Suriye ile Ticarette Yeni Yol Haritası Belirlenmeli

Suriye Ile Ticarette Yeni Yol Haritası Belirlenmeli
Suriye Ile Ticarette Yeni Yol Haritası Belirlenmeli

Suriye ile Ticarette Yeni Yol Haritası Belirlenmeli

Hüseyin Cahit SOYSAL
ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş.
Yönetim Kurulu Üyesi

2010’lu yıllarda, neredeyse Arap dünyasının tümünde, sonraları “Arap Baharı” diye adlandırılan bir dizi hükümet karşıtı protestolar ve ayaklanmalar başlamıştı. Aşırı derecede yoksullaşmış bu ülkelerde devlet yapılarındaki bozulmalar sonucu yolsuzlukları da artırmış; bu durum halk ayaklanmalarını tetiklemişti. Bu ayaklanmalar, 2012’nin ortalarından itibaren hükümet yanlısı milisler, karşı göstericiler ve ordular tarafından şiddetle bastırıldı.

Suriye İle Ticarette Yeni Yol Haritası Belirlenmeli
Suriye İle Ticarette Yeni Yol Haritası Belirlenmeli

Ancak, Suriye’de farklı bir süreç yaşandı. 1970’ten beri Baas Partisi ve onun başındaki Hafız Esad ve Beşşar Esad yönetiminde bir dini mezhebin boyunduruğu altında ve nepotizim batağında yaşayan ülke vatandaşları yatıştırılamadı ve muhalifler onlarca gerilla grubuna dağılarak iktidarı devirmeye çalıştı. Ülke, 2024 yılının Aralık ayında “Heyetül Tahriri Şam” ve müttefiklerinin kontrolüne geçti. Şimdi geçici bir hükümetin kontrolündeki ülkede bir kurucu meclis oluşturulmasına ve bu meclisin bir anayasa hazırlamasına çalışılıyor.

13 yıl süren iç savaş sırasında Suriye ekonomisi tam olarak batmış görünüyor. Elektrik santralleri bombalanmış; su temin edilen barajlar eski işlevlerini kaybetmiş durumda. Laskiye gibi en önemli kentlerine bile günde bir saat elektrik verilebiliyor. Zaten küresel düzeyde önem arz etmeyen boyutlarda petrol üretimi dışında bir sanayi tesisine sahip olmayan Suriye, bir “tarım ülkesi” konumunda iken, iç savaşın yarattığı güvensizlik ortamı ve iç-dış göçler mevcut tarım alanlarının da atıl kalmasına yol açmıştı.

Yeni hükümetin ilk icraatlarından birisi gümrük vergilerini yükseltmek oldu. Böylece ilk aşamada, tarım ülkesiyken bile hububat ithalatçısı konumuna düşen ülkede tarımın yeniden canlandırılması hedefleniyor. Ancak, neredeyse sıfır kasa ile ülke yönetimini ele geçiren hükümetin ciddi bir kaynak sıkıntısı yaşadığı da bir gerçek.

Bu nedenle, ülkenin dış ticaretinin irdelenmesinde de yarar var:

1 Suriye Dış Ticareti

Tablonun incelenmesinden de görüleceği gibi, on yıldan beri ülkenin yıllık ithalatı 4 -5 milyar dolar düzeyinde seyrederken, ihracatı 1 milyar doları bile yakalayamıyor. Yoğunlukla makina, demir-çelik ürünleri, plastikler, elektrikli cihazlar, kumanya malzemesi ithal etmekle birlikte, hububat, hayvan yemi gibi tarım ürünleri de Suriye’nin önemli ithal kalemleri içinde yer alıyor. Ülkenin düşük düzeydeki ihracatının başlıca kalemlerini ise hayvansal ve bitkisel yağlar, yaş meyve ve sebze, pamuk ve pamuk ipliği, yağlı tohumlar, örülmemiş giyim eşyası ve bakırdan mamul eşya oluşturuyor.

Ülkenin Türkiye olan ticaretine bakıldığında şöyle bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz:

2 Türkiye Suriye Dış TicaretiGörüldüğü gibi, Suriye’nin Türkiye’den yaptığı toplam ithalat neredeyse ülkenin toplam ithalatının üçte birini oluşturuyor. İhracatının yarısı da sadece Türkiye’ye gerçekleştiriliyor. 2024 yılında Suriye’ye ihracatımız 2,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Aynı yıl bu ülkeden de 100 milyon dolarlık ithalat yaptık. Türkiye ile Suriye arasındaki dış ticaretin kalemleri de neredeyse ülkenin genel dış ticaretindeki kalemlerle bire bir örtüşüyor.

Tablo böyle olunca, “Bu ülkenin kısa vadede büyük bir dış ticaret partneri olması beklenmemeli” diye düşünenler olacaktır. Ancak, sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için diğer etmenlerin de irdelenmesinde yarar var.

Şöyle ki;

  1. İç savaş döneminde ülkenin yetişmiş insan gücünün neredeyse % 70’i ülke dışına göç etti. Bunların en azından yarısının tekrar ülkelerine dönmeleri ve üretime yönetici kadrosu olarak katkı sunmaya başlamaları beklenmektedir.
  2. Yapılan araştırmalara göre iç savaş yıllarında 13 -14 milyon Suriye vatandaşı evini terk etti. Bunların yarısına yakını diğer ülkelere sığındı. Bu rakamlar son on yıllarda yaşanan en büyük göç hareketi olarak değerlendiriliyor. Yeni hükümet vatandaşlarını geri çağırırken, ülke içindeki köy ve kasabalarına geri dönmeleri halinde bu vatandaşlarının ellerinden alınan toprakların ve atölyelerin tekrar kendilerine verileceği sözünü verdi. Bu çağrı yankı bulursa, en az 6-7 milyon Suriye vatandaşının ülkelerine dönmesi olasılıdır. Bu durum, ülkede hem üretimde istihdam artışı gerçekleştirecek hem de önemli bir tüketici kaynağı yaratmış olacaktır.
  3. Hem Türkiye’de hem de Batı Avrupa ülkelerinde “Suriyeli Sığınmacı Sorunu” en önemli gündem maddelerinden birisini oluşturuyor. Avrupa Birliği bu akımın durması ve sığınmacıların Türkiye’de oluşturulacak insan barajına takılması için ciddi çaba sarf ediyor. Bu amaçla, Avrupa Birliği Türkiye’ye 4- 5 milyar AVRO kaynak sağlamış durumda. Suriyeli sığınmacılardan bu kadar korkan Avrupa Birliği’nin, ülkelerindeki sığınmacıların tekrar Suriye’ye dönmesi ve bu akımın son bulması karşılığında Suriye hükümetine cömert yardımlar yapması olasılığı ortada duruyor.
  4. İç savaş nedeniyle Suriye’deki evler, iş yerleri, okul ve hastaneler, kamu binaları yıkıma uğradı. Su, kanalizasyon, telekomünikasyon, elektrik üretim ve dağıtımı gibi alanlarda da ciddi yatırımlar yapılması zorunlu görünüyor. Yapılan analizlere göre, Suriye’nin yeniden yapılanma ve inşa maliyetinin yaklaşık 400 milyar doları bulacağı; bunun yüzde 65’inin konut sektörü yatırımlarından oluşacağı tahmin ediliyor. Bu meblağ bir anda sağlanamazsa bile, Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası gibi finans kuruluşlarının kademeli olarak bu alanda Suriye’ye ciddi krediler açması beklenmektedir. Demir-çelik, bakır ve bakır kablo, fiberoptik kablo, çimento, inşaat malzemeleri, seramik mamulleri, yer döşemeleri gibi alanlarda karşılaştırmalı üstünlüğü bulunan Türkiye’nin hemen yanı başındaki komşu ülkeye çok daha ehven fiyatlardan ve düşük navlun bedelleri ile bu ürünleri ulaştırması mümkün olabilecektir. Öte yandan, uluslararası yüzlerce ihale kazanmış Türk müteahhitlik şirketleri de rahatlıkla bu pazardan ciddi boyutlarda ihale alabilecektir.
  5. Kısaca belirtmek gerekirse, dünya kamuoyunun beklentileri doğrultusunda, Suriye’nin yatırım bankalarından temin edeceği kaynaklarla 2025 yılından başlamak üzere yıllık ithalat tutarının 10 milyar dolarlara ulaşabileceği; inşaatlar nedeniyle hizmet ithalatı tutarının da yıllık 2 milyar dolardan az olmayabileceği söylenebilir.

            Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye – Suriye dış ticaret hacminin kısa süre içinde 8 – 10 milyar düzeyine erişmesi olasılığı masada durmaktadır. Önemli olan, zaman kaybetmeksizin, Suriye ile ticaret politikasının yeniden gözden geçirilmesi ve bu alanda yeni bir Suriye stratejisinin belirlenmesidir.

