İkale Sözleşmesi Nasıl Düzenlenir?

İş sözleşmeleri iş hukukunun temel prensipleri içinde yer almakla beraber, genel olarak Borçlar Kanunu’nda düzenlenen “Hizmet Sözleşme”sine dayanan işçi-işveren ilişkileri diğer sözleşme türleri gibi sadece tarafların özgür iradeleri bırakılmamıştır. 4857 sayılı, 5953 sayılı ve 854 sayılı Kanunlarda ayrıca düzenlenmiştir. Düzenlemelerin esas çıkış noktası işçi ve işverenin hak ve borçları arasında emeği koruma düşüncesidir.

İŞ HUKUKUMUZDA TARAFLAR ANLAŞARAK İŞ İLİŞKİSİNİ SONLANDIRAMAZ

İş hukukumuzda işçi ve işverenin birbiriyle anlaşarak iş ilişkisini sonlandırabileceği bir düzenlemeye yer verilmemiştir. İş ilişkisinin sonlandırılabileceği haller 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17 nci ve 25 inci maddelerinde açıklanmıştır.

İşçi17 inci maddeye göre iş sözleşmesini sona erdirmesi durumunda; durumu işverene bildirmek; ihbarda bulunmak zorundadır. İşçi iş sözleşmesini kendisinin feshetmesi durumunda da işverenden kıdem tazminatı talep edememektedir. Aynı şekilde işverenin iş sözleşmesini sona erdirmesi durumunda fesihi işçiye önceden haber verme zorunluluğu bulunmakla beraber; kıdem tazminatı da ödemek zorunluluğu da bulunmaktadır.

İŞ GÜVENCESİNİN RİSKLERİNDEN KORUNMAK İÇİN İKALE SÖZLEŞMESİ

30 kişiden fazla çalışanı olan işyerlerinde çalışan işçiler için mevzuatımız iş güvencesi kavramını tanımlamaktadır. 4857 sayılı Kanun’un 18 inci maddesindeki tanımına göre; “Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.”

Yazar:Sertaç Köksal

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Aralık 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız…

Stratejik Plan mı Yapıyorsunuz, Yoksa Kendinizi mi Kandırıyorsunuz?

Günümüzde rekabetin şiddeti oldukça yüksek. Aynı işi yapan firma sayısı her geçen gün artarken ürün veya hizmetler arasındaki farklar da sürekli azalıyor. Bu rekabetçi ve kırılgan ortamda stratejik düşünenler, işini farklı yapanlar, müşterisine değer katanlar ayakta kalmayı başarabilirken, bunları yapamayanlar  her geçen gün kan kaybediyor.

Şirketler, başarılar elde edebilmek veya elde edilen başarıları sürdürebilmek için sürekli yeni stratejiler geliştirler ve bunların uygulanması için bir çok zorluklara katlanılır. Strajilerini hayata geçirebilmek için “sözüm ona” kaliteli profesyoneller transfer ederler, çalışanlarına eğitim aldırırlar veya içi tam doldurulmayan liderlik söylevleri geliştirirler. Ama araştırmalar gösteriyor ki; şirketlerin belirlediği stratejilerin %10’dan dahaazı etkin bir şekilde hayata geçirilebiliyor. Yanlış duymadınız, hararetli strateji toplantılarında alınan stratejik kararların %90’ı tam olarak hayata geçemiyor.

Yazar: Kamil Bayar

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Aralık 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız…

 

Satınalmacı’nın B Planı Olmalı.

 

Satınlama uzmanlarının bir şirkette ki stratejik önemi küçümsenemez. Bu önem özellikle operasyonel, üretim, satış noktalarında yoğun olarak faaliyet gösteren firmalar için çok daha fazla önem arz etmektedir. Koardinasyonda yaşanılabilecek bir aksaklık tüm aksiyonu bozabilir ve şirkete satış, üretim noktalarında ciddi zararlar verebilir. Satınalmacının her anlamda, her mal veya hizmet alımında mutlaka bir B planı olmadır. Süreç içinde yaşanılabilecek bir aksilik, hizmet kalitesizliği, ürün tedarikinde ki gecikmeler tekrar bir ihale açıp yeni teklifler alma sürecini neredeyse imkânsız kılar.

 

Diyelim ki bir satınalma uzmanı olarak büyük bir ihale sonrası bir lojistik şirketi ile hizmet alımı noktasında yıllık anlaştınız. Aksiyonlar başladı ve süreç işliyor.4 ay sonra birçok aksaklık yaşamaya, ürün teslimlerinde gecikmelere, hasar durumlarında artışa, araç tedariklerinde aksamalara, hizmet kalitesinde ciddi düşüşler yaşama başladınız. Bu durum öyle bir hal aldı ki, şirketinize satış kaybına, iade süreçlerinde artışa, müşteri memnuniyetsizliğine kadar varan ciddi sorunlar olmasına sebep verdi. İşte bu noktada bir B planı olmayan Satınalma uzmanının tekrar bir lojistik ihalesi açması, katılacakları davet etmesi, ihalenin sonuçlanması ve bu zaman içinde geçecek süre ciddi bir zaman kaybına sebep verecektir.

Yazar: Halit Kaya

Yılbaşı Alışverişinde AVM Etkisi

Perakende sektörünün en hareketli olduğu dönemlerden birine girdik. Malum, yılbaşı yaklaşıyor. Birçoğumuz sevdiklerimize, eşe, dosta hediye almak için alışveriş merkezlerine (AVM) koşacağız.

