194 firma katılımcı olarak yer aldı.

2019 yılında 64 bin 233 kişi tarafından ziyaret edilen ve pandemi nedeniyle verilen bir yıllık aranın ardından ambalaj sektörünü 20-23 Ekim 2021 tarihleri arasında İstanbul’da bir araya getiren Avrasya Ambalaj 2021 fuarına 194’ü İKMİB üyesi olan yerli ve yabancı toplam 784 firma katıldı. Fuar kapsamında, T.C Ticaret Bakanlığı koordinasyonu ve İKMİB organizasyonuyla fuar ile eş zamanlı olarak 21 Ekim 2021 tarihinde Alım Heyeti organizasyonu düzenlendi. İKMİB “Ambalaj Sektörü Alım Heyeti” kapsamında Bahreyn, Bulgaristan, Kırgızistan, Kosova, Makedonya, Moldova, Nijer, Tanzanya ve Yunanistan’dan gelen 15 firma, Türk ihracatçıları ile bir araya gelerek ikili iş görüşmeleri gerçekleştirdi. İKMİB’in öncülüğünde gerçekleştirilen ikili iş görüşmelerinde yeni iş birliği fırsatları değerlendirildi.

Adil Pelister: “Bu sene kimya sektörü ihracatında 22 milyar doları aşacağız”

Fuarda konuşan İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, sektörün yaşadığı sıkıntılara rağmen Türk sanayici ve ihracatçılarının üretmeye ve ihraç etmeye devam ettiğini söyleyerek, “Bu seneyi 200 milyar doların üzerinde tamamlayacağı öngörülen ülke ihracatımız içerisinde biz kimya sektörü ihracatı olarak 22 milyar doları aşacağız. Sektörel bazda ihracatta sürdürülebilir bir ikincilik yakaladık. Hedefimiz Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yılı olan 2023 yılında 25 milyar doları aşmak ve 2030 hedefi olarak da sektörel bazda ülke ihracatımızda birinciliği yakalamak. Bunun imkansız olduğunu düşünmüyorum. Dünyanın en büyük 10 ekonomisinin 8’i kimya sektöründe de gerek endüstri gerekse ihracat anlamında lider konumdalar. Dolayısıyla dünya ekonomisi kimya sektörünün omuzlarında yükseliyor dersek yanılmış olmayız” dedi.

Pelister: “Yeşil ambalaj fırsat alanı olarak önümüze çıkıyor”

Ambalaj sektörünün de en önemli yer teşkil eden alt sektörlerin başında geldiğini belirten Pelister, “Ambalaj endüstrisi, makina sanayi demek, gıda endüstrisi demek, sağlık, bilişim, tekstil, metal endüstrileri demek. Ambalaj sanayici ve ihracatçılarının hayatımızın her alanına dokunuyor olması, sektörün önemini gösteriyor. Sektörün uluslararası ticari normların oluşmasındaki katkısı da çok önemli. Çünkü ticari norm demek, sınıflandırma ve kodlama demektir. Bu kodlama ancak ambalajlanma ile sınıflandırılabilir. Diğer yandan ambalaj sektöründe yeşil ambalaj fırsat alanı olarak önümüze çıkıyor. Yine Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde de bu alan ciddi bir gelecek vaad ediyor. Biz İKMİB olarak sektörümüzün sektörel projelerinde özellikle de “Yeşil Ambalaj” fırsat alanında birlikte çalışmaya hazırız” şeklinde konuştu.

İşletmelerin Siyah Kuğusu

Dr. Mehmet KAPLAN-Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Tahmin edilemeyen ve öngörülemeyen olayların yarattığı olanaksız görünenin etkisi olarak, işletmeler siyah kuğu olarak nitelenen metaforik durumla karşı karşıya bulunmaktadır. İşletmeler açısından siyah kuğular; beklenen ve deneyimlenen modellerin aksine, benzersiz ve tesadüfi bir şekilde gelişen, yüksek etkiye sahip olan ve tahmin edilemeyen olayları betimlemek için kullanılmaktadır. Siyah kuğu metaforu, ilk olarak 1697 yılında Avustralya’da tüm kuğuların beyaz olduğu görüşünün aksine siyah kuğuların beklenmedik bir şekilde keşfedilmesiyle ortaya çıkmıştır. Bilimsel anlamda ise siyah kuğu metaforu, ilk kez Taleb (2007) tarafından gerçekleştirilmiş olan “The Black Swan-TheImpact of Highly Probable” başlıklı eserde ele alınmıştır.

Siyah kuğu metaforu, tahmin edilemeyen, daha az öngörülebilen ve büyük etki yaratan olaylar olarak değerlendirilmektedir. Farklı bir ifadeyle siyah kuğunun içeriğinde; bilinmeyen bilinmeyenler, bilinmeyen bilinenler ve meydana gelebileceğine olanak verilmeyen durumlar bulunmaktadır. Siyah kuğuda bütünüyle bilinmeyen, risk analizi yapılmasına karşın açıkça öngörülemeyen ve gerçekleştirilen risk analizinde bilinen ve öngörülen olaylar olarak dikkat çekmektedir. Siyah kuğu; öngörülebilir olmayan, olağanüstü bir etkiye sahip olan ve beklenmedik olmasına rağmen ortaya çıktıktan sonra açıklanabilir bir gerekçeye sahip olmayı içeren üç temel bileşenden oluşmaktadır. Bu bağlamda bilinmeyen bilinmeyenler, bilinmeyen bilinenler ve gerçekleşmesine inanılmayan olayları ifade eden siyah kuğu metaforununişletmeler açısından değerlendirilmesinde temel anlayış şu şekilde ifade edilebilir;

1. İşletmeler bilinmeyen bilinmeyenleri aramalıdırlar:Bu arayış içinde işletmeler çevreyi sürekli gözlemlemeli, görünenlerin/bilinenlerin ötesinde görüş geliştirmelidirler.
2. İşletmeler bilinmeyen bilinenleri keşfetmelidirler:Bu keşif içinde işletmeler bilinenler içinden yeni anlayış ve/veya üretkenlik çıkarmaya çalışmalıdırlar.
3. Gerçekleşmesine inanılmayan olayları dikkate almalıdırlar: Gerçekleşmesine inanılmasa bile her zaman olasılıklar güncel tutulmalıdır. İşletme yöneticileri daima gerçekleşme ihtimaline odaklanmalıdırlar.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmayayöneliktir.

