Kırmızı Çizgilerimiz ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Kırmızı Çizgilerimiz ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemHayatın içinde kendimiz geliştirebildiğimiz kadar geliştirmeye, öğrenme açlığımızı bastırmaya ve sosyalleşmeye çabalıyoruz. İş yerinde çalışma arkadaşlarımız, yöneticilerimiz ve astlarımız ile ailemizden daha fazla zaman geçiriyoruz.  Fakat ailemizden, okuduğumuz okullardan aldığım eğitimler ile kendi birey kişiliğimizi oluşturuyoruz.

İş yaşamı, profesyonel beceriler ve işyeri politikaları ile şekillenirken, bireylerin kişisel sınırlarını koruması ve etik değerlerine sadık kalması da son derece önemlidir. Bu bağlamda, “kırmızı çizgiler” terimi, kişilerin kabul edebileceği veya edemeyeceği davranışları belirleyen sınırları ifade eder. İşyerinde bu çizgilerin çizilmesi hem bireylerin psikolojik sağlığını hem de iş ortamının verimliliğini etkileyebilir. Kırmızı çizgilerin korunması, işyerindeki etik ve profesyonellik anlayışının sürdürülebilirliğini sağlar.

Kırmızı çizgiler, insanların kabul edebileceği ve edemeyeceği davranışlar ile durumlar arasındaki sınırları belirler. Bu çizgiler, kişisel değerler ve profesyonel etik ilkelerle bağlantılıdır. İş yaşamında, bireylerin profesyonellik ve kişisel değerler arasında denge kurmaları beklenir. Birçok çalışanda, bu çizgiler genellikle işyeri politikasına, iş ahlakına ve şirket kültürüne dayanır. Örneğin, çalışanlar arasında saygı, eşitlik ve adalet gibi değerler, kırmızı çizgiler olarak kabul edilebilir.

Kırmızı çizgilerin aşılması, işyerinde büyük sorunlara yol açabilir. Bu, güven kaybına, moral bozukluğuna ve hatta çalışanların tükenmişlik yaşamasına neden olabilir. Liderlik, bu sınırları belirlemede ve korumada kritik bir rol oynar. Bir liderin, çalışanların kişisel sınırlarına saygı göstermemesi veya bu sınırları aşması hem çalışanların motivasyonunu hem de şirketin genel verimliliğini olumsuz etkileyebilir. Örneğin, aşırı iş yükü veya özel hayatın ihlali, çalışanların stres seviyelerini artırabilir ve işyerinde uzun vadeli bir verimsizliğe yol açabilir.

Kırmızı çizgilerin iyi yönetilmesi, işyerindeki sağlıklı bir çalışma ortamı yaratmanın temel taşlarından biridir. Çalışanlar, kendilerini rahat hissedebilecekleri ve profesyonel sınırlar içinde kalacakları bir ortamda daha verimli çalışırlar. İşyerindeki etik kültür, bu sınırların korunmasında belirleyici bir faktördür. Açık ve net iletişim, çalışanların kırmızı çizgilerini anlamalarına ve saygı göstermelerine yardımcı olur. Ayrıca, işyerinde kırmızı çizgilerin ihlali durumunda net ve adil bir çözüm mekanizmasının bulunması, çalışanların işlerine duydukları güveni pekiştirir.

İş hayatındaki yöneticilerimizin normal karşıladığı birçok olay aslında kırmızı çizgilerimizin aşılmasını sağlayacak bir olay örgüsü olabilir. Herkes için normal gelem bir durum başkalarının etik çizgilerini sorgulamaya yöneltebilir. En iyisi birkaç örnek vaka üzerinden durum tespiti yapmamız.

Örnek Vakalar:

Durum 1: Bir çalışan, işyerinde üst düzey yöneticisinden sürekli olarak fazla mesai yapması ve hafta sonları da çalışması bekleniyor. Bu durum, çalışanın kişisel hayatını olumsuz etkiliyor ve aile zamanı için ayrılacak vakti kısıtlıyor. Çalışan, yöneticisine bu durumun kabul edilemez olduğunu belirttiğinde, yöneticisi bu uyarıyı dikkate almıyor ve işin kalitesinin arttığını söyleyerek taleplerini sürdürmeye devam ediyor.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Çalışanın kişisel sınırlarının ihlali, stres seviyelerinin artmasına ve tükenmişlik sendromuna yol açabilir. Bu, çalışan motivasyonunu düşürür ve işyerinde verimsizliğe neden olabilir.

Çözüm: Bu durumda, işyerinde çalışma saatlerinin ve kişisel alanın korunmasına yönelik açık politikaların belirlenmesi gerekir. Liderler, çalışanların dengeli bir iş-yaşam ilişkisi kurmalarını desteklemeli ve fazla mesaiyi yalnızca gerçekten gerekli olduğunda istemelidir.

Durum 2: Bir çalışan, işyerinde bir meslektaşının cinsiyetine veya ırkına dayalı küçümseyici yorumlarına maruz kalıyor. Bu çalışan, işyerindeki güven ortamının zarar gördüğünü ve performansının düşmeye başladığını belirtiyor, ancak üst yönetim bu durumu görmezden geliyor veya yeterli önlem almadığı için çalışan kendini dışlanmış hissediyor.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Ayrımcılık, bir çalışanın işyerinde kendisini değerli hissetmesini engeller. Bu tür durumlar, işyerindeki güveni sarsar ve bireylerin motivasyonunu düşürür. Çalışanlar arasında güvensizlik yaratır ve üretkenliği olumsuz etkiler.

Çözüm: İşyerlerinde çeşitlilik ve eşitlik politikalarının güçlü bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Ayrımcılığa karşı sıfır tolerans politikaları, çalışanların güvenli bir ortamda çalışmasını sağlar. Eğitimler ve duyarlılık arttırıcı uygulamalar da önemli bir çözüm olabilir.

Durum 3: Bir çalışan, yöneticisinin sürekli olarak işini denetlemesi ve her adımını onaylamaya çalışması nedeniyle kendini güvensiz hissetmeye başlar. Yöneticinin mikro yönetimi, çalışanın bağımsızlık duygusunu zedeler ve işine olan bağlılığını kaybetmesine yol açar. Bu, çalışanı bunaltır ve motivasyon kaybına yol açar.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Mikro yönetim, çalışanların işlerini yaparken kendilerine güven duymalarını engeller ve onlara yeterli özerklik tanımadığı için işyerinde olumsuz duygulara neden olur. Bu tür bir müdahale, çalışanların kendi yaratıcılıklarını sergilemelerini engeller ve potansiyellerini sınırlayabilir.

Çözüm: Çalışanlara yeterli özerklik ve güven sağlanmalı, ancak yine de gerektiğinde rehberlik yapılmalıdır. Mikro yönetimden kaçınılması ve iş yapma süreçlerinin daha esnek bir şekilde yönetilmesi önemlidir.

Durum 4: Bir çalışan, işyerinde belirli bir kimlik veya inanç sistemine dayalı şaka ve hakaretlere maruz kalmaktadır. İş arkadaşları, bu durumu normalleştirerek, kişisel sınırları aşan yorumlar yapmaktadır. Çalışan, bu durumu yöneticisiyle paylaştığında, yöneticisi durumu ciddiye almaz ve sadece “şaka yapıyorlar” diyerek durumu geçiştirir.

Kırmızı Çizginin Aşılması: Kişisel inançlar ve kimliklere yapılan saygısızca müdahaleler, çalışanı duygusal olarak zedeleyebilir. Bu tür durumlar, işyerindeki dayanışmayı zayıflatır ve çalışanların kendilerini güvensiz hissetmelerine neden olur.