Hazır giyim, mücevher, gıda, ve daha pek çok sektörün öncü markaları satış rakamlarında en çok verim aldığı yılbaşı alışverişi için hazırlıklarına birkaç ay öncesinden başladı. Bilindiği gibi tüketim alışkanlıkları yılbaşı, sevgililer günü, bayram gibi özel günlerde artış göstermektedir, bu dönemlerde cirolarda da önemli oranda artışlar yaşanmaktadır.

Aralık ayına girişle beraber perakende de hem kış hem de yılbaşı özel indirimleri başladı. Farklı vitrin tasarımları, özel koleksiyonlar müşteri ilgisini çekmek için mağazalarda yerlerini aldı. Kurban Bayramı sonrasında Perakendecilerin yeniden promosyon/indirim yarışına girdiği bu dönemde, hediye çekleri , bedava tatil çekilişleri, belirli bir miktar faturaya istinaden özel yılbaşı yemekleri, VIP müşterilere yılbaşı sepetleri, hediyeler… vs müşteri ilgisini arttırmaya başladı. Perakendeciler müşterilerine sundukları cazip alışveriş seçenekleri ile satış hacmini artırırken AVM’ler, etkinlik ve kampanyalarla ziyaretçi sayılarını katlıyor.

Tüketicinin perakendeci hazırlıklarını, ürünlerini görmeleri, alışveriş yapabilmeleri için öncelikle AVM den içeriye girmeleri, o AVM de zaman geçirmeleri gerekmektedir. İşte burada AVM yönetimlerine büyük görev düşmektedir. Markaların kendi aralarındaki yarışlarına AVM ler de destek vermektedir.

Mağazalar yılbaşı temalı vitrinler oluştururken, her yıl olduğu gibi yine AVM’ler ışıl ışıl oldu. Yılbaşı temsilcisi noel babalar, çam ağaçları çoktan yerini aldı. AVM’lerin yılbaşı hazırlıkları sadece görsel olarak sınırlı kalmıyor elbette. AVM içinde yapılan alışveriş faturaları karşılığında lüks hediye çekilişleri ile dikkat çekerken bir çok AVM ‘nin masraftan kaçınmadan eğlence ve kampanyada kıyasıya yarıştıklarını görüyoruz. Her sene farklı olmak gerekiyor, her yılbaşında özel olmanın yollarını arıyor AVM yönetimleri. Geçmiş senelerdeki yılbaşı etkinliklerine baktığımızda AVM’ lerden bazıları alışveriş yapan müşterilerine çekilişle BWM, Range Rover gibi otomobil verirken, başka bir AVM ev veriyor. Bir AVM milli piyango bileti daıtırken, bir diğeri Oscar ödül töreni bileti, yaz tatili, yurtdışı seyehati… Burada Yönetimlerin amacı tüketicinin alışveriş yapmasını hatta kendi belirledikleri tutarda faturaya ulaşmak adına akıllarda olmayan harcamanın da yapılmasını sağlamak.

Eda Ekincioğlu

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Aralık 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız…

 

Teyitleri Anlamak: Daha çevik bir tedarik zinciri mümkün mü?

En basit tanımıyla Tedarik Zinciri Yönetimi (TZY) talep ile tedarikin dengesidir. Bu dengede termin bilgisi zincirin temelini oluşturur. Geleneksel TZY akışında mal/ürün ve hizmetlerin müşteriye, paranın tedarikçiye doğru hareketi bize değiş – tokuşu anlatır. Geleneksel Pazar yerlerinde, örneğin yaşadığımız mahallede her hafta Salı günü kurulan Pazar yerinde bu değiş tokuş o anda gerçekleşir. Tedarikçi ile Müşteri arasında bilgi akışı neredeyse hiç gerçekleşmez. (Ürünün niteliğine-fiyatına ilişkin bilgilendirmeyi zaten saymıyorum.) Ancak endüstrinin kabül ettiği geleneksel TZY akışında bilgi iki yönlü hareket eder. En çok hareket eden bilgi de Termin Bilgisidir.

Termin bilgisi önemlidir, çünkü bize;

  • Müşterinin ürünü talep ettiği,
  • Bizim ürünü teslim edebileceğimiz,
  • Fabrikanın en erken üretimini tamamlayabileceği,
  • Nakliyecinin fabrikaya uğrayıp alacağı ve gemiye yükleyeceği,
  • Gümrüğe getirdiğimiz ve gümrükten çekeceğimiz,
  • Depomuza girişini yaptığımız,
  • Ve son olarak müşterimize teslim edebileceğimiz tarihi söyler.

Tüm planlarımızı bize söylenen bu tarih üzerine yapar ve bu tarihlerde meydana gelen değişikliklere göre hareket ederiz. Dolayısıyla birilerinin bize bu tarihlerin gerçekten gerçekleşip – gerçekleşmediğini söylemesi gerekir. İşte bu yüzden Teyitler çok önemlidir.

Çoğu TZY operasyonu gelişmiş kurumsal kaynak planlama yazılımları (ERP) ile gayet iyi bir şekilde yürümektedir. Kullandığımız bu yazılımlarda, zincirin hangi aşamasında olursak olalım taahhüt ettiğimiz tarihleri girebileceğimiz alanlar bulunmaktadır. Marifet bu tarih alanlarının güncel kalmasını sağlamaktır ve bunu sağlayan şey Teyitlerdir.

art1

 

Boran İzkut

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Aralık 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız…

VAR MISINIZ 360⁰ “DEĞER”E?