Satınalma ve Pazarlıkta Beden Dili Kullanımı

Satınalma Ve Pazarlıkta Beden Dili Kullanımı
Satınalma ve Pazarlıkta Beden Dili Kullanımı

Satınalma ve Pazarlıkta Beden Dili Kullanımı

M. Efsun Yüksel Tunç – efsun@indus.com.tr

Satınalma Ve Pazarlıkta Beden Dili Kullanımı
Satınalma ve Pazarlıkta Beden Dili Kullanımı

Satınalma süreçleri, sadece fiyat ve ürün odaklı bir süreçten çok daha fazlasıdır; etkili iletişim ve stratejik pazarlık yeteneği gerektiren bir sanatı içerir. Bu süreçte, söylediklerimiz kadar söylemediklerimiz, hatta beden dilimiz de çok önemlidir. Beden dili, iletişimimizin %60’tan fazlasını oluşturur ve karşımızdaki kişi üzerinde güçlü bir ilk izlenim bırakmamıza yardımcı olur. Doğru bir şekilde kullanılan beden dili, müzakerelerde hem avantaj sağlar hem de uzun vadeli iş ilişkileri kurmanın anahtarını sunar.

Satınalma ve pazarlık süreçlerinde beden dilinin ana öğeleri üzerinden neler yapabileceğimiz bir bakalım.

  • Gülümsemek, iletişimin en evrensel şeklidir. Samimi bir gülümseme hem samimiyet hem de güven mesajı verir. Ancak bu gülümsemenin zoraki olmadığından emin olun; aksi halde yapay algılanabilir. Mimiklerinizi de kontrollü bir şekilde kullanarak mesajınızı destekleyebilirsiniz.
  • Göz teması, güvenin ve dikkatin bir göstergesidir. Gözlerinin içine bakmak yerine alın bölgesine, iki kaşın ortasına, göz bölgesine, özetle burundan yukarı tarafta yüze bakmak doğru olacaktır. Gözlerin içine sürekli bakmak agresif, hiç göz teması kurmamak da güvensiz olarak algılanabilir.
  • Dik ve kendinden emin bir duruş, masada kontrolü elinizde tuttuğunuzu gösterir. Sandalyede 90 derecelik dik açıyla oturup çok fazla hareketten kaçının. Karşı tarafa ne kadar rahatlık ve kararlılık yansıtırsanız, masada o kadar ön planda olursunuz.
  • Müzakere süreci boyunca oturuş pozisyonunuz çok önemlidir. Masaya çok fazla yaklaşmak ya da geriye çekilmek, kontrolü kaybettiğiniz hissi yaratabilir. Dengeli ve rahat bir oturuş, karşı tarafın algısını olumlu yönde etkiler. Etkilemek ve ikna etmek istediğiniz kişinin sağında durmak süreci lehimizde kolaylaştıracaktır.
  • Eller, iletişimde samimiyet ve çeviklik mesajı taşır. Tokalaşma, ilk temas anında kritik bir rol oynar. Güven veren bir tokalaşma için ne çok zayıf ne de çok sert olun. Konuşma sırasında ise ellerinizi aşırı kullanmaktan kaçının; sade ve etkili hareketlerle mesajınızı destekleyin.
  • Kollarınızı çaprazlamak, savunmacı bir tutum olarak algılanabilir ya da karşımızdaki kişiyle mesafe yaratabilir. Kollarınızı açık tutarak kendinizi daha samimi ve iletişime açık bir pozisyona getirebilirsiniz.
  • Çoğu zaman fark edilmeyen ayaklar, aslında çok şey söyler. Ayaklarınızı sabit tutarak ve dikkat dağıtıcı hareketlerden kaçınarak odaklandığınızı gösterebilirsiniz.
  • Kişisel alanı korumak çok önemlidir. Karşı tarafa çok yaklaşmak rahatsızlık yaratabilirken, çok uzak olmak da mesafeli algılanmanıza neden olabilir. Dengeyi koruyarak profesyonel bir izlenim yaratabilirsiniz.
  • Masadaki nesneleri ve alanı kullanım biçiminiz, sizinle ilgili mesajlar verir. Dağınıklıktan kaçının ve kontrolü elinizde tuttuğunuzu gösterecek bir alan yaratın.
  • Giyiminizde kullandığınız renkler de birer beden dili mesajı taşır. Mavi güven verirken, siyah otoriteyi, beyaz ise samimiyeti yansıtabilir. Kendi markanızı ve mesaja uygun bir renk paleti seçmek akıllıca olacaktır.

Beden dili, sadece bizim sergilediğimiz mesajlarla sınırlı değildir; aynı zamanda karşı tarafın verdiği sinyalleri anlamak da kritik bir beceridir. Karşı tarafın beden dilini anlamak için şu stratejileri uygulayabilirsiniz:

  • Normalini Bilmek

Karşı tarafın doğal davranışını anlamadan, hareketlerindeki sapmaları fark edemezsiniz. Bu nedenle, müzakere başlamadan önce karşı tarafın doğal beden dilini analiz edin.

  • Sapmayı Yakalamak

Göz kontağının kaybolması, el hareketlerinin artması ya da vücut duruşunda değişiklikler, karşı tarafın duygusal ya da zihinsel bir tepki verdiğini gösterebilir.

  • Bütünü Görebilmek

Sadece bir hareket ya da mimik üzerine odaklanmayın. Karşı tarafın genel duruşunu, sözlerini ve beden dilini bir bütün olarak değerlendirin.

  • Detaylara İnebilmek

İnce hareketler büyük ipuçları taşır. Parmakların masaya vurulması, nefes alıp verme hızı gibi detaylara dikkat edin.

  • Hareketleri Bağlamak

Karşı tarafın jest ve mimiklerini birbirine bağlayarak duygusal durumunu anlamaya çalışın.

  • Doğru Sorular Sormak

Karşı tarafın söz ve beden dilinde bir uyumsuzluk fark ettiğinizde, bunu doğrulamak için sorular sorun. “Bu konuda daha fazla detay verebilir misiniz?” gibi sorular, doğru sinyaller almanıza yardımcı olur.

  • Gizli Mesajları Algılamak

Çapraz kollardan oturuşa, mimiklerden ses tonuna kadar her mesaj bir ipucu taşır. Çözüm odaklı yaklaşımlar geliştirerek karşı tarafın hislerini anlamaya çalışın.

Satınalma ve pazarlık süreçlerinde beden dili, çoğu zaman fark edilmeyen ama kritik bir rol oynayan bir iletişim aracıdır. Kendi beden dilinizi bilinçli bir şekilde kullanıp karşı tarafın verdiği sinyalleri okuyarak hem masada hem de uzun vadeli ilişkilerde avantaj sağlayabilirsiniz. Beden dilimiz sessiz ve etkili bir araçtır; onu bilinçli ve stratejik bir şekilde kullanalım.

Bir sonraki toplantınızda bu yazıdan aldığınız ipuçlarıyla fark yaratmaya ve pazarlık masasında beden dilinizi stratejik bir avantaj haline getirmeye hazır mısınız?

M.Efsun Yüksel Tunç

Eğitmen ve Yönetim Danışmanı

Yaşam ve Yönetici Koçu

efsun@indus.com.tr

İş Sözleşmesi Devrinde, Devredenin Devirden Önceki İşçilik Alacaklarından Birlikte Sorumluluğu Var mıdır?

İş Sözleşmesi Devrinde, Devredenin Devirden önceki İşçilik Alacaklarından Birlikte Sorumluluğu Var Mıdır Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İş Sözleşmesi Devrinde Devredenin Devirden Önceki İşçilik Alacaklarından Birlikte Sorumluluğu Var mıdır?

Lütfi İNCİROĞLUİş Sözleşmesi Devrinde, Devredenin Devirden önceki İşçilik Alacaklarından Birlikte Sorumluluğu Var Mıdır Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İş sözleşmesinin devri konusu 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 429 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Hizmet sözleşmesi, ancak işçinin yazılı rızası alınmak suretiyle, sürekli olarak başka bir işverene devredilebilir. Devir işlemiyle, devralan, bütün hak ve borçları ile birlikte, hizmet sözleşmesinin işveren tarafı olur. Bu durumda, işçinin, hizmet süresine bağlı hakları bakımından, devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır.

İş sözleşmesinin devri ile birlikte işçinin iş ilişkisindeki muhatabı olan işveren değişmekte olup, üç taraflı bir hukuki işlem niteliğindeki devir işleminin ardından işlemin özünü oluşturan iş sözleşmesi iki taraflı olarak varlığını sürdürmektedir[1].

İş sözleşmesinin devri ile birlikte sözleşmeyi devreden işverenin ile işçi arasındaki sözleşme ilişkisi sona ermektedir. Ancak iş sözleşmesini devralan işverenle sözleşme varlığını devam ettirmektedir. Başka bir anlatımla, sözleşmenin işveren tarafı değişmektedir.

İşçinin iş sözleş­mesinin devrine ilişkin üç taraflı sözleşmeye katılmaması veya işverenler ara­sındaki sözleşmeye onay vermemesi nedeniyle işverence iş sözleşmesinin sona erdirilmesi haksız fesih sayılır ve buna ilişkin yaptırımlar uygulanır[2].