Çözüm: Çalışanların kimliklerine ve kişisel inançlarına saygı gösterilmesi gerektiği konusunda eğitimler düzenlenmeli ve bu tür davranışlara sıfır tolerans politikaları uygulanmalıdır. Çalışanların kendilerini güvende hissedecekleri bir ortam yaratılmalıdır

Kırmızı çizgilerimiz Ve İş Hayatımızdaki Etiklerimiz Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemKırmızı çizgiler, iş yaşamının önemli bir parçasıdır ve bireylerin kişisel değerleri ile profesyonel etik anlayışları arasındaki dengeyi korumak için gereklidir. Bu çizgilerin belirlenmesi ve korunması, hem çalışanların psikolojik sağlığı hem de işyerindeki verimlilik açısından büyük önem taşır. İşyerlerinde sağlıklı sınırların oluşturulması, liderlerin ve yöneticilerin etik sorumlulukları doğrultusunda, sürdürülebilir başarıyı sağlar.

 

Sabri ERGENECOŞAR

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir?

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir?

Lütfi İNCİROĞLU

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemPsikolojik taciz (mobbing) özellikle işyerlerinde işçisini tazminatsız işten çıkarmayı planlayan bazı işverenlerce sıkça başvurulan bir yöntemdir. Örneğin işçiyi iş arkadaşları yanında küçük düşürücü sözlerle azarlamak, yal­nızlaştırmak, dışlamak, diğer işçilere verilen haklarda eşit davranmamak, iş vermemek ya da aşırı iş vermek gibi söz, hal ve davranışlar işçiyi yıldırarak işten kendisinin ayrılması için uygulanan politikalardan bazılarıdır. Ancak psikolojik tacize uğrayan kişinin sistematik olarak bu duruma maruz kalması gerekir. Başka bir anlatımla işvereninden bir kez azar işiten kişiden ziyade, sürekli tekrarlanan hakaretler, sistematik bir biçimde devam eden baskılar, işçiyi görmezlikten gelme, onu yok sayma gibi davranışların sürekli işçi üze­rinde yinelenmesi hali psikolojik tacizi oluşturur [1].

Yargıtay uygulamasına göre, mobbing’in diğer dava tür­lerine göre ispatı nispeten daha zor bir konu olması nedeniyle kesin ve mutlak bir ispat aranmaz. Hukuk yargılamasında ve özellikle de mobbinge dayanan iddialarda yüzde yüzlük bir ispatın aranmayacağı, şüpheden uzak delil ara­manın ceza yargılamasına ait olduğu, özel hukuk ve iş hukuku yargılama­sında vicdani kanaatin oluşmasına yetecek kadar bir ispatın yeterli olduğu ve mobbing’in varlığı için kişilik haklarının ağır şekilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli olduğu kabul edilmektedir. Başka bir Yargıtay kararında ise, “Mobbing’in varlığı için kişilik haklarının ağır şe­kilde ihlaline gerek olmadığı, kişilik haklarına yönelik haksızlığın yeterli ol­duğu, ayrıca mobbing iddialarında şüpheden uzak kesin deliller aranmaya­cağı; davacı işçinin, kendisine işyerinde mobbing uygulandığına dair kuşku uyandıracak olguların ileri sürmesinin yeterli olduğu, işyerinde mobbing ger­çekleşmediğini ispat külfetinin davalıya düştüğü; tanık beyanları, sağlık ra­porları, bilirkişi raporu, kamera kayıtları ve diğer tüm deliller değerlendiril­diğinde mobbing iddiasının yeterli delillerle ispat edildiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir[2].

Yargıtay başka bir kararında mobbingin ispatı ile ilgili olarak, “Görü­leceği üzere işçi bir taraftan diğer işçiye, diğer taraftan işverene karşı korun­maktadır. İşçinin anlattığı mobbing teşkil eden olayların tutarlık teşkil etmesi, kuvvetli bir emarenin bulunması gerekmektedir. Kişilik hakları ve sağlığın ağır saldırıya uğraması mobbingin varlığının tartışmasız kabulünü doğurur. İspat kurallarının zorlanan sınırları usul hukukunda yeni arayışlara yol açmış­tır. Emare işte bu anlayışın bir sonucudur. Olayların tipik akışı, tecrübe ku­ralları göz önüne alındığında verilecek sonuçla ispat gerçekleşir. Başka bir anlatımla bu ilk görünüş ispatıdır. (Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hu­kuku B.6, İstanbul 1997 ;s. 622)”[3].

Yargıtay’ın başka bir kararına göre de “Her ne kadar psikolojik tacize uğradığını iddia eden mağdur, bu iddiasını ispatlamakla yükümlü ise de; psi­kolojik tacizin genellikle tacizi uygulayan ile tacize maruz kalan arasında ger­çekleşen bir olgu olması karşısında olayların tipik akışı, tecrübe kuralları göz önüne alınarak sonuca gidilmesinde yarar bulunmaktadır. Yaklaşık ispat ola­rak adlandırılan bu yaklaşım tarzı işin doğasına da uygundur. İş Hukukunda ispat kurallarının esnekleştirildiği bazı düzenlemeler de bulunmaktadır. Nite­kim 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5 inci maddesinin son fıkrasında belirtildiği üzere işçi, işverenin eşit işlem borcuna aykırı davrandığını güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya koyduğunda, işveren böyle bir ihlalin mevcut ol­madığını ispat etmekle yükümlüdür. Aynı şekilde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 25 inci maddesinin yedinci fıkrasında fesih dışında işverenin sendikal ayrımcılık yaptığı iddiasını işçi ispat etmekle yü­kümlü olduğu, ancak işçinin sendikal ayrımcılık yapıldığını güçlü biçimde gösteren bir durumu ortaya koyması hâlinde işverenin davranışının nedenini ispat etmekle yükümlü olacağı açıkça düzenlenmiştir[4].

Sonuç olarak, mobbing’in diğer dava türlerine göre ispatı nispeten daha zor bir konu olması nedeniyle kesin ve mutlak bir ispat aranmamaktadır. Ancak, Mobbing’in işyerlerinde ispat edilebilmesi için; Mağdurun hangi dav­ranışlara maruz kaldığı, davranışların nerede (hangi ortamda) ve varsa kim­lerin yanında yaşandığı ne sürede ve ne sıklıkla ortaya çıktığı, sonucunda nasıl ve ne kadar zarar oluştuğunun tek tek değerlendirilmesi gerekir.

İşyerinde Mobbing Hangi Yöntemlerle İspatlanabilir Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemMob­bing davasında hastane raporu, kullanılan ilaçlar, reçetelerin delil unsuru var­dır. İşyerinde yapılan psikolojik baskı, sözlü sataşmalar, görev kapsamı dı­şındaki emirler, mobbing niteliği olan görüşmeler ses kaydına alınarak delil olarak kullanılabilir. Bu kapsamda yapılan bir saldırıya karşı başka türlü delil elde etme imkanı yoksa ses ve görüntü kaydı özel hayatın gizliliği ilkesine aykırılık oluşturmaz.

Lütfi İNCİROĞLU

Kaynakça:

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Konusunda İşverenle­rin Sorumluluk ve Yükümlülükleri, Kamu-İş-(İş Hukuku ve İktisat Dergisi), Nisan 2013, C:13; KUTSAL SAVAŞ, Burcu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Hükümleri Doğrultusunda İşyerinde Psikolojik Taciz, İş Hukukunda Yeni Yaklaşımlar I, İstanbul 2017, s.260 vd; Y22HD.16.01.2019 T., E.2016/3654, K.2019/1020 Legalbank.

[2] Y22HD.27.12.2013 T., E.2013/693, K.2013/30811 Legalbank.

[3] Y9HD.17.02.2020 T., E.2016/12989, K.2020/2304 Legalbank.

