Çimsa’nın Sürdürülebilirlik Projelerine IFC’den 70 Milyon Dolarlık Yeşil Kredi

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber çimsa’nın Sürdürülebilirlik Projelerine Ifc’den 70 Milyon Dolarlık Yeşil Kredi

Çimsa’nın Sürdürülebilirlik Projelerine IFC’den 70 Milyon Dolarlık Yeşil Kredi

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber çimsa’nın Sürdürülebilirlik Projelerine Ifc’den 70 Milyon Dolarlık Yeşil KrediAfyon, Eskişehir ve Mersin’deki üretim tesislerinde sürdürdüğü kapsamlı sürdürülebilirlik projeleri ile çimento sektörünün yeşil dönüşümüne öncülük eden Çimsa, IFC’den 70 milyon dolarlık yeşil kredi (green loan) temin etti.

Dünya Bankası Grubu’nun özel sektör kolu olan Uluslararası Finans Kurumu (IFC – International Finance Corporation), Sabancı Topluluğu şirketlerinden Çimsa ile 70 milyon dolarlık yeşil kredi anlaşmasına imza attı. Söz konusu kredi, Çimsa’nın Türkiye’deki üretim merkezlerinde hayata geçirdiği sürdürülebilirlik projelerinin finansmanı için kullanılacak.

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan IFC Orta Doğu, Orta Asya ve Türkiye’den Sorumlu İmalat, Tarım ve Hizmetler Bölge Endüstri Müdürü Lukas Casey, “Bu yatırım, Türkiye’deki sürdürülebilir kalkınmayı destekleme konusundaki kararlılığımızın önemli bir göstergesi. Çimsa’nın karbon ayak izini azaltmasına yardımcı olarak, sadece çevresel sürdürülebilirliği desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda Türk çimento sektörünün rekabet gücünü de artırıyoruz. Ve aslında bu iki hedefin bir arada gerçekleşebileceğini gösteriyoruz” dedi.

“Türkiye’nin Yeşil Dönüşümüne Öncülük Etmekten Büyük Gurur Duyuyoruz”

Çimsa CEO’su Umut Zenar ise, şirket olarak sürdürülebilirliği sadece geçici bir trend olarak değil, dünyada hızla büyüyen yeni bir ekonomi olarak gördüklerinin altını çizerken, “Bugün Çimsa’nın tüm tesislerinde kararlı bir şekilde gerçekleştirdiğimiz sürdürülebilirlik yatırımlarıyla, kendi sektörümüzde bu yeni ekonominin öncüsü olmayı amaçlıyoruz. Bunu yaparken, çimento ve yapı malzemeleri sektörünün gerçekliğinin farkındayız. Bu bize ilave bir sorumluluk da yüklüyor. Eğer biz kendi sektörümüzde bu sürdürülebilirlik dönüşümünü sağlayabilir, ürünlerimizi, tesislerimizi, tedarik zincirimizi yeşil seferberliğin bir parçası haline getirebilirsek, sadece kendi sektörümüze değil, diğer tüm iş kollarına da önemli bir mesaj vermiş olacağız. Biz bugüne kadar Çimsa olarak, yatırımlarımızla, küresel açılımımızla, ürün çeşitliliğimizle, Türk yapı malzemeleri sektörüne örnek olduğumuza inanıyoruz. Son yıllarda, alternatif yakıt, alternatif hammadde, yenilenebilir enerji ve klinker azaltımı gibi konularda ortaya koyduğumuz çalışmalarla, örnek olma misyonumuzu sürdürülebilirliğe taşımaktan ve Türkiye’nin yeşil dönüşümüne öncülük etmekten büyük gurur ve mutluluk duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

Sürdürülebilirlik konusundaki çabalarının, kendi alanında dünyanın en saygın organizasyonlarından IFC tarafından tescil edilmesinden büyük mutluluk duyduklarını da sözlerine ekleyen Umut Zenar, “Biz bu anlaşmayı, IFC ile  uzun vadeli bir iş ortaklığının başlangıç noktası olarak görüyoruz. Orta vadeli SBTi hedeflerimiz doğrultusunda, IFC sadece Çimsa’ya finansman sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda karbon azaltma yolculuğumuzda yön verecek. Çimsa’nın net ihracatçı bir şirket olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu iş birliği sınırda karbon vergisi uygulamasına adaptasyon süreçlerimize de çok büyük bir katkı sunacak. Son yıllarda artırdığımız küresel ayak izimizi, ülkemiz için ilave bir katma değere dönüştürerek, bu topraklara karşı olan sorumluluğumuzu da yerine getirmeyi sürdüreceğiz” dedi.

Yeşil Finansman Çerçevesi’ni Yayımladı

Gerçekleştirdiği sürdürülebilirlik yatırımlarıyla eş zamanlı olarak Yeşil Finansman Çerçevesi’ni de geçtiğimiz günlerde kamuoyu ile paylaşan Çimsa, karbonsuzlaşma yol haritasını 6 ana odakta şekillendiriyor. Alternatif hammadde, alternatif yakıt, ürün dönüşümü, termal ve elektrik verimliliği, yenilenebilir enerji ve yeni teknolojiler alanlarında yatırımlarını ve çalışmalarını devam ettiren Çimsa, Mersin ve Münih’teki Ar-Ge merkezlerinde gerçekleştirdiği inovasyon çalışmalarını da döngüsel ekonomi temelinde inşa ediyor.

Klinker Kullanım Oranını 4 Yılda 10 Puan Birden Düşürdü

  • Emisyon yönetiminde klinker oranını düşürmeyi en büyük önceliklerinden biri olarak gören Çimsa, bu alanda gerçekleştirdiği inovasyon ve ürün dönüşümü çalışmaları sonucunda, 2020 ve 2024 yılları arasında klinker kullanım oranını %10 aşağı çekti.
  • Türk çimento sektöründe alternatif yakıt teknolojisine öncülük eden Çimsa, 2023 itibarıyla bu alanda yüzde 30’luk kullanım oranına ulaştı. Söz konusu oran, bugün itibarıyla Türkiye’de ortalama yüzde 12 seviyelerinde seyrediyor.

Afyon ve Eskişehir Tesisleri İhtiyaç Duydukları Elektriği Yenilenebilir Kaynaklardan Üretecek

  • Çimsa genelinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen elektrik enerjisi kullanım oranı 2023’te yüzde 54 olarak gerçekleşti. 2030 yılında bu oranın yüzde 80’in üzerine çıkarılması hedefleniyor.
  • Çimsa, Afyon tesisindeki güneş enerjisi santralı (GES) yatırımını 2023 yılında tamamlamasının ardından, geçtiğimiz aylarda Buñol fabrikasında 4,2 milyon Euro yatırımla kurduğu GES’te enerji üretimine başladı.
  • Çimsa Eskişehir tesisinde kurulacak ve 14,2 MWp DC kurulu güçle yıllık yaklaşık 19 milyon kWh elektrik enerjisi üretecek santralin çalışmaları da devam ediyor. Tüm bu çalışmalarla birlikte Türkiye’de Afyon ve Eskişehir fabrikalarının, ihtiyaç duydukları elektriği tesislere entegre şekilde üretileceği bir planlama gerçekleştiriliyor.

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Eğitimi Haber çimsa’nın Sürdürülebilirlik Projelerine Ifc’den 70 Milyon Dolarlık Yeşil KrediÇimsa, dünyanın en saygın uluslararası standartlarından Bilim Temelli Hedefler Girişimi tarafından (The Science Based Targets initiative) da onaylanan yol haritasıyla, 2030 yılı yakın dönemli  sera gazı emisyon hedeflerine  ulaşmak için kararlılıkla çalışmayı sürdürüyor.

 

 

Sustainability Strategies
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK EĞİTİM PROGRAMLARI

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi ve Yeşil Satınalma Eğitiminin içeriğini incelemek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf Eğitim Kataloğunu indirebilirsiniz.

Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.

Hem Sıfır Kilometre Hem de İkinci El Pazarı 2024 Yılında Rekor Tazeleyecek!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Hem Sıfır Kilometre Hem De İkinci El Pazarı 2024 Yılında Rekor Tazeleyecek!

Cardata: Türkiye Otomotiv Pazarı Artık 1 Milyon Adedin Altına Düşmez!

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi Eğitmi Haber Hem Sıfır Kilometre Hem De İkinci El Pazarı 2024 Yılında Rekor Tazeleyecek!Otomotiv sektörünün en büyük veri ve ikinci el fiyatlandırma şirketi Cardata’nın Genel Müdürü Hüsamettin Yalçın, gerek sıfır kilometre araç pazarında gerekse ikinci el otomobil pazarında 2024 yılı sonunda güçlü bir kapanış beklediklerini söyledi.

Sıfır kilometre araç pazarında kasım ayı itibarıyla yılın toplam satışları 1 milyon 68 bin 260 adede ulaştığını vurgulayan Hüsamettin Yalçın, “Aralık ayında bu rakamın 160 bin – 180 bin adetlik bir satışla 1 milyon 200 bin adet üstü seviyelerine yükselmesi bekleniyor. Bu durumda, sıfır araç pazarının geçen yılki 1 milyon 232 bin 635 adetlik rekoru bile geride bırakması oldukça olası görünüyor. Ertelenmiş talep, yeni model lansmanları, filo alımlarındaki kısmi artış ve yıl sonu satış kampanyalarının etkisiyle bu başarıya ulaşılması muhtemel. İkinci el otomobil pazarında ise yaz aylarından itibaren başlayan büyüme trendi yılın son ayına kadar devam ediyor. Özellikle sıfır araç fiyatlarındaki artış, ikinci ele olan talebi artırdı ve bu eğilimin aralık ayında da devam etmesiyle toplam satışın 7 milyon adedi aşarak yeni bir rekor kırması bekleniyor. Kredi musluklarının kapalı olduğu, enflasyonun yüksek seyrettiği ve alım gücünün istenilen seviyede olmadığı bir yılda bu sonuçlara ulaşılması, otomotiv sektörünün dinamiklerinin ve adaptasyon kabiliyetinin ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Bu dinamikler, Türkiye otomotiv sektörünün yıl boyunca karşılaştığı zorluklara rağmen talep ve satış açısından büyüme trendini sürdürdüğünü ve yeni rekorlara hazırlandığını ortaya koyuyor. Bundan sonraki yıllarda da sıfır kilometre araç pazarının 1 milyon adetten, ikinci el pazarının ise 7 milyon adetten aşağı düşmesini beklemiyoruz” dedi.