İşyeri devri, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6 nci maddesinde düzenlenmiş olmasına rağmen iş sözleşmesinin devri bu Kanunda düzenlenmemiştir. İş sözleşmesinin devrine 6098 sayılı Kanunda yer verilmiştir. İşyeri devrinde, devirden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken işçilik alacaklarında devreden ve devralan işverenlerin birlikte sorumlulukları bulunmasına rağmen iş sözleşmesinin devrinde devir öncesi işçilik alacaklarında birlikte sorumluluk düzenlenmemiştir. Nitekim 6098 sayılı Kanunun 429 uncu maddesinin ikinci fıkrasında, “Devir işlemiyle, devralan, bütün hak ve borçları ile birlikte, hizmet sözleşmesinin işveren tarafı olur. Bu durumda, işçinin, hizmet süresine bağlı hakları bakımından, devreden işveren yanında işe başladığı tarih esas alınır” denilmek suretiyle birlikte sorumluluktan bahsedilmemiştir. Doktrinde, 4857 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesindeki işyeri devrinde devreden ve devralan işverenlerin birlikte sorumluluğuna kıyasen iş sözleşmesinin devrinde de uygulanması gerektiğini savunan yazarlar olmakla birlikte, ağırlıklı görüş Kanun koyucunun bilinçli olarak iş sözleşmesinin devrinde birlikte sorumluluğu düzenlemediği yönündedir[3].

Başka bir deyişle, iş sözleşmesinin devralan işveren, sözleşmeyi tüm hak ve borçları ile devraldığından, devirden önce doğmuş hakların sahibi ve borçlusu olacaktır. Bu kapsamda yeni işveren işçinin kıdemine bağlı tüm haklardan da sorumlu olacaktır. İhbar ve kıdem tazminatından, işçinin kullanmadığı yıllık izin ücretlerinden sorumlu olacaktır. Hatta, hizmet süresine bağlı olmayan aylık ücret, fazla çalışma ücreti, hafta ve genel tatil günü ücretleri gibi alacaklar bakımından da devralan işverenin sorumlu olacağı kabul edilmektedir. İş sözleşmesinin devrinde birlikte sorumluluğun devam edip etmeyeceği ile ne kadar süre devam edeceği konusunun ancak devir sözleşmesinde düzenlenebileceği kabul edilmektedir[4].

Dolayısıyla, iş sözleşmesinin devri taraf değişikliği sonucunu doğran bir işlem olması ve bu işlemle borç ilişkisinin içeriğinde, kapsamında ve hukuki niteliğinde bir değişiklik olmaması nedeniyle, iş sözleşmesini devralan işverenin devir öncesi doğmuş hem hizmet süresine bağlı işçilik alacaklarından hem de hizmet süresine bağlı olmayan işçilik alacaklarının tamamından tek başına sorumlu olacaktır. Bununla birlikte, Yargıtay Genel Kurulunun önceki yıllarda vermiş olduğu kararlarında işyeri devrine ilişkin Kanun hükmünün iş sözleşmesinin devrine kıyasen uygulanması gerektiği kabul edilmiştir[5].

Ancak Yargıtay 9 Hukuk Dairesi 08.11.2022 tarihli kararında, “işçinin rızası ile gerçekleşen iş sözleşmesinin devrinde, devreden işverenin devir tarihinden önce veya devir sırasında doğmuş borçlardan dolayı devralan işveren ile birlikte sorumluluğunun söz konusu olmadığına karar vermiştir[6].

İş Sözleşmesi Devrinde, Devredenin Devirden önceki İşçilik Alacaklarından Birlikte Sorumluluğu Var Mıdır Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 429 uncu maddesinde, iş sözleşmesi devrinde, devredenin birlikte sorumluluğu esası benimsenmemiştir. Devir sözleşmesinin tarafları aksini kararlaştırmadıkları sürece, devredenin devir tarihinde doğmuş veya devir tarihinden sonra doğacak borçlar bakımından devralan ile birlikte sorumluluğu söz konusu değildir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] URHANOĞLU CENGİZ, İştar, İş Sözleşmesinin İradi Devri, Ankara 2014, s.29

[2] ARASLAN ERTÜRK, Arzu, s.241.

[3] URHANOĞLU CENGİZ, İştar/KAYNAR, Damla, İş sözleşmesinin devrinde devreden işveren devirden önce doğmuş bulunan alacaklardan sorumlu tutulabilir mi? Karar İncelemesi SİCİL, YIL:2024 s.51, s.168 vd.

[4] URHANOĞLU CENGİZ/KAYNAR, SİCİL, YIL:2024 s.51, s.186 vd.

[5] YGHK, 2005/9-203; E,.2005/252, K.; YGHK, 2017/3176 E., 2018/1470 K., 18.10.2018 T. Legalbank.

[6] Y9HD. 18.11.2022 T, E.2022/4947, K.2022/14521.

Yapay Zeka ile Geleceğin İş Dünyası: Meslekler ve Beceriler Nasıl Değişiyor?

Yapay Zeka Ile Geleceğin İş Dünyası Meslekler Ve Beceriler Nasıl Değişiyor
Yapay Zeka ile Geleceğin İş Dünyası Meslekler ve Beceriler Nasıl Değişiyor

Yapay Zeka ile Geleceğin İş Dünyası: Meslekler ve Beceriler Nasıl Değişiyor?
Levent ÇUHADAR – SİRİUS AI TECH levent@siriusgrup.com

İş dünyası, yapay zekanın (AI) hızla yükselişiyle birlikte köklü bir dönüşüm geçiriyor. Günümüz iş gücünde yer alan herkesin artık farkında olduğu bir gerçek var: Yapay zeka sadece bir teknoloji değil, aynı zamanda iş süreçlerimizi, beceri gereksinimlerimizi ve hatta iş yapış biçimimizi tamamen yeniden şekillendiriyor. Peki, bu dönüşüme nasıl ayak uyduracağız ve yapay zekadan en iyi şekilde nasıl faydalanacağız?

Yapay Zekanın İş Dünyasında Yarattığı Değişimler

Yapay Zeka Ile Geleceğin İş Dünyası Meslekler Ve Beceriler Nasıl Değişiyor
Yapay Zeka ile Geleceğin İş Dünyası Meslekler ve Beceriler Nasıl Değişiyor

Yapay zeka, iş dünyasında hem operasyonel hem de stratejik birçok alanda büyük değişimlere yol açıyor. Eskiden insan gücüyle saatler alan işler artık saniyeler içinde tamamlanabiliyor. Şirketlerin daha verimli çalışmasını sağlarken, yeni iş fırsatlarının da önünü açıyor.

  • Verimlilik Artışı: AI, işletmelerin daha az kaynakla daha fazla iş yapmasını sağlıyor. Örneğin, üretim hatlarında AI destekli otomasyon sistemleri, hata oranlarını azaltarak üretkenliği %30’a kadar artırabiliyor.
  • Daha Akıllı Kararlar: Büyük veri analizinde AI’nin sağladığı hız ve doğruluk, şirketlerin daha bilinçli ve hızlı kararlar almasını sağlıyor.
  • İş Gücü Dönüşümü: Yapay zeka, rutin ve tekrarlayan işleri devralırken çalışanların daha yaratıcı ve stratejik görevlere odaklanmasına imkan tanıyor.

Değişen Meslekler ve Yeni Beceriler

Eskiden saatlerimizi harcadığımız birçok rutin iş artık yapay zekanın ellerinde daha hızlı ve hatasız bir şekilde tamamlanıyor. Veri analizi, müşteri hizmetleri, içerik üretimi gibi alanlarda AI, iş yükünü azaltıyor ve daha stratejik işlere odaklanmamızı sağlıyor. Ancak bu, insan emeğinin artık gereksiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, AI ile birlikte insan becerileri daha da değer kazanıyor.

AI ile Ön Plana Çıkan Beceriler

Artık iş dünyasında fark yaratabilmek için teknik becerilerin yanı sıra şunlar daha fazla önem kazanıyor:

  • Yaratıcılık ve Eleştirel Düşünme: Yapay zeka veriyi işleyebilir, ancak yaratıcı çözümler sunmak ve stratejik kararlar almak insanın en güçlü yönleri olarak kalacak.
  • Duygusal Zekâ: Müşteri hizmetleri gibi insana dokunan alanlarda empati ve iletişim becerileri her zamankinden daha kritik.
  • Analitik Düşünme: AI’nin sağladığı verileri anlamlandırmak ve stratejik kararlar almak giderek daha kritik hale geliyor.

AI İş Süreçlerine Nasıl Entegre Ediliyor?

İşletmelerin büyüme ve verimlilik hedeflerine ulaşması için yapay zekanın doğru entegre edilmesi kritik bir adım. Örneğin, müşteri iletişimini optimize etmek için Calling AI gibi çözümler kullanarak, her müşteriye özel ve hızlı yanıtlar verilebilir. AI destekli çağrı merkezi çözümleri, müşteri memnuniyetini artırırken, işletmelere operasyonel verimlilik sağlar.