[4] Y9HD.15.12.2021 T., E.2021/12218, K.2021/16601 Legalbank.

Alım Talebi: Çekirdek Kahve (Çiğ – Kavrulmamış)

Alım Talebi çekirdek Kahve (çiğ Kavrulmamış)

Alım Talebi: Çekirdek Kahve (Çiğ – Kavrulmamış)

Bir firmamız için, Güney Amerika orjinli, çiğ ve kavrulmamış çekirdek kahve alımı  yapılacaktır. Hedef alım 1 tondur. Tercihen 50 ya da 70 kilogramlık paketler (çuval) halinde olması istenmektedir. Teslim yeri İstanbul Avrupa Yakası’nda 2 farklı lokasyondur. Ödeme şekli nakit (peşin) dir. Rastgele örnekleme ile yapılacak olan kalite kontrolün ardından ödeme yapılacaktır.

İlgili olan üretici ya da satıcıların, talep edilen ürünün sahip olduğu belgeler, spekler vb. diğer detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi çekirdek Kahve (çiğ Kavrulmamış)

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (750 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup, bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu: Güvenilir Hizmet mi, Rekabeti Engelleyici Unsur mu?

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu Güvenilir Hizmet Mi, Rekabeti Engelleyici Unsur Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu: Güvenilir Hizmet mi, Rekabeti Engelleyici Unsur mu?

Gökhan AKTAŞ

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu Güvenilir Hizmet Mi, Rekabeti Engelleyici Unsur Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemKamu alımlarında tıbbi cihazların bakım, onarım ve yedek parça temini büyük önem taşımaktadır. Özellikle ileri teknoloji içeren ve yüksek maliyetli cihazlarda, yetkili servis zorunluluğu yaygın bir uygulamadır.

Peki, bu zorunluluk gerçekten cihazların güvenli ve uzun ömürlü kullanımını mı sağlıyor, yoksa rekabeti kısıtlayan bir unsur olarak kamu maliyetlerini mi artırıyor?

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğunun Gerekçeleri

Güvenlik ve Performans: Tıbbi cihazlar, hastaların hayatını doğrudan etkileyen kritik ekipmanlardır. Yetkisiz müdahale cihazın performansını ve güvenliğini riske atabilir. Özellikle yüksek teknolojiye sahip cihazlarda, yetkin olmayan servisler tarafından yapılan onarımlar hastalar için tehdit oluşturabilir.

Garanti Sürekliliği: Üretici firmalar, yetkisiz müdahaleleri gerekçe göstererek garanti kapsamını iptal etmektedir. Orijinal yedek parça ve eğitimli personel tarafından yapılan bakım, garanti haklarının korunmasını sağlar.

Orijinal Yedek Parça Kullanımı: Tıbbi cihaz üreticileri, cihazın uzun ömürlü ve verimli çalışması için sadece orijinal yedek parçaların kullanılmasını önermektedir. Yetkili servisler dışındaki firmalar, yan sanayi veya eşdeğer parça kullanarak cihaz performansını düşürebilir.

Ancak bu gerekçeler, her durumda geçerli mi?

Yetkili servis zorunluluğu bazı kamuya ek maliyet ve rekabeti engelleyici bir unsur mu?

Yetkili Servis Zorunluluğunun Rekabeti Engelleyici Yönleri

Tekel Oluşumu ve Fiyat Artışı: Yetkili servislerin alternatifsiz olması, firmaların fiyatları yükseltmesine neden olabilir. Bakım-onarım hizmetlerinde rekabet olmaması, kamu kurumlarının yüksek fiyatlarla karşı karşıya kalmasına yol açar. Cihazın ilk alım maliyeti düşük olsa bile, yüksek servis ücretleri toplam maliyeti artırarak kamuya ek maliyet oluşturur.

Piyasa Bağımsız Teknik Servislerin Engellenmesi: Bağımsız teknik servisler, bazı cihazlarda yeterli donanıma sahip olmasına rağmen ihalelere giremiyor. Üretici dışındaki teknik servislerin hizmet vermesine izin verilmemesi, sektördeki küçük ve orta ölçekli işletmelerin rekabet şansını azaltarak sürdürülebilirliklerini doğrudan etkilemektedir.

Kamuya Ek Maliyet Getirmesi: Tek yetkili servislerin belirlediği bakım onarım fiyatları, bağımsız servislerin teklif edebileceği fiyatlardan çok daha yüksek olmaktadır. Garanti süresi sona erdiğinde bile yetkili servis zorunluluğu devam ettiğinde, kamu idareleri maliyet açısından zorlanabilir.

Alternatif Ürün ve Servis Seçeneklerinin Engellenmesi: Kamu ihale şartnamelerinde “sadece yetkili servis bakım yapabilir” ibaresi, piyasada bulunan diğer uygun servis seçeneklerini devre dışı bırakabilir. Cihazın ilk alımı sırasında, sadece belirli firmaların servis sağlayabileceği şartı getirilmesi, tedarikçi seçimini daraltıp tekelleşme oluşturarak rekabeti azaltabilir.

Rekabeti Korumak İçin Ne Yapılabilir?

Yetkili servis zorunluluğu her zaman kötü bir uygulama değildir, ancak kontrollü ve rekabeti gözeten bir şekilde uygulanmalıdır.

  1. Yetkili Servis Dışındaki Teknik Servislerin Değerlendirilmesi
  • TSE veya ISO sertifikalı bağımsız servislerin bakım onarım yapmasına izin verilmelidir.
  • Üretici firmanın yetkilendirdiği ama bağımsız olarak faaliyet gösteren firmalar sisteme dahil edilmelidir.
  1. Bakım ve Onarım İçin Alternatif Teklifler Alınmalı
  • Yetkili servislerin sunduğu bakım hizmetlerinin dışında, farklı teknik servislerden de fiyat teklifleri alınarak rekabet ortamı sağlanmalıdır.
  • İhale şartnameleri hazırlanırken alternatif teknik servis sağlayıcılarının dahil olmasına izin veren esnek düzenlemeler getirilmelidir.
  1. Orijinal ve Eşdeğer Yedek Parça Kullanımı İçin Açık Standartlar Belirlenmeli
  • Eğer orijinal parça kullanımına yönelik bir zorunluluk varsa, bunun teknik gerekçeleri açıklanmalıdır.
  • Bağımsız test kuruluşları tarafından onaylanan eşdeğer parçaların kullanılmasına izin verilmelidir.
  1. Uzun Vadeli Bakım-Onarım Stratejisi Geliştirilmeli
  • Kamu idareleri, cihaz alımını yaparken sadece ilk satın alma maliyetini değil, uzun vadeli bakım ve onarım maliyetlerini de değerlendirmelidir.
  • Tıbbi cihaz alımlarında, garanti süresi sonrası bakım anlaşmalarının rekabetçi bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır.
  1. Tek Yetkiliye Dayalı İhalelerin Sayısı Azaltılmalı
  • Yalnızca üretici firmanın hizmet verebildiği durumlar, Kamu İhale Kurumu tarafından denetlenmeli ve gerekçelendirilmelidir.
  • İhale dokümanlarında rekabeti kısıtlayan maddelerden kaçınılmalıdır.

Sonuç olarak kamu yararını önceliklendiren bir denge kurulmalıdır. Yetkili servis zorunluluğu, cihazların güvenli ve uzun ömürlü çalışmasını sağlamak için önemli bir mekanizma olabilir. Ancak bu sistem kötüye kullanıldığında, kamu maliyetlerini artıran ve rekabeti engelleyen bir tekel haline dönüşebilir.