[box]Etkin satınalmacı ve etkin tedarikçi işletmelerin değerini artırır. Bu nedenle, modern tedarikçi ilişkisinde iki tarafın yararını esas alan geliştirici programların hayata geçirilmesi esas almalıyız. Tedarikçimizi değerlendirmeli, tedarikçimiz tarafından değerlendirilmeliyiz. Geliştirmeli, geliştirilmeliyiz.[/box]

Aklıma takıldı ve farklı sektörlerdeki satınalma yöneticilerine “Tedarikçiler tarafından değerlendiriliyor musunuz?“, “ Tedarikçilerinizden puan alıyor musunuz?” sorularını yönelttim…

Sanırım, çoğumuzun sahip olduğu  “Satınalmacıyız, güç bizde” yaygın kanıya istinaden olacak ki, meslektaşlarımdan olumlu bir cevap alamadım, hatta “Olur mu öyle şey! ” diyerek yadırgayanlar, bu konuyu ele almanın mantıksız olacağını iletenler oldu.

Bugüne kadar hep bizler puan verdik. Hep biz değerlendirdik, gelişim ve iyileştirme için tedarikçilerden hep biz aksiyon planları istedik. Tedarikçi tarafından sunulan çözüm aksiyonlarını beğenmediğimiz zaman da çalışmayı bıraktık.

Tedarikçimiz bizlerin stratejik ortağı ve tedarik her iki tarafın sorumluluğunda ise neden tek taraflı bir puanlama sistemi uyguluyoruz? Değerlendirilmesi ve geliştirilmesi gereken sadece tedarikçiler midir?

Karşı tarafın müşterisi olarak bizler, “Tedarikçi Değerlendirme ve Geliştirme” sürecimizi istisnasız uygularken neden hep tedarikçiyi adam etmeye çalışıp kendimizi dikkate almıyoruz? Bizim olan zincirin, iş ortağımıza ait halkasını değerlendirip, sağlamlaştırmasını isterken; kendi halkamızı yok saymamız mümkün müdür?

İşletmemizin sağlıklı üretim faaliyetinde bulunabilmesi için ekip olarak mal/hizmet alımlarını çok iyi organize etme yetkinliğine sahip olmamız yetmez. Başarılı bir tedarik, ancak başarılı bir kurumsal satınalma ve satış ilişkisinde yatar ve bu başarının başrol oyuncuları satınalma yöneticileri ve tedarikçilerdir.

Etkin satınalmacı ve etkin tedarikçi işletmelerin değerini artırır. Bu nedenle, modern tedarikçi ilişkisinde iki tarafın yararına dayalı geliştirici ve iyileştirici programların hayata geçirilmesini esas almalıyız. Tedarikçilerimize “Biz ne kadar mükemmeliz, işimizi ne kadar iyi yapıyoruz? Sizin için ne kadar çekiciyiz?” sorularını soramayız ancak proaktif davranarak satınalma etkinliğimizi objektif olarak değerlendirmelerini talep edebiliriz.

“Kazan-kazan”lar, “karşılıklı fayda”lar, “uzun vadeli işbirlikleri”, ancak karşılıklı gelişime dayalıdır ve bu gelişime “360 Değerlendirme Sistemi” diğer bir adı ile “ Tersine Değerleme Sistemi büyük destektir.

Farklı platformlarda bulunup bütünleştirici bir yaklaşımla aynı hedefe koşan ekip arkadaşlarıyız.

Bizim tedarikçiyi değerlendirdiğimiz gibi, tedarikçi de bizi değerlendirecek; böylelikle performans verimliliğini artıracak şekilde tedarik güvenliği maksimum seviyede tutulabilecektir. Her şey satınalmacıların ve tedarikçilerin birbirini daha iyi anlamasına ve birbirlerini daha yüksek bir platforma çıkarmasına bağlıdır. Tedarikçimizin bizi değerlendirmesi ile bir ileri adım satınalma süreci oluşturarak, tedarikçileri cesurca kendi satınalma organizasyonumuza çekmiş oluyoruz.

360 veya Tersine Değerlendirme Sistemi,  satınalma yöneticileri için ilginç, ilginç olduğu kadar da faydalı bir uygulamadır. Birbirine daha sıkı bağlanmak isteyen, geliştirirken geliştirilen, yaşayan bir sistemdir.

Sistemi, sorunlar ve çözümleri için, her zaman satınalma ile karşı karşıya gelen tedarikçilere, bir çeşit önleyici faaliyet olarak görülmesi gerekmektedir.

Kısaca, bu bir stratejik işbirliğidir.

 

 

 

360⁰ Değerlendirme Sisteminde objektifliği sağlamak ve şeffaf değerlemeyi kontrol altına alabilmek amacı ile Performansa dayalı puanlama sistemi oluşturmak doğru yöntemdir. Değerleme ölçütlerini, firmaların en önemli ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulmuş performans kriterleri ile puanlayan ve mevcut performansı iyileştirmeye teşvik eden bir yapıda oluşturmamız mantıklıdır. Değerlemedeki verimliliği ve etkinliği artırmak için de değerleme ölçütleri ortak belirlenmeli, verilen puanların nasıl ve neden verildiğine dair ölçülebilir, analiz edilebilinir dayanaklara bağlanmalıdır.

Bu sistem zamanla hem satınalma için hem de tedarikçi için farklı bir performans ölçme kriteri (KPI) olacaktır.