Taleb, N. N. (2007). The black swan: The impact of the highly improbable. USA: Random House.

Müşteri ve Kurumlara Değer Yaratmanın Yolu: Stratejik Yenilik

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Rekabet dünyasında iki seçeneğiniz vardır. Kaybedebilirsiniz. Ya da kazanmak istiyorsanız, değişirsiniz.” Lester C. Thurow

Stratejik yenilik, ne yapıldığının temelden yeniden kavramsallaştırılması olup, yapılan faaliyetin etkili ve farklı bir yöntemle gerçekleşmesini sağlamaktadır. Diğer bir açıdan, stratejik yenilik, bir firmanın piyasada bir boşluk olduğunu görmesi ve bu boşluğu değerlendirerek, yeni bir pazar oluşturmasıyla ortaya çıkar.

Afuah (2009) stratejik yeniliği, firma için değer yaratacak olan, yeni rekabet stratejilerinin geliştirilmesi olarak ifade etmektedir. Johnston ve Bate (2003) ise stratejik yeniliği “kurumun iş stratejisinin hem müşteriler hem de kurum için değer yaratma yoluyla değiştirilmesi” şeklinde tanımlamaktadır.

Miller ve Friesen (1983) işletmelerin farklı pazarlara girmesinin ya da farklılaştırılmış yeni pazar segmentlerini geliştirmelerinin, kar elde etmede önemli bir fırsat oluşturduğunu savunmaktadırlar. Ayrıca yazarlar çalışmalarında üst yöneticileri işletme için büyüme fırsatı olarak değerlendirilecek riskli kararları kavrayabilmeleri ve bu fırsatları değerlendirebilmelerini örgütsel yenilikçiliğin önemli bir kriteri olarak değerlendirmekte ve işletmelerdeki strateji belirleme süreci ile yeniliğin ilişkisini irdelemektedirler.

Stratejik yenilik, işletmelerin pazarda yakaladıkları boşlukları ya da fırsatları değerlendirerek bu pazarları kitle pazarlarına dönüştürdüklerinde tam anlamıyla gerçekleşebilmektedir. Pazardaki boşluk ya da fırsatlar:

  • Yeni müşteri sınıflarının ortaya çıkması ya da işletmenin rakiplerinin ilgisiz kaldığı mevcut bir müşteri kitlesi,
  • Müşterilerin yeni ihtiyaçlarının ortaya çıkması ya da mevcut müşterilerin ihtiyaçlarına rakiplerin uygun ürün/hizmet sağlayamıyor olması,
  • Yeni ya da mevcut ürünlerin, yeni ya da mevcut müşterilere; üretiminde, teslimatında ve dağıtımında yeni yollar bulunmasıdır.

Pazardaki bu boşluklar ya da fırsatlar, birçok farklı nedenden dolayı ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenlere örnek olarak müşterilerin değişen beğenileri ve özellikleri, değişen teknoloji, değişen hükümet politikaları gibi birçok farklı neden verilebilmektedir. Bunun yanında bu boşluklar dış çevrede meydana gelen değişimler doğrultusunda ya da firmaların proaktif atılımları neticesinde de oluşabilmektedirler.

Stratejik yenilik; “düzen bozucu inovasyon” olarak nitelendirilmektedir ve “sıfırdan pazar yaratan yenilikçilik” şeklinde ifade edilmektedir. Stratejik yenilik, kurumlarda çeşitli engellerle karşılaşmaktadır. Engeller konusunda öne çıkan husus, piyasada başarılı olan firmanın değişim konusunda istekli olmamasıdır. Rekabet avantajı sağlamak için, pazarda firmaların iyi durumda olması yetmemektedir. Bunun yanında, üretilen ürün ve hizmetlerin, köklü bir şekilde değiştirilmesi yeteneği, rekabette önemli ve gerekli olmaktadır.

Stratejik yenilik, pazardaki işletmelerin stratejik konumlama haritalarını kullanarak üç temel soruya stratejik düzeyde cevap vermeye karar vermeleri doğrultusunda gerçekleşebilmektedir. Bu üç temel soru;

  • Müşterilerimiz kimler olacak?
  • Seçilen müşteri kitlesine ne tip ürün ve hizmetler sunmalıyız?
  • Müşteri kitlesine sunmak için belirlediğimiz ürünleri nasıl maliyet etkin bir şekilde sunabiliriz?

Firmalar bahsi geçen bu üç temel soruya cevap verebildiklerinde işletmenin stratejisini oluşturmaktadırlar.

Detaylı bilgiler için aşağıdaki kitabı okuyabilirsiniz.

Mert, G. (2018). Organizasyonlarda Yenilik Yönetimi, Artikel Yayıncılık, İstanbul. www.gozdemert.com/ebook/YY.pdf

Ceza oranının “Onbinde 1” şeklinde belirlenmesi gerekirken sehven “Onbinde 0,0001” şeklinde belirlenmesi

Anahtar Kelimeler; sözleşme, işin ifası, ceza oranı,

İtirazen Şikayet Konusu; Kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı olan ihalenin iptali sebeplerinin ihale komisyonu kararında bulunmadığı, ihale komisyonunun ihalenin iptali kararında ihale sürecinin devam edilmesine engel somut tespitlerin belirtilmediği, belirtilen hususların ise düzeltici işlem tesis edilerek giderilebileceği, ihale komisyonunun ihalenin iptali kararının mevzuata aykırı olduğu iddialarına yer verilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti;  06.10.2021 tarihli ve 2021/UH.I-1856 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;   Başvuruya konu ihalede ihale komisyonu kararı ile Sözleşme Tasarısı’nın “Cezalar ve sözleşmenin feshi” başlıklı 16’nci maddesinde yer alan ceza oranının “Onbinde 1” yazılması gerekirken sehven “Onbinde 0,0001” şeklinde yazıldığı, 10 adet sağlık tesisinde 2 yıl süreli ihalenin bu şekilde sonuçlandırılıp sözleşmeye bağlanması ve yüklenicinin taahhüdünü mevzuat hükümlerine uygun olarak yerine getirmemesi halinde uygulanacak cezai müeyyidenin caydırıcı olmayacağı ve işin ifasının sağlıklı şekilde kontrol ve denetiminin sağlanamayacağı gerekçesiyle ihalenin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.