Rekabetin artırılması, bakım onarım süreçlerinde alternatiflerin değerlendirilmesi ve bağımsız servis sağlayıcılarının da bu süreçlere dahil edilmesi, hem kamunun maliyet etkinliğini artırabilir hem de piyasada daha sağlıklı bir rekabet ortamı yaratabilir. Kamu ihale süreçlerinde açık, şeffaf ve denetimli bir yaklaşım, her iki tarafın yani devletin ve firmaların çıkarlarını dengelemeli, hizmetin kalitesinden ödün verilmeden rekabetin artırılması sağlanmalıdır.

Kamu alımlarında tıbbi cihaz ve servis yönetimi, hem sağlık güvenliğini hem de maliyet etkinliğini göz önünde bulundurmalı, bu bağlamda atılacak her adımda tüm paydaşların görüşleri dikkate alınmalıdır.

Sizce de yetkili servis zorunluluğu, kamu alımlarında tıbbi cihaz bakım süreçlerinde gerçekten hizmet kalitesini artırıyor mu, yoksa rekabeti engelleyerek kamu maliyetlerini mi yükseltiyor?

Tıbbi Cihazlarda Yetkili Servis Zorunluluğu Güvenilir Hizmet Mi, Rekabeti Engelleyici Unsur Mu Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemGökhan AKTAŞ
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI

Bakırköy Dr.Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi

İdari Ve Mali İşler Müdür Yardımcısı

gokhan.aktas@saglik.gov.tr

Yerli ve Yabancı Marka Tercihleri ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları

Yerli Ve Yabancı Marka Tercihleri Ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Yerli ve Yabancı Marka Tercihleri ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları

Dr. Ulduz AZAD

Yerli Ve Yabancı Marka Tercihleri Ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemAraştırmalar, belirli kategorilerde bazı ülkelerin kalite algısının yüksek olduğunu göstermektedir. Örneğin, İtalya moda, Almanya mühendislik, İsviçre finansal güvence ve Japonya elektronik kategorilerinde tüketiciler tarafından daha kaliteli olarak algılanmaktadırlar. Bu etki, zamanla oluşmuş önyargıların, taraflılığın, etnosentrizmin, kültürel ve demografik farklılıkların bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. (Gürhan ve Maheswaran, 2000; Uyar ve Dursun, 2015).

Geniş bir coğrafyada tanınan, ulaşılabilir, kabul gören, talebi olan ve çoğu zaman aynı marka ismi ile konumlandırılmış kimliği, hissiyatı ve görünüşü ile çoğu büyük pazarda merkezi pazarlama stratejileri ve programları ile koordine edilen markalar, global markalardır (Özsomer vd., 2008). Bir markanın uluslararası olması (birden çok uluslararası pazarda satılıyor olması) o markanın global marka olarak değerlendirilmesi için yeterli değildir.

Etnosentrizm Görsel

Sizce Ülkemizdeki Etnosetrizm Yaklaşımı Hangi Seviyededir?

Siamagka ve Balabanis (2015) genişletilmiş bir etnosentrizm ölçeği ortaya koyarken beş farklı boyuttan yararlanmaktadır:

  • Toplumsal yararlılık (Ethnocentric Prosocialty): Bireyler, topluma yararlı olma faaliyetlerini, iyi davranışlarının toplumdaki yansıması olarak görmekte ve üstlenmektedirler (Meier, 2006).
  • Bilinç (Ethnocentric Cognition): Bir ürünün menşeinin biliniyor olması, klişeleşmiş inançların istemeyerek ve otomatik olarak ortaya çıkmasına sebep olmaktadır (Hiton ve Hippel, 1996); Liu vd., 2005).
  • Özedönüş (Ethnocentric Reflexiveness): Shimp ve Sharma (1987), erken çocukluk yaşlarından başlayan etnosentrik yaklaşımın birey üzerinde uzun dönemli bir hafıza birikimine yol açtığını, Siamagka ve Balabanis (2015) ise bu önbilinç durumunu tüketici etnosentrizminin önemli bir öğesi olarak görmektedir.
  • Güvensizlik (Ethnocentric Insecurity): Genellikle tüketiciler yabancı ürünleri ülke ekonomisine ve istihdama karşı bir tehdit olarak görmektedirler (Hong ve Lee , 2003). Etnosentrik tüketiciler ait oldukları grupları bu tehditlerden korumak amacı ile yerli ürünlere yönelirler (Bizumic , 2009).
  • Alışkanlık (Ethnocentric Habituation): Modern toplumlarda farklı kültürel grupların etnik kalıplarının korunması ile ilgili motivasyonun derecesi etnosentrik alışkanlıkların göstergesidir (Siamagka ve Balabanis, 2015).

Etnosentrizm Görsel 2

Sizce Yukarıdaki Faktörlerden Hangisi Gıda Satın Alma Tercihlerinde Öne Çıkıyor Olabilir?

Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki tüketiciler için yabancı markaların oluşturduğu çağrışımlar satın alma kararında etkili olabilir ve marka gerçekte yabancı orijinli olmasa bile tüketicilerin onu yabancı olarak algılayabilir.

Yerli Ve Yabancı Marka Tercihleri Ve Tüketici Etnosentrizmi Boyutları Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemGeçen haftaki yazıda değinildiği gibi, ülkemizde tüketiciler yerli ürünleri değerlendirirken, gıda ürünlerine karşı diğer kategorilerden daha etnosentrik bir yaklaşım göstermektedir. Yazı dizisinin devamında ülkemizde gıda alanındaki etnosentrizm yaklaşımı incelenecektir, keyifli okumalar…

Dr. Ulduz AZAD

Düşük Döviz Kuru ve İhracatçılarımız

Düşük Döviz Kuru Ve İhracatçılarımız Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Düşük Döviz Kuru ve İhracatçılarımız

Düşük Döviz Kurları Piyasanın Gerçeğini Yansıtır mı?

Yansıtmaz elbette. Enflasyonun farklı yönde hızla yükselmesi, TRL faizlerinin yüksekliği karşısında, mehter takımı gibi iki ileri bir geri giden döviz kurları adeta yerinde sayıyor.

Döviz Kuru Güncel

Döviz kuru gün içinde yükselme eğilimine girse de tekrar baygınlık geçiriyor ve yerlere seriliyor adeta. Yukarıdaki grafikte de görüldüğü üzere kurlar yükselmiyor, yerinde sayıyor. Uluslararası finans pazarlarında dolar paritesi yükselse de, ülkemizde dolar yerinde sayıyor. Yerinden kalkmıyor, adeta uyuyor.

Money Never Sleep

Dövizin bu hali kuşkusuz ki piyasanın gerçeğini yansıtmadığı gibi, dolara dayalı veri elde etmek bizi yanıltacaktır.

Yakıt Göstergesi Arızalı ve Hatalı Otomobil

Yakıt GöstergeDövizin bu hali neye benzer biliyor musunuz? Yakıt göstergesi hatalı, doğrusu göstermeyen otomobile benzer. Arabanın deposunda ne kadar yakıt olduğunu hiç bilemediğin gibi, bu yakıtın seni uzun yolda nerede naçar bırakacağını da bilemezsin.

 

İhracatçının Döviz Kurları

İhracatçıların dövizle olan sancısını anlatayım derken yukarıda nelerden bahsettik değil mi?

Düşük döviz kurlarımızın sebep olduğu bir ithalatçı ve üretici ihracatçı arasında geçen bir pazarlık hikayesi;

Türkiye’de bir süt ürünleri imalatçısı… Üretim yaptığı peynirlerin bir kısmını yurt dışına satıyor. Daha doğrusunu söylemek gerekirse; s-a-t-ı-y-o-r-d-u.