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

Güncel veriler ışığında pazarı değerlendiren, otomotiv sektörünün en büyük veri ve ikinci el fiyatlandırma şirketi Cardata, 2024 yılı sıfır kilometre ve ikici el pazarıyla ilgili değerlendirme yaptı. Kasım ayında pazarın yüzde 5,3 artışla 121 bin 94 adede ulaştığını ifade eden Cardata Genel Müdürü Hüsamettin Yalçın, 11 aylık süreçte ise toplam satışın 1 milyon 68 bin 260 adet seviyesine yükseldiğini belirtti.

Cardata Genel Müdürü Hüsamettin YalçınErtelenmiş talep ve yeni model lansmanlarının cazibesinin, tüketici ilgisini canlı tutmaya devam ettiğini belirten Hüsamettin Yalçın, “Paralarını enflasyon karşısında korumak isteyen ancak ev veya gayrimenkul alamayan tüketicilerin sıfır araçlara yönelmesiyle birlikte, markaların yıl sonu satış ve kredi-faiz kampanyaları satışları destekleyecek önemli bir etken olmayı sürdürüyor. Ayrıca özellikle yıl sonu hedeflerini yakalamak isteyen filo sektörünün de alımlarını kısmen de olsa artırması, pazarın toplam hacmine ciddi bir katkı sağlayacaktır ve aralık ayı satışlarını daha da yukarı taşıyabilir. Aralık ayında satışların 160 bin – 180 bin adet seviyelerine ulaşması oldukça muhtemel görünüyor. Bu durumda, 2024 yılı toplam satışlarının yaklaşık 1 milyon 240 bin adedi bulması ve geçen yılki 1 milyon 232 bin 635 adetlik rekorun geride bırakılması şaşırtıcı olmayacaktır. Tüm bu dinamikler ışığında, yılın yeni bir rekorla tamamlanması kuvvetle bekleniyor” dedi.

Sıfır Kilometredeki Fiyat Artışları İkinci Eli Canlandırdı!

İkinci el otomobil pazarında ise özellikle yaz aylarında başlayan satış artış trendinin yıl sonuna kadar devam edeceğini vurgulayan Hüsamettin Yalçın, şöyle devam etti: “İkinci el otomobil satışları temmuz ayından bu yana art arda büyürken, ekim ayında yüzde 51,54’lük dikkat çekici bir artışla 680 bin 849 adetlik satış rakamına ulaşıldı. Böylece yılın ilk 10 ayı itibarıyla pazardaki daralma yüzde 2,71’e kadar geriledi ve yıl sonunda bu farkın kapanarak 2023 yılı performansının aşılmasına kesin gözüyle bakılıyor. İkinci el pazarındaki bu hareketliliğin nedenleri arasında sıfır kilometre araç fiyatlarının sürekli artışı, kur riskine karşı tüketicilerin satın alma eğilimleri ve özellikle ticari faaliyet gösteren galeri ve diğer satıcı firmaların pazara olan etkisi öne çıkıyor. Tüketiciler, özellikle sıfır araç fiyatlarındaki artış nedeniyle ikinci ele yönelirken, artan arz ve rekabet de piyasayı canlandırıyor. 2024 yılı sonunda ikinci el otomobil pazarında da bir rekor gelebilir; toplam satışın 7 milyon adedin üzerine çıkarak yeni bir rekor seviyeye ulaşmasını bekleyebiliriz. Özellikle aralık ayında sıfır araç pazarındaki hareketliliğin etkisiyle ikinci elde de güçlü bir kapanış görebiliriz. Bu dinamiklerle birlikte, yıl boyunca pazarda devam eden artış trendi yıl sonuna kadar hız kesmeden sürecektir.”

Türkiye Otomotiv Pazarı Yeni Rekorlara Hazırlanıyor!

Gerek sıfır kilometre gerekse ikinci el otomobil pazarında 2024 yılı sonunda güçlü bir kapanış beklediklerini söyleyen Cardata Genel Müdürü Hüsamettin Yalçın, “Ertelenmiş talep, yeni model lansmanları, filo alımlarındaki kısmi artış ve yıl sonu satış kampanyalarının etkisiyle bu başarıya ulaşılması muhtemel. Özellikle sıfır araç fiyatlarındaki artış, ikinci ele olan talebi de artırdı ve bu eğilimin aralık ayında da devam etmesiyle toplam satışın 7 milyon adedi aşarak yeni bir rekor kırması bekleniyor. Sonuç olarak, gerek sıfır kilometre gerekse ikinci el otomobil pazarında güçlü bir yıl sonu kapanışı/performansı öngörüyoruz. Kredi musluklarının kapalı olduğu, enflasyonun yüksek seyrettiği ve alım gücünün istenilen seviyede olmadığı bir yılda bu sonuçlara ulaşılması, otomotiv sektörünün dinamiklerinin ve adaptasyon kabiliyetinin ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Bu dinamikler, Türkiye otomotiv sektörünün yıl boyunca karşılaştığı zorluklara rağmen talep ve satış açısından büyüme trendini sürdürdüğünü ve yeni rekorlara hazırlandığını ortaya koyuyor. Bundan sonraki yıllarda da sıfır kilometre araç pazarının 1 milyon adetten, ikinci el pazarının ise 7 milyon adetten aşağı düşmesini beklemiyoruz” diye konuştu.

Dışarıdan Atanan Şirket Müdürünün Sosyal Güvenliği

Dışarıdan Atanan şirket Müdürünün Sosyal Güvenliği Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Dışarıdan Atanan Şirket Müdürünün Sosyal Güvenliği

Şerafettin YILDIZDışarıdan Atanan şirket Müdürünün Sosyal Güvenliği Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Şirket; en az bir ya da daha fazla gerçek veya tüzel kişinin bir araya gelerek emek veya mallarını ortak amaçla ve bir sözleşme ile birleştirmeleri sonucu ortaya çıkan ticari işletmelerin ortak adıdır. Ülkemiz mevzuatına göre birkaç çeşit şirket türü bulunmakta ise de ülkemizde en yaygın olan şirket türü “Limited Şirketi”dir. Şirket müdürü ise; limited şirketlerin yönetim ve temsil yetkisine sahip tek organıdır. Türk Ticaret Kanunu’nun 632. maddesi ile, şirket müdürlüğü yetkisinin şirket ortağı olan ya da şirket ortağı olmayan üçüncü kişilere veya tüzel kişilere verileceği hüküm altına alınmıştır, buna göre limited şirketlerde ortak olmayan bir kişi de şirket müdürü olarak atanabilmekte ve şirketi yöneterek temsil edebilmektedir.

Sosyal Güvenlik Mevzuatımız açısından 5510 sayılı Kanun 4-1/b bendine göre; Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, limited şirket ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları 4-1/b (Bağ-kur) kapsamında sigortalı sayılmışlardır. Yine aynı Kanunun 4-1/a bendine göre; “Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar 4-1/a (SSK) kapsamında sigortalı sayılmışlardır. Ancak söz konusu kanun maddelerinde, şirket ortağı olmayarak dışardan atanan şirket müdürünün sigortalılığı hakkında ise herhangi bir ifade bulunmamaktadır.

Peki bu durumda, şirket ortağı olamayan fakat dışardan atanarak şirket müdürlüğü görevini yürüten kişinin sosyal güvenliği nasıl sağlanacaktır?

Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı şirket müdürü olarak dışardan atanan kişinin şirket ortağı olamaması sebebiyle 4-1/b (Bağ-kur) sigortalısı olması mümkün olmamakla birlikte şirketi temsil eden ve şirketin tüm işlemlerinden sorumlu olan şirket müdürünün şirket ve şirket ortaklarıyla arasında bir bağımlılık ve hizmet akdi oluştuğu da ortadadır. Bu sebeple şirket ortağı olmayarak dışardan atanan şirket müdürlerinin 4-1/a (SSK) kapsamında sigortalı olmaları gerekmektedir. Ayrıca şirket ortağı olamayan fakat dışardan atanarak şirket müdürlüğü görevini yürüten kişinin işyeri tarafından 4-1/a sigortalısı kapsamında sosyal güvenliğinin sağlanmamış olmasının Sosyal Güvenlik Kurumunca tespit edilmesi halinde işyerine kayıt dışı istihdamda bulunduğu için idari para cezaları uygulanacaktır.

Sonuç itibariyle, Limited şirket ortağı olan kişiler şirket müdürü olarak atansın veya atanmasın fark etmeksizin 5510 Sayılı Kanun’un 4-1/b (Bağ-kur) bendi kapsamında sigortalı olacaklardır. Şirket ortağı olmayan fakat şirket müdürü olarak dışarıdan atanan kişinin ise şirket ortağı olmaması sebebiyle 4-1/b (Bağ-kur) bendi kapsamında sigortalı olması mümkün değildir, söz konusu kişilerin şirket müdürlüğü görevini yürütmeleri nedeniyle şirket ve şirket ortaklarıyla arasında bir bağımlılık ve hizmet akdi oluşmaktadır, buna istinaden şirket ortağı olamayan ancak dışardan atanarak şirket müdürlüğü görevini yürüten kişilerin mutlaka 4/1-a (SSK) kapsamında sigortalı olması gerekmektedir.

Dışarıdan Atanan şirket Müdürünün Sosyal Güvenliği Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBu kurala uymayarak dışardan atanan şirket müdürünü 4-1/a sigortalısı kapsamında sigortalı bildirmeyen şirketlerin Sosyal Güvenlik Kurumca tespit edilmesi halinde, şirket hakkında kayıt dışı istihdamda bulunmasından dolayı idari para cezaları uygulanacaktır.

Şerafettin YILDIZ

Sosyal Güvenlik Denetmeni

Turizm ve Gastronomi Üzerine: Türk Mutfağı Doğru Tanıtılıyor mu?

Turizm Ve Gastronomi üzerine Türk Mutfağı Doğru Tanıtılıyor Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Türk Mutfağı Doğru Tanıtılıyor mu?

Ali Rıza DÖLKELEŞTurizm Ve Gastronomi üzerine Türk Mutfağı Doğru Tanıtılıyor Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Geçmiş yıllarımızı incelediğimizde ne kadar görkemli ve heybetli bir mutfak kültürümüzün olduğunu, yüzyıllarca Selçuklu, Anadolu ve Osmanlı dönemlerinde çeşitlilik, lezzet ve pişirim tarzı ile Dünya Mutfaklarını etkilediğini görürüz. Şu an geldiğimiz noktada ise Fransa, Çin, İtalyan Mutfaklarının başı çektiğini görmekteyiz. Ama bizim gönlümüzden geçen bizim mutfağımız ilk üçün arasına girmesi. Ne yazıktır ki resmi boyutta bunun böyle olmadığını görmekteyiz.