İptal gerekçeleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir.

Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinden, ihale komisyonu kararı üzerine idarelere verilmiş olan ihaleyi iptal etme takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmayıp, 4734 sayılı Kanun’un 5’inci maddesindeki temel ilkelere uygun olarak kamu yararı ve hizmet gereklerinin sağlanmasına yönelik kullanılması gerektiği tartışmasızdır.

İdarenin ihalenin iptali gerekçesinin Sözleşme Tasarısı’nın 16’ncı maddesinde yer alan ceza oranın “Onbinde 1” şeklinde belirlenmesi gerekirken sehven “Onbinde 0,0001” şeklinde belirlenmesine dayandırıldığı, belirlenmek istenen ceza oranı ile sehven belirlenen ceza oranı arasında ciddi farkın bulunduğu, söz konusu ceza oranın işin ifasının sözleşme hükümlerine göre yerine getirilmesinde caydırıcı olamayabileceği gibi işin kontrol ve denetimini de engelleyebileceği, ihale gerçekleştirildikten sonra zeyilname ile söz konusu hatanın düzeltilmesi imkânın da ortadan kalktığı, idarelerin güvenirliliği sağlamak kadar ihtiyaçların uygun şartlarda karşılanmasını sağlamakla da sorumlu olduğu hususları bir arada değerlendirildiğinde idarenin ihalenin iptali kararının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Eş Yazar: Sinan Özesen

Sinan ÖZESEN, Özel sektörde çalışmasının ardından kamuda 2013 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu’nda inşaat mühendisi olarak çalışmaya başlamış, 2014 yılından beri Kamu İhale Kurumu’nda kamu ihale uzmanı olarak çalışmaktadır. Kamu ihale mevzuatı eğitimi vermektedir. Kamu İhale Dünyası dergisinde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır.

Zorlu Enerji, Karadağ’da Elektirikli Araç Şarj İstasyonu Ağı Kuruyor

Zorlu Enerji, Elektrikli Araç Şarj İstasyon Ağı ZES ile Avrupa Pazarının Kapılarını Araladı

Sürdürülebilir ve yenilikçi bakış açısıyla büyümeye devam eden Zorlu Enerji, Zorlu Energy Solutions (ZES) markası ile Türkiye’nin 81 ilinde kurduğu Elektrikli Araç Şarj İstasyonu Ağından edindiği tecrübe ve bilgi birikimini Avrupa’nın dört bir yanına taşımak için çalışmalarına hızla başladı. Elektrikli araç ekosisteminin ve sürdürülebilir ulaşımın önemli paydaşlarından biri olma hedefi doğrultusunda stratejik planlarını oluşturan ZES, Karadağ’ın farklı şehirlerinde elektrikli araç şarj istasyon ağı kurulması amacıyla açılan ihaleyi kazandı. İhale sonucu imzalanan sözleşme ile birlikte ZES, UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) tarafından yürütülen proje kapsamında çalışmalarını başlattı.

ZES’in Avrupa’daki İlk Ayak İzi ‘’Karadağ’’

Ülkemizin dört bir yanına yaydığı elektrikli araç şarj istasyonları ile sürücülere kesintisiz sürüş keyfi sağlayan ZES, Karadağ’ın 13 farklı şehrinde 15 adet çift soketli elektrikli araç şarj istasyonunun temini, kurulması, destek hizmetlerinin sağlanması ve uygulama entegrasyonu hizmetinin verilmesini de sağlayacak. Avrupa’nın tam merkezinde yer alan ve uluslararası ulaşım ağlarına yakınlığı sayesinde, ZES’in Avrupa’da gerçekleştirmeyi planladığı projeler için, büyük avantaj sağlayacak Karadağ Projesinin 2021 yılı sonuna kadar tamamlanması planlanıyor. Bu yatırım aynı zamanda ZES’in Avrupa’da ilk ayak izini bırakıyor olması açısından da büyük önem taşıyor.

“Hedefimiz, Avrupa’nın Dört Bir Yanına ZES Markası ile Elektrikli Araç Şarj İstasyon Ağımızı Yaymak”

Elektrikli Araç Şarj İstasyon Ağı markamız ZES ile Avrupa pazarının kapılarını aralayarak,   bu coğrafyaya özel iş planlarını hayata geçirmeye başladıklarını ifade eden Zorlu Enerji CEO’su Sinan Ak, “Global çapta düzenlenen bir ihaleyi ülkemize kazandırdığımız için son derece mutluyuz. Zorlu Enerji olarak amacımız yalnızca ülkemizde değil yakın coğrafyada, özellikle de Avrupa’da ZES istasyonları kurmaktı. Bu ihaleyle hedefimizi gerçekleştirme yönünde ilk ve bizim için anlamlı bir adım atmış olduk. Karadağ’a taşacağımız bilgi birikimimiz ve tecrübemizle ayak izimizi bırakmak ve bunu Avrupa geneline yaymak istiyoruz. Nasıl ki, 2018 yılında kurduğumuz ZES markamızı, üç yılda Türkiye genelinde yaygınlaştırma başarısını gösterdiysek, elektrikli araç pazarının her gün geliştiği Avrupa’da da başarılı olmak üzere yola çıktık” dedi.

Elektrikli araçların artık tüm dünyanın gündeminde olduğunu vurgulayan Ak, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Elektrikli araçların pandemiye rağmen toplam pazar içinde yüzde 100 den fazla büyümesi ve karbon azalımı odaklı işlerin de tüm dünyanın en önemli ajandalarından biri haline gelmesi elektrikli araç şarj istasyonu pazar büyümesini tetikleyecek. Bu nedenle de 2022 yılını atılım yılı olarak öngörüyoruz. Orta ve uzun vadeli projeksiyonlarımızda Avrupa’nın tamamına yayılmış ve belli bir pazar büyüklüğüne ulaşmış bir elektrikli araç şarj istasyonu operatörü olmayı hedefliyoruz.”