Peynir GörselÜretim maliyetleri günden güne artınca yurt içine satış yaptığı peynirlerin fiyatı periyodik olarak artmaktadır. Peynirin fiyatı artmak zorunda zira üretim ve hammadde ile işletme maliyetleri sürekli artıyor. Haliyle yurt dışına satış yaptığı peynirlerin de fiyatını arttırmak zorunda kaldı. Üretim maliyetlerini Türk Lirası olarak yapan firma, yurt dışına fiyatlama yaparken Türk Lirası olarak maliyetini hesap ettiği 1 kg peynirin fiyatını 1 USD kuruna bölerek yurt dışına satacağı peynirin fiyatını belirliyordu. Tabii ülkemizde sürekli maliyetler artış gösterip de USD fiyatı artış göstermeyince, USD cinsinden hesapladığı peynir fiyatı oldukça yüksekte kaldı. Yani global pazardaki emsal peynir fiyatının üzerinde bir fiyat oluştu.

İhracatçının yapacağı pek fazla bir seçeneği mevcut olmadığından USD bazındaki peynir fiyatını yurt dışındaki muhtemel peynir alıcılarına teklif etti. Yurt dışındaki peynir alıcıları kuyruğa girip de aman bu peyniri bana say demedi doğal olarak. Pazarlık etti bazıları, bir kısım alıcı almaktan imtina etti. Ancak en ilginç cevabı Hollanda’daki peynir alıcısı verdi;

“Sizin verdiğiniz peynir fiyatı oldukça yüksek, talep etmeniz halinde biz size aynı peyniri USD.2.00 daha ucuz vermeye hazırız.”

Sonuç; Dolar kurunun sabit seviyeye yakın bir şekilde hareket etmesi, yurt dışına verilen ürün fiyatlamasında olumsuz rol oynadı.

İhracatçılar; üretim, fiyatlama, lojistik ve diğer maliyetleri ince eleyip sık dokuyarak yurt dışındaki ithalatçısına (alıcısına) fiyatlama yapmaya çalışır. İhracatçının bu fiyatlaması adeta kumpasla ölçülür gibi milimetriktir. İhracatçı tarafından verilen fiyatlar dünyadaki aynı sektördeki diğer rakiplerinin verdiği fiyatlarla rekabet edebilir ve aynı zamanda ihracatçının bu satıştan kâr ediyor olması esastır.

İthalatçı Yeni Bir Sipariş Verdi

Şu an mal cinsinin ne olduğuna bakmıyorum ve yurt dışına mal satışı ile ilgili gelişmelere bakıyorum:

İthalatçı bir sipariş vermek ister.  Ancak ihracatçı bu yeni siparişi aynı fiyatlardan gönderemeyeceğini söyleyen ihracatçı USD.4.000.- / ton fiyat önermiştir. İthalatçı bu yeni fiyatın dünya pazar fiyatlarının oldukça üzerinde olduğunu bahisle siparişini iptal etmiş ve  fiyat olan USD.3.650.- / ton olarak Yunanistan’dan ürün satın almıştır.

Yüksek maliyetle ürün üretmek ve düşük döviz kuruyla mal satmaya çalışmak…

Döviz Kurlarının Az Hareket Etmesinden Kim Kaybetti?

Belirsiz piyasada döviz fiyatının yataya yakın bir şekilde hareket etmesinden dolayı şu sonuçlar ortaya çıkacaktır;

  • İhracatçılar yurt dışına fiyat tutturamayacaklardır. Kurların düşmesi dolayısıyla Dolar bazında daha yüksek fiyat vermek zorunda kalacak olan ihracatçının fiyatlaması rekabetten uzak kalacaktır,
  • İhracat rakamları azalacaktır,
  • Ülke ekonomisi ihracat yapılamaması döviz girdisi olamaması dolayısıyla kaybedecektir,
  • Dövizin fiyatı piyasa dinamiklerine göre şekillenir. Döviz fiyatının düşmesi veya az hareket etmesi için o ülkede döviz rezervlerinin fazla vermesi, istikrarlı piyasa olması, üretim maliyetlerinin düşük olması, faizlerin yüksek olması, ülkenin sıcak paraya trafiğine maruz kalması gibi etkenler sayılabilir.

Yukarıda sayılan nedenler dövizin hareketsiz kalmasını sağlar ancak dövizin hareketsiz kalması ile birlikte ülkedeki oluşan enflasyon dolayısıyla yüksek faiz maliyeti, ucuz döviz fiyatı da  ithalatı patlatır, ihracat rakamları serbest düşüşe geçmese de stabil kalır. Kurların sabit kalması ve maliyetlerin yüksek olması dolayısıyla ihracatçı ihracat yapamaz. Döviz kurlarının yeterince yükselmemesinden  dolayı ihracatçılar yurt dışına mal satamayacakları gibi, daha önceden yaptıkları satışlardan dolayı da zarar edeceklerdir. İhracatçı zararına ihracat yapmayacağına göre, ihracat işlemi olmamasından dolayı iş üretemeyecek ve istihdam yaratamayıp, bilakis istihdam kaybı olacaktır.

Bırakın sadece ihracatçının kaybetmesini; çalışanlar, ülkemiz ekonomisi de kaybedecektir.

Düşük Döviz Kuru Ve İhracatçılarımız Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

 

Siemens, Altair’i Satın Aldı, ABD’ye 10 Milyar Doların Üzerinde Yatırım Yaptı

Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Siemens, Altair'i Satın Aldı, Abd’ye 10 Milyar Doların üzerinde Yatırım Yaptı

Siemens’ten ABD’ye 10 Milyar Doları Aşan Yatırım

Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi Haber Siemens, Altair'i Satın Aldı, Abd’ye 10 Milyar Doların üzerinde Yatırım YaptıSiemens, Amerika’da imalat sektöründe yeni iş imkanları, yazılım ve yapay zeka altyapısı için ABD’ye 10 milyar dolardan fazla ek yatırım yapıyor. Son yatırımlarla birlikte Siemens’in geride bıraktığımız 20 yılda ABD’ye yaptığı toplam yatırım tutarı 100 milyar doları aştı. Teksas ve Kaliforniya’da bulunan yeni ve genişletilmiş fabrikaların imalat sektöründe 900’ün üzerinde vasıflı işçiye iş imkânı yaratması bekleniyor.

Yapay zeka veri merkezleri gibi Amerika’daki kritik altyapıların çalışmaya devam etmesini sağlamak için elektrikli ekipman üretim kapasitesi iki katından fazla artırılacak. Planlanan Altair Engineering satın alımıyla endüstriyel yazılım ve yapay zeka alanlarında bugüne kadarki en büyük yatırım gerçekleştirilecek.

Siemens, Amerika’da endüstriyel teknoloji alanındaki büyümeyi desteklemek ve bu büyümeden faydalanmak için ABD’deki yatırımlarını artırıyor. Siemens AG Başkanı ve CEO’su Roland Busch; “Endüstriyel teknoloji sektörü Amerika’da üretimi artırmanın temelini oluşturuyor. Küçük ve orta ölçekli işletmelerden sanayi devlerine kadar geniş bir yelpazedeki müşteriler için bu gelecek vizyonunu gerçeğe dönüştürmeye Siemens’ten daha hazır bir şirket yok” dedi.

Operasyonlarını önemli ölçüde Amerika’daki yeteneklere ve Amerikan tedarik zincirlerine dayandıran şirket için ABD, halihazırda en büyük pazar konumunda yer alıyor. Şirketin ABD’deki üretim ayak izine yapılan son yatırımların ve Michigan merkezli bir yazılım şirketi olan Altair’in planlanan satın alımının toplam maliyeti 10 milyar doları aşıyor.