İşletmelerin, etkin ve objektif bir 360⁰ Değerlendirme Sistemi ile kalite yolculuğuna büyük bir adım atmış olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçların paylaşımı ise bir nevi karşılıklı koçluktur. Firmaların ortak gelişimi ve yenilikçi uygulamalarında performansı artıracaktır. Tersine Değerleme Sistemi, performans sonuçlarına odaklandığından satınalmada sürekli gelişim ve değişim sağlanacaktır. Özellikle potansiyel sorunların önceden belirlenmesi ve önlem alınması ile ilgili iyileştirme ön planda olacaktır.

Sistem, bir çeşit kalite odaklı geri bildirim yaklaşımıdır.

Sadece bizim değil, bizim aracılığımızla zincirin diğer halkalarını oluşturan Satış, Üretim, Planlama, Finans, Arge, Kalite-Güvence, Lojistik gibi halkaların da etkinliğini pozitif yönde geliştirecek bir uygulamadır. İşletmelerin güçlü ve zayıf yönlerini ortaya çıkaracak, toplam maliyeti ve zaman kaybını minimize edecektir. Tedarikçi-satınalma arasındaki ortaklıkla ilişkilerin güvene dayalı, uzun vadeli olmasını sağlayacaktır.

360⁰ Değerlendirme Sistemi ile bilgi akışının doğru ve zamanında yapılıp yapılmadığı karşılıklı olarak kontrol edilebilecektir. Talep planlama ve öngörü aktivitelerinin gerçeğe en yakın şekilde yapılması konusunda iyileşme sağlanacaktır. Tedarikçi sayısının azaltılması ile uzun dönemli sözleşmelere yönelme olacaktır. Teslim tarih ve miktar revizeleri, ani sipariş iptalleri, öngörüde bulunamama, ödeme problemleri ile ilgili operasyonel konularda iyileştirme planları yapılacak, ortak gelişim projeleri oluşturulacaktır.

360⁰ Değerlendirme Sistemi, teslimat ve kalite standartlarının standardize edilmesine yardımcı olacaktır. Sipariş miktarlarının optimum düzeyde kalmasını sağlayarak stok seviyelerinin hedeflenen seviyede kalmasına destek olacaktır. Teslimat ve depolama sistemlerinde iyileşme, kalite kontrol sürelerinin azalmasında katkı sağlayacaktır.

Ayrıca sistem, biz satınalma yöneticilerine, yönetsel yetkinlik ve yeterliliğimiz, acil durum anındaki kriz yaklaşımız, problem çözme etkinliğimiz, satınalma ve karar verme hızımız, alım sürecinde stratejiler oluşturmamız vs gibi konularda geri bildirim verecektir.

Tedarikçi satmak, Satınalmacı ise satınalmak ister. Hedefimiz de, sonucumuz da aynı…

O nedenle, korkmaya, çekinmeye, “Güç elden gidiyor”  diye panik olmaya gerek yok : )

360⁰ Değerlendirme Sistemi’nin bize katacağı değeri cesurca kabullenelim…

Zira geleceğin proaktif satınalmasında Değerlendirdikçe değerliyor, Değerlendirildikçe değerleniyor olacağız…

 

Katma değerli satınalmalar diliyorum…

Selda YÜKSEKBAŞ

[box type=”note”]Bu yazı Satınalma Dergisi Eylül 2013 sayısında yayınlanmıştır. Kaynak gösterilmeden izinsiz kullanımı yasaktır.[/box]

 

Zincir Market Teslimatları

Eylül ayı sayısında sizlerle paylaşmak istediğim konu Zincir market teslimatları, yaşanan sıkıntılar ve tecrübelerim ışığında “naçizane” çözüm önerilerim olacaktır.

Öncelikle zincir marketlerin genel kabul görmüş mal kabul politikasına yaşanmış bir kesit ile örnek vermek istiyorum, ismini vermeyeceğim ülkemizin büyük ulusal zincir marketinin Ege bölge deposunu ziyaretimde, bu arada ziyaretimizden bir hafta sonra başlamak üzere  ilgili zincir ile “Cross-Dock” teslimat konusunda anlaşma imzalamış ve gönderdiğimiz araçların “Cross-Dock”  rampadan indirileceği konusunda teminat almıştık, mal kabul sorumlusu arkadaşın “ben cross-dock rampası, teslimatı bilmem, depomun neye ihtiyacı varsa ilk onu rampaya alır, onu indiririm” demesiyle kısa bir şok yaşamadık değil. Zincir market depoları önünde uzayan araç kuyrukları, aracın depo önünde olmasına rağmen, teslimatı yapamamış olmamızdan kaynaklı rafta yer kaybetme ve dolayısıyla satış ekibi ile girilen tartışmalar mesaimizin rutin bir parçası haline dönüşmüştü.

Cross-dock teslimat şekli bizim operasyonlarımızda da yeni bir süreçti, karşılıklı teslimat sıkıntılarımızın çözümü anlamı geliyordu. Ancak gün içinde sabahtan itibaren saat 16:00’ a kadar sisteme otomatik olarak düşen siparişlerin ertesi sabah İzmir bölge depo Cross-dock rampasında hazır bulunması bizim içinde çeşitli operasyonel değişikliklere gitmemizi mecbur bırakıyordu.

Öncelikle ilgili zincirin siparişlerinde en fazla döngüsü olan ürünlerin ayrımı yapıldı ve depo içinde ilgili ürünler için ayrı bir depo içi raf düzeni gerçekleştirdik. Böylelikle hem siparişlerin hazırlanma aşamasında zaman kazanmayı hem depo süreçlerinin iyileştirilmesi anlamında operasyonumuza akışkanlık kazandırmış olduk.