Bizim Toptan Yapay Zekâ Uygulamasıyla Müşterilerine Özel Kampanyalar Sundu, Ürün Cirolarında Yüzde 177’lik Artış Sağladı

Türkiye’nin en yaygın organize toptan marketi Bizim Toptan, hayata geçirdiği yapay zekâ çözümleriyle sektöründe öncü adımlara imza atıyor. Bizim Toptan, ‘AI Insight’ adı verilen yapay zekâ çözümüyle şimdiye kadar 25 bin ticari müşterisinin ihtiyaç ve tercihlerine en uygun teklifleri sunarken, uygulama kapsamındaki ürün cirolarında da yüzde 177’lik bir artış yakaladı. Bizim Toptan, projenin ilk fazının tüm ticari müşterilerine uygulanmasıyla, yıllık 45 milyon TL ek ciro elde etmeyi hedefliyor.

Türkiye’nin en geniş organize toptan market ağına sahip Bizim Toptan, geliştirdiği yapay zekâ uygulamalarıyla başarılı sonuçlara imza atıyor. Şirketin 2021 yılında uygulamaya aldığı AI Insight (Yapay Zekâ İçgörüsü) projesi, Bizim Toptan CRM ekibi ile Yıldız Holding’in teknolojik çözüm şirketi Most Teknoloji ekipleri tarafından hayata geçirildi. Projeyle geliştirilen yapay zekâ algoritmaları sayesinde, müşterilerin ürün satın alma eğilimlerinin yanı sıra ihtiyaç ve tercihleri kapsamlı bir şekilde analiz edilerek, her biri için ‘özel aktivite önerileri’ oluşturulmaya başlandı. Böylece her bir müşteriye sunulan en uygun ürün ve kampanya teklifleriyle öncelikle müşteri memnuniyetine olumlu katkı sağlanırken ortalama sepet tutarı ve ciroda da artışlar sağlandı.

‘Uygulama Kapsamındaki Ürün Cirolarında Yüzde 177’lik Artış Elde Ettik’

Projeyle ilgili açıklama yapan Bizim Toptan Pazarlama ve Müşteri İlişkileri Direktörü Raşit Çebi, “Proje hayata geçirilmeden önce, müşterilerimize ürün teklifleri sunarken, daha genel hedeflemeler yapabiliyorduk. Bu yöntemle yürüttüğümüz kampanyalara müşterilerimizin katılma oranı yüzde 6’lar seviyesinde kalıyordu. AI Insight uygulaması sonucunda kampanyalara katılım oranında yüzde 25’lik artış yaşandı. Ayrıca ortalama sepet tutarında yüzde 23’lük, aktivite kapsamındaki ürün cirolarında yüzde 177’lik, aktivite dışı ürün cirolarında ise yüzde 66’lık artışlar gözlemledik. Şimdiye kadar 25 bin ticari müşteri için uygulamaya başladığımız projenin bu ilk fazının, tüm müşteri gruplarına yaygınlaştırılmasıyla elde edilecek yıllık ek ciro katkısının 45 milyon TL, brüt kâr katkısının ise 3,6 milyon TL olacağını öngörüyoruz. İhtiyacıyla uyumlu ürünleri kendisine özel sunulan kampanyalarla avantajlı koşullarda alan müşterilerimizin memnuniyetini önceliklendiriyoruz. Sektörde yapay zekâ alanındaki öncü çalışmalarımızla müşterimizin yanında olmaya devam ediyoruz.”

AI Insight’a ‘Dijital Liderlik’ Ödülü

Bizim Toptan’ın AI Insight projesi, 2021’de Yıldız Holding çalışanları tarafından geliştirilen yaratıcı ve inovatif projelerin değerlendirildiği Senenin Yıldızları Ödülleri’nde ‘Dijital Liderlik’ kategorisinde de ödül aldı.

Ford Otosan’dan Üst Düzey Mühendislik Başarısı: “Türkiye’nin İlk ve Tek Yerli Şanzımanı”

Ford Otosan’dan Üst Düzey Mühendislik Başarısı: “Türkiye’nin İlk ve Tek Yerli Şanzımanı”

Türk otomotiv sanayinin öncü şirketi ve ihracat şampiyonu Ford Otosan, Ecotorq motor ve arka aksın ardından, 58 Milyon Avro yatırım ve 230 mühendisin emekleri ile geliştirilen “Türkiye’nin ilk ve tek yerli şanzımanını” Eskişehir Fabrikası’nda tanıttı. Tasarımından test süreçlerine kadar tamamen Türk mühendislerinin geliştirdiği ilk ve tek yerli Ecotorq şanzıman ile Ford Otosan, motor, aks ve şanzıman olarak üç aktarma organını da geliştiren ve üreten dünyanın sayılı otomotiv markaları arasına girdi.

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın teşrifleri ile gerçekleştirilen, ağır ticari araç segmentinde Türkiye’de ilk kez sıfırdan geliştirilip, üretilen yerli şanzımanın tanıtım toplantısı ve lansman törenine Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Y. Koç ve Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün ile Ford Otosan çalışanları katıldılar.

Avrupa’nın ticari araç üretim lideri, Türkiye’nin ihracat şampiyonu Ford Otosan, “Türkiye’nin ilk ve tek yerli şanzımanını” Eskişehir Fabrikası’nda gerçekleştirilen törenle tanıttı. 2018’de çalışmalarına başlanan ilk ve tek yerli şanzıman yatırımı ile Ford Otosan, motor, aks ve şanzımanın üçünü de geliştiren ve üreten sayılı global kamyon üreticilerinden biri konumuna ulaştı.

58 milyon avro yatırım ve TÜBİTAK’ın 13,5 milyon TL tutarında Ar-Ge teşviki ile Ford Otosan mühendisleri tarafından tasarlanıp geliştirilen ilk ve tek yerli Ecotorq şanzıman sayesinde Ford Otosan’ın ağır ticari markası Ford Trucks’ın Eskişehir’de ürettiği ağır ticari araçlardaki yerlilik oranı %90’lara ulaşacak. 230 mühendisin, 5 yılda tasarım, test ve geliştirme aşamalarını tamamladığı Türkiye’nin ilk ve tek yerli şanzımanı, 1 milyon km’yi aşkın yolda, farklı ve zorlu koşullarda test edildi. Yeni yerli şanzımanı ile Ford Trucks markası, küresel arenada Türkiye’nin ağır ticari araç üretimindeki rekabet gücünün artmasına, Türkiye’de ise yan sanayi ve tedarik ekosisteminin gelişmesine katkı sunacak.