Siemens geçtiğimiz hafta Teksas’taki Fort Worth ve Kaliforniya’daki Pomona şehirlerinde elektrikli ürünler üreteceği, son teknolojiye sahip iki üretim tesisinin açılışını da yaptı. 285 milyon dolarlık bu yatırımın, imalat sektöründe 900’ün üzerinde vasıflı çalışan için iş imkânı yaratması bekleniyor. Üretilen ekipmanlar ticaret, endüstri ve inşaat sektörü gibi kritik sektörleri destekleyecek, ayrıca Amerika’nın endüstriyel yapay zeka devrimindeki liderliğini desteklemek için ülkenin dört bir yanındaki yapay zeka veri merkezlerine güç temin edecek. Siemens bu şekilde yapay zeka veri merkezleri gibi Amerika’daki kritik altyapıların çalışmaya devam etmesini sağlamak için elektrikli ekipman üretim kapasitesini iki katından fazla artıracak.

Amerika’da imalat sektörü rönesansını tasarlamaya yardımcı olacak daha akıllı yazılımlar Ekim 2024’te Siemens, Altair’i satın almak için bir anlaşma imzaladı. Siemens-Altair kombinasyonu, Siemens’in mevcut yazılımları da düşünüldüğünde dünyanın en eksiksiz yapay zeka destekli tasarım ve simülasyon portföyünü oluşturacak. Bu sayede Amerika’daki ve dünyanın dört bir yanındaki kullanıcılar, önce dijital dünyada deneyimleyecekleri simülasyonlar aracılığıyla daha karmaşık ve daha akıllı ürünleri daha hızlı tasarlayıp üretebilecekler.

Örneğin; yeni bir araba tasarımı için sanal çarpışma testi yapmak ya da bir cep telefonunun düşmeye nasıl tepki vereceğini önceden hesaplamak ve böylece tasarımı gerçek dünyada imal etmeden önce en uygun şekilde geliştirmek bu sayede mümkün olacak. Güçlü yapay zeka araçları da süreci başından sonuna kadar destekleyecek.

Roland Busch, Ceo Siemens Ag
Roland Busch, Ceo Siemens Ag

Roland Busch konuyla ilgili yaptığı açıklamada sözlerini şöyle sürdürdü; “Amerikan endüstrisinin yenilikçiliğine ve gücüne inanıyoruz. Bu nedenle Siemens son 20 yılda ülkeye 90 milyar doların üzerinde yatırım yaptı. Bu yılki yatırımlarla bu rakam 100 milyar doların üzerine çıkacak. Amerika’nın yapay zekâ kapasitesine daha fazla istihdam, daha fazla teknoloji ve büyük bir itici güç sağlayacağız”.

Siemens, ABD’de 45.000’den fazla kişiyi istihdam ediyor ve ülke çapında yaklaşık 12.000 tedarikçi ile ortaklık yapıyor.

  • – – – – – – – – – – – – – – – – – – – – –
İnteraktif Satış Eğitimi Yöneticiler Için Ileri Seviye Kurumsal Satış Eğitimi
Yöneticiler için ileri seviye Kurumsal Satış Eğitimi

SATIŞ EĞİTİMİ UYGULAMA ÇALIŞMALARI

SATIŞ MAKALELERİ

Etkili Takımlar Yaratmak için “Liberating Structures”

Etkili Takımlar Yaratmak Için “liberating Structures” Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Etkili Takımlar Yaratmak için “Liberating Structures”

Göktürk ALTINBAŞ

Etkili Takımlar Yaratmak Için “liberating Structures” Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemBu hafta Manisa’daki önemli firmalardan bir tanesinde “Etkili Takım Çalışması” ile ilgili bir eğitim vereceğim ve bu haftaki yazımı da aslında buradan yola çıkarak yazmak istedim. Size bu hafta; özellikle takım içi iletişimi arttırmak ve yaratıcılığı ateşlemek için işinize çok yarayacağına inandığım bir metodlar bütününden bahsetmek istiyorum; “Liberating Structures – Özgürleştirici Yapılar.”.

Liberating Structures, geleneksel iletişim ve problem çözme yöntemlerine alternatif olarak geliştirilmiş 33 farklı mikro yapıyı içeren bir yaklaşım. Bu mikro yapılar, bireylerin ve ekiplerin daha özgür, yaratıcı ve kapsayıcı bir şekilde etkileşimde bulunmasını sağlıyor. Her bir yapı, belirli bir amaca hizmet ediyor ve ekiplerin potansiyelini maksimize etmeyi hedefliyor ve ekiplerin daha etkili çalışmasını sağlayarak işletmelerin verimliliğini artırıyor. Geleneksel yöntemler çoğu zaman hiyerarşik yapıları desteklerken, liberating structures daha demokratik ve katılımcı bir yaklaşımı teşvik ediyor. Bu da, tüm katılımcıların fikirlerini özgürce ifade edebilmelerine ve yenilikçi çözümler bulmalarına olanak tanıyor.

Konuyla ilgili çok detaylı bir internet sitesi de mevcut; https://www.liberatingstructures.com/. Web sitesini gezmenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu 33 uygulama içerisinde benim özellikle uygulamaktan çok keyif ve verim aldığım birkaç tanesini de aşağıda kısaca özetlemek istiyorum;

  1. 1-2-4-Tüm Grup Yapısı (https://www.liberatingstructures.com/1-1-2-4-all/)

Bu yapı, katılımcıların bireysel olarak düşünme, ikili gruplar halinde fikirlerini paylaşma, daha sonra dörtlü gruplarda tartışma ve en sonunda tüm grup olarak sonuçları bir araya getirme süreçlerini içeriyor. Bu yöntem, herkesin fikrinin duyulmasını sağlıyor ve geniş bir perspektif kazandırıyor.

Troika Danışmanlığı (https://www.liberatingstructures.com/8-troika-consulting/)

Troika Danışmanlığı, üç kişilik gruplar halinde yapılan bir yapı olup, katılımcıların birbirlerine danışmanlık yapmasını teşvik ediyor. Her bir katılımcı, sırayla kendi problemini sunuyor ve diğer iki katılımcı çözüm önerileri sunuyor. Bu yöntem, yaratıcı çözümler bulmayı ve farklı bakış açılarından yararlanmayı sağlıyor.

Improv Protokolü/Prototipi (https://www.liberatingstructures.com/15-improv-prototyping/)

Improv Protokolü, katılımcıların doğaçlama yaparak hızlı çözümler üretmesini teşvik ediyor. Her bir katılımcı, belirli bir süre içinde kendi fikrini sunuyor ve diğerleri bu fikri geliştiriyor. Bu yöntem, hızlı düşünmeyi ve esnek olmayı teşvik ediyor.

Appreciative Interviews (Değer Veren Röportajlar) (https://www.liberatingstructures.com/5-appreciative-interviews-ai/)

Bu yapı, katılımcıların birbirlerine olumlu deneyimlerini ve başarılı oldukları durumları anlatarak, pozitif bir öğrenme ortamı oluşturuyor. Bu yöntem, ekip üyelerinin kendilerini daha iyi tanımalarına ve başkalarının güçlü yönlerinden ilham almalarına olanak tanıyor.

Wicked Questions (Zorlu Sorular) (https://www.liberatingstructures.com/4-wicked-questions/)

Wicked Questions, ekiplerin karmaşık ve çelişkili görünen sorunlarla başa çıkmalarına yardımcı oluyor. Bu yapı, zorlayıcı sorular sorarak ekip üyelerinin derinlemesine düşünmesini ve daha yaratıcı çözümler üretmesini sağlıyor.

TRIZ (https://www.liberatingstructures.com/6-making-space-with-triz/)

TRIZ, katılımcıların yaratıcı problem çözme yeteneklerini geliştiren bir yapı olup, sorunları analiz etmeye ve inovatif çözümler üretmeye odaklanıyor. Bu yöntem, ekip üyelerinin farklı perspektiflerden bakarak daha etkili çözümler bulmasına yardımcı oluyor.