Mutfağı ile övünen Fransızların ünlü aşçılarından M.Montaigne   şöyle demiştir.’’ Biz yemek pişirmesini haçlı seferleri sırasında Anadolu’dan öğrendik’’ Türk mutfağı uzun bir tarih gelişim süreci sonucunda ortaya çıkan bir mutfak olması bakımından Çin ve Fransız mutfakları ile birlikte anılan dünyanın üç önemli mutfağından biri durumuna gelmiştir.

Orta Asya da başlayan ve bu günkü Türkiye de biten göçün diğer ülkelerin fethedilmesi ve bir çok medeniyetin yaşamış olduğu Anadolu da kurulan İmparatorluğun sonucu zengin, renkli ve bir çok ülkenin özelliklerini bünyesinde toplayan bir mutfak olarak gelişmiştir.

Böylesine bir mutfak hazinesi olan Ülkemiz son yüzyıla baktığımızda bunu kaybettiği, yerinde saydığı bir gerçektir. Her alanda olduğu gibi başarı tamamen bireysellikten geçer. Siz yapacağınız işi başarıyı bireysel olarak yapılabilirliğini gösterdiğiniz taktirde diğer derneklerden, kurumlardan, Devletten destek görüyorsunuz. Biz Şefler de büyük iş düşüyor. Türk Mutfağını tanıtmak Uluslararası platforma taşımak istiyor isek ki amacımız bu olmalı, hep beraber hareket etmemiz gerekmektedir.

Bu beraberliğin en büyük destekçilerinden birisi de Gastronomi yarışmalarıdır. Siz mutfağınızı gerek yurt içi gerek yurt dışında gastronomi yarışmalarında en iyi şekilde temsil eder derecesi ne olur ise olsun adını duyurursanız o zaman kendimizi Türk Mutfağını ve Türk Aşçılarını eskisi gibi Dünya Mutfakları arasında yerini aldırdığımız taktirde gerekli desteği her kurum ve kuruluşlardan gelecektir. Türk Mutfağımıza sahip çıkmadığımızda daha çok dönerimize, musakkamıza, cacığımıza, baklavamıza çok sahip çıkarlar.

Mutfağımız aslına bakarsanız her zaman değişime açık bir mutfak. Onun için sihirli değnek gerekmiyor. Burada mutfağımızı tanıtmak içinde sadece ufkunuz geniş olsun yeterli diye düşünüyorum. Bu sebepten her daim ben mutfağımda değişimler yapıyorum ve yapmaktayım. Bunlara örnek verecek olur isek büfe sunumları, yemek reçeteleri  ( tabiî ki özünü bozmadan ) büfe düzenlemeleri vb.  Dediğim gibi burada en önemli etken her daim geniş düşünüp ve araştırmacı olmak.. Anahtar kelime bu.

Değerli okuyucular Mutfağınızdan ‘’ Bir Tutam Lezzet ’’ eksik olmasın.

‘’ Sevdiğim Sözler ‘’

Şah ya da Sultan yolun ortasına bir büyükçe taş koyuyor. ‘’ Bakayım bu taşın karşısında insanlar ne yapacak bakayım der.’’

Vezir gelir bakar ki yolun ortasında koca bir taş. Sultanım ile konuşayım bu taşları kaldırmak için bir kadro isteyim. Sonra komutan geliyor Vezir ile konuşayım bu taşları düşürenlere ne gibi ceza verelim.. buda ceza peşinde..

Sonra Şair geliyor yolun ortasında bu taşa şiir yazıyor. Sonra Bir köylü geliyor sırtında küfesi ile. Bakıyor ki yolun ortasında bir taş, küfesini yana bırakıyor ve Ya Allah Bismillah der taşı sağa sola oynatırken taşı kaldırıyor yolun kenarına.

Bakıyor ki taşın altında bir kese içerisinde altınlar ve içinde de bir not şöyle yazmış Sultan ‘’ Bu kesedeki altınlar elini taşın altına koymayı becerenler içindir.

‘’ Elini Taşın Altına Sokmak ‘’ sözcüğü de buradan geliyor.

Ama gerçek şudur ki insanlar yollarındaki, akıllarındaki, kalbindeki, hayatlarındaki taşları ayıklamadığı sürece güzelleşemiyor.

Eğer şehirler güzelleşecek ise İnsan güzelleşecekse mekanlar ve yürekler güzelleşecek ise içimizdeki ve dışımızdaki yol ortası taşları kaldırmak dileği ile Hoş cakalın..

İyilikle kalın –

Turizm Ve Gastronomi üzerine Türk Mutfağı Doğru Tanıtılıyor Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemAli Rıza DÖLKELEŞ

Mutfak Yöneticisi / Food EDITOR

Limak Cyprus Deluxe Hotel

Türkiye’nin Makarna İhracatı Hedefi 1 Milyar Dolar

Satınalma Sözleşmeleri Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Türkiye'nin Makarna İhracatı Hedefi 1 Milyar Dolar

Türkiye Makarna İhracatında 1 Milyar Dolara Ulaşmayı Hedefliyor

Satınalma Sözleşmeleri Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Türkiye'nin Makarna İhracatı Hedefi 1 Milyar DolarYediden yetmişe herkesin iştahını açan peynir, tavuk, balık, domates, kıyma, baharatlar ve soslarla çok iyi uyum sağlayan makarna Türkiye’nin önemli ihraç ürünleri arasında yer alıyor.

Türkiye, 2024 yılının 9 aylık diliminde makarna ihracatını yüzde 9’luk artışla 606 milyon dolardan 659 milyon dolara taşıdı ve dünya ikinciliğindeki yerini sağlamlaştırdı.

Türkiye’nin 2024 yılının ocak – eylül döneminde 155 ülkenin sofralarına makarna sunduğu bilgisini veren Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Muhammet Öztürk, Türkiye’nin 2025 yılında makarna ihracatında 1 milyar doları aşabilecek potansiyele sahip olduğunu paylaştı.

Muhammet OzturkTürkiye’nin makarna ihracatı son 5 yılda yüzde 41’lik artışla 577 milyon dolardan 813 milyon dolara çıktığının altını çizen Öztürk, “Makarna ’da benzer seyri koruyarak önümüzdeki 5 yıllık vadede 1 milyar 250 milyon dolarlık ihracat hacmine ulaşabiliriz. Avrupa’dan Uzakdoğu’ya, Amerika’dan Afrika’ya dünyanın dört bir tarafında güçlü bir şekilde yerimizi alıyoruz. Makarna sektörümüzün ihraç pazarlarındaki çeşitlilik bizleri hedeflere ulaşma konusunda cesaretlendiriyor” şeklinde konuştu.

Japonya, ABD ve Çin Makarna İhracatında İlk 10 Ülke Arasında

Türkiye’nin makarna ihracatında Somali 93 milyon dolarlık tutarla ilk sırada yer alırken, Venezuella 70 milyon dolarlık Türk makarnası talep etti. Gana’ya yapılan makarna ihracatı yüzde 80’lik artışla 55 milyon dolar olurken, Japonya 54,5 milyon dolarlık Türk makarnası alarak listede dördüncü sıranın sahibi oldu.

Makarna ihracatında beşinci ülke 40 milyon dolarla Togo olurken, ABD’ye makarna ihracatımız yüzde 33’lük artışla 15 milyon dolardan 20 milyon dolara tırmandı. Türkiye; Çin’e 16 milyon dolarlık, Kamerun’a 14 milyon dolarlık makarna gönderdi. Bu ülkeleri Benin, Nijer ve Irak izledi.

9. Private Label Zirvesi: Hızlı Tüketim Ürünleri Perakendesi

Müzakere Teknikleri Eğitimi Haber 9. Private Label Zirvesi Hızlı Tüketim ürünleri Perakendesi

Hızlı Tüketim Ürünleri Perakendesi 9. Private Label Zirvesi’nde Ele Alındı

Müzakere Teknikleri Eğitimi Haber 9. Private Label Zirvesi Hızlı Tüketim ürünleri PerakendesiHer yıl olduğu gibi bu yıl da hızlı tüketim ürünleri perakendesinin kalbi Private Label Zirvesi’nde attı. Özel markalı ürünler (Private Label) sektörünün ülkemizdeki temsilcisi konumunda olan PLAT Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği tarafından 9’uncusu düzenlenen zirve, Pınar Altuğ’un sunumuyla gerçekleşti. Zirvenin açılışında konuşan PLAT Derneği Başkanı M. İmer Özer, “Farklılıklarla kendimizi çok iyi adapte edince çok daha ilerilere gideceğimizi düşünüyorum” sözleriyle sektör temsilcilerine birliktelik vurgusu yaptı.

Sektöre yön veren değerli konuşmacılar ve fark yaratan içerikler ile dikkat çeken Private Label Zirvesi bu yıl da dikkatleri üzerine topladı. 4 Aralık Çarşamba günü Kurtköy Crowne Plaza Otel’de zengin bir program ile 9’uncusu düzenlenen zirveye bu yıl ilgi yine büyük oldu. Zirve, Pınar Altuğ’un “Ben kendi adıma çocukların ölmediği, kadınların ölmediği, hayvanların ölmediği bir seneyi hepimiz için diliyorum” sözleriyle açılışını yaptı.

Türkiye’nin önde gelen FMCG üreticilerinden ve tedarikçilerinden oluşan PLAT Derneği Üyeleri’nin, Ulusal ve Yerel Perakende Zinciri yöneticileri ile bir araya geldiği etkinlikte son bir yılda sektörde yaşananlar, gelecek beklentileri, sektördeki fırsatlar ve yenilikler ele alındı.

İmer Özer: “Değişkenliklerin ve Farklı Planlamaların Olduğu Bir Ülkedeyiz”

PLAT Derneği Yönetim Kurulu Başkanı M. İmer Özer, 9. Private Label Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmasında, “Bu iş bir ekip işi. Biz demir olarak yola çıktık ama sizlerin sayesinde çelik gibi dayanıklı hale geldik. Bugün Private Label’ı, sektörde neler olduğunu, sektör dışında neler olduğunu konuşarak, farklı konularda bilgi dağarcığımızı artıralım istiyoruz. Değişkenliklerin, farklı planlamaların olduğu bir ülkedeyiz. Farklılıklarımızla kendimizi çok iyi adapte edince çok daha ilerilere gideceğimizi düşünüyorum.” sözleriyle sektörel olarak yaşanan sıkıntılara sektörün tüm paydaşları ile birlikte çözüm üretebileceklerine vurgu yaptı.