Öte yandan, içerik üretimi ve dijital pazarlama süreçlerinde AI’nin sağladığı fırsatlar göz ardı edilemez. Lobster gibi AI destekli içerik oluşturma araçları, anahtar kelime analizi ve SEO uyumlu içerik üretimiyle markaların hedef kitlesine en doğru mesajları iletmesine yardımcı oluyor.

Yapay Zeka Entegrasyonu İçin Adımlar

  1. İhtiyaçların Belirlenmesi: İş süreçlerinizde AI’nin nasıl bir fark yaratabileceğini belirlemek için mevcut darboğazları analiz edin.
  2. Doğru Araçların Seçilmesi: İşletmenize en uygun AI çözümlerini araştırın ve ölçeklenebilir teknolojilere odaklanın.
  3. Küçükten Başlamak: AI uygulamalarını kademeli olarak devreye alarak ekibin sürece alışmasını sağlayın.

Şirket Kültürüne Yapay Zekanın Entegrasyonu

Yapay zekanın iş dünyasında başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için şirket kültürüyle entegre edilmesi şart. Çalışanların AI teknolojilerini benimsemesi, değişime açık olması ve bu teknolojiyi günlük iş süreçlerine entegre edebilmesi gerekiyor.

Şirketlerde AI Uygulamalarını Benimsetmenin Yolları:

  • Eğitim Programları: Çalışanlara AI’nin iş süreçlerine etkisini anlatan eğitimler düzenleyin.
  • Pilot Projeler: Küçük ölçekli AI projeleriyle başlayarak ekibinizin yeni teknolojilere alışmasını sağlayın.
  • İç İletişim: AI’nin çalışanlara nasıl fayda sağlayacağına dair açık ve net iletişim stratejileri belirleyin.

Geleceğe Hazır Mıyız?

Yapay zeka iş dünyasını sadece otomatikleştirmekle kalmıyor; aynı zamanda geleceğe dair yepyeni fırsatlar sunuyor. Doğru entegre edildiğinde işletmelere rekabet avantajı sağlıyor, büyüme fırsatları yaratıyor ve çalışanların daha üretken olmasına yardımcı oluyor.

AI ile İş Dünyasında Öne Çıkmak İçin 3 Altın Kural

  1. Uyum Sağlayın: Teknolojiyi kucaklamak ve hızla adapte olmak işletmenizi bir adım öne çıkarır.
  2. Sürekli Öğrenin: AI teknolojileri sürekli gelişiyor; güncel kalmak için eğitimlere ve yeniliklere açık olun.
  3. İşbirliğine Odaklanın: İnsan ve AI işbirliğini en verimli şekilde kullanmayı hedefleyin.

Sirius AI olarak, işletmelerin bu dönüşüme ayak uydurmasını kolaylaştıran çözümler sunuyoruz. AI teknolojilerini iş süreçlerinize hızlı ve etkili bir şekilde entegre ederek, büyümenize ve geleceğe hazır olmanıza yardımcı oluyoruz.

Siz de AI’nin sunduğu fırsatları keşfetmek için bizimle iletişime geçin ve dijital dönüşüm yolculuğunuzda ilk adımı atın. Keşfetmek için: siriusaitech.com

Yapay Zeka Eğitimi Dr Adil ünal
Yapay Zeka Eğitimi ve Tedarik Zinciri Yönetimi Uygulamaları – Dr. Adil Ünal. Eğitim içeriği için tıklayınız.

-> Şirket Eğitimleriniz için Doğru Teklif Alın -> egitim@satinalmadergisi.com

FABRİKANIZDA BİRE BİR (1-1) ve GRUP EĞİTİMLERİ

UYGULAMA AĞIRLIKLI EĞİTİMLER – VAKA TABANLI İÇERİKLER

Kurumsal Satış Eğitimi

Şirket eğitimlerine büyük özen gösteriyoruz. Memnuniyetiniz ve referansınız bizim için çok değerli. Eğitime sizlerle birlikte hazırlanıyoruz. Sizlerden gelen önerileri dikkate alıp özgünleştirmelerle ilerliyoruz.

Güvenilir eğitim hizmetleri ile yanınızdayız.
Dolu dolu, güler yüzlü eğitimler dilerim.
Prof. Dr. Murat Erdal

 

Türkiye’nin Her Yerinde Bire Bir (1-1) Yönetici Ekibi ve Şirket Eğitimleri

☐ Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (İleri Seviye) Eğitimi (2 gün)
☐ Kurumsal Satış Eğitimi (Rol Canlandırma/Oyun) (2 gün)
☐ Stratejik Satınalma Yönetimi Eğitimi (2 gün)
☐ Sürdürülebilir Tedarik Standardı ISO 20400 Eğitimi (2 gün)
☐ Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi (1-2 gün)
☐ Harcama Analitiği; Maliyet ve Gider Analizi Eğitimi (1 gün)
☐ Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi (2 gün)
☐ Tedarik Zinciri Stratejileri Eğitimi (2 gün)
☐ Depo ve Stok Yönetimi Eğitimi (2 gün)
☐ Yapay Zeka ve Tedarik Zinciri Uygulamaları Eğitimi (1 gün)

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

Çalışan başına verilen eğitim sürenizi (KPI) yükseltin.
Büyüme için ekibinizi eğitin.

Perakende Değer Zinciri Tasarımında Üçüncü Adım:  Perakende Şirketi Değer Önerisi

Perakende şirketi Değer önerisi
Perakende Şirketi Değer Önerisi

Perakende Değer Zinciri Tasarımında Üçüncü Adım:  Perakende Şirketi Değer Önerisi

Dr. Ulduz AZAD – ulduzazad@gmail.com

Geçen haftaki yazıda, müşterilerin hem çevrimiçi hem de fiziksel deneyimler yaşadığı perakende kanallarının farklı değer önerilerine değinilmişti.

Perakende şirketi Değer önerisi
Perakende Şirketi Değer Önerisi

Perakendecilerin ana hedefleri maliyetleri düşürmek, yüksek verimlilik sağlamak ve nihayetinde üstün müşteri deneyimi sunmaktır. Müşteri ilişkileri yönetimi adına çeşitli faaliyetler de yürütülmekte olduğundan, perakende sektörünün tedarik zinciri altyapısı diğer sektörlere göre çok daha ileri seviyededir; bu nedenle perakende, değer zinciri yaklaşımı ve araştırmaları için uygun bir alandır. 

Sizce Geleceğin Perakende Dünyasında Hangi Değer Önerileri Öne Çıkıyor?

Öncelikle, “Müşteri Yolculuğu” dinamik bir şekilde tekrar tekrar tasarlanmaktadır. Satın alma öncesi ve sonrası etkileşimlerin önemi artarken, sürdürülebilirlik hem müşteriler hem de tedarik zinciri düzeyinde önem kazanmaktadır. Diğer taraftan, “Dijitalizasyon ve Teknoloji” sayesinde müşteri ihtiyaçları ve beklentileri daha detaylı analiz edilmekte, robotlar, drone’lar ve yapay zeka gibi yeni teknolojilerin kullanımına hızla adaptasyon sağlanmaktadır.

Grönroos’un (1990) ortaya koyduğu 6 iyi hizmet deneyimi kriteri güncelliğini korumaktadır:

  • Şirketin profesyonelliği ve yetenekleri
  • Çalışanların tutum ve davranışları
  • Erişilebilirlik ve esneklik
  • Güvenilirlik
  • Başarısız işlemlerin telafisi
  • Hizmet sağlayıcının itibari

Perakende Şirketinin Değer Önerisi Nasıl Ölçülebilir ?

Perakende şirketinin vadettiği değer zinciri, aşağıdaki kriterler ile ölçülebilir (Ferry ve Denise, 2018):

  • Stratejik İşbirliği: Perakendecinin iş ortakları ve satış kanalları ile uzun vadeli strateji ve aksiyon planlarında uzlaşı ve işbirliği içerisinde olması.
  • Ortak Müşteri İlişkileri Yönetimi: Perakendecinin müşteri şikayetlerini ele alma, müşteriler ile uzun vadeli ilişkiler kurma ve müşteri memnuniyetini geliştirme adına kullandığı uygulamaların bütünü.
  • Şeffaf Bilgi Paylaşımı: Perakendeci ve tedarikçinin gönüllü olarak operasyonel süreçlerini paylaşması ve birlikte stratejiler geliştirmesi.
  • Verimlilik: Kaynakların doğru kullanımı. Bu, kâr, yatırımların geri dönüşü ve stok maliyetleri göz önüne alınarak ölçülmektedir.

Perakende sektöründe en üst düzeyde stratejik öneme sahip olan departman, satın alma ve kategori yönetimi süreçlerini kapsayarak şirketin satış bütçesi ve kârlılık hedeflerini yöneten birimdir. Bu birim, çoğu zaman “Pazarlama” ya da “Tedarik Zinciri” gibi farklı isimlerle ifade edilmektedir. Sürdürülebilir iş sonuçları elde edilmesi, tüm kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Yazı dizisine gelecek hafta perakendeci ve tedarikçi arasındaki değer zincirini açıklayarak devam edeceğiz.