Nine Whys (Dokuz Neden) (https://www.liberatingstructures.com/3-nine-whys/)

Nine Whys, katılımcıların temel nedenleri bulmasını ve sorunların kökenine inmesini sağlıyor. Bu yapı, ekiplerin daha derinlemesine analiz yaparak uzun vadeli ve kalıcı çözümler üretmesine yardımcı oluyor.

Critical Uncertainties (Kritik Belirsizlikler) (https://www.liberatingstructures.com/30-critical-uncertainties/)

Critical Uncertainties, ekiplerin gelecekteki olası senaryoları ve belirsizlikleri analiz etmelerini sağlıyor. Bu yöntem, ekiplerin stratejik planlama yaparak gelecekteki risklere karşı hazırlıklı olmalarına yardımcı oluyor.

Özetle;

Etkili Takımlar Yaratmak Için “liberating Structures” Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemLiberating Structures, çeşitli iş ortamlarında kolayca uygulanabiliyor. Toplantılarda, beyin fırtınası seanslarında ve strateji geliştirme oturumlarında kullanılabiliyor. Bu yapılar, katılımcıların aktif katılımını sağlıyor, yaratıcı düşünmeyi teşvik ediyor ve daha kapsayıcı bir iş birliği ortamı oluşturuyor.

Ayrıca, ekiplerin hızlı ve etkili kararlar almasını sağlıyor. Bu yapılar, ekiplerin potansiyelini maksimum düzeyde kullanmalarına ve daha yaratıcı, iş birliğine dayalı ve etkili bir şekilde çalışmasına yardımcı oluyor. Liberating Structures, sadece iş süreçlerini değil, aynı zamanda ekip dinamiklerini ve iletişim stratejilerini de dönüştürüyor.

Haftaya Görüşmek Dileğiyle.

Göktürk ALTINBAŞ

Büyüyen İşletmelerde Kültürün Etkisi

Büyüyen İşletmelerde Kültürün Etkisi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

Büyüyen İşletmelerde Kültürün Etkisi

Burcu USLULAR

Büyüyen İşletmelerde Kültürün Etkisi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemGünümüzde işletmeler konjonktürel değişimin etkileri ile faaliyetlerini sağlıklı ve kazançlı sürdürebilmek için farklı eylemleri de yerine getirmek zorunda kalmaktadır. Değişiminin hızı, ekonomi ve teknolojinin etkilerini de düşündüğümüzde stratejik yatırımlar yapma ve büyüme hedefi kaçınılmaz olur.

Bütün bu süreçte literatürde uygulanabilecek farklı teori ve uygulamalarla çok sayıda yöntem ve hedeften bahsetmek mümkündür. Genel uygulama olarak değerlendirdiğimizde aklımıza ilk gelen yöntem ve hedefleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. Yeni Pazar Açılımı – Yurtdışına açılmak veya yeni hedef kitlelere ulaşmak için bölgesel genişleme yapmak.
  2. Dijital Dönüşüm – Yapay zekâ, otomasyon, büyük veri analizleri gibi teknolojilere yatırım yapmak.
  3. Satın Alma ve Birleşmeler – Rekabet avantajı sağlamak için rakipleri veya tamamlayıcı şirketleri satın almak.
  4. Ar-Ge ve İnovasyon – Yeni ürünler, hizmetler ve teknolojiler geliştirmek için Ar-Ge’ye yatırım yapmak.
  5. Sürdürülebilirlik ve Yeşil Yatırımlar – Karbon ayak izini azaltan projelere yatırım yaparak uzun vadede rekabet avantajı sağlamak.
  6. Müşteri Deneyimini Geliştirme – Veri analitiği ve kişiselleştirilmiş hizmetlerle müşteri sadakatini artırmak.
  7. Yetkinlik ve İnsan Kaynağına Yatırım – Şirket içi eğitimler, yetenek yönetimi ve liderlik programları ile insan kaynağını güçlendirmek.

Bu bilinen yöntem ve hedefleri uygulamaya geçirmek ve sonuçlarını görmek elbette çok kolay değildir. Bu başlıkların tümü veya her biri için ayrı ayrı alanında uzman kişi ve kurumlardan danışmanlık alınabilir, devlet teşvik ve desteklerinden yararlanılabilir. Bu kavramlar üzerine yapılmış akademik çalışmalar ve iş hayatından gerçek örnekler baz alınarak stratejik hedefler belirlenebilir.

Peki bu hedefleri hangi öncelikle uygulamamız gerekir? İşletmeler genellikle önce ilk 3 maddeyi uygulama girişiminde bulunabilirler. Bu 3 yöntem teknolojinin yaygınlaşmasından ve dijital dönüşümden çok uzun yıllar önce uygulanmaya başlanması ve nispeten daha kolay uygulanabilmesi açısından öncelikli sıralamasını hala korumaktadır.

4. sırada tanımladığımız “Ar-Ge ve İnovasyon” yöntemi ise kelime kavramdan bağımsız olarak insanlık tarihi kadar eski bir yöntem olsa da II. Dünya Savaşı sonrasında ekonomistlerin yapmış olduğu çalışmalar ile hız kazanmıştır. Devlet destek ve teşvikleri ile yaygınlaşarak yaygın uygulama alanı yaratılmıştır.

5. sırada yerini alan “Sürdürülebilirlik” kavramı, 19. yüzyıl başlarında literatürde somut olarak kendini göstermeye başlamıştır. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, çevresel sorunlar ve kaynakların tükenmesi gibi küresel tehlikelerin ortaya çıkmasıyla regülasyonlarla desteklenerek işletme bünyesinde yerini bulmuştur. 90’lı yıllarda küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele kapsamında imzalanan “Kyoto Protokolü”, 2015 yılı 21. Taraflar Konferansı’nda (COP21) kabul edilen “Paris Anlaşması” ve 2016 yılında yürürlüğe giren “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” ile global anlamda bireysel alandan iş dünyasına yayılmıştır. Zorunluluklar ile başlayan uygulama alanı isteğe bağlı olarak da uygulama alanı bulmaya başlamıştır.

6. sırada yerini alan “Müşteri Deneyimi” gelişimi son 30 yıldır markalar için ön plana çıkan bir yöntemdir. Sunulan hizmet veya ürünün pazardaki yerini konumlandırırken ve marka olma yolunda ilerlerken müşteri geri bildirimlerinin toplanması, satış sonrası hizmetler vb. süreçler ile rekabet avantajı yaratmak mümkündür. Yapay zekâ ve teknolojideki gelişmelerin yansıması olarak sosyal medya ve mobil uygulamalar ile müşteri deneyimi geliştirmek kolaylaşmıştır.

7. sırada yerini alan “İnsan Kaynağına Yatırım” kavramı 19. Yüzyıl başlarında sanayi devrimi, 20.yüzyıl başlarında yönetim bilimlerinin yükselişi ile birlikte rekabet avantajında önemli bir anahtar haline gelmiştir. 2000’ler ile birlikte yetenek yönetimi ve liderlik gelişimi programları ile yetkin veya yetkili insan kaynağının işe bağlılığını arttırarak önemli stratejik katkılar sağlanmaya başlanmıştır. İnsan kaynağına yapılan yatırım kavramı ile daha iç içe geçmiş olan fakat henüz büyümekte olan çoğu işletmede kavramsal veya yöntem olarak yerini bulamayan “İşletme Kültürü Oluşturulması” yukarıda sayılanlardan sonra 8.yöntem olarak düşünülebilir. 1980’lerin başında yönetimlerin literatüründe yer almaya başlayan işletme kültürü kavramı ile başarılı işletme kavramları bir bütün olarak değerlendirilebilir.