Varank: “Ford Otosan mühendisleri tarafından tasarlanıp geliştirilen yerli şanzıman yeni gururumuz oldu”

Türkiye’de yerli üretimle kalkınmanın gayreti içinde olduklarının vurgulayan T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Türkiye’nin ilk ve tek yerli şanzımanı ile ilgili şunları söyledi:

“Son 6 yıldır ihracat şampiyonu olan Ford Otosan, Türkiye’nin bugününe ve yarınına yatırım yapmayı sürdürüyor. Pandemiye rağmen hız kesmeden hatta vites yükselterek yoluna devam ediyor. 2020 yılı Aralık ayında Ford Otosan, 2 milyar avroluk yeni yatırım müjdesini kamuoyuna duyurmuştu. Yine bu senenin başında Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte Ford Otosan ve Ford Avrupa arasında gerçekleştirilen satın alma sözleşmesinin imza törenine eşlik etmiştik. TÜBİTAK desteğiyle geliştirilen Ecotorq motorundan sonra, şimdi de 58 milyon avro yatırım ile Ford Otosan mühendisleri tarafından tasarlanıp geliştirilen yerli şanzıman yeni gururumuz oldu. Ford Otosan; motor, aks ve şanzımanın üçünü de kendi geliştirebilen sayılı küresel kamyon üreticilerinden biri haline gelecek. Ayrıca şanzıman yatırımıyla Türkiye’nin küresel pazarlardaki rekabetçi gücüne büyük katkı sunacak. Tasarımı ve Ar-Ge’si Türk mühendisleri tarafından gerçekleştirilen kamyonların yerlilik oranları %90’ları bulacak. Bununla birlikte üretilen şanzımanlar, kamyonların içerisinde 40’ı aşkın ülkeye ihraç edilecek. Özetle hem Ford Otosan, hem yerli otomotiv sanayi hem de Türkiye kazanacak.  Bu ve bunun gibi yüksek katma değerli yatırımlarla büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası emin adımlarla gerçekleşecek. Ben bu vesileyle projede emeği geçen Ford Otosan ailesine teşekkürlerimi sunuyor, Türkiye’nin ilk ve tek yerli şanzımanının vatanımıza ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum”

Ali Y. Koç: “Ülkemizin potansiyelini hayata geçirmesi ve küresel arenada her zaman rekabetçi bir noktada konumlanması vizyonunu üzerimize vazife addediyoruz”

Bu değerli yatırımın Türk otomotiv sanayini geleceğe taşımaya, küresel arenada rekabet gücünü artırmaya büyük katkısı olacağına inandığını söyleyen Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Ford Otosan Yönetim Kurulu Başkanı Ali Y. Koç, “Ülkemizin potansiyelini hayata geçirmesi ve küresel arenada her zaman rekabetçi bir noktada konumlanması vizyonunu üzerimize vazife addediyoruz. Topluluğumuzun varoluş nedenlerinin en güzel özeti, ‘önce vatan’ diyerek, potansiyeli görmek, yılmamak, gelişmek ve büyümek. Bu felsefe zaman içinde ‘Ülkem varsa ben de varım’ düsturu olarak Topluluğumuzun adeta DNA’sının bir parçası olmuştur. Koç Topluluğu ve Ford Motor Company arasındaki uzun soluklu ortaklığın bir sonucu olarak kurulan Ford Otosan da bu bakış açısıyla bu topraklar için yatırıma, üretime ve değer sunmaya devam ediyor” dedi.

“Topluluğumuzun gözbebeği Ford Otosan, otomotiv endüstrisinde her yönüyle global bir oyuncu konumunda”

Ali Y. Koç, ülkemizin küresel rekabetteki en büyük eksikliğinin sanayi ve teknoloji yatırımları olduğunun altını çizerek, “Bunun artması gerektiğine hepimiz hem fikiriz. Türkiye olarak bu eksikliği giderebilmemiz için, nitelikli insan kaynağımız ile bilgi ve teknoloji üretebilmemiz ve yüksek katma değerli ürün ve hizmetler sunabilmemiz gerekiyor. Topluluk olarak da en büyük hedefimiz; Türkiye’nin teknolojik rekabet gücünü artırarak, global çapta bir merkez ve bu alanda dünyanın sayılı oyuncularından biri olmasıdır. Bu hedefimizi gerçekleştirmek için her işimizde; yönümüzü geleceğe, sürdürülebilirliğe, Ar-Ge ve inovasyona çeviriyoruz. Hız kesmeyen teknoloji yatırımlarımızla, geleceğe yönelik ürün ve hizmetler geliştirmeye gayret ediyoruz. Bu hedefimizi gerçekleştirmede büyük yol alan Topluluğumuzun gözbebeği Ford Otosan, otomotiv endüstrisinde her yönüyle bugün global bir oyuncu konumunda. Ve de geldiğimiz nokta itibari ile, yenilikçi teknolojilerle küresel çapta rekabet ediyoruz. A’dan Z’ye Türk mühendislerinin üst düzey yetkinlikleri ile geliştirdiği ağır ticari araçlarımızın yurt içinde büyük rağbet görmesi, global arenada da ‘Türk malı’ damgası ile rekabet etmesi hepimizi gururlandırıyor.”