“Üretim Tarafında İnsan Bulmakta Zorluk Çekiyoruz”

Sektörün üretim tarafında çalışacak insan problemi yaşandığını belirten Başkan Özer, “Dünyada kurumsal liderlik diye bir kavram var. Türkiye’de ise bu durum durumsal liderlik. Durumları çözebilmeliyiz ki yolumuza devam edelim. Kapasitenin daha faydalı kullanılmasına olanak sağlayan bir sistem Private Label. Ürünler çok sık değişen bir yapıda değil ancak standart bir üretim durumu var. Üretim tarafında hem mavi hem de beyaz yakada insan bulmakta bir zorluk yaşıyoruz. Kendi ürün gamını sayamadığı gibi rakibin ürün gamını ezbere bilen üretici de biliyorum. Ancak biraz kendi içimize baktığımızda işlerin daha yolunda gideceğini düşünüyorum.” dedi.

Kadının iş hayatındaki önemine vurgu yapan Başkan Özer, “Kadınlara fırsat verildiğinde neler yapabileceğini hepimiz biliyoruz. Başımızın tacı bütün kadınlarımıza sevgi ve saygıyla.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Nielsen IQ : “Globalde Private Label Markalar Paylarını Artırıyorlar”

Program, NielsenIQ+GFK Türkiye Genel Müdürü Didem Şekerel Erdoğan’ın değişen dünyada tüketici önceliklerinin ve private label pazarında yaşanan değişimleri ele aldığı sunumuyla devam etti.

2024’e damga vuran ve 2025’e ışık tutacak trendleri katılımcılarla paylaşan Didem Şekerel Erdoğan, “Globalde private lavel markalar paylarını artırıyorlar. Türkye PL ciro payı global ortalamanın üzerinde yer alıyor. Promosyonlar tüketicilerin tasarruf stratejilerinde ilk sırada yer alıyor.” açıklamasında bulundu.

“Globalde Değişim Hacmi Pozitif Yönde”

Son 12 aylık verileri değerlendiren Erdoğan, “Hızlı tüketim ürünlerinde Türkiye son 2 çeyrekte çift haneli güçlü bir hacim büyümesi sergiledi. Özellikle globelde hacim değişiminin pozitif olduğunu görüyoruz. Fiyat değişiminin de etkisiyle atıştırmalık kategorisi cirosal olarak en hızlı büyüyen kategori olurken, içecekler kategorisi en çok büyüyen ikinci kategori oldu. Dondurma, alkolsüz içecekler ve ev temizlik grupları en yüksek hacim büyümesi kaydeden gruplar oldu. Gıda, atıştırmalık ve içecek kategorilerinin e-ticarette yükselişi sürüyor. E ticaret dünyada büyüyor, ülkemizde de büyümeye devam edeceğini öngörüyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Temel Gereksinimlere Daha Fazla Harcama Yapılıyor”

“Cüzdan paylarındaki değişiklikler, temel gereksinimlere daha fazla harcama yapıldığını gösteriyor.” diyen Erdoğan, “Tüketicilerin temel ihtiyaçlarına odaklandığını görüyoruz. Tüketiciler daha fazla market geziyor. Temel ihtiyaçlarına odaklanan tüketici değer arayışı içinde daha fazla market ziyaret ediyor. Özel markalı ürünlerde sadece daha ucuz bir alternatif algısından öteye bir dönüşüm gözlemleniyor.” dedi.

“Tüketicilerin Bir Avcı Gibi Market Market Gezerek Ürüne Ulaştığını Görüyoruz”

Market markalı ürün alma motivasyonları arasında fiyat ve kalitenin öne çıktığını dile getiren Erdoğan, “Tüketiciler indirim kavramından daha geniş bir değer elde etmeyi benimsedi. Uygunluk ve fiyat temelde; ancak satın alma kararları değerin diğer oluşumlarından da etkileniyor. Tüketicilerimizin fiyat farkındalığı çok yüksek. Temkinli bir tüketimden daha bilinçli bir tüketim olduğunu görüyoruz. Tüketicilerin bir avcı gibi market market gezerek ürüne ulaştığını görüyoruz. Toplu alışveriş yerine daha sık alışveriş yaptıklarını görüyoruz.” şeklinde konuştu.

Akademisyen Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal: “Çocuklarınızın Yanında Olduğunuzu Hissettirin”

Akademisyen ve aile içi iletişim konusunda uzman olan ve kamuoyunda “Akdemisyen Anne” adıyla da tanınan,  Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal da bu yıl zirvenin konuşmacıları arasındaydı. Konuşmasında aile kavramını temel alan Doç. Dr. Kangal, “Biz mutluluğu aslında yaşamıyoruz aslında hatırlıyoruz. Bu nedenle bugün çocuğunuza verdiğiniz mutluluğu yarın hatırlayacak. Mutlu çocuklar mı yetiştirmek istiyorsunuz. Onların yanında olduklarınızı hissettirin. Ve lütfen mutluluk baskısından hem onları hem de kendinizi azat edin. Emin olun bu sayede onlar da bir gün bu sahneye çıkabilir.” ifadelerini kullandı.

Pozitif Yaş Alma Lideri ve Restart Kurucusu Pınar Hotiç: “İş Hayatında Sağlığa Yatırım Yapmak Başarı ve Performansın da Anahtarı”

Zirvenin sabah oturumunun son konuşmacısı ise Pozitif Yaş Alma Lideri ve Restart Kurucusu Pınar Hotiç oldu. İş hayatında sağlığa yatırım yapmak sadece uzun bir yaşamın değil, başarı ve performansın da anahtarı olduğunu dile getiren Hotiç, “Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor. Zor bir ülkede yaşıyoruz. Sağlık açısından en çok gevşemeyi unutmuşuz. Hepimiz genç olabiliriz ama bakalım hepimiz sağlıklı bir yaşlı olabilecek miyiz? Sağlık gerçekten çok önemli. İş hayatında başarılı olabilirsiniz ama sağlıklı bir

beden ve zihin olmadan bu başarı ne kadar sürdürülebilir olabilir? Yaş almaktan tabi ki kaçış yok ama nasıl yol alacağımız günlük yaşantımızla alakalı.” dedi.

Perakende sektörünün merakla beklenen buluşmasında öğleden sonra gerçekleştirilen oturumlarında ise BİM CEO’su Haluk Dortluoğlu, A101 Satın Alma ve Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Volkan Yıldız, Migros Grubu Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Ekmel Nuri Baydur, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk ve Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş, açıklamalarda bulundu.


Haluk Dortluoğlu: “Özel Markalarla İlgili Alışverişte Bir Dönüşüm Yaşanıyor”

Zirvenin bu yılki temasının kadın olduğunu hatırlatan BİM CEO’su Haluk Dortluoğlu, “İş dünyası olarak bu sorumluluğun farkındayız. İnşallah bundan sonra da kadınların iş hayatındaki rolünü desteklemeye  ve bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.” diyerek konuşmasına başladı.

Geçmişte daha ucuz markalar olarak algılanan özel markalarla ilgili alışverişte bir dönüşüm yaşandığının altını çizen Dorluoğlu, “2024 yılı ekonomik sıkışıkların da nedeniyle promosyonlu ürünlerin de daha fazla rağbet gördüğü de öngörülüyor. Piyasanın sistematiği ne kadar likitse, ne kadar içerik tüketici için şeffafsa rağbet de ona göre artar. Özel markalı ürünlerin fiyat kalite ilişkisinde özel markalı ürünlerin kalitesi de artıyor.” dedi.

“Türkiye Buna Hazır, Yeni Bir Aşamaya Geçiyoruz”

Özel markalarda da inovasyon konusunun gündeme geldiğini söyleyen Dortluoğlu, “Zaman gösteriyor ki sektördeki özel marka oranı yüzde 25’lere ulaşmış. Bu böyle mi devam edecek yoksa bir sonraki aşamaya geçecek miyiz? Marka dünyası farklı, özel marka dünyası farklı mıdır? Artık biz özel markaları bir marda markaları takip eden ikincil markalar olarak görmekten vazgeçmeliyiz. İnşallah bundan itibaren yeni bir aşamaya geçiyoruz. Bu zihinlerdeki takipçi marka algısını bir kıralım. Yenilikçi ürünü araştıran bulan ve bunu piyasada ilk defa yapan bir marka olma gibi bir sürece giriyoruz. Türkiye’nin de bu aşamaya hazır olduğunu düşünüyorum. Sıra artık bizim liderliği de yürütme zamanına girmemiz gerekiyor. Bunun için de Ar-Ge gerekiyor, tedarikçi ve üreticinin birlikte çalışması gerekiyor. Zihinlerin de buna uygun hareket etmesi gerekiyor. Pazarın ihtiyaçlarını takip ederek daha nitelikli markalarla daha güncel ürünlerle yürüyelim diyorum.“ açıklamasında bulundu.

Volkan Yıldız: “13 Bin 500’üncü Mağazamıza Ulaştık”

Özel markalar için en önemli noktalardan birinin ulaşılabilirlik olduğunu belirten A101 Satın Alma ve Pazarlamadan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Volkan Yıldız ise yaptığı açıklamada, “Bu yıl içerisinde 13 bin 500’uncu mağazaya ulaştık. Türkiye’nin her evindeyiz. Instagramda takipçi sayısı olarak alanımızda dünyada ikinci Türkiye’de ise 1’inci sıradayız. Bugüne kadar sizlerle birlikte büyüdük sizlerle birlikte de büyümeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Ekmel Nuri Baydur: “Tüketicinin İhtiyaçlarına Göre Yeni İştirakler Yaratmak Zorundasınız”

Migros Grubu Pazarlama İcra Kurulu Üyesi Ekmel Nuri Baydur ise yaptığı konuşmada tüketicinin ihtiyaçlarına göre yeni iştirakler yaratmak zorunda olduklarını vurguladı. Migros’un 81 ilde online ve ofline olarak hizmet verdiğini söyleyen Baydur, “Toplamda 23 bin 500 iş ortağımız var. Migros’un cirosunun yüzde 75’i tarıma dayalı. 100 bin ton et işleme kapasitesine sahibiz. 75 bin çalışanımız var.