Uluslararası Ticarette Lojistiğin Önemi

Uluslararası Ticarette Lojistiğin önemi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Uluslararası Ticarette Lojistiğin Önemi

Lojistik

Uluslararası Ticarette Lojistiğin önemi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemDüşünebiliyor musunuz, lojistiğimiz at veya eşeklerin çektiği arabalarla yapılıyor olsaydı taşınacak malların hali ne olurdu? Hele, hele bu mallar uluslararası ticaretin bir parçası konumundaki ihraç malları ise bir değil, birkaç defa düşünmek gerekir.

Bir tarafta taşınan ihraç malları, diğer tarafta taşıma aracı, taşıma aracının çekici konumundaki yorgun eşek. Arabanın su kaynatmasından söz edemeyeceğim, zira susuzluktan arabanın çekicisi konumundaki eşek baygınlık geçirmek üzere.

Bugün uluslararası ticaretteki lojistikten ve lojistiğin öneminden bahsetmek istiyorum.

Yurt dışına satışını yaptığımız malların önemi ne kadar büyükse, bu malların uluslararası ticarette alıcıya teslim edilmesi de çok önemli. Malın satışının yapılması, malın alıcısına teslim edildiğini ortaya koymamakla birlikte, lojistiğin devreye girmesiyle uluslararası ticaretin halkaları tamamlanır. Bu tamamlanmada lojistiğin hayati önemi olduğunun altını çizmek isterim.

Geçmişten Günümüze Lojistik

Geçmiş Lojistik At ArabasıGünümüzdeki lojistiğe değinmeden önce geçmişteki lojistiği bir resmedelim dilerseniz.

Lojistik araçlarımız yeterli miydi? Demem odur ki havalı kornası, kliması, donanımlı lojistik araçlarımız yoktu.

Belli lojistik kuralları tam kavrayamamış durumdaydık. Her kişi kendi kafasına buyruk mal taşıma işi yapardı, değil yurt dışı taşımacılık, şehirler arası taşımacılıkta dahi muhtemel sıkıntılar yaşanıyordu.

Dünkü lojistik daha fazla ileri değildi.

Bugünkü Modern Lojistik

Lojistik GörselÜlkemiz bugünkü modern lojistik anlayışı çerçevesinde, bırakın dünyanın bir noktasından diğer noktasına kadar olabilecek en emniyetli ve süratli bir şekilde taşınacak malları özenle taşımakla birlikte uluslararası standartlar çerçevesinde işlemlerini yapmaktadır.

İhracatçılar, mallarını yurt dışına sattıklarında sadece mal bedeli ile ilgili olarak rekat yaratmaları söz konusu değildir. Satılan malların ithalatçıya bir lojistik kanalı ile aktarılacağı, ihracatçının başarısının yanında lojistik sektörünün de net bir başarısı olduğu gerçeği ortadadır.

Demiryolu Taşıma Görsel 2İhracatçının sağlam ve hasarsız olarak lojistik firmasına teslim edilen mallarının yine aynı titizlikle hasarsız ve kusursuz bir şekilde ithalatçı firmaya ulaştıran sektörün lojistik olduğunu unutmamalıyız. İhracatçının satış başarısından dolayı aldığı takdirin bir benzerini de lojistik sektörüne vermek gerekir.

Ülkemizdeki ve dünyadaki dış ticarette lojistik olmasaydı, dış ticaretin nasıl işleyeceğini bana söyleyebilir misiniz?

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

50’den Az Çalışanı Bulunan ve Az Tehlikeli Sınıfında Yer Alan İşyerlerinde, İşyeri Hekimi Ve İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı Bulundurma Zorunluluğu İle Zorunluluğa Uymamanın Cezaları

İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı Bulundurma Zorunluluğu İle Zorunluluğa Uymamanın Cezaları
50’den Az Çalışanı Bulunan ve Az Tehlikeli Sınıfında Yer Alan İşyerlerinde, İşyeri Hekimi Ve İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı Bulundurma Zorunluluğu İle Zorunluluğa Uymamanın Cezaları

50’den Az Çalışanı Bulunan ve Az Tehlikeli Sınıfında Yer Alan İşyerlerinde, İşyeri Hekimi Ve İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı Bulundurma Zorunluluğu İle Zorunluluğa Uymamanın Cezaları

Avukat & Arabulucu
Baran ÇAĞDAVUL – av.barancagdavul@gmail.com

Bilindiği üzere 6331 Sayılı İş Güvenliği Kanunu 20.06.2012 yılında kabul edilmiş, 30.06.2012 yılında Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanunun amacı; işyerlerinde iş sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması ile iyileştirilmesi, uyulacak esasların belirlenmesi ve gerek işverenin gerek çalışanların görev, yükümlülük ve haklarının düzenlenmesidir. Yasa düzenleyici bu kanunun -2. maddede yazılı istisnalar dışında- kamu ve özel sektörde faaliyet gösteren tüm iş ve işyerlerinde uygulanacağını, söz edilen işyerlerinde çalışan işverenler, işveren vekilleri, çıraklar ve stajyerler de dahil olmak üzere, bütün çalışanlar yönünden uygulanacağını belirlemiş durumdadır. Peki her işyerinde aynı kurallara mı riayet edilecektir?

İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı Bulundurma Zorunluluğu İle Zorunluluğa Uymamanın Cezaları
50’den Az Çalışanı Bulunan ve Az Tehlikeli Sınıfında Yer Alan İşyerlerinde, İşyeri Hekimi Ve İş Sağlığı Güvenliği Uzmanı Bulundurma Zorunluluğu İle Zorunluluğa Uymamanın Cezaları

Binlerce farklı sektör ve alanda faaliyet gösteren her şirketin, tabi olarak aynı kurallara uyması beklenemeyecektir. Çünkü her işyerinde; çalışılan yer, çalışma süresi, çalışan sayısı, çalışmanın fikri emek ile mi yoksa fiziki emek ile mi gerçekleştirildiği, çalışılan alanın riskleri, çalışma araçları vb. onlarca farklılık mevcuttur. Bu nedenle Bakanlık yayınladığı “İş Sağlığı Ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği” ile işyerlerini tehlike riskleri yönünden Az Tehlikeli, Tehlikeli ve Çok Tehlikeli olmak üzere 3 derecede sınıflandırmıştır. (İşyerinin tehlike sınıfı, NACE kodundan öğrenilebilmektedir.)

Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, yine kanunda yazılı başlangıç tarihlerine uygun biçimde çok tehlikeli, tehlikeli ve 50’den fazla çalışanı olan az tehlikeli olarak sınıflandırılmış işyerlerinde, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma uygulaması başlamış, yükümlülüğünü yerine getirmeyen işyerlerine ilgili cezalar kesilmiştir. Ancak 50’den daha az sayıda çalışanı olan ve az tehlikeli sınıf kapsamında kalan işyerlerinde, 31.12.2024 tarihine değin işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu düzenlemesinin yürürlük tarihi sürekli ertelenmiştir. Ne var ki erteleme yönünde bir karar daha verilmemiş, 31.12.2024 tarihi itibarıyla 50’den daha az sayıda çalışanı olan ve az tehlikeli sınıf kapsamında kalan işyerlerinde de artık işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu başlamıştır.

Bu kapsamda en az 1 çalışanı olan her işyerinde (kanunun 2. maddesinde yazılı işyerleri hariç olmak üzere), işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı bulundurulması zaruridir. İşveren sözü edilen hizmetlerin bir kısmını ya da tamamını, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden veya ÇASMER’lerden hizmet alarak da yerine getirebileceği gibi 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri ya da işveren vekilleri, Bakanlıkça ilan edilen eğitimleri tamamlamak suretiyle de iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini bizzat kendileri yürütebilir. Ancak işe giriş ve periyodik muayeneler ile tetkikler, bu durumdan istisna tutulmuştur. Başka bir deyişle işe giriş ve periyodik muayeneler ile tetkikler için işveren ya da işveren vekili dışında bir uzmandan hizmet alınması zorunluluğu devam etmektedir. Peki 50’den az sayıda çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri işverenlerinin, sözü edilen yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde karşılaşacağı idari cezalar nelerdir?

2025 yılında yapılan % 43,93 oranındaki artışla beraber, 50’den az sayıda çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde iş güvenliği uzmanı görevlendirilmemesinin ya da bulundurulmamasının cezası, her ay için ayrı ayrı 88.663,00 TL idari para cezasıdır. Aynı biçimde işyeri hekimi bulundurulmamasının ya da görevlendirilmemesinin cezası da her ay için ayrı ayrı 88.663,00 TL idari para cezasıdır. Ancak burada gözetilmesi gereken husus, yalnızca bulundurma zorunluluğuna uyulmasının yeterli olmadığı hem iş güvenliği uzmanının hem de işyeri hekiminin kanunda belirlenen niteliklere haiz olması gerektiğidir.

İşyerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurulması zorunluluğuna ek olarak, işyerinde iş güvenliğinin sağlanması ve iyileştirilmesi kapsamında kanun ve yönetmenlikle işverenlere yüklenen başkaca bir dizi sorumluluk vardır. Bunlardan bazıları; işyerinde olası tehlike ve ihtimallerin tespit edilebilmesi amacıyla risk değerlendirmesi yapılması, çalışanlara yönelik bilgilendirmede bulunması ile eğitim vermesi, acil hallerde uygulanmak üzere acil durum planları hazırlaması, tatbikatlar gerçekleştirmesi, periyodik denetimlerde bulunması, dışarıdan denetime izin vermesi, iş güvenliğinin sağlanmasına yönelik bildirimlere uygun davranması vb. hallerdir.

Sözü edilen yükümlülüklerin eksik ya da hiç yerine getirilmemesi halinde ise işveren 2025 yılı için;

-Risk değerlendirilmesi yapılmaması yönünden 53.172,00 TL, aykırılığın devam ettiği her ay için ayrı ayrı 79.783,00 TL,

-Çalışanların maruz kaldığı risklerin tespit edilmesine yönelik rutin ölçüm, inceleme ve araştırmaların yapılmaması yönünden 26.557,00 TL,

-Acil durum planları yapılmaması ve tedbir alınmaması yönünden 17.686,00 TL,

-Çalışanlara eğitim verilmemesi yönünden her bir çalışan için ayrı ayrı 7.156,00 TL,

idari para cezası ile karşılaşacaktır.

Bununla birlikte yükümlülüklerin yerine getirilmediğinden bahisle işin durdurulmasına karar verilmesi halinde, durdurma idari para cezasına oranla çok daha ağır bir yaptırım olduğundan, isabetli biçimde kanunun 26/4. maddesinde, durdurmaya sebep olan fiilden dolayı ilgili idari para cezasının uygulanmayacağını düzenlemiştir.

Avukat & Arabulucu
Baran ÇAĞDAVUL

 

Entertech İstanbul Teknokent’in Yeni Bina Temel Atma Töreni Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın Katılımıyla Gerçekleştirildi

Entertech Yeni Bina Temel Atma Töreni

Entertech İstanbul Teknokent’in Yeni Bina Temel Atma Töreni Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın Katılımıyla Gerçekleştirildi

Türkiye’nin en başarılı teknokentlerinden Entertech İstanbul Teknokent, fiziki altyapısının geliştirilmesi hedefi kapsamında hayata geçireceği yeni binanın temel atma törenini gerçekleştirdi. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın ve Entertech İstanbul Teknokent Genel Müdürü Dr. Muhammed Kasapoğlu’nun ev sahipliğini yaptığı temel atma törenine Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır katılım gösterdi.

Entertech Yeni Bina Temel Atma Töreni

Türkiye’de iki Ar-Ge üniversitesinin paydaş olduğu tek Teknokent olma özelliği taşıyan Entertech İstanbul Teknokent’in fiziki altyapısının geliştirilmesi hedefi kapsamında hayata geçireceği yeni binasının temel atma töreni yapıldı. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın’ın ve Entertech İstanbul Teknokent Genel Müdürü Dr. Muhammed Kasapoğlu’nun ev sahipliğini yaptığı temel atma törenine Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır da katılım gösterdi. Entertech İstanbul Teknokent yönetim binası yanında konumlanan ve 12 bin metrekareden oluşacak yeni binanın 2025 yılı sonunda tamamlanması planlanıyor. Ortak alanların modern mimari çerçevesinde düzenleneceği binada otomatik yangın algılama ve söndürme sistemleri, VRV klima ısıtma ve soğutma sistemleri, kapalı otopark, elektrikli şarj istasyonları bulunacak. Yeni binada konumlanacak Ar-Ge firmaları için donanımlı çalışma alanları oluşturulacak. Teknokent bünyesinde yer alan firmalar yeni iş fikirlerini burada geliştirecek aynı zamanda ekosistem içinde yer alarak diğer firmalarla daha hızlı iş birlikleri kurabilecek.

Bakan Kacır: “Entertech İstanbul Teknokent’in yeni binasını Entertech’in son dönemdeki başarılı atılımlarının önemli bir halkası olarak görüyoruz”

Sanayi Ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih KacırTörende konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, “İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa ortaklığında akademik bilgi birikimi ve deneyiminin teknoloji girişimciliğiyle buluştuğu Entertech İstanbul Teknokent’in yeni binasının temel atma töreni vesilesiyle bir aradayız. Entertech İstanbul Teknokent, son yıllarda geliştirdiği proje ve programlarla, girişimcilikte Avrupa’nın parlayan yıldızı olan İstanbul’un ekosistem değerini artıracak önemli çalışmalara imza attı. Yürüttüğü hızlandırıcı ve kuluçka programlarıyla, hayata geçirdiği girişim sermayesiyle, girişimcilerimize sadece fiziki imkânlar sunmakla kalmayıp aynı zamanda yenilikçi projelerin filizlenip büyümesi için bir çekim merkezi hâline geldi. Entertech İstanbul Teknokent’in teknoloji girişimciliğinde yeni başarı hikâyeleri çıkarmak adına ekosistemi besleyici bir rol üstlenmesini takdirle takip ediyoruz. Temelini atacağımız, toplam 12 bin metrekare kapalı alana sahip Entertech İstanbul Teknokent’in yeni binasını da Entertech’in son dönemdeki başarılı atılımlarının önemli bir halkası olarak görüyoruz. Modern altyapısı ve yenilikçi olanaklarıyla özgün girişimlerin doğması ve ölçeklenmesi adına fiziki ihtiyaçlara cevap verecek bu tesisi, inşallah bu yıl sonuna kadar tamamlayarak teknoloji ekosistemimizin hizmetine sunacağız. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak; ülkemizi teknoloji girişimciliğinde devler ligine taşımak üzerine atılan her adımın destekçisi olmayı sürdüreceğiz” dedi.

Globalleşme Vizyonuna Sahip, Güçlü Teknoloji Firmalarına Ev Sahipliği Yapacak

Entertech İstanbul Teknokent Genel Müdürü Dr. Muhammed KasapoğluTörende konuşan ve yeni binalarının globalleşme vizyonuna sahip, güçlü teknoloji firmalarına ev sahipliği yapacağını belirten Entertech Genel Müdürü Dr. Muhammed Kasapoğlu, “2025’te başlayacak ve 4 yıl boyunca çalışmalarımızı bunların üzerine inşa edeceğimiz beş ana hedefimiz bulunuyor. Bunlar; uluslararasılaşma, girişim ve Ar-Ge firmalarını geliştirici farklılaşmış programlar sunma, fona erişim kolaylığı, ihtisaslaşmış kümelenme ve Entertech İstanbul Teknokent fiziki altyapısının geliştirilmesi olarak sıralayabiliriz. Entertech İstanbul Teknokent fiziki altyapısının geliştirilmesi hedefimiz kapsamında yeni binamızın inşaatına başladık. Binamız, teknoloji geliştirme ekosistemine sunduğumuz hizmetleri genişletmek, girişimcilerimize ve Ar-Ge firmalarımıza daha güçlü bir altyapı sunmak amacıyla tasarlandı. Bu yatırım, uluslararasılaşma hedefimizi destekleyecek şekilde, küresel standartlarda bir çalışma ortamı sağlamayı da hedefliyor” şeklinde konuştu.

Entertech Temel Atma Töreni 1

Dr. Kasapoğlu: “Bu yatırım, milli teknoloji hamlesi için önemli bir adım”

Yeni binalarının, daha fazla Ar-Ge firmasına geniş ve donanımlı alanlar sunarak, firmaların faaliyetlerini daha modern ve etkili bir ortamda yürütmelerine olanak tanıyacağını belirten Kasapoğlu, bu yatırımın aynı zamanda milli teknoloji hamlesi için de önemli bir adım olduğunun altını çizdi. Teknoloji geliştirmede Ar-Ge personeli istihdamının da önemli bir yer edindiğini ve bu kapsamda yeni binada istihdamı da artıracaklarını kaydeden Kasapoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Mevcut alt yapımızla 160’tan fazla Ar-Ge firmasına ev sahipliği yapıyoruz. Bu firmalarımızın çalışmalarıyla gerek endeks sıralamasında gerekse ülkemizin teknoloji ihracatında önemli bir konumdayız.  Bu bina ile milli teknoloji hamlesi hedeflerinden biri olan Türkiye’nin teknolojik yetkinliğini geliştirmek amacıyla etki gücü yüksek program ve projelerin hayata geçirilmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Bugün, yalnızca 12 bin metrekarelik fiziksel bir alan inşa etmiyoruz; aynı zamanda ülkemizin 2030’da 100 Turcorn ve 100 bin teknoloji girişimi hedefine katkı sağlayacak uluslararası alandaki rekabet gücünü artıracak, girişimcilere destek olacak, teknolojiye değer katacak bir vizyonu da hayata geçiriyoruz. Yeni yapılacak ek binamız ile Ar-Ge personeli istihdamını, firmalarımızın araştırma geliştirme faaliyetlerini yürütecekleri alan kapasitesini artıracağız.”