“Bizden bir parça, Türkiye’nin ilk ve tek yerli şanzımanının ülkemiz ve otomotiv sanayi için hayırlı olmasını diliyorum”

Türkiye otomotiv üretiminin %25’ini gerçekleştiren, Türkiye’nin son 6 senedir ihracat şampiyonu olan Ford Otosan’ın büyüme ivmesinin ve iradesinin daha da güçleneceğine inandığını, bunun için de yatırım ve çalışmalarına hız kesmeden devam ettiklerini vurgulayan Ali Y. Koç, “Bugün itibarıyla başta Avrupa olmak üzere, 40’ı aşkın ülkeye Eskişehir’de üretilen ağır ticari araçlarımızı ihraç ediyoruz. F-MAX’in dünya çapındaki bu başarısının ardından bugün, üst düzey mühendislik başarısı olan ‘Türkiye’nin İlk ve Tek Yerli Şanzımanı’nı sizlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ağır ticari araç segmentinde Türkiye’nin ilk ve tek yerli şanzımanı ile teknolojik katma değeri yüksek bir ürünü sıfırdan geliştirip üreterek Ar-Ge ve mühendislik kapasitemize bir yenisini ekliyoruz. Yerlilik konusunu çok önemsiyor ve araçlarımızın yerlilik oranını en yüksek seviyeye taşıyarak ekonomimize katma değer sunmaya devam ediyoruz. Yerli şanzımanımız ile beraber ürettiğimiz ağır ticari araçlarımızın yerlilik oranı yüzde 90’a yaklaştı. Ülke olarak pek çok endüstride yerlilik oranına öncelik veriyoruz. İşte bu kamyon da gerçek anlamda Türk mühendisliği ve işçiliğinin bir eseridir. Bizden bir parça, Türkiye’nin ilk ve tek yerli şanzımanının ülkemiz ve otomotiv sanayi için hayırlı olmasını diliyorum” dedi.

“Türkiye’yi kısa dönemli analizlerle anlamaya çalışmak büyük bir yanılgıdır; uzun vadede bu ülkeye yatırım yapan herkes kazanır”

“Geleceğin daha müreffeh, daha istikrarlı, daha mutlu Türkiye’si hepimizin ortak hayali” diyen Ali Y. Koç sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu hayalimizi elbirliğiyle gerçekleştirecek her türlü potansiyele sahip olduğumuza yürekten inanıyorum. Koç Topluluğu, uzun vadeli değer yaratma vizyonuyla bu ülkenin geleceğine yatırım yapmaya, bu topraklardan kazandığını bizim insanımızla paylaşmaya devam edecek. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Ekonomimizin en zor dönemleri dahil bu şekilde hareket eden Topluluğumuzun ve bize güvenen uluslararası ortaklarımızın başarısının herkese ilham vermesini ve örnek olmasını diliyorum. Her fırsatta tekrarladığım gibi, Türkiye’yi kısa dönemli analizlerle anlamaya çalışmak büyük bir yanılgıdır; uzun vadede bu ülkeye yatırım yapan herkes kazanır. Uzun vadeli değer yaratma vizyonumuz ile çalışmaya, Vehbi Koç’un ‘Ülkem varsa ben de varım’ sözüyle ortaya koyduğu kurucu ilkenin ışığında elimizi taşın altına koymaya ve ülkemize katkı sunmaya devam edeceğimizden emin olabilirsiniz.”

Yenigün: “Yerli şanzıman markamızın ve ülkemizin uluslararası arenadaki rekabetçiliğine büyük katkı sağlayacak”

Bir aracı sıfırdan ticari bir ürün haline dönüşene kadar, motoru da dahil olmak üzere komple tasarlama, geliştirme ve test etme yeteneklerine ve altyapısına sahip tek “Türk otomotiv şirketi” olarak otomotiv endüstrisinin geleceğini şekillendirmeye devam ettiklerini belirten Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün ise şöyle konuştu:

“Türkiye otomotiv sanayinin öncü gücü Ford Otosan olarak, 60 yılı aşkın süredir otomotiv sektöründe ‘ilk’leri gerçekleştiriyor ve başarı hikayeleri yazıyoruz. Hayata geçirdiğimiz başarılı yatırımlarımızla, ülkemizdeki otomotiv ekosistemi ve tedarikçilerimizi bizimle birlikte büyütüyoruz. Hep birlikte büyümeye de devam ediyoruz. Bugün geldiğimiz noktada, ağır ticari markamız, gözbebeğimiz Ford Trucks ile Eskişehir’de ürettiğimiz çekici, yol ve inşaat serisi ağır ticari araçlarımızı 40’tan fazla ülkeye ihraç ediyoruz. Ford Otosan olarak kendi kaynaklarımızla geliştirdiğimiz ve ürettiğimiz F-MAX’in ‘Uluslararası Yılın Kamyonu’ ödülü başta olmak üzere aldığı ödüller, tüm dünyada büyük bir yankı uyandırıyor, araçlarımıza olan talebi artırıyor. Dünyayı etkisi altına alan pandemiye rağmen Ford Trucks ile Avrupa’nın en önemli pazarlarında yapılanmamıza ve büyümemize devam ediyoruz. Bu başarılarımız elbette tesadüf değil. Bugün yaşadığımız gururun arkasında, kuruluşunun hemen ardından ürün mühendisliği çalışmalarına başlayan ve bu birimi yıllar içerisinde Türkiye’nin özel sektörde en büyük Ar&Ge’si haline getiren mühendislerimizin yanı sıra, ilk günden beri en yüksek kalite, verimlilik ve esneklikle çalışmalarını sürdüren mükemmel üretim tesislerimiz ve çalışma arkadaşlarımız var. Ve bugün… Ne mutlu ki şirketimiz, tasarımından test süreçlerine kadar tamamen bizim geliştirdiğimiz şanzıman ile bir yeniliğe daha imza atıyor. 58 milyon avroluk yatırımla hayata geçirdiğimiz yerli şanzıman ile araçlarımızın %74 olan yerlilik oranını %90’lara çıkarıyor, markamızın ve ülkemizin uluslararası arenadaki rekabetçiliğine büyük katkı sağlıyoruz. Yerli şanzımanın hayata geçirilmesinde emeği olan tüm çalışma arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, bizlere verdikleri destekler ve duydukları inanç için devletimize, kurumlarına ve bizi her zaman destekleyen Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Mustafa Varank’a teşekkür ediyoruz.”

Ford Trucks’ın Global Büyümesi Pandemiye Rağmen Hız Kesmeden Devam Ediyor

Sadece Türkiye içinde değil, 40’ı aşkın ülkede global pazarlar için de araç üreten ve geliştiren Ford Otosan’ın ağır ticari araç markası Ford Trucks, pandemiye rağmen global çapta büyümesini hız kesmeden sürdürüyor. 2019 Uluslararası Yılın Kamyonu (ITOY) ödülünün ardından F-MAX’e Avrupa’dan gelen yoğun taleple birlikte büyüme planlarını erkene çeken Ford Trucks, 2019’da Polonya, Litvanya, Portekiz ve İspanya pazarlarının ardından yoğun talep gördüğü pazarlardan İtalya, Belçika, Lüksemburg yapılanmasını tamamladı. Son olarak, geçtiğimiz günlerde Avrupa’nın en büyük ağır ticari pazarı Almanya’ya da atım atan şirket, global büyümesini 2021 yılı sonunda 45 ülkeye, 2024 yıl sonuna kadar da 55 ülkeye genişletmeyi hedefliyor.