Ben Migros’u 70 yaşında dinamik bir genç olarak adlandırıyorum. Ekosistemimizi genişletmek adına günden günde çalışıyoruz. Tüketicinin ihtiyaçlarına göre de yeni yeni iştirakler yaratmak zorundasınız. Entegre iş modelleri de büyüyor. Bu de müşterilerimize her yerde ulaşılabilir konuma geliyor. Bugün müşterinin bütçesine dost, ihtiyaçlarını giderebileceği bir nokta haline geliyor.“ dedi.

“Bizim Memlekete Borcumuz Var”

“Private Label’ın bizdeki anlamı müşterinin hayatını kolaylaştıracak ürünleri müşterilere sunmaktır.” diyen Baydur, “Private Label ürünler ile birlikte yaklaşık 65 bine yakın markalı ürün de satıyoruz. Bu sayede de müşteriye geniş bir yelpaze sunarak seçim hakkını onlara bırakıyoruz. Biz uzun yıllardır yerelleşmek konusunda ‘bizim memlekete borcumuz var’ mottosuyla hareket ediyoruz. Bu nedenle üreticimiz yanındayız ve onlara destek olmak zorundayız. Bu anlamda kadın kooperatifleri başta olmak üzere kooperatiflere destek oluyoruz. Yerel ekonomiyi canlandırıyoruz.” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk: “Kanser Önemli Bir Halk Sağlığı Problemi”

Zirvede kanser hastalığına farkındalık oluşturan Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nuh Zafer Cantürk ise, “Biliyorsunuz kanser vücuttaki bir kontrol dışı çoğalmasıyla gerçekleşen bir hastalık. Kanser önemli bir halk sağlığı problemi. En sık görülen kanserler erkeklerde prostat, kadınlarda ise meme kanseri. 20 yıl önce en sık ölüm sebepleri arasındayken günümüzde kalp ve damar hastalıklarından sonra 2’inci sırada. Baktığımızda kanserden kurtulmak için en önemli yöntem korunmaktır. Kanserden koruyucu faktörler nelerdir diye sorduğumuzda sosyal medyada çok fazla reçete sunuluyor ancak bunların çoğu doğru değil. Bunların hepsi toplumu yanlış yönlendiren haberlerden kaynaklanıyor. Tek çözüm yüzde yüz garanti gibi söylemler bizim işimizde geçerli değil.” uyarısında bulundu.

Özgür Demirtaş: “Çalışanlarınızı Elde Tutmanız Önemli”

Enflasyonla mücadele konusunu merkezine alan konuşmasıyla zirvenin kapanışını yapan Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş ise yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye cari açığı olan bir ülke. Yerel üretim Türkiye’nin en büyük problemlerinin tedavi edilmesi için önemli bir ilaç. Bunun için de sürdürülebilirlik önemli. Bir kere gördüğüm konulardan biri iş yerlerinde, çalışanların mümkün olduğu kadar az turnover olması önemli. Buradan iş verenlere sesleniyorum. Çalışanlarınızı elde tutmanız bu dönemde önemli.

“Enflasyon İniyor Ama İstediğimiz Kadar İnmiyor”

Türkiye çok pahalı bir ülke hale geldi. Enflasyon iniyor ama istediğimiz kadar inmiyor. Enflasyon bir malın talebi sabitken fiyatının artmasıdır. Enflasyon ileride tüketeceğinizi bugüne çektirir. Enflasyon da beklentiden daha yüksek olur.

Avrupa ve ABD gibi ülkelerdeki faiz indirimi gibi kararlar Türkiye için olumlu. Ben gelecek yıl ABD’nin yüzde 1’lik bir faiz indirimi yapacağını düşünüyorum ve bu Türkiye’de yüzde 10’luk bir faiz indirimine tekabül edecektir.”

Komedyen Kaan Sekban İzleyenlere Eğlenceli Anlar Yaşattı

Zirvede sahne alan isimlerden bir diğeri de ünlü komedyen Kaan Sekban’dı. İş hayatı ile ilgili yaptığı stand-up gösterisi ile izleyenlere eğlenceli anlar yaşatan Sekban, “Yaptığım işte önce kendime daha sonra hayatıma katma değer katıp katmadığını fark etmem oldu. Ben hep şöyle diyorum doğru mesleği doğru insanlarla yapmaya çalışıyorum. Herkesin işi çok zor her iş ortamında da o işleri zorlaştıran insanlar oluyor. Ama her iş yerinde hayatı kolaylaştırmaya çalışan insanlar da var. Bu insanları lütfen bulun, bulduysanız kıymetini bilin.” sözleriyle katılımcılara seslendi.

Zirvenin platin sponsorlarından Sapro’nun Temizlik Ürünleri Genel Müdürü Murat Gönül, Sultan Et Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bılıkçı VE Seluz Genel Müdür Yardımcısı Marketing & Aroma İş Birimi Ahmet Yiğider de sahneye çıkan isimler arasındaydı.

Müzakere Teknikleri Eğitimi Haber 9. Private Label Zirvesi Hızlı Tüketim ürünleri PerakendesiGönül, konuşmasında, zirvenin her yıl olduğu gibi bu yıl da katılımcılara yeni iş birliktelikleri sağlayarak fayda sağlayacağının altını çizdi. Bılıkçı da her yıl beklentileri biraz daha yükselten organizasyon için sektör temsilcilerine teşekkür etti. Yiğider ise “Türkiye’nin Endemikleri” konulu sunumu ile Türkiye’nin flora alanında çok geniş bir yelpazeye sahip olduğunu aktararak yürüttükleri Ar-Ge çalışmalarını katılımcılarla paylaştı.

Laboratuvar İhalesinde Dış Kalite Kontrol Programlarına Katılım Şartının Aranması?

Laboratuvar İhalesinde Dış Kalite Kontrol Programlarına Katılım şartının Aranması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Laboratuvar İhalesinde Dış Kalite Kontrol Programlarına Katılım Şartının Aranması?

Mehmet ATASEVERLaboratuvar İhalesinde Dış Kalite Kontrol Programlarına Katılım şartının Aranması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle; Sonuç Karşılığı Genetik Dış Laboratuvar Testleri Hizmet Alım İşi Teknik Şartnamesi’nin B.8 maddesinde “… Yüklenici; eksternal kalite kontrol amacıyla kendi adıyla katılmış olduğu 2022 veya 2023 yıllarına sitogenetik, moleküler sitogenetik ve moleküler genetik alanlarında dış kalite kontrol programına katıldığını gösteren katılım belgesini ve hizmet alımı süresinde kullanılacak genetik tekniklerin en önemli kısmını oluşturan DNA Sanger dizileme, NGS Dizileme, Moleküler Karyotipleme alanında 2022 veya 2023 yıllarına ait dış kaliteye katıldığını gösteren belgeyi ihale esnasında komisyona sunmalıdır.” düzenlemesinin yer aldığı, iddialarına yer verilmiştir.

31.10.2024 tarihli ve 2024/UH.II-1389 Sayılı Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun “Temel ilkeler” başlıklı 5’inci maddesinde “İdareler, bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde; saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur…” hükmü yer almaktadır.

İdari Şartname’nin“ İhaleye katılabilmek için gereken belgeler ve yeterlik kriterleri” başlıklı 7’nci maddesinde “…7.5. Mesleki ve teknik yeterliğe ilişkin belgeler ve bu belgelerin taşıması gereken kriterler:

Bu maddede istenen kalite standartlarına ilişkin diğer belgeler:

Belge Adı Açıklama Ortak Girişimlerde
Akreditasyon Belgesi İstekli/aday firmalar; ISO 15189 Akreditasyon belgesine ve Sağlık Bakanlığınca verilmiş ruhsata sahip olmalıdır. Tek ortağın sunması yeterlidir.
Dış Kalite Kontrol Programı Teknik şartnamenin B.8 Maddesinde tanımlanan kritere uygun belge Tek ortağın sunması yeterlidir.

 

7.5.4. İsteklinin teklifi kapsamında sunması ve/veya sağlaması gerektiği bu şartnamenin 7 nci maddesi dışındaki maddeleri ile teknik şartnamede belirtilen aşağıdaki belgeler ve/veya yeterlik kriterleri:

Belge Adı Açıklama Ortak Girişimlerde
dış kalite kontrol belgesi İstekli/aday firmalar; eksternal kalite kontrol amacıyla kendi adıyla katılmış olduğu 2022 veya 2023 yıllarına sitogenetik ve moleküler sitogenetik alanlarında dış kalite kontrol programına katıldığını gösteren katılım belgesi. Tek ortağın sunması yeterlidir.

 

” düzenlemesi,

Teknik Şartname’nin “Hizmetin özelliği ve şartları” başlıklı maddesinde “…B.8 Maddesinde “Genetik testlerin yaşamsal önem taşıyabilmeleri ve ömür boyu bir kez yapılmaları nedeniyle yüklenicinin ileri teknoloji kullanımı ile hastanemize ait genetik test hizmet alımı işini uluslararası kalite kontrol protokollerinde belirtilen standart düzeyde gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bu amaçla, yükleniciye ait merkezde internal ve eksternal kalite kontrol sistemleri rutin prosedürlere dahil olmuş olmalıdır. Yüklenici; eksternal kalite kontrol amacıyla kendi adıyla katılmış olduğu 2022 veya 2023 yıllarına sitogenetik, moleküler sitogenetik ve moleküler genetik alanlarında dış kalite kontrol programına katıldığını gösteren katılım belgesini ve hizmet alımı süresinde kullanılacak genetik tekniklerin en önemli kısmını oluşturan DNA Sanger dizileme, NGS Dizileme, Moleküler Karyotipleme alanında 2022 veya 2023 yıllarına ait dış kaliteye katıldığını gösteren belgeyi ihale esnasında komisyona sunmalıdır…” düzenlemesi yer almaktadır.

Yukarıda aktarılan doküman düzenlemelerinde, eksternal kalite kontrol amacıyla 2022 veya 2023 yıllarına ait sitogenetik, moleküler sitogenetik ve moleküler genetik alanlarında dış kalite kontrol programına katıldığını gösteren katılım belgeleri ve hizmet alımı süresinde kullanılacak genetik teknikler için Dna Sanger Dizileme, Ngs Dizileme, Moleküler Karyotipleme alanlarında 2022 veya 2023 yıllarına ait dış kaliteye katıldığını gösteren belgelerin sunulmasının istenildiği ve anılan belgelerin İdari Şartname’de bir yeterlik kriteri olarak belirlendiği anlaşılmıştır.