Entertech Temel Atma Töreni 2

  • – – – –  – – – –  – – – – – – – — – – – – — – – – — – – – — – – – — – – — – – — – – – – – – – – –

Türkiye’nin Her Yerinde Fabrikanızda, İşletmenizde Bire Bir (1-1) ve Grup Eğitimleri

☐ Stratejik Satınalma Yönetimi Eğitimi
☐ Sürdürülebilir Tedarik Standardı ISO 20400 Eğitimi
☐ Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (İleri Seviye) Eğitimi
☐ Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi
☐ Harcama Analitiği; Maliyet ve Gider Analizi Eğitimi
☐ Tedarikçi Performans Değerlendirme Eğitimi
☐ Kurumsal Satış Eğitimi

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

Tedarik Zinciri Satın Alma Sürdürülebilirlik Eğitimi Satın Alma Tedarik Zinciri Eğitimi

Operasyonel Araç Kiralama Sektörü, 2024’ün İlk 9 Ayında 64 Milyar 200 Milyon TL’lik Yatırımla, 48.300 Adet Aracı Filosuna Kattı!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Operasyonel Araç Kiralama Sektörü, 2024'ün İlk 9 Ayında 64 Milyar 200 Milyon Tl’lik Yatırımla, 48.300 Adet Aracı Filosuna Kattı!

Operasyonel Araç Kiralama Sektörü 2024’ün İlk Dokuz Aylık Döneminde 64 Milyar 200 Milyon TL’lik Yatırım Yaparak 48 Bin 300 Adet Aracı Filosuna Kattı!

Sektörün Toplam Araç Sayısı 2023 Yılı Sonuna Göre Yüzde 0,2 Azalarak 253 Bin 500 Adede Geriledi!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Operasyonel Araç Kiralama Sektörü, 2024'ün İlk 9 Ayında 64 Milyar 200 Milyon Tl’lik Yatırımla, 48.300 Adet Aracı Filosuna Kattı!Araç kiralama sektörünün çatı kuruluşu Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER), bağımsız araştırma şirketi NielsenIQ iş birliği ile hazırladığı, 2024 yılının ilk dokuz aylık sonuçlarını içeren “TOKKDER Operasyonel Kiralama Sektör Raporu”nu açıkladı. Rapora göre, operasyonel araç kiralama sektörü yılın ilk dokuz ayında 64 milyar 200 milyon TL’lik yeni araç yatırımı yaparak 48 bin 300 adet aracı filosuna kattı. Yılın üçüncü çeyreği sonu itibarıyla sektörün aktif büyüklüğü 217 milyar 800 milyon TL olarak gerçekleşti. Bu dönemde, sektörün toplam araç sayısı 2023 yılı sonuna göre yüzde 0,2 azalarak 253 bin 500 adede geriledi.

Rapora göre, Renault yüzde 17,9 pay ile Türkiye operasyonel araç kiralama sektörünün en çok tercih edilen markası olmayı sürdürdü. Renault’u yüzde 17,2 ile Fiat, yüzde 10,1 ile Toyota, yüzde 9,7 ile Ford ve yüzde 9,5 ile Volkswagen takip etti. Bu dönemde, sektörün araç parkının yüzde 46,8’i kompakt sınıf araçlardan oluşurken, küçük sınıf araçlar yüzde 30,3 ve üst-orta sınıf araçlar yüzde 10,6 pay aldı. 2018 yılı sonunda operasyonel araç kiralama sektörünün filosundaki hafif ticari araçların yüzde 2,9 olan payı ise 2024 yılının üçüncü çeyreği sonunda yüzde 7,5’e yükseldi. Sektörün araç parkının yüzde 34,4’lük bölümünü dizel yakıtlı araçlar oluştururken, benzinli araçların payı yüzde 56,2’ye yükseldi. Hibrit ve elektrikli araçların payı ise yüzde 9,3 oldu.

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

Sedan Yine Birinci Sırada

TOKKDER raporunda yer alan bir başka veri ise, yılın ilk dokuz ayı sonunda operasyonel araç kiralama sektöründeki gövde tipine göre araç tercih sıralamasında sedan birinciliğinin devam etmesi oldu. Bu kapsamda, sedan gövde tipine sahip araçlar yüzde 48,2 ile birinci sırada, hatchback gövde tipine sahip araçlar ise yüzde 23,3 ile ikinci sırada yer aldı. SUV araçlar ise yüzde 19,4 ile üçüncü sırada yer aldı. Bu araçları yüzde 0,9 ile station wagon gövde tipine sahip araçlar takip etti. Sektörün toplam araç parkının yüzde 80’ini otomatik vitese sahip araçlar oluştururken, manuel vitesli araçların payı ise yüzde 20 olarak gerçekleşti.

Sektörün 2024’ün İlk Dokuz Ayında Ödediği Vergi Tutarı 34 Milyar 500 Milyon TL

Operasyonel kiralama sektörü, yılın ilk dokuz ayını kapsayan dönemde ekonomiye önemli oranda vergi girdisi sağlamaya da devam etti. Sektörün 2024’ün ilk dokuz ayında ödediği vergi tutarı toplamda 34 milyar 500 milyon TL’yi buldu.

Artan Maliyetler ve Doğru Vadeli ve Makul Maliyetli Finansmana Erişimde Yaşanan Zorluklardan Ötürü Sektör Büyüyemiyor!

Kağan Yaşa (1)Operasyonel kiralama sektörünün 2024 yılının ilk dokuz aylık dönemine ilişkin sonuçlarını değerlendiren TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Kağan Yaşa, “Operasyonel araç kiralamaya talep olmasına rağmen, enflasyondaki artışla beraber kira fiyatlarının artması ve finansman kaynaklarına erişimdeki engeller sebebiyle büyüme beklentinin altında kaldı. Enflasyonun kontrol altına alınması ve finansmana erişimin olması durumunda sektörümüz tekrar büyüme sürecine girecektir. Operasyonel araç kiralama sektörünün yılın son çeyreğini de benzer şekilde bir miktar düşüş ile kapatacağını tahmin ediyorum. 2025 yılında ise sektörün gelişimini ekonomik aktivitenin seyri, finansmana erişim ve maliyetler belirleyecek” dedi.

Tokkder LogoOperasyonel kiralamanın işletmelere sunduğu faydalara da değinen Kağan Yaşa sözlerine şöyle devam etti: “Faaliyet alanı ve büyüklüğü ne olursa olsun, sürdürülebilir şirket olmak ve sürdürülebilir iş gücünü sağlamak için her bir şirketin öncelikli yapması gereken dayanıklı kalmaktır. Şirketlerin iş planlarını gözden geçirip güncellemeleri, verimliliklerini artırmaları, tasarruf yapılabilecek alanları hayata geçirmeleri bu dönemde daha çok önem kazanıyor. Bu noktadan bakıldığında, operasyonel araç kiralama sektörü işletmelere ve hatta bireylere birçok faydayı bir arada sunmaya devam ediyor.  Sektör, araçları daha uygun maliyetlerle sağlıyor; hasar yönetimi, bakım, kış lastiği gibi pek çok unsuru yöneterek maliyet avantajını müşterilerine yansıtıyor. Araç satın almak, şirketler için yüksek yatırımı ve araç yönetiminde verimsizlik potansiyelini beraberinde getiriyor. Bunların yanı sıra, satın almayı tercih eden şirketler sahipliğin risklerini de almak durumunda kalıyor.”

Alıcı için Doğru İskonto Oranı Nasıl Belirlenir?

Alıcı Için Doğru İskonto Oranı Nasıl Belirlenir

Alıcı için Doğru İskonto Oranı Nasıl Belirlenir?
Müge TÜRKKAN
mugeturkkan@mtegitimdanismanlik.com

Tedarikçinin alıcıya Dinamik İskonto seçenekleri sunması Tedarik Zinciri Finansmanındaki en yaygın çözümlerden birisi. Dinamik İskonto işleminde alıcı ve satıcının ortak hedefi finansal verimlilik oranlarını arttırmak. Bu hedefe ulaşmak ise ancak tarafların şirket finansallarına fayda sağlayacak bir iskonto oranı belirlemesi ile mümkün olabilir.

Dinamik İskontolama Nedir?

Alıcı Için Doğru İskonto Oranı Nasıl BelirlenirDinamik iskontolama, tedarikçilerin, alıcıların ellerindeki nakdi kullanarak faturalarını erken ödemeyi kabul etmeleri karşılığında indirim sunduğu bir finansal stratejidir. İndirim oranı değişkenlik gösterir, ancak genellikle ödeme ne kadar erken yapılırsa indirim o kadar büyük olur.

Tedarikçiler için dinamik iskontolama, nakit akışını iyileştirir, dış finansman ihtiyacını azaltır ve geç ödeme riskini en aza indirir. Diğer yandan, alıcılar, bu indirimlerden faydalanarak kar marjlarını arttırabilirler.