Diğer bir düzenlemeyi araç tedarikinde gerçekleştirdik, ilgili operasyonumuz için lojistik firmalarından proje bazında teklif alarak, haftanın her günü sabahtan aracın depo rampamızda yüklemeye hazır bulunmasını sağladık, siparişin sistemimize gelme saati olan 16:00’ ı beklemeden aracı tesisimizde olmasını sağladık böylelikle aracın şehir içinde uygulanan kamyon yol yasağına yakalanmasına ve saat 22:00’dan önce depomuza ulaşamayacak olmasının da önüne geçmiş olduk.

Yukarıda bahsettiğim depo ve araç tedarikindeki küçük operasyonel değişikliklerle ilgili zincir marketlerdeki raf yeri ve satış kaybının önüne geçmekle birlikte, satışlarda da ciddi artışlar yakaladık. Ayrıca bozulmaya yüz tutmuş satış ekibi  ve zincir ile satış ilişkilerimizi de düzeltmiş olduk.

 

Sonuç olarak belirtmek isterim ki; yukarıda bahsettiğim operasyonel dokunuşların başarılı sonuçlar vermesi, tarafların üzerine düşen sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesine bağlı olacaktır. Örneğin yeni teslimat şeklinin gereklerini satıcı taraf, yeni bir depo yönetimi uygulaması ile yerine getirirken, alıcı taraftaki zincir market, mal-kabulü farklı bir rampadan, sözleşmede belirtilen esaslara göre yapmaması ile yine başlangıçtaki sorunlu lojistik operasyonlara dönüş yapılmış olacaktır. Tarafların operasyonel olarak geliştirdikleri yeni uygulamalar ile her iki tarafı da mutlu edecek sonuçlar ortaya çıkmış, tedarik zinciri yönetimi ve lojistik yönetimi konularında bizlere güzel birer vaka örneği olmasına da vesile olmuştur. Her açıdan hedeflerinize ulaştığınız bir 3.çeyrek diliyorum. Ekim ayı sayısında buluşabilmek dileğiyle,

[box type=”info”]Bu yazı Satınalma Dergisi Eylül 2013 sayısında yayınlanmıştır. Kaynak gösterilmeden izinsiz kullanımı yasaktır.[/box]

Onur MOL-Lojistik/Satınalma Operasyon Uzmanı

onurmol@gmail.com

Onur Mol

Mavi Yakalı Personel İstihdamındaki Sıkıntı

Sizlerle mavi yaka ve ara personelin istihdamındaki yaşadığım sıkıntılardan bahsetmek istiyorum. Özellikle çalışan sayısı 500’ ün üzerinde olan firmalarda daha çok hissedilen bu sorun; aslında az veya çok her şirketin sorunudur. Gerçek sıkıntıyı ise müşterilerine sağlamış olduğu hizmeti aksatmama noktasında mavi yakalı çalışanlarının performansının önemli olduğu şirketler yaşamaktadır.

Hizmet sektöründe, temizlik, özel güvenlik, taşeronluk yapan şirketler; Lojistik sektöründe depolama ve entegre hizmet veren şirketler, inşaat sektöründeki yapı firmaları vb. bir çok şirket mavi yakalı veya ara personel diyebileceğimiz şefler, sorumlular ve liderler gibi pozisyonun istihdamında ve bu personelin sirkülasyonunu önlemede sıkıntılar yaşamaktadır. Firmalarda da bu sıkıntıyı en çok yaşayan İnsan Kaynakları ve Operasyon bölümleridir.

“Sıkıntı sıkıntı nedir bu sıkıntılar?” dediğinizi duyar gibiyim.

Öncelikle ara personel veya mavi yakalı personel adaylarının işe bakış açıları ve beklentileri ile çalışmakta olan personellerin şirketlerine olan aidiyet duygularındaki eksiklik olarak belirtebilirim. Pozisyonlara aday kişiler iş arayışlarında önceliği tamamen ücret olarak belirledikleri için yapacakları işi, çalışma ortamlarını ve çalışma koşullarını ikinci planda tutmaktadır. Kendileri için yapılan iş tekliflerini ücret üzerinden değerlendirdiklerinden işbaşı yaptıklarında mutsuzluk ve motive kaybı yaşamaktadırlar. Bu hissi yaşayan çalışanlar ise işbaşı yaptıktan ya kısa bir süre sonra ya da başka bir iş bulduklarında iş sözleşmelerini sonlandırmaktadırlar. Çalışırken iş arayışında bulunan bu pozisyondaki personelde isteklendirme düşük olduğundan yaptıkları işin kalitesi düşmekte, disiplinsiz davranışları artmakta ve bu diğer çalışanların da iş kalitesinin düşmesine neden olmaktadır.