İşyerinde meydana gelen her türlü iş kazasından işveren sorumlu tutulabilir mi?

İşyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması yükümlülüğü işverenin işçiyi gözetme borucu kapsamındadır[1]. Gözetme borcu, işverenin işyerinde işçilerin sağlık ve güvenliklerini sağlama borcudur[2].

İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda temel yaklaşım önlemedir. İşyerinin kurulması aşamasından başlayarak işyerinde, sağlığı ve güvenliği tehlikeye düşürecek risklerin belirlenmesi ve bu risklerin ortadan kaldırılması, kaldırılamıyorsa riskin minimize edilmesi için gerekli önleyici tedbirlerin alınması gereklidir[3].

İş kazası, “sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu bir sırada gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla aniden ve dıştan meydana gelen bir etkenle onu bedence ya da ruhça zarar uğratan bir olay” olarak tanımlanmaktadır[4].

İş kazası hem kavram olarak hem doğurduğu sonuçlar itibariyle sosyal güvenlik hukuku ve iş hukukunda farklı düzenlenmiştir. İş hukuku konunun önleme boyutu ile sosyal güvenlik hukuku ise, daha çok tazmin boyutu ile ilgili düzenlemeler içermektedir. İş hukuku anlamında iş kazasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417 nci maddesidir. Bu hükme göre işveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdür. İşverenin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesinden doğan kaza iş hukuku anlamında iş kazası olarak değerlendirilmektedir”[5].

Ancak, sosyal güvenlik hukuku anlamına iş kazası sayılan her olay işverenin hukuki sorumluluğuna yol açmamaktadır.

5510 sayılı Kanun m.13’de sayılan hallerden birinde kazasının gerçekleşmiş olması iş kazasının varlığı için yeterlidir. Örneğin sigortalının işyerinde bulunduğu sırada kazanın gerçekleşmiş olması sosyal güvenlik kurumunun yükümlülüğü açısından yeterli olup ayrıca illiyet bağının varlığı aranmaz. Bu kapsamda meydana gelen kazanın sigortalının yaptığı işle ilgili olması da gerekmez. Örneğin öğle arasında sigortalının dinlence saatinde spor yaparken düşüp kolunu kırması sosyal güvenlik mevzuatı açısından iş kazası sayılır[6]. Yüksek mahkeme de bu anlamda sigortalının işyeri sınırları içinde bulunduğu sürede kazanın meydana gelmesini yeterli bulmuş ve ayrıca yapılan işle ilişkisinin bulunmasını aramamıştır[7].

Buna karşın, iş kazasında işveren sorumluluğunun doğabilmesi için meydana gelen kaza ile yapılan iş arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Meydana gelen iş kazasının 5510 sayılı Kanun m.13 anlamında iş kazası sayılması işveren sorumluluğu açısından yeterli değildir. Başka bir deyişle, meydana gelen iş kazası 5510 sayılı Kanun anlamında iş kazası sayılsa ve kurumca sosyal güvenlik yardımları yapılsa bile, işveren sorumluluğunun doğabilmesi için mutlaka yapılan iş ile kaza arasında uygun illiyet bağının varlığı gerekir. Aksi halde, vuku bulan iş kazasında işveren sorumluluğundan bahsedilemez[8].

Sonuç olarak, iş kazası olayında işverenin hukuki sorumluluğunun doğmasında en önemli unsurlardan biri de illiyet (nedensellik) bağının bulunmasıdır[9]. İlliyet bağı sorumluluğun asli şartı ve tazminat hukukunun temel ilkesi olarak kabul edilmektedir. Bu şart olmazsa kişinin sorumluluğundan bahsedilemez[10]. İlliyet bağı, olayların normal akışına ve genel hayat tecrübelerine göre gerçekleşen türden zararlı bir sonucu meydana getirmeye elverişli veya kolaylaştırıcı sebeptir[11].

Nihayetinde, işyerinde meydana gelen iş kazasından işverenin sorumlu tutulabilmesi için olayın bir iş kazası sayılması ve ölüm ile işverenin eylemi arasında uygun sebep sonuç bağlantısı bulunması gerekir. Uygun sebep sonuç bağlantısı yoksa, sadece iş kazası sayılması, işverenin sorumluluğu için yeterli sebep teşkil etmez. İş hukuku anlamında her kaza sosyal güvenlik hukuku anlamında iş kazası sayılmasına rağmen, sosyal güvenlik hukukuna göre, her iş kazası iş hukukuna göre mutlaka iş kazası değildir.

 

[1]SÜMER, İş Sağlığı ve Güvenliği, 5. Baskı, Ankara 2021, s.117.

[2] KESER, Hakan, İşverenin İşçiyi Gözetme Borcunun Geçici İş İlişkisine Yansıması, İSGHD, S:9, 2006, s.72

[3] MOLLAMAHMUTOĞLU, Hamdi/ASTARLI, Muhittin/BAYSAL, Ulaş, İş Hukuku, 6. Baskı, Ankara 2014.s.1359.

[4] GÜZEL, Ali/OKUR, Ali Rıza/CANİKLİOĞLU, Nurşen, Sosyal Güvenlik Hukuku, Yenilenmiş 18. Baskı, İstanbul 2020,s.361.

[5] KILKIŞ, İlknur, İş Sağlığı ve Güvenliği, 3. Baskı, Bursa 2018, s.14.

[6] SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, 20. Baskı, İstanbul 2020, s.423.

[7] YHGK.6/7/2005, E.2005/10-444, K.2005/449 Legalbank.

[8] SÜZEK, s.424.

[9] EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler C.II, 4.Baskı, İstanbul 1994, s.55.

[10] EREN, s.55

[11] KARATAŞ, Huriye, İş Kazası ve Meslek Hastalığında İşverenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2019, s.65.