Stratejik Büyümede 8. Yöntem: “İşletme Kültürü Oluşturma ve Yönetme”

İşletmeler büyüme stratejilerini geliştirirken öncelikle dış imajını ve uzun vadeli başarıyı hedeflerler. Fakat kalıcı büyüme ve sağlam temeller aynı zamanda iç dinamiklerde de başarıyı elde etme ile gelişir. İç dinamiklerle büyüme hedefini yakalamak için işletmenin kuruluşundan bu yana hikayesini ve geleceğe yönelik stratejik hedeflerini de kapsayan bir İşletme Kültürü oluşturmak önemli ve gereklidir. Belirlenen stratejik büyüme ve hedefler ile birlikte bu yöntem için birlikte uygulama alanı oluşturulmalıdır.

İş yerindeki kültür özetle; ekip üyelerinin şirketinizin değerleri, inançları ve kurumsal politikalarına göre birbirleriyle etkileşim kurma biçimidir.

İşletme kültürünün oluşumu; işletmenin kurucuları, ortakları ve üst yönetimden başlayarak tabana kadar yayılan; kuruluş aşamasında temelleri atılarak prosedür, iç yönetmelikler ve işletme içi sosyal uygulamalar ile sürekli desteklenen; sürekli izlenen ve sonrasında denetlenen bir mekanizma olarak geliştirilmelidir. Bu bağlamda en önemli adımlardan ilki işletmenin vizyon ve misyonu işletme kültürünü yansıtan unsurları da içerecek şekilde belirlenmelidir.

İşletme kültürüyle ilgili hedef ve uygulamalar hem çalışanların mutluluğunu hem de şirketin uzun vadeli başarısını doğrudan etkiler. Bu yüzden stratejik hedefler ile uyumlu ve destekleyici bir işletme kültürü oluşturmak, korumak ve yönetmek önemlidir. İşletme kültürü bazı iç dinamikleri sağlamalıdır. Bunlardan öncelikli olanları şu şekildedir:

İşletme Kültürü;

  • Çalışan bağlılığını güçlendiren ve yetenekli kişileri bünyesinde tutmayı sağlayan unsurlar içermelidir.
  • Çalışanların daha etkili çalışmasını ve performanslarını arttırmasını sağlamalıdır.
  • Rekabet avantajı sağlayacak farklı ve güçlü argümanları barındırmalıdır.
  • Krizlerde ve değişim dönemlerinde esnek ve güçlü argümanlar ile işletme dayanıklılığını sağlamalıdır.
  • Müşteri deneyimi ve marka sadakatini sağlayan argümanları barındırmalıdır.

Günümüzde işletmeler stratejik hedefler ile büyüme sağlarken bazen sonuç “Hızlı Büyüme” şeklinde gerçekleşebilir. Bu işletme için olumlu ve önemli bir gelişme sağlar fakat bu paralelde işletme kültürü de aynı hızda gelişmezse, şirketin uzun vadeli başarısını tehdit eden “Kimlik Kaybı, Çalışan Bağlılığının Azalması, İç İletişim Kopukluğu, Liderlik Açığı, Verimlilik ve Motivasyon Kaybı” gibi bazı riskler ortaya çıkabilir.

Bunun için dışa dönük stratejik hedeflerle birlikte işletme kültürüne yönelik stratejiler belirlenmelidir. Bunlardan bazıları şöyledir:

  • İşletme kültürü “Stratejik Bir Öncelik” haline getirilmeli; hızlı büyümeye rağmen değerleri, misyonu ve vizyonu koruyacak süreçler oluşturulmalıdır.
  • Şirket içinde belirlenen lider çalışanlar işletme kültürüne hizmet “Kültür Elçileri” olarak yetiştirerek, işletmeye sonradan gelen çalışanlara rehberlik ederek kültürün yayılması sağlanmalıdır.
  • Düzenli şirket içi toplantılar, online platformlar ve liderlerin çalışanlarla doğrudan iletişime geçtiği mekanizmalar oluşturularak “İç İletişim” güçlendirilmelidir.
  • Büyüme sürecinde çalışan mutluluğunu ön planda tutan programlar (mentorluk, eğitimler, ödüllendirme sistemleri) geliştirerek “Çalışan Deneyimine Yatırım” yapılmalıdır.
  • Çalışanların değişime adapte olmasını sağlamak için geri bildirim kültürü oluşturularak ve yenilikçi fikirler teşvik edilerek “İnovasyon ve Esneklik Kültürü” güçlendirilmelidir.

İşletme Kültürünün Denetimi

İşletmelerde kültür denetimi, organizasyonun uzun vadeli varlığı için kritik bir öneme sahiptir. Etkin bir denetim ile kurum kültürü güçlendirilerek çalışan memnuniyeti ve verimlilik artırılabilir. “Kültür Denetimi” işletmelerin organizasyonunda nasıl yönetildiğini, çalışanların bu kültürün nasıl deneyimlediğini ve şirketin hedeflerini ve değişiklikleri ile ne kadar uyumlu olduğunu gösteren bir iç denetim mekanizmasıdır diyebiliriz.

Kültür denetimi özetle; organizasyonun güçlü ve zayıf yapısını belirleyerek, yapılması gerekenleri yapma ve kültürel uyumsuzlukları gidermeyi tamamlar. Bu, özellikle organizasyonel değişimlerde, krizlerin kontrolünde ya da yeni ilaçlarında önemli bir araç olabilir.

  • Kültür denetiminde, şirket değerleri, normları, inançları, davranış biçimleri ve liderlik tarzları gibi unsurlar analiz edilir.
  • Kültür denetimi, organizasyonun değerleri ile işletme kültürü aradaki uyumsuzlukları ortaya çıkarır. Bu şekilde organizasyonel verimliliği artırmaya ve daha iyi bir iş performansını elde etmeye yardımcı
  • Çalışanların şirketlerine bağlılığının eksik olduğu noktaları tespit ederek, çalışan odaklı ve motivasyonu artırma stratejilerinin geliştirilmesine yardımcı olur.
  • Kültürel denetim, iletişim kanallarındaki aksaklıkları tespit ederek eksikliklerinin giderilmesine hizmet eder.
  • Kültür denetimi, liderlik tarzlarını inceleyerek, yöneticilerin çalışanlarına daha etkili bir şekilde iletişim kurmalarına yardımcı olur.
  • Kültür denetimi, organizasyonların kültürlerinde değişim yaratmalarına yardımcı olabilir.

Kültür denetimi yaparken işletmeler bazı zorluklar ile karşılaşılabilir:

  • Kültür denetimi, çalışanların kültür algıları, bireysel deneyimlerine ve geçmişlerine göre değişiklik gösterebileceğinden denetimde anlamlı ve güvenilir verilerin elde edilmesini zorlaştırır.
  • Kültür denetimi, değişimi tetikleyebilir, ancak bu değişimin artması genellikle zordur ve etkili bir liderlik gerektirir.
  • Kültür denetimi, ayrıntılı bir raporlama ile belirli bir süre gerektirir. Yeterli zaman ve kaynak yaratmak da zorluklarla karşılaşılabilir.
  • Kültür, soyut bir kavram olduğu için, objektif ölçüm yapmak zor olabilir. Kültürün sonuçları için kullanılan araçlar genellikle niteliktir ve bu da daha geniş ve somut sonuçlar elde etmeyi zorlaştırabilir.

Büyüyen İşletmelerde Kültürün Etkisi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 GündemGünümüzde işletmenin sürekliliği ve stratejik büyüme için kurumsallaşmak, İşletme Kültürünü Oluşturmak ihmal edilmemeli ve hem hedef hem yöntem hem de politika olarak uygulanmalıdır.

“Büyüme ve kültürü dengede tutmak zordur ama imkânsız değildir.”

Burcu USLULAR

 

Kaynakça*

*İlgili yayınlardan derleme olarak yazılmıştır, bu nedenle bire bir atıfta bulunulmamıştır.