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun yukarıda aktarılan hükmünden, idarelerin bu kanuna göre yapılacak ihalelerde rekabeti sağlamakla sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır

İtirazen şikayete konu iddia konusu hususun esas incelemesine dayanak olmak üzere Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne gönderilen 07.10.2024 tarihli ve 59824 sayılı Kurum yazısında ilgili Teknik Şartname düzenlemeleri, başvuru sahibinin iddiası ve idare tarafından şikayet başvurusuna verilen cevap yazısına da yer verilmek suretiyle “…Söz konusu Teknik Şartname maddesinde bahsi geçen Sitogenetik, Moleküler Sitogenetik, Moleküler Genetik, DNA Sanger Dizileme, NGS Dizileme ve Moleküler Karyotipleme alanlarına ilişkin dış kalite programlarının hangi kuruluşlar tarafından yılın hangi dönemleri itibariyle gerçekleştirildiği, bir yıl içerisinde birden fazla program düzenlenip düzenlenmediği, ihale tarihi olan 17.09.2024 tarihi itibariyle aktarılan Teknik Şartname düzenlemesinde belirtilen alanlara ilişkin 2024 yılında düzenlenen ve sonuçlandırılan bir dış kalite kontrol programı olup olmadığı,” ifadelerine yer verilerek bilgi ve belge talep edilmiştir.

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 22.10.2024 tarihli cevap yazısında “…10.01.2020 tarih ve 31004 sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren Genetik Hastalıklar Değerlendirme Merkezleri Yönetmeliği, genetik hastalıkların tanısının belirlenmesi ve genetik danışmanlık verilmesi amacıyla, genetik hastalıklar değerlendirme merkezlerinin ruhsatlandırılması, açılması, çalışması ve denetlenmesi ile ilgili usul ve esasları düzenlemektedir.

Ayrıca 04.06.2024 tarih ve 32566 sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren Tıbbi Laboratuvarlar Yönetmeliği kapsamında tetkik ve teşhis amaçlı tıbbi laboratuvar hizmetlerinin planlanması, tıbbi laboratuvarların açılması, sınıflandırılması ile bu hizmetlerin sunulduğu sağlık tesislerinin faaliyetlerine, standartlarına ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Mezkûr yönetmeliğin Kalite, Dış Kalite Kontrol Programı ve Program Sağlayıcıları başlığı altında yer alan 19’uncu maddenin ikinci fıkrasında “Tıbbi laboratuvar, rapor edilen testler için uygun bir iç kalite kontrol, test doğrulama veya geçerli kılma programı uygular ve buna ilişkin kayıtları tutar.” hükmü ile aynı maddenin üçüncü fıkrasında “Tıbbi laboratuvar Bakanlığın belirlediği testler için dış kalite kontrol programlarına katılır ve sonuçlarını kayıt altına alır. Dış kalite kontrol programlarına katılım belgelendirilir.” hükmü yer almaktadır.

Yukarıda belirtilen Tıbbi Laboratuvarlar yönetmeliği kapsamında Bakanlığımızca tıbbi biyokimya laboratuvarlarında dış kalite kontrol programlarına ilişkin test listesi belirlenmiş olup Dış Kalite Değerlendirme program sağlayıcı firmalar ve ilgili test listesi ekte yer almaktadır. Bununla birlikte Bakanlığımızca ruhsatlandırılmış genetik hastalıklar değerlendirme merkezleri bünyesinde çalışılan genetik testler için tarafımızca belirlenmiş Dış Kalite Değerlendirme programlarına ilişkin test listesi bulunmamakta olup genetik hastalıklar değerlendirme merkezleri isteğe bağlı olarak Dış Kalite Değerlendirme sağlayıcısı firmalardan hizmet alabilir. Ayrıca bir yıl içerisinde birden fazla program düzenlenebileceği ancak zorunluluk bulunmadığı, Bakanlığımıza intikal eden bir dış kalite programı olmadığı hususunda,

Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim” ifadelerine yer verilmiştir.

Bu çerçevede Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün cevap yazısı da dikkate alındığında, genetik hastalıklar değerlendirme merkezlerinin isteğe bağlı olarak dış kalite değerlendirme sağlayıcısı firmalardan hizmet alabilecekleri, ayrıca bir yıl içerisinde birden fazla program düzenlenebileceği ancak zorunluluk bulunmadığı, bu yönüyle bakıldığında itirazen şikâyete konu Teknik Şartname maddesinde ve İdari Şartname’de dış kalite kontrol programlarına katılım şartının sadece 2022 ve 2023 yılları ile sınırlandırılmasının ihaleye katılımı engelleyip rekabeti daraltacağının anlaşıldığı, şöyle ki başvuru sahibinin iddia ettiği üzere mevcut düzenleme ile daha güncel olan 2024 yılında alınmış katılım belgesine sahip olan isteklilerin ihaleye katılamayacakları, idare tarafından şikâyet başvurusuna verilen cevap yazısında her ne kadar EMQN, RFB, QCMD, GENQA gibi uluslararası standartlarda kabul gören dış kalite kontrol programlarının henüz 2024 yılı programlarını tamamlamadığı, bu nedenle 2022 veya 2023 yılı dış kalite programı katılım belgelerinin istenildiği ifade edilse de, itirazen şikâyete konu Teknik Şartname düzenlemesinde sadece belirtilen alanlarda dış kalite kontrol programlarına katılma şartının arandığı, ancak hangi dış kalite programına (EMQN, RFB, QCMD, GENQA, vb.) katılması gerektiğine ilişkin özel bir düzenleme yapılmadığı, bu kapsamda değerlendirildiğinde sadece 2022 veya 2023 yılına ilişkin dış kalite programı katılım belgelerinin istenilmesinin haklı ve geçerli nedenlerinin ortaya konulamadığı anlaşıldığından başvuru sahibinin bu yöndeki iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Laboratuvar İhalesinde Dış Kalite Kontrol Programlarına Katılım şartının Aranması Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMehmet ATASEVER

Simdata Danışmanlık Y.K. Başkanı

Sağlık Bak. SGB E. Bşk./KİK E. Üyesi

Mhatasever@gmail.com

Mehmetatasever.org

 

Başarılı Bir “Çoklu İşletme Tedarik Ağı” Kurmanın 5 Temel İlkesi

çoklu Işletme Tedarik Ağı

Başarılı Bir “Çoklu İşletme Tedarik Ağı” Kurmanın 5 Temel İlkesi

Olgar ATASEVEN

çoklu Işletme Tedarik Ağı
Çoklu İşletme Tedarik Ağı Kurmanın 5 Temel İlkesi

Bugünlerde artık iş dünyasında, tedarik zincirleri geçmişin lineer modellerinden çok daha karmaşık ve dinamik bir yapıya evrilmiş durumda. Geleneksel zincir modelinin yerini, işletmelerin ortak veri tabanlarında gerçek zamanlı iş birliği yaptığı, çok katmanlı tedarik ağları aldı. Bu dönüşüm, işletmelere esneklik, maliyet avantajı ve rekabet üstünlüğü sağlarken, doğru yönetilmediğinde zorluklar da yaratabiliyor. Bu yazımda işletmelerin başarılı bir tedarik ağı oluşturmak için benimsemesi gereken ilkelerden 5 tanesini ele aldım. Her maddenin altında işletmelere olası faydaları için küçük başlıklar ekledim.

1. Dijital Ekosistemlerin Gücünden Yararlanmak

Dijitalleşme, çoklu işletme tedarik ağlarının temel taşı olma yolunda hızla ilerliyor. Başarılı bir işletme, fiziksel altyapı kadar dijital altyapıya da yatırım yapmak zorunda. Veri paylaşımı, otomasyon ve gerçek zamanlı takip gibi teknolojiler sayesinde işletmeler, operasyonel süreçlerini hızlandırabilir ve kaynak kullanımını optimize edebilir. Dijitalleşme denklemlerde çoktan yerini almış durumda. Planlamaların buna göre yapılması gerekiyor

Dijital ekosistemlerin gücünün işletmeler için önemi şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Operasyonel maliyetleri düşürmek ve kaynak israfını önlemek.
  • Gerçek zamanlı verilerle daha doğru ve hızlı kararlar alınmasını sağlamak.
  • İş ortaklarıyla uyum içinde çalışarak süreçlerde aksama riskini azaltmak.

2. İş Birliği ve Koordinasyonu Geliştirmek

Çoklu işletme ekosistemlerinde başarı, iş birliği ve koordinasyonla doğrudan ilişkilidir. Tedarikçilerden lojistik sağlayıcılara kadar tüm tarafların ortak bir hedef doğrultusunda uyumlu çalışması efektif bir ekosistem oluşturuyor. Verimliliği artırmak ve müşterilere daha iyi bir deneyim sunmak için tüm taraflar arasında güçlü bir iletişim ağı oluşturulması gerekiyor.

İş birliği ve koordinasyonun işletmeler için önemi için şu 3 maddeye bakabiliriz.

  • Tedarik sürecindeki tüm aktörlerin hedeflerini ve beklentilerini uyumlu hale getirmek.
  • Beklenmedik sorunlarda hızlı çözümler üretilmesini sağlamak.
  • İş ortaklarıyla uzun vadeli ve güvene dayalı ilişkiler kurulmasını desteklemek.

3. Planlama ve Uygulama Arasında Kesintisiz Bağlantı Kurmak

İşletmelerde planlama ve uygulama arasındaki boşlukları kapatmak yalnızca bir tercih değil, bir gerekliliktir. Geleneksel tedarik zincirlerinde, bu iki süreç genellikle ayrı sistemler ya da departmanlar tarafından yürütüldüğü için uyum sağlamakta zorluklar yaşanır. Planlama sürecinde alınan kararlar, uygulama aşamasına geçildiğinde gerçek zamanlı koşullara uygun olmayabilir. Bunun sonucunda kaynak israfı, maliyet artışı ve müşteri memnuniyetsizliği gibi sorunlar ortaya çıkabilir.

Modern çoklu işletme tedarik ağları, planlama ve uygulama süreçlerini entegre ederek bu sorunları ortadan kaldırmayı amaçlar. Bu entegrasyon, yalnızca veri paylaşımını değil, aynı zamanda organizasyonel yapıların ve karar mekanizmalarının uyumlu hale getirilmesini gerektirir. Örneğin, bir üretim planı hazırlanırken yalnızca tedarikçi kapasitesine değil, lojistik ve dağıtımın mevcut durumuna da gerçek zamanlı erişim sağlanmalıdır.