Başka bir sorun ise mavi yakalı personellerin bulunması noktasında yaşanmaktadır. Dışarıda işsiz çok olabilir, herkes iş arıyor olabilir, vasıfsız aday arıyor olabilirsiniz ama iş ilanı yayınlayıp başvuruları değerlendirmeye başladığınızda durumun hiçte göründüğü gibi olmadığını fark edersiniz. Yaşanmış bir örnek üzerinden anlatmak istiyorum. Ne yazık ki bu örneği bu aralar çok duyuyorum. “Depo Personeli” aranıyor, kriterler; 20-35 yaşlarında erkek adaylar, mümkünse lise mezunu veya işi yapabilecek eğitim kapasitesinde sahip ve servis güzergâhları üzerindeki adaylar olarak belirlemiş. Bu arada servis güzergâhları da geniş bir bölgeyi kapsamaktadır. İnternet ve gazete aracılığı ile ilanlar yayınlanmış sonra belediyelerin, muhtarlıkların ve çeşitli kuruluşların iş-bulma birimlerinden de destek alınmış.  Sonuç mu? Ne yazık ki uzun bir arayış dönemidir. Gazete ilanından arayan adayların çoğu görüşmek için çağırılmalarına rağmen gelmemekte, internetten bulunan adaylar ise geri dönmemekte randevularına haber bile vermeden gelmemektedir. İşsizliğin bu kadar yoğun olduğunu söylenen bir ortamda iş bulma kurumlarından ise yeterli destekler alınmamakta alındığı nokta da ise adaylar işlerle ilgilenmemektedirler. Bu aşamada en kötüsü ne derseniz, tüm aşamalardan kısa bir sürede olumlu sonuç almış ve işe başlamak için gerekli evrakları hazırlaması beklenen adayın birkaç gün izin istemesinden sonra haber vermemesi nedeni ile aradığınızda ben çalışmak istemiyorum diyerek size kaybettirdiği zamandır.

Tabi işvereninde konuya farklı bir bakış açısı var. İşsizliğin çok olduğu günümüzde personel bulmanın kolay olduğunu düşünen yönetimlerin olduğu gibi bu düşünce yapısına benzer bir şekilde çok kısa sürede personel bulunacağına inanan yönetimlerde plansız projelerine personel buldurma çalışmaları istihdam sürecinde sorun olmaktadır. İşverenlerin maliyet düşürme amacıyla bu pozisyondaki çalışanlara asgari ücret ya da verebilecekleri alt seviyelerde ücret vermek istemeleri yine çalışanlar arasındaki ücret dengesizlikleri mavi yakalı çalışan istihdam sürecinde sorunlar yaratmaktadır. İlgili pozisyonlardaki çalışanlar şirket içinde ikinci hatta üçüncü planda tutuldukları için yasal zorunlulukların dışında eğitim faaliyetlerinde ve diğer sosyal faaliyetlerde düşülmemekte bu da şirket aidiyetlerinin oluşmaması sonucu sirkülasyonun artmasına ve şirketleri sürekli bir arayış içine sokmaktadır.

Sıkıntıların hepsini çözmek için kolay bir yöntem söylemek istiyorum “ ücretleri iki üç misli arttıralım”. Keşke bu kadar kolay olsaydı fakat ücret kişiler üzerinde bir motivasyon unsuru oluşturmamaktadır. Yapılan araştırmalarda çalışanlar yapılacak ücret artışını geçici bir motivasyon yaşatsa da aslında ücret gerekli göründüğü için belli bir süre sonra bu etkisini yitirmektedir.

Yine de ücret konusuna işverenler hatta devlet düzenlemeler yapmalıdır. Devlet konuyla ilgili bazı düzenlemeler yapmakta ve pozisyonlar için alt ücret seviyelerini belirleme konusunda çalışmalarını tamamlamak üzeredir. Asıl amaç işverenlerin doğru vergiler ödemelerini sağlamaya çalışmakken ücret dengesizliklerini de ortadan kaldırarak işverenlere yardımcı olmaktadır. Müşterilerine düşük maliyetlerde hizmet vermek isteyen işverenlerin ise personel maliyetlerini kabul edilebilir şekilde hizmetlerine yansıtabilecekleri için mavi yakalı çalışan ücretlerinde iyileştirme yapmak daha kolay olacaktır. Bu çalışmalar henüz tamamlanmamış olsa bile işverenin kendi içinde de ücret düzenlemelerini yapması gerekmektedir. Öncelikli olarak operasyon süreçlerinin doğru bir şekilde planlanarak yeterli sayıda personel ile operasyonlarını yürüterek fazla işçi çalışmanın maliyetinden kurtulmalı veya eksik personel sayısı nedeni ile çalışan kişilerin iş yoğunluğu ile ücret azlığını ortadan kaldırmalıdır. Ücret düzenlemesinin yapılması mavi yakalı personelin geçim sıkıntısı nedeni ile 25-50 TL gibi farklar nedeni ile yeni iş aramasının önüne geçecek ve diğer çalışanlar ile dengesizliği ortadan kaldırarak huzursuzluk yaşamalarını önleyerek personel sirkülasyonunu azaltacaktır.

Mavi yakalı çalışanın işe bakış açısını değiştirme yönünden değerlendirecek olursak, ne yazık ki ülkemizde mavi yakalı pozisyonlarda çalışacak kişileri eğitecek okullar veya eğitim kurumları yetersiz kalmaktadır. Meslek liseleri veya Mesleki Eğitim Merkezleri de yeteri kadar değişik pozisyonlara eğitim verememektedir. Sonuç olarak bilinçsiz bir iş arayan topluluğu oluşmaktadır. Yapacakları işi deneyimlemeden karar verenler ki bu kişilerde yeteri kadar deneyimlemeden iş hakkında hüküm vermekte, vasıflarının farkında olmadıklarından dolayı beklentilerini yükselttikleri için iş beğenmeyenler veya daha ne yapacaklarını bilmeyen bir vasıfsız grup var ki hem kendilerine hem de işverenlere zarar vermektedirler. Bu kişiler gerek okul çağlarında uygun okullara yönlendirerek veya devlet kurumları tarafında iş arama süreçlerinde uygun eğitim merkezlerine gönderilerek bilinçlendirilmeli ve eğitimler verilerek iş hayatına hazırlanmalıdır. Bu kişilerin iş arama sürecinde devlet destek vermeli sözde değil özde personel bulma fuarları ile hem iş arayana hem de işverene destek olmalıdır.