Dinamik İskontolama Türleri

 Statik İskontolama

Statik iskontolama, belirli bir süre içinde yapılan erken ödemelere ait sabit bir indirim oranı içerir. Örneğin, statik iskontolamayı seçerseniz, otuz gün vadeli bir borcunuzda on gün içinde yapılan herhangi bir ödeme için sabit %2 indirim alırsınız.

Kademeli İskonto

Kademeli iskontolama, ödeme tarihine bağlı olarak değişen indirim oranları sunar. Örneğin, kademeli iskontolama seçerseniz, otuz gün vadeli bir borçta on gün içinde yapılan ödemeler için %2, 15 gün içinde yapılan ödemeler için %1,5, ve 20 gün içinde yapılan ödemeler için %1 indirim alırsınız. Bu iskonto türü alıcılar için daha fazla esneklik sağlar ve farklı nakit akışı ihtiyaçlarına göre uyarlanabilir.

Doğru Dinamik İskonto Oranını Bulmak

Alıcı tarafın dinamik iskonto seçeneğini değerlendirirken iskonto oranını hesaba katması kaçınılmazdır. Hangi faiz oranı ile dinamik iskontonun yapılmaması gerektiğini öğrenmek için Satın Alma Yöneticilerinin Finans Yöneticileri ile iş birliği yapması esastır. Söz konusu eşik oranın şirketin ödemeyi vadesinden önce gerçekleştirirken hedeflediği maliyet düşüşünü yaratacak düzeyde olması gerekir. Bu düşüşün karşılaştırılması gereken faktörler aşağıdaki gibidir:

  1. Şirketin Finansman Maliyeti: Şirket dinamik iskonto seçeneğini değerlendirmeden önce elindeki nakit fazlası ile rotatif kredi borçlanmalarını kapatabilir.
  • Bu nedenle Dinamik İskonto Oranının şirketin rotatif borçlanma faiz oranından yüksek olması tercih edilmelidir. Dinamik iskontonun farklı bir para birimi için olması durumunda o para biriminde kapatılabilecek rotatif borçlanmanın faizi ile karşılaştırma yapılır.
  • Farklı para biriminde bir rotatif borçlanma yoksa ve nakit fazlası yabancı para biriminde ise TL’ye çevirerek borç kapaması yapma durumunda düşürülecek finansman maliyeti ile iskonto’dan kaynaklanan maliyet düşüşünün TL karşılığı karşılaştırılır.
  • Eğer rotatif olmayan farklı yapıda bir kredi kapaması mümkün ise erken kapama maliyeti olup olmadığı ve vadesinde geri ödemenin sağlayacağı diğer avantajlar karşılaştırmalı olarak incelenmelidir.
  • Yakın zamanda alacak senedi iskontolama yapılacak aynı oran alacak iskonto oranı ile finansman kredisi alınacak ise finansman kredisi ile karşılaştırılmalıdır.
  1. Şirketin Yakın Dönemde Yapacağı Ödemeler: Dinamik iskonto her ne kadar şirketin nakit fazlası olan dönemde cazip bir seçenek gibi gözükse de Nakit Akışı Projeksiyonu açısından istenilenin aksi sonuçlar yaratabilir. Şirketin yakın dönemde yapması gereken bir ödeme varsa ve eğer bu ödemelerin yaratacağı yeni bir borçlanma olacaksa borçlanma faizi, ödemenin vadesi geçirilecekse gecikme faizi Dinamik İskonto Oranından yüksek olmamalıdır. Bu durumda tedarikçiye erken ödeme yapmış olmak şirketin Nakit Akış dengesinde bozulmalara yol açacaktır. Dolayısıyla yakın dönem Nakit Akış Projeksiyonunu incelemeden Dinamik İskonto seçeneğine gitmek faydadan çok zarar yaratabilir.
  2. Piyasa Riskini Azaltan Fırsat Alımları: Şirketin nakit fazlası olan döneminde ödemelerine konu olan döviz veya hammadde piyasalarında üstlendiği piyasa riskini azaltan ve kısa-orta vade satın alma maliyetlerini aşağı çekebilecek fiyat düşüşleri yaşanmakta ise şirket bu fırsat alımlarından yaratmayı beklediği maliyet avantajı ile dinamik iskontodan elde edeceği maliyet avantajını karşılaştırmalıdır. Yalnız burada altı çizilmesi gereken önemli bir nokta şudur: Şirket yöneticilerinin söz konusu döviz veya emtia ile ilgili fiyat ve tarih olarak netleştirilmiş bir şekilde masaya konulmalı ve bu haliyle aynı dönem için geçerli finansman maliyetleri ile karşılaştırılmalıdır. Aksi takdirde net olmayan beklentilerden yola çıkarak net bir risk alınmış olacaktır.

Buna ilaveten doğru iskonto oranından yapılan Dinamik İskontonun alıcı şirketin finansal performansına yapabileceği katkıları da göz ardı etmemek gerekir. Bu katkılardan bazıları şunlardır:

  1. Kar artışı: Satın alma maliyetlerinde düşüş Gelir Tablosunda Brüt Kar Marjı’nın yükselmesine sebep olur. Finansman maliyetinin bu yükselişi kapatacak kadar artmadığı durumda Dinamik İskonto’nun Net Kar Marjı etkisi pozitiftir.
  2. Tedarikçi ile ilişkilerin iyileşmesi: Tedarikçi kredibilitesi ve ulaşılabilirliğinin sıkıntılı olduğu sektör ve coğrafyalarda ödemeler konusunda tedarikçiye kolaylık sağlamak alıcı şirkete uzun dönemde avantaj yaratabilir.
  3. Finansman maliyetinin düşürülmesi: Dinamik iskonto en nihayetinde tedarikçinin alıcıya sağladığı bir finansman kolaylığıdır. Alıcının mevcut finansman maliyetlerini aşağı çekebildiği noktada başka bir maliyette artışa yol açmıyorsa Nakit Girişi etkisi yaratır.
  4. Mali oranlar: Şirketin Ticari Borçluluğunun düşürülmesi ve bunun daha yüksek yeni bir finansal borçlanma yaratmaması, Borç/Özkaynak, Cari Oran gibi oranlara yansıyarak kısa vadede yatırımcılar açısından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Buna karşılık Nakit Dönüşüm Süresi ve Borç Ödeme Süresi gibi verimlilik oranlarındaki yaşanabilecek bozulmalar da dikkate alınmalıdır.

Peki doğru iskonto oranı dediğimiz oran statik iskonto ve kademeli iskontoda farklı mıdır? İlk bakışta bir yanılsama ile farklı olmalıymış gibi görünse de şirketin bu iskontodan fayda sağlayabilmesi için iki seçenek de aynı faiz oranı üzerinden yapılan hesaplamanın sonucu olmak durumundadır. Özetle bizim için fayda sağlayacak oran ve vade neyse önce onu belirleyip daha sonra bize verileni onunla kıyaslamalıyız.

Dinamik iskonto ile Tedarik Zinciri Finansmanı’nın bir karşılaştırmasını yapacak olursak iki işlemin iki farklı hedefi olduğunu söyleyebiliriz. Dinamik İskonto yukarıda belirttiğim faydaları sağlarken Tedarik Zinciri Finansmanı Borç Ödeme Süresinin uzatılması, Net İşletme Sermayesi ihtiyacının ve dolayısıyla borçlanmanın maliyetinin azalması anlamına gelir. Ancak bu durumun doğru iskonto ile indirim alma fırsatının kullanılmadığı ortamlarda borçluluk oranlarına ve karlılığa yansıması olumsuz olabilir.

Sonuç

Unutmamak gerekir ki Borç Ödeme Süresi’nin (DPO) kısalması Nakit Akışı Tablosu açısından bir Nakit Çıkışı’dır ve şirketin Net Nakit Girişi’ne yansıması negatif olacaktır. Bu Nakit Çıkışının Nakit Akış Tablosunun başında yer alan Net Kar’daki artış ile pozitife çevrildiği Doğru İskonto oranını belirlemek Dinamik İskonto’yu işlevsel bir hale getirebilir. Aksi halde Net İşletme Sermayesi Yönetimi açısından her zaman tercihler en uzun vadede geri ödeme ve en kısa vadede tahsilat gerçekleştirmektir.

 Dinamik İskonto Platformları’nın kullanıldığı ya da şirket içi sistemlere yansıtıldığı süreçlerde de doğru iskonto oranının ne olduğu şirket borçlanma maliyetleri ile periyodik olarak karşılaştırılmalıdır. Aynı durum tedarikçiler için de geçerlidir. Bunu yapmak için bir platform oluşturulması veya piyasaki platformlardan birisinin seçilmesi işlem verimliliğini arttıracak ve hata payını düşürecektir. Ancak böyle bir platform oluşturma esnasında yukarıda belirttiğim tüm faktörleri dikkate alacak bir hesaplama ve altyapı oluşturulması için çalışma yapılmalı ve bu platform kolaylıkla güncellenebilir olmalıdır.

Peki siz şirketinizde iskonto oranlarınızı doğru zamanda güncelliyor musunuz?