Planlama ve uygulama arasında kesintisiz bağlantı kurmanın işletmeler için önemine biraz daha derinlemesine bakarsak:

  • Piyasadaki ani değişimler, planların hızla güncellenmesini gerektirir. Entegre sistemler sayesinde, örneğin bir ham madde tedarikinde yaşanan gecikme, otomatik olarak tüm sürece yansıtılarak alternatif çözümler devreye alınabilir.
  • Kopuk süreçler, genellikle maliyet artışlarına yol açar. Uygulama sırasında fark edilen eksikliklerin veya hataların düzeltilmesi, hem zaman hem de maliyet açısından işletmeye yük getirir. Planlama ve uygulamanın bütünleşik olduğu sistemler, bu gibi maliyetli müdahaleleri minimize eder.
  • Planlama aşamasındaki verilerle uygulamanın gerçek zamanlı performansı arasında sürekli bir geri bildirim döngüsü kurulması, kaynak kullanımında maksimum verimliliği sağlar. Örneğin, stok yönetiminde aşırı ya da eksik stoklama gibi sorunların önüne geçilir.
  • Entegre bir sistem, işletmelere kendi süreçlerini analiz etme ve iyileştirme fırsatları sunar. Planlama ve uygulama arasında doğrudan bir bağlantı kurulduğunda, hangi süreçlerin aksadığı daha hızlı tespit edilerek proaktif iyileştirme adımları atılabilir, denebilir.

4. Yapay Zeka ile Risk Yönetimini Optimize Etmek

Modern tedarik zincirleri, karmaşık yapıları ve globalleşen iş dünyasının etkisiyle sürekli bir değişim ve belirsizlik ortamında faaliyet gösteriyor. Talep dalgalanmaları, lojistik aksaklıklar, tedarikçi sorunları, doğal afetler ve siyasi istikrarsızlık gibi birçok faktör, bu zincirlerin işleyişini tehdit edebiliyor. Bu gibi durumlarda geleneksel yöntemler, riskleri zamanında tespit edip yönetmede yetersiz kalabiliyor. İşte bu noktada yapay zeka, tedarik zincirleri için devrim niteliğinde bir çözüm sunuyor.

Yapay zeka teknolojileri, büyük veri analitiği, makine öğrenimi ve gerçek zamanlı bilgi akışı gibi özellikleriyle tedarik zincirinin her halkasında şeffaflığı artırıyor ve riski minimize ediyor. Bu sistemler, lojistik süreçlerde olası gecikmeleri, tedarikçi performansındaki düşüşleri veya ani piyasa değişimlerini önceden tespit edebiliyor. Böylece işletmeler, risklerle karşılaşmadan önce proaktif adımlar atarak olası kayıpları önleyebiliyor.

Örneğin, bir yapay zeka sistemi, hava durumu verilerini analiz ederek, kötü hava koşullarının nakliye süreçlerini nasıl etkileyebileceğini öngörebilir ve alternatif lojistik planları önerebiliyor. Benzer şekilde, tedarikçilerin teslimat performansı hakkında toplanan verilere dayanarak, olası bir aksaklık durumunda başka bir tedarikçiyi devreye sokmayı planlayabiliyor. Bu tür öngörüler, süreçlerin kesintisiz işlemesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda müşteri memnuniyetini ve işletme verimliliğini de artırıyor.

Peki bu konunun işletmeler için önemi kısaca nedir? diye özetlersek:

  • Belirsizlikleri ve olası sorunları önceden tespit ederek riskleri minimize etmek..
  • Kaynakların doğru ve etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamakç
  • Tedarik sürecinde yaşanabilecek kesintilerin önüne geçmek, diyebiliriz.

5. Sürekli İyileştirme ve İnovasyonu Benimsemek

Toyota’nın “Kaizen” felsefesi, süreçlerin küçük ama sürekli adımlarla iyileştirilmesi gerektiğini savunur ve bu anlayış modern tedarik ağları için de temel bir prensip haline gelmiştir. Dijitalleşmenin sunduğu fırsatlarla birleşen Kaizen, işletmelere süreçlerini daha esnek, hızlı ve verimli hale getirme olanağı sunar. Teknolojik yenilikleri takip eden ve bu yenilikleri uygulamaya koyan işletmeler, yalnızca günlük operasyonlarını optimize etmekle kalmaz, aynı zamanda beklenmedik değişimlere uyum sağlama yeteneğini artırır. Kaizen’in temelinde yatan sürekli gelişim kültürü, yapay zeka, büyük veri analitiği ve otomasyon gibi araçlarla güçlendiğinde, tedarik zincirleri hem daha dayanıklı hem de daha inovatif bir yapıya kavuşur. Bu yaklaşım, işletmelerin uzun vadeli büyüme sağlamasını ve pazardaki değişimlere hızla yanıt verebilmesini mümkün kılar. Bu başlığın işletmeler için önemi nedir? diye göz atarsak:

  • Rekabetçi kalabilmek için sürekli gelişim sağlamak.
  • Yeni teknolojilerin uygulanmasıyla süreç verimliliğini artırmak.
  • Değişen piyasa dinamiklerine hızlı uyum sağlayarak müşteri memnuniyetini yükseltmek.
çoklu Işletme Tedarik Ağı
Çoklu İşletme Tedarik Ağı Kurmanın 5 Temel İlkesi

Çoklu işletme tedarik ağları, işletmeler için yalnızca bir operasyonel gereklilik değil, aynı zamanda stratejik bir avantaj kaynağıdır. Dijitalleşme, iş birliği, planlama, risk yönetimi ve inovasyon odaklı bu 5 temel ilkeyi benimseyen işletmeler, yalnızca süreçlerini optimize etmekle kalmaz, aynı zamanda sektörde fark yaratma şansı elde eder. Bu ilkeler, tedarik zincirlerini daha dayanıklı, verimli ve rekabetçi bir yapıya dönüştürmenin anahtarıdır.

Olgar Ataseven

Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı

olgar.ataseven@profesia.com.tr

Solidworks ve ERP Entegrasyonlarında Revizyon Takibi

Solidworks Ve Erp Entegrasyonlarında Revizyon Takibi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Solidworks ve ERP Entegrasyonlarında Revizyon Takibi

Anıl YILMAZSolidworks Ve Erp Entegrasyonlarında Revizyon Takibi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Günümüzde üretim sektörlerinde, mühendislik verilerinin doğruluğu ve güncelliği, üretim sürecinin etkinliği ve ürün kalitesini doğrudan etkileyen kritik faktörler arasında yer almaktadır. Özellikle teknik resimler ve revizyon takibi, ürün geliştirme sürecinde karar alma mekanizmalarını destekleyen önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, SolidWorks API kullanılarak teknik resimlerdeki revizyon tablolarının ERP (Kurumsal Kaynak Planlama) sistemlerine entegre edilmesi, işletmeler için büyük bir dijital dönüşüm fırsatı sunmaktadır.

Revizyon Takibi Neden Önemlidir?

Revizyonlar, bir tasarımın geliştirme süreci boyunca yapılan değişiklikleri ve bu değişikliklerin kayıt altına alınmasını ifade eder. Bu kayıtlar, yalnızca tasarım ekibi için değil, aynı zamanda üretim, tedarik zinciri ve kalite kontrol gibi farklı departmanlar için de kritik bir referans kaynağıdır. Ancak bu bilgilerin doğru bir şekilde paylaşılmaması durumunda:

  • Üretim hataları meydana gelebilir,
  • Malzeme israfı artabilir,
  • Zaman kayıpları yaşanabilir,
  • Müşteri memnuniyeti olumsuz etkilenebilir.

Bu nedenle, revizyon bilgilerinin merkezi bir ERP sistemiyle entegre edilmesi, bu tür problemlerin önüne geçmek için önemli bir adımdır.

SolidWorks API ile Revizyon Verilerine Erişim

SolidWorks, sunduğu API (Uygulama Programlama Arayüzü) ile kullanıcıların tasarım verilerine erişmesini ve bu veriler üzerinde işlem yapmasını sağlar. Teknik resimlerdeki revizyon tabloları, tasarım sürecindeki değişikliklerin izlenmesini sağlayan bir araç olarak SolidWorks’te yer alır. SolidWorks API sayesinde:

  • Revizyon tablolarına erişilebilir,
  • Tablo içerikleri okunabilir,
  • Parça veya montaj dosyalarındaki revizyon bilgileri ERP sistemine aktarılabilir.

Bu süreç, manuel veri girişine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırarak hata riskini azaltır ve veri tutarlılığını artırır.

ERP Entegrasyonunun Avantajları

ERP sistemleri, işletmelerin üretimden lojistiğe, finansal yönetimden insan kaynaklarına kadar tüm süreçlerini bir araya getiren bütünleşik bir yazılım çözümüdür. Teknik resimlerdeki revizyon bilgilerinin ERP sistemine entegre edilmesi, aşağıdaki avantajları sağlar:

  1. Veri Tutarlılığı ve Şeffaflık: Revizyon bilgileri tek bir sistemde toplandığı için tasarım, üretim ve tedarik zinciri ekipleri arasında iletişim kolaylaşır.
  2. Hızlı ve Doğru Karar Alma: ERP sistemindeki güncel bilgiler, üretim süreçlerinin optimize edilmesine olanak tanır.
  3. Hata Riskinin Azaltılması: Manuel veri girişine gerek kalmadığı için insan hataları en aza iner.
  4. İzlenebilirlik ve Raporlama: Revizyon geçmişi kolayca izlenebilir ve raporlanabilir, bu da kalite kontrol ve denetim süreçlerinde büyük avantaj sağlar.

Uygulama Örnekleri

SolidWorks ve ERP entegrasyonu, birçok sektörde çeşitli şekillerde kullanılabilir:

  • Otomotiv Sektörü: Tasarım değişikliklerinin hızlı bir şekilde üretim hattına iletilmesi.
  • Makine İmalatı: Müşteriye özel üretim projelerinde revizyon geçmişinin izlenmesi.
  • Havacılık ve Savunma: Katı kalite standartlarına uygun olarak tasarım değişikliklerinin belgelenmesi.
  • Fason İmalat: İmalat sürecinde olan parçalarda olası bir değişikliğin süreç içerisinde güncel kalması ve gerektiğinde operatörlerin anlık bilgilendirilmesi.

Bu tür entegrasyonlar, özellikle hassas üretim süreçlerine sahip sektörlerde, verimliliği artıran bir strateji haline gelmiştir.