Mavi yakalı personel istihdamında sıkıntı yaşamamanız için asıl yapılması gereken ise sirkülasyonu minimuma düşürmektir. Lojistik sektöründe görev yapıyorum ve bundan önce de uzun yıllar hizmet sektöründe çalıştım ve mavi yakalı çalışanlarımız bu ve benzeri sektörler için son derece önemli hatta elimiz ayağımızdır. Hepimizin bildiği gibi para kazandığımız müşterilerimize hizmetimizi bu çalışanlarımız aracılığı ile sağlıyoruz. Hizmet kalitemizin sürekliliği ve gelişimi için çalışanlarımızın devamlılığı bir kat daha önem kazanmaktadır. İşverenler, mavi yakalı çalışanlarının aidiyet duygusunu arttırmalı ve firmalara bağlılığını sağlamalıdır. Çalışanların eğitimlerine önem vermeli sadece kanuni zorunlu eğitimler değil kişisel ve mesleki gelişim eğitimleri düzenlenmeli, sosyal organizasyonlarda mavi yakalı çalışanlara da yer vermeli, servis, yemek ve iş güvenliği konusunda kalite düzeyini yüksek tutarak kendilerine verilen değerin farkında olmaları sağlanarak şirket bağlılıkları arttırılabilir.

Mavi yakalı personellerin istihdamı konusunda sıkıntılar ve çözüm önerileri tabi ki arttırılabilir. Sonuç itibari ile mavi yakalı personel için yapılacak düzenlemeler işverenleri de başarıya ulaştıracak olup sürekli gelişimleri için de karşılarına çıkan sorunlardan birini ortadan kaldırmış olacaklardır.

 

İlyas YIKILMAZ

Netlog Lojistik

İnsan Kaynakları Yöneticisi

[box type=”note”]Bu yazı Satınalma Dergisi Eylül 2013 Sayısında Yayınlanmıştır. Kaynak gösterilmeden izinsiz kullanımı yasaktır.[/box]

Proje Lojistiği: Almanya’dan yüksek basınçlı CPL laminat press hattı ithalatı

Türkiye’de büyüme trendini sürdüren dış ticaret hacmi ile paralel hızda lojistik sektörü de gelişim göstermektedir.  Geniş vizyonlu profesyonel bakış açısına sahip lojistik sağlayıcılarının desteği ile uluslararası iş oluşumu etkinleşmektedir. Standart taşıma 3PL hizmetlerindeki özellik arz eden taşımalarda daha da önem kazanmaktadır. Uluslararası ticaretin yoğunlukla konteyner taşımacılığı, RORO, ya da kara nakliyesi ile yapıldığınıbilmekteyiz. Ancak tesis kurulumu yada taşınması, makine hattı enerji santralleri gibi proje bazlı taşımalarda proje lojistiği kavramı ile karşılaşıyoruz. Gabari dışı kabul edilen yüksek hacimli yüklerin taşınması ve tüm lojistik sürecinin tanımını içeren “proje lojistiği” kavramı sanayi yatırımlarının artması ile daha da bilinir hale gelmiştir. (özellikle enerji sektöründe)

Proje lojistiği ciddi uzmanlık ve altyapı gerektiren bir süreçtir. Tüm taşıma modlarını içerebilmektedir. Süreci daha iyi ifade edebilmek adına bizzat yürüttüğüm bir proje ile örneklendirmek istiyorum;

O.S.B. ‘de laminat üretimi yapan ve Düzce’de üretim tesisi bulunan önceden çalışmış olduğum şirket Almanya’dan yüksek basınçlı CPL laminat press hattı ithal etmeye karar verdi. Oldukça maliyetli olan makine hattı, özenli bir taşıma süreci gerektiriyordu. Taşıma öncesinde sektörde proje taşımacılığı konusunda söz sahibi birkaç firma ile görüşme yaparak elemeler sonucu bir firmada karar kıldık. Lojistik sağlayıcı üretici firmanın sahasında yerinde keşif yaptı. Firmanın yükleme yeri, depo çıkışı vs. tüm detaylar inceleyerek yükleme anında oluşabilecek bütün sürprizleri önlemek adına iyi bir önlem almış oldu. Makine ana hattı 76 ton ağırlığında ve toplam 11 tır ile taşınabilecekti. Lowbed araç hattın ana gövdesini, diğer standart tırlar ise kalan kısımları taşımak üzere organize edildi.

Almanya’dan Türkiye’ye en uygun geliş güzergâhını belirledik. Nihai varış noktası Düzce olacaktı ancak lowbed aracın Anadolu yakası köprü geçişi için özel izin gerekecekti, bu nedenle, güzergâhı varış Derince Liman olacak şekilde organize ettik. Yükleme Aralık 2012 de gerçekleştirileceği için nehir taşıması olması durumunda suların donması gibi doğabilecek tüm sorunlar tek tek düşünülerek güzergah oluşturuldu.