Hain Dövizle Oynayanın Eli Yanmadı

Hain Dolar El Yakmıyor

Çok defalar duymuştum siyasi otoritelerin demeçlerini;

“Milli paramız olan TRL – Türk Lirası’nda kalın, Dövizle oynayanın eli yanacak” dediklerini.

Siyasi otoritelerin bir temennisi, dilekleridir bu söylem. Başka ne demelerini bekliyordunuz ki? Döviz alın demelerini ummuyorsunuz değil mi?

Bu yazıyı kaleme aldığım 16 Ekim 2021 günü elde ettiğim bu dolar grafiğini de sizinle paylaşmak istedim. Dolar her ne kadar iniş – çıkış gösterse de, ortalama trend sürekli yukarı yönlüdür. Bırakın dolar alanın elinin yanmasını, dolar aşanın içi ısınıyor desem yerinde bir ifade olur.

DOLARIN 10 LİRA OLMASI HAYAL Mİ?

Dövizin fiyatı piyasa dinamikleri ile ilgilidir. Piyasada dengesiz bir hava, dört ayağı yere basmayan söylemler, belirsizlikler ve en önemlisi güvensizlik varsa dövizin yönü sürekli yukarı gidecektir. Dolar 10 TRL olur mu? Hayal mi? Hiç de hayal değil Dolar bal gibi 10.- TRL olabilir. Tabii ki ne kadar zamanda doların TRL.10.- olması da önemlidir. Bir dövizin fiyatının alt ve üst noktası yoktur. Dövizin fiyatı, ekonomik koşullara göre, aşağı yönlü veya yukarı yönlü de hareket etmesi olasıdır.

TASARRUF EDENLERİN DÖVİZE DÜŞKÜNLÜKLERİ DEĞİŞMİYOR

Birikimlerini Türk Lirası yerine dövizde tutma eğilimi ülkemizde pek değişkenlik göstermeyip, dövize olan yakınlık her zaman yatırımcının gözdesi olmuştur. Türk Lirası’na yönlenme faizlerin ve faizler üzerinden alınan stopajın istisnaları ile belirlense de muhtemelen Ayşe Teyze tasarruflarını ve tekavüt (emekli) maaşından artan parasını Türk Lirasında değerlendirse de, Hatçe Teyze adeta doların düşmesini kollayıp, birikimini dövize kaydırma çabasında. Daha da ilginç bir durum; Hatçe Teyze tasarruflarından döviz aldığı vakit, bir bankada döviz hesabı açıp değerlendirmek yerine, kendine göre emniyetli gördüğü çeyiz sandığının bir köşesinde, kullanmadığı bir sobanın içinde,  tavan arasında saklamayı uygun buluyor. Hatçe Teyze’nin bu düşüncesini de ayrıca sorgulamak gerekir.

Türk Halkının tasarruflarının büyük bir kısmı hala döviz olarak tutulmaktadır. Anlayacağınız Türk Halkının hain dolara karşı sevdası bir türlü bitmiyor. 

FAİZ TEKRAR DÜŞÜRÜLÜRSE NE OLUR?

 

TCMB faizleri % 18’e düşürünce hain döviz yukarı yönlü hareketlendi. Gerçekte faizleri düşürmeye zemin var mıydı? Çekirdek enflasyonun esas alınarak faizlerin bu yönde düşürülmesi sorunu çözdü mu sizce? Çözmedi. Faizlerin düşürülmesiyle birlikte hain dolara gün doğdu. 21 Ekim 2021 tarihinde TCMB PPK tekrar toplanacak ve miktarı ne olursa olsun faizlerin düşürülmesi halinde bu hain dolar piyasa tam hainlik yapacak, birakın dövizi olanın elinin yanmasını, dövizi olmayanın hem eli, hem de cebi yanacak. Hain dolarin yükselişi nerede son bulur tahmin edemiyorum.

REŞAT BAĞCIOĞLU

 

 

Kişisel Farkındalık Olarak Johari Penceresi

Dr. Mehmet KAPLAN-Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Başkalarının bizim hakkımızda bildiklerini ifade etmeye yönelik kişiliğimizin dış dünyaya yansıyan kısmı hakkında “Joseph Luft ve Harry Ingham’ın” isimlerinin ilk hecelerinden oluşan ve insan etkileşimini tanımlayan bir modeldir. Dört gözlü bir pencere olarak kendimizle ilgili bir farkındalık oluşturan bir yapıdır. Dört gözlü modelin pencereleri aşağıdaki tablodaki gibidir.

  • Arena Penceresi; bu pencerelere bakıldığında ilk pencere arena penceresi olarak başkasının bildiği açık ya da serbest alandır. İletişimin en açık alanı olarak johari penceresinin ilişkiler açısından en avantajlı bölümüdür. Bu bölgede kişi hem kendi hakkında bilgi sahibidir hem de başkaları bu bölgeyi bilmektedir. Sözgelimi; kişinin adı, soyadı, sosyal medya adresleri bu bölgeye örnektir.
  • Kör Nokta Penceresi; bu pencerede kişi kendisiyle ilgili bilgi sahibi olmazken başkaları bu bölge ile ilgili bilgi sahibidir. Sözgelimi; kişinin sahip olduğu olumsuz bir bilgiyi bilmemekte ancak başkaları bilmektedir ve/veya görmektedir.
  • Saklı Alan Penceresi; bu pencerede ise kişi kendisiyle ilgili bilgi sahibi olmakla birlikte başkasından sakladığı bilgiler bulunmaktadır. Bu bölge gizli alan olarak kişinin sırlarının olduğu kısımdır.
  • Bilinmeyen Penceresi; bu pencerede ne birey ne de başkaları herhangi bir niteleme yapamamaktadır. İletişim ilişkilerine yansımayan bölgedir.

Sonuç olarak denilebilir ki; kişilere johari penceresinden bakmak onları daha iyi anlamak, bilinen yönlerini netleştirmek ve bilinmeyen yönlerini keşfetmek açısından önemlidir. Birey böylelikle daha iletişim kurulabilir hale gelecektir.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • Krogerus, M. ve Tschappeler, R. (2020). Karar Kitabı Stratejik Düşünme Üzerine 50 Model. İstanbul: The Kitap.