Sonuç ve Öneriler

SolidWorks API ile teknik resimlerdeki revizyon tablolarının ERP sistemine entegrasyonu, işletmelerin dijital dönüşüm yolculuğunda önemli bir adımdır. Bu süreç, hem operasyonel verimlilik hem de veri yönetiminde önemli kazanımlar sağlar. İşletmelerin bu tür bir entegrasyonu hayata geçirirken dikkat etmesi gereken bazı noktalar şunlardır:

  1. Ekiplerin Eğitimi: Tasarım ve üretim ekiplerinin entegrasyon sürecine adapte olması için gerekli eğitimlerin verilmesi.
  2. Doğru ERP Seçimi: İşletmenin ihtiyaçlarına uygun bir ERP çözümünün tercih edilmesi.
  3. API Kullanımında Yetkinlik: SolidWorks API’nin doğru bir şekilde kullanılması için yazılım geliştiricilerin teknik bilgiye sahip olması.

Solidworks Ve Erp Entegrasyonlarında Revizyon Takibi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBu tür çözümler, işletmelere yalnızca maliyet avantajı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda dijitalleşme yolunda önemli bir rekabet avantajı da sunar. SolidWorks ve ERP gibi güçlü araçların birleşimi, üretim süreçlerini geleceğe taşıyan bir köprü görevi görmektedir.

Anıl YILMAZ

Rapor Süresi İçinde Yapılan Fesih Bildirimi Ne Zaman Hüküm Doğurur?

Rapor Süresi İçinde Yapılan Fesih Bildirimi Ne Zaman Hüküm Doğurur Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Rapor Süresi İçinde Yapılan Fesih Bildirimi Ne Za­man Hüküm Doğurur?

Lütfi İNCİROĞLURapor Süresi İçinde Yapılan Fesih Bildirimi Ne Zaman Hüküm Doğurur Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Fesih, iş sözleşmesini derhal yada belirli bir sürenin geç­mesi ile sona erdiren, karşı tarafa yöneltilmesi gerekli tek yanlı irade açıkla­ması olarak tanımlanmaktadır [1].

Fesih hakkı her iki tarafa da tanınmıştır ve diğer tarafın kabulüne gerek olmayan bir irade beyanıdır. Fesih açıklamasında yazılı bildirim şartı, daha önce sadece İş Kanununun 25/2 (Mülga İş Kanunu m.17/II) bendine göre, “haklı sebeple” yapılan fesihlerde aranırken, artık yeni İş Kanunuyla getirilen deği­şiklikte “ihbar önelli” fesihlerde de yazılı bildirim şartı aranmaktadır (İşK. m.19/1). Esasen, İş Kanununun 109. maddesi uyarınca bildirimlerin ya­zılı olarak ve imza karşılığında yapılması gerekir. Fakat, bu bildirimler deği­şik­likten önce “ispat şartı” olarak kabul ediliyordu [2]. Bu defa getirilen de­ği­şiklikte fesih bildiriminin “yazılı” olarak yapılması ve fesih sebebinin “açık ve kesin” bir dille belirtilmesi hükme bağlandığından, “geçerlilik şartı” ha­line gelmiştir.

Hemen şunu da söylemek gerekirse, yazılı bildirim şartı sadece “ihbar öneli kullandırmak” suretiyle yapılan fesihlerde değil, aynı zamanda “ihbar öneline ait ücretin peşin ödenmek” suretiyle yapılan fesihlerde de geçerli­dir. Aksi halde, işten çıkarma “haklı” ve yeni Yasala getirilen “geçerli” bir sebebe dayansa bile, “usulüne uygun” yapılmaması nedeniyle “haksız” veya “geçersiz” sayılacak ve işçinin yargı kararıyla “işe iadesi” söz konusu olacaktır.

Yargıtay’a göre, fesih bildirimi her zaman açık bir şe­kilde yapılmayabilir, olayların akışından taraflardan birinin davranışı ile söz­leş­meye son verildiği anlaşılabiliyorsa bu davranışın da fesih şeklinde değer­len­dirilmesi gerekir[3]. İşçinin hakarete uğraması üzerine işyerini terk etmesi de haklı fesih niteliğinde olup işçiye kıdem tazminatı ödenmesi gerekir[4]. Yar­gıtay’a göre, işçinin açık bir iradesi olmadan uzunca bir süre ücretsiz izne çıkarılması iş sözleşmesinin işveren tarafından feshi anlamına gelir[5]. Ücret­siz izni kabul etmeyen işçinin işyerini terk etmesi ise işçinin sözleşmeyi haklı feshi olarak kabul edilmelidir[6]. Yargıtay bir başka olayda işçiden tehdit ve baskı ile istifa dilekçesi alınmasını değerlendirmiş ve tehdit ve baskı sonucu işçinin elinden istifa dilekçesi alınması halinde sözleşmenin davalı işverence feshedildiğinin kabulü gerektiği sonucuna ulaşmıştır[7].

Türk Borçlar Hukuku esaslarına göre yenilik doğuran bir irade beyanı karşı tarafa ulaşma anından itibaren hukukî sonuç doğurur (TBK, m. 11/2). Fesih bildirimi işçi ya da işverence uygulamada genellikle işyerinde yapılmaktadır. İş Kanunu m.17’deki “bildirimin diğer tarafa yapıl­ması” iba­resiyle, fesih bildiriminde karşı tarafın öğrenmesine değil, karşı ta­rafa var­ması (ulaşması) anlatılmaktadır[8].

Fesih bildiriminin karşı tarafa ulaşma anından itibaren hü­küm doğurması sonucu olarak, varmış olan bildirimden artık dönülemez. Fa­kat genel hükümlere göre, bildirim henüz ulaşmadan veya ulaşmakla bir­likte karşı taraf öğrenmeden tebliğ eden bir geri alma beyanı ile bildirimden dönü­lebilir (TBK, m. 10).

Fesih bildirimi kural olarak, belirli bir şekle tabi değildir. Bu bağlamda fesih beyanında bulunan taraf, sözleşmeyi sona erdirme irade­sini diğer tarafa sözle ya da yazı ile bildirebilir. Ancak, bu kuralın bir istisnası vardır. Nitekim iş güvencesi kapsamına giren işçilerin iş sözleşmelerinin fes­hine ilişkin bildirimin yazılı olarak yapılması şarttır. Ancak, fesih bildirimi­nin yazılı olarak yapılmasından sadece yazılı bir metin akla gelmemelidir. e Posta ya da cep telefonu mesajı da elektronik ortamda yer alan birer yazılı belge niteliğindedir. HMK m.199’a göre SMS elektronik ortamda bir belge olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla, e Posta ya da mesaj yoluyla da fesih bildiriminde bulunulabilir[9].

Süreli fesih bildiriminin askı süresinde de (raporlu, izinli) kullanılması mümkündür. İşçinin iş sözleşmesi raporlu (istirahatli) ol­duğu sü­rede askıda olduğu için söz konusu olan fesih bildirimi raporun bitim tari­hinde hüküm ve sonuç doğurur (TBK, m. 432/6). Örneğin işçi yıllık ücretli izinli ya da istirahat raporlu iken süreli fesih bildiriminde bulunulabilir ancak fesih bildirim süreleri yıllık ücretli iznin ya da istirahat raporunun bitiminden itibaren işlemeye başlar[10].

Nitekim Yargıtay’ a göre de, “İstirahat raporu içinde iş sözleşmesinin işverence feshi halinde ise, rapor bitimi tarihi feshin yapıldığı tarih sayılacaktır”[11].

Rapor Süresi İçinde Yapılan Fesih Bildirimi Ne Zaman Hüküm Doğurur Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemSonuç olarak, işçinin raporlu ya da izinli olduğu dönemde haklı nedenle feshi gerektirecek bir durum ortaya çıkarsa, hak düşürücü 6 günlük süre dikkate alınarak, haklı nedenle fesih gerçekleştirilebilir. Ancak, işçinin iş sözleşmesi geçerli nedenle ihbar süresi tanınarak feshedilecekse, raporlu ve izinli olunan sü­relerde iş sözleşmesi askıda olduğu için fesih bildirimi raporun bitim tari­hinde hüküm ve sonuç doğurur (TBK, m. 432/6). Bu kapsamda, iş sözleşmesi geçerli nedenle ve ihbar süresi tanınarak feshedilecekse, fesih bildirimi yapılmış olsa dahi; askıda olan süreler bu süreye eklenecek, ihbar süresi verilmeden ihbar tazminatı ödenerek fesih yapılacaksa, fesih askı süresinin sonunda geçerli olacaktır.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] EKONOMİ, Münir, Ferdi İş İlişkisinin Kurulması ve Sona ermesi, Yargıtay’ın 1984 Yılı Kararlarının Değerlendirilmesi, Basisen Yayınları No:8, İstanbul 1986, s.153; TURAN, Kamil, s.125; KAPLAN, s.14; ARASLAN ERTÜRK, Arzu, İş Sözleşmesinde Şekil, İstanbul 2017.s.269; ÇALIK, Şefik, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güven­cesi, İstanbul 2005, s.69.

[2] Yarg.İç.Bir.K.18.12.1959, E.1958/28, K.1959/17; YHGK.10.01.1962 T., E.1962/ 9-4, K.1962/31; DEMİR, Fevzi, İş Hukuku ve Uygulaması, s.73; ÇELİK, Nuri, İş Hukuku Dersleri, İstanbul 2000, s.160; ÇALIK, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.73.

[3] YHGK.17.2.2010 T., E.2010/9-83 K.2010/92 Legalbank.; KILIÇOĞ­LU/ŞENOCAK, s.304;KESER, Hakan, İş Sözleşmesinin Bildirimli Feshinde Ge­çerli Sebep, 3. Baskı, Ankara 2016, s.22-23; ARASLAN ERTÜRK, s.274; ÇA­LIK, Şefik, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.74.

[4] Y9HD.25.4.2012 T., E. 2010/7314 K.2012/4260 Legalbank.

[5] Y9HD.4.12.2008 T., E. 2007/31333 K.2008/33412 Legalbank.

[6] Y9HD.18.1.2010 T., E. 2009/25659 K.2010/36 Legalbank.

[7] Y9HD.6.2.2009 T., E. 2007/34483 K.2009/1710 Legalbank.

[8] ÇELİK, CANİKLİOĞLU, CANBOLAT, İş Hukuku Dersleri, s.422; KESER, Bildirimli Fesihte Geçerli Sebep, s.23; ARASLAN ERTÜRK, s.274; ÇALIK, İş Sözleşmesinin Feshi ve İş Güvencesi, s.71

[9] ARASLAN ERTÜRK, s.282.

[10] KESER, Hakan, Bildirimli Fesihte Geçerli Sebep, s.29.

[11] Y.9HD 30.3.2017 ,E. 2017/4144 K. 2017/5429 T.