Güzergahı netleştirdikten sonra, hat üzerinde ki gerekli tüm yasal izinler taşımayı üstlenen lojistik firması tarafından alındı. Önce ana hattın lowbed araca yüklemesi yapıldı, ithalatçı firma olarak talebimiz üzerine yüklemenin her anını görebilmemiz için 3G ile bağlanarak canlı olarak aracın yüklenmesini ve fabrikadan çıkışını izlememiz sağlandı. Diğer parçalar 3’er gün aralıklı olarak yüklendi. Araçların seyir durumu ile ilgili periyodik olarak bilgilendirildik. Lowbed araç yaklaşık 10 gün gibi bir sürede Almanya’dan Derince Limanı’na varış yaptı. Gümrük işlemlerinin tamamlanmasının ardından Düzce’de bulunan tesise gönderildi. Almanya fabrika çıkışından Düzce tesise kadar olan taşıma sürecinde lowbed araca 2 eskort araç eşlik etti. Taşımacı firma Almanya fabrikada yapmış olduğu fizibiliteyi Düzce tesisinde de gerçekleştirerek üretim hattının sorunsuz ve hasarsız olarak varış noktasına ulaşmasını sağlayarak her iki taraf adına da başarılı bir projeye imza atmış oldu.

[images cols=”four” lightbox=”true”]
[image link=”3335″ image=”3335″]
[image link=”3336″ image=”3336″]
[image link=”3337″ image=”3337″]
[image link=”3338″ image=”3338″]
[image link=”3339″ image=”3339″]
[image link=”3340″ image=”3340″]
[/images]

Proje lojistiğinde taşımaya konu olan emtia hacim olarak fazla olduğu kadar maddi olarak ta büyüklük gösteriyor ve taşımanın hasarsız olması daha da önem kazanıyor.

Süreçte tüm taşıma modlarının etkin kullanımı, taşıyıcı, tedarikçi, alıcı ve diğer unsurların koordine olması, izin gözetim, sigortalama, elleçleme gibi tüm aşamaların titizlikle yönetilmesi mikrodan makroya proje lojistiğinin başarısını oluşturmaktadır.

Harika Çamlıbel

[box type=”note”]Bu yazı Satınalma Dergisi Eylül 2013 sayısında yayınlanmıştır. Kaynak gösterilmeden izinsiz kullanımı yasaktır.[/box]

Firmaların çözülemeyen sıkıntısı: PARSİYEL TAŞIMACILIK

Bir ürün üretildiği yerde tüketilmiyorsa veya ithalatı yapılan yerden nihai tüketiciye ulaştırılacak ise işte o zaman lojistik devreye girmektedir.Lojistik operasyonların bir kolu olan Parsiyel Taşımacılık günümüz firmalarının en büyük lojistik sıkıntılarından biridir.Türkiye standartlarında bir firmanın lojistik operasyonlar için ayırdığı gider kalemi %3-4 oranındadır.Kargo fiyatlarının yüksek olması sebebi ile firmalar mecburen parsiyel sevkiyat yapan nakliye firmaları ile çalışmaktadır.

Türkiye’nin 81 iline ve ilçelerine  parsiyel sevkiyat yapacak bir firma bulmak çok zordur.Türkiye’de ki firmalar genellikle belli bir bölgede yoğunlaşmış ve o yoğunlaştığı bölgelerin parsiyel sevkiyatlarını yapmaktadır. Her coğrafi bölgenin kendine has lojistik firması vardır.Bu durum ürün sevk eden firmanın bir çok ,hatta onlarca lojistik firması ile çalışması anlamına gelmektedir.Parsiyel sevkiyatların az yapıldığı il veya ilçelere ise lojistik firmaları;aracın doluluk oranına göre hareket etmektedir.Kimi zaman aracın dolmasını beklendiği için müşterinin ürünlerini 3-4 günde teslim olacağı yere ulaştırmaktadır.Bu durum ve durumlar üretici,ürün sevk eden firmaların ve ürünü bekleyen alıcının,zaman,satış,üretim,tüketim gibi durumlarını etkilemekte ve firmaları zor durumda bırakmaktadır.Bunların yanı sıra bir çok firmanın zincir market teslimatları bulunmaktadır.Zincir market teslimatları lojistik şirketlerinin en çok zorlandığı ve aslında hiç de sevmedikleri bir operasyondur.Araçların teslimat için saatlerde zincir market deposunda bekletilmesi,bazı marketlerin ürünleri sayarak alması,katı bürokratik noktalar ciddi anlamda sıkıntı oluşturmaktadır.Bu durumda haklı olarak parsiyel sevkiyat yapan nakliyecinin de,ürünü sevk eden üreticinin de işlerini sekteye uğratmaktadır.

Bugün ki Türkiye şartlarında her bölgeye hizmet verecek,her zincir markete teslimat yapacak,müşterinin verdiği parsiyel ürünü aynı gün sevkiyata çıkaracak ve zamanında teslimat yapacak bir firma bulmak neredeyse imkansız.Bu işi ancak kargo şirketleri ile yapabilirler.Lakin az öncede belirttiğim üzere kargo fiyatlarının yüksek olması,firma maliyetleri ciddi anlamda etkileyecektir.Türkiye’de üreticinin ve ürün satan firmaların bu konularda çok ciddi sıkıntıları mevcuttur.Bu sıkıntı öyle görülüyor ki daha uzun yıllar devam edecektir.

Halit Kaya

Sürat Lojistik Satış Sorumlusu

Satınalma Operasyonları Dijitalleşiyor !

 

 

 

 

 


 

 

 

This will close in 20 seconds